©Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri - TAY Projesi


Harmanören / Göndürle

Çizimler için tıklayın...

maps

Fotoğraflar için tıklayın...

Harmanören / Göndürle
Türü:
Höyük ve Mezarlık Alanı
Rakım:
890 m
Bölge:
Akdeniz
İl:
Isparta
İlçe:
Atabey
Köy:
Harmanören
Araştırma Yöntemi:
Kazı
Dönem:
İTÇ II İTÇ III

     


Yeri: Isparta il merkezinin yaklaşık 27 km kuzeydoğusunda; eski adı Göndürle olan Harmanören Köyü'nün güneydoğusundadır. Araştırmacılar tarafından Göndürle I Höyüğü'nün mezarlığı olarak ileri sürülen mezarlık alanı köyün 1 km kadar doğusunda yükselen ve 1.014 m rakımlı Tavşantepe'nin güney eteklerinde; Tepecikaltı ya da Tavşanlık Mevkii'nde; badem bahçesi içindedir. Arkeoloji metinlerine Göndürle adıyla geçen höyük ise bu mezarlık alanının 250-300 m kadar güneydoğusundadır [Özsait 1994:29]. Özsait'in köyün yakınında bir ikinci höyük tespiti üzerine; bu ilk höyüğe diğeri ile karışmaması için Göndürle I adı verilmiştir. Mezarlık ise Göndürle İlk Tunç Çağı mezarlığı olarak anılmaktadır.
Konumu ve Çevresel Özellikleri: Höyük; Göndürle Köyü'nün yer aldığı tepelerin güneyindeki ovanın başlangıcında yer almaktadır. Buranın 250-350 m kuzeybatısındaki mezarlık alanı ise Tavşantepe'nin güney eteğinde; dağa parelel bir şekilde; yaklaşık olarak kuzeybatı; güneydoğu istikametinde uzanmaktadır. Bu mezarlık alanının yaklaşık 2 dönümlük bir alanı kapsadığı ve en azından 300 m çapında olduğu belirtilmektedir. Höyük ise 100x150 m boyutlarındadır.
Tarihçe:
Araştırma ve Kazı: Göndürle 1 höyüğü ovada uzaktan rahatlıkla farkedilmesinden dolayı birçok bilim adamının dikkatini çekmiştir. T. Özgüç; J. Mellaart; D.H. French gibi araştırmacılar höyüğü bilim dünyasına Göndürlü; Göndürler adları ile tanıtmışlardır [Özgüç 1943:408-415; Mellaart 1954:192]. Höyük günümüze kadar kazılmamıştır. 1989 yılında kaçak kazılarla mezarlık alanının hemen yüzeyinde yer alan mezar küplerine ulaşılması üzerine; aynı yıl Isparta Müzesi adına kurtarma kazıları başlatılmıştır. 1950 yılında da günümüzde Afyon Müzesi'nde saklanan buluntuların burada bulunduğu iddia edilmektedir [Ünlüsoy 1993:291]. 1989 ve 1991-92 yılları müze kazısını; 1993 yılından itibaren M. Özsait yönetimindeki kazılar takip etmiştir. Bu kazı çalışması 1994 yılı dışında günümüze kadar yalnız mezarlık alanında devam etmektedir. Yüzeye çok yakın olmasından dolayı pek çok mezarın defineciler tarafından kolaylıkla saptandığı ve yağmalandığı bilimsel kazılar sonucunda anlaşılmıştır. Bazı mezarlarda doğal tahribat izleri de bulunmaktadır. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanmış tescilli arkeolojik sit alanları listesinde yer almaktadır.
Tabakalanma: Höyükteki tabakalanma sadece yüzey bulgularına dayanılarak ileri sürülmekte ve Son Kalkolitik Çağ'dan MÖ 1. binyıl sonuna kadar kesintisiz yerleşim gördüğü belirtilmektedir. Mezarlık alanında ise tabakalanma henüz saptanamamıştır.
Buluntular: Çanak Çömlek: Göndürle menşeli olduğu iddia edilen ve 1941 yılında Isparta Halkevi'nde muhafaza edilen 5 kabın tümü gaga ağızlı testidir [Özgüç 1943:410-413; çiz.1-5]. Bu buluntuların nereden nasıl ele geçtiği bilinememektedir. Höyükten bulunabilecekleri düşüncesi ile bu çalışmamızda ayrı değerlendirilmişlerdir. İçi ve dışı kırmızı astarlı açkısız; dışı kırmızı içi siyah astarlı ve grimsi siyah astarlı maldan kaplardır. 2001 yılı kazı çalışmalarında da 9 adet gaga ağızlı testi; bir çömlekçik; 3 kase ele geçmiştir. Ele geçen mezar küpleri İTÇ II ve İTÇ III'e tarihlenmektedir [Özsait 2003:310]. İnsan Kalıntıları ve Mezarlar: Gerek müzenin gerek M. Özsait yönetimindeki kazılar bizi yalnız küp mezarların olduğu yerleşme dışı mezarlık ile karşılaştığımızı ortaya koymaktadır. Özsait'in kazılarında 1999 yılı sonuna kadar 119 küp mezar ile bir adet sanduka mezar bulunmuştur [Özsait 2000:150]. Çukurlarına doğu-batı istikametinde yerleştirilmiş küp mezarların ağızları çoğunlukla doğuya; nadir olarak az güneydoğu ve az kuzeydoğuya bakmaktadır. Özsait ağızların bu şekilde doğuya bakmasını; güneşin doğuş yönüne bağlamaktadır [Özsait 2000c:150]. Küplerin mezarlıkta belirgin bir sırada yerleştirilmiş olmaları; bazı küplere ikincil gömünün konması sanki bunların bir taş kümesi ile işaretlenerek bırakıldıkları hissini uyandırmaktadır. Büyük küplerin arasında düzensiz olarak gömülen küçük küplerin ise anı küpü ya da ölü armağanı küpü olabilecekleri tahmin edilmektedir [Kaya 1994:134]. Son yıllarda yapılan yorumlardan biri de içinde ölü bulunmayan bu küçük küplerin; büyük mezar küplerinin bulunması için işaret küpleri olduğu yorumudur. Küplerin birbirlerine benzememeleri de bunların defin için üretilmediklerini; depolama işine yarayan küplerin gerektiğinde mezar küpü olarak kullanıldığı yorumunu ortaya çıkarmaktadır. Bir ailede ölüm olduğu zaman; küp iki veya dört kulbunun yardımı ile mezarlığa taşınmakta; yuvarlak açılan bir çukura hafifçe yan yatırılarak gömülmektedir. Ölü hocker biçiminde yanında gömüt armağanları ile birlikte; başı yukarı gelecek şekilde küpün içine üzerindeki kefeni ile bırakılmaktadır. İkincil gömütlerde ilk iskelet itilerek bir kenara toplanmıştır. Bazen gömüt armağanlarının; küpün hemen yanına da konmuş olduğu örnekler mevcuttur. Büyük küpün ağzı çoğunlukla yassı taşla ya da çan biçiminde küçük bir küp ile sıkıca örtülmüştür. Etrafı ve ağız çevresi iri taşlar ve küp kırıkları ile desteklenen küpün üstüne toprak atılarak işlem tamamlanmıştır. Ağızın çevresine konan taşlar tarla taşlarıdır. Bir taşta düzeltme izleri görülmüştür. Mezar küpü olarak kullanılan bu küplerin dışa dönük ve yuvarlak ağızlı; silindir ya da şişkin gövdeli; düz veya yuvarlak dipli oldukları görülmektedir. Hamurları iri taş ve bitki katkılıdır. Pişirimleri özensizdir. Gömüt armağanı olarak; gövdeleri üzerinde çoğunlukla yivli süslemeler olan gaga ağızlı testiler; çömleklerin en büyük grubu teşkil etmektedir [Ünlüsoy 1993:çiz.3a-b; 4a-b; 5a-b; 6a-b; 7a-b]. Gaga ağızlı testilerin bazıları burma kulpludur. Bunların da kırmızı ve siyah astarlı mal gruplarından üretilmiş oldukları belirlenmiştir. Kil bulguların içinde üzerleri yine zik zak yiv ve eğri çizgi bezekli ya da bezeksiz ağırşaklar dikkat çekicidir. 1999 yılı kazısında gömüt armağanı olarak yeni çanak çömlek tipleri bulunmuştur. Bunlardan biri depas amphikypellon diğeri ise matara biçimli kaptır [Özsait 2000a:res.5-6]. İlk kazı yıllarında ele geçen keman biçimli idol ise yöredeki Çaykenarı tipli idollere benzemektedir [Ünlüsoy 1993:çiz.5d]. M. Özsait tarafından yapılan kazılarda ise disk başlı idoller de bulunmuştur. Bunlar; yuvarlak ya da üçgen başlı; kolsuz yuvarlak gövdeli idol tipindedir. Taş buluntulara örnek olarak bir sap delikli balta verilebilir. Gömüt armağanı olarak maden buluntular da ele geçirilmiştir. Topuz ve konik başlı; delikli iğneler olasılıkla kefen iğnesidir. Bazı iskeletlerin kolunda bakır-tunç bilezik bulunmuştur. Arkeoloji metinlerinde tıraş bıçağı adıyla giren çok yassı namlulu bıçaklardan farklı tipte iki adedi ele geçmiştir. 2001 yılında toplam 13 mezar bulunmuştur. Bu mezarlardan bir tanesinin içinde hocker durumunda kucak kucağa yatırılmış iki gömüye rastlanmıştır. Büyük olasılıkla sosyal statüleri yüksek kişilere ait olduğu düşünülen mezardan bir tunç iğne; bir tunç küpe; mezar dışında da kırmızı açkılı ve astarlı bir kase ve gaga ağızlı testi parçası ele geçmiştir [Özsait 2003:310]. 2003 yılında iki açmada çalışılmış ve 13 mezar tespit edilmiştir. Bunlardan yalnız beşi (S9; S10; Ü7; Ü8; Ü11) el değmemiş fakat doğanın tahribine uğramış; çatlak-kırık olarak bulunmuştur. Diğerleri; ya zamanında yenileri düzenlenirken (Ü1) ya da günümüzde define arama ve tarım nedeniyle tahrip edilmişlerdir. Bu mezarlardan biri (Ü4) düzenlenmesi ve tipiyle farklılık göstermektedir. Diğer 10 mezarın tümü küp mezardır. Doğu-batı doğrultusunda yerleştirilen mezar küplerinin doğuya bakan ağız açıklıkları; biri dışında (Ü9); büyük bir düz taşla kapatılmış; kapak taşının arkası; küpün üstü ve gövdesi büyük toplama taşlarla ve küp kırıklarıyla örtülerek korunmaya alınmıştır [Özsait 2004:21-26]. 2005 yılında Y açmasında çalışılmış ve dokuz mezar daha açığa çıkarılmıştır. -49 m'de kapak taşlarına ulaşılan Mezar Y1; Y2 ve Y3 buluntu vermemiştir. Mezar Y2 el değmemiş olarak bulunmuştur. Mezar küpünün sağ yanında bulunan küçük küp şimdiye kadar bu büyüklükte ve biçimde bulunan tek armağandır. Mezar Y5'te tek bireyi gösteren iskelet kalıntısı ele geçmiştir. Hocker durumda yatırılan ölünün başı küçük düz bir kalker taş üzerine yerleştirilmiştir. Mezar Y4 tarım nedeniyle dağıtılmış durumdadır. Mezar Y6; Y8 ve Y9 da buluntu vermemiştir [Özsait 2006:18]. 2005 yılında yapılan çalışmalarda gün ışığına çıkarılan mezarlarda doğanın tahribinin yanı sıra insan eliyle tahribat da gözlenmiştir. Doğu-Batı doğrultusunda düzenlenmiş olan tüm mezar küpleri çatlak-kırık ele geçirilmiştir. Açığa çıkarılan on mezar küpünden birinin ağız açıklığı küple; diğerinin bir çömlekle örtülmüş; diğer sekizinin ise düz bir taşla kapatılarak etrafları toplama taşlarla korumaya alınmıştır [Özsait 2007:614]. Çalışılan mezarlardan bazıları buluntu vermemekle beraber (S11; Y1; Y3) bazıları el değmemiş halde (Y2) bulunmuş; bazıları da tarım nedeniyle tahribata (Y4; Y5; Y7) uğramıştır. El değmemiş halde bulunan Y2 mezarında hafif dışa çekik ağızlı; kısa boyunlu; düz dipli; omuzdan dibe doğru daralan geniş gövdeli; ağız ve çevresi ile üst yarısı küp parçalarıyla koruma altına alınmış büyük bir küpün yanısıra küpün güneyinde; omzu yanında aynı doğrultuda ve aynı koruma kitlesinin altına yerleştirilmiş tutamaklı ve dikey düzenlenen ardı ardına üç memecikli silindirik gövdeli küçük bir küp ele geçirilmiştir. Hocker durumda yatırılan ölü hafif sağa dönük yerleştirilmiştir. Şimdiye dek bu biçimde ele geçirilen tek tüp olması yanısıra bu büyüklükte bulunan tek armağandır [Özsait 2007:614-615].
Kalıntılar:
Yorum ve tarihleme: T. Özgüç; Isparta Ovası'nın tarihöncesi dönemlerini incelerken; Göndürle'den geldiği iddia edilen kapları; Batı Anadolu Bölgesi ve İç Anadolu Bölgesi İlk Tunç Çağı yerleşmelerinde bulunanlarla karşılaştırmaktadır. Bu buluntuların da aynı mezarlıktan geldiğini ve mezarlığın 1940'lı yıllardan beri soyulduğunu iddia edebiliriz. Isparta Müzesi araştırmacıları mezarlığı gömüt armağanlarına bakarak MÖ 2800 ile 2300 tarihleri arasında değerlendirmektedir. M. Özsait; 7 yıl süren araştırması sonucunda mezarlıkta İlk Tunç Çağı II. evre sonu-İTÇ III. evre başı ve Orta Tunç Çağı'nın başına tarihlenen küp mezarların olduğunu ortaya çıkarmıştır. İTÇ III ve OTÇ başı mezarları az sayıdadır. Armağanlar içinde yer alan disk başlı idoller; Troya III; Kusura; Beycesultan; Karataş Semayük; Küllüoba yerleşimlerinde de bulunmaktadır. İTÇ II. evrenin başından itibaren bu tip idol Akdeniz; Batı Anadolu ve Göller Bölgesi'ne yayılmıştır. Isparta Ovası çanak çömlek endüstrisine ait kaplar ile birlikte Kusura-Yortan tipi kaplarda çıkmıştır. 2001 yılına kadar sürdürülen çaışmalar sırasında ele geçen mezar küplerinin İTÇ II'den Orta Tunç Çağı'na kadar geniş bir zaman dilimine yayıldığı saptanmıştır. Mezarlardaki iskeletlerin incelenmesi devam ettiği için; ölüm yaşları ve cinsiyetleri hakkında bir bilgi verilmemiştir. Mezarlığın sınırını tespit etmek amacıyla açılan açmalar sonucunda mezarlığın yamaç eteklerinde doğu-batı yönüne yayıldığı anlaşılmıştır. Özsait; mezarlık buluntularının höyük tabakalanması ile karşılaştırılması için höyükte de bir kazı yapılmasını önermektedir. 2005 yılı kazılarında ortaya çıkarılan yanyana düzenlenmiş Y8 ve Y9 mezar küpleri arasına ayırgaç olarak yerleştirilmiş taşlar iki mezarın hem zamanlı gömüler olduğunu göstermektedir [Özsait 2007:616].


Liste'ye