Kasım '09 Arşivi |
29 Kasım - 12 Aralık 2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
PROF. MUSTAFA CEZAR'I KAYBETTİK
TAYHaber, 14.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
MÜZEDEN KOLEKSİYONCULARA DESTEK
Erzurum Müze Müdürü Mustafa Erkmen, elinde tarihi niteliği bulunan eşya ya da eser bulunanlara, “bize getirin, satın alalım” çağrısında bulundu.
Erzurum Müze Müdürü Mustafa Erkmen, elinde tarihi niteliği bulunan eşya ya da eser bulunanlara, “bize getirin, satın alalım” çağrısında bulundu. Bunun için kıymet takdir komisyonu oluşturduklarını bildiren Mustafa Erkmen, son yıllarda orijinaline yakın bir biçimde taklit edilen sikke ve madeni mühürlere karşı da, meraklıları uyardı. Piyasada orijinaline çok yakın bir biçimde taklit edilen sikke ve madeni paraların dolaşmaya başladığına dikkati çeken Erkmen, bu tür eserlere ilgi duyan meraklıların, çok dikkatli olmalarını istedi.
Erzurum Müze Müdürlüğü’nde bu işle görevli uzman bir komisyonun olduğunu ve eserlerin taklitlerinin bu bilirkişiler tarafından detaylı olarak incelendiğini anlatan Erkmen, “Her insanın evinde tarihi nitelikte süs eşyası bulundurma merakı vardır ve çoğu yerde de bu anlamda mağduriyetler yaşanıyor. Vatandaşlarımızın aldatılmasının önüne geçmek amacıyla uzmanlardan oluşturduğumuz komisyon, piyasada dolaşan eserler üzerinde çok ciddi araştırmalar yapıyorlar. Elinde tarihi nitelikte eşya bulunduran ya da satın almayı düşünen vatandaşlarımız, bizlerden profesyonel yardım alabilirler.” dedi.
Erzurum Müze Müdürü Erkmen, yine tarihi özelliğe sahip her türlü eşyanın kendileri tarafından bedeli mukabilinde satın alındığına vurgu yaparak, “Vatandaşlarımız evlerinde, çevrelerinde bu tür eşyalara mutlaka rastlıyorlardır. Müze olarak biz bu eserleri, oluşturduğumuz kıymet takdir komisyonu aracılığıyla değerlendirerek satın alıyoruz. Bakanlığımızın bu konuda emrimize tahsis ettiği ödeneğimiz bulunuyor. Kıymet takdir komisyonu; ilgili tarihi eserle ilgili olarak kapsamlı bir çalışma yapıyor ve eserin bedelini belirliyor. Bu bedel üzerinden eserin sahibine ödeme yapılıyor. Tarihçiler ve arkeologlar dışındaki insanlar için, tarihi eserler genellikle maddi değerlerle ölçülür. Fakat bu eserlerin geçmiş dönemlere ait birer şifre olduğunu unutmamak gerekir. Bu nedenle eserlerin bizlere ulaştırılmaları ve topluma kazandırılmalarında çok daha büyük faydalar var.” şeklinde konuştu.
Erzurum’da antika ve tarihi eşyalara ilginin çok fazla olduğunu dile getiren Mustafa Erkmen, bu tutkunun da, şehrin sahip olduğu tarihi ve zengin kültürel değerlerden kaynaklandığını sözlerine ekledi. Erzurum Gazetesi, 11.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
3 YILDA 30 ESER RESTORE EDİLDİ
Gaziantep Vakıflar Bölge Müdürü İsa Güven, son 3 yılda Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait olan 30 tarihi ve kültürel eserin restorasyonunu tamamladıklarını bildirdi.
Güven, çok sayıda vakıf eseri bulunan Gaziantep'te, özellikle 2006 yılından itibaren, restorasyon çalışmalarının hız kazandığını söyledi. Gaziantep'in yanı sıra Kilis'te bulunan cami, hamam, iş hanı, kilise gibi değişik eserlerin restorasyonunun tamamlanarak, yok olmaktan kurtarıldığını belirten Güven, ''Bu eserleri restore ederek, yok olmaktan kurtarmak, bir kültür hizmeti olduğu kadar, aynı zamanda, gelir getirici bir özelliğe de sahip'' diye konuştu.
Güven, son 3 yılda, vakıflara ait olan birçok eseri restore ederek hem esnafa daha güzel bir ortamda işlerini yapabilme imkanı sağladıklarını, hem de gelirlerini önemli ölçüde arttırmayı başardıklarını ifade etti. Restorasyon çalışmalarının 2010 yılında da devam edeceğine bildiren Güven, “2006 yılında hız kazanan restorasyon çalışmalarımıza, 2010 yılında da devam edeceğiz. Bu konuda, 18 projemiz var. Bu projelerimizin 2'si Kilis'te, 16'sı da Gaziantep'te bulunuyor. Bu projelerimiz arasında cami, kilise, iş hanı, hamam, havra gibi tarihi eserler yer alıyor. Restorasyon çalışmalarımızı çok hızlı bir şekilde sürdürüyoruz. Vakıflar Bölge Müdürlüğü olarak, restorasyon için ihalesini yaptığımız eserlerin, aslına uygun olarak restore edilmesine büyük önem veriyoruz. Gaziantep, özellikle Osmanlı döneminden kalma çok önemli vakfı eserlere sahip. Amacımız, tüm vakıf eserleri belirli bir program dahilinde, restore ederek, genç kuşaklara kazandırabilmek. 2010 yılından itibaren, bu konudaki çalışmalarımız artarak devam edecek" dedi. Gaziantep 27 Gazetesi, 11.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
YENİ REKOR VAN DYCK'TAN
Sir Anthony van Dyck'ın otoportresi, açık artırmada 9.2 milyon euroya alıcı buldu.
Sotheby's tarafından Londra'da düzenlenen açık artırmada, Paul Rubens'e (1577-1640) ait bir portre, alt sınır olarak belirlenen fiyata ulaşamayınca satıştan çekildi. Akşam, 11.12.2009 |
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
BELEDİYE, FENER-BALAT-I HALKA RAĞMEN DÖNÜŞTÜRMEYE KARARLI
Fatih Belediye Meclisi, halkın itirazlarına karşın Fener-Balat Yenileme Projesi'ni kabul etti. Cumhuriyet Halk Partili (CHP) ve Saadet Partili (SP) üyelerin muhalefetine rağmen, meclisin Adalet ve Kalkınma Partili (AKP) üyeleri projeye kabul oyu verdi.
Dün yapılan meclis görüşmesi öncesinde belediye önünde toplanan yaklaşık 60 Fener, Balat, Ayvansaray Derneği (FEBAYDER) üyesi projenin kendilerine sorulmadan hazırlandığını söyledi ve durdurulmasını istedi. Meclis toplantısını da izlemek isteyen semt sakinlerine belediye yetkilileri izin vermedi. CHP'lilerin desteğiyle toplantıya giren yurttaşlar, projenin semtin tarihi dokusunu bozacağını söyledi.
İstanbul'daki en geniş kentsel dönüşüm projesi olan Fener-Balat'da 59 ada 909 parselde 11 adet tescilli anıt eser, 195 adet sivil mimarlık örneği ve 25 adet öneri sivil mimarlık örneği var. 2007'de tamamlanan proje, aynı Tarlabaşı'nda olduğu gibi hükümete yakınlığıyla tanınan Çalık Holding bünyesindeki Gap İnşaat'a verildi. Kültür Bakanlığı'na bağlı koruma kurulunda onaylanan proje, belediye meclisinin de onaylamasıyla şimdi hayata geçecek. Dernek başkanı Hasan Acar'sa diğer sivil toplum örgütlerinin de desteğini alarak konuyu yargıya taşıyacaklarını belirtti. Toplantı sırasında yaşanan tartışmada derneğin avukatı Ayşegül Kaya, sadece iki kişinin içeri alınmasını reddederek herkesin toplantıyı izlemek istediğini söyledi. Uzun süren görüşmelerden sonra CHP'li meclis üyeleri belediye binası önündeki mahallelileri grup odasına davet etti.
CHP'li Belediye Meclisi Üyesi Turan Durmuş, Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir'le telefonda görüştü. Durmuş, Demir'in güvenlik nedeniyle talebi reddettiğini mahalleliye iletti. CHP'li üyeler mahallelilerle birlikte toplantıya katılma kararı aldı. Polisin engellemesine rağmen 20 semt sakini salona girdi.
Proje görüşmelerinde ilk sözü AKP grubu adına Faruk Aydın aldı ve yenileme çalışması raporunu kabul ettiklerini söyledi. CHP grubu adına Soner Özimer, mahallelinin meclis toplantısına alınmamasını eleştirerek projeyi reddettiklerini söyledi. SP Meclis üyesi Tevfik Dağ da projeyi komisyona göndermeyi önererek kabul etmediklerini ifade etti.
Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir'se projeyi savunarak, semtin varolan halinin "medeniyetimizle uyuşmadığını" söyledi. "Mülkiyet hakkı varsa şehrin de hakkı var" dedi. Partilerin üye sayısını yansıtan şekilde 13 ret, 24 kabul oyuyla proje onaylandı.
Mahallelinin talebi üzerine belediye başkanı meclis toplantısını bitirdikten sonra halk toplantısı yaptı. Semt sakinleri projeyi görmelerine bile izin verilmediğini, kimseye danışılmadığını belirtti. Demir ise projenin nihai olmadığını öne sürdü, projeyi tasarlarken kapalı tuttuklarını, uygulama sırasında tek tek mülk sahiplerine danışacaklarını öne sürdü. Bianet, Haber: İkbal Polat, 10.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
İSTANBUL, BİR KÜLTÜR BAŞKENTİ Cumhuriyet, Haber: Zeynep Avcı, 10.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
İZMİR, HAZİRAN'I BEKLİYOR Ntvmsnbc, 10.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
![]() ![]() |
100 YILLIK TASVİRLER GÖRÜCÜYE ÇIKTI
Uluslararası 13'ncü Bursa Karagöz Kukla ve Gölge Oyunları Festivali’nde, Karagöz ustası Hayali Küçük Ali’nin 1900’lü yılların ilk yarısında deve derisi üzerine kökboyaları ile elde yaptığı 100 yıllık tasvirleri sergileniyor.
Büyükşehir Belediyesi tarafından gerçekleştirilen festivalde, Türkiye'de Cumhuriyet öncesi Karagöz ve Hacivat sanatının en bilindik temsilcisi olan Hayali Küçük Ali’nin, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Milli Kütüphane Başkanlığı arşivinde bulunan ve ikinci kez kamuya açık bir mekanda sergilenen 100 yıllık Karagöz oyunu tasvirleri sergileniyor. Küçük Ali’nin ölümünün 25. yıldönümünde Tayyare Kültür Merkezi Cemal Nadir Güler Sanat Galerisi’nde izlenime sunulan sergide, sanatçının ‘Gülme Komşuna Gelir Başına’, ‘Kağıthane Sefası’, ‘Kanlı Kavak’, ‘Bahçe Oyunu’, ‘Cazular’, ‘Ağalık Oyunu’, ‘Kanlı Nigar’ ve ‘Tahir ile Zühre’ adlı oyunlarının tasvirleri sergileniyor. ‘Balerin Karagöz’ tasvirinin de bulunduğu sergide, Hacivat, Karagöz ve kızlarının tasvirleriyle Arap, Canbaz, Beberuhi, Zenne, Çengi, Ödüllü Pehlivan, Tuzsuz Deli Bekir, Canbaz, Cin, Çelebi gibi tanıdık Karagöz karakterleri de izlenime sunuluyor.
Hayali Küçük Ali İstanbul’da, 1886 (1302) yılında doğdu, 7 Aralık 1974’de Ankara’da öldü. Asıl adı Mehmet Muhittin Sevilen’dir. Karagözcülük sanatına 8 yaşındayken heves eden Küçük Ali, sanatını devrinin ünlü Karagözcülerini seyrederek öğrenmiştir. Ünlü Karagözcülerden Hayalî Saraç Hüseyin’in yanında Karagözcülüğe başlayan Küçük Ali, ilk kez 14 yaşındayken Fatih’in Draman mahallesinde Karagöz oynatmış ve “Hımhımlı Mandıra” oyunu çok beğenilmiştir. Hayalî Küçük Ali takma adını o zaman almış, bu isimle tanınmıştır. Geleneksel temaşa sanatının önde gelen isimlerinden olan Sevilen, Türkiye'de Cumhuriyet öncesi Karagöz ve Hacivat sanatının en bilindik temsilcisi, Cumhuriyet sonrasında Atatürk'ün huzurunda gösteri yapmış ve onun tarafından desteklenmiş bir sanatçıdır. 60 yıla yakın karagöz oynatarak bu oyunun üstatları arasına giren Hayalî Küçük Ali, 20 yıl Ankara radyosunda karagöz oyunu oynatmıştır. Milli Kütüphane’de 277 adet tasviri ve 1 adet perdesi, Ankara Etnografya Müzesi Hagem arşivinde de Karagöz tasvirleri koleksiyonları bulunan sanatçının Milli Kütüphane müzik bölümünde de 19 ses bandı bulunmakta. Bursa Kent Haber, 10.12.2009 |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
"İLGİ GÖSTERİLMEMESİ BİR YANA, KEŞFETMEK VE
BELGELEMEK BİLE BAZEN ÇOK ZORLAŞABİLİYOR"
Projenin ilk kitabı olan "Doğu Karadeniz'de Kırsal Mimari", 2005 yılında yayınlandı. Kitap, proje ile aynı amacı, yani Anadolu tarihinin ve kültürünün farklı ve bilinmeyen detaylarını ortaya koymayı amaçlıyordu. İkinci kitap ise, önemli bir başvuru kaynağı olmasının yanı sıra 27 Ekim - 19 Kasım 2009 tarihleri arasında Milli Reasürans Sanat Galerisi'nde gerçekleştirilen "Kuzeydoğu Anadolu'da Mimari" sergisine eşlik etti. Ancak kitap, tanıtıcı bir yayından çok daha kapsamlı bilgiler ve dokümanlar içeriyor ve bu yüzden de özel ilgiyi hak ediyor. Yıllar süren çalışmalar, bölgeye defalarca yapılan ziyaretler ve sınırlı imkanlarla hazırlanan kapsamlı bir dokümantasyonla hayata geçirilen "Kuzeydoğu Anadolu'da Mimari" hakkında, küratörü Amélie Edgü ile görüştük. Edgü, Kuzeydoğu Anadolu'ya hayranlığını dile getirirken, eserin aslında 256 sayfaya sığdırılmış olmasının da şaşırtıcı olduğunu belirtiyor. Ona göre Kuzeydoğu Anadolu, dünya üzerinde eşi bulunmayan zenginliklere sahip. Sorun ise, bu zenginlikleri hiç kimsenin umursamıyor olması.
Hazırlanma sürecinden bahsetmeden önce Edgü, kitabın "Karadeniz" ve "Kars" olarak adlandırılabilecek iki ayrı bölümden oluştuğunu ve Kars hakkında kapsamlı tek bir kitap hazırlayabilecek kadar bilgi topladıklarını vurguluyor. "Karadeniz, Anadolu'nun oldukça önemli bir bölgesi, çünkü birçok dil ve kültürü barındırıyor ve ilginç olan da tüm bunların hala yaşatılıyor olması," diyen Edgü ekliyor: "Dünya üzerinde Anadolu gibi bir bölge daha bulmak neredeyse imkansız." Bu belki de duymaya alıştığımız klişe bir cümle, ancak "Kuzeydoğu Anadolu'da Mimari", Edgü ve kitap ekibinin farkındalıklarının sadece lafta kalmadığını kanıtlar nitelikte. 4 yıllık bir çalışma süreci sonunda ortaya çıkan çalışmanın arkasında, 2 Karadeniz, 8 de Kars gezisi var. Bölgelere ilişkin 1500'den fazla görsel malzemenin toplandığı bu süreç, uzmanlardan bilimsel yazıların alınması ve araştırmaların yapılmasıyla sürmüş. Fotoğrafları çekmenin işin bir parçası olduğunu anlatan Edgü, bölgelerle ilgili araştırma yapmanın ve yazıları yayına hazır hale getirmenin de önem taşıdığının altını çiziyor.
Süreçte herhangi bir zorlukla veya hoşlukla karşılaşıp karşılaşmadıklarını sorduğumuzda ise Edgü, Erzurum-Şenkaya'ya bağlı Gaziler (eski adıyla Bardız) Köyü'nün muhtarı Emin Çakmur'dan özellikle bahsetmek istiyor. Toplanan malzemenin yeterli olmaması sonucunda tekrar ziyaret ettikleri köyde muhtarın, ekibin araştırma ve belgeleme konusunda tüm ihtiyaçlarını karşıladığını anlatan Edgü, bunu her yerde ne yazık ki aynı tavırla karşılanmadıkları için çok önemsediğini anlatıyor: "Gaziler Köyü'de bulunan tarihi mezar taşları, plastik bakımdan oldukça şaşırtıcı ve eşsizdi. Anadolu'da bunun gibi gizli detayları barındıran çok yer var, ancak ne yazık ki gittiğimiz her yerde aynı misafirperver tavırla karşılaşmadık. Kitapta örnekleri bulunan yüzlerce mimari ve plastik eser, bir köşede çürüyor ve yok olmayı bekliyor. İlgi gösterilmemesi bir yana, keşfetmek ve belgelemek bile bazen çok zorlaşabiliyor."
Edgü, Türkiye'nin bu durumdan zararlı çıktığını,
yaptığı bir karşılaştırmayla görselleştiriyor:
"Bugün Avrupa ve ABD'de, ekoloji üzerine ne kadar
yoğun bir farkındalık yaratılmaya çalıştığını
hepimiz biliyoruz. Aynı konu, Türkiye'de de
konuşuluyor elbette, ancak cevabı aramamız gereken
yerlere bakmıyoruz," diyen Edgü, kitap sürecinde
yaptıkları gezilerde ekolojik mimarlığa dair çok şey
keşfettiklerini anlatıyor: "Bugün Avrupalılar ısınma
giderlerini ve elektrik harcamalarını en aza
indirmek için özel tasarlanmış binalar yapıyorlar.
Örneğin, Kopenhag'ın kuzeyindeki Louisiana Modern
Sanatlar Müzesi. Müze, kendini doğal bir şekilde
yalıtabilmesi için özel olarak tasarlandı.
Gezilerimizde gittiğimiz köylerden biri olan
Doğruyol Köyü'nde ise, aynı yöntemlerle inşa edilmiş
evler vardı. Doğal yalıtımı sağlayan taş duvarlar,
özel bir toprak karışımı ve otla kapatılan ve aynı
zamanda sahip olduğu eğimle suyu drene eden
çatılar... Orada yaşayan insanların bilmeden
uyguladıkları bu yöntemin aynısı, Louisiana
Müzesi'nde de kullanıldı. Elbette yeni yöntemler de
aranmalı, ancak Türkiye'nin barındırdığı kültürel
potansiyel, meraksızlık yüzünden ortaya çıkmıyor;
ortaya çıkmayınca da kullanılamıyor."
Kitap, bölgenin güncel durumunu aktarması ve barındırdığı metinlerin bir ders kitabı mantığıyla fotoğraflara eşlik etmesi için değil, tam tersine görsel malzemeyle bir bütünlük oluşturması için özel olarak seçilmiş ve revize edilerek iki dilli hazırlanmış olmasıyla ön plana çıkıyor. Böyle bir dokümantasyon için ayrılabilecek ortalama zamanı, maddi imkanları "aştığı" ve çoğu zaman da o "yeterli merak duyulmadığı" için Anadolu mimarisini sosyolojik ve kültürel bağlamlarda yorumlayan güncel yayınlar bulmak oldukça zor. Ancak belki de en önemli engel, toplumun -kültürel mirasını korumak için harekete geçmekten önce- merak duyup araştırmaması ve yapılan araştırmaları ilerletmek için bir istek duymaması. Bu duruma ilişkin fikirlerini sorduğumuzda ise Edgü, "Öncelikle var olan belgesel anlayışından sıyrılarak farklı ve kaliteli belgesellerin yapılması durumu değiştirme yolunda önemli rol üstlenebilir," diyor ve ekliyor: "Alıcıya, daha derine inerek ve daha detaylı incelemeler yapılarak oluşturulacak sosyolojik dokümanlar sunulmalı. Kültürel mirası tanıtmak için büyük sergiler düzenlenmeli ve en önemlisi, çok dilli kapsamlı kitaplar hazırlanmalı." Arkitera, Haber: Burcu Karabaş, 10.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
"TARİHİ ÇIKARIP DEPOYA TIKTIK"
İzmir’de, büyük
emeklerle yeraltından çıkarılan tarihi servet, yer
yokluğu yüzünden depolara mahkum kaldı. Kentin
çevresindeki 12 bilimsel kazı merkezinden bugüne
kadar elde edilen 200 bin parça eserden sadece 12
bininin müzelerde sergilenebildiği açıklandı. Taş eserler: Arkaik dönemden Roma dönemine kadar plastik heykeller, Hellenistik Roma dönemine ait antik mezar taşları, Hellenistik ve Roma dönemlerine ait önemli bilgiler veren yazıtlar, Pişmiş topraklar: Arkaik, Klasik,
Hellenistik ve Roma dönemlerine ait pişmiş toprak
kandiller, değişik formda kaplar. Günlük mutfak
kullanımındaki kaplar. Dini törenlerde kullanılan
adak Habertürk, Haber: Sezen Özsavrangil, 10.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
NUH NEBİ CAMİSİ VE MEDRESESİNE RESTORE
Şırnak Kültür ve Turizm Müdürü Sadık Çelik, Silopi İlçesi'ndeki Birlik Köyü'nde bulunan Nuh Nebi Camisi ve Medresesi'nin restore edileceğini bildirdi.
Sadık Çelik, gazetecilere yaptığı açıklamada, Nuh Nebi Camisi ve Medresesi'nin restorasyonuna gelecek yıl başlanacağını söyledi. Çelik, Şırnak'ta bugüne kadar yer altı değerlerinin tespitiyle ilgili çalışma yapılmadığını, bunun Şırnak için eksiklik olduğunu ifade etti.Bu kapsamda Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç.Dr. Mehmet Top ile görüştüklerini kaydeden Çelik, şöyle konuştu:
''Şırnak'ta yer altı değerlerinin tespiti için restorasyon kapsamında kazı ve temizlik çalışmalarına başlayacağız. 2010 yılında başlayacak Nuh Nebi Camisi ve Medresesi'nin restorasyonu kapsamında kazı ve temizlik çalışmalarını da yapacağız. Bu çalışmalarda tarihi objelerin gün ışığına çıkarılmasını ümit ediyoruz. Bu kazıların sonucunda belki de kentimizde tarihi eserlerin sergileneceği müze kurulur.'' Habertürk, 10.12.2009 |
![]() |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
OSMANLI MİRASI SATILIYOR
Son yıllarda Arnavutluk'ta yaşananlar, Osmanlı yadigarı arazilerin ve üzerindeki tarihi eserlerin nasıl yok pahasına satıldığını gözler önüne seriyor. Arnavutluk Diyaneti 1992 yılında kuruldu. Devlet bu tarihten sonra Osmanlı döneminden kalma vakıf arazilerini Arnavutluk Diyaneti'ne iade etti. Ancak bu vakıf arazilerinde bulunan, çoğu cami onlarca yapı, komünizm döneminde yıkılmıştı.
Arnavutluk'taki Osmanlı yadigarı bu araziler şimdi yok pahasına satılıyor. Bunun en somut örneği “Başkent Tiran'ın kurulduğu yer” olarak bilinen Süleyman Paşa Camii Vakfı arazisi. Arazi 2007 yılında büyük bir emlak şirketine satılmış. Üstelik metrekare fiyatlarının 2200 Euro civarında seyrettiği başkentin göbeğinde 824 Euro gibi bir rakama. 1500 metrekarelik arazinin satışını bazı duyarlı Müslümanların açlık grevi bile engelleyememiş. Arnavutluk'ta olanlar bununla sınırlı değil. El Basan'da Nazareşa Camii Vakfı, Korça'da İlyas Bey Camii Vakfı, Durus'ta Fatih Sultan Mehmet Camii Vakfı, İşkodradaki araziler, Arnavutluk milli kütüphanesi yanındaki arazi ve Arnavutluk Ticaret odasının bulunduğu yerin hemen yanındaki Karabici Camii Vakfı ya satılmış ya da satış listesinde. Yeni Şafak, Haber: Burak Koçyiğit, 10.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
JANDARMAYA TARİHİ ESER SATMAYA ÇALIŞTILAR
Muğla'nın Milas İlçesi'nde, Roma, Doğu Roma ve Osmanlı dönemlerine ait 103 parça tarihi eser ele geçirildi.
Haber Ekspres, 10.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
GÜNAY, "MEGA MÜZE" İÇİN YER BELİRLEDİ
İzmir'de 3'üncü kez
düzenlenen Travel Turkey İzmir Fuar ve Konferansı'nı
dün KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile birlikte
açan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay,
İzmir'de kurulması planlanan "mega müze" ile ilgili
açıklama yaptı. Günay, "Ege Uygarlıklar Müzesi"
ismini taşıyacak müzenin yeri için tarihi Agora
çevresinin ön plana çıktığı mesajını verdi. Günay, açılışının ardından Kadifekale'ye çıkarak müzenin yapılması için Büyükşehir Belediyesi'nce önerilen, Agora ve Kadifekale arasında gün yüzüne çıkarılmamış tarihi amfi tiyotronun üst kısmında bulunan 26 dönümlük alanı yukarıdan inceledi. Bakan Günay, "Bizim düşüncemiz Agora, amfi tiyatro ve Kadifekale'nin bir arada olması. Titizlikle çalışıyoruz. Nihai kararı 2010 yılında vererek arazi ile ilgili altyapı ve proje hazırlıklarını başlatacağız. Bir proje yarışması yapacağız. 2010 yılı içinde bu projeyi bütçelendireceğiz" dedi. Günay, İzmir Arkeoloji Müzesi ve depoları ile tarihi Ayavukla Kilisesi'nde de inceleme yaptı.
Yeni Asır, Haber: Ertan Gürcan - İlker Çoban - Kadir Kemaloğlu, 11.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
YEŞİL TÜRBE ESKİ İHTİŞAMINA KAVUŞTU
Osmanlı mimarisinde dış duvarlarının tümü çini ile kaplı tek türbe olan Bursa'daki Yeşil Türbe, eski siluetine kavuştu. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin sponsorluğunda gerçekleştirilen restorasyon üç yılda tamamlandı.Yıldırım Bayezıd'ın oğlu Çelebi Sultan Mehmet tarafından 1421 yılında yaptırılan Yeşil Türbe'nin 1980'li yıllardaki onarımında düşen ve kırılan orijinal çinilerinin yerine sıradan fayanslar kullanılmıştı. Bu kez ise desenli çinilerle aslına uygun olarak restore edildi. Dünya mirası kültürel varlıkları arasında yer alan Yeşil Türbe'nin dünkü açılış törenine katılan Devlet Bakanı Faruk Çelik "Bizim tarihimiz geniş ve büyük tarih. Geleceğe eserleri bırakacaksınız ki size büyük devlet desinler" dedi. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ise Yeşil Türbe'de mezarı olan Osmanlı'nın 5. padişahı Çelebi Mehmet'in tarihteki önemine işaret etti. Türbede yapılan restorasyon çalışmaları, yaklaşık 2 milyon TL'ye mal oldu. Sabah, 10.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
8500 YILLIK 'İLK İSTANBULLU' SERGİYE HAZIR
Marmaray Projesi kapsamında Yenikapı'daki arkeolojik kazılarda ortaya çıkan ilk İstanbullulara ait 8500 yıllık iskeletler sergilenmeye hazır. 2010 Kültür Başkenti projesi kapsamında sergilenecek iskeletlerin bulunmasının ardından gerekli inceleme ve çalışmaların yapıldığını belirten İstanbul Arkeoloji Müzesi Müdürü Zeynep Kızıltan "Bu iskeletler İstanbul ve insanlık tarihi açısından çok önemli bir keşifti" diye konuştu. Kızıltan sözlerini şöyle sürdürdü: "İskeletlerin kopyaları alındı. Orijinalleri depomuzda. Bulunan 5 ceset, tarihi yarımadada yerleşik düzene geçmiş cilalı taş dönemi içinde yerleşik mimarileri kanıtlaması açısından çok önemli" dedi. Sabah, Haber: Mediha Olgun, 10.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
MARDİN'DE KORKUTAN TEHDİT
İsviçre'de minarelere karşı yapılan referandum Türkiye gündemini meşgul etmeye devam ediyor. Provokatörler Süryani Kilisesi'ni tehdit etti, Süryani işadamı Alkan ise İsviçre'deki kararı protesto etti.
İsviçre'de yapılan referandumla cami minarelerinin yasaklama kararına tepki gösteren bir grup Diyarbakır'daki 1750 yıllık Meryemana Süryani Kilisesi'ne giderek papaz Yusuf Akbulut'u tehdit etti: "İsviçre minareleri yasaklıyor. Biz de size çan kulelerini yasaklıyoruz. Çan kulesini yıkacaksın.”
Diyarbakır Sur İlçesi Alipaşa Mahallesi’nde bulunan kiliseye gelen şüpheliler yarına kadar çan kulelerinin yıkılmasını istedi. Polise başvuran Papaz Yusuf Akbulut, yaşanan olayları ve alınan tedbirleri şöyle anlattı: "Geçen cuma günü yani ayın 4'ünde kilisemize, hem de bana yönelik tehdit geldi. Cuma günü saat 14.00'te 40'lı yaşlarla 3 kişi kiliseye geldi. Kilisede bulunan evimin kapısını çalarak beni dışarı çıkardılar. Tanımadığım bu 3 kişi kilise avlusunda bana, ‘Burada çan kulesi var mı?' diye sordu. ‘Evet' cevabını vermem üzerine ‘Bu çan kulesini yıkacaksın. İsviçre camilerin minarelerini yasaklıyor. Biz de size çan kulelerini yasaklıyoruz. Önümüzdeki Cuma gününe kadar kilisedeki çan kulesini yıkacaksın’ dedi. Ben, ‘Bu tarihi bir kilise, çan kulesi de çok eski, vakıflar var, devlet var' deyince ikinci kez bana, ‘Bizi kime şikayet edersen et. Bu çan kulesi burada kalmayacak yoksa biz de gereğini yaparız’ diyerek gittiler. Ben de bunun üzerine polise giderek şikayette bulundum. Polisler şimdi kameralardan kiliseye gelerek beni tehdit eden 3 üç kişiyi arıyor." Kilise çanının 600 yıllık olduğunu ve kesinlikle yıkmayacağını söyleyen papaz Yusuf Akbulut, İsviçre'deki minare yasağının kendileriyle ilgisi olmadığını anlatırken şöyle konuştu: “Biz Süryaniler 6-7 bin yıldır bu coğrafyada yaşıyoruz. Çok köklü bir tarihimiz. Kimin haddine düşmüş bunu sökmek veya yıkmak. İsviçre'deki minare yasağını bahane ediyorlar. Biz de minare yasağını tasvip etmiyoruz. İsviçre bıraksın; camilere minare yapılsın. Herkesin ibadetini özgürce yapma hakkı vardır. Hepimiz Allaha yöneliyoruz.”
Kilisede 5 ailenin Diyarbakır kent merkezinde ise yaklaşık 10 Hıristiyan ailesinin bulunduğunu belirten Akbulut, “Süryani cemaati yüzyıllarca bu topraklarda yaşayan diğer insanlarla barış içinde yaşadık. Kimseye bir kötülüğümüzde olmadı. İsviçre’deki minare yasağının hesabının bizden sorulması çok yanlış bir şey” dedi.
Mardinspor Kulüp Başkanı, Süryani iş adamı
Tekin Alkan, İsviçre'de yapılan minare referandumu
sonrasında yaşananlara tepki gösterdi.
Alkan, referandum kararının kabul edilir yanı
bulunmadığını ifade ederek, Avrupa'daki
devletlerin insan haklarını farklı ve yanlı
şekilde algıladığını ileri sürdü.
Alkan, şöyle konuştu: Hürriyet, Haber: Ramazan Yavuz - Serdar Sunar, 10.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
REMBRANDT'A 20 MİLYON STERLİN
Rönesans döneminin ünlü İtalyan ressamı Raphael ile Hollandalı ressam Rembrandt’ın eserleri İngiltere’nin başkenti Londra’da yapılan açık artırmada rekor fiyatlara satıldı.
Raphael’in bir ilham perisinin kafasını çizdiği 16’ncı yüzyılın başlarına ait kara kalem çalışması, müzayede evi Christies’teki açık artırmada, 29 milyon sterline (yaklaşık 67 milyon TL) alıcı buldu. Vatikan’daki bir fresk için eskiz çalışması olan eser, şimdiye kadar bir müzayede satın alınan en pahalı çizim ve en pahalı ikinci sanat eseri oldu. Hürriyet, 10.12.2009 |
![]() |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
TOPKAPI SARAYI'NIN DEPOLARINDAN TARİH FIŞKIRIYOR
Fatih Sultan Mehmet tarafından 1478'de yaptırılan ve Osmanlı Devleti'nin 380 yıl idare merkezi ve resmi ikametgahı olarak kullandığı Topkapı Sarayı Müzesi'ndeki eserlerin muhafaza altına alındığı bazı depoların kapıları AA'ya açıldı.
Tek binadan oluşmayan yapılar topluluğu olan
Topkapı Sarayı'nın 80 bine yakın koleksiyonu,
sarayın daha çok güzergah dahilinde olmayan değişik
yapılarındaki 50 depoda muhafaza ediliyor. Müzede,
çini ve Japon porselenleri, hazine, saray
işlemeleri, padişah elbiseleri, kaftanlar, kıymetli
örtüler, arabalar gibi her eser topluluğunun ayrı
bir deposu bulunuyor.
İklimlendirmesi ve yangın söndürme sistemi bulunmayan, duvarları yer yer nemlenmiş, tavanının bazı bölümleri akmış durumda bulunan silah koleksiyonu deposundaki eserler, restorasyonun ardından birinci avluda bulunan ve Milli Eğitim Bakanlığı'ndan geri alınan Matbaa-ı Amire binası ile Matbaa Anadolu Meslek Lisesi'ne taşınacak.
Silahların seçkin olan bölümü ise sarayın ikinci avlusunda bulunan ve şu anda restorasyonu devam eden dış hazine binasındaki salonda sergilenecek. Sarayın ''Silah Seksiyonu''nun 2010 yılının ilk aylarında açılması planlanıyor.
Sarayın teşkilatında görevli bir grup görevli
olan ''avadancılar'' adına kayıtlı 2273 eserin
bulunduğu depo ise, sıkışıklığı ile dikkat çekiyor.
Depoda iklimlendirme ve yangın söndürme sistemi
bulunmasına rağmen eserler, korunması için bezle
sarılmış ve üst üste konulmuş durumda. Burada
bulunan ve aralarında Kabe, Mekke ve Medine'ye
gönderilen kutsal örtüler, muhallefat yoluyla gelen
bohçalar, kutsal topraklara ait eserler de Matbaa-ı
Amire binasına taşınacak.
Bu doğrultuda Sağlık Bakanlığından Deri ve Zührevi Hastalıklar Hastanesi, Milli Eğitim Bakanlığından Matbaa-ı Amire ve Matbaa Anadolu Meslek Lisesi ve Ulaştırma Bakanlığından eski telgrafhanenin eklentileri alındı. Bakanlık, Milli Savunma Bakanlığından ise Marmara Denizi cephesinde, Milli Savunma Bakanlığı İç Tedarik Komutanlığının depo olarak kullandığı tarihi tescilli dört yapıyı istiyor.
Bu mekanların bir bölümü depo olarak kullanılacak. Böylece Topkapı Sarayı Müzesi'nde korunma koşulları iyi olmayan veya sıkışık durumda bulunan eserler, muhafaza altına alınacakları yeni depolara kavuşacak.
Topkapı Sarayı Müzesi yetkilileri, depolardaki
eserlerin bakımı için sürekli bir ''bakım onarım
kadrosuna'' da ihtiyaç bulunduğunu vurguladılar.
Yeni restoratörlerin temini ile eserlerin sürekli
bakımının sağlanabileceğini ifade eden yetkililer,
sadece yeni depolama sistemlerinin yeterli
olmayacağını, bakım ve onarımın da önemli olduğuna
dikkati çektiler.
Topkapı Sarayı Müzesi Başkanı Prof.Dr. İlber Ortaylı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, sarayın kumaş, kuyumcu, Avrupa porselenleri, bakır ve gümüş eşya, 12 bine yakın Çin porseleni, 17 bine yakın el yazması ile arşiv ve vesikaları muhafaza eden 50 depoda 80 bine yakın esere ev sahipliği yaptığını bildirdi.
Ortaylı, eserler arasında 19. yüzyıl saraylılarına ait eşyalar, silah koleksiyonu, arabalar da bulunduğunu dile getirerek, ''Bunların muhafaza edildiğini söyleyelim. Versaille veya Kremlin gibi saraylar yağmalanmış, bizde öyle bir şey yok. Topkapı'da çok şey bulunur. Çoğu burada kayıtlıdır. İyi korunanlar vardır, zamanla tahribe uğrayanlar vardır. Sergiler yaptıkça bunları çıkarıp, tamir de ediyoruz, öyle bir özelliğimiz de var'' diye konuştu.
Bilhassa çini eserler için depo şartlarının uygun olmadığını vurgulayan Prof.Dr. Ortaylı, ''Devletten bir şey göremiyoruz. Çünkü Kültür ve Turizm Bakanlığının bütçesi çok küçüktür. Topkapı da müstakil bir idareye sahip değildir. Sponsorlara başvuruyoruz, onlar da bizi çok oyaladılar. Hatta vereceği miktarı çekenler de oldu'' dedi.
Ortaylı, her dönem Topkapı Sarayı Müzesi'nin idari yapısının değiştirilmesini talep ettiklerini, ama bir değişiklik olmadığını söyledi.
Darphane-i Amire binasının Topkapı Sarayı Müzesi'ne devri için yıllardır uğraşıldığını anımsatan Prof.Dr. İlber Ortaylı, şöyle konuştu: ''Darphane-i Amire binası, 14 senedir onun bunun elinde kaldı, alamadık. Atölyelerimiz orada çalışacaktı. Yeni bölümler yapılıyor ve her yerde depo olmaz. Darphane'deki durumun 2010 yılında çözümleneceğini hiç zannetmiyorum. 4 yıl beni burada kanser ettiler, oradan adam atmak için. Sarayın asıl bölümü orası. Tarih Vakfı da gitsin başka yere. Zaten onlara gayet güzel bina vermişler.
'Sur-u Sultani' projesi kapsamında demir yolunun sökülmesi ve Sirkeci istasyonunun tahrip ettiği bölümün açılması gerekiyor. Gülhane Parkına inşa edilen bazı binaların yıkılması lazım. Ama Anıtlar Kurulu izin vermiyor. Bunlar 70'lerde yapılmış çirkin binalar. Bunların yıkılması ve surların açığa çıkması önemli. Darphane-i Amire de daha çıkmadı. Orada kıymetli kağıt ve damga matbaası var. Onların da bir yere gittikleri yok, gitmeleri lazım. Bu şekilde ortalık bir parça düzelebilir. Burası yeterli değil, bazı şeyleri düşünmek lazım.'' Zaman, 10.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
![]() ![]() ![]() |
KALEHÖYÜK KAZILARINDA İLK BULGULAR
Ahi Evran Üniversitesi Arkeoloji Bölümü ve Kırşehir Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü'nce yürütülen Kalehöyük kazı çalışmalarında ilk bulguların Osmanlı dönemine ait olduğu saptandı.
Kırşehir il merkezinde kale olarak bilinen yerin 50 yıl önce arkeologlar tarafından incelendiği ve ilk yüzeysel araştırmanın Arkeolog Prof.Dr. Bahadır Alkım tarafından yapıldığı biliniyor. Yapılan incelemelerde kale olarak bilen yükseltinin höyük olduğu tespit edildi. Kırşehir Müze Müdürlüğü ve Ahi Evran Üniversitesi Arkeoloji bölümünün üstlendiği kazılar, 15 gün önce başlamıştı.
Kırşehir'in merkezinde bulunan Kalehöyük, halk tarafından bilinen bir çok efsaneye sahip. Kalede oluşan çökmelerden dolayı üstünde bulunan Aleaddin Camii ve Kızılırmak Lisesinin tam kullanımı sağlanamıyor. Sürekli tadilattan geçen binalar dan Aleaddin Camii uzun süredir ibadete kapalı. Kalehöyük'teki kazıların devam ettiği ve arkeoloji bölümü öğrencilerin çalıştığı kazıların başında bulunan Arkeolog Prof.Dr. Neşe Atik, "10 metreye 10 metrelik bir alanı 2 metreye yakın kazdıklarını söyledi. Arkeolog Atik, "İndiğimiz bu yerde ilk mimari tabaklarımızı da bulduk. Görülen duvarlar, Osmanlı dönemine ait çünkü bu duvarlar hizasında bulduğumuz çanak çömlek ağırlıklı olarak, Osmanlı dönemine ait" dedi. Bulunan parçaların karışık dönemlere ait fakat az miktarda olduğunu da sözlerine ekleyen Atik, "Bazı duvar süslemelerinde kullanılan mozaik dediğimiz, Bizans dönemine ve daha eski dönemlere ait malzemelerde çıkmaktadır. Araştırmalarımız Osmanlı dönemine ait" şeklinde konuştu.
Kalehöyük'teki çalışmalarının, şuan üstünde bulundukları Osmanlı tabakasına yönelik olduğunu hatırlatan Atik, "Bir çok döneme ait malzeme bulsak da şimdi Osmanlı dönemini araştırıyoruz. MÖ 5.inci yüzyıla ait kap parçası bulduk ama bunlar çok az. Yoğunluk Osmanlı döneminde. Bizim işimiz bu ele geçen malzemeler ve yapıların neye ait olduğunu araştırmak" diyerek, bazı ip uçları olduğunu da belirtti. Taştan tekneler ve pişmiş topraktan yapılmış künklerin çok açık vaziyette görüldüğü kazı alanında iş yeri olma ihtimalini değerlendiren Atik, "Belli ki burada bir iş yapılıyor. Bir şeyler üretiliyor. Mesela büyükbaş hayvan kemiği çok çıkıyor, bu kasap olabilir, tutkal üretim yeri olabilir bunları araştırıyoruz. İlerleyen zaman içinde bunu tespit edeceğiz. Kale höyükteki beklentilerinin, Osmanlı döneminin altındaki tabaka olduğunu" ifade etti.
Atik, "Tabakanın altında bir önceki döneme ait yapılar bekliyoruz. Bu daha önceki döneme de ait olabilir. Çünkü höyüklerin üst üste bir çok kültürü ve katları olabiliyor.O yüzden herkes merak içinde ne olacağını bekliyor" ifadelerini kullandı.
Kalehöyük'te çalışan öğrenciler titiz bir çalışma ile buldukları malzemeleri ve buluntuları temizleyerek numaralandırıyor. Kalehöyük'teki kazılara valilik ve belediye yardım ediyor. Kırşehir Kent Haber, 09.12.2009 |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
ÇİFTE MİNARELİ MEDRESE'DE RESTORASYON ATEŞİ YANIYOR
Sivas'ta etkisini göstermeye başlayan soğuk ve yağışlı hava hayatı etkilemeye devam ederken Çifte Minareli Medrese ile Şifahiye Medresesi'nde restore ve rölöve çalışmaları devam ediyor.
Restorasyon işçileri, yaktıkları ateşte ısınmaya çalışıyor ve soğuk havanın çalışmalara engel olmasının önüne geçmek için mücadele veriyor. Üşümemek için üzerlerine kalın giysiler giyen işçiler, üşüyen ellerini ise yaktıkları ateşte ısıtıyor. Çifte Minareli Medrese ve Şifahiye Medresesi'nin restorasyonunu üstlenen yüklenici firmanın yaşadığı ekonomik kriz nedeniyle çalışmalara yaklaşık 4 ay ara verilmiş ve yüklenici firma işi başka bir firmaya devretmişti. Restorasyon işini devralan ve geçtiğimiz ay işi yeniden başlatan firma, hava şartlarının olumsuz olmasına karşın işe ara vermeden çalışmayı tercih ediyor.
Çifte Minareli Medrese'nin temel duvarları yükseltiliyor. Projeye göre Çifte Minareli Medrese'nin temel duvarları bir metre 30 santimetreye kadar yükseltilecek. Duvar yükseltme çalışmalarının yaklaşık 1 hafta içerisinde tamamlanması planlanıyor. Şifahiye Medresesi'nin duvarlarında ise eskitme çalışmaları yapılıyor. Restorasyonun ardından tarihi binaların çevre düzenlemesi yapılacak. Zaman, Haber: İsmail Yıldız, 09.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
KOZAN'DA TARİHİ ÇARŞININ ONARIMI SÜRÜYOR
Kozan Belediyesi’nin kültürü koruma, tarihi dokuyu ön plana çıkarma ve projeleri kapsamında yer alan yaklaşık 100 yıllık 200 civarında olan dükkandan oluşan tarihi çarşının restorasyon ve düzenleme çalışmalarına (Sokak Sağlıklaştırması) devam ediliyor.
İlk olarak 2004 yılında başlayan bir çalışma ile tüm çarşı parke kilit taşı ile döşenmiş ve restore çalışmaları için adımlar atılmış proje çalışmaları başlatılmıştı. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’ndan alınan onayla Adana Valiliği İl Özel İdaresi’nin finans yardımı ile çarşı dükkanlarının cephe ve çatıları yenileme çalışmalarına Camii Kebir Caddesi, Aşağı ve Yukarı Çarşı ile devam ediliyor.
Projenin gerçekleşmesinde katkıda bulunan yetkililere şükranlarını sunan Kozan Belediye Başkanı Kazım Özgan; Tarihi çarşının restorasyon çalışmaları sonrasında kültürel ve tarihi güzelliğinin ortaya çıkacağını ayrıca çarşının Kozan’ın göz bebeği olacağını söyledi. Turizm Gazetesi, 09.12.2009 |
![]() |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
KOCA DİNOZOR ÇALINDI
Avustralya’da yaratılan ve çok gerçekçi, hareketli
dinozor modellerinden oluşan “Walking with Dinosaurs”
(Dinozorlarla Yürümek) adlı şov, Meksika’da
hırsızların hışmına uğradı. Hürriyet, 09.12.2009 |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
ANTALYA DOĞU GARAJI'NDA İKİ LAHİT
Büyükşehir Belediyesi’nin Antalya Doğu Garajı Projesi’nin inşaat çalışması sırasında ‘tesadüfen’ ortaya çıkarılan Attaleia Antik Kenti’ne ait nekropolde iki mezar daha gün yüzüne çıkarıldı. Lahit kapağının üzerindeki yazılara göre, mezarlardan biri Pamfilya bölgesinin bilinen ilk senatörü Marcus Calpurnius Rufus’un mensubu olduğu Calpurnii ailesine ait. Mezarların birinden iskelet çıktı, diğer mezarın içinin çamurla kaplı olduğu görüldü. Garaj alanındaki nekropolden bugüne kadar 802 mezar açığa çıkarılmıştı. Radikal, 08.12.2009 |
HASANKEYF'TE TURİZM PATLADI
Hasankeyf’i 2009’un ilk 11 ayında yaklaşık 1 milyon kişi gezdi. Hasankeyf geçen yılki turist rakamını ikiyi katladı. Ilusu Barajı’nın suları altında kalma riski bulunan bölgeyi 2008’de 500 bin kişi gezmişti. Batman Kültür ve Turizm İl Müdürü Selahattin Ortaboy “2010’da ziyaretçi sayısını 1.5 milyona çıkarmayı hedefliyoruz Hasankeyf’i ziyaret etmek isteyenlerin başında Japonlar ilk sırada yer alıyor. Bunu Kore, Fransa, ABD takip ediyor. Herkesin yaşamı boyunca en az bir kez Hasankeyf’i görmesi gerekir” dedi. Radikal, 08.12.2009 |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
ORDU'DA TARİHE NEŞTER
Ordu Valisi Orhan Düzgün'ün göreve başlamasının ardından, şehir merkezinde atıl durumda bırakılan tarihi eser ve alanların geleceğe taşınması için düğmeye basıldı. Arsa ve bina sahiplerinin satışına olumlu yaklaşmadığı eserlerin kamulaştırılması için çalışma başlatıldı. Ordu Valisi Orhan Düzgün'ün tarihi eserlerin kurtarılması yönündeki ilk çalışması tarihi Vali Konağı oldu. Osmanlı döneminde inşa edilen, ilk Cumhuriyet valisinin konakladığı binanın satın alınabilmesi için sahipleri ile bir görüşme yapıldı. Ancak görüşmelerin olumlu sonuçlanmaması üzerine konuyu Kültür ve Turizm Bakanlığı'na aktaran Vali Düzgün, "kamulaştırın" talimatı üzerine düğmeye bastı. Bu durumda tarihi bina, emlak değeri üzerinden fiyatlandırılarak kamulaştırma yoluyla satın alınacak. Kamulaştırma yapılmasından sonra restorasyon çalışmalarına başlanacağı bildirildi.
Eski Türk evi özelliğini taşıyan Tarihi Kahraman Sağra Konağı'nın da kamulaştırılması kararlaştırıldı. Hissedarların vekaletini elinde bulunduran yetkili ile yapılan görüşmelerde uzlaşmaya varıldı. Aralık ayı içerisinde hisse devrinin yapılacağı, ardından restorasyon çalışmalarının yapılacağı belirtildi.
Eskipazar'da bulunan tarihi Osmanlı hamamlarının kurtarılması yönünde ilk çalışma başlatıldı. Buna göre acil olarak müdahale edilmesi düşünülen büyük hamamın onarım projesinin hazırlatılması için Trabzon Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü'ne yaklaşık maliyet çalışması yaptırıldı. Ordu Valiliği, konuyla ilgili Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan ödenek talebinde bulundu.
Taşbaşı Mahallesi'nde bulunan tarihi Menekşe Sokağı'nın tarihi dokuya uygun olarak 'sağlıklaştırılması' için açılan proje ihalesi 14 Kasım'da yapıldı. Yüklenici firma tarafından hazırlanan ve Bakanlığa teslim edilen projenin incelenmesi sürüyor. Menekşe sokaktaki tarihi özellik taşıyan 26 evden 9 adedinin tescilli, 17 adedinin yeni bina olduğu belirlenirken, tescilli binalara restorasyon, yeni binalara dış cephe giydirme yapılacağı kaydedildi. Proje kapsamında 800 bin liraya ihtiyaç duyulduğu belirtildi. Bu arada, Ordu Valilik binasının arkasında bulunan askerlik şubesi ile Nüfus Müdürlüğü'ne ait tarihi özellik taşıyan binaların Kültür ve Turizm Bakanlığı'na devredilmesi istendi. Atatürk'ün Ordu'ya gelişinde ziyaret ettiği bu binaların Kültür ve Turizm Bakanlığı'na devredilmesi halinde, Atatürk Müzesi'ne dönüştürüleceği öğrenildi. Yeni Şafak, 08.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
TARİHİ SU KEMERLERİ RESTORE EDİLİYOR
İzmir'in Selçuk İlçesi'nde tarihi
su kemerlerinin onarım ve restorasyonuyla ilgili ilk
etap çalışmaların tamamlandığı bildirildi. Bizans
döneminde Ayasuluk Tepesi üzerindeki St. Jean
Kilisesi ve çevresinde yaşayan halkın içme suyu
ihtiyacını karşılamak için yapılan ve 124 ayaktan
oluşan su kemerlerinin ayakta kalan bölümünde
başlatılan restorasyon ve onarım çalışmalarının,
Selçuk Belediyesi tarafından kentsel dönüşüm ve
yenileme proje kapsamında 3 yıldır yürütülen
çalışmaların ilk etabının tamamlandığı belirtildi.
Çalışmalar kapsamında, ilçe merkezindeki İstasyon
Meydanı'ndan Ayasuluk Tepesi'ne kadar uzanan su
kemerlerinden 14 ayağın derz onarımı, yüzey
temizlemesi ile kemerlerin tuğla onarımları
yapılırken, 77-78 ile 80-82 no.lu ayaklar arasındaki
su kemerlerinde faaliyetler tamamlandı. Yıllardır su
kemerleri üzerinde yuva yapan ve İlçenin sembolü
haline gelen leyleklerin yuvalarının korunması için
yaz aylarında ayakların alt bölümünde faaliyet
yürütüldüğü, göç mevsimi olan Ağustos sonrası ise
çalışmalara hız verildiği öğrenildi. Yeni Asır, 08.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
SALİHLİ'DE TARİHİ ESER OPERASYONU
Manisa'nın Salihli İlçesi'nde, Roma dönemine ait bir mezar stelini satmaya çalıştıkları tespit edilen 5 kişi tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Haber Ekspres, 08.12.2009 |
BİRGİ'YE YENİ KORUMA PLANI
Birgi Belediye Başkanı Cumhur Şener, tarihi dokusunu koruyan ender yerleşim birimlerinden olan beldede koruma imar planı üzerindeki çalışmaların sürdüğünü belirtti. Şener, 1996 yılında onaylanan koruma amaçlı imar planının yenilendiğini belirterek, "Koruma amaçlı imar planı revizyon işlemi ihale edildi. Ege Plan'ın aldığı ihale ile 2009-2010 yıllarını kapsayan çalışma yapılacak" dedi.
Haber Ekspres, 08.12.2009 |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
SABETAY SEVİ'NİN EVİ MÜZE OLUYOR
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Sabetay Sevi'nin İzmir'deki evinin müze yapılmasına sıcak baktığını açıkladı.
Kürt ve Alevi açılımlarının ardından Sabetayist açılımı için de düğmeye basıldı. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Türkiye'nin en gizemli topluluklarından biri olarak gösterilen ve her dönem tartışma konusu olan Sabetayistlerin lideri Sabetay Sevi'nin İzmir'deki evinin müze haline getirilmesine sıcak baktığını söyledi. Geçen ay İzmir'e gittiğinde Sabetay Sevi'nin evi olduğu söylenen bir binanın kendisine gösterildiğini ve buranın müze yapılması için destek istendiğini belirten Günay, "Agora'daki evi inceledim. Sabetay Sevi'nin evi olup olmadığı henüz bilinmiyor ancak ben de doğru olmasını temenni ediyorum. Bu tür tarihi kişiliklerin yaşadıkları yerlerin turizm mekanı haline getirilmesinde fayda var" dedi.
Sabetay Sevi kimdir? Sabetay Sevi'nin 1 Ağustos 1626'da dünyaya geldiği belirtiliyor. Sevi, 31 Mayıs 1665'te 39 yaşındayken Mesih olduğunu ilan etti. Sinagoglarda ateşli konuşmalar yapan Sevi'nin bu tavırları, Osmanlı'dan tepki gördü. Sevi'nin hayatı, Müslüman olması karşılığında bağışlandı. Aziz Mehmet Efendi adını alan fakat Müslümanlığı görünüşte kabul ettiği gerekçesiyle 1676'da Arnavutluk'a sürgüne gönderilen Sabetay Sevi, aynı yıl öldü. Sabetay Sevi Müslümanlığı kabul edince Yahudiler ondan yüz çevirirken, bazı aileler ona inanmayı sürdürdü ve onunla birlikte sürgüne gitti. Kapancılar, Yakubiler, Karakaşlar adıyla üç ayrı gruba bölünen Sabetaycılar, iç evlenmelerle bütünlüğünü korudu. Türkiye'de 60 bin civarında Sabetayist olduğu tahmin ediliyor. Sabah, Haber: Zafer Şahin, 08.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
SULUKULE ARTIK YOK
"Sulukule" olarak bilinen
Neslişah ve Hatice Sultan mahallelerinde Kentsel
Yenileme Projesi kapsamında gerçekleştirilen
yıkımlar tamamlandı. Sabah, 08.12.2009 Sabah, Haber: Bülend Yoldaş, 10.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
KAYA MEZARDA YAŞAM SAVAŞI
Fethiye'deki tarihi kaya mezarda 1.5 yıldan bu yana yaşayan 4 çocuk babası kanser hastası 63 yaşındaki Sabri Ertürk, yaşam savaşı veriyor.
Ailesiyle 20 yıldan bu yana görüşmediğini, Ankara'dan 6 yıl önce İlçeye gelip yerleşerek inşaat işiyle uğraşmaya başladığını anlatan Ertürk, daha sonra parasız kalınca tarihi Likya mezarında yaşam savaşı verdiğini söyledi. Fethiye kent merkezinde Kaya Caddesi üzerindeki kaya mezarında 1.5 yıldan bu yana yaşayan Ertürk’e geçen Temmuz ayında Antalya'da mide kanseri teşhisi konuldu. Kaya mezarına serdiği döşek üzerinde yatan, mide kanseri olduğu için sadece sulu gıdalarla beslenebilen Ertürk, gününün tamamını yatarak kaya mezarındaki evinde geçiriyor. Fethiye’deki yetkililerin kaya mezarda yaşadığını bildiğini söyleyen Sabri Ertürk, şöyle dedi: Radikal, 08.12.2009 |
![]() |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
TÜRK SANATI GÖRSEL ARŞİVİ HERKESE AÇILDI
2000 yılında
ABD’de kurulmuş olan Türk Kültür Vakfı, kültür
varlıklarımızın korunması, geliştirilmesi, dünyaya
tanıtılması ve bu alanda projelerin ve uluslararası
işbirliğinin desteklenmesi için çalışıyor.
Başlıkları arasında kültürel mirası korumak, eğitim
ve kültürel değişim var. Vakfın son günlerdeki en
büyük katkılarından biri de sanat tarihçisi Prof.Dr. Nurhan Atasoy’un 54 yıllık arşivi. Hürriyet, Haber: Deniz İnceoğlu, 08.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
ANADOLU'NUN EN BÜYÜK SÜLALE MEZARI BULUNDU
Denizli'de, antik kent Laodikya’da, Anadolu’nun en büyük toplu sülale mezarı bulundu.
Kazı Başkanı ve Pamukkale Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof.Dr. Celal Şimşek, mezarın MS 1’inci yüzyıldan 5’inci yüzyıla kadar sürekli kullanılan bir sülale mezarı olduğunu belirterek, şöyle dedi: “Anıtsal mezarda altta 31, üstte 31 olmak üzere 62 ölünün gömüldüğü tekneler mevcut. Her biri takı ve sikkeleriyle gömülen 62 kişilik bu mezardan başka, bölgede bu büyüklükte bir mezar yok. Mezarın yamaçta olması nedeniyle depremde üst katı tamamen çökmüş. Mezarda sayısız iskelet, 100’ün üzerinde kandil ve sikke bulundu.” Hürriyet, 08.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
TARİHİMİZ ÇÖKÜYOR
EKODOSD üyeleri yaptıkları haftasonu gezilerine devam ediyor. Dernek üyeleri bu haftasonu yaptıkları gezide Muğla’nın Milas İlçesi'ne giderek burada doğal güzellikleri inceleme fırsatı buldular. Doğal güzellikler içerisinde gezilerini fotoğraflar çekerek ölümsüzleştiren üyeler yaptıkları gezi sırasında Gölyaka Köyü'nde yapılan gezilerde Yediler Manastırı çevresinde tarihi duvarların çöktüğünü tespit ederek incelemelerde bulundular.
EKODOSD Başkanı Bahattin Sürücü , Gölyaka Köyü’nden, Beşparmak Dağları’na tırmanan insanların en büyük amacı, Yediler Manastırı’nı görmektir. Zeytin ve hayvancılıktan sonra, Köyün ekonomisine katkı yapan en büyük zenginlik Yediler Manastırı’dır. Yediler Manastırı’nı inşa edenler, doğal gnays kayalardan yararlanmışlardır. Yediler Manastırı’na gelen gruplar, yapıların arasında korkusuzca dolaşmaktadır. Ancak yeterli bakım olmayınca, tarih çökmüş ve duvar yerle bir olmuştur. Altında insanların kalmaması sevindirici, tarihin yıkılması ise çok üzücüdür. “ dedi.
Ayrıca yetkilileri göreve çağıran Sürücü sözlerine şöyle devam etti : “İlgili kurumların, aslında çok önceden yapması gereken iyileştirme çalışmalarını, ivedilikle hayata geçirmesi gerekmektedir. Acele edilmezse, pamuk ipliğine bağlı yüzlerce yıllık tarihi manastırdan geriye bir eser kalmayabilir. Daha da önemlisi, birçok insanın altından geçtiği surlar, bir gün çok üzücü durumlara neden olabilir. İyileştirme çalışmaları bitinceye kadar, Manastır içine ziyaretçi girişi engellenmelidir. Ziyaretçiler, manastırı karşıdan gören ve manzaranın çok daha güzel olduğu teraslardan izlemeleri sağlanabilir. Gelen ziyaretçilerin teraslara çıkarılmasını, Gölyaka Köyü’nün yerel rehberleri karşılayabilir. Bu durum ziyaretçilerin risksiz bir şekilde teraslara çıkmasını sağlar ve aynı zamanda yöre insanlarının ekonomisine katkı yapar. Ayrıca Manastır yakınlarında bazı kaya oyuklarına resmedilmiş, Hz İsa’nın doğumundan ölümüne kadar betimleyen freskler de bulunmaktadır. Tarihi zenginliğimiz olan freskler, her geçen yıl tahribat yaşamaktadır. Kaya oyuğundaki fresklerin korunması için, etrafına demir parmaklıkların yapılması yeterlidir. Gelen ziyaretçiler parmaklıkların arasından freskleri izleyebilir. İlgili kurumların bu konuya eğileceğini istiyoruz” Selçuk Bölge Haberleri, Haber: Kerim Uğur, 08.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
SURLARA BİTİŞİK 27 EV İSTİMLAK EDİLDİ
Diyarbakır'ın Sur ilçe belediyesince Diyarbakır surlarının gün ışığına çıkarılması amacıyla surlara bitişik ev istimlak edildi.
Sur Belediyesi'nden yapılan yazılı açıklamada, daha önce Fatihpaşa Mahallesi'nde surlara bitişik 16 evin istimlak edildiği hatırlatılarak, bu kapsamda aynı mahalledeki 27 evin daha istimlak edildiği belirtildi. İstimlak edilen evlerin sahiplerine istimlak bedellerinin ödendiği kaydedilen açıklamada, şöyle denildi: 'Tarihi surlara nefes aldırma çalışmaları kapsamında Mardinkapı ve Saraykapı çevresinde bulunan bugüne kadar toplam 216 evin istimlakı tamamlandı. Hava şartlarının elverişli olması dolayısıyla 27 ev daha istimlak edildi. Kalan 40 evin istimlak edilmesi halinde Mardinkapı'dan Saraykapı'ya kadarki bölümde tarihi surlara bitişik gecekondu kalmayacak. İstimlak edilen 27 evin sahiplerine 285 bin TL ödeme yapıldı. Bu evlerin boşaltılmasından sonra belediye ekiplerince evlerin yıkımı gerçekleştirilecek." Zaman, 07.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
![]() |
ANTİK KENT DEFİNE AVCILARININ HEDEFİNDE
Antalya'nın Demre İlçesi Yavı Köyü'ndeki Kyaenai Antik Kenti'nin kaçak kazı yapan kişilerce tahrip edildiği bildirildi.
Yavı Köyü Muhtarı Abdulah Kolak, Likya ve Roma kentleri içinde en çok lahit mezar bulunan bölge olan Kyaenai Antik Kenti'nin, define avcılarının hedefinde olduğunu ve buradaki eserlerin kaçak kazı yapan kişilerce tahrip edildiğini söyledi.
Denizden 1000, Yavı Köyü'nden 350 metre yükseklikteki antik kentin, Likya uygarlığının en önemli kentlerinden biri olduğunu ifade eden Kolak, tarihi MÖ 4. yüzyıla kadar dayanan Kyaenai'de bekçi bulunmaması nedeniyle lahit mezarlara, zarar verildiğini bildirdi.
Kolak, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın girişimiyle Antalya Özel İdaresi'nce antik kente ulaşım için yol yapım çalışmaları başlatıldığını belirterek ''Ören yerinin bekçisi olmadığından tiyatro ve mezarlar yağmalanıyor. Daha 10 gün önce kaçak kazı yapanlar jandarma tarafından yakalandı. Bakanlıktan burada bir bekçinin görevlendirilmesini talep ediyoruz'' dedi. Muhtar Kolak, bazı lahitlerin kapaklarının devrildiğini de kaydetti. Sabah, 07.12.2009 |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
HÜKÜMET YÖRESEL MİMARİYİ DESTEKLEYECEK
Bakan Demir, İller Bankası'nın statüsünün değişmesiyle ilgili çalışmaların devam ettiğini ve kurumun daha özerk bir yapıya kavuşacağını anlattı. Bakan Mustafa Demir, bir gazetecinin sorusu üzerine bakanlığın isminin değişeceğini, konunun Ocak ayıda bakanlar kurulunda görüşüleceğini ancak yeni isimlerinin henüz netleşmediğini ifade etti.
Bayındırlık ve İskan Bakanı Mustafa Demir'e Kayseri Valisi Mevlüt Bilici, önceki ziyaretlerinin yer aldığı fotoğraf albümü hediye etti. Habertürk,
07.12.2009
Mardin Evleri Projesi'için şehir halkının yaşam biçimi ve alışkanlıkları göz önüne alınarak konut tipleri tasarlandı. TOKİ'nin inşa edeceği bin 440 Mardin Evi, yöresel mimarinin özelliklerini yansıtacak ve binaların dış cepheleri, yörede yoğunlukla kullanılan Mardin taşıyla kaplanacak. Proje alanına ek olarak yine Mardin merkez Ensar, Saraçoğlu ve Evren mahallelerinde de kentsel dönüşüm projesi başlatılacak.
Diyarbakır Suriçi Kentsel Yenileme Projesi'nde ise tarihi surların içindeki gecekonduların tamamı yıkılarak, yerlerine turizm mekanları yapılacak. Sur bölgesi, Diyarbakır'ın tarihi dokusuna uygun bazalt taşlardan butik otel, kafeterya, lokanta gibi turizm mekanlarıyla donatılacak. Batman'ın tarihi Hasankeyf İlçesinin Ilısu Barajı'nın suları altında kalacak olmasından dolayı evlerini kaybedecek vatandaşlar için de TOKİ tarafından yöresel mimariye uygun evler yapılacak.
TOKİ, yeni Hasankeyf için 596 konut inşa edecek. Hasankeyfliler, üzerinde çalışılan 7 ayrı konut tipi arasından birini seçerek, mevcut evlerini peşinata sayarak, 20 yıl vade farksız taksitlerle yeni ev alabilecek. Vatan,
07.12.2009
Ilısu Barajı'nın suları altında kalma tehdidi
altındaki Hasankeyf'te, yeni İlçe merkezinin inşaatı
gelecek ay başlıyor. Radikal Gazetesi'nde yer alan
habere göre Batman Vali Yardımcısı Osman Varol,
"Baraj yapımından sonra yeni Hasankeyf gölün
kenarında olacak. Karşısında tarihi kale, içinde
müzesi olacak. Hasankeyf'in sembolü eserlerin
yeniden canlandırılması söz konusu. Aynılarının
kopyaları yapılacak ve kentin değişik yerlerinde
sergilenecek" dedi. Turizmdebusabah.com, 10.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
ANTAKYA VE ZEUGMA'YA RAKİP
Antik kentin ortaya çıkarılmasıyla Kahramanmaraş'ın mozaikleriyle anılacak bir kent haline geleceğini ifade eden Vali Tanılır, "Arkeolojik alanın açığa çıkarılması, ziyarete açılması Maraş'ı turizm alanında, kültür alanında birdenbire ülkenin gündemine taşıyacak, meraklılar açısından önemli bir destinasyon haline getirecek. Yani Antakya ve Zeugma'ya ilaveten Maraş da mozaik konusunda önemli yerler arasına girecektir" diye konuştu. Mozaiklerin bulunduğu yerlerin Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın desteğiyle kamulaştırıldığını ifade eden Tanılır, çıkarılacak mozaiklerin bir açık hava müzesinde sergilenmesini istediklerini belirtti. Tanılır, mozaik evlerde yaptığı incelemenin ardından restorasyon çalışmaları devam eden tarihi konakları gezdi. Kayabaşı Mahallesi'nde bulunan Kocabaş, Hastane Caddesi'nde bulunan Mahmut Arif Paşa ve Batıpark'ta bulunan Çuhadar Konakları'nı gezen Vali Tanılır, çalışmalar hakkında bilgi aldı. Konakların kentin kültür ve turizmine önemli katkılar yapacağını anlatan Tanılır, kentin kültür mirasına sahip çıkılması gerektiğini söyledi. Cumhuriyet,
07.12.2009
Kahramanmaraş'ta Doğu
Roma Dönemi'ne ait Germenicia Antik Kenti Yamaç
Villaları kalıntıları olan mozaiklere ilişkin
kamulaştırılma çalışmaları başladı. Kültür ve Turizm
Bakanlığı tarafından yapılan kamulaştırma ile
Bağlarbaşı Mahallesi 14 nolu parsel 91 bin TL ve
Dulkadiroğlu Mahallesi 4-5 nolu parseller ise 109
bin TL karşılığında sahiplerinden alındı. İl Kültür
ve Turizm Müdürlüğü tarafından başlatılan koruma
çalışmaları ile mozaiklerin güvenliği sağlanırken,
bir evde ise yıkım çalışmaları başladı.
Kahramanmaraş Valisi
Mehmet Niyazi Tanılır düzenlediği basın toplantısı
ve mozaikli evlerde yaptığı incelemelerin ardından
çalışmalar hakkında bilgiler verdi. Bu kentin ortaya
çıkartılmasıyla Maraş'ın mozaiklerle anılan bir
şehir haline geleceğini kaydeden Vali Tanılır,
çalışmaların ise ciddi bir emek ve gayret
gerektirdiğini ifade etti.
Bölgede çok sayıda evin
altında bu tür kalıntılar olduğunu dile getiren
Tanılır, bu eserlerin gün yüzüne çıkartılması ile
şehrin açık hava müzesi haline geleceğini işaret
etti. Alanın çok büyük olması nedeniyle Bakanlık, il
özel idaresi ya da belediye tarafından tamamının
kamulaştırılmasının mümkün olmayacağını dile getiren
Tanılır, yapılacak bir kentsel dönüşüm projesi ile
bölgenin turizme kazandırılacağını vurguladı.
Mozaiklerin bulunduğu
mahallelerin 70'li yıllar sonrasında göçler
nedeniyle sağlıksız bir yapılaşmayla karşı karşıya
kaldığını dile getiren Tanılır, "Burasının Doğu Roma
dönemi, Bizans dönemine ait Germenicia antik kenti
olduğu biliniyor. Zaman içerisinde bu kent ortadan
kalkmış ve 70 li yıllardan sonra gelen
vatandaşlarımız bu alana yerleşmişler. Burada
sağlıksız bir yerleşme var, inşallah belediyemizin
kentsel dönüşüm projesi çerçevesinde zamanla bu
alanı tamamen daha sağlıklı hale getirmemiz lazım.
Ayrıca şunu da belirtmek
istiyorum, Ne Kültür Bakanlığı, ne İl Özel İdaresi,
ne belediye, ne de sivil toplum kamulaştırma
konusunda bunun üstesinden gelemez. Ama kentsel
dönüşümü gündeme aldığımızda burada kamulaştırma
bedeli ödemeden vatandaşı ev sahibi yapmak suretiyle
taşımak mümkün hale gelecek. Biz buna rağmen kentsel
dönüşümü beklemeden bu kamulaştırmaları başlattık.
Şu ana kadar bakanlığımız 3 adedini finanse etti.
Bundan sonra da devam edecek. Çok sayıda çıkacağı
tahmin ediliyor. Bakanlığın kaynaklarına ilaveten,
il özel idaresi kaynaklarını devreye sokacağız,
emlak vergisi paylarını, artı ticaret odamız ve
belediyemiz katkı sağlayacak. İnanıyorum ki İMC
yöntemiyle de olsa kısa sürede burada kurtarılacak
alanlarda mozaikleri gün ışığına çıkaracağız" diye
konuştu.
Vali Tanılır, çıkartılan
eserlerin ise taşınmadan yerinde teşhir edilmesi
gerektiğine vurgu yaptı. Antakya ve Zeugma'daki
kalıntıların çıkartılarak müzelere getirildiğini
ifade eden Tanılır şunları söyledi: "Benim önerim
buradaki mozaiklerin çıkarılmadan yerinde teşhirinin
sağlanması, Yani bir açık hava müzesi oluşturulması.
Biliyorsunuz Antakya'da, Zeugma'da mozaikler
çıkartılarak müzeye taşınmış durumda. Bunların
yerinde teşhir edilmesinin daha sağlıklı olacağını
düşünüyorum. Biraz önce müze müdürümüzün ifade ettiği
gibi, burada bina kalıntıları da bulunursa kendi
ortamı içinde çok daha anlamlı hale gelecek. Tabi
bunları koruma yöntemleri var, üzerinin sundurmayla
örtülmesi, tabandaki mozaiklerin üzerlerinin de
kalın camlarla örtülmesi gibi. Yani böylece
eserlerimizin korunması sağlanacak."
Evi kamulaştırılarak 91
bin TL karşılığında alınan Musa Doğan ve Vali Mehmet
Niyazi Tanılır arasında ise ilginç bir diyalog
yaşandı. 1976 yılında buraya gelerek ev yaptığını ve
mozaikleri tespit ettiğini söyleyen Doğan, birçok
tarihi eser kaçakçısının kendisine gelerek
mozaikleri istediğini söyledi. "Mozaikleri
Ermenilere satacağıma gider devletim ne verirse
bereket versin der devletime veririm dedim" diyen
Doğan, "Böylece gidip şikayet ettim ve evim 91 bin
TL'ye kamulaştırıldı. Bin TL'de ödül verildi
ama bunun da 750 TL'si
maliye tarafından pul parası olarak kesildi" diyerek
esprili bir şekilde tarihi eserlere yönelik
duyarlılığını dile getirdi. Vali Tanılır, mozaik
evlerde yaptığı incelemenin ardından restorasyon
çalışmaları devam eden tarihi konakları gezdi.
Kayabaşı Mahallesinde bulunan Kocabaş, Hastane
Caddesi'nde bulunan Mahmut Arif Paşa ve Batıpark'ta
bulunan Çuhadar konaklarını gezen Vali Tanılır,
yapılan çalışmalar hakkında bilgiler aldı.
Konakların kentin kültür ve turizmine önemli
katkılar yapacağını işaret eden Tanılır, tüm şehrin
bu miraslara sahip çıkması gerektiğini söyledi. Kahramanmaraş Kent
Haber, 05.12.2009
|
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
AVRUPA'YI ŞOKE EDEN TOPLU MEZAR
Almanya'da 7 bin yıl öncesine ait bir toplu mezar bulundu. Arkeologlar toplu mezarda buldukları detaylar karşısında şoke oldu. Almanya'nın Herxheim Köyünde çoğu çocuk ve kadın yaklaşık 500 kişinin yamyamlık kurbanı olduğu ortaya çıktı. Arkeologlar Almanya'da bulunan toplu mezarın cilalı taş devrinde Avrupa'da yamyamlık kültürü olduğunun kanıtı olduğunu belirtti.
Herxheim'daki kazı çalışmalarını yürüten Bruno Boulestin, toplu mezarda buldukları kemiklerin yamyamlığa kanıt olduğunu söyledi. Boulestin kemiklerde kesik ve kırık izleri olduğunu, kurbanların öldürülüp yenilirken kemiklerin kesilmiş olabileceğini belirtti. Hürriyet, 07.12.2009 |
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
TATIŞ'IN ARKEOLOJİ MÜZESİ İKİ YILDIR ONAY BEKLİYOR
İzmir Özel Türk Koleji’nin kurucusu Bahattin Tatış’ın büyük oğlu Yavuz Tatış (62), Türkiye’nin en zengin tarihi eser özel koleksiyonlarını elinde bulunduruyor. Tatış, tarihi eser sevgisi yüzünden Turizm Bakanlığı’nın açtığı tercüman ve rehberlik kursunu da bitirdi, devlet davetiyle gelen prens, kraliçe düzeyinde önemli konuklara mihmandarlık de yaptı.
1993’te kendini arkelojiye veren Tatış, Türkiye’yi gezip 6 bin 500 tarihi eser toplayarak Bakanlıktan onaylı özel koleksiyon oluşturdu. Elindeki zengin koleksiyon için Arkeoloji Müzesi kurmayı planlayan Tatış bunun için Alsancak’ta dört tarihi ev satın aldı. Müzenin kurulması için sit kapsamındaki evler için hazırlanan projeyi belediye onayladı. Ancak projeye eklenen bir kapı yüzünden tadilat projesi hazırlandı ve yeniden onay için 1 Nolu İzmir Kültür ve Tabiat Varlıkları’nı Koruma Kurulu’na gönderildi. Tadilat projesine onay yaklaşık iki yıldır çıkmadı. Milliyet Ege, Haber: Bahri Karataş, 07.12.2009 |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
'YAZMALI ÇIPLAK' 525 BİN LİRAYA SATILDI
Antik A.Ş.’nin 259’uncu müzayedesinde ilk kez görücüye çıkan müze kalitesindeki tablolar, hatlar, Osmanlı antikaları, mücevherler, oryantalist ve ünlü Türk ressamlarının eserleri satışa sunuldu.
Swissotel’de gerçekleştirilen, Turgay Artam’ın yönettiği müzayedede, 250’yi aşkın eser arasında Türk resminde ekol oluşturan Nazmi Ziya’nın “Kırık Çam” konulu baş yapıt çalışması, Feyhaman Duran’ın “Yazmalı Çıplak” adlı tablosu ve natürmortları, İbrahim Çallı’nın “Beyaz Elbiseli Kız” ve “Manolyalar” konulu iki eseri ilk kez görücüye çıktı. Duran’ın “Yazmalı Çıplak” adlı eseri 525 bin TL’ye alıcı bulurken, İbrahim Çallı’nın “Beyaz Elbiseli Kız” adlı eseri 410 bin, “Manolyalar” adlı çalışması ise 320 bin TL’den satıldı. Boğaziçi’ni en iyi tasvir eden renk ustası Halil Paşa’nın “Göksu Deresine Bakış” ve “Çengelköy” konulu yapıtları, Sami Yetik’in “Orman Yolu” eseri ile Hoca Ali Rıza, Şefik Bursalı, Naci Kalmukoğlu, Ziya Keseroğlu, Turgut Zaim, Hamit Görele gibi önemli ressamlara ait eserlerin de satışa sunulduğu müzayedede Halil Paşa’nın “Göksu Deresine Bakış” adlı eseri 725 bin TL’den alıcı buldu.
Hürriyet, 07.12.2009 |
![]() |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
![]() |
TARİHİ EVİ KEPÇEYLE YIKTILAR
Bodrum Gümüşlük’te bulunan ve ABD’de yaşayan bir Türk turizmciye ait olan koruma altındaki 200 yıllık tarihi ev perşembe gecesi yıkıldı.
Gözaltına alınan 34 yaşındaki kepçe operatörü Cengiz Kalman, “İki kişi gelip parasını sabah vereceklerini söyleyerek evi yıkmamızı istedi. Ben de yıktım” dedi.
ABD´nin California eyaletinde oturan Ergun Berksoy´un sit alanında yer alan, 600 metrekarelik bahçe içindeki tek katlı, denize sıfır konumdaki 200 yıllık tarihi evi, geçen Perşembe günü saat 23.00 sıralarında kepçe ve balyoz darbeleriyle yıkıldı. Çevredekiler, gece yapılan yıkımdan rahatsız olarak durumu jandarmaya bildirdi. Bunun üzerine jandarma ekipleri, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu´ndan onaylı evin izinsiz olarak yıkıldığını belirleyerek, kepçe operatörü Cengiz Kalman ile iki yardımcısını gözaltına aldı. Gözaltına alınan kepçe operatörü Kalman ifadesinde, “İki kişi gelip, paramızı sabah vereceklerini söyleyerek, inşaata başlayacakları için evi gece yıkmamızı istedi. Evin kime ait olduğunu bilmiyorduk” dedi. Jandarmanın ifadelerine başvurduğu üç şüpheli savcının talimatıyla kontrollü olarak serbest bırakıldı. Hürriyet, Haber: Yaşar Anter, 07.12.2009 |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
NOEL BABA'DAN HASILAT REKORU
Antalya’nın Demre İlçesi'ndeki Noel Baba Müzesi ve
Myra antik kentini bu yılın 11 ayında 775 bin 283
kişi ziyaret etti, 3 milyon 994 bin TL gelir elde
edildi. Hürriyet,
07.12.2009
Wedding City
Antalya adlı şirketin Genel Müdürü Gülseren
Özdemir, 3 yıldır üzerinde çalıştığı Uluslararası
Noel Baba Evlilik Şöleni için Kültür ve
Turizm Bakanlığı'nın onay vermesinin ardından
projesini hayata geçirdi. Noel Baba Müzesi'nde
evlenmek için başvuran Sedat ve Elena Muacir ile
Romen Vasile Nistor ve Rodika Vlad çiftine,
Antalya'daki bir yerel mankenlik ajansından
gelinlik ve damatlık giyen 8 çift eşlik etti. Hürriyet, Haber: Göksel YAPAR- Ahmet ACAR, 07.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
SANATIN BİR BAŞKA TARİHİ
İçinden tarih sözcüğü geçen kitaplara milletçe bakışımız malum. Biraz soğuk, biraz resmi, biraz da ezberci... Lakin bu işin başına sanat kelimesini kondurunca iş biraz daha renkleniyor, içine çekiyor. Sosyolog, küratör Ali Akay'ın deyişiyle "sanat tarihi; sıra dışı bir disiplin". Bu farklılığın kattığı bakışlar ise uzun uzun yazılacak cinsten. Evvela bildiğiniz sanat tarihi anlayışlarını bir süreliğine unutun. İngiliz yazar, ressam, sanat eleştirmeni Julian Bell'in hazırladığı Sanatın Yeni Tarihi (NTV Yayınları) adlı yaklaşık 500 sayfalık kitap, 21. yüzyıl için sanatın yeni bir hikayesini anlatıyor. 'Ufuk', 'Medeniyete Biçim Vermek', 'Değişen Hakikat', 'Sanayinin İvmesi', 'Atılım/Çöküş' gibi bölüm başlıkları bile eserin farklılığını, 'ağır, sıkıcı' yazıların yokluğunu ele veriyor. Sanat tarihini ele alış biçimi, dili ve üslubuyla okuru hemen avlayan kitapta 372 sanat eserinin fotoğrafı yer alıyor. Bell dünya sanat tarihinin zenginliğini anlatmak için yaptığı bu zorlu görsel seçimi 'hilelerle dolu bir cambaz ipinde yürümeye' benzetiyor. Bell sanat tarihine önem vermesinin nedenini şöyle yorumluyor: "Beni olağanüstü şeylere ve onları yapan insanlara yakınlaştırıyor olması."
1952 doğumlu Julian Bell, Türkiye'de pek tanınmayan bir isim. İngiltere'de City and Guilds Londra Sanat Okulu'nda sanat tarihi dersleri veriyor. Sergiler açıyor, New York Review of Books, The Guardian gibi gazete ve dergilerde sanat ve kitap eleştirileri, makaleler yazıyor. Bell kitapta, tarih öncesinden başlayarak günümüze "Sanat nedir ve nerede başlamıştır? Neden sanat yaparız ve sanat neden değişir?" gibi soruların peşine düşmüş. Bu koşturmacadan da yeni bir sanat tarihi hikayesi devşirmiş. Önceki sanat tarihlerinin izlediği yolu tercih etmeyen Bell, okurun düşüncelerini sorgulayacak, onu aydınlatacak bağlantılarla yoluna devam ediyor. Sanat tarihini kronolojik bir şekilde ele alan yazar bunu yaparken bir başlık açıyor, daha sonra İtalya'dan İran'a, Almanya'dan Rusya'ya, Türkiye'den Suriye'ye uzanan ülke ülke geçişler yapıyor. Dünya sanat tarihinde önemli yeri olan tablolara, minyatürlere, heykellere, kubbelere, modern eserlere uğruyor, bazen de es geçiyor. Eserler hakkında bilgi vererek, eleştirilerini, beğenilerini okurla paylaşıyor. Böylece ağır yazılardan arınmış metinler ortaya çıkıyor.
Bell, 'okurların kendi hikayelerini oluşturabilmeleri için bir temel sunmayı' hedefliyor. Önsözde kitabın amacı için ise 'dünya sanat tarihindeki nesneler ve konular hakkında bir dizi sonuca ulaşmaktansa, bunlara genel bir giriş yapmak' diyor. Kitabın orijinal adı Mirror of the World (Dünyanın Aynası), yazarın yapmak istediği "sanat çalışmaları gizli kalmış gerçeklikleri açığa çıkarabilir" fikrine denk düşüyor. Zaman, Haber: Musa İğrek, 07.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
TARİHİ ÇARŞI GÜN YÜZÜNE ÇIKIYOR
Çorum'un İskilip İlçesi'ndeki tarihi çarşı gün yüzüne çıkıyor. 200 yıllık geçmişe sahip olan ve içerisinde tarihi çeşmeler ve çok sayıda yapılı barındıran İskilip Çarşısı restore edilerek turizme kazandırılacak.
Çorum Valiliği, İskilip Kaymakamlığı ve İskilip Belediyesi tarafından yürütülen restorasyon çalışmalarının ilk etabı 2010 yılı Temmuz-Ağustos aylarında bitirilmesi hedefleniyor. Çorum Valisi Mustafa Toprak tarihi çarşıyı gezdi. İçerisinde ayakkabıcılar, semerciler ve dikiciler esnafının bulunduğu çarşı hakkında Vali Toprak'a İskilip Kaymakamı Mehmet Yılmaz ve Belediye Başkanı Numan Sezer bilgi verdi.
İskilip Belediye Başkanı Numan Sezer, tarihi çarşıda 1 ay önce başlatılan restorasyon çalışmaları ilk etabının 2010 yılı Temmuz-Ağustos aylarında sona ereceğini söyledi. İlk etapta ayakkabıcı esnafının bulunduğu 24 işyerinin restorasyonun yapılacağını dile getiren Başkan Sezer, bu çalışmanın 450 bin TL'ye mal olacağını açıkladı.
İkinci etapta Kaya mezarları ve İskilip Kalesi'nin restore edileceğini anlatan Sezer, çalışmaların son aşamasında tarihi çarşının önünde kalan belediye binasını da yıkacaklarını sözlerine ekledi. Vali Mustafa Toprak ise, tarihi dokusuyla Türkiye'nin sayılı merkezleri arasında yer alan İskilip'teki restorasyon çalışmalarına Valilik olarak destek verdiklerini açıkladı.
200 yıllık geçmişe sahip olan çarşının turizme kazandırılması ile birlikte ilçedeki turizm hareketliğinin artacağına işaret eden Vali Toprak, İskilip'in Safranbolu ve Beypazarı'na rakip olacağını sözlerine ekledi. Çorum Kent Haber, 07.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
KIRK YILLIK BEDRİ RAHMİ ESERLERİ LAZERLE KESİLİP
VİNÇLERLE TAŞINDI
Vitali Hakko, 1934'te Şen Şapka isimli mağazasıyla iş dünyasına girdi. Uzun yıllar şapka sattı. Şapkanın modası geçtikten sonra da eşarp. Markasına da Vakko ismini verdi. İlk mağazasını 1962'de İstanbul Beyoğlu'nda açtı. Yıllar içinde Vakko Türkiye'nin sayılı moda markalarından biri haline geldi.
Hürriyet Pazar, Haber: Hakan Gence, 06.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
ABD'NİN İLK BAŞKANINA AİT MEKTUP REKOR FİYATA SATILDI
ABD'nin ilk başkanı George Washington'a ait bir mektup 3.2 milyon dolarlık rekor fiyata satıldı.
Ünlü müzayede evi Christie's tarafından New York'ta düzenlenen müzayedede, Washington'un 1787 yılında, kuzenine yazdığı dört sayfalık imzalı mektup 3.2 milyon dolara alıcı buldu. Mektubun 1.5-2.5 milyon dolar aralığında satılması bekleniyordu.
Başkan olmadan önce kaleme aldığı mektupta Washington, Amerikan Anayasasının imzalanmasının sıkı destekçisi olduğunu yazıyor.
Öte yandan şair Edgar Allen Poe'ya ait iki eserin de rekor fiyata satıldığı bildirildi. Şairin 1827 yılında yayımlanan ilk şiir kitabı “Tamerlane and Other Poems”in ilk baskısının 662 bin, 1849'da iki sayfa üzerine el yazısıyla yazdığı dizelerin de 830 bin 500 dolara satıldığı kaydedildi. Hürriyet, 06.12.2009 |
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
ANTİK KENTTE TOPLU KONUTA DUR!
Kültür ve ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu, TOKİ’nin Isparta’nın Yalvaç İlçesi'ndeki konut projesini durdurdu. TOKİ’nin 92 daire yapmak istediği bölge, Anadolu Ay Tanrısı Men’e adanmış tapınağın ve Hristiyanlığın en eski kutsal mekanlarından Psidia Antiocheia antik kentinin güzergahında bulunuyordu.
Radikal, Haber: Mehmet Erçakır, 06.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
TROYA MÜZESİ'NE ADIMLAR ATILIYOR
Çanakkale'de Troya Müzesi'nin yapılmasının planlandığı alanda başlatılan kurtarma kazılarında, müzenin yapımına engel teşhis edecek buluntuya rastlanmadı.
Haber Ekspres, 06.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
MİLAS'TA TARİHİ ESER OPERASYONU
Muğla'nın Milas İlçesi'nde 186 parça tarihi eser ele geçirildi, 1 kişi gözaltına alındı. Milas Jandarma Komutanlığı ekiplerince yapılan istihbarat çalışmasında, H.T'nin (52) elindeki tarihi eserleri satmaya çalıştığı bilgisine ulaşıldı. Bunun üzerine zanlıyla irtibata geçen jandarma ekipleri, alıcı gibi davranarak tarihi eserleri 50 bin TL karşılığında almayı kabul ettiklerini söyledi. Ören beldesinde belirlenen buluşma noktasında zanlıyı gözaltına alan jandarma, Roma ve Bizans dönemlerine ait olduğu tespit edilen çok sayıda bronz sikke ve takı malzemelerinden oluşan toplam 186 parça tarihi eseri ele geçirdi. Bu arada, gözaltına alınan H.T'nin yazar olduğu öğrenildi. Yeni Asır, 05.12.209 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
GLADYATÖRLERE BÜYÜK İLGİ
Muğla Müzesi'nde üç yıl önce açılan, Yatağan'da kömür çıkarma çalışmaları sırasında bulunan ve aralarında “Truva” filmine konu olan Aşil'in de olduğu yedi gladyatörün mezar taşlarırının sergilendiği özel salonu 35 bin kişi ziyaret etti.
Müdür Şevki Bardakçı, valilik ve Mermerciler Derneği'nin özel salon oluşturduklarını, duvarlara o dönemin savaşlarını gösteren fotoğraflar koyup ışıklandırdıklarını belirtti, “Gladyatörlerin yaşamlarını, dövüşlerini ve yaşadıkları heyecanlı sahneleri, o çağın atmosferi içinde ziyaretçilere sunmayı hedefledik. Gladyatör salonumuzda Roma döneminde ün yapmış Khrysos, Vitalius, Khrysopteros, Amarios, Eumolos, Droseros ve Akhilleus adlı savaşçıların mezar stelleri sergileniyor” dedi. Hürriyet Ege, Haber: Cavit Akgün, 06.12.2009 |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
TABLOSU MİLYONLAR EDİYOR, MÜZESİ ZİYARETÇİ BEKLİYOR
'Mavi Senfoni' tablosu, 2,2 milyon TL'ye satılınca geniş kitlelerce tanınan Ressam Burhan Doğançay'ın Taksim'deki müzesi, ziyaretçi bekliyor. Bütün Türkiye'nin konuştuğu tablo satışından sonra müzenin de büyük ilgi görmesi bekleniyordu; ancak beklenen olmadı!
Ünlü ressam Burhan Doğançay'ın "Mavi Senfoni" adlı tablosu 2,2 milyon TL'ye satılınca büyük olay oldu. Sanat sayfalarının rutin müzayede haberi, birden gazetelerin manşetlerine taşındı. Doğançay, bir gecede yaşayan en pahalı Türk ressamı oldu. Medyanın Doğançay'a ilgisi bir hafta sürdü. Usta ressam ilk günler tablosunun astronomik fiyatı sebebiyle haber olurken, sonra bu tablonun yeni sahibi merak edilmeye başlandı. Nihayet o da bulundu. Mavi Senfoni'yi Murat Ülker satın almıştı. Biraz da bu isim üzerinden haberler yapıldı.
Sanat çevrelerinde büyük ses getiren bu satış serencamı, Mavi Senfoni tablosunu ve Doğançay ismini, daha geniş kitlelere duyurdu. Doğançay ve resimleri, artık sadece resim galerilerinde ve koleksiyonerlerin evlerinde değil; kahvede, işyerlerinde ve Anadolu'da da konuşulmaya başlandı. Sokaktaki insan onu "Resmi milyonlar eden ressam" namıyla tanıdı.
Ancak medyanın ve sokağın bu ilgisi ressamın adını taşıyan Burhan Doğançay Müzesi'ne yansımadı. Doğançay, tabloları Avrupa'nın önemli müzelerinde sergilenen, ünlü koleksiyonerlerde eserleri bulunan dünya çapında bir Türk ressamı. Üstelik resimlerinin ve heykellerinin sergilendiği bir müzesi var İstanbul'da.
Ünlü ressamın kişisel müzesi çok merkezî bir yerde, Beyoğlu'nda ulaşımı oldukça kolay bir güzergahta bulunuyor. (Tarlabaşı Caddesi üzerinde, Ömer Hayyam otobüs durağının gerisinde.) İstanbulluların ve yerli-yabancı turistlerin mutlaka önünden geçtiği bir bina Doğançay Müzesi. Fakat, ziyaretçisi o kadar az ki! Müze çalışanları duruma bir hayli üzülüyor. Komşuları olan bakkal bile daha birkaç hafta evvel gelmiş müzeye. Çocuğunu gezdirmek için. Müzenin yetkilisi Önder Taşyürek, "Satıştan sonra ziyaretçi sayısında bir değişiklik oldu mu?" sorumuza "Akın akın gelmek gibi bir durum olmadı. Ama burayı çok arayan oldu. Özellikle basından. Umutluyuz, insanlar en azından Doğançay'ın ismini duydu. Biz sokağın başına bir tabela asmak istiyoruz. Eğer belediye izin verirse bu tabelanın büyük etkisinin olacağını düşünüyoruz." şeklinde cevap veriyor. Anlaşılan, vatandaş Doğançay'ı, resmini ve parasını çok konuştu ama müzesini henüz ziyaret etmedi.
Doğançay Müzesi'nin az sayıda ziyaretçisi; sanat çevreleri ve okul grupları. Güzel sanatlar fakültelerinin öğrencileri kadar ilköğretim öğrencileri de geliyor buraya. Gezdikten sonra bir de atölye çalışması yapıyorlar müze içinde. Doğançay Müzesi her yıl İstanbul'daki ilköğretim okulları arasında bir resim yarışması yapıyor. Jüride Burhan Doğançay bizzat bulunuyor. Öğrenci ziyaretleri sırasında eğer müzedeyse, onlarla özel olarak görüşüyor, atölye çalışmalarına katılıyor da. Fakat tüm bunlara rağmen sanat meraklıları, koleksiyonerler ve öğrenciler dışında, mesela vatandaş Kemal pek uğramıyor bu müzeye.
Müzede, Mavi Senfoni yok elbette. Ancak Doğançay'ın bütün dönem eserlerinden derlenmiş geniş bir koleksiyon var. Doğançay Müzesi ressamın kendi imkanlarıyla satın aldığı ve restore ettirdiği 150 yıllık eski bir bina. 4 katlı. En üst katında Doğançay'ın kendi odası var. Diğer üç katta ise sırasıyla ilk dönem, orta dönem ve son dönem çalışmalarından oluşan eserleri. Müzenin bir katı babasına ayrılmış. Doğançay, resim yapmayı subay olan babasından öğrenmiş. Soyut çalışmalara ise Amerika'ya diplomat olarak gittikten sonra, yani 50 yıl önce başlamış. Genellikle duvar metaforunu kullanıyor. Müzede de 1960-70-80 ve 90'lı yıllarda yaptığı duvar tabloları var. Yani 2,2 milyon dolara satılan Mavi Senfoni tablosunun öncesi ve sonrasında yaptığı çalışmaları burada görülebiliyor. İsteyenler giriş katta çay ve kahve içebiliyor. Ücretsiz. Bu sırada Doğançay hakkında yazılmış kitapları ve katalogları inceleyebiliyor. İsterse bunları müze mağazasından satın alabiliyor. Tabloların afişlerinden ve heykellerin minyatürlerinden de edinebiliyor. Zaman Cumaertesi, Haber: Gülizar Baki, 05.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
SIRRI PAŞA KONAĞI YENİDEN DOĞACAK
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, 19. yüzyıla ait İzmit’in en önemli tarihi miraslarından biri olan Sırrıpaşa Konağı’nı restore edip, kente kazandırmak için verdiği büyük mücadeleden galip çıktı. Tarihi binayı kamulaştıran Büyükşehir Belediyesi, aslına uygun olarak yeniden yapılmasını sağlayacak ihaleyi de gerçekleştirdi.
Büyükşehir Belediyesi 2008 yılında konağın rölove, restitüsyon ve restorasyon projelerini hazırladı. Projeler Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından onaylandı. 2004 yılında ayyaşların çıkardığı yangında önemli ölçüde zarar gören Sırrıpaşa Konağı’nın daha fazla yıpranmaması için Büyükşehir, güvenlik önlemlerini arttırdı, konağın yanına, içerisindeki orijinal malzemelerin korunması amacıyla bir de konteynır koydu.
Özgür Kocaeli, 04.12.2009 |
![]() |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
TARİHİ TALAN ETTİLER |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
PARİS'TE MÜZELER KAPANIYOR
Paris müze çalışanlarının grevi Versailles Sarayı ve Louvre Müzesi’ne de sıçradı ve iki müze de Perşembe günü kapılarını ziyaretçilere kapadı. Paris’teki grev nedeniyle pek çok diğer müze ve turistik alan çarşamba günü kapanmıştı. Paris’in en çok turist çektiği Noel tatili döneminde, Kültür Bakanlığı’nı zor durumda bırakan grevin ne zaman sona ereceği belirsiz. Bakan Frederic Mitterand’la görüşmeye oturan yedi sendika, uzlaşma sağlanamayınca grev kararı almıştı. Sorun, hükümetin kamu hizmetlerinde tensikat kararı alması ve emekliye ayrılan personelin yerine yenilerinin istihdam etmemesi üzerine patladı. Radikal, 04.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
TARİHİ KÖPRÜYE REKOR FİYAT
İngiltere'de tarihi bir köprü rekor fiyata satıldı. Başkent Londra yakınlarındaki Thames Nehri üzerinde bulunan köprü, 1 milyon 660 bin dolara alıcı buldu. 18. yüzyıldan kalma köprüden geçiş ücretleri, Kraliyet Kararnamesi'yle vergi kesintisi olmadan sahibine kalıyor.
Thames Nehri üzerindeki Swinford Köprüsü tam 250 yıllık. Köprünün en önemli özelliği özel mülkiyet olması ve sahibinin Kraliyet Kararnamesi'yle istediği geçiş ücretini alabilmesi... Bu gelir vergiden de muaf tutuluyor.
Londra'da açık artırmaya çıkarılan tarihi köprü 1 milyon 660 bin dolara alıcı buldu. Yeni sahibinin adı açıklanmayan köprüden yılda 4 milyon dolayında araç geçiyor. Köprünün yıllık geliri 320 bin dolar civarında bulunuyor. Sahibi bu geliri vergi kesintisi olmadan alıyor.
Köprünün bakımından sorumlu olan yeni sahibi, geçiş ücretlerinde istediği değişikliği de yapabilecek. Bölge sakinleri, köprüyü yerel yönetimin satın almasını istedi. Ancak, fiyat çok yüksek olduğu için, bu mümkün olmadı.
Küresel krizden en fazla etkilenen ülkelerin başında gelen İngiltere, aralarında köprüler ve Manş Tüneli'nin de bulunduğu kamu varlıklarını satmayı planlıyor. Trt/Haber, 04.12.2009 |
![]() |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
554 YILLIK TERSANE MÜZE OLACAK
İstanbul'un Osmanlı hakimiyetine girmesiyle, Fatih Sultan Mehmet'in gemilerini Haliç'e indirdiği bölgede kurulan Haliç Tersanesi yaşayan müze olacak.
İstanbul Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Prof.Dr. İdris Bostan, İstanbul Deniz Otobüsleri İşletmesi, Denizcilik Müsteşarlığı ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ile tersaneyi müzeye dönüştürmek için çalışıyor. Tersanenin en önemli varlıklarından, üç taş havuz, başlarındaki kitabeler ve bekçi kulübeleri aslına uygun olarak restore edilecek. Havuzlarda Osmanlı'nın kullandığı kürekli, yelkenli ve buharlı gemileri temsilen aynı teknolojiyle gemiler inşa edilecek. Müzeyi gezenler, tarihi bir teknenin nasıl yapıldığını görecek, geminin içini gezebilecek. Aynı zamanda havuza su doldurup boşaltma işlemi de eskiden nasıl yapılıyorsa, öyle yapılacak. Bazı gemilerin inşasıyla ilgili belgeler de toplanarak sinevizyonlarla müzeyi gezenlere sunulacak. Yenikapı'daki metro kazısı sırasında ortaya çıkan Theodosius Limanı'nın batık gemileri de burada sergilenecek.
Eski adıyla Tersane-i Amire,
şimdiki adıyla Haliç Tersanesi'nin, Unkapanı Köprüsü
ile Alibeyköy arasındaki sahil şeridinde, 40-45 bin
kişi çalışıyor, yılda 150 gemi üretiyordu.
Teknolojik gelişmeler ve filodaki büyüme dikkate
alınarak ilk olarak Valide kızakları inşa edildi.
1787'de İtalya'daki Vezüv Yanardağ'ından gemilerle
getirilen volkanik taşlarla, 19'uncu yüzyılda üç
havuz yapıldı. 14, 28 ve 32 bin metreküplük havuzlar,
yeraltından tünellerle birbirine bağlı. İlk mühendislik okulu Mühendishane-i Bahri-i Hümayun, şimdiki adıyla İstanbul Teknik Üniversitesi, 1773'te Haliç Tersanesi'nde gemi mühendisi yetiştirmek için kuruldu. Cumhuriyet döneminin ilk gemileri burada üretildi. Tersanede şimdi şehir hatları gemilerinin bakımları yapılıyor. Hürriyet, Haber: Şenol Coşkuner, 04.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
![]() |
YENİ TURİZM MEKANI AFYONKARAHİSAR
Afyonkarahisar İl Kültür ve Turizm Müdürü Ali İhsan Narlı, 11 tescilli evin restorasyon projesinin yapıldığını ve proje bedeli olarak 63 bin 340 TL ödeme yapıldığını söyledi.
Yapılan bu çalışmaların Kültür ve Turizm Bakanlığından sağlanacak ödenek durumuna göre, proje kapsamında önümüzdeki yıllarda da devam edeceğini ifade eden Narlı, şöyle konuştu: Ntvmsnbc, 04.12.2009 |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
TROYA CANAVARININ FOSİLİ ÇANAKKALE'DE ÇIKTI
Çanakkale'nin Ezine İlçesi'ne bağlı Kumburun Köyü yakınlarında 11 yıl önce deniz kıyısında bulunan fosilin, Troya mitolojisinde yer alan "Troya Canavarı' olduğu iddia edildi. Bölgedeki kazı çalışmalarını yürüten heyetin başkanı Doç.Dr. Rüstem Aslan, Ezine'nin Kumburun Köyü yakınlarında 11 yıl önce bir fosil bulunduğunu anımsatarak, fosilin kaya üzerindeki dişlerinin, milattan önce 6. yüzyılda bulunan ve üzerinde Herakles'in Troya Prensesi Hesione'yi Troya Ketosu'ndan (Canavar) kurtarma sahnesinin anlatıldığı betimlemeye oldukça benzediğine dikkati çekti. Doç.Dr. Aslan, "Özellikle fosil buluntularıyla en az 4 bin 500 yıllık Troya mitolojisinin oluşum evrelerinin yeniden anlatımında, Homeros dönemi ile bu dönemden önce, insanlarının mitolojiyle bütünleştirip, birleştirip yeniden yorumladıklarını artık daha net bir şekilde anlayabiliyoruz' diye konuştu. Yeni Şafak, 04.12.2009 |
![]() |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
MARDİN'DE BULUNAN ALTINLAR KIRK HARAMİLERİN ÇIKTI
Mardin'in Kızıltepe İlçesi Sürekli Köyü'nde kanalizasyon çalışması sırasında bir kepçeye takılan küpün içinde 5 Ekim 2009 günü altın bulunmuştu. Bölgede güvenlik önlemleri alanıp, sürdürülen kazı çalışmalarında 3 küp altın, altın ve gümüş sikkeler ile tarihi takılar ortaya çıkarılmıştı. Mardin Müzesi'nde eserleri inceleyen uzmanlar, altınların bulunduğu Sürekli Köyü'ne 5 kilometre mesafede bir vadide kurulan Çıldız Köyü'nün Kürtçe'de 'Kırk Hırsız' veya 'Kırk Haremi' anlamı taşıdığını söyledi.
Bulunan altın ve ziynet eşyalarını incelyen sanat tarihçisi Mehmet Deniz, altınların Kırk Haramilere ait olmasının çok yüksek bir ihtimal olduğunu söyledi. Deniz, "Altınlar çetelerin faaliyet gösterdiği bir bölge olan tarihi İpekyolu üzerindeki Sürekli Köyü'nde bulundu. Bu köy zamanında Mezopotamya'daki ticaret merkezlerinin güzergahında olan bir yer. Bulunan altın sikkeler ve ziynet eşyaları tek bir döneme ait olmadığı için yani bir toplama sonucu ortaya çıkan bir servet var ortada. O nedenle kişisel servet niteliği zayıf. Yaptığımız çalışma sonunda edindiğimiz tahminlere göre bu hazine soygunlarla toplama bir servet olduğudur" dedi.
Bulunan 500'e yakın kültür varlıklarını müze bünyesindeki laboratuarda tek tek inceleyerek restorasyondan geçiren Mardin Müzesi'ndeki görevli restoratör-konservatör Vural Züngör, Kırk Haramilere ait olan ve 700 ile bin yıllık altın sikkelerin hiçbir zarar görmediğini ancak gümüş sikkelerin ise oksitlenmeden dolayı hafif zarar gördüğünü kaydetti. Altın sikkelerin bulunduğu Sürekli Köyü'nün civarındaki Çıldız Köyünün anlamına da dikkat çeken Züngör, "Sürekli Köyü'ne 5 kilometre uzaklıkta bir vadide kurulan başka bir köy var Onun ad ise Çıldız. Çıl, Kürtçe'de kırk, 'dız' ise hırsız harami anlamına geliyor. Bu da Kırk Haramiler çetesinin burada faaliyet gösterdiğini bölgeye daha sonra isimlerinin verildiğini gösteriyor" dedi.
Mardin Müze Müdürü Müdürü Nihat Erdoğan, kazıda ortaya çıkan hazineyi müzede sergilemek için çalışmalarının devam ettiğini belirtti. Edoğan, her gün çok sayıda insanın kanalizasyon kazısında bulunan bu altın sikke ve tarihi takıları görmek için müzeyi ziyaret ederek kendilerine sorduğunu söyledi. Hürriyet, 05.12.2009 |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
TEK BİR ÇİVİ YOK
Selçuklular döneminde inşa edildiği tahmin edilen, sırf ahşaptan yapılmış bu camii yüzyıllar boyunca çürümedi ve hala ibadete açık.
Nasıl oluyor da bu kadar uzun süre, yıpranmadan ayakta kalabiliyor? Bunun nedenini Tüm Mühendisler ve Mimarlar Birliği Platformu Genel Başkanı Mimar Remzi Kozal şöyle açıklıyor: "Ahşabın uzun süre dayanabilmesi için kestane ağaçlarının kesim zamanı, kurutulması ve işlenmesi çok önemli. Bu bina, dönemi itibari ile bir mimari şaheser olmasının yanı sıra, kültür ve turizm açısından da bir Dünya Kültür Mirası olarak önem taşıyor."
Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr. Gül Akdeniz ise bu çalışma ile yeni bir çığır açılacağı görüşünde. "Üniversitelerimizde mimarlık tarihi derslerinde en eski 450 yıllık ahşap binalar anlatılırken, bu çalışma ile birlikte yeni bir çığır açılacak ve artık 800 yıllık ahşap binalar anlatılmaya başlanacak."
Hasbahçe Göceli Mezarlığı içerisinde, Vakıflar Genel Müdürlüğü mülkiyetinde bulunan camii; ilçenin mezarlığı olarak kullanılan alanın ortasında yer alması nedeniyle, halk arasında "Mezarlık Camii" olarak da biliniyor.
"Göceli" kelimesi aslında "göç eli"nden geliyor. Yani bu dünyadan göç edenlerin (ölenlerin) bulunduğu, ahiret hayatını sürdürdüğü yer anlamında kullanılıyor.
Camii, Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Yüksek Kurulu'nun 16 Mayıs 1986 tarih ve 2289 sayılı kararıyla, korunması gerekli Taşınmaz Kültür varlığı olarak tescil edildi.
Tek Bir Çivi Bile Kullanılmamış! - Yapı tamamen ahşaptan ve metal çivi
kullanılmadan yapılmış.
Mimar Kozal, caminin yapılış tarihi ile çeşitli görüşlerin olduğunu söylüyor: "Samsun Müze Müdürü Mustafa Akkaya, Uluslararası Kazı Sonuçları Sempozyumu nedeniyle 1990 yılında Ankara'ya gelen Newyork Cornell Üniversitesi Dendrokronoloji Uzmanı Prof. Peter lan Koniholm'a camiyi tanıttı. Özellikleri bir hayli dikkatini çeken Koniholm, sempozyumdan hemen sonra asistanları ile birlikte Samsun'a geldi ve Göceli Camii'nde gerekli incelemelerde bulundu. Yapılan değerlendirmelerde; camiinin 1206 yılında yapıldığı; giriş kısmındaki revakın 1335 yılında ilave edildiği tespit edildi. Ayrıca caminin restorasyonu sırasında ise taşıyıcılardan birisinde Arapça harflerle 592 (Miladi 1195) tarihine rastlandı."
Göceli Camii hakkında bir başka rivayet ise Karadeniz'den donanması ile bölgeye gelen ve buraya yerleşen bir hükümdarın bu camiiyi yaptırmış olması... Ancak hükümdarın ismi bilinmiyor. Ntvmsnbc, 04.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
KABE ANAHTARI MÜZAYEDEDE
Portakal Sanat ve Kültür Evi, Osman Hamdi Bey, Hattat Aziz Rufai, tezhip sanatçısı Mihriban Sözer Kredin ve eski İzmir Belediye Başkanı Ahmet Piriştina'nın koleksiyonlarının da yer aldığı 'Özel Koleksiyonlar Müzayedesi' düzenliyor.
Osman Hamdi Bey'in 31 eserinin de aralarında bulunduğu müzayedede 264 eser katılımcılara sunulacak. 13 Aralık'ta Portakal Sanat ve Kültür Evi'nde yapılacak müzayedede Fethi Naci anısına bir dayanışma müzayedesi de gerçekleşecek. Fethi Naci'nin yazar arkadaşlarının imzalayacakları birer eserlerinden elde edilecek gelir, Naci'nin eşine verilecek. Süleyman Seyyid'in Karpuzlu Natürmort'unun 900 bin TL'den açık artırmaya sunulacağı müzayedenin en dikkat çeken eseri ise Abbasi Halifesi Reşid Billah Elmustansır tarafından yaptırılan 1226 tarihli Kabe anahtarı. Günümüze 59 adeti ulaşan Kabe anahtarlarından 54'ü Topkapı Sarayı'nda muhafaza ediliyor. Fiyat biçilmeyen anahtar teklif usulüyle müzayedeye arz edilecek. Portakal Sanat ve Kültür Evi'nin sahibi Raffi Portakal dün yapılan tanıtım toplantısında 264 eserden yüzün üzerinde eserin bizzat kişilerden veya ailelerinden alındığını belirtti. Zaman,
04.12.2009
İstanbul'da
bir evden çıkan ve dünyadaki bilinen 59 Kabe
Anahtarı'ndan biri olan bu anahtarın değeri
ölçülemiyor. Müzayedede satışa çıkacak her eser için
bir fiyat belirlenmiş olmasına karşın, Kabe
Anahtarı'nda fiyat tamamen alıcının inisiyatifine
bırakıldı.
Hürriyet,
06.12.2009
PS'den yapılan açıklamada, "Kurumumuz, 196 numaralı anahtarı satışa sunmayı sakıncalı bulmuştur. Görülen lüzum üzerine satıştan çekilmiştir." denildi. Son birkaç gündür medyanın büyük ilgi gösterdiği 800 yıllık anahtarın satışının durdurulması kafalarda soru işareti bıraktı. PS tarafından basılan müzayede kataloğunda Abbasi Halifesi el-Muntasır tarafından 1226 yılında yaptırıldığı belirtilen anahtar için 'paha' biçilemiyordu. Bu yüzden de anahtara fiyat konulmamış, teklif usulüyle satışa arz edilmişti. Türk-İslam Eserleri Müzesi uzmanlarının anahtarın, 'Kabe anahtarı' olduğu yönünde raporu bulunuyordu. Yaşanan son gelişmeler üzerine müze yetkilileri, anahtarı tekrar incelemek için geri istedi.
13 Aralık'ta Conrad Otel'de gerçekleşecek müzayedede ressam Osman Hamdi Bey'in ailesine ait eserler de yer alıyor. Yine Türk resminin ustaları Süleyman Seyyid'in, Hoca Ali Rıza'nın, Halil Paşa'nın tabloları, hattat Aziz Rufai'nin ailesine ait hat koleksiyonu ile vefat eden eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Piriştina'nın koleksiyonundan Nedim Günsür şaheserleri de bulunuyor. Zaman, Haber: Abdullah Kılıç, 08.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
GALATASARAY POSTANESİ KÜLTÜR MERKEZİ OLDU
Galatasaray'daki eski postane binası Galatasaray Üniversitesi tarafından Galatasaray Üniversitesi Kültür ve Sanat Merkezi'ne dönüştürüldü.
Galatasaray Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Ethem Tolga, 6 Aralık'ta açılacak olan merkezin Galatasaray'ın tüm değerlerinin toplumla buluşmasını sağlayacağını söyledi. Galatasaray Kültür ve Sanat Merkezi'nin ilk katı eğitim, ikinci katı spor temalı kalıcı sergilere ayrılırken, en üst katta geçici sergilere yer verilecek. Merkezde Ali Sami Yen'in aile albümü, Özdemir Asaf'ın el yazmaları ile kulüple ilgili yayınlardan örnekler de sergilenecek. |
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
DİVRİĞİ ULU CAMİİ KORUMA ALTINDA
Sivas'ın Divriği İlçesi'ndeki Divriği Ulu Camii ve
Darüşşifası'nın çevre düzenlemesi çalışmaları
kapsamında, tarihi yapının etrafındaki binaların
kamulaştırılması için çalışmalar sürüyor.
Kamulaştırmanın tamamlanmasının ardından haziran
veya temmuz aylarında 52 yapının yıkılmasının
planlandığı, yıkım yapılacak alanda tarihi eser
kalıntıları olup olmadığına yönelik arkeolojik kazı
çalışması da yapılacağı, daha sonra çevre
düzenlemesine yönelik çalışmaların başlayacağı
belirtildi.
Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası'nın etrafındaki
mülklerin kamulaştırılması için yapılacak
harcamaların, Sivas İl Özel İdaresince karşılanacağı
kaydedildi.
UNESCO'nun ''Dünya Kültür Mirası'' listesinde Türkiye'den 9 doğal ve kültürel varlık arasında ilk 3'te yer alan, ''Görmeden Ölmeyin'' sloganıyla tanıtımı yapılan Ulu Camii ve Darüşşifası, özgün mimarisi, estetik, kültürel ve evrensel değeriyle 13. yüzyılda kadın-erkek eşitliğini de simgeleyen bir anıt olarak nitelendiriliyor. Avrupalı bilim adamlarınca ''Anadolu'nun El-Hamrası'' olarak görülen tarihi yapı, mimari yapısıyla başta sanat tarihçileri olmak üzere mimar ve mühendisleri büyülüyor. Ntvmsnbc, 03.12.2009
Kamulaştırmaya veya belirlenen mülkiyet bedeline razı olmayanlar için Kıymet Takdir ve Uzlaşma Komisyonu mahkemeye gidecek. Olası bir mahkeme sürecinin yaklaşık 2 ay sürmesi bekleniyor. Kamulaştırmanın tamamlanmasının ardından Haziran veya Temmuz aylarında 65 bin metrekare alanda bulunan 52 yapı yıkılacak. Sivas Hürdoğan, 11.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
SİVASLI'DA TARİHİ ESER OPERASYONU
Uşak’ın Sivaslı İlçesi'nde jandarma ekipleri düzenledikleri operasyonda 10 adet tarihi eser, bir kalaşnikof silah ve bir adet av tüfeği ile 2 adet tabanca ele geçirdi.
Edinilen bilgiye göre Sivaslı İlçesine bağlı Eldeniz Köyü’nde jandarma ekipleri tarihi eser kaçakçılığı yaptığı iddia edilen iki kişiye yönelik operasyon düzenledi. Savcılıktan alınan arama kararı ile Ö.U.(35) ve H.C.(49)’ye ait ev ve işyerlerinde arama yapan jandarma, 10 adet bronz obje, 1 adet 7,62 mm çapında Kalaşnikof piyade tüfeği fişeği, 1 adet 16 cal. el yapımı tek kırma av tüfeği, 2 adet parçaları sökülmüş kuru sıkı tabanca ele geçirdi. Olayla ilgili soruşturma devam ediyor. Uşak Kent Haber, 03.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
![]() |
150 YILLIK TARİHİ BİNAYI MİMARLAR ODASI SATIN ALDI
19. yüzyıldan günümüze kadar ulaşan, kentimizin ender güzellikteki tarihi yapılarından biri daha kurtarıldı. İzmit kent merkezindeki, orijinal halini büyük oranda koruyan en önemli tarihi yapılardan biri olan Alemdar Caddesi Levent Ersoy Sokak’taki binayı Mimarlar Odası satın aldı.
Özgür Kocaeli, 02.12.2009 |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
SAMSUN LİMANINDA BİR AMAZON
Samsun Limanı'na gelenleri 12 metrelik Amazon heykeli karşılıyor. Mendireğin yan tarafında yükselen mızraklı kalkanlı kadın heykeli, antik çağda gemicilere karayı gösteren efsanevi Rodos heykelini çağrıştırıyor.
Büyükşehir Belediyesi, tarihte Samsun civarında yaşadıklarına inanılan savaşçı Amazon kadınları için 40 bin metrekare alana yayılan bir park yapıyor. MÖ 1200 yıllarından itibaren Karadeniz kıyılarına yerleşen Amazonların, Thermedon Çayı yakınlarında kurdukları Themiskyra kentinde yaşadıkları tahmin ediliyor. Samsun, 02.12.2009 |
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
![]() |
700 YILLIK TARİHİ SU KABI ELE GEÇİRİLDİ
Erzurum'un Hınıs İlçesi'nde Jandarma ekiplerince alınan bir ihbar sonucu yaklaşık 700 yıllık bir tarihi eser yakaladı.
Son aylarda yaptıkları başarılı operasyonlarla gündeme gelen Hınıs jandarması, yeni bir başarıya daha imza attı. Edinilen bilgilere göre, bir ihbarı değerlendiren jandarma ekipleri, Hınıs İlçesine bağlı Yaylakonak Köyü'nde bir evde arama yaptı. Yapılan aramada, tarihi özelliklere sahip su kabı ele geçirildi. Jandarmanın ele geçirdiği su kabının yapılan incelemesi sonucunda Selçuklu sonrası döneme ait yaklaşık 700 yıllık bir geçmişe sahip olduğu belirlendi. Mevcut özellikleri ile kültür ve tabiat varlıkları koruma kanunu kapsamında müzelik değere sahip olduğu, belirlenen su kabına paha biçilemedi.
Su kabının üzerinde Farsça ince işlemeli şiir yazılı olduğu, değer biçilemeyen tarihi eserin müzeye teslim edileceği öğrenildi. Olayla ilgili soruşturma başlatıldığı öğrenildi. Erzurum Gazetesi, 02.12.2009 |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
DÜNYANIN İLK 'ASTRONOMİ OKULU' RESTORE EDİLDİ
Türklerin Anadolu'daki ilk dönemlerinde astronomiyle uğraştıklarının ipuçlarını veren Kırşehir Cacabey Medresesi, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce restore edildi.
Dünyanın ilk astronomi okulu olarak adlandırılan 13. yüzyıl Selçuklu mimarisinin karakteristik özelliğini cephe ve köşelerde bulunan sütunlar oluşturuyor. Toplam 3 adet olan bu sütunlar, roketin ateşleme ve fırlatma halini gösteriyor. Anadolu Selçuklu eserlerinden kapalı avlulu medreseler grubuna giren Cacabey Gökbilim Medresesi'nin avlusunda bulunan kuyu ve üzerindeki aydınlık fenerinin, yıldızları incelemek için yapıldığı düşünülüyor. Koni ve küre şeklindeki sütun düzenlemeleriyle medrese mimarisinde bir ilki oluşturan Cacabey'de 8 adet eğitim amaçlı öğrenci odası bulunuyor. Vakıflar Genel Müdürlüğü, yapının restorasyonunu 6 yılda tamamlayarak 2007'de ziyarete açtı. Zaman, Haber: Aslıhan Aydın, 02.12.2009 |
![]() |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
ANTİK KENTTE MAYIN TEMİZLEME
Karkamış Antik
Kenti'nde bulunan 663 bin 800 metrekarelik alanda
mayınların temizlenmesi ihalesine katılan 15 yerli
ve yabancı firmanın arasından 1 milyon 111 bin 111
lira teklifle ihaleyi kazanan Nokta Yatırım İnşaat
şirketi, mayınlı alan yerinin geçen hafta teslim
edilmesinin ardından 5 Aralık Cumartesi günü
Karkamış Antik Kenti'nde 25 kişiyle çalışmalara
başlayacak. İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Cafer Yılmaz da iş
teslimini gerçekleştirdiklerini ifade ederek,
şunları kaydetti:
Muhammen bedeli 2 milyon 754 bin TL olan ihaleyi 1
milyon 111 bin 111 TL ile en düşük teklif veren
Nokta Yatırım'ın kazandığı 21 Ekim 2009 tarihinde
açıklanmış ve kesinleşen ihale kararı tüm firmalara
yazılı olarak bildirilmişti.
Cumhuriyet, 01.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
'KÖTÜLÜK ÇİÇEKLERİ'NİN ORİJİNAL BASKISINA 775 BİN EURO
19. yüzyılın önemli Fransız şairlerinden Charles Baudelaire'in "Kötülük Çiçekleri" (Les Fleurs du Mal) kitabının imzalı orijinal baskısı, açık artırmada 775 bin euroya (yaklaşık 1,8 milyon TL) satıldı.
Fransa'nın başkenti Paris'teki Drouot Otelindeki açık artırmada, şaire ait 180 adet mektup, kitap ve eşya toplamda 4 milyon 50 bin euroya satıldı. Cnn Türk, 01.12.2009 |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
ANKARA BİR GÜNDE 500 YIL YAŞLANDI! Anadolu Medeniyetleri Müzesi Müdürlüğü'ne bağlı olan Ankara Roma Hamamı Örenyeri, 1931 yılında Çankırı Caddesi'nin yapımı sırasında açığa çıkan mimari kalıntılarla arkeolojinin gündemine girmiş, aralıklarla devam eden kazılarda önemli eserler çıkartılmıştı.
Anadolu Medeniyetleri Müzesi Müdürü Melih Arslan,
Roma Hamamı'nda yapılan kazılarda bulunan muskanın,
hem Türkiye'deki arkeoloji açısından, hem de
Ankara'nın tarihi bakımından önemli bir buluntu
olduğunu, eserle birlikte Ankara'nın tarihinin 500
yıl daha eski olduğunun anlaşıldığını söyledi.
Akşam, 01.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
"KÖPRÜYÜ KİLİTBAHİR'E YAPAMAZLAR"
Kilitbahir-Sarıçay
arasına yapılacağı bildirilen Çanakkale Köprüsü’nün
tarihi nedenlerle gerçekleşemeyeceği iddia ediliyor Vatan, 01.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
HIZLI KALKINAN ÇİN'İN KÜLTÜREL MİRASI YOK OLUYOR
Şinhua ajansının haberine göre, Devlet Kültür
Mirasları İdaresi,
Çin'de son zamanlarda hızlanan inşaat, altyapı
ve yol çalışmaları nedeniyle ülkedeki birçok kültür
mirasının tahrip edildiğini ve kalıntılarının yok
olduğunu açıkladı. Cnn Türk, 01.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
HARVARD'DA 13 MİLYON, BOĞAZİÇİ'NDE 375 BİN KİTAP
Aslında öyle çok fazla rakama da ihtiyacımız yok.
Memleketimizin entelektüel atmosferi, bu atmosferden
gazetelere, dergilere,
televizyon ekranlarına yansıyan son derece kısır
tartışmalar, neyin ne olduğunu gayet iyi gösteriyor.
Kitaplarla ve kütüphanelerle kurduğunuz ilişkiyle
yakından ilgili bir atmosfer bu. Çünkü, neresinden
bakarsanız bakın kitap ve kütüphane, en azından
zihinsel gelişmişliğin somut göstergesi. Oysa,
bizdeki durum içler acısı.
Hürriyet, Haber: Sefa Kaplan, 01.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
RESTORASYONLAR UZMANLAR TARAFINDAN YAPILACAK
Mudurnu Diyanet Vakfına ait Yıldırım Beyazıt Camii altında bulunan Kuran Kursu’nun restore edilmesi için gerekli çalışmaların Bayram sonrasında başlanacağı belirtildi. Mudurnu Müftüsü Arif Cevlek uzun yıllardır tam olarak hizmet veremeyen ve atıl durumda kalan Kuran Kursunda ne gibi bir Restorasyon çalışmasının uygulanması gerektiği üzerinde çalışmanın Bayram sonrasında yapılacağını belirtti. Cevlek, Restorasyon çalışması için bir uzman getireceklerini ifade ederek, daha sonrasında gerekli kaynak için Ankara ya gidilerek gerekli yerlerle görüşmelerin yapılacağını belirtti.Cevlek, Restorasyon sonrasında bu binaların Yurt hizmeti vermesi konusunda bir düşünce içersinde olduklarını belirtti. Bolu Olay, 01.12.2009 |
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
![]() |
KRALİYET AKADEMİSİ ARŞİVİNİ DÜNYAYA AÇTI
İngiltere Kraliyet Akademisi, 350. kuruluş yıldönümü şerefine, arşivini ilk kez internet üstünden dünyaya açtı.
Akademi sitesinde, Isaac Newton’ın mektuplarından, Mozart’ın çocukken dehasının tespit edilmesi amacıyla girdiği tıbbi testlere verdiği yanıtlara ve Stephen Hawking’in kara deliklerle ilgili çalışmalarını anlattığı yazılarına dek birçok tarihi belge var. Dünya’nın en eski bilimsel kurumu sayılan akademide, toplam 1770 bilimsel çalışma bulunuyor. Hürriyet, 01.12.2009 |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
KADİFEKALE'NİN SIRRI ÇÖZÜLÜYOR
Yeni Asır, 01.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
MARMARAY'LA ESKİ ZAMANLARA YOLCULUK
Yapımına 2004 yılında başlanan Marmaray Tüp Geçit Projesi dördüncü yılında. Proje; Demiryollar Limanlar ve Hava Meydanları Ulaştırma Genel Müdürlüğü (DLH), Japon yüklenici firma Taisei Corporation, Gama-Nurol Ortaklığı ve Avrasya Müşavirlik firması gibi birçok yerli ve yabancı firma tarafından yürütülüyor. Marmaray Tüp Geçit Projesi, Avrupa yakası ile Asya yakasını raylı sistem ile deniz altından bağlamayı ve böylelikle yüksek kapasiteli toplu taşımayı amaçlıyor. Başlangıç noktası Halkalı ile son durak Gebze arasındaki 76 kilometrelik mesafede ulaşımın 185 dakikadan 105 dakikaya ineceği belirtiliyor.
Evrensel, Haber: Yasemin Şahin, 01.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
'SUDAKİ UMUT' TARİHİ UNUTTU
Radikal, 30.11.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
100 MİLYON DOLARLIK WARHOL
Üstünde kovboy
giysisi, elinde silahıyla Elvis Presley gücünün
doruğundayken resmedildi. Andy Warhol bu resmi
kopyalamak istediği için kolaylıkla affedilebilirdi.
Ancak bu Warhol’la ilgili sıradışı olan şey, resmin
tek olması. Sanatçının yüzlerce kopyası olan diğer
baskılarının aksine, Sekiz Elvis/Eight Elvises
olarak isimlendirdiği bu eserinden sadece bir tane
mevcut. Bu nedenle de, hem de ekonomik krizin dip
yaptığı bu dönemde, ismi açıklanmayan bir alıcı, bu
baskıyı özel bir satışta 100 milyon dolara satın
almak konusunda ikna oldu. Bu da Warhol’u doğrudan,
tüm zamanların en pahalı ilk 10 sanatçısı listesinin
başına oturtuyor.
Taraf, 30.11.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
KAYSERİ KALESİ KÜLTÜR MERKEZİ OLACAK
Tarihî Kayseri Kalesi'nin yapılacak yeni düzenleme ile kültür merkezine dönüştürüleceği bildirildi. Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki, yaptığı açıklamada, Kayseri’nin model bir şehir olduğunu, rutin belediye hizmetleri dışında kentin sosyal hayatını canlandırmak için de çalışma yaptıklarını belirtti.
|
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
ANTİK KAZIDAN EN GENİŞ FESTİVAL CADDESİ ÇIKTI
Denizli'deki Laodikya antik kent kazılarında, Anadolu'daki en geniş tören ve festival caddesi ortaya çıkarıldı. Laodikya Antik Kenti Kazı Heyeti Başkanı ve Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof.Dr. Celal Şimşek, Stadyum Caddesi'nde bulunan portikus (festival ve tören) caddesinin 15 metre genişliğinde olduğunu söyledi. 2009 yılı kazılarında, kentin ana güzergahını oluşturan stadyum caddesindeki kazılara ağırlık verdiklerini belirten Şimşek, bu caddenin 110 metrelik bölümünü kazdıktan sonra tören ve festival caddesine ulaştıklarını anlattı. Prof.Dr. Şimşek, şunları kaydetti: "Tören caddesinin 50 metrelik kısmını açtık. Gelecek yılda da kalan 50 metreyi kazarak ayağa kaldıracağız. Laodikya'da böylece, Suriye Caddesi, Stadyum Caddesi, Efes Caddesi ve Tören Caddesi ile güzel bir gezi parkuru oluşturmuş olacağız." Sabah, 30.11.2009 |
![]() |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
'RHODIAPOLIS' HAYIRSEVERİNİ ARIYOR
Yaşadığı
dönemde, yıkılan Likya kentlerini onaran,
kazandığını halka veren, kızlara çeyiz parası,
öğrencilere burs dağıtan, yaşlılara ve yoksullara
yardım eden Opramoas, kendi mezarını ayağa
kaldıracak hayırseverleri bekliyor. Trt/Haber, 30.11.2009 |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
700 YILLIK HAMAMDA ZEHİRLENDİLER
Kastamonu'nun Taşköprü İlçesi’nde geçen hafta restorasyonu tamamlandıktan sonra hizmete giren 700 yıllık Muzaffereddin Bey Hamamı’na giden 7 kişi, bir süre sonra buhar odasında bulundukları sırada içeri sızan karbonmonoksit gazından baygınlık geçirerek zehirlendi. Kendilerini dışarı atan ve yoğurt yedirilen 7 arkadaş hayati tehlikeyi atlattı. Hürriyet, Haber: Hüseyin Doğan, 30.11.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
OSMANLI'NIN TRAKYA'DAKİ EN ESKİ SERAMİKLERİ BULUNDU
Edirne'nin Zindanaltı mevkisindeki sur kazılarında, Trakya'daki en erken Osmanlı dönemine ait seramik örnekleri ortaya çıkarıldı.
Edirne Müze Müdürü Hasan Karakaya, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Edirne Valiliği ve Edirne Belediyesi'nin desteğiyle temmuz ayında başladıkları arkeolojik kazıları 9 uzman ve 28 işçiyle sürdürdüklerini söyledi. Cnn Türk, 29.11.2009 |
![]() |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Ölü doğmuş bir projenin cenazesi (Devam): İKİBİN(S)ON |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
İSTANBUL 2010'DAN İSTİFA EDENLER HAKSIZ MI?
İstanbul, 2010 Avrupa Kültür Başkentliğine görkemli bir açılışla adım atıyor.
Açılış 16 Ocak tarihinde 3 bin 500 kişinin katılacağı bir davetle Sütlüce Kongre Merkezi'nde. Sütlüce Kongre Merkezi'nde Yekta Kara'nın yönetimindeki etkinlikten sonra Haliç kıyıları şenlenecek.
Alibeyköy'den Sarayburnu'na kadar bir “ses ve ışık” gösterisi yapılacak.
Aynı dakikalarda İstanbul'un altı noktasında “eş zamanlı” konserler düzenlenecek.
Açılışla ilgili bu ayrıntıları Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Yürütme Kurulu Başkanı Şekip Avdagiç'in ağzından dinliyoruz geçen gece.
Açılış görkemli gibi ama İstanbul 2010'un arkasında yatan gerçekler ne yazık ki farklı.
Avdagiç ile buluşmamızdan birkaç gün önce Yürütme Kurulu'ndan önemli istifalar yaşanmış. Önce yukarıda saydığım etkinliklerden sorumlu olan Serhan Ada, etkinliklerin İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı Kültür A.Ş'ye ihale edilmesi nedeniyle istifa ediyor.
Kültür A.Ş. İle ilgili bir parantez açmak istiyorum.
İki yıl önce yaz aylarında Kültür A.Ş'nin düzenlemiş olduğu Uluslararası Boğaziçi Festivali'nin organizasyonu tam bir fiyaskoydu.
Dünyaca ünlü orkestra şefi Zubin Mehta'nın Aya İrini'deki konserinden tutun, Açık Hava Tiyatrosu'nda altında “kum torbalarının” olduğu sahneye kadar her şey feci özensiz, kalitesizdi.
Serhan Ada'nın etkinliklerin “sanatsal kalitesi”nden kuşku duyarak istifa etmesi anlaşılabilir.
Yürütme Kurulu'ndaki istifalara gelince.
İstifa edenlerin biri Kültür Bilincini Geliştirme Vakfı Başkanı Faruk Pekin.
Diğeri ise Tarih Vakfı eski Başkanı Halim Bulutoğlu.
Her ikisi de gerçek kültür insanları.
Bulutoğlu, İstanbul'un 2010 Avrupa Kültür Başkenti olması yolunda ilk adımların sivil girişim tarafından başlatıldığını ancak bugün gelinen noktada STK'ların hiçbir ağırlığı kalmadığı görüşünde.
DEVLETİN PARASI KİME TESLİM “Ajansın yasasında yer almasına rağmen zamanla STK'lar tasfiye edildi. Meydan devletin kurumlarına kaldı” diyor.
Faruk Pekin de aynı görüşte.
Ajansa göndermiş olduğu mektupta bakın ne diyor: “2010 yılında belki büyük sanat etkinlikleri düzenleyebiliriz. Ama esas önemli olan kamu, yerel yönetimler ve sivil toplum arasında yaratmamız gereken ortak çalışma ilkeleridir. Bir yönetişim planıdır. Ne yazık ki bu gerçekleşmedi.”
“Avrupa Kültür Başkentleri” fikrinin temelinde de bu var zaten.
Kamu, yerel yönetimler ve sivil toplum arasında işbirliği.
Ama görünen o ki biz bunu başaramadık.
Halim Bulutoğlu'nun dikkat çektiği gibi Bütçe ve İhale Komisyonu da sivillere kapatılmış.
Ajansa “devletin parası ancak devletten gelenlere teslim edilir” görüşü hakim.
Böyle bir mantıkla açılış etkinlikleri İBB'nin Kültür A.Ş'ye verilmesi doğal elbet.
Bulutoğlu bununla ilgili “İstanbul için dünyanın ve Türkiye'nin önemli organizasyon şirketlerini yarıştırmak yerine işi bir belediye şirketine bıraktık”.
KALICI BİR ŞEY YOK Haksız mı?
Eğer böyle bir yarışma olsaydı kazanan İstanbul olmayacak mıydı?
Hızla ve plansız büyüyen İstanbul'un geleceği için bir “yönetişim modeli”ni hayata geçirmeyi başaramadık.
Peki İstanbul 2010'dan geriye kalıcı bir şey başardık mı?
Örneğin 2013 yılında Avrupa Kültür Başkenti ünvanına hak kazanan Marsilya harıl harıl bir “Akdeniz Medeniyetleri Müzesi” projesini hayata geçirmekle meşgul.
Bir müzeden vazgeçtim.
Ajansın yasasında yer alan AKM, Rami Kışlası ve Maslak Kültür Merkezi'ne ne oldu?
2010 yılında hiçbiri hayata geçmemiş olacak.
Yıkılmadan yenilenmesine karar verilen AKM ne yazık ki hukuki süreç nedeniyle yenilenemeyecek.
Maslak Kültür Merkezi yerine ise Turkmall bambaşka bir proje geliştirecek.
Bulutoğlu'nun dediği gibi “Göğsümüzü gere gere 2011 yılına devredeceğimiz büyük mirasın yerinde yeller esiyor.” Hürriyet, Yazı: Gila Benmayor, 29.11.2009
Gila Benmayor’un “İstanbul 2010’dan istifa edenler haksız mı?” yazısını (Hürriyet, 29 Kasım 2009 Pazar) okuyunca, 2010 Kültür Başkenti konusundaki son umut kırıntılarım da yok oldu gitti.
Hele göstermelik açılış şenliklerinden başka kalıcı tek bir girişim olmadığını okuyunca durum billurlaştı. Demek ki, başkent günlerinden, belleğimizde sadece konserler, havai fişek gösterileri kalacak, ileriki kuşaklara, kütüphaneler, konser salonları göstereceğimize, o gece yaşadıklarımızı anlatacağız. Tam şarka göre bir yalancı ihtişam. Tam şark aldatıcılığının cilacı anlayışı.
Gila Benmayor’un yazısından anladığıma göre, açılış görkemli, gerisi yok. Tek doğru isim Yekta Kara. Gerisinin o kalitede devam edeceğini sanmıyorum.
İçeriği olmayan bu ses ve ışık gösterilerinden bıktım. Zaten bir etkinlik programında, ses ve ışık gösterisi maddesini gördüğümde, gerisinin nasıl olduğunu tahmin edebiliyorum.
Başkent olma hayalinin başladığı dönemlerde, projelerin STK (Sivil Toplum Kuruluşları) tarafından gerçekleştirileceği açıklanmıştı, gelin görün ki durum tersine dönmüş, bu işler artık RTK (Resmi Toplum Kuruluşları) tarafından gerçekleştirilecekmiş.
Merkezci anlayışı yıllardır değişmeyen köhne anlayış, devletin parası gene devlete gitsin, yabancıya gitmesin.
* * *
Hayatında evin ve gazete dışında en çok zamanını geçirdiğin yer neresi diye sorulsa, düşünmeden cevap veririm.
İKSV’nin girişimiyle başlayan Maslak Kongre ve Kültür Merkezi’nde...
Her bakanla birlikte gerçekleşeceği ham hayallerine bile kapıldığım oldu.
Artık oranın da, asıl amacına uygun, gerçek işlevini yerine getirecek biçimde tamamlanmayacağını bilecek kadar akıllandım.
AKM’ye zaten dokunulamayacak, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da, bir konuşmasında, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Bey’e (Günay) buranın yıkılmasını söylediğini açıkladı.
Ben binanın yıkılıp yıkılmamasını tartışmıyorum, bir tek konser salonumuz yok, opera binamız yok, modern bir Resim ve Heykel Müzesi’ne yatırım yapılmıyor, bırakın yeni kütüphane binalarını, eski binalara bile gereği kadar para verilmiyor.
2010 Kültür Başkenti yetkililerinin açıklamalarından tatmin olmadım. Konserler, ses ve ışık gösterisi için, 2010’u mu bekliyoruz? Başka başkentlerdeki çalışmaları, bizim yetkililer gördü mü acaba? Sanmıyorum. Örnek alırlardı. Ayrıca daha karar veremediğimiz bir durum var.
Biz bu başkent seçilme işini yabancılara göre mi tasarlıyoruz, yoksa kendimiz için mi?
Birinci anlayış, bunun kendimiz için olması. Ancak öylesine bir konser salonu yaparız ki, dünya mimarlık dergilerinde yayınlanacak, övgüler toplayacak bir kütüphane kurarız ki, o zaman bizim de yabancıların da ilgisini çekebiliriz.
İkisi de olmadığına göre biz henüz amacı tespit edilmemiş çalışmalar yapıyoruz.
Bizim tek örnek olacağımız husus, bir fırsat nasıl kaçırılır sorusuna canlı yanıt olmamızda.
* * *
Yazıyı Halim Bulutoğlu’nun söyledikleriyle noktalayacağım: “Göğsümüzü gere gere 2011 yılına devredeceğimiz büyük mirasın yerinde yeller esiyor.” Bulutoğlu bir hususu unutmuş. Biz mirasyediyiz. Hürriyet, Yazı: Doğan Hızlan, 01.12.2009
Avrupa'nın kültürünü ve medeniyetini öteden beri en fazla etkilemiş kentlerden biri olan, Avrupa'nın “Doğal” Kültür Başkenti İstanbul, 2010 yılında resmi olarak da Avrupa'nın Kültür Başkenti olacak. Şehri 2010 sürecine hazırlayan İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı, bu yolda en önemli çalışmalarından biri olan reklam kampanyasını 3 Aralık 2009 Perşembe günü (bugün), Çırağan Sarayı'nda Ajans Yürütme Kurulu Başkanı Şekib Avdagiç'in evsahipliğinde, kampanyanın kreatif mimarları Paul McMillen ile Hakkı Mısırlıoğlu'nun sunumları ile kamuoyuna tanıttı.
Yurtdışı ve yurtiçi için farklı mesajlar, sloganlar ve görseller içeren kampanya, yurtdışını hedefleyen global bölümü ile bir ilki gerçekleştirerek İstanbul için uzun vadeli ve iddialı bir konumlama öneriyor. ‘Istanbul: the most inspiring city in the world' sloganı ile İstanbul, ‘dünyanın en ilham verici şehri' olarak konumlanıyor. Bu kampanya için özel olarak hazırlanan etkileyici İstanbul silüetine İstanbul için özel olarak hazırlanan ‘İstanbul Inspirations' motto'sunun eşlik ettiği kampanya, İstanbul'u dünyanın önde gelen metropolleri ile aynı kategoride ve kampanya mimarlarının deyişiyle ‘kendinden emin, vakur' bir duruşla konumlamayı hedefliyor. “Yeniden Keşfet” ve “Enerjimiz İstanbul'dan”
Kampanya, yurtiçine yönelik kısmında ise, İstanbul'da yaşayanların yaşadıkları şehrin farkına varmaları, İstanbul'un uçsuz bucaksız zenginliklerini, geçmiş ile geleceği bir araya getiren enerjisini bir kez daha hissetmelerini amaçlıyor. ‘Yeniden Keşfet' sloganının taşıdığı kampanyanın görselleri ve filmlerinde, Ayasofya, Galata Kulesi ve Haydarpaşa gibi şehrin gözde eserleri bulundukları yerlerden farklı yerlerde İstanbulluların karşısına çıkarak bizleri şaşırtıyor. İstanbulluları şaşırtarak içinde yaşadıkları şehrin artık kanıksadıkları olağanüstü güzelliklerinin farkına varmalarını sağlamayı amaçlayan kampanya, ‘şimdi, yeniden keşfetme zamanı' hatırlatmasıyla İstanbul'un 2010 yılında Avrupa Kültür Başkenti olduğunun altını çiziyor. Tüm kampanyaya eşlik eden ‘Enerjimiz İstanbul'dan' mottosu ise, şehrin kendini sürekli yenileyen dinamik yüzüne dikkat çekiyor; 2010 Avrupa Kültür Başkentliği sürecinde, İstanbulluları şehri yeniden tanımaları ve sahiplenmeleri için harekete geçirmeyi amaçlıyor. “İstanbul, tarih boyunca dünyanın en ilham verici kenti oldu. Antik dönemden başlayarak bugüne gelinceye kadar, müzikten edebiyata, siyasetten diplomasiye, sinemadan felsefeye kadar, bu şehir, kendisini takip edenlere, kendisine uğrayanlara, kendisini özleyenlere, veya bizzat gelip kendisini tecrübe edenlere hep ve sınırsızca ilham verdi. Bu ilhamın değişik tezahürlerini gerek Avrupa'dan gerek dünyanın başka yerlerinden pek çok sanatçının, entelektüelin, siyaset adamının, düşünürün, fikir önderinin çalışmalarında, eserlerinde, hayat hikayelerinde görebilirsiniz. Öte yandan, yurtiçinde kullandığımız ‘Yeniden Keşfet' konseptimizle İstanbulluların günlük yaşamlarının ayrılmaz bir parçası olan şehrin dinamizmine dikkat çekmek, artık kanıksadığımız güzelliklerin farkına varılmasını sağlamak istiyoruz. ‘Enerjimiz İstanbul'dan' sloganıyla sadece İstanbulluları değil tüm Türkiye'yi bu enerjiye ortak olmaya, İstanbul'u yeniden keşfetmeye çağırıyoruz.”
Türkiye startı 11 Aralık'ta, Ocak 2010'da dünyanın dört yanında İki aylık bir süre içinde hazırlanan kampanyanın Türkiye bölümü 11 Aralık 2009 Cuma günü start alacak. Televizyon, gazete, radyo, internet, dergi, açıkhava ve sinema mecralarının kullanılacağı yurtiçi kampanyanın ilk etapta Şubat ayına kadar devam etmesi öngörülüyor.
12 Avrupa ülkesinin yanı sıra, aralarında ABD, Rusya, Çin ve Japonya'nın da bulunduğu büyük dünya pazarlarını kapsayan uluslararası kampanyanın açıkhava kısmı Ekim 2009 başında Fransa'da Türkiye Sezonu kapsamında Avrupa Kültür Başkenti Ajansı'nın desteğiyle düzenlenen "Bizans'tan İstanbul'a: İki Kıtanın Limanı" sergisinin açılışı haftasında start almıştı. Kampanyanın esas büyük bölümünü oluşturan diğer mecralarındaki yayın ise 16 Ocak 2010'da yapılacak resmi lansmanın hemen öncesinde başlayacak.
Etkileyici İstanbul silüetinin bulunduğu devasa boyutlardaki ‘Istanbul Inspirations' afişleri şu anda Paris, Londra, Roma, Madrid, Berlin gibi Avrupa'nın önde gelen şehirlerinin en işlek meydan ve noktalarında Avrupalılarla buluşuyor.
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Ajansı tarafından hazırlatılan kampanya, RPM Radar-Ajans Ultra-Dentsu Brussels Group ortak girişimi tarafından tasarlanarak hayata geçirildi.
Cast araştırması 1 ayda, mekan araştırması 3 haftada, teknik çalışmaları 4 günde, kostüm hazırlıkları ise 2 haftada tamamlanan yurtdışı reklam filmleri, 5 gün boyunca süren toplam 76 saatlik çekimler sonucunda oluşturuldu. Tarihi Yarımada açıkları, Sultanahmet Camii, Ayasofya, İstanbul Modern Sanatlar Müzesi, Kapalı Çarşı, Santral İstanbul, Asmalimescit ve Şişhane'nin yanı sıra, Kanyon Alışveriş Merkezi, Esma Sultan Yalısı ve Boğaziçi'nde yapılan çekimlerin helikopter planları için gece ve gündüz çekimleri gerçekleştirildi. Dünyaca ünlü Chris Hartwill'in yönetmenliğinde gerçekleştirilen çekimler sırasında 100 kutu 35 mm film harcandı. Yönetmen, görüntü yönetmeni ve operatör dışında, çekimler tamamen Türk ekipler tarafından gerçekleştirildi. Post-prodüksiyon işlemleri 1 ayda tamamlanan filmler, İstanbul Sinefekt ve İmaj stüdyoları ile Londra Prime Focus stüdyolarında yapılan çalışmalar sonucunda bugünkü haline getirildi.
Yurtiçi kampanya için ise cast araştırmasının 2 hafta, mekan araştırmasının 2 hafta, teknik çalışmaların 3 gün, kostüm hazırlıklarının ise 1 hafta aldığı ön hazırlık çalışması gerçekleştirildi. Ardından 3 günde 34 saatlik bir çalışmayla, Anadoluhisarı-Küçüksu, Kız Kulesi- Haydarpaşa Garı açıklarında, Ayasofya (dış), Galata Kulesi (dış), Taksim Meydanı ve Metro Levent İstasyonu'nda çekimler yapıldı. Murat Şenöy yönetmenliğinde gerçekleştirilen çekimlerde toplam 49 kutu 35 mm film harcandı. Reklam filmi prodüksiyonun her aşamasında Türk ekipler görev aldı. 30'ar saniyeden oluşan 3 yurtiçi filminin post-prodüksiyonu İstanbul Sinefekt, İmaj ve 1000 Volt stüdyolarında gerçekleştirildi ve toplam 15 günde tamamlandı.
Reklam filmleri için ünlü müzisyen Ömer Ahunbay 5 dakika uzunluğunda “İstanbul müziği” besteledi. Bu müzik reklam filmlerinin yanı sıra İstanbul 2010'un yurtiçi ve yurtdışındaki tüm etkinlik, açılış ve tanıtımlarda kullanılacak ve 2010 iletişim kampanyasının önemli bir unsuru olacak. Hürriyet, 06.12.2009
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti (AKB) Ajansı, 2010 yılı boyunca gerçekleştireceği projeleri ve etkinlik takvimini tanıtmak üzere bir basın düzenledi. Hilton Oteli’nde düzenlenen basın toplantısına, Devlet Bakanı ve İstanbul 2010 AKB Ajansı Koordinasyon Kurulu Başkanı Hayati Yazıcı ile İstanbul 2010 AKB Ajansı Yürütme Kurulu Başkanı Şekib Avdagiç katıldı.
Ajansın kurulduğu günden bu yana toplam 2 bin 272 adet proje başvurusu yapıldığını açıklayan Avdagiç, Yürütme Kurulu tarafından toplam 451 projeye destek verilmesine karar verildiğini hatırlatarak "Bu projelerden 132 projenin çalışmaları tamamlanmıştır, 90 proje üzerinde ise çalışmalar devam etmektedir" dedi. Avdagiç, bu 451 proje için Ajans’ın ayırdığı toplam bütçe bedelinin de 372 milyon TL olduğunu kaydetti.
Şekib Avdagiç, projelerin 120 tanesinin kültürel mirasın korunması ve kentsel uygulamalar, 182 tanesinin kültür-sanat, 34 tanesinin turizm-tanıtma ve iletişim, 115 tanesi ise kurumsal projelere ait olduğunu bildirerek projelerden örnekler sundu. Ajans’ın destek verdiği toplam 451 projeye dair bilgiler ile 2010 etkinlik takvimi dağıtılan “2010 Program Kitapçığı”nda yer alırken, toplantıda gerçekleştirilen sunumda Ajans’ın temel hedeflerini içeren 10 başlık altında bu projelere örnek olarak 70’e yakınının detaylı bilgileri basın mensuplarıyla paylaşıldı.
Ajans’ın kültür turizmine katkıda bulunmaya yönelik proje örnekleri arasında, Gözde Çin ve Japon Porselenleri yeniden Topkapı Sarayı’nda , İstanbul İnanç Turizmi Zirvesi, Sultan-i Seyirlik, İstanbul’un Sırları ile, Masumiyet Müzesi sıralandı.
Avdagiç’in açıklamasına göre etkinlik takvimi 16 Ocak 2010 tarihinde, Haliç Kültür ve Kongre Merkezi'ndeki Büyük Açılış Etkinliği ile başlıyor.
Toplantıda değinilen yıl boyunca yapılacak projelerden örnekler şöyle:
Ajans bünyesinde görev alan yönetmenlik ve direktörlüklere göre dağılımı ise şöyle:
Turizm habercisi, 10.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
TOPKAPI PROJESİ 'ASKERİ' BEKLİYOR
Milliyet, Haber: Yasemin Bay, 28.11.2009
Depo olarak kullanılan binaları boşaltmak istemeyen İç Tedarik Komutanlığı’nın depo ihtiyacı başka bir yerde giderilebilir mi sizce?
Boşaltılmasını talep ettiğiniz tarihi binaların yanında sonradan yapılmış ek binalar da var. Onlar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Milliyet, Haber: Yasemin Bay, Fotoğraf: Hüseyin Özdemir, 29.11.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
REDDEDİLEN 2010 PROJELERİ BİRLEŞİN
‘Avrupa Kültür Başkenti 2010’ unvanını İstanbul ve Peç ile birlikte taşıyan Ruhr Bölgesi’nde program açıklandı. ‘Kültürle Değişim, Değişimle Kültür’ sloganını temel alan programda toplam 300 proje ve 2500 etkinlik bulunuyor. Bunun için 60 milyon avro ayrılmış. 1,5 milyon avro daha bekleniyor. Hedef, Ruhr.2010 ajansı başkanı Fritz Pleitgen’in sözleriyle, “kafalara Ruhr Bölgesi’nin yeni ve güçlü bir resmini yerleştirmek.” Programın tanıtımı için Ruhr.2010 ekibi şu sıralar ‘Welcome Tour’ adı altında Avrupa’da şehirden şehire dolaşıyor. Bu turların İstanbul ayağı 24 - 25 Kasım’da gerçekleşti.
Radikal, Haber: Ümran Kartal, 28.11.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
TÜRK DÜNYASI VE İRAN BİRBİRİNDEN AYRI DÜŞÜNÜLEMEZ
İran, Türk medeniyeti için en önemli alanlardan biridir. Her şeyden önce dilimiz Farsçadan önemli miktarda ödünç almıştır. Hatta İslamiyet’in yayılmasından sonra da Arapça sözlük hazinesi Farsça yoluyla Türkçeye girmiştir ve bu nedenle Türkçede itikadımızla ilgili “Ramazan, oruç, peygamber, namaz” gibi sözler İran kaynaklıdır.
Selçuklulardan önce İran halkını ve ırkını ifade eden bu kelimenin yani (İranşehr) tabirinin bu kadar yaygın olarak kullanıldığını söylemek güçtür.
Milliyet Pazar, Yazı: İlber Ortaylı, 29.11.2009
Yahya Kemal'in "Hafız´ın kabri olan bahçede bir gül varmış; / yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle. / Gece, bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış, / Eski Şiraz´ı hayal ettiren ahengiyle." dizeleri ete kemiğe büründü. Topkapı Sarayı'nda dün açılan 'Onbin Yıllık İran Medeniyeti ve İkibin Yıllık Ortak Miras' adlı sergi, İran coğrafyasında hüküm sürmüş medeniyetlere, daha da ötesinde on bin yıllık eski bir rüyanın içine davet ediyor. Topkapı Sarayı Müzesi Has Ahırlar'daki sergide İran Ulusal Müzesi, Topkapı Sarayı Müzesi, İstanbul Arkeoloji Müzeleri, İstanbul Türk ve İslam Eserleri Müzesi, Askeri Müze, Sadberk Hanım Müzesi ile Millet Yazma Eserler Kütüphanesi'nden toplanmış yaklaşık 300 parça eser yer alıyor.
Has Ahırlar'da dün düzenlenen ve iran bısınının da ilgi gösterdiği toplantıya Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Hamid Baghaei, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Yürütme Kurulu Başkanı Şekib Avdagiç, Topkapı Sarayı Müzesi Müdürü İlber Ortaylı ve İran'dan yetkililer katıldı. Bakan Günay, toplantıdaki konuşmasında "İran ile içiçe ortak bir tarihimiz var, kültürel ilişkilerimiz var, din ilişkilerimiz var. Birbirine yakın medeniyet anlayışlarını temsil etmişiz. Lakin, birbirimizi tanıma ölçüsünde biraz geride kalmaşız. Sergi, ortak tarih yürüyüşünün bir göstergesi." dedi. İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Hamid Baghaei ise, "Topkapı'da sergilenen eserler, tüm beşeriyetin tarihini yansıtan eserlerdir. Kültürel ilerleme tüm insanlığa aittir. Önceki yıllarda bu önemli eserlerin başka ülkelere çıkarılması İran kamuoyunda ciddi tartışmalara yol açmıştı. Ama konu Türkiye olunca bu herkes tarafından çok olumlu karşılandı." dedi.
İslamiyet Öncesi ve İslamiyet Sonrası adlı iki bölüm halinde sunulan sergide İran coğrafyasında hüküm sürmüş medeniyetlerin çivi yazı tabletlerinden hat örneklerine, minyatürlerden çiniye, pişmiş toprak kaplara, heykellerden kumaşlara pek çok eser sergileniyor. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı'nın desteğiyle gerçekleştirilen sergide Hafız, Firdevsî, Cami, Sadî ve Nizamî gibi Fars edebiyatının önemli isimlerinin eserlerini görebiliyorsunuz. Nizamî´nin Hamse´si, Hafız´ın Divanı, Firdevsî´nin Şahname´si, Sadî´nin Bostan ve Gülistan´ı bir bir dile geliyor. Lake tekniği ile bezenmiş Divan-ı Hafız, narin nakkaşların elinden sayfa sayfa sunuluyor adeta. Hatayi motifler, tezhiplenmiş yazmalar, aherli ve zerefşanlı yapraklar, altın suyu ile yapılan bezemeler, şemseler, rumiler, münhaniler ve zengin nakışlı yazmalar ile renk renk desen desen işlenmiş ciltler binlerce yıllık bir medeniyetin kodlarını ele veriyor.
Bunun yanında İran coğrafyasında yaşanan Eski Taş, Yeni Taş, Bakır Çağı gibi dönemlere ait eserler kronolojik olarak sergileniyor. Ahamemiş İmparatorluğu'na ait kitabeler, Liristan bölgesine ait bronz eserler bezemeleri ve yapım teknikleriyle hayran bırakıyor. İran'ın İslam dönemine ait eser arasında ise Abbasi, Seçuklu, İlhanlı, İncu, Muzafferi, Celayiri, Timuri, Karakoyunlu, Akkoyunlu, Safevi ve Kaçkar dönemlerinin iki ülke müzelerindeki örnekleri yer alıyor. Serginin başka bir bölümünde ise İran ve Osmanlı arasındaki diplomatik ve kültürel ilişkileri anlatan eserler var. Serginin İslam devri bölümünde kandiller, yazmalar, sürahiler, çiniler, Kur'an-ı Kerimler, divanlar var. Türk sanatseverlerin özellikle yazma eserlere dikkat kesileceği kesin; zira iki ülke arasındaki sanatsal etkileşimi bu ince eserlerden okumak mümkün. Her bir dönem için saatlerce vakit ayırmanız gerekebilir. Serginin sonunda ortak bir mirasın ürünleri olan eserler sizi hayrete sürükleyebilir. İki medeniyetin dostluğunu anlatan sergi, 5 Şubat 2010'a kadar görülebilir. Zaman, Haber: Musa İğrek, 02.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
SARAY KARAKOLUNDA PADİŞAH YEMEKLERİ
Başaran, “Karakol Restoran” adını verdiği mekan için “Burada gelecek yılların Türk mutfağına örnekler hazırladım. Füzyon mutfağı da denilebilir ama klasik Osmanlı mutfağının kendi içindeki dönüşümlerini kullanarak yakıştırmalar yapıyorum. Yenilik adına Türk mutfağının kökünden kopartılmasına karşıyım. Karakol'da Osmanlı mutfağına ait yemekler çağdaş yorumlarla, küçük dokunuşlar yapılarak sunuluyor” diyor.
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, geçtiğimiz yıl “Sur-u Sultani” (Topkapı Sarayı, Gülhane Parkı ve Sirkeci Garı'nı içine alan yarımada) adlı bir proje başlattı. Bu projeye göre Topkapı Sarayı surlarının içinde kalan yapıların yenilenmesi kararı alındı. Restore edilen yerlerden biri de Aya İrini Kilisesi'nin hemen yanındaki eski karakol. Bu karakolun restoran olarak hizmet vermesi planlandı. Bina UKTAŞ tarafından projelendirildi. Ardından da işletmesi Osmanlı mutfağında başarısını Ortaköy'deki Feriye Lokantası ile kanıtlayan Vedat Başaran'a verildi.
Metruk haldeki bu karakol binasının geçmişi 5. yüzyıla kadar uzanıyor. 1700'lü yıllarda Osmanlı Sarayı'nın odun deposu olarak kullanıldı. 1850'lerde ise Topkapı Sarayı'nın birinci avlusu Dış Karakolu'na dönüştürüldü. Restorasyona başlamadan önce birkaç ailenin bir arada yaşadığı bir konut olarak kullanılıyordu.
Hürriyet Pazar, Haber: Cahit Akyol, 29.11.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
LOUVRE MEKTUBUNU DÜNYA OKUDU
Aralarında Peru, Brezilya, Pakistan, Hindistan, İtalya, İngiltere, Malta, Arnavutluk, Amerika, Fransa, Yunanistan ve İspanya gibi dünyanın farklı köşelerinden ülkelerin yayın organları ve internet sitelerinde Başkan Kocaoğlu’nun çağrısı yankı buldu. Yabancı gazetelerin ve internet sitelerinin Fransız AFP’ye dayandırarak verdiği haber ağırlıklı olarak, “Türk şehri Louvre’dan eserlerini istiyor” başlığı ile yer aldı. Kocaoğlu’nun Henri Loyrette’ye gönderdiği mektuba değinilen haberde, Antik Smyrna bölgesinde 1600’lerin sonunda bulunan heykellerin Fransa’ya götürülerek Kral XVI. Louis’e hediye edildiği bilgisine yer veriliyor. Jüpiter (Zeus) ve Apollo hakkında bilgi verilen haberlerde, eserlerin geri gelmesi halinde İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından açılması planlanan Medeniyetler Müzesi’nde sergileneceği ifade ediliyor.
Milliyet, 29.11.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
KOÇ, BUTİK OTEL YAPTIĞI ÇUKURHAN'I 2010'DA AÇACAK
Koç Grubu tarafından, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nden
kiralanan Ankara Kalesi’ndeki Çukurhan, butik otel
konseptiyle yeni yılda hizmete açılacak. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
TARİHİ KİLİSE ONLARA EMANET
Muğla'nın Datça İlçesi merkezine 3 kilometre uzaklıktaki Kargı Koyu'nda bulunan tarihi Rum kilisesi ahır olarak kullanılıyor.
Yaklaşık 200 yıllık olduğu tahmin edilen kilisenin kapı ve pencerelerin parçalanmış, duvarlarına taş çivi ve kalemlerle yazılar yazılarak tahrip edilmiş. Datça Kent Konseyi Yürütme Kurulu Üyesi ve Mimarlar Odası Datça Temsilcisi Halis Çimen, Kaymakamlık, Belediye ve sivil toplum örgütlerini göreve çağırdı. Geçmişten günümüze gelen eski yapıların korunarak gelecek kuşaklara aktarılmasının gerektiğini belirten Çimen, “Tarihi kilisenin ahır olarak kullanılması bizleri üzüyor” dedi. Hürriyet, Haber: Mehmet Çil, 29.11.2009 |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
ZARİFİ KÖŞKÜ SANCISI
Yorgo Zarifi, 1884'te
ölürken ailesinin tamamına yakını 1910'lardan sonra
Atina'ya yerleşti. Köşkü kaybetmek istemeyen aile
Lozan Noterliği'ne 1948'de bir vekaletname tasdik
ettirdi. Bu arada Türkiye'deki süreç de işledi.
Kadastro kayıtlarına göre 2 Şubat 1950'de köşkün
sınırları belirlendi ve Yorgo Zarifi'nin mirasçıları
olan Lili, Tiresiya, Eleni Bonanu, Leon Leonidas
Teodoros, Stefanos ve Eleni Evyenidis'e ait olduğu
tespit edildi. Sarıyer Tapu Müdürlüğü'ne göre de 25
Mart 1954'te Zarifi Köşkü, Türk vatandaşı olan A.
Albayrak'a satıldı. Albayrak 1964'te öldü. Köşk 1
Ağustos 1969 tarihinde de Günaydın Turizm ve İnşaat
Ticaret Anonim Şirketi'ne devredildi. Köşkün AİHM'ye
taşınmasına neden olan süreç de Hazine'nin 1995'te
Sarıyer Asliye Hukuk Mahkemesi'ne Günaydın Turizm ve
İnşaat Ticaret Anonim Şirketi'ne açtığı "tapu
iptali" davasıyla başladı. Hazine'ye göre, köşk
Günaydın Turizm'e kötü niyetli kişiler, sahte evrak
düzenleyerek satıldı. Davada Milli Emlak Genel
Müdürlüğü de Hazine'nin görüşünü paylaştı. 15 Nisan
1997 tarihli mahkeme kararıyla köşk tapuya Hazine
adına kaydedildi. Karar, Yargıtay'da 1999 Ekim'de
kesinleşti. Günaydın Turizm, 2002'de köşkten
çıkarken açtığı tazminat davalarını kaybetti. Sabah, Haber: Ersan Atar, 29.11.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
1 DOLARA CAMİ
Yaklaşık 5 bin Bosnalının yaşadığı Utica'da cami bir ihtiyaç olunca, nüfusun yaklaşık yüzde 12'sine tekabül eden Boşnakların bu isteğine belediye kayıtsız kalamaz. Kendilerine iki alternatif sunulan Boşnak topluluğu, gösterilen büyük bir araziyi kabul edip üzerine cami inşa etmektense, 2006'dan beri cemaatsiz kalan kiliseyi alıp, restorasyondan geçirmeyi daha hesaplı bulur. Belediyenin de işine gelir bu pazarlık, aksi takdirde kilisenin yıkımı bile yüklü bir meblağ tutacaktır. Sembolik olarak 1 ABD dolarına anlaşılır ve el sıkışılır. 6 Haziran 2008'de yapılan bu anlaşmadan sonra Boşnak topluluğu dört elle sarılır yeni camilerine ve ulaşabildikleri her yerden ve kişiden yardım toplarlar.
Camilerine sahip çıkan Boşnaklardan 400 aile caminin
dernek üyesi olur ve her ay düzenli aidatlarını
öder.
Çalışan Bosnalılar hem kendileri
yardımda bulunur, hem de işverenlerine de teklif
ederler. Bu şekilde iki bankadan, bir oto
galericiden hatırı sayılır bir bağış alınır.
Chicago'dan Boşnak topluluğuna yönelik yayın yapan Bostel TV'yi Kanada'dan seyreden bir Boşnak ise,
televizyon kanalının aracılığıyla yardımlarını
ulaştırır. Sabah, 29.11.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
KANUNİ'NİN KERVANSARAYI 5 YILDIZLI OTELE DÖNÜŞÜYOR
Kanuni döneminde, Osmanlı’nın dış ticaret merkezi haline gelen Çeşme’de, yabancı tüccarların konakladığı kervansarayı değerlendirmeye karar veren Vakıflar, son yıllarda kullanılamaz duruma gelen ve yıkılmaya yüz tutan yapıyı restorasyon karşılığı 14 yıllığına kiraladı.
Milliyet, 29.11.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
MARKALAŞMA MİLATTAN ÖNCE DE VARMIŞ
Çanakkale’nin Ayvacık İlçesi sınırları içinde yer alan Assos Antik Kenti’nde bu yıl yapılan kazılarda, üzerlerinde marka işareti bulunan çok sayıda amfora kulpu elde edildi.
Kazı Başkanı Prof.Dr. Nurettin Arslan, bu amforaların Hellenistik döneme ait olduğunu söyledi. Arslan, “Hellenistik dönemde önemli şarap üretim merkezleri arasında yer alan Datça, Kos, Taşos ve Rodos adalarında üretilen şaraplar, markalı amforalara konulup, başka kentlere gönderilmiş” dedi. Arslan, bu şekilde, ürünün kalitesinin de anlaşılabileceğini ifade ederek, “Bu, günümüzdeki marka anlayışının o dönemde olduğunu göstermektedir. Marka anlayışı özellikle Hellenistik dönemde yaygın olarak kullanılan bir uygulamaydı, ama Roma döneminde maalesef kayboldu” diye konuştu. Hürriyet, 28.11.2009 |
![]() |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
TARİHİ ODALAR ÇUVALLARLA AYAKTA TUTULUYOR
Van Gölü'ndeki Akdamar Adası'nda bulunan kilisenin yanındaki geçmiş dönemlerde keşişlerin inziva için kullandığı tarihi odalar, içi toprak ve taşla doldurulan 12 bin çuvalla ayakta duruyor. Kültür ve Turizm Müdürlüğü, bu odalar ve şapeli restore etmek için Rölöve Restitüsyon ve Restorasyon Projesi hazırladı. Kilisenin 2007'de bitirilen restorasyonu sırasında keşişlerin inziva odaları ortaya çıkarılmıştı. Restorasyon çalışmalarının içine alınmayan bu odalar, çökmemesi için içine ponza taşları konulan çuvallarla desteklenmişti. Ancak torba yığınları kötü görüntü oluşturmaya devam ediyor. Kültür ve Turizm Müdürlüğü, bu çirkin görüntüye son vermek ve restorasyonunu yapmak için çalışma başlattı. Kültür ve Turizm Müdürü Doç.Dr. Zeki Taştan, bakanlıktan 150 bin TL ödenek geldiği; ihale mevzuatıyla ilgili yeni çalışma olduğu için ihalenin şimdilik askıya alındığını söyledi. Sabah, 28.11.2009 |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
TEMELİNDE TARİHİ ESER ÇIKAN OTOPARK GELECEK YIL TAMAMLANIYOR
Konya şehir merkezinde yaşanılan otopark sorununun çözümüne yönelik çalışmalara hız veren Büyükşehir Belediyesi, temel kazısı sırasında çıkan tarihi eserler gerekçesiyle yapımı durdurulan Zindankale Katlı Otoparkı'nı 2010'da tamamlamayı planlıyor.
Belediye, şehir merkezi için hazırladığı yeni otopark projelerini de bir yıl içinde hayata geçirecek. İnşaatına 2007'de başlanan otoparkın bitirilmesi için önümüzdeki haftalarda 'tamamlama ihalesi' yapacaklarını belirten Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, Zindankale Katlı Otoparkı'nın en geç 6 ay sonra hizmete hazır olacağını söyledi. Zindankale Katlı Otoparkı'nı daha önce 800 araç kapasiteli hazırladıklarını belirten Akyürek, "Otopark, tadilat projesi sonrası 500 araç alacak. Temel kazısı sırasında ortaya çıkan zindan kalıntıları da kazılar tamamlandıktan sonra olduğu yerde sergilenecek." dedi. Akyürek, otopark tamamlandığında şehrin hem büyük bir katlı otoparka hem de kent müzesine kavuşacağını kaydetti. Zaman, Haber: Şirin Kabakçı, 28.11.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
TARİHE KAÇAK KAT
Sümela Manastırı'ndaki restorasyonu 1999- 2004 arasında yürüten Alay İnşaat'ın sahibi Mustafa Alay, "Projeye aykırı ve kontrolörlerin talimatları dışında herhangi bir inşaat yapamayız. Yaparsak, hem ihale akdimiz fesholur hem de para cezası kesilir. Sümela'da bize ne söylendiyse onu yaptık. Kimse de bize niye böyle oldu diye sormadı" dedi. Restorasyon çalışmalarına son harçları koyan firma ise Bayburtlu İnşaat'tı. Ancak bu firmanın sahibi geçen yıl hayatını kaybetti. Sabah, 28.11.2009
Ertuğrul Günay, Giresun valiliğini ziyaretinde, manastırda yaklaşık 15 yıldır süren restorasyon çalışmalarında tarihi dokuya zarar verildiğinin ortaya çıktığını ifade etti.
Günay, Sümela'ya giden uzman ekibin raporu doğrultusunda çalışmaların durdurulduğunu ve yeni bir proje hazırlanarak, ihale sürecinin başlatıldığını bildirdi. Trt/Haber, 03.12.2009 |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
BURSA ULUCAMİ'Yİ BİR DE BÖYLE GÖRÜN
Minber mesela, daha parlak görünsün diye üzerine katbekat sürülen sentetik cilalar yüzünden kapkara kesilmiş. 1983 yılında aklıevvel birinin bütün duvarlara çektiği yağlıboya, nefessiz bırakmış camiyi ki bu hali gören Uğur Derman, o günlerde, "Ulucami'ye atom bombası düştü." demiş. Artık her kimse o işgüzar, hızını alamamış, müezzin mahfilindeki kalem işi nakışların üzerini de beyaza boyamış. 16. yüzyılın bir tasarım ve üslup şaheseri olarak görülen bu deri işi nakışların yağlıboyanın altından çıkışına şahit olmak nasıl bir duygudur dersiniz? Mimarî tezyinatın yetkin ismi Semih İrteş'e soralım, beyaz badanada 'kuşgözü' kadar minik bir aralıktan görünen kırmızı rengin peşinden gidip o güzelim süslemeyi kalp çarpıntılarıyla ortaya çıkaran o çünkü. Daha doğrusu, caminin elinin yüzünün açılmasını, gerçek rengine, dokusuna, kayıp nakışlarına kavuşmasını sağlayan o ve ekibi. Bursa Ticaret Odası'nın desteğiyle 2006 yılında başlayıp üç yıl süren bu titiz operasyona biraz daha yakından bakalım. Bu restorasyonun 1855 depreminden sonra yapılan en kapsamlı tezyinî onarım olduğunu da aklımızın bir köşesinde tutalım.
MİNBER: Cami içindeki restorasyonun en zorlu parçalarından biri. Kitabesine ebced hesabıyla 1399 tarihi düşüldüğüne göre camiyle yaşıt. Ceviz ağacından kündekari tekniğiyle yapılan ve emsallerinin en büyüğü ve en sanatlısı olarak görülen minber, ne caminin ahır olarak kullanıldığı günlerde ne de kubbelerin bile yıkıldığı 1855 depreminde zarar görmüş. Ne zaman ki cami görevlileri parlasın, hoş görünsün diye üzerine sentetik vernik çekmiş, oymalı nakışlı yüzeyi ziftten görünmez olmuş. Altı ay süren bir çalışmayla o tatlı ahşap rengi ve muhteşem oymalar ortaya çıkınca neredeyse altı yüzyıl önceki görünümüne kavuşan minber iyi niyetli(!) fırça darbelerinden korunmak için camla kaplanmış. Müthiş hendesi tezyinat ve usta Devaklı Abdülaziz'in imzası o camın ardında gayet net görünüyor şimdi.
SIVA ÜSTÜ KALEM İŞLERİ: Depremde bir rivayete göre caminin bütün kubbeleri yıkılmış, bir rivayete göre de sadece iki kubbesi sağlam kalmış. Bu iki kubbenin özgün kalma ihtimalini düşünerek altta 1399 tarihli orijinal nakışlar arayan ekip hayal kırıklığına uğramış; çünkü analizler sonucu bu kubbelerdeki sıvanın 1855 sonrasına ait olduğu ortaya çıkmış, yani o tarihteki onarım sırasında sıvalarla birlikte nakışlar da dökülmüş. 1983 yılında bütün duvarların, kubbelerin ve fil payelerin (kubbeleri tutan geniş kolonlar) plastik badanayla kaplanması zaten, caminin başına gelen en talihsiz hadise olmuş. "O plastiği kazımak zordu, çok zordu" diyor bugün Semih İrteş.
MÜEZZİN MAHFELİ: Onarımın en heyecanlı anları bu mahfelde yaşanmış. Üzerindeki iki satırlık şiirin sonuna ebced hesabıyla düşülen tarih 1549'u gösteriyor. O şiiri ve merdiven boşluğunu kapatan ahşap üzeri nakışları görebilmek ancak zemin üzerindeki kir, vernik ve son devir rötuşlarını temizlemekle mümkün olabilmiş. Mahfele çıkan merdivenin oluşturduğu üçgene atılan yağlıboyanın altından ise deri işi nakışlar çıkmış. Zencefre adı verilen sıra dışı kırmızıyı fark edince boyayı kazıyan Semih İrteş; "İddia ediyorum" diyor, "Bu tezyinat 16. yüzyılın en müthiş tasarımlarından biri. Burada sevdiğimiz bütün motifler var. Rumi'nin çeşitliliği, bulut motifleri, Hatayiler, saz yapraklar... Çok detaylı baktım imza yok; ama bu eserde 16. yüzyılın üstadı Şahkulu'nun ruhu var." Mahfil de minber gibi camla kapatılmış; ama araştırıcı karıştırıcı halk için bu çare mi? Eserin hava alması için bırakılan beş santimlik açıklığa parmağını sokup nakışları tırnaklayan bir adam görünce tepesi atan Semih İrteş, o açıklığı da kapatmak zorunda kalmış. Bursa Ulucami, yenileme değil, onarma düsturuyla hareket edildiği için son yılların en halisane restorasyonu olarak görülen titiz bir operasyonla kurtarıldı; ancak bakalım Yeşil Cami o kadar talihli olacak mı? En az fiyatı teklif edenin kazanacağı ihaleye açılan restorasyon işini kimin üstleneceği şimdilik bilinmiyor. Semih İrteş, böyle eşsiz eserlerin yeni yetişmiş kalemkarlarla ucuza kapatılmasının çok riskli olduğunu söylüyor: "Restorasyon hata kabul etmez. Kazıdıktan sonra geriye dönemezsin." Zaman Cumaertesi, Haber: Ülkü Özel Akagündüz, 28.11.2009 |
![]() |
|
Ephesos |
...1956
|
![]() |
22 - 28 Kasım 2009 |
|
CANLI CANLI GÖMÜLMÜŞTÜ, DİRİLDİ Milliyet, 27.11.2009 |
|
TOPRAKTAN PİYANGO
Temmuz ayında İngiltere Staffordshire’da gün ışığına çıkartılan Anglosakson hazinesinin değeri belli oldu. Sekiz tüccar ve uzmandan oluşan hazine değerlendirme komitesi, 1600 nadide parçanın toplam değerini 3 milyon 285 bin sterlin olarak belirledi.
Milliyet, 27.11.2009 |
![]() |
PROTOKOL HÖYÜK KAZDI
Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Selahattin Salman'ın, Kırşehir'in tarihi mekanlarına dönük bilimsel bulguları ortaya çıkarma yönündeki çalışmaları ardından, Kale Höyük'deki arkeolojik kazılar başladı.
Kazının yapıldığı Kale Höyük'te, öğrencilerin meraklı bakışları arasında Kırşehir Valisi Mehmet Ufuk Erden ve AKP Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan ve diğer protokol üyeleri alana ilk kazmayı birlikte vurdu.
Kırşehir Müze Müdürlüğü ile Ahi Evran Üniversitesi işbirliğinde gerçekleştirilecek olan 'Kırşehir Kale Höyük Kazısı', dün Vali Mehmet Ufuk Erden, AKP Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan, Belediye Başkanı Yaşar Bahçeci ve Rektör Prof.Dr. Selahattin Salman, Müze Müdürü Adnan Güçlü'nün katılımıyla Alaaddin Camii yanında başladı.
Programda bir konuşma yapan Milletvekili Arslan, Kale Höyük'te yapılan kazı çalışmasının önemli olduğunu belirterek, çalışmalarla tarihe tanıklık edildiğini söyledi. Vali Erden de her kazının geçmişteki insanlarla bağlantı kurmanın en iyi yolu olduğunu belirtti. Kazı yapılan alanda şu an hazinenin üstünde oturulduğunu belirten Erden, "Topraktan yapılma bir höyük olan Kale Höyük, Kırşehir ve ülkemiz için bir hazinedir. Anadolumuz Asya, Afrika ve Avrupa üçgeninde çok önemli bir yere sahiptir. Eski kavimler bu vatan topraklarımızda yaşamışlar. Yurt dışına gittiğinizde en fazla bir iki medeniyet görürsünüz. Ama bizim topraklarımız, onlarca medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bu kazı çalışmasına emeği geçecek olan herkese teşekkür ediyoruz." diye konuştu. Konuşmaların ardından kazının yapılacağı alana geçen Vali Erden ve Milletvekili Arslan başta olmak üzere protokol üyeleri kazma-kürek alıp toprakları kazmaya başladılar. Basın mensuplarından birinin protokol üyelerine "Toprak sert mi?" sorusuna, Vali Erden, "Gayet yumuşak, gelin siz de deneyin." cevabını verdi.
Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof.Dr. Neşe Atik'in kontrolünde yapılacak kazı çalışmaları ile Kırşehir'in önemli mekanlarının ve tarihi eserlerinin bilimsel veriler ışığında tanıtımı ve korunması sağlanacak. Zaman, Haber: Aykut Aktaş, 26.11.2009 |
|
EĞİRDİR'DE TARİHİ ESERLER GÜN YÜZÜNE ÇIKARILACAK
Eğirdir Belediye Başkanı Osman Nuri Özmeral, Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'nu ilçeye davet ettiklerini, heyetin bazı bölgelerde incelemelerde bulunduğunu kaydetti.
Heyetin yaz aylarında Yazla Mahallesi'nde eski kahvehane yeri olarak bilinen kazı yerini gezdiğini ifade eden Özmeral, "Duvar ve tabanları ile odalar ve girişleri belli olan, havuzu bulunan, topraktan su künkleri, zeminde de antik hamamlarda kullanılan malzemeleri görünen hangah veya hamam olma özellikleri ağır basan bu sahanın koruma altına alınması bekleniyor." dedi. Kurul Başkanı Prof.Dr. Havva Işık da kazıda ortaya çıkan toprak künklerin korunması için üzerlerinin kumla örtülmesini istediklerini, diğer eserler için ilçeye tekrar geleceklerini belirtti. Zaman, 26.11.2009 |
|
![]() ![]() K.Hüseyinbey Mahallesi Atatürk Caddesi Tekke Camii arkasında bulunan İstanbulluoğlu Konağı, Özel İdare tarafından satın alındığında harabe haldeydi (üstte) ve yapılan restorasyon projesiyle yıkılmaktan kurtarılmıştı (altta) |
KOCA KONAK 'SÜRPRİZ'E GİTTİ
İl Özel İdare tarafından satın alındıktan sonra restore edilen İstanbulluoğlu Konağı, “sürpriz” bir kiracıya verildi. Eski Vali Halil İbrahim Daşöz döneminde restorasyonuna ciddi para harcanan, birçok amaç için kullanılması gündeme gelen ve bu konuda değerlendirme yapılan 12 odalı 2 büyük salonlu tarihi konağın, restorasyon tamamlandıktan sonra düşünülen alternatifler arasında bulunmayan BİLSAM (Bilgi Yolu Eğitim Kültür ve Sosyal Araştırmalar Merkezi) adlı kuruluşa yıllık 7 bin lira (7 milyar) karşılığı kiraya verildiği öğrenildi. |
KAŞ'TA ARKEOLOJİ KURSU
Antalya'nın Kaş İlçesi'nde, sualtı arkeolojisi kursu almak amacıyla Almanya'dan gelen 10 kişilik ekip eğitim gördü.
Sualtı Araştırmaları Derneği (SAD) Genel Sekreteri Güzden Varinlioğlu, sualtı arkeolojisi ve araştırmaları grubu olarak arkeologların kullanabilecekleri Sanal Müze ve bilgi toplama metotları çalışmalarının meyvelerini vermeye başladığını kaydetti. Ekibin Kaş'taki arkeopark alanında bir hafta süren eğitiminin tamamlandığını ifade eden Varinlioğlu, "Arkeolojik malzemeye zarar vermeden çalışılması çok önemli." dedi. Zaman, 26.11.2009 |
|
ÖZPETEK'İN 'HAMAM'I 8 MİLYON $'A SATILIK
"Ortak bir kararla Çinili Hamam'ı elimizden çıkartmaya karar verdik" diyen Karatün, Amerika'dan ve Körfez ülkelerinden talipler bulunduğunu ancak hamamın Türkler tarafından satın alınmasını ve müzeye dönüştürülmesini arzu ettiklerini söyledi. Son üç ayda biri Hint filmi, diğeri Lübnanlı bir şarkıcının klibi olmak üzere iki çekime sahne olan tarihi yapının, yaz başından beri hamam vasfıyla kullanılamadığını kaydeden Karatün, hamamın bu haliyle 1-1.5 milyon dolarlık masrafı bulunduğunu kaydetti. Sabah, Haber: Gülay Fırat,
26.11.2009
|
|
ŞEHZADELER MÜZESİ'NE ZİYARETÇİ AKINI
Amasya Kültür ve Turizm Müdürü Ahmet Kaya, 2008 yılı Kasım ayında ziyarete açılan Amasya Özel Şehzadeler Müzesi'ni iki yılda 25 bin kişinin ziyaret ettiğini ve 45 bin TL gelir sağlandığını belirtti.
Amasya Valiliği İl Özel İdaresi kaynakları ile Hatuniye Mahallesi'nde 1 milyon 200 bin TL'ye mal olan ve yaklaşık iki yılda tamamlanan Şehzadeler Müzesi'nde Amasya'da doğmuş ve valilik yapmış Şehzadelerin balmumu heykellerinin yer aldığını belirten Kaya, 2008 yılı sonunda ziyarete açılan müzenin resmi açılışının henüz yapılmamasına rağmen ziyaretçilerden büyük ilgi gördüğünü kaydetti. Amasya Kültür ve Turizm Müdürü Ahmet Kaya, Amasya'yı 2009 yılının ilk 10 ayında 259 bin 178 yerli ve yabancı turistin ziyaret ettiğini ve ilerleyen süreçte yaptıkları tanıtım çalışmaları ile özellikle Japonya ve Güney Kore'den ziyaretçi beklediklerini sözlerine ekledi. Amasya Kent Haber, 25.11.2009 |
![]() |
HIRKA İÇİN BİLİMSEL KURUL
İstanbul Valiliği Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü, Hırka-i Şerif'in konservasyonu için bilimsel kurul oluşturulduğunu bildirdi. Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü'nden yapılan yazılı açıklamada, yıpranması dolayısıyla ziyarete kapatılan Hırka-i Şerif'in, İstanbul Valiliği'nin talebiyle konservasyonuna başlamak için bilimsel bir kurul oluşturulmak üzere Kültür ve Turizm Bakanlığı'na başvuruda bulunduğu, valilik tarafından önerilen ve bakanlık onayını da alan bilimsel kurulun, ilk toplantısını Kültür ve Turizm İl Müdürü Prof.Dr. Ahmet Emre Bilgili başkanlığında yaptığı kaydedildi. İlk toplantıda kurul üyelerine yabancı uzmanlar tarafından hazırlanan konservasyon tekliflerini içeren raporların dağıtıldığı belirtilen açıklamada, kurul üyelerinin raporları inceleyip, bayram sonrası yapılacak ikinci toplantıda konservasyonu kimin yapacağını kararlaştıracağı belirtildi. Açıklamada, toplantıdan sonra konservasyon işlemlerine başlanacağı ve Hırka-i Şerif'in içerisinde bulunduğu yapının İl Özel İdaresi tarafından restore edileceği kaydedildi. Yeni Şafak, 25.11.2009 |
|
KABE'DE SON OSMANLI İZİ DE SİLİNİYOR Revakların yıkılması, Kabe çevresindeki son Osmanlı eserinin tarihe karışacak olması anlamına da geliyor. Binlerce insanın giriş çıkış yaptığı ve namaz saatlerinde ziyaretçi sayısı milyonları bulan Kabe çevresinde bugünlerde bir de inşaat yoğunluğu yaşanıyor. İnşaatı süren proje, Mekke'nin yüzünü tamamen değiştirecek.
Proje tamamlandığında Kabe'nin dört bir yanı, yükseklikleri 55 katı bulan onlarca binayla çevrelenmiş olacak. Vaktiyle Osmanlı İmparatorluğu, tavaf alanında yaptırdığı revak adı verilen 500 küçük kubbeyi Kabe'den alçakta tutarak tarihe geçen bir nezakete imza atmıştı. Revakların yıkımına Kurban Bayramı'nın ve hac döneminin bitmesinin ardından başlanacak. 2010'un Ocak ayında bitirilecek olan yıkımla bölgedeki son Osmanlı eserleri de böylece tarihe karışacak. Yıkım bölgesinin daha da genişletilebileceği belirtiliyor. Daha önce de Osmanlı Kalesi olarak bilinen Ecyad Kalesi ve Osmanlı kışlası olarak bilinen kışla yıkılarak yerlerine gökdelenler dikilmişti. Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tarih Bölümü Başkanı Prof.Dr. Münir Atalar'a göre, revakların yıkımı Kurban Bayramı'ndan sonra gündeme gelecekse, hükümetin acilen konuya el atması gerekiyor. Atalar, şunları anlatıyor: "Ecyad Kalesi gibi tarihi bir eseri koruyamadık. Yerinde oteller yükseldi. Şimdi revaklar elden gidecek. Osmanlı, Kabe'ye Mizab- ur Rahmet (Rahmet Oluğu) dediğimiz yağmur oluklarını altından yapacak kadar önem vermiştir. Sürre alaylarıyla her yıl Kabe'ye değerli hediyeler ve nakit para gönderiliyordu. Şimdi bunların yaşanıyor olması ise çok üzücü."
Rotterdam İslam Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Ahmed Akgündüz de projeyi değerlendirirken, "İslam aleminde Türkiye'ye karşı halkının değil, ancak idari kesimlerin problemi olan iki ülke var. Biri Suudi Arabistan diğeri Mısır" diyerek şunları söylüyor: "Kabe gibi tarihi ve otantik olması gereken bir tarihi mabette, Osmanlı revakları hem tarihi andırıyor hem de mimari süs teşkil ediyor. Bu revaklar aynı zamanda tarihi sanat eseri... Bunun Kabe'nin genişlemesinde bir engel olduğunu aklı başında hiç kimse söyleyemez. Üzülerek, bu ülkenin idarecilerinin Osmanlı'yla problemi olduğu ve 'Mekke'deki her şeyde Suud damgası olsun' anlayışı taşıdıklarını düşünüyorum. Türk Dışişleri'nin engellemek için girişimde bulunacağına eminim ancak ne kadar etkili olur bilemiyorum."
Mescid-i Haram'ın ortasındaki Kabe'nin yüksekliğini aşmayan revakların planlarını Mimar Sinan hazırlamıştı. Hicretin on yedinci ve yirmi altıncı yıllarında etraftaki evler yıktırılarak Kabe'nin avlusu genişletildi. Avlunun etrafı da duvarla çevrilip, duvarın iç kısmına da ağaç direklerin üstüne damlı revaklar yapıldı. Kanuni Sultan Süleyman'ın emriyle Sinan'ın hazırladığı planlar, 1590'da Mimar Mehmed Ağa tarafından uygulanabildi. Avlusu genişletilmiş revaklardaki sütunlar yenilendi, yenileri eklendi. Tahta kemerler taş ve tuğlaya çevrilerek üzerlerine Türk üslubunda beş yüz küçük kubbe yapıldı.
Proje; 4, 5 ve 7 yıldızlı olmak üzere 35 otel, alışveriş merkezleri, restoranlar ve bir de 65 bin kişinin aynı anda namaz kılacağı mescidi kapsıyor. Mescitte VIP namaz yeri dahi olacak. Projenin maliyeti ise 16 milyar riyal yani 6 milyar TL. Sabah, Haber: Mediha Olgun, 25.11.2009 |
|
KUDEB OLUŞTURULUYOR Malatya Haber, 24.11.2009 |
|
"AVRUPA VE TÜRKİYE'DE KÜLTÜR POLİTİKALARI"
SEMPOZYUMU SONA ERDİ Sempozyumun
son gününde, 'Kültürel İşbirliği, Sanatçı Dolaşımı
ve Kültür Aktörlerinin Kültür Politikalarına
Katılımı', 'Avrupa Kültür Başkentlerinin Kültür
Politikaları Oluşumundaki Rolü' ve 'Kültür
Politikalarında Soysal Uyum ve Entegrasyon' başlıklı
üç oturum gerçekleştirildi.
Avrupa
Kültür Başkentlerinin Kültür Politikaları
Oluşumundaki Rolü Yapı, 24.11.2009 |
|
![]() |
KEÇİ KALESİ TURİZME KAZANDIRILIYOR
Belevi Beldesi girişinde bulunan Tarihi keçi kalesi Kültür ve Turizm Bakanlığı, İzmir Valiliği, Selçuk Kaymakamlığı ve Belevi Belediyesi İşbirliği ile turizme kazandırılıyor.
Kalenin turizme kazandırılması için Selçuk Kaymakamı Aziz İnci, Belevi Belediye Başkanı Özcan Işık, Kültür ve Turizm Bakanlığı Rölöve Bölümü'nde görevli Mimar Bülent Becerik, Belevi Belediyesi Encümen ve Meclis Üyesi Sami Türüdü ve beraberindekiler gerekli çalışmaları yerinde incelediler.
Kalenin turizme kazandırılması ve yol güzergahının belirlenmesi için yerinde incelemeler yaptıklarını belirten Selçuk Kaymakamı Aziz İnci, Selçuk ve İzmir için son derece önem taşıyan bu tarihi yapının bakım ve onarım çalışmalarının yanı sıra yol güzergahının belirlenmesi için de gerekli incelemeleri tamamladıklarını, bu tarihi yapının çok kısa zamanda turizme kazandırılması için İzmir Valiliği, Kültür Bakanlığı ve Belevi Belediyesi ile işbirliği içinde çalışmaların devam edeceğini kaydetti.
Belevi Belediyesi Mücavir alanları içerisinde bulunan tüm tarihi eserlere sahip çıkacaklarını vurgulayan Belevi Belediye Başkanı Özcan Işık; “Biz söz verdiğimiz gibi geçmişimize sahip çıkmak istiyoruz. Yabancı devlet büyükleri ve yabancı turistler kilometrelerce uzaktan gelip bu alanlara sahip çıkmaya çalışırken, bizim dibimizde bulunan bu son derece önemli olan tarihi varlıklarımıza şu ana kadar sahip çıkılamamış olması bizleri üzüyor. Bu nedenle Belevi Belediyesi mücavir alanları içerisinde yer alan tüm tarihi eserlerimizin ayağa kaldırılması ve turizme açılması için Belevi Belediyesi olarak üzerimize düşen görevleri yapacağımız sözünü bir kez daha hatırlatmak istiyorum” diyerek; Keçi Kalesinin turizme kazandırılmasına destek veren İzmir Valiliğine, Selçuk Kaymakamlığına ve Kültür ve Turizm Bakanlığına teşekkür etti. Selçuk Bölge Haberleri, 24.11.2009 |
SANATIN MÜZAYEDELEŞTİRİLMESİ
Başta kölelerin
ve gelinlik kızların pazarlandığı müzayedelerde 2300
yıl kadar önce sanat eserleri de görülmeye başlamış.
Romalı kumandanlar, Anadolu’dan yağmaladıkları
heykel ve rölyeflerin fiyatlarını yukarı çekmek için
(augere, auction) müzayede kaldıracını kullanmışlar.
Daha sonra, sanatın 19. yüzyılda saray ve kilisenin
himayesinden çıkarak galeriler eliyle
piyasalaştırılmasıyla birlikte, müzayedeler yeniden
serpilmiş. Şimdi ise kültürün özelleştirilmesi ve
para yönetimi (finans) ile spekülasyonun her alana
egemen olmasıyla hiperreal düzeylere tırmanıyor ve
başta fuarlar olmak üzere, müze, galeri, bienal gibi
bütün sanat ortamlarını teslim alıyor. Giderek
müzayedelerin sanat piyasasındaki payı yüzde 48 gibi
görülmemiş oranlara tırmanıyor. Cumhuriyet, Yazı: Ali Artun, 24.11.2009 |
|
FRİGYA BİRLİĞİ TOPLANDI
Bakanlar Kurulu Kararı ile kurulan ve Afyonkarahisar,
Eskişehir, Kütahya illerinin üye olduğu Frigya
Kültürel Mirasını Koruma ve Kalkınma Birliği'nin ilk
toplantısı yapıldı. Afyon Haber, 24.11.2009 |
|
3 ASIRLIK TARİH YIKILMAK ÜZERE Hiç bir bakım ve onarım çalışması yapılmayan
hanın, duvarlarının büyük oranda yıkıldığı
gözleniyor. Ancak, bütün bu olumsuzluklara karşın,
tarihi mekanda, insanlara otopark hizmeti verilmeye
çalışılıyor. Özel mülk olan tarihi han, bir an önce
bakım ve onarımdan geçirilmezse, tamamen yok olma
tehlikesi ile karşı karşıya bulunuyor. Güven, Vakıflar Bölge Müdürlüğü olarak,
Gaziantep'te bulunan tarihi mekanların aslına uygun
olarak restore edilmesine büyük önem verdiklerini
ifade ederek, şöyle konuştu: ''Belirli bir program
dahilinde sorumluluk alanımızda bulunan illerdeki
han, hamam, cami ve ev gibi mekanların
restorasyonunu yapıyoruz. Tarihi mekanların, yok
olmaktan kurtarılması ve günümüzee kazandırılması
için bu çalışmaların çok önemli olduğunun
bilincindeyiz. Bu anlamda, mülkiyeti şahıslara ait
olan Emir Ali Han'ın da aslına uygun olarak restore
edilmesi ve yok olmaktan kurtarılması son derece
önemli. Kent merkezinde bulunan bu tarihi mekanın,
bakım, onarım ve restorasyonu düşünülürse, biz
Vakıflar Bölge Müdürlüğü olarak her türlü teknik
desteği vermeye hazırız.'' Ntvmsnbc, 24.11.2009 |
|
ULU CAMİ RESTORE EDİLİYOR
Kayseri Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından açılan ihaleyi kazanan firma, Develi Ulu Camii'nde restorasyon çalışmalarına başladı.
Develi İlçesi'nde bulunan ve yapılış tarihi bilinmeyen Ulu Camii'nin en son 1900 yılında restore edildiği bilinirken, ihaleyi alan firma ise çalışmalarına başladı.
284 bin TL'ye ihale edilen restorasyon çalışmaları kapsamında caminin iç ve dış sıvaları ile çatısının sökülerek, yeniden onarılacağı belirtildi. Kayseri Kent Haber, 24.11.2009 |
|
400 YILLIK KADIRGANIN 'ZORLU' YOLCULUĞU
Çalışmaların ilk etabında, müze bahçesinde deponun
arkasına bin 600 metrekarelik geçici hangar yapıldı.
Daha sonra tarihi kayıkların bulunduğu deponun
arkasındaki duvar yıkıldı ve tarihi kayıkların
açılan yoldan taşınmasına karar verildi. Ancak,
aralarında 400 yıllık
40 metre uzunluğundaki kadırga ile 3
ila 32 metre uzunluğundaki 33 kayığın zarar görmeden
nasıl taşınacağı tartışma konusu oldu. Türkiye'nin
önemli nakliye firmaları davet edildi. Ancak,
kayıkların tarihi değeri nedeniyle hiçbir firma
taşıma işlemine talip olmadı. En sonunda kadırga ve
kayıkların taşınması işini, Tersane Komutanlığı
üstlendi. Tersanedeki uzmanlar, 400 yıllık kadırgayı
daha sağlam hale getirmeye karar verdi. Önce
kadırganın gövdesi içten güçlendirildi, sonra
omurgası çelik halatla desteklendi. Yaklaşık 2 ay
süren güçlendirmenin ardından, kadırganın
kızaklarının altına yağlı kazıklar yerleştirildi.
Dev kadırga makaralar vasıtasıyla 80 metre ilerideki
geçici hangara çekildi. 40 yıl sonra ilk kez
yerinden hareket eden tarihi kadırganın, bu
yolculuğu 6 saat sürdü. Projenin mimarlarından Ertuğ
Uçar, "Herkes 40 yıldır sabit duran kadırgayı
hareket ettirmeye çekiniyordu. Tersane Komutanlığı
bu işlemi başarıyla gerçekleştirdi" dedi. Sabah, 24.11.2009 |
|
ESKİYAPAR'DA KAZILAR BAŞLIYOR
Çorum'un Alaca İlçesi'nde bulunan Eskiyapar Höyüğü'nde kazı çalışmaları yeniden başlıyor.
2010 yılında eski Hitit merkezi olan Eskiyapar Köyündeki höyükte kazı yapmak için Kültür ve Turizm Bakanlığı'na başvuran Ankara Üniversitesi Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi Öğretim Üyesi Doç.Dr. Tunç Sipahi, Çorum Valisi Mustafa Toprak'ı ziyaret ederek, yapılacak kazı çalışmaları hakkında bilgi verdi. Vali Toprak, Çorum'un tarihi ve kültürel açıdan zengin olduğunu belirterek, bu zenginliklerin gün yüzüne çıkarılması için her türlü desteği vereceklerini söyledi. Ziyarette İl Kültür ve Turizm Müdürü Ali Özüdoğru ile Müze Müdürü Arkeolog Dr. Önder İpek de hazır bulundu.
1968 yılında Eskiyapar Köyü sakinleri tarafından boğa kabartmalı bir kabın getirilmesi üzerine Ankara Müzesi, bölgede kapsamlı ilk arkeolojik kazılara başladı. Kazı ve araştırma evi kurularak, kazılar 1982 yılına kadar devam ettirildi. 1982 yılında kazılara ara verilirken, 1983-1984 yıllarında höyükteki köy yapıları başka bir bölgeye taşındı. Eskiyapar Ören Yeri'nin Çorum Müzesi'ne bağlanmasının ardından 1991 ve 1992 yıllarında kazılar Çorum Müzesi tarafından yürütüldü. 19. yüzyılın başlarından itibaren bilinen ve dikkat çekilen bir merkez olan Eskiyapar Höyüğü'nde gerçekleştirilen kısa süreli kazılarda değerli eserler günışığına çıkarılırken, bölge halkı tarafından da çok sayıda tarihi eser müzeye teslim edildi. Başlatılacak yeni kazı çalışmaları ile Çorum sınırları içinde Hitit kültürü ağırlıklı kazı sayısı 4'e çıkacak. Çorum Kent Haber, 23.11.2009 |
|
KÜLTÜR BAŞKENTİ Mİ?
2010 Yılı geldi çattı. İstanbul'un Avrupa kültür başkenti etkinliklerini karşılayabilmesi için kentte ne gibi iyileştirmeler ve ön hazırlıklar yapabildik? Hiçbir şey. Kültürel etkinlikleri bir yana bırakın, biz hala İstanbul halkını köy kültüründen kent kültürüne taşıyamadık ki, nerede kalmış Avrupa kültürüne taşıyalım.
Ne demek istediğimi iyi anlatabilmek için, önce
bu unvanın hangi kentlere verildiğini sizlere
anımsatayım. Bu unvan Avrupa kültürünü yansıtan,
Avrupa kültürüne değer katan, Avrupa'ya katkı
sağlayan kentlere verilir. Turizmdebusabah.com, Yazı: K. Ünsal Barış, 23.11.2009 |
|
DİVRİĞİ ULU CAMİİ'NİN ÇEVRESİ GELECEK YAZ DÜZENLENECEK
Restorasyonu yılan hikayesine dönen Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası'nın çevre düzenlemesinin gelecek yılın yaz aylarında başlayacağı öğrenildi.
Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası çevresinin kamulaştırılmasına yönelik kurulan Kıymet Takdir ve Uzlaşma Komisyonu, 65 bin metrekare alanda bulunan 52 özel mülkiyetin kamulaştırılması için yaklaşık 300 hak sahibiyle toplantı yapma kararı aldı.
Hak sahiplerine posta yoluyla tebliğde bulunan kurul, 8-9 ve 10 Aralık tarihlerinde Divriği Kaymakamlığı toplantı salonunda hak sahipleriyle görüşerek mülkiyet sahiplerinden kamulaştırmaya 'evet' demelerini isteyecek. Anlaşma sağlanan mülkiyet sahiplerine tapu işlemlerinin ardından paraları peşin olarak ödenecek. Kamulaştırmaya veya belirlenen mülkiyet bedeline razı olmayanlar içinse, Kıymet Takdir ve Uzlaşma Komisyonu mahkeme yoluna gidecek. Olası mahkeme sürecinin de yaklaşık 2 ay içinde tamamlanması bekleniyor.
Kamulaştırmanın tamamlanmasının ardından 2010 Haziran veya Temmuz aylarında 65 bin metrekare alanda bulunan 52 yapı yıkılacak. Bu kapsamda yıkım yapılacak alanda eski eser kalıntısı olup olmadığı da arkeolojik kazı yapılarak ortaya çıkarılacak. Külliyenin çevresindeki mülklerin kamulaştırma bedellerini ise Sivas İl Özel İdaresi karşılayacak. 2003'ün Ekim ayında Kültür ve Turizm Bakanlığı aracılığıyla yatırımları hızlandırma ödeneğinden bu iş için aktarılan 2 milyon 300 bin lira Sivas İl Özel İdare kasasında bekletiliyor.
Bu arada Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası çevre düzenlemesi işi için ulusal düzeyde bir çevre düzenleme projesi yarışması yapılması bekleniyor. Dünya kültür mirasının en nadir örnek eserlerinden birisi olan külliyenin etrafında gerçekleştirilecek düzenlemenin eserin önemine yakışır bir şekilde yapılması umut ediliyor. Zaman, Haber: İsmail Yıldız, 23.11.2009 |
|
![]() ![]() |
TEHLİKE ALTINDA
Macaristan'ın başkenti Budapeşte’de yer alan, Avrupa’daki en eski Türk eserlerinden olan 466 yıllık Gül Baba Türbesi tehlike altında... Deutsche Welle Türkçe Servisi’nin haberine göre, bugüne kadar türbenin bakım ve personel giderlerini üstlenen Macar hükümeti tasarruf tedbirleri gereği bu ödenekleri kesme kararı aldı. Ancak türbenin masraflarını üstlenecek hiçbir kurum kalmadı. Budapeşte’deki Gül Baba Derneği de bu masrafları karşılamasının mümkün olmadığını belirtti. Bu nedenle dernek yetkilileri gözlerini Türkiye’ye çevirmiş durumda. Gül Baba, Budapeşte’yi 1526’da fetheden Kanuni Sultan Süleyman’ın isteği üzerine 1531’de geldiği bu şehirde hemen bir tekke kuran Gül Baba, Bektaşi hoşgörüsüyle kısa zamanda Buda halkının sevgisini kazandı. Başındaki kavuğa taktığı gül yüzünden herkes ona Gül Baba dedi. Gül Baba 1 Eylül 1541’de Budin savaşında şehit düştü. Şeyhülislam Ebussuud Efendi’nin kıldırdığı cenaze namazına 200 bin kişi katıldı. Vatan, 23.11.2009 |
TARİH KAÇAKÇILARI TUTUKLANDI
Konya'nın Seydişehir İlçesi ile 4 ilde eş zamanlı düzenlenen tarihi eser operasyonu kapsamında mahkemeye sevk edilen zanlılardan 8'i tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Konya Jandarma Komutanlığı ekiplerinin, Seydişehir merkezli yapılan tarihi eser kaçakçılarına yönelik operasyonda mahkemeye sevk edilen 15 zanlıdan 8'i tutuklandı. Savcılıktaki ifadeleri tamamlanarak tutuklanma istemiyle mahkemeye sevk edilen zanlılardan Soner A. (41), Sevgi Ö. (35), Abdurahim A.(67), Yasin Y.(55), İbrahim A.(40), Hasan Ç.(55), Cengiz C.(35) ve Vedat N.(32) cezaevine gönderildi. Diğer zanlılar ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
Konya İl Jandarma Komutanlığı ekipleri, tarihi eser kaçakçılığı yapıldığı ihbarı üzerine harekete geçmiş, yapılan istihbari çalışmaların ardından geçtiğimiz Perşembe günü Seydişehir ilçe merkezli Mersin, Aydın ve İzmir'de eş zamanlı operasyonlar düzenlemişti. Operasyon kapsamında 15 kişi gözaltına alınmıştı. Zanlıların, ev ve iş yerlerinde yapılan aramada Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait çok sayıda tarihi eser ele geçirilmiş, kaçak kazı yapımında kullanılan malzemelere el konulmuştu. Zaman, 22.11.2009 |
|
BAKAN: AKDAMAR VE SUMELA YILDA 1 KEZ İBADETE AÇILABİLİR
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Akdamar ve Sümela gibi tarihi yerlerin yılda bir kez olsun ibadete açılabileceğini söyledi. Günay, Meclis kulisinde şu açıklamalarda bulundu: “Van Gölü’ndeki Akdamar Kilisesi’nin ibadete açılması talebi var. Tarihi ibadet yerleri için yılda bir kez böyle bir izin verilebilir. İnsanlar gelip orada dini inançlarını yerine getirmek istiyorlarsa; getirebilmeliler. Biz böyle bakıyoruz. Bence, aynı şey Sümela’da da olabilir. Sümela da yılda bir kez ibadete açılabilir. Yılda bir gün Noel Baba’da ibadet oluyor. Her yerde oluyor, buna benzer şeyler; yapabiliriz.” Hürriyet, Haber: Süleyman Demirkan, 22.11.2009 |
|
HUNAT HATUN MEDRESESİ ESNAFI AİHM'NE GİDİYOR
Vakıflar Kanunu'nun değişmesiyle Kayseri'de Hunat Hatun Medresesi'ndeki zücaciye ve takı satan esnaf medreseden çıkartıldı. Ekmek kapılarına kilit vurmak zorunda kalan esnaflar konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) taşımaya hazırlanıyor.
Yıllardır buradan ekmek yediği ifade eden esnaf Mesut Yücetürk, defalarca Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a mektup gönderdiklerini ama cevap alamadıklarını söyledi. Yücetürk, "Bu konuyu AİHM'e taşıyacağım. Bizim hakkımızı kim savunacak?" diye sitemde bulundu. Mesut Yücetürk, 2003 yılında Hunat Hatun Medresesi'nin içindeki dükkanları 23 esnafın ihale yoluyla kiraladığını ifade etti. 49 yıllığına kiraladıkları dükkanlardan Vakıflar Kanunu'nda yapılan değişiklikle çıkartılmak zorunda kaldıklarını kaydeden Yücetürk, esnafın tamamının mağdur olduğunu dile getirdi. Yücetürk, "2008 yılında Vakıflar Kanunu'nun 20. maddesinde yapılan değişiklikle vakıf taşınmazlıkları içinde kiracı olanların zorla çıkartılması için girişimde bulunuldu. Biz defalarca Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a ve Vakıflar'dan sorumlu Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a mektup yazdık ancak bir sonuç alamadık. Sonuca ulaşamayınca arkadaşlarımızın çoğu dükkanlarını kapatarak başka yere taşındı. Bazı arkadaşlarımız ise iflas etti." dedi. Haklarını aramak için çalmadık kapı bırakmadıklarını söyleyen Yücetürk, tüm başvurulara rağmen sonuç alınamaması halinde bu durumu AİHM'ye taşıyacaklarını kaydetti. Yücetürk, Hunat Hatun Medresesi'nin yeniden restore edilip sergi salonu olacağını iddia etti. Zaman, 22.11.2009 |
|
"MİMAR SİNAN RESMİ 5-10 MİLYON TL'DEN SATIŞA ÇIKAR"
Türkiye'nin en pahalı ressamı Burhan Doğançay'la, "cennetim" dediği Bodrum Turgutreis'teki evinde buluştuk. Duvarları kendi tabloları ile süslü, sade ve bembeyaz bir evde yaşayan Doğançay, "Burada huzur buluyorum, bir gün zamanımın tamamını bu evde geçireceğim" diye özlemini anlatıyor. Tebrik ettiğimiz Doğançay, "Bu sadece benim değil, Türk çağdaş sanatının başarısıdır. Beni değil Murat Ülker'i tebrik edin. Onun adı Türk sanatına altın harflerle yazılacaktır" diyor. Tanışıp tanışmadıklarına ilişkin soruyu, "Ben yokken bir kez müzemi gezmiş. Daha sonra bir yerde karşılaşıp ayaküstü sohbet ettik. Bana Türk sanatının hak ettiği yerde olmadığını söylemişti. Eserimi aldığını duyunca çok mutlu oldum" diye yanıtlıyor. Günlerdir "Mavi Senfoni"ye ödenen 2 milyon 700 bin liranın konuşulduğunu söyleyen Doğançay, "Zannediyorlar ki benim her yaptığım eser 1 buçuk milyon TL ediyor. Yumurta satmıyorum ki... Başyapıtım var, iyi eserim var, kötü eserim var. Öyle sananlara 15 bin TL'den resim vereyim" diyor. Doğançay, ödenen paranın çok yüksek olduğunu dile getirenlere de kızgın. "Bir ülke önce kendi sanatçısına sahip çıkacak ki sonra tüm dünya o sanatçıyı tanısın. Geldiğimiz bu nokta az bile" diye dert yanıyor. Sabah, Haber: Nurdeniz Erken, 22.11.2009 |
![]() |
"LOUVRE MÜZESİ'NDEKİ İZMİR'E AİT ESERLERİ İADE EDİN"
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Paris'teki Louvre Müzesi'nin üst yöneticisi (CEO) Henri Loyrette'e, müzedeki İzmir'e ait eserlerin iade edilmesi talebiyle mektup gönderdi. Büyükşehir
Belediyesinden yapılan yazılı açıklamaya göre, Kocaoğlu, İzmir Kültür Çalıştayı'nda görüşülen ''Louvre
Müzesi'nde sergilenen İzmir'e ait eserlerin iade
edilmesi girişimi'' konusunda müzenin CEO'su Henri
Loyrette'e mektup yazdı. İzmir'de kurulması
planlanan Ege Uygarlıkları Müzesi ile Louvre
arasında uzun soluklu iş birliği için önerilerde
bulunulduğunu bildiren Kocaoğlu, bu iş birliğinin
müzedeki İzmir'e ait eserlerin İzmir'e geri
verilmesiyle büyük anlam kazanacağını belirtti. Yeni Asır, 22.11.2009 |
|
"VATANDAŞLAR YIKMAYI PLANLADIĞI TARİHİ EVLERİ BUTİK OTEL YAPMA TELAŞINA DÜŞTÜ"
Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Asım Güzelbey, vatandaşların daha önce yıkmayı planladıkları tarihi evleri şimdi butik otel yapma telaşında olduğunu söyledi. Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Asım Güzelbey, vatandaşların daha önce yıkmayı planladıkları tarihi evleri şimdi butik otel yapma telaşında olduğunu söyledi.
Güzelbey, Güneydoğu Anadolu Turist Rehberleri Derneği'nin düzenlediği hizmet içi eğitim seminerinde, "Değişen Gaziantep ve Turizmi" anlattı. Grand Otel'de düzenlenen seminerde konuşan Başkan Güzelbey, tarihi dokunun kazandırılması ve gün yüzüne çıkarılması konusunda belediye tarafından yapılan restorasyon çalışmalarına dikkat çekti.
2004 yılında başlattıkları restorasyon çalışmalarına ilk başlarda vatandaşların muhalefeti ile karşılaştıklarını anımsatan Güzelbey, bu mekanları yıkarak otopark yapma isteğinde olan mülk sahiplerini ikna etmek için çalıştıklarını ve bunu başardıklarını ifade etti. Restorasyon çalışmalarının ardından ortaya çıkan yapılara talep artınca halkta sahiplenme duygusunun arttığını kaydeden Güzelbey, "Dünün 'nasıl yıkarım' diye düşünenlerinin yerini, 'nasıl butik otel yaparım, nasıl turistik bir mekan haline getiririm' diye düşünen bilinçli bir grup aldı. Tarihi dokuyu koruma ve canlandırmanın ötesinde hepsinden önemlisi halkımızda tarih bilincinin oluşması gibi bir başarı yakaladık." dedi.
Tarihi zenginliklerin ön plana çıkması ile sanayisiyle anılan Gaziantep'in, kültür ve turizm şehri olarak da anılmaya başlandığının altını çizen Güzelbey, şöyle konuştu; "Gaziantep artık baklava, lahmacun şehri olmanın ötesine ulaştı. Binlerce yıllık geçmişi, ev sahipliği yaptığı medeniyetlerden kalan zenginlikleri ile bir cazibe merkezi haline geldi. Bu zenginliklerin şehrimiz ve bölgemiz için değere dönüşmesi turizmcilerimizin yönlendirmesiyle olacak. Gaziantep turizm sektörü için gerekli olan otel, ulaşım, restoranlar, müzeler gibi alt yapıya sahip bir şehir. Bu değişimi anlatmak, turistler için Gaziantep'in çekici yönlerinden bahsederek onları ikna edecek turizmcilerdir, siz bizim temsilcimiz ve sesimiz olacaksınız."
Güneydoğu Anadolu Turist Rehberleri Derneği'nden 125 üyenin katıldığı ve her yıl geleneksel olarak düzenlenen eğitim seminerinde, GAÜ Turizm Otelcilik MYO Yrd. Doç.Dr. Mustafa Yaşar Şimşek, "Türkiye'nin Turistik İmajı ve Tanıtım", GAÜ Turizm Otelcilik MYO Öğretim Görevlisi Hüseyin Altınel "Eko Turizm" konularında sunum yaptılar. Zaman, Haber: Adem Yılmaz, 22.11.2009 |
|
HAYDARPAŞA'NIN FERMANI HAZIR
Yaklaşık 1 milyon 300 bin metrekare alanda gerçekleştirilecek Haydarpaşa Kompleksi tamamlandığında içerisinde yat limanı, yat kulübü, kurvaziyer limanı, hastane, oteller, kongre ve kültür merkezi, konutlar, iş merkezleri, ticaret alanları, alışveriş merkezleri, spor merkezleri, parklar, okullar ve otopark bulunacak. Hazırlanan imar planı ile bölgedeki Hazine arazileri TCDD'ye devredilirken, üzerinde vakıf şerhi bulunan taşınmazlar için 700 bin TL ödeme yapılacak. Daha önce proje alanında yer alan Toprak Mahsulleri Ofisi'nin (TMO) taşınmazları, anlaşma sağlanamadığı için, silolar ise SİT alanı ilan edildiği için proje dışına çıkarıldı. TMO, İstanbul Deniz Otobüsleri (İDO) ve Büyükşehir Belediyesi'ne ait 25 bin metrekarelik taşınmaz, imar planında yapılan değişiklikle proje dışındaki bir alanda toplanacak.
Dev alışveriş merkezleri, ticaret merkezleri ve yat limanlarının yer alacağı Haydarpaşa Dönüşüm Projesi, bu özellikleriyle ABD'nin ünlü ticaret ve turizm merkezi Manhattan'a benzetiliyor. Manhattan'daki yüksek binalara gönderme yapan mimarlar, şehir planlamacıları ve sivil toplum örgütleri, İstanbul'un siluetini değiştireceği iddiasıyla projeye tepki gösteriyor. Ayrıca tarihi Haydarpaşa Garı'nın yıkılacağı yönündeki iddialar üzerine pek çok sivil toplum kuruluşu, Haydarpaşa'nın yıkılmaması için eylem yapmıştı. TCDD Genel Müdürü Süleyman Karaman, tepkilerle ilgili olarak "Şehrin tarihi ve kültürel yapısı ile kentsel kimliği ve dokusunun bütünleştiği bir çözüm üretilecek. Halka kapalı alanlar halka açılacak. Başta Haydarpaşa Garı binası olmak üzere tescilli tüm tarihi binalar korunacak ve restore edilecek. Tarihi Haydarpaşa Garı'nın yıkmaya kimsenin gücü yetmez. Yıkıma en önce ben karşı çıkarım" açıklamasını yaptı. Sabah, Haber: Hamdi Ateş, 22.11.2009 |
|
Ölü doğmuş bir projenin cenazesi (Devam): İKİBİN(S)ON |
|
ŞEKİB AVGADİÇ: ELEŞTİRİLERE CEVAP VERMEKTEN YORULDUK
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti (AKB) Ajansı Yürütme Kurulu Başkanı Şekib Avdagiç, sürekli istifalar ve olumsuz haberlerle gündeme gelmekten rahatsız olduklarını belirterek, "İnsanların haksız eleştirilerine cevap vermekten yorulduk.'' dedi.
Son günlerde yaşanan istifaları değerlendiren Avdagiç, istifa eden arkadaşlarının bugüne kadar ajansa önemli katkıları olduğunu, ayrılmış olmalarından üzüntü duyduğunu ifade ederek, üyelerin istifa dilekçelerinde gündeme getirdiği eleştirilere katılmadığını söyledi. Avdagiç, daha önce danışma kurulunda görev yapanların ajansın çalışma şeklini başından beri bildiklerini, eleştiri getirdikleri yapının son altı ayda ortaya çıkmadığını vurgulayarak, ajans kanunu yayımlandığı zaman bu yapının ne kadar kamu, ne kadar sivil yapı barındırdığının, en başından bilindiğini ifade etti.
Ajansta başlangıçta oluşan sivil konseptin giderek azalıp devletleştiği ve şeffaflığın sağlanamadığı şeklindeki iddialara da cevap veren Avdagiç, "Bir devlet kadrolaşmasından nasıl söz edilebilir? Kesinlikle reddediyorum, nedir şeffaf olmayan? Bize gelen para belli, harcadığımız para belli, biz başbakanlık ve üç bakanlık tarafından denetleniyoruz. Somut bir olay gösterilmeden ortaya çeşitli iddiaların atılmasını gayri ahlaki bir yaklaşım olarak görüyorum. İddia sahipleri hangi projede, vasıfsız müteahhide görev verilmiş ise bunları somut delilleriyle sunmalı." ifadelerini kullandı. Zaman, 22.11.2009 |
|
|
200 YILLIK İNCİL ÇALINDI
Şırnak'ın İdil İlçesi'ne bağlı Öğündük Köyü Mor Yakup Kilisesi'nde bulunan el yazması İncil, dün gece hırsızlar tarafından çalındı.
Gece hırsızlar tarafından giriş kapısının kolu kırılarak İncilin bulunduğu demir kasanın açılması suretiyle çalındığı öğrenildi.
El yazması İncilin 200 yıllık bir tarihe sahip olduğunu söyleyen kilise yetkilileri, araştırmanın devam ettiğini söylediler. Köydeki Jandarma Karakol Komutanlığı ile İlçe Jandarma Komutanlığı'nın katıldığı bir ekip olay yerinde inceleme yaparken köydeki birçok kişinin sözlü ifadesine ve bilgisine başvuruldu.
Henüz bir netice alamayan ekiplerin çalışması ve soruşturması devam ediyor. Şırnak Kent Haber, 21.11.2009 |
HARABE YAPI 'KORUNUYOR' AMA KADİR AĞA ANITI UNUTULDU
Zonguldak'ta şehir merkezinde eski kömür yıkama binası (lavuar) Tabiat ve Tarih Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından 3 yıl önce koruma altına alındı. Onlarca dönümlük bir alana sahip lavuarın bulunduğu alana 3 yıldır çivi bile çakılamıyor. Binayı gören vatandaşlar, "Buranın ne gibi tarihi özelliği olabilir?" diye birbirine soruyor. Yıkılıp yeşil alan olarak yapılması istenen lavuarla ilgili işlem, Zonguldak Mimarlar Odası ve bazı sivil toplum kuruluşlarının Karabük Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'na başvurmasıyla durdurulmuştu. Aynı hassasiyetin Emirgan yokuşundan bakıldığında hemen dikkatleri çeken ve yaklaşık bir yıl önce aşırı dalgalar sebebiyle denize gömülen Kadir Ağa Anıtı için gösterilmemesi ise vatandaşlarca yadırganıyor. Zonguldak sahillerini süsleyen, hikayesi 1890'lı yıllara dayanan 40 küsur yıllık "Kadir Ağa Anıtı"nın sadece kaidesi ortada kaldı. Kadir Ağa Anıtı'nın denizden çıkarılıp tekrar yerine dikilme çabaları ise gündemde bulunmuyor.
Zonguldak yöresine ait kültürel ve tarihi araştırmalarıyla bilinen tarihçi-yazar Kadir Tuncer (62), Emirgan yokuşunun alt kısmında kalan Kadir Ağa Anıtı hikayesinin 1890'lı yıllara dayandığını belirtti. Tuncer, şu bilgiyi verdi: "Anıtın olduğu yer, Balkanlardan gelen 15 Boşnak ailenin karaya çıktığı ilk yerdir. Madencilik yapmak üzere Balkanlardan gelen Müslüman Boşnak aileler, Zonguldak, Kozlu ve Kilimli gibi limanlara yaklaşamadığı için anıtın olduğu yerden karaya çıkmışlar ve bugünkü Zonguldak Tepebaşı Mahallesi'ne yerleşmişler. O zamanlar, Zonguldak Limanı Fransızlara, Kilimli Limanı İngilizlere, Kozlu Limanı ise İtalyanlara kiralandığı için Boşnak aileler bu limanlardan normal yolla kente giriş yapamamış. Bugünkü Emirgan Oteli'nin alt kısmında kalan anıtın olduğu yerden gizlice karaya çıkmışlar. Boşnak ailenin başında Kadir (Barlı) Ağa varmış. Çocukları o günlerin anısına 'Kadir Ağa' ismiyle anıt dikmişler. Bugün Emirgan civarından seyreden için muhteşem doğal güzellik arasında dikkati çeken Karadeniz içindeki Kadir Ağa Anıtı, dalgalar nedeniyle bakımsızlıktan battı. Asıl korunması gereken tarihi ve kültürel anıtımız budur." Tuncer, beton yığınını koruma altına aldırmanın bir anlamı olmadığını ifade ederek, "Kadir Ağa Anıtı gibi kültürel değerler korunsun; ama beton yığını gibi duran lavuar binası yıkılsın. Yerine sosyal donatı alanları yapılsın." şeklinde konuştu. Zaman, Haber: Abdullah Karabacak, 21.11.2009 |
|
MUĞLA'DA BİZANS DÖNEMİNE AİT KİLİSE BULUNDU
Muğla
Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr
Kaan İren, Akyaka'da yapılan kazılarda Bizans
dönemine ait kilise bulunduğunu söyledi. İren,
yaptığı açıklamada, Muğla'nın Ula İlçesi'ne bağlı
Akyaka beldesi ''İdyma Antik Kenti'' sınırlarında bu
yıl yapılan kazılarda, Bizans dönemine ait kiliseyle
taban mozaiklerinin ortaya çıkarıldığını belirtti.
''Akyaka'da yapılan kazılarda, İdyma antik kenti
içinde Bizans dönemine ait MS 5. ve 6. yüzyıllara
yapılan kilise bulundu'' diyen İren, kilisenin kenar
bordür kısımlarında balık ve tavus kuşlarına ait
figürlerden oluşan taban mozaiklerinin olduğunu
söyledi. İren, ''Dönemin yapılarına uygun mimari
tarzı bulunan kilisenin tabanında mozaik işlemeler
ve ortasında bir yazıt bulunuyor. Yeni Asır, 21.11.2009 |
|
ÇAĞDAŞ RESMİ SIÇRATAN 'MAVİ SENFONİ' OLAYI
Mavi
Senfoni adlı tablosu 2.2 milyona satılan Burhan
Doğançay olay oldu. “Artık klasik resimler bitti. Onlar şimdi koleksiyonerlerin duvarlarında. Onun için çağdaş resme yönelindi. Önümüzdeki dönemde çağdaş resme ilgi daha da artacak.”
* * * Oktay Duran, Burhan Doğançay’ın tablolarının dünyadaki 64 müzenin koleksiyonuna girdiğini, bunların 30’unun Amerika’daki müzelerde, 6’sının ise British Museum’da bulunduğunu söyledi.
Hürriyet, Yazı: Tufan Türenç, 21.11.2009 |
|
BOLU'DA 79 PARÇA TARİHİ ESER ELE GEÇİRİLDİ
Bolu İl Jandarma Komutanlığı ekiplerinin Karacasu beldesinde bir evde yaptığı aramada tarihi eserler ele geçirildi.
Edinilen bilgilere göre, Bolu İl Jandarma Komutanlığı'na bağlı ekipler, Bolu merkeze bağlı Karacasu beldesinde bir evde arama yaptı. Arama sonucunda, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait olduğu tespit edilen 33 adet bronz ve gümüş kaplama sikke, 2 adet kandil, 2 adet kandil askısı, 9 adet haç, 27 adet obje, 4 adet şamdan, 1 adet pirinç kemer, 1 adet kitabeli stel taş olmak üzere toplam 79 parça tarihi eser niteliği taşıyan eser ele geçirildi. Olayla ilgili ismi açıklanmayan 2 kişinin gözaltına alındığı ve adli makamlara sevk edildiği belirtildi. Bolunun Sesi, 20.11.2009 |
![]() ![]() |
DEPREM, PRIENE'NİN ŞANSI Araştırmalara göre daha önce deniz kenarında bir
kent iken Büyük Menderes Nehri’nin taşıdığı
alüvyonlarla denizin bataklığa dönüşmeye başladığı
süreçte Prieneliler kentlerini Mykale Dağı’nın
yamacında yeniden kurmuşlar. Priene; geç klasik
çağdan Hellenistik döneme geçiş sürecinde planlı
kentlere çok iyi bir örnek oluşturmuş. MÖ 140-130
yılları arasında meydana gelen depremden sonra bir
kez daha terk edilerek yakın bir arazide
kurulmasının ardından Türklerin eline geçtikten bir
süre sonra büyük bir olasılıkla kentin su sisteminin
çökmesi üzerine üçüncü kez terk edilme şanssızlığını
yaşamış. Cumhuriyet Ege, Haber: Olcay Akdeniz, 20.11.2009 |
|
YARASALAR YAPAYLIĞA KARŞI Cumhuriyet Ege, Haber: Ozan Yayman, 20.11.2009 |
|
YAKUTİYE MEDRESESİ'NİN DUVARINA DOĞALGAZ SAATİ EV BORU BAĞLANDI
İlhanlı Hükümdarı Sultan Olcaytu tarafından 1310 yılında yaptırılan ve Türk- İslam Eserleri ve Etnoğrafya Müzesi olarak hizmet veren Yakutiye Medresesi'nin duvarına doğalgaz saati ve boru bağlanması, ahşap doğramaların yerine plastik takılması eleştirilere neden oldu.
DHA, Haber: Turgay İpek, 19.11.2009 |
|
![]() |
SARAY MUTFAĞI AYAĞA KALKIYOR
Edirne Valiliği İl Özel İdaresi tarafından restorasyonu yaptırılan ve İstanbul Anıtlar Kurulu kontrolörlüğünde çalışmaları devam eden Edirne Yeni Sarayı Mutfakları'nın restorasyon çalışmalarının önümüzdeki yıl yapılacak Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri'ne yetiştirilmesi hedefleniyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin (TBMM) önceki dönem Başkanı Köksal Toptan tarafından onarılması amacıyla 5 milyon TL ödeneğin çıkarıldığı Edirne Osmanlı Sarayı'nın mutfak bölümü ayağa kaldırılıyor. Osmanlı padişahlarının yemeklerinin hazırlandığı alanda çalışan 38 işçi ve ustabaşı, tarihi yapıyı 2010 Haziran ayına kadar yetiştirecek. Yaklaşık 1 milyon 125 bin TL'ye restore edilen Edirne Yeni Sarayı Mutfakları, Prof.Dr. Mustafa Özer'in kazı başkanlığında yürütülüyor.
Ön cephedeki çalışmaların tamamlandığı alanda sıra kemerlere geldi. 38 işçi, gece gündüz demeden kemerlerdeki taşların örme işlerini sürdürüyor. Hava şartları elverdiği sürece çalışmaların devam edeceği öğrenilirken sırada kubbe onarımının ve sıva işlerinin olduğu belirtildi. Sarayın hamam bölümünün de proje ihalesinin hazırlandığı ve mutfaktaki çalışmaların tamamlanmasının ardından bu ihalenin de yapılacağı öğrenildi. Edirne Kent Haber, 19.11.2009 |
ILISU'DA KAZI ÇALIŞMALARI SONA ERDİ
Ilısu baraj gölü altında bulunan kültürel varlıkların kurtarılması çalışmaları kapsamında Siirt'te 2 ayrı yerde yapılan kazı çalışmalarının 2009 yılı bölümü sona erdi.
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Siirt, Batman ve Mardin illeri kazı koordinatörü ve Siirt kazıları ekip başkanı Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç.Dr. Haluk Sağlamtimur, kazıların bu yılkı bölümünün çok verimli geçtiğini belirtti. 9 yıldan beri Siirt'te kazı çalışmalarını yürüttüğünü belirten Yrd. Doç.Dr. Sağlamtimur, "Siirt ilinde 9 yıl önce başladığımız kazı çalışmaları başarılı bir şekilde devam ediyor. 2 yıl önce ilk kazımız olan Türbe Höyük kazısını tamamlayarak Başur Höyük'teki kazı çalışmalarına başlamıştık. Bu yıl da Kurtalan ilçemize bağlı Çattepe Köyü civarındaki höyükte kazı çalışmalarına başladık. Bu çalışmalarımız çok verimli geçti. Özellikle ortaçağda Tell Fafan kenti olarak anılan ve 3 mahallesi, yeraltı çarşısı olduğu bildirilen Çattepe'deki kazılarda bin 300 yıllık bir liman kalıntısına ulaştık. Kazı ekibimiz 4 aydan beri çalışmalarını sürdürüyordu. 350 civarında işçi, 11 değişik üniversiteden 60 kadar öğrenci ve 11 akademisyenle süren çalışmalarımızı bu yıl için noktaladık" dedi. Yrd. Doç.Dr. Sağlamtimur, her 2 yerdeki kazı çalışmalarına önümüzdeki yıldan itibaren devam edileceğini sözlerine ekledi. Siirt Kent Haber, 16.11.2009 |
![]() |
|
Priene (Athena Tapınağı) |
...1868
|
![]() |
15 - 21 Kasım 2009 |
|
GÜNAY: MÜZE ZİYARETLERİNİ KEYİFLİ HALE GETİRECEĞİZ
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, “Çocuk Dostu Müze” projesiyle çocukların müzelerde belirli objelerle fotoğraf çekebilmesinin, müze içinde yapılacak etkinliğe katılabilmesinin sağlanacağını belirtti. Özellikle bazı öğrenci ve çocukların müze ziyaretlerinde bir kapıdan girip diğerinden çıktıklarını belirten Günay, bu ziyaretleri keyifli hale getirmeyi amaçladıklarını söyledi. Günay, “Bir anlamda müze ziyaretleri birçok başka alandaki okul dışı faaliyetler gibi, bir ders kaynatma vesilesi yapılageliyordu. Böyle olmasın istedik ve bir yeni proje geliştirmeye çalıştık. Bunu, şimdilik Ankara’da birkaç müzede başlattık ama önümüzdeki yıl içinde çok yaygınlaştıracağız” dedi. Bakan Günay, Türkiye’de bir ilk olan projenin dünya müzelerinde halen uygulandığını söyledi. Türkiye Gazetesi, 20.11.2009 |
|
MEVLANA MÜZESİ'NDE
RESTORASYON
Habertürk, 20.11.2009 |
|
ESKİŞEHİR HANI GERÇEK KİMLİĞİNE KAVUŞUYOR
Eskişehir Büyükşehir Belediye
Başkanı Recep Altepe, Eskişehir Hanı mülk sahipleri
ve esnafı ile bir araya geldi. Kayhan bölgesinin
ayağa kaldırılması konusundaki çalışmaların
sürdüğünü söyleyen Altepe, Eskişehir Hanı
restorasyonunun da bu çalışmalar kapsamında olduğunu
vurguladı. Yeni Şafak, Haber: İsmail Hakkı Yoğurtçu, 20.11.2009 |
|
GÜLHANE'DE GİZLİ HAZİNE Avrupalılar bazı alanlarda hiç yoklar. Mesela “matematik coğrafya”ya zerre kadar katkıları olmuyor. Bu ilmin % 20’sine Yunan, Finike, Sasani denizcilerinden miras kaldığını söylesek bile % 80’i kesinlikle İslam alimlerine ait.
Türkiye Gazetesi, 20.11.2009 |
|
KÖYLÜLER 'CAMİ YIKILSIN' DİYOR
Bu da oldu: Van’a
10 kilometre uzaklıktaki Yukarı Bakraçlı Köyü
yetkililerden köy camiinin yıkılmasını istedi.
Köylüler, “Köyümüzdeki 1000 yıllık Yedi Kilise
önemli turizm kaynağı olabilir. Bunun için kilisenin
yanındaki cami yıkılsın” diyor. Üstelik bu karara
cami imamı da destek veriyor. Peki nasıl? Radikal, Haber: Gülay Özek - Murat Çağlar, 20.11.2009 |
|
NÜ RESME PEMBE ELBİSE NEDEN GİYDİRİLDİ?
Rezan Has Müzesi’ndeki “Türk Resim Sanatı’nın Bir Asırlık Öyküsü II” başlıklı serginin başyapıtı, Mahmut Cüda’nın Sara adlı tablosu. İlk kez sergilenen eser, 1929’da yaptığı üç nü tablodan biri. Peki, üzerindeki pembe volanlı elbise neyin nesi?
Hürriyet, Haber: Bülent Ovacık, 20.11.2009 |
|
TSK, TOPKAPI
SARAYI'NDAKİ DEPOLARINI BOŞALTMAYA YANAŞMIYOR
Kültür Bakanlığı ile Milli Savunma Bakanlığı'nın, TSK'nın Topkapı Sarayı'ndaki depolarının boşlatılması konusundaki görüşmelerinden henüz bir sonuç çıkmadı. Ancak Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, İç Tedarik Komutanlığı'nın Topkapı Sarayı'nda iç çamaşır, bot ve battaniye gibi malzemeler için kullandığı depoları almak konusunda kararlı. Bakan Günay, iç yazışmalara rağmen depoları boşaltmaya yanaşmayan Savunma Bakanlığı'na karşı medya ve kamuoyundan destek istedi. Genel başkanlığını Samanyolu Televizyonu Genel Müdürü Hidayet Karaca'nın yaptığı Televizyon Yayıncıları Derneği ve yönetim kurulu üyeleriyle kahvaltıda buluşan Günay, geldikleri son noktayı anlattı. Çok sayıda basın mensubunun katıldığı Saray girişindeki Karakol Restaurant'ta, bundan sonra neler yapacaklarını anlattı: "Topkapı Sarayı'nın içinde ne varsa bizim kullanmamız gerekiyor. Savunma Bakanlığı'ndan olumsuz cevap geldi ama bunu kabul etmiyorum. Taleplerimizi tekrar ilettik. Tarihi eserlerimiz eskime, çürüme ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Bizim mekanlarımızı bir başka kurumun kullanması her şeyden önce tarihe haksızlıktır."
Dünyadaki hiçbir kurumun tarihe bu kadar duyarsız kalamayacağını belirten Bakan Günay, medya üzerinden şu mesajı verdi: "İlgili arkadaşlardan rica ediyorum. Bizim buralara ihtiyacımız var. Depo başka yerde de yapılır, biz bu tarihi objeleri kurtarmak zorundayız. Sirkeci tarafında İç Tedarik Komutanlığı'nın kullandığı yönetim binaları var. Bunlarla ilgili sorunumuz yok. Hatta mehter bölüğü bile buraya gelebilir. Bu tarihi mekanda onlara da yer açarız. Bu, benim kişisel ihtiyacım değil. Vatanseverliğin bir gereğidir." Zaman, Haber: Yusuf Bülbül, 20.11.2009 |
|
İKİ MEZARA RASTLANILDI
Osmanlı İmparatorluğu'na 92 yıl başkentlik yapan açık hava müzesi görünümündeki Edirne'de tarihi eserlerin restorasyonu devam ediyor. Edirne'de, restorasyonu tamamlanmayan köprüler içinde projeler hazırlanmaya devam ediyor. Bu doğrultuda Yeniimaret Mahallesi'ni kente bağlayan 2. Bayezit ve Yalnızgöz köprülerinin başta temellerinde hasar oluşup oluşmadığıyla ilgili olmak üzere mevcut durumları hakkında veriler toplanmaya başladı. Ntvmsnbc, 20.11.2009 |
![]() |
TARİH GÜN YÜZÜNE ÇIKMAYI BEKLİYOR
Konya'nın Beyşehir İlçesi'ne bağlı Emen beldesinde bulunan tarihi mirasın gün yüzüne çıkarılması isteniyor.
Emen Belediye Başkanı Osman Demir, Kültür ve Turizm Bakanlığı'na müracaat ederek beldede bulunan höyük ve yer altı mağaralarının gün yüzüne çıkarılması talebinde bulunduklarını söyledi. Belediye Başkanı Demir, Emen beldesinde iki ayrı mevkide höyük bulunduğunu, yerleşim birimi sınırları içerisinde ise yer altı mağaralarının olduğunun rivayet edildiğini söyledi.
Belde sınırları içerisinde Hüyüktipi ve Horoz deresi yakınlarında iki ayrı höyük bulunduğunu belirten Demir, bu höyüklerden yörenin tarihinin çok eskiye dayandığının anlaşıldığını bildirdi. Üzerinde zaman zaman tarım yapılan höyüklerin araştırılarak tarihinin ortaya çıkarılmasını istediklerini belirten Demir, atalarından anlatılagelen yer altı mağaralarının içerisinde ise sıcak su ve hamamın bulunduğunun rivayet edildiğini söyledi.
Yer altı mağaralarının girişinin uzun yıllar önce kapatılması nedeniyle şu anda girilemediğinin belirtildiğini anlatan Demir, Kültür ve Turizm Bakanlığı'na yaptıkları müracaatla bu tarihi ve doğal güzelliklerin gün yüzüne çıkarılmasını istediklerini söyledi. Konya Kent Haber, 19.11.2009 |
|
KARACA MAĞARASI BAKIMA
ALINDI , İl Özel İdaresi Genel Sekreterliği tarafından işletilen mağaranın 15 Kasım tarihi itibarı ile ziyarete kapatılarak bakıma alındığını belirten Genel Sekreter İsmail Yalçın, 15 Nisan tarihinde sezonu açan mağarayı 15 Kasım tarihi itibarı ile toplam 41 bin 664 kişinin ziyaret ettiğini söyledi.
Karaca Mağarası’nın Gümüşhane’nin turizm lokomotiflerinin başında geldiğini belirten Yalçın, mağarayı ziyaret eden yerli ve yabancı turistlerden 194 bin 524 TL gelir elde edildiğini belirterek, “İlimizin dünyaya açılan turizm kapısı olan Karaca Mağarası’na bu turizm sezonunda 15 bin 800’ü öğrenci, 24 bin 649’u sivil olmak üzere toplam 40 bin 449 yerli turist, 45’i öğrenci, bin 170’i sivil olmak üzere toplam bin 215 yabancı turist ziyaret etti” dedi.
2001 yılından bugüne kadar mağarayı 373 bin 844 kişinin ziyaret ettiğini ve bu ziyaretlerden yaklaşık 950 bin TL gelir elde edildiğini belirten Yalçın, “Torul ilçemize bağlı Cebeli Köyü sınırları içerisinde bulunan Karaca Mağaramız şehir merkezine 17 kilometre mesafede, denizden 1550 metre yükseklikte yer alıyor. Geçtiğimiz yıllarda güzergahını değiştirdiğimiz yol ile mağaraya ulaşım çok daha rahat bir şekilde, tur otobüslerinin de mağara tesislerine kadar ulaşabileceği şekilde düzenledik. Mağaranın bulunduğu yerde kır kahvesi, dinlenme tesisleri gibi ziyaretçilerin çeşitli ihtiyaçlarını karşılayacakları öncül tesisler mevcuttur” diye konuştu.
15 Kasım’da turizme kapatılan mağaranın açılacağı 15 Nisan tarihine kadar yürüyüş parkurları, kapalı devre kamera sistemi ve diğer aksamlarında bakım yapılacağı belirtildi. Gümüşhane Kent Haber, 19.11.2009 |
|
BAUHAUS'UN KADINLARI Arkitera, Kaynak: The Guardian, Fotoğraf: Bauhaus Arşiv, Berlin, Yazı: Jonathan Galcey, Çeviren: Selin Biçer, 19.11.2009 |
|
"GALATAPORT İHALESİ
2010'DA" Cnn Türk, 19.11.2009 |
|
"KÜTÜPHANELERİN DERDİ PERSONEL"
Beyazıt Devlet Kütüphanesi kuruluşunun 125. yılı kutlamaları dünkü açılış töreniyle başladı. Törene katılan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, kitapla ilgili yapılan çalışmaların her şeye değeceğini ve kitap okuyan insanın yanlış yapmayacağını söyledi.
Anadolu'da da birçok kütüphane olduğu halde nitelikli eleman yetersizliği nedeniyle buralardan yeterince faydalanamadığından yakınan Günay, "Nitelikli ve uzman personel konusunda sıkıntı çekiyoruz. Her ilde mutlaka bir halk kütüphanesini koruyarak, belde ve ilçelerdeki kütüphaneleri özel idarenin imkanlarından desteklemek için çalışmalar yapıyoruz." dedi. Türkiye'deki bütün yazma eser kütüphanelerini 'Süleymaniye Yazma Eserler Başkanlığı' adı altında toplamaya çalıştıklarını anlatan Günay, yeni Derleme Yasası'nın da TBMM'de ilgili komisyonlardan geçtiğini ve yasanın önümüzdeki yılın ilk aylarında genel kurula geleceğini dile getirdi. Törende konuşan yazar Doğan Hızlan da internetin pek çok yanlış bilgi barındırdığını ifade ederek, özellikle gençleri kütüphanelere davet etti. Beyazıt Devlet Kütüphanesi Müdür Vekili Süheyla Şentürk de Beyazıt Devlet Kütüphanesi'ne yeni bir statü verilmesini istedi. Konuşmaların ardından Beyazıt Devlet Kütüphanesi'ne katkıda bulunan Doğan Hızlan, Beşir Ayvazoğlu, Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir, Sabri Kaya, İzzettin Öztosun ve Ayhan Babuşçu'ya plaket verildi.
Başbakan Erdoğan'ın Atatürk Kültür Merkezi'nin (AKM) restore edilmek yerine yıkılıp yeniden yapılması gerektiği yönündeki açıklamalarını da değerlendiren Günay, "Ben de birçok şeyin yeniden yapılmasından yanayım, ama ne yazık ki her şeyi çabucak yıkıp yerine yenisini yapamıyoruz. AKM'yi 2010 yılına çok büyük bir proje ile yeniden hazırlayalım diye büyük bir gayret sarf edildi. Ne yazık ki talihsiz bir yargı süreci oldu." dedi. Çevresindeki arazi ile birlikte daha görkemli bir AKM yapılmasının İstanbul'a yakışacağını düşündüğünü söyleyen Günay, "Ama şu anda bu tartışmanın bize getireceği bir yarar yok." dedi. Zaman, 19.11.2009 |
|
ADIYAMAN'DA TARİHİ ESER KAÇAKÇILIĞI
Adıyaman’da düzenlenen tarihi eser kaçakçılığında çok sayıda geçmiş dönemlere ait eser ele geçirildi.
Edinilen bilgiye göre, Adıyaman İl Jandarma Komutanlığı’nın Kaçakçılıkla Mücadele kanunu kapsamında adli makamların bilgisi dahilinde yaptığı çalışmalar sonucu H.K. isimli şahsın Adıyaman il merkezinde elinde tarihi eserler bulunduğu ve pazarlamaya çalıştığı bilgilerini aldılar. Koordineli olarak yapılan operasyonda; çeşitli dönemlere ait 69 Adet gümüş sikke ile 56 Adet bronz sikke ele geçirildi. Olayla ilgili yakalanan 1 şahıs gözaltına alındı. Adıyaman Haber, 19.11.2009 |
|
![]() |
AVRUPALI SANAT TARİHÇİLERİNİN İNCELEDİĞİ CAMİ ÇÖKMEK ÜZERE
İtalya, İngiltere, Yunanistan, Rusya gibi ülkelerden gelen sanat tarihi hocaları ve öğrencilerinin uğrak yeri olan İstanbul Vatan Caddesi'ndeki Molla Fenari İsa Camii bakımsızlıktan dökülüyor.
10. yüzyılda inşa edilen ve kubbesinin etrafında dört şapel bulunan tek Bizans yapısı olma özelliğini taşıyan camiyi turistler yoğun olarak ziyaret ediyor. Ziyaretçilere yapının harabe halini göstermekten utandıklarını söyleyen cami imamı Abdullah Kılıç, böyle bir kültür mirasına sahip çıkılmamasından duyduğu üzüntüyü dile getiriyor: "Her yerinden taşlar dökülen camide cemaat korkarak namaz kılıyor. 2010 Kültür Başkenti çalışmaları kapsamında korumaya alınacak ilk üç eserden biri burası olmalıydı." Fatih Belediyesi, Emniyet Amirliği, Historia Alışveriş Merkezi'ne çok yakın olan Molla Fenari İsa Camii, araç ve yaya trafiğinin yoğun olması nedeniyle ziyaretçi akınına uğruyor. İstanbul'un fethinden kısa süre sonra camiye çevrilen yapı, en son 1967 yılında restore edilmiş. 42 yıldır el değmeyen caminin bugün kubbeleri çatlamış, duvarlarındaki taşlar yıpranmış. Binanın tarihi dokusu yok olmaya yüz tutmuş. Caminin mimari açısından çok önemli bir yapı olduğunu belirten sanat tarihçisi Prof.Dr. Semavi Eyice, ibadethanenin bir an önce restore edilmesi gerektiğini söyledi. Caminin farklı dönem özelliklerini taşıdığını kaydeden Yenice, Anıtlar Yüksek Kurulu'nun bu konuda daha hassas ve hızlı davranması gerektiğini vurguladı. Zaman, Haber: Elif Kaya, 19.11.2009 |
Ölü doğmuş bir projenin cenazesi (Devam): İKİBİN(S)ON |
|
'İSTANBUL 2010 SOYGUN BAŞKENTİ' PROJESİ
CHP Sözcüsü Mustafa Özyürek, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın çalışmaları ile bu ajans içindeki AKP yandaşlığını ve kayırmacılık iddialarını TBMM gündemine taşıdı. Özyürek, Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın şu soruları yanıtlamasını istedi:
Birgün, 18.11.2009
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Yürütme Kurulu üyeliğinden istifa eden Halim Bulutoğlu ve Faruk Pekin'in istifa gerekçeleri şöyle:
HALİM BULUTOĞLU'NUN İSTİFASIYLA İLGİLİ AÇIKLAMASI 17 Nisan 2009 tarihinde Sivil Girşim Grubu’nu temsilen seçildiğim İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Yürütme Kurulu üyeliğinden, 17 Kasım 2009 tarihinde Yürütme Kurulu Başkanlığına teslim ettiğim mektupla istifa etmiş bulunuyorum.
Kararım, 2010 Girişim Grubu üye çoğunluğuyla da paylaşılmış ve onlar tarafından da benimsenmiştir.
Danışma Kurulu üyeliğim ve bu kurul üzerinden 2010 çalışmalarına katkım devam edecektir. Saygıyla duyururum.
İstifamın yürütme kurulu ile de paylaştığım gerekçeleri özet olarak aşağıdadır: Kuşkusuz burada yazdıklarım, düşüncelerimin bir bölümünü kapsıyor. Ama bu aşamada yeterli olacağını düşünüyorum.
2010 çalışmalarına, 2004 yılında Tarih Vakfı’nı temsilen ve büyük bir heyecanla başladım. Bildiğiniz gibi Tarih Vakfı, 2000 yılı Temmuz ayında oluşan Girişim Grubu’nun kurucu üyelerindendir.
Hepimiz, 2010 AKB adaylığını, İstanbul için büyük bir şans olarak gördük.
İlk kez, bu denli iddialı bir kültür projesi sivil girişim tarafından başlatıldı ve ilk kez hem yerel yönetim ve hem de siyasi iktidar bu girişime sahip çıktı,
Proje için yaratılacak parasal kaynak ve bütçeden önce, asıl bu birliktelik hepimizi heyecanlandırdı. Adaylıktan başkentliğe geçiş de, İstanbul’un kültürel olarak dönüştürülüp bir üst lige taşınması da, bu birliktelikle gerçekleşecekti.
İlk adım başarıldı. Brüksel’de İstanbul’un adaylığını değerlendirenler, en çok bu birliktelikten ve onun yaratacağını umdukları sinerjiden etkilendiler.
Danışma Kurulu’nun ilk toplantısını hepimiz hatırlıyoruz.. Çok farklı kesimleri temsilen kürsüye çıkan konuşmacıların hemen tamamı, buna dikkat çekiyordu. 2011’e kalacak olan en büyük miras da, bu birlikteliğin yarattığı sinerji ve onun herkesi, her kurumu dönüştürücü etkisi olacaktı. Sanıyorum ilk toplantının üçüncü konuşmacısıydım ve ben de, epeyce heyecanla yaptığımı anımsadığım konuşmada bunu vurgulamıştım.
Danışma Kurulu toplantılarının o günlerdeki katılım coşkusu ve heyecanından geriye fazla bir şey kalmadı.
Yürütme Kurulu üyelerinden çalışanlara, 2010 Ajansı’nı oluşturan her halkada, bu büyük hayal kırıklığı ve isteksizlik kendisini belli ediyor.
Proje desteği alamayanlardan hiç söz etmiyorum. Ama bizden katkı alan proje ortaklarımızın hemen hiç biri, göğsünü gere gere ve 2010 projesinin ortağı olduğundan söz etmiyor. Birlikte görünmek bile istenmeyen duruma düştük.
Basında aleyhimize çıkan yazıların bu tabloya yol açtığını düşünüyorsak, en büyük hatayı yapıyoruz. Basındaki tablo neden değil sonuçtur.
Ve bu sonucu, dünyanın en büyük halklar ilişkiler uzmanı, hadi moda deyimle söyleyelim gurusunu da getirsek değiştirmek mümkün değildir.
Basına neyi açıklayacağız? Ajans yasasına konulan üç başlıktan AKM’yi mi? Rami Kışlası’nı mı? Maslak Kültür Merkezi’ni mi?
Yıkılsın mı, yıkılmasın mı diye yapılan onca tartışmanın ardından, yıkılmadan yenilenmesine karar verilen ve Ajans Yasası’na konulan AKM yenilemesinin geldiği sona bakın. Son noktayı sayın Başbakan koydu: “AKM yıkılmalıdır, yenileme adına yapılan her harcama israftır...”
Tıkanıklığı aşmak için yürütme kurulu başkanımızın yönetiminde ve son derece iyi niyetle yürütülen onlarca görüşme, harcanan onca zamanın sonrasında gelinen nokta, kocaman bir hayal kırıklığı.
Ya Rami Kışlası. Yürütme Kurulu’nun önüne konuşmaya değer bir proje bile gelmedi. Kültür Bakanlığı, Büyükşehir ile Ajans arasında top gidip geliyor. Her üç tarafın da oynamaya niyeti olmadığı o kadar ortada ki..
Maslak’la ilgili ise benim diyebileceğim hiç bir şey yok.
Göreve başladığım günden beri bütçeyi ve ne kadar paramızın olduğunu ya da kaldığını konuşuyoruz. Geldiğimizde de gerçekleşmelerini izleyebildiğimiz gelir gider ve nakit akış bütçelerimiz yoktu, bugün de...
Son toplantıda resmi mali tablolarla değil, elle yapılan hesaplamalarla çıkarılmış bir notla harcanabilecek olası miktarın ne olduğunu anlayabildik. Bu nota güven duyabilir miyiz bilmiyorum.
Ama öyle olduğunu varsaydığımızda, durum daha da vahim. Not diyor ki: Paramız var ama harcayamıyoruz.
Garip bir şekilde, 2009 ve 2010 Projeleri diye projeler icat ettik. Sanki hepsi 2010 projeleri değil ve 2010 için zamanımız varmış gibi...
Ve bu anlamsız ayrımla, iki ay öncesine kadar, bir çok projeyi paramız yok diye reddetmek zorunda kaldık. Yönetmen ve direktörlerimize, elindeki kaynak şu, bu kadar harcayabilirsin, ona göre en fazla şu kadar proje getir dedik. Hatta kimilerini eksiye geçtin diye hırpaladık.
Şimdi ise tam tersini söylüyoruz. Elimizde para olduğu anlaşılıyor ama bu defa harcayabileceğimiz anlamlı, yetiştirilebilir proje derdine düşmek zorunda kalıyoruz. Öte yandan, Genel Sekreterimizin ifadesiyle, paramız olduğu halde yenilerini taşıyacak ve yönetecek gücümüz yok diye, var olanları bile gönül rahatlığıyla ele alamıyoruz.
Takke düştü, kel göründü. Bir türlü hazırlayıp açıklayamadığımız 2010 takviminden söz ediyorum.
Son Yürütme Kurulu konuşmaları ve gündemleri de gösteriyor ki, bundan böyle sanat ve kültür projeleri yerine, içinde kültür işlevi olmayan yapım ve restorasyon projeleri imzalayacağız. Ama yapım projelerine 2010 takviminde yer veremiyoruz ki. Bu projeler takvimde bir şey ifade etmiyor ki.
Sanat ve kültür projeleri küçük bütçeli ve küçük bütçeli 100 işi yapmaya ajans bünyesi kaldırmaz diye, büyük bütçeli ve ajansa yük yüklemeyen az sayıda restorasyon ya da kültür projesi imzalamak tek doğru yol olarak önümüze konuyor.
Bunun anlamı şu: Düne kadar Vakıflar Genel Müdürlüğü, İstanbul İl Özel İdaresi, bakanlıklar ya da belediyeler tarafından yapılan restorasyon projeleri, 2010 Ajansı tarafından fonlanacak.
Restorasyon projelerinde beklenen 2010 farkı da olmayacak. Bu alanda 2010’un bir fark getireceği, 2011’e kalan önemli miraslardan birinin de bu yaklaşım farkı olacağını konuşuyorduk, onu da kaybettik. UNESCO’nun dikkat çektiği hatalı uygulamalar, dün nasılsa bugün 2010 şapkası altında aynen devam ediyor. Çünkü şartname ve ihale sürecindeki sakatlıklar ve sorunlar, 2010 Ajansı’nın tüm yasal olanaklarına ve avantajlarına rağmen iyileşmedi, aynen ihaleye tabi tüm devlet kurumlarında olduğu gibi devam ediyor. Elbette hatalı uygulamalar da... (Surlar örneği. Bitmeyen ve süresi uzatılan onlarca iş...) Daha bilmediğimiz neler çıkacak kimbilir?
Ajansın idari yapısını, devletten gelen uzmanların eline teslim ettik.
Yürütme Kurulu kararlarını ete kemiğe büründürecek Bütçe ve İhale Komisyonu ve kurullarını da. Bu kurulları sivillere zinhar kapattık. Bunun en güzel ifadesi, Yürütme Kurulu üyesi bir Girişim Grubu üyesinin karşısına, bir devlet görevlisi YK üyesinin, “Devletin parası ancak devletten gelenlere teslim edilir” gibi bir veciz ifadeyle Bütçe ve İhale Komisyonu’na aday gösterilmesiydi. Üstelik de, Ajans Yasası’nda, beş kişilik Bütçe ve İhale Komisyonu üyesinin ikisinin sivil toplum temsilcileri olması zorunlu tutulmuşken.
Kimseyi yargılamak istemiyorum. Ne dünün Genel Sekreterini, ne de bugünün gayretlerini takdirle izlediğim Genel Sekreterini ve diğer idari uzmanlarını.
Biliyorum ki, gecelerini gündüzlerine katarak ve büyük bir özveriyle çalışıyorlar.
Ama onlar, devletten geliyor. Bu işi de amirlerinden aldıkları görev ile ve aynı kural ve disiplinle yürütüyorlar.
Satın almayı yapanlar, önlerine gelen projelere, restorasyon ya da kültür projesi diye bakmıyorlar. Müteahhitlere nasıl davranıyorlarsa, kültür projesi sahiplerine ya da müelliflerine de aynı şekilde davranıyorlar. Satın almalar, aynı mantıkla ve prosedürle yapılıyor.
Sıkışıldığı zaman, alım yapsın diye devlet ya da belediye şirketleri işin içine sokuluyor.
Çok önem verdiğimiz açılış etkinliğinin haline bakın. İstanbul için dünyanın ve Türkiye’nin önemli organizasyon şirketlerini yarıştırmak ve bu yarıştan İstanbul’un kazançlı çıkmasını sağlamak yerine, bir belediye şirketi üzerinden basit bir satın almaya dönüştürdük işi. Söz konusu belediye şirketini de zor durumda bırakarak ve komisyoncu durumuna düşürüp haksızlık ederek... Bu duruma tepki gösterip istifa eden Büyük Etkinlikler Koordinatörümüzün neden istifa ettiğini bir türlü anlamayarak. Anlamayıp yanlış enformasyonla suçlayarak...
O zaman biz bu işi neden belediye ya da bir devlet birimi altında örgütlemedik de, özel statüye sahip bir ajans kurduk.
Neden bu projeyi, kamu, özel sektör ve sivil toplum ortaklığı gibi büyük bir iddia ile ortaya koyduk? Neden sayın Başbakanımız, aldığımız Kültür Başkenti unvanını kamuoyuna duyurmak amacıyla gerçekleştirdiği basın toplantısında Vali, Belediye Başkanı ve ilgili Bakanın yanına, üç sivil toplum kuruluşu temsilcisini Girişim Grubu adına oturttu?
Girişim Grubu, Ajans Yasası’nda neden özel bir önemle vurgulandı?
Ne yazık ki, hatırlayan bile yok.
Girişim Grubu sembolik bir gruptu ama onun sembolik olmaktan öte bir anlamı vardı.
2010 bir sivil toplum projesi olarak ortaya çıkmıştı ve Girişim Grubu projenin bu özelliğini yasal güvenceye kavuşturuyordu.
Şimdi onun esamisi bile okunmuyor.
Bu proje, zaman içinde sivillikten arındırılmıştır.
Çok uzun zamandır bu rotadan sapılmıştı zaten. Ajansı uzun süre kilitleyen, Genel Sekreterlik - Yürütme Kurulu çatışmasının ardında bu sapma vardı. Ama anlaşılamadı. Kişiselleştirildi. Kişiler değişirse, sorun ortadan kalkar sanıldı.
Yürütme Kurulu’ndan dört istifa (Nuri Çolakoğlu, Görhan Ertür, Metin Sözen, İskender Pala) büyük hataydı. Gerekçelerini kamuoyuyla paylaşmadan istifaları daha da büyük hataydı. Danışma Kurulu bu istifaları görüşüp, yeniden aynı dört kişiyi aday göstermek yerine, yenileri, içinde bizlerin de bulunduğu yeni dört kişiyi seçerek yanlış yaptı. Aynı yanlışa Girişim Grubu da ortak oldu.
Eğer o zaman direnilseydi, bugüne gelinmezdi. Eğer o gün direnilseydi, Ajans kuruluş amacında ifade edildiği üzere sivilleşirdi. Ya da yol ayrımı o zaman gerçekleşirdi.
Şimdi Ajans devletin herhangi bir biriminden farklı değil.
Devlet anlayışı ve alışkanlıklarıyla, bu boyuttaki bir kültür projesinin yürütülmesi mümkün değil. Mümkün olsaydı, bugüne kadar olurdu.
Şimdi kendi aramızda (süreci başlatan Girişim Gurubu içinde), keşke bu girişim başladığı gibi devam etseydi diyenlerimiz çoğunlukta.
Daha az bir bütçeyle, çok daha etkili ve başarılı olunabilirdi diyenlerimiz çoğunlukta.
Bugün bulunamayan sponsorlukların daha büyük ölçekte bulunabileceğini dile getirenler çoğunlukta...
İstanbul’un önemli kültür organizatörleri, 2010 Ajansı’na İstanbul 2010 etkinliklerini birlikte sırtlayacakları bir ortak olarak değil, kendi etkinliklerini fonlayacak bir finansal kaynak olarak bakıyor.
Tıpkı Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın baktığı gibi. Tıpkı İstanbul Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere diğer belediyelerin baktığı gibi. Tıpkı Vakıflar Genel Müdürlüğü ya da diğer devlet kurumlarının baktığı gibi...
Bu role evet diyenlerin yolu açık olsun. Ben evet diyemiyorum...
2010 Ajansı dönüştürücü bir kurum değil artık. Herhangi bir yönetim danışmanlığı almadan, tıkandığımızı düşündüğümüz her yere, niteliği uygun olup olmadığını yeterince incelemeden onlarca insanı doldurduğumuz hantal bir kurum.
Devlette kocaman yapılar nasıl hantallaşıp, iş göremez hale geliyor, çok güzel anladık. Umutlar bu konuda tüketildi.
Yeniden diriltmek için de zaman geç.
Başlangıçta heyecanla dile getirdiğimiz sözlerin arkasında duracak ne bir yapı, ne de kimse var.
Göğsümüzü gere gere 2011’e devredeceğimiz en büyük mirasın üzerinde yeller esiyor... Bu durumun müsebbipleri arasında ben de varım. Özür diliyorum. Saygılarımla,
AVRUPA KRİTERLERİNE UYULMUYOR…
ŞEFFAF OLUNAMADI… DENETÇİLERİN UYARILARI
DİKKATE ALINMIYOR
DEVLETÇİ “O KAFA” SÜRÜYOR… YK’nin BİK üyesi olmayan üyelerince alınan kararların, BİK sonrasında bilinemediğine ilişkin YK toplantılarında açık açık görüşlerimi söylediğimde; bu, haksız ve anlamsız bir biçimde kişisel güvensizlik, BİK üyelerine şahsi itimatsızlık gibi yorumlandı. Şahsi itimatsızlık derdim olsaydı onu da açık açık söylerdim. Oysa ben konulara kurumsal ve genel yaklaşımlar düzeyinde değiniyorum. YK üyelerinin hiçbiriyle kişisel bir sorunum yok. Hepsine saygı duyuyorum. Dile getirmeye çalıştığım şu gerçek: Sakat doğmuş bir yasada yanlış kurgulanmış bir Ajans’ın “yaratıcı bazı çözümler” ortaya konmadan düzeltilemeyeceği. Ajans işlerinin fiilen yürütülmesine, bazı çalışanlara hakim olan “devletçi” “o kafa” ile de bu yapının düzeltilmesinin mümkün olmadığı. Bazı kişiler ayrıldı, ama Kültür ve sanat dünyasını anlamayan, hiçbir zaman da anlayamayacak “o kafa” devam ediyor. İktidar YK’de değil; devlet kökenli bürokratlarda. Parayı onlar harcıyor, YK değil. Ama sorumlu görünen YK.
DANIŞMA KURULUNA DANIŞILMIYOR
HER ŞEYE KARAR VEREN BÜTÇE VE İHALE
KOMİSYONU YASA DIŞI Radikal, 18.11.2009
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Yönetim Kurulu’nun iki üyesi, Faruk Pekin ve Halim Bulutoğlu, önceki akşam istifa etti. Pekin ve Bulutoğlu, yedi üyeli 2010 Yönetim Kurulu’ndaki ‘sivil toplum’ kökenli iki üyeydi. Pekin ve Bulutoğlu, istifa mektuplarında 2010 Ajansı’ndan sivil toplumun dışlandığını, bütçe ve ihale komisyonlarının sivillere kapatıldığını, iktidarın devlet kökenli bürokratlarda olduğunu anlatarak görevlerinden ayrıldı. Pekin ve Bulutoğlu, Danışma Kurulu’ndaki görevlerine dönmüş oldu.
2010 Ajansı’ndaki huzursuzluk Mart ayında ortaya çıkmış, Yürütme Kurulu Başkanı Nuri Çolakoğlu ve üç üye, İskender Pala, Metin Sözen ve Gürhan Ertür istifa etmişti. Bir ay sonra tartışmaların odağındaki isim, genel sekreter Eyüp Özgüç görevden alınmıştı. Haziran ayında, Sahne Sanatları Yönetmeni Dikmen Gürün önemli projelerin Yürütme Kurulu’ndan geçmemesi üzerine istifasını vermiş, geçen hafta da Serhan Ada 2010’dan ayrılmıştı.
|
|
MEDRESE RESTORASYONU
TAMAMLANIYOR
Geçmişte yapılan yanlış restorasyon sonucu temel tarihi özelliklerini kaybeden Yakutiye Medresesi, yapılan son çalışmayla adeta herkesi şaşkına çevirdi. Erzurum'un en önemli yapılarından biri olan medresede şimdiye kadar çimento, harç, eserin yapısı ile uyuşmayan sıradan tahta kapı ve pencereler ile mermerler kullanıldığı belirlenmişti. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, tüm bu yanlış uygulamaları ortadan kaldırmak üzere başlattığı çalışmalardan sonra yapılanlar görenleri şoke etti.
Medresenin doğalgazla ısıtılması için yapılan çalışmada, medreseye büyük zarar verilirken, dış cephesinde de görüntü kirliliği oluşturuldu. Medresenin içinde döşenen alttan ısıtma sistemiyle de zemine büyük zarar verildi.
Medresenin restorasyonu sırasında yaşanan en büyük skandal ise üst kısmında yaşandı. Medresenin eski mimarisi göz ardı edilerek, günümüz teknolojisiyle çatı yapıldı. Giriş ana kapısı ise yine çatı ile örtüldü.
Yakutiye Medresesi'nin
restorasyonu sırasında yaşanan en büyük skandal ise
1840 yılında yaptırılan ve medresenin tepesinde
bulunan fenerin kaldırılması oldu. Erzurum Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Korumu Bölge Kurulu kararıyla
fener kaldırılarak, yerine günümüzde kullanılan
pimapenle camlı çerçeve yapıldı. Türk İslam Eserleri Müzesi olarak yerli ve yabancı turistlerin ziyaretine açılan Yakutiye Medresesi'nde restorasyon çalışması başlatıldı.
Geçmişte yapılan yanlış restorasyon sonucu temel tarihi özelliklerini kaybeden Yakutiye Medresesi, yeniden onarılıyor. Erzurum`un en önemli yapılarından biri olan medrese de şimdiye kadar çimento harç, eserin yapısı ile uyuşmayan sıradan tahta kapı ve pencereler ile mermerler kullanıldığı belirlenmişti. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, tüm bu yanlış uygulamaları ortadan kaldırmak üzere çalışma başlattı.
Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nce hazırlatılan ve Koruma Bölge Kurulu'nca onaylanan proje kapsamında; iç ve dış mekanda yer alan taş bloklar arasındaki çimento harçlı derzler temizlenerek hidrolik kireç harçla derz yapımına başlandı. Yapı içinde bulunan mekanlarda sıva raspaları yapılarak, hidrolik kireç harçla yeniden sıvanacak. Medrese yapısına uygun olmayan kapı, pencereler sökülerek yerlerine yapıyla uyumlu ahşap kapı ve pencere doğramaları takılacak. Abdest mahallinde bulunan mermer duvar ve döşeme kaplamalar sökülerek yeniden yapılacak. Restorasyonun 2010'da tamamlanacağını belirten Erzurum Rölöve ve Anıtlar Müdürü Suat Bakır, 29 Nisan 2009 tarihinde yer teslimi yapıldığını fakat fiili olarak restorasyon çalışmalarına yeni başlandığını bildirdi.
Restorasyon çalışmalarına 949 bin TL'lik ödenek ayrıldığını ifade eden Bakır, ihalede yüksek bir kırım olduğunu artan parayla da Bakanlığın izniyle bitmeyen kısımlara keşif ilavesi yapılacağını söyledi.
Bakır, "Esere hiçbir zarar vermeden üst örtü, çatı, zemin, doğrama, vitrinler, alttan ısıtma sistemi ve elektrik panoları ile kablolarının kaldırılması gibi çalışmalar yapılacak. Özellikle görüntü kirliliği oluşturan duvarlardaki renkli taşlar da temizlenecek. Tarihi dokuya hiçbir şekilde zarar gelmesini istemiyoruz. Bu yüzden çok özenle çalışıyoruz. Bunun yanında, İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkezi'nden gelecek uzmanlar tarafından yapılacak incelemelerden sonra Portal (taş kapı) ve mukarnas işlemeli kubbelerde çalışmalar başlayacak" diye konuştu.
Restorasyon çalışmalarının 24 Ocak 2010 tarihinde biteceğini açıklayan Bakır, Erzurum'un adeta sembolü haline gelen tarihi medresenin tarihi dokusu korunarak, gelecek nesillere aktarılacağını sözlerine ekledi.
Erzurum'a gelen yerli ve yabancı turistlerin ilk olarak Anadolu'nun en büyük medresesi olan Çifte Minareli Medrese'yi ziyaret ettiği bildirildi.
Anadolu'nun en eski yerleşim yerlerinden biri olan Erzurum'un sahip olduğu turizm potansiyeli ile yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekiyor. Ziyaretçilerin yoğun ilgi gösterdiği yerlerin başında ise tarihi eserler ile tabiat güzellikleri geliyor. Tortum Şelalesi, Çoruh Nehri, Aras deltası ziyaretçilerin en çok görmek istediği doğa harikası olarak değerlendirilirken, tarihi eserler arasında da Çifte Minareli Medrese, Yakutiye Medresesi, Erzurum Kalesi, Üç Kümbetler, Saat Kulesi, Aziziye ve Mecidiye Tabyaları ile Lalapaşa Camii geliyor. Erzurum Kent Haber, 18.11.2009 |
|
MUMYALARIN DA KALBİ VAR!
Radikal, 18.11.2009 |
|
ERTUĞRUL'UN GİZEMLERİ İZMİR'DE SERGİLENECEK Yeni Asır, Haber: Şafak İnce, 18.11.2009 |
|
DÜNYA KÜLTÜR MİRASLARI'NIN FOTOĞRAFLARI BAŞKENTTE
UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası olarak
seçilen eserlerin fotoğraflarından oluşan "Güney
Doğu Avrupa-UNESCO Dünya Kültür Mirası" sergisi
Başkent'te sanatseverlerle buluştu. Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü (BYEGM)
Sanat Galerisi'nde Avusturya Büyükelçiliği ve BYEGM
işbirliği ile açılan sergide, UNESCO tarafından
Dünya Kültür Mirası olarak seçilen 18 eserin
fotoğrafı yer alıyor. Cnn Türk, 18.11.2009 |
|
MISIR, NEFERTİTİ'Yİ GERİ İSTİYOR
Berlin’deki Neues Museum’da sergilenen Nefertiti büstünün Mısır tarafından istenmesi, tarihi eserlerin bulundukları yere iade edilmesi tartışmasını yeniden başlattı. Mısır, eserler geri verilmezse kazı izni vermeyiz diyor.
MISIR’ın, Almanya’nın başkenti Berlin’deki Neues
Museum’da (Yeni Müze) bulunan Nefertiti büstünü geri
istemesi, tarihi eserlerdeki “Bulan el koyar”
kuralını tekrar tartışmaya açtı.
ABD’de yayınlanan New York Times Gazetesi de,
tarihi eserlerin ait olduğu ülkeye dönmesinin
sonuçlarını tartıştı ve şu soruları gündeme taşıdı:
“Eserin bulunduğu ülkede korunması her zaman mümkün
mü? Arkeolojik bulguları korumanın en iyi yolu,
uluslararası ticaretlerine son vermek mi?”
Öte yandan, Dr. Havas’ın bu çabası, Batı’nın, bir Mısırlının UNESCO’ya başkan olmasını engellemesine karşı bir misilleme olarak değerlendiriliyor. Gazete, tarihi eserlerin giderek “politik silahlar” haline geldiği görüşünde. “Kalıntıların Sahibi Kim?” kitabının yazarı James Cuno, politikacıların, kendi meşruiyetlerini artırmak için tarihi eserleri kullandığını savunuyor ve buna örnek olarak eski Irak lideri Saddam Hüseyin’i gösteriyor.
Hürriyet, 18.11.2009 |
|
TARİHİ ESERLERİ JANDARMAYA SATMAK İSTERKEN YAKALANDILAR
Ankara İl Jandarma Alaya Komutanlığı ekiplerinin tarihi eser kaçakçılarına yönelik düzenlediği operasyonda, Roma dönemine ait olduğu belirlenen amforayı satmak isteyen 2 kişi gözaltına alındı.
Alınan bilgiye göre, ellerinde tarihi eser bulundurdukları tespit edilen şahısların bilgisine ulaşan Jandarma ekipleri, söz konusu 2 kişiyle alıcı gibi davranarak irtibata geçti. Ufuk O. ve Kutlay T'nin elindeki tarihi eseri satın almak için pazarlık yapan ekipler, zanlılarla Yenimahalle Hurdacılar Sitesi'nde buluştu. Ekipler, alışveriş sonrasında kimliklerini açıklayarak zanlılara suçüstü yaptı. Zanlıların araçlarında yapılan aramada, Roma dönemine ait olduğu belirlenen ''amfora'' adı verilen toprak testiyi ele geçirdi. Zaman, 17.11.2009 |
|
![]() |
EN ESKİ SANTRAL MÜZE OLACAK
Türkiye’nin çalışır durumdaki en eski hidroelektrik santralı özelleştirme kapsamında satışa çıkarıldı. Kayseri’nin Bünyan İlçesinde, 1929’da Alman ve Çek mühendisler tarafından kurulan santral, tam 80 yıldır elektrik üretiyor. Kayseri ve Civarı Elektrik T.A.Ş, kuruluş temelini de oluşturan santralı satın alarak müzeye dönüştürmek istiyor. Radikal, 17.11.2009 |
ALLIANOI'DE KAZI İSTEMİ
Bergama’daki antik sağlık yurdunun yargı kararlarına karşın Yortanlı Barajı’nın suları altında bırakılmak istendiğine dikkat çekilerek “Allianoi’de kazılar yeniden başlatılsın” kampanyası düzenlendi. Bergama Müzesi önünde girişim grubu üyeleriyle birlikte basın açıklaması yapan Allianoi Girişim Grubu Dönem Sözcüsü Alime Mitap, Allianoi’yle ilgili yaşanan hukuki süreci anımsattı. Cumhuriyet, 17.11.2009 |
![]() |
NEFERTİTİ MEĞER ESTETİK YAPTIRMIŞ
Çalışmayla dış ve iç yüzeyler arasındaki farkların da saptandığını anlatan Avşar, “Biz, bugün Berlin'deki müzede Nefertiti'nin yüzünün makyajlı ve sıvalı dış yüzeyini yani estetik yapılmış halini görüyoruz. Aslında Nefertiti, büstüne estetik yaptırmış. Dolgusunu da yaptırmış, botoksunu da yaptırmış. Biz de bu 3 boyutlu tomografilerden yola çıkarak büstün iç yüzeyini yeniden büste dönüştürdük” dedi.
Dünyada ilk kez yapılan bu büst ile Berlin'deki büstün karşılaştırılabileceğini ve Nefertiti'nin neler yaptırdığı ve kendisini nasıl değiştirdiğinin görülebileceğini belirten Dr. Avşar, şunları söyledi: “Nefertiti, heykeltıraşa burnundaki küçük kemeri aldırmış, göz kenarlarını daha belirginleştirmiş, ağız köşesi ve yanaklarındaki çizgileri kaybettirmiş, elmacık kemiklerini daha dolgunlaştırmış. Küçük operasyonlarla mükemmel bir yüz şekli ortaya koyulmuş. Ayrıca heykelde kulak rekonstrüksiyonu yaptık. Nefertiti, kepçe kulaklı ama tabii büstün kulakları kırıldığı için onu göremiyorsunuz. Belki de moda olduğu için o döneme ait heykellerin çoğunun kepçe kulaklı.” Avşar, ilk kez yapılan bu çalışmanın estetik cerrahlar için de bir eğitim aracı olacağını sözlerine ekledi.
Mumyası kayıp kraliçe Nefertiti İsmi “güzelden gelen” anlamını taşıyan ve tarih boyunca güzellik sembolü olarak kabul edilen Nefertiti, 3 bin yıl önce kocası firavun IV. Amenhotep (sonradan Akhenaton) ile birlikte eski Mısır'ı radikal bir yenilenme sürecine soktu. Bu süreçte eski başkent Teb'den Amarna'ya taşındı, inanılan tanrı değiştirildi ve bütün bunların ardından aile üyeleri esrarengiz bir şekilde kaybolmaya başladı. MÖ 1300'lü yıllarda yaşadığı tahmin edilen Nefertiti'nin mumyası ortaya çıkarılamadığı için yaşamı hala çözülememiş sırlar içeriyor. Hürriyet, 17.11.2009 |
|
AKM BAŞIMIZA DERT OLDU
Geçenlerde gündüz vakti,
yağmur yağarken, Atatürk Kültür Merkezi'nin
ışıklarını yakmışlardı. Kırmızı ışıkta durduğumda,
uzun uzun o binaya baktım. O kadar güzel görünüyordu
ki... Aşıkların ilk buluştuğu yer... Adres tarif
edilen simge... Hepimizin hayatında, içine girmemiş
olanların bile illa ki bir önemi bulunan o bina... Akşam, Yazı: Oray Eğin, 17.11.2009
"Atatürk Kültür Merkezi
(AKM) için gerçekleştirilecek yenileme projesinden
vazgeçildi. Yenileme projesi yerine binaya 'basit
onarım' yapılacak." Bu, yaklaşık olarak dört yıldır
gündemden düşmeyen ve artık bizi hiç de şaşırtmayan
AKM ile ilgili haberlerden sonuncusu. Radikal'de Cem
Erciyes'in geçtiğimiz günlerde köşesinde
hatırlattığı gibi, bir takım olaylardan sonra AKM
tadil edilerek kapılarını gelecek senenin
ortalarında açacak. Peki bu süreçte hangi kurumsal ve bireysel aktörler rollerini nasıl oynadılar? Bunu biraz inceleyelim.
Aktör 1, Kültür ve
Turizm Bakanlığı Türkiye'nin çeşitli illerinde, ilçelerinden gelen benzer çok hikayeler duyarız. Temeli atıldıktan 20 yıl sonra bile bitirilemez, bitirilenler bir süre atıl durumda bekler, çürür, sonra belediyeye devredilir ve düğün ve halay salonu olarak kullanılır. Devletin kültür merkezleri ile ilişkisi patalojik bir hastalıktır aslında. Bu hastalığın bir ismi bile var. Pseudologia fantastica, mythomania veya patalojik olarak sürekli yalan söyleme... Bu bir psikolojik rahatsızlık ve bu hastalığa yakalananlar sürekli olarak yalan üretme, bu yalanlara inanma ve karşısındakini inandırma çabasında olurlar. Devletin kültürle ve kültür merkezleri ile ilişkisi de bu şekildedir. Doğru dürüst tanımlı bir kültür politikası olmayan devlet, hangi kültür için merkez açtığını bilmeden bir takım binalar inşa eder. Bu yapıların vatandaşlarının kültürel gelişimine olumlu katkı yapacağını düşünür ve bakanlık eliyle devlet, kültür konusunda sorumluluğunu yerine getirdiğine kendini inandırır. İhale usulü ile inşaat yaparak, asli sorumluluğunu yerine getirmemenin günahını çıkartır.
AKM'nin de bu açıdan bakıldığında Eşme'deki ufak kültür merkezi'nden herhangi bir farkı yoktur devlet katında. İkisi de bir inşaat ihalesi objesidir, daha ötesi değil. Bu nedenle yıkılması, yeniden yapılması, onarılması, tadil edilmesi veya yenilenmesi arasında hiç bir fark yoktur. Tek fark ihalenin ölçeğidir.
Aktör 2, İstanbul
2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı
Yenileme projesi bakanlık bünyesinde yapılan ve koruma kurulunca onaylanan avan projenin arzulanan niteliği sağlamaması nedeni ile, İstanbul 2010 Ajansı Kentsel Uygulamalar Direktörü Korhan Gümüş'ün, yoğun çabalar ile bakanlığı ve AKM yönetimini ikna ederek yenileme projesinin Hayati Tabanlıoğlu'nun oğlu mimar Murat Tabanlıoğlu tarafından yapılmasını sağlaması ise AKM'nin kaderindeki önemli bir başka dönemeç gerçekleşti. Tabanlıoğlu'nun bedelsiz üstlendiği bu hizmetin sonucunda ortaya çıkardığı projenin detayları da kamuoyu ile paylaşılmaya başlandığı andan itibaren de AKM'yi kullanan sanatçıların bir kısmı şiddetli bir şekilde eleştirilere başladı. Kanımca, 2010 ajansı, aktörler arasındaki bilgi alışverişini sağlıklı bir şekilde yapamadğı için bu süreci iyi yönetemedi ve tepkileri öngöremedi. Her ne kadar, bakanlığın alışılmış iç mekanizmalari ile proje üretimi ve ihale yöntemlerinden farklı bir yönteme ikna edilmiş olması büyük bir başarı olsa da, gerek ajansın içindeki kişilerin ve gerekse dışarıdaki kurumların bu süreç hakkında yeterince bilgilendirilmediği ve dolayısı ile bu aktörlerde saha dışına itilmiş duygusu oluştuğu bir gerçek. Ayrıca proje ve ihale sürecini planlamadan AKM'nin erkenden boşaltılması ise tam anlamı ile ölümcül bir hata oldu. Elbette 2010 ajansının yıllardır düzelmeyen çarpık ve kaotik organizasyonel yapısı da bu hataları doğuran önemli bir etken.
Aktör 3, Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu
Aktör 4, AKM'yi
kullanan sanatçılar
2010 Ajansı'nın projeyi gerçekleştirecek müteahhidin belirlendiği ihaleden hemen sonra, KESK'e bağlı Kültür Sanat Sendikası'nın başvurusu üzerine İstanbul Bölge İdare Mahkemesi "Yapılan düzenleme ile koruma grubu 1.derece olan yapının günümüze ulaşmış sosyo-kültürel, tarihi kimliğini oluşturan mekansal, biçimsel, yapısal özellikleri ile çevre içindeki özgün konumunun korunmadığı"na karar verdi ve AKM'nin yenileme projesinin ihalesini iptal edip, yürütmeyi durdurdu.
Kültür Sanat Sendikası'nın bu noktadan sonra tüm AKM sanatçılarının sözcüsü gibi davrandığı gözlendi. Öncelikle bu sendikanın AKM'yi kullanan veya kullanmayan performans sanatçılarının, müzisyenlerin ve tiyatrocuların tamamını temsil etmediğini varsayıyorum, veya umuyorum. Çünkü 11 Ağustos günü Mimarlar Odası İstanbul şubesinde yapılan toplantıda bu sendikaya bağlı sanatçılar ve bu grubu destekleyen sanatçıların mimarlık ve koruma üzerine söyledikleri tüyler ürpertici bir muhafazakarlık gösterisi idi. AKM'nin hiç bir noktasının değişmemesi gerektiğini savunan, hele hele işletmeye ve mekansal değişikliklere dair yeni önerilere tamamen karşı çıkan sendika ve savunucuları, Tabanlıoğlu'nun yenileme projesini neredeyse Atilla Koç'un yıkma kararına denk bir tavır olarak algıladı. Bu toplantıda ve sonrasında basına yansıyan sanatçıların görüşlerinde AKM'nin yenileme projesinin mekanların daha iyi kullanılmasına olanak verecek tüm düzenlemeleri görmezden gelerek, sadece terasta önerilen restorana takılınması ve "AKM'nin ticari işletmeye dönüşme tehlikesi"ne dair uyarılar dikkati çekti.
Bu toplantıda, sanatçıların "korumacıyım" ben diyerek projeye çılgınca karşı çıkışlarını "muhafazakarım" ben diye okumak çok mümkündü. İnsanı dehşete düşüren bir kafa karışıklığı, mimari kültüre olan inanılmaz uzaklık, bu uzaklıkla ters orantılı bir bilgiçlik, sanat ve kültürle ilgili tartışmaların hepsinin bir anda siyasi kamplaşmaya dönüştürebilme becerisi karşısında, tüm sanatçılarımızın bu muhafazakar düşüncelerde olmadığı ve bu sendikanın azınlığı temsil ettiği ümidi ile toplantıyı bitmeden terkettim.
Aktör 5, Bilirkişi
kurumu ve üniversiteler
Aktör 6, Tabanlıoğlu
Mimarlık
AKM Türkiye'nin
Kabe'si mi?
Arkitera, Yazı: Ömer Kanıpak, 20.11.2009 |
|
TARİHİ ESER OPERASYONU: 3 GÖZALTI
Yalova jandarması, bir istihbaratı değerlendirerek gerçekleştirdiği operasyonda ellerindeki Roma dönemine ait heykeli satmaya çalışan 3 kişiyi gözaltına aldı.
Yalova'nın Altınova İlçesi Kaytazdere beldesinde ellerindeki Roma dönemine ait bir heykeli satmak isteyen kişilerin olduğu istihbaratına ulaşan jandarma ekipleri, olayla ilgili çalışma başlattı. Kimlik ve adres tespitinin ardından operasyon düzenleyen ekipler, Y.Z.S (39), F.O. (25) ve E.E.'yi (37) gözaltına aldı. Şahısların üzerlerinde yapılan aramada Roma dönemine ait 9.5 santimetre uzunluğunda ve 540 gram ağırlığında bronz bir heykel ele geçirdi. Olayla ilgili soruşturma sürüyor. Yalova Kent Haber, 17.11.2009 |
|
SELİMİYE 'DÜNYA MİRASI LİSTESİ'NE ALINSIN Ntvmsnbc, 16.11.2009 |
|
KUZEYBATI ANADOLU'NUN EN ESKİ ÇANAK ÇÖMLEĞİ
Eskişehir’in Seyitgazi İlçesi yakınlarında yaklaşık beş yıldır sürdürülen Keçiçayırı kazılarından Neolitik döneme ait, tüm Kuzeybatı Anadolu’nun bilinen en eski çanak ve çömlekleri çıktı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof.Dr. Turan Efe, “Bu tür kalıntılara daha önce Suriye’nin kuzeyi, Güneydoğu Anadolu ve Konya’da rastlanmıştı. Bu kalıntılar günümüzden 10-11 bin yıl öncesine ait. Burada ele geçirilen Neolitik çanak ve çömlek, tüm kuzeybatı Anadolu’nun bilinen en eski çanak çömleği olma özelliğini taşıyor” dedi. Radikal, 16.11.2009 |
|
|
HUMBARHANE CAMİİ'NİN ALTINDA YENİ BİR SARNIÇ BULUNDU
3. Selim'in annesi Mihrişah Sultan tarafından 1794'te Sütlüce'de yaptırılan tarihi Humbarhane Camisi'nin altında, yıllardır kapalı halde duran sarnıç, restorasyon sırasında ortaya çıkarıldı.
Vakıflar İstanbul Bölge Müdürü İbrahim Özekinci,
geçtiğimiz Haziran ayında 2 milyon lira bütçeyle
restorasyonuna başlanan camide Sabah, 16.11.2009 |
ZENGİNİN PARASI, ZÜĞÜRDÜN ÇENESİ DURUMUNDA 'SANAT'TAN SÖZ ETMEK |
|
DOĞANÇAY, YAŞAYAN EN PAHALI RESSAM
Burhan Doğançay’ın ‘Mavi Senfoni’ adlı büyük boy tablosu dün Swissotel’de düzenlenen Antik AŞ. müzayedesinde 2.2 milyon liraya satılarak bir rekora imza attı. Doğançay, yaşayan en pahalı Türk ressam oldu.
Radikal, 16.11.2009
Eserlerİ New
York Metropolitan, Paris Pompidou, Munich Pinakothek
gibi dünyanın en önemli 64 müzesinde yer alan Burhan
Doğançay, Mavi Senfoni’yi 1987’de Galeri Baraz’’ığn
binasında bulunan atölyesinde yapmaya başladı. O
dönemde Amerika’dan her gelişinde Galeri Baraz’ın 7
katlı binasındaki atölyeye girip çalışıyordu.
Aklında Sultanahmet Camii’ni çizmek vardı ve çözümü
içindeki mavi İznik çinilerini resmetmekte buldu.
Tuvale onları yansıttı. Hürriyet,
17.11.2009
Geçtiğimiz pazar günü Antik A.Ş. tarafından düzenlenen müzayedede Burhan Doğançay’ın Mavi Senfoni adlı tablosuna 2.2 milyon TL vererek satın alan esrarengiz sanatseverin adı halen açıklanmadı. Kulislerde Ömer Koç, İnan Kıraç, Bülent Eczacıbaşı ve Murat Ülker isimleri dolaşıyordu.
Önceki gün gazetelerde Bülent Eczacıbaşı’nın eseri İstanbul Modern koleksiyonuna katmak için satın aldığı yönünde çıkan haberler Eczacıbaşı Holding’den bir açıklama yapılarak yalanlandı. Açıklamada; “Antik A.Ş. tarafından geçtiğimiz günlerde düzenlenen Çağdaş Sanat Eserleri Müzayedesi’nde, Burhan Doğançay’ın ‘Mavi Senfoni’ adlı tablosunun 2.2 milyon TL’ye satılmasının ardından, bazı yayın organlarında, söz konusu tablonun Bülent Eczacıbaşı tarafından satın alındığına ilişkin haberler yer almıştır. Müzayede sonuçlarını, çağdaş sanat adına sevindirici bulmakla birlikte, ‘Mavi Senfoni’; Bülent Eczacıbaşı, Eczacıbaşı Holding, İstanbul Modern ya da Dr. Nejat Eczacıbaşı Vakfı tarafından satın alınmamıştır. Kamuoyunun bilgilerine sunarız.” denildi.
Diğer yandan sanat kulislerinde Mavi Senfoni’yi Kadir Has Vakfı Başkanı Can Has’ın satın aldığı yönünde haberler ağırlık kazandı. Hatta bu akşam Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın da katılımıyla Rezzan Has Müzesi’nde açılışı yapılacak Türk Resim Sanatı’nın Bir Asırlık Öyküsü II “Türk Resminde Yüzyılın Tablosu” adlı serginin açılışında bunun açıklanacağı konuşuluyor.
Sanat ve iş dünyasının önemli isimlerinden Ahu ve Can Has’ın daha önce sergilenmemiş ve merak edilen koleksiyonundan yola çıkılarak hazırlanan sergide Fausto Zonaro, Alberto Pasini, Fabiust Brest gibi oryantalist ressamlardan; Osman Hamdi, Şeker Ahmet Paşa, Halil Paşa, Mahmut Cuda ve Feyhaman Duran gibi Türk resim sanatı’nın önemli isimleri ile Çağdaş ressamlardan Erol Akyavaş, Burhan Doğançay ve Kemal Önsoy gibi sanatçıların en iyi eserleri yer alıyor. Hürriyet, 18.11.2009
Antik AŞ tarafından düzenlenen Çağdaş Sanat Eserleri Müzayedesi'nde satılan 'Mavi Senfoni'nin yeni sahibi merak konusuydu. Bütün Türkiye'nin üç gündür peşinde koştuğu eserin yeni sahibini Zaman ortaya çıkardı. Tabloyu satın aldığı rivayet edilenler arasında Ömer Koç, Bülent Eczacıbaşı, Cengiz Çetindoğan ve İnan Kıraç'ın adı geçiyordu. Dün, gazete ve televizyonlar gün boyu Ömer Koç ve Bülent Eczacıbaşı'ndan gelecek açıklamaları bekledi. Öğle saatlerinde iki ismin de tabloyu almadıklarını açıklaması, eserle ilgili merakı daha da artırdı. Hatta birçok dedikodu bile yapıldı. Kulaktan kulağa dolaşan iddialara göre 'eser satılmamış, ama yüksek bir fiyata satılmış gibi gösterilerek gündem oluşturulmaya' çalışılmıştı. Ancak hiç kimsenin aklına Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker'in adı gelmedi. Daha önce sanat müzayedelerinde adı pek duyulmayan Ülker'in 'Mavi Senfoni'yi alması sürpriz olarak değerlendirildi. Murat Ülker'in bu kadar pahalı bir eseri ne yapacağı ise yeni merak konusu. Sanat piyasasının duayenlerinden 'adının açıklanmasını istemeyen' bir isme göre bunun bir tek anlamı olabilir: "Bu kadar parayı veren kişi, bu resmin değerini iyi biliyor. Sanattan anlıyor, bu eseri alıp evine asmaz; muhakkak ileriye dönük planları vardır. Belki müze yapabilir. Böyle bir dönemde bu tabloyu kim aldıysa helal olsun. Alkışlıyorum." Birkaç yıl önce 5 milyon TL'ye satılan Osman Hamdi Bey'in ünlü eseri Kaplumbağa Terbiyecisi'nden sonra sanat piyasasının en çok konuştuğu Mavi Senfoni ile ilgili olarak müzayedeyi yapan Antik AŞ yetkilileri, "Üzerimizde yoğun baskı var, ancak açıklamamız mümkün değil." şeklinde konuşuyordu.
Ülker'in sanatın çeşitli dallarından spora kadar birçok alanda sponsorlukları bulunuyor. Ülker markasının sahibi Murat Ülker, Türkiye'de pek çok sosyal sorumluluk projesinin de hayata geçmesine maddi ve manevi katkı sağlıyor. 'Mavi Senfoni'yi alarak çağdaş Türk sanatına da büyük destek veren Ülker, büyük koleksiyonerler arasındaki yerini aldı.
Mavi Senfoni'yi yakından tanıyalım... Burhan Doğançay, Mavi Senfoni ile Türk sanatının 'yaşayan en pahalı sanatçısı' konumuna oturdu. Sultanahmet Camii'nin içini gösteren 'Mavi Senfoni', 162x285 cm ebatlarında tuval üzerine karışık teknikle yapılmış. 1987 tarihli eser, Doğançay'ın en çok aranan döneminden. Üzerindeki detaylarla büyük bir sabır örneği olarak adlandırılan tablo, ilk İstanbul Bienali'nde de yer almıştı. Doğançay, 'Sultanahmet'i nasıl yaparım?' diye yıllarca düşünmüş ve aklına içindeki mavi İznik çinileri gelince, bunları tuvale yansıtmış. 2-3 yılda düşünüp, 2-3 ayda bitirdiği Mavi Senfoni için sanatçı, "Osmanlı dönemini yansıtan en önemli eserim." diyor. Pazar günkü müzayedede Mavi Senfoni'yi satan Oktay Duran ise eseri 1995 yılında 50 bin dolara almıştı. Eser, 1 milyon TL fiyatla müzayedeye çıkmıştı. Zaman, Haber: Abdullah Kılıç, 18.11.2009
Dün sanat dünyası, Zaman'da yayımlanan ressam Burhan Doğançay'ın 'Mavi Senfoni' adlı tablosunu Ülker Grubu'nun patronu Murat Ülker'in satın aldığı haberini konuştu.
Sır gibi saklanan tablonun yeni sahibinin Ülker olduğunun ortaya çıkması, tam bir sürpriz olarak nitelendirildi. Mavi Senfoni'yi rekor bir fiyatla 2,2 milyon TL'ye satın alarak bütün gözleri üzerine çeviren ünlü işadamı Murat Ülker'in iyi bir koleksiyoner olduğu ortaya çıktı. Kimi çevreler sanat dünyasında adı pek duyulmayan Murat Ülker'in 'Mavi Senfoni'yi almasını sürpriz olarak değerlendirse de Ülker'in çağdaş ressamlara ait hiç de azımsanamayacak bir koleksiyonu mevcut. Murat Ülker'in koleksiyonunda başta Abidin Dino, Ferruh Başağa, Devrim Erbil ve Erol Akyavaş gibi ustaların birçok tablosu bulunuyor. Ancak bu zengin koleksiyona rağmen Ülker, iş hayatında olduğu gibi sanat hayatında da bilerek geride duruyor. Daha çok, açılan sergilere koleksiyonundan eserler vererek katkıda bulunuyor. Son olarak Güler Sabancı'nın ricasını kırmayarak, Sakıp Sabancı Müzesi'nde açılan Abidin Dino sergisine koleksiyonundaki Abidin Dino tablolarını vermişti. Sanat piyasasında cevabı en çok merak edilen soru ise şu: "Murat Ülker, bir müze mi kurmak istiyor?" Bu sorunun cevabı şimdilik net değil, ancak ilerisi için her şey mümkün. Zaman,
19.11.2009
Referans Gazertesi'nden Ayten Güvenkaya'nın haberine göre, tabloyu alan sürpriz isim Murat Ülker'in ödediği parayı çağdaş Türk resmi için milat olarak görenler de var, bu fiyatı abartı bulanlar da. Hatta Murat Ülker'in tabloyu satan Oktay Duran'la iş ortaklığının gündeme gelmesi, resim piyasasındaki bu önemli gelişmeye dair şüpheli yorumları beraberinde getirdi.
Oysa Antik AŞ'nin müzayedesini yakından izleyenler için fiyat sürpriz değil. Çünkü Mavi Senfoni'nin 2.2 milyon liraya ulaşmasının ardında Türkiye'nin önde gelen işadamlarının müzayededeki kıyasıya rekabeti yatıyor. Antik AŞ'nin sahibi Turgay Artam da bu yarışa dikkat çekti. Artam, "Çok önemli koleksiyoncular ve müze açma hazırlığında bulunan işadamlarının çekişmesi bu fiyatı doğurdu" dedi. Artam isim vermedi ancak bu yarışın Erdoğan Demirören, Murat Ülker, Ömer Koç ve adı sır gibi saklanan bir işadamı arasında gerçekleştiği ifade ediliyor. Yaklaşık 30 yıl önce Türkiye'de profesyonel anlamda müzayedeciliği başlatan isim olarak da bilinen Turgay Artam, rekor kıran tablonun eski ve yeni sahibinin ortak olması durumunu "çok normal" olarak değerlendiriyor. Kimi müzayedelerde bazı ailelerin kendi resimlerini bile ailenin başka bir ferdinden satın aldığını dile getiriyor. Murat Ülker'in ise sanatın değerinin bilincinde olduğunu belirten Artam, şunları söylüyor: "Murat Ülker, Türkiye'nin en saygın işadamlarından birisi olmasının yanında, spordan sanata büyük sponsorlukları da üstleniyor. "Keşke her zengin işadamı Murat Ülker gibi davranabilse. Kendisi büyük bir holdingin sahibi, çok sayıda şirketi var. İrili ufaklı ortakları olması da çok doğal. Müzayedelerde bazen aileler bile kendi resimlerini, ailenin bir başka ferdinden satın alabiliyor. Bu da çok normal. Ayrıca Murat Ülker, resmin sanat değerini ve müzelik özellikte olduğunun bilincinde."
Mavi Senfoni'nin müzayedesinde önemli koleksiyoncular ve müze açma hazırlığında bulunan kurumlar tarafından çekişmeli bir artırım yaşandığını işaret eden Artam, "Başlangıç fiyatı 1 milyon dolar olan tablonun, satış fiyatına ulaşana kadar birçok taliplinin çıkmasıyla fiyatı yükseldi. Önde gelen müzeler ve koleksiyoncuların tekliflerinin üzerine çıkan Ülker, Türk çağdaş sanat piyasası için çok önemli bir eseri koleksiyonuna kazandırdı.
"2,2 milyon liralık rekor fiyatı "son dönemde çağdaş resim sanatına duyulan ilgi artışının etkisi" olarak yorumlayan Artam, şunları söylüyor: "Geçmişte 5 milyon TL'ye satılan Osman Hamdi Bey'in "Kaplumbağa Terbiyecisi" tablosunda olduğu gibi başka rekorlara da imza attık. Son beş yılda ise çağdaş resim sanatına artan bir ilgi var. Bunda yurtdışında çağdaş eserlere ilginin artmasının da payı büyük. Bizde de sadece Doğançay değil Ömer Uluç, Fahr El Nisa Zeid, Mehmet Güleryüz, Adnan Varınca, Komet, Neşe Erdok, Nuri İyem, Adnan Çoker ve Ferruh Başağa gibi başka diğer ressamlarda da fiyatlar artıyor. Ama bu artan fiyatlar bile batının çok gerisinde. Batı'da yaşayan sanatçıların eserlerinin 20-40 milyon dolarlar arasında satılması normal kabul ediliyor. Geçen hafta Andy Warhol'un orta önemde bir eseri 43.8 milyon dolara satıldı. Türkiye'de ise bugün pahalı gibi gözüken bir tablo veya antika, iki-üç yıl içinde ucuz kalıyor. Çünkü Türkiye'de koleksiyoncu ve müzeci sayısında önemli artışlar var."
Çağdaş sanat üzerine uzmanlaşan müzayede evlerinden Beyaz Art'ın sahibi Aziz Karadeniz ise sanat camiasında oldukça yüksek bulunan 2,2 milyon liralık fiyatın tabloya özel olduğunu belirtiyor. Galerilerin bundan sonra fiyatlandırma yaparken Mavi Senfoni'yi baz almayacaklarını belirten Karadeniz, şu ifadelerde bulunuyor:
"2,2 milyon lira rekor bir fiyattır. Örneğin Beyaz Art olarak bir hafta önce Burhan Doğançay'ın "Fall of the dream" adlı başka bir tablosunu 160 bin TL'ye sattık.
Ama gerek ressam Doğançay, gerekse rekor fiyatla satılan Mavi Senfoni eseri oldukça değerlidir. Dolayısıyla "2,2 milyon dolarlık rakam tabloya özeldir' yorumunda bulunabiliriz. Ama bundan sonra satışa çıkacak eserler için aynı rakamı baz almak mümkün değil. Genel trend yukarı doğru olursa, aynı paralelde bir ayarlama yapılabilir ama yine de milyon dolarlar seviyesinde bir zıplama olmaz. Beyaz Art olarak bizde bu tür bir başlangıç fiyatı olmaz. Fiyatlandırmalar genellikle son bir-iki sene içindeki satış rakamlarına bakılarak yapılır."
Bununla birlikte Mavi Senfoni'nin satışının birtakım eser fiyatlarını etkileyeceğinin de altını çizen Karadeniz, "Mesela bu satış Burhan Doğançay'ın eserlerinin fiyatını daha da yukarıya çekebilir. Elinde Doğançay'ın bir tablosu olan ve bunu satmak isteyen bir müşteri, bizim belirlediğimiz rakamların çok üzerinde fiyatlar talep edebilir.
Hatta Doğançay'ın jenerasyonu da geri kalmamak düşüncesiyle fiyatlarını artırabilirler" diyor. Sektörde spekülasyonların önüne geçmek için bu dönem uluslararası müzayede evleri Christie's ve Sotheby's'in de uyguladığı "tahmini fiyat aralığı" sistemine geçtiklerini ifade eden Karadeniz, şunları söylüyor:
"Sistem için mart ve mayıstaki müzayedelerde prova yaptık. Buna göre kataloglarda eser için başlangıç fiyat yerine, tahmini satış fiyat aralığına yer veriyoruz. Müzayedeye ise genellikle bu aralığın yüzde 40 daha düşük fiyatıyla başlıyoruz. Kimi eserler fiyat aralığının da altına satılıyor. Bir hafta önce Doğançay'ın bizde satılan tablosu için 200-280 bin TL fiyat aralığı yazmıştık ama eser 160 bin TL'ye satıldı."
Tablonun yeni sahibi Murat Ülker, "Türk modern sanatı barajı aşsın, dünyada kendine yer bulsun. Yatırım yapan koleksiyonerlerin önü açılsın" diye eseri satın aldığı, eski sahibi ve Ülker'in ortaklarından Oktay Duran'ın ise aynı vizyonla tabloyu satmaya karar verdiği açıklandı. Modern sanata olan ilgisi bilinen Murat Ülker, son iki aydır Doğançay'ın eserlerinin yer aldığı müzeleri gezip fırsat buldukça usta ressamla vakit de geçirmiş. Ülker'in Burhan Doğançay'ın dışında Ferruh Başağa, Devrim Erbil, Abidin Dino ve Erol Akyavaş gibi ressamların eserlerinden oluşan kişisel bir koleksiyonu bulunuyor. Hürriyet, 20.11.2009 |
|
SİDE MÜZESİ, ARKEOLOJİK ESERLERİNİ GÜNCELLEŞTİRDİ
Antalya'nın Manavgat İlçesi'nde Side Müzesi, tarihi eser güncelleştirme çalışmasını tamamladı. Side Müze Müdürü Güner Kozdere, 9 bin 727 tarihi sikke, 2 bin 83 arkeolojik eser ile bin 317 eseri etüt ederek dijital ortama aktardıklarını bildirdi. Side Müze Müdürlüğü'ne bağlı 41 arkeolojik sit alanının bulunduğunu belirten Güner Kozdere, kurumlarına bağlı 328 adet tescilli taşınmaz kültür ve tabiat varlığının bulunduğunu ifade etti. Manavgat'ta 37, Akseki 9 ve İbradı'da 3 doğal ve kentsel sit alanının bulunduğunu belirten Kozdere, 2009 yılında Manavgat Şelalesi, Sorgun Kumul Ormanı, Manavgat Aşağıhisar Mahallesi, Hacıaliler, Salur Köyü ve 3 arkeolojik sit alanının Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından kayıt altına alındığını söyledi. Kozdere, 2 yıl içinde 10 bin tarihi sikkenin konservasyon çalışmasını yapacaklarını belirtti. Zaman, 15.11.2009 |
|
MİMAR SİNAN İMZALI KÜLLİYEYE 'ALTIN İSKELE'
Sarkis Zabunyan'ın, Mimar Sinan'ın son eseri olan Üsküdar'daki Atik Valide Sultan Külliyesi için tasarladığı Altın İskele'nin açılışı yapıldı. Altın İskele, 16. yüzyılda yapılan külliyenin "İstanbul 2010'' projesi içinde bir nitelik kazanması ve uluslararası alanda bir sanat merkezi olması yolundaki çalışmalar çerçevesinde tasarlandı. Zabunyan, Altın İskele'nin, külliyede onarım yapılana kadar da "hiç paslanmayan, beklemesini bilen ve ışık veren'' bir iskele olarak duracağını dile getirdi. İskele, 24 ayar varak altınla kaplandı, kaplamada da 7 bin yaprak altın kullanıldı. Sultan 3. Murad'ın annesi Nurbanu Valide Sultan tarafından 1570-1579 yılları arasında yaptırılan Atik Valide Külliyesi; darüşşifa, ilk akıl hastanesi, tütün bakım atölyesi ve son olarak da Toptaşı Cezaevi olarak kullanılmıştı. Sabah, 15.11.2009 |
|
KAÇAK KAZIDAN ANTİK KENTE
Define avcılarının kaçak kazı yaptığını farkeden Muğla Müze Müdürlüğü kaçak kazıya el koydu.
Akyaka beldesindeki İdyma antik kentinde, Müze Müdürlüğü'nün denetiminde mahkumların çalıştığı kazılarda, Bizans dönemine ait kilise ve taban mozaikleri bulundu.
Kentin ismine ilk kez Hitit yazılı belgelerinde rastlanıyor. Antik kentin kalıntılarına ise önceki define avcılarının kaçak kazısında ulaşıldı. Muğla Üniversitesi'nin işbirliğiyle gerçekleştirilen kazının çalışanları da mahkumlar. Mahkumlar kazıda Muğla Valiliği'nin topluma kazandırma projesi kapsamında görev aldılar. Bugün ortaya çıkan ise bir antik kentin önemli buluntuları.
Önümüzdeki yıl yapılacak restorasyon çalışmalarının ardından ziyarete açılması planlanan antik kent Muğla turizmine de önemli katkı sağlayacak. Trt/Haber, 15.11.2009 |
|
SELÇUKLU VE OSMANLI'YA AİT 166 BİN ELYAZMASI ESER ÜÇ İLDE TOPLANACAK
Selçuklu ve Osmanlı medeniyetleri dönemine ait paha biçilmez değerdeki binlerce yazma eser, Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde kurulacak Türkiye Yazma Eserler Başkanlığı'nda toplanacak.
Halen 28 ayrı kütüphanedeki toplam 166 bin 210 cilt yazma eserin denetim ve kontrolü İstanbul'da kurulacak başkanlık ile Ankara ve Konya'daki il müdürlüklerinde gerçekleştirilecek. Nitelikli personel istihdamı ile eserler korunup gün yüzüne çıkarılacak ve dünyaya tanıtılacak.
'Türkiye Yazma Eserler Başkanlığı' kuruluş ve görevleri hakkındaki kanun tasarısının önümüzdeki günlerde TBMM'ye sevk edilmesi bekleniyor. Başbakanlığın resmi internet sitesinde yer alan çalışmaya göre, başkanlık ile yazma eser kütüphanelerinin, alanında uzmanlaşmış birimler olarak etkin şekilde hizmet vermesi, yazma ve eski harfli basma eserlerin toplanması, sağlıklı biçimde geleceğe ulaştırılması amaçlanıyor. Uygulamada kolaylık sağlanması, yazma eserlerle ilgili hizmetin ülke geneline yaygınlaştırılması ve bürokrasinin azaltılması amacıyla eserler üç ilde toplanacak. Marmara Bölgesi'ndeki kütüphaneler İstanbul'a bağlı olarak teşkilatlanacak, Anadolu'daki yazma eser kütüphanelerinin ise Ankara ve Konya Yazma Eserler bölge müdürlüklerine bağlı birimlerde birleştirilecek.
Tasarı ile Bursa İnebey Yazma Eser Kütüphanesi, Edirne Selimiye Yazma Eser Kütüphanesi, İstanbul Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi, İstanbul Nuruosmaniye Yazma Eser Kütüphanesi, İstanbul Köprülü Yazma Eser Kütüphanesi, İstanbul Hacı Selim Ağa Yazma Eser Kütüphanesi, İstanbul Atıf Efendi Yazma Eser Kütüphanesi, İstanbul Millet Yazma Eser Kütüphanesi ve İstanbul Ragıp Paşa Yazma Eser Kütüphanesi İstanbul'daki merkeze bağlanıyor. Çorum Hasan Paşa Yazma Eser Kütüphanesi, Kastamonu Yazma Eser Kütüphanesi ve Kütahya Vahid Paşa Yazma Eser Kütüphanesi, Ankara Yazma Eserler Bölge Müdürlüğüne; Diyarbakır Ziya Gökalp Yazma Eser Kütüphanesi, Kayseri Raşit Efendi Yazma Eser Kütüphanesi, Konya Yusuf Ağa Yazma Eser Kütüphanesi, Sivas Ziya Bey Yazma Eser Kütüphanesi ve Manisa Yazma Eser Kütüphanesi de Konya Yazma Eserler Bölge Müdürlüğü'ne bağlı olarak faaliyet gösterecek. Zaman, Haber: Adem Elitok, 15.11.2009 |
|
ILISU'DA ÇALIŞMALAR YENİDEN BAŞLADI
Hasankeyf’i Yaşatma Girişimi Sekreteri Adnan Bayhan, Ilısu Barajı ile ilgili devletin yeni kaynak bulma arayışlarına bir an önce son vermesini, bununla birlikte felaketten başka anlamı olmayan bu anlamsız projeyi derhal durdurmasını isteyerek, “Ocak 2009’da durdurulan Ilısu Barajı inşa çalışmaları yeniden başladı” dedi.
Hazırlanan pek çok bilimsel rapora göre çok daha verimli ve avantajlı enerji üretim ve kalkınma modellerinin mevcut olduğunu söyleyen Bayhan, devletin insanları göçe zorlayacağını, onları yoksullaştıracağını, tarihi ve kültürel mirası yok edecek sürdürülebilirliği olmayan bu projede neden ısrar edildiğini sordu. Bayhan, “Biz Hasankeyf’i Yaşatma Girişimi olarak, devletin yeni kaynak bulma arayışlarına bir an önce son vermesini, bunla birlikte felaketten başka anlamı olmayan bu anlamsız projeyi derhal durdurmasını talep ediyor, bundan vazgeçmediği müddetçe mücadelemizin ve haklı itirazlarımızın artarak devam edeceğini bir kez daha belirtiyoruz” diye konuştu. Evrensel, 14.11.2009 |
|
LİSTE KRİZİNE ÜÇ AY KALDI
Geçtiğimiz yaz İspanya'nın Sevilla kentinde toplanan UNESCO'nun Dünya Mirasını Koruma Merkezi Heyeti İstanbul'un kültür mirası ilan edilen bölgeleriyle ilgili endişelerini dile getirerek, koruma konusunda UNESCO standartları sağlanmadığı takdirde İstanbul'un Kültür Mirası Listesi'nde çıkarılarak “Tehlike Altındaki Kültür Mirası Listesi”ne alınacağını ilan etmişti. Dünya Mirasını Koruma Merkezi Heyeti'nin İstanbul'u Şubat 2010 tarihinde yapılacak toplantıda değerlendireceğini belirten kentsel koruma alanında önde gelen isimlerden Prof.Dr. Nur Akın MSGSÜ Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü'nün düzenlediği bir etkinlikte İstanbul'un koruma sorunlarını anlattı. Türkiye'nin, UNESCO'nun kurucu ilk 10 üyesinden biri olduğunu, yapı ve tarihi çevre koruma konusunda UNESCO, ICOMOS gibi uluslararası kurumların içinde yer aldığını ve imzaladığı sözleşmelerle bu konuda alınan tüm evrensel kararlara taraf olduğunu belirten Nur Akın, Türkiye ICOMOS'ta temsil eden Milli Komite'de iki yıl görev yapmıştı.
İstanbul'un Sultanahmet Arkeolojik Parkı, Süleymaniye, Zeyrek kentsel alanları ve İstanbul Surları koruma alanı olarak belirlenen 4 bölgeyle Dünya Miras Listesi'nde olduğunu hatırlatan Nur Akın, “1993 yılından bu yana İstanbul bu dört bölgeyle ilgili itirazlarla karşılaştı” dedi. Akın, geçtiğimiz haziran ayında Sevilla toplantısında İstanbul'un koruma sorunları gözden geçirilerek, gerekli adımlar atılmazsa İstanbul'un liste dışı bırakılma tehlikesiyle karşı karşıya kalacağını vurguladı. UNESCO toplantısına yaklaşık üç ay kala Nur Akın, İstanbul'un dünya mirası bölgelerindeki koruma sorunlarını anlattı.
Komite'nin üzerinde önemle durduğu konunun bütünlüklü bir koruma planı olduğunu belirten Akın, uzun süren çalışmalar neticesinde bu planın nihayet tamamlandığını belirterek, Koruma Alanı'nın etkileme bölgesinin sınırlarının belirlendiğini söyledi.
YÜKSEK YAPILAR VE TARİHİ YARIM ADA 1996'da Dünya Miras Listesi'ne alınan Köln Katedrali'nin yüksek yapılar konusunda önemli bir örnek oluşturduğunu belirten Akın, 2002 yılında Köln için hazırlanan master planında, katedralden yaklaşık 800 m. uzaklıkta yapılması istenen, katedralin görünümünü etkileyecek gökdelenler grubu nedeniyle bu tarihi yapının, 2004'deki toplantıda ana listeden tehlike listesine alındığını belirterek, “Bu çerçeve içinde, İstanbul'un Dünya Miras Listesi alanlarında, yukarıda üzerinde durulan yönetim planı ve alanın tampon bölge gerekliliklerinin yanı sıra, tarihi yarımadanın evrensel niteliğini zedeleyeceği düşünülen Haliç Köprüsü, Haydarpaşa Gelişim Projesi, Galataport gibi dünya miras alanı ve etkileme bölgesinin siluetini etkileyebilecek büyük ölçekli projelerin gözden geçirilmesi zorunludur” dedi.
SULTANAHMET ARKEOLOJİK ALANI 2006 raporunda Sultanahmet'teki, İstanbul tarihinin en özel noktalarından biri olan arkeolojik parkın önemine değinildiğini belirten Akın, arkeolojik park üzerinde yapılan Fours Seasons Oteli inşaatının durdurulmasıyla ilgili de şunları söyledi: “Bugün kazı yapılan yerden Sultanahmet Cami ve oradan Marmara Denizi'ne kadar olan bütün alanda kazı yapılmaması ve hiçbir şekilde yapılaşmaya açılmaması gerekliliği üzerinde durularak, burası arkeolojik park olarak ilan edilmiştir. Şimdi söz konusu otelin ek bina inşaatı durduruldu. Ancak tarihi kalıntılar doğanın insafına terk edildi. Tarihi birikim açısından İstanbul'la karşılaştırılabilecek tek kent Roma olabilir. Acaba tarihi Roma'nın merkezindeki Forum Romanum'da böyle bir uygulamaya izin verilebilir miydi?”
Koruma mı yineleme mi? UNESCO heyetinin önemle üzerinde durduğu diğer bir konunun da 2005 yılında çıkartılan 5366 sayılı kanun olduğunu belirten Akın şunları söyledi? “ Üzerinde çalışılan yenileme alanlarında kültürel mirasın korunmasında ve bölge için geliştirilen yeni proje önerilerinde, bölgeyi oluşturan karakterin gözardı edilmemesi çok önemli. Yenileme bu konularda çok tehlikeli bir kavram. Esas amaç yenileme olunca özgün nitelikleri göz ardı edilmesini ve yeniden yapımını ön plana çıkabiliyor. Oysa Sulukule, Tarlabaşı gibi İstanbul'un çok çeşitlilik sergileyen tarihi içinde özel bir karakteri vardır.
Bu alanların sorunlarına çözüm getirebilmek için uzmanların görüşü kadar, bölge sakinlerinin görüşüne ve katılımına da önem verilmeli. Bu konuda, sit alanı yöneticileri, imar ve yeni yapılaşmadan ziyade korumayı esas alan yönetim çerçevesinde, halkın katılımıyla ve diğer paydaşlarla bir işbirliği kültürü geliştirmeli. Sulukule Yenileme Alanı bu konuda önemli bir örnek oluşturuyor. Zaman Cumartesi, Haber: Ertan Altan, 14.11.2009 |
|
|
43.8 MİLYON DOLARLIK TABLO
ABD'nin New York kentinde düzenlenen bir müzayedede Andy Warhol imzalı tablo, 43.8 milyona satıldı.
Sotheby’s tarafından dün düzenlenen müzayedede, Andy Warhol’un "200 One Dollar Bills" (200 Bir Dolar Banknotu) adlı tablo tahmin edilen fiyatının 3 katına kimliği açıklanmayan bir kişiye satıldı. Satıcısının kimliği açıklanmayan tablo için açılış fiyatının 6 milyon dolar olarak belirlendiğini kaydeden Sotheby’s müzayedenin çekişmeli geçtiğini bildirdi. Warhol’un 1962’de yaptığı tablonun şimdiki sahibi tarafından 1986’da 385 bin dolara satın alındığı kaydedildi. Radikal, 13.11.2009 |
SÜMELA VE OLUCAK MANASTIRLARI ARASINA 'BÖLGESEL TURİZM YOLU' YAPILACAK
Gümüşhane’nin Olucak Köyü'nde bulunan manastır ile Cami Boğazı Yaylası’nı birbirine bağlayan yolda çalışmalar devam ediyor. İl Özel İdaresi tarafından Olucak Manastırı’ndan Cami Boğazı Yaylası’na bağlanan yolda genişletme çalışmaları önümüzdeki yıl da devam edecek.
Trabzon'dan başlayan Maçka-Meryemana bağlantılı karayoluna bağlanmak üzere başlatılan yol çalışmasının önceki yıl Turizm Bakanlığı’ndan gönderilen ödenek ile başlatıldığını ve bugüne kadar 3 bin 300 metre yeni yol çalışması ve bazı bölümlerde genişletme çalışmalarının yapıldığını belirten İl Özel İdaresi Genel Sekreteri İsmail Yalçın, kış mevsiminin gelmesi ve bölgenin karlı olması nedeniyle çalışmaların durduğunu, Cami Boğazı Yaylası’na kadar olan 8 kilometrelik mesafedeki genişletme çalışmasının ise önümüzdeki yıl tamamlanacağını söyledi.
Olucak Manastırı’nın, günümüze kadar gelen en sağlam yapılardan birisi olduğunu söyleyen Yalçın, “Çok sayıda tarihi ve kültürel değeri bulunan bölge tescilli 1. derecede arkeolojik sit alanı olarak ilan edilmişti. Döneminin en önemli bölgelerinden birisi olan Olucak Manastırı’nı Çakırgöl Turizm Merkezi, Taşköprü Yaylası, Krom Antik Kenti, Karaca Mağarası, Santa Antik Kenti ve kuzeydeki yaylalara bağlamak için çalışma başlatılmıştı. Geçtiğimiz yıllarda Turizm Bakanlığı’nın gönderdiği ödenek ile başladığımız yol çalışmalarına bu yıl kendi imkanlarımız ile devam ettik. Şuanda yaptığımız yol ile Cami Boğazı Yaylası ile Olucak Manastırı’nı birbirine bağladık. Fakat yolda eksik kalan genişletme ve düzenleme çalışmalarına önümüzdeki yıl devam edeceğiz” diye konuştu. Turizm Gazetesi, 13.11.2009 |
![]() |
|
Kargamış (National Geographic - Ağustos) |
...1928
|
![]() |
8 - 14 Kasım 2009 |
|
HASANKEYF'TE 596 YENİ
KONUTU TOKİ İNŞA EDECEK
Toplu Konut İdaresi (TOKİ) Başkan Yardımcısı Ahmet Haluk Karabel, evleri Ilısu Barajı suları altında kalacak Hasankeyf'te yeni yerleşim alanlarının hızla yapıldığını söyledi. Karabel, Ilısu Barajı'nın en önemli yerleşim alanının Hasankeyf ilçesi olduğunu, Hasankeyf imar planı ve her türlü mimari projenin hazırlanması ve inşa sürecinin baraj inşaat programı, suyun tutulması ve mevcut Hasankeyf İlçe merkezinin yeni yerleşim alanına taşınmasının sağlanması ile birlikte arkeolojik kazı çalışmalarının devam edeceğini kaydetti. Yürütülen proje faaliyetlerinde kentin mimari, kültürel ve tarihi özellikleri ile halkın yaşam biçiminin dikkate alındığını anlatan Karabel, "Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından Hasankeyf İlçesinde 596 adet hane hak sahibi olarak belirlenmiş ve her bir hak sahibinin alacağı yaklaşık kamulaştırma bedelleri hesaplanmıştır. Vatandaşın seçtiği konut tipine göre kamulaştırma bedeli peşinata sayılarak, borcun kalanı 5 yıl ödemesiz, 20 yıl vade farksız taksitlerle alınacaktır" diye konuştu.
Sabah, 14.11.2009
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Ilısu Barajı ihalesine ilişkin davada Başbakanlık ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 'karar düzeltme' istemini reddetti. Kurul, Bakanlar Kurulu'nun ihaleye ilişkin kararının iptal istemini reddeden Danıştay 10. Dairesi kararını bozmuştu. Avukat Kemal Vuraldoğan ile TMMOB Mimarlar Odası, kararının iptali istemiyle Danıştay'a başvurmuştu. Danıştay 10. Dairesi ise ihalenin iptal istemini reddetmişti. Davacı Vuraldoğan ile Mimarlar Odası, 10. Daire'nin kararına itiraz ederek, bozulmasını istedi. Danıştay 10. Dairesi'nin kararını oy çokluğuyla bozmuştu. Başbakanlık, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı ve Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun bozma kararının düzeltilmesini talep etti. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, 'karar düzeltme' taleplerini reddetti. Yeni Şafak, 14.11.2009 |
|
KAPALIÇARŞI 14.8 MİLYONA RESTORE EDİLECEK
Tarihi Kapalıçarşı restore ediliyor. Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir, Belediye ve İl Özel İdaresi kaynakları kullanılarak tarihi Kapalıçarşı'nın rölöve ve uygulama proje ihalesinin gerçekleştirildiğini belirterek, ihaleyi alan firmanın ön çalışmalara başladığını bildirdi. Demir, restorasyon için 14 milyon 800 bin TL kaynak ayrıldığını ve üç yıl içinde çalışmaların bitirileceğini söyledi. Demir, renovasyon ile ilk defa çarşının röntgenin çekileceğini söyleyerek "Çatılardan başlayarak taşıyıcı sistemleri ve zemin onarılacak. Kapalıçarşı aynı zamanda nüfus cüzdanına kavuşacak" dedi. Sabah, 14.11.2009 |
|
KÜLTÜR POLİTİKALARI KONUŞULACAK
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı tarafından gerçekleştirilen ve geçtiğimiz yıl 'Avrupa Kültürü Nedir?' sorusuna cevap arayan 'Avrupa Birliği Sempozyumları', bu yıl "Avrupa ve Türkiye'de Kültür Politikaları" konusunu tartışmaya açıyor.
19-20-21 Kasım tarihlerinde 10.00-16.00 saatleri arasında The Marmara Oteli'nde gerçekleşecek sempozyuma, Avrupa'nın ve Türkiye'nin önde gelen kültür ve eğitim kurumlarından uzmanlar katılıyor. Zaman, 14.11.2009 |
|
ÇİN SEDDİ YIKILACAK MI? BBC'nin haberine göre, Çin Seddi'nin 100 metrelik bölümü ciddi şekilde zarar gördüğü için, Çin hükümeti ve polisi sorumlulara yeni cezalar uygulanacağını açıkladı.
Çin'in İç Moğolistan Özerk Bölgesi'ndeki, Çing Hanedanlığından (MÖ 221) kalma duvarın ciddi şekilde zarar görmesinin ardından AP muhabirine açıklamada bulunan Bölge Kültür Mirasları İdaresi Başkanı Vang Dafang, duvarda meydana gelen zararın "onarılamaz" olduğunu söyledi. Hohhot Kıkao Madencilik şirketinin, seddin bulunduğu alanlarda 2 büyük delik açmasından dolayı zarar görmesinin ardından şirket yetkililerine dava açıldığı bildirildi.
Çin'de bazı çevreler sadece Pekin civarında bulunan "Badalin" duvarlarının korunması gerektiğini savunurken, uzmanlar Çin'in kuzeyinde boylu boyunca uzanan duvarın en az Badalin kadar ihtişamlı olduğunu ve gereken önemin tüm sedde verilmesi gerektiğini söylüyor.
Çin'de, UNESCO'nun Dünya Mirasları listesinde bulunan "Çin Seddi"nin korunması için özel kanunlar uygulanıyor. İç Moğolistan Bölgesi'nde geçen yıl 5 maden işçisi sedde zarar verdiği gerekçesiyle hapse mahkum edilmişti. Yüzyıllar boyunca birçok imparator tarafından inşası devam eden Çin Seddi, kuzey Çin boyunca 8 bin 850 km uzanmaktadır. Bugün ayakta duran kısım Ming Hanedanlığı (1368-1644) devrinden kalan 2500 kilometrelik duvardır. Ntvmsnbc, 13.11.2009 |
|
KARDİÇALI ASLINI
YİTİRİYOR Cumhuriyet Ege, Haber: Ozan Yayman, 13.11.2009 |
|
![]() |
BİZANS'IN GÜNÜMÜZE YANSIMALARI
Kadir Has Üniversitesi İstanbul Çalışmaları Merkezi, Kadir Has Üniversitesi ve Koç Üniversitesi sponsorluğu ve Rezan Has Müzesi desteğiyle Bizans'ın Günümüze Yansımaları başlıklı uluslararası sempozyum düzenliyor. 19-21 Kasım 2009 tarihleri arasında düzenlenecek olan sempozyum, yalnızca Bizans'ın bugünün İstanbul'undaki örtülü sürekliliği hakkında değil; çağdaş olmanın anlamı ve geçmişle ilişkisi üzerinde de düşünmek için bir fırsat teşkil edecek.
Sempozyum Kadir Has Üniversitesi, Cibali Kampüsü D Blok, Büyük Salon ile Koç Üniversitesi, Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi, Beyoğlu'nda gerçekleştirilecek. Sempozyumun dili İngilizce olarak belirlenmiştir. TAYHaber, 13.11.2009 |
HIRSIZLARIN GÖZDE İSMİ: MUNCH
Daha önce Çığlık ve Madonna resmi çalınan Norveçli ünlü ressam Edvard Munch'un taş baskısı eseri 'Tarih' hırsızların eline geçti.
"Historien" (Tarih) adlı elle boyanmış taş baskısı eserin sahibi Pascal Nyborg, bir sanat firmasının başkent Oslo’nun merkezindeki dükkanından camlar kırılarak çalınan eserin, "milyonlarca kron değerinde" olduğunu söyledi.
Radikal, 13.11.2009 |
|
MANİSA'DAKİ KAÇAK KAZIDA SARAY KALINTISI BULUNDU
Manisa’nın Saruhanlı İlçesi'ne bağlı Alibeyli beldesi yakınlarında tarihi eser kaçakçılarının yaptığı kazılarda saray kalıntısına rastlandı.
Manisa Kültür ve Turizm
Müdürü Erdinç Karaköse de resmi kayıtlara göre
Alibeyli beldesinde iki saray olduğunu ancak
bunların yerlerinin bilinmediğini ifade ederek,
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın onayıyla burada
inceleme ve kazı yapabileceklerini söyledi.
Turizm Gazetesi, 13.11.2009 |
|
SEYİT ONBAŞI HEYKELİ İKİNCİ DEFA DEĞİŞTİRİLDİ
Çanakkale'nin Eceabat
İlçesi'ne bağlı Kilitbahir Köyü'ndeki Mecidiye
Tabyası'nda bulunan Seyit Onbaşı heykeli ikinci defa
değiştirildi Haber Ekspres, 13.11.2009 |
|
ANTİK SMYRNA KAZILARI DESTEKLENİYOR
Fransız petrol şirketi Total'in 2008 yılından bu yana resmi sponsoru olduğu İzmir'deki Antik Smyrna Kazıları, Fransa'nın Ankara Büyükelçisi Bernard Emie'nin de katılımıyla düzenlenen basın toplantısıyla tanıtıldı.
Haber Ekspres, 13.11.2009 |
|
ÇAĞDAŞ TÜRK SANATI
BERLİN'DE
Duvarın yıkılışının
20’nci yılı nedeniyle bütün dünyanın gözü Berlin’e
çevrilmişken bu ilgiden çağdaş Türk sanatı da payına
düşeni alıyor.
İstanbul Modern’in
kalıcı koleksiyonundan önemli bir bölümü Next Wave
projesi kapsamında Berlin’in en önemli sanat
mekanlarından Martin Gropius-Bau’da sergilenmeye
başladı.
Serginin küratörlüklerini İstanbul Modern Sanat Müzesi Şef Küratörü Levent Çalıkoğlu ve Next Wave projesinin şef küratörü Çetin Güzelhan üstleniyor. Sergi küratörü Levent Çalıkoğlu, sergi açılış konuşmasında, İstanbul Modern’in kalıcı koleksiyonundan yapılan bir seçkiden oluşan serginin Türkiye’deki modern sanatın ilk örneklerinden bugüne kat ettiği gelişimi seçilmiş örneklerle aktarmaya çalıştığını söyledi: “Sergi, bugüne değin Avrupa’da açılan en büyük modern ve çağdaş Türk sanatı sergisi olma özelliğine de sahip.”
Sergİ, İstanbul Modern’in kalıcı koleksiyonundan yapılan seçkiyle Martin-Gropius-Bau’nun tarihi mekanları için yeniden tasarlandı. Yaklaşık 100 yıllık bir zaman dilimini kronolojik bir akışla kimi zaman gruplar ve dönemler, üsluplar ve karşıt yaklaşımlar ışığında sunan sergi, Berlinli izleyicilerle buluştu.
Berlin’de iki sergi daha 12 Kasım’da Akademie der Küntse işbirliği ile iki sergi daha açıldı. Parisier Platz’taki İstanbul’dan 17 kadın sanatçının katıldığı Ayaklarımın Altında Cenneti Değil, Dünyayı İstiyorum başlıklı sergi. Küratörlüğünü Beral Madra’nın yaptığı sergide Türkiye’de kadın olma durumunu sorgulayan eserler yar alıyor. Akademie der Küntse’de açılan Eleştirel Sanattan Kesitler sergisinde ise politik tavırlarıyla öne çıkan altı sanatçımızın işleri yer alıyor. Altan Gürman, Halil Altındere, Bedri Baykam, Balkan Naci İslimyeli, Şükran Moral ve İrfan Önürmen’in yer aldığı serginin küratörlüğünü ise Johannes Odenthal yapıyor.
İstanbul Modern Yönetim Kurulu Başkanı Oya Eczacıbaşı açılışta yaptığı konuşmada İstanbul Modern’in, ülkemizde üretilen sanatın evrensel bir anlam taşıdığını göstermek ve İstanbul’un uluslararası kimliğine vurgu yapan zengin bir birikimi yansıtmak gibi önemli bir misyonu üstlendiğini belirtti. Hürriyet, Haber: İhsan Yılmaz, 13.11.2009 |
|
ANKARA'YA PAULUS
KİLİSESİ İÇİN UZLAŞMA ÇAĞRISI
Devlet Bakanı Böhmer tarafından yapılan açıklamada, “Türkiye’deki Hıristiyan azınlığın, dinlerini yaşayabilme hakkı vardır. Bu yüzden Türk hükümetine, söylemlerini gerçekleştirmesi ve bir çözüm bulunması konusunda katkı sağlaması çağrısında bulunuyorum” dedi.
Geçtiğimiz hafta sonu Köln’deki Merkez Camisi’nin temel atma törenine katılan Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu ile Yurt Dışında Yaşayan Türklerden Sorumlu Devlet Bakanı Faruk Çelik, Paulus Kilisesi konusundaki tartışmada Hıristiyan azınlığın görüşlerinin dikkate alınacağını açıklamışlardı.
Açıklamasında Böhmer, “Şimdi verilen sözleri yerine getirme zamanıdır. Türkiye’deki inanç özgürlüğü sadece kağıt üzerinde kalmamalı, günlük hayatta da garanti altına alınmalıdır” diye konuştu.
Türk hükümetinin Paulus Kilisesi ile ilgili tutumunun Türkiye için din hürriyeti konusunda bir “turnusol testi” olduğunu kaydeden Böhmer, din hürriyetinin garanti altına alınmasının, dinlerin karşılıklı toleransını ve insanların barış içinde bir arada yaşamalarını teşvik ettiğini belirtti.
Tartışmanın arka planını, Aziz Paulus’un doğum yeri olan Tarsus’daki Pavlos Kilisesi’nin Hıristiyanlar için ibadete açılması oluşturuyor. Kilise şu anda genel olarak sadece müze olarak kullanılabiliyor.
Ancak geçtiğimiz yaz sona eren Paulus Yılı’nda bir istisna yapılmış, kilise düzenli olarak Hıristiyanlar için ibadete açık kalmıştı. Tarsus Haber, 12.11.2009 |
|
|
CİDE'DE TARİHİ ESER OPERASYONU
Kastamonu'nun Cide İlçesi'nde düzenlenen tarihi eser operasyonunda Roma dönemine ait olduğu tahmin edilen 19 adet tarihi eser ele geçirildi.
Bir istihbaratı değerlendiren Kastamonu İl Jandarma Komutanlığına bağlı ekipler Cide İlçesine bağlı Toygarlı Köyünde 1 kişinin tarihi eser kaçakçılığı yaptığını tespit etti.
Bunun üzerine operasyon düzenleyen jandarma ekipleri F.A. isimli şüpheli şahsı gözaltına aldı. Olayla ilgisi olduğu iddia edilen F.A.'nın üzerinde ve evinde yapılan aramalarda Roma dönemine ait olduğu tahmin edilen 1 adet 7,5 cm boyunda bronz heykelcik, 1 adet haç şeklinde kolye, 1 adet insan figürlü madalyon, 1 adet mühür, 14 adet sikke ve 1 adette obje ele geçirildi Kastamonu Kent Haber, 12.11.2009 |
GÖYNÜK, DÜNYA TARİHİ KENTLER BİRLİĞİ ÜYESİ OLMAYA ADAY
Göynük İlçesi'nde 168 tescilli binadan 32 tanesi restore edildi.
|
![]() |
TARİHİ ANTİK KENTTE MAYIN SÖZLEŞMESİ İMZALANDI
Gaziantep'in Suriye sınırındaki mayınlı saha içinde bulunan tarihi Karkamış Antik Kenti'nde mayınların elle temizlenmesi için açılan ihaleyi kazanan Nokta Yatırım İnşaat Gıda Tekstil Petrol Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi ile sözleşme imzalandı.
Antik kentte bulunan 663 bin 800 metre karelik alanda mayınların temizlenmesi ihalesine katılan 15 yerli ve yabancı firmanın arasından, verdiği 1 milyon 111 bin 111 lira teklifle ihaleyi kazanan Nokta Yatırım, ihaleyi kazandığına ilişkin sözleşmeyi dün imzaladı. Gaziantepli bir aile şirketi olan Nokta Yatırım'ın sahibi Murat Keklik ile İl Kültür ve Turizm Müdürü Salih Efiloğlu, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünde düzenlenen törenle mayın ihalesine ilişkin sözleşmeye imza attı.
Murat Keklik, yasal hiç bir problem kalmadığını ve sözleşmeyi imzaladıklarını ifade ederek, ''Şimdi yer teslimi yapılacak. Yer teslimi yapılacak ve kısmet olursa bayramdan sonra mayın temizleme işine başlayacağız. Biz, hazırız'' diye konuştu. Mayınları temizleme işini kendi uzman ekiplerinin yapacağını belirten Murat Keklik, mayın temizleme işi süresince arkeolog ve sanat tarihçilerinin de aralarında bulunduğu 20 uzman kadro çalıştırma zorunluluğu olduğunu hatırlattı.
Personel görüşmelerini bitirdiklerini belirten Keklik, ''Şu anda elimizde sertifikalı birçok personel var. Onların arasından seçme yapıp, 20-25 kişilik uzman ekip oluşturacağız. Ekipte Türk Silahlı Kuvvetlerinden emekliler ve sertifikalı mayın temizleme timi de ekipte yer alacak'' diye konuştu. Karkamış Antik Kenti'nin SİT alanı olduğuna işaret eden Murat Keklik, mayın temizleme işinin hiçbir şekilde insana, tarihi dokuya, tabiata ve çevreye zarar vermeyecek şekilde yürütüleceğini, güvenlik tedbirini kendilerinin alacaklarını söyledi.
Keklik, ''İhaleye göre mayın temizleme işi 300 günde tamamlanacak, ama biz onu erken bitirmeyi, kısmet olursa 6 ayda bitirmeyi düşünüyoruz'' diye konuştu. Türkiye'de ilk kez yerli bir firmanın mayın temizleme işi yapacağına dikkati çeken Keklik, şunları kaydetti: ''İsrailli ve diğer yabancı firmalarda bu ihaleye girdiler, ama ihaleyi biz aldık. Gaziantepli bir aile firmasıyız. Gaziantepliler ve Türkiye'nin her tarafından arıyorlar, (ihaleyi yabancıya kaptırmadınız) diye beni tebrik ediyorlar. Tarihin olduğu yerde yabancıların yapmasını istemiyorlar. Halkımız bu yönde çok duyarlı. İnşallah bundan sonra da mayın temizleme işini yerli firmalar yapar.'' Mayınların elle temizlenmesi açısında Türkiye'de bir ilk olan işin 300 günde tamamlanması öngörülüyor. Sit alanı olan Karkamış Antik Kenti'nde mayınların temizlenmesinden sonra binlerce yıllık tarih, arkeolojik kazılarla gün ışığına çıkartılarak turizme kazandırılacak. Kazıları yapmak için şimdiden Japonya, İtalya ve ABD'deki üniversitelerden talep geldi. Zaman, 12.11.2009 |
|
FABRİKA-İ HÜMAYUN,
AKADEMİ VE MÜZE OLUYOR
Bursa Valiliği, Bursa Büyükşehir Belediyesi ve ünlü modacı Faruk Saraç, Fabrika-i Hümayun'u moda-tasarım atölyesi ve tekstil müzesine dönüştürmek için harekete geçti. Tarihi binanın restorasyon çalışmalarına başlandı. Fabrika-i Hümayun bahçesinde düzenlenen törende konuşan Vali Şahabettin Harput, tarihin vakarla ve onurla ayağa kalkacağını söyledi. Harput, "Marka bir isim olan Faruk Saraç ile bir marka şehir Bursa birleşti. Yeni bir vizyonla el ele verdi. Önemli bir eseri eski ihtişamı ile hayata geçirecekler. Gerek Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe'yi gerekse Faruk Saraç'ı kutluyorum. Burada ipeğin kokusunu hissedeceğiz, dokunuşunu, eğitimini ve müzesini göreceğiz. Bu tarihe, bu kültüre emeği geçen herkese teşekkür ediyorum." dedi.
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe ise Bursa'nın kültür ve sanat şehrinin yanı sıra ipekçiliğin de merkezi olduğunu hatırlattı. Bursalıların önünden geçerken 'Bu bina niye duruyor?' diye sorduğunu belirten Altepe, 157 yıl önce kurulan Fabrika-i Hümayun'un bir ipekçilik atölyesi ve müze olarak hizmet vereceğini kaydetti. Dünyanın yüzyıllar boyunca Bursa ipeğini tercih ettiğini hatırlatan Altepe, şöyle konuştu: "Cumhuriyet döneminde Tekel binası olarak kullanılmış olan bu bina 30 yıldır boş duruyor. 1998 yılında Büyükşehir Belediyesi'nin mülkiyetine geçti. Bugün de usta elleri buldu. İpekçiliği burada tekrar yaşatacağız. Burada üç bina bulunuyor. Öndeki bina müze olarak hizmet verecek. Arkadaki üç katlı bina tasarım akademisi olarak eğitim faaliyetlerinde kullanılacak. Üçüncü bina ise sosyal tesislerin bulunduğu bir alan olarak hizmete girecek. Restorasyonla bu binalar tarihteki işlevine yeniden kavuşacak. Bir yandan ipekçilikle ilgili bilgiler akademik anlamda burada sunulurken, diğer taraftan müzesiyle yapılanlar sergilenebilecek. Ayrıca üretilenler dünya modasına sunulacak." Ünlü modacı Faruk Saraç ise Bursa'dan aldığı emaneti gençlere devretmek istediğini belirterek, "Kendi imkanlarımla okulumu yapacağım. Önümüzdeki yıl meslek hayatımın 30. yılı. Burası da 30 yıldır boş duruyor. Bursalılara söz veriyorum. Restorasyon tamamlandığında burada 1852 yılındaki dokuma tezgahlarının sesini, ipeğin kokusunu duyacak, insan figürleriyle ipeğin hikayesini yaşayacaksınız." diye konuştu. Zaman, Haber: Adem Elitok, 12.11.2009 |
|
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ, UŞAK'TA TARİHİ BİNALARI İNCELEYECEK
Konya Selçuk Üniversitesi, Uşak
Belediyesi ile yaptığı protokolle Uşak'taki
korunmaya değer bulunan tarihi evlerin bir bölümünde
3 öğretim görevlisi, 5 araştırma görevlisi ve 48
mimarlık fakültesi öğrencisi ile inceleme yapacak.
Haber Ekspres, 12.11.2009 |
|
PADİŞAH TÜRBELERİNE VALİLİK SAHİP ÇIKIYOR
Bursa Valiliği, özel idare imkanlarıyla padişah türbelerini ayağa kaldırmak için kolları sıvadı. Vali Şahabettin Harput, İl Özel İdaresi tarafından restorasyonu yapılan Osmangazi Türbesi'ndeki restorasyon çalışmalarını inceledi. Vali Harput, `Bursa Osmanlı'yı kuran şehir ve ilk başkenttir. Bursa`da görev yapmak bize büyük sorumluluklar yüklüyor. Bu büyük insanların bıraktığı mirası yaşatmak ve gelecek kuşaklara aktarmak bizim görevimizdir. Bu çerçevede öncelikle valilik olarak İl Özel İdare imkanlarıyla 6 Osmanlı padişahının kabirlerini, onların saygınlığı ve büyüklüğüne uygun hale getirmek için karar aldık. Daha önce Yıldırım Bayezid'ın türbesi restore edildi. Çelebi Mehmet Türbesi de 2 yılda elden geçirilerek restore edildi. Şimdi Osmangazi, Orhangazi, I. Murat ve Muradiye Külliyeleri öncelikli projelerimiz arasında bulunuyor” dedi.
Osmangazi Türbesi'ndeki çalışmanın kasım ayı sonunda tamamlanacağını belirten Vali Harput, “Daha sonra Orhangazi Türbesi'nin restorasyonu başlayacak. I. Murat Türbesi'nde de çalışmalar devam ediyor. Bu çalışmaların tamamlanmasının ardından Muradiye Külliyeleri'nin de aralarında bulunduğu yaklaşık 12 eseri, 10 milyon TL civarında tutacak projelerle ayağa kaldıracağız` diye konuştu.
Restorasyonu devam eden I. Murat türbesinde de hummalı çalışma devam ediyor. Çevredeki mermerler temizlenirken, revak altı ve başlıklarının bakımı da yapılacak. Zemindeki ahşap döşeme söküldükten sonra mermer kaplama yapılacak. Türbenin çevresindeki duvarlar ve bahçe zemini yeniden elden geçirilecek. Çevre düzenlemesi de yapılacak olan türbenin dış duvar sıvaları yapılacak. Kubbedeki kurşun değiştirilirken, mihraptaki kalem işlemeleri de yeniden yapılacak. 251 bin TL`ye mal olacak projenin yıl sonunda tamamlanması planlanıyor Bursa Olay, 12.11.2009 |
|
|
WARHOL'UN JACKSON'INA 1.2 MİLYON TL
Haziran ayında ölen Michael Jackson’ın Andy Warhol tarafından yapılan bir portresi, önceki gün New York’ta düzenlenen açık artırmada 812 bin 500 dolara (1.2 milyon TL) satıldı.
Christie’s müzayede evi tarafından düzenlenecek satışta portrenin 500 ila 700 bin dolar arasında bir fiyata alıcı bulması bekleniyordu. Portreyi kimin aldığı ise açıklanmadı. 76 cm - 66 cm boyutlarındaki portre, Warhol’un 1984’te yaptığı Jackson tabloları arasında yer alıyor. Milliyet, 12.11.2009 |
TARİHİ MÜZEDE BİLGİSAYAR ÇIKTISI TABLO
Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt ve dönemin Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım tarafından hizmete açılan Malıköy İstasyonu Müzesi’nde orjinal diye sergilenen tabloların bilgisayar çıktısı olduğu anlaşıldı.
MalıköyTren İstasyonu Müsesi’nin açılışına Genelkurmay Başkanı ve Ulaştırma Bakanı’nın yanı sıra çok sayıda üst düzey yetkili katılmış ve müzeyi gezmişti. Ancak, hiçbir yetkili tabloların orijinal olmadığını anlayamadı. Hürriyet Ege, Haber: Eray Görgülü, 12.11.2009 |
|
TÜRKİYE'NİN İLK DEVLET KÜTÜPHANESİ 125 YAŞINDA
Kütüphanenin Müdür Vekili Süheyla Şentürk,
Osmanlı döneminde kütüphanelerin daha çok vakıflar,
padişah veya eşleri tarafından kurulduğunu
belirterek, 1880'li yıllarda vakıfların elindeki
kitapların dağıldığını gören yetkililerin, kitapları
bir araya toplamak için kütüphane kurmaya karar
verdiğini anlattı.
Beyazıt Devlet Kütüphanesi Müdür Vekili Süheyla
Şentürk, şöyle devam etti:
Radikal, 11.11.2009 |
|
ANITKABİR'İN MİMARİ GERÇEKLERİ
Anıtkabir'in Hikayesi
Anıtkabir yerinin seçilmesinden sonra sıra, bu
yapının özelliklerinin tespitine ve proje
yarışmasının açılmasına gelmişi. Başbakanlıkta,
Başbakanlık Müsteşarının başkanlığında kurulan
komisyon, bu konuda ilk çalışmalarını bitirdi ve
Anıtkabir genel niteliklerini tespit ederek bir
bildiri halinde yayınladı.
1.Anıtkabir, bir ziyaretgah (ziyaret yeri)
olacaktır. Bu ziyaretgaha, büyük bir giriş
bölümünden girilecek; ziyaretgah, binlerce Türk'ün,
Ata'sı önünde eğilerek saygılarını sunmasına ve
bağlılığını bildirerek geçmesine elverişli
olacaktır. Anıtkabir Komisyonu'nca hazırlanan bu açıklama, yapılacak anıt hakkında genel bir fikir veriyordu. Fakat ayrıntılara girmiyordu. Bununla birlikte, yapılacak iş konusuna iyi ışık tutuyordu. Hele yarışmaya gerecek olan sanatçıların birçok yönlerden serbestçe çalışmalarına imkan verilmesi, ortaya konulacak anıt projelerinin başarılı olacağının ilk şartlarından biri olarak değerlendirilmiş, memnunlukla karşılanmıştı.
Türk Sanatçıların Tepkisi Hükümetin kararı, basında ve aydınlar arasında sert tepkilerle karşılandı. Böyle bir kararın alınmasında, o zamanlar ülkemizde çalışan yabancı, ünlü birkaç mimarın tesirli olduğu söyleniyordu. Türk aydınlarının "Yapılacak anıtın en büyük özelliği bizim olmasıdır. Böyle milli bir konuyu işlemekten Türk sanatçılarını mahrum etmek haksızlıktır!" yolu tenkitler karşısında hükümet, ilk kararından döndü. Atatürk Anıtkabir'i için uluslararası bir yarışma açtı.
Yarışma Açıldı
Hükümetçe kurulan tarafsız jüride, o zamanlar Avrupa'nın ünlü sanatçılarından olan Alman Prof. P. Bonatz, İsviçreli Prof. İvan Tenghom ve Macar Prof. Karoly Wickinger ile ünlü Türk sanatçıları Prof. Arif Hikmet Holtay, Bayındırlık Bakanlığı Yapı ve İmar İşleri Reisi Yüksek Mimar Muammer Çavuşoğlu ve Ankara İmar Müdürü Yüksek Mimar Muhlis Sertel vardı.
Yarışma müddeti bittikten sonra jüri üyeleri, Başbakanlıkta, kendilerine ayrılan salonda toplandılar. Yarışmaya gelen projeleri incelediler. Her üye, üzerlerine rumuz (işaret) olarak rakamlar konulmuş olan projeleri inceliyor ve gizli olarak not veriliyordu. Uzun incelemelerden sonra üyelerin verdikleri notlar açıklandı.
Atatürk Anıtkabir Proje Yarışmasına 47 sanatçı katılmıştı. Bunlardan 27'si yabancı sanatçılardı. Türk mimarları da 20 eserle yarışmaya katılmışlardı.
Jüri, Anıtkabir proje yarışması'na gönderilen 47
eserden 3 tanesini "ödül verilmeğe değer" bulmuştu.
Bunlardan biri ünlü Tannenberg Anıtı'nı yapan Alman
Prof. Johannes Kruger'in, biri italyan Prof. Arnoldo
Foschini'nin, biri de İstanbul Mimarlık Fakültesi
Profesörü Emin Onat ile Doçent Orhan Arda'nın
eserleriydi.
Üç projeden en uygun olanını seçebilmek kolay değildi. Jüri bu üç projeyi niçin mükafata değer gördüğünü bildiren bir rapor vermişti. Hükümet bu konuda, yetkili birçok kişilerin düşüncelerini aldı. Bu düşüncelere de dayanan hükümet, Prof. Emin Onat ile Doç. Orhan Arda'nın eserini uygulamaya karar verdi. Bu kararın dayanakları arasında, şu düşünceler yer alıyordu: "Yarışmayı kazanan üç proje birçok yönlerden aynı değerdedir. Fakat bunlar içinde, iki Türk'ün yaptığı eser bu milli konuyu daha başarılı olarak ifade etmiştir. Bundan başka, jüri raporunda belirtildiği gibi, bu projenin araziye uygunluğu öteki projelerden çok üstündür."
Hükümet, jürinin öğütlediği değişiklikleri de gözönünde bulundurarak, Türk sanatçılarının eserlerinin uygulanmasına 1942'de karar verdi. Emin onat ile Orhan Arda, eserlerinde gerekli değişiklikleri yaptılar. Proje bu yeni komisyonca 1943'te kesin olarak kabul edildi. Daha önce ilan edilmiş olan şartnameye göre yarışmayı kazanan projenin uygulanması ve kontrolü hakları, eser sahibine aitti. Bunun için de bir karar alınarak bu haklar Emin Onat'la Orhan Arda'ya verildi.
Anıtkabir projesinin nasıl meydana getirildiğini
Prof. Emin Onat şöyle açıkladı: "Atatürk'ün
başardığı devrimlerin en önemlilerinden biri, şüphe
yok, bize geçmişin gerçek değerini göstermek
olmuştur. Osmanlı devri şereflerle dolu bir devir
olmakla beraber, itiraf etmek gerekir ki skolastik
ruhun hüküm sürdüğü kapalı bir alemden ibaretti.
Gerçekte ise tarihimiz, bir zamanlar Ziya Gökalp'in
"ümmet devri" dediği bir içe kapanmış medeniyetten
ibaret değildi. Akdeniz milletlerinden bir çoğu
gibi, tarihimiz binlerce yıl önceye gidiyor.
Sümerler'den ve Hititler'den başlıyor ve Orta
Asya'dan Avrupa içlerine kadar birçok kavimlerin
hayatlarına karışıyor. Akdeniz medeniyetinin klasik
geleneğinin en büyük köklerinden birini teşkil
ediyordu. Atatürk, bize bu zengin ve verimli tarih
zevkini aşılarken, ufuklarımızı genişletti. Bizi
Ortaçağdan kurtarmak için yapılmış hamlelerden en
büyüğünü yaptı. Gerçek geçmişimizin Ortaçağ değil,
dünya klasiklerinin ortak kaynaklarında olduğunu
gösterdi. Gerçek milliyetçiliğin, içe kapanmış bir
Ortaçağ gelenekçiliğinden asla kuvvet alamayacağını,
onun yalnız ortak ve eski medeniyet köklerine
inmekle canlanabileceğini anlattı. Avrupalılaşmakla,
medenileşmekle, millileşmenin aynı şey olduğunu,
bundan iyi hangi fikir ifade edebilirdi?
Arkitekt Dergisi'nin 1943 senesi 1 ve 2 no.lu sayılarında, yarışma ve sonuçları hakkında detaylı bilgi verilmiş, dereceye giren projeler aşağıdaki şekilde değerlendirilmişti.
Birincilik Ödülü: Mimar Emin Onat ve
Orhan Arda Dış mimari, hacim itibarı ile nispetli ise de, cepheler lüzumsuz bir şekilde baröliyefler ile doldurulmuştur. İç mimariye gelince, bir kilisenin ruhunu taşımakta, şeref holünün kompozisyonu Türk ve İslam ruhuna tezat teşkil etmektedir.
Mozole, diğer kısımlardan tamamiyle ayrıdır.
Diğer kısımlar arazinin meylinden istifa edilerek
önde ve basık olarak yerleştirilmiştir. Merasim
meydanına çıkan geniş merdiven otomobil yolu ile
müteaddit yerlerden kesilmektedir.
Anıtkabir'in Sakladığı Gerçekler
Aslanlı yoldaki 24 arslan heykeli "24 oğuz boyunu", aslanların çift olması "birlik ve bütünlüğü", kedi gibi yatar pozisyonda olmaları ise "barışseverliği" temsil ediyor. Aslanlı yolun taşları, Ata'nın huzuruna çıkanların "başının öne eğik" olması için 5 santimlik çim boşluğu bırakılarak döşenmiş.
Ölümünden 15 yıl sonra Etnoğrafya Müzesi'ndeki geçici istirahatgahından Anıtkabir'e nakledilen Ata'nın naaşı, tahnit işlemi çözülerek, Suriye'deki Caber Kalesi, Kore'deki Türk şehitliği, Selanik'teki doğduğu evin bahçesi, KKTC ve illerden getirilen toprakların harmanlandığı "vatan toprağına" İslami usullere göre kefenlenerek ve yüzü kıbleye bakacak şekilde defnedildi. Ata'nın kabrinin yer aldığı mezar odasına, Genelkurmay Başkanı'nın izniyle girilebiliyor.
Aslanların Sırrı
Depreme karşı dayanıklı kılmak için tıpkı bir geminin su altındaki kısmı gibi toprağın içine yerleştirilen Anıtkabir'de mozolenin iç duvar ve zemini en nadide mermerlerle kaplanırken, tavanları renkli ve altın varaklı İtalyan mozaikleriyle süslenmiş. Milli değerleri temsil eden isimler verilen ve Selçuklu çadır mimarisinin özelliklerini yansıtan bir mimariyle yapılan 10 kule Anıtkabir'in siluetine ayrı bir değer katıyor.
Müzedeki Eserler
Atatürk'ün hem baston hem de tüfek olarak kullanılabilen özel silahı, manevi kızları Sabiha Gökçen ve Afet İnan'a hediye ettiği çok özel tabancaların da sergileniyor.
Anıtkabir'deki Atatürk Müzesi'nde ayrıca okumaya büyük önem veren Atatürk'ün özel kitaplığında bulunan Türk ve İslam tarihi, dil, edebiyat, sosyal bilimler, bilim ve teknik konularındaki Türkçe, Osmanlıca, Fransızca, İngilizce, Almanca, Rusça, Arapça, Farsça, Slav dillerindeki toplam 3 bin 118 kitap da sergileniyor. Arkitera, Kaynak: Arkitekt, Anıtkabir.org, Derleyen: Dilek Öztürk, 11.11.2009 |
|
Ölü doğmuş bir projenin cenazesi (Devam): İKİBİN(S)ON |
|
PROJE AMACINDAN SAPTIRILIYOR
Kültürde gücün dağılımı Radikal, Yazı: Beral Madra, 11.11.2009 Radikal, 11.11.2009
Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansına 151 milyon lira kaynak geldiğini, giderinin ise 93 milyon lira olduğunu bildirdi. Yazıcı, ajansın kurulmasına yönelik kanunun 2007'de çıktığını anımsatarak, ajansın yapısı hakkında bilgi verdi. Tüketilen akaryakıttan alınan verginin bir bölümünün doğrudan doğruya ajansın bütçesine aktarıldığı iddiasının doğru olmadığını belirten Yazıcı, bütçe mevzuatında doğrudan doğruya kaynak aktarmanın bulunmadığını hatırlattı. Denetime tabi tutulan ajansın faaliyetlerinin, internet üzerinden takip edilebileceğini belirten Yazıcı, ajansa toplam 151 milyon lira kaynak aktarıldığını, giderin ise 93 milyon lira olduğunu bildirdi. Ayasofya Müzesi'nde 1993'ten bu yana 190 ton ağırlığında, 50 metrekareyi kapsayan 'demir yığınının' yer aldığına işaret eden Yazıcı, bu yıl sonuna kadar demir yığınının Ayasofya içinden çıkarılacağını dile getirdi. Yeni Şafak, 13.11.2009 |
|
EDİRNE'NİN İLK MÜZESİ ONARIMA ALINDI
Atatürk'ün emriyle 1925 yılında Edirne'de kurulan ilk müze olan Arkeoloji Müzesi (Türk İslam Eserleri Müzesi) onarıma alındı. Osmanlı döneminin en önemli mimari yapılarından Mimar Sinan'ın eseri Selimiye Camii bahçesinde bulunan Dar-ül Hadis (Hadis ilimlerinin okutulduğu yer) günümüzde Türk İslam Eserleri Müzesi olarak hizmet veriyor. Zaman, Haber: Kadri Kılıç, 11.11.2009 |
![]() |
|
MİMARİSİYLE ÜNLÜ NİĞDE EVLERİ TURİZME KAZANDIRILACAK
Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi yönetim kurulu üyeleri Niğde Belediye Başkanı Faruk Akdoğan'ı ziyaret etti. Konuklarla birlikte şehir merkezindeki tarihi ve kültürel mekanları gezen Başkan Akdoğan, Kültür Müdürlüğü'nün eski Niğde evlerinde başlattığı sağlıklılaştırma çalışmasından sonra belediyenin de çeşitli restorasyon çalışmaları yapacağını belirtti. Radikal, 10.11.2009 |
PERS KRALI II. KAMBİSES'İN ORDUSU BULUNDU
Yabancı basın organlarında yer alan haberlere göre, Angelo ve Alfredo Castiglioni, 2 bin 500 yıl önce Batı Mısır çöllerinde yok olduğu iddia edilen Pers Kralı II. Kambises ve 50 bin kişilik ordusunun kalıntılarına ulaştıklarını açıkladı. Ayrıca yüzlerce bronz silah, bileklik ve sayısız insan kemikleri bulunduğu bildirildi. Bu açıklama, arkeoloji dünyasında büyük bir tartışma başlattı.
Dünyanın ilk tarihçisi olarak kabul edilen Heredot, Büyük Kiros’un oğlu Kambises’in, hakimiyetini kabul etmeyen Mısır’ın üzerine 50 bin kişilik ordusu ile harekete geçtiğini yazmıştı. Heredot’a göre, Kambises ve ordusu, çölde yedi gün ilerledikten sonra bugün araştırmacıların El-Kharga dedikleri vahaya ulaştı ve burayı geçmelerinin ardından ortadan kayboldu.
Radikal, 10.11.2009 |
![]() |
İSTANBUL'UN ALTINDAKİ 1600 YILLIK DEHLİZLER
İTÜ’nün 4 yıl önce Kültür Bakanlığı’nın özel izniyle başlattığı, “Ayasofya, Arkeoloji Müzesi ve Topkapı Sarayı, Tarihi Akropol Bölgesi Sarnıçlar, Kuyular ve Su Sistemleri Araştırması”nda önemli bulgulara ulaşıldı. İTÜ Fen-Edebiyat Fakültesi İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü Öğretim Görevlisi ve Araştırma Başkanı Dr. Çiğdem Özkan Aygün ile Proje Danışmanı İTÜ Mimarlık Tarihi Anabilimdalı Başkanı Prof.Dr. Filiz Özer, İsviçre-Bern Üniversitesi Mimarlık Tarihi Enstitüsü’nden Prof.Dr. Bernd Nicolai’nin de destek verdiği çalışmada ulaşılan son noktayı HABERTÜRK’e anlattı.
Ayasofya’da bilimsel çevrelerce varlığı bilinen bir sarnıçta araştırma yaparken bilinmeyen dehlizlere ulaşıldığını belirten Dr. Çiğdem Aygün, şu bilgileri verdi: “Su yolları ve dehlizlerin Topkapı Sarayı’na ulaştığı noktaya geldik. Aya İrini yönünde, saraya giden su yollarını bulduk. 70, 50 ve 100 santimetre çapında su yollarına ulaşıldı. Ayasofya’nın güneybatı tarafında 11 metre, tam karşısında da 10 metrelik bir kuyuya rastlandı. İçlerinde birer metre eksiğiyle temiz su bulunuyor. Ayasofya’nın bahçesine denk gelen 9 kuyu daha var. Bu alanda ilk ve tek çalışma yapıldı.” Bizans ve Roma döneminde kullanılan büyük su rezervlerine ulaştıklarını söyleyen Aygün, sözlerini şöyle sürdürdü: “Aynı bölgede Osmanlı döneminde de su depolarının kullanıldığını biliyoruz. Roma ve Bizans döneminde yapılanlara Osmanlı döneminde de ilaveler yapılmış. 20 metre derinliğinde dolapocağı olarak adlandırılan yapılar bunlar. Biz, dolapocağına ulaşan su yollarına ulaştık. Buranın çapı 5 metre. Kanuni döneminde, Mimar Sinan’a imar ettirilip Topkapı Sarayı’na Bozdoğan Kemeri gibi 40 çeşmeden su getiriliyor. Topkapı Sarayı içerisindeki ağı ortaya çıkardıktan sonra bizim işimiz bitecek. Sonrasına Arkeoloji Müzesi dahil olacak. Topkapı Sarayı’nın altındaki su yollarına da ulaşacağız.”
Aygün, çalışmanın bütün dünyada, akademik çevrelerde yankı bulduğunu, bu konuda Sorbone Üniversitesi’nde özel konferans verdiğini kaydetti. 2010 İstanbul Ajansı’nın bu haftaki gündemine projenin desteklenmesinin alınması bekleniyor.
Ayasofya’daki çalışmanın proje danışmanı İTÜ Mimarlık Tarihi Anabilim Dalı Başkanı Prof.Dr. Filiz Özer, çalışmanın mimari açıdan çok önemli olduğunun altını çizerek şunları söyledi: “Bizans dönemine kadar inen değişik katmanlar ortaya çıktı. Dehlizlerin Roma döneminde yapıldığı ve Osmanlı döneminde kullanıldığına dair çok önemli izlere rastladık. Değişik dönemlerin inşaat tekniklerini tespit etmek açısından çok önemli ipuçları verecek. Bu duvarlara şimdiye kadar el değmemiş. Çok iyi şeyler ortaya çıkacak.” Habertürk, 10.11.2009 |
|
AKM'NİN YENİLENMESİNDEN VAZGEÇİLDİ, SADECE
'ONARILACAK'
Cumhuriyet tarihinin en çok tartışılan yapılarından biri olan İstanbul Atatürk Kültür Merkezi (AKM) için gerçekleştirilecek yenileme projesinden vazgeçildi. Yenileme projesi yerine binaya 'basit onarım' yapılacak.
Binanın yapısına dokunulmayarak mekanın elektromekanik ve havalandırma gibi ihtiyaçları bu şekilde giderilecek. Binanın mart ayında ya da en geç haziran ayında yeniden açılması düşünülüyor. Bu da İstanbul'un kültür başkenti olacağı 2010 yılının yarısına kadar AKM'nin kullanılamayacağı anlamını taşıyor.
23 Temmuz'da ihalesi tamamlanan AKM'nin yenileme projesinin yürütmesi, Kültür Sanat-Sen'in açtığı dava sonucunda İstanbul 9. Bölge İdare Mahkemesi'nin kararıyla durdurulmuştu. Mahkeme kararının ardından İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı (AKBA) ile sendika arasında yapılan görüşmeler sonucunda yenileme projesinde bazı değişiklikler yapıldı. Bu projede sendikanın itiraz ettiği birçok madde ortadan kaldırıldı. Daha sonra sendika yöneticilerinin de katıldığı bir toplantı yapıldı; sendikanın itiraz etmeyeceği bir şekle getirilerek Koruma Kurulu'na sunuldu. Fakat ortada bir yürütmeyi durdurma kararı olduğu için kurul ikinci projeyi onaylayamadı. Daha sonra AKM'de yapılacak işlemlerin 'basit onarım' şeklinde yapılması konusunda bir görüş oluştu. Bu görüş Koruma Kurulu başkanına da anlatıldı. Buna göre AKM'deki işlemler tamirat işi şeklinde yapılacak ve binanın yapısına dokunulmayarak tadilat işlemleri gerçekleştirilecek. Mekanın elektromekanik, havalandırma ve ses sistemlerindeki eksiklikler bu yolla giderilecek. Bu şekilde AKM'nin acil ihtiyaçları çözülmeye çalışılacak.
AKM ile ilgili ilk tartışma eski Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un 'yıkılmalı' sözleriyle başlamış, sanat ve mimari camiasının itirazı ve Koruma Kurulu'nun binayı 1. dereceden tescilli kültür varlığı ilan etmesiyle yıkımından vazgeçilmişti. Bunun ardından mekanın 2010 yılı İstanbul Kültür Başkenti Projesi kapsamında yenilenmesi uygun görüldü. Daha sonra binanın mimarı Hayati Tabanlıoğlu'nun oğlu ünlü mimar Murat Tabanlıoğlu tarafından bedelsiz olarak yenileme projesi hazırlandı. Koruma Kurulu'ndan da onay alan bu proje, ihale süreci tamamlanmasına karşın mahkeme kararı ile bugüne kadar gerçekleştirilemedi. Zaman, Haber: Ali
Pektaş, 10.11.2009
Atatürk Kültür Merkezi'nin basit onarımında karar kılınmasını, mahkeme kararı ile yürütmesi durdurulan projeyi onaylayan 2. No.lu İstanbul Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu'nun Başkanı Prof.Dr. Mete Tapan değerlendirdi.
Tarihi bir fırsatın kaçırıldığını belirten Tapan, "Sanatçıların ve İstanbullu sanatseverlerin daha iyi şartlarda buluşması için önümüze bir proje geldi. AKM birinci grup bir yapı olmasına rağmen, korumacılık açısından elimizden gelen her türlü toleransı gösterdik. Çünkü bu projede yapılacak değişiklerle binanın yapısının değişmesi gibi bir durum söz konusu olmayacaktı ve daha çağdaş bir mekan olacaktı. İstanbullu, çağdaş bir sanat yapısından mahrum kaldı." dedi. Hukukun mimari üzerine bu kadar müdahale etmesini uygun görmediğini ancak hukuk kararlarına saygılı olduğunu ifade eden Tapan, "22 yıldır koruma kurullarında çalıştım, böyle bir şeyle karşılaşmadım." ifadelerini kullandı. Zaman, Haber: Ali Pektaş, 11.11.2009 bianet.org, Haber: İkbal Polat,
11.11.2009
Başbakan, Atatürk Kültür
Merkezi konusunda gönlünde yatanı sonunda açıkladı.
Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’a şöyle sesleniyor: “Ertuğrul Bey’e hiç dokunma öyle kalsın diyorum. Çünkü ben orda güçlendirme, restorasyona razı değilim. Orayı yıkıp yeniden yapmak, arkadaki bütün alanları da oraya katmak gerekir. Ben israftan yana değilim.”
Anladığım kadarıyla Başbakan bu konuda iyi ve doğru bilgilendirilmemiş.
İzin verirlerse ben bunu yapayım.
AKM bugün Türkiye’nin opera ve bale oynanabilen tek binası.
Bir ikincisi yok.
O nedenle de bugün Türkiye’de opera ve bale dünya standartlarına uygun şekilde “icra” edilemiyor.
Örneğin Aida, Macbeth, Nabucco gibi büyük prodüksiyonlar oynanamıyor.
Çünkü bu niteliklere sahip tek salonumuz olan AKM iki yıla yakın zamandır kaderine terk edilmiş bekliyor.
Bilmem Başbakan bunu biliyor mu?
Bilmem kendilerine 2010 yılında Avrupa Kültür Başkenti ilan edilen İstanbul’da ancak küçük operaların sahneye konulabildiği, klasik balelerin hiç sergilenemediği söylendi mi?
Bilmem İstanbul’un ve Türkiye’nin sanatsal etkinlik karnesinin son derece zayıf olduğu gerçeği Başbakan’a anlatıldı mı?
Başbakan’ın bu utanç verici durumdan haberi var mı?
* * *
Biraz da “Yıkalım” dediği AKM ile ilgili bugün gelinen hukuki durum hakkında bilgi sunalım.
Biliyorum bunları okumaya zamanı yok Başbakan’ın ama belki basın danışmanlarından biri okur da kendilerine bilgi verir.
Efendim, 1999 yılında Birinci Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu (Biliyorum Başbakan bu kurullardan nefret ediyor) AKM’yi korunması gereken yapı olarak tescil etti.
Bu karar nedeniyle AKM’yi değil yıkmak, özelliğini bile bozamazsınız.
2007 yılında, yani AKP iktidarının AKM’yi yıkma söylentilerinin çıktığı günlerde bu kez İkinci Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, Birinci Kurul’un aldığı kararı onayladı.
İkinci Kurul da AKM’nin yıkılamayacak, özelliklerine dokunulamayacak bir yapı olduğunu ikinci kez tescil etmiş oldu.
Bu kararlardan sonra Başbakan’ın sürekli vurguladığı gibi bir hukuk devleti olan Türkiye’de AKM’yi yıkmanız mümkün değildir.
Sadece yapının özelliklerini ve ruhunu koruyarak restorasyon yapabilirsiniz.
* * *
Bugün AKM mahkemelik.
Dokuzuncu İdare Mahkemesi onarım için hazırlanan projenin yürütmesini durdurdu.
Gerekçe, projenin binanın özgün yapısını, ruhunu yok etmesi.
Şu anda yargılama sürüyor.
Kültür Bakanlığı ile davayı açan Kültür Sanat Sendikası arasında projenin düzeltilmesi konusunda pazarlıklar sürüyor.
Anlaşma olursa mahkemeden vazgeçilecek ve onarım başlayacak.
Ama işte tam bu noktada Başbakan çıkıp Kültür Bakanı’na “Binaya hiç dokunma, öyle kalsın” diyor.
Diyor ama iktidarın başından beri amacı belli.
Bir formül bulunup binayı yıkmak, yerine yeni bir merkez yapmak.
Artık kültür merkezi mi olur, yoksa konferans salonları da olan bir başka merkez mi olur onu Tanrı bilir.
Belki bir kenara da bir cami kondurulur. Hürriyet, Yazı: Tufan
Türenç, 13.11.2009
Radikal, Yazı: Cem Erciyes, 13.11.2009 |
|
"BİR SİMGEMİZ VAR, ONA DA MI SAHİP ÇIKMAYACAĞIZ?"
Daha önce çatlayan duvarlarıyla görenlerin yüreğini sızlatan İzmir Saat Kulesi’nin kaderi değişmek bilmiyor. Kentin simgesi bu tarihi yapı yine içler acısı durumda. Konak Meydanı’nın güzel süsü, İzmirlilerin buluşma yeri, geçmişte sürekli su akan çeşmeleriyle biliniyordu. Bir süredir ise su akmıyor. Kuruyan musluklar da sonunda kırıldı, çalındı. Ancak kimse müdahale etmiyor. Kente dev gemilerle gelen dünyanın dört bir yanından yabancı turistler de bu manzaraya tanık oluyor.
Vatandaşlar, şehrin göbeğindeki simge eserin hali karşısında tepki gösteriyor. “Akmayan çeşmeleri onarmak, muslukları yeniden takmak, buraya düzenli bakım yapmak çok mu zor? Bir simgemiz var, ona da sahip çıkamayacak mıyız” sözleriyle sitem ediliyor. Milliyet Ege, Haber: Mustafa Oğuz, 10.11.2009 |
|
RESSAM AYAZ'DAN BAŞKENTE MÜZE
Bakan Günay, açılışta ressam Ayaz’a “Ağabeyim” diye hitap ederek, yaptırdığı sanat merkezi için ‘içten minnet ve teşekkürlerini sunduğunu’ söyledi. Sanatçının çok az rastlanır bir iş yaptığına dikkati çeken Günay, “Ayaz emeğini müze olarak armağan ediyor. Bundan sonra bize düşen ona yardımcı olabilmek. Ankara için, Türkiye için hayırlı olsun” diye konuştu. Daha sonra Günay ve Özak, ressam Mustafa Ayaz ile açılış kurdelesini kesti. Açılışın ardından bakanlar ve eşleri sergiyi gezdi.
Ressam Mustafa Ayaz tarafından Ankara’nın Balgat semtinde yaptırılan müze ve plastik sanatlar merkezi, 1720 metrekarelik bir alan üzerine kurulu. Müzesi ve kültür merkezinin toplam kullanım alanı ise 4 bin 600 metrekare. Çatı katında, özel ofis ve hobi atölyeleri yer alan merkezin ilk üç katında ise sanatçının değişik dönemlerine ait eserleri sergileniyor. Giriş katında, galeri, cafe, hediyelik eşya dükkanı, kütüphane ve arşiv bulunan merkezin ilk katında güzel sanatlar fakültelerine hazırlık, resim, heykel, seramik ve hobi kurslarının yapılacağı bir atölye bulunuyor. Merkezin 35 araçlık kapalı otoparkı da var.
1938’de Trabzon'da doğan Mustafa Ayaz, 1956’da sınavla Çapa İlköğretmen Okulu resim seminerine çağrıldı. 1959’da ilk kez iki eseri Devlet Resim ve Heykel Sergisi’ne kabul edildi. 1960-1963 yılları arasında Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş Bölümü’nde öğretim gören Ayaz, 1966’da bu okulda asistan olarak göreve başladı. 1985’te Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’ne öğretim görevlisi olarak atanan Ayaz, 1986’da kendi isteği ile buradan emekli oldu.
1987 yılında profesör olan Ayaz, aynı yıl Bilkent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ne öğretim üyesi olarak atandı ve bir yıl burada çalıştı. Şimdiye kadar 60 kişisel sergi açıp, 16 ödül kazanan Ayaz, Hindistan, Kuveyt, Mısır, Romanya, Bulgaristan, Polonya, Belçika, Fransa, ABD, İngiltere, Cezayir ve Almanya gibi pek çok ülkede karma sergi ve bienallere katıldı. Özellikle müzayedelerde eserleri en çok satılan ressamlardan olan Mustafa Ayaz’ın 400’den fazla yapıtı yabancı ülke koleksiyonlarında, 4000’e yakını da yerli koleksiyonlarda bulunuyor.
Ressam Mustafa Ayaz, inşasına 2003 yılında başlanan müze ve sanat merkezinini tamamen kendi olanakları ve birikimlerini kullanarak yaptırdı. Mustafa Ayaz Müzesi ve Kültür Merkezi’nin ileride vakfa dönüştürülmesi düşünülüyor. Radikal, 09.11.2009 |
|
![]() ![]() |
TARİHİ SÜTUN GÜN YÜZÜNE ÇIKTI
Sinop'ta Geç Roma dönemine ait 2.5 metre uzunluğunda tarihi sütun bulundu.
Sinop Belediyesi tarafından sürdürülen alt yapı ve yağmur kanalı çalışmaları sırasında kepçeye takılan tarihi sütun binlerce yıl sonra gün yüzüne çıktı.
Bülent Ecevit Caddesi Tarihi Sinop Kalesi yanında sürdürülen çalışmalar sırasında kepçeye takılan ve bir kısmı zarar gören 2.5 metre uzunluğundaki tarihi sütun vatandaşları şaşırttı. Çalışmalar kısa süreliğine durdurulurken, Sinop Arkeoloji Müzesi yetkilileri sütunu inceledi. Sütunun Geç Roma dönemine ait olduğu bildirildi. Tarihi sütunun Sinop Müzesi'ne kaldırılacağı öğrenildi. Sinop Kent Haber, 09.11.2009 |
TARİHİ SURLARA BETON DÖKTÜLER
Fatih'te bulunan tarihi kara surlarının üzerine ve çevresine beton bloklar dökülerek aydınlatma sistemi kurulmaya çalışıldığını belirten CHP İstanbul Milletvekili Çetin Soysal, konuyla ilgili suç duyurusunda bulunacağını açıkladı. Bir grup partiliyle birlikte surların etrafını gezen Çetin Soysal, bu bölgelerin SİT alanı olduğunu ve 50 metre yakınına kadar olan bölgelerde kazı yapılamayacağını belirtti. |
![]() |
GALİP DEDE'NİN TÜRBESİNDE EŞSİZ KALEM İŞİ ESERLER
BULUNDU
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti hazırlıkları kapsamında titizlikle yürütülen çalışmalarda bir sürprizle karşılaşıldı. Mevlevihane içinde bulunan Halet Efendi ve Şeyh Galip Türbesi'nde 19. yüzyıldan kalma eşsiz barok-kalem işi örnekler bulundu. Çalışmalara başkanlık eden Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi Sebahattin Küçük, Halet Efendi Türbesi'ne girdiklerinde herhangi bir kalem işinin gözükmediğini belirtiyor. Ekip, nemden dökülen kısımlardaki izleri takip ederek kalem işlerine ulaşıyor. İnce çalışmaların devam ettiği yerlerde ekibin dikkatini bir ayrıntı çekiyor. Ulaşılan kalem işinin altında sıva olduğu fark ediliyor. 5-6 santimetre kalınlığındaki sıva kırıldığında esas kalem işi ortaya çıkıyor.
Şeyh Galip Türbesi'ndeki yenileme çalışmaları da sürprizle sonuçlanıyor. Badanaların altından 1850-1870 tarihlerine ait olduğu düşünülen kıymettar kalem işi örnekleri beliriyor. Çalışmaların sıklaştırılmasıyla kubbeden duvarlara ender işlemeler kendini gösteriyor. Küçük, türbelerin zeminlerinin de onarıldığını aktarıyor. Kalem işlerinin altında horasan harcı satıh, onun üzerinde ince bir Bologna alçısı ve onun da üzerinde renkli toprak boyaların kullanılarak yapılmış olduğunu bildiriliyor.
Galata Mevlevihanesi Müdürü Yavuz Özdemir de müzenin diğer taşınmaz kültür varlıklarının yakın zamanda ziyarete açılacağını ifade etti. Özdemir, bunların haricinde teşhir, tanzim ve çevre düzenlemesi projesi hazırlanması konusunda 2010 Ajansı'ndan olumlu cevap alındığını ve birkaç gün içinde de çalışmalara başlanacağını sözlerine ekledi. Zaman, Haber: Mehmet Çapkan, 09.11.2009
|
|
SÜLEYMANİYE'DE TAPULU KÜLLİYE DERDİ
Radikal, Haber: Ümit Altındere, 09.11.2009 |
|
|
400 YILLIK MÜZE ARTIK YEPYENİ
Oxford’da bulunan ve 17. yüzyılda açılan Ashmolean Sanat ve Arkeoloji Müzesi, galerilere ayrılan alanın iki katına çıkması için yenilendi. Mimar Rick Mather tarafından tasarlanan yeni bina, kapılarını açtığı ilk gün, kapanışa kadar binlerce misafiri ağırladı. Yenilenmiş Ashmolean Sanat ve Arkeoloji Müzesi’nin ilk ziyaretçileri, müzenin yeniden açılacağını Uluslararası Herald Tribune gazetesinden öğrenen ve Montreal’den gelen Kanadalı bir çift oldu.
Taraf, 08.11.2009 |
![]() |
|
Xanthos (George Scharf) |
...1839
|
![]() |
1 - 7 Kasım 2009 |
|
|
TİLMEN HÖYÜK TEMİZLENDİ
Gaziantep'in İslahiye İlçesi'nde buluna tarihi Tilmenhöyük arkeolojik parkında çevre düzenlemesi ve temizlik çalışması yapıldı.
Çalışmalar, kazı heyeti başkanı İtalyan Prof. Nicolo Marchetti başkanlığında 15 kişilik ekiple yapıldı. Parktaki çöpler temizlendi, işaret levhaları yenilendi, koparılan ipler değiştirildi, büyüyen çalılar kesildi ve bozulan duvarlar tamir edildi. Vatandaşlardan, Tilmenhöyük arkeolojik parkını ziyaret ederken kurallara uymalarını isteyen Marchetti, ''Çevreye zarar vermeyelim, çöplerimizi çöp kovalarına atalım, kesinlikle parkın doğal yapısını bozucu ve parkta bulunan işaret levhalarına, trabzanların iplerine ve kazıklara karışmayalım. Tilmenhöyük arkeolojik parkı İslahiye ilçesinin yüz akı, kıymetini bilelim'' dedi. Gaziantep 27 Gazetesi, 07.11.2009 |
TARİHE SAYGI ÖDÜLLERİ
VERİLDİ
Büyükşehir Belediye
Başkanı Aziz Kocaoğlu, törende yaptığı konuşmada,
İzmir gibi tarihi
bir doku olan kentte başta Kültür ve Turizm
Bakanlığı olmak üzere belediyeler ve tüm İzmirlileri
görevler düştüğünü söyledi.
İzmir’de çok sayıda
korunacak mekan ve sokak bulunduğunu dile getiren
Kocaoğlu, “Seferberlik başlatılsa bile uzun süre
alacaktır. Bu nedenle belediye olarak örnek olma ve
teşvik etme rolüne üstlendik.
İzmir’de özellikle
Kemeraltı, Bahribaba Parkı, Anafartalar caddesi,
Agora, İpekyolu, Cici Park, antik tiyatro ve
Kadifekale arasındaki tarihi aksın mutlaka korunması
gerekir. Bakanlık heyeti de Ege Medeniyetler
Müzesi’nin bu aks üzerine kurulmasının uygun
olacağını düşünüyor” dedi. Kocaoğlu, Büyükşehir Belediyesi olarak Tarihi Havagazı Fabrikası başta olmak üzere restore ederek, aktif olarak kullanmaya başladıkları tarihi yapılar bulunduğunu belirtti. Yarışmada, Kentli İzmirli Ödülünü Zübeyde Gökten Evi (Bayındır), Yaşar Kemal Öztürk evi (Bayındır), Nihat Bora evi (Bayındır), Yılmaz Eren terzi dükkanı (Urla) ve Salih Bulgut evi (Yeni Foça) kazandı. Özgün işlevin değiştirildiği esaslı onarım ödülünü ise Abdülhamit Köşk binası (Torbalı), Urla Müzik Akademisi binası paylaştı. Özgün İşlevin korunduğu esaslı onarım ödülünü ise Alı Bayık evi (Foça) ve Selma Pastırmacı evi (Yeni Foça) kazandı. Emek ödülü Foça Ali Bayık evindeki ahşap işçiliği nedeniyle Resal Akgün’e verildi.
Tarihsel çevre ve kültür varlıklarını koruma dalındaki katkı ödüllerini ise Güzel İzmir’in Tarihi Mekanları ve dokuları çalışmasıyla Konak Şehit Fethibey İlköğretim Okulu öğrencileri, Metropolis adlı çalışmasıyla Özel Karşıyaka Piri Reis İlköğretim Okulu öğrencileri, Antik Kentleri Seviyorum ve Müzemi Tanıyorum Projeleri ile “Yaratıcı Çocuklar Derneği”, Adım Adım İzmir ve Çevresi Rehberi’yle Yakın Kitabevi, gazete ve dergi yazılarıyla Yaşar Ürük, Tarihüstü Kemeraltı, Otel ve diğerleri belgesel fotoğraf projesiyle Emin Aydoğan ve İzmir Milli Kütüphanesi aldı. Hürriyet Ege, 07.11.2009 |
|
BURSA'YA ESKİ HAMAM ESKİ TAS
Bursa’da, Anadolu Arabaları Müzesi içinde restore edilen 500 yıllık Umurbey Hamamı, TOFAŞ Sanat Galerisi olarak kapılarını, ‘Eski Hamam Eski Tas’ isimli sergiyle açtı. Açılışa Koç Holding Şeref Başkanı Rahmi Koç da katıldı. Vehbi Koç Vakfı tarafından restore edilen Umurbey Hamamı’ndaki serginin açılışında konuşan TOFAŞ CEO’su Ali Pandır, “Umurbey Hamamı’nı Bursa’ya kazandırıyor olmaktan büyük onur duymaktayız” dedi. Sergide küçük araçlar, tıraş takımları, makyaj malzemeleri, çeşitli malzemelerden yapılmış süslü taraklar gibi eşyalar yer alıyor. Türkiye Gazetesi, Haber: Yusuf Serkan Yılmaz, 07.11.2009 |
|
KOÇ METROPOLİTAN'DA,
OSMANLI NEW YORK'TA
New York’taki ünlü Metropolitan Sanat Müzesi’nde (The Met) iki yeni Osmanlı galerisine Koç Ailesi’nin adı verilecek. Yenileme ve genişletme çalışmaları başlayan ‘İslam Eserleri’ bölümündeki iki ayrı Osmanlı salonu 2011 sonbaharında açılacak. Koç Vakfı’nın imzaladığı anlaşma 75 yılı kapsıyor. “Burada sistem böyle” diyen Koç Holding Şeref Başkanı Rahmi Koç, “Metropolitan’da herkes ismini yazdırmak için sırada” dedi.
“Biz biliyoruz ki, geçmişine sahip çıkmayan geleceğe sahip olamaz. Osmanlı, tarihe muazzam bir imza attı, çok güçlü bir yapı kurdu” diyen Koç, “Bu yapının gücünü sanat eserlerinde ve tarihimizde aramayı bunu tüm dünyayla buluşturmayı Koç Ailesi olarak bir görev biliyoruz. Bunun gereğini yerine getirmekten kıvanç duyuyoruz” diye konuştu.
21 Ekim’de Carnegie
Hayırseverlik Ödülü’nü almak için New York’a giden
Koç Ailesi, dünkü anlaşmanın detaylarını o dönem
yaptıkları Metropolitan turunda paylaştı. Rahmi Koç,
Semahat Arsel,
Mustafa Koç ve
Ali Koç, The
Met’teki özel salonda konuyla ilgili şu bilgileri
aktardı. Milliyet, Haber: Şükrü Andaç, 07.11.2009 |
|
BELEDİYEDEN TARİHİ YAPILARLA İLGİLİ BİLGİ KILAVUZU Bergama Kuzey Ege, 06.11.2009 |
|
SANAL ZEUGMA'YA BÜYÜK İLGİ
Zeugma Antik Kenti'ne ve kazılarda gün ışığına çıkarılan mozaik ve diğer eserlere ilişkin pek çok bilgi ve fotoğrafa yer verilen siteyi ziyaret edenlerin sayısı 9 yılda 13 milyonu geçti. Türkçe ve İngilizce olarak hazırlanan ve Yıldız Teknik Üniversitesi tarafından ''En İyi İçerikli Web Sitesi'' ödülüne layık görülen siteyi ziyaret edenler, mozaik duayenlerinin ''şaheser'' olarak tanımladığı mozaiklerin fotoğraflarını görebiliyor ve bilgisayarlarına indirebiliyor.
Zeugma Antik Kenti'nde yaptığı çalışmaların yanı sıra sitenin içeriğinin hazırlanmasına da katkıda bulunanlar arasında yer alan Harran Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Doç.Dr. Mehmet Önal, sitenin hala yerli ve yabancı ziyaretçilerin ilgisini çekmesinden mutluluk duyduğunu belirtti.
Antik Kentte kurtarma kazıları yapıldığı günlerde basının ve arkeolojiyle ilgili kişilerin yöreye akın ettiğini anımsatan Doç.Dr. Mehmet Önal, "O günlerde gazetelerin sayfalarını Zeugma haberleri ve fotoğrafları süslüyordu. Kurtarma kazılarının bitmesinin ardından bu ilgi önemli ölçüde azaldı, ama Zeugma Antik Kenti hala var ve Zeugma Antik Kenti'nin tanıtımı çalışmalarına eskiden olduğundan daha fazla ihtiyaç var. Zeugma Antik Kenti, Gaziantep ve bölge turizmine gelecekte bugün olduğundan çok daha fazla katkı sağlayacak, tanıtım çalışmaları ihmal edilmeden sürdürülmeli. GSO'nun hazırladığı Zeugmaweb internet sitesi çok önemli bir misyon üstlendi ve misyonunu sürdürüyor. Siteyi 13 milyon kişinin ziyaret etmiş olması Zeugma'nın tanıtımı adına çok mutlu bir olay. İnşallah bu 13 milyon 23 milyon olur, 33 milyon olur ve artmaya devam eder.'' Önal, Zeugma Antik Kenti'nde halen çok önemli koruma, kurtarma ve çevre düzenleme çalışmaları yapıldığını, bu çalışmaların tanıtım çalışmalarıyla desteklenmesi gerektiğini sözlerine ekledi. Gaziantep 27 Gazetesi, 06.11.2009 |
|
GÜNEYDOĞU'DA KEŞFEDİLEN SON MANEVİ HAZİNE:
KUBBETÜSSULTAN Yıllardır devam eden terör olaylarına rağmen, değişik dinlerin buluştuğu Güneydoğu, adeta keşfedilmeyi bekleyen bir hazine gibi. Değişik medeniyetlerin buluştuğu Diyarbakır ve ilçeleri de onlarca peygamber, sahabe, hükümdar kabirlerine ev sahipliği yapıyor. Bölge herkesin ilgisini çekecek sayısız değere sahip. Bunlardan biri de Dicle Üniversitesi öğretim görevlisi Prof.Dr. Kenan Haspolat'ın Silvan İlçesinde ortaya çıkardığı 'Kubbetüssultan'.
Mezopotamya'nın uçsuz bucaksız ovalarına bakan bir teras gibi ayakta duran mezarlık, tarihi İpekyolu'nun üzerinde bulunuyor. Hükümdarların kabir için burayı özellikle seçtiğini kaydeden Haspolat, 5 devlet adamının Kubbetüssultan'a defnedilmesinin diğer bir sebebini şöyle açıklıyor: "Dünyanın her yerinde devlet büyükleri, peygamber mezarlarına yakın olmayı istemişlerdir." Kubbetüssultan'dan hiç kimsenin haberdar olmadığını belirten Haspolat, Osmanlı valisi İskender Paşa'nın yardımcısı Kara Behlül'ün bölgeye kendi ismiyle bir cami yaptırdığını kaydediyor. Caminin bulunduğu yere, hükümdar kabirleri sebebiyle 'sultanlar mahallesi' adının verildiğini belirtiyor. Cami kalıntılarının olduğu yerde Lübnan Üniversitesi'nden akademisyenlerin de araştırma yaptığına dikkat çeken Haspolat, "Onlar da bölgenin Kubbetüssultan olduğunu kesin olarak belirledi." diyor.
Diyarbakır'da 541 sahabenin medfun olduğu bilinmesine rağmen Silvan'daki 11 sahabe kabri ve isimlerinin ilk kez ortaya çıktığını söyleyen Prof.Dr. Haspolat, araştırmalarını şöyle özetliyor: "639 yılında sahabe ordusu Diyarbakır'ı fethederken 100 sahabe de Silvan'a barış yoluyla Müslümanlığı götürme denemesi yapmış, kısmen başarılı olmuş. 500 kişi de yardıma gelmiştir. Fethin sonunda 11 sahabe Silvan'da kalmıştır. Bu noktada en önemli kaynak Vakıdi'nin Fütuhuşşam isimli eseridir."
Silvan'da kabri bulunan sahabelerin isimleri şöyle: Hakem bin Hişam, İlyes'e bin Halef, Er-Raziki bin Ganm, Sehl bin Sabit, El Haris bin Zerarh (Seraketü'l Ensari), Ukbe bin Kamil (Malik), Ka'k bin Esed, Sarim bin El Eş'es, Nu'man bin Amir, Talha bin Ye'sub, İbrahim bin İlyes'e bin Halef. Zaman, Haber: İsmail Avcı, 06.11.2009 |
|
![]() |
İLK KAZIŞTA DEFİNE BULDU
Amatör hazine avcısı 35 yaşındaki David Booth, eğlence amacıyla çıktığı ilk hazine avında turnayı gözünden vurarak büyük bir servete kondu. Arkeolojiyle ilgili herhangi bir tecrübesi bulunmayan ve internetten aldığı 400 dolarlık metal dedektörüyle İskoçya'nın Stirlingshire bölgesinde bir tarlada hazine avına çıkan talihli adam, 1.6 milyon dolar değerinde dört altın parça bulmayı başardı. Üç kolye ve bir gerdanlıktan oluşan ve Demir Çağı'ndan kaldığı sanılan hazinenin İskoçya'da bu yüzyılda bulunan en önemli gömü olduğu belirtiliyor. Sabah, 06.11.2009 |
500 YILLIK EL YAZMASI 16 KUR'AN SON ANDA KURTARILDI
Bilecik'in Bozüyük İlçesi'nde düzenlenen operasyonda, 16 adet 500 yıllık el yazması Kur'an-ı Kerim ele geçirildi.
Edinilen bilgiye göre, Bilecik Kaçakçılık Organize Suçlarla Mücadele Müdürlüğü ekipleri, alıcı gibi davranarak, elinde tarihi eser niteliğinde Kur'an-ı Kerim bulunan İ.A.S. ve N.M. ile ilçede buluştu. İ.A.S. ve N.M.'nin üzerinde yapılan aramada, 16 adet el yazması Kur'an-ı Kerim, 1 sustalı bıçak, 2 sikke ve 1 kurusıkı tabanca bulundu. Bazı sayfaları eksik olan 16 Kur'an-ı Kerim'in yapılan incelemede 500 yıllık oldukları belirlendi. Zaman, 06.11.2009 |
|
"BU DERSLER EĞİTİM SİSTEMİNİ ALTÜST EDER"
Günay, dün, ressam Mustafa Ayaz tarafından kurulan “Mustafa Ayaz Müzesi ve Plastik Sanatlar Merkezi”nin açılışına katıldı. Açılışa, Günay’ın yanı sıra, Devlet Bakanı Faruk Özak, oyuncu Arzum Onan ve davetliler katıldı.
Milliyet, Haber: Sertaç Koç, 06.11.2009 |
|
VALİ TARİHE SAHİP ÇIKTI!
Taşbaşı Mahallesi'ndeki tarihi Vali Konağı ile Eskipazar Köyündeki tarihi Osmanlı hamamlarının yanı sıra bir çok tarihi özelliğe sahip eseler üzerinde incelemelerde bulunduğunu kaydeden Vali Orhan Düzgün, bu eserlerin aslına uygun restore edileceğini belirtti.
Kültür ve Turizm Bakanlığınca yapılacak sokak sağlıklaştırması ve Menekşe Sokak"ta yapılacak restorasyon çalışmalarıyla Taşbaşı Mahallesi'ndeki tarihi dokunun korunacağını kaydeden Vali Düzgün, "Eski Vali konağı bu çalışmanın bir parçası olacak. Tarihi Vali Konağı tescilli mimarisi ile Ordu'nun önemli kültürel varlıklarından birisi. Binanın sahipleriyle gerekli görüşmeler yapıldı. Anlaşma sağlandığı takdirde Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan sağlanacak ödenekle restorasyon çalışmalarına başlanacağız" diye konuştu.
Selimiye Mahallesi'ndeki tarihi Saray Hamamı için mülkiyet sahiplerinin restorasyon projesi hazırlayarak çalışma yapacağını, aynı mahallede bulunan Kahraman Sağra'ya ait tarihi konağın restore edilerek gelecek kuşaklara taşınması için çalışma başlatıldığını ifade eden Vali Düzgün, Eskipazar Köyünde bulunan tarihi Osmanlı hamam kalıntılarını ve tarihi Eskipazar Camii'nde de incelemelerde bulunduğunu vurguladı. Vali Orhan Düzgün, "Ordu'da tarihi öneme sahip çok güzel eserler var. Bu eserleri gün yüzüne çıkararak, kültür turizmine kazandıracağız. Tarihi eserlerin varlığı, en büyük zenginliğimiz olacaktır. Kültür ve turizm şehri olmaya aday olan Ordu'ya kazandıracağımız bu eserlerle kültür zenginliğimiz daha da artacaktır. Dünyada turizm olgusu değişmektedir. Artık, doğa turizmi, kültür turizmi ön plana çıkmaktadır. Biz de eşsiz doğal güzelliklerimizle, tarihi ve kültürel değerlerimizle değişen turizm olgusundan daha fazla pay almaya çalışacağız. Bütün gayretimiz ve çabamız bunun içindir" şeklinde konuştu. Ordu Kent Haber, 05.11.2009 |
|
KAÇAK DEFİNE AVCILARININ KAZISI TARİHİ ESER ORTAYA ÇIKARDI
Muğla'nın Ula İlçesi'ne bağlı Akyaka beldesinde, tarihi bir Bizans kilisesi gün yüzüne çıkarıldı.
Muğla Üniversitesi (MÜ)'nin yaptığı kazılarda bulunan 5. yüzyıla ait kilisenin, kaçak kazılar sırasında çıkarılıp atılan bir sütun sayesinde keşfedildiği, üzerine bölgede 'nur' olduğu gerekçesiyle 'Eren Dede Türbesi' yapıldığı öğrenildi. Çatalçam Sokak'ta koru içinde bulunan türbenin etrafında kaçak kazı yapılarak, mezarın altındaki sütun, kaide ve bir levha parçasının ortaya çıkarıldığı, alandaki otlar temizlenerek yeni kazılara hazırlandığı sırada kilisenin fark edildiği belirtildi. MÜ Arkeoloji Bölümü'nden Doç.Dr. Kaan İren ve Bizans sanatı uzmanı Yrd. Doç.Dr. Hatice Özyurt Özcan, Muğla Müze Müdürlüğü sorumluluğunda Müzeler Genel Müdürlüğü'ne kurtarma kazısı başvuru yaparak kazı çalışmalarına başladı. 25 gündür devam eden kazıda, şu ana kadar döneminin özelliklerini gösteren yapının tabanında, birçoğu tahrip olmuş balık ve tavus kuşu mozaikleriyle sütunlar bulundu.
Yrd. Doç.Dr. Özcan, 8 öğrenci ve 10 işçiyle yürütülen çalışmalar sonucunda üç nefli, üç apsisli, bazilikal planlı, erken Hıristiyanlık dönemine tarihlenen 5 veya 6. yüzyıllara ait bir kilise yapısı ortaya çıkarıldığını söyledi. Çökme ve kabarmalar sonucunda yerlerinden oynayan mozaiklerin mutlaka bir restorasyon geçirmesi gerektiğini söyleyen Özcan, "Ancak kışa giriliyor olması ve maddi imkansızlıklar, bu sezon sadece üzerinin jeotekstil denen bir keçeyle kapatılarak geçici olarak korunmasını zorunlu kılmaktadır. Yapının batıya doğru devam ettiği, kuzey batı köşede açığa çıkarılan duvar kalıntısından anlaşılmaktadır. Gelecek sezon, Muğla Müzesi'nin talebi ve bakanlığın izni doğrultusunda yapının tamamını açığa çıkarmamız mümkün olacaktır." ifadelerini kullandı.
Akyaka Belediye Başkanı Ahmet Çalca ise kiliseyi günübirlik ziyaretçilere tanıtmayı planladıklarını anlatarak, "İlk etapta, bulunduğu alanı altına alacağız. Bölgedeki doğal unsurlardan faydalanarak yapılan eserleri de bakıma sokacağız. Akyaka'daki doğal güzelliklerin yanında kültür turizminin artması için bu tür çalışmaları belediye olarak destekliyoruz." şeklinde konuştu. Zaman, Haber: Kayber Avcı, 05.11.2009 |
|
MİRAS 'HAYIRSIZ' ELLERDE
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu UNESCO, dünya mirası listesine girmiş birçok yerin kentsel gelişim, turizm, bakımsızlık ve kötü planlama yüzünden tehdit altında bulunduğunu belirtti.
Birgün, 05.11.2009 |
|
KÜLTÜR EVİNDE SERGİLENEN 10 BİN ESER KÖYÜN 3 ASIRLIK TARİHİNE IŞIK TUTUYOR
Antalya'nın Akseki İlçesi Değirmenlik Köyü'ne yapılan Ahmet Şahin Kültür Evi, köyün 3 asırlık kültürüne ışık tutuyor.
İstanbul Kasımpaşa'da yaşayan Değirmenlikli Ahmet Şahin'in 15 yıllık uğraşı sonucu kurduğu kültür evinde 10 bin eser bulunuyor. Kültür evinde, üçüncü Diyanet İşleri Başkanı Ahmet Hamdi Akseki, Türk-İslam ülküsünün öncü ismi eski Adalet Partisi (AP) Antalya Milletvekili Osman Yüksek Serdengeçti, AKP İstanbul Milletvekili Halide İncekara, köyden çıkan gazeteci, yazar ve şairlerin eserlerinin tanıtımı için ayrı bir pano yapılmış.
Köylüler, kültür evinde yaptıkları kültür ve sanat etkinliğini aylık çıkardıkları Toros Postası gazetesiyle yayınlıyor. Değirmenlik Köyü Kültür ve Yaşatma Derneği Başkanı İbrahim Yılmaz, kültür evinde sergilenen 10 bin eserin köylerinin 3 asırlık geçmişine ışık tuttuğunu söyledi. Toroslar'da Gidengelmez Dağı eteğinde kurulan köylerinde Osmanlı döneminde bir medresenin bulunduğunu belirten Yılmaz, muallim atamalarıyla ilgili Sultan Abdülaziz, İkinci Mahmut ve Sultan İkinci Abdülhamit'in fermanlarını gözleri gibi koruduklarını ifade etti. Yılmaz, "Kültür evimizin önüne 3 asırlık dibek taşını koyduk. 3 asır süresince köyümüzde kullanılan her eşyayı sergiliyoruz. Köyümüzde bir dönem kalaycılık çok yaygınmış. Ateşi alevlendirmede kullanılan kalay körükleri halen 300 yıl öncesi orijinalliğini koruyor. Köy olarak geçmişimize çok düşkünüz. Zaten geçmişini bilmeyen geleceği de göremez. Köyümüzden 20'nin üzerinde ünlü şair, yazar, gazeteci, edebiyatçı ve güzel sanatlar aşığı kişi çıktı." diye konuştu.
Köylerindeki kültür evinde sergilenen eser zenginliği bakımında Türkiye'de kendi alanında tek olduğunu belirten köy muhtarı Ramazan Özen de, müzede sergilenen eserleri görünce 3 asırlık zaman tünelinde yolculuk yaptıklarını kaydetti. Özen, köylerindeki bulunan her nesnenin kendileri için çok değerli olduğunu ifade etti. Geçmişini bilmeyen toplumların geleceklerinin de olmayacağını vurgulayan Özen, müzede sergilenen eserleri görünce atalarıyla gurur duyduklarını dile getirdi.
Halk bilimcisi ve yazar Ali Sümbül de 30 yıllık bir araştırma sonucu köyünü anlatan bir kitap yazdığını açıkladı. Köyün şehir dışına çok göç verdiği, çoğunluğun ise İstanbul Kasımpaşa'da yaşadığı belirtiliyor. Zaman, 05.11.2009 |
|
İNŞAATTAN 'TARİH' ÇIKTI
Samsun'da bir otel
inşaatının temel kazısı sırasında ortaya çıkan ve
yapılan incelemede "Samsun Kalesi"nin surları
olduğu belirlenen kalıntı, inşaatın tamamlanması
sonrasında camekanla çevrilerek ziyarete açık
tutulacak. Vatan, 05.11.2009 |
|
BOSNALI SALİH EFENDİ KONAĞI AÇILDI
İşadamı Halil Avcı, açılış töreninde yaptığı konuşmada, Büyük Önder Atatürk'ün Adana'ya geldiği yıllarda konuk olduğu evin hemen yakınındaki harabe durumda olan tarihi binanın, Turizm Bakanlığı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu'nun izniyle satın alınarak restore edildiğini söyledi.
Koruma alanı ilan edilen Tepebağ Mahallesi'ndeki 120 yıllık Bosnalı Salih Efendi Konağı'nı, kentin ortak mirasını gelecek kuşaklara taşımak adına restore ettirerek butik otel şeklinde hizmete açmaktan mutlu olduklarını belirten Avcı, Adana'nın birçok şeyin ilklerine sahip olduğunu kaydetti.
Avcı, Bosnalı Salih Efendi'nin, 19. ve 20. yüzyıl Türk sanayisinin ilklerine imza atan Adana'nın saygıdeğer önderlerinden biri olduğunu belirterek, şöyle konuştu: ''Bosnalı Salih Efendi, sanayiciliğinin yanında hayırseverliği, milli mücadeleye katkısı, Türk Hava Kuvvetlerine desteği, Adana Çiftçi Birliği ve Adana Ticaret Borsasının kuruluşuna katkısı, zamanın Adana'sında onu ön plana çıkarmaktadır. Bosnalı Salih Efendi'nin evi olarak 1889 yılında tamamlanan bu konak, Adana kent kültürünün en önemli simgelerinden birisidir. Bu simgeyi hayata döndürerek gelecek nesillere aktarma fikri, benim için öncelikli bir anlam ve amaç taşımıştır. Bu binayı hayata döndürmek için yaptığımız çalışmalar sırasında gördüğüm takdir ve teveccüh ise bu esere verdiğim tüm emeklere değdi. Bu vesile ile Adana'yı seven, imkan sahibi tüm iş adamlarımızı ve sanayicilerimizi, kentimizin geçmişine değer vererek geleceğe ışık tutmaya davet ediyorum.'' Turizm Gazetesi, 05.11.2009 |
|
|
ROMA MEZARININ ÇEVRESİ DE DÜZENLENSİN
İzmit'te D-130 karayolundaki duble yol çalışmaları sırasında Halıdere çıkışındaki Roma Mezarı önünde çok güzel bir kavşak düzenlemesi yapılmıştı. Kavşak düzenlemesi güzel oldu da Tarihi Roma Mezarının çevresi inşaat molozları ile dolu halde bırakıldı. Roma Mezarı’nın çevresinde de bir temizlik yapılması gerekiyor. Özgür Kocaeli, 05.11.2009 |
RODOS'TAKİ OSMANLI ESERLERİ YOK OLUYOR
Osmanlı döneminde Tuna’yı geçen düşman kuvvetlerine yeterince karşı koyamadığı için Rodos’a sürgüne gönderilen ve 1885’te burada vefat eden Nadir Paşa, 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında sürgüne gönderilen ve 86 yaşında 1884’te vefat eden Çırpanlı Abdülkerim Paşa, adada 1762’de idam edilen Kaptan-ı Derya Abdülkerim Paşa, Karlofça Anlaşması’nı imzalayan ve Rodos’a sürülüp, burada 1707’de vefat eden Mehmed Rahmi Paşa, 1875’te vefat eden Mısır Maliye Nazırı Said Bey’in mezarları da burada yer alıyor. Mezarların pek çoğunun ise bakımsızlıktan harap olduğu rahatlıkla görülebiliyor. Bazı mermer mezar taşlarının kırıldığı, bazı mezarların da açıldığı anlaşılıyor.
Doğma büyüme Rodoslu olan ve cami ile türbenin bakımıyla uğraşan 78 yaşındaki Şaban Kargınlıoğlu, üç yıl önce çıkan kavgadan sonra kapısına kilit vurulan camiyle kimsenin ilgilenmediğini söyledi. Kapı kilitli olduğu için caminin temizliğini de yapamadıklarını kaydeden Kargınlıoğlu, “Anahtar müze yetkilisinde. Belki 6 ayda bir gelip havalandırıp gidiyorlar” dedi. Hürriyet, Haber: Mustafa Sarıipek, 05.11.2009 |
|
TARİHİ ESER KAÇAKÇILARINA SUÇÜSTÜ
Mersin'in Mut İlçesi'nde polis ve jandarma ekiplerince ortaklaşa yürütülen operasyonda, ellerindeki tarihi eser satmak isteyen 3 kişi suçüstü yakalandı.
Edinilen bilgiye göre, polis ve jandarma ekiplerince başlatılan operasyon çerçevesinde ilçe merkezindeki bir otomobilde yapılan aramada ellerindeki Roma dönemine ait tarihi eseri satmak isteyen S.B. (42), S.E. (32) ve İ.K.'yi (35) yakaladı.
Şüpheliler gözaltına alınırken soruşturmanın sürdüğü bildirildi Mersin Kent Haber, 05.11.2009 |
|
TARİHİ ESER BASKINI! Edinilen bilgiye göre, merkeze bağlı Dereçiftlik Köyü'nde ikamet eden Y.Y. (38) isimli şahsın topladığı eski eserleri satmak için müşteri aradığı ihbarını alan İl Jandarma Komutanlığı KOM Şube ve İstihbarat birimlerine bağlı ekipler, tarihi eser satışının yapılacağı belirlenen bölgede önceden tedbir aldı. Tarihi eserler için şüpheli ile irtibata geçen jandarma alıcı kılığında pazarlık yaptı.
Pazarlık üzerine eski eserler için 8 bin TL karşılığı anlaşma yapıldıktan sonra buluşma noktasında eski eserleri 8 bin TL karşılığı müşteri kılığındaki jandarmaya satan Y.Y. isimli şüpheli, çevrede saklanan jandarma timlerinin baskını sonucu suçüstü yakalanarak gözaltına alındı. Operasyonda ele geçirilen, Roma dönemine ait 282 adet gümüş sikke, 1 adet 3.1 santim boyunda minyatür kadın heykeli, 1 adet 9 santim boyunda kadın heykeli kafası ve 1 adet 15 santim boyunca gözyaşı şişesine el konuldu. Şahsın tarihi eserleri bizzat kazı yaparak bulduğu veya bu işleri yapan diğer kişilerden satın aldığı öğrenildi. Cumhuriyet Savcısının talimatı ile şüphelinin evinde yapılan aramada ise 2 adet metal arama detektörü bulundu. Hakkında, "Kültür ve tabiat varlığı kaçakçılığı" suçundan işlem yapılan Y.Y. isimli şüpheli teslim edildiği adli makamlarca tutuklanarak Balıkesir Cezaevi'ne gönderildi.
Öte yandan, merkeze bağlı Üçpınar Köyünde hafta sonu bir operasyon gerçekleştiren jandarma ekipleri, F.A. ve S.K. isimli 2 şüphelinin evinde ve otomobilde arama yaptı. Aramalar neticesinde toplam 107 adet tarihi eser niteliği taşıdığı belirlenen malzeme ele geçirildi. Tarihi eserlere ve otomobile el konulurken gözaltına alınan şüpheliler ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakıldı. Yakalanan tarihi eserlerin önceki operasyonla bağlantılı olduğu öğrenildi. Balıkesir Kent Haber, 05.11.2009 |
|
TARİHİ ÇAMALTI TUZLASI SATILACAK
ÖİB tarafından satışa çıkarılan Çamaltı Tuzlası'nda her yıl ortalama 550 bin ton tuz üretilirken, bunun 200 bin tonluk kısmı PVC üretiminde kullanmak üzere Petkim tarafından satın alınıyor. Tuzun 90 bin tonluk kısmı sofralık tuz olarak işlenmek üzere tuzlanın yakınlarındaki tuz fabrikalarına gönderilirken, gıda ve deri sektörleri de özellikle Çamaltı tuzunu tercih ediyor.
Çamaltı Tuzlası’nda ilk olarak endüstriyel üretimin 1863 yılında İtalyanlar tarafından başlatıldığı kaydedilirken, üretim 1933 yılından bu yana Tekel tarafından sürdürülüyor. Her yıl eylül ayında başlayan tuz toplama sezonunda, 7 bin 300 hektarlık genişlikteki alanda 1300 işçi yaklaşık 80 günde ülke üretiminin dörtte biri kadar tuz topluyor. Haber Sol, 04.11.2009 |
|
TARİHİ ESER OPERASYONU: 2 GÖZALTI
Kütahya'da tarihi eser kaçakçılığı yaptığı ileri sürülen 2 kişi jandarma tarafından yakalandı.
Edinilen bilgiye göre, jandarmaya 2 şahsın elinde tarihi eser bulunduğu ve satmak istediği ihbarı yapıldı. İhbar üzerine Cumhuriyet Savcılığı'ndan arama kararı alan jandarma, içinde H.T. ve E.D. isimli kişilerin bulunduğu aracı Dumlupınar Üniversitesi civarında durdurarak arama yaptı. Aramada 42 adet gümüş sikke, 1 adet mermer yüz kabartma, 1 adet mermer kabartma levha, 1 adet ruhsatsız tabanca ve 1 adet şarjör ele geçirdi.
Şahısların jandarmadaki ifadelerinin ardından adliyeye sevk edileceği bildirildi. Kütahya Kent Haber, 04.11.2009 |
|
ÇEMBERLİTAŞ'IN BİR AYI KALDI
Çemberlitaş sütununda yaklaşık altı yıldır devam eden restorasyon çalışmaları bitiyor. Büyükşehir Belediyesi Yapı İşleri Müdürlüğü kontrol mühendisi mimar Leyla Ayyıldız, “Restorasyon çalışmaları bir ay içinde bitecek. Sütunda kayma yok” dedi. 36 metrelik tarihi sütunun durumu 1999 Marmara depreminden sonra endişe yaratmıştı.
Restorasyon için ultrasonik jeoradar sistemiyle sütunun üç boyutlu çatlak haritaları çıkarıldı. Kaidede kılcal enjeksiyon ve çatlaklar dolduruldu. Orijinal çemberler temizlendi ve pasa karşı işlem yapıldı. İmparator I. Konstantin onuruna MS 330 yıllarında dikilen sütun, her biri 3 ton ağırlığında bileziklerle bağlanmış sekiz adet sütun ve bir kaideden oluşuyor. Radikal, 04.11.2009 |
|
MİMAR SİNAN'IN HAMAMINI İNGİLİZLER Mİ ALACAK?
1582'de 3. Murad'ın annesi Nurbanu Sultan tarafından Mimar Sinan'a yaptırılan, daha sonra da bölgedeki gayrimüslim nüfusun yoğunluğu nedeniyle Yahudi hamamına dönüştürülen İstanbul Balat'taki Cibali Ayakapı Hamamı 3 milyon dolara satılık. Ancak işin ilginç yanı benim bu haberi hemen her gün bir İngiliz yayın organında ‘çok ucuz', ‘tam bir fırsat', ‘müze de olabilir' gibi ifadelerle görüyor olmam. Bu haberi önce İngiliz haber ajansı Reuters, abonelerine muhteşem hamam resimleriyle duyurdu, daha önceki gün de BBC muhabiri Jonathar Head tellakların arasından peştemalıyla ‘bildiriyordu'. Head, İstanbul'daki diğer satılık hamamlar ve de hamamın insana verdiği rahatlık hakkında bilgi veriyor, "İstanbul'u gezin, görün, hamam deneyimi yaşayın, paranız varsa da burayı satın alın" diyordu. Param olsa Ayakapı Hamamı'nı ben alır, bir güzel restore ederdim ama bu işi bizden önce İngilizler yapacak gibi... Habertürk, Yazı: Nilay Örnek, 04.11.2009 |
|
LAGİNA'DA SESSİZLİK
Lagina ören yerine ruhsatsız bina ve tandır kuyusu yapıldığı ve fıstık çamı dikildiği iddialarıyla ilgili olarak, 2863 sayılı kanunun “1. Derece Arkeolojik Sit Alanlarını Koruma Kullanma Yönetmeliği” gereğince Yatağan Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunulduğunu belirten Muğla Valisi Ahmet Altıparmak, mahkeme sürecinin halen devam ettiğini bildirdi. Vali Altıparmak, “Lagina kazı evi deposuna nereden geldiği ve menşei belli olmayan envanterlik eser bulunduğu, ilgili müzeye teslim edilmediği ve taşınır kültür varlıklarının müzelere alınmasına ait yönetmeliğe aykırı uygulamaların yaşandığı” iddialarıyla ilgili de ayrıca suç duyurusunda bulunulduğunu ifade ederek “Kazı iptal edildiği için 2009 yılına ait 175 adet envanterlik eser müze müdürlüğüne getirildi. Lagina ören yeri Muğla Müze Müdürlüğü denetiminde olup gece iki bekçi, gündüz bir bekçi ve diğer personeller tarafından korunmaktadır” dedi.
Lagina Kazısı Başkanı Prof.Dr. Ahmet Tırpan ise Bakanlar Kurulu kararının iptali için Danıştay’a başvurduğunu belirterek kazının iptalinin “Bilimsel araştırma yapmayın” anlamı taşıdığını söyledi. Lagina, geçmişi MÖ 3. yüzyıla dayanan bir dini merkez olarak biliniyor. Cumhuriyet, 04.11.2009 |
|
|
JANDARMADAN TARİHİ ESER BASKINI
Burdur’un Bucak İlçesi'nde bir şahısa ait ev ve aracında yapılan aramada, tarihi eser niteliği taşıyan 129 parça tarihi eser ele geçirildi.
Edinilen bilgiye göre Bucak İlçesi'nin Çamlık Beldesi Hacıbağ Mahallesi'nde oturan F.S isimli şahsın elinde bulunan tarihi eserleri satmak isteği duyumunu alan jandarma ekipleri şahısın evinde ve aracında yaptıkları aramada 121 adet sikke, 8 adet takı ele geçirdi.
Ayrıca şahsa ait olan tarihi eser aramasında kullanılan detektör ve ruhsatsız av tüfeği ve fişekleri ele geçirildi. Ele geçirilen tarihi eser niteliği taşıyan eserler Burdur Müze Müdürlüğü'ne teslim edilirken F.S adli makamlara sevk edildi. Burdur Kent Haber, 04.11.2009 |
SON OSMANLI MİRASI YIKILIYOR
Edinilen bilgiye göre, tavaf alanında son bir aydır ölçüm işlemleri yapılıyor. Revakların yıkımına ise Kurban Bayramı'nın ve hac döneminin bitmesinin hemen ardından başlanacak. 2010 yılının Ocak ayına kalmayacağı belirtilen yıkım ile bölgedeki son Osmanlı eserleri de böylece tarihe karışacak. Yıkım bölgesinin daha da genişletilebileceği iddia edilirken, Peygamber Efendimiz'in doğduğu evin de projeye dahil edilebileceği belirtiliyor. Daha önce yapılan yıkım çalışmaları kapsamında Osmanlı Kalesi olarak bilinen Ejyad Kalesi ve Osmanlı kışlası olarak bilinen kışla yıkılarak yerlerine gökdelen yapılmıştı.
Bu arada, üç yıldır devam eden Ömer Tepesi projesi çerçevesinde tepe iş makineleriyle düzleştiriliyor. Bu alana 30'ar katlı 60 gökdelen inşa edilmesi planlanıyor. 230 bin metrekarelik alanda oteller, yerleşim birimleri, alışveriş merkezleri ve sosyal tesisler yer alacak. Burada en az 100 bin kişinin ikamet etmesi bekleniyor.
Proje tamamlandığında 100 bin kişi aynı anda havalandırmalı özel alanlarda namaz kılabilecek. Öte yandan halen çalışmaları süren bir proje kapsamında da Cidde Havaalanı ile Mekke arasında ulaşımı sağlayacak hızlı tren hattı kurulacak.
Mescid-i Haram'ın tam ortasındaki Kabe'nin yüksekliğini aşmayan revakların Kanuni Sultan Süleyman zamanında yapılmış planlarını Mimar Sinan'ın hazırladığı biliniyor. Hicretin on yedinci ve yirmi altıncı yıllarında etraftaki evler yıktırılarak Kabe'nin avlusu genişletildi. Avlunun etrafı da duvarla çevrilip, duvarın iç kısmına da ağaç direklerin üstüne damlı revaklar yapıldı. Kanuni'nin emriyle Sinan'ın hazırladığı planlar 1590 yılında Mimar Mehmed Ağa tarafından uygulanabildi. Avlusu genişletilmiş revaklardaki sütunlar yenilendi, yenileri eklendi. Tahta kemerler taş ve tuğlaya çevrilerek üzerlerine Türk üslubunda beş yüz küçük kubbe yapıldı.
Daily Telegraph gazetesine göre, Medine çevre dostu bir şehir haline gelecek. İngiltere'de düzenlenen "Dinlerin Birliği ve Çevre'yi Koruma" konferansına katılan Mısır Müftüsü Şeyh Ali Gomaa'ya göre, Medine'de hac sezonunda pet şişelerde su satılması yasaklanacak, Kur'an-ı Kerim geri kazanılmış kağıtlara basılacak. İslam dininin çevreye saygıyı emrettiğini belirten Müftü, Medine'de toplu taşımacılığın geliştirileceğini ve hacıların pet sişelerde su taşımalarına gerek kalmaması için çeşmelerden akan suyun içilebilir hale getirileceğini söylüyor. Yeni Şafak, Haber: Zeynep Çolakoğlu, 04.11.2009 |
|
EGE'DE BİR MEDENİYET YOK OLMUŞ
Ege Denizi'nde 3 bin yıl önce
patlayan Santorini adasındaki volkanın bir
medeniyeti ortadan kaldırdığı dev tsunami
dalgalarının İsrail'e kadar ulaştığı ortaya çıktı.
ABD'li ve İsrailli bilim adamlarının yaptığı
araştırmaya göre dünyanın en büyük ve en yıkıcı
volkan patlaması MÖ 1450 yılında Ege Denizi'nde
yaşandı. Thera volkanının patlamasıyla gerçekleşen tsunami, Girit, Mısır, Kıbrıs, İsrail ve Türkiye'de yıkıcı sonuçlar doğurdu. Ege kıyılarında kurulu olan Minoan uygarlığı bu felaket sonrasında ortadan kayboldu. Patlamanın, dünyanın en büyük volkan felaketi olan Endonezya'daki Krakatoa volkanın felaketinden daha fazla olduğu belirtildi. Yeni Şafak, 04.11.2009 |
|
![]() |
OSMANLININ DEV ARŞİVİ DERE YATAĞINA
Cendere Vadisi’nde İstanbul Büyükşehir Belediyesine ait arsanın bir bölümü ile Hazine tarafından Milli Eğitim Bakanlığı’na tahsisli arsanın bir bölümünden oluşan toplam 55 bin 809 metre karelik alan Osmanlı Arşiv Sitesi için tescillendi. Hassa Mimarlık tarafından projeleri hazırlanan arşiv sitesinin ihalesi, TOKİ tarafından gerçekleştirildi.
Arşiv sitesi inşaatının 2011 yılı sonunda bitirilerek, 2012 yılı başında hizmete girmesi planlanıyor. Arsanın dere yatağına yakın olması nedeniyle, projede binanın dış duvarının dere yatağına uzaklığı 52 metre, ana giriş kapısına uzaklığı da 152 metre olarak planlandı. Binanın deniz seviyesinden yüksekliği 10 metre, dere yatağına göre yüksekliği de 15 metre olarak düzenlendi.
Dünyanın en büyük tarih arşivi olma özelliğini taşıyan Osmanlı arşivinde, 370 bin civarında defter, 100 milyon civarında belge bulunacak. Ziyaretçiler, ‘Fatih’in Bosna fermanı, Karlofça anlaşması gibi çok önemli tarihi metinleri görebilecek. Radikal, 04.11.2009 |
EVRİM GEÇİRİRKEN BİLE AYRI DÜŞTÜK
‘Homo sapiens’in Afrika’da evrimleşerek 100 bin yıl kadar önce bu bölgeden dünyaya yayıldığı genel görüşüne Çinli biliminsanları ‘gölge düşürdü’. Onlara göre ilk insanlar ayrı evrimleşmiş
Birgün, 04.11.2009 |
![]() |
SİGARA FABRİKASI AVM OLUYOR Osmanlı Hükümeti'nin tütün ithalini yasaklaması üzerine 1897 yılında Samsun'da Fransız Regie firmasının ortaklığıyla kurulan ''Samsun Sigara Fabrikası'', 1994 yılında 19 Mayıs İlçesinde Ballıca Sigara Fabrikasının açılması üzerine kapatıldı.
Samsun Büyükşehir Belediyesi uzun yıllardır boş kalan binaları, yap-işlet-devret modeliyle değerlendirmeye karar verdi. Tanrıverdi Holding, yüksek mimar Turgut Toydemir ile birlikte binaların alışveriş merkezine dönüştürülmesine ilişkin proje hazırladı.
Tanrıverdi Holding Yönetim Kurulu Başkan Asistanı Aziz İba, holdingin bugüne kadar Samsun'da yaklaşık 10 milyon dolarlık sosyal sorumluluk projeleri gerçekleştirdiğini anlattı. İba, holdingin Yönetim Kurulu Başkanı Recep Tanrıverdi'nin Samsun'un Çarşamba İlçesi'nden olduğunu belirterek, ''Bunun için Samsun'a yatırımın bizim için ayrıca bir önemi vardır'' dedi.
Tanrıverdi Holding'in bugüne kadar Samsun'da eğitim alanında bazı hizmetler yaptığını, bunlar arasında Recep Tanrıverdi Tekstil Meslek Lisesi, İbrahim Tanrıverdi Meslek Lisesi, Fatma Tanrıverdi Kız Yurdunun bulunduğunu bildiren İba, ''Şirketimizin bu yatırımdaki amacı da öncelikle Samsun'a bir katkı sağlamaktır. Projeyi gerçekleştirirken kentte yaşayan insanların ihtiyaçlarını ve düşüncelerini göz önüne alacağız. Her düşünceden faydalanarak projemizi netleştireceğiz'' diye konuştu.
Samsun Sigara Fabrikasının olduğu alanda bir alışveriş merkezi yapmayı planladıklarını ifade eden İba, şöyle konuştu: ''Alışveriş merkezi, tütün depolarına ve önünde bulunan boş arsaya yapılacak. Arsa kısmında yerin altına 3 kat inşaat yapılacak. Bu inşaatın ikinci ve üçüncü bodrum katları otopark olacak. Birinci bodrum katı ise eski binalarla irtibatlandırılarak alışveriş merkezi yapılacak. Yer üstünde ise herhangi bir yapılaşma olmayacak, meydan sanatsal alanlar ve açık kafeler olarak düzenlenecek.''
Projelerin yüksek mimar Turgut Toydemir tarafından hazırlandığını bildiren Aziz İba, fizibilite çalışmalarının sonucunda yaklaşık 30-35 milyon dolarlık bir yatırım planlandığını kaydetti. Binaların tarihi eser olduğunu, kurullardan gerekli izinler alındıktan sonra inşaata başlayacaklarını ve 2 sene içinde bitirmeyi hedeflediklerini anlatan İba, tarihi özelliği olan binaların tamamen korunacağını, içlerinin kullanılacağını söyledi.
Samsun Sigara Fabrikası, kent merkezinde 19 Mayıs Bulvarı üzerinde yaklaşık 9 bin 321 metrekarelik alan üzerinde konumlanan 5 bloktan oluşuyor. Samsun Kent Haber, 04.11.2009 |
|
SOBESOS KAZILARINA ÖDENEK ENGELİ
Sadece geçen yıl içerisinde Kültür ve Turizm Bakanlığı Döner Sermaye İşletmeleri Merkez Müdürlüğü'nün 2 milyonu aşkın yerli ve yabancı turistin ziyaretinden 10 milyon TL'yi aşkın bir gelir elde ettiği ve bu yıl sonuna kadar da 10 milyon TL'yi aşkın bir ziyaretçi bilet girdisinin sağlanmasının beklendiği bölgede, Kapadokya bölgesinin tarihi ve kültürel değerlerine ciddi ivmeler katan Sobesos antik kentinin açığa çıkartılmasına yönelik çalışmalara gereken desteği vermemesi özellikle turizmciler arasında tepki ile karşılanıyor.
2002 yılında kaçak olarak gerçekleştirilen bir
kazının ardından , Nevşehir Müze Müdürlüğü'nce 6
yıldan beri aralıksız olarak devam eden Ürgüp
İlçesine bağlı Şahinefendi Köyünün Kuşcin
mevkiindeki Sobesos antik kentindeki bu yıl ki kazı
çalışmaları ,Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan istenen
60 bin TL'lik ödeneğin gönderilememesi nedeniyle
yapılamadı.
Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın,2009 yılındaki Sobesos antik kentindeki kazının bu yıl ki bölümü için öngörülen 60 bin TL'yi göndermemesi bölge turizmcileri arasında da şaşkınlık içerisinde karşılandı.
Turizmciler,özellikle son 5 yıllık süre Kapadokya bölgesinde Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından ücretli olarak turizme açık tutulan müze,ören yeri,kilise ve yer altı şehirlerinden milyonlarca liralık müze gelirinin sağlanmasına karşın,elde edilen bu gelirlerin oldukça düşük rakamlarda bile olsa kültürel ve tarihsel dokunun gün yüzüne çıkartılmasına yönelik çalışmalarda kullanılamamasının,bakanlık yetkililerinin bölgeye olan bakış açısını ortaya koyması açısından oldukça anlamlı olduğunu belirtiyorlar. Nevşehir Kent Haber, 03.11.2009 |
|
ANTİK KENTTE YAĞMA
Bodrum Gündoğan’ın Karadağ Tepeleri’ndeki 2500
yıllık Pedasa kentinde bulunan kilise ve manastırda
kaçak kazı yapıldığını, iki hafta önce bölgeye
turist götüren rehberler Erdal Aydın ve Mustafa Ağar
görüp jandarmaya bildirdi. Jandarma, bölgede kamp
yapan yağmacıların Hellenistik ve Roma döneminden
sütun ve başlıkları çaldığını, ancak götüremeden
kazma, kürek, dedektör, kova, fırça ve benzeri
aletleri bırakıp kaçtığını belirledi. Bulunan
paketler ve satış fişlerinden bir inşaat malzemesi
mağazasına ulaşıldı, güvenlik kameralarından yağmacı
olduğu sanılan kişilerin iyi giyimli 30- 35
yaşlarında olduğu saptandı. Aydın plakalı bir
otomobille mağazadan ayrılan şüphelilerin jandarma
ekiplerince her yerde arandığı bildirildi. Hürriyet Ege, Haber: Yaşar Anter, 02.11.2009 |
|
PERRE ANTİK KENTİNDE YENİ BİR TAPINAK BULUNDU
Adıyaman'a 5 kilometre uzaklıktaki Perre antik kenti keşfedilmeyi bekliyor. Adıyaman Valiliği ve Müze Müdürlüğü'nün ortaklaşa yürüttüğü çalışmalarla 2001 yılında başlatılan Perre kazılarında sürekli yeni bulgular ortaya çıkıyor. Antik kentte yeni bir tapınak bulundu.
Kazılarda birçok kişiye ekmek kapısı da olan Perre antik kentinde bir tapınak bulundu. Tapınakta 3 kartal kabartması yer alırken bir de Teknos isimli mahalli bir tanrı ismine rastlandığı öğrenildi. Elde edilen kabartmaların Roma dönemine ait olduğu ve üzerinde Doğu Romalılara ait haç işaretlerinin bulunduğu bildirildi.
Kültür ve Turizm İl Müdürü Mustafa Ekinci, Adıyaman'ın sadece Nemrut Dağı ören yerinden ibaret olmadığını belirterek, keşfedilmeyi bekleyen birçok tarihi mekanın yer aldığını anlattı. Ekinci, gelecekte Adıyaman'ın bölgenin ve Türkiye'nin en önemli kültürel değerlerine sahip cazibe merkezi olacağını ifade etti.
Başta Adıyaman Üniversitesi olmak üzere diğer üniversiteleri araştırma yapmaya beklediklerini belirten Ekinci, "Adıyaman'da Perre başta olmak üzere araştırılması gereken birçok tarih yatıyor. Bunlar üniversiteler için bulunmaz bir hazine. Adıyaman resmen tarih kokuyor. Böyle bir kentin tam manasıyla değerlendirilmemesine üzülüyorum" diye konuştu.
2001 yılından beri devam eden kazılarda sürekli yeni bulgular ortaya çıkarken, bunların yıpratılması da vatandaşlar tarafından üzüntü ile karşılanıyor. Tarih kokan bir mekanda güvenliğin olmaması ise, tarihi eserlerin yok olmasına neden oluyor. Turizm Gazetesi, 02.11.2009 |
|
AÇILIMIN İLK KUTSAMASI
Takdisin ardından ‘İlk Badarak (Pazar ayini)’
gerçekleştirilecek. Bu arada, üç önemli Ermeni
simadan, açılım konusunda üç ‘çarpıcı’ açıklama
geldi: Hürriyet, Haber: Okan Konuralp, 02.11.2009
|
|
![]() |
TARİHİ KERVANSARAY OTEL OLUYOR
Bilecik'in Vezirhan beldesinde 5 milyon liralık harcamayla 2 yılda restore edilerek otel haline getirilen tarihi kervansaray, Vakıflar Bursa Bölge Müdürlüğü tarafından aylık 13 bin liraya kiraya verilecek.
Bilecik-Sakarya kara yolunun 30. kilometresinde bulunan tarihi kervansaray orijinaline sadık kalınarak restore ettirildi. İstanbul-Antalya karayolu güzergahında bulunan kervansaray yeni bir anlaşıyla 4'ü suit oda olmak üzere 36 odalı ve büyük bir salona sahip bir şekilde tefriş edildi. Jeneratör ve özel ayrı binada yemekhane bölümü de bulunan tarihi kervansarayda 4 bin 273 metrekare kullanılabilir alan bulunuyor. Önünde otopark, yan tarafından çocuk parkı da bulunan tarihi kervansaray Sakarya, Bilecik, Bursa ve İstanbul'daki turizm yatırımcıları için cazip bir yatırım olarak görülüyor.
Bursa Valiliği önderliğinde hayata geçirilmeye çalışılan "Kuruluştan kurtuluşa" projesinin başlangıç noktası olan Bilecik'te böyle bir otelin faaliyete girmesi bu bölgede turistik bir konaklama hizmetinin olması ile daha da güçlenecek. Bilecik'ten sonra İznik'e geçen güzergahın üzerinde yer alan, Antalya'dan İstanbul'a dönenlerin de rahatlıkla kullanabileceği yol üstündeki otele turizm yatırımcısı aranıyor. Bursa Vakıflar Bölge Müdürlüğü'nce açılacak ihalede 6 Kasım Cuma gününe kadar aylık 13 bin liradan tesisi kiralama imkanı bulunuyor. Bilecik Kent Haber, 02.11.2009 |
KAÇAK KAZIYA SUÇÜSTÜ
Kayseri'nin Özvatan İlçesi'nde kaçak kazı yapan 3 kişi gözaltına alındı.
Edinilen bilgiye göre ilçeye bağlı Küpeli kasabası Hamza Boğazı mevkisinde kaçak kazı yapan A.Ş., M.Ş. ve Ö.S. isimli şahıslar, devriye gezen jandarma ekipleri tarafından suçüstü yakalandı.
Özvatan İlçe Jandarma Komutanlığı'ndaki sorgularının ardından adli makamlara sevk edilen 3 şahıs, serbest bırakıldı. Kayseri Kent Haber, 02.11.2009 |
|
400 YILLIK KONAK YIKILMAKLA KARŞI KARŞIYA
Kastamonu Postası, Haber: Murat Sevin, 01.11.2009 |
|
KADIKÖY'DEKİ EV KATLİAMI
1950’lerde Demokrat Parti popülist politikaları ve yoğun iç göçün ve gecekondulaşmanın başladığı dönemde, Osmanlı yuvarlak mimari estetiğinden çok uzağa düşen ve Batı burjuva toplumunun şehirleşme ihtiyacından doğan yararcı şehirleşme anafikrini yakalayamayan, etkisiz ve başarısız bir mimari kültür oluştu. İstanbul’da gayrimüslimlerin şehri zorunlu terk edişi eşliğinde, İstanbul’daki Pera-Beyoğlu çizimi de ağır darbe aldı. Bozdoğan’nın değindiği gibi Özal dönemi ve uluslar üstü trende dayanan postmodernizm salınımı, yoğun iç göçle şehirlerdeki demografik yapıların iyice heterojenleşmesi, şehir planlamasındaki başarısızlığın, karmaşanın katmerlenmesiyle son buldu. Modernliğin geleneğe karşı yok edicilik olarak serpildiği Kemalist modern projesi bu bağlamda, geleneksel Osmanlı cumbalı ve tahta mimarinin ağır darbe almasına neden oldu. Tüm bu olumsuz zincirden payını son alan bölge Kadıköy.
Kadıköy, İstanbul’un rafine gençliğinin ve entelektüel tüccar dükkanlarının yeşerdiği eski bir yerleşim mekanı. Kilise kuleleri ile cami minarelerinin aynı karede buluştuğu, tarihsel Haydarpaşa’sı, doğal güzelliği Moda’sı ve dar sokaklarında saklanan balıkçıları ve birahaneleriyle, Beyoğlu’nun turistik yükünü paylaşmaya potansiyeli olan bir “köy”. Rıhtım’daki minibüs durakları kaldırılırken, belki nefes alacak yeşil bir alan yapılır diye ummuştum. Ama değişen bir şey yok, şimdi belediyenin otobüs durakları denizin ışığını keser oldu. Kadıköy’ün dışarıdan görünen çerçeve resmi maalesef hala içler acısı. Ama en büyük yıkım tarihi, kültürel ayrıcalığımızın simgeleri olan tahta evlerin katliamı. Merkezdeki rıhtımdan tutun, ara sokaklardaki beton cumbalı evlerin direndiği yerlere kadar, köşk denecek kadar büyük bir sürü tahta ev, yıkım için bekliyor. Hem il hem ilçe belediyesinin bırakın yola sokmayı, müteahhitler merkezdeki camdan “modern” binanın çocuklarını ara sokaklarda var etsin diye desteklediği, bu tahta köşklerin ölümleri bekleniyor. Zaten, Moda’ya doğru yol aldıkça, beton-modern mimarinin, geleneksel mimariyle savaşı artıyor. Artık Moda’da sahil ve iç kesimlerde balkonsuz, büyük camlı evler yükseliyor. Kimi yerlerde cumbalı evler, modern cam binalardan kendi yansımalarını izliyor.
Peki bu sahipsiz, öksüz evler nasıl kurtarılabilir? Cumbalı mimari ile bezenmiş, küçük dükkan ve yerleşim apartmanları, tarihi dokuyu yeniden yaratarak nasıl tekrardan inşa edilebilir? Bu sorunun cevabı basit. Mimarlar Odası’nın desteği ile müteahhitlere ve inşaat firmalarına, proje standartları getirilerek, en azından bundan sonra Kadıköy’deki kentsel dokunun bozulmasının önüne geçilebilir. Belediyelerin kurumları, Mimarlar Odası’nın oluşturduğu kentsel dönüşüm ekipleri, apartman sahipleri ile birebir temasa girerek, en az maliyetle ve en iyi mimari projelerle çok iyi sonuçlar yaratabilirler. Ekonomik olanaksızlıkların bent çektiği noktalarda ise, toplu sosyal projeler oluşturularak apartmanlar, gelir getiren dükkan, otel ve sosyal tesislere dönüştürilebilir. Bu sayede sadece “estetik” olgusu ile algılanan mimari ve kentsel dönüşüm zihniyeti, ekonomiye ve sosyal dokuya yararlı hale getirilerek, Türkiye’ye bir örnek teşkil edebilir. Bu tür bir mimari zihniyetin, batılı ülkelerde pek çok örneği görülebilir. Özel öğrenci evlerine dönüştürülen toplu komün apartmanlar, yerli yabancı büyük küçük şirketlerin ufak teşvik yönlendirilmeleriyle oluşacak tarihi pazar caddeleri ve küçük ticaret loncalarının “kar” için el birliği yaptığı eski bina yapıları ve sokakları, hem ekonomik hem de sosyal yapıya olumlu basit projelerdir. Kadıköy’de mevcut olan çarpık binalar ise, birkaç mimarı örnekte olduğu gibi, dış cephenin boyanması maliyetine, tahta kaplama ve “süs” cumba şeklinde, dokuya uyumlu hale getirebilir. Küçük maliyetlerle, Balıkçılar Sokağı’ndan başlayan sanatçı ve kitapçı dükkanlarındaki ahenk ve ambiyans, barlar sokağında canlandırılmaya başlayan cumbalı mimari ile kavuşturulabilir. Bu sayede, tarihi yarımadanın karmaşasından kaçan turist için farklı bir durak ve ilçenin mesken tutanları ve yerlileri için ise bütünlüğün sergilendiği örnek bir yerleşim alanı yaratılabilir. Bu sayede sadece estetik kaygının ötesine giderek yapılacak bütünsel bir mimari yapılanma, ilçedeki ekonomik hayata özellikle turizm kanalıyla da olumlu katkı sağlarken, yüksek katlı modern yapıların insanları ayrıştırarak odalara hapsettiği çalışma ortamlarının birey psikolojisinin üstünde yaratığı gerilimin de önüne geçilebilir. Bunlar yapılması mümkün olmayan değişimler değil. Yeter ki, il ve ilçe belediyeleri yüksek katlı gökdelenlerin arsa ihaleleri sonucunda elde edilen kolay ve sıcak paranın çekiciliğine karşı koysun ve daha uzun vadeli ekonomik getirisi olan, sosyo-psikolojik yansımaları daha olumlu olan, Türk Osmanlı mimari geleneğinin korunduğu zorunlu teşvik standartlarını sıkı bir şekilde uygulamaya gönüllü olsun. Radikal İki, Haber: Poyraz Kutluoğlu, 01.11.2009 |
|
KAÇAK KAZI YAPAN 17 KİŞİ TUTUKLANDI
Uşak'ta kaçak kazı yapan biri uzman çavuş 17 kişi gözaltına alındı.
Haber Ekspres, 01.11.2009 |
|
KYBELE'NİN BATIŞINDA SABOTAJ ŞÜPHESİ Yeni Asır, 01.11.2009 |
|
MANİSA'DA İZİNSİZ KAZI YAPAN 5 KİŞİ YAKALANDI
Manisa'nın Saruhanlı İlçesi'ne bağlı Alibeyli beldesinde, tarihi eser bulmak için izinsiz kazı yaptıkları tespit edilen 5 kişi yakalandı.
Haber Ekspres, 01.11.2009 |
|
PASAPORT BİNASINA BAKANLIK TALİP OLDU
Maliye Bakanlığı da burada faaliyet gösteren kurumlardan, İzmir Defterdarlığı Milli Emlak Daire Başkanlığı aracılığıyla söz konusu taleple ilgili görüş sordu. Kurumların buradan taşınmak istemediklerini Milli Emlak Daire Başkanlığı'na bildirdi. Bakanlık, kurumların görüşlerini de değerlendirerek, tahsis talebiyle ilgili son kararını verecek.
Konuyla ilgili açıklama yapan İzmir Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın bu girişimini, son derece yerinde bulduklarını söyledi. Ortaya koydukları projenin, İzmir için mutlaka hayata geçirilmesi gerektiğini ve bu çerçevede söz konusu binanın da turizme kazandırılması gerektiğini belirten Demirtaş, "Burada faaliyet gösteren kurumların ilgili birimleri için gerekli yer, rahatlıkla bulunabilir. Biz de bu konuda her türlü desteği veririz" dedi. Demirtaş, projenin hayata geçirilmesinin, 15-20 milyon TL'lik bir maliyet getireceğini tahmin ettiklerini belirterek, "Projemiz beğenildi. Bakanlık, bu projenin hayata geçirilmesi konusunda çeşitli yöntemler uygulayabilir. İhaleye de çıkılabilir" diye konuştu.
Milli Emlak Daire Başkanlığı'nın, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın tahsis talebiyle ilgili görüşlerini sorduğu Gümrük Muhafaza Müdürlüğü ve İl Emniyet Müdürlüğü'nden ret cevabı geldiği öğrenildi. ıÜüİzmir Gümrük ve Muhafaza Başmüdürü Nazım Bütün, "Biz ilk etapta olumsuz görüş belirttik ama son söz bizim değil. Bakanlığımız, Müsteşarlığımız ne uygun görürse, onu yaparız. Ayrıca binanın yıpranan dış cephesi için tarihi değerini kaybetmeden onarım için 500 bin TL ek ödenek ayrılmıştı. Bir mimar arkadaşımız gönüllü olarak bize destek verecekti ancak bu yazıdan sonra projeden vazgeçtik" diye konuştu. Kantar Polis Merkezi'nin 1975 yılında bu binaya taşındığını ifade eden İl Emniyet Müdürlüğü yetkilileri ise, binanın başka bir kuruma tahsis edilmesi konusunda olumsuz görüş verdiklerini ve bu karakolun kendileri açısından mevki olarak önem taşıdığını dile getirdi. Yeni Asır, Haber: Fatih Şendil, 01.11.2009 |
|
TARİHİ YAZIT AHIR SAHİBİNE ZİMMETLİ
27 yaşındaki Ahır sahibi Yalçın Kahya, ahırı
yirmi yıl önce yaptırdıklarını, duvarına
yerleştirdikleri kitabenin tarihi değerinin de
farkında olduklarını söyledi. Kahya, “Bu yazıt taşı
köy yolunun kenarında bulunan bir duvarda yer
alıyordu. Ancak, duvar yıkılınca taş ortada kaldı.
Biz de ahırı yaptırırken taş kaybolmasın diye alarak
ahırın duvarına yerleştirdik. Yüzlerce yıllık bir
taş olduğu söyleniyor. Üzerinde eski Yunanca yazılar
var. Ama ne anlama geldiğini bilmiyoruz” dedi.
Radikal, Fotoğraf: Akşam, 01.11.2009 |
|
MAĞARALAR MERCEK ALTINA ALINDI
Maden Tetkik Arama (MTA) Genel Müdürlüğü Karst ve Mağara Araştırmaları Birimi, Kahramanmaraş'ta bulunan Döngel ve Tekir Sugözü mağaralarında incelemelerde bulundu. Kahramanmaraş İl Kültür ve Turizm Müdürü Seydi Küçükdağlı, bu bölgelerin projelendirilmesi dahilinde sportif amaçlı olarak değerlendirilebileceğini kaydetti. Küçükdağlı, kararın detaylı rapor sunulduktan sonra kesinleşeceğini bildirdi. Bu iki mağaranın projelendirilmesi halinde sportif amaçlı değerlendirilebileceğini söyleyen İl Kültür ve Turizm Müdürü Seydi Küçükdağlı, yapılacak çalışmaların detaylı rapora göre şekilleneceğini dile getirdi. Kahramanmaraş'ta bulunan mağaraların tetkiki için 2007 yılında MTA Genel Müdürlüğü'ne müracaat edilmiş ve bu mağaralar 2008 yılında da 2008 İnceleme Programı'na dahil edilmişti. Zaman, 31.10.2009 |
|
![]() |
BU DA CARAVAGGIO ŞİFRESİ
2010 yılında 400’üncü ölüm yıldönümü kutlanacak olan ressamın, “Bacchus” adlı yapıtında kendi portresini çizdiği ortaya çıktı. İtalyan uzman Roberta Lapucci tarafından, son teknoloji kameralar kullanılarak ortaya çıkarılan portre, sanat dünyasında büyük yankı buldu. Ustanın 1596-97 yıllarında yaptığı ve Floransa’daki ünlü Uffizi Müzesi’nde bulunan resimde, Roma şarap tanrısı Bacchus’ün solundaki cam sürahinin içinde bir insan figürünü bulunuyor. Kameralar ile yakınlaşıldığında, bunun 25 yaşındaki Caravaggio’nun kendisi olduğu görülüyor. Bu portre ile ilgili ilk iddia, 1922’de tabloyu restore eden sanat tarihçi Matteo Marangoni tarafından ortaya atılmış ancak tam olarak kanıtlanamamıştı. Uzmanlar, Genç Caravaggio’nun yüzyıllardır boya altında gizli kaldığına inanıyor. Vatan, 31.10.2009 |
TOPKAPI SARAYI'NDAKİ ALTIN TAHTI, PARİS'TE HARAP ETMİŞLER
Türkiye'nin iki önemli müzecisi arasında bu hafta yaşanan bir tartışma, on yıldan buyana bilinmeyen inanılmaz bir skandalı ortaya çıkardı: Paris'te 1999 yılında düzenlenen "Osmanlı İmparatorluğu'nun 600. Kuruluş Yılı" sergisine gönderilen Topkapı Sarayı'ndaki tören tahtının sergiden ahşap kısımlarının çürümüş, altın plakalardan yapılmış parçalarının da birbirine geçmiş halde yani tahrip olarak döndüğünü...
İlber'in anlattığına göre, tahtın 1999'daki sergiye gönderilmesine sarayın o zamanki müdiresi olan Dr. Filiz Çağman şiddetle karşı çıkmış ama Fransa'nın bastırması ve bizdeki çok yüksek bir makamın kesin talimatıyla izin vermek zorunda kalmıştı. Aynı baskı, çoğu minyatürlü bazı elyazması kitaplar için de yapılmış, sergiden sonra birçok sayfanın kıvrıldığı farkedilmişti. Ortaylı'nın ifadesine göre "sayfalar sanki
dansediyorlardı" ve görenler dehşet içindeydiler.
Ama, şimdilik şu kadarını
söyleyeyim: Devletin en büyük müzelerinde senelerce
müdürlük etmiş, üstelik görevlerini çok parlak
şekilde yaptıktan sonra yaş haddinden emekli olup
özel sektöre geçen müzecilerin devletin görevde
bulunan başka müzecisi yokmuş gibi hala sergi
organizasyonu peşinde koşmalarının sebebini
anlayamıyorum. Bu kişilerin gazete sayfalarında
hemen her gün arz-ı endam edip "Herşeyi ben organize
ettim, bu eşsiz sergi sadece benim eserimdir"
diyerek kendisiyle beraber çalışıp o sergiye emek
verenleri yok saymasının sebebini, üstelik bir
meslektaşı için "kıskanç", bir başka ülkenin
cumhurbaşkanı hakkında da "kompleksli" diyebilecek
derecede patavatsızlığının sırrını da...
Sakıp Sabancı Müzesi Müdürü Nazan Ölçer; benim
ne derecede dostum olan bir kişi, bilemiyorum. Lakin
onun niteliklerini de hiç kimse benim kadar
vurgulamaz. Anılarımda kendisinden “Avrupa’nın
üç büyük müze müdüründen biri” diye bahsetmiştim,
yanılmışım: Bir numaradır. Avrupa’nın ağır aksak
müze müdürlerini tanıdıktan sonra bu kanaatimi
tekrarlıyorum.
Ben bu saatten sonra müzecileri mi kıskanacağım?
Milliyet Pazar, Yazı: İlber Ortaylı, 01.11.2009
Nazan Ölçer’in küratörlüğünü yaptığı Grand Palais’te “Bizans’tan İstanbul’a” sergisini 9 Ekim günü Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ile Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, birlikte açtı. Sergi 25 Ocak 2010 gününe kadar gezilebilecek.
İlber Ortaylı, Türk İslam Eserleri Müzesi Müdürü olduğu dönemde Sultanahmet’teki Sadrazam İbrahim Paşa Sarayı'nı çekip çevirdiği için “Kethüda Nanım” dedikleri Nazan Ölçer'e “Gazete sütunlarında dedikodu yapmasınlar. Nazan Ölçer’in niteliklerini benim kadar hiç kimse vurgulamaz ama dost olarak bağrıma basamayacağım bir insandır” dedi. İlber Ortaylı asıl cevabını Milliyet Gazetesi’nin Pazar ekindeki köşesinde verdi: O taht, dönmedolap gibi her panayıra koşturulacak bir nesne değildir.
* Verdiklerimizi iyi teşhir etsinler yeter.
Sergilerin başarıyla nihayete ermesini temenni
ediyoruz. Radikal, Haber: Bahri Büke, 02.11.2009 |
|
MEZARLAR ZİYARETE KAPALI
CHP Muğla Milletvekili Dr. Ali Arslan’ın, Köyceğiz Kaunos harabelerinin en önemli yapıtlarından kaya mezarlarıyla ilgili soru önergesine, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından verilen yanıtta, İzmir Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü tarafından gerekli çalışmalara başlandığı, mezarların ziyarete kapandığı vurgulandı. Cumhuriyet Ege, 30.10.2009 |
![]() |
"GERÇEK HASANKEYF'İN ÜZERİNDE GECEKONDULAR VAR"
Birçok uygarlığa Hasankeyf'in başkentlik yaptığına hatırlatan Uluçam, asıl Hasankeyf'in şuan yerleşim yeri olarak kullanılan bölgede bulunduğu söyledi.
Devletin Bakanı Yılmazdan Ilısu barajına bağlı kalmaksızın Hasankeyf'in taşınması gerektiğini anlatan Uluçam, 1966 yılında yapılan yanlış bir uygulama sonucu bu durumun yaşandığını söyledi.
Uluçam açıklamasını şöyle sürdürdü; "Baraj olsun ya da olmasın, baraja bağlı kalmadan Hasankeyf'in buradan taşınması gerekiyor. Çünkü Hasankeyf'in oturduğu alanın artında Artuklu'nun başkenti yatıyor. Yani görünmeyen Hasankeyf burada yatıyor. 130 yıl Artuklu'nun başkentliğini yapmış. 1966 yılında o zamanki Cumhurbaşkanımız gelmiş ve yukarda mağaralarda yaşayan vatandaşlara demiş ki biraz daha medeni yaşasınlar. Çok doğru, çok doğal ama aşağı indirilirken bir yanlış uygulama olmuş, onlara yer ayırırken tarih dozerle yıkılmış, üstüne bu gecekonduları oturtmuşlar. En büyük şansızlığımız bu." Batman Gazetesi, 26.10.2009 |
![]() |
|
Nemrut (National Geographic, Mart) |
...1961
|
![]() |
![]() |
TAY Projesi . Kuruçeşme Cad. 67/B 34345 Kuruçeşme İstanbul Tel: 0 (212) 265 7858 - Faks: 0 (212) 287 1298 e.posta: info@tayproject.org |
Copyright©1998 TAY Projesi |