![]() |
Arşiv |
YASSIADA'DAN MÜJDE
Bodrum açıklarındaki, etrafında 12 batığın bulunduğu Yassıada, 2006 Mayıs'ından itibaren ada üzerinde yapılacak tesislerle dalış turizmine açılacak. Turgutreis Beldesi'nden iki mil uzaktaki Yassıada'nın dalış turizmine açılması için hazırlanan proje Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından onaylanarak uygulanma aşamasına gelindi. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Muğla Valiliği, Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi ve Turgutreis Belediyesi arasında yapılan protokolle, Yassıada'nın dalış turizmine açılması için belediyenin yapacağı tesislere onay verildi. Önümüzdeki ay başlayacak çalışmalarla Yassıada üzerine turistler için kafeterya, restoran, konferans salonu ve basınç odaları yapılacağı belirtildi. Müze Müdürü Yaşar Yıldız, Yassıada ve civarında 12 batık olduğunu belirterek bunlara ilginin çok büyük olacağını söyledi. Eski Müze Müdürü Oğuz Alpözen de, "Bu proje ile tam 26 yıldır uğraşıyordum. Projenin Nisan veya Mayıs ayından itibaren yürürlüğe girmesini bekliyoruz. Dünyada ilk kez 1800 yıl önce ve 1800 yıl sonra batan tekneler bir arada sergilenecek" diye konuştu. Radikal, 15.10.2005 |
![]() |
|
VAN YÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ TUTUKLANDI
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Yücel Aşkın 25 milyon dolarlık ihaledeki usulsüzlük iddiasıyla 14 Ekim Cuma günü tutuklandı. Profesör Yücel Aşkın hakkında, Temmuz ayında lojmanında yapılan aramada bulunan tarihi eserlerin ve ihale dosyalarının incelenmesinden sonra, "görevi kötüye kullanmak ve tarihi eser kaçakçılığı" iddiasıyla soruşturma başlatılmıştı. İspanyol Expansion firmasından 25 milyon dolarlık tıbbi cihaz alımıyla ilgili olarak hakkında suçlamalar bulunan Prof. Dr. Aşkın'ın, "mevcut delillerin durumu ve delillerin karartılması ihtimaline karşı" tutuklanmasına karar verildiği öğrenildi. Sabah, 15.10.2005 |
||
ÇİZİM GRUBU Hacettepe Üniversitesi, Arkeoloji Bölümü'nden mezun üç arkadaş, "tarihi eserlerin sağlıklı bir şekilde yorumlanabilmesi için ciddi bir şekilde dokümantasyonunun yapılması gerekliliğinden" yola çıkarak bir çizim grubu oluşturdu. Teknik ve mimari çizimlerin yanısıra kullandıkları bilgisayar programları ile de canlandırma yapan grup arkeologlara olası yayınlarında, tezlerinde, konferanslarında ya da seminerlerinde kaliteli ve hassas bir şekilde yardımcı olmayı amaçlıyor. Çizimcilere www.cizimciler.com adresinden ulaşılabilir. TAY Haber, 14.10.2005 |
![]() |
|
![]() |
AYASOFYA'YA CAMİ TEKLİFİ
Vakıflar Genel Müdürlüğü, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne başvurarak, imar planlarında yer alan "Ayasofya Camisi (Müze)" ifadesine itiraz ederek müze fonksiyonunun kaldırılmasını istedi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Planlama ve İmar Müdürlüğü, belediyeye başvuran Vakıflar Genel Müdürlüğü, Sürekli Vakıflar Tarihi Eserler ve Çevreye Hizmet Derneği, Nevzat Erdoğan ve Külhakyemez Malik'in istemlerini değerlendirmek üzere Belediye Meclisi'ne gönderdi. Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün 15 Haziran 2005 tarihli dilekçesiyle ilgili Planlama Müdürlüğü'nün yazısında şu ifadeler yer alıyor: "Mülkiyeti idarelerine ait Ayasofya Camii'nin 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nâzım İmar Planı'nda ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı'nda 'Ayasofya Camisi (Müze)' şeklinde yazıldığı, müze fonksiyonunun kaldırılarak tapu kaydındaki gibi 'Ayasofya Camisi' şeklinde yazılması talep edilmektedir." Belediye Meclisi, Planlama Müdürlüğü'nden, itirazların plan yönetmeliklerine aykırı husus içermediğine dair değerlendirmesiyle birlikte gelen öneriyi İmar ve Bayındırlık Komisyonu'na havale etti. Komisyon hazırladığı raporda, itirazların, hazırlanacak "kentsel tasarım projeleri"nde değerlendirilmek üzere Planlama Müdürlüğü'ne iadesini önerdi. Komisyon raporunu dün değerlendiren Belediye Meclisi, dosyayı Planlama Müdürlüğü'ne iade etti. Milliyet, 14.10.2005 |
|
DEFİNECİ BİLİMİN EMRİNDE! Kayseri'nin Sarıoğlan ilçesi, Ebulhayır Köyü yakınlarında Roma dönemine ait bir tümülüse yapılan baskın sonucu 14 kişi tutuklandı. Kayseri Arkeoloji Müzesi Müdürü Hamdi Biçer, "Birbirine yakın noktalarda, biri 60 diğeri 40 metrelik iki ayrı tünel girişi belirledik. Tünellerin biri mezar odasının duvarına gelmiş. Tünellerin giriş uçlarını kapattık. Bakanlığa yazı yazıp tümülüste kazı yapılması için ödenek isteyeceğiz" dedi. Radikal, 14.10.2005 |
||
ALLIANOI İÇİN CİDDİ OLALIM! Bilirkişi heyeti, 15 Kasım'da su tutmaya başlayacak olan Yortanlı Baraj Gölü suları altında kalacak Allianoi antik sağlık yurdundaki incelemelerini tamamladı. İzmir 2 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından görevlendirilen heyet Allianoi'in kurtarılması için dile getirilen önerilerden hiçbirini uygulanabilir bulmadı. Kurtarılma için bölgenin çevresinin duvarla çevrilmesi veya kalıntıların üzerinin mille kaplanması öneriliyordu. Heyet raporunda şöyle denildi: "Heyetimiz, Allianoi olarak adlandırılan tescilli arkeolojik sit alanının, kültür tarihimize katkıları nedeniyle korunmasının tartışmasız olduğu; ancak bu amaçla sunulmuş olan koruma önerilerinin alanın korunması konusunda gerçekçi bir çözüm getirmediği görüşündedir. Onbinlerce yıllık süreçten geçerek bize ulaşan bir kültür varlığını yok etme hakkına sahip değiliz. "Bu nedenle anlık çözümler aramak yerine, alanın bütüncül ve kalıcı korunması için daha fazla zaman kaybetmeden harekete geçilmesi ulusal ve uluslararası sorumluluğumuzdur." Bilirkişi raporunda, arkeolojik alanın setle çevrilmesi su girişini engelleyemeyeceği, ayrıca alanın tamamı kazılamadığı için duvarla çevrilmesi gereken bölgenin tam sınırlarının belli olmadığı hatırlatıldı. Baraj su tutmadan önce kalıntıların bir metre yükseklikte mil tabakasıyla kaplanması önerisi ise bu mil tabakası suyla birlikte hareket ettiğinde kalıntılara zarar vereceği için uygun bulunmadı. Radikal, 13.10.2005 |
![]() |
|
4 BİN YILLIK 'TAZE' ŞEHRİYE
Pekin'deki Çin Bilimler Akademisi'nden Houyuan Lu ile ekibi, Çin'in kuzeybatısında Sarı Nehir yakınındaki bir arkeolojik alanda bir kabın içinde çok iyi korunmuş durumda dünyanın en eski şehriyesini buldu. Lu, "Bulgumuz, şehriyenin ilk kez 4 bin yıl önce Çin'de üretildiğini gösteriyor" dedi. Bulunan şehriyenin sarı renkte, çok ince ve 50 santim uzunluğunda olduğu, darıdan yapıldığı belirtildi. Çin'de günümüzde kullanılan şehriye buğdaydan yapılıyor. Radikal, 13.10.2005 |
KAZI ALANINDA GÖÇÜK MEYDANA GELDİ Edirne'de ''Kazıklı Voyvoda'' olarak bilinen Eflak Prensi 4. Vlad'a ait olduğu sanılan altınların bulunması için kazı yapılan bölgede, göçük meydana geldi. Altın arayan ekipte yer alan Şefik Topçu, yaptığı açıklamada, kazı yapılan bölgede nehir seviyesine inilmesi nedeniyle yer altı suyunun çıktığını, bu nedenle kazı alanı çevresinde göçük meydana geldiğini bildirdi. Çalışmalara ekskavatörle devam edildiğini ifade eden Topçu, bir taraftan da suyun tahliye edildiğini ifade etti. www.edirneninsesi.com, 13.10.2005 |
|
“TARİHİ YASALARLA KORUYAMAZSINIZ” 10-12 Ekim tarihleri arasında Mustafa Kemal Üniversitesi Tayfur Sökmen Kampüsü Atatürk Konferans Salonu'nda başlayan 1.Uluslararası Antakya Sempozyumu sona erdi. Hatay Valiliği, Antakya Belediye Başkanlığı, MKÜ ve İstanbul Teknik Üniversitesi'nin ortaklaşa düzenlediği, dünyada var olmuş 23 medeniyetten 13'üne ev sahipliği yapmış Antakya'nın tarihinin gün ışığına çıkarılmasını amaçlayan sempozyumdan çıkan sonuç bildirgesi dün açıklandı. İtalya Cenova Üniversitesi öğretim Görevlisi Prof. Dr. Mauriece Ceras, “Yasalarla, kurallarla tarihi koruyamazsınız. Bu bir kültür meselesidir. Tarihi değeri olan bir alanı, bir binayı, bir eseri koruyabilmeniz için o kültüre sahip olmanız lazım. Tarihi sevmeniz ve o duyguyla hareket etmeniz lazım. Aksi halde istediğiniz kadar yasa çıkarın hiçbir işe yaramaz” dedi. Paris Üniversitesi Öğretim Görevlisi Pierre Pinon, “Tarihin korunması tarihi çevre bilincinizin ne kadar gelişmiş olduğuyla ilgilidir. Bu alanda ne kadar çok gelişmişlik elde edebilirseniz, tarihi de o denli güzel koruyabilirsiniz” dedi. Mimar Sinan Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Ataman Demir ise, “Başta Antakya olmak üzere Türkiye'nin bir çok ilinden tarih fışkırıyor. Bu illerde görev yapan valiler, belediye başkanları bir taş yerinden kımıltadılacaksa bile sormadan etmeden bunu yapmamalı, yaptırmamalılar. Bu tür tarihi yerleşim birimlerinde bir şeyi 50 kez sorup, bir kez yapacaksınız” dedi. Hatay Gazetesi, 13.10.2005 |
||
BATTALGAZİ ESERLERİ ENVANTERİ Malatya'nın Battalgazi İlçesi'ndeki tarihi eserlerle ilgili olarak hazırlanan 'Battalgazi Kültür Envanteri' adlı kitap yayımlandı. Malatya Haber, 11.10.2005 |
||
![]() |
KALEKÖY YAPILAŞMA KURBANI Türkiye'nin kültür ve doğa hazinelerine sahip en güzel köşelerinden biri olan Kekova Koyu'ndaki Kaleköy (Simena Antik Kenti) beton ve kaçak yapılaşmaya teslim oldu. Antalya'nın Demre ilçesine bağlı Üçağız köyü sınırları içerisindeki Kaleköy'de son 10 yılda hızla gelişen çarpık yapılaşma, Antalya Vali Yardımcısı Fazlı Akgün'ü de isyan ettirdi. Akgün, 1. derecede doğal ve arkeolojik sit alanı olan, Özel Çevre Koruma Bölgesi kabul edilerek koruma altına alınan bölgede muhtarların bile kaçak pansiyon, otel ve restoran yaptığını dile getirdi. Bölgede, Hazine arazilerinin de işgal edilerek 120'e yakın kaçak ve izinsiz yapıdan sadece 10'unun yıkıldığını belirten Akgün, diğerlerinin yıkımının Özel Çevre Korumu Kurumu (ÖÇKK) tarafından durdurulduğunu söyledi. Üçağız Köyü'nde yıllarca muhtarlık yapan Hasan Takır (68) ise şöyle konuştu: "Çocuklarımız büyüdü, işsiz kaldı. Biz de çardak izni alıp otel ve restoran yaptık. Tesis yapmazsak turistlere hizmet veremeyiz. Onlar yıkarsa yapmaya devam ederiz." Milliyet, 10.10.2005 |
|
TARİHİ KAPI HURDACIYA
Gaziantep'te bir süre önce hırsızlar tarafından çalınmak istenince Müze Müdürlüğü'ne emanet edilen tarihi havranın kapısı görevliler tarafından hurda olarak satıldı. Gaziantep'in Düğmeci Mahallesi'nde bulunan havranın tarihi avlu kapısı, 4 Nisan 2005 tarihinde hırsızlar tarafından çalınmak istendi. Polisler tarafından yakalanan zanlıların yargılanmasına Gaziantep 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edilirken, tarihi demir kapı Gaziantep Müze Müdürlüğü'nde görevli Arkeolog Ahmet Beyazlar'a teslim edildi. Kapı, lastik tekerli ahşap yük taşıma aracıyla Müze Müdürlüğü hizmet binası önündeki boşlukta muhafaza altına alındı. Vakıflar Bölge Müdürlüğü, bir süre sonra tarihi havranın kapısının yeniden yerine takılmasını istedi. Müze yetkilileri de kapıyı gönderdi. Ancak kapının kanatlarından biri eksikti. Kapıyıaramaya başlayan görevliler, bir süre sonra kapının hurda olarak satıldığını belirledi. Kapıyı teslim alan Arkeolog Ahmet Beyazlar, yazılı savunmasında şunları söyledi: "Ahşap yük taşıma aracıyla birlikte demir kapılar, müze binamızın önünde muhafaza altına alınmıştı. Ancak müzede inşa ve teşhir düzenlemeleri yapıldığı sırada kapılar araçtan indirildi. Araç inşaat işlerinde kullanıldı. İş bitince de müdürlük makamının talimatıyla bina içinde bulunan demir, ahşap, cam, plastik ve hurda eşyalar dışarıya çıkarıldı. Bu sırada söz konusu demir kapı da yanlışlıkla hurda olarak satışa konulan eşyalar arasında sayıldı." Beyazlar, hurda olarak satılan kapının eritilmek üzere İskenderun Demir Çelik Fabrikası'na gönderildiğinin anlaşıldığını belirtti. Sabah, 09.10.2005 |
![]() ![]() |
|
|
||
![]() |
||
Bir ilk daha: Müzelere gitmeye, Anadolu'yu karış karış dolaşmaya PAYDOS!
KVOG* Ltd.Şti. Hizmetinizde! Dilediğiniz kültür varlığını yerinden alıp ayağınıza getiriyoruz... Dünyanın her yerine servisimiz vardır... 24/24 saat hizmet... İster Zeus başı, ister lahit; ister el baltası, ister höyük... Yeter ki siz isteyin! Aktif pazarlamada uzman personelimizle doğrudan kapınıza teslim! Arayın, getirelim 0712 410 1961 *(Kültür Varlıklarını Onabuna Gönderme Şirketi) |
YENİ SARAY KAZISI, DEFİNE KAZISININ GÖLGESİNDE KALDI
![]() Edirne'nin Sarayiçi mevkiinde bulunan Saray-ı Cedid-i Amire (Yeni Saray) kazı alanındaki çalışmalar sürüyor. Tarihe tanıklık eden kentin önemli kalıntılarından Yeni Saray kazısında sarayın dış duvarları sessiz sedasız gün yüzüne çıkarılırken, birkaç yüz metre uzağındaki define kazısında ise heyecan dorukta. Kamuoyunun ilgisinin yoğunlaşması açısından define kazısının gölgesinde kalan Yeni Saray kazısının bir ay daha süreceğini belirtildi. Ağustos ayında başlayan ve bugüne kadar yapının Kuzeydoğu ve Kuzeybatı tarafında sürdürülen Yeni Saray kazısı çalışmaları, şimdilerde yapının batısında sürdürülüyor. Kazı ekibinde yer alan Trakya Üniversitesi Arkeoloji Bölümü son sınıf öğrencisi Ahmet Özcan, çalışmalar sonucunda sarayın dış duvarlarının tamamının bulunduğunu belirtti. Prof. Dr. Gönül Cantay ve öğrencilerinin 4 yıl önce başlattığı kazı çalışması sırasında ortaya çıkan tabloda Edirne için, 'Saraylarını çöplüğe gömen kent' diyenlerin sayısı hayli çoğunluktaydı. Mimar Sinan Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Türk İslam Tarihi Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından Prof.Dr. Gönül Cantay sorumluluğunda başlatılıp halen Trakya Üniversitesi sorumluluğunda devam eden kazılar personel eksikliği yüzünden ağır ilerliyor. Matbah-ı Amire adı ile tanınan, sarayın yeme içme kompleksi ile ilgili alandaki harabe yapının güneydoğu ve kuzeybatısında çalışmalar sürüyor. Kazılarda çalışan öğrenci Ahmet Özcan, uzun süre Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından kullanılan bölümlerde ise o dönem yapılan duvar ve atılan betonun kaldırıldığını, yapının dış duvar temellerine ulaşıldığını kaydetti. Özcan,”Bugüne kadar yapılan çalışmalar sırasında çok sayıda pipo (lüle), seramik parçaları, yanmış, patlamış ve paslanmış gülle, silah parçaları bulundu ve kazı evinde muhafaza altına alındı. Çalışmalar öncesi ve sonrasında tek tek fotoğraflanıp belgeleniyor. Bu yıl çalışmalardaki amaç; yapının ana duvarlarının ortaya çıkarılması. Ayrıca kaynaklara göre; dört katlı yapının en üst katının ahşap kubbe şeklinde olduğu belirtiliyor”dedi.Çalışmaların daha bir ay süreceği, kazı alanında çıkan taşların toplanıp, daha sonra yapılacak restorasyonda değerlendirileceği belirtildi. Alandan çıkan toprak ve döküntüler belediye tarafından toplanırken, bulunan işlenmiş mermer parçalarının da Saray Kapısı'nın girişindeki alana ait olabileceği düşünülerek muhafaza ediliyor. Geçen yıl Ağustos ayında Edirne Valiliği ve Müze Müdürlüğü'nün ortaklaşa yürüttüğü çalışmayla, Sarayiçi mevkiindeki Osmanlı Yeni Sarayı'na ait Matbah-ı Amire'de (mutfak bölümü) kazı çalışmaları başlatılmış ve çalışmalarda; Matbah-ı Amire'ye ait kanal ve su kuyuları ortaya çıkmıştı. Kazıya Gazi Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halit Çal ve Trakya Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mustafa Özer, 3 uzman personel, 4 sanat tarihçisi, 3 arkeolog, 3 mimar, 2 restoratör ve 16 işçi katılmıştı. Tunca Nehri kenarında kurulan Saray-ı Cedid-i Amire'nin (Yeni Saray) yapımına, II. Murat'ın buyruğuyla 1450 yılında başlandı. II. Murat'ın vefatından sonra Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman, II. Selim, I.Ahmet, II. Ahmet, Sultan Mustafa ve III. Süleyman ve IV. Mehmet (Avcı Mehmet) saraya yeni yapılar ekleyerek sarayı genişletti. Saray, 1874'te Osmanlı - Rus Savaşı'nda, Edirne'nin istila edileceği düşünülerek, dönemin Edirne Valisi Cemil Paşa'nın emriyle, Rusların eline geçmemesi için havaya uçuruldu. www.edirneninsesi.com, 08.10.2005 |
||
İNŞAAT KAZISI SIRASINDA ROMA DÖNEMİNE AİT ESER ÇIKTI Düzce'nin Konuralp Beldesi'nde inşaat kazısı sırasında MS 1. yüzyıl Roma Dönemi'ne ait birinci sınıf mermerden yapılan 120 cm boyunda başsız olarak bulunan “Giydirilmiş Kadın Heykeli” Düzce' de Müze Müdürlüğü bulunmadığından incelenmek ve saklanmak üzere Bolu İli Müze Müdürlüğü'ne gönderildi. Düzce Damla Gazetesi, 07.10.2005 |
||
BU 'PERİBACASI', BU DA 'TÜRKBACASI' Türk insanının bazen 'sınır ve değer tanımayan pratik zekâsı', kendini bu kez de dünyaca ünlü Kapadokya'da gösterdi. Kültürel ve doğal nitelikleri nedeniyle 1985'te Dünya Kültür Mirası listesine alınan Kapadokya'da, turistlerin artan ilgisi nedeniyle sürekli yapılan yeni oteller, zaman ve doğayla mücadele eden 'peribacaları'nı da vuruyor. Fotoğrafta da, bunun bir örneği görülüyor. Göreme'deki bir motelde, milyonlarca yılda oluşan peribacasına açılan delikten çıkarılan soba borusu, görenleri dehşete sürüklüyor. Vatandaşlar, "Turist, peribacalarını görmeye geliyor; otelciler peribacalarını yok etmekle bindikleri dalı kesiyor" diye tepki gösteriyor. Milliyet, 07.10.2005 |
![]() |
|
![]() |
310 PARÇA TARİHİ ESER BULUNDU Çanakkale'de 2005 yılı kazı sezonunda, tamamlanan kazılarda çeşitli dönemlere ait 310 parça tarihi eser bulundu. Çanakkale Arkeoloji Müze Müdürü Nurten Sevinç, bu yıl Troia, Assos, Aleksandra Troas, Gökçeada Yeni Bademli Höyüğü, Parion ve Apollon Simintheion'da kazı çalışmaları yürütüldüğünü, Sigeon Antik Kenti'nde ise ilk kez yüzey araştırması yapıldığını belirtti. Troia, Assos, Parion antik kentleri ile Gökçeada'daki Yeni Bademli Höyüğü'nde tamamlanan kazı çalışmalarında 310 parça tarihi eser bulunduğunu bildiren Sevinç, şöyle konuştu: ''25 yıldır Çanakkale'deki çeşitli antik kentlerde kazı çalışmaları sürüyor. Her dönem, buradaki kazılardan belirli sayıda tarihi eser elde ediliyor. Bu yıl kazı sezonunda, Troia'dan Roma dönemine ait ikisi heykel olmak üzere 17, Aleksandra Troas'tan 9, Yeni Bademli Höyüğü'nden 24, Parion Antik Kenti'nde de 260 parça tarihi eser bulundu. Bu eserlerin gerekli bakımı yapıldıktan sonra, sergilenmeye uygun olanlar Arkeoloji Müzesi'ne konulacak.'' Geçen günlerde Çanakkale'nin Lapseki İlçesi'nde bir çiftçinin tarlasını sürerken ortaya çıkardığı lahitin bulunduğu bölgede müze tarafından kazı çalışması başlatıldığını ifade eden Sevinç, 5 metrekarelik alanda yer alan M.Ö 4. yüzyıla ait nekropolde, 2 lahit, 2 tuğla örgülü mezar ve 1 sandık bulduklarını belirtti. Sevinç, bu eserlerin yerinde muhafaza edilerek gelecek yıl yapılacak kazı çalışmalarıyla antik kentin gün yüzüne çıkarılmasını hedeflediklerini kaydetti. www.burasicanakkale.com, 07.10.2005 |
|
BOĞAZ'DA TAM TARİH KATLİAMI Tüp geçit kazısında Boğaz'ın dibinden çıkan tarihi eserler, kimseye sorulmadan, yeniden Marmara'nın derinliklerinde 'gömülüyor' İstanbul Boğazı tüp geçidi çalışmaları kapsamında Üsküdar, Sirkeci, Yenikapı gibi istasyonlarda kazıları İstanbul Arkeoloji Müzesi denetlerken, denizdeki çalışmalarda arkeolog bulunmadığı için birçok tarihi eser çıkarılmadığı gibi yine denizin dibini boyluyor. Boğazdan raylı sistemin geçirilmesi için derinliğin 45 metreye çıkarılması gerekiyor. Bunun için yaklaşık 30 metre olan deniz derinliğinin altına iniliyor. Dipten kazılıp vinç yardımıyla gemiye çekilen kumlar arasından tarihi gemi parçaları, keramikler, top gülleleri, amfora ve amfora parçaları çıkıyor. Ancak bunları inceleyecek arkeolog olmadığından kumlar tarihi eserlerle birlikte bir gemiye yüklenerek, Hayırsız Ada açıklarında 1000 metre derinliğe boşaltılıyor. Duruma isyan eden Arkeoloji ve Arkeologlar Derneği Başkanı Prof. Dr. Ahmet Tırpan, binlerce yıllık geçmişi olan İstanbul Boğazı'nda, çok önemli bilgilere ulaşılabileceğini belirterek şöyle konuştu: "Biz dalgıç arkeologlarımızla inceleme ve kazı çalışmalarımızı bitirdikten sonra tüp geçit için döşeme işlemlerini yapmaları gerekir. İstanbul Boğazı binlerce yıl savaşlara sahne olmuş. Burada arkeolog denetimi olmadan kazı yapılır mı? Bu İstanbul'a ihanettir. Bunu Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın derhal durdurması gerekir." Marmaray projesinin arkeoloğu Kemal Sertok ise, "Yasaya göre bir eser çıkarsa bildirmek gerekiyor. Orada eser çıktığı konusunda bana bilgi gelmedi. Kum kazılıyor zaten. Tespit edilmiş bir durum olursa başında arkeolog bulunur" dedi. Milliyet, 06.10.2005 |
![]() |
|
![]() |
ERMENİ KİLİSESİ'NE ÖZEL RESTORASYON Van Gölü'nün Akdamar Adası'ndaki tarihi Ermeni Kilisesi'nde, restorasyon 'enjektörlerle' yapılıyor Kültür Bakanlığı'nca 2.4 milyon YTL'ye ihale edilen Van Gölü'ndeki Akdamar Adası'nda bulunan tarihi Ermeni Kilisesi'nin restorasyonu hızla ilerliyor. Dış cephe restorasyonunun büyük kısmının tamamlandığı kilisede, iç duvarlardaki figürlerle resimlerin ortaya çıkarılması için başlatılan temizleme çalışmaları da 1 aydır sürüyor. Çalışmalarda 4 fresk uzmanı, orijinal resimlere zarar vermemek için enjektörlerle tavlanmış boyaları resimlerin bozulan kısımlarına enjekte ediyor. Resimlerin restorasyonunun 2006 sonunda tamamlanacağını belirten fresk uzmanı Akbil Bengül, "Resimleri yeniden boyama gibi bir şansımız yok. Ancak gerekli yerlere özel boyalarla resimleri ortaya çıkaracağız" dedi. İlk olarak kilise içine yapılan 3 kat sıvadaki bozulmaları tamir edip güçlendirme yaptıklarını ifade eden Bengül, en kısa sürede rötuş işlemlerine başlayacaklarını belirtti. Şantiye Şefi Adnan Vural da dış cephedeki çalışmaların büyük kısmının tamamlanmasıyla içeriye su sızması olasılığının önlendiğini kaydetti. Milliyet, 06.10.2005 |
|
ARKEOLOJİ DEĞİL MARMARA KAZISI Marmaray Projesi'nin Yenikapı İstasyonu bölümü inşaat çalışması, arkeolojik kazılara dönüştü. 2004 Kasım'ında başlayan kazılarda 4'üncü yüzyıla ait Theodosius Limanı'nın kalıntıları ve ll'inci yüzyıla ait bir tekne batığı ortaya çıkarıldı. Şu ana kadar binin üzerinde eser bulunan Marmaray kazısında, belediye işçileri çalışmalarına arkeoloji bölümü öğrencileri ve hocalarının gözetiminde devam ediyor. Vatan, 05.10.2005 |
![]() |
|
'KAZIKLI VOYVODA HAZİNESİ' KAYIP Günümüzden 500 yıl önce yaşamış Eflak-Boğdan Prensi Dördüncü Vlad'ın hazinesini Edirne'de arayanlar hiçbir sonuca ulaşamadı. Balkanlar'da yakaladığı Türk esirleri yağlı kazığa oturtarak öldürdüğü için 'Kazıklı Voyvoda' unvanı ile anılan prensin altınları için, Edirne Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi'nin oğlu Hakan Sedefçi ile Meriç İlçesi Belediye Başkanı Erol Dübek, seferber olmuştu. Akşam, 04.10.2005 |
ON TON ALTIN DEĞİL SU ÇIKTI Edİrne'de, 'Kazıklı Voyvoda' olarak tanınan Eflak Prensi 4'üncü Vlad'a ait 10 ton altını çıkarmak için kazılan bölgede dev bir çukur oluştu. Ancak dev çukur suyla dolunca kazı yarım kaldı. Kazıyı yapanlar, günlerdir suyun tahliyesine çalışıyor. Altın arayan ekipte yer alan çiftçi Şefik Topçu kazı alanında üç metre su kaldığını, en geç 2 günde altınlara ulaşacaklarını iddia etti. Akşam, 06.10.2005 |
|
HASANKEYF'TE 4 KÖŞK BULUNDU Batman'ın Hasankeyf ilçesinde bu yıl 3.5 ay süren kazı çalışmasının son bölümünde, Osmanlı ve Artuklulara ait olduğu belirlenen 4 köşk ortaya çıkarıldı. Kazı ekibinin başkanı Prof. Dr. Abdulselam Uluçam, şunları söyledi: "Biri Osmanlı, diğerleri Artuklulara ait toplam 4 köşke rastladık. Artuklulara ait köşklerde altıgen çini kabartmalar mevcut. Yine bu döneme ait cadde ve duvarlar var. Ayrıca kazılarda Roma dönemine ait ilk kez tespit edilen bir kapı daha ortaya çıkarıldı." Hasankeyf'teki eserlerin baraj suları altında kalmamasının yanı sıra ayakta kalması için de çalışılması gerektiğini belirten Prof. Dr. Uluçam şöyle konuştu: "Zeynel Bey Türbesi, El-Rızk Camii taç kapısı, saray su kulesi, Koç Camii ile yamaç külliyesi mihrabı acilen koruma altına alınmalıdır. Çünkü bu eserler her an yıkılabilir. Bakanlık bu eserler için restorasyon projesi hazırladı." Milliyet, 03.10.2005 |
||
KAZIM KARABEKİR PAŞA'NIN EVİ MÜZE OLDU Atatürk'ün silah arkadaşlarından, Kurtuluş Savaşı'nın Kafkas Cephesi kahramanı Kâzım Karabekir'in evi, paşanın kızları ve torunları tarafından oluşturulan "Kâzım Karabekir Paşa Vakfı" tarafından müzeye dönüştürüldü. Pasa'nın 1928 yılında satın aldığı ve 20 yıl aralıksız oturduğu ev, Türkiye'nin cumhuriyet tarihine de ışık tutuyor. Müzede Pasa'nın Doğu Anadolu'da savaşırken kullandığı eşyaları, üniforması, çadırına düşen şarapnel parçası, silahları, pusulası, eyeri, hatıra fotoğrafları, bestelerini yaptığı kemanı, yazı masası ve okuduğu 2 bin 500'ü aşkın kitap bulunuyor. Kâzım Karabekir Bekir Paşa Vakfı Müzesi salı ve perşembe günleri saat 09.30 ile 16.30 saatleri arasında ücretsiz ziyaret edilebilecek. Adres: Hatboyu Caddesi, Kazım Karabekir Sokak Erenköy . Vatan, 03.10.2005 |
KÜLTÜREL MiRASIMIZIN GÖZYAŞLARINI DİNDİRMEK İÇİN SİVİL GİRİŞİM ve ULUSLARARASI DİLEKÇE KAMPANYASI Ülkemizde, konservasyon (koruma) ve restorasyon adı altında gerçekleştirilen ve genellikle yapıların korunmasından çok tahrip edilmesine neden olan uygulamaların hızla artmasından endişe duyan bir grup sivil girişimci 23 Eylül - 10 Ekim arasında “Bu metinden hiç bir bölüm kaldırılmayacak, ilave edilmeyecek ve değiştirilmeyecektir” notu ile başlattıkları imza kampanyası ile destek arıyorlar. Amacı, halihazırda, eski eser restorasyonu ve korunması hakkında Türkiye'deki sorunlarla ilgili olarak kamuoyunu bilgilendirmek, sorunun çözümüne dönük önerilerde bulunmak olarak belirlenen kampanyanın başarılı olmasını diliyoruz. TAY Haber, 03.10.2005 |
|
İDDİA: GALATAPORT İSTANBUL'UN TARİHİ DOKUSUNU BOZAR
SAVUNMA: BU TAM BİR GERİKAFALILIKTIR ![]() Galataport İhalesi 16 Eylül 2005 tarihinde yapıldı. TDİ tarafından ihaleye çıkarılan Salıpazarı-Karaköy Kruvaziyer Liman Kompleksi ihale ediliş biçimiyle kamuoyunu meşgul ediyor. Peki ya mimari proje? Eleştiriler ağır: İstanbul'un tarihi dokusunu bozar, cam ve metal binalar tarihi dokuya uyumsuz, İstanbulluların denizle temasını keser ve bölge trafik yükünü kaldıramaz deniyor. Türkiye'nin önemli mimarları ve Mimarlar Odası projeyi eleştiriyor. Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şube Başkanı Eyüp Muhçu, tarihi dokunun büyük zarar göreceğini iddia ediyor. Projenin avan (ön) proje olduğuna dikkati çeken Muhçu'nun görüşleri şöyle: “Proje 160 bin metrekare alanı kapsıyor. Kapalı alanları, cephe elemanları ve kütlesiyle tarihi dokuya uyumsuz. Üstelik ihaleyi alan firma sözleşmede yer alan bir maddeye göre, dilediği fonksiyonel değişikliği yapabilir. Sözleşmedeki bir madde uyarınca yapımcı firma istediği değişikliği yapabiliyor. Bu durumda karşımıza daha da kötü bir manzara çıkabilir. Galataport şu anki haliyle kültürlerin ve mimarların siluetleri olan manzaraya bir duvar çekecektir. Tarihi kentle deniz bağlantısı kopacaktır. Bu proje ödüllü bir proje, yapan arkadaşları kutlarız ancak böyle bir proje Dubai'de olabilir. İstanbul'un dokusuna uygun değildir. Mimarlar Odası Büyükkent Şubesi olarak uluslararası fikir projesi açılması için girişimde bulunduk. Bizim önerimiz, kamunun yararına ve İstanbul'un tarihi değerine uygun bir proje olmasıdır.” Kentbilimci Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp'in eleştirilerinin temelinde de mimari projenin uluslararası bir yarışmayla yapılmaması var. Alp, bölgeyi “Türkiye'nin en kıymetli gayrimenkulü ve mimari olarak en hassas yeri” şeklinde tanımlıyor. “Böyle alanların mimari çalışmaları çağdaş ülkelerde büyük bir paylaşımla yapılır. Bizde maalesef dayatma bir proje var. Bir yarışma yapılır, birçok fikir çarpıştırılabilirdi.” Alp'in önerileri: 1- Halihazırda üç antrepo projede neden korunuyor? Bu duvar gibi yapıları tutmak yanlış. Silueti kesiyor, yıkılmalı. 2- Tramvay geçen cadde yeraltına alınıp oluşacak alan meydan yapılmalı. İnsanların yaya olarak şehrin dokusuna temas etmeleri sağlanmalı. 3- Rıhtım ve yürüme alanları Kuledibi, Çukurcuma ve Taksim'e genişletilmeli. Yamaçlara yürümek istemeyenler için funicilaire sistemler kurulur. Taksime çıkış, araç trafiğinden arındırılır. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, hem Belediye Başkanı hem de mimar olması sebebiyle projeyi yakından takip ediyor. Açıklamasında beğeni ve eleştiri belirtmekten kaçınan Topbaş'ın görüşü şöyle: “Galataport mimari açıdan çok önemli bir proje. Geçmişte Amerikan Pazarı, Salı Pazarı, Perşembe Pazarı olarak ifade edilen bu bölge fonksiyonunu yitirmiş. İstanbul'a 10 milyon turist, hatta Kültür ve Turizm Bakanımızın belirttiği gibi 2010 yılında 30 milyon turist almalıyız dediğiniz zaman hangi kapılardan bu insanları alacaksınız ifadesi de ortaya çıkıyor. Bu açıdan cruise gemileriyle ilgili ciddi anlamda rıhtım ihtiyacımız var. Bu da tabii ki iyi bir ölçekte olmalı. Geçmiş dönemlerden beri arzu edilen ama gerçekleşmeyen, projesi yapılmış olan bir yerdi. Bugün bunu gerçekleştirmek için birtakım müteşebbislerin müracaatı oldu. Tabii ki bir firma aldı. Neticede bu İstanbul'a çok büyük ve önemli bir katkı sağlayacak. İstanbul'un turizm alanlarını genişletmemiz gerekiyor. Burası akşam saatlerinde kapanan hafta tatilinde hayatın bittiği bir alan olmamalı.” Projenin Mimarı Murat Tabanlıoğlu ise ilk defa tüm bu eleştirilere cevap veriyor. Eleştirenler projenizin İstanbul için uygun olmadığını düşünüyor. 1 ay önce Dubai'deki Cityscape adındaki mimarları ve emlak şirketlerini buluşturan bir fuar ve mimari bir yarışma yapıldı. Yarışmaya yaklaşık 260 eser başvurdu. Galataport, Şanghay Havalimanı ve Amman Havalimanı arasından sıyrılarak birinci oldu. İstanbul Modern de kültür dalında ödül aldı. Burada Tabanlıoğlu olarak iki ödülümüz var. Önemli olan şu: Üç sene boyunca bu projeyi biz, İTÜ, Mimar Sinan ve Yıldız Teknik'te, St. Petersburg ve Dubai gibi konferanslarda ve çeşitli atölye ortamlarında anlattık. Şu ana kadar neden bu eleştiriler yapılmadı. Tarihi dokunun bozulduğu eleştirisine ne diyeceksiniz? Proje İstanbul siluetinin 1-2 kilometresini etkiliyor. Burada 100 bin metrekare alan üzerinde 10 mevcut yapı var. Beş tanesi 2. derecede tarihi eser, bunların cepheleri temizlenecek ve restore edilecek. Kuzeydeki 5 bina ise 1958'de yapılan antrepolar. 1 No'lu Anıtlar Kurulunun tasdiklediği karara göre, sadece cephe yenilenmesi yapılacak. Yükseklik değişmeyecek. Modern binaların tarihi dokuyu bozacağı iddiası gerikafalılıktır. Eğer bir bina tarihi eser değilse yerine yenisi yapılır. Niye bu kadar eleştiriliyor projeniz? Projeyi kimse tam anlamıyla bilmiyor. Özelleştirilmiş en büyük alana sahip proje bu. 100 bin metrekare alan, binaları çıkartırsanız 70 bin metrekare kamusal alan var. Bu kamusal alan İstanbul'un olacak. Buradaki tek konu kruvaziyer limanıdır. Mevcut durumda zaten gemiler oraya giriyor. Biz kıyıdaki alanların artmasını istedik. Yapılan araştırmada buranın yarısına zaten büyük gemilerin gelemeyeceği ortaya çıktı. Bu yüzden o alanı projede halkın ulaşabileceği alan şekline getirdik. Gemilerin yanaşıp yanaşamayacağına biz karar veremeyiz. Devletin gümrüklü alanı burası. Benim umudum bu gemilerin ileride başka bir alana yanaşabilmesi. Bu bize verilen veri, ancak bu kadarını değiştirdik. Sahilin 600 metresi, Karaköy İskele'den Tophane Meydanı'na kadar kıyısal şerit halindedir projede. Dev gemilerin manzarayı kapatacağı, turistleri taşıyacak otobüslerin trafiği kilitleyeceği iddiaları da var... Yapılan araştırmaya göre, buraya 3 bin 500 kişilik gemilerden sadece iki tane yanaşabiliyor. Onlar da sadece yazın, yılda iki kez. Şu anda antrepoların arasından görünen ara sokakta 60 otobüs bekliyor. O sokağı yürüme yolu olarak düşündük. Yeraltına da otobüs garajı yaptık. Dışarıdan rampayla iniliyor. Proje kapsamında olmamasına rağmen Meclis-i Mebusan Caddesi'nin, bir tünel altına alınmasını, trafiğin hafifletilmesini hedefledik. Bu proje kapsamında değildi. Bu kısım Büyükşehir'e ait. Bir de vapurettolar önerdik. Üniversite tarafındaki marinadan deniz trafiğini artırıp, turistlerin denizden Haliç'e gitmelerini hedefledik. Trafik için çözümlerimiz, yolu tünel altına almak ve denizi kullanmak. Amacımız toplu taşımacılığa yöneltmek. Trafik projelerini Büyükşehir yapıyor. İstanbul'un tarihine saygı duyulmalı (Mimar Ersen Gürsel) : Sultanahmet ve Kariye meydanları gibi projeleri çizen Mimar Ersen Gürsel'in iddiası projenin tartışılmamış olması. Dünyada İstanbul gibi denizden yaşayan birkaç şehir olduğunu söyleyen Gürsel, burayı başka bir kente benzetmeye çalışmanın haksızlık olduğunu belirterek şunları söylüyor: “Galataport, İstanbul genelinde ele alınması gerekirken lokal olarak ele alınmıştır. Dünyanın her yerinde böyle limanlar kentin dışındadır. Burası şehrin nefes alma alanı olmalı ve yoğun yapılaşmaya müsaade edilmemeli. İstanbul'un 2500 yıllık tarihine saygılı ve duyarlı olunmalı. Kentsel dönüşüm sadece ticari değil, sosyal ve kültürel yönleriyle bir bütündür.” Karaköy genelevi kaldırılmalı (Mimar Erhan İşözen): Ortaköy ve Nişantaşı gibi projelere imza atan Mimar Erhan İşözen'in yaklaşımı, projenin doğru ancak eksik olduğu yönünde: “Galataport, çok büyük gemiler yanaşmayacaksa getireceği gelirle orantılı doğru bir projedir. Büyük gemiler denizle insan ilişkisini kesecektir. Bölge tek başına düşünülmemeli. Nusretiye Camii'nin önü, Nusretiye Çeşmesi ve antrepolarda bekletilen camiye ait saat kulesi mutlaka değerlendirilmeli. Proje meydanlar ve çarşılarla güçlendirilmeli. Çünkü gece yaşamının da canlı olması gereken bir yer. Karaköy Genelevi mutlaka kapatılmalı, çevre evler de restore edilerek butik oteller açılmalı.” Akşam, 02.10.2005 |
||
![]() |
||
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde dört arkeolog çölde kaybolmuş ve güneşin altında çaresizce yürürlerken bir lamba bulmuşlar. Pek ihtimal vermeseler de lambayı ovarak içinden bir cin çıkmasını beklemişler ve gerçekten de cin birden çıkıvermiş. Yıllardır lambanın içinde hapis kalmış olan cin, bir dileklerini yerine getireceğini söylemiş. Öylece donup kalan bilim adamları, ilk şaşkınlığı üstlerinden atınca tartışmaya başlamışlar: “Kültür varlıklarının tahrip olmamasını dileyelim!” demiş biri, “Kazı ve araştırmalara ayrılan ödenekler arttırılsın!” demiş bir diğeri, diğer ikisi ise heyecanla “Su!” diye bağırmış… Cinin hangi dileği yerine getirdiğini anlamak için yukarıdaki haberlerin bazılarına bakmak veya eski haberlere şöyle bir göz atmak yeterli olacaktır… |
İSTANBUL'UN ORTA YERİNDE VANDALLIK
“İstanbul Yaya Sergileri” kapsamında Tünel Meydanı'nda bulunan heykel tahrip edildi. Beyoğlu'nun görsel kültürünün bir parçası olan Ayşe Erkmen'in eseri heykelin çevresini sararak gizleyen ferforje demirden yapılan Kemal Önsoy'a ait çalışma, yakma sonucu tamamen eridi, heykel de büyük zarar gördü. 1993 yılında meydana yerleştirilen heykelin, sergi süresince strafor duvarlarla kapatılıp Tünel Meydanı'ndan geçenlere 'ardında neyin gizlendiğini' düşündürmenin, sergi bitiminde ise duvarları keserek heykeli yeniden ortaya çıkarmanın planlandığı belirtildi. Erkmen'in heykelinin tekrar kazandırılmasına yönelik çalışmaların başlatılacağı açıklandı. Yapılan açıklamada 'Kamusal alanda yer alan sanat yapıtına yönelik bu şiddet gösterisinin nedenleri ve faillerinin belirlenmesi araştırması sürüyor' denildi. Hürriyet, 01.10.2005 |
![]() |
|
![]() |
KAZI SIRASINDA TARİHİ ESER BULUNDU Çanakkale'nin Eceabat İlçesi'nde kanalizasyon kazısı sırasında, Bizans dönemine ait duvar ve sütun parçaları bulundu. Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı arkeologu Murat Kara, yaptığı açıklamada, İstiklal Caddesi'nde yapılan kanalizasyon çalışmaları sırasında ortaya çıkarılan antik eserleri, bir vatandaşın fark ederek kendilerine bildirdiğini söyledi. Bölgede yapılan inceleme sonrası eserleri çıkarmak için kurtarma kazısı yaptıklarını bildiren Kara, ''Antik eserlerin, Bizans Dönemi'ne ait kilise duvarı ve sütun parçaları olduğunu belirledik. Tarihi eserler, Çanakkale Arkeoloji Müzesi'nde incelenecek'' dedi. Kazı çalışmalarının geçici olarak durdurulduğu bölgede, Arkeoloji Müzesi, Eceabat Belediyesi ve Milli Park Müdürlüğü yetkililerinden oluşturulacak bir heyetin inceleme yapacağı kaydedildi. www.burasicanakkale.com, 01.10.2005 |
|
DÜNYANIN TEK BİZANS SARAYI RESTORE EDİLİYOR
Edirnekapı'da dünyanın tek ayakta kalmış Bizans sarayı olan Tekfur Sarayı, turistik ve kültürel merkez haline geliyor. Gerçekleşen restorasyon çalışmaları sayesinde tinercilerin yuvası haline dönen saray iki yıl içinde yeniden eski görkemine kavuşacak. Sarayın sadece kaba inşaatı 2 trilyon liraya mal olacak. Vatan, 30.09.2005 |
![]() |
|
SAĞLIK MÜZESİ EN İYİLER ARASINDA
Trakya Üniversitesi, Sultan II. Bayezit Külliyesi Sağlık Müzesi, Hırvatistan'ın Dubrovnik şehrinde yapılan Kültürel Mirastaki En İyiler Kongresi'nde dünyanın en iyi müzeleri ile bir araya gelerek kendisini bir kez daha tanıtma imkanı buldu. Dünya genelinde değişik ülkelerden 21 projenin sunulduğu bu müzeler buluşmasında her müze kendisini anlatan 40'ar dakikalık sunum yaptı. Üç gün süren buluşmada dünya genelinde son 2 yıl içinde çeşitli ödüller alan müzelerin yaptığı sunumlar sonucunda bir puanlama yapıldı ve en yüksek puanları İsveç Demir Çelik Müzesi ile T.Ü. Sultan 2. Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi topladı. Son değerlendirmede ise; İsveç Müzesi en iyi sunum yapan müze seçildi. Sağlık Müzesi de büyük bir başarı elde ederek ikinci oldu. Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof Dr. Mehmet İşcan, Müze Müdürü Enver Şengül, Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Hilmi İbar ve T.Ü. Dış İlişkiler Bürosundan Ayşe Taşkan tarafından temsil edilen Müze, böylece uluslararası alanda önemli bir başarıya daha imzasını atmış oldu. Hırvatistan'ın 500 yıllık Marn Dirzç Tiyatrosu'nda gerçekleştirilen törende, açılış konuşmalarının ardından ikinci sırada tanıtılan Sağlık Müzesi Müdürü Enver Şengül, Edirne ve Trakya Üniversitesi'nin tanıtımından sonra, Müzenin kuruluşundan günümüze kadar geçen sürecini anlattı. Görüntülü ve fotoğraflı sunuma Edirne Devlet Türk Müziği Topluluğu Genel Yönetmeni Yıldıray Öztürk, ney çalarak eşlik etti. Sunum adeta bir müzik terapi şeklinde geçti ve izleyenler üzerinde büyük etki bıraktı. İskoçya Edinburg Müzesi, Kuzey İrlanda Taşıt Müzesi, İsrail Bedevi Müzesi, Macaristan Budapeşte Terör Müzesi, Polonya Varşova Eski Kağıt Fabrikası Restorasyon projesi, İtalya Floransa Kültür Varlıklarını Işıklandırma Projesi, Slovenya Tuz Müzesi, Norveç Müzesi, Avusturya Gelenek ve Halk Müzesi, Kanada Keşif Müzesi, İsveç Demir Çelik ve Dijital Bilgi Müzesi, Hırvatistan Varajdin Doğal Hayat Müzesi, Zagrep Şehir Müzesi, Kazakistan Sanat Müzesi, Rusya Bahçe Müzesi, ABD Başkan Abraham Lincoln Müzesi, Romanya Kültür Projesi gibi uluslararası alanda ödül alan müzelerin bir araya geldiği kongrede Sağlık Müzesi en çok ilgi çeken müze oldu. Tüm katılımcılar Sağlık Müzesi'ne büyük ilgi göstererek Türk ekibini ülkelerine davet etti. www.edirneninsesi.com, 30.09.2005 |
||
ROBINSON CRUSOE'NUN ADASINDAN HAZİNE ÇIKTI Hazine avcılığı için tasarlanan bir robotun, tarihin en zengin hazinesini ortaya çıkardığı iddia edildi. Şili açıklarında, Pasifik Okyanusu'ndaki Robinson Crusoe Adası'nda bulunan, 800 fıçı ve sandık içindeki altın ve İnka mücevherleri, 10 milyar dolar değerinde. 'Arturito' (Küçük Arthur) adı verilen robot, Şilili Wagner firması tarafından geliştirildi. Şirket, adanın yüzeyinin 15 metre altında 18'inci yüzyıldan kalma hazineyi tespit ettiğini, birkaç gün içinde kazı işlemlerine geçeceğini açıkladı. Ada, Daniel Defoe'nun Robinson Crusoe adlı romanına ilham kaynağı veren maceraperest Alexander Selkirk'in kurtarılana kadar dört yıl mahsur kaldığı küçük bir Pasifik adası. Efsaneye göre meşhur hazine 1715 yılında İspanyol denizci Juan Esteban Ubilla Echeverria tarafından buraya gömülmüş. Ardından hazineyi bulan Britanyalı denizci Cornelius Webb, fıçıları bu kez adanın başka bir tarafına gömmüş, o günden sonra da bulunamamış. Radikal, 28.09.2005 |
İSHAK PAŞA SARAYI'NIN GİZLİ DERDİ: RUTUBET
Doğubeyazıt ilçesindeki İshak Paşa Sarayı'nda başlatılan restorasyon çalışmaları kapsamında, duvarlardaki rutubeti önlemek amacıyla binanın 'kanalizasyon haritası' çıkarılıyor. Restorasyon firması şantiye şefi Burhan Barshan, "Restorasyonda önemli noktalardan biri de rutubet. Bunu önlemek için bugüne kadar hiçbir şey yapılmamıştı. Bu kapsamda kanalizasyon haritasını çıkarmaya başladık. Bu sayede duvarlardaki nem önlenecek" dedi. Barshan, bakanlığın asıl büyük restorasyonu önümüzdeki yıl düşündüğünü belirtirken, Ağrı Valiliği de saraya giden yolu genişletiyor. Doğubeyazıt'a 5 kilometre uzakta bir tepede kurulu saray Osmanlı'nın Lale Devri'ndeki son büyük anıt yapısı olarak, İshak Paşa ile Çolak Abdi Paşa tarafından 1685'te yaptırılmıştı. Radikal, 28.09.2005 ANADOLU'DA İLK YERLEŞİM Mİ? Orta Anadolu'da en eski yerleşim yerlerinden 9 bin yıllık Çatalhöyük'ten de eski bir yerleşimin kalıntıları bulundu. Süleymanhacı Köyü Pınarbaşı mevkisini kazan İngiliz Liverpool Üniversitesi ekibi, bölgenin Çatalhöyük'ten 4 bin yıl daha eski bir yerleşim yeri olduğunu iddia etti. Arkeologlar, kazıda elde edilen verilere göre Orta Anadolu'da ilk insan yerleşiminin Karaman'da olduğunu, insanların meşe palamudu ve çitlembik türü bitkiler ve avcılıkla beslendiğini söyledi. Radikal, 30.09.2005 |
|
|
||
4. VLAD NEDEN
BIYIK ALTINDAN GÜLÜMSÜYOR? |
![]() |
|
Palavra 1: "ALTINLARIMI EDİRNE'YE GÖMMÜŞÜM!" Osmanlı Darphanesi'nin bastığı altınları bulmak amacıyla yapılan kazılarda "çuvallayan" define avcıları bu kez aynı bölgede, Balkanlar'da 15'inci yüzyılda ele geçirdiği Türk esirleri kazıklara oturtarak öldürdüğü için 'Kazıklı Voyvoda' lakabıyla tanınan Eflak Prensi Dördüncü Vlad'ın hazinesini bulmak için kazı çalışması başlattı. Edirne Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi'nin oğlu Hakan Sedefçi ile Meriç İlçesi Belediye Başkanı Erol Dübek, yaklaşık 3.5 ay önce Osmanlı altınlarını bulmak için yaptıkları kazılardan sonuç alamamalarına rağmen yılmadı, bu kez de Voyvoda'nın hazinesinin peşine düştü. Yetkili makamlardan alınan izinle Sarayiçi'nde bulunan Edirne Belediye Başkanlığı'na ait Temizlik İşleri Müdürlüğü sahasında kazı çalışmaları gözlemciler denetiminde başlatıldı. Dozerle yapılan kazılarda 17 metre derinliğe kadar inilecek. Meriç Belediye Başkanı Erol Dübek, "Tahminlerimize göre 13 ile 17 metre arasında aradığımız altını bulacağız. Altının Kazıklı Voyvoda'ya ait olduğunu sanıyoruz" dedi. Aynı yerde 8 Haziran'da da Osmanlı Darphanesi tarafından bastırıldığı iddia edilen altınların bulunması için bir kazı çalışması başlatılmış, ancak çalışmalar sırasında sadece bir fosseptik çukuru bulunabilmişti! Radikal - TAY Haber, 28.09.2005 |
||
Palavra 2: "TÜNELİN KAPAĞINA ULAŞMIŞLAR!" Edirne'de yapılan kazı çalışmalarında, tünelin kapağına ulaşıldığı öne sürüldü. Alınan bilgiye göre, Edirne Belediyesi Temizlik İşleri Müdürlüğü bahçesinde, Osmanlı Darphanesi'ni bulma amacıyla 8 Haziran 2005 tarihinde başlatılan ve 15 Haziran 2005 tarihinde ara verilen kazı çalışmaları 27 Eylül'de yeniden başlamıştı. Bunun için İstanbul'dan uzman ekibin getirildiği ve bilgisayar ortamında yer tespiti çalışmalarının yapıldığı bildirildi. Kazı yapan kepçenin 17 metrede sert bir cisme takıldığını ifade eden Meriç İlçesi Belediye Başkanı Erol Dübek, bunun haritaya göre altınların bulunduğu tünelin kapağı olduğunu savunarak, ancak nehir seviyesine inilmesi nedeniyle çok fazla su çıktığı için kapağı göremediklerini söyledi. Suyu boşaltamadıkları için bugün ve hafta sonu çalışmaya ara verdiklerini bildiren Dübek, çalışmalara pazartesi günü, İstanbul'dan getirilecek 2 büyük su pompasının suyu boşaltmasıyla devam edeceklerini kaydetti. www.edirneninsesi.com, 01.10.2005 Şimdi 4. Vlad soruyor: "Bu define avcıları, buraları kazmak için paraları nereden buluyor? Bu harcamaların kaynağı araştırılıyor mu? Yoksa..." |
||
|
||
ENEZ'DEKİ ARKEOLOJİK KAZILAR SONA ERDİ İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Taşınabilir Kültür Varlıklarını Koruma ve Onarım Bölümü Başkanı Prof. Dr. Sait Başaran, Edirne'nin Enez İlçesi'ndeki kazı çalışmalarının bu yıl ki bölümünde, Osmanlı döneminden kalma Fatih Camii'nin duvar süslemelerinin sağlamlaştırıldığını belirtti. Başaran, yaptığı açıklamada, restorasyon ağırlıklı yapılan kazı çalışmalarında, Has Yunus Bey Türbesi'nin üzerindeki sıvaların kazınarak, taş yapının ortaya çıkarıldığını söyledi. Türbeye orijinaline uygun ahşap kapı yapıldığını ve çatısının onarıldığını ifade eden Başaran, kazı çalışmalarıyla ilgili şu bilgileri verdi: ''Enez Kalesi'ndeki, Osmanlı döneminden kalma Fatih Camii'nin 18. yüzyıldan kalma duvar süslemeleri sağlamlaştırıldı. Caminin içindeki yıkılmış 3 sütun ve başlıkları yerlerine dikildi. Kalenin girişinde de açık hava müzesi düzenlemesi yapıldı. Buraya kazı sırasında ortaya çıkarılan taşlar, sütunlar, sütun başlıkları, sütun kaideleri ve eski değirmen taşları konuldu. Enez Kalesi'ndeki şarap mahzenleri kazısında da M.Ö. 6 ve 7 yüzyıla tarihlenen seramik kalıntıları bulundu. Şapelin önünde yapılan kazıda 14-15 yüzyıla tarihlenen bir yapı kalıntısı ve onun önünde taşlarla döşenmiş sokak kalıntıları ortaya çıkarıldı.'' Arkeolog ve işçilerden oluşan 70 kişinin katılımıyla devam eden çalışmaların bu yıl ki bölümünün 30 Eylül'de sona erdiğini bildiren Başaran, ''Çalışmalarımız sırasında üzerinde boya süslemeler, geometrik motifler ve insan figürleri bulunan 3 pişmiş toprak lahit bulundu. Mezarlardan da çok miktarda hediyelik eşya çıkardık'' diye konuştu. Daha önceki yıllarda yapılan kazılarda ise 2 bin 500 yıllık bronz kül saklama kabı, 2 bin 350 yıllık bronz şarap kadehi bulduklarını ifade eden Başaran, ''Kaleiçi ve ilçe merkezindeki 2 ayrı yerde yürütülen kazı çalışmasında M.Ö. 4000'e kadar giden kültür kalıntılarına ulaşıldı. Pişmiş topraktan yapılma Grek, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait kültür varlıkları bulundu'' dedi. Tarihi MÖ 3000'e kadar uzanan, Ainos adını taşıyan Enez'e Homeros destanında da rastlanıyor. Aions, önce Aiolialılar daha sonra da Midilli ve Kymeliler tarafından koloni olarak kurulmuş. Ortaçağ'da Doğu Roma İmparatorluğu'nun prenslik merkezi olan Enez, Cenovalı Gattelusi ve Deorea ailelerinin hakimiyetine girdikten sonra 1456 yılında Fatih Sultan Mehmet'in kumandanlarından Has Yunus Bey tarafından alınmış. www.edirneninsesi.com, 27.09.2005 |
||
ALLIANOI'U KURTARMAK İÇİN YARGIYA... Allianoi Girişim Grubu, Bergama ilçesindeki Allianoi Antik Kenti'ni sular altında bırakacak olan Yortanlı Barajı inşaatının durdurulması için İzmir Bölge İdare Mahkemesi'ne başvurdu. Grup dönem sözcüsü avukat Arif Ali Cangı, 80 avukatın imzasını taşıyan dilekçeyi, İzmir 2. İdare Mahkemesi Başkanlığı'nda görüşülmek üzere İzmir Bölge İdare Mahkemesi Başkanlığı'na sunduklarını söyledi. Dava dilekçesinde, kültür mirası olan 1800 yıllık antik kentin sular altında kalmasının önlenmesi için projede değişiklik yapılması ya da aks yerinin değiştirilmesini istediklerini kaydeden Cangı, şöyle konuştu: "Açıkça hukuka aykırı olan dava konusu işlemin uygulanması halinde, kültürel miras olan Allianoi'un baraj suları altında kalacağından, bu olumsuz sonucun da telafisi olanaksız olduğundan, işlemin dava sonuna kadar yürütmesinin durdurulmasını talep ettik" dedi. Radikal, 27.09.2005 |
||
![]() |
BAĞDAT KÖŞKÜ ZİYARETE AÇILACAK Topkapı Sarayı'nın dördüncü avlusunda bulunan ve Sultan 4. Murat'ın Bağdat fethinin anısına 1639 yılında yaptırdığı Bağdat Köşkü restore edilerek 2006 yılı Eylül ayında ziyarete açılacak. Sedef, çini ve ayetlerle bezeli köşkün restore edilmesi için İl Özel İdaresi tarafından 44 bin 840 YTL ödenek ayrıldı. Üçüncü derece önem taşıyan eserlerin yer aldığı köşk, 2004 yılında NATO Zirvesi döneminde ziyarete kapatılmıştı. Topkapı Sarayı Müdürü Prof. Dr. İlber Ortaylı, sarayın dünya kültür mirasında çok önemli bir yere sahip olduğunu söyledi. Vatan, 26.09.2005 |
|
TARİHİ TAŞ ODALARIN RESTORASYONU TAMAMLANDI Edirne Vakıflar Bölge Müdürlüğü'ne ait Tarihi Taş Odaları'nın restorasyonunun tamamlandığı belirtildi. Vakıflar Bölge Müdürlüğü'nden alınan bilgiye göre, 1998 yılında 100 bin YTL keşif bedelle ihalesi yapılan Taş Odaları, yıkılıp aslına uygun olarak yeniden yapıldı. Bir rivayete göre Selimiye Camii'nde çalışan işçilerin, bir rivayete göre ise Fatih Sultan Mehmet'in süt annesinin kaldığı söylenen taş odaların restorasyonu için 927 bin 316 YTL harcandı. Taş Odaları'nın yanındaki Saray Hamamı'nın da önümüzdeki yıl restore edilmesinin planlandığı öğrenildi. www.edirneninsesi.com, 26.09.2005 |
||
36 ESER GERİ ALINDI Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, tarihi eser kaçakçılığı ile mücadele için ilgili kurum ve kuruluşlarla yoğun işbirliği yapıldığını, yurtdışına kaçırılan 15 eserin iadesini sağlamak için Almanya, Danimarka, ABD, Rusya, Avusturya, İtalya ve Fransa'daki girişimlerin devam ettiğini söyledi. Koç, CHP'li Nail Kamacı'nın yazılı soru önergesi üzerine, tarihi eserlere ilişkin açıklamalarda bulundu. Koç'un verdiği bilgiye göre 1980'den itibaren yurtdışından 36 eserin iadesi sağlandı. Bakanlığın bu eserlerin Türkiye'ye getirilmesi için harcanan para ise yaklaşık 17 milyon dolar. Yapılan girişimler sonucu yurtdışından Türkiye'ye iadesi sağlanan eserler şöyle: Aphrodisias Eserleri (ABD-1980), Tunç Vazo (ABD-1982), Herakles Lahdi'ne ait parça (ABD-1980), Boğazköy Tabletleri ve Sfenks (Almanya-1924, 1942, 1980, 1987), Osmanlı Tombak (Londra-1991), 93 parçadan oluşan Osmanlı giysi koleksiyonu (ABD-1991), Bronz Vazo (İtalya-1991), Antiochos 1. Baş Fragmenti (Almanya-1991), Elmalı Sikkeleri (İsviçre, ABD-1988, 1991, 1992, 1999), Lidya Eserleri (ABD-1993), Gemici Feneri (ABD-1994); Girlandlı Lahit (ABD-1994), Marsyas Heykeli (ABD-1994), Aphrodisias Friz Bloku (ABD-1994), Aphrodisias Örenyeri'nden çalınan Melegar Başı (ABD-1994), İzmir Birgi Aydınoğlu Mehmet Bey Camii'nden çalınan Minber Kapısı (Britanya-1995), Erdek Açıkhava Müzesi'nden çalınan Torso (ABD-1995), İzmir Müze Müdürlüğü Bahçesi'nden çalınan kadın heykeli (İsviçre-1995), Mermer Kadın Başı (Avusturya-1997), Kurşun Mühür (ABD-1998), Atatürk'ün gümüş sigara tabakası (ABD-1998), Henkel Koleksiyonu'nda bulunan eserler (Almanya-1998), Divriği Ulu Camii'ne ait ahşap pano (ABD, Britanya-1999), Manş Denizi Batığı'ndaki eserler (Britanya-1999), Konya Beyşehir Eşrefoğlu Camii Giriş Kapısı Panoları (Danimarka-1999), Heathrow Havaalanı'nda ele geçirilen eserler (Britanya-2000), Menil Koleksiyonu'ndaki Zeugma Mozaiğine ait parçalar (ABD-2000), Nuruosmaniye'den çalınan Kuran-ı Kerim (ABD-2000), Oklahoma Eserleri-1,2 (ABD-2000, 2001), Kalsruhe'den iade edilen pişmiş toprak heykelcik (Almanya-2001), Topkapı Sarayı Müzesi'nden çalınan Kuran-ı Kerim (Kıbrıs-2000),Tutlingen'de ele geçirilen eserler (Almanya-2001), Bremen'de ele geçirilen eserler (Almanya-2001), Bronz Dionysos Heykeli (Britanya-2002), Zürih'te ele geçirilen eserler (İsviçre-2004). İadesi istenenler 1. Almanya: Boğazköy Sfenksi, Bergama-Zeus Sunağı, Aphrodisias-İhtiyar Balıkçı Heykeli, Konya Beyhekim Camii Mihrabı, Hacı İbrahim Veli Türbesi, Troya eserleri. 2. Rusya: Troya eserleri. 3. Avusturya: Suben Sınır Kapısı'nda ele geçirilen eserler . 4. ABD: Herakles Heykeli, Kumluca eserleri. 5. Danimarka: Diyarbakır Müzesi Sfenk Figürü, Akşehir Seydi Mahmut Hayrani Türbesi'ne ait sanduka, Cizre Ulu Camii kapı tokmağı. 6. İtalya: İtalya İnterpolü'nce ele geçirilen yazıt. 7. Fransa: Lidya eserleri. Radikal, 25.09.2005 |
||
EDİRNE VAKIF ESERİ ZENGİNİ Vakıflar Edirne Bölge Müdürlüğü bünyesinde 107 eski eserin bulunduğu ve bunlardan bir kısmının halen onarımda olduğu bildirildi. Vakıflar Edirne Bölge Müdürlüğü'ne ait eserlerin arasında, Selimiye Camii, Üç Şerefeli Camii, Ekmekçizade Ahmet Paşa Kervansarayı ve Yağya Bey Camii de bulunuyor. Edirne'de, Üç Şerefeli Camii, Muradiye Camii ve Külliyesi, II. Beyazid Camii, Saray Hamamı ve Taş Odaları, Hıdırlık-Bademlik Mescidi, Selçuk Hatun Camii, Süle Çelebi Camii, Saatli Medrese, II. Beyazid Camii İmareti, Ekmekçizade Ahmet Paşa Kervansarayı, Kirazlı Camii, İtalyan Kilisesi ve Enez İlçesi'ndeki Yunus Baba Türbesi'nde onarım çalışmalarının devam ettiğini ifade eden yetkililer, onarıma ihtiyacı olan eserlerle ilgili olarak şu bilgileri verdiler: ''Edirne merkez ve İpsala, Enez Havsa, Keşan ve Uzunköprü ilçelerinde 33 eserin onarıma ihtiyacı vardır. Edirne'de, Selimiye Medresesi, Ayşekadın Camii, Bedesten, Yıldırım Beyazıt Camii, Laleli Camii, Taşlık Camii, Dar-ül Hadis Camii, Süleyman Paşa Camii, Tütünsüz Baba Türbesi, Gülbahar Hatun Camii, II. Beyazıt Camii Avlu ve Tabhaneleri, Eski Camii ile İpsala'daki Alaca Mustafa Paşa Cami'nin onarımlarına ilişkin proje ihaleleri yapıldı. Şimdi ise projeleri hazırlanıyor.'' Yetkililer, ayrıca Edirne'deki Kasım Paşa Camii, Sarı Camii, Kuşcu Doğan Camii, Sezai Baba Camii ve Demirtaş Camii, Velidi Veliyedün Camii, Çokalca Camii, Kız Türbesi, Gülşen-i Aşık Camii ve tekkesi, Ayşekadın Camii Sebili, Saray Hamamı, Havra Binası, Enez'deki Fatih Camii, Havsa'daki Sokollu Mehmet Paşa Külliyesi ve hamamı, Keşan'daki hamam, Uzunköprü'de Hacı Turhan Bey Camii, Hamamı ve Türbesi'nin onarımının ise 2006-2007 yıllarında yatırım programına alınacağını kaydettiler. www.edirneninsesi.com, 25.09.2005 |
||
![]() |
''TESCİLLİ'' 13 EVDEN BİRİYDİ.. Malatya'nın "Beşkonaklar" diye de bilinen Sinema Caddesi'ndeki "Kültür ve Sanat Eseri" olarak tescilli 13 evden biri, mülk sahibi tarafından yıktırılmaya başlandı. Mahkeme konusu olan "metruk" evdeki yıkımdan haberdar olununca çalışmalar hemen durduruldu, ancak 13'üncü evin büyük kısmı yok olmuştu.. Edinilen bilgiye göre, Sinema Caddesi'nde bulunan ve Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca eski eser olduğu tescil edilerek koruma altına alınan tarihi evin bir bölümü, Ankara İdare Mahkemesi'nin verdiği karar nedeniyle ev sahibi tarafından yıkıldı. Konuyla ilgili açıklama yapan Malatya Müze Müdürü Enver Üstündağ, yıkımdan haberdar edilir edilmez, olaya müdahale ettiklerini ancak evin bir bölümü tamamen yıkıldığını belirterek “yıkım için üst mahkemenin vereceği karar beklenilmeliydi" dedi. Malatya'nın yerli halk arasında "Beşkonaklar" olarak bilinen Sinema Caddesi'nde, "Beşkonaklar"ın yanı sıra, karşı sırada, "tarihi, kültürel ve sanatsal" eser olarak kabul edilerek "Kültür Varlığı" tescili yapılmış 8 özgün mimarili eski ev bulunuyor. Bazılarında halen oturulan, bazıları da "harabe" durumdaki evler, bir süre önce ÇEKÜL önderliğinde hazırlanan bir proje kapsamında değerlendirilmesi önerilen, buna ilişkin planlamaları yapılan evler. Malatya Haber, 25.09.2005 |
|
"AYVANSARAY TIPKI PRAG GİBİ OLACAK"
İstanbul Edirnekapı'dan Balat'a uzanan 9 kilometrelik bir yol olan Ayvansaray Projesi ile yeni bir turizm güzergahına kavuşuyor. Buradaki tarihi eserler gün ışığına çıkarılacak ve işletmeye açılacak. Ayvansaray Kültür ve Turizm Güzergahı Edirnekapı'dan başlıyor ve Kariye Müzesi, Tekfur Sarayı, Anemas Zindanları, Türk Mahallesi ve Zeyrek'i de içine alarak Fener, Balat'ta son buluyor. 9 kilometrelik yol farklı renkte granit taşlarla döşenecek. Güzergaha ilk kez gelen biri bile yönünü kaybetmeden Edirnekapı'dan Fener'e gidecek. Projenin en önemli özelliği tarihi eserlerin yaşayan mekanlar haline getirilmesi. 4.5 saatte yürüyerek dolaşılabilecek bu güzergahta Roma, Bizans ve Osmanlı'ya ait eserler görülebilecek. Tekfur Sarayı Edirnekapı'daki saray, Kaşıkçı Elması'nın bulunduğu ve dünyanın ayakta kalmış tek Bizans sarayı. VIII. Mihael'in oğlu Konstantinos Porfirogenetos tarafından yaptırılan sarayda Bizanslılar taç giyme ve tahta çıkma törenlerini gerçekleştirirmiş. Osmanlılar taş ve tuğladan yapılan üç katlı sarayı 1724'ten sonra çini yapım atölyesi, hayvanat bahçesi ve kibrit fabrikası olarak kullanıldı. 1864 yangınında dört duvar haline gelmiş.İçine geceknodu bile yapılan sarayın restorasyonu için Borusan ile protokol imzalama aşamasında olan Fatih Belediyesi, kaba inşaatın 2 trilyon liraya mal olacağını belirtiyor. Anemas Zindanları ![]() Haliç'e yakın eski sur duvarlarına bitişik olarak inşa edilmiş 14 hücre odasından ve bu odaların altındaki iki katlı bodrumdan oluşuyor. Bizans'tan günümüze ayakta kalan tek yeraltı zindanı. Adını Arap asıllı bir Bizans askeri olan Mihael Anemas'tan alıyor. 1107 yılında İmparator Aleksios'a karşı suikast tasarlarken yakalanan Anemas'a, gözlerine mil çekilerek kör edilme cezası verilmiş, buraya hapsedilmiş ancak imparatorun kızının yardımıyla kurtulmuştu. Soylu zindanları olarak bilinen Anemas'ta ayrıca birçok imparator tutuklu kalmış. Zeyrek Sarnıcı ![]() 1200 yıllık Zeyrek Sarnıcı, Bizans İmparatoru II. İonnes Komnemos tarafından su deposu olarak yaptırıldı. 50 metre uzunluğunda, 18 metre enindeki sarnıcın üzerinde Piri Mehmet Paşa'nın yaptırdığı Soğukkuyu Camii'nin kalıntıları var. Önünden her gün binlerce insan geçtiği, ama içinde ne olduğu bilinmeyen sarnıç kimi zaman sebze meyve deposu olarak kullanılmış, son zamanlarda da tinercilerin mekanı olmuş. Mülkiyet sorununu çözülen mekan artık Fatih Belediyesi'ne ait. 2006'nın sonuna doğru projelendirmesi tamamlanacak. Şu an temizlik çalışmaları yapılan sarnıca üst taraftaki evlerden gelen pis suları önlemek amacıyla yalıtım yapıldı Hürriyet, 25.09.2005 |
||
VAKIFLAR DA BÖYLE DİYOR... Malatya, Battalgazi İlçesi'ndeki Kanlı Kümbet'te yapılanın "restorasyon"dan çok "yeniden inşa" olduğuna ilişkin gözlemimizi yansıtan haber ve fotoğrafların ardından Vakıflar Bölge Müdürlüğü'nün yaptığı açıklama şöyle: "Bölge Müdürlüğümüz kontrollüğünde yapılan Malatya Battalgazi Kanlı Kümbet 2005 yılı restorasyonu işi ile ilgili çalışmalar, ilgili bölge koruma kurulu onaylı projeler ve Müdürlüğümüz teknik elemanlarının direktifleri doğrultusunda devam etmektedir. Kullanılan yapı tekniği ve malzeme seçimi gibi hususlar teknik elemanların periyodik kontrolü çerçevesinde yapılmaktadır. Mevcut eserin çürüyen ve tehlike arz eden ve sadece bir kısmı mevcut olan tuğla kemer emniyet tedbirlerine uygun olarak sökülmüş ancak taşıyıcı taş strokture yakın olan bir bölümde çok dar alandaki bir dolgu malzemesinin sökülmesi el yordamı ile mümkün olmamıştır. Ağır kilolu ve darbeli el aletlerinin kullanılmasının ise mevcut taş sisteme zarar verebileceği düşünüldüğünden söz konusu alanda çok kısa bir çalışma ile matkap denilen ince uçlu küçük el makinesi ile bir çürütme yapılmak sureti ile sökülme işi tamamlanmıştır. Bu işlemler aynı zamanda teknik eleman olan yüklenici kontrolünde yapılmıştır. Yaklaşık iki aydır devam eden çalışmalarda hiçbir şekilde, elektrikli ve benzeri bir makine veya cihaz kullanılmamıştır. İlgili haberde konu edilen mezar katındaki döşeme kaplaması 1,50 sertliğinde 10 cm. kalınlığında doğal taş olup fayans veya herhangi başka bir malzeme ile ilgisi yoktur." Malatya Haber, 25.09.2005 |
||
ERKAL YANLIŞLIK GÖRMEDİ!.. "Restorasyon Adı Altında Yeniden İnşa" haberine konu olan Malatya, Battalgazi İlçesi'ndeki Kanlı Kümbet'te yapılanlara TBMM Çevre Komisyonu Başkanı Yüksek Mimar Münir Erkal'dan onay geldi. Erkal, Battalgazi'de restorasyonu süren Kanlı Kümbet ve Ulu Cami'de inceleme yaptı. Erkal, Kanlı Kümbet'teki "restorasyon yöntemi"nde bir "anormallik" görmedi!. Battalgazi İlçesi'ndeki gezi kapsamında önce Kanlı Kümbet'deki restorasyon çalışmalarını inceleyen TBMM Çevre Komisyonu Başkanı Erkal, "Battalgazi Ulu Camii ve çevresi Malatyamız'ın tarihi ve kültürel varlığında çok önemli bir alan. Ben, özellikle TBMM Çevre Komisyonu Başkanı olduktan sonra tarihi eserlerin tekrar ayağa kaldırılması için bir takım çalışmalar başlattım. Çalışmalar kapsamında önce proje çalışmalarını sonra da restorasyon çalışmalarını başlattık. Öncelikle Kanlı Kümbet'in ve Ulu Camii'nin restorasyon ihalelerini yaptık ve çalışmalar başladı. Kanlı Kümbet 110 bin YTL, Ulu Camii ise 1 milyon 500 bin YTL tutarında ihale edildi. Çalışmalar projeye uygun olarak sürdürülüyor" dedi. Battalgazi İlçesi'nde ilk defa sistemli, ödenekli ve projesi olan bir çalışmanın yapıldığını belirten Erkal, "Restorasyon çalışmalarının Battalgazi'nin tarihi dokusuna güzelliğini insanlara yansıtacak şekilde yapmak lazım. Bu ilk eserler bu şekilde yapıldığı takdirde diğer eserlerin yapılması içinde insanlarımıza bir şevk verecektir. Diğer eserlerin de restorasyonu yapılacak" diye konuştu. Kanlı Kümbet'in kubbesini yıkılarak yeniden yapılmasıyla ilgili bir soruya ise Erkal şu cevabı verdi: "Kubbenin üzerinde çok az bir şekilde, belki de yüzde 25'ine yakın bir kısmı kalmıştı. Sistemin ayakta kalma şansı yoktu. Sistem hemen hemen çökmek üzereydi". Malatya Haber, 25.09.2005 |
![]() ![]() |
|
HAKKARİ'DE KAZI ÇALIŞMALARI
Hakkari Merkez Biçer Mahallesi'nde hazine arazisi üzerinde bulunan Zeynel Bey Medresesi'nde, Van Müze Müdürlüğü Başkanlığı ve Yrd.Doç.Dr. Mehmet Top'un bilimsel sorumluluğunda 4'ü uzman toplam 29 kişilik ekibin yaptıkları kazı çalışmaları sürüyor. Kazılarla ilgili olarak basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Top, buldukları odaların içinde Osmanlı döneminde yapılan medreseler gibi girişin hemen karşısında küçük bir mazgal pencere olduğunu belirtti. Odadaki pencerenin medresenin içini aydınlattığını anlatan Yrd. Doç. Dr. Top, diğer tarafta ise medresenin içinin ısıtılması için şömine dedikleri bir ocak yer aldığını ifade etti. Yaptıkları 1 aylık kazı çalışmaları sonucunda medresenin sağlam 2 odasına ulaşabildiklerini belirten Top, bulunan odaların medrese açısından çok sevindirici olduğunu söyledi. Zeynel Bey Medresesi'nin 2. dönem kazı çalışmalarına 6 Ekim tarihinde başlayacaklarını dile getiren Top, ilk dönem kazı çalışmalarında medresenin dış kısmının temizlendiğini belirtti. Mehmet Top, faaliyetlerin yoğun olarak devam ettiği avluda 1.5 -2 metreye yakın hafriyat bulunduğunu anlattı. Avlunun tamamen temizlenmesiyle medresenin tüm planının ortaya çıkarılacağını ifade eden Top, şunları söyledi: "Kazılar bittikten sonra medresenin restorasyonuyla ilgili çalışmalarımız devam edecek. Bu sezon avluyu bitirmeyi hedefliyoruz. Önümüzdeki yıl da verilecek ödeneklerle medrese odalarının temizliğiyle birlikte bu kazı çalışmalarını tamamlamayı amaçlıyoruz. Hakkari'deki Osmanlı dönemine ait ilk yapı diyebileceğimiz bu medrese, Kanuni Sultan Süleyman'dan sonra 2. Selim döneminde Hakkari beylerinden Zeynel Bey tarafından inşa ettirilmiş. Medresenin yapımıyla ilgili şu ana kadar bir kitabe bulamadık. Ancak tarihi kaynaklardan bu medresenin Zeynel Bey tarafından inşa ettirildiği ve 300 yıl boyunca medrese olarak kullanıldığını tespit ettik. Ne zaman yıkıldığını bilemiyoruz. Medreseler terk edildikten sonra burada meydana gelen depremlerle medrese zarar görmüş. Özellikle medresenin avlusunun 1.5- 2 metreye yakın toprakla dolgu olması, bu yapının iki katlı olabileceğini akla getiriyor. Bu avlu, klasik bir Osmanlı Medresesi tipi 2 katlı bir düzenlemeye sahipmiş. Tespit edebildiğimiz kadarıyla Hakkari beylerine ait 3 adet medrese var. Bu eserler Hakkari'nin kültür tarihi açısından çok önemlidir. Çünkü burada gezilerek görülebilecek tarihsel mekan olarak çok az yer var. Kazı çalışmalarımızda medreseye ait iki sağlam oda ile bir eyvan çıkardık. Binanın ortaya çıkarılmayı bekleyen şu anda yıkılmış ve içerisi topraklarla dolmuş 4 odası daha var." Yüksekova Haber, 25.09.2005 |
||
![]() |
||
Kültür varlıkları yoğun, yaygın ve sürekli olarak tahrip ediliyor. Bu sorunu Martin Mystère mi çözecek? Yoksa... |
PROF.DR. ÜMİT SERDAROĞLU'NU KAYBETTİK
Türkiye arkeolojisinin önde gelen simalarından ve Çanakkale Assos kazılarının 25 yıldır başkanlığını yürüten Prof.Dr. Ümit Serdaroğlu, dün geçirdiği ani kalp rahatsızlığı sonucu Çapa Tıp Fakültesi'nde hayatını kaybetti. 1932 yılında İstanbul'da doğan Ümit Serdaroğlu, Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölümü'nü bitirdi ve 1959'da Ord. Prof.Dr. Ekrem Akurgal'ın asistanı oldu. 1967'de Ankara Devlet Mimarlık ve Mühendislik Akademisi'nde başladığı mimarlık eğitimini 1974'te tamamlayan Serdaroğlu, 1978'de profesör oldu, aynı yıl Anıtlar Yüksek Kurulu'na üye seçildi. Ege Üniversitesi'nde restorasyon bölümünü kurdu. Çalışmaları arasında Bodrum tiyatrosu kazı ve onarımı, Türkiye'de yerleşme bütününe yönelik ilk koruma planı olan 'Gesi Projesi', İstanbul surlarının onarım projeleri de yer aldı. Prof.Dr. Serdaroğlu, evli ve iki çocuk babasıydı. Serdaroğlu son olarak Maltepe Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Restorasyon Bölümü'nde görev yapıyordu. Serdaroğlu 25.09.2005 Pazar günü Assos'ta Behramkale Mezarlığı'nda toprağa verildi. TAY Haber, 25.09.2005 |
![]() |
||||||||
![]() |
ÇAYÖNÜ'NDE NELER OLUYOR?
Bizim gibi kültürüne sahip çıkmayı yeni yeni öğrenmeye başlayan ülkelerde tahribata duyarlı, gördüğünü yorumlamayı bilen ve araştırmacı bir kimlik kazanmaya çalışan kişilere pek az rastlanıyor maalesef. Geçen hafta yaptığımız Dülük haberi daha soğumadan bir başka ihbar Taha Bilici'den geldi. Çayönü'nü ziyaretinde SİT alanının plastik bardaklar ve bira şişeleri ile tahrip edildiğini, olması gereken hiçbir şeyin alanda olmadığını tespit eden Bilici, korunması gereken alanda bir bekçinin dahi bulunmadığını belirtti. İlk Üretimciliğe Geçiş Evresi olan Neolitik Çağ'ın Türkiye'deki önemli örneklerinden biri olan Çayönü, mimarisi ile dikkat çektiği gibi ilk olarak buğdayın tarıma alındığı ve köpeğin evcilleştirildiği yer olarak da önem taşır. TAY Haber, 24.09.2005 Ayrıntılı bilgi için bakınız: Çayönü |
||||||||
50 BİN YAZMA ESER DİJİTAL ORTAMDA Süleymaniye Kütüphanesi Müdürü Nevzat Kaya, Türk kültür tarihinin en önemli kültür varlıklarından olan yazma eserleri korumak ve gelecek nesillere aktarmak amacıyla dijital ortama aktarmaya başladıklarını belirterek, bugüne kadar 161 bin 235 yazma eserden 50 bininin dijital ortama geçirildiğini bildirdi. Kaya, bu çalışmayı 2006 yılının ortalarına kadar tamamlamayı düşündüklerini anlattı. Paşalıoğlu, okuyucuların istedikleri yazma eserlere CD veya DVD olarak ulaşabileceklerini, isterlerse orijinal kitabı da görebileceklerini belirtti. Hürriyet, 24.09.2005 |
|||||||||
TARİHİN ÜZERİNE ELEKTRİK DİREĞİ DİKMİŞLER Muğla'nın Milas İlçesi'nde, Kalem Köyü sınırları içinde kalan 630 metre rakımlı Dümendağı Tepesi'nde Roma Dönemi'ne ait bir gözetleme kulesinin üzerine, TEDAŞ tarafından direk dikildiği ortaya çıktı. İki yıl önce dikilen 30 metrelik dev elektrik direğinin dibinde define avcıları tarafından kazı yapıldığını gören köylüler, durumu jandarmaya bildirdi. İhbarı değerlendiren Muğla Jandarma Alay Komutanlığı Kaçakçılık ve Organize Suçlar Büro Müdürlüğü'ne bağlı ekipler ve Milas Müze Müdürü Erol Özen başkanlığındaki ekip bölgeye giderek kazı çalışmalarını başlattı. Yörenin en yüksek yeri olan ve Gökova'yı tamamen gören Dümendağı Tepesi'nde toprağın 1.5 metre altında, 16 metrekare genişliğinde, işlenmiş mermer ve taşlardan yapılmış bir bina ortaya çıkarıldı. Binanın büyük olasılıkla Roma- Bizans dönemlerinde, komutanlar tarafından gözetleme kulesi olarak kullanıldığı belirtildi. Define avcılarının sık sık bölgede kaçak kazı yaptığı, engel olmaya çalışan köylüleri tehdit ettikleri öğrenildi. Tarih yağmacılarının gözetleme kulesinden tarihi eser alıp almadığı henüz belirlenemedi. Kazı çalışmalarının binanın tamamı ortaya çıkıncaya kadar devam edeceğini belirten Milas Müze Müdürü Erol Özen “TEDAŞ direği kulenin köşesine dikilmiş. O zaman tarihi taşlar görülmüş, fakat tarihi yapı farkedilmemiş. Define avcıları burayı belirlemiş, gelip kaçak kazılar yapmaya çalışmışlar. Tarih yağmacıları, köylülerin müdahalesiyle bölgeden uzaklaştırılmış. Bize ihbar gelir gelmez olay yerine geldik, kazı çalışmalarını başlattık. Bu bölgede şimdiye kadar görmediğimiz nitelikte, iyi durumda bir binayı ortaya çıkardık” dedi. Binanın yapılış tarzı dikkate alındığında, muhtemelen bölgenin en önemli Roma-Bizans dönemi gözetleme kulelerinden biri olduğunu belirten Müze Müdürü Özen, “Kazıdan elde edeceğimiz materyaller bize binanın gerçek tarihini, kullanım süresini ve dönemini net olarak verecektir. Şu anda bölgeyi koruma altına aldık” dedi. Hürriyet, 23.09.2005 |
![]() |
||||||||
GOOGLE KALINTILARI BULDURDU Arama motoru Google'ın uydu görüntülerinin yer aldığı Google Earth sayesinde, İtalya'da eski bir Roma binasına ait kalıntılar tespit edildi. İngiliz London Telegraph gazetesinin haberine göre, bilgisayar programcısı Luca Mori, yaşadığı yer olan Sorbelo'nun uydu görüntülerine bakarken, evinin yakınında alışılmadık bir gölge fark etti. Google Earth görüntülerine bakarken yakınında dikdörtgen çizgiler bulunan yaklaşık 500 metre uzunluğunda oval şekilli bir arazi gördüğünü söyleyen Mori, hemen Parma'daki Ulusal Arkeoloji Müzesi ile temasa geçtiğini belirtti. Gazetenin haberine göre, Luca Mori'nin verdiği bilginin ardından arazide inceleme yapan arkeologlar, bunun Hazreti İsa'nın doğumundan kısa süre önce inşa edilen Roma villası oluduğunu belirlediler. Arkeologların önce SİT alanının Bronz Çağı'na ait olduğunu düşündüklerini, ancak daha sonra yapılan yakın incelemede bulunan seramik ve taş parçaların bunun bir Roma villası olduğunu gösterdiğini anlatan bilgisayar programcısı Mori, keşfinden dolayı mutluluk duyduğunu söyledi. Sabah, 22.09.2005 |
|||||||||
RESTORASYON ADI ALTINDA YENİDEN İNŞA!.. Malatya İli, Battalgazi İlçesi'nin Meydanbaşı Mahallesi'nde eski mezarlıkta bulunan, halk arasında da "Kanlı Kümbet" olarak bilinen ve yaklaşık 400 yıllık olduğu tahmin edilen Anıt Mezar, Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce "restore" ettiriliyor... Ama ne restore?!.. Bu önemli eser, yüz yıllar sonra "restore" adı altında, günümüz kaba inşaat tekniğiyle adeta yeniden inşa ediliyor. "Kanlı Kümbet”, çeşitli kaynaklarda Selçuklu dönemi eseri olarak ifade edilse de, Osmanlı dönemi mimarisini yansıtan bir Anıt Mezar.. Kümbet yapısının altında küçük kapıdan girilebilen, oldukça alçak tavanlı bir de mezar odası bulunuyor. Meydanbaşı Camii'nin güneyinde yeralan, dört ayak köşe duvarların, tuğla revakla birbirine bağlantılı, kare planlı yapılmış ve ve yine üzerine kubbe örtülmüş olan bu yapının temel kısmı ve mezar üzeri kesme taştan. Duvarları bir sıra kesme taş, üç sıra tuğla sıralaması şeklinde yapılan kümbetin bu şekli, kubbeye kadar devam etmiş, kubbe ise tamamen revaklarla bir etek oluşturacak şekilde tamamlanmış. 1960'lı yıllardaki kazıda "boya" ile yazılmış kitabesi bulunmuş, ancak okunamadığından kesin yapılış tarihi saptanamamış. Osmanlı döneminde "idam"ların yapıldığı gerekçesiyle halk arasında "Kanlı Kümbet" adı verildiği belirtilen yapının, "infaz yeri" olduğuna dair bir kayıt ise mevcut değil. Kısmen çökmüş kubbesinin kalanı da çökmek üzereyken restorasyonu gündeme geldi.. Kanlı Kümbet, Malatya'da restore edilecek tarihi eserlerle ilgili bir çalışmanın ardından Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün gündemine girdi. Kanlı Kümbet'in restorasyonu ile ilgili ihale Haziran 2005'de Ankara'da yapıldı. Ali Yılmaz adlı müteahhit, 118 bin 250 YTL (118 milyar 250 milyon TL) bedelle aldığı restorasyon işiyle ilgili sözleşmeyi 29 Haziran'da yapıp, bir süre sonra çalışmalara geçti. Kümbet civarındaki inşaat tabelasında işin bitiş tarihi 28 Aralık 2005 olarak gösteriliyor.. Restorasyon kontrol işini Vakıflar Malatya Bölge Müdürlüğü'nün üstlendiği Kanlı Kümbet "inşaat alanı"na giden Malatyahaber.com muhabirleri, "özenle onarılan" tarihi bir yapı değil, kısmen yıkılıp yeniden inşa edilmekte olan bir yapı manzarasıyla karşılaştılar. Ortada, işi kontrol etmesi gerekenlerden kimse bulunmazken, çalışmakta olan 2 işçi ve o sırada kolonlardan biri üzerinde dinlenen 1 işçi gördüler. Bir süre sonra, dinlenmekte olan o işçi de, "hilti" denilen elektrikli beton kırma makinesi ile kolon üstündeki "kırma-yıkma" işine başladı. Restorasyondan önce, geçen yıl çekilmiş bir fotoğrafı görülen Kanlı Kümbet'in, "restorasyon" adı altında 2005 yılında "yeniden inşa edilmesi"ne ilişkin fotoğraflar da, haberi anlatan diğer görsel unsurlar. Ayrıca, kümbet yapısının altındaki mezar odasının içerisinde de tabanın "sıradan" fayanslar kaplanarak "dümdüz hale" getirilmiş olduğunu aktaralım. Kanlı Kümbet'in, restorasyon adı altında uğradığı tahribatı bu işin uzmanları, çok daha farklı ve ağır ifadelerle yorumlayacaklardır sanıyoruz. Ancak, Kanlı Kümbet "şantiyesi"nde gördüklerimiz, aynı dönemde restorasyon ihalesi yapılan ve restorasyonu süren, Anadolu'daki ilk Selçuklu eserlerinden, miladi 1224 yapım tarihli Ulu Cami'de, restorasyon adı altında neler yapıldığı, çalışmaların her aşamasında uzman görevli denetimi olup olmadığı ve daha birçok konuda endişe taşımamıza yolaçtı. Malatya Haber, 21.09.2005 |
|||||||||
|
|||||||||
KÜLTÜR MİRASI ELDEN GEÇECEK Avrupa Birliği tarafından 12 milyon euro ile finanse edilen GAP Kültürel Miras Geliştirme Programı kapsamında, bölgedeki kültürel zenginlikler restore edilecek. Program ile GAP Bölgesi'nin kültürel mirasının korunması ve kültür turizmini canlandırmak amaçlanıyor. GAP Bölgesi'nin kültürel miras açısından büyük potansiyele sahip olduğunu belirten Proje Direktörü Michael Jay, bu mirasın sadece Türkiye için değil, bölgeyi ziyaret eden turistler için de büyük önem taşıdığını söyledi. Jay, bölgede bulunan önemli yapıların, kalıntıların oldukça kötü durumda bulunduğunu belirterek, restorasyon için ayrılan payın da düşük olduğunu kaydetti ve kültürel miras kaybedildiğinde bir daha elde etmenin imkansız olduğunun unutulmaması gerektiğini ifade etti. AB olarak bu tip projeleri desteklediklerini kaydeden Jay, kültürel içerikli çalışmaların devam edeceğini söyledi. Program kapsamında aralarında, Gazitantep Butik Otel, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Kahvehane Düzenlemesi, Diyarbakır Gazi Caddesi Rönovasyonu, Gaziantep Dayı Ahmet Konağı, Kilis Valiliği İslambey Konağı, Diyarbakır Yenikap Sokağı Rönovasyonu, Gaziantep Naib Hamamı, Dayr-ül Zaferan Manastırı bakım onarımının yer aldığı 11 proje sonuçlandırılacak. Hürriyet, 21.09.2005 |
|||||||||
AYASOFYA'DA HASAT ZAMANI!
Ayasofya Müzesi'nin kubbe ve duvarlarında kök veren bitkiler ve 'ağaçlar', İstanbul Büyükşehir Belediyesi görevlilerince temizlendi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi görevlileri, bir vince çıkarak kubbe ve duvarlardaki yabani otları ve ağaçları toplarken, güneybatı minaresinin bulunduğu duvar üzerindeki incir ağacının, müzenin nem almasına ve duvarların çatlamasına neden olduğu belirlendi. Bu incir ağacının meyve vermesi de şaşkınlığa neden oldu. Operasyon çerçevesinde, tarihi yapıya zarar veren avludaki ağaçların dalları da budandı. Ayrıca, Ayasofya Müzesi'nin içine kadar girerek tüm binanın kirlenmesine yol açan kuşların da, manyetik dalga yayan özel bir cihaz yardımıyla uzak tutulacağı kaydedildi. Müze yetkilileri, uzun yıllardır hiç temizlik yapılmayan Ayasofya'da kesilen ağaçların ve otların bulunduğu bölümlerin, 2 yıl boyunca aralıklarla ilaçlanacağını ve bitkilerin köklerinin kurutulacağını belirtti. Tarihi binaya depremden daha büyük zarar verdiği ileri sürülen ağaç ve otların, duvarlardaki derzleri (harç) çatlarak duvar taşlarının aralanmalarına neden olduğu vurgulandı. Milliyet, 21.09.2005 |
![]() ![]() |
||||||||
TARİHİ MEKANLARI GERİ KAZANIYORUZ
Unuttuğumuz tarihi mekanları tekrar kazanmak için restorasyon çalışmaları yapılıyor. Yenikapı Mevlevihanesi, Tophane Meydan Çeşmesi ve Zeyrek Sarnıcı yakında İstanbullularla buluşacak ![]() Yenikapı Mevlevihanesi Itri, İsmail Dede Efendi, Şeyh Galip gibi Türk tasavvuf musikisinin ünlü isimlerinin yetiştiği Zeytinburnu'nda bulunan Yenikapı Mevlevihanesi'nin 20 ayda orijinaline uygun olarak restore edilmesi planlanıyor. Mevlevi tarikatının İstanbul'daki en büyük merkezi olarak 1598 yılında zamanın Yeniçeri Başhalifesi Malkoç Mehmed Efendi tarafından yaptırılan ancak 1906 ve 1997 yıllarında geçirdiği iki büyük yangınla kullanılamaz hale gelen Yenikapı Mevlevihanesi'nin restorasyonu için restorasyon için Anıtlar Yüksek Kurulu'ndan izin alındı. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 6.8 trilyon lira bedelle ihale edilen restorasyon çalışmalarını Minatürk'ün de müteahhitliğini yapan Gürsoy Group aldı. Restorasyona önümüzdeki hafta içinde başlanacak. 40 kapalı odası bulunan Mevlevihane, 5 bin 902 metrekarelik bir alan üzerine kurulu. Odaların bir bölümünde mesnevi, ud yapımı ve dersleri, ney, kudüm, çalpare dersleri, tasavvuf müziği, ebru, hat dersleri verilecek. Diğer odalarda ise hediyelik eşya satış dükkanları, konser, konferans ve sergi salonları, ofis odaları, tarihi yapımıza uygun tahta, cam, çini, ebru, hat, boyama, halı kilim gibi el sanatları atölyeleri, seminer salonu, antikacılar çarşısı, yemek salonu (Tekke pilavı, aşure) salep ve şerbet salonu açılması planlanıyor. Tophane Meydan Çeşmesi Üçyüzyılı aşan geçmişiyle Osmanlı çeşme mimarisinin önemli eserlerinden biri olan Tophane Meydan Çeşmesi'nin Ağustos ayında başlayan restorasyonunun Ekim sonunda son bulması bekleniyor. 18'inci yüzyılın başında çeşme mimarisindeki değişimin habercisi olan Tophane Meydan Çeşmesi'nin restorasyon projesi Taç Vakfı danışmanlığında, İSKİ ve Büyükşehir Belediyesi katkıları ile yürütülüyor. Saka Su sponsorluğunda yapılan projenin tamamlanmasıyla Tophane Meydan Çeşmesi, istanbul'un tarihi dokusundaki yerini aslına uygun olarak yeniden alacak ve kentin önemli toplanma mekanı olan Tophane'de anıtsal özelliğiyle kent meydanını yeniden süsleyecek. ![]() Zeyrek Sarnıcı Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir'in girişimleriyle restorasyonu başlayacak olan Zeyrek Sarnıcı, tarihi bir sergi salonu olarak yeniden şekillenecek. Başkan Demir, yıl sonuna kadar proje aşamasmın bitmesini hedeflerken, gelecek yıl içinde restorasyonlarla sarnıcı kullanışlı hale getirmeye hazırlıyor. Tinercilerin yataklarının dışarı çıkarılmasıyla başlanan proje, temizlik ve ışıklandırma çalışmaları ile devam edecek. Vatan, 20.09.2005 |
|||||||||
HALKTAN MÜZEYE 1055 ESER BAĞIŞI Nevşehir Müze Müdürlüğü yetkilileri, bu yıl Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzesi'ne 850'si Grek, Roma, Bizans, Sasani, Emevi, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait sikke, 205'i de Roma, Bizans ve Osmanlı dönemine ait ağırşak taş, yüzük, heykelcik, haç iğne, balta, pipo, mızrak ucu, çekiç ve bronz mühür olmak üzere 1055 tarihi eserin halk tarafından bağışlandığını açıkladı. Hürriyet, 22.09.2005 |
'OSMANLI'NIN ABD SERGİSİ 'Osmanlı Türkiyesi'nin Saray Kıyafetleri', ABD'de sergilenecek. Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre, 29 Ekim 2005-22 Ocak 2006'da Smithsonian Enstitüsü bünyesindeki Sackler ve Freer galerilerinde açılacak sergide, St. Petersburg ve Hermitage gibi sayılı müzelerden seçilen eserlerle birlikte, Topkapı Sarayı ve Konya Müzesi'ne ait imparatorluk kaftanlarıyla ilgili dokuma ve aksesuarlar yer alacak. Radikal, 19.09.2005 |
||||||||
![]() |
MÜFTÜLÜK ELİYLE TARİH KATLİAMI
Ankara Müftülüğü'nün, yıllardır hizmet binası olarak kullandığı Cumhuriyet döneminin ilk eserlerinden olan ve Atatürk'ün büyük değer verdiği Mimar Kemalettin'in tarihi binasını enkaz haline getirdiği ortaya çıkardı. Skandal, Müftülüğün yeni hizmet binasına taşınmasıyla ortaya çıktı. Mülk sahibi olan Vakıflar Genel Müdürlüğü, müftülüğün ayrılmasından sonra binada yaptığı incelemede çok büyük tahribatla karşılaştı. Vakıflar Genel Müdürü Yusuf Beyazıt'ın iddiasına göre, müftülük personeli, taşınırken tarihi binadaki antika değerinde bazı eşyaları tahrip etti, tarihi muslukları söktü, musluk başlarına zarar verdi, paha biçilmez şamdanları kırdı, lambriler yerinden çıkarıldı. Genel Müdür Beyazıt uzmanlarının tespitinden sonra tarihi binaya giderek tahribatı filme çektirdiğini söyledi. Aradığı Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu'nun kendisinden özür dilediğini, Ankara Müftüsü Hakkı Özer ise “Ben yokken olmuş” dediğini anlatan Beyazıt, “O bina, Cumhuriyet döneminin ilk eserlerindendir. Büyük bir usta olan Mimar Kemalettin'in eseridir. Binayı restore ettiriyorum, alarmlı-güvenlik sistemli müze haline getiriyorum. Düşünün bunlar imanlı insanların yaptığı şeyler: Çoğu cahillikten kaynaklanıyor. Ama dine, kültüre, maneviyata en büyük zarar buradan geliyor” diye konuştu. “Ulusal Mimarlık Akımı”nın ünlü mimarı Kemalettin Bey, Osmanlı döneminde Kudüs'te Mescid-i Aksa'nın onarımında gösterdiği başarı nedeniyle İngiliz Kraliyet Mimarlık Akademisi üyeliğine seçildi. İstanbul' da Çamlıca Kız Lisesi, Ankara' da Gazi Eğitim Enstitüsü ve Demiryolları Müdürlüğü binaları başlıca eserleri arasındadır. 1927'de öldü. Akşam, 19.09.2005 |
||||||||
YOK OLAN YALI TEMELLERİNDEN DOĞUYOR
Türkiye'nin 47,50 metre ile en büyük cepheli yalısı temellerinden yeniden doğuyor. 1910'lu yıllarda tamamen kaybolan Paşabahçe'deki tarihi Tahir Paşa Yalısı'nın izini süren mimar Erol Sevimlisoy ve ekibi, Anıtlar Kurulu'na yalının tescilini yaptırdı. Şu anda Toprak Holding'e ait arazi üzerinde temellerinin bir bölümü bulunan yalının inşası için teklifler alınıyor. İşkodra Valisi Tahir Paşa'nın 1880'de yaptırdığı ve 1910'lu yıllarda ortadan kalkan Paşabahçe'deki yalısı, Türkiye'nin en büyük cepheli yalısı olarak önümüzdeki aylarda yeniden inşa edilecek. Tarihi kayıtlar ve fotoğraflardan yararlanılarak, aslına uygun olarak projelendirilen yalının tabanı bin 780 metrekareye oturuyor. Yalı bittiğinde, üç katta toplam 5 bin 300 metrekarelik kapalı alana sahip olacak. Arazide 1990 yılında çalışmaya başlayan mimar Erol Sevimlisoy, burada tarihi bir yapıya ait kalıntılar buldu. Anıtlar Kurulu ile yapılan görüşmelerde, temel kalıntılarının yarısının, incelenen 18 numaralı, diğer yarısının ise 17 numaralı parselde bulunduğu öğrenildi. Ancak 17 numaralı parseldeki bu kalıntılar fark edilmemiş ve üzerine üç katlı bir apartman inşa edilmişti. Kurul, ileride problem çıkacağını düşünerek, temelin yarısı için yapım talebini kabul etmedi. Bunun üzerine bahçede kuyular kazılarak, en azından bir müştemilata ulaşmayı uman Sevimlisoy ve ekibi, kıyıya paralel olmayan birkaç taşı takip ederek, yeni bir yalının temellerini buldu. Sonunda, bin 780 metrekareye oturan bir başka yalının temellerine ulaşıldı. Araştırma, bu devasa yapının ne olduğu anlamak için sürdürüldü. Yalı, İşkodra Valisi Tahir Paşa'ya aitti. Kıyıya paralel olan ve daha önce yarım temeli bulunan yalı ise damadı Asaf Bey'indi. Tahir Paşa'ya ait yalı yıkıldıktan sonra kalan taşları, damadı Asaf Bey kendi yalısının yapımında kullanmıştı. Eski sahipleri, 1916'de inşa edilen bu yalının, 1938'de bina vergisinden muaf olmak için yıktırıldığını söylediler. Ailenin soyağacı incelendi ve bir zamanlar Taksim'de oturan ve Londra'ya taşınan Zehra Hanım'ın adına ulaşıldı. Zehra Hanım, mimarlara, Tahir Paşa Yalısı'nın eski fotoğraflarını verdi ve yapıyı anlattı. Buna ek olarak hava haritaları, Prof. Sedad Hakkı Eldem'in çizimleri, özel idare kayıtları, tarihsel dokümanlar ve Osmanlı tapu kayıtları da incelendi. Artık Tahir Paşa Yalısı'nın da, Asaf Bey Yalısı'nın da varlığı kanıtlanmıştı. Aslına uygun rölöve, restitüsyon-restorasyon yani rekonstrüksiyon (yeniden yapma) projeleri Anıtlar Kurulu'na sunuldu. Toplam sekiz yıl süren çalışmalarla Kurul'dan izin alındı ve yalı tarihi eser olarak tescil edildi. 1998 yılında rölöve ve restitüsyon projeleri onaylandı. Tahir Paşa Yalısı'nın sekiz dönüm bahçesi, tipik yalı bahçesi özelliklerini hálá koruyor. Geniş yüksek taş-tuğla karışımı bahçe duvarı, yine geniş ve yüksek giriş kapısı ve parsel bitiminde servis kapısı ile giriş kapısı yanında yer alan atların yıkandığı havuzu görmek mümkün. Bahçede toplam sayısı 151 olan akçaağaç, sedir, porsuk, akasya, palmiye, atkestanesi, ıhlamur, fıstık çamı, kızılçam, manolya, incir, ceviz, dişbudak, servi, fındık, ladin, ginko, söğüt ve meyve ağaçları var. Osmanlı çimlerinin de görüldüğü bahçedeki yaşları 25-200 arasında değişen tüm ağaçlar İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi tarafından tespit edildi, nakil edilebilecek olanlar belirlendi. Yalının rıhtımındaki kayıkhane de yerli yerinde.Tahir Paşa Yalısı'nın bir özelliği de geniş odaları. Yeni projede kalorifer dairesi, depo, soğuk hava odaları, sığınak ve havalandırma amacıyla kullanılmak üzere yalıya bir bodrum kat ilave edildi. Harem, selamlık ve sofa ise aynen korundu. Ancak bazılarının işlevi değişti. Örneğin, ana girişteki büyük sofa misafir karşılama ve kokteyl salonu olarak kullanılacak. Sofadan harem ve selamlıklara geçişteki ilk odalarda, bu odalara ait tuvalet ve vestiyerler yer alacak. Bir oda mutfak olarak kullanılacak, diğer odalar ise salon ve yemek odası olacak.Yalının iç mimari uygulamalarını Erol Sevimlisoy ile Yüksek Mimar Nurgül Akgündüz, klasik tasarımlara bağlı kalarak yapacaklar. Hürriyet, 17.09.2005 |
|||||||||
![]() |
|||||||||
Tatil yöreleri bir bir boşalıyor... İlköğretim okulları ve liseler çoktan açıldı, üniversitelerde de dersler başlamak üzere, arkeolojik kazı ve yüzey araştırmaları da yavaş yavaş tamamlanıyor... Neler yapıldığını, hazırlanacak bilimsel yayınlarda -bir sonraki tatilden önce- okumak umuduyla!.. |
![]() |
TAY Projesi . Kuruçeşme Cad. 67/B 34345 Kuruçeşme İstanbul Tel: 0 (212) 265 7858 - Faks: 0 (212) 287 1298 e.posta: info@tayproject.org |
Copyright©1998 TAY Projesi |