©Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri - TAY Projesi


Beycesultan

Çizimler için tıklayın...

maps

Fotoğraflar için tıklayın...

Beycesultan
Türü:
Höyük
Rakım:
750 m
Bölge:
Ege
İl:
Denizli
İlçe:
Çivril
Köy:
Kocayaka
Araştırma Yöntemi:
Kazı
Dönem:

     


Yeri: Denizli il merkezinin kuzeydoğusunda; Çivril İlçesi'nin 5 km güneybatısında; Menteşe Köyü yakınındadır. Bazı yayınlarda Behicesultan olarak da geçmektedir.
Konumu ve Çevresel Özellikleri: Höyük; Menderes Nehri'nin günümüzde kurumuş olan bir kolunun hemen yanında; çift konili bir tepedir. Batıdaki koninin yüksekliği 25 m; doğudaki koninin yüksekliği ise 24 m'dir. Koniler arasındaki eşik bölümü ise ova seviyesinden 18 m yüksektedir. Çanak çömlek dağılımına göre yerleşmenin çapı 1 km'ye yakındır. Batı tepesindeki yatır; olasılıkla höyüğe bu adın verilmesine yol açmıştır. Batı konisinin Bizans Dönemi'nde düzeltildiği ve bir kale olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. Hemen hemen aynı dönemde doğu tepesi ise mezarlık yeri olarak görev yapmıştır. Günümüzde; yakın çevresinde tatlı su kaynağı yoktur. Burada oturanlar olasılıkla; su ihtiyaçlarını; günümüzde kurumuş olan dereden tedarik etmekteydiler.
Tarihçe:
Araştırma ve Kazı: İlk olarak J. Mellaart tarafından saptanan; daha sonra 1954-59 yılları arasında S. Lloyd ve J. Mellaart yönetiminde kazılan höyük; Ege Bölgesi arkeolojisine; özellikle Tunç çağları açısından önemli bilgiler kazandırmıştır. Her iki konide gerçekleştirilen kazıda; batı tepesindeki "sx" açması; Beycesultan'ın genel tabakalanmasını ortaya koymuştur. Kalkolitik Çağ tabakalarına ancak 3x3.5 m boyutlarında bir alanda ulaşılmıştır. Ana toprak; günümüz taban seviyesinin 2 m altında ortaya çıkmıştır. Bu da ovanın; alüvyon ile fazlaca dolmadığını ya da ilk yerleşiklerin buradaki doğal bir yükseltiyi tercih ettiklerini göstermektedir. 6 Ağustos 2007 tarihinde Beycesultan Höyüğü'nde 48 yıl aradan sonra Eşref Abay başkanlığında kazı çalışmaları tekrar başlatılmıştır. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanmış tescilli arkeolojik sit alanları listesinde yer almaktadır.
Tabakalanma: Kazı sonucunda 40 tabaka saptanmıştır. XL-XX tabakaları: Son Kalkolitik Çağ; XIX-VI tabakaları: İTÇ; V-IV tabakaları: OTÇ; III-I tabakaları: STÇ'ye tarihlenmektedir. Beycesultan ikinci dönem kazılarının tabakalanması şu şekildedir: 1a, 1b, 1c : Selçuklu-Beylikler Dönemi 2a2, 2a1, 2b : Bizans Dönemi 3 : Demir Çağı 4a, 4b : Son Tunç Çağı 5a1-a3, 5b : ?
Buluntular: Mimari: Özellikle Kalkolitik Çağ tabakalarının çok küçük bir alanda ele geçmesi; anlaşılabilir bir mimarinin ortaya çıkamamasına yol açmıştır. XL. tabakadan; XXXV. tabakaya kadar kayda değer bir mimari görülmemiştir. Tabanlar; kerpiç duvar parçaları; ocak kalıntıları varsa da; tam bir plan elde edilememektedir. XXXIV. tabakada; sıvalı kerpiç duvarları olan dörtgen bir oda içinde; duvar boyunca uzanan bir seki bulunmaktadır. XXVI. tabakada bir ev duvarının dış tarafında dayanak görevi gören çıkıntılar görülmüştür. XXIV.tabakaya kadar olan tabakalarda da aynı yapım tekniğinin var olduğu gene kısıtlı bulgulardan saptanabilmektedir. XXIV. tabakada ise planı açısından "megaron" tipi yapıların öncüsü olarak kabul edilen bir ev ortaya çıkmıştır. Bu yapıya bir ön avludan girilmektedir. Avludan kapı ile geçilen odanın duvarı boyunca bir sekinin varlığı izlenir. İkinci odanın iki duvarının önündeki çıkıntıların ise; üzerine şilte serilerek yatma yeri olarak kullanıldığı tahmin edilmektedir. XXIII ve XXII. tabakalarda yine önemli bir kalıntı yoktur; yalnız XXII. tabakadaki bir yıkıntı molozunun; kazılan alanın dışında kalan bir sur duvarına ait olduğu yorumlanmıştır. Çanak Çömlek: Yerleşme yerinin XL-XX. tabakalarında ortaya çıkan çanak çömlekler; yöredeki Neolitik Çağ yerleşmelerindeki çanak çömleklerden; her açıdan daha özensiz üretildiklerini göstermektedir. Mal gruplarında tabakalara göre belirgin bir gelişim izlenmez. Buna rağmen Mellaart; malların daha iyi anlaşılabilmesi için; çanak çömleği tabakalara göre 4 grupta sınıflamaktadır. Mellaart'ın bu sınıflandırması; Batı Anadolu'daki tüm yüzey bulgularının tarihlenmesinde yol gösterici olmuştur: XL-XXXV. tabakalarda ortaya çıkan Son Kalkolitik Çağ 1 evresi çanak çömleğinde açkılı siyah mal ile kaba hamurlu maldan örnekler vardır. Bu mal; saman ve taşçık katkılı hamurlu; siyah; kahverengi; koyu gri yüzey renkli ve açkılıdır. Kaba hamurlu malda ise taşcık katkısı gözle görülecek kadar fazladır. Bu maldan çanak çömleklerin yüzeyleri ender olarak açkılanmıştır. Bezeme olarak donuk beyaz boya bezeme kullanılmıştır. Bezeme ağırlıklı olarak çanakların iç tarafına; çömleklerin ise dış tarafına yapılmıştır. Daha çok kalın hatlar halinde baklava; üçgen; şevron; zikzak ve dama motifleri tercih edilmiştir. Bu evredeki kap biçimlerinde kase; maşrapa ve çömlekler bulunmaktadır. XXXIV-XXIX tabakalardaki Son Kalkolitik Çağ 2 dönemi çömlekçiliğinin alttaki tabakalardan pek farklı olmadığı söylenmektedir. Açkılı açık renk maldan örnekler ortaya çıkmaktadır. Bu mal grubunun hamuru incedir. Kızıl; devetüyü ve krem yüzey rengi üstüne beyaz boya bezemeli örnekler azalmıştır. Bir iki örnekte açkı bezeme; az sayıda oyuk bezeme vardır. Motifler aynıdır. Biçimlerde de çok farklılık görülmez. Dışa dönük ağızlı çanaklar; yatay şerit kulplu çömlekler bulunmaktadır. Bunlarda Konya Ovası buluntularının etkileri görülmektedir. XXVIII-XXV. tabakalardaki çömlekler Son Kalkolitik Çağ 3 dönemi olarak tanımlanmıştır. Bu dönem; Konya Ovası özelliklerinin azalıp; oluklu kapların üretilmeye başlandığı dönemdir. Kahverengi; pembe ve siyah yüzey renkli; astarlı; iyi açkılı maldan ve kaba hamurlu maldan kaplar ele geçmiştir. Beyaz boya bezemeli parçalar oldukça azdır. Dışa dönük; iç bükey omurgalı kase ve çömlekler göze batmaktadır. Bu tabakalarda; oval ağızlı; dört adet yatay delikli tutamaklı çömlek biçimi ortaya çıkmıştır. XXIV ile XX tabakalar arasında ele geçen çanak çömlekler ile bu tabakalar; Son Kalkolitik Çağ 4 dönemi olarak değerlendirilmiştir. Siyah açkılı; ince mallarda koyu renkler dışında gri; kırmızı kahverengi yüzey rengi çeşitlemeleri vardır. Astarlı örnekler azdır. Biçimlerde yassı dipler yoğunlukla kullanılmıştır. Çömlek gövdelerine dikey olarak yerleştirilen sepet kulplar bu dönemin yenilikleri arasındadır. Donuk beyaz boya bezeme daha da azalmıştır. Kil: İki adet tam teşhis edilemeyen hayvan figürini oldukça ilgi çekicidir. Yontma Taş: Beycesultan'ın Kalkolitik Çağ endüstrisine ait örneklerinin sayısal olarak az oluşu konusunda çeşitli görüşler öne sürülmekteyse de; olasılıkla kazı sırasında bu bulgulara fazla önem verilmemiş olması en mantıklı yorumdur. Dilgilerin yanısıra orak-bıçak; yan kazıyıcı gibi aletlerin var olduğu bildirilmektedir. Sürtme Taş: Yine sayıca çok az olan örnekler içinde açkılı baltalar en ilginç grubu teşkil etmektedir. Çağına göre tipsel bir ayrım yapmak olanaksızdır. Kemik/Boynuz: Kemik kaşık; deliciler bulunmuştur. Maden: Beycesultan'ın hafirlerine göre 21 tabakanın 7'sinde; az da olsa maden; özellikle bakır buluntu ele geçmiştir. İçlerinde XXXIV. tabakadaki depo buluntusu; çağı için oldukça ilginç bir malzeme grubunu göstermektedir. 14 bakır ile 1 adet gümüş nesneden oluşan bu topluluk; bir çömleğin içinde ele geçmiştir. Bakır buluntular içinde kamalar; keskiler; deliciler; iğneler ve belirsiz parçalar mevcuttur. Hemen hemen tümünün dövülerek yapıldığı iddia edilmektedir. Gümüş yüzük de Son Kalkolitik Çağ için oldukça önemli ve tekil bir buluntudur. İnsan Kalıntıları: XXIX. tabakada; toprak mezar içinde; XXVIII.; XXIII.; XXII. tabakalarda ise çömlek içinde olmak üzere dört adet çocuk gömütü bulunmuştur. Gömüt hediyesinin var olup olmadığı bildirilmemektedir. Olasılıkla erişkinler yerleşme dışına gömülmüşlerdir. Bu kadar az sayıda çocuk gömütünün neden yerleşme içinde yer aldığı sorusunun cevabı verilmemektedir. Bitki Kalıntıları: Tarıma geçmiş bitki kalıntıları ile karşılaşılmıştır. Bunlar hakkında ayrıntılı bir bilgi aktarılmamaktadır.
Kalıntılar:
Yorum ve tarihleme: J. Mellaart; Beycesultan'ın Son Kalkolitik Çağ'ının; her tabakasının yaklaşık olarak 100 yıl süreli olduğunu tahmin ederek; 2.000 yıl gibi kabul edilemeyecek kadar uzun bir süreyi kapsadığını düşünmektedir. Bu tabakaların bazılarının yalnız taban olarak varlığı veya çok ince olduğu düşünülürse; bu kadar bir sürenin yanlışlığı ortaya çıkacaktır. Yine Mellaart bu tabakaları; Hacılar İlk Kalkolitik Çağ kültürünün hemen üstünde görmektedir. Alınan iki 14C sonucu da; Mellaart'ın görüşlerinin aksine; MÖ 4. bin yılın sonunu göstermekte; MÖ 3.014±58 tarihini vermektedir. Şüphesiz ki birkaç tane 14C örneği ile sağlıklı bir mutlak tarih saptanması olanaksızdır. ASPRO'da ise Beycesultan iki kültür evresi ile temsil edilmektedir. Bunlardan biri; XL-XXXV. tabakaların konduğu GÖ 6.500-6.100'lere tarihlenen 8. evre; diğeri ise XXXIV-XX tabakaların konduğu ve kabaca GÖ 6.100-5.700'lere tarihlenen 9. evredir [Hours et al. 1994:80]. Tüm bu yetersiz bilgilere rağmen; Beycesultan; Batı Anadolu Son Kalkolitik Çağ'ı için; bilim dünyasında devamlı başvurulan öncü bir yerleşim yeri olmuştur.


Liste'ye