Eylül '08 Arşivi |
28 Eylül - 4 Ekim 2008 |
||
|
||
YENİKAPI'YI KURTARALIM
İstanbul’da dünyanın en heyecan verici kent arkeolojisi çalışmalarından biri gerçekleşiyor. Bugüne kadar bulunmuş en büyük Roma Limanı, Marmaray kazıları ile birlikte gün ışığına çıkıyor. Bu kazılar kentin neredeyse on bin yıllık tarihine ışık tutuyor. İstanbul’un tarihi bir bakıma orada yeniden yazılıyor. Taraf, Yazı: Korhan Gümüş, 29.09.2008 Hürriyet, Haber: Serkan Akkoç, 01.10.2008
Marmaray projesi için yapılan kazılarda tarihi değiştirecek bir keşfe imza atıldı. Yenikapı’daki çalışmalarda 8.500 yıl öncesine ait 4 iskelet ile ahşap ve seramik eşyalar bulundu.
Milliyet, 02.10.2008
Milliyet, Haber: Ömer Erbil, 03.10.2008
Yenikapı’daki Marmaray kazılarıyla ortaya çıkan ve İstanbul’un tarihini sil baştan değiştiren son bulgular büyük yankı uyandırdı. Tarih ve arkeoloji dünyasında büyük heyecan yaratan bu keşif, ’İstanbul’un geçmişi MÖ 7. yüzyıla dayanıyor’ ve ’İstanbul’u Atina’dan gelen Megaralılar kurdu’ savlarını yerle bir etti. Çünkü Marmaray kazıları ortaya çıkardı ki, İstanbul’un geçmişi 2 bin 700 yıl öncesine değil Neolitik Çağ’a yani diğer bir deyişle 8 bin 500 yıl öncesine dayanıyor. Radikal, 03.10.2008
Ulaştırma Bakanlığı tarafından başlatılan Marmaray amacı Gebze’yi kesintisiz olarak Halkalı’ya bağlamak. Gebze’de trene binen bir kişi 77 kilometreyi 105 dakikada geçecek . İstanbul Boğazı’nın her iki yakasındaki demiryolu hatları, boğazın altından geçecek olan bir demiryolu tünel bağlantısı ile birbirine bağlanacak. Saatte 70 bin yolcuya taşıma hizmeti vermesi ve yaklaşık 2.5 milyar dolara mal olması planlanan projenin 2010’da tamamlanması hedefleniyordu. Vatan, 03.10.2008 Vatan, 03.10.2008
Yenikapı Marmaray kazılarında ortaya çıkan İstanbul’un tarihini değiştirecek 8500 yıllık kalıntıların başka yere taşınıp incelenecek olması uzmanlardan tepki toplamıştı. VATAN bu tepkiyi dün ’Yazık olur Sayın Bakan’ manşetiyle okurlara duyurdu. Bu haber üzerine Ulaştırma bakanı Binali Yıldırım’dan açıklama geldi. Yıldırım, kazıların bir an önce tamamlanması için arkeologlara baskı yapmadıklarını söyledi: “Marmaray Projesi’nin iki amacı var. Birincisi İstanbul’un toplu taşıma sıkıntısına çözümde çare olması, ikincisi İstanbul’un tarihi ve kültürel zenginliklerinin ortaya çıkarılması. İşin doğası gereği arkeolojik kazılarla ilgili karar alma ve uygulama süreçleri konunun uzmanı ilgili kurullar ve İstanbul Müze Müdürlüğü’ne bağlı arkeologlar tarafından yerine getiriliyor. Bakanlığımızın bu konuda herhangi bir baskı ya da müdahalede bulunması söz konusu değil. Bakanlığımızın ilgili otoritelerden beklentisi geleceğimizle geçmişimizin birlikte değerlendirilmesi yönünde. Arkeolojik konularda herhangi bir sürece katılmıyoruz. Marmaray Projesi’nin temeli atıldığında 2009 yılında bitirilmesi hedeflenmişti. Ancak şimdiki hedef 2011 yılı sonu. Yapılan arkeolojik kazılar nedeniyle meydana gelen gecikmeyi de kamuoyunun anlayışla karşılamasını diliyoruz. Bizim ilgili kurullardan tek isteğimiz karar alma süreçlerini uzatmamalarıdır.” Vatan, 04.10.2008
Marmaray metro projesi kapsamında Yenikapı'da devam eden arkeolojik kazılarda Neolitik döneme ait buluntuların çıktığı 110 metrekarelik balçık alana iş makinesi sokulmak istenmesinin tartışması sürüyor. Kazı Başkanı Dr. İsmail Karamut'un iş makinelerini alana sokacağını açıklamasına karşılık İstanbul 4 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararı, zemin kotuna ulaşıncaya kadar alanın bilimsel yöntemlerle kazılması gerektiğini belirtiyor. Karamut ise "Kazının hangi yöntemle yapılacağına kurul karar veremez" diyor.
Milliyet, Haber: Ömer Erbil, 04.10.2008 |
||
|
||
DÜNYA PARLAMENTOSU PATARA'DA TOPLANACAK
TBMM Başkanı Köksal Toptan, son 1
yıldır kendisini heyecanlandıran önemli bir projeyi
yakından takip ediyor.
Hürriyet, Haber: Nuray Babacan, 04.10.2008 |
||
KONJIC KÖPRÜSÜ RESTORE EDİLİYOR
Osmanlı Padişahı Sultan 4. Mehmed’in fermanıyla 1682 yılında Bosna-Hersek’te inşa edilen ve 2. Dünya Savaşı sırasında bombalanarak hasar gören Konjic Köprüsü, Türkiye tarafından restore ettiriliyor. Hürriyet, 04.10.2008 |
![]() |
|
KLEOPATRA'NIN
GÜZELLİĞİNDEN SONRA NİL GELİNİ DE SAHTE ÇIKTI
Sabah, 04.10.2008 |
||
|
AYAVUKLA SANAT MERKEZİ OLUYOR
Uzun süredir metruk durumda bekleyen Basmane'deki Ayavukla Kilisesi, Büyükşehir Belediyesi'nce yenilenerek sergi mekanı, semt eğitim merkezi ve kitaplık olacak. Yeni Asır, 04.10.2008 |
|
TARİHİ KURAN'I JANDARMA BULDU
Selçuk Üniversitesi öğrencisi genç,
aralarında el yazması Kuran’ın da bulunduğu çok
sayıda tarihi eseri sivil jandarma ekiplerine
satmaya kalkınca yakayı ele verdi.
Ankara İl Jandarma
Komutanlığı ekipleri, yasadışı yollardan tarihi eser
satmak için Konya’dan
Ankara’ya geldiğini
tespit ettiği 22 yaşındaki Muhammet U. adlı gençle
bağlantıya geçti. Gençle pazarlık yapan ve tarihi
eserleri satın almak üzere Çayyolu’nda buluşan sivil
jandarma ekipleri, zanlıyı suçüstü yakalayarak,
gözaltına aldı. Muhammet U.’nun Selçuk Üniversitesi
Gıda Bölümü öğrencisi olduğu öğrenildi. Konya’da
yaşadığı belirtilen zanlının tarihi eserleri Karatay
İlçesi’ndeki evlerinin yakınında bulduğunu söylediği
bildirildi. Hürriyet, Haber: Arda Akın, 03.10.2008 |
||
TAŞKÖPRÜ'YÜ ALMAN MİMARLAR PLANLADI
Sarımsağıyla dünyaca ünlü Kastamonu'nun Taşköprü İlçesi, 1927 yılındaki büyük yangının ardından bugün modern ve düzenli yapılaşmasıyla örnek gösteriliyor. Taşköprü Belediye Başkanı Mustafa Günay, Zafer Bayramı kutlamaları devam ettiği sırada, 30 Ağustos 1927'de, merkeze bağlı Karasait Mahallesi'nde bir muhacirin evinde çıkan ve kısa sürede yayılan yangında Taşköprü'nün dörtte üçünün kül olduğunu hatırlattı. Ulu Önder Atatürk'ün 1925 yılında ziyaret ettiği Taşköprü'yü çok beğendiğini belirten Günay, "Atatürk, 1927'deki yangına üzülerek, Ankara'nın imarı için gelen alman mimarları Taşköprü'ye göndermiştir. Küllerinden doğan Taşköprü, bu mimarların planıyla yeniden imar edilmiştir" dedi. Belediye Başkanı Günay, ilçede 14 mahalle, 26 cadde, 1 meydan, 2 bulvar ve 172 sokak olduğunu söyledi. İlçede Izgara Plan Sistemi uygulandığını ve bunun örnek olduğunu ifade eden Günay, "İmar anlamında Taşköprü'deki düzenliliğe hayran kalıyorlar. Kent kimliğimizin aynası durumunda olan tarihi yapılar diğer yerleşim birimlerinden farklı olarak Selçuklu ve Osmanlı yapı özelliklerini bir arada taşımaktadır. Restorasyon çalışmaları ile nitelikli yapılar ortaya çıkarılmış ve ilçemiz tarih,doğa, kültür ve turizm kenti olma özelliğini zaman içinde artırmıştır" diye konuştu.Taşköprü'de çok sayıda tescilli yapı olduğunu, bunların hayata kazandırılması için çalışmaların sürdürüldüğünü kaydeden Günay, "Koruma bilinciyle yaklaştığımız tüm nitelikli eserler sadece bize atalarımızdan kalan miras değil aynı zamanda gelecek kuşaklara aktarmak zorunda olduğumuz emanetlerimizdir" dedi.Izgara Plan Sistemi sayesinde Taşköprü'de çıkmaz sokak bulunmuyor. Bütün sokaklar dikine ve paralel uzanarak birbirine bağlanıyor. Sokakların bir ucundan diğer ucu rahatlıkla görülebiliyor. Yeni Şafak, 03.10.2008 |
||
TARİHİ ERTAŞ ÇARŞISI
UZAY ÇATIYLA KAPLANDI
Proje kapsamında tarihi çarşının üst örtüsü geleneksel mimariyle bütünleşen modern bir ahşap ve cam çatıyla örtüldü. Çarşının yer döşemeleri ve cepheleri de proje kapsamında elden geçiriliyor. Dükkanların kepenkleri tamamen ahşap olarak düzenlenirken, zemindeki asfalt da sökülecek ve yerine tarihi dokuya uygun bir malzeme döşenecek. Proje; çarşı bölgesinin tarihi ve kültürel zenginliğini ön plana çıkartıyor.
Osmangazi Belediye Başkanı Recep Altepe, hanlar bölgesi olarak bilinen tarihi çarşıyı canlandırma projelerinden biri olan Ertaş Çarşısı üst örtü yenileme ve cephe düzenleme çalışmalarının büyük bir hızla ilerlediğini söyledi.
Uzun yıllardır çürümüş bir görünüm veren Ertaş Çarşısı'nın Bursa'ya yakışmadığını kaydeden Altepe, "Çürük çatının tamamı söküldü. Anıtlar Kurulu'nun da kabul ettiği yeni çatı uygulandı. Ahşap konstrüksüyonlu, her noktası özel tasarlanmış, modern bir çatı var artık Ertaş'ta. Çatıyla birlikte dükkanların cephe düzenlemeleri ve zeminleri de elden geçirilecek. Çarşı baştan başa düzenlenecek." dedi.
Çatı sistemi lamine ahşap karkas üzerine iki santim cam kaplama malzemeden inşa edildi. Taşıcıyı sistemi olarak Spayder sistem (örümcek sistemi) kullanıldı. Tamamen doğal malzemelerin kullanıldığı çatı, geleneksel mimariyle de bütünleşti. Yaklaşık bin 800 metrekare alanı kapsayan cam çatı, çarşıyı hem güneş ışınlarının zararlı etkilerinden, hem de yağmur ve kardan koruyacak. Bunun yanı sıra, özel hazırlanmış cam malzeme sayesinde gün ışığından yararlanılabilecek.
Mimar Ufuk Toktaş'ın hazırladığı projenin uygulamasını, Ördekli Hamamı ve Bursa surları restorasyonunu da yapan Mersan inşaat firması üstlendi. 2008 yılı sonuna kadar tamamlanması hedeflenen proje Osmangazi Belediyesi'ne yaklaşık 2,5 trilyon liraya malolacak.
Çarşı esnafı ve vatandaşların olumsuz etkilenmemesi için çalışmalar gece 21.00'den sonra yürütüldü. Öte yandan, tarihi bölgede çalışmaların başlamasıyla birlikte işyerlerinin değeri de bir anda hareketlendi. Bazı esnaflar, hem dükkanların mülk değerinin hem de kiraların bir anda artığını iddia etti.
Ertaş Çarşısı, en son 1958 yangınından sonra restore edilmişti. Bursa'da yaklaşık 5 asırdır ticaret yapılan Ulu Cami civarındaki Medrese Pasajı önü ve Bakırcılar civarındaki dükkanlar tarihi kimliğine uygun hale gelmiş olacak. haberler.com, 03.10.2008 |
||
Kayseri Gündem, 03.10.2008 |
||
SARNIÇTA GİZLİ SU KANALI
Fatih Belediyesi’nce Zeyrek Sarnıcı’nda yürütülen restorasyon çalışmaları sırasında sekiz metrelik su kanalı bulundu. Hürriyet, 03.10.2008 |
![]() |
|
OSMAN HAMDİ'YE VİZE
VERMEDİK
Milliyet, Haber: Yasemin Bay, 03.10.2008 |
||
TOPKAPI SARAYI'NDA RANDEVULU DÖNEM
Topkapı Sarayı Müdürü
Prof. İlber Ortaylı, fazla ziyaretçiden sıkıntı
yaşadıklarını belirterek, "Floransa’nın ünlü
galerisi Uffizi’de olduğu gibi randevu sistemi
getirilmeli. Ancak uzmanların ve araştırmacıların
ziyaretine izin verilmeli" dedi.
Hürriyet, Haber: Sefa Kaplan, 03.10.2008 |
||
TARİHİ AĞAÇLARA MACUNLU
KORUMA
Bursa Olay, 03.10.2008 |
||
MÜZAYEDELERDEN 600
ÇALINTI ESER TOPLANDI
Bugüne kadar yapılan çalışmalar ile minber kapılarından şamdanlara, halılardan kilimlere kadar çalınan 600 parça eski vakıf eseri ile 123 kilogram mozaik çini ülkemize geri kazandırıldı.
Kaçakçılıkla Mücadele Müdürlüğü'nde görevli sanat tarihçisi, arkeolog ve müze araştırmacıları başta İstanbul gibi büyük şehirlerde olmak üzere yurtiçi ve yurtdışındaki müzayedeleri takip ediyor. Çalıntı vakıf eseri tespit ettiklerinde herhangi bir ücret ödemeden tekrar ülkemize kazandırıyorlar. Vakıflar Genel Müdürü Yusuf Beyazıt, bu birimin kurulması ile özellikle yurtdışına kaçırılan eserleri önemli ölçüde azalttıklarını söyledi. Yurtdışında uluslararası kültür anlaşmaları neticesinde birçok ülkenin çalıntı eserleri iade ettiğini belirten Beyazıt, "Bu yıl 8 aylık sürede yalnızca 2 hırsızlık olayı yaşandı." dedi. Vakıf eserlerinin en çok yurtdışına çıkarılmak için çalındığını tespit ettiklerini kaydeden Beyazıt, şunları anlattı: "Herhangi bir hırsızlık durumunda, gümrük kapılarını derhal uyarıyoruz. Bu sayede hırsızlar eserleri yurtdışına çıkartamayıp ya yurtiçinde terk ediyor ya da bazı yerli antikacılarda ve müzayedelerde satıyor. Ekiplerimiz tüm müzayedeleri takip ederek çalınan eserleri bulmaya çalışıyor." Beyazıt, yurtdışına kaçırılmışken geriye alınan tarihi vakıf eserlerini korumak için de müze seferberliğine başladıklarını kaydetti. Bu kapsamda son 1 yılda 12 ilde müze açtıklarını ifade eden Beyazıt, "Müzelerde yurtdışına kaçırılmış ve müdürlüğümüzce bulunup geri getirilmiş paha biçilmez parçaları sergileyeceğiz." diye konuştu.
Vakıflar Genel Müdürlüğü bünyesinde 2002'de kurulan Kaçakçılıkla Mücadele Bürosu, herhangi bir tarihi eserin çalındığını tespit ettiği anda dijital ortamda emniyet ve istihbarat birimleri, gümrükler, Sahil Güvenlik, İnterpol, müzeler, yurtdışı temsilcilikleri ve valiliklere gerekli duyuruları yapıyor. Vakıflar'ın 'www.vgm.gov.tr' adresinden de tüm eserlerin envanter fişlerini yayınlıyor.
YILLARA GÖRE ÇALINAN ESERLER
Yıl 1993 7 1994 24 1995 31 1996 38 1997 42 1998 26 1999 46 2000 58 2001 27 2002 53 2003 31 2004 48 2005 29 2006 6 2007 13 2008 2 Zaman, Haber: Yasin Kılıç, 03.10.2008 |
||
![]() |
VAHDETTİN'İN MÜHRÜ İÇİN ANTİKACIYA HAPİS İSTEMİ
Yurtdışından aldığı son padişah Vahdettin'in devlet mührü 'Mühr-i Hümayun'u, 17 Aralık 2006'da Portakal Sanat ve Kültür Evi'ndeki müzayedede satmak isteyen Selden Emre'nin, 12 yıla kadar hapsi isteniyor. İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'nca hazırlanan iddianamede, belge değeri taşıdığı için devlet malı kabul edilen saltanat mührünün, müzayedede satışa sunulacağının öğrenilmesi üzerine, savcılığa suç duyurusunda bulunulduğu belirtildi. Mührün yurtdışına çıkartılmasının engellenmesi, müzeye teslim edilmesi ve ilgililer hakkında yasal işlem yapılması istemiyle yapılan şikayetin ardından mührün satışı gerçekleşmedi. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın savcılığa gönderdiği rapor ile de, Selden Emre'nin mührü yurtdışından getirirken fotoğraflı envanter listesini beyan etmediği, müzayede tarihinden en az bir ay önce müze müdürlüğüne başvurmadığının tespit edildiği belirtildi. Emre, Topkapı Müzesi'nin mührü vermesi çağrısını da yanıtsız bıraktı. Antikacının, 3 yıl 9 aydan 12 yıla kadar hapsi isteniyor. Sabah, Haber: Orhan Yurtsever, 03.10.2008 |
|
TARİHİ YAPILARIN
ETRAFINDAKİ ÇÖP YIĞINLARI ÇİRKİN GÖRÜNTÜLER
OLUŞTURUYOR
Tarihi Emirsultan Türbe ve Camii'nin karşısında bulunan 6 asırlık Emirsultan Hamamı da bu kötü muameleden nasibini alıyor. Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından restore edilen tarihi hamam, müzeye dönüştürülmeyi bekliyor. Büyükşehir Belediyesi tarafından yürütülen kentsel dönüşümle birlikte açılışı yapılacak olan tarihi hamamın etrafı adete çöp yığınından geçilmiyor. Vatandaşların bilinçsizce attığı çöpler, tarihi binanın tüm görüntüsünü olumsuz etkiliyor.
Çöplerden oluşan birikintinin neredeyse hamamın boyuna ulaştığı bölgede, belediyenin bıraktığı çöp bidonları ise hiçbir anlam ifade etmiyor. Bir otomobilin üzerinde duran çöp bidonu, bakımsızlık ve duyarsızlığın ne boyutlarda olduğunu gözler önüne seriyor.
Tarihi Kayhan Camii ve Hamamı'nın bulunduğu bölgede de, yine çöp görüntüleri göze çarpıyor. İbadet edilen caminin bitişiğindeki duvarın dibi, biriken çöpler nedeniyle adeta şehir çöplüğünü andırıyor. Muradiye'de bulunan türbeler, Çekirge'deki Hatice Sultan Türbesi gibi bir çok tarihi mekan da bu çirkin görüntülerin kurbanı durumunda.
Belediyelerin çöpleri alacağı güne kadar, tarihi mekanları adeta rezil eden bu görüntüler kimi duyarlı vatandaşların da tepkisini çekiyor. Tarihi Emirsultan Türbesi'ni sık sık ziyaret ettiğini söyleyen Harun Alkır, özellikle hamamın çevresindeki çöplerin rezalet boyutlarda olduğunu belirtiyor. Etrafta oturan vatandaşları daha duyarlı davranmaya çağıran Alkır, harcanan onca paranın ardından ayağa kaldırılan tarihi yapılara sahip çıkmak gerektiğini belirtiyor. haberler.com, 02.10.2008 |
||
SAFRANBOLU'YA 70 MİLYON YTL HARCAMA
Karabük'ün Safranbolu İlçesi Belediye Başkanı Nihat Cebeci, ''Turiste hizmet verecek altyapımız için 70 milyon YTL harcama yaptık'' dedi. Karabük Kent Haber, 02.10.2008 |
![]() |
|
|
KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ'NE DEVREDİLEN ARDAHAN KALESİ HALKA AÇILDI
Ardahan'da bugüne kadar 25. Mekanize Tugay Komutanlığı bünyesinde bulunan Ardahan Kalesi, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü'ne devredilerek halka açıldı.
Halka açılan Ardahan Kalesi'nde, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü bünyesinde yer alan kafede bayram süresince ziyaretçilere bedava çay ikram edildi. Osmanlı döneminde 16. yüzyılın ortalarında Kanuni Sultan Süleyman'ın emriyle inşa edilen kale, bugüne kadar askeri birliklerin korumasındaydı. Sadece özel günlerde ve özel izinle ziyaret edilebilen Ardahan Kalesi'nin halka açılması ile birlikte vatandaşlar, bol bol hatıra fotoğrafı çektiriyor.
Kalenin Kültür ve Turizm Müdürlüğü'ne devredilerek halka açılmasının memnuniyet verici olduğunu söyleyen İl Kültür ve Turizm Müdür Vekili İsmail Mor, sabah saat 08.00'den akşam saat 18.00'e kadar Ardahanlı vatandaşların kaleyi ziyaret edebileceğini bildirdi. Kalede farklı etkinlikler yapacaklarını da anlatan Mor, kalenin tarihi yerlere zarar verilme endişesinden dolayı kiralamasının zor olduğunu dile getirdi. haberler.com, 02.10.2008 |
|
DEMRE DÜNYA MİRASI ADAYI
Antalya İl Kültür ve Turizm Müdürü İbrahim Acar, Noel Baba Müzesi ve Myra örenyerinin bulunduğu Demre bölgesinin, UNESCO'nun Dünya Mirası Listesi'ne alınması için çalışma yaptıklarını açıkladı. Hürriyet, 02.10.2008 |
![]() |
|
![]() |
ON GÖZLÜ KÖPRÜ RESTORE EDİLİYOR
Dicle Nehri üzerinde 1065 yılında Mervaniler döneminde yapılan On Gözlü Köprü'de restorasyon çalışması yapılıyor. Haber Diyarbakır, 02.10.2008 |
|
SİVAS TARİHİNİ ARAŞTIRIYOR
Sivas'ta Anadolu Selçuklular döneminden kaldığı tahmin edilen surların ortaya çıkarılması ve Huykesen Kilisesi'nin turizme kazandırılması amacıyla çalışma başlatıldı. Sabah, 02.10.2008 |
|
|
ARKEOLOJİK KAZILAR TARTIŞILACAK
İçel Sanat Kulübü tarafından bu yıl 13.'sü organize edilecek olan Arkeoloji Günleri, 10-12 Ekim 2008 tarihleri arasında gerçekleştirilecek. 10 Ekim Cuma günü düzenlenecek olan Kültürel Mirasa Katkı Ödül Töreni ile başlayacak olan 13. Arkeoloji Günleri aynı gün Mersin Fotoğraf Derneği (MFD) tarafından açılacak fotoğraf sergisiyle devam edecek. 13. Arkeoloji Günleri başlıklı etkinliği kapsamında düzenlenecek olan oturumlarda Ceyhan-Tatarlı Höyük 2007-2008 Kazıları, Soli Pompeipolis 2008 Kazıları, 2008 Kalenderis Kazıları ve 2008 Kızkalesi Arkeolojik Araştırmaları da ele alınacak. Sabah, 02.10.2008 |
||
![]() |
HALEPLİBAHÇE KAZISINDA BULUNAN ANTİK EDESSA HALK HAMAMI ÇIKTI
Şanlıurfa'da Haleplibahçe kazı çalışmaları sırasında gün yüzüne çıkarılan MS 5-6 yüzyıla ait hamamın, ''Antik Edessa Kenti''nin kazısı yapılan en eski hamamı olduğu bildirildi.
TürkiyeTurizm.com, 02.10.2008 |
|
KÜLLİYENİN RESTORASYONU İÇİN BİTİŞİK BİNANIN DAVASI BEKLENİYOR
Kütahya'da, Germiyanoğulları alimlerinden Cemaleddin İshak Fakih tarafından 1433 yılında yaptırılan külliyenin restorasyonu için hazırlanan proje, bitişikteki iki yapının kamulaştırma davası sonuçlanamadığından hayata geçirilemiyor.
Kütahya Vakıflar Bölge Müdürü Hasan Gök, Maruf Mahallesi'ndeki 575 yıllık külliyenin cami, medrese, türbe ve zaviyeden oluştuğunu söyledi. Vakıflar Bölge Müdürlüğü mülkiyetindeki külliyenin aslına uygun restorasyonunun yapılarak yeniden kentin tarihi ve kültürel değerleri arasına kazandırılmasına ilişkin plan ve projenin hazır olduğunu belirten Hasan Gök, bitişikteki iki eski yapının kamulaştırma davasının sonuçlanmasını beklediklerini anlattı. Gök, davanın sonuçlanmasının hemen ardından restorasyon için çalışmalara başlanacağını açıkladı. Maruf Mahallesi Muhtarı Kadir Gürağaçlıgil de, eskiden kubbeleri bulunan medresenin daha bakımlı halde olduğunu belirtti. Zamanla kubbeleri yıkılan ve çevredeki diğer yapıların arasında bakımsız kalan medresenin, alkol ve tiner bağımlılarının mekanı haline geldiğini ifade eden Gürağaçlıgil, tarihi mirasın bir an önce gerçek kimliğine kavuşturulmasını istedi. Zaman, 02.10.2008 |
||
DEPRESYON ANTİK ÇAĞLARDAN BERİ VAR
Yüzyılın
hastalığı olarak nitelendirilen depresyonun antik
çağlardan beri insanlığının sorunu olduğu
belirtildi.
Haber Ekspres, 02.10.2008 |
||
TARİHİ CAMİ YANLIŞ RESTORASYON KURBANI
İzmir'in Ödemiş İlçesi’ne bağlı Birgi Beldesi’nde, Aydınoğlu Mehmet Bey’in 1312 yılında yaptırdığı ve kendi adını taşıyan cami, altın işlemeli minber kapısıyla dikkat çekiyor.
Kare planlı cami, alışıla gelmişin dışında
kubbesiz oluşu, minaresinin sağ arka köşede
bulunuşu, Kündekari yöntemiyle yaratılmış ahşap
işçiliğiyle de benzerlerinden ayrılıyor. Milliyet, 02.10.2008 |
|
|
![]() |
HEYKELE 800 STERLİN DEĞER BİÇTİLER, ŞAHESER ÇIKTI
Fransa’da geçen yıl düzenlenen küçük bir müzayedede 800 sterlin değer biçilen 35 cm’lik bronz heykelin, Rönesans sanatçısı Giambologna’ya ait "Tanrıça Venüs" olduğu ortaya çıktı. Hürriyet, 02.10.2008 |
|
70 MİLYON YILLIK DİNOZOR FOSİLİ
Kanada'nın Alberta eyaletinde arkeologlar, 70 milyon yıllık bir yavru dinozor fosili buldu.
Calgary Üniversitesi Paleontoloji Araştırmaları Öğretim Üyesi Nick Longrich, 'Albertonykus' adını verdikleri fosilin kuş özelliklerine sahip olduğunu belirterek, "İnce ve uzun bacakları köpekbalığınınkine benziyor, ama kıskaçlı çenesi, kısa ve kalın kolları ve büyük pençeleri var." açıklamasında bulundu. Zaman, 02.10.2008 |
![]() |
|
|
TURİSTE SUMELA KAZIĞI
Trabzon’un sembolleri arasında bulunan Sümela Manastırı 2008 senesinde de ziyaretçilerle doldu taştı. Yurdun dört bir yanından Manastıra gelen ziyaretçiler olağanüstü manzarayı ve yapıyı dikkatle incelerken manastıra çıkışta ve girişte alınan ücretlere ve manastıra gösterilen özensizliğe isyan ettiler. Giresun Online, Haber ve Fotoğraf: Oğuzhan Kılıçarslan, 01.10.2008 |
|
ESKİ HAMAM YENİ MÜZE
Büyük
bölümü özel mülkiyete ait olan hamam, 2 yıl önce
Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından kamulaştırılarak,
restorasyon çalışmalarına başlandı.
Müzeye Ankara ve çeşitli vakıf müzelerinden de zaman içerisinde eser getirilecek. Müze, Büyükşehir Belediyesi’nin Emirsultan Kentsel Dönüşüm projesini tamamlamasının ardından meydan ile birlikte açılacak. Birgün, 01.10.2008 |
||
'SON YEMEK'TE MENÜ DEĞİŞTİ
Dünyaca ünlü İtalyan asıllı dahi sanatçı Leonardo Da Vinci'nin İsa Peygamber'in havarileriyle son yemeğini canlandırdığı tablosunun mönüsü değişti.
Radikal, Haber: Eda Berkbayrak, 01.10.2008 |
||
'MUHTEŞEM' SORU İŞARETİ
Ancak, müzayede kataloğunda 233 numara
ile yer alan Muhteşem Süleyman isimli
yağlıboya portre, 200 ila 300 bin sterlin arasındaki
tahmini açılış fiyatıyla satışa sunulacak olmasıyla
dikkat çekiyor. Eserin 300 bin sterline satılması
halinde, söz konusu fiyatın 675 bin YTL'ye karşılık
gelmesi bekleniyor. Muhteşem Süleyman,
tablosu,
Türkiye'de 'Fatih'in Portresi'ni yapan sanatçı olarak da tanınan Gentile Bellini'nin kardeşi Giovanni'nin öğrencisi olan ünlü Rönesans ressamı İtalyan Tiziano (Titian) Vecellio'nun Pieve di Cadore adı verilen atölyesinden çıkan ve 1538'de İtalya'nın Venedik kentinde tamamlanan, 72.4 x 61 santimetre boyutlarında bir eser. Bu anlamda ressam Tiziano'nun atölyesi, 1490 ve 1576 arasında faaliyet göstermişti. Söz konusu tarihi resim özellikle, Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman'ı gençlik haliyle tasvir ediyor olması bakımından ilgi çekiyor. Sotheby's kataloğunda yer alacak olan tablonun, Tiziano'nun atölyesinde, dönemin Mantua Dükü Frederico Gonzaga için yapılmış olduğu tahmin ediliyor. Son olarak Venedik'te açılan Venedik ve İslam sergisinde geçen yılın kasım ve temmuz ayları arasında sergilenen Muhteşem Süleyman tablosu, 24 Mart 1961'de adı hala açıklanmayan şimdiki gizli sahibi tarafından, Christie's müzayede evinin düzenlediği başka bir açık artırmada satın alınarak Londra'ya getirilmiş ve o günden bu yana el değiştirmemişti. Eserin bir özelliği de, dünyada Tiziano imzasıyla üretilen nadir Süleyman portreleri arasında, kronolojik bakımdan üretilen ilk portre olması. Sotheby's uzmanları, Tiziano'nun bu tabloyu büyük olasılıkla ressamın ele geçirdiği başka bir Süleyman portresi, ya da bir madalyondaki Süleyman görüntüsünden yola çıkarak resmettiğini katalogda da vurguluyor. Daha önce İtalya'nın Como bölgesi piskoposu Paolo Giovo'ya geçen, ardından 1935'te Roma'ya taşınan Muhteşem Süleyman tablosu, geçmişte Venedik ve Osmanlı devleti arasında Kanuni tarafından desteklenen ilişkinin önemli bir simgesi olarak da büyük değer taşıyor.
Raffi Portakal (Portakal
Sanat ve Kültür Evi Sahibi ve Yöneticisi, Müzayede
Uzmanı): Sabah, 01.10.2008 |
||
AYASOFYA MÜZESİ'NE YENİ RAMPA YAPILIYOR
Yaz aylarında günlük ziyaretçi sayısı 10 bini bulan Ayasofya Müzesi’nin galeri katına çıkış ve inişlerde kullanılan tek rampanın yetersizliği nedeniyle oluşan yoğunluğun, restore edilen yeni rampanın devreye girmesiyle azaltılması amaçlanıyor.
Ayasofya Müzesi Müdürü Mustafa Akkaya, yoğun ziyaretçi nedeniyle müzede tek rampanın bulunmasının sıkıntılar oluşturduğunu söyledi. Akkaya, bu nedenle müze müdürlüğü olarak müzenin sağ bölümünde depo olarak kullanılan ancak bakımsızlık nedeniyle fiziki olarak eksiklikleri bulunan rampayı restore etmeye karar verdiklerini ifade etti.
Milliyet, 01.10.2008 |
![]() |
|
|
NOEL BABA MÜZESİ'NDE
Antalya Demre İlçesi'ndeki Noel Baba Müzesi’nde yeni duvar resimleri bulundu. Milliyet, 01.10.2008 |
|
AYVANSARAY'DAKİ TARİHİ
EMİR BUHARİ TEKKESİ YENİDEN MESCİD OLUYOR
TürkiyeTurizm.com, 01.10.2008 |
||
HOLLANDA'YI
Hollandalı tarihçi Tjalling Wenselaar, Leiden Üniversitesi için hazırladığı doktora tezinde Hollanda'nın kurucusu olarak bilinen Willem van Oranje'yle ilgili şok edici bilgilere yer verdi. Yeni Şafak, 01.10.2008 |
|
|
|
TARİHİ SİNOP CEZAEVİ DÖKÜLÜYOR
Şarkı ve
türkülere konu olan, geçmişte birçok ünlünün hapis
yattığı tarihi Sinop Cezaevi, boşaltıldıktan sonra
ödenek yetersizliğinden ve bakımsızlıktan dökülmeye
başladı. Yerli ve yabancı turistlerin ziyaret
etmesine izin verilen cezaevinin içler acısı
durumunu görenler tepki gösteriyor.
MÖ 2000 yıllarında Gaskalılar döneminde kurulan ve birçok uygarlığa ev
sahibi yaptıktan sonra Osmanlı Dönemi’nde büyütülen
kentte, 1882 yılından 1996 yılına kadar cezaevi
olarak kullanılan binaları yılda 150 bin yerli ve
yabancı turistin ziyaret ettiği belirtildi. 37
koğuş, 21 disiplin hücresi ile 64 müşahede hücresi
bulunan cezaevi, 2005 yılında Adalet ve Deniz
Müzesi’ne dönüştürülmesi için restore edilmesi
planlandı. Ancak ödenek yokluğu nedeniyle
çalışmalara başlanamadı. Hürriyet, 01.10.2008 |
|
İSA'NIN İSMİ GEÇEN EN ESKİ KAYIT BULUNDU
Fransız sualtı arkeoloğu Franck Goddio başkanlığında İskenderiye limanında kazı yapan uluslar arası bir ekip geçen hafta ufak bir kap buldular. MÖ 2. yüzyıl ile MS 1. yüzyıl aralığına tarihlenen bu kabın üzerinde "DIA CHRSTOU O GOISTAIS" yazmakta. “Sihirbaz İsa’dan” veya “İsa’dan sihirbaza” şeklinde, iki farklı tarzda tercüme edilebilen bu cümle bilim dünyasında büyük bir sansasyona yol açtı.
Eğer burada bahsedilen “CHRSTOU” yani İsa, İncil’de geçen Peygamber İsa ise, bu satır şimdiye dek İsa ile ilgili bulunmuş en eski belge olma özelliğine sahip. Aynı zamanda, İsa’nın sihirbaz özelliğini de vurguladığı için, en erken Hıristiyanlığın Paganizm ile birlikte varolduğunun ispatı da kabul edilebilir.
Oxford Sualtı Arkeoloji Merkezi’nin kurucularından olan Goddio “Burada bahsedilenin İsa Peygamber olması mümkün, çünkü ilk başlarda yaptığı mucizelerle tanınmıştı” demekte. Goddio ve ekibi bu batık limanda yaptıkları araştırma ve kazılar sırasında şu anda batmış olan ve bir zamanlar üzerinde Kleopatra’nın sarayı olduğu düşünülen Antirhodos Adası’nı da buldular. Discovery News, Haber: Jennifer Viegas, 01.10.2008 |
![]() |
|
ROMA İMPARATORLUĞU'NUN
İLK KİLİSESİ BURSA ORHANELİ'NDE BULUNDU
TürkiyeTurizm.com, 30.09.2008 |
||
800 YILLIK KAFATASI YÜZÜNE KAVUŞTU Kilisede bulunmuş olması nedeniyle, iskeletin, bir din görevlisine veya orayı korumaya çalışan bir askere ait olabileceğini söyleyen Ali Öz, “Bulunan kafatasının kimler tarafından darbe aldığı şu anda meçhul. Ancak yaşadığı dönem olan 12. yüzyılda İzmir ve civarı sık sık Türklerin veya korsanların akınlarına uğradığından bu çatışmalardan birinde ölmüş olabileceği sanılıyor. Bu konudaki araştırmalar ve değerlendirmelerimiz devam etmekte” diye konuştu. Öz, geçmiş yıllarda dünyada bu alanda yapılan çalışmalarda Ramses ve J. S. Bach gibi tarihteki ünlü kişilere ait olduğu sanılan kafataslarına da yüzlendirme yapıldığını belirterek, “Türkiye’de daha önceki iki çalışma İngilizler tarafından yapıldı. Karya Kraliçesi Ada ve Frigya Kralı Midas. Fakat Metropolis’teki çalışma Türkiye’de Türk ekipler tarafından yapılan ilk çalışmadır. Bu gibi durumlar Metropolis insanının profilini belirlemesinin yanında, geçmişteki savaş, katliam, suikast ve doğal afetler gibi olayların aydınlatılmasında da faydalı olacaktır” diyor. Taraf, 30.09.2008 |
||
|
TARİHİ ESER KAÇAKÇILARINA DARBE
Adana'nın Kozan İlçesi'nde Roma dönemine ait lahit ele geçirildi. Olayla ilgili 9 kişi gözaltına alındı.
Edinilen bilgiye göre, Çukurören Köyü kırsalında tarihi eser kaçakçılarının kazı yaptığını tespit eden güvenlik güçleri, düzenledikleri operasyonda, kazı sonucu çıkarıldığı belirlenen Roma dönemine ait çocuk lahdi buldu.
Lahdin, 1 metre uzunluğunda ve 50 santimetre genişliğinde olduğu, Roma döneminde kapağının kurşunla mühürlendiği ve henüz açılmadığı için değerinin yüksek olduğu belirtildi.
Üzerinde savaş arabası, güneş, defne yaprağı ve aslan başı kabartmalı motiflerin bulunduğu lahdin, Adana Müze Müdürlüğü yetkilerine teslim edildi.
Operasyonda A.K, T.B, M.Ü, A.C, A.Ü, D.B, H.O, M.C. ve G.C. adlı kişiler de gözaltına alındı. Şahıslara ait araç ve evlerde yapılan aramalarda ise av tüfeği ile bu tüfeğe ait 10 fişek ele geçirildi. Zanlıların, işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilecekleri öğrenildi. Adana Kent Haber, 30.09.2008 |
|
MUMYALI MÜZEYE YOĞUN İLGİ
Aksaray Müzesi Müdürü Yücel Kiper, gazetelerde ve internet haber sitelerinde sık sık yer bulan mumya haberleri sayesinde, acentelerin Aksaray Müzesi'ni de tur kapsamına aldığını söyledi. Kiper, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 2006 yılında faaliyete geçen Aksaray Müzesi'nin sahip olduğu arkeolojik eserlerle, Türkiye'nin sayılı müzeleri arasında yer aldığını belirtti. Cnn Türk, 30.09.2008 |
![]() |
|
TARİHİ İKİ BİNAYI BELEDİYE ALDI İzmit Belediye Başkanı Halil Vehbi Yenice, tarihi
evlerin yoğunlukta olduğu Veli Ahmet, Hacı Hasan,
Akçakoca ve Orhan Mahallelerinde İzmit’in tarihi ve
kültürel mastır planının çıkarılması gerektiğini
savunuyor. Yıllar önce, ahşap, çamur ve kerpiçten
yapılan tarihi binaların büyük bölümünde bugün
oturulamadığı gibi, bulundukları çevrede de çok
ciddi tehlike oluşturuyorlar. Tarihi binaların
taşıyıcı aksamlarının yetersizliği nedeniyle restore
edilmelerine de imkan yok. Bu tarihi binalar ancak
tamamen yıkılacak ve yerlerine aynıları yapılacak.
İzmit Belediyesi sınırları içinde yıkılmaya yüz tutmuş tarihi binalardan 194 adet bulunuyor. Tarihi eser konumunda olan sivil mimari örneği bu binalar kentte sadece çirkin görüntü ve tehlike yaratmıyor. Büyük bölümü boş olan bu binalar ayyaşların ve tinercilerin mekanı olması nedeniyle de çok tehlikeli ve çevrenin huzurunu bozuyor.
Özgür Kocaeli, 30.09.2008 |
||
![]() Christie's kataloğundaki bu eser, İznik çini geleneğinin beklenmedik bir örneği olarak Kabe'yi temsil etmesiyle dikkatleri topluyor. |
TÜRK VE İSLAM ESTETİĞİNE MEZAT
Christie's müzayede evi, 7 Ekim'de Hint ve İslam dünyasına ait eserleri satışa çıkartacak. Sabah, 30.09.2008 |
|
KATAKEKAUMENE 'YANIK
ÜLKE'DE 15 BİN YILLIK KAYA RESMİ BULUNDU
Adnan Menderes Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr. Engin Akdeniz'in başkanlığında, ADÜ ile Ege Üniversitesi (EÜ) Arkeoloji bölümlerinden öğrencilerin oluşturduğu sekiz kişilik bir ekibin TÜBİTAK Sosyal ve Beşeri Bilimler Araştırma Grubu destekli "Prehistorik ve Protohistorik Çağlarda Manisa ve Çevresi" başlıklı yüzey araştırmasının 2008 yılı çalışmalarında bulunan resmin yaklaşık 15 bin yıl önceye dayandığı belirlendi.
TürkiyeTurizm.com, 29.09.2008 |
||
YENİ CAMİ KAPILARINI İBADETE AÇTI
1770 yılında Alime Hatun
tarafından yaptırılan tarihi Yeni Camii’nin
restorasyonu tamamlanarak bayram öncesinde ibadete
açıldı.
Sadece minaresi tarihi olan Yeni Camii’nin onarım
çalışmalarının tamamlanmasının ardından vatandaşlar
bu camide namaz kılmaya başladı. Sivas Hürdoğan, 29.09.2008 |
||
İSVEÇ'TE ÇOK ÖZEL BİR KILIÇ BULUNDU
İsveçli arkeologlar Falbygden yakınlarındaki bir kazıda Bronz Çağı’na ait bir mezarda olağanüstü bir kılıç buldular. Falbygdens Müzesi yetkilisi Peter Jankavs’ın açıklamasına göre bölgedeki mezarların ilkinde yapılan kazıda bulunan kılıç, atbaşı şeklinde bir kabzaya sahip ve binlerce yıldan sonra hala çok iyi durumda. 5000 yıllık bir mezarın girişinde bulunan kılıç aslında 3000 yıllık, bu da mezarların daha sonraki çağlarda tekrar kullanıldığını düşündürüyor.
Falbygden ve Västergötland müzelerinden arkeologlarla yürütülen kazılar henüz iki haftalık olmasına rağmen çok önemli buluntulara rastlandı. Kazı sonunda tüm eserler Falbygden Müzesi’nde sergilenecek. thelocal.se, 26.09.2008 |
|
|
AKM YIKILMIYOR (BABA YAPTI, OĞLU YENİLİYOR)
İstanbulluların tepkisi etkili oldu. Taksim’deki
Atatürk Kültür Merkezi yıkılmıyor. Yenileniyor. 2009
yılı eylül ayında yenileme tamamlanmış olacak. Hürriyet, Yazı: Güngör Uras, 29.09.2008 |
||
BALAT'TA RESTORASYON PİŞMANLIĞI Taraf, Yazı: Maaz İbrahimoğlu, 29.09.2008 |
||
![]() ![]() |
İKİNCİ KARTACA'NIN LİMANI SARDUNYA'DA Sardunya Adası’ndaki çalışan arkeologlar geçen hafta Fenikelilerin Akdeniz’de Kartaca’dan sonraki en önemli kolonisi olan Tharros şehrinin limanını bulduklarını açıkladılar. Cagliari Üniversitesi’nden arkeologlar, şehrin şu anda sualtında olan limanını da şehrin kalıntılarının birkaç kilometre ilerisinde buldular.
Batı Sardunya’da, Oristano Körfezi’ne hakim bir kıstakta kurulu olan şehirde kazılar uzun yıllardır sürmekte idi ama liman, uzun araştırmalar sonunda yeni keşfedildi. Son araştırmalarda sualtında kumtaşından yapılmış, 100 m uzunluğunda ve 4 m genişliğinde duvarlar bulundu. Ayrıca, aynen Kartaca’da olduğu gibi, burada da ana kayaya oyularak yapılmış bir iç limana rastlandı.
Araştırmacıların belirttiğine göre, ilk yapılan tespitler sonucunda limanın sahilinin 225 m, denize açılımının ise 190 m olduğu anlaşıldı. Ayrıca güvenli bir yanaşma sağlamak için kayalar arasından 50 m'lik bir kanal da açılmış.
Tharros şehri MÖ 8. yüzyılda, Fenikeliler tarafından bir ticaret kolonisi olarak kuruldu. Aslında Akdeniz’de bugün de varolan, Cagliari, Palermo, Cadiz, Malaga, Tanca gibi birçok şehrin kuruluşu Fenike’lilere ait. Romalılar döneminde de oldukça kalabalık bir nüfusa sahip olan Tharros MS 10. yüzyılda Arap istilaları sırasında tahrip oldu. ANSA, 25.09. 2008 |
|
MAĞARA İÇERİSİNDEKİ DERE TAŞTI
Zonguldak'ın kent girişinde bulunan Gökgöl Mağarası'nın içerisinden geçen dere taştı.
875 metrelik mağaranın 575 metresi sular altında kaldı. Girişten 300 metre kadar gidilebilen mağara içerisinde bulunan elektrik kabloları ve sızan yağmur damlaları nedeniyle geçici olarak hizmete kapatıldı. Zonguldak Kent Haber, 29.09.2008 |
|
|
|
GORDION BİRASI
Orta Anadolu’da, MÖ 700 yıllarında yaşamış olan Frig kralı Midas’a atfedilen bir mezar vardır. The Bowdoin Orient, Haber: Mac Evans, 26.09.2008 |
|
ULUCAK HÖYÜK'TE YENİ BULGULAR
İzmir’in Kemalpaşa İlçesi’ne bağlı Ulucak Beldesi’nde bulunan Ulucak Höyük’teki kazı çalışmaları sırasında rastlanan bulgular bölgenin tarihini 8800 yıl önceye götürüyor.
Ege Üniversitesi Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Altan Çilingiroğlu, 1995 yılından beri süren kazı çalışmalarında şu ana kadar çok önemli bilgilere ulaşıldığını belirtti. Prof.Dr. Çilingiroğlu, "Şu anda yaptığımız kazı çalışmalarında gelinen noktada bu bölgenin tarihinin büyük bir ihtimalle günümüzden 8800-8900 yıl öncesine çıkacağını tahmin ediyorum. Gerekli testler yapıldıktan sonra gerçek tarihi bileceğiz. Şu anda tam olarak bilemiyoruz. Ancak belirtiler şunu gösteriyor. Bu bölgede bir Akeramik (Çanak çömleğin olmadığı dönem) dönemine mi geliyoruz? Eğer bu ortaya çıkarsa, neolitik dönemin bambaşka bir safhasına geliyoruz demektir. Bu gerçekleşirse o zaman Ege bölgesinin prehistoryası bir kez daha değişecektir" dedi. Hürriyet Ege, Haber: Ümit Yıldız, 29.09.2008 |
||
MÜZE GİRİŞİNDE OTOPARK PARASI ALINMASI TEPKİ ÇEKİYOR
Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı giriş kapısı olarak bilinen Kilyekoyu Ana Tanıtım Merkezi'ni ziyaret edenler, ücretsiz olan müzenin girişinde restoran işletmecisi tarafından otopark parası istenmesine tepki gösteriyor.
2005 yılında Meclis'ten çıkartılan bir kanunla milli park alanı içindeki tüm sevk ve idarenin yapılacak olan ihaleyi kazanan firmaya devredilmesine imkan sağlandı. 2006 yılında yapılan ihaleyi kazanan Ay Işığı firması 250 bin YTL ödeyerek bölgenin işletmeciliğini 29 yıllığına aldı. Aynı firma daha sonra zarar ettiği gerekçesiyle geçtiğimiz yıl sözleşmeyi tek taraflı feshetti. Firma, Ana Tanıtım Merkezi'nde işlettiği kafe ve restoranları bir süreliğine kapattı. Şuan yemek hizmeti verilmeyen Ana Tanıtım Merkezi'nde amaçları sadece içerideki müzeyi gezmek olan vatandaşlardan otopark ücreti adı altında para istenmesi vatandaşları şaşırttı. Yönetmeliğe göre ihaleyi alan şirketin otopark ücreti alabileceğini söyleyen Alan Kılavuzları ve Yerel Rehberler Derneği Başkanı Ali Osman Ekici, merkezdeki restoran ve kafenin kapalı olmasına karşılık gelen ziyaretçilerden para alınmasının tepkiyle karşılandığını söyledi.
Bölgeyi gezdirmek için getirdiği ziyaretçilere, ücretsiz olan bir müzeye girişte neden otopark parası alındığını açıklayamadıklarını belirten Ekici, "Biz de bu sorular karşısında zor durumda kalıyoruz. Halbuki otopark parası merkez içerisindeki yemek yeme ve içme yerleri ile tuvaletleri kullanan kişilerden alınması gerekiyor. Yönetmelikte bu tam olarak belirtilmediği için şirket herkesten bu parayı alıyor. Gelen ziyaretçi hiçbir hizmet almadığı ve sadece müzeyi gezdiği halde bu paranın alınması hiç hoş değil. İnsanlar her şeyin farkında ve kendilerinin kandırıldığını düşünüyor. Gezi boyunca ziyaretçiler haksız yere alınan otopark parasını düşünüyor. Bölgeden ayrılırken kırgın ve üzgün olarak ayrılıyor." dedi.
Şehitlikleri gezmek için Konya'dan özel araçları ile geldiklerini söyleyen Mustafa Sarı, güzel başlayan gezilerinin üzüntü ile sona erdiğinden şikayet etti.
Kilyekoyu Ana Tanıtım Merkezi'ni ziyaret etmek üzere iken müze girişinde kendilerini elinde makbuz ile bir görevlinin karşıladığını kaydeden Sarı, "Görevli kişinin bize hoş geldiniz dedikten sonra 'müzenin gezilmesi ücretsiz, fakat otopark ücretli bu nedenle her otomobil için 3 YTL para alıyoruz' demesi karşısında şaşkınlığımı gizleyemedim. Hiçbir hizmet almadığım halde ücretsiz olan bir müzeyi gezmek için 3 YTL otopark parası istenmesi çok garibime gitti. Çanakkale Savaşı'nın her açıdan anlatıldığı müzenin ücretsiz olduğu insanlara söyleniyor ve ardından otopark parası isteniyor. Burada ince bir sahtekarlık var. Bana göre insanlar kandırılıyor. Yetkililer müzenin ücretsiz olarak gezilebildiğini söylerken otopark parası istendiğini hiç hatırlatmıyorlar. Özel firma işin kolayını bulmuş merkeze gelen herkesten bu parayı alıyor. Bu adaletsiz bir durum. Kafede oturup yemek yiyen kişiyle sadece müzeyi gezen kişiler bir tutuluyor." diye konuştu. Firma yetkilileri ise, yasal olmayan bir şey yapmadıklarını, otopark parasının alınmasının, yönetmelikte kendilerine verilen bir hak olduğunu, kendilerinin de bu haklarını kullandıklarını ifade etti.
Milli Park yetkilileri, müze girişinin ücretsiz olduğunu, otopark parası ile müzeyi bir birine karıştırmamak gerektiğini, sunulan hizmet yerlerini kullanan kişilerden bu paraların alınması gerektiğini vurguladı.
Otobüsler için,8 YTL, minibüs için 5 YTL, binek araçlar için ise 3 YTL alındığını ifade eden yetkililer, Ay Işığı firmasının, işlerine son vermesiyle merkezde çalışan görevlilerin maaşlarını otopark ve tuvalet gelirlerinden sağladığını sözlerine ekledi. haberler.com, 28.09.2008 |
||
BAYAZHAN NE ZAMAN AÇILIYOR?
Gaziantep’te 20. yüzyılın başlarında otuz bir han bulunurken günümüze ise bunlardan çok azı, şehir hanı plan düzeninde olanlar gelebilmiştir. Gaziantep hanlarının en eskisi arşiv kayıtlarına göre Mihaloğlu Yahşi Bey Medresesi’nin vakıflarından olan Han-ı Cedit (Yeni han) 15. yüzyılda yapılmış. Gaziantep hanları genellikle tek katlı olarak yapılmış olmalarına karşılık iki ve üç katlı hanlar da vardır ki, bunlar daha sonraki dönemlerde yapılmıştır.
Bayaz Ahmet Efendi tarafından, 1909 yılında yaptırılan Bayaz Han, 2005 yılında Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından satın alındı. Tarihi binaların ayakta kalabilmeleri için çatılar çok önemli olduğundan, hanın öncelikle çatısı 2006 yılı içerisinde onarıldı. Büyükşehir Belediyesi’nin Toplu Konut İdaresi’yle (TOKİ) görüşmeleri in ardından Bayaz Han’ın restorasyonu TOKİ tarafından Şubat 2007 tarihinde başladı. Mayıs 2008 tarihinde restorasyon çalışmaları tamamlanarak hizmete açılması planlanan Bayaz Han’da çalışmaların bitmemesi dikkat çekiyor.
Büyükşehir Belediye Başkanı Asım Güzelbey, tarihi yapıları kentimizin kültürel kimliğini ön plana çıkarmak için restore ettirdiklerini açıklarken Bayaz Han’ın yeni haliyle Gaziantep halkına açık bir yapı olacağını söylemişti. Güzelbey, Bayaz Han’ın tamamlandığında, Gaziantep Kent Müzesi (etnografik, otantik, özel koleksiyonerlere yönelik yazılı ve sözlü bellek ve süreli yayınlar bölümleri, dijital bilgi bankası, multivizyon gösterisi), protokol kabul salonu, kardeş şehirler teşhir salonu, uzun ve kısa dönem sergileme mekanı, Gaziantep ile ilgili araştırmaların yapılacağı araştırma laboratuarı, Antep yemeklerini sunan 150 kişilik restaurant, 90 kişilik bir cafe, 85 kişilik pastane, yerel el sanatlarının sergilendiği ve satışının yapıldığı 12 adet satış mağazası, 180 kişilik toplantı-kokteyl-sergi salonu, turizm bilgilendirme ofisi, 4 adet atölye ve derslik birimlerinin kurulmasını planladıklarını açıklamıştı.
Restorasyonu henüz bitmeyen Bayaz Han’ın Başkan Güzelbey’in hazırladığı projelerden hangisinin hayata geçirileceğini Han’ın hizmete açılmasıyla ortaya çıkacak Gaziantep Hakimiyet, 28.09.2008 |
||
HIERAPOLIS'TE DEV BİR KOMPLEKS
Denizli’nin tarihi ve termal turizm merkezi
Pamukkale’deki Hierapolis Antik Kenti’ndeki kazı
çalışmalarını yürüten İtalyan kazı heyeti, tiyatroya
ait Latrina (halka açık tuvalet), Aziz Philippus
yapısı, Doğu Nekropolü, Apollon kutsal alanı, Kuzey
Nekropolü ve Frontinus kapısından oluşan kompleksi
gün ışığına çıkardı. Akşam Ege, 28.09.2008 |
||
DÜNYA TARİHİNİN EŞİ GÖRÜLMEMİŞ SAVAŞ SUÇU Sabah, 28.09.2008 |
||
İNGİLİZLER HADRIAN'I BİZDEN ÖNCE GÖRDÜ
Roma İmparatoru Hadrian MS 117-138 yılları arasında
İngiltere’yi, Kuzey Afrika’yı, İspanya’yı,
Gürcistan’ı ve Asya’nın bir bölümünü kapsayan devasa
bir imparatorluğa topu topu 21 yıl hükmetmesine
rağmen etkileri hala bu bölgelerde görülüyor.
Milliyet Pazar, Yazı: Nevsal Elevli, 28.09.2008 |
||
ZİLE'DE SEMPOZYUM DÜZENLENECEK
Tokat'ın Zile İlçesi'nin gün ışığına çıkmamış tarihi, kültürel ve edebi değerlerini ortaya çıkarmak için "Tarih ve Kültürü İle Zile Sempozyumu" düzenlenecek.
Bazı tarihi olaylar vardır ki, Zile'nin kaderini olumsuz olarak etkilemiştir. Bunların Zile ile ilgili olmadığı da bu sempozyumda açıklanacak. Sempozyumdaki bildiriler daha sonra kitap olarak yayınlanacaktır" diye konuştu. Tokat Kent Haber, 27.09.2008 |
|
|
![]() |
VİETNAM'DA YENİ BULUNAN TARİH ÖNCESİ İNSAN
Vietnam, Gia Lai Bölgesi’nde düzenlenen bir basın konferansında Chu Prong’da, Ia Mor kazı bölgesindeki buluntular tanıtıldı. Kalıntılar ilk olarak 2005 yılında yerel müze yetkilileri tarafından tespit edilmiş, ardından Kamboçya’ya sınır olan bu yerleşimde Vietnam Arkeoloji Enstitüsü’nden Prof. Nguyen Khac Su 1100 metrekarelik alanda kazı yapmıştı.
Kazılarda binlerce taş ve seramik objenin yanısıra büyük bir küp mezar da bulundu. Bu tarih öncesi mezarda, bir erkeğin iskeletinin yanısıra taştan yapılmış takılara ve çanak çömleğe rastlandı.
Bölgede tespit edilen 30 farklı noktanın altısını kazdıktan sonra arkeologlar Gia Lai’nın tarih öncesi bir yerleşim olduğuna ikna olmuş durumdalar. Öte yandan, bu bilgiler, bu kültürün çevresi ile olan ilişkilerini ya da nasıl yok olduğunu bilmek için henüz yeterli değil. VietNamNet Bridge, 24.09.2008 |
|
'AYIŞIĞI', SUZAN SABANCI DİNÇER'İN OLDU
Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer’in, Ayvalık’ın Cunda adasındaki Ayışığı Manastırı’nın da içinde olduğu araziyi satın aldığı konuşuluyor. Manastır ve içinde bulunduğu 171 dönümlük arazi, 2002 yılında Ayvalıklı Katrinli ailesi tarafından satışa çıkarılmıştı.
Ayvalık Belediye Başkanı Hasan Bülent Türközen ve
arazi sahibi Katrinli ailesinden bir birey, satış
doğrultusunda bilgi verdi. Suzan Sabancı Dinçer ise
konuyla ilgili bir açıklama yapmadı.
Milliyet, Haber: Serkan Arman, 27.09.2008 |
||
DEDESULTAN'A GİDEN KÖPRÜ
Seferihisar Kuşadası yolu, Zeytinköy civarlarında Eleman Bataklığını tam ortasından ikiye bölerek geçer. Kuşadası yönünde yol boyunca Pananos sahillerini biraz tepeden izleyen yolcular, Zeytinköy ve Gebekirse Gölü tabelalarını geçtikten hemen sonra yolun ucu bucağı görünmeyen geniş bir düzlüğü ortadan yararak devam ettiğini görürler. Yazın önemli ölçüde kuruyan, kışın yağmur ve deniz suları ile dolan Eleman bataklığıdır burası. Bataklık bitkileri ile kaplı olan alanın birçok yerinde küçük gölcükler gizlidir. İçinde yaban domuzundan, tavşanlara, su kuşlarından yılan ve çeşitli balıklara kadar onlarca yaban hayvanın barındığı bataklıkların bir bölümünde ise geniş kumullar bulunmaktadır.
Evrensel, Yazı: Özer Akdemir, 27.09.2008 |
||
HATTUŞA BAŞKENT OLMADAN ÖNCE
Hattuşa ören yerinde
özel bir firmanın sponsorluğunda sürdürülen kazı
çalışmalarına başkanlık yapan Alman Arkeoloji
Enstitüsünden Doç.Dr. Schachner, AA muhabirine yaptığı açıklamada,
haziranda başlayan 2008 yılı kazı sezonunun
kapandığını söyledi. Cnn Türk, 27.09.2008 |
||
'BAZILIKA' KAZI ÇALIŞMALARI BAŞLADI
Tekirdağ'ın Marmara Ereğlisi İlçesi'ndeki 'Bazilika' kazı çalışmaları yeniden başladı. Tekirdağ Kent Haber, 26.09.2008 |
![]() |
|
|
TARİHİ KÖPRÜDE BAKIM ÇALIŞMASI
Kırıkkale'nin Karakeçili İlçesi'ne bağlı Köprüköy beldesi içinde bulunan tarihi Çeşnigir Köprüsü, baraj göleti sularının azalmasıyla birlikte bakıma alındı.
Köprüköy Beldesi sınırları içerisinde bulunan tarihi köprünün özellikle orta kısımlarında çökmeler meydana gelmesi yetkilileri harekete geçirdi. Çalışmaların daha hızlı ilerlemesi için köprünün suları çekildi, taşlardan örnekler alındı. Yıllara tanıklık eden köprünün en büyük gözünden aşağıya taşların düşmeye başlamasının ardından, çalışmalar başladı.
Köprüköy Belediye Başkanı Oğuzhan Köprülü, konuyu Karayolları Müdürlüğü'ne bildirdi. Durumu değerlendiren ekipler, tadilat yapmaya karar vererek çalışma başlattılar. Barajda suların azalması ile birlikte köprü de gün yüzüne çıkmıştı. Çalışmanın daha iyi sürmesi için Hirfanlı ve Kesik Köprü barajlarında sırayla su tutularak çalışmalara başlandı.
Köprünün en büyük gözünden taşların döküldüğünü ve bu nedenle Karayolları Taş Köprüler Müdürlüğü'yle yazışmalar yaparak yetkililerin inceleme yapmaları için çağrıda bulunduğunu söyleyen Belediye Başkanı Köprülü, suların çekilmesiyle birlikte köprünün 12 odacığının açığa çıktığını söyledi. Köprülü, çalışmanın en kısa sürede tamamlanacağını ve köprüyü onaracaklarını belirtti. Kırıkkale Kent Haber, 26.09.2008 |
|
ULU CAMİYİ GÖSTEREN EN UZAK LEVHA 200 METREDE
İzmirli Atila Ege dünyayı geziyor. Öyle rastgele değil. Eline UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’nin bulunduğu yerleri gösteren bir harita almış, çıkmış yola. Dünyada bugün itibarıyla 878 dünya mirası mevcut. Atila Ege bunlardan 422’sini gezmiş.
Dünyanın birçok yerinde, Dünya Mirasına giden güzergah çok uzaklardan başlayan yol levhalarıyla işaretleniyor ve bunların tümünde Dünya Mirası Amblemi yer alıyor. Yöreye ulaşıldığında, sizi yine amblemli panolar karşılıyor.
Yeşil Divriği, 19.09.2008 |
![]() |
|
Didyma - Apollo Tapınağı (G. Bell, Nisan) |
...1907
|
![]() |
21 - 27 Eylül 2008 |
|||
|
|||
Yetkililer, kazının bilimsel yürütücüsü olan İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin kazının devam etmesi için uğraşacağı yerde, kazının bitirilip inşaat faaliyetleri için Ulaştırma Bakanlığı’na devredilmesi için çaba göstermiş olmasının hiçbir şekilde izah edilemeyeceğini belirtmektedir. Kurul kararına ve çeşitli üniversitelerden birçok uzmanın bilimsel yaklaşımlarına rağmen, müze müdürlüğünün bu tavrının bilimsellikten tamamen uzak olduğu öne sürülmektedir.
Prof. Gülçur mektubunda şöyle demektedir:
“Marmaray Yenikapı arkeolojik kazısında elde edilen son bulgular, hem İstanbul’un hem de tarihöncesi Avrupa Kültürleri’nin gelişimi açısından son derece önemli verilere götürmüştür. Yenikapı’da gerçekleştirilen son dönem kazılarında, günümüzden yaklaşık 8000 yıl öncesine ait Neolitik Çağ’a tarihlenen bir yerleşme tespit edilmiştir.
Bu bulgular, İstanbul’un esas nüvesini oluşturan tarihi yarımadadaki yerleşimin şimdiye değin varsayılanın aksine, çok daha eskilere gittiğini göstermiş ve arkeoloji dünyasında büyük heyecanla karşılanmıştır.
Orta Paleolitik Çağ buluntularıyla Yarımburgaz Mağarası’ndan da bilindiği üzere, İstanbul ve çevresi, hem alet yapan insanın hem de diğer Anadolu kökenli tarihöncesi kültürlerinin Avrupa’ya geçiş yolu üzerindedir. Bu özelliğiyle tarihi yarımada, insanlığın tanıdığı en eski, en görkemli ve höyükleşmenin süregeldiği yerleşim alanıdır.
Yenikapı’da belgelenen Neolitik yerleşme mimari kalıntıları, çanak çömlekleri, işlenmiş kemik ve çakmaktaşı aletlerinin yanı sıra hediyeleri ile gömülmüş dört bireye ait iskelet mezarlarıyla, bu güne kadar tarihi yarımadada tespit edilmiş türünün en geniş buluntu alanıdır.
Neolitik yerleşmenin kurulduğu alanda, bir bataklık tespit etmiştir. Orta Avrupa’da Avusturya, Almanya ve İsviçre’nin Neolitikleşmesi, Trakya ve Balkanlar’dan çok daha sonra, bataklık ya da göl kıyısı yerleşmeleriyle başlamaktadır (bkz.: H. Schlichterle, “Siedlungen und Funde jungsteinzeitlicher Kulturgruppen zwischen Bodensee und Federsee”, Die ersten Bauern 2, 1990, 135-156 içinde). Bataklık ve göl kıyısı yerleşmelerinde, organik kökenli malzemeler çok iyi korunabilmekte ve bu buluntu alanlarından, son derecede zengin ve değişik türden malzeme elde edilmektedir. Bunun en güncel örneği, Marmaray kazılarında ortaya çıkarılan ahşap tekne kalıntıları ve diğer buluntulardır. Yenikapı neolitik alanı, bu açıdan da son derece önem taşımaktadır. Türkiye'de ise bugüne değin Neolitik yerleşmelerin kurulduğu ıslak zemin kazıları yapılmamıştır.
Üsküdar ve Yenikapı kazılarının diğer önemli özellikleri de iklimsel salınımlar, denizsel hareketler, denizsel ve karasal fauna ve flora v.b. konularda, İstanbul ve çevresinin doğal yapısı ve değişimleri konusunda çok değerli veriler sağlamasıdır. Neolitik yerleşme, bu bağlamda da büyük önem taşımaktadır. Değişik konulardan uzmanların katılımıyla gerçekleştirilecek bilimsel kazılar, hiç kuşkusuz İstanbul’un ilk yerleşiminden günümüze, doğal çevrenin geçirdiği değişimleri de aydınlatacaktır.
İstanbul 4 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunuzun yukarıda tanımı yapılan tüm alanda elle kazı yapılmasına karar vermesine rağmen, aldığımız duyumlar, bu kazının gerekli özen gösterilmeden sonuçlandırılmak istendiği yönündedir.
Özellikle son dönemde, bataklık alan içinde ele geçen ahşap alet ve gerecin yanı sıra iki adet kano küreği, alanın önemine işaret etmektedir. Gene son duyumlarımıza göre, İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü, Ulaştırma Bakanlığının istemi doğrultusunda, inşaat faaliyetlerinin yapılabilmesi için, alanı müteahhit firmaya devretmeye hazırlanmaktadır.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğünün devir kararında ısrar etmesi halinde, birinci dereceden arkeolojik ve doğal sit konumundaki bir ören yerinin daha, korumayla yükümlü en üst merciinin onayıyla yok edilmesi gibi, ulusal ve uluslararası koruma ilkeleri ve anlaşmalarına da aykırı bir durum ortaya çıkacaktır.
Yukarıda önemi vurgulanan Neolitik yerleşme ve bataklık alanın yakın çevresiyle birlikte, bilimsel yöntemlerle, ana toprağa ulaşılıncaya kadar kazılarının devam ettirilmesi, sadece Türkiye için değil, evrensel kültür tarihi açısından da büyük önem taşımaktadır.
Bu bağlamda konunun ivedilikle ele alınarak, önemli bir buluntu alanı daha devlet eliyle yok edilmeden gereğinin yapılmasını arz ederim.”
Yenikapı kazısını başından beri yakından takip eden güvenilir bir uzmandan alınan bilgiye göre ise Neolitik Çağ yerleşmesi müze tarafından hiçbir zaman önemsenmemiş ve bu yapı katı inkar edilmiştir. Uzman, TAYHaber’e şu açıklamaları yapmıştır: “Bilirkişilerin verdiği raporlara dahi müze tarafından karşı çıkılmıştır. Doktoralı bir arkeolog olan bir müze müdürü de böyle yaparsa, bu, Türkiye’deki arkeoloji ve kültür politikasının ne denli zayıf olduğunun, Türkiye’de arkeolojinin tiyatrodan, hamamdan vb… yapılardan ibaret zannedildiğinin bir göstergesidir.
Müzeyi baskı altında tutan Hükümet, DLH ve Ulaştırma Bakanlığı’dır. Geçen gün Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın verdiği bir demeçten de bu açıkça anlaşılmaktadır. Son tüpün batırılmasından sonra Yıldırım arkeologlara, mimarlara, sanat tarihçilere çağrıda bulunarak, işin bir an önce bitirilmesi gerektiğinden söz etmiştir. Şeker Bayramı sonrası 250 m'lik bir alanın 110 m'sinin müteahhite devredilmesi, köstebeklerin çalışmasına açılması planlanıyor. Kazı alanı yavaş yavaş daraltılıyor ve yıl sonuna kadar da arkeolojik çalışmanın toptan durdurulması düşünülüyor. Zaten kısa zaman önce kazıya müze müdürlüğünce atanan arazi formeninin görevi de kazının hızla kapatılmasını sağlamaktır. Bu formen “ne o gömüyü hala bulamadınız mı?” türünden laflarla ortalarda dolaşmakta burada yıllardır yapılan bilimsel araştırmaları, bulguları ve emeği yok saymaktadır.” TAYHaber, Fotoğraflar: Arkeo Atlas, Haziran 2007, 27.09.2008 |
|||
|
|||
ALLIANOI'DE TARİHİ TAHRİBAT
Tarihin en eski kaplıca
ve sağlık merkezlerinden biri olan bin 800 yıllık
Allianoi’nin ayakta kalma mücadelesi her geçen gün
zorlaşıyor. Bugünlerde Allianoi’de yaşananlar da bu
durumun son örneği. Koruma altında olan Allianoi’de
herhangi bir araç ile çalışma yapmak bile yasakken
Bergama Belediyesi’nin tarihi köprünün altından
kepçe ve kamyonlarla çakıl ve kum taşıdığı iddiaları
tepkilere neden oldu. Allianoi Girişim Grubu Dönem
Sözcüsü Alime Mitap, bu kum taşıma işinin ne için
yapıldığı hakkında bir fikri olmadığını ancak,
belediyenin koruma yasasına uymadığını belirtirken,
Bergama Belediye Başkanı Raşit Ürper konu hakkında
herhangi bir bilgisi olmadığını kaydetti. Akşam Ege, 27.09.2008 |
|||
KARACADAĞ YERALTI ŞEHRİ TURİZME AÇILMAYI BEKLİYOR
Konya'da Karapınar'ın Oymalı Köyü'nde bulunan Karacadağ Yeraltı Şehri'nin turizme açılması isteniyor.
MS 7. yüzyıla ait olduğu sanılan yer altı şehri Roma ve Bizans dönemlerinde savunma, Selçuklular tarafından da askeri, Osmanlı döneminde ise depo amaçlı olarak kullanıldı.
Merhaba Gazetesi, 27.09.2008 |
|
||
![]() |
ANDRIAKE ANTİK KENTİ GÜN IŞIĞINA ÇIKIYOR
Antalya'nın Demre İlçesi'nin Kekova'ya açılan kapısı olan Çayağzı'ndaki Andriake Liman Kenti'nde, Avusturyalı bilim adamlarınca yürütülen çalışmaların bu yılki bölümüne başlandı.
AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, Myra tarafından kurulan küçük bir liman kenti olan Andriake'de, Viyana Üniversitesi Arkeoloji Enstitüsü öğretim üyelerinden Dr. Thomas Marksteiner ile birlikte Türkiye, Almanya ve Fransa'dan 9 bilim adamı ve 6 işçinin yürüttüğü çalışmalar 15 gün sürecek.
Cnn Türk, 26.09.2008 |
||
2010'UN TESELLİ'
PROJELERİ
Kültürel mirası yaşatma
projelerine ağırlık vermek yerine sadece
“yoğunlaştırılmış sanat etkinlikleri”yle
yetinilmesini kendisinin de uygun görmediğini
belirterek dedi ki: “Biz de aynı konudaki ihmallerin
giderilmesi çabası içindeyiz, 2010’a yönelik kimi
koruma projelerinin gerçekleşmesi için ne
gerekiyorsa yapacağız...” Sayın Bakan’a hem
açıklaması, hem de bu önemli ihmalin “olabildiğince
giderilmesi” kararı için teşekkür ediyorum. Çünkü
yine AB’nin şu vurgulaması da İstanbul’un
Avrupa’daki Kültür Başkentleri arasında yer almasını
sağlayan “asıl gerekçe”yi yeterince açıklıyor:
“Kentlerimiz yüzyıllardır insanlara ışık saçmış,
büyülemiştir. Kültür Başkenti adaylığında, kentin
tarihi mirasının değerlendirilmesi ve buna kent
halkının da katılımının sağlanması konusunda kesin
teminat verilmelidir...” ‘Eylül 2008’
listesi Peki, bu “teminat” için
neler yapılıyor? Daha bugünden konserlerin,
sergilerin, gösterilerin afişlerini kaplayan
İstanbul-2010 logolarının ötesinde, “kentin tarihten
gelen kültür zenginliğini çağdaş yaşamla
buluşturacak” ne gibi tasarımlar var? Önceki yazımızda bu
sorunun yanıtı neredeyse “hiç” şeklindeydi; Avrupa
Başkentliği’ne yakışır kentsel düzenlemeler için de
yeterli vaktin kalmadığı belirtilmişti. (Cumhuriyet
- 17 Eylül 2008 - “2010 Harcanıyor”) Bakan ise bu
değerlendirmemizi de “gerçekçi” bulsa bile yine de
önemli başlangıçların yapıldığını belirtiyor.
2010’un Yürütme Kurulu gündemindeki “Eylül 2008”
tarihli listede şunlar yer alıyor: Mimari
Restorasyonlar: Topkapı Sarayı Mutfaklar
Bölümü, Kule Kapısı, Darphane, Seriye Hastaneleri,
Matbaa Meslek Lisesi, Kimyahane, Karasurlarındaki
Altınkapı, Taksim’deki Seyran Apartmanı, Fatih’te
Murat Molla Kütüphanesi ve Nazperver Kalfa Sıbyan
Mektebi, Suriçi’nde 20 sivil mimarlık örneği ahşap
yapı. Aydınlatmalar:
Kara ve deniz surları, Galata Kulesi,
Sultanahmet-Cankurtaran bölgesi; Eminönü ve
Üsküdar’da tarihi alanlar. Düzenlemeler:
Fatih Kadınlar Pazarı, Laleli sokak iyileştirmeleri,
Balat Çıfıt Çarşısı, Karasurları çevre düzenlemesi:
Süleymaniye Kütüphanesi, Topkapı Sarayı’nda Padişah
Arabaları’nın teşhiri, eski karakolun kafeteryaya
dönüştürülmesi, Konyalı lokantasının dış avluya
taşınması, surlara bitişik yapıların kaldırılması... Listedeki “süre”lerle
ilgili bilgiler, projelerin belirlenmesinde ilk
koşulun “bir yılda tamamlanabilmeleri” olduğunu
gösteriyor. Bu nedenle İstanbul’un bir daha belki
yaşayamayacağı Avrupa Kültür Başkentliği’ne
yakışacak projeler için umutlar kesilirken insan
sormadan da edemiyor: Kültürel miras ve mimari
zenginlik neden önemsenmiyor? 3 yıl önceden
başlandığında rahatlıkla tamamlanabilecek ve kentin
geçmişiyle buluşmasını daha güçlü sağlayacak
projelerden yoksun kalmanın “sorumluları” kimlerdir? Bizans yine
unutulmuş! 2010’un “kalıcı
kazanım”lara neden olabilmesi için Bakan Günay’ın
çabalarıyla hazırlıklar arasında yer alabildikleri
anlaşılan projeler listesine gelince... İstanbul 2010 Avrupa
Kültür Başkenti Ajansı’nca derlenen öneriler
arasında hemen fark edilen en önemli eksiklik
Bizans’ın yine unutulmuş olması... Surların
aydınlatılması ve temizlenmesi dışında başkaca bir
Bizans projesi listede yer almamış. Fatih 555 yıl
önce aldığında “2 bin” yaşında olan bu kentin
fetihten “önceki” uygarlık ve kültür birikimlerinin
de sahiplenilmesi gerekirken Avrupa Kültür
Başkentliği’nin mimari hazırlığını “Osmanlı’yla
sınırlı” tutmak, Cumhuriyetin çağdaş kimliğine
yakışıyor mu? Oysa Atatürk, bir yandan
“Türkiye Cumhuriyeti’nin Temeli Kültürdür” derken
bir yandan da “Biz 5000 yıldır bu topraklardayız”
diyerek geçmiş tüm uygarlıkların mirasçısı
olduğumuzu açıkça vurgulamıştı. Onca kıt bütçelerle
“arkeolojik seferberlik” başlatması da Cumhuriyet
devriminin kültürel düzeyini yansıtıyordu. Şimdi ise aynı tarihsel
birikimlerimiz sayesinde İstanbul’un Avrupa Kültür
Başkenti olmasını coşkuyla karşılarken 2010
projeleri arasında “arkeoloji”nin akla bile
gelmemesi hazin değil midir? Eğer Marmaray kazıları
da olmasaydı, dünyaya neyi ve nereyi “yeni
bulduklarımız” olarak gösterecektik? Oysa, örneğin şu
yıllardır ertelenen “Bizans Enstitüsü ve Müzesi”
düşüncesi 2010 projeleri arasında yer alabilseydi,
söz gelimi İstanbul Üniversitesi’nin 1450’lerde
kurulduğu Zeyrek Camisi (Pantokrator Manastırı) bu
işlevle restore edilseydi ne kadar anlamlı ve onur
verici olurdu; Benzer şekilde yine 2010
yılı kent içinde “yeni kazı alanları”yla ve yeni
düzenlenmiş “arkeolojik park”larla karşılansaydı;
İstanbul halkı da Romalı ve Bizanslı
“hemşerileri”nin toprak altında kalmış
zenginlikleriyle tanışarak “kültür başkentli”
olmanın “fark”ını yaşamaz mıydı? Listedeki kimi
projelerin ise “belirsizlikler” ve “yetersizlikler”
taşıdığı hemen göze çarpıyor. Örneğin restorasyonu
hedeflenen “20 eski ahşap ev” nerede ve hangileri?
UNESCO’nun dünya mirası gerekçelerinden Zeyrek,
Süleymaniye gibi semtlerin de bu sayede
kurtulmalarını sağlayabilecek, hatta örneğin bir
“Osmanlı mahallesi” yaratmaya dönük “20 sokak” değil
de neden sadece “20 ev”!... Sözün kısası, elimizdeki
liste, önceki yazımızın “İstanbul-2010 harcanıyor”
başlığını haksız çıkartacak bir içerik taşımasa
bile, kentin tarihsel mimarisinin kucaklanması
yönündeki “teselli projeleri”ni tanımlıyor. Ne diyelim? Bari
gerçekleşebilseler... Cumhuriyet, 26.09.2008
|
|||
TARİHİ KÖPRÜDE BAKIM ÇALIŞMASI
Kırıkkale'nin Karakeçili İlçesi'ne bağlı Köprüköy beldesi içinde bulunan tarihi Çeşnigir Köprüsü, baraj göleti sularının azalmasıyla birlikte bakıma alındı.
Köprüköy Beldesi sınırları içerisinde bulunan tarihi köprünün özellikle orta kısımlarında çökmeler meydana gelmesi yetkilileri harekete geçirdi. Çalışmaların daha hızlı ilerlemesi için köprünün suları çekildi, taşlardan örnekler alındı. Yıllara tanıklık eden köprünün en büyük gözünden aşağıya taşların düşmeye başlamasının ardından, çalışmalar başladı.
Köprüköy Belediye Başkanı Oğuzhan Köprülü, konuyu Karayolları Müdürlüğü'ne bildirdi. Durumu değerlendiren ekipler, tadilat yapmaya karar vererek çalışma başlattılar.
Barajda suların azalması ile birlikte köprü de gün yüzüne çıkmıştı. Çalışmanın daha iyi sürmesi için Hirfanlı ve Kesik Köprü barajlarında sırayla su tutularak çalışmalara başlandı.
Köprünün en büyük gözünden taşların döküldüğünü ve bu nedenle Karayolları Taş Köprüler Müdürlüğü'yle yazışmalar yaparak yetkililerin inceleme yapmaları için çağrıda bulunduğunu söyleyen Belediye Başkanı Köprülü, suların çekilmesiyle birlikte köprünün 12 odacığının açığa çıktığını söyledi. Köprülü, çalışmanın en kısa sürede tamamlanacağını ve köprüyü onaracaklarını belirtti. Kırıkkale Kent Haber, 26.09.2008 |
![]() |
||
DÜLÜK'TE KAZI
ÇALIŞMALARI SÜRÜYOR
Dünyanın ilk tapınağının bulunduğu belirlenen bölgede 13 yıldan beri sürdürülen kazı çalışmalarına destek veren Şehitkamil Belediyesi, tarihi bir kentin günışığına çıkarılmasına yardımcı oluyor. Alman bilim adamlarıyla birlikte tarihi kenti Türk ve dünya kültür mirasına kazandırmaya çalışan Belediye Başkanı Özkarslı, Dülük Antik Kenti'nin kısa zamanda tüm dünyaya ismini duyuracağını söyledi. Bu bölgedeki kazı çalışmalarına destek vererek önemli bir projeye imza attıklarını belirten Özkarslı, "Gaziantep tarihi dokusuyla zaten önemli tarihi bir kent. Zeugma ve diğer bölgelerde yapılan kazılar bölge kültür turizmine önemli canlılık kazandırdı. Dülük Antik Kenti'nin önce ilimize, sonra da ülkemiz turizmine önemli faydası olacaktır. Dülük Antik Kenti, turizmin cazibe merkezi haline gelecektir" dedi.
Almanya Münster Üniversitesi öğretim üyesi Prof.Dr. Engelbert Winter başkanlığında yapılan kazı çalışmalarını yakından takip eden Özkarslı, "Prof.Dr. Engelbert Winter, ekibiyle beraber 13 yıldan beri her yaz kazı çalışmaları için Gaziantep'e geliyor. Emlak vergisinden elde ettiğimiz gelirin yüzde 10'unu kültür payı olarak ayırıyoruz. Bu gelirle tarihi çalışmalara sponsor oluyoruz. Bu çalışmalar emlak vergisinden elde ettiğimiz kültür payı ile yapılıyor. Bu yıl yapılan çalışmalarda bu bölgenin tapınak olarak kullanıldığı anlaşıldı. 20 metre yüksekliğinde tapınakların olduğu ortaya çıktı. Emekler boşa gitmiyor. Dülük Antik Kenti'nin dünyanın en eski yerleşim yerlerinden birisi olduğu ortaya çıkıyor. Zeugma, Tilmen, Dülük ve şehirdeki diğer tarihi çalışmaların Gaziantep'i kültür merkezi haline getireceğine inanıyoruz. Tarih ve kültür turizmine büyük katkı sağlayacağını düşünüyoruz. Gaziantep artık sanayinin yanında tarih ve kültür turizminin de olduğu bir şehir haline gelecektir" diye konuştu.
Kazı çalışmalarını değerlendiren Almanya Münster Üniversitesi öğretim üyesi Prof.Dr. Engelbert Winter ise, "Burası Roma döneminden kalan çok büyük öneme sahip bir tapınaktır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki en önemli kalıntılardan birisi. Burasının diğer antik kentlerden farkı, buraya insanların Tanrı için gelmiş olması. Günlük yaşamda kullanılmayan, adak adamak için gelinen bir tapınak burası. Bu sene çok başarılı bir çalışma gerçekleştirdik. Bina parçaları bulundu. Bu bina parçaları bu tapınağın ne kadar büyük ve önemli olduğunu gösterdi. Yaklaşık 450 tane küçük parça bulduk. Hepsi devrim çağına ait parçalar. Sikke, mühür ve boncuk gibi birçok buluntu var. Şu an bu buluntular restore ediliyor. Bu parçaları yakında müzede sergileyebileceğimizi umuyoruz" şeklinde konuştu. Gaziantep Kent Haber, 26.09.2008 |
|||
ANITLAR KURULU'NUN KADROSU ONAYLANDI
AKP Kütahya İl Başkan Yardımcısı Remzi Günay, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Müdürlüğü'nün kadro tahsisisin Maliye Bakanlığı tarafından onaylandığını açıkladı.
Kütahya Kent Haber, 26.09.2008 |
|||
TARİHİ KONAK KADIN SIĞINMA EVİ OLUYOR
Tire Belediyesi, üç ay önce devraldığı tarihi Kirazoğlu Konağı'nı aslına uygun şekilde restore ettirerek kadın sığınma evi yapmak için kolları sıvadı. Üç katlı konağın diğer bölümleri ise butik otel ve misafirhane olarak hizmet verecek.
|
|||
HİSAR TEPESİ'NİN GÖRÜNMEYEN YÜZÜ
İşte ünlü Arkeolog Bedri Yalman’ın 1978 yılındaki Hisar Tepe kazısından sonra kaleme aldığı notlarından önemli bir bölüm ve işte Hisar Tepesi’nin altında yatan tarihi gerçek;
“Hisartepe kazısında bulunan tapınak: Roma İmparatoru Claudius’un kurduğu Claudiopolis (Bolu)’te Antinoos adında erkek güzeli genç bir delikanlı yaşamaktaydı.
Antinoos devrin imparatoru Hadrianus (117-188) la o devrin liman kenti olan İzmit (Nicomedia)’te karşılaşmıştır. Ve ona aşık olmuştur. Bir başka deyişe göre ise, MS 2’inci yüzyılda çevre dağları sık ormanlarla kaplı olan Bolu’da, yabani hayvan avı yapılmaktaydı. Avcılığa meraklı olan Hadrianus, bu bölgedeki av patilerine sık sık katılırdı.
Hadrianus MS 123 yılında bir hayvan avı sırasında genç ve yakışıklı delikanlı Antinoos ile tanışıp ona aşık olmuştur.
Deyişlere göre Antinoos ile İzmit veya Bolu’da tanışıp ona aşık olduktan sonra, onu tüm seyahatlerine götürmeye başlamıştır.
MS 130 yılında Mısır’da Nil seyahati sırasında Antinoos’un Nil Nehri’nde boğulması, Hadrianus’u derin bir üzüntüye sürüklemiştir.
Hadrianus, Antinoos’un anısını ebedileştirmek için onu tanrı ilan eder. Öldüğü yerin yakınında Antinoopolis’i kurdurur. Tanıştığı ve av için sık sık geldiği Claudiopolis’te (Bolu) Antinoos adına mabet yaptırır. Burada çeşitli yarışlar ve festivaller tertiplenir.
1978 Hisartepe Kazısı’nda saptanan temel duvarları, mimari parçalar, Bithynia sikkeleri üzerinde görülen tapınak şekli, Hadrianus’un Antinoos için Claudiopolis’te yaptırdığı tapınağa ait olduğu ve 130-138 yıllarında inşa edildiği kanısındayım. Önümüzdeki yıllarda yapılacak kazıların daha fazla aydınlatacak buluntular vereceği muhakkaktır.”
Bilindiği gibi, yapılan son kazıdan sonra Müze Müdürü Mustafa Güneş yaptığı açıklamada, “Roma döneminde çeşitli törenlerin ve yarışmaların düzenlendiği bu “stadion”un kalıntısı, Bolu’da bugüne kadar tespit edilen antik kalıntıların en büyüğüdür. Günümüzden yaklaşık olarak 1850 -1900 yıl önce inşa edilen yapı, ilimizde ve Batı Karadeniz Bölgesi’nde “açığa çıkarılan ilk stadion” olma özelliğini de taşıyor” demiştir. Bolunun Sesi, 26.09.2008 |
|||
TARİHİ BİNADA BİR GÜNDE 6 YANGIN
Balıkesir'in
Ayvalık İlçesi'nde, sabah saatlerinden bu yana 5 kez
yangın tehlikesi atlatan Çiftçi Malları Koruma
Başkanlığı binası, saat 17.30 sıralarında çıkan
yangında büyük hasar gördü.
Haber Ekspres, 26.09.2008 |
|||
KALE, ERZURUM'UN ŞİFRESİ
Erzurum Müze Müdürü Mustafa Erkmen, Kale'de yürütülen restorasyon, bakım ve onarım çalışmalarının, sıradan bir yenileme çalışması olmaktan çıktığını söyledi. Kale'deki çalışmalar sürecinde bu yıl çeşitli sürprizlerle karşılaşıldığını kaydeden Erkmen, "Kale'de kazma vurulan her yerden sur ve burçların kalıntıları çıkıyor." dedi.
Bu sur ve burçların toprak altında kalmalarına gönüllerinin razı olmayacağını ve elden geçirilerek turizme kazandırılması gerektiğine inandıklarını anlatan Mustafa Erkmen, "Erzurum'un tarihi kimliğini ortaya koyma açısından Kale büyük bir önem taşıyor" diye konuştu.
Mevcut surlarda devam eden rutin onarımlara, toprak altında kalmış sur ve burç kalıntılarının da dahil edildiğini dile getiren Erkmen, çalışmaların sona ermek üzere olduğunu aktararak, "Kale'de bu yaz yürütülen çalışmalar, yeni burç ve surların gün yüzüne çıkarılması açısından büyük önem taşıyor. Çünkü sonuç itibariyle gün yüzüne çıkan Erzurum'un tarihi kimliği oluyor. Daha önce fark edilmeyen, ancak kazılarda ortaya çıkan sur ve burçlar, üzerleri tekrar kapatılmak yerine, onarılarak Erzurum turizmine kazandırılacak. Onarım işlemleri tamamlandıktan sonra, Kale çevresinde mimariye uygun bir çevre düzenlemesi yapılacak. Kale'nin etrafındaki kamulaştırma çalışmaları tamamen sona erdikten sonra, Kale tüm ihtişamıyla insanların gözleri önünde olacak" diye konuştu.
Öte yandan Erzurum Müze Müdürü Mustafa Erkmen, yaz sezonunun sona ermesiyle birlikte bölgenin çeşitli yörelerinde devam eden arkeolojik kazılarda da sona gelindiğini anlattı. Erzurum Müze Müdürlüğü koordinesinde bölgede çok sayıda kazı çalışmasının yürütüldüğünü belirten Erkmen, her yıl olduğu gibi bu yıl da kaçak kazılarla yoğun bir mücadele dönemi geçirdiklerini sözlerine ekledi Erzurum Gazetesi, 26.09.2008 |
|||
KUTSAL EMANETLER 3 BOYUTLU OLARAK İNTERNETE
AKTARILDI
www.360tr.com multi-medya grubu, 2 yıldır üzerinde çalıştığı Topkapı Sarayı Müzesi'nin sanallaştırılması projesinin önemli bir ayağı olan Kutsal Emanetler Dairesi'ne ilişkin çalışmayı tamamladı. Proje aşamasında yaklaşık bin 250 adet özel VR panoramik fotoğraf çekildi. Projede, özel tekniklerle işlenen VR panoramikler, kullanıcı dostu ara yüzlerle tasarlanarak sanal gezi projesi haline getirildi.
Toplam 13 noktadan 3 boyutlu gezi konforu sunan projede, Topkapı Sarayı Müzesi Kutsal Emanetler Dairesi'ndeki semavi dinlerin kutsal sembol ve figürleri, Peygamber Efendimiz ve ashabının kullandığı eşya internet aracılığıyla gezilebilir oldu. Kutsal Emanetler Dairesi'nde, Hz. Muhammed'in sakalı, ayak izi, kılıçları, hırkası, Kabe kapısı anahtarları, Hacerü'l-Esved Muhafazası, Kabe olukları, Kabe maketi, Hz. Musa'nın asası, Hz. Davud'un kılıcı, Hz. İbrahim'in tenceresinin de bulunduğu çok sayıda eşya sergileniyor.
Aynı yöntemle Kudüs ve Mescid-i Aksa projesini yayımlayacak olan www.360tr.com multi-medya grubu, tüm İstanbul'un tarihi, mimari, sanatsal ve kentsel yapısını internete taşımak için 'en büyük sanal şehir' projesi başlattı. Zaman, 26.09.2008 |
|||
TARİHE SAYGI'YA ÖDÜLLÜ TEŞEKKÜR
İzmir Büyükşehir
Belediyesi tarafından İzmir’de geçmiş uygarlıklara
ait kültürel ve mekansal mirasa hak ettiği saygının
gösterilmesi, tarihi yapıların korunmasını teşvik
amacıyla düzenlenen “Tarihe Saygı-Yerel Koruma
Ödülleri”nde kazanan isimler belli oldu. Geçtiğimiz
günlerde toplanan ve eserleri yerlerinde inceleyen
jüri üyeleri, 30 katılımcının yarıştığı yarışmada
ödüle hak kazanan 15 başvuruyu belirledi.
Hangi dalda kim ödül
aldı?
Milliyet Ege, 26.09.2008 |
|||
PATARA ANTİK KENTİ YENİDEN AYAĞA KALKACAK Cnn Türk, 25.09.2008 |
|||
ULU CAMİNİN MİHRAP VE MİNBERİ GÖZ KAMAŞTIRIYOR
Bursa'daki Ulucami'de yaklaşık 2 yıldır sürdürülen restorasyon çalışmalarında sona gelindi. 2 yıl boyunca kapalı kalan tarihi minber ile mihrap, bütün ihtişamı ile ortaya çıktı.
Ayrıca, müezzin mahfilinin arka ve yan cephelerinde şimdiye kadar varlığı bilinmeyen ceylan derisine işlenmiş motifler ortaya çıkarıldı. Bu motifler ve caminin dünyada eşi bulunmayan mihrabı, ziyaretçilerin zarar verme ihtimaline karşı cam muhafaza altına alındı. Ulucami Onarım Donatım ve Bakım Derneği Başkanı İbrahim Aydın'ın verdiği bilgiye göre, yaklaşık 2 yıl süren restorasyon çalışmalarının en önemli ayağı olan minber ve mihraptaki çalışmalar tamamen bitti. 666 parça ahşaptan yapıldığı belirtilen ve güneş sistemi gezegenlerinin motiflendiği tarihi minber, aslına uygun olarak yeniden kullanıma hazır hale getirildi. Mihrabın da bütün yazı, motif ve altın varakları en ince noktalarına kadar onarılarak bitirildi. Işıltılı görünümüyle göz kamaştıran mihrap ve minber, bütün ihtişamıyla caminin en kıymetli eserleri arasında yerlerini aldı. Bunun yanı sıra, müezzin mahfilinin yan ve arka cephelerinde daha önce varlığı bilinmeyen benzersiz desenler ortaya çıktı. Restorasyon sırasında üzeri yağlı boya ile boyanan bölümlerde, ceylan derisi üzerine işlenmiş harika motifler ortaya çıkartıldı. Bir kısmı yırtılan motiflerin korunması için minberde uygulanan cam muhafaza sistemi burada da kullanılarak, ceylan derisindeki benzersiz desenler koruma altına alındı. Diğer çalışmalar hakkında da bilgi veren İbrahim Aydın, caminin 20 kubbesinden 18'inin restore edildiğini, şadırvan üzerindeki kubbe ile imam odasının üzerindeki kubbenin de yıl sonuna kadar onarılacağını söyledi. Caminin içinde bulunan şadırvanda abdest almanın yasaklanmasının ardından, bahçedeki şadırvanların genişletilerek yenileneceğini belirten Aydın, halıların da değişeceğini kaydetti. Zaman, Haber: Adem Elitok, 25.09.2008 |
|||
![]() |
"APHRODISIAS'DAN ROMA PORTRELERİ" AÇILIYOR
Aydın'ın Karacasu İlçesi'ndeki antik kent Aphrodisias'ta yürütülen kazılardan çıkarılan 52 mermer heykelden oluşan "Aphrodisias'tan Roma Portreleri" adlı sergi, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık işbirliğinde yarın açılacak.
Yapı Kredi Kültür Merkezi Vedat Nedim Tör Müzesi'nde açılacak sergiye ilişkin düzenlenen basın toplantısında konuşan Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık Genel Müdürü Tülay Güngen, arkeolojik sergilerin en çok talep edilen ve katılımcıların en fazla ziyaret ettiği sergiler olduğunu belirtti. Cnn Türk, 25.09.2008 |
||
İNGİLTERE'DE TÜRK ESERLERİ SATIŞTA
İngiltere'nin başkenti Londra'daki Christie's müzayede evi 7 Ekim'de Hint ve İslam dünyasına ait birbirinden değerli ve nadir eserleri satışa çıkartacak.
Satışa çıkarılacak eserler arasında dünyanın en özel ve nadir İslam eserlerinden biri olan, Fatımi Kraliyet Hazinelerine ait kaya kristali ibrik bulunacak. Christie's müzayede için hazırladığı katalogda, eserin bütün dünyada aynı özelliğe sahip 7 ibrikten biri ve satışa çıkan ilki olduğunu duyururken, ibriğin 3 milyon sterlin gibi rekor bir fiyatla alıcı bulmasının beklendiği bildirildi.
Müzayedede yer alacak bir diğer İslam sanatı eseri de Şam'da 1230'lu yıllarda metal işçiliğinin ustası Muhammed Ibn Kutluk El Mevsili tarafından tasarlanıp üretilen gümüş ve bakır karışımı tütsü kabı olarak açıklandı. Christie's kataloğunda sergilenen eserin 1 milyon sterlinin üzerinde bir rakama satılması bekleniyor.
Daha geç İslam sanatına ait Türk ve İranlı sanatçıların kaligrafi ve el yazması örneklerinin yer aldığı Cafer Gazi kütüphanesi koleksiyonunun parçaları da müzayedede satışa sunulacak. Çoğu Osmanlı Sultanları veya İran Şahları tarafından görevlendirilen bu sanatçıların gözde iki eseri arasında Fatih Sultan Mehmet'e atfedilen el yazmaları da bulunuyor. Bu nadide el yazmalarının da 50.000 ila 70.000 sterlinden satışa sunulması bekleniyor.
Osmanlı İmparatorluğu'na ait son derece nadir İznik Çinileri de bu müzayedenin eşsiz eserleri arasında yer alacak. Mekke'yi ve çevresini tasvir eden ve 1640 yılında yapılan imzalı çininin 150.000 ila 250.000 sterline satılması tahmin ediliyor.
7 Ekimde düzenlenecek müzayedenin toplam gelirinin ise 11 milyon sterlin civarında olması tahmin ediliyor. Christie's 2007 yılında bütün dünyadaki antika sanat eserlerinin toplamından 3,1 milyar sterlin elde etmişti. Trt/Haber, 25.09.2008 |
![]() |
||
|
RAMSES'İN YENİ BİR HEYKELİ BULUNDU
Kahire’nin 70 km kuzeyinde, Tell Basta antik şehirde kazı yapan Mısırlı arkeologlar Nil Nehri’nin deltasında, kumun 1,5 m altında Ramses II’nin pembe granitten yapılmış heykelini buldular.
Zahi Hawass’ın açıkladığına göre, 76 cm yüksekliğindeki baş kısmında firavunluk sembolü olan ve heykele takılmış olması gereken çene sakalı eksik. Heykelin bulunması, arkeologların bölgede olduğu bilinen, ancak tam yeri tespit edilemeyen Ramses II Tapınağı’na yaklaştığının bir delili olarak kabul ediliyor. Heykelin geri kalan parçalarının bulunabilmesi ümidi ile kazılar bu kısımda yoğunlaştırıldı. Telegraph.co.uk, 24.09.2008 |
||
ÜNLÜ KOLEKSİYONERE ÇETE LİDERİ GÖZALTISI
Kırklareli İl Jandarma Komutanlığı ekipleri Titan Saadet Zinciri gibi örgütlenen 5 ayrı tarihi eser kaçakçısı çeteyi ortaya çıkardı.
9 ay önce çalışma
başlatan ekipler geçen salı günü İstanbul, Edirne,
Tekirdağ, Kırklareli, Çanakkale, Muğla, Konya, Çorum
ve Ankara'da 60 adresi aynı anda bastı. Gözaltına
alınanlar arasında ünlü koleksiyoner ve avukat Haluk
Perk de bulunuyor. Aynı zamanda Arkeolojik Eser
Koleksiyoncuları Derneği Başkanı da olan Perk'in,
Avcılar'daki Özel Perk Müzesi'nde bulunan 1979 adet
tarihi esere de el konuldu. Operasyonlarda toplam 2
binin üzerinde Roma, Bizans, Hitit, Urartu,
Selçuklu, Frig, Pers, Lidya dönemlerine ait 1'inci
sınıf tarihi eserler, dedektörler, silah ele
geçirildi. Milyonlarca YTL değerdeki eserler ele
geçirildikleri illerin müzelerine teslim edildi.
Perk'te ele geçen eserler ise İstanbul Arkeoloji
Müzesi'nde incelemeye alındı.
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olan, 'Mali suçlar ve bankacılık' üzerine yüksek lisans yapan Haluk Perk, avukatlık yapıyor ve aynı zamanda Bahçeşehir Üniversitesi'nde öğretim görevlisi. Koleksiyonundaki 700 eser ile İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde sergi düzenleyerek bir ilke de imza atan Perk, KOLDER'i (Arkeoloji Eser Koleksiyoncular Derneği) kurmuştu. Sabah, Haber: Hayati Arıgan, 25.09.2008 |
|
||
![]() |
TÜRK USULÜ TEDBİR BÖYLE OLUR
Gaziantep'te Şekeroğlu Mahallesi Uzunçarşı Sokak'ta bulunan Yüzükçü Hanı’nın ön tarafındaki dükkanlar yol genişletme çalışması sebebiyle yıkılmıştı. Han’ın yıkılacak duvarları tehlike arz ettiği için ilginç bir yöntemle tedbir alındı ve duvarlar demir çubuklarla yıkılmaya karşı tedbir alındı.
Türk zekasına son bir örnek Şekeroğlu Mahallesi’nde yaşandı. Büyükşehir Belediyesi tarafından Kale’den başlayan ve Bakırcılar Çarşısı’na kadar giden Kültür Yolu projesi kapsamında Uzunçarşı Sokak üzerindeki Yüzükçü Hanı’nın ön tarafındaki dükkanlar istimlak edilerek yıkılmıştı. Han’ın sokak tarafından kalan duvarları çökme tehlikesi arz ettiği gerekçesiyle ilginç bir tedbirle önlem alındı. Duvarın çökme tehlikesine karşı uzun demir direkler duvarla yol arasında monte edilerek duvarın çökmesi önlenmiş oldu. Daha kalıcı bir tedbir alınması gereken Yüzükçü Hanı duvarına alınan önlem dikkat çekiyor. Gaziantep Hakimiyet, 25.09.2008 |
||
ANITLAR KURULU TÜNEL İNŞAATINA "DEVAM" DEDİ
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin Eski Sümer Karakolu önünde gerçekleştirdiği tünel çalışmasına Anıtlar Kurulu’ndan vize. Hafriyat çalışmaları sırasında yer yer tarihi eser bulunması nedeniyle yapılan itirazları değerlendiren kurul, D-100 üzerinde yürütülen çalışmaların devamına karar verdi.
Konuyla ilgili itirazları değerlendirmek üzere geçen hafta bir araya gelen Kocaeli Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu, Kocaeli Müze Müdürlüğü ile İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün raporlarını ele aldı. Uzman ve raportör raporlarının okunduğu, ekleriyle birlikte bütün delillerin incelendiği toplantıda, D-100 Karayolunda yapılan iyileştirme ve battı çıktı çalışmasına ilişkin değerlendirmeler yapıldı.
Toplantı sonunda alınan kararda; D-100 Karayolunun şehirler arası özellikte ve Kocaeli ilinin en önemli kent içi yolu olması nedeniyle, yürürlükteki 1/1000 ölçekli uygulama imar planı doğrultusunda kent içi trafiği düzenleme yetkisinin Büyükşehir Belediyesi tarafından yapıldığı vurgulandı. Bu bağlamda, kentin kuzey ve güney yerleşimleri arasındaki ulaşımı/trafiği rahatlatmak adına, kentin topografyası dikkate alındığında yapılan tünel geçişli uygulamanın Kocaeli için zorunluluk arz ettiği ifade edildi. Çalışmayla ilgili tereddütleri ortadan kaldıran kararda ayrıca şu değerlendirmelere yer verildi:
“Alanın herhangi bir SİT alanı kapsamında olmaması; Yol çalışmasında kullanılan teknik yöntemler nedeniyle daha sonraki çalışmalarda olası çıkacak kalıntıların sergilenme olanağının mümkün olmaması; 18/09/2008 tarihli Kocaeli Müze Müdürlüğü uzman raporunda hafriyat çalışmasının tamamlanmış olduğunun ve bahse konu mimari kalıntıların bugün mevcut olmadığının belirtilmesi; Uygulamanın önemli ölçüde tamamlanmış olması nedenleri ile kamu yararı ve zorunlu durumlar dikkate alındığında I. Derece Arkeolojik SİT alanlarında dahi uygulama izni verildiğinden, D-100 Karayolu çalışmasının devamına karar verildi.” Özgür Kocaeli, 25.09.2008 |
![]() |
||
İKİ BİN YILLIK LİKYA
YOLUNA TURİST AKINI
Muğla Kent Haber, 25.09.2008 |
|||
![]() |
TARİH ORTAYA ÇIKACAK
Bursa Büyükşehir Belediyesi, haziran ayındaki meclis toplantısında aldığı karar doğrultusunda Hanlar Bölgesi'nin kentsel dönüşüm projesi kapsamında gün yüzüne çıkarılması projesi için start verdi. Zafer Plaza'nın hemen üst kısmından başlayıp, Kızılay Tıp Merkezi, Merkez Bankası civarı ile eski Sümerbank önündeki altgeçide kadar olan tüm binalar kamulaştırılarak, kentsel dönüşüm projesi hayata geçirilecek.
Büyükşehir Belediye Başkanı Hikmet Şahin, Osmanlı döneminde alışveriş merkezi olarak kullanılan Hanlar Bölgesi'nin gelecek nesillere aktarılması ve tarihi değerlerin korunmasını amaçladıklarını belirtti ve Hanlar Bölgesi'nin çevresindeki tüm binaların kamulaştırılacağını söyledi. Başkan Şahin, alınan meclis kararının ardından 3 ayrı ekip tarafından bölgenin planlama çalışmalarının yürütüldüğünü, planlamanın ardından projenin Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'nun onayının ardından Bakanlar Kurulu'na sunulacağını söyledi.
Başkan Şahin, projenin üç yıla yayılarak uygulanacağına dikkati çekerek, "Bölgede kentsel dönüşüm uygulanabilmesi için toplam 200 milyon YTL'lik bir harcama gerekecek. Bölgedeki binaları kamulaştırma yöntemiyle veya kentsel dönüşüm çalışması kapsamında takas yaparak elde etmeyi hedefliyoruz. Proje için gerekli maliyet ve kentsel dönüşümün uygulanması çalışmalarını 3 yıla yayarak hayata geçirmeyi hedefliyoruz" dedi. Başkan Şahin, Hanlar Bölgesi'ni gün yüzüne çıkarmak amacıyla kamulaştırma yapılacak olan 10 dönümlük bölgede meydan ve sosyal donatı alanı çalışması yapılacağını kaydetti. Bursa Hakimiyet, 25.09.2008 |
||
TÜRBE SOKAKLARINA TARİHİ GÖRÜNÜM
Bursa'da
Osmangazi Belediyesi sokak sağlıklaştırma projesi
çerçevesinde Osmangazi Çıkmazı ve Üftade Sokağı'nı
elden geçirerek yepyeni bir görünüme kavuşturacak. Bursa Kent Haber, 25.09.2008 |
|
||
![]() |
PAMUKKALE GÜZELLİĞİNİ DEPREME BORÇLUYMUŞ
Pamukkale'deki antik Hierapolis şehrinde sona eren kazı çalışmaları ilginç bir gerçeği ortaya çıkardı. Hierapolis Kazı Heyeti Başkanı Ord. Prof.Dr. Francesco D'andria, antik dönemde meydana gelen depremle ortaya çıkan fayın, Pamukkale termal havuzunun suyuna kaynaklık ettiğini söyledi.
Kazı sezonunun sona ermesi dolayısıyla Hierapolis'te incelemelerde bulunan heyete bilgi veren D'andria, 2008 yılı çalışmalarının İtalya, Türkiye, Norveç ve Almanya'dan gelen 75 kişilik uluslararası bir ekiple yapıldığını belirtti. Hierapolis'teki çalışmalarda çok önemli buluşlar yapıldığını anlatan Ord. Profesör, şunları söyledi: "Apollon kutsal alanının güneyinde, mermerden birden çok kemere sahip büyük bir kompleksi ortaya çıkardık. Halen antik şehrin bu alanında kaynak suları çıkıyor. Pamukkale termal havuzu ve beyaz travertenlerin suyu buradan geliyor. Kaynak suları, kuzey-güney yönlü fayın üzerinde. Antik şehri boydan boya geçen bu kırık, termal suyu ortaya çıkarmış ve dünyaya Pamukkale'yi duyurmuş." Zaman, Haber: Resul Cengiz, 25.09.2008 |
||
EL-AMAN HANI TAMAMLANDI
Bitlis Vakıflar Bölge Müdürü Muhammed Şakir Erarı, El-Aman Hanı'nda yürütülen restorasyon çalışmalarının tamamlandığını belirterek, "Burası bölgeye eskiden olduğu gibi büyük hizmetler verecektir" dedi.
Van Beylerbeyi Hüsrev Paşa tarafından 1502 yılında yaptırılan ve Doğu Anadolu Bölgesi'nin en büyük hanı olan El Aman Hanı'nın restorasyon çalışmalarında sadece çevre düzenlemesi kaldı. İpek Yolu üzerinde bulunan ve o dönemlerde çok amaçlı kullanılan hanın bundan sonrada her bölgeye hizmet vereceğini belirten Vakıflar Bölge Müdürü Muhammed Şakir Erarı, "Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yapılan restore çalışmaları 3 milyon 295 bin YTL'ye mal oldu. Hanın restorasyon işlemleri bitti. Bundan sonraki iş, Doğu Anadolu Bölgesi'nin en büyük hanlarından bu hanı en iyi şekilde kullanıp turizme kazandırmaktır" dedi. Erarı, önümüzdeki yaz döneminde hanın işletilmesi için ihale yapacaklarını belirterek, buranın özel şahısların elinde daha verimli hizmette kullanılacağına inandıklarını belirterek, "Yakın bir zamanda şehir Rahva Ovası'na doğru kayacaktır. Üniversite ve polis okulu da o bölgede. Şehrin oraya kayacağını düşündüğümüzde El-Aman Hanı da bu şehrin kalbi durumunda olacak. Özel şahıslar burayı alırlarsa otel ve iş merkezi olarak işletilebilir. Bu da hem tarihi dokusuyla hem de maddi anlamda şehre büyük katkı sağlayacaktır. Sadece ilin değil bölgenin de önemli en önemli mekanlarında biri" şeklinde konuştu. Bitlis Kent Haber, 25.09.2008 |
![]() |
||
SELÇUKLU DİLE GELDİ Türkiye Gazetesi, Haber: Kurtbay Önür, 25.09.2008 |
|||
2010 AJANSI'NIN BÜTÇESİ 800 MİLYON YTL
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Koordinasyon Kurulu, dün Devlet Bakanı Hayati Yazıcı başkanlığında toplandı.
Yazıcı, toplantı sonunda yaptığı açıklamada ajansın bütçesinin gelecek yıl 700-800 milyon YTL civarında olmasını öngördüklerini bildirdi. Yürütme Kurulu Başkanı Nuri Çolakoğlu ise gelecek ay başlayacak tanıtım kampanyasının 'Sahne senin İstanbul' sloganıyla yapılacağını, her dönemde sloganların değişeceğini söyledi. Zaman, 25.09.2008 |
TARİHİ SURLARI İMAR PLANI KURTARACAK
Malatya'nın Doğanşehir ilçe merkezinde MÖ 66 yıllarında Roma döneminde inşa edilen surlar, içine ev ve dükkanlar yapılması sebebiyle yok olma tehlikesi yaşıyor.
Tarihi eserlerin korunabilmesi için belediyenin imar planını tamamlaması gerekiyor. Doğanşehir Belediye Başkanı Hanifi Bayram, dört yıldır üzerinde çalıştıkları imar planının tarihi surları kurtaracağını vurguladı. Zaman, 25.09.2008 |
||
![]() |
MOĞOL ARKEOLOGLAR, BİLGE KAĞAN'IN HEYKELİNİ BULDU
Göktürklerin anayurdu Orhun vadisinde kazı çalışmalarını sürdüren Moğol bilim adamları, Bilge Kağan'ın heykelini buldu.
Kazı başkanı Prof.Dr. Cugder, heykelin bulunduğu kurganın (mezar), şimdiye kadar bulunan en büyük kurgan olduğunu söyledi. Kül Tigin Derneği'nin yürüttüğü kazı çalışmalarına başkanlık eden Prof. Cugder, bulunan üç parçayı birleştirince heykelin Bilge Kağan'a ait olduğu sonucuna vardıklarını ifade etti. Moğol Prof. bu sonuca nasıl vardıkları konusunda ise şöyle konuştu: "Öncelikle Orhun vadisi, Göktürklerin anayurdu. Bulduğumuz heykel, Bilge Kağan ve Kül Tigin anıtlarına çok yakın. Heykelde, Tabgaç işçiliği de var. Buradan, heykelin yapımında, bir başka Türk soyu olan Tabgaçların da yardımının olduğu ortaya çıkıyor. Heykelin Bilge Kağan'a ait olduğu sonucuna varmamızın bir başka sebebi de heykelde şapka olmaması." Zaman, 25.09.2008 |
||
ANTOINETTE'İN EVİ GÜN IŞIĞINDA
1789 Fransız devrimi ardından hapsedilerek 1793'te giyotinle başı kesilen Fransız kraliçesi Marie Antoinette'in Fransa'nın başkenti Paris'teki Versailles Şatosu'nda yaşadığı "Petit Trianon" adı verilen 1774 tarihli mimari yapı, 7 milyon 800 bin dolarlık bir restorasyonla kültür turizmine açılıyor.
Antoinette'in hayatı yakın zaman önce Kirsten Dunst'un canlandırdığı biyografik bir filme de konu edinilmişti. Bir yıl süren restorasyonun baş mimar Pierre-Andre Lablaude. Sabah, 25.09.2008 |
|
||
![]() |
ŞOKE EDEN KABE GÖRÜNTÜSÜ
Makette gördüğünüz yer Mekke. Evet yanlış okumadınız burası Mekke. Her yıl milyonlarca Müslümanın ibadet için gittiği kutsal belde.. Çok yakında inşaatlar tamamlandığında, Mekke işte bu resimdeki gibi olacak.. Milliyet, 25.09.2008 |
||
TARİHİ HATLAR RESTORE EDİLİYOR
Konya Büyükşehir Belediyesi İzzet Koyunoğlu Şehir Müze ve Kütüphanesi'nde bulunan 150 adet hat ve tezhip levhası ile fermanlar ve meşk murakkaları 7 kişilik uzman bir ekibin çalışmasıyla bozulmalara karşı restore ediliyor.
Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, müzede bulunan tarihi değere sahip hat ve tezhip eserlerinin zamana karşı yolculuklarında yaşadıkları aşınmanın önüne geçmek için başlatılan çalışmalarda, Selçuk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nden dünyaca ünlü hat sanatçısı Hüseyin Öksüz'ün kontrolünde alanında uzman 7 kişilik ekibin çalıştığını söyledi.
Çalışmanın restorasyon ilkelerine uygun olarak yapıldığını vurgulayan Başkan Tahir Akyürek, "1700'lü yıllardan başlamak üzere çeşitli dönemlere ait, Mustafa Rakım, Sami Efendi, Ali Haydar Bey, Yesarizade Mustafa İzzet, Şefik Bey, Macit Ayral gibi meşhur hattatların eserlerinin daha uzun süre yaşamasına imkan sağlanıyor. 1 Eylül'de başlayan çalışmaların 2 ay içinde tamamlanacak. Eserler arasında hat ve tezhip levhalarının yanında, padişah fermanları ve meşk murakkaları da bulunuyor" dedi. Konya Kent Haber, 24.09.2008 |
|
||
BAYRAMDA MÜZE MESAİLERİ
30 Eylül-2 Ekim tarihleri arasında kutlanacak Ramazan Bayramı'nın ilk günü Topkapı Sarayı Müzesi ve Dolmabahçe Sarayı tam gün kapalı olurken, Ayasofya, Kariye, Efes Örenyeri, Anadolu Medeniyetleri gibi müzeler yarım gün kapalı olacak.
Bayramda müze ve örenyerleri ile Kapalı ve Mısır Çarşı'nın mesai saatleri şöyle:
Topkapı Sarayı Müzesi: (Tel: 0212 512 04 80): Bayramın 1. günü (Salı) tam gün kapalı, diğer günler 09:00-18:00 saatleri arasında açık.
Ayasofya Müzesi: (Tel: 0212 522 09 89): Bayramın 1. günü 13:00’e kadar kapalı, diger günler 09:00-18:00 saatleri arasında açık
Kariye Müzesi: (Tel: 0212 631 92 41): Bayramın 1. günü 13:00’e kadar kapalı, 2. günü (Çarşamba) kapalı, diğer günler 09:00-16:30 arası açık.
Dolmabahçe Sarayı: (Tel: 0212 236 90 00): Bayramın 1. günü kapalı, diğer günler 09:00-16:00 saatleri arasında açık.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri: (Tel: 0212 520 77 40): Bayramın 1. günü 13:00’e kadar kapalı, diğer günler 09:00-16:00 saatleri arasında açık.
Efes Müzesi: (Tel: 0232 892 60 10): Bayramın 1. günü 13:00’e kadar kapalı, diğer günler 08:30-18:30 saatleri arasında açık.
Efes Örenyeri: (Tel: 0232 892 60 10): Bayramin 1. günü 13:00’e kadar kapalı, diğer günler 08:30-18:30 saatleri arasında açık.
Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi: (Tel: 0312 324 31 60): Bayramın 1. günü 13:00’e kadar kapalı, diğer günler 08:30-18:20 saatleri arasında açık.
Antalya Müzesi: (Tel: 0242 238 56 88): Bayramın 1. günü 13:00’e kadar kapalı, diğer günler 09:00-18:00 saatleri arasında acik .
Göreme Açıkhava Müzesi: (Tel: 0384 271 21 67): Bayramin 1. günü 13:00’e kadar kapalı, diğer günler 08:00-16:15 saatleri arasında açık
Kapalıçarşı: (Tel: 0212 522 31 73): Bayram boyunca (3 gün) kapalı
Mısır Çarşısı: (Tel: 0212 522 55 92): Bayram boyunca (3 gün) kapalı
Yerebatan Sarnıcı: (Tel: 0212 512 15 70): Bayramın 1. günü 13:00’e kadar kapalı, diğer günler 09:00-18:30 saatleri arasında açık. Turizm Habercisi, 24.09.2008 |
|||
|
HEDEF 500 TARİHİ YAPI
Afyonkarahisar'da 2003
yılında başlayan sokak sağlıklaştırma çalışmaları
kapsamında 173 ev ve yapı onarıldı. Afyonkarahisar'da uzun vadede 500 tarihi yapının
onarımdan geçirilmesi hedefleniyor Afyon Haber, 24.09.2008 |
||
RESTORASYON SÜRÜYOR
Malatya'nın tarihi
konaklarından İstanbulluoğlu Konağı'nın başlayan
restorasyon çalışmaları devam ediyor. Malatya Haber, 23.09.2008 |
|
||
![]() |
ÖRENYERLERİNE ÜÇ DİLDE BİLGİLENDİRME LEVHALARI
Boğazkale-Hattuşa, Yazılıkaya örenyerleri ile Alacahöyük’ü gezen ziyaretçilere kolaylık olması açısından gezi güzergahları hakkında bilgi veren tanıtım tabelaları yapılıyor.
Vali Mustafa Toprak, Valilik tarafından ayrılan ödenekle yapılan çalışmayı yerinde görmek amacıyla örenyerlerini gezdi. Kültür Müdürü Ali Özüdoğru ile birlikte Alacahöyük’e giden Vali Toprak’a Alaca Kaymakamı Şahin Arsal eşlik etti. Kazı Başkanı Prof.Dr. Aykut Çınaroğlu’ndan Kral Mezarlarının restorasyonu ile ilgili bilgi alan Vali Toprak, ardından Boğazkale-Hattuşa’ya geçti. Boğazkale Kaymakamı Fırat Çelik ve Belediye Başkanı Ali Rıza Soysat tarafından karşılanan Vali Toprak, tabelaları inceledi. Tabelalarda alanı tanıtıcı Türkçe, İngilizce ve Almanca metinler ile alanın eski ve yeni halini gösterir rekonstrüksiyon ve fotoğraflar bulunuyor. Kültür ve Turizm Bakanlığınca yayımlanan yönetmeliğe uygun olarak yapılan tanıtım ve bilgilendirme işlemi ilk defa gerçekleştirilerek Hattuşa Örenyeri'nin UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesine alındığını gösterir amblemler de yer konuldu. Örenyerlerinde yapımı devam eden tanıtım tabelalarının bazılarını küçük bulan Vali Mustafa Toprak boyutlarının büyütülmesi, bazılarının da yerlerinin değiştirilmesi için talimat verdi. Çorum Haber, 24.09.2008 |
||
PAMUKKALE'DE KUTSAL HAVUZLAR BULUNDU
Denizli’nin dünyaca ünlü beyaz cenneti Pamukkale’deki antik kent Hierapolis’te 3 ayrı kutsal havuz gün yüzüne çıkarıldı. Hürriyet, Haber: Ramazan Çetin, 24.09.2008 |
![]() |
||
ZONARO'NUN RÜYASI GERÇEKLEŞTİ
Orhan Pamuk'un Masumiyet Müzesi, "Hayatımın en mutlu anıymış bilmiyordum." diye başlar. İtalyan ressam Fausto Zonaro'nun (1854-1929) İstanbul'dan ayrılmadan önce yaptığı son otoportresini görünce usta ressamın "Hayatımın en mutsuz anıydı biliyordum." sözlerini kulağınıza fısıldayabileceğini düşleyebilirsiniz. Çünkü Zonaro çok sevdiği İstanbul'dan ayrılırken derin bir hüznü beraberinde götürmüştü. 'Orhan Pamuk ve Zonaro arasında nasıl bir ortaklık var?' diye haklı bir sual sorulabilir. Zonaro'nun hatıratında yer alan eserlerin sergilenmesi ikisi arasındaki ortaklığı hemen açık edecektir. Zonaro'nun 1924 yılında kaleme alıp adını, kapağını, resimlerini planladığı, kısacası basılmaya hazır bir kitap haline getirdiği hatıratı, dünyada ilk kez Türkiye'de yayımlandı. "Abdülhamid'in Hükümdarlığında Yirmi Yıl / Fausto Zonaro'nun Hatıraları ve Eserleri" adıyla Yapı Kredi Yayınları'ndan (YKY) çıkan kitapta, sanatçının, İstanbul'a gelişinden bu şehirde yaşadıklarına, İstanbul'daki nezih çevrelerin hayatından 31 Mart Olayı'na, 1894 depreminden Sultan II. Abdülhamid'in tahttan indirilişine İstanbul'un gündelik, siyasi ve kültürel hayatına dair gözlemler yer alıyor. Kitapla birlikte Yapı Kredi Kültür Merkezi Sermet Çifter Salonu'nda bugün Zonaro'nun Türkiye'de ilk kez vitrine çıkan eserlerinin yer aldığı bir de sergi açılıyor. Yapı Kredi ve İtalyan Kültür Merkezi'nin işbirliğiyle gerçekleştirilen "Hayatın ve Işığın Ressamı: Fausto Zonaro / Bir Osmanlı Saray Ressamının İstanbul'daki Hayatı ve Eserleri" başlıklı serginin küratörlüğünü Erol Makzume ve Veysel Uğurlu üstleniyor. Sergideki eserler özel koleksiyonlardan ve Zonaro'nun torunu Jolanda Meneguzzer Trevigne'den derlenmiş.
Sergide, Adolphe Thalasso'nun yazdığı ve 1908 yılında Paris'te 300 adet çok özel bir baskıyla yayımlanan 'Déri Sé'adet ou Stamboul' ve 'Porte du Bonheur' adlı kitaplardaki resimler ile Zonaro'nun resmini yaptığı eserlerin asılları dikkat çekiyor. Bunun yanında İstanbul hayatı üzerine 49 gravür, Zonaro'nun hatıratında anlattığı hediyeler, objeler ve kitabı için hazırladığı tasarımlar ilk kez sergilenen eserler arasında. Zonaro'nun hatıralarında yer alan eşyaların sergilenmesi, Orhan Pamuk'un Çukurcuma'da kurmakta olduğu ve romanıyla aynı adı taşıyan Masumiyet Müzesi'ni akla getiriyor. Pamuk'un müzesinde, romanda sözü edilen pek çok nesne yer alacak. Zonaro'nun hatıratından sergi salonuna kahve fincanları, rozetler, beratlar, desenler, paletler, çizimler, fotoğraflar çıkagelince ülkemizde anıların sergilendiği bir sergi Pamuk'un müzesinden önce ilk kez gerçekleştirilmiş oldu.
Sergide mümkün olduğu kadar Zonaro'nun hatıratında bahsettiği eşyalara yer verdiklerini söyleyen Veysel Uğurlu, "Zonaro, Yapı Kredi için bir gelenek oldu. Ailesi de bu anlamda bize çok destek oluyor. Sergi onun hatıratında geçen eşyalardan oluşuyor. Hatıratı çok önemli bir eser. Şimdiye kadar çeşitli nedenlerden dolayı basılamadı. Zonaro'nun hatıratı bir dönemi tüm çıplaklığıyla anlattığı için çok önemli. Bir sanatçının hayali, kitap olmaktır. Zonaro'nun yıllar evvel hazırladığımız kitabından sonra hatıratının da yayımlanması, onun hayalini gerçekleştirmiş oldu. Bu sergi bir örnek olabilir. Ve kitaplar için de bundan sonra bu tür sergiler yapılabilir." diyor. Sergi, 1 Kasım'a kadar görülebilir. Zaman, Haber: Musa İğrek, 24.09.2008 |
|||
![]() |
METAL AĞAÇ DİKTİLER
Erzurum’da, kentin en işlek semti Cumhuriyet Caddesi’nin ortasında bulunan ve 1562’de Kıbrıs fatihi Lala Mustafa Paşa tarafından yaptırılan Lala Paşa Camii’nin çevresinde bulunan ağaçlar bir gecede kesildi. Kökünden kesilen çam, huş ve kestane ağaçları, dozerle kamyonlara yüklenerek taşındı.
Milliyet, Haber: Kerim Burucu, 24.09.2008 |
||
TARİHİ BİNAYI BELEDİYE KULLANACAK
Nevşehir'in Kaymaklı beldesinde Yeraltı Kenti yanında bulunan tarihi bina, önümüzdeki yıllarda belediye ek hizmet binası olacağı belirtildi.
Kaymaklı Belediye Başkanı Abdullah Çekiç yaptığı açıklamada, Kaymaklı Yeraltı Kenti yanında bulunan ve 1912 yılında yapıldığı bilinen tarihi binanın 2003 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından kamulaştırılarak koruma altına alındığını söyledi.
1912 yılında Türk ustaları tarafından zengin bir Rum için yapılan tarihi binanın 2008 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca Kaymaklı Belediyesi'ne tahsisinin yapıldığını ifade eden Çekiç, bu binayı belediye ek hizmet binası olarak kullanmayı planladıklarını belirtti. Çekiç, "Bölgeye gelen yerli ve yabancı turistlerin en fazla ziyaret ettikleri merkezlerden biri olan Kaymaklı Yeraltı Kenti'nin hemen yakınındaki binayı belediyemize kazandırmak istiyoruz. Bunun için bir restorasyon çalışması gerekiyor ve bunla ilgili girişimleri başlattık. Yapılacak olan yaklaşık 200 bin YTL'lik bir harcama ile bina hizmete kazandırılacak" dedi. Nevşehir Kent Haber, 24.09.2008 |
|
||
TARİH SPONSORU ŞİRKET TARİHE ZARARLI İDDİASI
Çanakkale'nin Biga İlçesi’ne Bağlı Karabiga
Beldesi’nde, İÇDAŞ Çelik Enerji Tersane ve Ulaşım
Sanayi A.Ş’nin Parion Antik Kenti’nin üzerinde
bulunan Kemer Köyü’ne iki kilometre mesafede
Marmaracık ve Durmuştepe Mevkii’nde kuracağı bin 200
megavat gücündeki termik santral çevrecileri
harekete geçirdi. Hürriyet Ege, Haber: Burak Gezen - Ersan Küçükkuru, 24.09.2008 |
|||
|
IHLARA VADİSİNE
Aksaray’ın Güzelyurt İlçesi'ndeki Ihlara Vadisi’ne yapılacak asansör projesinin ihalesi yapıldı. Türkiye Gazetesi, 24.09.2008 |
||
MAHKEMENİN TARİHİ DOKUYA UYGUN GÖRMEDİĞİ İSTİNAT DUVARI SÖKÜLMEK İSTENDİ, FAKAT VATANDAŞIN TEPKİSİ ÜZERİNE VAZGEÇİLDİ
Erzurum Bölge İdare Mahkemesi, Büyükşehir Belediyesi'nce Çifte Minareli Medrese'nin etrafına yaptırılan istinat duvarının tarihi dokuya zarar verdiğini belirterek yıkılmasına karar verdi.
Önceki gün mahkeme kararını uygulamak için çalışmalara başlayan yıkım ekiplerine çevredeki esnaf tepki gösterdi. Tepkiler üzerine duvarın üç sırasını yıkan ekipler çıkan taşları da alarak bölgeden ayrıldı.
Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan 30 metre uzunluğunda, 2,5 metre yüksekliğindeki istinat duvarının sökümüne sabah saatlerinde başlandı. Ancak çevredeki esnaflar ve vatandaşlar duvarın yıkılmasına tepki gösterdi. Tepkiler üzerine Büyükşehir Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü çalışanları yıkım çalışmalarına son verdi. Belediye ekipleri söktükleri taşları kamyona yükleyerek götürdü. Çarşı esnafı 10 gün önce de belediyenin, Çifte Minareli Medrese'ye bakan tarafına yaptırılan yürüme parkurunu sessizce söktüğünü ifade etti.
Yıkımla ilgili görüşüne başvurduğumuz Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Küçükler, söz konusu duvar hakkında mahkeme tarafından alınan yıkım kararı bulunduğunu söyledi. Küçükler, belediye ekiplerinin ilgili mahkeme kararının gereğini yerine getirdiğini ifade etti. Küçükler, duvar yıkımının şimdilik durdurulduğunu, ancak yürüyüş parkurunun söküldüğünü dile getirdi.
Selami Kurtoğlu isimli Tebrizkapı çarşı esnafı, belediye ekiplerine tepki göstermeleri sonucunda söz konusu duvarın tamamen sökümüne engel olduklarını dile getirdi. Kimsenin çarşıyı ve çarşı duvarını yıkmasına izin vermeyeceklerini iddia eden Kurtoğlu, "Yapılan duvarın tarihi dokuya uygun olmadığını söyleyenler, yapım süresince neden gelip müdahil olmadılar. İş bitmiş şimdi gelmişler 'yıkım kararı var, yıkacağız' diyorlar. 5-6 kişilik belediye ekibi sabah saatlerinde yıkıma başladı. Belediyenin yaptığı duvar taşlarını tek tek söken ekibe tepki göstermemiz üzerine bize mahkeme kararını yerine getirdiklerini ifade ettiler. Tepkimizin devam etmesi üzerine belediye çalışanları söktükleri taşları da alarak buradan ayrıldılar." diye konuştu. Zaman, Haber: Orhan Yıldırım, 23.09.2008 |
|||
GÖKÇEK'İN HİTİTLERLE BİTMEYEN KAVGASI
Melih Gökçek’in, 1994 yerel seçimlerinde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olarak seçilmesinin ardından, tartışılmaya başlanan Ankara’nın amblemi, yine yargı konusu oldu. Gökçek’in, iş başına gelir gelmez kentin Hitit Güneşi olan simgesini “Atakule ve cami figürlü bir amblemle değiştirmesi uzun süren yargı sürecinin ardından geçtiğimiz aylarda karara bağlanmıştı. Son olarak Danıştay 8’nci Dairesi Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’nin, Ankara’nın ambleminin değiştirilmesine yönelik kararını iptal eden Ankara 3’üncü İdare Mahkemesi kararının yürütmesinin durdurulması istemini reddetmiş, böylece konuya son nokta konulmuştu.
Ancak bu karara rağmen, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin Atakule ve cami figürlü amblemini birçok yerde kullanması tepkilere neden oldu. CHP eski Trabzon Milletvekili ve Birleşmiş Milletler Türk Derneği Genel Başkanı Avukat Rahmi Kumaş, konuyla ilgili olarak Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek hakkında suç duyurusunda bulundu. Kumaş, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği suç duyurusu dilekçesinde, Gökçek hakkında, “görevi kötüye kullanmak, kamu mallarına zarar vermek ve yalan bildirimde bulunmak suçlarında dava açılmasını istedi. Kumaş, Suç duyurusu dilekçesinde, Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’nin amblem değişikliği kararının Ankara 3’nci İdare Mahkemesi tarafından iptal edildiğini ve Danıştay’a yapılan temyiz davasının da reddedildiğine dikkat çekti.
2004 yılında çıkarılan yeni Belediyeler Yasası ile belediyelere beldeleri için simge belirleme yetkisi verildiğine hatırlatan Kumaş, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin 14 Ocak 2005 tarihinde aldığı kararla iptal edilen Atakule ve camili figürlü amblemi, yeniden benimsendiğini kaydetti. Kumaş, bunun üzerine iptal davası açtığını ve Ankara 3’ncü İdare Mahkemesi’nin kararı esastan iptal ettiğini bildirdi. Kumaş, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin kararın bozulması için Danıştay’a başvurduğunu, Danıştay’ın ise bu isteği 2 Temmuz 2008’de aldığı kararla reddettiğini kaydetti.
Bütün yargı kararlarına karşın Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Gökçek’in kararı uygulamadığı gibi, yargıya direnerek, söz konusu simge için Belediye Meclisi’nde “belediye flaması olarak benimseme kararı aldırdığını anlatan Kumaş, dilekçesinde şunları belirtti:
“Bu durum karşısında, yasadışı simgeyi belirleyen ve uygulatan belediye başkanı İ. Melih Gökçek’e Ankara 44. Noterliğinden ekteki 12 Ağustos 2008 gün ve 19801 sayılı ihtarnameyi gönderdim. İhtarname kendisine 20 Ağustos 2008 günü bildirilmiştir. İhtarnamede sözü edilen 30 günlük süre 19 Eylül 2008 günü dolmuştur. Mahkeme kararının gereğini yerine getirmemek suçtur. Sanık İ. Melih Gökçek ‘Ankara Belediyesi Haber Bülteninden ve yazışmalarından simgeyi kaldırdım’ demekle suç işlediğini bir kez daha kabul etmektedir. Çünkü mahkeme kararı bir bütündür. Bunu bölerek kimi durumlarda geçerli, kimi durumlarda geçersiz gösterme yetkisi yoktur.
Söz konusu simgenin belediyenin resmi yazışmaları dışında her yerde kullanıldığına dikkat çeken Kumaş, dilekçesinde, Gökçek hakkında, “görevini kötüye kullanma, yalan bildirimde bulunma ve yasadışı simgeyi kamu yerlerine kazıyarak kamu mallarına zarar verme” suçlarından dava açılmasını istedi. Radikal, 23.09.2008 |
|||
TARİHİ ESER KAÇAKÇILARINA BÜYÜK DARBE
Çankırı’da bir ihbarı değerlendiren İl Emniyet Müdürlüğü KOM Şube ve Asayiş Şube Müdürlüğü ekipleri, yaptıkları operasyonda Selahattin B.(50), İsmail Ş. (40), Ergül B.(45) ve Şerafettin K. (47) tarihi eser kaçakçılığı yaptıkları gerekçesiyle gözaltına aldılar.
Sanıkların evlerinde yapılan aramada, tarihi eser niteliği taşıyan 85 adet esere el konuldu. Ekipler, elde ettikleri eserleri Çankırı Müze Müdürlüğü'ne teslim ettiler. Olay ile ilgili tahkikat devam ediyor. Çankırı'nın Sesi, 23.09.2008 |
|||
DOĞUDA BİN 620 ESER KORUMA ALTINDA
Kültür ve Tabiat varlıklarını Koruma Kurulu Müdürlüğü'nden Doğu Anadolu Bölgesi'nde bin 620 taşınmazın tescil edilerek koruma altına alındığını bildirildi. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Müdürü Ulvi Özel, Erzurum merkezde 256 ve ilçelerde 203 olmak üzere toplam 459 eserin tescil edilerek koruma altına alındığını bildirdi.
Özel, Ağrı'da 57, Bayburt'ta 133, Erzincan'da 218, Iğdır'da 67, Ardahan'da 121, Bingöl'de 33, Kars'ta 476, Tunceli'de 56 ve Erzurum'da 459 olmak üzere toplam bin 620 taşınmaz eserin tescil edildiğini bildiren Koruma Kurulu Müdürü Özel, eserlerin korunması konusunda yaşadıkları en büyük problemin koruma altındaki eserin çevresindeki yapılaşma olduğunu söyledi.
Koruma Kurulu olarak başlattıkları bir çalışma ile anıt fişlerinin yeniden düzenlendiğini anlatan Ulvi Özel, "Bir süredir devam ettirdiğimiz anıt fişi güncelleme çalışmalarını önümüzdeki 3 ay içerisinde tamamlamayı planlıyoruz. Daha önce eski fotoğraflarla hazırlanan fişleri yeni bilgi ve renkli resimlerle güncelliyoruz" dedi.
Tescil altındaki eserleri korumada yaşadıkları en büyük sıkıntının çevredeki yapılaşma olduğunu kaydeden Ulvi Özel, "Eserlerin çevresindeki imar değişiklikleri ve yapılaşmalar eseri korumayı güçleştiriyor ve zorlaştırıyor. Yerel yönetimlere bu konuda önemli görevler düşüyor"� diye konuştu.
Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca tescil altına alınmış eserlerin restore ve onarımlarına destek sağlandığını anlatan Ulvi Özel, "Bu konuda Kars ve Erzincan'da taşınmaz sahibi vatandaşların ciddi ilgisi oldu. Erzurum'da sadece 2 taşınmaz sahibi Bakanlıktan destek talep etti. Bakanlık eserin restorasyonu, projenin hazırlanması ve yapılması konusunda gereken her türlü maddi desteği sağlıyor. Vatandaşlarımız bu destekle hem taşınmazlarını onarıp hem de tarihlerine sahip çıkabilirler" dedi. Erzurum Gazetesi, 23.09.2008 |
|||
GİZEMLİ YAPI İNCELEMEYE ALINDI Hürriyet, 23.09.2008 |
|||
TARİHİ ESER KAÇAKÇILARI OPERASYONLA YAKALANDI
Uşak
İl Jandarma Komutanlığı, başarılı bir operasyona
imza attı. Kaçakçılık ve İstihbarat Şubesi’ne bir
süre önce tarihi eser kaçakçılarının müşteri aradığı
yönünde ihbar geldi. Ekipler bunun üzerine hemen
çalışma başlattı. Bu kişilerin önce kimlikleri
tespit edildi, ardından da telefonla bağlantı
kuruldu. Satıcılarla, randevu yeri olarak belirlenen
Kütahya’nın Gediz İlçesi’ne bağlı Emirfakı Köyü’nde
buluşuldu.
Milliyet Ege, Haber: Yavuz Kuşdemir, 23.09.2008 |
|||
ABD ÇALINTI BİN TARİHİ ESERİ IRAK'A İADE EDİYOR
ABD, 2003 istilasından sonra kaçak yolla Irak'tan
çıkarılan binden fazla antik eseri iade ediyor. Hürriyet, 23.09.2008 |
|||
TARİHİ HAMAM VE CAMİ KURTARILIYOR
Ordu Kültür ve Turizm Müdürü Erkan Gülderen, şehir merkezine 5 kilometre mesafede Eskipazar mevkisinde bulunan 11. yüzyıl Selçuklu mimarisini taşıyan cami ile 16. yüzyıl tarihi hamamlarını restore ettirmeye talip olduklarını açıkladı.
Ordu Kent Haber, 23.09.2008 |
![]() |
||
ORYANTALİST RESSAMLAR PERA'YA GELİYOR
Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi; dünyanın köklü sanat kurumlarından biri olan Tate Britain ve British Council işbirliğiyle Britanya oryantalist resminin dünyadaki en önemli örneklerinin yer aldığı 'Doğu'nun Cazibesi' sergisine ev sahipliği yapacak.
26 Eylül 2008-11 Ocak 2009 tarihleri arasında açılacak serginin toplam değeri 150 milyon dolardan fazla. Amerika ve İngiltere'den sonra İstanbul'a konuk olan resimler özel güvenlik şartlarıyla sergileniyor. Sergide yer alacak 102 esere Suna ve İnan Kıraç Vakfı Koleksiyonu'ndan; Osman Hamdi Bey'in İki Müzisyen Kız ve Henry Bone'un Thomas Hope'un Türk Giysileri İçinde Portresi resimleri ile Topkapı Sarayı Müzesi Koleksiyonu'ndan; David Wilkie'nin Sultan Abdülmecid'in Portresi resimleri de eşlik edecek. Zaman, 23.09.2008 |
|||
|
TARİHİ ESER OPERASYONU
Tekirdağ İl
Jandarma Komutanlığı'nın Barbaros beldesinde
düzenlediği operasyonda tarihi eser kaçakçılığı
yaptıkları iddiasıyla 2 kişi gözaltına alınırken, 2
adet bronz heykelcik ile 49 adet bronz sikke ele
geçirildi. Tekirdağ Kent Haber, 23.09.2008 |
||
ESRARENGİZ TÜNELLER! Malatya Haber, 23.09.2008
Malatya
merkezdeki inşaat kazısında oyukların ortaya
çıkmasıyla ilgili rapor basına açıklandı. Buranın
bir kültür varlığı olmadığı, cumhuriyetin ilk
yıllarında yapılan bir evin oyuklarının ürün saklama
mahzeni olduğu ortaya çıktı. Malatya Kent Haber, 26.09.2008 |
|||
DEFNE YAPRAĞI
KARŞILIĞINDA SİDE ANTİK KENTİNİ TEMİZLEYECEKLER
45 gün sürecek çalışmada; Hellenistik, Roma, Bizans dönemine ait eserlerin yanında yetişen defne, zeytin, çalı, ıhlamur, mersin ve değişik türde yetişen bitki türleri budanarak turistlerin tarihi eserleri daha rahat görmeleri sağlanacağı ifade edildi.
Side Müzesi Müdürü Güner Kozdere, temizlik yapacak şahısların defneyaprağı toplama şartıyla A'dan Z'ye temizlik yapacağını söyledi. Bu şekilde bir çalışmayla bakanlığın 50 bin YTL gibi masrafın önüne geçmiş olduklarını belirten Kozdere, temizlik çalışmaları bitince turistlerin Side Antik Tiyatro'dan kuş bakışı bakılınca tarihi eserleri daha net göreceğini kaydetti.
Kozdere, "Antik kent içindeki genel temizlik çalışmaları kontrolümüz dahilinde yapılıyor. Temizlik yapımıyla ilgili kurumları bilgilendik." dedi.
Tarihi şehir içinde 10 gündür 6 kişiyle genel temizlik çalışma yaptıklarını belirten Mehmet Arıtürk, 2 gündür etkili olan yağışların işlerini zorlaştırdığını ifade etti. Temizlik çalışmasına defne, zeytin, mersin dalı budamasıyla başladıklarını belirten Arıtük, tarihi ören yerinde 500 kilograma yakın defne toplamayı hedeflediklerini söyledi. Budama yaptıkları defneyapraklarını dallarından ayırdıktan sonra kuruması için çuvallama yaptıklarını belirten Arıtürk, kuruyan defneyapraklarını işlenmesi için İzmir'e gönderdiklerini söyledi.
Arıtürk, "Defne İzmir'de işlendikten sonra ilaç yapımında kullanılmak üzere İsviçre ve Danimarka'ya ihraç ediliyor. Tıbbi literatürde defne antioksidan(ağrı kesici) olarak biliniyor. " diye konuştu.
Öte yandan Manavgat Orman İşletme Müdürlüğü, köylerde yapacağı kahve sohbetleriyle alternatif ürün yetiştiriciliğinde öncü olunacağını duyurdu. İlçe Orman İşletme Müdürü Burhan Çavaş, köylerde defne, adaçayı, kekik ve harnup (keçiboynuzu) yetiştiriciliği yaygınlaştırılacaklarını söyledi. Çavaş, Bakanlığın Türkiye'de defne yetiştiricilinde Manavgat'ın Sırt ve Yayla alan köylerini pilot bölge seçtiğini ifade etti.
Köylerde defne ile ilgili Ar-Ge çalışmalarının devam ettiğini de hatırlatan Çavaş, 3 yıl içinde olgunlaşarak bitkinin kozmetik ve ilaç sanayide kullanılmak üzere kesimi yapıldığını söyledi. Çavaş, 2006 yılında Yaylaalan köylülerinin defneden kazandığı toplam para miktarının 1 milyon YTL olduğunu sözlerine ekledi. haberler.com, 23.09.2008 |
|||
İTALYA, PARTHENON FRİZ PARÇASINI YUNANİSTAN'A İADE ETTİ
İtalya, “Palermo Parçası” olarak da bilinen ve yaklaşık 200 yıldır İtalya’da bulunan Parthenon friz parçasını Yunanistan’a iade etti. Palermo Antonio Salinas Arkeoloji Müzesi’nden iade edilen parça Parthenon’un, tanrıları betimleyen doğu yüzünden ve Artemis’in sağ ayağı ile elbisesinden bir parçayı gösteriyor.
Yunanistan Kültür Bakanı Michalis Liapis “200 yıldır ilk defa Parthenon frizlerinden bir parça ait olduğu topraklara dönüyor” dedi. Friz parçası Yunanistan’a resmi bir ziyarette bulunan İtalya Cumhurbaşkanı Giorgio Napolitano tarafından getirildi ve törenle yerine restore edildi.
Parça, 18. yüzyılda İngiliz Büyükelçi Lord Elgin tarafından sökülmüş, 1816 da ise Sicilya’da bulunan İngiliz elçisine hediye edilmişti. Vatikan’da bulunan iki farklı friz parçası ise 8 Ekim’de Yunanistan’a iade edilecek. AFP, 22.09.2008 |
![]() |
||
|
SAYILI SUALTI KAZILARINDAN BİRİ: LİMANTEPE
İzmir'in Urla İlçesi'nde sürdürülen Limantepe kazılarının, dünyanın sayılı su altı kazıları arasında yer aldığı belirtildi. Cnn Türk, 22.09.2008 |
||
TİMURTAŞ PAŞA'NIN KABRİ GÜN YÜZÜNE ÇIKIYOR
Osmangazi Belediye Başkanı Recep Altepe'nin 4 yıldır cami etrafındaki 7 evin yıkımına ilişkin mücadelesi neticelendi. Binaların yıkımına başlanırken, Timurtaş Paşa Camisi'nin etrafında çalışmalar start aldı.Belediye, cami etrafındaki bina sahiplerini başka parsellerde arsalarına karşılık hissedar yaparken, evlerin enkaz bedellerini de hak sahiplerinin hesaplarına yatırdı.
Evlerin yıkımına başlanması ile altı şadırvan olan minarenin etrafı da ortaya çıktı. Bu arada caminin kıble cihetindeki bir binanın da yıkılması ile avlu içinde sıkışıp kalan Timurtaş Paşa'nın kabri de gün yüzüne çıkartılacak. Cami etrafında vatandaşların istifadesine sunulacak bir çay bahçesi oluşturulacak. Tarihi komutanın kabri daha rahat ziyaret edilebilecek. Tarihi Demirtaş Hamamı'nın olduğu bölgeden Elmasbahçelere girişe kadarda zemin granit parke taşları ile döşenerek cami önü güzel bir görünüme kavuşturulacak. Mahalle sakinleri Başkan Altepe'ye tarihi bir hizmet gerçekleştirdiğini belirterek dua ediyorlar. 1966 yılında Bursa Eski Eserleri Sevenler Kurumu tarafından restorasyonu gerçekleştirilen Timurtaş Paşa camisi de biblo gibi ortaya çıkacak.
Timurtaş Paşa, babası Kara Ali Bey'in 1325 ve 1334'te yaptığı Gemlik Kuşatması'na katıldı. Süleyman Paşa ile birlikte Rumeli'ye geçip orada Osmanlı egemenliğinin kurulmasında rol oynadı. Kızılağaç Yenicesi ile Yanbolu'nun ele geçirilmesinde payı oldu (1365). Şahin Paşa'nın 1375'te ölümü üzerine Rumeli Beylerbeyliği'ne getirildi. Manisa yöresindeki göçebe aşiretleri Rumeli'ye geçirerek Vardar Yenicesi'ne yerleştirdi. Manastır Pirlepe ve İştip kalelerini alarak (1380) bugünkü Arnavutluk üzerine yürüdü. Karamanoğlu Ali bey'e karşı Konya'da kazanılan başarıdan dolayı vezirliğe yükseltildi (1387). I.Kosova Savaşı'nda (1389) Osmanlı ordusunun sağ kanadında yer aldı.Yıldırım Bayezid'in emri ile Kratova'yı alan orduyu yönetti (1390). Batı Anadolu'daki bazı beyliklerin Osmanlılara bağlanması için düzenlenen seferlere katıldı. Eflak Seferi'nde yer aldı (1391). Ölümünden sonra Bursa'da kendi ismini taşıyan mahalledeki yaptırdığı camiye gömüldü. Osmanlı ordusunda yapmış olduğu düzenlemelerle orduyu daha etkinleştirdi; sipahi ve silahtar bölüklerini kurdu. Bunun yanı sıra ordudaki komutan ve devlet adamlarının atlarına, ahırlarına bakmakla görevli Voynuk Sistemini de kurdu. Yeni Şafak, 22.09.2008 |
|||
NEOLİTİK DÖNEMDE OPTİK SANAT Discovery News, Haber: Rossella Lorenzi, 22.09.2008 |
|||
TARİHİ LİSE TEHLİKE ALTINDA
CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, tarihi eser niteliğindeki Konya Lisesi ve çevresindeki 9 bin metrekare alanın İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nce AKP’li büyükşehir belediyesine devredilerek, ticaret merkezine dönüştürüleceği iddialarını TBMM gündemine taşıdı.
Tarihi lisenin yanında bulunan, Çocuk Esirgeme Yurdu’nun İl Sosyal Hizmet Müdürlüğü’nce AKP’li Meram Belediyesi’ne devredilmesinin ardından kentsel dönüşüm projesi kapsamında yıkıldığını anımsatan Kart, 1889’da yapılan Konya Lisesi’nin de İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından AKP’li belediyelere devredilerek iş merkezine çevrileceği iddialarını Meclis gündemine taşıdı. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in yanıtlaması istemiyle bir soru önergesi veren Kart, Konya Lisesi’nin Atatürk Anıtı’yla bütünleşen yapısıyla, kentin Cumhuriyet tarihinin sembol binalarından biri olduğunu dile getirerek “Hükümet ve yerel yönetimler, Atatürk Stadyumu, Konya Lisesi ve Sosyal Hizmetler ile Zafer Meydanı’ndaki Kız Ortaokulu’nun bulunduğu bu alanları ‘oldu-bitti’ yaklaşımıyla, yandaş ve siyasi ilişkiler içinde ‘ticari ranta’ dönüştürmeyi amaçladığı anlaşılmaktadır” ifadelerini kullandı.
Kart, “Konya-Meram Lisesi’nin bulunduğu bu alana yönelik proje ve uygulamalar konusunda, halkı ve kamuoyunu neden bilgilendirmiyorsunuz? Konuyla ilgili son durum ve gelişmeler nedir? Birkaç yıldan bu yana atıl durumda bulunan Kız Ortaokulu’nun akıbeti nedir? Bu tarihi bina neden eğitime kapatılmıştır?” diye sordu. Cumhuriyet, 22.09.2008 |
![]() |
||
KRALİÇE PUDUHEPA'NIN AYAK İZLERİ ARANIYOR
Adana'nın Ceyhan İlçesi'ne bağlı Tatarlı
Köyü'ndeki höyükte 2005 yılında envanter
çalışmalarına başlayan, geçen yıl da höyüğe ilk
kazmayı vuran ekip, bu yıl belirledikleri 3 kazı
bölgesinde çalışmalarını sürdürüyor. Cnn Türk, 22.09.2008 |
|||
İLKOKULLARDA 'ARKEOLOJİ' DERSİ ÖNERİSİ
Mersin
Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof.Dr.
Serra Durugönül, tarih bilinci ve sevgisinin genç
kuşaklara erken yaşlarda aktarılması için okullarda
ders verilmesi gerektiğini bildirdi. Zaman, 22.09.2008 |
|||
SEMPOZYUM TAHRİBİ
Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası (BTS) İstanbul 1 No.lu Şubesi, Haydarpaşa Garı’nda 15-17 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilecek 2. Ulusal Demiryolu Sempozyumu ve Sergisi için yapılacak basit bakım, onarım ve tadilata izin veren İstanbul 5 No.lu Koruma Kurulu’nun kararına itiraz etti. BTS yöneticileri, TCDD’nin sempozyum için yapacağı düzenlemelerin I. derecede kültür varlığı olan Haydarpaşa Garı’nda geri dönüşü olmayan bir tahribata yol açacağına dikkat çektiler. BTS İstanbul 1 No’lu Şube Başkanı Hasan Bektaş ve Şube Sekreteri Ersin Albuz, 2010 Kültür Başkenti olan İstanbul’da UNESCO’nun Kültür ve Endüstri Mirası listelerinde yer alan Haydarpaşa Garı’nın 4 gün boyunca kapatılmasına ve tadilat yapılmasına izin veren İstanbul 5 No.lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’na, kararın iptal edilmesi istemi ile 19 Eylül’de yazılı başvuru yaptı.
Başvuruda, sempozyum nedeniyle gar binasının ana giriş holünde ve peronlarda yapılacak geçici bölüm ve platformların sempozyumdan 2 gün önce başlaması ve 2 gün sonra kaldırılmasına koruma kurulunun izin verdiği anımsatıldı.
TCDD’nin Haydarpaşa Garı’nda sempozyum ve sergi için sınırları çok açık olmayan bu izinle düzenleme yapmasının mümkün olmadığı vurgulanarak, “İnternet hattı çekme çalışması yapılmış, kablolar geniş bir beyaz renkli plastik kanalla tahta kapıya monte edilmiştir. Bu kablo döşeme esnasında ise vitraylardan biri kırılmıştır. Haydarpaşa Gar Postanesi’nin önündeki tarihi posta kutusu yine sempozyum düzenlemesi kapsamında yerinden sökülmüştür” denildi.
Başvuruda, yürütülecek bakım, onarım ve tadilat çalışmalarını denetleme görevinin TCDD 1. Bölge Yol Müdür Yardımcısı (Mimar) Suavi Güray’a verilmesi eleştirilerek denetimde görevlendirilecek kişilerin “restoratör mimar” olması gerektiğine dikkat çekildi. Cumhuriyet, 22.09.2008 |
|||
"SULU TARIM ANTİK ŞEHİRLERİN YOK OLMASINA NEDEN
OLUYOR"
Mersin Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof.Dr. Serra Durugönül, Mersin ve ilçelerinde sulu tarımın artması sonucu antik şehirlerin yok olduğunu söyledi. Tarihi eserlerde son 10 yılda tahribatın hızlı bir şekilde arttığını belirten Durugönül, özellikle Erdemli-Silifke arasındaki köylerde sulu tarıma geçilmesinin tarihi eserleri tahrip ettiğini kaydetti.
Eski eserler tahrip edilmeden de tarım yapılabileceğini ifade eden Durugönül, "Ama vatandaşımız aceleci hareket ediyor, sormadan yapıyor. Özellikle son beş yılda bu sulu tarım pek çok antik kentin yok olmasına neden oldu. Çoğu koruma altında değildi. Şimdi biz sit alanı, yani koruma dediğimiz sit alanı ilan edilmesi için çaba harcıyoruz. Yani koruma altına alınsın, bir cezai müeyyidesi olsun diye. Ama bu anlamda da belediyelerden ve yerel yönetimlerden destek bulamıyoruz. Çünkü yapılaşma isteği var belediyelerde. Belediyeler 10 katlı binaları Erdemli-Silifke arasındaki bölgelere dikmek istiyorlar. Bir nevi buraların da gittikçe Mersin şehir merkezine dönüşmesi kaçınılmaz oluyor. Yapılaşma ise rant kaygısı olduğu müddetçe engellenebilecek bir şey değil." dedi.
Sit alanı olması gereken bölge için Adana Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'na müracaat ettiklerini anlatan Durugönül, "Ben arkeolog olarak sit alanı olması gerektiğini düşündüğüm bir yeri belgeleyerek Adana Kurulu'na başvurabiliyorum. Kurul yerinde inceleme yapıyor, eğer haklı görürse, uygun bulursa sit alanı olarak ilan ediyor. Ama ondan sonra problemler başlıyor; buna itirazlar başlıyor, olay mahkemeye intikal ediyor. Böyle gerçekten bir savaş veriliyor. Yani tarihi eseri korumak için bir savaş veriliyor. Buna gönüllü olmak gerekir oysaki." diye konuştu. Eski eserleri korumak için kültüre daha fazla kaynak ayrılması gerektiğini belirten Durugönül, arazisi sit alanı ilan edilen vatandaşlar için işe yarar başka bir yer gösterilmesi gerektiğini vurguladı.
Bu şekilde yapılmadığı için vatandaşın mağdur olduğuna dikkat çeken Durugönül, "Vatandaş, ister istemez sit alanı ilan eden kişilere düşman oluyor. Burada bizler de bir ikilemde kalıyoruz; görevimizi mi yapmalıyız, insani duygularla o insanı evinden mi çıkarmamalıyız?. Bu durumda iki alternatif çıkıyor karşınıza; yani göz yummak ya da savaşmak. Eski eserleri korumak çok zor açıkçası. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca kamulaştırma için para ayrılması ve kamulaştırmaya önem verilmesi gerekiyor. Yoksa arkeoloğun eli kolu bağlı oluyor." şeklinde konuştu. Zaman, 22.09.2008 |
|||
TARİHİ KENTLERİN EN TALİHSİZİ
Öğrenci olarak geldiği Güllük'ün Kıyıkışlacık Köyü'ndeki İasos antik kentinde 48 yıldır kazılara katılan İtalyan Dr. Fede Berti ile yaptığımız sohbetten sonra, kazı heyetinin içinde tek Türk olan bakanlık temsilcisi Deniz Ongun'a da birkaç soru sormak istiyoruz;
- Kazı heyetinden öğrendiğimize göre; çeşitli
dönemlere ait eserler de bulunuyormuş burada. Yeni Asır, Yazı: Durmuş Odabaşı, 22.09.2008 |
|||
YILDIRIM TARİHİ KALENİN SURLARINA ZARAR VERDİ
Giresun'un Şebinkarahisar İlçesi'nde düşen yıldırım, tarihi kalenin surlarına zarar verdi. Önceki akşam saatlerinde başlayan yağmur, dün sabah saatlerine kadar aralıklarla devam etti.
İlçenin sembolü haline gelen tarihi Şebinkarahisar Kalesi'ne ve ilçe meydanında bulunan bayrak direğine yıldırım düştü. Yıldırım düşmesi sonucu tarihi kalenin burçları yıkıldı. Yıldırım ayrıca kalenin aydınlatılmasında kullanılan elektrik direklerine de zarar verdi. Sabah saatlerinde burçları yerinde göremeyen vatandaşlar, büyük bir şaşkınlık yaşadı. Yıldırım düşmesi nedeniyle hatlarda meydana gelen arızalar nedeniyle ilçeye bir saat elektrik verilemedi. Zaman, Haber: Uğur Nacak, 22.09.2008 |
|||
DALİ SERGİSİNDEKİ KULENİN BİR ANLAMI VAR
Bayağı özelleri işte...
Milliyet, 27.09.2008 |
|||
![]() |
AŞIKLI HÖYÜK'TE ÇOCUKLAR TARİHİN SIRLARINI ÖĞRENİYOR
Dünyadaki ilk beyin ameliyatının, ilk otopsinin gerçekleştiği 10 bin yıllık Aşıklı Höyük’te çocuklara arkeoloji eğitimi veriliyor. Aksaray’ın Gülağaç İlçesi, Kızılkaya Köyü yakınlarındaki höyükte Prof.Dr. Mihriban Özbaşaran başkanlığında çalışan arkeologlar, bölgedeki çocuklara tarihi sevdirmek, koruma ve sahiplenme duygusu kazandırmak üzere yeni bir proje başlattı. Hürriyet Seyahat, 22.09.2008 |
||
SRI LANKA ORMANLARINDA
Mathugama’dan sadece yedi km uzakta, ama erişilmesi nerede ise imkansız, Deegalla adı verilen tropik ormanda antik bir tapınak bulundu. Mağarada bulunan tapınakta Buda’nın uyur durumda antik bir heykeli de mevcut.
Bölgede şimdiye dek arkeolojik hiçbir araştırma yapılmamış ve yerel halk tapınağın Kral Weediye Bandara döneminden, yani 15. yüzyıldan kalma olduğuna inanıyor. ColomboPage News, 21.09.2008 |
|
||
![]() |
13. KABİLE'NİN KAYIP ŞEHRİ İTİL BULUNDU
Rus arkeologlar, bin yıl önce Museviliği kabul eden ve döneminin en zengin devletlerinden birini kurduktan sonra tarih sahnesinden aniden çekilen Hazar Türkleri’nin kayıp başkenti "İtil"i bulduklarını açıkladılar. Hürriyet, 22.09.2008 |
||
İSTANBUL ÜZERİNE SANATLI OLASILIKLAR
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti (AKB) Görsel Sanatlar Yönetmenliği tarafından düzenlenen 'İstanbul Üzerine Olasılıklar, Sezgiler, Kurgular' başlıklı sergi, Beyoğlu Atlas Pasajı'nın 3. katında sanatseverleri bekliyor.
AKB'nin yönetim merkezinde açılan ve küratörlüğünü Deniz Erbaş'ın yaptığı sergi çizim, resim, fotoğraf ve duvar baskısı gibi değişik tekniklerle çalışan sanatçıların İstanbul konulu eserlerinden oluşuyor. Sergide Ahmet Elhan, Ali Taptık, Banu Birecikligil, Ceren Oykut, Emre Tandırlı, Hakan Gürsoytrak, Nalan Yırtmaç, Neriman Polat, Nuri Kuzucan ve Sıtkı Kösemen gibi sanatçıların eserleri yer alıyor. Deniz Erbaş, İstanbul'un Doğu'yla Batı'nın karşılaştığı melez bir şehir olduğunun altını çizerek şunları söylüyor: "İstanbul yerli ve yabancı sanatçı ve küratörler tarafından iki yüzyılı aşkın bir süredir konu edilmektedir. Günümüzde ise sanatçıların temel meselesi; İstanbul'un doğu-batı arasında bir köprü, kültürlerin, dillerin ve dinlerin buluştuğu mozaik bir şehir olması vurgusunun ötesinde, İstanbul'un dokusunu, ritmini, enerjisini üreten geniş kitlelerle, şehri her gün yeni bir çehreye büründüren hızlı dönüşümlerle iletişime giren, kapsayıcı, eleştirel, içsel ve samimi bir görsel dil üretmektir." Sergi, 31 Aralık'a kadar gezilebilir. Zaman, 22.09.2008 |
|||
IRAK'TA BİR MANASTIR BULUNDU
Musul yakınlarında yer alan Dair Mar Elia Manastırı yakın zamana kadar Devrim Muhafızları tarafından kullanılmakta idi. Bugünlerde bölgede topografik çalışmalar sürdüren Amerikan 94. Mühendis Birliği tarafından çizimleri yapılıyor. 1400 yıllık bu manastırın önemine dikkat çeken Musul İstihkam Birliği Kültürel Miras Danışmanı Suzanne Bott “Mirasın insanlar tarafından ulaşılabilir olmasını istiyoruz. Savaş sonrası yapılan çalışmalar, bu tarz bir düzenlemeyi de içeriyor” demekte.
Savaştan bu yana ilk defa geçen Mayıs ayında arkeologların incelemesine açılan Ninewa Bölgesi’ndeki Hatra veya Nimrud gibi antik yerleşimlerin acilen restorasyon ve kazıya ihtiyacı olduğu da meydana çıktı.
Öte yandan, Dair Mar Elia Manastırı savaş sırasında çok da şanslı değildi. Önce burada bulunan bir Irak tankının Amerikan uçakları tarafından roketlenmesi sonucu duvarına tankın tareti çarptı. Ardından 101. Tümen garnizonu olarak kullanıldı. General David Petraeus, manastırın öneminin anlaşılması üzerine, duvara Amerikan askerleri tarafından çizilmiş kartal resmini sildirtti ve burayı boşalttı.
Manastırın içindeki şapelde, istiridye şeklindeki bir nişte hala Aramice yazılar okunabilir durumda. Sunağın bir kısmında ise kobalt mavisi freskler göze çarpıyor. Askerler tarafından çizilen topografik harita Iraklı arkeolog ve uzmanların manastırı daha iyi inceleyebilmesini ve korumasını sağlayacak. Smithsonian.com, Haber: James Foley, 16.09.2008 |
![]() ![]() |
||
CEVAT PAŞA TÜRBESİ BİR SAHİP BEKLİYOR
Fatih'te bakımsızlıktan harabeye dönen Cevat Paşa Türbesi, başta Vakıflar Genel Müdürlüğü olmak üzere yetkililerin ilgisini bekliyor. Hayvanların meskeni haline gelen Cevat Paşa Türbesi'nde birçok önemli şahsın mezarı buluyor. Bunların başında ise İstanbul'a Nakşibendi tarikatının İstanbul'da ilk 3 tekkesini tesis eden Emir Buhari'nin kabri geliyor.
Türbe içinde bulunan birçok kabrin taşı, zamanla üzerlerinde çıkan ağaçlardan dolayı kırılmış durumda. Etrafını saran sarmaşıklardan ve otlardan dolayı yanından geçenler çoğu zaman türbenin farkına bile varamıyor. Vatandaşlar tarafından türbe içerisine konulan gereksiz eşya ve gerilen çamaşır ipleri görenleri hayrete düşürüyor. Türbe içerisine yapılan bahçe ise 'bu kadarına da pes' dedirtecek boyutta. Cevat Paşa Türbesi karşısında yer alan arsanın duvarında 'Bu arsa Emir Buhari Camii'nin meşruta arsasıdır' yazıyor. Ancak bu yazının hemen altına 'OTO PARK' yazılmış olması ise görenleri hayrete düşürüyor. "Fatih Belediyesi Ek Binası'nın hemen yanında" olan arsanın şu an nasıl kullanıldığı da merak konusu.
Emir Ahmed Buhari 15. ve 16. yüzyıllarda yaşamış olan evliyanın büyüklerinden. İsmi, Ahmed bin Muhammed el-Hüseyni el-Buhari'dir. İstanbul'da Emir Buhari diye bilinir. Peygamber Efendimiz'in torunlarından olup, seyyiddir. Buhara'da doğdu. Doğum tarihi bilinmemektedir. 1516 (H. 922) senesinde İstanbul'da vefat etmiştir. Zaman, Haber: Muzaffer Salcıoğlu, 21.09.2008 |
|||
İMÇ'YE 'PRESTİJ'Lİ DÖNÜŞÜM
Hem mimari hem de ticari özellikleriyle tüm İstanbul için çok büyük öneme sahip olan İMÇ’nin ‘prestijli’ dönüşümüne, en başta İMÇ esnafı ve yerel halk olmak üzere birçok meslek odasının, STK’lerin ve akademik çevrelerin de itirazı ve eleştirileri var…
Son
zamanlarda gündemi meşgul
1980 yılından itibaren ivme kazanan “küreselleşme” ve onun bir ayağı olan “küresel kent” olgularıyla birlikte değişen ekonomik yapı, toplumsal yapıda yaşanan büyük çaptaki değişimleri de beraberinde getirmiştir. Türkiye ekonomisini dünya ekonomisiyle eklemlemeye yönelik oluşturulan stratejilerin neden olduğu sosyo-ekonomik yapımızdaki bu değişimlerin başında gelen gelir dağılımındaki uçurumlar ve tüketim alışkanlıklarının farklılaşması; sadece ekonomik anlamda değil mekansal olarak da kentsel alanlarda ayrışmaları ve eşitsizlikleri doğurmuş, kentte gittikçe “zengin” ve “yoksul”un yaşam alanlarını keskin bir çizgiyle ayırmaya başlamıştır: bir yanda lüks siteler, gökdelenler, büyük alışveriş merkezleri boy gösterirken diğer yanda gecekondu ve çöküntü alanları dikkat çekmektedir.
Böyle bir
süreçte kent merkezleri ile gecekondu alanlarının
dönüşümünün gündeme gelmesiyle sahneye çıkan
“kentsel dönüşüm” olgusunu kısaca; kentlerde eskimiş,
köhneleşen, fonksiyonunu yitiren ve kenti mekansal,
sosyal ve ekonomik olarak tehdit
Küreselleşme ve beraberinde geliştirilen neoliberal politikalar, Batı’dan farklı olarak kentsel dönüşümün misyonunu ülkemizde hızla değiştirmiştir. 20.yy’da neo-liberalizmin kentleri sarmalaması ile devletle sermaye arasındaki güç yeniden kurgulanmış ve yerel yönetimlerin mekana dair söz söyleme hakları giderek artmıştır. Böylece devlet canlanmış ve gücünü yaşama alanlarında göstermiş olmaktadır. Bu alanların odak noktasında ise genellikle cazibe alanları olarak nitelendirilen tarihi kent merkezleri yer almaktadır. İhtiyacı olmayan alanların bile dönüştürülmeye başlanması ve en önemlisi de o alanlardan bazı çıkar gruplar eliyle rant elde edilmek istenmesi, dönüşümün masum çehresini değiştirmiştir.
Dönüşümün değişmiş çehresinin arkasında bir de dönüşümün arzu edilmeyen bir sonucu kabul edilen ve alt gelir seviyesine mensup kişilerin, kentin değerli sayılan alanlarından dışarı çıkartılarak yerlerine orta ve üst sınıfların yerleştirilmesi amacını kapsayan “soylulaştırma” çabaları yer almaktadır. Bu soylulaştırma süreci, yine daha çok 1980 sonrasında devlet eliyle uygulanmak istenen bir politika olarak karşımıza çıkmaktadır.
Her iki müdahale biçiminin de ortak noktası olarak sayılabilen küreselleşme dönemi, müdahalelerin planlama disiplini ile olan ilişkilerini de yıpratmaya başlamıştır. Öncelikle kamu yararı hedefini gerçekleştirmesi beklenen planlama disiplini, sermayeye hizmet etmek için yapılan bu tarz kentsel dönüşüm projeleri ile çelişmektedir. Plansız ve kontrolsüz biçimlenmiş kentlere, fiziksel ve sosyal bozulmalara bir çözüm olarak bakılan ve kentlinin ihtiyaçlarını gözeten/gözetmesi gereken kentsel dönüşüm projeleri, kapitalizmin kentsel mekanları bir meta haline getirmesi ile yerel yönetimler ve farklı çıkar grupları için bir gelir kaynağına dönüşmeye başlamıştır. Bu da olumlu anlamlar yüklenmesi gereken kentsel dönüşüme kuşku ile bakılmasına sebep olmuştur.
Son zamanlarda kuşku ile bakılan ve kentsel dönüşüm olgusunun değişen çehresinin somut olarak görüldüğü bir örnek ise Süleymaniye SİT Alanı Koruma Amaçlı Kentsel Tasarım Projesi ve onun bir ayağı olarak sunulan İstanbul Manifaturacılar ve Kumaşçılar Çarşısı (İMÇ) Blokları için verilen dönüşüm kararıdır. Son yapılan Tarihi Yarımada Koruma Planı içinde yer alan bu proje kapsamında, İMÇ Blokları’nın yıkılması ve yerine 50 adet çelik karkas üstü ahşap giydirme villa tipi konut yapılması istenmektedir. Böylece hem Süleymaniye fiziksel olarak yenileştirilecek hem de alan soylulaştırılacaktır.
Süleymaniye kentsel bölgesinin ve İMÇ Blokları’nın kent içerisindeki mekansal ve toplumsal önemine değinmek gerekirse...
»Süleymaniye: Adını 16. yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman tarafından Mimar Sinan’a yaptırılan Süleymaniye Camii’nden alan bölge; İstanbul’un yedi tepesinden üçüncüsünün üzerinde yer alan, zengin mimari varlığı ile tarihi bir semttir. Ancak Haliç’te bir sanayi bölgesi oluşturulmasını ve ardından bu sanayi bölgesinin tüm Haliç’e yayılmasını öngören planlar sebebi ile bölge sakinleri teker teker yörelerini terk etmeye başlamış ve alan hızlı bir göçe sahne olmuştur. Göçle beraber çeşitli enformel sektörlerin de yerleştiği ve UNESCO’nun belirlemiş olduğu Dünya Kültür Mirası listesinde yer alan Süleymaniye, geçmişten günümüze sosyal yapısının giderek değişmesi ile maalesef fiziksel tahribata uğramaktadır.
»İMÇ: 1950’lerde gelişmekte ve büyümekte olan İstanbul içerisinde, manifatura ve kumaşçılar piyasasının kalbi sayılan Sultanhamam’ın, ticari faaliyet için yetersiz kalması nedeniyle yeni bir çarşı inşa ettirmeye gereksinim duyulmasının ardından 1962 yılında Site Mimarlık Bürosu’ndan Y. Müh. Mim. Doğan Tekeli, Y. Müh. Mim. Sami Sisa ve Y. Müh. Mim. Metin Hepgüler tarafından tasarlanıp yapılmış olan ve günümüzde Türk modernist mimarisinin önemli bir başyapıtı olarak anılan İMÇ Blokları’nın en dikkat çekici özelliği; arsanın çevresinde yoğunlukla yer alan Osmanlı ve Bizans yapıtlarının algılanmasını engellemeyecek şekilde tasarlanıp inşa edilerek, eski şehirle yeni kentsel merkez arasında canlı ve akıcı bir köprü oluşturmuş, içerisinde de birçok sanat dalından -özellikle de seçme plastik- önemli eserlerin yer almış olmasıdır.
Hem mimari hem de ticari özelliği ile Tarihi Yarımada ve hatta tüm kent için çok büyük öneme sahip olan İMÇ’nin bu önemi, son yapılan koruma planı çerçevesinde Yarımada dışarısına desantralizasyonu ve boşalan alanın Süleymaniye ve Zeyrek kentsel dokuları ile bütünleştirilerek prestij konut alanı olarak düzenleneceği kararıyla yok sayılmaya çalışılmaktadır.
Küreselleşmenin kentte kendisini göstermesi ile birlikte yapılan planlardaki amaç, hedef ve stratejiler de 1980’den itibaren değişmeye başlamış, üst ölçek planların ve dolayısıyla koruma planlarının amaçları da giderek daha çok “yarışabilir” bir dünya kenti oluşturmaya doğru kaymıştır. Bu yarışabilirliğin kentlerde öne çıkması için geliştirilen politika, daha çok turizmin öne çıkartılması ve ihtiyaç duyulan alanlarda kentsel dönüşüm projeleri aracılığı ile iyileştirmenin sağlanarak yaşam standartlarının yükseltilmesidir. 2005 onay tarihli son Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı’nın amacına bağlı olarak ortaya konan hedeflerinde de Yarımada’ya turizm işlevinin yüklenmek istendiği görülmektedir.
Plan, kente bütünü ile hakim olamazken üst ölçek bir planın bulunmaması da Yarımada’nın kente entegrasyonunu zorlaştırmaktadır. Ayrıca plan, belirli alanlara odaklanan parçacıl bir yaklaşıma sahiptir ve böylece özgün kimliğin zarar görmesine neden olmaktadır. Planın belirli bir modele bağlı olarak sistematiğe oturtulmamış olması ise stratejiler arasında kopukluğa ve çözümsüzlüğe neden olmaktadır. Planlama ilkelerini destekleyecek sosyal ve ekonomik politikalar ortaya konmamış, uygulama araçları belirtilmemiştir. Desantralizasyon ve sonuçları ile ilgili bir diğer sorunsa, toplumsal katılımın tam olarak sağlanamamış olmasıdır.
Bu karara en başta İMÇ esnafı ve yerel halk olmak üzere birçok meslek odasının, STK’ların ve akademik çevrelerin de itirazı ve eleştirileri vardır. Aynı zamanda proje sahipleri ve süreçte rol oynayan aktörlerin olumlu görüşleri de. Ancak İMÇ yetkilileri, blokların yıkılmasını öngören planların iptali ve yürütmenin durdurulması için dava açmış, Danıştay da yürütmeyi durdurma kararı almıştır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bu karara 8 Mayıs 2006"da bir üst mahkemede itiraz etmesi ile de İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından kaldırılmıştır. Şimdi İMÇ’nin ve çalışan esnafın beklediği, Danıştay 6’ncı Dairesi’nin dosyayı ve bilirkişi raporunu yeniden inceleyerek İMÇ’nin geleceği için vereceği karardır.
Mülkiyetin tamamıyla Çarşı Kooperatifine ait olması yerel yönetim için bir dezavantajken, ikna edilmesi de güç bir durumdur. Çünkü tüm işyeri sahipleri, yapının ne kadar değerli ve önemli olduğunun bilincinde olduklarından yıkılmasına tamamen karşı çıkmaktadırlar. Çarşı’nın, Tarihi Yarımada için artık ticari bir fonksiyonu eskisi kadar yerine getirmediğinin düşünülmesi, esnaf tarafından yadırganmakta ve gerçeği yansıtmadığı, bunun tamamen desantralizasyon için bir bahane olduğu düşünülmektedir. Onların Çarşı’nın geleceği için dilekleri, Süleymaniye Kentsel Tasarım Projesi’nin uygulanıp bitmesi halinde, bölgenin modern bir Çarşı’ya yine gereksinimi olacağından, blokların yenilenip modernleştirilerek faaliyetine o kesim için devam etmesidir. Çünkü başka bir yere taşınmaları halinde zorluklar yaşayacaklarını ve o yerde buradaki gibi ticari anlamda tutunamayacaklarını düşünmektedirler.
Aslında, kendi alanları dışında yapılacak her türlü müdahaleyi desteklemeleri, dönüşümün bir sonraki aşamada taşıyacağı boyuttan ve çarşı esnafı üzerinde yaratabileceği baskıdan ne kadar habersiz olduklarının bir göstergesidir. Yönetimin bu yaklaşımı, toplumun bu konudaki bilinç düzeyine dikkat çekmesi açısından önemlidir. Yanı başlarında yer alan konut bölgesinde yaşayan insanları göz ardı edebilmeleri, dönüşümün uygulamadaki mantığına verilen desteğin de farklı bir boyutunu ortaya koymaktadır.
Ne yapılabilir?
Sadece İMÇ bölgesini değil, Süleymaniye ve Zeyrek’i de sosyal anlamda tehdit ederek zor duruma sokacak ve ister istemez baskı altına alacak olan bu kararın gözden geçirilmesinin gerekliliği açıkça önerilebilir. Amaçlarından birisi mimari eserleri korumak olan bir projede, Çarşı’nın mimari ve sanatsal niteliği ile bölgeye günümüzde ve gelecekte olan katkısı dikkate alınmalıdır. Çarşı’nın hem içerik hem de fiziksel anlamda yenilenerek, çekiciliğinin artırılması geleceğe katkısı açısından önemlidir.
Sonuç olarak, eleştiri ve önerilerin yapıcı olabilmesi adına kentsel dönüşümün ve soylulaştırmanın istenmeyen sonuçlarını ele almakta yarar vardır ve zararlı sonuçlarının görülerek toplumu dışlamayan bir kent planlamasının yeniden kurumsallaşmasının gerekliliği vurgulanmalıdır. Böylece kentsel planlama; toplumsal anlamda eşitlikçi, siyasal anlamda da katılımcı bir düzene katkıda bulunacak araçlarla donatılmalıdır.
Ülkemizde ve özellikle küresel dünyaya entegrasyonu düşünülen İstanbul"da dönüşüm proje uygulamalarına küreselleşme ve batılılaşma süreçlerinin etkisi açıkça görünmektedir. Ancak kentsel gelişimlerini, gelişmiş ülkelerden daha geç ve farklı dinamikler üzerine gerçekleştiren kentlerimizde bu uygulamaların daha farklı sonuçlara neden olduğu ve olacağı da açıktır. Bu nedenle, öncelikle gelişmiş ülkelerdeki kentleşme olgusunun dikkatle ele alınarak kentsel dönüşümün kent ölçeğindeki parçacıl uygulamalarından vazgeçilmesi, devletin yönetici ve yönlendirici rolünü, sosyal politikalarında dikkate alması ve demokratik birtakım süreçleri harekete geçirmesi gerekmektedir.
Birgün, Yazı: Kumru Çılgın / MSGSÜ Yüksek Lisans Öğrencisi, MSGSÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Lisans Bitirme Tezi’nden hazırlanmıştır., 21.09.2008 |
|||
ARKEOLOGLAR KAZARKEN İSTEYENLER İZLEYECEK Hürriyet Ankara, 21.09.2008 |
|||
AKM 40 MİLYON YTL'YE YENİLENECEK
Sonbaharla birlikte kültür sanat merkezleri ve sanat kurumları yeni sezona başlarken gözler yeniden Atatürk Kültür Merkezi'ne (AKM) çevrildi. Sanat dünyasının, geçtiğimiz iki yıl boyunca hararetle tartıştığı konuların başında AKM yer alıyordu.
Yıkılıp yıkılmayacağı tartışmaları, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Hakkında Yasa Tasarısı'nın TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilerek yasalaşmasıyla sona erdi. Böylece AKM yıkılmayacak, yenilenecekti. Bilindiği gibi geçen sezon AKM'deki sanat kurumları binanın yenilenmesi için başka yerlere taşındı. AKM konusunda hararetli tartışmalar sona erdi; fakat hala bazı platformlarda binanın durumuyla ilgili diyaloglar yaşanıyor. Soru işaretleri bütünüyle ortadan kalkmış değil. Proje ne zaman başlayacak, 2010'a yetişecek mi, hangi değişiklikler olacak ve ne kadara mal olacak? Kamuoyunun merak ettiği bu soruları 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Kentsel Uygulamalar Direktörü Korhan Gümüş'e yönelttik.
Gümüş'ün verdiği bilgiye göre, AKM'nin yenileme projesi henüz geliştirilme aşamasında ve mühendislik sistemleri üzerine şu anda farklı ekipler çalışıyor. Korhan Gümüş, endişelerin aksine 2010'da binanın çoktan tamamlanmış ve çok iyi programlarla açılmış olacağını söylüyor. Gümüş, AKM'nin yenilenmesi için öngörülen bütçenin 30-40 milyon YTL civarında olduğunu belirtiyor; fakat uygulama projesi nihayetlenmeden kesin bir şey söylemenin de imkansız olduğunu sözlerine ekliyor. Yenileme çalışmaları kapsamında AKM'de bütün elektronik sistemler, yangın, iklimlendirme, ses ve aydınlatma sistemlerin bütünüyle değişiyor. Mühendislik projeleri binayı aynı zamanda çevre dostu bir bina haline getirecek. Enerji tasarrufu sağlayan, enerjiyi akıllı kullanan, atık suyunu geri kazanan, yağmur suyunu bazı ihtiyaçlarda kullanılmak üzere depolayan yenilikçi bir proje tasarlanıyor. Korhan Gümüş, yapının bu açıdan da dünyaya örnek olacak nitelikte olduğunu söylüyor ve bir şeyin altını çiziyor: "Bu projede dünyanın en iyi uzmanları çalışıyor."
Yapılacak işin basit bir onarım, boya badana işi olmadığını, bir kültür yapısını güncelleme meselesi olduğunu ifade eden Gümüş, nelerin değişeceğine tamamen kendilerinin oluşturduğu ve içinde Kültür ve Turizm Bakanlığı temsilcilerinin de bulunduğu çalışma kurulunun karar verdiğini belirtiyor. İhtiyaçlarla mimari programın bu kurul tarafından ilişkilendirildiğini anlatan Gümüş, "Kurulda bir taraftan resmi temsilciler var, diğer tarafta mimari hizmetler, mühendislik tasarımları gibi sivil ve özel kuruluşlar, kişiler tarafından yerine getirilen müelliflik işleri var. Biz de bu süreci kolaylaştırıyoruz, kararlar öyle oluşuyor. Bunların hepsi, her aşamada kamuoyuna sergiler ve basın toplantıları ile tanıtılacak. Şimdilik atölye çalışmaları ile proje yürüyor." dedi.
AKM, geçtiğimiz haziran ayında boşaltılmış ve binada hizmet veren sanat kurumları Üsküdar'da bulunan tarihi Tekel deposuna taşınmıştı. Zaman, Haber: Ali Pektaş, 21.09.2008 |
|||
NEMRUT'A GELEN ZİYARETÇİ SAYISI ARTTI
Adıyaman Kültür ve Turizm Müdürü Mustafa Ekinci, havaların serinlemesiyle Nemrut Dağı'na gelen ziyaretçi sayısının arttığını söyledi.
Ekinci, Nemrut'un yeni hazırlanan destinasyon çalışması tamamlandığında Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin cazibe merkezi haline geleceğini bildirdi. Adıyaman'a gelen turist sayısında geçen yıla oranla yüzde 10'luk bir artış olduğunu, bu yılın sıcak geçmesi ve bölgede turizm adına yapılan yeni yatırımlar dolayısıyla yaz döneminin hareketsiz geçtiğini belirten Ekinci, "Bayram sonrasında turizm sektörünün daha da canlanmasını bekliyoruz. Kentimizi geçen yıl ağustos ayı sonu rakamlarına göre 91 bin 65 turist ziyaret etmiş. Bu yıl ise aynı dönemde 97 bin 227 yerli ve yabancı turist ziyaret etti. Bu yıl sonuna kadar yüzde 10-20 civarında bir artış bekliyoruz." dedi. Zaman, 20.09.2008 |
|||
ÜÇ BAŞLI KERBEROS KÖPEĞİNİN HEYKELİ BULUNDU
Tırpan, Keramos antik kentinde ise Karya
uygarlığının en büyük tanrısı Zeus Labrandos'un çift
ağızlı kutsal baltası 'Labris'in altından yapılmış
küçük sembollerinin gün yüzüne çıkarıldığını
bildirdi. Cnn Türk, 20.09.2008 |
|||
NEFRETTEN SEVGİYE
İstanbul üstüne son yazdığım yazıda,
değindiğim bir konu vardı: Fener-Balat projesinde
bazı ev sahipleri evlerinin restorasyon kapsamına
alınmasını istememişler. Nedeni, bu toplumun en
güçlü duygusu olan “korku ve güvensizlik” bence.
İnsanların aile ocağından öğrendikleri, “herkes sana
kazık atar. Kimseye güvenme”! Okula gidiyorlar,
bütün dünyanın bize düşman olduğunu öğreniyorlar.
Medya her gün bunu yazıyor, anlatıyor. Sonuç ortada. Yani, bilmedikleri, tanımadıkları,
dolayısıyla güvenemedikleri birileri gelmiş, “evini
onaracağım” diyor. Nereden belli? Ya ev elden
giderse? Bu arada başka birileri de çevrede
dolanıyor: “Sakın aldanmayın. Bu evleri Patrikhane
alacak, sonra bağımsızlığını ilan edecek.” Olur mu?
Neden olmasın? Rahşan Ecevit bile olabileceğini
söylemiş olmadı mı? Umudumuz Ecevit’in karısı? Böylece temeldeki “bana madik
atarlar” genellemesi somutlaşıyor, özgülleşiyor.
“Kim atar?” Ecnebiler, Patrikhane vb... Bu konu Türkiye’nin en büyük sorunu.
Bu sorun çözülmeden bu toplum aydınlığa çıkamaz. Son
günlerde her yerden bu soruna ilişkin
“alt-sorun”ların bombardımanı altındayız. İşte,
bugün, Kayseri’de belgesel çekilirken sura asılan
haçlı bayraktan ötürü çıkan kargaşalığı okuyoruz.
Aklıma ilkokul geldi: Turgut Reis’in Malta
kuşatmasının resmini yapmaya çalışıyorum resim
dersinde. Bizimkiler hilalli sancaklarıyla, Malta
surlarında haçlı bayraklar çizmişim; yanımdaki kız,
“Örtmenim” diye parmak kaldırdı. “Murat put
yapıyor.” Sene 1950! Aynı yerdeyiz! (“Örtmen”de
gelip “çizmeyiver” demişti.) Birkaç ay önce yeni Argo gemisinin
Karadeniz’e çıkmasına izin vermemiştik. Resmî
açıklama başkaydı ama asıl sorun bu adamların
Pontos’a gidiyor olmasıymış. Ne yapacaklardı acaba,
Pontos’a gidip? Daha önceleri, millî Trabzon’umuzun
milliyetçi gençleri Patrik taşlamışlardı, “Pontos
Türk’tür, Türk kalacaktır” diye. Gene bugün Hakan Aksay bu “ecnebi”
konusunun medyadaki sonuçlarını anlatıyor: “Irkçı
Ruslar yabancıları dövdü, dersin; dövülenler
arasında Türk var mıydı, diye sorarlar.” Yoksa, bu
haberin de “haber değeri” yok. Uzun zaman önce yazmıştım: “yerel
gazete” tekniğidir bu. Bir Malatyalı İzmir’de
cinayete kurban giderse Malatya’nın yerel gazetesi
bunu haber yapar hemen. Her alanda öncü Hürriyet
sayesinde biz “ulusal” denen gazeteyi “yerel”e
dönüştürdük, her yerde “Türk” aramayı gazeteciliğin
birinci ilkesi haline getirerek. Neredeyse 11 Eylül
saldırısı bile, ölenler arasında Türk varsa önem
kazanacak. Ama doğru. Biz dünyanın taşrasıyız.
Böyle olmaya kararlıyız. Kararımızı değiştirecek
gibi olursak, yol gösterenlerimiz (devlet, medya,
öğretmen, hatta akademya) bizi doğru yoldan
saptırmamaya kararlı. İşte, Marmara Üniversitesi’nde
yurtdışına gidecek öğrencilere milliyetçilik stajı.
Türkiye’ye bütün bu yüz kızartıcı
işleri yapanlar, belirli çevrelerde, “özde
vatandaş”, göğüslerini kabarta kabarta dolanıyorlar
ortalarda. Birkaç gündür İstanbul’daki
restorasyon çalışmaları üstüne yazıyordum. Şimdiye
kadar pek belli olmadı ama aslında bu yazı da
onların devamı. Anemas, Tekfur Sarayı ve Zeyrek
gibi, Bizans’tan kalmış, ele gelir, birçok ilginç
yanı olan eserlerin, bunca yıllık ihmalden sonra
nihayet bir “ilgiye mazhar” olduğunu anlatmıştım o
yazılarda. Süregelen ilgisizliği, kasıtlı unutmayı,
değindiğim “yabancı korkusu” ve onun şaşmaz yoldaşı
“yabancı düşmanlığı”na bağlamayacaksanız, neye
bağlayacaksınız, neyle açıklayacaksınız? “Tanımak”, anlamaya başlamaktır.
Anladıkça, anladığınız şeye duygudaş olabilirsiniz.
Duygudaşlık, sevginin yolunu açar. Dar çerçevede, bu
eserlerin ortaya çıkarılması ufku bu nedenle beni
sevindiriyor. Ama birilerini de gene aynı nedenle
tedirgin edecektir: “Ne? Benden ve benim ‘sev’
dediklerimden başka birilerini mi sevmeye
başlayacaklar? O zaman ben bunları nasıl güderim?” İşte, Balat’ta “evinizi vermeyin”
kampanyası yapanların, hangi rütbede olurlarsa
olsunlar, üzerinde tam anlaşma sağlayacakları
felsefe. Ya “bizim çocuklar” da, evlerini karşı
sıradaki “hainler” gibi “gavura” teslim edip içi
konforlu, dışı badanalı evlere sahip olursa! Her
tarafı dökülen şu pejmürde evlerden başkasının
mümkün olduğunu anlarlarsa! “Laiklik”, “Cumhuriyet”
falan filan değil, toplum elden gitti
demektir. Bu konuya biraz ara verelim, daha
doğrusu buna bağlı birkaç önemli alanda gezinelim,
Eminönü’nde yapılmayan yapılabilirlere geleceğim. Taraf, Yazı: Murat
Belge, 19.09.2008
|
![]() |
|
Hasankeyf |
...1867
|
![]() |
14 - 20 Eylül 2008 |
||
|
||
10 BİN YILLIK HÖYÜKTE ÇOCUK
İSKELETİ
Aşıklı Höyük kazı başkanı Prof. Dr. Mihriban Özbaşaran yaptığı açıklamada, Aksaray'ın Gülağaç İlçesi Kızılkaya Köyü yakınlarında bulunan Aşıklı Höyük'ün 10 bin yıllık neolitik bir yerleşim yeri olduğunu kaydetti.
Merhaba Gazetesi, 20.09.2008 |
||
ÜNLÜ RESSAMIN KIZINDAN
DIEGO RIVERA SERGİSİ SÖZÜ
Milliyet, Haber: Melishan Devrim, 20.09.2008 |
||
İŞTE İLK KADIN
National Geographic uzmanları, DNA tekniği sayesinde ilk kez “ilkel mağara kadınının” neye benzediğini ortaya çıkardı.
Yaklaşık 28 bin ile 200
bin yıl önce Avrupa ve Asya’da mağaralarda yaşayan
ve ilk zeki insan türü olarak sınıflandırılan
Neanderthal soyunun erkeğinden sonra kadınının da
neye benzediği ortaya çıkartıldı. National
Geographic uzmanları, Almanya’da bulunan 43 bin
yıllık kemiklerden yola çıkarak DNA tekniği
sayesinde ilk kez “ilkel mağara kadınının” neye
benzediğini ortaya çıkardı. Kadına kırmızı
saçlarından dolayı “Taş Devri” isimli çizgi film
karakteri olan “Wilma” ismi verildi. Yüz hatlarında
erkeğinden alıntılar yapıldı. Soğuğa dayanıklı olan
bu tür, kendi arasında anlaşmak için bir dil
kullanıyordu. Vatan, 20.09.2008 |
|
|
DALİ'YE HERKES HAYRAN
KALDI
Milliyet, Haber: Yasemin Bay, 20.09.2008 |
||
![]() |
MEVLANA'NIN 'YEŞİL KUBBE'Sİ ASLINDA TURKUAZMIŞ
Adına ilahiler söylenen Mevlana Müzesi'nin yeşil renkli kubbesinin (Kubbetül Hadra) aslında turkuaz olduğu ortaya çıktı. Kültür ve Turizm Bakanlığı, kubbenin orijinal renginin kesin tespiti için akademisyenlerden oluşan danışma kurulu oluşturdu.
İlk toplantısını geçtiğimiz ay yapan kurul, orijinal çinilerin turkuaz renkte olduğu yönünde fikir birliğine vardı. Müzenin simgesi haline gelen yeşil kubbe yeni restorasyonla Türk rengi turkuaza boyanacak. Ayasofya ve Topkapı'dan sonra Türkiye'nin en çok ziyaret edilen mekânlarından biri Mevlana Müzesi. Müze ile özdeşleşen ve 13. yüzyılda yapılan yeşil kubbeye bugünkü şekli Kanuni Sultan Süleyman döneminde verildi. Bugüne kadar 6 kez tamir ve bakımdan geçen kubbeye yeşil rengi ise 1963'teki son restorasyonda uygulandı. Yağmur, kar ve rüzgârın etkisiyle bazı çinileri düşen yapının yenilenmesi için geçtiğimiz yıl harekete geçen Konya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, restorasyon için Kültür Bakanlığı'na başvurdu. Bakanlık da sanat tarihçisi, çini uzmanı, mimar, mühendis profesörlerden oluşan 8 kişilik bir bilim kurulu oluşturulmasına karar verdi. Geçtiğimiz ay ilk toplantısını yapan kurul, kubbenin 1920'li yıllara ait resimlerini inceledi. Kubbenin orijinal renginin turkuaz olduğu kanaatine vardı.
Müze Müdürü Yusuf Benli, kurulun ekim başında ikinci kez toplanarak, Kubbetül Hadra'nın yeşil renginin değişip değişmeyeceğine karar vereceğini söyledi. Mevlana Müzesi 1926 yılında Konya Asar-ı Atika Müzesi adıyla hizmete açıldı. 1954'teki değişiklikle Mevlana Müzesi ve Dergahı adını aldı.
Mevlana'nın oğlu Sultan Veled'in onayıyla 1273'te türbe olarak inşa edilen Mevlana Müzesi, yapıda oluşan hasarlar sebebiyle tarihinde ilk kez kapsamlı şekilde restore ediliyor. Zemin etüdüyle ilgili çalışmaların ilk aşaması olan sondaj işine başlandı. Binanın rölöve ve restorasyon projesi ise hazırlanıyor. Zaman, Haber: Aydın Hızlıca - Kazım Pıynar, 19.09.2008 |
|
TÜRKİYE'NİN TARİHİ SİNAGOGLARI
Dışişleri Bakanlığı'nın himayesinde Türk Musevi Cemaati tarafından düzenlenen "Türkiye'nin Tarihi Sinagogları" adlı sergi, 7 Ekim'de Topkapı Sarayı Müzesi Has Ahırlar Bölümünde açılacak.
Sergi, Amerikalı mimar Joel Zack'ın araştırmaları ile 1996 yılında Anadolu'nun muhtelif şehir ve kasabalarında fotoğrafçı Devon Jarvis'in çektiği fotoğraflardan ve mimar Ceren Kahraman'ın yer çizimlerinden oluşuyor.
Bu çalışma için günümüzde kullanılmakta olan sinagogların yanı sıra Anadolu'nun muhtelif şehirlerinde varlığı daha önce bilinmeyen ve eskiden sinagog olan mekanlar da resimlenmişti. Bugün neredeyse tamamen yıkılmış olan Edirne Büyük Sinagogu'nun 12 yıl önceki resimlerinin de yer aldığı sergi, ilk kez ABD'nin New York kentinde açılmış ve New York Times Gazetesi'nde geniş bir şekilde yer almıştı.
ABD'de Washington, Houston ve Seattle'da da sergilenen çalışma, Türkiye'ye Dışişleri Bakanlığı'nın desteğiyle geliyor.
Sergi, 7-31 Ekim tarihleri arasında Topkapı Sarayı Müzesi Has Ahırlar Bölümünde ziyaret edilebilecek. Trt/Haber, 19.09.2008 |
||
CHIANTI: ESKİ ÇAĞLARDA UZUN YAŞAMIN SIRRI
İtalya’nın en eski eczanesinde bulunan, üçyüz yıllık elyazması bir tarife göre uzun yaşamın sırrı bal, kiraz ve gizli baharatlarla karıştırılmış Chianti şarabı olabilir. Sienna yakınlarında Asciano’da 1715 yılında kurulmuş bu eczanede eski bir elyazmasının içinde yeni bulunan bu tarif 18. yüzyıldan kalma.
Eczacı Giovanni De Munari “Elimde, atalarımdan kalan birçok hazım ilacının formülü var. Fakat bu, içeriği dolayısıyla çok çarpıcı” demekte. Tarifi hazırlayan De Munari sonucu “düşük kalorili, çok kolay hazmedilen ve çok lezzetli bir alkol füzyonu” olarak açıklıyor.
Özellikle Sangiovese üzümleri ile yapılan Chianti şarabının koruyucu etkisi de inceleme altında. Üzüm kabuğunda bulunan ve resveratrol denilen bir kimyasalın kalp hastalıklarına ve ileri yaştan kaynaklanan rahatsızlıklara iyi geldiği anlaşıldı. Bu karşıma konan diğer bileşenlerin tümünün benzer koruyucu özellikleri mevcut, birisi antiseptik, diğeri ise antibakteryel. Discovery News, Haber: Rossella Lorenzi, 15.09.2008 |
![]() |
|
SU SARNIÇLARI GÜN YÜZÜNE
ÇIKTI
Bin yıllık tarihi sarnıçlarda Sinop Müzesi tarafından başlatılan temizlik ve tesviye çalışmaları sırasında, tarihi yapıdan tonlarca toprak ve çöp çıktı.
Sinop Kent Haber, 19.09.2008 |
||
SEYİT USUL TEKKESİ
RESTORE EDİLDİ Bursa Kent Haber, 19.09.2008 |
||
DİDİM TAVŞAN ADASI'NDA ARKEOLOJİK KAZI
Aydın'ın Didim İlçesi'nde Didyma Antik Kent kazıları kapsamında Tavşan Adası'nda da çalışma yapılıyor.
Hale Üniversitesi'nden
Prof.Dr. François Bertemes'ın Tavşan Adasında 16
kişilik ekibiyle sürdürdüğü kazılarda Tunç dönemine
ait yapı temeli, duvarlar ve çeşitli seramik
parçalarının bulunduğu bildirildi. Cnn Türk, 19.09.2008 |
||
![]() ![]() |
KAZIYA DEVAM KARARI ALINDI
Bolu'da Hisar Tepesi’nin güney yamacında ortaya çıkarılan yaklaşık 1900 yıllık tarihi stadyumun akıbeti için geçtiğimiz hafta salı günü Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu toplandı. Toplantıdan, stadyum kalıntılarının tamamının ortaya çıkarılması için doğu ve batıdaki boş parsellerde kazı çalışmalarının devam ettirilmesi yönünde karar çıktığı belirtildi.
Bilindiği gibi sondaj kazılarından sonra, kurtarma kazılarında Roma dönemine ait bir stadyum kalıntısı gün ışığına çıkarılmıştı.
Roma döneminde çeşitli törenlerin ve yarışmaların düzenlendiği bu“stadion”un kalıntısı, Bolu’da bugüne kadar tespit edilen antik kalıntıların en büyüğü oldu. Günümüzden yaklaşık olarak 1850 -1900 yıl önce inşa edilmiş bu yapı, ilimizde ve Batı Karadeniz Bölgesi’nde “açığa çıkarılan ilk stadion” olma özelliğini de taşıyor.
Bolu’daki MÖ 5000 yıllarına kadar tarih hazinesinin mutlaka ortaya çıkarılması gerektiğini savunan Bolulular, Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun aldığı bu kararı memnuniyetle karşıladılar.
Konu ile ilgili olarak, Arkeolog Prof.Dr.Semavi Eyice yıllar önce yazdığı kitabında Hisar Tepesi’nin altında yatan tarihi değerin önemini şu cümlelerle ifade ediyor;
“Acilen bu tahriplerin durdurulup Hisar Tepesi’nde bilimsel bir kazı çalışmasının başlamasına; a-Bolu tarihinin gün ışığına çıkması için, b-Dünya kamuoyunun dikkatinin çekilmesi, c-Bolu Turizmi adına şiddetle ihtiyaç vardır.” Bolunun Sesi, 19.09.2008 |
|
YETİŞTİRİLEN İLK ÜRÜN
Jericho’da, 11.400 yıllık bir evde bulunan incirler, ilk çiftçiler tahıl ekimine başlamadan önce bu ürünün yetiştirilmiş olabileceğini düşündürmekte.
Harvard antropologu Ofer Bar-Yosef’e göre, bu tekniği bulmak ve bu meyvayı yenebilir hale getirmek için insanların birçok jenerasyon boyunca yabani incir ağaçlarının arasında yaşamış olmaları gerekmekte. npr.org, Haber: Christopher Joyce, 14.09.2008 |
|
|
|
AYASULUK'TA 50 GÜN
Selçuk'un tarihi Ayasuluk Kalesi’ndeki kazı ve restorasyon çalışmalarının bu yılki bölümü tamamlandı. Pamukkale Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Mustafa Büyükkolancı başkanlığında, 10 kişiden oluşan arkeolog ve öğrenci ekibiyle 9 Temmuz'da başlanan 2008 kazılarında toplam 50 gün çalışma yapıldığı bildirildi.
Ayasuluk Tepesi ve St. Jean Anıtı Kazı Başkanı Büyükkolancı, çalışmalarla ilgili şu bilgileri verdi: “Geçen yıl Bakanlar Kurulu tarafından verilen izinle başlanan kale içindeki kazı çalışmaları, 2008 yılında daha önce planlandığı gibi gerçekleşti. Özellikle kalenin batı yanındaki sur duvarlarının onarımına başlandı. Kale Camisi’nin güneyindeki yamaçta yer alan ve toplam olarak 500 metrekarelik alanı kapsayan üç evin kazısı tamamlandı. Bu evler, kalede 18. yüzyıla kadar yaşayan askerlerin kaldıkları evlerdir. Ayrıca kalenin en yüksek noktasında bulunan Kale Hamamı’nın kazısı da tamamlandı. Bu yapı için de restorasyon projesi hazırlanabilir.” Kalenin önümüzdeki dört yıl içinde ziyarete açılabileceğini kaydeden Büyükkolancı, “Selçuk'a gelen ziyaretçilere Kale, St. Jean, İsabey Camisi ve mümkün olursa Artemision'u da içine alan yeni bir ziyaretçi güzergahı yaratılabilir. Bu da ziyaretçilerin Selçuk'ta kalma sürelerini artıracaktır”dedi. Büyükkolancı, Selçuk Belediyesi'nin de tarihi alandaki çalışmalara önemli destek verdiğini dile getirdi. Cumhuriyet Ege, 19.09.2008 |
|
TARİHİ BİNA RANT ALANINA MI DÖNÜŞTÜRÜLECEK?
CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, Meclis’te verdiği iki ayrı soru önergesi ile Konya Lisesi binasının ve Beyşehir-Yenişarbademli yolunun durumunu gündeme getirdi.
Halen Anadolu Lisesi olarak eğitim veren Konya-Meram Lisesi binasının ‘tarihi eser’ niteliğinde olduğunu hatırlatan Atilla Kart, “Geleneksel değerlere ve kültüre sözde sahip çıkan, yeri geldiğinde ise bu değerleri ranta çevirmekten kaçınmayan siyasi iktidar ve iktidarın yerel temsilcileri; bu alana da imar yapılanması gerekçesiyle göz koymuş durumdadırlar. Ana binayı koruyacağız diyerek, arsaya el koymak girişimini başlatmışlardır” dedi.
Merhaba Gazetesi, 19.09.2008 |
||
YERKAPI ASLINA UYGUN OLACAK
Yaklaşık 2 bin 700 yıllık geçmişe sahip Bursa surlarının 5 kapısından biri olan Yerkapı'nın restorasyon çalışmaları tüm hızıyla sürüyor.
Çöp kamyonu ve diğer yüksek araçların geçişine imkan verecek şekilde 4.5 metre yüksekliğinde ve 6 metre genişliğindeki kapı, 16 metre yüksekliğinde iki kattan oluşuyor. Yapımında Horasan harcı kullanılan kapının, karşısında bulunan surların piramit şeklindeki üst bölümleri ise seyirlik olarak düzenlendi. Yerkapı'da sürdürülen çalışmalar Osmangazi Belediyesi'ne yaklaşık 2.6 trilyon liraya mal olduğu belirtildi.
Bursa Hakimiyet, 19.09.2008 |
![]() |
|
|
TİLMEN HÖYÜK'Ü MUTLAKA GÖRÜN
İslahiye İlçesi'ndeki Tilmen Höyük'te, çevre düzenleme ve temizlik çalışmaları sona erdi. Kazı Başkanı Prof.Dr. Nicolo Marchetti, İslahiye Kaymakamı Bekir Yılmaz'ı ziyaret ederek çalışmalar hakkında bilgi verdi. Prof.Dr. Marchetti, Tilmen Höyük'te yapılan çalışmaların Gaziantep turizmine katkı sağlayacağına inandığını, yerli ve yabancı turistlerin yapılan düzenleme çalışmaları sayesinde rehber olmadan bölgeyi rahatça gezebileceğini söyledi.
Gaziantep 27 Gazetesi, 19.09.2008 |
|
ATATÜRK MÜZESİ'NİN PERDELERİ YENİLENDİ
Atatürk’ün Kordon'daki tarihi evinin perdelerine ünlü modacı Zuhal Yorgancıoğlu’nun eli değdi. En az 100 yıllık olan balkon tarafındaki perdelerin güneşten yıprandığı İzmir Arkeoloji Müzesi Müdür Yardımcısı Mahir Atıcı tarafından Zuhal Yorgancıoğlu’na bildirildi. Yorgancıoğlu, "Atatürk’ün evinde bir eserimin olması benim için büyük şereftir" dedi ve duygularını şöyle anlattı: "Benim için Şerefli bir görevdir. Derhal görevi kabul ettim. Atatürk evine gittim. Perdelerin ölçüsünü aldım, kumaşını perde numunesi aldık. Eski klasik desenin birini kopya ettik ve bir numunesini Hatice Cansevdi işledi. Bu örneği Balçova Halk Eğitim Merkezi Müdürü Tayyar Kaya’ya teslim ettik. Kendiside Nakış Öğretmeni Ayşe Noyan ve öğrencilerine yaptırdı. Beyaz nakış üzerine olan perdeler kısa sürede bitti. Biten dört perdeyi hep beraber giderek Atatürk Müzesi’nin balkon kısmına asıldı. Hiçkimse ücret almadan bu işi gönüllü yaptılar. İşte Atatürk Sevgisi bu." Hürriyet Ege, Haber: Bülent Katarcı, 19.09.2008 |
||
GÜZEL SANAT ESERİ 'AĞRI KESİCİ' GİBİ
İtalya’daki Bari Üniversitesi’nde görevli uzmanlar tarafından yapılan araştırmada, güzel bulunan bir sanat eserine bakmanın kişide “ağrı kesici etkisi” yaptığı ortaya çıkarıldı.
Araştırma sonunda gönüllüler, güzel buldukları tablo üzerinde düşünürken, beğenmedikleri tabloya ya da boş panele bakarken hissettiklerinden 3’te 1 oranında daha az acı duyduklarını söyledi.
Milliyet, 19.09.2008 |
![]() |
|
"CAHİL REHBER VATAN HAİNİ"
Köyceğiz’in Çandır
Köyü’ndeki Kaunos Harabeleri Kazı Başkanı Prof.Dr.
Cengiz Işık, bölgedeki rehberlerin büyük bir
bölümünün turistlere yanlış bilgiler verdiklerini
söyledi. Hürriyet Ege, Haber: Süleyman İlter, 19.09.2008 |
||
|
ASIRLIK KÖPRÜ YIKILMAK ÜZERE
Cizre İlçesi'nde İmameddin Zengi'nin oğlu Kutbeddin Mevduthan (1159 - 1170) tarafından yaptırılan asırlık Akabin Köprüsü yetkililerin ilgisini bekliyor.
İmameddin Zengi'nin oğlu Kutbeddin Mevduthan tarafından 1159 ile 1170 yılları arasında yaptırılan köprü İki tepe arasında bulunduğundan Arap döneminde köprüye Akabin Köprüsü denilmiş. Fevzi Çakmak Cizre'ye geldiğinde köprüyü büyük onarıma aldırttığından Fevzi Çakmak Köprüsü olarak da tanınmakta olan köprünün ayakları üzerinde aslan ve oğlak figürleri bulunuyor. Dört kemer ve iki göz üzerine inşa edilen ve Cumhuriyet öncesi ile sonrası yapılan onarımlarda köprü, üç büyük kemer ve iki göze indirilmiş. Birçok savaş ve birçok kralın Cizre Kalesi'ne girişine tanık olan asırlık Akabin Köprüsü'nün bugüne kadar ayakta durması büyük bir şans olarak değerlendirilirken köprünün restore edilip eski görünümüne kavuşturulması için vatandaşlar yetkililerden yardım istiyor. Şırnak Kent Haber, 18.09.2008 |
|
İSKOÇYA LAKENHEATH'DE SAKSON MEZARLARI
Yeni yapılan bir yol inşaatı sırasında Lakenheath’de 450 civarında Sakson mezarı bulundu. Bulunan ilk üç mezar alanın büyüklüğünün hesaplanmasına yardımcı oldu ve bu sayede Suffolk Bölgesi’nin en büyük antik mezarlığı keşfedildi. Bu bölge, daha önceki antik keşifleriyle ünlü ve son altı yedi ay boyunca Suffolk Arkeoloji’den proje yetkilisi Jo Caruth, bölgede inşası sürmekte olan Kraliyet Hava Kuvvetleri yol inşaatlarını arkeolojik açıdan denetliyordu.
Daha önce yapılan araştırmalar hemen hemen 10.000 yıl öncesinden, yani Neolitik Dönem’den Bronz ve Demir çağlarına kadar birçok farklı buluntu vermişti. Caruth “Yolun altında bir mezarlık olduğunu tahmin ediyorduk. Ama şimdiye dek kazıp bakma imkanımız olamamıştı. Lakenheath’in önemi, ilerleyen yıllar içinde ne kadar kazabilirsek o denli anlaşılacak. Burada çok eski çağlardan uzanan bir yerleşimler zinciri var ve bu özellik bölgeye arkeolojik bir peyzaj kazandırıyor.” demekte. |
![]() |
|
![]() |
MÜZE ZİYARETLERİNDE SIRALAMA DEĞİŞMİYOR
Yurt genelindeki müze ve örenyerlerini, 2008'in ilk 7 aylık döneminde 10 milyon 943 bin 58 kişi ziyaret etti. Söz konusu ziyaretlerden elde edilen gelir ise 44 milyon 124 bin 116 YTL oldu. Ayasofya Müzesi yüzde 10'luk artışla geçen yılki gibi en çok ziyaret edilen müze ünvanını korudu. Topkapı Sarayı'nda ise yüzde 21 artış var.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Döner Sermaye İşletme İşletmesi Merkez Müdürlüğü'nden ANKA'nın edindiği bilgilere göre, Ayasofya Müzesi, 1 milyon 219 bin 573 kişiyle, 2008'in ilk 7 ayında en çok ziyaret edilen müze oldu. 2007'ye oranla ziyaretçi sayısında yüzde 10 artış gösteren, Ayasofya Müzesi, en fazla ilgi gören müze özelliğini 2008'de de korudu. En çok ziyaretçi çeken müzeler içinde 2. sıraya yerleşen Topkapı Müzesi ise geçen yıla oranla yüzde 21'lik artış göstererek, 1 milyon 129 bin 337 ziyaretçiye ulaştı. Üçüncü sırada ise 1 milyon 244 bin 153 kişiyle, geçen yıla oranla yüzde 35 olmak üzere, ziyaretçi sayısında büyük artış gösteren Efes Örenyeri yer aldı. Mevlana Müzesi 717 bin 627 ziyaretçiyle 4. sırada yer alsa da, geçen yıla göre ziyaretçi kaybettiği belirlendi. Mevlana Müzesi geçen yılın aynı döneminde, 764 bin 209 ziyaretçi çekmişti. 2008'in ilk 7 ayı için 357 bin 318 ziyaretçiyle müze ve ören yerleri arasında ziyaretçi sayısı bakımından Göreme Örenyeri ise 5. sıraya yerleşti. Göreme'yi sırasıyla Myra ve St. Nicholas Örenyeri, Topkapı Sarayı - Harem Dairesi ile Aspendos Örenyeri takip etti. Tüm müze ve ören yerleri göz önüne alındığında, 2008'in ilk 7 ayı içinde toplam 10 milyon 943 bin 58 ziyaretçi ağırlayan söz konusu kültür varlıkları, 44 milyon YTL'yi aşkın da gelir elde edilmesini sağladı. Elde edilen gelir, geçen yılın ilk 7 ayına oranla yüzde 17'lik bir artış göstererek 44 milyon 124 bin 116 YTL'ye ulaştı. Turizm Habercisi, 18.09.2008 |
|
TARİH GÜN YÜZÜNE ÇIKIYOR
Edirne'nin Enez İlçesi'nde devam eden kazı çalışmalarında 4 mezar odası, 1 çocuk mezarı ve çeşitli tarih eserler bulundu.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Taşınabilir Kültür Varlıkları Koruma ve Onarım Bölümü Başkanı Prof.Dr. Sait Başaran başkanlığında 3 ekip halinde toplam 60 kişi kazı çalışmaları yapıyor. Enez Kalesi'nde yapılan arkeolojik kazılarda şarap mahzenleri, hamam kalıntıları, şapeller, Roma ve Osmanlı dönemine ait mimari kalıntılar, tarihi eserler bulunmuştu. Bugünde yapılan kazı çalışmalarında 4 mezar odası, 1 çocuk mezarı, MÖ yıllara ait su terazisi, çeşitli tarih eserler bulundu.
Yüksek lisans öğrencisi Gülnur Kura, ''Kale'deki çalışmalarımız devam ederken, Enez girişindeki köprünün genişlemesi ile çalışmalarımızı bu bölgeye kaydırdık. Burada tespit ettiğimiz tarih eserleri günışığına çıkarıyoruz. Çalışmalarımız hava şartları el verdiğince devam edilecek'' dedi. Edirne Kent Haber, 18.09.2008 |
|
|
'ÖZEL ÇEVRE'NİN İMAR SAVUNMASI
Böyle başladığımız ve ÖÇKK’nin son yıllardaki “imar hırsı”nı eleştirdiğimiz 28 Ağustos’taki yazımıza açıklama geldi. Aynı açıklamada, Kayaköyü ile tarihi ovası Kayaçukuru ve komşu köylerinin “ayrı ayrı” planlanmasını eleştirdiğimiz 18 Ağustos’taki yazımıza da yanıtlar var. ÖÇKK Başkanı Ş. Önder Kıraç’ın açıklaması tam 3 sayfa olduğundan, ancak kısaltarak değerlendirebiliyorum.
Kayaköyü’nün ‘Planları’ Kıraç diyor ki; “planlar ayrı ayrı yapılmış olmalarına karşın, aralarında eşgüdüm kurulmuş, paralellik sağlanmış; her iki plan da Muğla Koruma Kurulu’ndan görüş alınarak onanmıştır...” Peki, neden “iki plan” ve neden “eşgüdüm”, “paralellik” gibi, tek plan durumunda gerek duyulmayacak çabalar? Kaya ile Kayaçukuru bir bütün. Komşu köyler de öteden beri aynı ovanın “ortak” yerleşim merkezleri. Bu tarihsel ve doğal kardeşliği planda da sürdürmek yerine, birbirlerinden “ayırmak” niye? Gelecekte planlardan birinin, aynı eşgüdümü hiçe sayan değişikliğe uğramasına neden olanak hazırlanıyor?
Açıklamada bunlar yanıtlanmadığı gibi, “görüş aldık” denilen Muğla Koruma Kurulu da 30 Temmuz 2008 tarihindeki 4190 sayılı Kayaköyü kararında bakın ne diyor: “İmar planlarının kurulumuzdan görüş alınmadan onanması nedeniyle geçersiz olduğuna...” Çünkü yine ÖÇKK, planları kurula ilettiği 30 Ağustos 2008 tarih ve 3372 sayılı yazısında ve genelde tüm “imar yetkisi” yazılarında, kısaca şunu yineliyor: “Onama yetkisi bizimdir, size bilgi için gönderiyoruz; müdahale edemezsiniz...”
Oysa, aynı alanlarda “koruma planı” yapmak Koruma Kurulu’nun “SİT” kararı gereği değil midir? ÖÇKK bunu bile umursamıyor.
Başkan Kıraç’ın Kayaköyü’yle ilgili diğer açıklamaları ise planlarındaki yapılaşma kurallarının “koruma öncelikli” olduğu yönünde... “Tersi”nin zaten akla bile gelmemesi gereken bu bilgiler de yukarıdaki “temel sorular”ı aydınlatmazken yine yıllardır vurguladığımız “köy evlerinde pansiyonculukla yerel halkın turizmde ev sahibi olmasının sağlanması” hedefine dönük hemen hiçbir önlem yok... Kayaköy ve Kayaçukuru, üstelik “farklı” planlarla, yine sadece “yatırımcı”ların projeleriyle turizme açılacak; köylüler de yine ev sahibi yerine “hizmetli” olacaklar. Tek teselli, bu kez “yöresel mimari”de bulaşık yıkayacaklar!..
Marmaris’teki seminer ÖÇKK açıklamasında, 2006’daki Marmaris seminerlerinde Koruma Kurulu’yla uyumlu ilişkilerini ve imar planlarındaki işbirliğini övdüğüm anımsatılarak “şimdi neden farklı yazdığım” sorgulanıyor. Çünkü, Muğla Kurulu’nda görev yaptığım 2000-2005 arasında gerçekten verimli bir “güç birliği” içindeydik. ÖÇKK uzmanları ile kurul, çevreye karşı “ortak duyarlılıklar”la çalışmanın örneğini sergilediler. O seminerde de işte bu uyumun “bozulmaması”nı dileyen konuşma yaptımsa da ne yazık ki 2006 sonrasında ÖÇKK’nin tutumu belirgin şekilde değişti. Kendini Koruma Kurulu’nun “yoldaşı” değil “amiri” gören bir hava kuruma egemen olmaya başladı.
Nedeni ise kurum yönetiminde öne çıkan “imar düşkünlüğü”nün yeni “yasal düzenleme”den de güç almasıdır. Bunu önceki yazımızda da belirtmemize yanıt olarak Başkan Kıraç diyor ki; “Bu ifade gerçek dışıdır. Kurum, kuruluş yasasıyla beraber 1988’den bu yana planlama ve imar yetkilerini kullanmaktadır...” Oysa yine ÖÇKK’nin Muğla Kurulu’na “imar yetkisi bizimdir” dediği yazılarına da “dayanak” tutulan “yeni” yasa değişikliği, kurumun 4 Aralık 2007 tarih ve 6399 sayılı yazısında bile özetle şöyle anımsatılıyor: “Çevre Kanunu’ndaki 13 Mayıs 2006 tarihli değişikliğe göre, Koruma Kurulları yetkilerine ait yasal hükümler ÖÇK bölgelerinde uygulanmaz...”
İşte bu yasayı düzenleyen ve benzer şekilde TOKİ ile Özelleştirme İdaresi’ne de “ayrıcalıklı imar yetkileri” tanıyan “yeni” anlayış, artık ÖÇKK’nin yönetiminde de egemen. Bizim de zaten asıl serzenişimiz, o ilk yıllardaki “katılımcı” planlama anlayışının yerine geçen 2006 sonrasındaki “tek egemen benim” tavrınadır... ÖÇKK, faaliyet alanlarında kendini adeta “imar imparatoru” olarak görmeye başlamıştır.
Belediyelerin durumu! ÖÇKK açıklamasının en talihsiz bölümünde ise belediyelerin imar yetkilerini nasıl “kötüye kullandıkları”na yönelik “yazılarım” anımsatılarak deniyor ki: “Belediyelerin yaklaşımı bilinmesine rağmen ÖÇK bölgelerinde planlama yetkisinin belediyelere bırakılmasının tavsiye edilmesi anlaşılamıyor...”
Oysa tavsiyem, ÖÇKK’nin doğal ve ekolojik alanlarda değil, özellikle “kent”lerde imar yetkilerini kullanırken takındığı “üstünlük” havasını bir an önce bırakması. Belediyelerin planlamada “doğru” davranmalarını sağlayacak bir “kurumsal işbirliği”ni yasal altyapısıyla da sağlamak dururken “sen çekil, kentinin imarına ben karar vereceğim” demek nasıl tanımlanabilir, Başkan Kıraç söylesin. ÖÇKK’nin uluslararası gerekçesini oluşturan 1976’daki Barselona Sözleşmesi’nde ne böylesi bir amaç var; ne de tüm taraf ülkelerde buna benzer bir uygulama.
Halk ‘imarcı’ biliyor ÖÇKK’nin kuruluş amacı gereği öncelikle biyolojik çeşitlilik, fauna ve florayla ilgilenmesi gerektiğini anımsatmama karşılık da kurumun “web sayfası”na bakmam önerilerek deniyor ki: “İmar çalışmalarımız bunların çok küçük bir kısmını kapsıyor...” Ne var ki ÖÇK bölgelerinde yaşayanlar, yani Fethiye, Göcek, Dalyan, Köyceğiz, Datça, Bozburun, Gökova, Akyaka, Belek, Göksu Deltası, Kaş, Kekova, Patara, Foça, Gölbaşı, Ihlara Vadisi, Pamukkale, Uzungöl ve Tuz Gölü çevresindeki yurttaşlar, web sayfasına bakamadıklarından olacak, kurumu sadece imar izni veren ve yapılaşma kurallarını belirleyen bir “ruhsat mercii” olarak tanıyorlar. Sorumlusu kimler acaba? Cumhuriyet, Yazı: Oktay Ekinci, 18.09.2008 |
||
ARKEOLOGLAR VISOCICA
DAĞI'NDA ORTAÇAĞA AİT EŞYALAR BULDULAR, PİRAMİT
AVCISI YANILDI
Osmanagiç'in iddiaları henüz doğrulanmış değil. Onun yerine, arkeoloji ekibi yaz boyunca yaptığı çalışmalarda daha yakın bir döneme ait önemli eşyalar bulduğunu açıkladı. Bunlar arasında Venedik ve günümüz Almanya'sına bağlı belediyelerden ithal edilmiş 14 ve 15. yüzyıla dayanan sekiz adet Gotik mimari oyma ve cam şişe parçalarının yanı sıra çok sayıda seramik parçası yer alıyor. Ekip, 15. yüzyıldan kalma 20 adet gümüş nesne de buldu. Ekibin lideri Lidija Fekeza medya mensuplarına yaptığı açıklamada, "Bu, ortaçağda Bosnalı kralların zaman zaman ikamet ettiği kasabaya büyük ilgi olduğunu gösteriyor." diyerek şöyle devam etti: "Visocica Dağı'nın tepesindeki bitki örtüsünü kaldırdığımızda, bu ortaçağdan kalma Bosna yerleşiminin neye benzediğini tam olarak göreceğiz."
Araştırma herkes tarafından hoş karşılanmadı. 7 Ağustos'ta, ortaçağ Bosna devletinin araştırılmasına siyasi açıdan karşı olduğu sanılan vandallar eski hisarın kuyusunun içine taş bir levha attılar. Visocica Dağı'nın tepesindeki ortaçağdan kalma Visoki kasabasına yönelik atıflara ilk olarak 1355 tarihli yazmalarda rastlanıyor; ancak arkeologlar, yerleşimin inşasının 12. yüzyıl kadar eskiye dayandığına inanıyorlar. Onlara göre bu kent, Bosna'nın orta kesimindeki Bobovac antik kraliyet kentiyle birlikte BH'deki en önemli tarihi bulgulardan birini oluşturuyor.
Arkeologlara göre, Visoki ortaçağ Bosna devletinde önemli bir rol oynuyordu. Yetkililer bu hisar-kentte çoğu eski Bosna devletinin o dönemde var olan Dubrovnik Cumhuriyeti ile arasında ticari anlaşmalarla ilgili bazı tarihi belgeleri saklıyorlardı.
BH'li bilim adamları hükümetin Osmanagiç'e verdiği Visocica Dağı'nın tepesini kazma iznini iptal etmesini talep ettiler.
Yayınladıkları ortak bildiride arkeologlar, Osmanagiç'in söz konusu bölgede piramitlerin inşa edildiği yönündeki ısrarına ateş püskürdüler. Belgede, "Bu komedi resmi bilim veya uzmanlar, arkeologlar veya tarihçiler tarafından desteklenmemektedir. Makul seviyede asgari eğitim almış herkes, bu yapıların hangi çağa, bölgeye ve medeniyete ait olduğunu bilir." ifadesi yer aldı.
Bildiriyi imzalayanlar arasında yer alan Saraybosna Üniversitesi arkeoloji profesörü Enver İmamoviç de meşru araştırmalara daha fazla kaynak ayrılması yönünde çağrıda bulundu. İmamoviç, "Günümüz Bosna-Hersek'i, 120 yıllık bir arkeoloji geleneğine sahip olsa da, hala keşfedilmemiş ortaçağ sahalarına bir kuruş yatırım yapmamıştır." dedi. Southeast European Times, Haber: Yusuf Ramazanoviç, 18.09.2008 |
||
"HARABE BİNAYI TARİHİ ESER SAYANLAR YANLIŞTAN
DÖNMELİ"
Kentteki bütün sağlık kuruluşlarını ve eğitim kurumlarını bir araya getirecek yer aradıklarını; ancak bir türlü bulamadıklarını anlatan Toptan, sözü tarihi eser diye yıkımı engellenen harabe haldeki "lavuar"a getirerek şunları söyledi: "Biz yer bulmakta zorluk çekiyoruz. Zar zor bulabildiğimiz yerleri de işte böyle kullanamaz halde tutuyoruz maalesef. Kurullarımız, şu gördüğünüz binayı nasıl tarihi eser olarak değerlendirdi, doğrusunu isterseniz çok merak ediyorum. Umuyorum yanlıştan dönülecektir ve 60 dönümlük bu alanın bir bölümü Zonguldaklılara hizmet edecek şekilde bir inşaat alanı olacak, bir kısmı da yeşil alan yapılarak çocuklarımızın istifadesine sunulacaktır."
Konuşmaların ardından viyadüklü yola gelen Toptan ve beraberindekiler, açılış kurdelesini kesti. Zonguldak Öğretmenevi ve Dedeman Otel inşaatlarını da gezen Toptan, belediyenin Alaborina Restaurant'ta düzenlediği iftar programına da katıldı. Yemeğin ardından bir konuşma yapan Meclis Başkanı Toptan, eğitilmiş insan gücü olmadan bu çağda başkalarıyla rekabet edilemeyeceğini vurgulayarak, "Kalkınmak, büyümek ve geçmişimize yaraşır bir gelecek kurmak için eğitime daha da fazla önem vermeliyiz. Çocuklarımızı başkalarıyla rekabet edecek seviyeye getirmek de tabii ki bizlerin, yani ülkeyi yönetenlerin en temel görevidir." dedi.
Eskiden köylere gittiklerinde halkın yol, su gibi temel ihtiyaçları istediğini anlatan Toptan, zamanla taleplerin sağlık ocağı ve okula dönüştüğüne değinerek şunları söyledi: "Şimdi köylerdeki temel ihtiyaç, internet bağlantılı bilgisayar. Çok şükür Zonguldak'ımızın bütün köylerinde ve bütün okullarında internet bağlantılı bilgisayarlarla çocuklarımız tanışmakta ve onların getirmiş oldukları imkanlardan yararlanmaktadır." Zaman, 18.09.2008 |
||
BERAT, UNESCO LİSTESİNE
GİRDİ
Dünya Mirasları Komitesi'ne göre, Berat ve Cirokastra Balkan mimari mirasının zenginlik ve çeşitliliğine tanıklık ediyor. Bu kentlerin yaşam tarzları Osmanlı döneminde İslam'ın etkisini göstermekle birlikte, başta Berat'ta olmak üzere Ortodoks Hıristiyan geleneklerinin korunmasını da sergiliyor.
Berat'ın kökleri MÖ 3. yüzyıla kazar uzanmasına rağmen, kentin büyük kısmı 13. yüzyılda inşa edilmiş. Ünlü Kala bölgesinde bir çok Bizans öğesi yer alıyor. Birçok duvar resmi ve ikona 13. yüzyıldan kalma. Kasabada Osmanlı döneminde inşa edilmiş çok sayıda cami de yer alıyor.
Komite her iki kentin de korunma durumu ve öğelerin restorasyon çabalarını dikkate aldı. Kültür bakanlığına göre, işçiler 22 öğeyi ıslah ettiler ve 27 diğerinin ıslahını bu yıl tamamlayacaklar.
BM dairesi Şubat 2009'da tarihi varlıkları tehdit eden "kaçak siteler ve uygunsuz inşaatların" ortadan kaldırılmasına ilişkin bir rapor hazırlanmasını bekliyor. Raporda arkeolojik kazılar, yangınla mücadele düzenlemelerinin iyileştirilmesine ilişkin öneriler ve turizm tesisi kapasitelerinin artırılmasına ilişkin orta vadeli planlar sunulmasını da içerecek.
UNESCO şu anda dört Arnavut kültür eserinin korunmasını destekliyor. Butrint Amfiteatrı listeye 1992 yılında alınırken, Cirokastra ve izopolifoni adı verilen geleneksel müzik formu 2005 yılında listeye girdiler.
Uzmanlar tarafından Akdeniz tarihinin bir mikrokozmosu olarak tanımlanan Arnavutluk'un güneyindeki Butrint kenti, "uzun süreli ve neredeyse yok olmuş bir toplum ve yaşam tarzının harikulade bir tanıklığı" olarak adaylık kazandı. 2005 yılında UNESCO, Arnavutluk'un sahayı yapılaşma baskılarından koruma amaçlı tedbirlerini onaylaması sonrasında Butrint'i Tehlike Altındaki Dünya Mirasları Listesinden çıkardı.
2005 yılındaki karar göre Cirokastra, nam-ı diğer Taşlar Kenti, "XIV-XIX yüzyıllarınde gelişmiş bir kültür geleneğinin eşsiz bir tanıklığı". Kentin taş binaları paralel hatlar üzerinde duruyorlar ve bu düzen bütün Balkan bölgesinde gözlenebiliyor.
İzopolifoni Kasım 2005'te İnsanlığın Sözlü ve Manevi Mirasının Başyapıtı ilan edildi ve böylelikle de UNESCO tarafından korumaya alındı.
Dört eser de ülkenin kültür ve değerlerini dünyaya yayma gibi önemli bir görevi yerine getirmenin yanı sıra ülkenin ilkçağına tanıklık ediyor. Southeast European Times, Haber: Manjola Hala, 18.09.2008 |
||
ZEUGMA'DA YENİ HEYKEL SEVİNCİ
Kutalmış Görkay, "Bulduğumuz, oturur durumda bir heykel. Bu seneki buluntumuz bu ama, tabii bu bizim için önemli. Zeugma'da şimdiye dek bir tek tanrıça heykeli biliniyordu. Şimdi bir de tanrı heykeli çıktı. Tabii bu Zeugma'nın ve Kommagene Krallığı'nın kült din tarihi açısından önemli bir buluntu." diye konuştu. Heykelin şu an ters durduğunu, üst kısmına henüz ulaşılamadığını, sadece oturduğu taht kısmının bulunduğunu söyleyen Görkay, "Çok ufak bir elbisenin parçaları görünüyor. 2-3 parçayı bulamadık henüz. Şu anki parça 2 metre civarında. Üst gövdesiyle birlikte heykelin 4-4.5 metre boyunda olduğunu tahmin ediyoruz. Üst kısım maalesef çıkmadı. Heykelin, antik dönem ya da daha genç dönemlerde bir tahribata uğradığını tahmin ediyoruz" şeklinde konuştu.
Buldukları heykel ile bugüne kadar Zeugma'da bir tek mitolojik tanrının olduğu bilgisinin de değiştiğine değinen Görkay, "Ama şimdi bu gerçek değişiyor. Yeni bulgular geliyor elimize. Daha eski kültler. Yani Antiochos'un yaşadığı dönemde bazı kültlerin en eski kalıntılarının devamını bulduk. Bu bakımdan Kommagene Krallığı'nın eski kültlerine ait izler de diyebiliriz. Ama bunların daha çok Romalılaşmış şekli. Eski kültürün Roma'daki sentezleri ile ilgili kanıtlar ele geçti. Adıyaman'ı biliyorsunuz. Orada 4 tane tanrı var. Zeus, Apollo, Herakles ve Antiochos. Belkıstepe'de aşağı yukarı Adıyaman'daki Nemrut Dağı'ndaki heykellerin bulunduğu yerin bir benzeri. Tabii Nemrut'takiler Hellenistik Dönem yani 1. yüzyıla aitler. Buradakiler ise Roma dönemi versiyonu. Son bulduğumuz tanrıça heykeli ile Belkıstepe'nin, Roma İmparatorluğu'nda buna benzer birkaç tane mitolojik tanrının kutsal alanı olduğu anlaşıldı." Gaziantep 27 Gazetesi, 18.09.2008 |
||
|
TARİHİ KALE KARANLIKTA KALDI
Kütahya'nın tarihi Hisar Kalesi'nin yeterli derecede ışıklandırılmaması tepkilere sebep oluyor.
Her gün yüzlerce yerli ve yabancı turistin uğrak yeri olan Hisar Kalesi, gündüzün sona ermesiyle, karanlığa gömülüyor. Onlarca asırlık burçun heybeti karşısında hayranlığını gizleyemeyen yerli ve yabancı turistler, kalenin güçlü bir şekilde aydınlatılmasını istiyor.
Kütahya Kent Haber, 18.09.2008 |
|
KAHRAMAN KAYSERİLİLER HAÇLI BAYRAĞINI İNDİRDİ!
Beklemedikleri bir tepkiyle karşılaştıklarını
söyleyen Türkben, kendisinin de Kayserili olduğunu
ve belgeselde bir Anadolu kenti olan Kayseri'nin
tarihini de ele aldıklarını söyledi. Türkben şöyle
devam etti:
Milliyet, Haber: Ahmet Oğuz Gündüz, 18.09.2008
Anadolu uygarlıklarını anlatan "Anatolia"
adlı belgeselin çekimleri sırasında Kayseri
Kalesi’ne asılan ve bir grup Kayserili vatandaşın
galeyana gelmesine neden olan Bizans bayrakları,
kaleye "dijital" ortamda asılacak. Hürriyet, Haber: Ahmet Oğuz Gündüz, 20.09.2008 |
||
TARİHİ ESER OPERASYONU
Kahramanmaraş'ta düzenlenen operasyonlarda Roma dönemine ait taban mozaiği ele geçirildi.
Edinilen bilgiye göre, Kahramanmaraş Emniyet Müdürlüğü ekipleri, A.A. isimli şahsın evinin bodrum katında yaptığı kazılar neticesinde elde ettiği tarihi eseri para karşılığında satmak üzere müşteri aradığını tespit etti. Düzenlenen operasyonda A.A, Roma dönemine ait üzerinde hayvan ve insan motifleri bulunan taban mozaiği ile birlikte yakalandı. Kahramanmaraş Kent Haber, Fotoğraf: Hürriyet, 18.09.2008 |
|
|
![]() |
ASLANTEPE'DE TUNÇ DÖNEMİNE AİT YERLEŞİM YERİ BULUNDU
Dünyanın ilk sarayının bulunduğu Malatya'daki Aslantepe'de tunç dönemine ait bir yerleşim yeri, Hitit dönemine ait bina kalıntısı bulundu.
Kazı Başkanı İtalyan Profesör Marcella Frangipane, "Burada ortaya çıkardığımız sur duvarı eski tunç döneminden kalmış, bu da milattan önce 2900-2800 yıllarına denk geliyor. Bu tam tepe üstünde, akropol gibi bir duvar.'' dedi. Aslantepe'nin çok enteresan bir tarihe sahip olduğunu anlatan Frangipane, sur duvarının hemen yanında içinde ocak ve fırınların da bulunduğu büyük ev kalıntılarına ulaştıklarını söyledi. Ardından da, "Demek ki, bu tepe üstünde en büyük 3000-2500 yıllarına ait evlerden oluşan bir yerleşim yeri vardı, fırınlarda yemek yaptılar." ifadesini kullandı. Zaman, 18.09.2008 |
|
KÜMBETTEN AĞAÇ ÇIKTI
Erzurum Cumhuriyet
Caddesi’nde 14’üncü yüzyılda yapıldığı belirtilen
Cimcime Sultan Kümbeti’nin çevresindeki 2 ev ve 4
işyeri, belediye tarafından 800 bin YTL bedelle
istimlak edildi.
Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri İrfan Salın, "Restore ve ışıklandırma sonrasında üzerindeki yeşillik ve otlarda temizlenecek" dedi. Hürriyet, Haber: Onur Sağsöz, 17.09.2008 |
|
|
![]() |
TAŞLAR KAYSERİ'DEN
Malatya'nın Battalgazi İlçesi'ndeki tarihi Silahtar Mustafa Paşa Kervansarayı'nın restorasyon çalışması sürüyor. |
|
'İSTANBUL 2010' HARCANIYOR
Eylülle birlikte kültür ve sanat etkinlikleri de yoğunlaştı... İstanbul’dakilerin ortak özelliği, “Avrupa Kültür Başkenti” vurgulamaları. Davetiyelerinde, afişlerinde hep “2010 logosu”... Öyle görünüyor ki 2010’un tek farkı, kültür ve sanat etkinliklerindeki “artış” olacak. Sergiler, gösteriler, konserler baş döndürecek. Ancak, bununla yetinilmemesini; 2010’a asıl yakışanın “kentin tarihten gelen kültür zenginliğini çağdaş yaşamla buluşturacak projeler” olacağını bir türlü anlatamadığımız “yetkililer” de o salondan öbür galeriye koşturmaktan yorgun düşecekler...
Oysa aynı yorgunluk, bir bakıma her zaman gerçekleşebilecek etkinlikler için değil, doğrudan Avrupa Kültür Başkenti olma “gerekçesi”ne ve “amacı”na uygun çalışmalarla yaşanmalı... Ne var ki bunun için de artık çok geç. Böylesine önemli bir başkentliğin “temel sorumlulukları”na uygun hazırlıkları kalan bir yılda gerçekleştirmek mümkün görünmüyor... Peki, neler yapılmalıydı?
AB’nin resmi beklentisi Sorunun yanıtını, AB’nin “Avrupa Kültür Başkentleri” başlıklı resmi metninden kim bilir kaçıncı kez yine birlikte okuyalım: “Avrupa Kültür Başkentleri, Avrupa kentlerinin ortak kültürel mirasını değerlendirmek programıdır. Temel hedef, geçmişe ait ve çağdaş kültürel değerlere çok fazla sayıda kentlinin erişebilmesini sağlamaktır. Bu nedenle topluma ait alanlar rehabilite edilmelidir..” Tarihi kentler için “Avrupa mirası” kavramı, Avrupa Konseyi’nin 25. kuruluş yılı anısına 1975’te başlatılan “Ortak Mirasımız” kampanyasının ürünüdür. İlerleyen yıllardaki uluslararası sözleşmelerde de her ülkenin öncelikle tarihi kent dokularını ve mimarlık değerlerini yaşatarak korumaları, “Avrupalı olma sorumluluğu” sayılmıştır.
Bu nedenle yine AB bakın ne diyor: “Kentlerimiz yüzyıllardır insanlara ışık saçmış, büyülemiştir. Kültür Başkenti adaylığında, kentin tarihi mirasının değerlendirilmesi ve buna kent halkının da katılımının sağlanması konusunda kesin teminat verilmelidir...”
Nitekim İstanbul’un 2010 adaylığında da “konserler ve gösteriler”den önce “2600 yıllık Avrupa kenti olma ve buna dayalı kültürel kimliğini belgeleyen tarihsel mirasının önemi” belirtilmişti... Bu sayede kazanılan 2010’un gerekçesi de aynı birikimin “Avrupa mirası” olarak sahiplenilmesi ve toplumla daha fazla buluşmasını sağlayacak projelerin gerçekleşmesiydi.
‘Yanıtsız’ sorular Şimdi soralım... 2010 için örneğin Zeyrek ya da Süleymaniye gibi yıllardır çökmeye terk edilen tarihi semtlerde kaç sokak kurtarılmakta; kaç konak restore edilmekte; hangi tarihi çevre düzenlemeleri yapılmakta ve AB’nin deyişiyle “topluma ait alanlar”a yönelik ne gibi kentsel tasarım projeleri uygulanmaktadır?
Örneğin 1997’de Avrupa Kültür Başkenti olan Selanik, apartmanların altındaki antik dokusunu meydanlarda ve caddelerde arkeolojik parklar yaratarak gün ışığına çıkardı. AB kaynaklarını tarihi dokusunun çağdaş yaşamla kucaklaşmasına ayırdı...
Benzer şekilde 2004’te Cenova, hemşerisi Kristof Kolomb’un yaşadığı semti canlandırarak turizme açarken, 2008’de de Lüksemburg zaten korunan tarihi peyzajına “uyumlu” modern mimari örneklerini “kültürel süreklilik” programıyla onurlandırdı...
Söyler misiniz, İstanbul için ne yapılıyor? Sakın “Tarlabaşı” denmesin; hem 2010’la ilgisi yok; hem de zaten duyarlı uzmanların “koruma değil dekoratif kandırmaca” dedikleri, ruhsuz bir turistik rant projesi... Benzer şekilde “Fener-Balat” da denmesin; çünkü orası da 1996’daki Habitat Zirvesi’nde karar verilen ve dönemin Fatih Belediye Başkanı Sadettin Tantan’ın başlattığı bir UNESCO projesi...
Yani, 2010’da, kentin uygarlık değerlerinin yok oluştan kurtarılmasını sağlayacak hemen hiçbir çaba yok; hatta “niyet” bile yok! Onca güçlükle ayrılan bütçeyi, AB kaynaklarını ve en önemlisi de heyecanı, hevesi “harcıyor”uz, aldıran yok! İstanbul için Avrupa Kültür Başkenti hazırlıkları, kentsel mirasımıza karşı süregelen duyarsızlığın doruktaki son örneği olarak tarihe geçiyor... Cumhuriyet, 17.09.2008 |
||
TAHMİS'İN RESTORASYONU BAYRAMDAN SONRA
Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından restore ettirilen vakıf eserleri arasında bulunan Tahmis Kahvesi’ndeki restorasyona Ramazan Bayramı’ndan sonra başlanacağı öğrenildi.
1640 yılında Sancak Beyi Mustafa Ağa tarafından yaptırılan tarihi Tahmis Kahvesi, Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından restore ettirilecek tarihi eserler projesine dahil edilmişti. Gaziantep’in Kozluca Mahallesi eski buğday arsasının kuzeyinde yer alan Tahmis Kahvesi, Mevlevihane’ye gelir amaçlı yaptırılan dükkanlardan yalnızca bir tanesi. Gaziantep Şer’i Mahkeme Sicil kayıtlarına göre Tahmis Kahvesi’nin, 1635 tarihli vakfiyesi ve Mevlevihane’nin semahane kapısı üzerindeki 1638 tarihli Farsça kitabesinden “Ayıntab Sancak Beyi Türkmen Mustafa Ağa Bin Yusuf” tarafından yaptırıldığı biliniyor.
Mevlevihane’ye ait han ve dükkanlar 1901–1903 tarihleri arasında iki büyük arsada çıkan yangında yandığı belirtilirken, bu tarihlerde postnişin olan Feyzullah oğlu Şeyh Mehmet Münip Efendi’nin 1904 yılında kendi parasından 130 bin kuruş harcayarak Buğday Hanı, Tahmis Kahvesi, bir süpürgeci odasıyla, 33 dükkanı yeniden yaptırarak Mevlevihane’ye bağışladığı kayıtlarda yer alıyor.
Tahmis Kahvesi’nin en önemli özelliklerinden bir tanesi de müşterilerinin uzun yıllar bu mekandan kopamaması. Müdavimlerin büyük bir bölümü 40 yıllık müşteri olma özelliğini taşırken, 50–60 yıllık müşterilerde bulunuyor. Tarihi Tahmis Kahvesi’nin restorasyonuna sevinen müdavimlerin tek üzüntüsü restorasyon süresince kahvenin kapanacak olması. Bu arada Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından restoresi yapılacak Tahmis Kahvesi’ndeki çalışmaların Ramazan Bayramı sonrası başlayacağı belirtildi. Gaziantep Hakimiyet, 17.09.2008 |
||
NOEL BABA MÜZESİ KAZILARI
Antalya'nın Demre İlçesi'ndeki Noel Baba Müzesi'nde yapılan kazılarda, tarihe ışık tutacak yeni sikkeler bulundu.
Demre'deki Noel Baba Müzesi, en çok ziyaret edilen ören yerlerinin başında geliyor.
Müzede tarihe ışık tutmak için 20 yıldır kazı çalışmaları sürüyor. Kazıların bu yılki bölümünde ise yapının tarihine ışık tutacağı belirtilen yeni sikkeler bulundu.
Noel Baba Müzesi'ni bu yıl yaklaşık 344 bin yerli ve yabancı turist ziyaret etti. Trt/Haber, 17.09.2008 |
|
|
İSOS HARABELERİNDE KAZILAR SÜRÜYOR
Hatay'ın Erzin İlçesi'ndeki 5 bin yıllık İsos harabelerinde kazı çalışmaları sürüyor.
Hatay İl Kültür ve Turizm Müdürü Nizametten Duran, İsos harabelerinde yapılan kazı çalışmasında genç Roma dönemine ait soğuk, ılık ve sıcak su sistemlerinin bulunduğu söyledi. Ekipte 3 müze görevlisi ile 28 işçinin görev yaptığını belirten Duran, kazıda bereket tanrıçası olarak bilinen Artemis mozaiğinin bir bölümünün ortaya çıkarıldığını anlattı. Zaman, 17.09.2008 |
||
|
TARİHE SAYGI GÖSTEREN KİŞİ VE KURUMA ÖDÜL
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nce verilen ‘Tarihe Saygı Yerel Koruma Ödülleri’ 6’ncı yılına girdi. Tarihi yapıların korunmasını özendirmek hedefiyle düzenlediği büyük yarışmanın bu yılki katılımcı sayısı 30’u buldu.
Hem tarihi mirasa sahip çıkılması konusunda yerel yönetimlerin üstlendiği sorumluluk bilincini göstermek hem de tarihe sahip çıkanları ödüllendirmek amacıyla açılan yarışmanın Seçici Kurulu, ilk toplantısını gerçekleştirdi. Seçici Kurul, yapıları tek tek inceledikten sonra sonuçları önümüzdeki hafta açıklayacak. Milliyet Ege, 17.09.2008 |
|
BETON SIVAYLA RESTORASYON!
Milattan sonra 325 yılında Ayasofya Kilisesi’nde toplanan Konsül’den dolayı Hıristiyan dünyası için kutsal sayılan Ayasofya Müzesi, geçen yıla kadar harabe haldeydi.
Milliyet, Haber: Ömer Erbil, 17.09.2008 |
||
AKHİSAR'DA ANTİK SERAMİKLER BULUNDU
Manisa’nın Akhisar İlçesi’nde yürütülen arkeolojik kazı çalışmalarında, Çağlak Kalesi yakınlarındaki Kazımçeşme Mevkii’nde, ‘Neolitik Dönem’e ait seramik parçaları bulundu.
Adnan Menderes Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr. Engin Akdeniz, şu bilgileri verdi: “Yöredeki arkeolojik kazılar; Manisa Valiliği, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Müze Müdürlüğü, Akhisar, Kula, Karakurt ve Güneşli belediyelerinin destekleriyle sürüyor. Eski göl ve akarsu yataklarına yönelik jeomorfolojik çalışmaların da yapılması gerekir.” Milliyet Ege, Haber: Haldun Akyüz, 17.09.2008 |
||
ANADOLU'NUN EN YAŞLI KAZISI MAGNESIA
Anadolu'nun en eski kazı alanı olan Aydın'daki Magnesia antik kentinin yaşam alanları ortaya çıkarıldı.
Kazılarda, mermer gladyatör başı, bronz heykel ayağı ve çok sayıda parça bulundu. Tarih boyunca çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapan Anadolu, adeta bir açıkhava müzesi niteliği taşıyor. Bunlardan biri de Aydın'ın Germencik İlçesine bağlı Ortaklar beldesindeki Magnesia Antik kenti. Buradaki kazı çalışmalarının geçmişi 166 yıl öncesine kadar uzanıyor.
Son dönemdeki kazılarda Bazilika, Artemis Kutsal Alanı, tören alanı, kutsal kaynak ve mezar anıtları bulundu. Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr.Orhan Bilgöl, "Ortaya çıkanlar turizm açısından da geleni mutlu etmeye başlayan bir görünüm kazandı. Buraya gelenler Magnesia'yı terk edemeyecekler ve memnun ayrılacaklar."
Antik kent ortaya çıkarılan çehresiyle sayılı ören yerlerinden biri haline geldi. Trt/Haber, 17.09.2008 |
![]() |
|
ANADOLU'NUN EN BÜYÜK ANITSAL YAPISI BULUNDU
Şapinuva Kazı Başkanı
Prof.Dr. Aygül Süel, AA
muhabirine yaptığı açıklamada, Kültür ve Turizm
Bakanlığının izni ile Ankara Üniversitesi tarafından
Şapinuva Ören Yeri'nde kazı çalışmalarının 18 yıldır
devam ettiğini söyledi. Cnn Türk, 17.09.2008 |
||
ADALET KASRI MÜZE OLACAK
Edirne Internet Gazetesi, 17.09.2008 |
||
'ROMANTİK KENT' NYSA'DA
KAZILAR SONA ERDİ
Nysa Antik Kenti'nde
1992 yılından itibaren Kültür ve Turizm Bakanlığı
Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü adına,
kazı ve restorasyon çalışmalarını sürdüren ekipte
yer alan ve bu yılki kazılara başkanlık eden Ankara
Üniversitesi Dil ve Coğrafya Fakültesi Arkeoloji
Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr. Musa Kadıoğlu, AA
muhabirine yaptığı açıklamada, kazıların bu yıl 15
Temmuz-30 Ağustos günlerinde yapıldığını söyledi. Cnn Türk, 17.09.2008 |
||
![]() |
İNGİLİZ RESSAM HIRST, PICASSO'YU GEÇTİ
Sotheby's'in Londra'da düzenlediği müzayedede Hirst'ün Altın Buzağı adlı tablosu, bu ressamın yapıtları bağlamında rekor fiyattan alıcı buldu. Cnn Türk, 16.09.2008 |
|
PERU, SACSAYHUAMAN KALESİ'NDE 19.000 ESER BULUNDU
Peru Milli Kültür Enstitüsü tarafından açıklandığına göre Sacsayhuaman Kalesi’nde son dönem kazıları sırasında, aralarında iki altın heykel, 18 metal ve kuvartz parça da olan 19.329 törensel eser bulundu. Kazıların yapıldığı alan turistler için çok önemli bir yer ve aynı bölgede daha önce yapılan kazılarda da Killke Kültürü’ne 6.000 farklı seramik eser bulunmuştu. Bu defa bulunan eserler arasında insan dişinden hayvan kemiklerine kadar akla gelen her türlü malzeme ile yapılmış binlerce boncuk da var.
Arkeologlar ayrıca bir küpün içinde hocker durumunda bir iskelet, yanında İnka tarzı küçük bir kap ve törensel bir tabak da buldular. Living in Peru, 12.09.2008 |
|
|
STONEHENGE'DE HAYVAN KALINTILARI
İngiliz araştırmacılar, ünlü Stonehenge kalıntılarına yakın bir bölgede, Galler ve İskoçya gibi uzak topraklardan getirilmiş büyükbaş hayvanların kalıntılarına rastladı. İngiliz Jeoloji Topluluğu’ndan Jane Evans, Stonehenge yakınlarında bulunan ve MÖ 3000 civarında yapıldığı tahmin edilen Durrington Duvarı"nın çevresinden çıkarılan hayvan diş ve kemiklerinden, bölgenin kutsal ayinler düzenlenmesinden en az 500 yıl öncesinde büyük festivallere ev sahipliği yaptığını belirlediklerini belirtti. Evans, MÖ 2500 yıllarında ilk sıra taşların getirildiği Stonehenge’in bulunduğu bölgeyi ziyaret edenlerin, büyükbaş hayvanlar getirdiğini ve bu hayvanların kurulan dev ateşlerde pişirildiğini kaydetti. Önceki araştırmalarda Stonehenge’in zengin ve soylu kişilere ayrılmış özel bir mezarlık bölgesi olduğu ortaya çıkarılmıştı. Birgün, 16.09.2008 |
||
![]() |
HARPUT ZİNDANI İÇİN ARAMA
Elazığ'da Harput iç kale arkeoloji kazıları 4. yılına girerken, kazıyı sürdüren Prof.Dr. Veli Sevin, Osmanlı Darphanesi ve dünyaca ünlü Harput Zindanı'nı ortayı çıkarmak için çalışmaların devam ettiğini söyledi. Elazığ Kent Haber, 16.09.2008 |
|
KIZIL KİLİSE'YE RESTORASYON İSTEMİ
Yıldız Teknik
Üniversitesi (YTÜ) Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi
Prof.Dr. İsmet Ağaryılmaz, Dünya Anıtlar Fonu'nun (World
Monuments Fund-WMF) 2008 yılı için ''Dünyada En
Fazla Tehlike Altında Bulunan 100 Tarihi Eser
Listesi''nde Türkiye'den 5 eser bulunduğunu,
bunlardan birinin de ''Kızıl Kilise'' olduğunu
söyledi. Cumhuriyet, 16.09.2008 |
||
TARİHİ ESER KAÇAKÇILIĞI
Çanakkale'de Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şube Müdürlüğü ekiplerinin gerçekleştirdikleri operasyonda 130 adet tarihi eser ele geçirildi. |
UŞAK'TA TARİHİ ESER VE SAHTE PARA OPERASYONU: 7 GÖZALTI
Uşak'ta düzenlenen operasyonda ev iş yerlerinde tarihi eser ve sahte para ele geçirilen 7 kişi gözaltına alındı. Uşak Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şube Müdürlüğü ekipleri, üç ay süren çalışmanın ardından kent merkezi, Sivaslı İlçesi, Eldeniz beldesi ve Kalfa Köyünde belirlenen ev ve iş yerlerine eş zamanlı operasyon düzenledi. Evlerdeki aramalarda, 45 adet sahte 20 YTL'lik banknot, 2 bin 100 adet sahte çek yaprağı, çeşitli dönemlere ait 7 tarihi eser, ruhsatsız tabanca, av tüfeği, kuru sıkıdan bozma tabanca ile bu silahlara ait mermi, 1050 YTL ve 1000 avro bulundu. Suç örgütü üyesi oldukları belirtilen 7 zanlı, operasyon kapsamında gözaltına alındı. Zaman, 16.09.2008 |
|
BİR KÜLTÜR KAZANI
Azra Erhat’la Antalya’da
Termessos’a tırmanıyorduk, bizi uzaktan gören bekçi,
(anımsayabildiğimce adı Mustafa idi), koştu, önümüzü
kesti: Evrensel, Yazı: Cengiz Bektaş, 16.09.2008 |
||
II. RAMSES'İN TAPINAĞI BULUNDU
Mısır'da Firavun 2. Ramses'e ait bir tapınak bulundu.
Mısır haber ajansı Mena, Mısırlı arkeologların, eski Mısır'da 19. hanedanın 3 firavunu 2. Ramses için yapılan tapınağı başkent Kahire'nin doğusundaki Ayn Şams bölgesinde bulduğunu duyurdu.
Tapınakta 2. Ramses'in dev heykelinden parçaların yanı sıra tapınağın yapımında kullanılan döşeme taşlarının da bulunduğu belirtildi.
20'li yaşlarının başında tahta geçen 2. Ramses Mısır'ı MÖ 1304'den MÖ 1237'ye kadar yönetmişti. Trt/haber, 16.09.2008 |
|
|
|
DİNAMİT DEPOSUNDAN FARKSIZ
İzmir’in tarihi Agora semtinde kaderine terk edilmiş çok sayıda ev adeta atık toplama deposu haline geldi, olası yangın facialarına davetiye çıkarmaya başladı. Hurda toplayıcıları, çöpten buldukları kağıtlar ve plastikler başta olmak üzere, çok sayıda yanıcı maddeyi bu eski evlerde biriktiriyor.
Kaderine terk edilmiş bu yapılar, bu halleriyle birer dinamit deposunu andırıyor. Buraları kendilerine mesken edinen evsiz takımının ısınmak amacıyla yaktıkları ateş ya da söndürmeden attıkları sigara izmariti sonucu çıkan yangınlar çevrede yaşayanlara korku dolu anlar yaşatıyor. Vatandaşlar olası bir yangının önünün alınamayacağını belirterek, şikayetlerini dile getiriyor, “Yeterli denetim yapılmıyor. Çoğu ahşap olan, sahiplerinin bile arayıp sormadığı bu evler, bir facia yaşanmadan boşaltılsın” diyor. Milliyet Ege, 16.09.2008 |
|
TARİHİ AYAZ PAŞA CAMİİ İLGİ BEKLİYOR
Erzurum'un Ayaz Paşa Mahallesi'nde bulunan ve 1799 tarihinde yaptırılan Ayaz Paşa Camisi, bakımsızlık yüzünden kan ağlıyor. Caminin özellikle minaresinde başlayan tahribat, çevre sakinleri ve cami cemaatini rahatsız ederken, tarihi ibadethanenin onarılması için defalarca başvuruda bulunulmuş olunmasına rağmen harekete geçilmemesi büyük tepki topluyor.
Caminin minaresindeki şerefeye ait taşların dökülmeye başladığına dikkati çeken çevre sakinleri, 200 yıllık geçmişi bulunan caminin, ilgisizlik kurbanı olmasına gönüllerinin razı olmadığını dile getirerek, "Yetkili kurumlar tarihi camimizin bakım ve onarıma ihtiyaç duyduğunu neden görmüyorlar. Minarelerin taşları dökülmeye başladı, duvarlardaki çatlaklar her geçen gün daha da büyüyor. Sonuçta bu ibadethane tarihi bir eser. Vakıflar Bölge Müdürlüğü, başvurularımızı dikkate alarak, caminin onarımını en kısa zamanda programına almalıdır" diye konuştu.
Erzurum Ayaz Paşa Mahallesi'nde Gürcükapı'nın güneyinde bulunan Ayaz Paşa Camii'ni Erzurum Valisi Ayaz Paşa 1558 yılında yaptırmıştır. Kareye yakın dikdörtgen planlı caminin son cemaat yeri ile ibadet mekanının üzeri toprak bir dam ile örtülüdür. İçeriden kalın direklerin taşıdığı üst örtü ibadet mekanını sahanlara ayırmıştır. Giriş kapısı üzerinde bitkisel ve geometrik motiflerle bezeli taş lentolar bulunmaktadır. Minare tek şerefeli olup, taş kaideli, tuğla gövdelidir. Caminin yanında Şehzade Ömer'in 1799'da yaptırdığı bir medrese ile Erzurum Valisi İbrahim Hıfzı Paşa'nın 1780'de yaptırdığı çeşmesi bulunmaktadır. Erzurum Gazetesi, 16.09.2008 |
![]() |
|
TARİH İÇİN YOL HARİTASI
İzmİr Büyükşehir ve Konak
belediyeleri, tarihi bölgenin çehresini değiştirecek
projede yapılacak işleri etap etap belirleyerek yol
haritasını çizdi. Hürriyet Ege, 16.09.2008 |
||
![]() |
ANİ KAZILARINDA SELÇUKLULARDAN KALMA ESERLER ÇIKARILDI
Tarihi Ani Harabeleri'nde yapılan kazı çalışmalarında Selçuklulardan kalma eserler çıkarılarak Kars Müzesi'ne kazandırıldı.
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Yaşar Çoruhlu başkanlığında 20 kişilik bir grupla tarihi antik kent Anı Örenyeri Harabeleri'nde yapılan kazı çalışmalarının sonunda Selçuklulardan kalma eserler müzeye kazandırıldı. Kazı çalışmalarının 1 Ağustos 2008 tarihinde başlayıp 30 Ağustos 2008 tarihinde sona erdiğini söyleyen İl Kültür ve Turizm Müdürü Kenan Bekis, çalışmaların sonunda Selçuklulardan kalma 105 sikke ve bunların yanında çanak, çömlek çıkarıldığını ifade etti. Çalışmaların sonunda bulunan eserlerin Kars Müzesi'ne teslim edildiğinin altını çizen Bekis, eserlerin envanter çalışmaları yapıldıktan sonra teşhir edileceğini, değerlendirmenin sonunda depoya kaldırılması uygun görülen eserlerin burada muhafaza edileceğini vurguladı. haberler.com, 16.09.2008 |
|
İKİBİN YILLIK AŞK
Denizli’nin antik Laodikya Kenti’nde yapılan kazı çalışmalarında birbirlerine sarılmış durumda erkek ve kadın iskeleti bulundu.
Pamukkale Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı ve Kazı Heyeti Başkanı Prof.Dr. Celal Şimşek, Anadolu’nun en önemli antik kentlerinden Laodikya’nın dört tarafını çeviren mezarlarda zaman zaman aşk ve nefretin izlerini gördüklerini söyledi.
Şimşek, şunları söyledi: "Laodikya’da ölü gömme geleneklerini öğrendik, mezarlara konulan hediyeler bulduk. Son olarak 2 bin yıllık bir mezarda birbirlerine sarılmış durumda erkek ve kadın iskeletleri bulundu. Kadın ve erkek birbirlerini öyle sevmiş ki öbür dünyada da aynı sevgiyi yaşamak için öldüklerinde aynı mezara konulmak istemiş. Bazı mezarlarda da çiftlerin başları farklı yöne gelecek şekilde gömüldüğüne tanık olduk. Bu durum da yaşarken birbirlerini çok seven, ancak zaman zaman kavga eden çiftlerin de aynı mezara gömülmek istediklerini gösteriyor. Bu tür mezarlar aşk ve nefreti anlatıyor." Hürriyet, Haber: Osman Nuri Boyacı, 16.09.2008 |
|
|
ÇİN, HENAN'DA BULUNAN
2500 YILLIK MEZAR YAVAŞÇA AÇIĞA ÇIKIYOR CCTV.com, 10.09.2008 |
||
SARUHANLI'DAKİ 500 YILLIK CAMİ KORUMA ALTINA ALINDI
Manisa'nın Saruhanlı İlçesi'ne bağlı Alibeyli beldesinde, 1500 yıllarında yapıldığı tahmin edilen Osmanlı camisi koruma altına alındı.
Alibeyli Belediye Başkanı Salih Karagül, kim tarafından ve hangi tarihte yapıldığı kesin olarak bilinmeyen caminin, Tabiat Varlıklarını ve Tarihi Eserleri Koruma Genel Müdürlüğü tarafından koruma altına alındığı ifade etti. Başkan Karagül, "Aynı mimari özelliklere sahip camilerle karşılaştırıldığında, camimizin 1500 yılında yapıldığı ortaya çıkıyor. Beldemize bugüne kadar birçok araştırmacı geldi fakat camiyle ilgili yeterli kaynağa ulaşamadı." dedi. Caminin mimari açıdan ilginç özellikleri olduğunu da belirten Karagül, şerefe duvarında kabartma kuş ve balık resimleri bulunduğunu, içininse yazın 40 derece sıcaklıkta bile serin kalabildiğini söyledi. Karagül, camiye ait mermer şadırvanın da aynı tarihte yapılmış olabileceğini sözlerine ekledi. Zaman, Haber: Serkan Ertunç, 15.09.2008 |
||
|
ÜNLÜ ARKEOLOG KİTOV ÖLDÜ
Bulgaristan'ın en ünlü arkeologları arasında yer alan Georgi Pavlov Kitov, hayatını kaybetti.
Kitov, Hisar kasabasının merkezinde bulunan Stara Selo bölgesinde Trak dönemine ait bir tapınakta kazı çalışması yaparken kalp krizi geçirdi. Çalışma arkadaşları tarafından hastaneye kaldırılan 65 yaşındaki arkeolog, kurtarılamadı. Georgi Pavlov Kitov, Bulgaristan'da özellikle antik çağ ve Trak dönemleri konusunda en önde gelen uzmanlardan biriydi.
Hisar kasabasında 2000 yılında bir Trak tapınağı bulan, ancak bütçe yetersizliğinden dolayı kazıya devam edemeyen Kitov, Kültür Bakanlığının desteği üzerine tapınaktaki kazıya bir hafta önce yeniden başlamıştı.
Ekip arkadaşları, özellikle son iki gün içerisinde tapınak kazısında son derece önemli ve değerli parçaların ortaya çıkarıldığını, Kitov'un bu yüzden çok heyecanlandığını söylediler. Trt/Haber, 15.09.2008 |
|
SÜLEYMANİYE DÜŞÜNCELERİ
İstanbul’a gelen yabancı
misafirlerimi gerçekten etkilemek istediğimde
götürdüğüm yer neresidir biliyor musunuz?
Süleymaniye! Hele mevsimlerden sonbahar, aylardan
ramazan ise...
Radikal, Yazı: Haluk Şahin, 15.09.2008 |
||
137 YILLIK CAMİ ONARILIYOR
Rize'nin Fındıklı İlçesi'ndeki 137 yıllık tarihi ahşap cami, aslına uygun şekilde onarılıyor.
Meyveli Köyü'ndeki Ahşap Camii'nin, 1871 yılında, Mustafa Bin Alişan tarafından yaptırıldığı sanılıyor.
Tamamı ahşap olan camii, zaman içinde ciddi hasar gördü, ancak yine de ibadete açık kaldı.
Camide daha önce de küçük kazalar da yaşanmış.
Osmanlı süsleme sanatından izler taşıyan cami, Vakıflar Rize Bölge Müdürlüğü'nce aslına uygun şekilde onarılıyor.
Meyveli Köyü Camii, onarımın ardından yeniden ibadete açılacak. Trt/Haber, 15.09.2008 |
|
|
MARMARAY'A BİZANS FRENİ
Marmaray ve İstanbul Metrosu projeleri kapsamında Yenikapı’da yürütülen kazı çalışmalarında toprağın altından tarih fışkırıyor. Yaklaşık 50 kişilik profesyonel ekip ve sayıları 300’ü bulan işçiler yeni tarihi buluntular için çalışırken, bir yanda da metro ve Marmaray çalışmaları da sürüyor. Mühendislik ve tarih biliminin birbirine saygı çerçevesi içinde çalışmalarını sürdürdüğünü anlatan İstanbul Arkeoloji Müzesi Müdürü Dr. İsmail Karamut, "İki çalışma da birlikte sürdürülüyor. Ancak Yenikapı’da devam eden arkeolojik kazılar bitmeden buradaki son arkeolojik eser topraktan çıkmadan Marmaray ve metro geçemez" dedi. Projenin 2009 yılında bitirilmesi planlanıyordu. Ancak proje çerçevesinde yapılan arkeolojik kazılar, projeyi 2 yıl geciktirdi. Böylece projenin bitiş tarihi Ekim 2011 olarak belirlendi.
Metro için ikinci kazı alanında da Bizans ve Osmanlı döneminden kalma 'Theodosius Limanı'nın yolu ve binaları ortaya çıktı. Aynı süre içerisinde Marmaray için yapılan kazı çalışmasında da Roma, erken Bizans ve Osmanlı yapılarının üst üste bindiği küçük bir yerleşim alanı yine kendini gösterdi. O günden beri bölgede hummalı çalışma sürdürülüyor.
4 yıldan beri sürdürülen kazılar hakkında da bilgi veren Dr. İsmail Karamut, "32 tane gemi kalıntısı, fil iskeleti bile bulundu. 51 metre uzunluğunda sur kalıntıları bulduk. Bu surların Kostantine’ye ait olabileceğini düşünüyoruz" dedi. Vatan, 15.09.2008 |
||
![]() |
MARDİN'DE ÇARPIK YAPILAŞMAYA DARBE Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından UNESCO'ya dünya kültür mirasına aday kent gösterilen 7 bin yıllık tarihi ve eşsiz mimariye sahip Mardin'de, 50 ile 60 yıl önce yapılan betonarme çarpık binaların yıkılmasına karar verildi. Çarpık binalar arasındaki kamu binalarının yıkılmasına önceki gün Türk Telekom binasıyla başlanırken, diğer binaların yıkımına 46 gün sonra devam edileceği belirtildi.
Mardin Valiliği, Belediye ve sivil toplum örgütlerinin desteğiyle kaçak, çarpık ve sonradan çıkma 2 bin 500 bina yıkılacak. Mardin Belediye Başkanı Metin Pamukçu, yaptıkları anlaşma gereğince konutları yıkılacaklara TOKİ'den konut, arsa veya nakit para ödemesi yapılacağını söyledi. Pamukçu, "Bu konutların içinde Türk Telekom, eski belediye, eski Bağ- Kur, gümrük, tapu hizmet binaları da var" dedi.
Türk Telekom Başmüdürü Ahmet Alevcan yıkıma kendi binalarından başlamalarından duyduğu mutluluğu ifade etti. Alevcan, yeni hizmet binaları yapılıncaya kadar Yenişehir'de kiralık binada hizmete devam edeceklerini söyledi.
Yıkılacak binaların kamulaştırma çalışmalarına ve TOKİ tarafından inşa edilecek yeni konutlar için toplam 800 milyon YTL para harcanacak. Belediye Başkanı Metin Pamukçu, Mardin'i eski kimliğine kavuşturacaklarını söyledi. Sabah, 15.09.2008 |
|
BOLU'NUN TARİH BAHÇESİ
Bolu İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü bahçesinde çevre düzenlemesi yapılarak tarihi eserler bahçeye yerleştirildi.
Bolu Olay, 15.09.2008 |
|
|
|
ANTİK KAZI TALANI DÜNYA GÜNDEMİNDE
Amerikan Associated Press (AP) haber ajansı Muğla'nın Datça İlçesindeki 2600 yıllık Knidos antik kenti kazı çalışmalarının geçtiğimiz temmuzda 'tarihi eserler çalınıyor' suçlamasıyla durdurulduğuna dikkat çekti. Dava sürecinin aylarca sürebileceğine dikkat çeken ajans, 1988 yılından bu yana antik kentte kazı çalışması yapan Selçuk Üniversitesi öğretim üyesi Prof.Dr. Ramazan Özgan'ın izninin iptal edildiği de belirtti.
AP, haberinde hükümetin yabancı kazı ekiplerine de dava sürecinde çalışma izni vermediğini belirterek "Özgan, Muğla Valiliği tarafından kazıda ortaya çıkan eserleri envanterlere girmemekle suçlanıyor" diye yazdı. Konuyla ilgili açıklama yapan British Museum sözcüsü "Hükümetin kazıları durdurma kararı hayal kırıklığı yarattı. Ümit ediyoruz bu süreç gecikmez" dedi. Sabah, 15.09.2008 |
|
TARİHİ ESERLERE KADIN ELİ DEĞDİ Hürriyet Ankara, Haber: Ferhat Demircan, 15.09.2008 |
||
PERA'YA MODERN KONUK
Modern sanatın iz bırakan ressamlarından Marc Chagall'in özgün yapıtları, Suna ve İnan Kıraç Vakfı'nın Tepebaşı'ndaki Pera Müzesi'nde düzenlenecek özel bir sergi nedeniyle ilk defa İstanbul'da izlenecek.
Sayısı 100'ün üzerinde olacak eserler, sanatçının estetik kariyerini oluşturan farklı diziler ve baskı resimler ile yağlıboya çalışmaları kapsayacak. Ocak ayı sonunda açılması için hazırlıklarına başlanan sergi, Kudüs'teki İsrail Müzesi'nden İstanbul'a gelecek. Chagall, yapıtlarında dini pek çok unsuru tasvir etmişti. Sabah, 15.09.2008 |
|
|
![]() |
BULGARİSTAN BAŞBAKANI EDİRNE'DE KİLİSE AÇTI
Bulgaristan Başbakanı Sergay Stanişev, onarımı tamamlanan Edirne’deki 140 yıllık Eleni Klisesi’nin açılışını, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ile birlikte yaptı.
Hürriyet, Haber: Ali Can Zeray, 15.09.2008 |
|
BİR ANSİKLOPEDİ DÜŞÜNÜN, İÇİNDE SANAT OLSUN
Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, titiz bir çalışmayla
gözden geçirilip genişletilerek, geçtiğimiz günlerde
yeniden yayımlandı. Birçok yeni maddenin de
eklendiği ansiklopedide, Batı menşeli kaynaklarda
görmenin pek mümkün olmadığı İslam ve Doğu ülkeleri
sanatlarına da yer verilmiş. Ansiklopedinin birinci baskıdan beri lise ya da üniversite mezunu ortalama okurun sanat alanındaki meraklarını, bilgi gereksinimini karşılamak için yapılmış bir çalışma olduğunu söyleyen Yayın Yönetmeni Hasan Kuruyazıcı, "İnternet üzerinden ulaşılacak bir ansiklopedi günümüz olanakları bakımından daha akılcı. Üçüncü basım düşünülürse, böyle olması gerekir. Fakat bizdeki ansiklopedi okuru, yazılı olmayan yayına çok alışık değil. Ben şahsen bilgi edinirken elimle bir kitaba dokunmayı, sanal bilginin yer aldığı bir ekrana yeğlerim. Ama bir bilgiye ulaşmak için sayfaları çevirirken gözün daha başka şeylerin de üstünden geçmesi birçoklarına tat verir; durup gözlerine çarpan o maddelere de bakarlar." diyor.
Ansiklopedinin ikinci baskısı, aralarında Engin Özendes, Prof.Dr. Işın Yalçınkaya, Adnan Çoker gibi isimlerin de bulunduğu 328 yazarın kaleme aldığı 4 bin 561 maddeden oluşuyor. Resim, heykel, mimarlık, tasarım, arkeoloji ve fotoğraf üzerine bu kapsamda hazırlanmış ilk özgün Türkçe kaynak niteliğindeki ansiklopedide ciltçilik, dokuma, endüstri tasarımı, grafik tasarım, halı, hat, karikatür, minyatür, mühür, onarım ve koruma, prehistorya, seramik, sikke, tiyatro-sahne tasarımı ve kostüm gibi genel konular uzmanları tarafından ayrıntılı olarak ele alınıyor. Görseli bulunmayan tek maddelerden başka ülke sanatları, Türkiye'nin illeri gibi genel maddelere de görsel malzeme eklemeye gayret ettiklerini söyleyen Kuruyazıcı, "İlk basımda zayıf kalan görsel düzeni, günümüzün tasarım düzeyini yansıtacak şekilde yeniden tasarladık." diyor.
Ansiklopedide birçok uygarlıkla beraber onların sanat eserlerine de yer verilmiş. Minareden köprülere, çeşmibülbülden çeşmelere, Paris okulundan gerçeküstücülüğe pek çok kavram, tarihi ve örnekleri ile yer alıyor. Sanatçıların özgeçmişleri, Türkiye'deki tarihsel yerleşmeler, bölgeler ve iller de unutulmamış. En önemlisi de tüm bunların sıradan bir terminoloji şeklinde tasarlanmaması. Ansiklopedinin genelinde uygulanan 'göndermeler' sayesinde sayfalarda gezintiye çıkabiliyor okuyucu.
Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi'nin belki de en önemli tarafı, Batılı kaynaklarda çok az yer bulan İslam ve Doğu ülkeleri sanatlarının da unutulmamış olması. Bu sayede ressam İhsan Çanakkaleli ile Süleyman Seyyid'i, oymabaskı sanatçısı Fethi Karakaş'ı da bulmak mümkün sayfalarında. Üçüncü cildin sonundaki 3 bin 700 kitap, makale ve tez içeren 'Sanat Yapıtları Kaynakçası' bu alanda yapılacak araştırmalar için önemli bir kaynakça sunuyor. İngilizce, Fransızca ve Almanca sanat terimlerinin Türkçe karşılıklarının bulunduğu 'Terim Sözlüğü' ise kaynaklara ulaşmak isteyenler için düşünülmüş.
Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, her ne kadar sanatçılar, sanat tarihçileri, araştırmacılar için iyi bir kaynak teşkil etse de kendini kültür ve sanata ilgili gören herkesin faydalanabileceği bir rehber niteliğini taşıyor. Zaman, Haber: Yavuz Ulutürk, 15.09.2008 |
||
TARİHİ ESER KAÇAKÇISI KATİL ÇIKTI
Yalova’da jandarma
tarafından tarihi eser kaçakçılığı yapmak suçundan
gözaltına alınan ve evinde Roma dönemine ait çeşitli
eserlerle 2 tabanca bulunan 42 yaşındaki Mehmet
Kargöz'ün, cinayet suçundan da aradığı da ortaya
çıktı. Mehmet Kargöz, çıkartıldığı mahkemece ‘Tarihi
eser kaçakçılığı’, ‘Adam öldürmek’ ve ‘Silah
kaçakçılığı yapmak’ suçlarından tutuklanarak
cezaevine konuldu. Hürriyet, 14.09.2008 |
||
TUTANKAMON'UN HAZİNESİ
Tarihin en büyük arkeolojik keşfinin, “Tutankamon’un mezarının ortaya çıkarılması” olduğu söylenegelir. Oysa ki Tutankamon, Mısır tarihinin çok önemli firavunlarından biri değildir. Hele hele bir Ramses hiç değildir. Peki arkeolojik açıdan onu bu denli önemli kılan olay nedir?...
Havanın iyice ısınmaya başladığı bir anda hem güneşten kurtulmak hem de Krallar Vadisi’nde bizleri bekleyen firavun mezarlarının içine girmek için sabırsızlanıyoruz. Hepimiz öncelikle vadide bulunan onca mezarın içinde Tutankamon’un mezarını arıyoruz.
Eski Mısır"da insanlar inançları gereği hayatlarının büyük bir bölümünü öbür dünyaya hazırlık yaparak geçirirlerdi. Hele bu kişiler birer firavunsa ölüm sonrasını o kadar abartırlardı ki; daha tahta çıkar çıkmaz kendileri için inşaatı yıllarca sürecek görkemli mezarlar yaptırmaya koyulurlardı. Ölümden sonra yeniden dünyaya gelineceğine inanıldığı için de ölen kişinin tüm değerli eşyaları kendisiyle birlikte geniş bir mezar odasına konulurdu. Amon Ra’nın temsilcisi ve ülkenin mutlak hakimi firavunların mezar odalarının içi hayal edilemeyecek kadar değerli eşyalarla dolup taşardı. İşte bu durumu çok iyi bilen halk, Eski Krallık döneminde firavunların hazine dolu görkemli mezarlarına göz diker, tüm önlemlere rağmen firavun mezarlarını yağmalamak için binbir türlü hüner sergilemekten çekinmezlerdi.
Nitekim bu yolla Gizza bölgesindeki büyük piramitlerin içindeki mezarlar bile soyulmaktan kurtulamamış. Bunun üzerine Yeni Dönem firavunları çareyi halktan gizli, insanların yaşamadığı ıssız bir çöl vadisinde tüm hazineleriyle birlikte, yerin metrelerce altına yaptırdıkları mezar odalarına gömülmekte bulmuş.
Luksor’un batısındaki çölde bulunan Krallar Vadisi’nde toplam 62 mezar bulunuyor. Bunlardan sadece 33’ü firavunlara ait. Vadiyi gezerken elbette bu mezarların hepsini görme şansımız yok, aldığımız biletle içlerinden birkaçını ancak görebiliyoruz. Görüyoruz görmesine de, buradaki firavun mezarlarının hepsi soyulmaktan kurtulamamış. Anlaşılan mezar soyguncuları için firavunların bu gizli yere gömülme fikri pek de işe yaramamış. Yine de bu firavun mezarlarından sadece biri istisna olarak hiç soyulmadan günümüze kadar gelebilmeyi başarmış. Hangisi mi? Tutankamon’un mezarı. Dünya tarihinin en büyük arkeolojik keşfinin, “Tutankamon’un mezarının ortaya çıkarılması” olduğu söylenegelir. Oysa ki Tutankamon, Mısır tarihinin çok önemli firavunlarından biri değildir. Hele hele bir Ramses hiç değildir. Peki arkeolojik açıdan onu bu denli önemli kılan olay nedir? 18 yaşında hayata gözlerini yuman genç bir firavun olmasının etkisi vardır elbette, ancak onu diğer tüm firavunlardan ayıran esas özellik, mezarı hiç soyulmayan ve tüm hazinesi günümüze kadar ulaşan tek firavun olmasında gizlidir. Yani mezar hırsızlarının gözünden kaçırdığı bir ayrıntı olmasa Mısır tarihi içinde onca önemli firavun varken bugün Tutankamon’un pek de esamesi okunmayacaktı. Bu durum vadideki mezarları gezdiğinizde daha iyi anlaşılıyor. Diğer firavunların görkemli mezar odaları ve o odalara giden derin koridorlarla Tutuankamon’un mezar odasını karşılaştırdığınızda bu genç firavununkinin çok sönük kaldığı hemen anlaşılıyor. Bunun esas nedeni ise firavunun genç yaşta beklenmedik ölümü üzerine alelacele tüm değerli hazineleriyle birlikte vadideki küçük bir odaya gömülmüş olmasında yatıyor. Bu ünlü mezar odasını gezmek için ekstra para ödemek gerekiyor ama gelin görün ki; mezar odasında görülecek kayda değer hiçbir şey yok. Çünkü bu genç firavunun mumyası, lahiti ve tüm hazinesi güvenlik nedeniyle Kahire Müzesi’nde sergileniyor.
Tarihte yaptıklarından ziyade, mezarı soyulmadığı için tüm hazinesi günümüze kadar ulaşan tek firavun olması nedeniyle tüm dünyada en çok tanınan firavun olan Tutankamon MÖ 1361"de küçük bir çocukken çıktığı tahtta sadece 9 yıl kalabilmiş, esrarlı bir şekilde daha yirmisine bile gelmeden ölmüş.
Aradan aylar, yıllar, yüzyıllar, bin yıllar geçmiş, nice imparatorluklar, nice doğal afetler, nice krallar, nice padişahlar devri cihan eylemiş, derken tarihler Şubat 1922"yi gösterdiğinde İngiliz arkeolog Howard Carter 32 yüzyıl sonra genç yaşta ölen bu firavunun mezarını hem de hiç bozulmamış bir halde bulmayı başarmış. Krallar Vadisi’nde IV. Ramses’in mezarının altında kalan ve dar bir koridorla geçilen gizli iki odada iç içe geçirilmiş lahitler bulununca arkeologlar heyecandan küçük dillerini yutmuş ve daha o anda dünya tarihinin en önemli arkeolojik keşiflerinden birini yaptıklarını anlamışlar. Ahşaptan yapılmış devasa kutunun mührü tek tek açılmaya başlanınca firavunun som altından yapılmış lahdi tüm ihtişamıyla ortaya çıkmış. Bu buluş dünyada öylesine büyük yankılar uyandırmış ki; daha o yıllarda bile her kıtadan yüzlerce araştırmacı ve hali vakti yerinde olanlar, aylarca gazete manşetlerinden inmeyen bu mezarı ve firavunun hazinesini görebilmek için yollara düşmüşler. (Bugün bile Mısır hükümeti ülkenin tanıtımında Tutankamon’un yüz maskesini kullanıyor.)
Mısır hükümeti hiç olmazsa bu firavunun hazinesini koruyabilmek için olağanüstü önlemler almış ve kurulan bir ekiple mumyayı ve hazineyi Kahire’ye getirip müzenin en güvenilir yerine yerleştirmişler. Sonraki yıllarda dünyada birçok Mısır bilimci arkeolog genç firavun Tutankamon’un mumyası üzerinde defalarca araştırmalar yaparak bu firavunun ölüm nedenini bulmaya çalıştı. Kimi iktidar kavgasına tutuşan komutanının ihanetine uğradığını savunurken, kimi de ayaklarının kırılmasından dolayı öldüğünü söyledi.
Dünya’da onca yankı uyandıran ve hatta günümüzde bile hala insanların akın akın Mısır’a gitmeleri bir dizi spekülasyonlara ve hatta gerçek üstü hikayelerin ortaya çıkmasına da neden olmuş. Büyük bir tesadüf eseri mezarı ortaya çıkaran ve firavunun tabutunu açan ekibin elemanları arka arkaya ve garip bir şekilde ölmeye başlayınca bu durumun firavunun lanetine uğradıkları yolunda bir hurafenin ortaya çıkmasına vesile olmuş. Bu söylentiler olayın gizemini daha da artırdığı için ülkeye daha çok turistin gelmesine neden oluyor ve bu da Mısır hükümetinin işine geliyor aslında. Birgün Pazar, Yazı: Mustafa Andıç, 14.09.2008 |
||
DEFİNE AVCILARI KALEYE ZARAR VERİYOR
Manisa'ya 20 kilometre uzaklıkta bulunan Uzunburun Köyü yakınlarında 13. yüzyıldan kalma Yoğurtçu Kalesi'ne define arayan kişilerin zarar verdiği, kalenin koruma altına alınması gerektiği bildirildi.
Haber Ekspres, 14.09.2008 |
||
KARATAY MEDRESESİ
Türkiye’nin tek çini eserler müzesi, Konya’nın en çok ziyaret edilen ikinci müzesi özelliklerini taşıyan Karatay Medresesi, 2,5 yıldır tadilat nedeniyle kapalı tutuluyordu. Merhaba Gazetesi, Haber: Uğur Elmas, 14.09.2008 |
![]() ![]() |
|
![]() |
İKİ ÇOBANIN KEŞFETTİĞİ ALMUS, TEPECİK MAĞARASI TURİZME AÇILIYOR
Tokat'ın Almus İlçesi'nde, hayvan otlatan çobanlarca bulunan mağaranın turizme kazandırılmasını sağlamak amacıyla gerekli olan çalışmalar başlatıldı. İbrahim Dizer ve Fahri Ergen adlı iki çobanın bulduğu, Almus'a bağlı Teknecik Köyü'ne 1 kilometre uzaklıktaki doğa harikası mağaranın içerisinde çok sayıda sarkıt ve dikit var.
TürkiyeTurizm.com, 14.09.2008 |
|
BEYCESULTAN HÖYÜĞÜ'NDE KAZI ÇALIŞMALARI SÜRÜYOR
Denizli'nin Çivril İlçesi'ne bağlı Kocayaka
Köyü'ndeki
Beycesultan Höyüğü'nde kazı çalışmaları devam
ediyor. Haber Ekspres, 14.09.2008 |
||
DİNAMİTLE ÇIKAN DOĞA HARİKASI: DAMLATAŞ
Damlataş Mağarası, 1948 yılında Alanya İskelesi
yapımında kullanılmak üzere taş ocağı olarak tespit
edilen alanda patlatılan bir dinamit sonrasında
tesadüfen bulunmuş. Patlama sonrasında açılan
delikten lüks lambalarla içeri girenler, gördükleri
güzelliklerden hayrete düşüp açılan deliği hemen
kapatırlar. Dinamitleme işini de başka tarafa
kaydırırlar. Büyük bir ilgi ile konunun üzerine
eğilen Galip Dere böyle bir eserin Alanya’ya
kazandırılması için bütün ilgilileri göreve davet
eder. Dere, günlük gazetelerin birisinde Akşam Akdeniz, Yazı: Hüseyin Kalaycı, 14.09.2008 |
||
103 YILDIR TIKIR TIKIR ÇALIŞAN TELEFON
Yatağan
Termik Santrali’nde kullanılan Polonya yapımı ZWUS
marka 103 yıllık telefon, zamana ve teknolojiye
meydan okuyor. Hürriyet, 14.09.2008 |
|
|
![]() |
ANTİK ALLIANOI'DE DELİL TESPİTİ YAPILDI
Fotoğraf Altı: Havuzlara şifalı kaplıca suyunu taşıyan antik boru hattının, bakanlığın yürüttüğü rölöve çalışması sırasında kepçeyle kırıldığı iddiaları incelendi.
İzmir Bergama’da, antik Allianoi kentindeki hamamlara sıcak su taşıyan antik boru hattının, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca yaptırılan rölöve çalışması sırasında kepçeyle kırıldığı iddia edilmişti. İzmir 4. İdare Mahkemesi, delil tespiti yaptırdı. Tespite nezaret eden avukat Arif Ali Cangı, “İzmir 2 No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, rölöve çalışmaları sırasında kepçe kullanılmaması kararı vermişti. Hatta kille örtme işleminde bile antik harabelerin zarar görmemesi için iş makinası kullanılmayacaktı. Delil tespitiyle ilgili rapor hazırlandıktan sonra suç duyurusunda bulunacağız” dedi. Allianoi Girişim Grubu Dönem Sözcüsü Alime Mitap ise mahkeme heyetinin, dere yatağında, kepçeyle yapılmış tahribatı, büyük ve küçük havuzlardaki suların durumunu incelediğini ifade etti. Mitap, şu bilgileri verdi: Milliyet Ege, Haber: Turan Gültekin, 14.09.2008 |
|
TARİHE DARBE
Milliyet, Haber: Ömer Erbil, 14.09.2008 |
||
ZEYREK'TE RESTORASYON
Unkapanı köprüsünü geçip Valens kemerine
yaklaşırken, sağda, yamacın üstünde, Pantokrator
(veya Zeyrek Camii) görünür. Cadde düzeyinde de, bu
yamacın dikliğini meydana getiren, büyük ölçüde
tuğla yapı vardır. Bunun bir sarnıç olduğu bilinir.
Ben de böyle bilirdim ama içine hiç girmemiştim.
Türkiye’de böyle yerlere nasıl, nereden girildiğini
bir devlet bilir, bir de berduşlar (alaturka “clochard”lar).
Devlet bilir ama bir baktıktan sonra –özel bir
ilgilenme nedeni yoksa- kapatıp gider. Berduş, buna
rağmen içeri sızmanın yolunu bulur. Devletin “kapatıp gittiği” yer, neresi olabilir?
Aslında, her yer olabilir; ama bu yer Bizans’tan
kalma ise, ihtimal müthiş artar. Devletin oynadığı
bu rol ise, Bizans ile Berduş arasında “simbiotik”
bir ilişki kurulmasına yol açar. Laleli’deki Rotunda
beter bir çarşı mekanına dönüştürülmeden önce, ayı
oynatanlar, ayılarıyla birlikte orada gecelerdi. Ahırkapı’da Hristos Philanthropos
Kilisesi'nde
bildiğim kadar ayısız berduşlar yatıp kalkıyor.
Dediğim bu sonuç da böyle bir yatakhaneydi. Ama bu,
binanın gayri resmi işlevi. Resmi olanı da varmış:
Hal’in Haliç’te olduğu zamanlardan başlayarak, bu
serin mekanda, limon sarartılırmış. Böyle bir ticari
işlev de olunca, buralara artık hiç ayak
basamıyorsunuz. Şimdi burada restorasyon yapılıyor. Epey
ilerlermiş, ama daha epey iş var. Görünüşü doğrusu
çok etkileyici. Yukarıda değindiğim bütün kasıtlı ihmale rağmen, çok ağır hasar görmediği de sanırım söylenebilir. Berduşlar özellikle kırıp geçirmiyorlar, belki buraları evleri gibi gördükleri için. Ufak tefek kırıp döktükleri oluyordur ama “saygıdeğer” toplum kadar zarar vermeye etleri butları müsait değil.
Bu sarnıcın üstünde başlayan Zeyrek başlı başına bir tarihi servet tabii. Öncelikle ahşap evleri önemli. Öteden beri söylediğim, söylemekten bıkmadığım bir şey vardır: Türkiye’de restorasyon işi ciddiye alındığında uçsuz bucaksız bir alan açılır. Bunun için tahtaya da, taşa da, demire de biçim vermeyi iyi bilen usta gerek. Kendisi bir restorasyon projesinin hedefi olan semtlerde yaşayan kural olarak yoksul insanların genç çocuklarını bunun için yetiştirebilir, meslek sahibi yapabilirsiniz. Bu yolda bazı adımların atıldığını da gördüm, geçen gün buralarda gezinirken.
Fatih Mehmed bu kenti eline geçirince,
Pantokrator Kilisesi'ni geçici olarak medreseye
çevirmiş, başına da kendi hocası Zeyrek Mehmed
Efendi’yi koymuştu (yakındaki Pantepoptes Kilisesi
de bu yeni kurumun “mutfağı” olarak kullanıldığı
için sonra camiye çevrildiğinde adı Eski İmaret
camisi oldu). Şimdi buradaki sokaklardan birinin adı
“Zeyrek Mehmet Paşa”. Halkımızın bilincinin altına
da, üstüne de, dışına da, içine de, “Paşa” olmayan
bir adamın esamesinin okunmayacağı bilgisi yeterince
kazınmış ki, Belediye şu bu, Mehmed Efendi’yi Mehmet
Paşa yapıp rahat rahat oturuyor. Mehmed Efendi’nin lakabı olan “zeyrek” ise
“anlayışlı”, “zeki” anlamlarına gelir. Peki, şimdi
buradaki lokantanın adı olan “Zeyrekhane” ne?
“Uyanıklık Evi” mi? “Çayhane”, “timarhane”,
“postahane” gibi bir kurum mu? Bu tür ayrıntılar da, bu toplumun kendi
geçmişiyle ilişkisinin ne kadar “arızalı” bir ilişki
olduğunu gösteriyor. “Tarih” olmuş olandır; tamamıyla kavramamıza imkan olmayan, ama üzerinde çalıştıkça yeni yeni bilgiler çıkardığımız, bu yeni bilgilerle yeni değerlendirmeler yapabildiğimiz alan. Ama “değerlendirme” yapmak, tarih hakkında, “şöyle olacak, böyle olmamalı” diye garip hükümler vermek demek değildir. Bir bütünlüğü vardır. Bunu kavradığımızda, onunla ilişkimiz de “arızalı” olmaktan çıkar. Bu nedenle Bizans sarnıcının ve bu dizi içinde değineceğim başka Bizans eserlerinin kilitli kapılarının açılması, restore edilmesi, kamunun gözlem ve bilgilenmesine sunulması çok önemli.
Gittiğim bu yerlerde, yapılan işlerin başında, ne yaptığını bilen ve ona sevgiyle yaklaşan genç mimarlar, arkeologlar, restoratörler de gördüm. Bu da insana güven veriyor. Taraf, Yazı: Murat Belge, 14.09.2008
Pazar günü Zeyrek’teki sarnıçtan söze
başlamıştım. Bugün de bu restorasyon çalışmalarından
edindiğim izlenimlere devam edeceğim. Bugünün
yazısına Anemas’tan başlayayım. Abdullah Ziya romanlarında ve benzerlerinde adı
çokça geçen bu “mekan”ı bir rastlantıyla üniversite
öğrenciliği yıllarımda görmüş, gördüğüm bu deliğin
kitaplarda anlatılan “o yer” olduğunu tahmin etmiş,
ama keşfetme cesaretini –nedense- göstermemiştim.
Seksenlerde Mustafa Kemal’in (yani, Ağaoğlu!)
fikriyle “İstanbul Kültür Gezileri”ne Haliç’ten
başlayınca, daha alıcı gözle bakmak üzere yeniden
gittim. Baktım, içinde gezilebiliyor –bir miktar.
Ama biraz kazalı olabilir, karanlıkta insan
kayabilir, ayağı takılabilir. Biraz cambazlık
gerektiren yerleri var. Ama gerçekten görülesi bir
yer! Müthiş! Bu gezileri yaptığım sürece hep gittik Anemas’a.
Tabii hep konuştuk da... “Böyle bir yer bu halde
bırakılır mı?” falan. Bu aslında muhataralı bir
konu, benim için. Örneğin Pazar günü Ayrancı
Sokağını yazmıştım. Aklımın ucunda, bir yerlerde,
“Ya şimdi herkes oraya akın ederse” düşüncesi de
var. Başkaları bilmediği sürece orası yalnız
benim, sanki, ama sonra herkesin. Ama ne yapalım
ki zaten “paylaşmacı” bir ideolojinin savunucusu
olmuşuz. Güzellik paylaşmak, mal mülk paylaşmak
kadar önemli. O zaman Anemas’ı da öyle bırakmamalı. Peki,
bırakmayıp ne yapmalı? Onun pek içinden çıkamazdık.
Şimdi restore edenler de, gördüğüm kadar, sorunun
cevabını bularak işe başlamamışlar. “Hele bir
toparlayalım, düşünürüz” hesabı. Zaten kocaman bir yer, toprakaltı kısmıyla,
topraküstü kısmıyla, terasıyla, İsak Angelos
Kulesi’yle. Hem gezilen, hem oturulan, çay kahve
içilen ya da yemek yenen bölümleri olabilir. Ama
dehliz karakterini, zindan karakterini unutturacak
bir dekorasyon tarzından da kaçınmalı. Anemas’ın
yarattığı toplam etkinin içinde bir miktar “ürperti”
mutlaka gerekiyor. Gördüm ki şimdi buradan kamyon kamyon toprak
atılmış. Eskiden görmediğimiz, varlığını şöyle böyle
tahmin edebildiğimiz mekanlar, odalar ve koridorlar
temizlenerek ortaya çıkarılmış. Atlayıp zıplamadan,
tırmanmadan bütün mekanı gezebiliyorsunuz. Ama
yapacak daha çok iş var, sırf kabasını bitirmek için
bile çok iş var. Oradan gittik Tekfur Sarayı’na. Burada arkeolojik
kazılar yapılmış, esrarengiz mezarlar çıkarılmış.
Sarayda mezarın ne işi var? Hani, mezar olduğu
unutuldu, sonradan üstüne yapıldı, desek... Temel
taşlarının indiği düzeyde mezarlar, görülmemiş
olamaz. Buranın da, ne olacağı beli değil şimdilik. Ama
çalışma devam ediyor. “Saray” dediğimiz pavyondan
çok sur boyunca. Derken Fener-Balat projesinin son durumuna
bakmaya gittik. Buralara ara sıra gene yolum
düşüyordu. Onun için, örneğin Cantemir’in evinin
onarımının bitmek üzere olduğunu biliyor, kısmen de
görebiliyordum. Şimdi iyiden iyiye bitmiş, bahçesine
çiçek bile dikilmiş. Binanın bir bölümünü Romanya
müze haline getirmiş. Sergilenecek fazla eşya
yokmuş. Zaten kapı kapalı. İçini göremedik. Romanya
üstlendiği şu işi daha bir ciddiye alsa, hem sergi
nesnelerini çoğaltsa, hem de açık tutmaya özen
gösterse iyi olacak. Cantemir dolayısıyla Romanya,
Mickiewicz dolayısıyla Polonya, Kilise ve Eksarklık
yoluyla Bulgaristan ve muazzam miktarlarda eseriyle
Yunanistan, tarihlerinin önemli “enstantane”leri
İstanbul’da gezilip görülebilecek. Belki o zaman,
bütün tarih boyunca böyle kendi içimize kapalı,
kendimizden başka hiçbir şeye ilgi duymadan,
görmeden ve işitmeden yaşamadığımızı, kendimiz de
anlarız. UNESCO projesi çerçevesinde onarılmış birkaç eve
baktık. Balat’ın içlerinde bir sokak var: Merdivenli
Yokuşu. Sol koldaki evler hepsi onarılmış, badana
edilmiş, pırıl pırıl duruyorlar. Sağ koldakilerde
böyle bir şey yok. Oralarda bir ev sahibi, birilerinin, “evlerinizi
elinizden alacaklar! Bunları Patrikhane alacak!”
diye söylentiler çıkardığını, birçok kişinin bu
korkularla projeden uzak durduğunu anlattı. İşte, bildiğimiz hikaye. Türkiye! Avrupa Birliği
de bize bunu yapacak! İçimize “post-modern
tabakalar” sokup bizi bölecek! Onun için “ecnebi”ye
güvenme, hiçbir şeyini emanet etme! Böylece, o sağ koldaki evler gibi, perjmürde,
konforsuz evinde otur. Karşı sırada evini onartan
vatan hainlerine nefretle bak, onlar gibi olmadığın
için şükret. Tabii, “Patrikhane alacak” diye propaganda
yapanlar öyle evlerde oturmuyor. Bu konulara devam edeceğim. Taraf, Yazı: Murat Belge, 17.09.2008 |
||
|
TEMEL KAZISINDA TARİHİ MEZAR ÇIKTI
Yalova'nın Çiftlikköy İlçesi'nde bir binanın hafriyat çalışmaları sırasında 4 lahit bulundu. Yalova Kent Haber, 13.09.2008 |
|
BARAJ ALTINDA KALACAK OLAN BİSMİL'DEN TARİH FIŞKIRDI
Ilısu Barajı'nın suları altında kalacak Diyarbakır'ın Bismil İlçesi'ndeki höyüklerden bu yıl kazı çalışması yapılan 8'inden toplam 843 adet envanterlik eser çıkarılarak Diyarbakır Arkeoloji Müzesi'ne teslim edildi.
Diyarbakır Arkeoloji Müzesi Müdürü Mehmet Bilici yaptığı açıklamada, Ilısu Barajı altında kalacak Bismil İlçesindeki höyüklerin bir kısmında 2000 yılında başlatılan çalışmaların bu yıl da sürdüğünü belirtti. Yabancı kazı ekiplerinden ikisinin 2000 yılında başlattıkları çalışmalarını sonraki yıllarda bıraktıklarını belirten Bilici, bu yıl 9 ekibin çalıştığı ilçede 8 ekibin kazı çalışması, bir ekibin ise değerlendirme çalışması yaptığını kaydetti. Kazı çalışması yapan 3'ü yabancı 5'i yerli 8 ekibin bu yılki çalışmalarında ortaya çıkardıkları toplam 843 envanterlik eseri müzeye teslim ettiğini ifade eden Bilici, şöyle dedi: "Bu yılın yaz dönemi boyunca Diyarbakır'ın Bismil İlçesinde yapılan kazılardan en çok eser, Dicle Üniversitesi'nden Prof.Dr. Vecihi Özkaya'nın başkanlığını yaptığı ve Yrd. Doç. Gürol Barın ile Yrd. Doç. Oya San'ın görev aldığı Kortiktepe kazısından elde edildi. Kortiktepe kazısından bu yıl müzemize 497 envanterlik eser teslim edildi. Diğer kazılardan Müslümantepe'den 134, Salattepe'den 30, Hırbinmerdan'dan 27, Kavuşantepe'den 29, Ziyarettepe'den 22, Aşağısalat'tan 36 ve Hakemi Use'den 68 adet envanterlik eser çıktı. Bu 8 arkeolojik kazıdan toplam 843 adet envanterlik eser çıkarıldı. Bunlar ile kazılardan elde edilen çok sayıdaki etütlük eser müzemize teslim edildi." Zaman, 13.09.2008 |
||
TARİHİ BİNALAR YİNE EĞİTİME VERİLECEK
Bursa'nın Gemlik İlçesi'ndeki iki tarihi bina restore edilerek yeniden kullanılır hale getirilecek.
Belediye Başkanı Mehmet Turgut, birçok siyasetçi, doktor, sanatçı ve sanayicinin yetiştiği Atatürk İlköğretim Okulu binasının restorasyonu için Anıtlar Kurulu'ndan onay alındığını açıkladı. Ekim ayı içerisinde restorasyon çalışmaları için ihale yapılacağını bildiren Turgut, bu eserlerin atıl vaziyette kalmalarının üzüntü verici olduğunu söyledi.
Gemlik'te Rumlar tarafından 1864 yılında papaz okulu olarak inşa edilen bina, 58 yıl boyunca papaz yetiştirmede kullanıldı. Kurtuluş Savaşı'yla birlikte Gazi Okulu adı ile Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk ilkokullarından biri olan tarihi binaya, 1949 yılında Atatürk ismi verilmişti. 1982 yılında ihtiyaca cevap veremediği için atıl durumda bırakılan ve bahçesine yapılan 9 derslikli yeni binasında eğitim ve öğretime devam ederken; tarihi bina, 29 Mayıs 1994 tarihinde sabaha karşı çıkan yangınla harabe haline gelmişti. Bursa Büyükşehir Belediyesi ve Gemlik Belediyesi'nin ortak girişimleriyle aslına uygun olarak restore edilip hizmete girecek binayı yerinde inceleyen Belediye Başkanı Mehmet Turgut, proje ihalesinin ekim ayında yapılacağını ve yeni ilköğretim okulunun 2009-2010 eğitim ve öğretim yılına yetişeceğini söyledi. Başkan Turgut, atıl durumdaki kız imam hatip lisesi binasının da restorasyon bittiğinde Kültür Müdürlüğü ve Kent Müzesi olarak hizmet vereceğini belirtti. Zaman, Haber: Ali Haydar Can, 13.09.2008 |
||
TARİHİ MEZARLAR YIKILDI, KEMİKLER ÇOCUKLARI KORKUTUYOR
Hakkari'nin Keklikpınar Mahallesi'nde 15 yıl önce meydana gelen selden sonra yıkılarak açığa çıkan tarihi mezarlıktaki insan kemikleri çocukları korkutuyor.
Mahalle sakinleri ve muhtarı bütün müracaatlarına rağmen yetkililerin ilgilenmediğini belirterek, bu durumun kendilerini rahatsız ettiğini söyledi. Hakkari merkeze bağlı Keklikpınar Mahallesi'ndeki tarihi mezarlık, 1993 yılında meydana gelen selde yıkılarak, insan kemikleri ve mezarlarıyla birlikte gün yüzüne çıktı. İnsan kemiklerinin pek çoğu yıkılan mezarlarla birlikte sel sularıyla etrafa dağıldı. Dışarıdan görülen mezarlıktaki insan kemikleri, mahalle sakinlerini ve özellikle çocukları korkuttu. Olay gününden beri arada bir yabani hayvanlar tarafından dışarı çıkarılan kemikleri mahalle sakinleri yerine koyuyor.
Mahalle Muhtarı Ali Gül de 1993'te meydana gelen selden sonra mezarın ortaya çıktığını, mahalle ortasındaki mezarın daha öncede basına yansıdığını, ancak bugüne kadar hiçbir kurumun çalışma başlatmadığını aktardı Zaman, Haber: Halis Tatlı, 13.09.2008 |
||
YÜZ YAŞINDA BİR DEMİRYOLUNUN ÖYKÜSÜ
Sahip olduğu halifelik unvanını diğer padişahlara oranla siyasi alanda daha fazla kullanan II. Abdülhamid, 20. yüzyılın başlarında ayakta kalmak ve çökmemek için çaba harcayan Osmanlı Devleti’nin İslam alemi ile kültürel bağlarını pekiştirmek ve devletin Ortadoğu’da yer alan topraklarını kalkındırmak için oldukça kapsamlı bir demiryolu hattı projesini gerçekleştirmeye kalkıştı. İstanbul’dan İslam aleminin en kutsal toprakları olan Hicaz bölgesine kadar uzanacak “Hicaz Demiryolu Hattı” Projesi tüm İslam aleminde coşku ile karşılanırken, Batı dünyası artık “hasta adam” benzetmesi yaptığı Osmanlı Devleti’nin böyle büyük bir projeyi başarabileceğine inanamıyordu. Ancak, 1900 yılında yapımına başlanan ve bitirilmesi bir hayal olarak görülen “Hicaz Demiryolu Hattı” 1908 yılında tamamlandı ve Osmanlı Devleti’nin Ortadoğu’daki topraklarını kaybetmesine neden olan Birinci Dünya Savaşı’na kadar faaliyetini sürdürebildi.
Evrensel, Yazı: Uğur Halil Karakullukçu, 13.09.2008 |
![]() |
|
Antioch of Pisidia (Laborde) |
...1860
|
![]() |
7 - 13 Eylül 2008 |
||
BU TARİHİ TABYALAR TOPRAK YOLA MAHKUM OLMAMALI
Topdağı'ndaki tarihî Aziziye ve Mecidiye tabyalarına giden yolun bakımsızlığı grup olarak tabyaları gezen ziyaretçilerin tepkisine neden oldu.
Haber merkezimizi telefonla arayan ve ziyaretçi grup sorumlusu olarak kendisini tanıtan H. Durmuşoğlu, "Erzurum'a grup olarak özel bir otobüsle geldik. Aziziye tabyalarını görmek istedik, fakat gördüğümüz manzara karşısında çok üzüldük. Tabyaların bakımsızlığı hat safhada, çevre temizliği deseniz sıfır. Bizi en çok üzen tarafı da tabyalara giden yolun bozuk olmasıdır." diyen Durmuşoğlu konuşmasının devamında ise " Biz grup olarak tarihe en güzel saygıyı Erzurum'da görmeyi ümit ediyorduk. Yolun mevcut hali tarihe saygısızlığı çağrıştırdı bizde. Otobüsümüz Mecidiye tabyalarının önünde patinaj yaptı ve çıkmakta çok zorlandık. Aşağı inerek ittik ve her tarafımız toz toprak içerisinde kaldı. Bu şehrin aynı zamanda Büyükşehir Belediye'lik olduğunu biliyoruz. Başkan buraya hiç mi çıkmıyor? Bu tarihî tabyalar toprak yola mahkûm olmamalıydı. Yolun şimdiye kadar çoktan asfalt yapılması gerekirdi. Düşüncelerimizi güvendiğimiz ve devamlı zevkle okuduğumuz Zaman Gazetesi'yle paylaşmak istedik. Şu anda imkânınız varsa gelin siz de yerinde görün."açıklamasında bulundu.
Telefon konuşmasından sonra olay mahalline giden muhabirimizin çektiği fotoğraflar Durmuşoğlu'nu doğrular nitelikteydi. Tozlu yoldan sonra Mecidiye Tabyası önü araçların patinaj yapması sonucu çukurlar açılmış şekildeki görüntülerle döndü. Gerçekten de Erzurum'un Rus işgalinden kurtarılmasında ve Osmanlı-Rus Harbi'nde (93 Harbi) önemli yer tutan her yıl çok sayıda yerli ve yabancı turistin gezdiği, Aziziye ve Mecidiye tabyaları yetkililerin ilgisini bekliyor. Zaman, Haber: Orhan Yıldırım, 13.09.2008 |
||
ÇORUM'DA MÜZE VE ÖRENYERLERİNİ 65 BİN KİŞİ ZİYARET ETTİ
Çorum'da, müze ve ören yerlerini yılın ilk 8 ayında 65 bin 591 turistin gezdiği bildirildi. İl Kültür ve Turizm Müdürü Ali Özüdoğru, il sınırları içindeki Çorum ve Boğazköy müzeleri ile Yazılıkaya-Hattuşa ve Alacahöyük ören yerlerini gezen ziyaretçi sayısında her geçen yıl artış olduğunu söyledi. Yılın ilk 8 ayında, Çorum, Alacahöyük ve Boğazkale müzelerini 48 bin 91'i yerli 17 bin 500'ü yabancı olmak üzere toplam 65 bin 591 kişinin ziyaret ettiğini belirten Özüdoğru, ''Artık vatandaşlarımızda turizm bilinci oluşmuş durumda. Gerek turizm yatırımları gerekse bölgemize gelen turist sayısında gözle görülür bir artış var. Kısacası Çorum'da turizm artık yayıldı'' diye konuştu. 2007 yılının 10 ayında kentteki müze ve ören yerlerini ziyaret eden turist sayısının 55 bin civarında olduğuna dikkat çeken Özüdoğru, ''Bu yılın ilk 8 ayında bu rakam 65 bini geçti. Bu sevindirici bir gelişme. Çalışmalarımızın meyvesini toplamaya başlıyoruz'' dedi. Turizm Gazetesi, 12.09.2008 |
|
|
![]() |
AMERİKA'NIN EN ESKİ İNSAN İSKELETİ SUALTI MAĞARASINDA BULUNDU
Meksika’da, su ile dolu bir mağarada arkeologlar Amerika’da şu ana dek bulunmuş en eski insan iskeletini keşfetmiş olabilirler. Eva de Naharon olarak isimlendirilen kadın iskeleti 13,600 yıllık ve eğer bu tarih kesinse bu iskelet, Yukatan Bölgesi’ndeki sualtı mağaralarında bulunan diğer üç iskelet ile birlikte Amerika’nın ilk insanları olabilirler.
Bu sualtı mağarasındaki kazıları dört yıldır sürdüren Arturo Gonzalez “Bu insanların buraya nasıl geldiklerini bilmiyoruz. Atlantik’ten veya kıtanın başka herhangi bir yerinden buraya gelmiş olabilirler” demekte.
En çarpıcı buluntulardan birisi ise, iskelet kafataslarında yapılan ilk incelemeler sonucunda bunların Kuzey Asya’dan çok, Güney Doğu Asya kökenli olabilme ihtimali. Bu, şimdiye dek kabul gören, ilk insanların Orta ve Kuzey Asya’dan, Bering Boğazını geçerek Amerika’ya göç ettikleri teorisini sarsmakta.
Meksika Antropoloji ve Tarih Enstitüsü yöneticisi Concepción Jiménez, buluntuların Meksika’nın en eski ve en önemli insan kalıntıları olduğunu belirtmekte. Mağaralarda bulunan diğer üç iskelete uygulanan radyokarbon tarihlemeleri de 11.000 ile 14.000 yıllarını göstermekte. National Geographic News, Haber: Eliza Barclay, 03.09.2008 |
|
|
||
İZNİK'İN ZENGİNLİKLERİ GÜN YÜZÜNE ÇIKARILACAK
Bursa Valisi Şahabettin Harput, İznik Kaymakamı Nurettin Kakıllioğlu'nu ziyaret ederek, İznik'in çinileri ve diğer zenginlikleriyle kalkındırılması için çalışmalara başlanmasını talimatını verdi.
İznik'in tarihi güzelliklerinin yaşatılması ve ortaya çıkarılması için İznik'in bölge bölge ayrılarak ödenekle birlikte düzenleme yapılması gerektiğini vurgulayan Vali Harput, ilçenin tüm zenginlikleriyle ilgili şu ana kadar yapılan araştırmaların da incelenmesini istedi. Kaymakamlıktan çıkışta İznik ilçe merkezinde vatandaşlarla bir süre sohbet eden Vali Şahabettin Harput, Çini Vakfı'nı da ziyaret etti. Çini imalathanesini gezerek vakıf müdürü Atıl Ersan'dan imalat konusunda bilgi alan Vali Harput, "İznik'in tarihi ve kültürel gücünü ayaklandırma, beraberinde çinisini de tanıtım aşamasında değerlendirmek hedefimiz olmalıdır. Türk adı duyulduğunda beraberinde çini adının da duyulduğunu biliyoruz." dedi. Zaman, Haber: Tuna Alatürk, 06.09.2008 |
||
|
||
Yenikapı’da Marmaray ve metro projeleri kapsamında yürütülen arkeolojik kazılarda görev alan arkeolog Enis Tartan, Hüseyin Yıldırım ve sanat tarihçisi Özlem Duran Yakutlu’nun finansal sorunlar ve kadro daraltma gerekçeleri ile işten çıkarılması protesto edildi. İşten çıkarılan arkeologlar, 2 ay boyunca maaşlarını alamadıkları için iş bırakma eylemi yaptıklarına dikkat çekerek bu işten çıkarmaların diğer çalışanlara “gözdağı verme” amacı taşıdığını belirttiler.
Yenikapı’da arkeolojik kazının yapıldığı şantiye önünde işten çıkarılan arkeologlar adına ortak açıklama yapan Hüseyin Yıldırım, Anadolu Metro Ortaklığı’nın yüklenicisi olduğu Yenikapı Metro Projesi’nde çalışan arkeolog ve işçilerin 2 ay boyunca maaşlarını alamadıkları için 8-9 Ağustos’ta iş durdurduklarını anlattı. Maaşların ödenmesinden sonra işbaşı yaptıklarını, ancak 4 Eylül 2008 günü serbest arkeolog Enis Tartan ve sanat tarihçisi Özlem Duran Yakutlu ile birlikte işten çıkarıldığını ifade eden Yıldırım, “Burada İstanbul’un 8000 yıllık tarihi gün ışığına çıkarılmış, şu ana dek bulunan 32 batık ve 20 bin eser de dünya kültür mirasına armağan edilmiştir. Ancak her şey toz pembe değil. Çalışanlar bilimsel sorumluluk olarak İstanbul arkeoloji müzelerine, özlük hakları bakımından taşeron firmalara bağlıdırlar. Meslektaşlarımız müze ya da üniversite çalışanı olmadığı için ‘serbest arkeolog’ olarak nitelendirilmekte. Serbest arkeolog, yasalarla tanımlanmadığından görev, yetki ve sorumluluk karmaşası yaşanmakta ve çoğu zaman taşeron firma ile yüklenici firmalarla karşı karşıya kalmaktadırlar” dedi.
Yıldırım, şirket yetkililerinin işten çıkarmalara resmi olarak finansal sorunları bahane gösterdiğini, ancak sözlü olarak kendilerine iş durdurma eylemi yüzünden çıkarıldıklarının açıklandığını söyledi. Yıldırım, işten çıkarmalarla birlikte 40 bin metrekarelik alanda çalışan 200 işçiyi denetleyecek arkeolog sayısının 6’ya düştüğüne vurgu yaparak şu an çalışan meslektaşlarının kapasitelerinin üzerinde bir iş yükü ile karşı karşıya olduklarını yeterli bilimsel çalışmanın yürütülemediğini ifade etti. Eyleme, Arkeologlar Derneği İstanbul Şubesi, Yapı-Yol Sen, Sine-Sen, Umut Kooperatifi, Çağrı Merkezi Çalışanları Derneği de destek verdi. Cumhuriyet, 09.09.2008
Yenikapı Metro-Marmaray Arkeolojik Kazı Ekibi Çalışanları, bulguların ‘kaybedilmesini’ engellemek isteyen çalışanların işten atılmasını protesto etti.
Evrensel, Haber: Ceren Saran, 10.09.2008
Marmaray Projesi’nin Yenikapı-Yedikule arasındaki bölümündeki çalışmalar, İstanbul 4 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun kararıyla durduruldu. Başvuruyu inceleyen kurul çalışmalarının ruhsat ve gerekli izinler alınıncaya kadar durdurulmasına karar verdi. Hürriyet, Haber: Şefik Dinç, 11.09.2008 |
||
Dünyanın yedi harikasından biri olan İzmir Efes’teki (Selçuk) ‘Artemis Tapınağı’ aynı ölçülerde, aslına uygun olarak yeniden inşa edilecek. Selçuk Artemis Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı önderliğindeki tasarıyla, dünyada ilk kez, ‘Yedi Harika’ listesinde bulunan bir eser tekrar yapılandırılacak. Eski tapınağın yakınındaki Kurutepe üzerine masif mermerle yeniden inşa edilecek tapınakla, Artemis yeniden ayağa kaldırılırken dünya basınında yer alacak haberlerle yöre turizmine de katkı sağlanacak.
Vakıf Başkanı Dr. Atılay İleri, Selçuk’taki Artemis kazılarını 35 yıl yönetmiş olan ve son on yıldır bu konu üzerinde çalışan Viyana Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nden öğretim üyeleri Doç.Dr. Anton Bammer ve Doç. Dr. Ulrike Muss’un yürüttüğü tasarı kapsamında, yöreye gelecek sanatçılar için işlikler ve kültürel etkinliklerin yapılacağı bir amfitiyatro da inşa edilecek. Yapımı için 150 milyon dolar harcanması düşünülen ve devletten hiçbir mali yardım almadan yürütülen tasarıya Viyana Üniversitesi ve iş kadını Leyla Alaton destek veriyor. Cumhuriyet, 12.09.2008 |
||
|
ANTİK HEYKEL 101 YIL SONRA
Aydın'ın Sultanhisar İlçesi’ndeki Nysa Antik Kenti’nde, 1907 yılında yapılan kazılarda günışığına çıkarılan Roma dönemine ait ‘togalı erkek heykelinin omzu da geçen ay bulundu.
Ankara Üniversitesi Dil, Tarih, Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Nysa Antik Kenti Kazı Heyeti Başkanı Doç.Dr. Musa Kadıoğlu, “Bulduğumuz omuz parçasının heykele ait olduğunu tespit ettik. Hem çok şaşırdık hem sevindik” dedi. Milliyet Ege, Haber: Cemal Yıldırım, 12.09.2008 |
|
HİTİTLERİN KUTSAL KENTİ
ARANIYOR
Kazı Başkanı Doç.Dr. Rainer Czichon, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 20 Eylüle kadar sürecek kazıları Almanya'nın Freie Üniversitesi ve Bilkent Üniversitesi'nden 20 kişilik bir ekiple sürdürdüklerini söyledi.
Oymaağaç Köyü kazılarının Hititlerin kutsal kenti Nerik'le ilgili önemli bilgiler ortaya koyacağını belirten Czichon, 2006 yılında yaptıkları yüzey araştırmasında toprak altında bir mabede rastladıklarını bildirdi.
Czichon, buranın Hititler'in kutsal kenti Nerik'le ilgili olabileceğini fikrinin kendilerini heyecanlandırdığını ifade etti.
Yine, 2006 yılındaki yüzey araştırmaları sırasında bulunan çivi yazılı bir tablet parçasının yöreyle ilgili önemli ip uçları verdiğini belirten Czichon, bu parçanın geçen yılki çalışmalar kapsamında Türkiye'ye gelerek Oymaağaçta bir hafta kalan Hititolog Prof.Dr. Jörg Klinger tarafından okunabildiğini söyledi.
Halen Samsun Arkeoloji Müzesinde bulunan çivi yazılı tablet parçasındaki ifadelerin önemli olduğunu bildiren Czichon, "Prof.Dr. Jörg Klinger çivi yazılı tablet parçalarından bazılarını okudu. Okunan bir tablette, 'Nerik'in hava tanrısı için bir fedakarlık' diye yazıyor. Bu tablet, bizim için çok önemli, çünkü ilk defa 'Nerik', yani Hitit ismi geçiyor" dedi.
Nerik'in Hititler'in kutsal şehri olarak bilindiğini hatırlatan Czichon, Hitit İmparatorluğu'nda kralların tahta çıkmadan önce Nerik'e gelip burada Hititler için Gök Tanrıya ibadet ederek unvan aldıklarını ifade etti.
Kazı çalışmalarındaki buluntular konusunda da bilgi veren Czichon, "Kazı çalışmaları aralıksız sürüyor. Şimdiye kadar önemli buluntular elde ettik. Bunlar arasında, yerleşim alanındaki bir mabedi ortaya çıkarmayı amaçlıyoruz. Mabette çivi yazılı arşivlere ve seramik mühürlere ulaşacağımızı umuyoruz" dedi.
Kazılarda ayrıca dini törenlerde kullanılan küçük kaplar ve höyüğün üstünde Roma dönemine ait olduğu düşünülen toplu mezarlar bulduklarını da anlatan Czichon, "Mezarlardaki insan iskeletlerinin bir kısmını çıkardık. Geri kalanlarını da çıkarmaya çalışıyoruz. Çıkarılan iskeletler üzerinde de inceleme yapılıyor" diye konuştu.
Oymaağaç kazıları, Kültür ve Turizm Bakanlığının izniyle Gerda Henkel Vakfı, Freie Universitesi, Deutsche Orient-Gesellschaft, Bilkent Üniversitesi, Knödler Decker Vakfı, Dresden Teknik Üniversitesi, Tepe Knauf ve özel sponsorların desteğiyle sürdürülüyor.
Yetkililer, Oymağaç kazılarının 10 yıldan fazla sürebileceğini söyledi. Cnn Türk, 12.09.2008 |
||
PORSELEN TABAKLARLA YAPILMIŞ BİR MEZAR BULUNDU
Çin’in Chongqing Eyaleti arkeoloji sorumluları geçtiğimiz günlerde olağanüstü bir keşfi açıkladılar: Qing Dönemi’ne ait, 2000 mavi-beyaz sırlı tabakla inşa edilmiş bir mezar bulundu.
Chongqing Economic Times bu tür mezarların çok ender olduğunu ve büyük olasılıkla bölgeye göç edenler tarafından yapıldığını açıkladı. Mezar, 24 Ağustos günü Yuzhong Bölgesi, E’Ling Caddesi’nde çalışan bir grup yol işçisi tarafından bulundu. İnşaat sırasında ilk çanak ortaya çıktığında işçiler tarafından fazla ciddiye alınmadı. Fakat alt alta tabaklar gelmeye başladığında işçiler arkeologlara haber verdiler.
Yolun sadece 60 cm altında bulunan, seramik tabaklarla inşa edilmiş mezarda ayrıca bir lahit de mevcut. Mezar soyguncuları tarafından daha önce soyulmuş mezarda ölünün kimliğini açıklayacak fazla bir buluntuya rastlanmadı. Çanaklar ise birbirlerine zamk ve çimento ile tutturulduğu için oldukça sağlam durumdalar. Arkeologlar çanakları birbirinden ayırmanın oldukça zor olacağını bildirdiler. China.org.cn, haber: Keen Zhang, 03.09.2008 |
|
|
![]() |
TARİHİ HAMAM HİZMETE HAZIR
Mudurnu’daki tarihi Yıldırım Beyazıt Hamamı’nın, restorasyondan sonraki son rötuşları da yapıldı.
Bolu Olay, 12.09.2008 |
|
KALEKONDULAR
Sinop’ta tarihi kalenin
surları üzerine yapılan ve ’kalekondu’ diye tabir
edilen evlerin kaldırılması için İl Kültür ve Turizm
Müdürlüğü harekete geçti. Hürriyet, 12.09.2008 |
|
|
![]() |
TARİHİ ESER OPERASYONU
Bilecik'te jandarma ekiplerinin yaptığı operasyonda, tarihi eser niteliği taşıyan insan ve hayvan figürlü 2 adet heykel ele geçirildi. Bilecik Kent Haber, 11.09.2008 |
|
ÖDENEK OLMAYINCA DİVRİĞİ KALESİ'NDEKİ KAZILAR YARIDA KALDI
Sivas'ın Divriği İlçesi'ndeki tarihi kale ile çevresindeki sur ve kilise kalıntılarının gün yüzüne çıkarılması için yürütülen kazı çalışmalarının ödenek yetersizliği nedeniyle yarıda bırakıldığı bildirildi.
Kazının başkanlığını yürüten Cumhuriyet Üniversitesi (CÜ) Arkeoloji ve Sanat Tarihi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Yrd.Doç.Dr. Erdal Eser, yaptığı açıklamada, Divriği Kalesi ve çevresindeki tarihi eserlerin gün yüzüne çıkarılabilmesi amacıyla 2006 yılından itibaren kazı çalışması yaptıklarını hatırlattı.
Tarihi kale ve çevresinde bu yıl da kazı çalışmalarına 25 Ağustos itibariyle başladıklarını ifade eden Eser, bu yıl çalışmaların 3 akademik personel, 1 bakanlık temsilcisi, 1 antropolog ve sanat tarihi bölümünden 14 öğrencinin katılımıyla gerçekleştirildiğini söyledi.
Kazı
çalışmalarını 22 Eylüle kadar devem ettirmeyi
planladıklarını ancak ödenek yetersizliği nedeniyle
çalışmaları 4 Eylülden itibaren yarıda
bıraktıklarını belirten Eser, şunları kaydetti:
Tarihi kale ve çevresinde bu 10 günlük sürede yaptıkları kazı çalışmaları hakkında da bilgiler veren Eser, 2007 yılında temizlemeye başladıkları Yukarı Kilise'yi temizlemeye devam ettiklerini, genel temizlik sonrasında moloz kaldırma çalışması yaptıklarını bildirdi.
Bu çalışmaların yanı sıra Divriği Belediyesi'nin işçi desteğiyle kale giriş kapısından Kale Camisi'ne kadar uzanan bölümde yol hazırladıklarını anlatan Eser, ''Yer yer basamaklardan oluşan bu yolun, ziyaretçilerin Kale Camisi'ne ulaşımını kolaylaştıracağı öngörülmektedir'' dedi. Turizm Gazetesi, 11.09.2008 |
||
TARİHİ ESER YALAK NİYETİNE KULLANILDI
Nazilli merkez Aydoğdu Mahallesi 346 sokak 47 numarada bulunan müstakil evi bundan 50 yıl önce satın alarak buraya yerleşen İbrahim Uzdilli (76), evin arka bahçesinde bulunan eski görünümlü 4 parça tarihi eserin, kendisini bilgi verilmediğinden evin ilk sahipleri tarafından yaptırıldığını zannederek kullanmaya başladı. Bu eserlerden bir tanesi olan Bizans dönemine ait oldukları tespit edilen ve yaklaşık bin yıllık oldukları anlaşılan haç işaretleriyle işlemeli lahitti hayvanlarına su yalağı olarak kullanan Uzdilli, diğer eserler olan bir adet lahit kapağı, 1 adet pastomet denilen sütun ve bir adette mermer kapı lentosunu bahçe dekorasyonunda değerlendirdi. Uzdilli’nin evinde kullanılan malzemelerin tarihi eserler niteliğinde olduğunu fark eden çevre sakinlerinden biri durumu Nazilli İlçe Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Büro Amirliği ekiplerine haber verdi. 26 Mart 2008 tarihinde söz konusu eve giden polis ekipleri eserleri yerinde tespit ederek, eserlerin niteliğin anlaşılması için Aydın Müze Müdürlüğü’nden yardım istedi. Arkeolog Arzu Cura ve bilirkişi olarak Yrd.Doç.Dr. Rafet Dinç’ten oluşan uzman ekip, eserleri yerinde görerek Bizans dönemine ait ve yaklaşık bin yıllık eserler olduğunu tespit etti.
Aydın Kent Haber, 11.09.2008 |
||
HADRIANOPOLIS'TE ÖNEMLİ BULUNTULAR
Karabük'ün Eskipazar
İlçesi'ndeki Hadrianopolis antik kentinde yürütülen kazı çalışmasının bu yılki
bölümünde antik bir çeşmeyle temizlik çalışmaları
sırasında 20'ye yakın bronz sikke ve 10 mozaik zemin
bulundu.
Bu sezon Hamam A ve Kilise B'nin onarım, restorasyon ve konservasyon çalışmalarına ağırlık verdiklerini, iki yapının da kurtarılması ve sergilemesine yönelik ön çalışma yürüttüklerini kaydeden Doç.Dr. Laflı, geç antik çağda (MS 5. ve 7. yüzyıllar arası) mozaik sanatının eşsiz örnekleriyle ön plana çıkmış olan Hadrianopolis Antik Kenti'nde tespit edilen 25'e yakın antik yapı kalıntısından yaklaşık 10'unda mozaik zemine rastlandığını belirtti.
Bu durumun kentin o dönemlerde ne denli zengin ve ileri düzeyde olduğunu gösterdiğini ifade eden Doç.Dr. Ergün Laflı, şu bilgileri verdi: "Bu sene onarım çalışmalarında bu mozaik panellerin korunmasına yönelik olarak konservasyon çalışmaları titizlikle sürmektedir. Antik kentte dört yıldır süren arazi çalışmalarında, kentin MS 5. ile 7. yüzyıllar arası yayılım alanının en az 10 kilometre olduğu ve bu geniş alanda en az 30.000 nüfuslu bir kentin var olduğu düşünülmektedir. Hadrianopolis bu şekliyle çağdaşı Efes antik kentinin yaklaşık dörtte biri ve Batı Karadeniz'in Orta Anadolu'dan gelen yollar üzerinde kurulu önde gelen antik kentlerinden biriymiş."
Trt/Haber, 11.09.2008 |
||
TARİHİ HAMAM RESTORE EDİLECEK
Karabük'teki tarihi hamamın restore edileceği bildirildi.
Karabük Kent Haber, 11.09.2008 |
|
|
TARİHİ ANIT AĞAÇ KORUMA ALTINA ALINACAK
Uşak'ın Eşme İlçesi'nde Kurtuluş Savaşı döneminde Atatürk ve İsmet İnönü'nün karargah kurdukları tarihi palamut ağacı, yaklaşık 20 gün önce düşen yıldırım sonucu zarar gördü.
Eşme'nin Takmak Köyü Tavşantepe mevkisinde bulunan ve Kurtuluş Savaşı'nda, Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Asım Gündüz ve Şükrü Ali'nin karargah kurarak, savaşın seyrini izledikleri tarihi palamut ağacına 20 gün önce şiddetli yağışlar sırasında yıldırım düştü. Takmak Köyü Muhtarı Hulusi Çıvgın, yaptığı açıklamada, çevresinde çalılar bulunan palamut ağacının yıldırımlara karşı korunması için önceden bazı girişimlerde bulunduklarını, ancak sonuç alamadıklarını belirtti. Yıldırım düştükten sonra gövdesindeki kabukları soyulan ve hasar gören ağacın korunması için Eşme Kaymakamı Nedim Tuncer'le temasa geçtiğini ifade eden Çıvgın, konuyla yakından ilgilenen Tuncer'in de kısa sürede Uşak İl Genel Meclisi üyeleri ve milletvekillerine konuyu ulaştırdığını kaydetti. Çıvgın, AKP Uşak milletvekilleri Nuri Uslu ve Mustafa Çetin'in de birkaç gün önce Eşme ve köylerinde incelemelerde bulunmak üzere bölgeye geldiklerini ve ağaçla ilgileneceklerini söylediklerini bildirdi.
Milletvekillerinin ve kaymakamın girişimleriyle ilk olarak Orman İdaresi'nden gelen yetkililerin ağacı inceleyerek bakım yaptıklarını anlatan Çıvgın, şunları kaydetti: "Ağaca, doğa olaylarına karşı korunması için paratoner takılması kararı alındı. Ayrıca ağacın bulunduğu bölgede çevre düzenlemesi yapılacak. Manevi değeri çok yüksek bu yaşlı ağaç böyle bir hürmeti hak ediyor." Zaman, 11.09.2008 |
||
9 HÖYÜKTE KAZI ÇALIŞMASI TAMAMLANDI
Diyarbakır'ın Bismil İlçesi'ndeki Ilısu Barajı'nın
altında kalacak höyüklerdeki kurtarma kazılarının bu
yılki bölümü tamamlandı. Zaman, 11.09.2008 |
||
İSTANBUL'DA 'PANORAMA 1453 MÜZESİ' FETHİ YENİDEN YAŞATACAK
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin yaklaşık 2,5 yıldır yapımını sürdürdüğü 'İstanbul 1453 Panoramik Müzesi', fethin 555. yıldönümünde kapılarını açmaya hazırlanıyor.
TürkiyeTurizm.com, 11.09.2008 |
![]() |
|
KASTABALA 'ÇİMENTO'LANMAYACAK
Başlangıçta “abartılı” sanılan bu sözün ne denli “gerçek” olduğu günbegün ortaya çıkıyor. Yeni fabrikaların doğa ve kültür değerlerini barındıran “imarsız” alanlarda, yani inşaatın en az olduğu yerlerde kurulmaları da amaçlarının o yöreye hizmet olmadığını gösteriyor.
Örneğin, Kırklareli’nde izin verilen çimento fabrikası, Trakya planlarında korunması gerekli tarımsal arazilerin tam ortasında! Yatağan’da gündeme gelen fabrika, Termik Santral’a karşı bir ölçüde korunabilen ormanlık alana göz dikmiş. Fethiye’nin Yeşilüzümlü yaylalarını seçen çimento fabrikası ve kireç tesisleri de Yörük obalarıyla birlikte verimli zeytinlikleri tehdit ediyor.
Karacabey’de çimento fabrikası için çevre düzeni planındaki tarımsal arazi kararı değiştirildi.
Giderek çoğalan bu örneklere şimdi de Osmaniye’deki antik “Kastabala” kentinin “tahsis” edildiği çimento fabrikası eklendi. Sözde uzmanlarca hazırlanan “sipariş” ÇED raporunda tarih yok sayılarak bilim adına skandal yaşanırken fabrika arazisindeki 2000 yıllık yerleşim izlerine rağmen aynen şu ifade yer alıyor: “Proje alanı ve yakın çevresinde arkeolojik miras bulunmamaktadır...”
Anadolu tarihinin “evrensel” değerdeki uygarlık merkezlerinden kutsal “Hierapolis-Kastabala” kentine çimento fabrikası kurulmasına ilk tepkiyi, yöredeki Hitit kültürünün ortaya çıkarıldığı Karatepe kazılarını 50 yıldır yöneten Prof. Halet Çambel gösterdi. Atatürk’ün isteğiyle yurtdışında arkeoloji öğrenimi gördükten sonra İstanbul Üniversitesi’ndeki “prehistorya” bölümünü ülkeye armağan eden 92 yaşındaki Prof. Çambel, geçen ilkbaharda görevine gittiğinde Kastabala üzerindeki kara bulutları da fark etti.
Fabrikanın antik kent üzerinde planlandığını öğrenince başta kaymakamlık, valilik ve bakanlık olmak üzere kamu kurumlarını ve bölgedeki sivil toplum kuruluşlarını haberdar eden Prof. Çambel, ilgili tüm kesimlere “kültürel cinayetin önlenmesi” çağrısında bulundu.
Arkeoloji dünyamızın bu en birikimli hocasından yükselen “feryat” üzerine harekete geçen Osmaniye ve Adana’daki duyarlı kuruluşlar, yaklaşık 6 aydır “kesintisiz” bir mücadele içindeler. Peyzaj Mimarları Odası Adana Şubesi, yüzde 65 hissesi yabancı sermayeye ait tarih düşmanı fabrikayı engellemeye kararlı olduklarını açıklayarak diyor ki: “Kastabala sahipsiz değil, Prof. Halet Çambel yalnız kalmayacak...”
Aynı süreçte “Çimento Fabrikasına Karşı Kastabala Forumu”nu oluşturan Osmaniye ve Adana’daki meslek odalarıyla sivil kuruluşlar da bu örgütlenmeden rahatsız olan çimento lobisi ve siyasetçiler hakkında şunları söylüyorlar:
“Onlar sanıyorlar ki, biz sussak mesele kalmayacak. Halbuki biz sussak tarih susmayacak, tarih sussa hakikat susmayacak… Amanoslar’ın (Gavur-Nur Dağları’nın) kuzey eteklerinde bölgenin ayakta kalmış en güzel amfi tiyatrosunun da bulunduğu tarihi ve kültürel mirasımızın içine; Çukurova’nın Efes’i olmaya aday antik Kastabala üzerine çimento fabrikasını yapmak isteyenlere karşı kurduğumuz mücadele platformu sonuna kadar direnecektir...”
Yaşar Kemal’in de öncü desteğiyle oluşan platformun geçenlerde başlattığı imza kampanyası ise ülkemizin tanınmış aydın ve bilim insanlarının da katılımıyla kısa sürede binlerce tarih dostunu kucaklayıverdi.
Sinema yönetmenleri Zeki Ökten ve Sunar Kural Aytuna, sinema oyuncuları Tarık Akan, Rutkay Aziz, Nur Sürer, Bülent Kayabaş, Menderes Samancılar, Çetin Öner, Taner Barlas, yazar ve mimar Aydın Boysan ve Ülkü Ayvaz’ın yanı sıra ÇYDD Genel Başkanı Prof.Dr. Türkan Saylan, sümerolog Dr. Muazzez İlmiye Çığ, Prof.Dr. Coşkun Özdemir, Prof.Dr. Aydın Aytuna, Prof.Dr. Güven Arsebük ve Prof.Dr. Türkel Minibaş gibi imzalarla desteklenen metinde özetle şunlar vurgulanıyor:
“Hierapolis-Kastabala antik kentine çimento fabrikası kurmak insanlığın ortak kültürel mirasını yok etmektir.
Fabrikanın yapılacağı yöre Ceyhan Nehri’nin suladığı tarım arazisidir; ve bir kuş cenneti barındıran doğal sit alanıdır.
Çimento fabrikası yalnızca bir arkeolojik kenti yok etmeyecek, doğaya ve insana geri dönüşümü mümkün olmayan zararlar verecek, tarımsal tahribata da neden olacaktır.
Çoğunluğu vasıfsız olan yöre halkı da köyünde kurulan fabrikada istihdam edilemeyecektir. Tarım arazilerinin de çoraklaşmasıyla köylü daha da yoksullaşacaktır...”
Kastabala için başlattığı duyarlılık dalgası giderek yaygınlaşan Prof. Halet Çambel, kazı yardımcısı Doç. Dr. Murat Akman’la birlikte Arkeoloji ve Sanat dergisinin Ağustos-2008 sayısında bir de makale yayımladı. Kastabala’nın tarih öncesinden antik dönemlere uygarlık ve kültür değerlerini “ders verircesine” anlatan makalede, bu eşsiz zenginliği umursamayan fabrika projesi için de şu bilgilere yer veriliyor:
“Kesmeburun Köyü’ndeki 522.501, 50 m2’lik hazine arazisinde Universal Çimento Sanayi AŞ tarafından Osmaniye Entegre Çimento Fabrikası kurulmak istenmektedir. Fabrikanın yapılacağı alan üzerinde yapılan yüzey araştırmalarında, MÖ 1. ve MS 4-5 yy’a tarihlenen büyük binalara ait temel ve duvar kalıntıları, kaya mezarları, kayaların işlenmesi ile oluşmuş izlere rastlanmış ve alanın arkeolojik dolgu niteliği saptanmıştır...”
Bakalım tarihimizi ve doğamızı korumaktan başka bir amacı olmayan bu “bilge haykırış”lar karşısında hem “çevreci”, hem de “muhafazakar” Başbakan’ın hükümeti ne karar verecek? Cumhuriyet, Yazı: Oktay Ekinci, 11.09.2008 |
||
|
KONSTANTIN DÖNEMİNDEN KALAN BİNLERCE ROMA SİKKESİ BULUNDU
Kültürel İşler Bölge İdaresi, bronz sikkelerin, Roma İmparatoru Birinci Konstantin döneminden (306-337) kalma olduğunu ve şantiyede teraslama çalışmaları yapan bir işçi tarafından bulunduğunu açıkladı. TürkiyeTurizm.com, 11.09.2008 |
|
TARİHİ YALI AYAĞA KALDIRILACAK |
||
AYIP YAHU AYIP!
Şehrin çeşitli noktalarına homojen olarak dağıtılmış tatlı su çeşmeleri ecdadımızın en güzel hayır geleneklerinden birisi olarak günümüzde de sürdürülüyor mu?
Çalışmalarını beğenirsiniz beğenmezsiniz, yaptıklarını takdir edersiniz ya da etmezsiniz. Ancak Konya Belediyelerinin gerçekleştirdiği hizmetlerden birisi var ki; taraflı tarafsız herkes tarafından takdir edilmek zorundadır. Şehrin çeşitli noktalarına homojen olarak dağıtılmış tatlı su çeşmeleri ecdadımızın en güzel hayır geleneklerinden birisi olarak günümüzde de sürdürülüyor. Şu anda sayıları 800'lere yaklaşan tatlı su çeşmeleri maalesef çoğu zaman amacı dışında kullanılıyor. Fotoğraf zaten her şeyi anlatıyor. Yorum sizlerin ama bir gazeteci olarak çocuklar bir bidon su doldurmak için beklerken yaşını başını almış bir adamın tavrına, "Ayıp yahu ayıp" demek geldi. Manşet Gazetesi, 11.09.2008 |
|
|
AKM REKLAM PANOSU OLUYOR
Tiyatro Oyuncuları Meslek Birliği (TOMEB) İstanbul Temsilcisi Orhan Kurtuldu, 16 Haziran 2008 tarihinde İstanbul 2 No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü’ne Kültür ve Turizm Bakanlığı Döner Sermaye Müdürlüğü’nce binanın önüne afiş, tanıtıcı reklam asılması isteğine ilişkin bir başvuruda bulundu.
Kurtuldu, Koruma Bölge Kurulu’nca AKM’ye reklam afişi asılamayacağı konusunda alınmış kararlar olduğunu anımsatarak bu kararlara uyup saygı göstermesi gereken bakanlığın mevzuata aykırı iş yaptırmaya çalıştığını belirtti. 18 Haziran tarihinde başvuruyu değerlendiren bölge kurulu, binanın cephesine reklam verilmesine ilişkin talebin uygun olmadığına dair aldıkları 2006 tarihli kararın geçerli olduğunu bildirdi.
07.07.2008 tarihinde İstanbul 2 No.lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, AKM’nin tadilatta olması nedeniyle konuyu bir kez daha incelemeye aldı. Yapılan değerlendirme sonucunda daha önce aldığı kararla çelişen yeni bir karar verdi. Kurul, AKM’de yapılacak tamir ve tadilat için kurulacak iskeleye İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti kapsamında kültür-sanatla ilgili Türkiye’yi tanıtıcı veya bilgilendirici olmak kaydıyla iskele söküldüğünde kaldırılmak üzere reklam panosu asılabileceğine karar verdi. Cumhuriyet, 11.09.2008 |
||
TARİHİ VE KÜLTÜREL DOKUSUNA ZARAR VERMEZMİŞ
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, Hasankeyf'de yapılması planlanan Ilısu Barajı'nın bölgenin tarihi ve kültürel değerlerine zarar vermeyeceğini, aksine bölgeyi tarih ve kültür lideri yapacağını söyledi.
Bakan Eroğlu, Toplu Konut İdaresi (TOKİ) Başkanlığı'nda dün Erdoğan Bayraktar ile bir araya geldi. TOKİ Başkanı Bayraktar, Batman'ın Hasankeyf İlçesinde yapılması planlanan Ilısu Barajı ile ilgili Eroğlu'na maket üzerinde sunum yaptı. Hasankeyf İlçesinde TOKİ ile birlikte güzel bir çalışma yaptıklarını belirten Bakan Eroğlu, Ilısu Barajı'nın Türkiye'nin önemli hidroelektrik santrallerinden birisi olacağına dikkat çekti. Bölgenin tarihi ve kültürel dokusunu bozmayacaklarını ifade eden Eroğlu, şunları söyledi: "Biz, göreve geldiğimiz süre içerisinde yüzlerce baraj yaptık. Ilısu da bunlardan birisi. Buraya başlamadan önce ilk defa kültürel mirası korumak için plan yaptık. Ben DSİ'de müdürken de bu bölgenin yerleşim planı hakkında konuşmuştuk. Bölgenin yerleşim planını tamamen bölge vatandaşına sorduk. Onlara yaptırdık. Başbakanımızın da talimatıyla oradaki mimariye uygun bir şekilde TOKİ tarafından inşa edilecek. Bunun için DSİ ile TOKİ arasında protokol imzalandı. Hasankeyf, o bölgenin tarihi ve turistik lideri olacak. Bunun yanında kültürel park alanına açık ve kapalı müze inşa edilecek. Ayrıca barajların faydalarından biri de o bölgenin tarihini gün yüzüne çıkarmak. Su altında sadece birkaç eser kalacak. Onlar da ya su altında muhafaza edilecek ya da müzelere götürülecek." Batman Gazetesi, 11.09.2008 |
||
![]() |
KIŞIN SEL BASKINI YAPAN MERİÇ'TE KURAKLIKTAN ADACIKLAR OLUŞTU
Yazın kurak geçmesi nedeniyle Meriç Nehri yatağında adacıklar oluşmaya başladı. Trakya bölgesinin en önemli nehirlerinden biri olan Meriç Nehri'nde su seviyesi giderek düşüyor. |
|
OKULUN ALTINDA TARİHİ DEĞİRMEN KANALI
Samsun Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi'nin (SASKİ) yaptığı alt yapı çalışması sırasında bir okulun altında Osmanlı dönemine ait olduğu tahmin edilen değirmen kanalı ortaya çıktı.
Samsun Haber, 11.09.2008 |
|
|
ZEUS MAĞARASI İLGİ BEKLİYOR
Kuşadası'na bağlı
Güzelçamlı Beldesi'ndeki Dilek Yarımadası Milli
Parkı girişinde bulunan mitolojik öykülere konu
olmuş Zeus Mağarası ilgi bekliyor.Pek çok mitolojik
öyküye konu olan Zeus Mağarası'nın gerekli ilgiyi
görmediğini belirten Kuşadası Eko Sistemi Koruma
Derneği başlattığı kampanya ile mağaranın ve
bölgenin tanıtımını hedefliyor. Haber Ekspres, 11.09.2008 |
||
![]() |
ANTİK KENTTE KAZI ÇALIŞMALARI SONA ERDİ
Çanakkale merkeze 35 kilometre uzaklıkta yer alan Troia Antik Kenti'nde 2008 yılı kazı çalışmaları sona erdi. Antik kentin, bilindiğinden daha büyük bir yerleşim alanına sahip olduğu ortaya çıkarıldı. Çanakkale Kent Haber, 10.09.2008 |
|
İSRAİL'DE TARİHÖNCESİ MEZAR
İsrail’in kuzeyinde Hebrew Üniversitesi tarafından yapılan kazılarda MÖ 6750-8500 yılları arasına tarihlenen bir mezarlık bulundu.
Kfar HaHoresh’deki kazılarda açığa çıkan 10 x 20 m ölçülerindeki devasa duvar bu mezarları çevrelemekte. Nazareth yamaçlarında yer alan bu yerleşim Çanak Çömleksiz Neolitik B’ye tarihlenmekte ve uzmanların açıklamasına göre civar yerleşimler için hem bir kült merkezi, hem de mezarlık özelliklerini içeriyor.
Hebrew Üniversitesi Arkeoloji Enstitüsü’nden kazı başkanı Prof. Nigel Goring-Morris, bu sene kazılarda çıkan birçok buluntudan birisinin, ölü hediyeleri ile birlikte gömülmüş 40 yaşlarında bir erkek iskeleti olduğunu açıkladı. Armağanların çoğunu deniz kabukları, taş bıçaklar ve diğer süsler oluşturmakta. Mezarın hemen yanına gömülmüş bir öküz başı da bulundu. ScienceDaily, 02.09.2008 |
|
|
DURDAN DA ANLAMIYORLAR
Adana Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü’nden, çalışma başlamadan önce hiçbir görüş ve izin alınmadığı vurgulanırken, Tematik Park kapsamındaki Batalhöyük mevkiinin 1. Derece Sit alanı olduğundan dolayı, yapılan ray döşemesi ve inşaat faaliyetlerinin hemen durdurulması, bu bölgede bilimsel amaçlı kazı çalışmalarının dışında hiçbir çalışmanın yapılamayacağı belirtildi.
Gaziantep Valiliği, Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Şahinbey Belediye Başkanlığı’na alınan kararın tebliğ edildiği ve çalışmaların ivedilikte durdurulması gerektiği ifade edildi. Adana Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü tarafından gönderilen yazıda şu görüşlere yer verildi:
“ Gaziantep İli, Şahinbey İlçesi sınırları içerisinde bulunan ve 1. derece Arkeolojik sit alanı olarak tescilli Battal Höyük’te Müdürlüğümüz uzmanlarınca yapılan incelemelerde Kurulumuz görüşü alınmadan bir takım inşai ve fiziksel müdahalelerde bulunulduğu tespit edilmiştir. Kültür ve Tabiat Varlıklarını koruma Yüksek Kurulu 658 sayılı ilke kararında 1. derece Arkeolojik sit alanlarında kesinlikle hiçbir yapılaşmaya izin verilmemesine, imar planlarında aynen korunacak alan olarak belirtilmesine ve bilimsel amaçlı kazıların dışında hiçbir kazı yapılamayacağı denilmektedir. Bu nedenle söz konusu höyükte yapılan inşai ve fiziksel müdahalelerin Koruma Bölge Kurulunda değerlendirilinceye kadar ivedilikle durdurulması hususunda Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim”
Adana Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü kararına rağmen, Tematik parktaki çalışmalar bütün hızıyla devam ediyor. Çevresi tamamen kapatılan ve gazetecilerin görüntü almalarına izin verilmeyen bölgeye giden gazeteciler ise güvenlik görevlileri tarafından uzaklaştırılıyor.
Dün alanı çevreleyin tel örgülerin dışından içerideki faaliyetlerin devam ettiğini görüntülemeye çalışan muhabirimiz, güvenlik görevlileri tarafından uzaklaştırılırken, fotoğraf ve görüntü almanın kesinlikle yasak olduğunu ifade edildi.
Güvenlik görevlilerinin alanın dışına giderek çalışmaları fotoğraflamaya çalışan muhabirimize müdahale etmeleri üzerine kısa süreli bir tartışma yaşanırken, görevli,” Bize patronlar kesin talimat verdiler. Buradan kesinlikle resim ve görüntü çekemezsiniz” dediler. Gaziantep Hakimiyet, 10.09.2008 |
||
DEFİNE ARAYAN 3 KİŞİ YAKALANDI
Konya'nın Meram
İlçesi'ne bağlı Boyalı Köyü’nde, yeni bulunan
yeraltı şehrinde kazı yapıp define arayan 3 kişi
gözaltına alındı. Gözaltına alınanların, 1 ay önce
de aynı yerde yakalandıkları ve tutuksuz yargılanmak
üzere serbest bırakıldıkları ortaya çıktı.
Saat 01.00 sıralarında
yapılan operasyonda, yeraltı şehrindeki suyu dalgıç
pompa ve jeneratörlerle dışarı boşaltmaya çalışan
Celalettin T. (48), Eyüp D. (48) ve Ali K. (35)
yakalandı. Jandarma, dalgıç pompa, jeneratör, kürek
ve kazmalara el koydu. Gözaltına alınan 3 kişinin
yeni bulunan yeratlı şehrinde kazı çalışması
yaparak, tarihi eser ve define aradıkları
belirlendi. Konya Kent Haber, 10.09.2008 |
||
DEFİNECİLERE SUÇÜSTÜ
Kastamonu'da, Tosya'nın İbiktepe Mahallesi'nde define aramak için kazı yapan 4 kişi yakalandı. Yapılan ihbar sonrası kazı yerine giden Polis olay yerinden kaçmaya çalışan M.K., E.S., E.Ş. ve H.Ş.'yi yakaladı. Şahıslarla birlikte bir adet kürek ele geçirilirken soruşturma sürdürülüyor. Kastamonu Nasrullah, 10.09.2008 |
||
|
İSHAK PAŞA HİÇ ÜŞÜMEYECEK
Ağrı'nın Doğubayazıt İlçesi'nde bulunan İshak Paşa Sarayı'nın yapılan restorasyon çalışması kapsamında Türkiye'de ilk kez uygulanacak olan ısıtma sisteminin, Almanya ve Hollanda firmaları tarafından yaptırılacak. Ağrı Kent Haber, 10.09.2008 |
|
ŞEHZADELER ŞEHRİ'NDE TARİH YENİDEN HAYAT BULDU
5
Osmanlı padişahına ev sahipliği yapan ve bundan
dolayı "Şehzadeler Şehri" olarak anılan Manisa'da bu
döneme ilişkin yitirilen tarih yeniden
canlandırıldı. 16. yüzyılda Taliki Zade'ye ait
minyatürden yola çıkarak yaptırılan 2,20 metre
eninde 2,80 metre yüksekliğindeki Saray-ı Amire
maketi törenle açıldı. Yeni Şafak, 10.09.2008 |
||
BU CAMİNİN İNŞAATINDA DON KİŞOT'UN YAZARI CERVANTES
AMELELİK YAPTI Türkiye Gazetesi, Yazı: Ekrem Buğra Ekinci, 10.09.2008 |
||
ATHENA TAPINAĞI'NA AİT KALINTILAR BULUNDU
Pedasa Antik Kenti Kazı Başkanı Prof.Dr. Adnan Diler, AA muhabirine, Bodrum’un Konacık beldesinde Anadolu uygarlığının en önemli eserlerinden biri olan Athena Tapınağı’nın bulunduğu yeri tam olarak tespit ettiklerini söyledi. Bakanlar Kurulu kararı ile Bodrum’da 1 yıl önce başlattıkları kazı çalışmalarını Konacık’ta yoğunlaştırdıklarını belirten Prof.Dr. Diler, şunları kaydetti:
“Tapınağın Konacık’ta bir yerde olduğuna dair İngiliz seyyahların ve tarihçilerin daha önce açıklamaları vardı. Biz çalışmalarımızı bu bölgede yoğunlaştırdık ve bazı bulgulara ulaştık. Gün yüzüne çıkardığımız eserlerin, Athena Tapınağı’nın kalıntıları olduğunu düşünüyoruz. Elde ettiğimiz bulgular tapınağa ulaştığımızı gösteriyor.”
Prof.Dr. Diler, MÖ 6. yüzyılda Leleg uygarlığına ait tapınağın Bodrum Yarımadası’ndaki en önemli tapınaklardan biri olduğunu bildirdi. Konacık’ta 3 ayrı noktada çalışmalarını sürdürdüklerini ifade eden Prof.Dr. Adnan Diler, şu bilgileri verdi:
“Pedasa araştırmaları çok önemli. Bu güne kadar kapsamlı kazılara dayalı çalışmalar çok eksikti. Yaptığımız kapsamlı çalışmalarla bölgenin arkeolojisini ortaya koymaya çalışıyoruz. Çalışmalarımız 3 ayrı noktada sürüyor. Bunlardan birinde yüzey araştırması sırasında çeşitli figürler bulduk. Bunların arasında tanrı figürleri de vardı. Bu buluntular tapınağın Konacık’ta olabileceği konusunda ip uçları veriyordu. Bu yıl mimariyi biraz daha açtık ve tapınağa ait duvarları bulduk. Eşit sıralı bloklardan yapılmış. Bu duvarlar büyük bir olasılıkla Leleg döneminden bir tapınağa ait. Tapınağın geri kalanını da ortaya çıkarmak için çalışmalarımızı sürdüreceğiz.” Prof.Dr. Diler, kazı çalışmalarında bir yazıt bulduklarını da kaydetti. Ntv, 10.09.2008 |
||
KOMMAGENE'DEN BİZANS'A ANTALYA
Antalya’nın Gazipaşa İlçesi'ne bağlı Güneyköy’de yapılan kazılarda, Roma ve Bizans dönemine ait antik bir kent gün ışığına çıkarıldı. ABD’deki Nebraska Üniversitesi’nin yürüttüğü kazı çalışmalarında şu ana kadar, antik çağdaki adı dağlık Kilikya olan bölgede bulanan kentin kalesi, sütunlu caddesi, agorası, hamamı, kilisesi ve nekropol alanı bulundu. Adını Kommagene Kralı IV. Antiochus’dan aldığı düşünülen ‘Antiocheia Ad Cragum’ antik kentinde, Kültür ve Turizm Bakanlığı uzmanı Emel Özçelik gözetiminde yapılan ve bu yılki bölümü önceki hafta sona eren kazıları, Nebraska Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Michael Hoff yönetiyor. Başkan yardımcılığını aynı üniversiteden Yrd. Doç. Dr. Ece Erdoğmuş ve ABD’deki Clark Üniversitesi Öğretim Görevlisi Rhys Townsend’in üstlendiği kazılarda 12 arkeolog ve çok sayıda işçi görev aldı.
Yüzey araştırmalarına 10 yıl önce Gazipaşa Belediyesi’nin desteğiyle başlayan araştırma ekibi, maddi olanaksızlıklar nedeniyle 2006 yılında ara verdiği çalışmasına Ece Erdoğmuş’un Amerikan Ulusal Bilim Enstitüsü’nden (National Science Foundation) aldığı üç yıllık destek sayesinde bu yıl yeniden başladı. Nebraska Üniversitesi ve Harvard Üniversitesi Loeb Vakfı’nın da destek verdiği tasarının ileri aşamaları, özellikle restorasyon aşaması için Türk ve yabancı sponsorlar aranıyor.
Yrd.Doç.Dr. Ece Erdoğmuş kazının, klasik anlamdaki kazılardan farklı olduğunu belirterek şunları söyledi: “Bu, arkeolojik kazı olmanın yanı sıra mimari nitelikte bir kazı. Toprak yüzeyinde büyük mermer bloklar bulduk. Bloklar bitki örtüsüyle kaplanmış, yarı toprağa gömülü ya da üst üste olduğundan, mimari detayları ancak tek tek çevresi açılıp, düz alana yerleştirilince ortaya çıktı. Bu yöntemle işlemeli üçgen alınlıklar, üst yapının diğer parçaları, kolon başlıkları bulundu. Kolon başlıkları klasik Roma mimari tarzlarından korint stilinde. Üçgen alınlıktaki işleme çok iyi durumda olmasa da, tapınağın 3. yüzyıla ait bir imparatorluk tapınağı olduğuna dair ipuçları veriyor”. Grup, 2009 yazında taşların onarılması için taş restorasyonu uzmanlarından yardım almayı planlıyor.
2007-2008 yaz aylarındaki çalışmalarda toplam 226 blokun temizlenerek ölçümünün yapıldığını ve buluntular için bir elektronik veri tabanı oluşturulduğunu belirten Erdoğmuş, “Araştırmacılar elde ne kadar tarihi mermer blok, yeniden kullanılabilir yapı malzemesi olduğunu ve bunların yapısal durumunu anladıktan sonra bir ‘mimari yeniden yapılandırma projesi’ hazırlanacak” dedi. Mimari yapının bilgisayar ortamında 3 boyutlu olarak modellendirildiği çalışmada, yeraltındaki buluntular ve odaların saptanmasında elektromanyetik radar sistemi kullanıldı.
Kazılarda gün ışığına çıkarılan ağır ve büyük ölçekli mimari eserlerin yerinde, bir açık hava müzesi olarak sergilenmesi; bulunacak küçük ve değerli tarihi eserlerin ise Alanya Müzesi’ne teslim edilmesi düşünülüyor. Cumhuriyet, 10.09.2008 |
||
KUDÜS'E İSTANBUL'DAN AÇILAN KAPI
Suna ve İnan Kıraç Vakfı İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, 19. yüzyıl sonuna tarihlenen ve Kudüs ile Kutsal Topraklar'ı betimleyen tarihi fotoğrafları ilk kez gün ışığına çıkararak sergiye dönüştürdü.
Kudüs, bilindiği gibi 1516 ve 1917 yılları arasında da Osmanlı İmparatorluğu yönetimine bağlıydı. Küratörlüğünü Ekrem Işın'ın, danışmanlığını M.Baha Tanman'ın yaptığı sergi, 'Üç Kitaplı Kentler: 19. Yüzyıl Fotoğraflarında Kudüs ve Kutsal Topraklar' adını taşıyor. Sergide, 19. yüzyıl sonlarında Kudüs ve Gazze sancaklarında bulunan belli başlı yerleşim birimlerinin görüntüleri izlenebiliyor. Bir kısmı Garabed Krikoriyan tarafından çekilen ve Sadrazam Kıbrıslı Mehmed Kamil Paşa'ya ait albümde yer alan kareler, dönemin mimarileşme sürecini büyüteç altına alması bakımından da ilgi çekici görünüyor. Enstitü envanterine kayıtlı ve zimmetli olan tarihi albümün sergisi, 19 Ekim'e kadar ücretsiz olarak gezilebilir.
Aynı dönemde dikkat çeken bir isim daha var: Kudüs'teki yerel fotoğrafçıların ilki olan Yessayi Garabedyan. Usta, 1859'da Kudüs Ermeni Manastırı'nda kendi stüdyosunu kurmuş. Bu bakımdan Davud Sabunci, Mendel John Diness, Yeshayahu Raffalovich ve Leon Katz gibi isimler de, dönemin yerel fotoğrafçılık tarihinin önemli figürleri olarak biliniyor. Sergi, panoramik fotoğrafları ve Hıristiyan ile Yahudi dini yapıları ve Kudüs Ermeni Patrikhanesi kareleri ile de övgü topluyor. Etkinlik nedeniyle Yeshayahu Nir'in yazdığı Osmanlı Dönemi'nde Filistin'de Fotoğraf yazısı da, karelerin ardındaki tarihsel bilgileri meraklıların ilgisine sunması bakımından kayda değer görünüyor. Sabah, 10.09.2008 |
|
|
EL AKSA'DAKİ İSRAİL KAZILARI ÇİZGİ FİLM OLDU
Mescid-i Aksa (El Aksa) Cami'nin çevresinde İsrail Hükümeti tarafından başlatılan kazılar, bir çizgi filmle eleştiriliyor. El Aksa TV'de yayımlanan filmde, Yahudiler caminin altını kazarken, bir İsrailli asker de elinde sigara ile nöbet tutuyor. Kazmayı yere vuran Yahudi, toprak altında çatlağa neden oluyor ve bahçede yatan bir Filistinliyi uyandırıyor. Yeni Şafak, 10.09.2008 |
||
![]() ![]() Fotoğraf: Milliyet |
TARİHİ ZİGETVAR KALESİ ÇÖKMEK ÜZERE
Macaristan'ın Baranya bölgesindeki Zigetvar şehrinde bulunan tarihi Zigetvar Kalesi çökmek üzere. Kanuni Sultan Süleyman'ın son seferi olan Zigetvar Savaşı'nda duvarları önünde hayatını kaybettiği Zigetvar Kalesi'nin etrafına çökme tehlikesi nedeniyle güvenlik şeridi çekildi.
Zigetvar Belediye Başkanı Jozsef Paizs, restorasyon için devletten bütçe alamadıklarını, belediyenin de yeterli parasının bulunmadığını belirtti. Zaman, 10.09.2008 |
|
YERALTI ŞEHRİ PROJESİ İLGİ BEKLİYOR
Kapadokya bölgesinde turistlerin en fazla ziyaret ettikleri merkezlerden biri olan Kaymaklı Yeraltı Şehri etrafında yapılacak olan çevre düzenlemesi için Kaymaklı Belediyesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan maddi destek bekliyor.
Nevşehir'in merkez ilçeye bağlı Kaymaklı Belediye Başkanı Abdullah Çekiç, Kapadokya bölgesinde, Göreme Açık Hava Müzesi'nin ardından yerli ve yabancı turistlerin en fazla ziyaret ettikleri merkezin Kaymaklı Yeraltı Kenti olduğunu söyledi.
Yeraltı kentini 2007 yılında yaklaşık 400 bin yerli ve yabancı turistin ziyaret ettiğini hatırlatan Belediye Başkanı Abdullah Çekiç, turizm açısından böylesine önemli bir merkezin çevresinin bölge turizmine yakışır bir şekilde düzenlenmesi gerektiğini vurguladı.
Buna göre 2005 yılında Kaymaklı Belediyesi olarak, yeraltı kenti etrafındaki 25 bin metrekarelik bir alanda hayata geçirilmek üzere çevre düzenlemesi planı hazırlattıklarını söyleyen Çekiç, "Hazırlanan proje kapsamında merkezin çevre düzenlemesinin yanı sıra açık otopark, kültür merkezi, sergi salonu ve 100 işyeri yapımı yer alıyor. 2005 yılında hazırladığımız proje aynı zamanda Tarihi Kentler Birliği tarafından ‘Özendirme Ödülü'ne layık görüldü. Beldemizi ziyaret eden dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'ta projeyi çok beğendiğini belirterek, bakanlık olarak projeyi hayata geçireceklerini söylemişti. Biraz maliyetli bir proje olmasına karşın bu projenin belediyeye düşen kısmı yapıldı. Belediye olarak çevre düzenlemesi yapılacak alandaki yıkıntı ve harabe olan evler satın alınarak temizlendi. Buna karşın Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan henüz beklenen destek gelmedi. Dolayısıyla bu projeyi bizim belediyemizin sadece kendi gücüyle yapması imkansız" dedi.
Çevre düzenleme projesi maliyetinin yaklaşık 5 milyon dolar olduğunu ifade eden Kaymaklı Belediye Başkanı Abdullah Çekiç, Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan talep edilen desteğin sağlanması durumunda projeye 2009 yılının başlarında başlanabileceğini belirtti. Nevşehir Kent Haber, 10.09.2008 |
||
ERGENEKON İNCİL'İN PEŞİNDE
Zaman
Gazetesi yazarı Aydoğan Vatandaş’ın Apokrifal adlı
kitabı, Hakkari’de 1981’de bir mağarada bulunan
Aramice dilindeki “Barnabas İncili” ve “dinler
tarihini değiştirecek” nitelikte olan bu kitabın
Ergenekon’la bağını anlatıyor. Akşam, Haber: Süleyman Arıoğlu, 10.09.2008 |
||
TUTANKHAMON'UN MEZARINDA BULUNAN MUMYALAR İKİZ KIZLARI MI?
Mısırlı uzmanlarla birlikte çalışan Prof. Robert Connolly, Tutankhamon’un mezarında mumyaları bulunan yeni doğmuş ikizlerin bu firavunun çocukları olabileceğini söyledi. Bugün Manchester Üniversitesi’nde başlayacak olan sempozyuma bu konuda bir tebliğ sunacak olan profesör Tutankhamon’un mezar buluntuları ile ilgili çalışmalarına 1960’larda başladı. Bu yepyeni keşifle ilgili olarak yaptığı açıklamada ise; mezarda mumyalanmış olarak bulunan bu iki fetusun tek bir doğuma uyduğunu, dolayısıyla bu bebeklerin bir defa hamile kaldığı bilinen Tutankhamon’un genç eşi Ankhesenamun’un ölü doğmuş çocukları olabileceğini söyledi. Açıkladığına göre iki fetustan daha büyük olanında 1979 yılında yapılan testler sonucunda ortaya çıkan kan grubu Tutankhamon’un grubuna uymaktaydı. Profesör, yapılan çalışmalar sonunda diğer mumyanın da firavunun ikiz kızı olduğunu düşünüyor.
Her iki mumya da, 1922 yılında Howard Carter tarafından bulunmalarından bu yana Kahire Tıp Fakültesi’nde muhafaza ediliyorlar. Mısırbilimciler uzun yıllar boyu bu mumyaların Tutankhamon’un çocukları olup olmadığını tartışıyorlar. Bu tartışmalar çok yakında sona erecek gibi gözükmekte çünkü her iki mumyaya da yakın bir zamanda DNA testi yapılması kararlaştırıldı. The Times, Haber: Aditi Khanna, 01.09.2008 |
![]() |
|
HATAY'DA TARİHİ ROMA HAMAMI Hatay Kent Haber, 09.09.2008 |
||
![]() |
KIZIL KİLİSE ÇEVRESİNDE ANTİK YERLEŞİM ALANI
Aksaray'ın Güzelyurt İlçesi'ndeki Kızıl Kilise'nin çevresinde antik yerleşim alanı bulundu. Aksaray Müze Müdürü Yücel Kiper, Dünya Anıtlar Fonu'nun (World Monuments Fund-WMF) bu yıl "Dünyada En Fazla Tehlike Altında Bulunan 100 Tarihi Eser Listesi"nde Kızıl Kilise'ye de yer verdiğini söyledi. Bu durumun kiliseye ilgiyi artırdığını ifade eden Kiper, ilginin gelecek dönemde artarak devam edeceğine inandıklarını belirtti.
Şapelin içinde çıkan yabani armut ağacı çalışmaları engellemesine karşılık, ağaca zarar vermeden sondaj kazısını devam ettirdik. Ağaç eski olduğu için kurtarmaya çalışacağız. Önümüzdeki yıllarda şapeli tamamen açığa çıkararak, Kızıl Kilise ile birlikte turizme kazandırmayı hedefliyoruz" dedi. Cnn Türk, 09.09.2008 |
|
BULDAN'IN EVLERİ RESTORE EDİLİYOR
Denizli'nin Buldan İlçesi'nde, Safranbolu, Beypazarı ve İstanbul'daki eski mimari tarzında yapılmış 153 binanın koruma altına alınarak, restore edilmesi için proje hazırlandığı bildirildi.
Buldan Belediye Başkanı Mustafa Fahri Şevik, yaptığı açıklamada, ilçede çok farklı kültür yapılarının yan yana yaşadığını belirtti. Buldan'da Safranbolu, Beypazarı ve İstanbul'daki eski mimari tarzında yapılmış 153 bina bulunduğunu, bunların koruma altına alındığını ve restore edilmesi için proje hazırlandığını kaydeden Şevik, ilçeyi Türkiye'nin tarihi evlerinin tümümün görüldüğü ''marka kent'' yapmak için Kültür ve Turizm Bakanlığı, Denizli Özel İdaresi, Buldan Kaymakamlığı ve Buldan Ticaret Odası ile protokol yaptıklarını söyledi.
İlçedeki tarihi 32 sokakta, koruma altına alınan 153 yapının eski yalı, konak, han ve dükkan tarzında olduğunu anlatan Şevik, şu bilgiyi verdi: "Bu binaları restore ederek, kültür turizminde butik otel ve pansiyonculuk yapmak istiyoruz. Evliyazadeler Konağı'nı bir buçuk yıl önce restore ettirerek, hizmete açtık. Hedefimiz ilçemizin ekonomik ve kültürel yapısını canlandırmaktır. Safranbolu'da, Beypazarı'nda tek tip evler var ve orada yaşam donuk. Buldan'da her evde dokuma tezgahı ve yaşam canlılığı var. Merkezde bulunan bir konağı, Turizm ve Kültür Bakanlığı ile Özel İdare'nin katkılarıyla ilçenin tarihinin yansıtıldığı kütüphane, müze yapacağız. Yan tarafındaki cezaevinin Adalet Bakanlığı'ndan tahsisini alarak, üretime katkı yapacak atölyeler kuracağız. Tarihi evlerle, el emeği el dokumalarını sentezlemek istiyoruz. Buldan'ın marka kent olması için yurt içi ve yurt dışı çaba sarf ediyoruz."
Şevik, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın Denizli gezisi kapsamında Buldan'a geldiğini, tarihi Tavacı sokağını çok beğendiğini, bakanlığın bu sokağın projesini ve uygulamasını üstlendiğini ifade etti. Bakanlığın ilçedeki restorasyon çalışmalarına katkı için 200 bin YTL hibe gönderdiğini dile getiren Mustafa Fahri Şevik, "Hayran olduğumuz Avrupa kentlerindeki gibi tarihi dokumuzu koruyup, muhafaza edip, yeni şehirleşmeyi başka bölgelere kaydıracağız. Buldan'da tarihi yapıları canlı tutarak, ekonomisini geliştireceğiz." diye konuştu. Zaman, 09.09.2008 |
||
KAUNOS ANTİK KENTİ'NE AİT ÇEŞME ORTAYA ÇIKARILDI
Köyceğiz'de Kaunos antik kentinde bir çeşme ortaya çıkarıldı. Kazı Başkanı Prof.Dr. Cengiz Işık, yaptığı açıklamada, kentteki çalışmalarda tarihe ışık tutacak çok önemli bulgular elde edildiğini kaydetti.
Antik kentteki tiyatronun doğusundaki tonozlu girişin, yürüme koridoruna açıldığı bölümün tamamen temizlenerek her iki yan koridora merdivenle bağlanan girişlerin ortaya çıkarıldığını anlatan Prof.Dr. Işık, bunun üzerine tiyatronun kuzey tonozlu girişinin yakınındaki molozu da kaldırdıklarını dile getirerek, "Bu moloz dolgunun altından tiyatro için tasarlanmış bir çeşmeyi ortaya çıkardık" dedi. Zaman, 09.09.2008 |
||
TARİHİ HAMAMIN KURŞUN KAPLAMALARI ÇALINDI, MOBESE KURULMADIĞI İÇİN HIRSIZLAR YAKALANAMIYOR
Tarihi Gümrük Hamamı'nın kurşun kaplama çatıları kimliği belirsiz kişilerce çalındı. Mahalle muhtarı hırsızların bulunup adalete hesap vermesini istedi.
Osmanlı dönemi eserlerinden olan Gümrük Hamamı hırsızlarca talan edildi. Yeğenağa Mahallesi'ndeki hamamın kurşun kaplamaları kimliği belirsiz kişi yada kişilerce çalındı. 2 yıl önce Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından Gümrük Hamamı'nın restorasyonu yaptırılmış ve kurşun kaplamaları da yenilenmişti. Klasik Osmanlı hamam mimarilerinden birisi olan hamam, 1717 yılında Derviş Hacı İbrahim tarafından yaptırılmıştı.
Semt sakinleri ecdat yadigarı hamamın kurşun kaplamalarını çalanların yakalanıp adalete hesap vermesini istedi. Mahalle sakinleri adına konuşan muhtar Selahattin Gözeler, Osmanlı yapısı olan hamamın tarihi kurşunlarının çalınmasından üzüntü duyduğunu söyledi. Tarihi mekanların özel bir ekip tarafından korunma altına alınmasını isteyen Muhtar Gözeler, "Erzurum'a yakın bir gelecekte MOBESE sistemi kurulacak. Bu sistemin öncelikle tarihi mekanlara kurulmasını istiyoruz. Hırsızların tarihi hamamın kurşun kaplamalarını çalması utanç verici. Hırsızların en kısa zamanda yakalanıp yargıya hesap vermesini istiyoruz." diye konuştu.
Vakıflar Bölge Müdürlüğü yetkilileri ise Gümrük Hamamı'nın 2 yıl önce restorasyonun gerçekleştirildiğini kaydetti. Aynı yetkili, olayın yargıya intikal ettirildiğini ve bu konu ile ilgili soruşturmanın başlatıldığını ifade etti. Yetkili, hamamın işletilmediği için kurşun kaplamaları için hırsızlar tarafından cazip bir yer olarak görüldüğünü de sözlerine ekledi. Zaman, Haber: Orhan Yıldırım, 09.09.2008 |
||
DEV BUDA HEYKELİ BULUNDU
Arkeologların, Afganistan’ın orta kesimindeki Budistlerin merkezi Bamiyan’da 7 yıl önce Taliban rejimi tarafından yıkılan 2 dev Buda heykelinin yakınında 19 metre yüksekliğinde bir Buda heykelini ortaya çıkardığı belirtildi.
Enformasyon ve Kültür Bakanlığı yetkilileri, bir arkeoloji ekibinin bölgede, yüzyıllar önce bir Çinli gezgin tarafından görüldüğü sanılan uyuyan dev Buda heykelini ve çok sayıda para ve seramik bulduğunu belirtti.
Yetkililer, uyuma pozisyonundaki heykelin büyük zarar görmüş olduğunu kaydetti. Arkeologların bu kez yeni hedefinin, eski İpek Yolu ve Batı ile Doğu’yu bağlayan yol üzerindeki Bamiyan’da, 300 metre yüksekliğindeki bir diğer Buda heykeli olduğu belirtildi.
Taliban rejiminin 2001’de İslam’a aykırı olduğu için yıktığı dev Buda heykellerinden biri 53, diğeri 38 metre yüksekliğindeydi. Trt/Haber, 09.09.2008 |
|
|
TARİHİ EVLER RESTORE EDİLİYOR
Denizli Buldan'da,
Safranbolu, Beypazarı ve İstanbul'daki eski mimari
tarzında yapılmış 153 binanın koruma altına
alınarak, restore edilmesi için proje hazırlandı.
Haber Ekspres, 09.09.2008 |
||
TÜNEL İNŞAATINI TARİH DURDURDU
Tünel inşaatı bölgesinde geçen hafta da önemli tarihi eserlerin çıktığı, ancak kırıldığı öne sürülmüş, Kültür Müdürü Zamburkan, “Tarihi eser yok. Onlar, 40-50 yıl önce E-5 yapılırken dökülen betonlar” demişti. Son çıkan eserler, Zamburkan’ı mahcup etti. Kültür Müdürü Zamburkan bu kez, “Ben müzemizin raporları nedeniyle tarihi eser yok dedim” diye kendini savundu. İzmit Müzesi Müdürü İlksen Özbay ise, “Müze olarak biz kimseye böyle bir rapor vermedik. Bizim için tarihi değer taşıyan küçücük bir taş bile önemlidir” dedi.
Tünel alanında geçen hafta sonu bulunan 5 ton ağırlığındaki lahit kapağı temizlenerek İzmit Müzesi bahçesine götürüldü. Önceki gün ve dün bulunan yeni eserler de temizlenip, vinçlerle alınarak Müze Bahçesine naklediliyor. Battı-çıktı inşaatında bütün çalışmalar, müzenin iznine kadar durduruldu. Özgür Kocaeli, 09.09.2008
Basın toplantısında konuşan İzmit Müzesi Müdürü
İlksen Özbay, konuyu ne kadar hafife aldığını şu
sözleri ile gösterdi: “Yerel basında etik olmayan
yazılarla karşılaşıyoruz. Ben bu tür yazılarla daha
önce çok karşılaştım. Bu nedenle pek üzülmüyorum.
Ama İl Kültür Müdürümüz Adnan Zamburkan, ilk kez
böyle bir durumla karşılaşıyor. Yani bu konuda ilk
defa milli oluyor. Bu nedenle çok üzgün.” İl Kültür ve Turizm Müdürü Adnan Zamburkan, tünel inşaatı sırasında ortaya çıkan lahit mezar kapağı ve diğer buluntuların, o bölgede daha önce yapılan yol çalışmalarında dolgu malzemesi olarak kullanılan taşlar olduğu görüşünü tekrarladı. Zamburkan, “Gerekli çalışmalar yapılır, tarihi eserler çıkartılıp, Müzeye verilir. Büyükşehir Belediyesi’nin inşaatı devam eder” dedi.
Kültür ve Turizm İl Müdürü Zamburkan, İzmit tarihine hiçbir dönemde bu dönemdeki kadar sahip çıkılmadığını da öne sürdü, “Battı-çıktı inşaat alanındaki çalışmalar, 2007 yılı Nisan ayından beri titizlikle takip edilmektedir. Bu bölgede daha önce E-5’in inşaat çalışması vardı. Öğretmenevi inşaatı, Seka Fabrikası'nın inşaatı, Seka Camii inşaatı ile ilgili çalışmalarda bu güzergah pek çok kez fiziki müdahalelere maruz kaldı. Bizim bölgedeki tarihi eserler konusunda Müze Müdürlüğü ile de görüş ayrılığımız yok” dedi. Özgür Kocaeli, 10.09.2008 |
||
ALİNDA ANTİK KENTİ KAZILARI BAŞLIYOR
Aydın'ın
Karpuzlu İlçesi'nde bulunan 2 bin 700 yıllık Alinda
Antik Kenti gün yüzüne çıkmaya hazırlanıyor.
Haber Ekspres, 09.09.2008 |
||
KENTİN GÖBEĞİNDEKİ GİZLİ HAZİNE EKSİKLERİNİ ARIYOR Hürriyet Ankara, 09.09.2008 |
||
![]() |
AŞIK DEĞİL SİLAH ARKADAŞLARI
İngiltere’nin Kent şehri yakınındaki Ramsgate’de yapılan kazılarda geçenlerde bulunan birbirine sarılmış iki iskeletin aşık bir çift değil, aynı savaşta ölmüş iki Sakson askeri olduğu ortaya çıktı. Hürriyet, 09.09.2008 |
|
BAKANLIKLARDAN TABLO TOPLAMA SEFERBERLİĞİ Bakanlıkların koridorlarında yıllarca unutulan bu tabloların yerine reprodüksiyonları veriliyor. Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi'nde toplanan eserler, aslında geçici bir süre için buradan çıkarılıp yıllarca geri gelmeyen tablolar.
Kültür ve Turizm Bakanlığı, yıllar önce çeşitli devlet kurumlarına ve bakanlıklara verdiği ünlü ressamlara ait tabloları geri topluyor, yerine ise reprodüksiyonlarını veriyor. Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi'nin envanterine kayıtlı Muzaffer Genç'ten Feyhaman Duran'a, Hikmet Onat'tan Süleyman Seyit'e, Sami Yetik'ten Zeki Serbest'e kadar usta ressamlara ait bu tablolar, müzenin galerisinde sergilenecek. Müzeye şimdiye kadar Cumhurbaşkanlığı'ndan 80, Başbakanlık'tan ise 45 tablo devredilmiş durumda. Envanterin ilk kez sayıldığını söyleyen Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi Müdürü Ömer Osman Gündoğdu, "Başbakanlık'ta ve Dışişleri, Maliye gibi bakanlıkların koridorlarında yer alan usta isimlere ait tabloları bir bir geri alıyoruz. Bu tabloların çoğu müzemizin envanterinde kayıtlı olan eserler. Fakat 10-15 yıldır herhangi bir sayım çalışması yapılmamış. Zamanında bakanlıklarda sergilenmek için 2-3 aylığına gönderilen bu tablolar, 3-5 sene orada durmuş. Kimse de akıbetlerini sormamış. İki yıldır bu envanter çalışmasını yürütüyoruz. Pek çok tablomuzu galerimizde sergilemek üzere geri aldık. Aldığımız tabloların yerine reprodüksiyonlarını veriyoruz. Yaklaşık 850 reprodüksiyon bastık. Peyder pey Dışişleri'ne, İçişleri'ne, Maliye Bakanlığı'na gönderiyoruz. Onlar da koridorlarında bu tabloları sergiliyorlar. Böylece bakanlıklarımıza sanatsal destek oluyoruz." diyor. Bakanlıkların koridorlarında belki hangi ressama ait olduğu bile bilinmeden asılı duran tabloların, müzede sergilenecek olması Türk resim sanatı adına da önemli bir gelişme denilebilir.
1980 yılında kurulan Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi'nin koleksiyonunda Osman Hamdi Bey, Zonaro, Şeref Akdik, Ayvazovski, Hikmet Onat, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Eşref Üren, Arif Kaptan ve Emel Cimcoz (Korutürk) gibi usta isimlerin tabloları yer alıyor. Müzedeki eserlerin yarısı sergilerden satın alınmış. 1992'de yapılan sayıma göre müze demirbaşında kayıtlı olarak 399 sanatçının 1289 eseri bulunuyor. Ö. Osman Gündoğdu, müzede eser niteliği taşımayan pek çok demirbaşın da olduğunu söylüyor. Envanter çalışmaları sırasında çok komik eserlerle karşılaştıklarını söyleyen Gündoğdu, "Ara Güler'in sunta üzerindeki fotoğrafı, kibrit kutularından, sigara paketlerinden heykeller, daha pek çok çalışma eser diye kayda geçirilmiş. Müzenin idarecileri de buna göz yummuş. O dönemde demirbaş listesine girince çıkması zor oluyor. Bakan onayı ile bir komisyon kurup bunun elemesini yapacağız. Sağlam bir envanter yapıyoruz." diyor.
Çeşitli devlet kurumlarından Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi'ne gelen tabloların öncelikle çerçeveleri değiştiriliyor. Elden geçirilen eserler müzenin dört galerisinde sanatseverlere sunulacak. Usta ressamların tablolarının sergileme alanının bakanlık koridoru olmadığını belirten Gündoğdu, yaşadığı bir tablo vakasını şöyle anlatıyor: "Geçenlerde Meclis'te çalışan kütüphanecilerin odasında Hoca Ali Rıza'nın bir tablosunu gördüm. Çerçevesi kırılmış bir haldeydi. Kimsenin resmin usta bir isme ait olduğundan haberi yoktu. Meclis Başkanı Köksal Toptan'a, kütüphanede Hoca Ali Rıza tablosu var deyince, tabloyu odadan hemen aldırmış."
Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi'ndeki bu güzel gelişmeler ister istemez yıllardır onarılmayı bekleyen İstanbul Resim Heykel Müzesi'ni akla düşürüyor. Koleksiyonunda 12 bin tabloyu barındıran müzenin sorunları hala bitmiş değil, bazı bölümlerine rutubetten girilmiyor. Müzede, koleksiyondan seçilen kimi eserler sergileniyor. Bir kısmı da dışarıya sergilenmeye gidiyor. Pek çok vaatte bulunulsa bile ciddi anlamda müzenin elinden tutan yok. Zaman, Haber: Musa İğrek, 09.09.2008 |
||
7 MİLYON YILLIK HOMİNİD
FOSİLİ TARTIŞILIYOR
Toumai’nin en önemli savunucusu College de France’dan paleontolog Michel Brunet, Toumai’nin şempanzelerle ilk hominidler ortak bir atadan ayrıldıktan hemen sonra varolduğunu düşünüyor. Kendisine yöneltilen en ciddi eleştiri ise, Homo sapiens öncülerine oranla Toumai’nin gövdesinin çok basık olması. Boyunun en fazla 120 cm olması gerektiği hesaplanıyor ki bu da yetişkin bir şempanze kadar.
Kafatasının bulunduğu toprakta yapılan radyolojik ölçümler ise 6.8 ile 7.2 milyon yıl arasında bir tarih vermekte. Yapılan bu araştırma geçenlerde 'Proceedings of the National Academy of Sciences’da yayınlandı ve farklı bir tartışma daha başladı. Kafatasını bulan ve insan-şempanze tartışmasında yer almayan Paris Üniversitesi’nden Alain Beauvilain ise tarihleme yöntemlerini ciddi olarak sorgulamakta. En önemli itirazı ise bulunan fosillerin etraflarındaki toprak numunelerine bakılarak tarihlenmeleri. Çat Bölgesi fosilleri konusunda Dünya çapında uzman kabul edilen Beauvilain, bu fosilin bir kısmının kumun üzerinde bulunduğunu, kafatasının üzerinde ise demir bazlı bir oksitlenmenin çöl koşullarında hava teması ile oluştuğunu, milyonlarca yılda toprakta bir yerden başka bir yere erozyonla hareket etmiş olabileceğini, dolayısıyla civarındaki toprakta yapılan radyolojik ölçümlerin fosilin tarihi ile hiçbir ilgisi olamayacağını söylemekte.
Tüm bu tartışmalar antropoloji açısından hayati derecede önemli çünkü bu iskelet, bugüne dek yaşamın beşiği olarak kabul edilen Great Rift Valley’den 2.500 km uzakta bulundu. Eğer tarihlemesi ve hominid olduğu doğru ise, hem ilk insanların daha doğuya doğru ve bilinenden çok daha erken bir tarihte göç ettikleri anlaşılacak, hem de şempanzelerle ortak bir atadan ayrıldıktan sonra, çok daha erken ayrı türleşmeler olduğu ortaya çıkacak AFP, Haber: Guy Clavel, 01.09.2008 |
||
TARİHİ KÖPRÜYÜ BARAJ
YUTACAK
Muğla Anıtlar Kurulu'nun tarihi İncekemer Köprüsü'nün başka bir yere taşınmasına izin vermemesiyle birlikte köprünün Çine Barajı'nın suları altında kalsa bile 60 yıl sonra suların azalmasıyla tekrar eski haline gelebileceğini ileri sürerek, Muğla turizmi ve Yatağan için önemli bir yere sahip bu tarihi köprüyü kaderine tek ederek sular altında bırakacak.
Antik çağlardan hiç
bozulmadan günümüze ulaşan İnce Kemer Köprüsü’nü su
altında kalarak yok olmaktan kurtaracak çalışmalar
için Almanya’dan gelecek uzmanlar ile yerli
uzmanların denetim ve gözetiminde İncekemer
Köprüsü’nün sökme, taşıma ve yeniden kurma
çalışmaları için 2 milyon YTL’ye ihtiyaç
bulunuyordu. Muğla Kent Haber, 08.09.2008 |
||
HİLTON PROJESİ'Nİ 'SİT' DURDURDU
Bu “yönlendirme” ile satışa çıkan araziye en yüksek bedeli ödeyerek sahip olan Aydın Doğan da izleyen günlerde “beklenen” plan değişikliği talebini Şişli Belediyesi’ne iletti. Şişli Belediye Meclisi’nin aynı talebi “yoğunluğu biraz düşürerek” Büyükşehir Belediyesi’ne ilettiği günlerde ise İstanbul II Numaralı Koruma Kurulu’nun gündeminde, içinde Hilton’un da bulunduğu 1759 No.lu yapı adası ile Harbiye’den Maçka’ya doğru uzanan “kongre vadisi” ve çevresinin “bütünüyle sit” kapsamına alınması vardı.
Plan değişikliği Büyükşehir Belediye Meclisi’nin inceleme sürecine girmeden, Prof.Dr. Mete Tapan başkanlığındaki Koruma Kurulu söz konusu bölgeyi 11 Nisan 2008’de sit ilan etti. Böylece Aydın Doğan’ın imar değişikliği beklentisi de geçersiz kılınırken, Taksim-Harbiye-Dolmabahçe üçgenindeki Atatürk döneminde planlanan yeşil kuşağın da yeni yapılaşmalarla daha fazla yok olması önlenmiş oldu.
Koruma Kurulu’nun sit gerekçesi, aynı kararda şöyle belirtiliyor: “Hilton otelinin yanı sıra içinde bulunduğu doğal çevreyle, bitki örtüsüyle birlikte 31 Mart Vakası’nın yaşandığı Taşkışla gibi önemli tarihi olaylara sahne olan, tarihi, mimarisi, estetik özellikleri nedeniyle değer taşıdıkları için taşınmaz kültür varlığı olarak tescil edilen Radyoevi, Açıkhava Tiyatrosu, Lütfi Kırdar Spor Sarayı, Harbiye Askeri Müze ve Kültür Sitesi, Demokrasi Parkı içindeki yapı ve yapı kalıntıları, Küçük Çiftlik yapıları, havuz ve bahçeleri ile Dolmabahçe Sarayı’nın aydınlatılması için yapılmış olan binaları içine alan, kısmen imara açılmış olmasına karşın, 1937 tarihli Atatürk’ün de onayladığı Prost planda, Dolmabahçe, Maçka, Taşkışla, Harbiye arasında planlanan yeşil alanların günümüze gelebilen, Beyoğlu Kentsel Sit Alanı’nın devamında yer alan eski paftalarda sınırları belirtilen alanın, 19.4.1996 tarih ve 421 sayı ve Ekim 2006 tarih ve 720 sayılı ilke kararlarına göre tarihi ve kentsel sit alanı olarak belirlenmesine karar verilmiştir.” İşte bu karar şimdi de yürürlükteyken ve Hilton’un bahçesinde ek otel yapıları beklentisi “siyasi irade”yle değil koruma kurulunun “bilimsel ve yasal bir karar”ıyla engellenmişken, Başbakan’ın “Ben durdurdum” demesi akademik ve uzman çevrelerce yadırganıyor.
Çünkü Erdoğan’ın eski bir belediye başkanı olarak, Türkiye’de kentlerin imarının “Başbakan” tarafından değil, uzmanların çalışmaları ve demokratik kurumların onayıyla belirlendiğini “unutmuş” olması mümkün görünmüyor...
Öte yandan yine Başbakan’ın özellikle sit kavramına karşı öteden beri hep “olumsuz” tavrı olduğu da bilindiğinden, şimdi Hilton arazisindeki “koruma” kararını böylesine sahiplenmesi “ilginç” karşılanıyor... Cumhuriyet, Yazı: Oktay Ekinci, 08.09.2008 |
||
AFFAN (ERTUĞRUL) CAMİİ YENİLENİYOR
Hatay Vakıflar Bölge Müdürlüğü'ne bağlı camilerin restorasyonu tüm hızıyla devam ediyor. 2000 yılı sonrasında Hatay genelinde 11 caminin restorasyon çalışmasıyla atağa geçen Hatay Vakıflar Bölge Müdürlüğü, 2008-2009 yıllarında da il genelinde 19 caminin restorasyonu da programına aldı. Hatay Gazetesi, 08.09.2008 |
|
|
SİLİVRİ KAPISI'NIN İKİ FOTOĞRAFI
Bugüne dek
İstanbul surlarının restorasyonu pek çok haklı
eleştirinin konusu oldu, ne var ki bu onarımları
-öncelikle- kendi dışındaki olguların göstergesi
olarak okumak gerek. Bu onarımlar, sadece “onarım”ın
kendi gerçekliği içinden görüldüğünde ve yalnızca
teknik bir restorasyon eleştirisiyle ele alındığında
eksik bir değerlendirme yapılmış oluyor. Radikal, Yazı: Aykut Köksal / MSGSÜ Öğretim Üyesi, 08.09.2008 |
||
![]() |
PATARA ANTİK KENTİ TARTIŞMASI
TBMM Başkanı Köksal Toptan’ın dünyanın ilk parlamento binasının bulunduğu belirtilen Patara antik kentine dünya parlamento başkanlarının davet edilmesi gerektiğini söylemesi bilim dünyasında tartışma yarattı. Eski Akdeniz Üniversitesi Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Bölümü Öğretim Üyesi emekli Prof. Sencer Şahin, “Patara, demokrasinin ya da parlamenter geleneğin beşiği değildir” dedi.
New York Times gazetesinin 2005 yılında Antalya’nın Kaş İlçesi Kalkan beldesinde bulunan Likya uygarlığına ait Patara antik kenti için yayımladığı haberin ardından 2007 yılında ABD anayasasının 220. yıl kutlamalarının Patara’da yapılması planlandı ancak bu proje hayata geçirilemedi.
Prof. Şahin, Patara’ya ilişkin söylemlerin bilimsel temelinin bulunmadığını ileri sürdü. Patara’nın hiçbir zaman tam bağımsız olmadığını belirten Şahin, Patara’nın emperyalist Roma’ya kucak açtığını ifade etti. Dünya parlamento başkanlarını Patara’da toplama projesiyle ABD türü federatif sistemin empoze edilmeye çalışıldığını savunan Şahin, “Amerikan diplomatları bizi elbette böyle bir etkinliğe teşvik edebilir. Onların yok ama bizim kaybedebileceğimiz çok şey olabilir. Patara demokrasinin ya da parlamenter geleneğin beşiği değildir. Antik çağda emperyalizme kucak açmış, üçüncü sınıf bir eyalet başkentidir. Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye'sine ve onun dün olduğu gibi bugün de bağımsız olması gereken meclisine asla referans olarak gösterilemez” dedi. Roma İmparatoru Claudius, iç savaşı bahane ederek Likya’yı işgal ettiğini söyleyen Şahin, bu işgalde Patara’nın da emperyalist Roma’nın baş destekçisi olduğunu ve karşılığında Federatif Likya Birliği’nin başkenti olma ödülünü aldığını anlattı.
TBMM’nin restorasyonu için 5 milyon YTL ödenek gönderdiği binanın sözü edildiği gibi Likya Birliği meclis binası olmadığını, bugünkü belediye binasına eşdeğer kent meclis binası olduğunu ifade etti. Cumhuriyet, 08.09.2008 |
|
KAÇAK KAZIYA SUÇÜSTÜ
Kayseri'de bir kişi bahçesinde kaçak kazı yaparken yakalandı. Kocasinan İlçesi'ne bağlı Güneşli beldesinde, Nuh Mehmet C, define bulmak amacıyla bahçesinde kaçak kazı yaparken güvenlik güçlerince yakalandı. Kayseri Arkeoloji Müzesi uzmanları, söz konusu alanda yaptığı incelemede tarihi mezar bulunduğunu ancak bu mezarın daha önce de açıldığını belirledi. Bursa Hakimiyet, 08.09.2008 |
||
AYAKTA
Mudurnu’da bulunan 110
yıllık tarihi eve, yıkılmaması için ağaçla destek
yaptılar. Bolu Olay, 08.09.2008 |
|
|
![]() |
SABANCI VAKFI, METROPOLIS'İ TURİZME KAZANDIRMAYA KARARLI
İzmir’in Torbalı İlçesi’nde 1992’den bu yana devam eden Metropolis Antik Kenti kazılarının sponsorluğunu Sabancı Vakfı devraldı. Vakıf, antik kentin ziyarete açılabilmesi için çaba göstereceğini açıkladı. Sabancı Vakfı Genel Müdürü Hüsnü Paçacıoğlu "Ülkemiz turizmine, Torbalı’ya, Yeniköy ve Özbey köylerine ekonomik artı değer katmasını dilediğimiz Metropolis’in ziyarete açılabilmesi için elimizden gelen gayreti göstereceğiz" dedi. Hürriyet Seyahat, 08.09.2008 |
|
MOR YAKUP KİLİSESİ İLE ZEYNELABİDİN CAMİ BİRLEŞECEK KÜLTÜR PARKINA DÖNÜŞECEK
Mardin’in Nusaybin
İlçesi'ndeki Süryanilerin kutsal mekanı Mor Yakup
Kilisesi ile Hazreti Zeynelabidin Camii ortak avlu
içine alınarak Kültür ve İnanç Parkı’na
dönüştürülecek. Hürriyet Seyahat, 08.09.2008 |
||
8 ASIRLIK ZAZADİN HAN KÜLTÜRE HİZMET EDECEK
Esen, şunları söyledi: "Konya-Aksaray kara yolunun 22. kilometresinde bulunan, 2 bin 500 metrekare kapalı alana sahip ve bin metre kare açık avlusu bulanan hanın restorasyonunu aslına uygun olarak gerçekleştirdik. Restorasyon çalışmaları büyük bir titizlik içerisinde tarihi dokuya zarar vermeyecek şekilde tamamlandı. Tarihi hanın restorasyonu için 1 milyon 998 bin YTL harcama yapıldı. İnsanların sosyal ihtiyaçlarını karşılayacağı her türlü mekana sahip yapının restorasyonunun tamamlanmasının ardından, Konya'da gerçekleştirilen 11. Dünya Tarihi Kentler Konferansı'nın son gecesinde, piyanist Tuluyhan Uğurlu, 54 ülkeden gelen katılımcılara burada konser verdi. Yine 772 yıllık tarihi Zazadin Han'da Selçuklu Belediyesi ile Gençleri Evlendirme ve Mehir Vakfının ortaklaşa düzenlediği törende, 35 çiftin nikahı kıyıldı."
Tarihi Zazadin Han'da bu tip etkinlikleri bundan böyle sivil toplum kuruluşları ve firmaların da yapabileceğini dile getiren Esen, "Konya'nın sosyal ve kültürel hayatını zenginleştirecek, renk katacak her türlü etkinlik burada gerçekleştirilebilir. 2 bin 500 metre karelik kapalı alanıyla birlikte toplam 3bin 500 metre kare alan sahip tarihi Zazadin Han'da konserler, toplantılar düzenlenebilir ve toplu yemekler verilebilir. Sivil toplum kuruluşlarından bu organizasyonlar için bir ücret talep edilmeyecektir" diye konuştu.
Esen, kendilerine tarihi hanı kullanmak için birkaç firmadan talep geldiğini dile getirerek, "Etkinliklerin sosyal içerikli olması çok önemli.Düzenlenecek etkinlik Konya'ya bir şeyler katmalı" dedi. Esen, Zazadin Han'da 7-8 Ekim 2008 tarihlerinde Anadolu Selçuklu Şehirleri ve Uygarlığı Sempozyumu düzenleyeceklerini de sözlerine ekledi.
Konya'ya 22 kilometre uzaklıkta, Aksaray-Konya kara yolundan 5kilometresinde Tömek Köyü yakınında olan ve "Saadeddin Köpek Hanı" diye de anılan Zazadin Han, 1235-1236 yıllarında yapıldı.Güney cephede, kapalı mekana yakın bir yerde bulunan açık bölüm taçkapısı, beyaz ve açık kahverengi taşlarla yapılan Zazadin Han'ın güney cephenin inşasında, çok miktarda işlenmiş buluntu taş kullanıldı. Taç kapının hacimli kitlesi içinde, duvara oturmuş basamaklarla çıkılan ve zengin bir taş süslemeye sahip olan bir mescit yer alıyor. Yeni Şafak, 07.09.2008 |
||
İSTANBUL'DA SALVADOR DALI SERGİSİ
Akbank'ın sponsorluğunda Gala-Salvador Dali Vakfı işbirliğiyle düzenlenen "İstanbul'da Bir Sürrealist: Salvador Dali" sergisi, 20 Eylül'de Sabancı Müzesi'nde açılacak.
Sergi, 20. yüzyılın en önemli sanatçılarından, sürrealizm akımının temsilcisi Salvador Dali'nin kapsamlı bir retrospektifi niteliğini taşıyacak.
Sergide, yağlı boya tablolar, çizimler ve grafiklerden oluşan 270 eserin yanı sıra, el yazmaları, fotoğraflar ve çeşitli dokümanlar yer alacak.
Gala-Salvador Dali Vakfı koleksiyonuna ait eserlerle, vakıf dışında gerçekleştirilen en büyük geçici sergi olma özelliğini taşıyacak sergide, İstanbullular, Salvador Dali'yi daha yakından tanıyacak.
Sergi, 20 Ocak 2009 tarihine kadar açık kalacak. Sergi kapsamında ayrıca, çocuklara yönelik eğitim etkinlikleri düzenlenecek. Çocuklar, Dali'nin gizemli resimleriyle tanışacak, saklanmış imgeleri arayacak ve oyun oynamayı çok seven Dali'nin oyunlarıyla sıra dışı bir eğlenceye katılacak.
Nesnelerden Sürreal Kolajlar, Yumuşak Portreler, Çılgın Tasarımlar, Dali'nin Cadaques'i Üzerinde Çocukların Cadaques'i, Gerçeküstü Fotoğraflar, Bilmece Resimler, Yeni Tasarım Hayvanlar gibi etkinliklerin yer aldığı program, çocuklara Dali'yi tanıtmanın yanı sıra sürrealizmi öğrenerek, yapacakları çalışmalarda uygulamalarını amaçlıyor. Trt/Haber, 07.09.2008 |
![]() |
|
TROIA MAKETİ BAKIMSIZLIKTAN ÇÜRÜYOR
Çanakkale'de 3
yıl önce kordon boyuna yerleştirilen ve Türkiye'nin
en büyük maketi olan Troia antik kentinin maketinin
bakımsız hali tepkiye sebep oluyor. Haber Ekspres, 07.09.2008 |
||
![]() ![]() |
EN TALİHSİZ HIRSIZ
İngiltere'nin başkenti Londra'da bulunan bir müzeye girmeye çalışan hırsızın sonu çok kötü oldu. Vatan, 06.09.2008 |
|
İRAN'DA BİR SASANİ KENTİNİN KALINTILARI BULUNDU
Çin Seddi'nden sonraki en büyük insan yapımı duvar
olan İran'daki Gorgan Seddi'nde kazı yapan İranlı ve
İngiliz arkeologlar, bir Sasani kentinin
kalıntılarını ortaya çıkardılar.
Bulunan Sasani kentinin, duvarın 2 km kuzeyinde ve
yaklaşık 50 hektarlık bir alana kurulmuş olduğu
belirtildi. Kazı ekibinin başkanı Hamid Umrani, "kazı yerinde
kömür, çanak-çömlek ve hayvan iskeletlerinin
kalıntılarını bulduklarını, bunun kentin bir Demir
Çağı yerleşimi üzerine kurulduğunu gösterdiğini"
söyledi. Umrani, "Yapılan jeofizik çalışmalar kentin bir
hendekle çevrili olduğunu, birbirine bağlı
caddelerden oluştuğunu ve merkezde bir
hisar bulunduğunu gösteriyor" dedi. Uzmanlar kentin evlerinin geç Sasani ve erken
İslam çağına ait tuğlalardan yapıldığını ve
bunların Gorgan Seddi'nde kullanılan
tuğlalardan farklı olduğunu belirttiler. Gorgan Seddi boyunda daha önce yapılan kazılarda
bir kale ve kaleye Gorgan ırmağından su getirmek
için kullanılan bir kanal ortaya çıkarılmıştı. İran'ın kuzeybatısındaki Gülistan eyaletinde bulunan ve Kızıl Yılan adıyla da bilinen Gorgan Seddi, Çin Seddi'nin kurulmasından bin yıldan fazla bir süre önce Sasaniler döneminde inşa edilmişti. Cnn Türk, 05.09.2008 |
||
ROMA MECLİS BİNASININ ÇEVRESİ KAZILIYOR
Kütahya'nın Çavdarhisar İlçesi'ndeki Aizanoi antik kentinde devam eden kazılar kapsamında Zeus Tapınağı'nın arka kısmında bulunan ve Romalıların şehir meclisi olarak kullandıkları binanın çevresi gün ışığına çıkarılmaya çalışılıyor.
Alman Arkeoloji Enstitüsünce 1970 yılından bu yana her yıl belli periyotlarda yapılan kazılarda, sütunlu yol, dünyanın ilk borsası, Odeon, Zeus Tapınağı, amfi tiyatro, antik hamam, birçok lahit ve çeşitli tarihi eserler bulunmuştu.
Bu yıl 10'u Alman olmak üzere toplam 35 kişiden oluşan arkeolog grubu, 5 Ağustosta bölgeye gelerek çalışmalara yeniden başladı. Tarihi MÖ 3 bin yıllarına kadar uzanan ve en parlak dönemini MS 2'nci yüzyılda yaşadığı mimari bulgulardan anlaşılan Aizanoi, Avrupalı gezginlerce 1824'te keşfedildi. Burada yapılan kazılarda, dünyanın en iyi korunmuş Zeus Tapınağı, 20 bin kişi kapasiteli tiyatro ve ona bitişik 13 bin 500 kişilik stadyum, iki hamam, dünyanın ilk borsa yapısı, sütunlu cadde, Kocaçay üzerinde 5 köprü, "Meter Steunene" kutsal alanı, nekropoller, bir bent ve su yolları gün ışığına çıkarıldı. Cnn Türk, 05.09.2008 |
![]() |
|
İSVİÇRE'DE ERİYEN BUZULLARIN ALTINDA SAKLI TARİH
İsviçreli arkeolog ve iklim bilimciler, ülkenin orta kesimlerindeki Schnidejoch buzulundaki kazılarda elde edilen ve bir savaşçı ya da avcı erkeğe ait 300 objeden 46'sının, radyokarbon yöntemiyle 6500 yıl öncesi neolitik çağa ait olduğunun anlaşıldığını belirttiler.
Bu tarih öncesi buluntular arasında bir erkeğe ait
deri elbise ve ayakkabı parçaları, bronz iğneler,
yay, sadak (okluk), oklar bulunduğunu
belirten arkeologlar, bu buluntuların İtalya ve
Avusturya arasındaki Similaun buzulunda bulunan ve
5100 yıl önce yaşamış Ötzi adamına ait olanlardan
daha eski olduğunu kaydettiler. 2756 metre yükseklikteki Schnidejoch buzulundaki
kazılar, 2003 yılında bölgede gezi yapan bir
çiftin, okluğun parçalarını bulması
üzerine başlatılmıştı. Bu buluntuların, Alpler'de neolitik çağ ile Roma
dönemi arasındaki geçişin aydınlatılması açısından
yararlı olacağına işaret eden bilim
adamları, bölgede yürümenin ve yol almanın hava
sıcaklığı göreceli olarak yüksekken olanaksız
olduğunu, hava iyice soğuduğunda buzulun,
yürüyerek geçişe olanak verdiğini kaydettiler. Bilim adamları, buluntuların sahibinin büyük olasılıkla bu bölgede yürürken başına bir kaza geldiğini tahmin ettiklerini belirterek, deri giysisi parçaları üzerinde yaptıkları analizler sonucu bunun keçi derisinden yapıldığını anladıklarını ve bu türün de günümüzde Laos'ta yaşadığını vurguladılar. Cnn Türk, 04.09.2008 |
![]() |
|
Troia ("Anılar", Alman Arkeoloji Şubesi'nin 75. Yılı - İstanbul 2004) |
...19. yy sonu
|
![]() |
![]() |
TAY Projesi . Kuruçeşme Cad. 67/B 34345 Kuruçeşme İstanbul Tel: 0 (212) 265 7858 - Faks: 0 (212) 287 1298 e.posta: info@tayproject.org |
Copyright©1998 TAY Projesi |