Aralık '08 Arşivi |
28 Aralık 2008 - 3 Ocak 2009 |
||
|
||
ÖLEN DOKTORUN GARAJINDA HAZİNE BULUNDU
İngiltere'de ölen bir doktorun
garajında, yaklaşık 50 yıldır kullanılmayan 1937
üretimi hazine niteliğinde Bugatti araç bulundu.
Doktorun yakınları, arabayı görünce hiç sevinemedi,
bir hurdayla uğraşmak zorunda kalacaklarını düşündü
ama arabanın değeri ortaya çıkınca durum değişti. Hürriyet, 03.01.2009 |
|
|
SELÇUKLULARIN ASPİRİNİ SÖĞÜT AĞACIYDI
Erciyes Üniversitesi Tıp
Fakültesi Dermatoloji Ana Bilim Dalı Başkanı ve
Gevher Nesibe Tıp Tarihi Enstitüsü Müdürü Prof.Dr.
Ekrem Aktaş, aspirinin etken maddesi olan salisilik
asitin, günümüzden 800 yıl önce Selçuklular
tarafından ağrı kesici olarak kullanıldığını
bildirdi.
Haber Ekspres, 02.01.2009 |
||
ÇARŞI CAMİSİ RESTORE EDİLİYOR
Aliağa Belediye Başkanı Tansu Kaya Kültür Mahallesi'nde bulunan ve mülkiyeti Aliağa Belediyesi'ne ait olan Merkez Çarşı Camisi'nin restorasyon projesinin ihaleye çıkacağını bildirdi.
Kaya, taş ve tuğladan dikdörtgen planlı olarak inşa edilen caminin kesin yapım tarihinin bilinmediğini belirtti. Caminin 1993 yılında İzmir 1. No.'lu Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu tarafından korunması gereken taşınmaz kültür varlığı olarak tescillendiğini kaydeden Kaya, şu bilgiyi verdi: "Restorasyon projesi ile kiliseden camiye çevrilirken yapılan bölümleri üzerinde yenilikler yapılacak. Bunların başlıcaları mihrabın kaldırılıp yeniden yapılması, durak tarafında bulunan sundurmanın kaldırılması, tuvalet ve cenaze yıkama yeri kaldırılarak yerine yenisi yapılması, şadırvan yapısı korunup restore edilip mevcut boyalar değişmesi, çatı kiremitlerinin değişip içerideki ahşap yapı elemanlarının değişmesi, kapıların ve pencerelerin değişmesi, bayanlar için abdest alma yeri yapılması ve mevcut olan bayanların namaz kıldığı bölümün düzenlenmesidir. Bahçe zemininin aynı kotaya getirilip doğal taşlarla kaplanması, şadırvanın korunup restore edilmesi, bahçe duvarındaki harpuştanın kaldırılıp duvar yüksekliğinin 50 santimetreye çıkarılması ve 60 santimetre yüksekliğinde demir ferforje korkuluk konulmasıdır." Kaya, Aliağa Belediyesi Çarşı Cami Rölöve, Restorasyon, Restitüsyon, Elektrik ve Sıhhi Tesisat projelerinin açık ihale usulü olarak 2009 yılının ilk aylarında yapım ihalesine çıkarılmasının öngörüldüğünü söyledi. Haber Ekspres, 02.01.2009 |
||
AYASOFYA KUBBESİ DEMİRLERİNİ KIRIYOR
Ayasofya’yı ‘şantiye’ye
çeviren iskele nihayet kaldırılıyor. 15 yıl önce
merkezi kubbenin bakım ve onarım çalışmaları için
kurulan devasa iskelenin söküm işlemleri iki hafta
sonra başlayacak. İlk parçayı da temsili olarak
Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı ile Kültür ve
Turizm Bakanı Ertuğrul Günay sökecek. İskelenin
kaldırılmasıyla Ayasofya’nın 32.37 metre çapındaki
kubbesi de ortaya çıkacak.
AYASOFYA’NIN kubbe restorasyonunu 1992 yılında
İtalyanlar üstlendi. Aynı yıl kurulan asansörlü
iskele 55 metre yüksekliğinde ve kubbenin dörtte
birini işgal ediyor.
İSKELEDE ilk onarım çalışmalarını Avusturyalı
uzmanlar yaptı.
RESTORASYON, 2005 yılına kadar İstanbul Rölöve ve
Anıtlar Müdürlüğü’nce Kültür ve Turizm
Bakanlığı’ndan sağlanan bütçe ile sürdürüldü. Ödenek
eksikliği nedeniyle iki yıldır önce neredeyse durdu.
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın
sağladığı yeni bütçe ile tekrar başladı. BUGÜNE
kadar yaklaşık 3 milyon TL’ye mal olan onarımın 15
yıl sürmesine maddi sorunların yanı sıra çalışmayı
yapan uzmanların yurtdışından beklenilen zamanda
gelmemesi neden oldu.
ÇALIŞMALARDA Türk sanat tarihçileri, mozaik,
restorasyon ve konservasyon uzmanları da görev aldı.
ANA
kubbedeki son rötuşlar 10 gün içinde tamamlanacak.
Akşam, Haber: Bülent Şanlıkan, 02.01.2009 |
||
|
TARTIŞILAN KADIN HEYKELİ
Yıllardır kentin
meydanında duran çıplak kadın heykelinin
kaldırılması istendi. Hürriyet, 02.01.2009 |
|
BİRÇOK TARİHİ ESER HALA YURT DIŞINDA
Osmanlı döneminde yurt dışına çıkarılan veya yasa dışı yollardan kaçırılan Anadolu kökenli çok sayıda eser, hala yurt dışındaki müzelerde sergileniyor ya da önemli müzayedelerde satışa çıkıyor.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğünden alınan bilgiye göre, ABD, Almanya, Rusya Federasyonu, Hırvatistan, Danimarka, İtalya, Fransa, İsviçre, Sırbistan-Karadağ, Bulgaristan, Ukrayna ve İngiltere gibi ülkelerde Türkiye'den çıkarılmış bir çok tarihi eser bulunuyor.
Bakanlık, Dışişleri Bakanlığı ile koordineli şekilde, müzelerde sergilenen, müzayedelerde satıya çıkarılan veya gümrüklerde ele geçirilen eserlerin takibini yapıyor, iadesini isteyip, dava açıyor ve satışlarını durduruyor. Bunun sonucunda bazı eserler geri gönderiliyor ama hala iade edip etmeyeceği belli olmayan çok sayıda eser yurt dışında.
Örneğin, alt yarısı Antalya Müzesi'nde sergilenen Herakles Heykeli'nin üst kısmı ABD'de Boston Museum of Fine Art'da bulunuyor. Eserin iadesine ilişkin müzakereler, Dışışleri Bakanlığı ile işbirliği halinde sürüyor.
Antalya Kumluca'daki kiliseden 1963 yılında kaçırılan çoğunluğunu dini amaçlı gümüş kapların oluşturduğu tarihi eserler, Washington'daki Dumbarton Oaks Müzesi'nde sergileniyor. Eserin iadesi için müze yetkilileriyle toplantı yapılmasının planlandığı belirtiliyor.
Los Angeles'taki J. Paul Getty Müzesi'nde de Türkiye kökenli eserler yer alıyor. Eserlerin geri alınması için çalışmaların devam ettiği bildirildi.
Türkiye'nin iadesi için girişimlerinin sürdüğü Avrupa müzelerindeki Anadolu kökenli eserler şöyle: Rusya'dan 17 yıldır istenen Truva Hazineleri Puşkin Müzesi'nde tutuluyor. İadesi için Almanya ile 17 yıldır girişimlerin sürdüğü Hitit dönemine ait Boğazköy Sfenksi Berlin Müzesi'nde bulunuyor. Osmanlı Devleti döneminde onarım için götürülen sfenks, geri getirilmemişti.
Yine Berlin'deki Bergama Müzesi'nde 19. yüzyılın ikinci yarısında Bergama'dan götürülen Zeus Altarı sunağının yanı sıra Pirene, Milet'ten giden eserler ile İznik çinileri, Uşak halıları, Selçuk ve Hitit buluntuları sergileniyor. Tatarlı Tümülüsü'ne ait 4 boyalı ahşap kalas da Münih'teki Archaologische Staatssammlung Müzesi'nde teşhirde tutuluyor.
Bunun yanında, Ayasofya Cami Haziresi'ndeki Sultan II. Selim Türbesi'nin girişindeki çini pano ile Tralleis kökenli olduğu tahmin edilen üç kadın başı heykeli, Fransa'nın başkenti Paris'teki Louvre Müzesi'nde bulunuyor.
Diyarbakır Müzesi'ne ait sfenks figürü, Akşehir Sedi Mahmut Hayrani Türbesi'nden sanduka, Cizre Ulu Camii'ne ait kapı tokmağı ve Nuruosmaniye Kütüphanesi'ndeki Kur'an-ı Kerim'in bazı yaprakları ise Danimarka'daki David's Samling Koleksiyonu'nda yer alıyor.
Bakanlığın, ''Almanya'da bulunan eserlerin iadesi için 1991 yılından bu yana ikili ilişkiler ve toplantılar yoluyla girişimleri sürdürdüğü, eserlerin Türkiye'ye iadesi için yeni bir politika belirlenmesi için çalışmalara başlandığı'' kaydedildi.
Anadolu kökenli eserlerin, çeşitli müzayedelerde satışa çıktığı da görülüyor. Lidya uygarlığına ait 16 adet Grekçe yazıtlı mezar ve adak stellerinin ABD'de, www.edgarlowen.com adlı internet sitesinde açık artırma yoluyla satışa çıktığı 2006 yılında öğrenildi. Bakanlık, eserlerin iadesini istiyor.
New York'ta geçen yıl yapılan Sotheby's Müzayedesi ise durdurulamadı ve Türkiye kökenli bir eser satıldı. Ancak, Türkiye'nin somut kanıtlar sunması halinde eserlerin iadesinin görüşülebileceğinin bildirildiği ifade edildi.
Ayrıca, Almanya'da Gorny&Mosch Müzayede Evi'nde, satışa çıkarılan Hitit dönemine ait mezar steli parçası, orthostat parçası ve 3 adet minyatür Hitit arabasının iadesi için dava açıldığı; Hitit ve Urartu mührünün satışının durdurulduğu, dünya genelinde nadir bulunan iki Efes sikkesi ile bir lahit parçası için çalışmaların sürdüğü, kadın heykelinin ise şerh konularak müzayedede satıldığı belirtildi.
Almanya'da Hermann Historica Müzayede evinin internet sitesinde geçen yıl satışa çıkarılan Urartu dönemine ait bir kazanın da iadesi henüz sağlanamadı.
Bunun yanında, İstanbul Süleymaniye Kütüphanesi'ne bağlı Nuruosmaniye Kütüphanesi koleksiyonundan 1990 yılında çalınan tarihi Kur'an-ı Kerim'in 62 yaprağı ise Londra'daki Christie's Müzayede Evi'nde satışa çıktı. İngiltere'de Bonham Müzayede Evi'ndeki satışı durdurulan Lidya dönemine ait gümüş Kyathosun (kepçe), Türkiye'ye geri getirilmeye çalışılıyor.
Paris'te geçen yıl Christie's Müzaeye evinde Eyüp Sultan Türbesi ve III. Murat'ın Has Odası'na ait çiniler satışa çıkarılmış olup, Pescheteau-Badin şirketinin müzayedesindeki Eyüp Sultan Camisi'ne ait çinilerin satışı durduruldu.
Türkiye, ülkelerde ele geçirilen Anadolu kökenli eserlerin vatanına dönmesi için de çalışmalar sürdürüyor ama ülkelerin yeterli desteği göstermediği görülüyor.
Örneğin, İngiltere'deki Stansted Havaalanında bulunan sikkelerin iadesi için girişimler sürüyor. Almanya'da yaşayan bir Türk vatandaşının evinde bulunan 6 bin eserden Anadolu kökenli olduğu tespit edilen bin 100'ünün iadesi için Alman makamlarına talepnamenin iletildiği ama adli yardım talebinin yerine getirilmediği öğrenildi.
Ayrıca, Rusya'da iki yıl önce ele geçirilen, Türkiye kökenli Bizans dönemine ait gümüş haç ve altın bilezik, Rus makamlarınca ''şimdiki sahiplerine'' verildiği ve şahıslar bulunamadığı için geri getirilemiyor. Rusya'dan kaçırılan Truva eserleri de 17 yıldır geri isteniyor.
Diğer ülkelerde ele geçirilen ve iadesi istenen diğer Türk eserleri şöyle: -Hırvatistan'ın Macelj Sınır Kapısı'nda geçen yıl kontrolde bulunan 115 sikke, 7 yüzük, 9 kurşun madde ve 2 ok ucu, -Sırbistan-Karadağ Batrovci Sınır Kapısı'nda 2004 yılında ele geçirilen eserler, -Bulgaristan Malko-Tırnova sınır kapısında 2005 yılında bulunan 328 adet sikke ile 23 arkeolojik eser, -Bulgaristan'ın Kaptan Andeerevo sınır kapısında geçen yıl ele geçirilen Tunç çağı ve Roma dönemine ait 28 parça tarihi eser, -Türkiye'den Ukrayna'ya giden bir gemide 2002 yılında bulunan M.S. 1. ile 4. yüzyıla tarihlenen 4 amphora ve 7 amphora parçası.
Öte yandan, 2000-2008 yılları arasında 2 bini aşkın eser yurt dışından geri getirildi. Bu yıl bin civarında eser Türkiye'ye iade edildi. Buna göre, Almanya'nın Bremen kentinde, 2002 yılında ele geçirilen 700 sikke ile değişik dönemlere ait 300'ün üzerinde eser, 5 yıllık uğraş sonunda ana vatana döndü. Kocaeli Müzesi'nden 2001 yılında çalınan ve Almanya'nın Münih şehrinde bulunan 2. yüzyıl Roma dönemine ait heykel başı da bu yılın başında geri alındı.
Ayrıca, geçen yıl Almanya, İngiltere, Avusturya, Birleşik Arap Emirlikleri ve İsviçre'den sikke, stel parçaları, heykel başı, bronz el gibi farklı türde toplam 349 eser vatanına döndü.
Bunun yanında, 2006 yılında İngiltere'den Afrodisias Friz Bloğu iade edilirken, 2005'te 18, 2004'te 396, 2002'de 1, 2001'de 126, 2000 yılında 347 eser Türkiye'ye getirildi.
Konuyla ilgili AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, yurt dışındaki Anadolu eserlerini ciddi biçimde takip ettiklerini söyledi.
Günay, ''Müzayedeleri takip ediyoruz, satışları takip ediyoruz. Dışişleri ve biz ilgili birimlere derhal müracaat ediyoruz, durdurduğumuz satışlar oldu. Ciddi biçimde bu yıl iadeler oldu, bunlar içinde önemliler var, bazılarını henüz basınla paylaşma noktasında değilim, ilerde açıklayacağız'' dedi. Yurt dışında arkeoloji müzelerini gezerken ''çok derin bir hüzün yaşadığını'' dile getiren Günay, ''1700-1800'lü yıllarda ülkeyi yönetenlerin izniyle Anadolu'dan çok sayıda eserin yurt dışına çıkarıldığını'' anımsattı.
Bakan Günay, ''Koca bir anıt mezarın, koca bir mozolenin bir başka müzenin ortasında ayakta olduğunu görüyorsunuz. Geçenlerde British Museum'da ağlamaklı oldum. Yani bizim ülkemizden bunların bir biçimde çıkarıldığını ve bunların teşhir edildiğini görünce içimi derin bir üzüntü kapladı'' diye konuştu. Zaman, 02.01.2009 |
||
AZİZ BEDROS KİLİSESİ,
ŞUBAT AYINDA KÜLTÜR MERKEZİ OLARA HİZMETE AÇILIYOR
Tarihi kilise, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi İmar ve Şehircilik Daire Başkanlığı bünyesindeki Eski Eserler Koruma Uygulama ve Denetim Bürosu'nun (KUDEB) çalışmalarıyla restore ediliyor. Aziz Bedros Kilisesi, şehrin ortasında yer alan bir iplik fabrikası içerisinde uzun yıllar gizli kaldı ve bir depo olarak kullanıldı. Kilise'nin, ortaya çıkarılmasının ardından Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararıyla tescillendi; mülk sahibi ile yapılan görüşmeler neticesinde Büyükşehir Belediyesi tarafından satın alındı. Fabrika içerisinde kaldığından büyük oranda özgünlüğünü koruyabilen yapı için KUDEB tarafından rölöve, restitüsyon ve restorasyon projeleri hazırlandı. Projelerin Adana Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından onaylanmasının ardından çalışmalara 5 ay önce başlandı. Haziran ayında başlanılan restorasyon çalışmaları büyük oranda tamamlandı. Toplam 700 bin TL harcanan mekandaki tüm çalışmalar bir ay içinde tamamlanacak. Aziz Bedros Kilisesi'nin şubat ayında hizmete açılacağını belirten Gaziantep Büyükşehir Belediye İmar ve Şehircilik Daire Başkanı Sezer Cihan, tarihi yapıları Gaziantep'in kültürel kimliğini ön plana çıkarmak için restore ektiklerini söyledi.
Büyükşehir Belediye Başkanı Asım Güzelbey'in kendilerine restorasyonlar konusunda büyük destek verdiğini ifade eden Sezer, kilisenin, verilecek yeni işlevle Gaziantep halkının ve turistlerin bu tarihi yapıya girebileceği, genel kullanımına açık, aktif bir toplanma mekanı olarak düşünüldüğünü kaydetti.
Yapının Kültür Merkezi olarak restore edildiğini anlatan Sezer, "Bu kapsamda yapı; sergi salonu, konser salonu gibi kültürel amaçlarla kullanılacak. Çevre düzenlemesi dahilinde ise oturma grupları ve peyzaj düzenlemeleri yapılıyor. Tüm bu çalışmalar bir ay içinde tamamlanacak. Şubat ayında ise hizmete açılacak." diye konuştu. haberler.com, 01.01.2009 |
||
SURLAR ONARILACAK
Malatya'nın Battalgazi İlçesi'ndeki tarihi surların proje ihalesinin 8 Ocak'ta yapılacağı bildirildi. |
![]() ![]() |
|
|
ANTİK KENT
Antik Kent Hasankeyf’te tarihi eserlerin kar ile buluşması ilginç manzaralar oluşturdu.
İki gündür etkisini sürdüren kar yağışı nedeniyle tarihi kent beyazlara büründü. Batman Gazetesi, 01.01.2009 |
|
1800'LÜ YILLARIN MİMARİSİ GERİ DÖNÜYOR
1824 yılında 2. Mahmut'un kendisini isyancılardan kurtaran Cevri Kalfa adına yaptırttığı 'Sübyan Mektebi' nihayet restore ediliyor. İlk etapta dış cephesi yenilenecek tarihi yapıda Cumhuriyet döneminde sıvanarak kapatılmış son Osmanlı dönemine ait tezyinat, hat ve nakış sanatları da tekrar açığa çıkarılacak.
Restorasyon işleminin maddi yükünü İl Özel İdaresi karşılıyor. Özel İdare Genel Sekreteri Sabri Kaya, Sultanahmet'e Osmanlı dönemi mimarisini getirecek olmalarının mutluluğunu yaşadıklarını söylüyor. Türk Edebiyat Vakfı Başkanı Servet Kabaklı ise restorasyon ile tarihi yapıya 1800'lerin mimarisinin tekrar kazandırılacağını vurguluyor. Sübyan Mektebi'nin geçen zaman içerisindeki macerası oldukça ilgi çekici. Kabakçı Mustafa'nın 3. Selim'e isyana kalkıştığı sırada, saray görevlisi Cevri Kalfa, veliaht 2. Mahmut'u ölümden kurtarır. İsyan sonrası tahta çıkan 2. Mahmut da buna karşılık Sultanahmet'e yaptırdığı Sübyan Mektebi'ne Cevri Kalfa'nın adını verir. 1970'lere kadar Sultanahmet'teki yerinde hizmete devam eden Cevri Kalfa Mektebi, daha modern bir binaya taşınınca yapı atıl kalır. 1980 darbesinde atıl yapıda yasak kitaplar ile çöpler biriktirilir. 1984 yılında da edebiyatçı Ahmet Kabaklı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden yapıyı edebiyat ve kültür işlerinde kullanmak için alır. Zaman, Haber: Arif Bayraktar, 01.01.2009 |
||
SİNAN'IN K. ÇEKMECE'DEKİ KÖPRÜSÜ RESTORE EDİLDİ
Mimar Sinan eseri olan 448 yıllık Küçükçekmece Köprüsü, Büyükşehir Belediyesi tarafından 1 milyon 300 bin YTL harcanarak restore edildi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Küçükçekmece'yi İstanbul'un önemli bir cazibe ve turizm merkezi olarak geleceğe hazırlamak için dört buçuk yılda yaklaşık 1 milyar 268 milyon YTL yatırım yaptıklarını söyledi. Küçükçekmece Gölü üzerinde yer alan tarihi köprü ilk olarak 558 yılında Bizans imparatoru I. Justinianus tarafından yaptırıldı. Daha sonra I. Basileos tarafından tamamen taş olarak yeniden inşa edildi. Sonraki yıllarda yaşanan deprem ve istilalarla yıkıldı. Daha sonra Mimar Sinan tarafından yapılan köprü 227 metre uzunluğunda ve ortalama 7 metre genişliğinde. Restorasyon çalışmaları öncesi 12 kemerli görülen köprünün 13. kemeri de bulunarak gün yüzüne çıkartıldı. Yeni Şafak, Fotoğraf: Sabah, 31.12.2008 |
|
|
![]() |
TARİHİ AT AHIRLARI LALE MÜZESİ OLUYOR
'İstanbul Lalesiyle Buluşuyor' projesi ile dört yıldır tüm şehri lale ile süsleyen Büyükşehir Belediyesi, şimdi de 'Lale Müzesi' kurmak için harekete geçti.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Sarıyer Emirgan Korusu'nda bulunan at ahırlarını restore ederek müzeye dönüştürecek. İstanbul'u 2004'ten bu yana 23 milyon lale ile donatan Büyükşehir, kuracağı müzede lale motifinin işlendiği Osmanlı sultanlarına ait kıyafetlerden hediyelik eşyalara kadar birçok ürün sergileyecek. Kasım ayında başlanacak restorasyon çalışmaları 7 aylık bir çalışma ile tamamlanacak. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Projeler Dairesi Başkanlığı ve Tarihi Çevreyi Koruma Müdürlüğü tarafından yapılacak çalışma ile söz konusu müzede fotoğraflardan kitaplığa, çini sergisinden elbiselere kadar lale ile ilgili birçok eser sergilenecek. Büyükşehir, tarihi at ahırlarının restorasyonu için 8 Ekim'de ihaleye çıktı. İhaleyi, 1 milyon 800 bin YTL teklif veren Pekerler İnşaat kazandı. Büyükşehir Belediyesi tarafından 4 yılda ekilen 23 milyon lale için 5 milyon 600 bin YTL harcandı. Zaman, Haber: Yasin Kılıç, 31.12.2008 |
|
HEDEF BU KEZ PAŞA'NIN EŞYASI
Türk tarihinin 118 yıl önce yazılan en acı sayfalarından biri olan Ertuğrul Firkateyni’nin batışının ardından, Türk ve Japon bilim adamlarının batığı gün ışığına çıkarma çalışmalarının üçüncü adımı 2 Ocak’ta başlayacak.
Türk, Japon, İspanyol ve ABD’li araştırmacıların hedefinde bu kez Amiral Osman Paşa’nın eşyası ve firkateynin yemek kazanı var.
Milliyet, Haber: Serhat Oğuz, 31.12.2008 |
![]() ![]() |
|
BAĞDAT KÖŞKÜ VE MATBAA-I AMİRE YENİLENDİ
İstanbul İl Özel İdaresi, Topkapı Sarayı'ndaki "Bağdat Köşkü" ile Osmanlı'nın ilk matbaası "Matbaa-ı Amire"yi restore ettirerek kültür turizmine kazandırdı.
İl Özel İdaresi'nden yapılan yazılı açıklamaya göre, Topkapı Sarayı'nın tamamının kültür hayatına kazandırılması için yürütülen projelerden olan, saray içinde 2 ayrı bölümün restorasyonu işi de tamamlandı. Bu kapsamda, 4. Murat'ın Bağdat seferi sırasında başlanan ve 1639 yılında yapımı tamamlanan "Bağdat Köşkü", 1 milyon 387 bin YTL harcanarak restore edildi. Bağdat Köşkü, 1. Abdülhamit (1774-1789) ve 3. Selim (1789-1807) dönemlerinde de Has Odalar Kütüphanesi olarak kullanıldı. Köşkte yürütülen çalışmalar kapsamında, dış ve iç cephe kaplamalarını oluşturan çinilerin temizliği, restorasyon ve konservasyonu, alçı tepe pencerelerinin onarım ve temizliği, mermer yüzeylerin temizliği, saçaklarda gerekli yerlerde ahşap onarımlar ve tüm saçaklarda yağlı boya imalatları, taş döşemelerde temizlik, tümleme ve onarım yapıldı. Topkapı Sarayı içinde restorasyonu tamamlanan diğer proje ise "Matbaa-ı Amire" binalarının, Topkapı Sarayı Müzesi geçici depoları olarak düzenlenmesi ve onarılması oldu. Osmanlı'nın ilk matbaası olan bu alan, sarayın depolarında duran tarihi eserlerin burada sergilenmesi için özel olarak dizayn edildi. Zaman, 31.12.2008 |
||
![]() |
350 YILLIK MELEKLER YENİ ORTAYA ÇIKTI
Britanyalı Barok dönem ressamı John Hayls'ın az bilinen tablolarından A Portrait of a Lady and a Boy with Pan'ın sağ üst köşesindeki aşk tanrısı Eros'u betimleyen çıplak melek figürleri, Tate çalışanlarının dikkatli çalışmaları neticesinde ortaya çıkarıldı. 350 yıllık resim, 1995 yılında Tate Sanat Galerisi tarafından alınmıştı.
Taraf, 30.12.2008 |
|
İÇ MOĞOLİSTAN KISMINDAKİ ÇİN SEDDİ'NİN BEŞTE BİRİ YOK OLDU
Ming Hanedanlığı (1368-1644) sırasında inşa edilen Çin Seddi’nin, Çin’in İç Moğolistan Otonom Bölgesi’nde bulunan kısmının hemen hemen beşte birinin tamamen yok olduğu arkeologlar tarafından açıklandı. Bölgenin yerel Arkeoloji Enstitüsü’nden Tala’nın açıklamasına göre yok olan kısım 157.515 km uzunluğunda. Bu kesin ölçü, yeniden haritalanacak olan bölge için yapılan uydu ve yüzey araştırmaları sırasında ortaya çıktı. Çin Seddi’nin birçok kısmı geçen yüzyıllar boyunca doğa olaylarının yanı sıra insanlar tarafından da tahrip edildi.
Büyüklük ve teknik olarak dünyada bu tarz tek yapı olan Çin Seddi, değişik dönemlerde yapılmış, birçok ili veya otonom bölgeyi geçen binlerce kilometre uzunluğunda. İnşasına ilk olarak MÖ 475-221 arasında başlanan yapının en çarpıcı kısmı, Ming Dönemi’nde inşa edilen ve en iyi korunmuş durumda olan 6350 km uzunluğundaki kısımdır.
Çin Seddi’nin İç Moğolistan Bölgesi’nde bulunan kısmı 15.000 km uzunluk ile tümünün üçte biri kadar ve bu bölgede duvarın tahrip olan bazı kısımlarının güçlendirilerek orijinaline uygun bir şekilde restore edilmesi için Çin hükümeti 14.7 milyon USD’lik bir bütçe ayırdı. Xinhua News Agency, 30.12.2008 |
![]() ![]() |
|
TUVALDE 50 YILLIK ŞİİRSELLİK
Onun tuvallerine baktığınız zaman kendinizi çizgilerin ve ana bir rengin ahengi içerisinde buluverirsiniz. Ruhun soyut izleri sabırla çizilmiş parmaklardan akar gider. Doğa tutkusu sarıverir sizi, İstanbul'un tepeden görünümü, ince ince işlenir resme. Çizgileri ve ön planda olan renk temanın ahengini oluşturur. Koskoca 50 yıldır dile kolay, onun sanattaki yolculuğu. Uluslararası devrim yaratan ressam ve aynı zamanda akademisyen Devrim Erbil'den bahsediyoruz. Türk resminde soyut anlatımın en önemli isimlerindendir Devrim Erbil ve çizgi, renk, doku üzerine kuruludur genellikle resimleri. Bugüne kadar 200'ün üzerinde sergi açan Erbil'e "paleti kurumayan ressam" demek daha doğru olur. Sanatında 50. yıla doğru giden Erbil'le o günlerden bu yana nasıl bir yolculuk geçirdiğini, resim sanatını ve Artium Sanat Evi’nde açılan yeni sergisini konuştuk.
Taraf, 30.12.2008 |
||
TOPKAPI SARAYI'NA 6 YILDA 80 PERSONEL ALINDI
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Topkapı Sarayı Müze Müdürlüğü kadrosunun halen boş olduğunu belirterek, bir müdür atanması durumunda alacağı maaşın bin 600 YTL olacağını, müze müdüründen fazla maaş alan personel olduğunu söyledi. Günay, Topkapı Sarayı Müzesi Müdürlüğü’ne son 6 yıl içinde toplam 80 personel alındığını bildirdi.
Kültür ve
Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, MHP Karaman
Milletvekili Hasan Çalış'ın, Topkapı Sarayı
Müzesi’ne ilişkin soru önergesini yanıtladı. Türkiye
genelinde müze müdürlüklerinde bin 860’ı kadrolu,
789’u işçi 256’sı sözleşmeli personel çalıştığını
bildiren Bakan Günay, aynı zamanda 795 özel güvenlik
görevlisi ile 509 temizlik personelinin de görev
yaptığını söyledi.
Günay,
MHP’li Çalış’ın Topkapı Müzesi müdürünün maaşının ne
kadar olduğuna ilişkin sorusuna ise şöyle yanıt
verdi: Turizm Gazetesi, 30.12.2008 |
||
MAKEDON ARKEOLOGLAR
Dilbilimci, antik diller uzmanı ve Dünya Kaya Resimleri Akademisi şeref başkanı Dr. Dushko Aleksovski “Eski Makedon diline ait ilk izler açığa çıkmaya başladı” demekte.
Bulunan kitabe ile ilgili olarak Dr. Aleksovski “Bu çok ender bulunan bir kalıntı. Üzerinde tanrıça Vesta, Bsefa olarak eski ismi ile yazılmış” demekte. MINA, 30.12.2008 |
![]() |
|
![]() |
DEFİNE AVCILARI MARMARAY'A SIZDI
Boğaz’ın iki yakasını denizin altından birleştirecek olan ‘Marmaray’ın kazısında bulunan tarihi eserler, hazine avcılarını harekete geçirdi. Ulaştırma Bakanlığı kazıları takibe aldı.
Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlayacak raylı geçiş projesi Marmaray, hazine avcılarının da iştahını kabarttı. Kazılar sırasında ortaya çıkarılan tarihi eserler üzerine harekete geçen zanlılar, kaçak kazılar için kolları sıvadı. Ulaştırma Bakanlığı olayla ilgili soruşturma başlattı.
Bakan Binali Yıldırım, "Kazılarda bulunan tarihi eserler hemen envantere kaydediliyor. Ayrıca dışarıdan yapılan kaçak kazılar varsa bu tür girişimler yalnızca bugün değil her an yasadışıdır ve emniyetin takibine bağlıdır" dedi.
İddialarla ilgili Anıtlar ve Müzeler Yüksek Kurulu, Kültür Bakanlığı gibi kuruluşlarla görüşerek gerekli önlemleri aldıklarını belirten Bakan Yıldırım "Ekiplerimiz Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın arkeologlarının, Anıtlar ve Müzeler Yüksek Kurulu’nun izni ve yönlendirmesiyle kazı yapabiliyor" diye konuştu. Yıldırım, projede çalışan ekiplerin her konuda araştırıldığı ve güvenlik taramasından geçirildiğini de sözlerine ekledi. Hürriyet, 30.12.2008 |
|
KELT HAZİNELERİ
Arkeologlar, Polonya’daki bu benzersiz köyün neredeyse tamamını keşfettiler. Buldukları madeni paralar, takılar ve günlük eşyalar sayesinde köyü yeniden inşa ederek, Malopolska bölgesindeki Keltlerin yaşamlarını anlayabilecek değerli bilimsel verilere ulaşacaklar.
“Arkeolojik açıdan en büyük başarı, 10 hektarlık bir bölgeyi araştırarak tüm köyü ortaya çıkarmak oldu” diyor arkeologların başı Karol Dzingielewski. “Bu sayede 17 barakanın yapılış sırası ve şekli ortaya çıktı. Bulduğumuz bazı ince cam eşyalar da zamanın moda eğilimini anlamlandırdığı için önemli. Bir bilezik kırıldığında Kelt kadını modaya uygun yeni bir tanesini alırmış. Şimdi bilezik parçaları bulduğumuzda tam olarak hangi zamana ait olduğunu ve modadaki değişimi izleyebiliyoruz,” diye açıklıyor Dzingielewski.
Keltler aslında bugünün güney Almanya, France, Çek Cumhuriyeti, Slovakya ve Avusturyasında yaşayan Cermenlerdi ve metal ile çömlek işindeki zanaatkarlıklarıyla bilinirlerdi. MÖ 280-277’de Balkan Yarımadasının kuzey bölümünü işgal etmiş ama kuzeye doğru ayrılmak zorunda kalmışlardı. Arkeologların teorisine göre MÖ 3. yüzyılda, bir kısmı Morovya toprakları (şimdi Çek Cumhuriyeti’nin parçası) üstünden Malopolska’ya henüz hiçbir Slav kabilesi gelmeden geldiler. O zamanlar Malopolska az nüfusu olan bir yerdi ve Keltler buraya yerleşip, kendi kültürlerini ve alışkanlıklarını sürdürebildiler. Bu topluluk böygeye ticareti/parayı tanıttı. Büyük ihtimalle kürk, kehribar ve bal ticareti yaptılar.
Muhtemelen MÖ 2. yüzyıldan 1. yüzyıla doğru Keltler, o dönemdeki Cermen göçüyle de birleşerek Krakow bölgesinden göç ettiler. Krakow Post, Haber: Granyna Zawada, 30.12.2008 |
||
ALLIANOI ANTİK KENTİ İÇİN SUÇ DUYURUSU
Allianoi Girişim Grubu üyeleri, İzmir'in Bergama İlçesi'nde bulunan, dünyanın ayakta kalmış en eski tedavi merkezi olarak bilinen Allianoi Antik Kenti'ne, Yortanlı Barajı inşaatı çalışmaları sırasında iş makinesi kullanılarak zarar verildiği iddiasıyla İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu.
Haber Ekspres, 30.12.2008 |
||
ANTEPEVİNİ MÜZE HALİNE GETİRDİ
Koleksiyonunda biriktirdiği tarihi eserlerin evine sığmaması üzerine satın alarak restore ettirdiği tarihi Antep evini müze haline getiren ev kadını Füsun İşsever, müzeye Roma İmparatorluğu dönemine ait 3 önemli eser daha kazandırdı. Füsun İşsever, bir müze kurmayı eskiden beri hayal ettiğini, biriktirdiği eserlerin evine sığmaması üzerine daha geniş ve tarihi bir mekanda insanlarla koleksiyonunu paylaşma isteği duyduğunu belirtti. Bu nedenle tarihi kalenin hemen yanındaki bir Antep evini satın alarak müze haline getirdiğini ifade eden 2 çocuk annesi Füsun İşsever, uzun yıllardır eşi Kamer İşsever ile koleksiyonunu yaptığı cam, porselen, el işi örtülerinden oluşan 1500'e yakın eseri burada sergilemeye başladığını söyledi.
Daha geniş ve tarihi bir mekanda insanlarla koleksiyonunu paylaşma isteği duyduğunu anlatan İşsever, “'Müzemizde cam eserler, porselenler, el işi örtüleri yer alıyor. Müzenin bir bölümünde ise kuyumcu dükkanı, kapalı çarşıdan gelen bir kuyumcu ustamız, Mardin Midyat'tan gelen bir telkari ustası var. Ustamızın kiremit işleme, masa üstünde alevle cam boncuk çalışması, mücevher tasarımları, müzeyi ziyaret edenlerin ilgi gösterdiği bölümlerden biri. Müzede kafeterya ve tarihi eserlerin sergilendiği 5 ayrı bölüm bulunuyor" dedi. Gaziantep 27 Gazetesi, 30.12.2008 |
![]() |
|
HABABAM'IN OKULU RESTORE EDİLİYOR
Yaklaşık 7 milyon YTL harcanan tarihi bina, kısa zaman içinde öğretmenlerin hizmetine sunulacak. Kasrın yanındaki başka bir bina ise öğretmenlere otel olarak hizmet verecek.
Sultan Abdülaziz'in, kardeşi Adile Sultan için 1853 yılında meşhur Balyan ailesine mensup bir mimara yaptırdığı bina, birinci derecede tarihi eser olarak günümüze ulaştı. 1991 yılında boş ve metruk durumda olan yapı, İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından, öğretmenevi ve kültür merkezi olarak hizmete açılmıştı. Fakat çatısı çöken, doğramaları çürüyen ve dış cephe süslemeleri dökülmek üzere olan kasrın 1997'de üst katı kapatıldı. İki yıl sonra Marmara Depremi'nin de zarar verdiği binanın bugüne kadar sadece çatısı onarıldı. Tarihi kasrın harap durumunu gören İl Milli Eğitim Müdürü Ata Özer'in girişimleriyle 2007 yılının Ağustos ayında kapsamlı bir restorasyon çalışması başlatıldı. Milli Eğitim Bakanlığı, İstanbul Valiliği İl Özel İdaresi ve Üsküdar Belediyesi'nin de destek verdiği projenin mart ayı başında tamamlanması planlanıyor. Daha önce sıradan bir bina gibi basit tamiratlar gören Validebağ Adile Sultan Kasrı Kültür Merkezi ve Öğretmenevi'nde şu an ahşap doğramalar, süslemeler ve döşemeler orijinaline uygun olarak yenilenirken muhtemel bir depreme karşı da güçlendirme çalışması yapılıyor.
Göreve atandığında binanın perişanlığını gördüğünü belirten Ata Özer, "Eli öpülesi öğretmenlere hizmet etmek gayesiyle bu binayı yeniliyoruz. Öğretmenlerin artık burada da evi olacak." diye konuştu. Kasrın tamamen öğretmenlerin hizmetinde olacağını ve kimseye devredilmeyeceğini söyleyen Özer, açılışı ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yapacağını belirtti. Özer ayrıca, kasrın yanındaki bir binanın da onarıldığını ve öğretmenlere otel olarak hizmet vereceğini söyledi. Zaman, Haber: Mühenna Kahveci, 30.12.2008 |
||
KARAGÖZ'Ü SANSÜRLEMEK
Karagöz ve Hacivat’ı Yunanistan’a kaptırmama savaşımındaki Türkiye’nin UNESCO için hazırlanan geleneksel gölge oyunumuzla ilgili katalogda, “domuz ve ‘haham” tasvirli figürlerle komşuya önemli bir koz verdiğine ilişkin haber tartışma yarattı.
Ekler:
Karagöz oyununda ‘domuz’ ve ‘haham’ vardır
‘Asıl
şimdi kaş yaparken göz çıkardınız’
Muhabirimiz Ömer
Erbil’in savunusu ise şöyle:
Milliyet Ombudsman, 29.12.2008 |
||
![]() |
TARİHE TARİHİ İHMAL
Erzurum'da, Rus işgallerine karşı yaptırılan ve adeta kahramanlık destanlarının yazıldığı tabyaların, tapu kayıtlarında 'mera' olarak geçtiği belirlendi. 1980'li yıllarda tapu kayıtlarına mera olarak geçirilen Aziziye ve Mecidiye tabyaları, tarihi dokularının korunması için tescil edilmiş olmalarına rağmen, yapılan hata yıllar sonra ortaya çıktı.
Tapu kayıtlarına mera olarak işlenen tabyaların, resmi evrak üzerindeki vasfının değiştirilmesi için çalışma başlatıldığı öğrenildi. Milli Park statüsüne alınması için başlatılan çalışmalar çerçevesinde Kültür ve Turizm Bakanlığı'na tahsisi yapılmak istenen tabyaların, kayıtlarda 'mera' olarak geçmesi, tarihe karşı işlenmiş bir ayıp olarak nitelendirilirken, kayıtların düzeltilmesi için Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'na acil 'acil kod'la talimat verildiği kaydedildi.
Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü'nden edinilen bilgilere göre, tapu kayıtlarındaki büyük hata, tabyaların bulundukları alanların Milli Park ilan edilmesinin ardından ortaya çıktı. Arazilerin, Kültür ve Turizm Bakanlığı'na tahsisi konusunda yürütülen çalışmalarda, tabyaların kayıtlara 'mera' şeklinde geçirildiği ortaya çıkınca, işlemler beklemeye alındı. Kayıtların düzeltilmesi için Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'na yazı yazıldığını kaydeden yetkililer, kayıtların düzeltilmesinin ardından işlemlerin kaldığı yerden devam edeceğini ve yazışmaların sürdürüldüğünü dile getirdiler.
1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı'nda Erzurum'un etrafındaki toprak tabyaların yetersiz kalmasından ötürü yeni tabyaların yapılması için başlatılan çalışmaların ürünü olan Aziziye ve Mecidiye tabyalarının, Türk tarihi için büyük önem taşıdığını vurgulayan tarihçiler, "Tabyaların, Şehitler Köyü merası olarak tapu kayıtlarına işlenmesine bugüne kadar kimsenin neden müdahale etmediği gerçekten ilginç. Yapılan bir hata veya yeteri kadar titizlikle yapılmayan çalışmayla yıllar önce Aziziye ve Mecidiye Tabyaları mera statüsüne alınmıştır. 19. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı İmparatorluğu siyasi ve askeri alanda büyük güçlükler ile karşılaşmış. Osmanlıların bu durumundan yararlanmak isteyen Ruslar, İmparatorluğa savaş açmışlardır. Bu nedenle de Osmanlılar savunma amaçlı olarak Erzurum'un doğusunda ve çevresinde savunma amaçlı tabyalar yapmışlardır. Ancak, bugün bu tabyaları mera olarak kayıtlara işlemek, çok büyük bir hatadır. Her ne kadar hata telafi edilmeye çalışılsa da, tarihi Aziziye ve Mecidiye tabyaları, resmi evraklara mera olarak işlenmiştir" diye görüş belirttiler. Erzurum Gazetesi, 29.12.2008 |
|
TARİHİN HALİ İÇ SIZLATIYOR
İzmir tarih zengini bir kent ama bir de sahip çıkılsa... Bunun en çarpıcı örneği eski evler. Bir zamanlar mimarileriyle bakışları üzerinde toplayan binalar o yaşam dolu günlerinden şimdi çok uzakta. Hepsi de kaderine ve adeta ölüm sessizliğine terkedilmiş durumda. Zamanın ağır yüküne dayanamayıp birer birer çöküyorlar, sayıları giderek azalıyor.
Ayakta kalanlar da kötü sona doğru adım adım ilerliyor. Görüntüleri yürekleri parçalıyor. Üstelik çoğu da serserilerin ve tinercilerin yuvası. İçleri çöp dolu, çevreye mikrop saçıyor. İzmirliler, neden böyle sahipsiz olduklarını merak ediyor. Avrupa’daki kentlerde geçmişe nasıl sıkı sıkı sarıldığına ve böyle turist çekildiğine dikkat çekiliyor.
Milliyet Ege, 29.12.2008 |
|
|
TARİHİ MEKANLAR 3 BOYUTLU İZLENEBİLECEK
Kars Valiliği ve www.360tr.com Multimedya Grubu'nun hazırladığı proje ile 1914'te 90 bin askerin şehit olduğu Sarıkamış Harekatı'nın yaşandığı cephe ve şehitliğin, 3 boyutlu panoramik fotoğraf teknolojisi ile internet ortamına taşınmasından sonra, Türkiye'nin bütün tarihi mekanlarının internet ortamında 3 boyutlu izlenebilmesi için çalışmalar hızlandırıldı.
www.360tr.com iletişim direktörü ve proje ortağı İmdat Demir, 90 bin askerin şehit olduğu Sarıkamış Harekatı'nın yaşandığı cephe ve şehitliğin, 3 boyutlu panoramik fotoğraf teknolojisi ile internet ortamına taşınması çalışmasını Devlet Bakanı Mehmet Aydın'a anlattı. Sarıkamış Toprak Otel'de projeyi uygulamalı olarak Bakan Aydın'a tanıtan İmdat Demir, "Sarıkamış şehitlerini anma etkinlikleri çerçevesinde şu an www.360tr.com üzerinden 3 boyutlu olarak, Sarıkamış'ı şehitlerimizin hangi koşullarda bu harekata giriştiklerini 360 derece anlattığımız bir proje yaptık. Proje 'Kars/altı hayatlar: Sarıkamış' konseptinde adlandırıldı. Bundan amaç, Sarıkamış şehitlerimizi anmak, onları hatırlamak, onların o günkü koşullarını hissetmek, toplumsal anlamda bir bilinçlenme bir farkındalık oluşturma ihtiyacından hareket etmekti. Bunu da yaparken internetin cazibesi, kolay erişebilirlik olanaklarından da istifade etmek istedik. Bugün itibariyle yaklaşık 750 bin civarında internet üzerinden projeyi ziyaret eden oldu" dedi.
Projenin video gibi olmadığını, internete girenlerin görüntüyü görebilmek için beklemediklerini ifade eden Demir, "Bundan sonra bunları havadan da 3 boyutlu olarak gösterme şansımız olacak. Şimdilik bunu böyle yaparak o dönemin ambiyansını üretmeye çalıştık. Ayrıca bunda ses de var. Rüzgar, tipi ve soğuğu hissettirecek ses de var. Efekt eşliğinde o dönemi bir nebze de olsa hissettirebilmeyi hedefledik. Popüler kültürün unutturuculuğu altında ezilmesini önlemek, bir de internet artık trend bir şey. Yani, çocuklarımızın, gençlerimizin çok kullandığı bir araç. Onların da beğenilerine hitap edebilecek, onların algı düzeylerine müsait bir çok önemli bir araç. Biz bunu şimdi Sarıkamış için kullanıyoruz. www.360tr.com aslında Türkiye'yi dünya çapında bu ölçüde temsil eden çok önemli bir misyon sahibi. Şu ana kadar Anıtkabir'i, Topkapı Sarayı'nı, Mevlana Müzesi'ni yapmış ve yayınlamıştır. Mevlana Müzesi'ni yayınladığımızdan bu güne kadar yaklaşık 270 milyon kullanıcıya gezdirebildik. Bu kullanıcıların yaklaşık yüzde 40'ı yurt dışından gelmekte. Aynı zamanda da İngilizce yayın bile yapabiliyor. Amacımız, bütün Türkiye'nin tarihi mekanlarını bu şekilde internet ortamına taşımak ve insanların beğenisine sunmaktır" diye konuştu.
Devlet Bakanı Mehmet Aydın da projenin önemli olduğunu vurgulayarak, "Modern teknolojiyi kullanma, bugün en kısa hatta pek çok bakımdan en ucuz, en etkili yol. Yani hep bir-iki ipucu vereceksiniz ki insanlara onun realitesini görmek için teşvik edici olsun. Sadece böyle fotoğraflara bakarak bir fikir edinmeye çalışıyorsun. Bizim kuşak o düz haritaya bakmaya alışmış olmasına rağmen yeterli olmuyor. Bütün artık bütün boyutlarıyla görmeye çalışıyorsunuz. O bakımdan çok önemli. Türkiye artık epeyce bir yere kadar teknolojide bunları çok rahat yapabilecek duruma geldi. Yapıyoruz da zaten. Bunların başka alanlarda bugün, TÜBİTAK'ta da çok güzel ve stratejik çalışmalar var. Bu yönde çalışan arkadaşlarımızın da elbetteki desteğe ihtiyacı var. Tanıtma fonudur, Kültür Bakanlığı'dır yani bu bir nevi tanıtım işini yarı yarıya başarmak anlamına geliyor. Gerisi zaten biraz daha kolay oluyor. Kendilerini tebrik ediyorum. Gayet güzel olmuş" ifadelerini kullandı.
Ünlü Kalp Cerrahı Bingür Sönmez ise, projeyle ilgili "www.360tr.com bir mucize gerçekleştirmiştir. Bugün Türkiye'nin her yerinde Sarıkamış ziyaretine gelemeyenler www.360tr.com'a girerek 3 boyutlu olarak, 360 derece Sarıkamış şehitliklerini çok rahatlıkla izleyebilirler. Emeği geçenleri kutluyorum. Gerçekten www.360tr.com'un Sarıkamış şehitlerini ziyaret projesi benim için aklın durduğu yerdir" dedi. Erzurum Gazetesi, 29.12.2008 |
||
![]() |
ANTEP EVLERİ AB PROJESİ OLDU
“Türkiye'de Sivil Toplumun Güçlendirilmesi: Sivil Topluma Bütüncül Yaklaşım ve Katılımcı Yerel Projeler” hibe programı kapsamında Güney İlleri Gazeteciler Derneği'nin hazırlamış olduğu yeni kültür projesi olan “Ayıntap Evlerinde Saklı Sanatlar “ projesi Merkezi Finans ve İhale Birimi tarafından kabul edildi.
Olay Medya, 29.12.2008 |
|
'KÜLTÜR VARLIKLARIMIZ' PULLARINA ÖDÜL
PTT Genel Müdürlüğü'nün, "Kültür Varlıklarımız-Gölge Oyunu Karakterleri" pullarına, Çin'deki Geleneksel En İyi Yabancı Pul Yarışması'nda "Mükemmellik" ödülü verildiği bildirildi.
PTT Genel Müdürlüğü'nden yapılan yazılı açıklamada, Çin'in başkenti Pekin'de bu yıl 7. düzenlenen yarışmada, Genel Müdürlüğün 2007 yılında çıkardığı, "Kültür Varlıklarımız-Gölge Oyunu Karakterleri" konulu üç anma pulunun da yer aldığı belirtildi.
Açıklamada, Organizasyon Komitesi'nin bu pullara, "En İyi Konu" ve ödüllerin en büyüğü olan "Mükemmellik-En Seçkin Pul" ödülünü layık gördüğü kaydedildi. Trt/Haber, 29.12.2008 |
||
İHALE ERTELENDİ
Malatya'nın Arapgir İlçesi'nde bulunan ve önemli tarihi değerler arasında yer alan, Millet Han'ın restorasyon ihalesinin ertelendiği bildirildi. Malatya Haber, 26.12.2008 |
![]() |
|
![]() |
KÜLTÜR BİLİNCİNİ GELİŞTİRME VAKFI, PROF.DR. OKTAY ASLANAPA'YI ONURLANDIRDI
Kültür Bilincini Geliştirme Vakfı, kuruluşunun 5. yılında sanat tarihinin yaşayan efsanesi Prof.Dr. Oktay Aslanapa’yı bir plaket ile onurlandırdı. Türk-İslam Eserleri Müzesi’nde düzenlenen gecede Oktay Aslanapa’nın farklı kuşaklardan öğrenciler, sanat tarihi ve arkeoloji camiasından birçok değerli bilim insanını bir araya getirdi.
Türk – İslam Eserleri Müzesi’nin Divanhanesi’nde, KBGV Yönetim Kurulu Başkanı Faruk Pekin’in açılış konuşmasını yaptığı gece; İstanbul Üniversitesi Fen – Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölüm Başkanı Prof.Dr. Ara Altun ve Türk – İslam Eserleri Müzesi Müdür Yardımcısı Ali Demirkol’un yaptığı konuşmalarla devam etti.
Turizm Gazetesi, 29.12.2008
Nano-Yorum: Kim kimi onurlandırdı? Kültür Bilincini Geliştirme Vakfı mı Prof.Dr. Aslanapa'yı, yoksa Prof. Aslanapa mı vakfı? |
|
KÜTAHYA ANITLAR KURULU FAALİYETE GEÇİRİLDİ
Kültür ve Turizm Bakanlığınca oluşturulan Kütahya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu, müdür atanarak faaliyete geçirildi.
Kütahya Valiliğinden yapılan yazılı açıklamada, 28 Ağustos’ta Resmi Gazete'de yayımlanan karara göre, Kültür ve Turizm Bakanlığının doğrudan merkeze bağlı taşra teşkilatı olarak Kütahya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu oluşturulduğu anımsatıldı. Kurula müdür, mimar ve 2 arkeolog kadrolarının verildiğine işaret edilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Kütahya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Kurucu Müdürlüğü'ne, Filiz Gürboğa'nın ataması gerçekleştirildi. Şu anda İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü binasında faaliyet gösteren kurul, büro malzemeleri ve gerekli tefrişatın tamamlanmasından sonra faaliyetlerini Kütahya Esnaf ve Sanatkarları Odaları Birliği Başkanlığına ait METEM Tesislerinin 4. katında sürdürecek. İlde arkeolojik ve sit alanlarının fazla olması nedeniyle iş ve işlemleri hafifletecek olan Bölge Kurulu Müdürlüğü yaklaşık 400 metrekare alan üzerinde faaliyet gösterecek.'’
Açıklamada, Bakanlar Kurulu'nca alınan karar doğrultusunda kurulan Kütahya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu için yapılan kadro tahsisiyle çalışmaların devam ettirildiği duyuruldu. Tellal Gazetesi, 24.12.2008 |
![]() |
|
Miletos (Laborde) |
...1860
|
![]() |
21 - 27 Aralık 2008 |
|
MESCİD-İ NEBEVİ GENİŞLETİLİYOR
Medine'de bulunan ve Hz. Muhammed'in camisi olarak da bilinen Mescid-i Nebevi genişletiliyor. Caminin kapasitesinin 500 binden fazla kişiyi alacak şekilde artırılmasını sağlayacak genişletme çalışmalarına önümüzün ayın ortalarında başlanması kararlaştırıldı. Toplam 4,7 milyar Suudi riyaline (1,2 milyar dolar) mal olacak projenin içerisinde ibadet edenleri güneş ve yağmurdan korumak için tasarlanmış 182 dev otomatik şemsiye bulunuyor.
Buradaki çalışmalar bittikten sonra eklenecek yeni kısımla caminin kapasitesi 70 bin daha artmış olacak. Ayrıca yeni kısmın alt katında 420 otomobil ve 70 yolcu otobüsü kapasiteli büyük bir park yer alacak. Yeni kısımda ayrıca yeni tuvaletler, abdest alma yerleri ve biniş istasyonları bulunacak. Camiyi Kral Faysal Yolu'na bağlamak için de 3 tünel inşa edilecek.
Medine Belediye Başkanı Abdülaziz El Hüseyin, Suudi gazetesi Şark El Avsat'a yaptığı açıklamada proje kapsamında ayrıca yeni caddeler ve sokaklar inşa edileceğini, yeni asfalt yollar ve elektrik hatları kurulacağını söyledi. Hüseyin, "Söz konusu genişletme çalışması, Kral Faysal'ın 1986'da en kalabalık dönemlerinde bir milyon kişinin ibadet etmesini sağlayan genişletme projesinden sonra hayata konulacak en büyük ikinci proje olacak." dedi.
Suudi Arabistan Kralı Abdullah bin Abdülaziz, 3 yıl önce hem Mekke hem de Medine'de genişletme çalışmaları yapılması emrini vermişti. Mekke'de Sefa ve Merve arasında, Şeytan taşlama yerlerinde ve Kabe'nin avlusunun genişletilmesi için gerçekleştirilen genişletme çalışmalarında şimdiye kadar milyarlarca dolar harcandı. Yeni Şafak, 27.12.2008 |
![]() |
![]() |
"BAKAN GELİYOR, ÇIPLAK TABLOLARI KALDIRIN"
Ressam Şehnaz Aykaç’ın İstanbul Yeminli Mali Müşavirler Odası Sanat Galerisi’nde 54 tablosunu sergilediği “Yaşamdan Boyutlar” adlı yıl sonu sergisine nü (çıplak) resimlerden kaynaklanan kriz damgasını vurdu. Vatan’ın haberine göre Aykaç krizi şöyle anlattı: Radikal, 27.12.2008 |
DALİ SERGİSİNİN SÜRESİ UZATILDI
Açıldığı günden bu yana 160 bini
aşkın sanatsever tarafından gezilen "İstanbul’da Bir
Sürrealist: Salvador Dali" sergisinin teşhir süresi,
gördüğü yoğun ilgi nedeniyle 1 Şubat 2009 Pazar
gününe kadar uzatıldı. Hürriyet, 27.12.2008 |
|
TARİHİ MEZARLARA HAFRİYAT TOPRAĞI
İzmit Topçular Mahallesi’nde Kocaeli
Büyükşehir Belediyesi’nin sürdürdüğü yol açma
çalışmaları sırasında 3 bin yıllık tarihi mezarların
üzerine hafriyat toprağı dökülmesi, Çekül Vakfı İl
Temsilcisi Numan Gülşah ile sivil toplum örgütü
yöneticilerinden Barış Erden’in tepkisine neden
oldu. Özgür Kocaeli, 27.12.2008 |
|
DÖRT MEVSİM ZEUGMA
İl Özel İdaresi Genel
Sekreteri Abdulkadir Demir, AA muhabirine yaptığı
açıklamada, Zeugma Antik Kenti'nin açık hava
müzesine dönüştürülmesi projesi kapsamında, Dionysos
ve Danae villalarının üzerinin kapatılması işinin
ihale edildiğini söyledi. Cnn Türk, 26.12.2008 |
|
OSMANLI'DAN CUMHURİYET'E BİR MİMAR: ARİF HİKMET KOYUNOĞLU SERGİSİ
İmza attığı eserlerle Türk mimarisinde derin izler bırakan mimar-fotoğrafçı Arif Hikmet Koyunoğlu, Yapı Kredi Sermet Çifter Salonu’nda açılan sergiyle tekrar gündeme geliyor. 19 Aralık 2008 – 17 Ocak 2009 tarihleri arasında ziyaret edilebilecek sergide, Osmanlı Devleti’nin son silkinme dönemi sayılabilecek II. Meşrutiyet’in ilk yıllarında özellikle Ankara’da olgun eserlerini veren Arif Hikmet Koyunoğlu’nun yaşam öyküsü ve yapıtları ele alınıyor.
Sergiye, Hasan Kuruyazıcı’nın hazırladığı kapsamlı bir kitap da eşlik ediyor. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Bir Mimar: Arif Hikmet Koyunoğlu – Anılar, Yazılar, Mektuplar, Belgeler adlı kitapta, Koyunoğlu macera dolu yaşamını, kendi kaleme aldığı anılarıyla anlatıyor. Ayrıca kitaba eklenen mimarlık konusundaki yazıları, mektuplarından bölümler, kendi çektiği fotoğraflar da bu ilginç kişiliği daha iyi tanıma olanağı veriyor. Mimarisinin en önemli binalarıyla ele alınıp incelendiği bölüm ise okura onun mimar olarak başka ilginç bir yanını gösteriyor.
“Hayatı roman” deyişi
sanki Arif Hikmet Koyunoğlu’nu tanımlamak için
söylenmiştir. Onun maceralarla dolu yaşamı daha 14
yaşındayken, 1907’de babası ölünce başladı. 1910’da
Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi’nin Mimari Şubesi’ne
girdi. Bir yandan okurken, bir yandan da ailesini
geçindirmek için çalışıyor, defter kalem satmaktan
kalıpla yazma basmaya, yabancı araştırmacılar için
eski eserlerin rölövesini çıkarmaya kadar çeşitli
işler yapıyordu. Yine böyle bir iş için
Rumeli’deyken kendini o sırada patlayan Balkan
Savaşı’nın içinde buldu. Başından geçmedik macera
kalmadı. Nalbantlık, aşçılık yaptı, ordu için gizli
haber taşırken Sırplar tarafından yakalanıp idama
mahkum edildi, bir tesadüfle darağacından kurtularak
İtalya’ya kaçtı.
1930’dan sonra Bursa, ünlü Tayyare Sineması’nı inşa etmesi, ardından tekrar İstanbul’a dönüş ve yavaş yavaş unutuluş… Ama Koyunoğlu yaşamdan hiç kopmadı. Yetmiş yaşlarındayken uzun süre yurtdışı grup gezilerine katıldı, Avrupa'nın neredeyse gezmediği yerini bırakmadı. Yaşı daha da ilerleyip gezilere gidemez olunca, evinde anılarını yazmaya koyuldu; bir yandan da bir yaşam boyu çektiği fotoğrafları kendi karanlık odasında basmaya girişti. O günlerde bir olay yeniden hatırlanmasına ve ön plana çıkmasına yol açtı: Ankara’daki son ve en önemli yapıtı olan Türk Ocağı binası Devlet Resim ve Heykel Müzesi haline getirildi.
Sergi, Yapı Kredi Sermet Çifter Salonu’nda 19 Aralık 2008 – 17 Ocak 2009 tarihleri arası hafta içi 10.00–19.00, Cumartesi 10.00–18.00 ve Pazar 13.00 – 18.00 saatleri arasında gezilebilir. Mimarlar Odası, 26.12.2008 |
|
![]() ![]() |
'DEV İNSANLAR VADİSİ' BULUNDU
Güneydoğu Asya'nın en esrarengiz yeri sayılıyor. Laos'un kuzeyinde bir dağın yamaçlarında bulunan dev kaseler bilim adamlarının kafalarını karıştırdı. Hürriyet, 26.12.2008 |
MAHALLE BASKISI BU KEZ
LÜLEBURGAZ'DA
Türkiye’de son aylarda
sıkça gündeme gelen ‘mahalle baskısı’, yüzünü bu kez
sanat alanında gösterdi. Kırklareli’nin Lüleburgaz
İlçesinde heykeltıraş-ressam çiftin bir ressam
arkadaşlarıyla birlikte kurduğu sanat atölyesinin
girişine yaptığı Leonardo da Vinci’nin sanat
alanında önemli bir yer tutan ‘Altın Oran’ figürü,
“Buraya kilise yapılıyor, İsa’nın çarmıha gerilişi
yapılıyor” diyen kimliği henüz belirlenemeyen bir
grup tarafından önceki gece yarısı parçalandı.
Ancak bu durum, bölgede yaşayan bazı kimselerin hoşuna gitmedi. Sanatçılara bir hafta önce mesajlar verilmeye başlandı. Önce bir genç, sanat atölyesine gelerek, “Burada ne yapıyorsunuz? Kilise yapıyormuşsunuz diye duydum” diyerek ayrıldı. Bir gün sonra üniversite mezunu olduğunu ifade eden bir başka genç, “Niye elin gavurunu yapıyorsunuz, bizden birilerini, örneğin Mimar Sinan’ı yapsanız daha iyi olmaz mı?” diye tehditkar bir üslupla sorular sorup atölyeden ayrıldı.
Atölyede bulunan ve
atölyeye gelen gençlerin sorularını sakin bir
şekilde yanıtlayan Mehmet İlke Devrim, “Burası
kilise değil, sanat atölyesi, bu yaptığımız da
sanatın, bilimin temel öğretilerinden biridir, kötü
bir şey değil, bunu internetten, kitaplardan
inceleyebilirsiniz” dedi. Ancak tehdit ve mesajların
arkası kesilmedi. Bir sonraki gün beyaz bir
minibüsten inen iki genç atölyeye gelip, “Burada ne
yapıyorsunuz beyefendi? Bu İsa’nın çarmıha gerilişi
mi?” diye sordu. O sırada da atölyede bulunan Mehmet
İlke Devrim, “Biz plastik sanatlar yapıyoruz. Bu
İsa’nın çarmıha gerilişi değil, bu Leonardo’nun
‘Altın Oran’ figürü” dedi.
Sabah atölyeye gelen Mehmet İlke Devrim, rölyefin paramparça halini görünce polise haber verdi. Polis olay yerine gelerek tutanak tuttu. Savcılık olayla ilgili soruşturma başlattı. Ancak soruşturmadan ne çıkacak merak ediliyor. Atölye sahibi sanatçılar, yapılanları sanata yapılmış bir saldırı olarak nitelendirirken, olayın faillerinin bulunup cezalandırılmasını istedi. Sanat atölyesinin açılışı önümüzdeki günlerde yapılması planlanıyordu.
Rölyefi yapan Sağlam, olayı “çirkin saldırı” diye nitelendirerek, “Yıllar öncesinden heykele tüküren insanlar, zamanında gerekli tepkiler gösterilmediği ve heykel gerekli çevrelerce doğru ifade edilmediği için bu sefer saldırı farklı bir şekilde kendini gösterdi. Bu, çirkin bir saldırıdır. Bu saldırıyı yapanları kınıyoruz. Yılmadan sanat üreteceğimiz ve ürettiklerimizi insanlarla paylaşmak üzere çalışmalarımıza devam edeceğimiz herkes tarafından iyi bilinmelidir. Bu rölyefi de yeniden en iyi şekilde yapacağım” dedi. Hürriyet, 26.12.2008 |
|
'MİLLİ MENSUCAT'
ÜNİVERSİTE OLUYOR
Bir dönem "Orhan Kemal Kültür Merkezi" veya "Orhan Kemal Müzesi"ne dönüştürülmesi gündeme gelen fabrikanın Döşeme Mahallesi'ndeki 68 bin 530 metrekarelik arazisinde "özel üniversite alanı" oluşturulmasına yönelik imar plan uygulaması teklifi, Adana Büyükşehir Belediye Meclisi'nin Aralık ayı son toplantısında kabul edildi. Ünlü Yazar Orhan Kemal'in bir dönem katiplik yaptığı ve romanlarında sıklıkla bahsettiği asırlık Milli Mensucat Fabrikası, gerekli izinler alındıktan sonra Adana Ticaret Odası (ATO) Vakıf Üniversitesi olarak hizmet verecek. ATO Başkanı Şaban Baş, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, fabrikanın tahsisi konusunda Milli Emlak Genel Müdürlüğü'ne talepte bulunduklarını belirtti. Milli Emlak Genel Müdürlüğü'nden onay aldıkları takdirde üniversiteyi fabrikanın yerinde açmayı planladıklarını ifade eden Baş, "Üniversitemizi kültür varlıklarını koruyarak yapacağız" dedi. Baş, ATO Vakıf Üniversitesi'nin 2011 yılında eğitim-öğretime başlamasını hedeflediklerini de kaydetti.
Milli Mensucat Fabrikası, 1907 yılında Ermeni Simyonoğlu'nun çocuklarından Aristidi Kozma tarafından "Simyonoğlu Fabrikası" adıyla kuruldu. Kozma, diğer azınlıklarla birlikte şehri terk edince Hazine'ye geçen fabrikanın adı, İttihat ve Terakki yönetimi tarafından "Milli Fabrika" olarak değiştirildi. Fransızlar şehri işgal edince fabrika eski sahiplerine geçti. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ten Adana'daki sahipsiz fabrikaları yeniden canlandırma buyruğunu alan Kayserili tüccar ve Adana Milletvekili Nuh Naci Yazgan, 1924'te milletvekilliğinden istifa ederek Adana'daki sanayi hamlesinin öncülüğünü üstlendi. Yazgan, 1927'de dönemin diğer işadamları Mustafa Özgür, Nuri Has, Seyit Tekin ile birlikte fabrikayı Hazine'den satın aldı. Adı yeniden "Milli Mensucat" olan fabrikada üretilen "Aslan" marka vater ve ekstra iplikler, ülkede büyük talep gördü. Fabrika, 1978 yılında bu kez biriken borçları nedeniyle tekrar Hazine'ye geçti ve üretimine ara verildi. 1983'te Turgut Özal'ın direktifiyle Gaziantepli işadamı Mehmet Özüzümcü'ye 49 yıllığına kiraya verilen fabrikanın adı "Milsan Mensucat" olarak değiştirildi. Milli Mensucat Fabrikası, bünyesinde uzun yıllar memurluk yapan yazar Orhan Kemal'in de romanlarına esin kaynağı oldu. Büyük Önder Atatürk'ün iki kez ziyaret ettiği ve kentin merkezinde yer alan fabrika, 68 bin 530 metrekare alana sahip. Türkiye'nin 7., Adana'nın ilk sanayi kuruluşu olarak bilinen fabrika için Atatürk, "Sizin göreviniz sadece para kazanmak değil, memlekete de hizmet etmektir" dedi. Sahipleri tarafından 1930'larda Türk Hava Kuvvetleri'ne 2 uçak hediye edilen fabrika, "Milli Mensucat" adı altında eğitime bir de ilköğretim okulu kazandırdı. Anayurt Gazetesi, 26.12.2008 |
|
GÜNAY 'LİKYALI NOEL BABA' HEYKELİNİ AÇTI
Antalya'nın Demre İlçesi'nde Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Ankara Devlet Güzel Sanatlar Galerisi Müdürü Heykeltıraş Necdet Can’a yaptırdığı Noel Baba Heykeli, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay tarafından açıldı.
Günay, Noel Baba Meydanı’nda bulunan Aziz heykeli ile reklam ürünü ikinci heykelin doğru tercihler olmadığını söylerken, “Bu Noel Baba heykeli, Likyalı Noel Baba’dır. Buraya gelen 500 bin insanın tanıdığı Noel Baba olsun istedik” dedi. Milliyet Ege, 26.12.2008 |
|
BAHÇE KAZISINDA TARİH
FIŞKIRDI Hürriyet Ege, 26.12.2008 |
|
DEFİNECİLER TARİHİ
ESERLERE ZARAR VERİYOR Gercüş Eğitim Kültür ve Çevre Derneği Başkanı Ferit Öner, ''Gercüş tarihini incelemek ve araştırmak üzere bilim adamlarımızı Gercüş'e davet ediyoruz" dedi.
Bu mühür ve tablet şu an Mardin Müzesi'nde sergilenmektedir. Son günlerde yağışla beraber ilçede yaşanan toprak kayması sonucu mezar taşları ortaya çıktı. 2-3 metre yüksekliğinde uzun sütunlar bulunuyor. Bu sütunların mezar olduğunu tespit ettik, aynı şekilde Gercüş Kırkat Göleti tarafında çok eski yerleşim birimi olan ve bölgenin üniversite kütüphanesi olarak bilinen Merci-Sude mevkiinde de tarih fışkırıyor, ancak hiç kimse ilgilenmedi. Gercüş ve çevresinde gün yüzüne çıkmamış nice tarihi yerler bulunmaktadır. Gercüş tarihini incelemek ve araştırmak üzere bilim adamlarımızı Gercüş'e davet ediyoruz" diye konuştu. Batman Kent Haber, 25.12.2008 |
|
GÜNAY: TUR GÜZERGAHLARINDAKİ ÖREN YERLERİNİ ARTTIRIYORUZ
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Afrodisias, Sagalassos gibi önemli ören yerlerinin gezi güzergahlarında yeteri kadar yer almadığını belirterek, ''Onları da güzergahlara eklemeye çalışıyoruz. Bu kültür varlıklarımızın daha fazla görülmesini sağlamak için sektörün diğer kesimleriyle temas ediyoruz'' dedi.
Günay, bunun için
önümüzdeki aylarda turizm sektörünün önde gelen
temsilcilerini ören yerlerine götürüp, bilgilenme
gezisi yapmayı düşündüklerini bildirdi. Turizmdebusabah.com, 25.12.2008 |
|
![]() |
"İZİN BEKLİYORUZ"
Malatya'da yıkılmasına karar verilen ancak bürokratik işlemler tamamlanamadığından yıkılamayıp tehlike arz eden Hanegahi Pervane Camisi'nin yıkılıp yeniden yapılmasıyla ilgili yazı beklendiği bildirildi. Malatya Haber, 24.12.2008 |
2 BİN YILLIK KEDİ MUMYASIYLA YAKALANDI
Valizindeki 2 bin yıllık kedi
mumyasıyla Mısır'dan ayrılmak isteyen bir
Avustralyalının yakalandığı bildirildi. Sabah, 25.12.2008 |
|
TARİHİ CUMALIKIZIK KÖYÜ MASAYA YATIRILDI
Bursa İl Özel İdaresi, Yıldırım Belediyesi ve Mimarlar Odası Bursa Şubesi tarafından birlikte gerçekleştirilen '3. Binyılda Yaşayan Osmanlı Köyü Cumalıkızık' projesi masaya yatırıldı.
Valilikteki toplantıya, Bursa Valisi Şahabettin Harput, Bursa İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Ali Altuntaş, Yıldırım Belediye Başkanı Özgen Keskin ve Mimarlar Odası Bursa Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Şenol Şimşek katıldı.
Projeyle ilgili olarak Bursa Valisi Şahabettin Harput, "Bu iş gönül işi, sahipleme işi bu üç kurumun bir araya gelerek güzel yerlere getirmiş olduğu bu projeye sahip olmaktan büyük mutluluk duyuyoruz" dedi. Vali Harput, İl Özel İdaresi ve Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TURSAB) Güney Marmara Bölgesel Yürütme Kurulu'nun birlikte hayata geçirdiği 'Kuruluştan Kurtuluşa' projesine Cumalıkızık'ın büyük katkı sağlayacağını dile getirdi.
'3. Binyılda Yaşayan Osmanlı Köyü Cumalıkızık' projesiyle aldıkları ödülü hatırlatan Yıldırım Belediye Başkanı Özgen Keskin, " Bu proje kapsamında alınan ödülü yalnız Yıldırım Belediyesi değil aslında bu 3 kurum birlikte almıştır" diye konuştu. Projenin Cumalıkızık'ta yaşam devam ederken restorasyonların devam etmesi gerektiğinin altını çizen Keskin, "Proje Cumalıkızıklıların heyecanlarını kaybetmeden bu projenin bitmesi gerekiyor" şeklinde konuştu.
Mimarlar Odası Bursa Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Murat Taş, 2006 yılından bu yana çalışma ekibinin hayata geçirdiği faaliyetleri anlatan bir sunum gerçekleştirdi. Taş projenin hayata geçmesinde büyük emeği olan İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Ali Altuntaş'a teşekkür etti. Taş, Bursa İl Özel İdaresi'nin projenin başlangıcından bu yana finans konusunda desteklediğini, Yıldırım Belediyesi'nin projenin üstlenicilik görevini yerine getirdiğini, Mimarlar Odası Bursa Şubesi'nin ise mimari açıdan destek vererek projeyi birlikte bu günlere getirdiklerini belirtti.
Cumalıkızık'taki tarihi evlerin Osmanlı'nın en gerçek şekildeki evleri olduğunu vurgulayan Mimarlar Odası Bursa Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Şenol Şimşek, "Cumalıkızık'taki evler gösterişten uzak evler olması nedeniyle Osmanlı'nın gerçek hayatını yansıtacak. Bu durum bizleri oldukça heyecanlandırıyor" diye konuştu. haberler.com, 25.12.2008 |
|
YILBAŞINDA MÜZELERİN MESAİ SAATLERİNDE DEĞİŞİKLİK YOK
Turist Rehberleri Birliği'nin müzelerden aldığı bilgiler doğrultusunda; bazı müzelerin ve Kapalıçarşı ve Mısır Çarşısı’nın yılbaşındaki (31 Aralık ve 1 Ocak tarihlerinde) mesai durumları şöyle:
Turizm Habercisi, 24.12.2008 |
|
|
TARİHİ OSMANLI ÇEŞMELERİ BOYANDI
Bilecik'in Bozüyük İlçesi'nin çeşitli yerlerinde bulunan tarihi Osmanlı Çeşmeleri'ne bakım yapıldı.
Bozüyük Belediyesi tarafından ilçenin çeşitli yerlerine yerleştirilen 13 adet tarihi görünümlü çeşmeye bakım yapıldı. Osmanlı motiflerini taşıyan çeşmelerin boyanmasının yanı sıra muslukları da tamir edildi.
Belediyenin dışında vatandaşların da hayrat yapmak amacı ile başvurarak tespit edilen noktalara yerleştirilen çeşmeler ilçenin görünümünü değiştiriyor. Yetkililer yaptıkları çalışmalarla ilgili olarak bilgi vererek “Yaptığımız bakım çalışmaları kapsamında ilçenin farklı noktalarında yer alan Osmanlı çeşmelerini boyadık ve kış aylarının gelmesi ile de muslukların don tehlikesine karşı bakımını yaptık.” dediler. Bilecik Kent Haber,
24.12.2008 Nano-Yorum: Boyamak = Bakım = Restorasyon!!!!!!!!! |
KURTULUŞ CAMİİ KURTULMAYI BEKLİYOR
Cumhuriyetin ilanının ardından cezaevi olarak kullanılan ve son olarak camiye çevrilen tarihi binanın sübyan koğuşu olarak bilinen bölümü çürüme tehlikesi ile karşı karşıya.
Gaziantep 27 Gazetesi, 24.12.2008 |
![]() |
ANTİK KENTTE 'ANTİK UMUMİ TUVALET' AÇILDI
Aydın Ticaret Odasının (AYTO) desteği ile restore edilen Tralleis Antik Kenti içerisindeki Roma dönemine ait latrina (Antik Roma'da genel tuvalet), düzenlenen törenle açıldı. Antik kent içerisinde yapılan törende konuşan Aydın Valisi Mustafa Malay, kentin, tarihi ören yerlerine sahip olmasının başta gelen özellikleri arasında bulunduğunu ifade ederek, bu avantajdan yeterince yararlanılamadığını kaydetti.
Bazı ören yerlerinin kazılarının yabancı arkeologlar tarafından yapıldığını ve yüzyıllardır devam eden kazılarda fazla mesafe alınamadığını bildiren Vali Malay, Aydın'daki kazıları Adnan Menderes Üniversitenin yürüttüğünü, Kazı Başkanı Prof.Dr. Abdullah Yaylalı ile eşi Prof.Dr. Serap Yaylalı'nın canla başla çalışarak, her ay çok güzel eserler ortaya çıkardıklarını belirtti.
Vali Malay, şöyle konuştu: "Tuvalet deyip geçmemek lazım. Tuvalet ve kanalizasyon, medeniyetin sembolüdür. Bugün dahi Anadolu'nun birçok bölgesinde tuvalet yok. Köylerde, herkes açıkta tuvaletini yapar. Hatta yakın zamanlara kadar şehir merkezlerinde bile kanalizasyon yoktu. Bu eserleri ortaya çıkarınca, bunlardan ibret almamız lazım. Yani, 2000 yıl önce tuvalet sistemi yapılmış. Bugün, tuvaleti ve banyosu olmayan yerler var. Bunlardan ibret almak suretiyle, daha ileriye gitmek zorunda olduğumuzu ifade etmemiz lazım. Turizm açısından bu ören yerleri, olmazsa olmazlardır."
Tralleis Antik Kenti Kazı Başkanı Prof.Dr. Abdullah Yaylalı da AYTO'nun maddi katkıları sayesinde latrinanın restorasyon çalışmasını bitirdiklerini ifade ederek, burasının dünyanın en büyük antik tuvaletlerden biri olduğunu söyledi. MS 1. yüzyıla ait olan tuvalette üç tanesi hamam kısmından gelen, toplam 5 atık kanalının olduğunu ifade eden Prof.Dr. Yaylalı, yol altında bugünkü çağdaş kentlerde olduğu şekliyle, logarlarla kemer deresine kadar giden kanalizasyon sisteminin bulunduğunu anlattı.
Bizans döneminde latrinanın seramik atölyesi olarak kullanıldığını tespit ettiklerini aktaran Prof.Dr. Yaylalı, şöyle konuştu: "Kanalları kazdığımızda 400 civarında kap kacak çıkarttık. Bunların 200 civarında olanı sağlamdı. Sonra kanalların temizliğinde inanılmaz şeyler ortaya çıktı. Cam fırınımızın varlığı kanıtlandı. Yine bol miktarda seramik ortaya çıktı. Kanalları depolama olarak kullanmışlar. Hatta küçük bir define de bulduk kanallarda. Küçük bir çömleğin içerisinde toplam 67 tane Bizans dönemine ait altınlar bulduk. Bunlar şu anda Aydın Müzesi'nde koruma altında."
Prof.Dr. Yaylalı, gelecek yıl antik kentte onarımlara devam edeceklerini, gezinti alanları yapacaklarını kaydetti.
Konuşmaların ardından, Tralleis Antik Kenti'ndeki çalışmalara destek sağlayan kurum, kuruluş ile kişilere teşekkür belgesi verildi. Cnn Türk, 24.12.2008 |
|
AKM'YE YÜZ NAKLİ
Atatürk Kültür Merkezi'nin
yıkılmaması için mücadele yürüten sanatçılar
açıkladı: Yıkmadan ticarileştiriyorlar! Evrensel, Yazı: Nihat İlbeyoğlu, 24.12.2008 |
|
|
COLISEUM'DA
İtalya'nın başkenti Roma'daki Coliseum, binlerce yıl sonra yine gladyatörlerin sesiyle yankılanacak. Yeni Şafak, 23.12.2008 |
ASKERE TOPKAPI RİCASI
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Topkapı Sarayı'ndan kopartılan yerleri yeniden saraya kazandırmak için harekete geçti. Bu kapsamda Matbaa Lisesi'nin taşınması için İstanbul Ticaret Odası ile protokol imzalandı. Günay, sarayın içindeki askeri birliği başka bir yere nakletmek için de Genelkurmay ile görüşecek. Günay, "Genelkurmay Başkanımızdan da ricada bulunacağım. Bize yardımcı olacaklarını umut ediyorum" dedi. Yeni Şafak, 23.12.2008 |
|
İSTANBUL'DA 88 TARİHİ ESER RESTORE EDİLECEK
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti projesi kapsamında çalışmalara hız verildi. Vakıflar Genel Müdürlüğü 88 tarihi eseri restorasyon kapsamına aldı. Restore edilecek yerler arasında 400 yıl sonra ilk defa restorasyon yüzü görecek olan Süleymaniye Camii ile Mısır çarşısı da yer alıyor. Yine Nuruosmaniye, Valide Sultan, Fatih Camii, Yavuz Sultan Selim Camii gibi önemli eserler şantiye halinde onarımı yapılıyor. Bu camilerin tamamı bilim kurulları tarafından incelenerek adım adım restore ediliyor. Çalışmalar çerçevesinde Topkapı Sarayı ve Gülhane Parkı’nı çevreleyen Suru Sultani’de de iyileştirme yapılacak. Gülhane Parkı’nda tescilli PTT binası dışındaki binaların tümü yıkılacak. Türkiye Gazetesi, Haber: Şükran Kaban, 23.12.2008 |
TARİHİ ESERLER ANAVATANINA DÖNDÜ
Yasadışı
yollarla 2002 yılında Didim’den ülke dışına
çıkarılan ve Almanya’nın Bremen Kenti’nde Hannover
Başkonsolosluğu’nun katkılarıyla ele geçirilen
tarihi eserlerin Türkiye’ye iadesi sağlandı. Hürriyet, 23.12.2008 |
YAKALANAN TARİHİ ESER KAÇAKÇILARI: MÜZEYE TESLİM ETMEYE GELDİK
Polisin, Ankara Garı'nda yakaladığı tarihi eser kaçakçılarının savunması duyanları güldürdü. Kızılcahamam'da kaçak kazı yaparken buldukları tarihi eserleri satmak için Ankara'ya geldiklerinde yakayı gece saat 23.30'da ele veren zanlılar, “Eserleri müzeye teslim etmek için getirdik” diye kendilerini savundular. Ankara polisi, Kızılcahamam'da kaçak kazı yaparken, toprak altından çıkarttıkları tarihi eserleri piyasaya sürmek isteyen kişiler olduğu bilgisini aldı. Söz konusu kişilerin trenle Ankara'ya geleceğini tespit eden polis, garda önlem aldı.
Polisin cuma günü gece yarısı yaptığı operasyonda 5 kişi gözaltına alındı. Anadolu Selçuklu, Bizans ve Roma dönemlerine ait biri 10 santimetre, diğeri 9 santimetre uzunluğunda 2 heykelcik, silindir şeklinde taş obje, 2 metal sikke, 1 insan başı figürü, 4 mühür ile 34 santimetre uzunluğunda bir testi ele geçirildi. Emniyette ifadeleri alınan zanlıların savunmalarında, gece yarısı müzeye eserleri teslim etmeye geldiklerini söylediler. Kendilerinin tarihi eser kaçakçısı olmadıklarını belirten zanlılar, “Biz bunları bulunca müzeye teslim etmeye karar verdik. Daha sonra Trene atlayıp Ankara'ya geldik. Hemen müzeye teslim edip gidecektik” dediler. Emniyette ifadesi alınan 5 zanlı, “2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'na' muhalefet suçlarından adliyeye sevk edildi. Yeni Şafak, Haber: Fatih İnci, 23.12.2008 |
|
400 YILLIK MEDRESE BÜROKRASİ KURBANI
Osmanlı Sadrazamı Hadım Hasan Paşa'nın 1600'lü yıllarda yaptırdığı medrese yalnızlığa terk edildi. Yıllardır çevresine çöplerin atıldığı tarihi yapı, yıkılmaya yüz tuttu.
Tarihi medresenin onarılması için 5 yıl önce bir şirket harekete geçti. 500 bin YTL ayırarak restorasyona başladı. Ancak 2007 yılında bitmesi beklenen çalışmalar, bürokrasiye takıldı. Topraklarında onlarca medeniyeti barındıran Türkiye'de binlerce yıllık tarihi eserler bulunuyor. Ne yazık ki bunların büyük bir kısmı bakımsızlık yüzünden yok olmak üzere. Osmanlı döneminden kalma yüzlerce han, medrese, saray, hamam, külliye ve cami bugün aynı sorunla karşı karşıya. Özel sektörde bazı firmalar tarihe sahip çıkmak istediğinde ise bürokratik engellerle karşılaşıyor.
İstanbul Cağaloğlu'nda bulunan Hadım Hasan Paşa Medresesi'nin restorasyon hikayesi bunu ispatlıyor. Bika Otomotiv ve İnşaat AŞ 2003'te İstanbul Vakıflar Bölge Müdürlüğü'ne başvurarak medreseyi restore etmek istedi. Olumlu cevap alan şirket, onarım çalışmaları için inşaatı kurdu. Bu sırada Bölge Müdürlüğü, projeyi hazırlayan mimarlık şirketiyle bazı sorunlar yaşadı. Çalışmalar durduruldu. Bika Otomotiv Genel Müdürü Ekrem Görçeker, karşılaştıkları engeller yüzünden bir daha restorasyonları üstlenmeyeceklerini söylüyor. Zaman, Haber: İlyas Dal, 23.12.2008 |
![]() |
|
BURDUR'UN TARİHİ TAKILARI GÖRÜCÜYE ÇIKTI
Tarihi, MÖ 6000'li yıllara dayanan takılar görücüye çıktı. Burdur ve çevresindeki kazılarda gün ışığına çıkarılan takıların bulunduğu sergide takıların yanı sıra cepken, kolon, peşkir, önlük gibi Türk kültüründe yeri olan giysiler bulunuyor. Burdur Müzesi Fuayesi'nde Vali İbrahim Özçimen açtığı sergi büyük beğeni topladı.
Vali Özçimen, böyle bir koleksiyondan oluşan serginin Burdur açısından önem taşıdığını ifade etti. Birçok kültüre ev sahipliği yapmış Burdur'da sergilenecek daha birçok şeyin olduğunu belirten Özçimen, Müze Müdürü Hacı Ali Ekinci'den yeni sergiler düzenlemesini istedi.
Bir hafta açık kalacak sergide yaklaşık 250 parça eşya sergileniyor. Takılarla ve takı takma ile ilgili bilgiler veren Müze Müdürü Hacı Ali Ekinci, tarih boyunca insanların birçok sebepten ötürü takılar taktığını söyledi. Ekinci, "İnsanların temel ihtiyaçları dışında doğasında saklı olan beğenilme arzusu da önemli bir ihtiyaç olarak karşımıza çıkar. Takılar bu ihtiyacın etkisiyle ortaya çıkan nesne olarak karşımıza çıkar. Kendini beğendirebilme, kullanılabilme ve kimi zamanda bir iktidarı, bir gücü tesis eden takılar hiyerarşik olarak altında bulunanları etkilemiştir. İnançların simgesi olarak ya da uğursuzluktan korunabilmek için kullanılan takıların yanı sıra herhangi bir topluluktan olduğunu ifade edebilmek için de kullanılmıştır." diye konuştu. haberler.com, 23.12.2008 |
TAPINAK DAĞI'NDA 2000 YILLIK YARIM ŞEKEL BİR SİKKE BULUNDU
Kudüs’te, Tapınak Dağı’nın hafriyatı içinde MS 66 veya 67 yılında basılmış, az bilinen yarım şekellik bir sikke gönüllüler arasında çalışan 14 yaşındaki Omri Ya'ari tarafından bulundu.
1999 yılında izinsiz ve kontrolsüz bir şekilde Tapınak Dağı’ndan hafriyat kaldıran İslami vakıfın bu toprağı kamyonlarla taşıyıp döktüğü yerde dört yıldır arkeologlar ve gönüllüler tarafından kazı yapılmakta. Arkeolojik açıdan telafisi mümkün olmayan bu “temizlik” işlemi sonrası dökülen toprağı elemek için şimdiye dek 40.000 kişi çalıştı. Kazıyı Ir David vakfı finanse ediyor ve Bar Ilan Üniversitesi’nden Dr. Gabriel Barkay ve Yitzhak Zweig yönetiyor.
Bulunan sikkenin bir yüzünde “Kutsal Kudüs” yazıyor ve üç narlı bir dal var, diğer yüzünde yarım şekel yazmakta. Sikkenin yangın görmüş olması uzmanlara MS 70 yılındaki ikinci tapınağı yok eden yangından kalmış olabileceğini düşündürüyor. Hafriyat kazısında şimdiye dek değerli birçok çanak çömlek kalıntısının yanı sıra 3500 sikke bulundu. Haaretz Correspondent, Haber: Nadav Shragai, 21.12.2008 |
![]() |
SULUKULE'DE BU KEZ TESCİLLİ BİNALAR YIKILDI
Fatih Belediyesi dün, Sulukule'de koruma altındaki Küçükçeşme Sokağı'nda yer alan tescilli evleri yıktı.
Dozerler, mahallenin kalbi sayılan Küçükçeşme sokağındaki üç evi yıktı.
Koruma Kurulu kararına göre evlerin Sulukule Kentsel Dönüşüm Projesi bütünlüğü içerisinde değerlendirilebilecek nitelikte olduğu öğrenildi.
Yıkılan evlerin boş olduğu öğrenilirken, Küçükçeşme Sokağı'nın sokakta oturan vatandaşlar için harebe haline getirildiği öne sürüldü.
Sulukule Platformu'ndan yapılan açıklamada, "Oysa, bu sokağın Sulukule Kentsel Dönüşüm Projesi kapsamında korunup değerlendirilmesi, Koruma Kurulu'nun 23 Ekim 2008 tarihli kararında açıkça yer almaktadır" dendi.
Platform sözcüsü Viki Ciprut, İstanbul Yenileme Alanları Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'nun bu sokağın koruma altında olduğuna dair kararı bulunduğuna dikkat çekerek "Bu bir suç, çünkü bunlar tescilli yapılar. Bu yapıların yıkılmaması yönünde kurul kararı var" dedi. Taraf, Haber: Tuğba Tekerek, 22.12.2008 |
|
|
FİRAVUNLAR DÖNEMİNE AİT 4300 YILLIK İKİ MEZAR
Mısır'da firavunlar dönemine ait olduğu bildirilen 4300 yıllık iki mezar ortaya çıkarıldı.
Mısır Arkeoloji Müdürü Zahi Havas, başkent
Kahire'nin güneyindeki Sakkara bölgesinde bulunan
mezarların, firavunlara hizmet eden üst düzey
yetkililer için inşa edildiğini söyledi. Cnntürk, 22.12.2008 |
FİRAVUNUN BAŞI MISIR'A İADE EDİLDİ
Mısır’dan 20 yıl önce çalınan 3500 yıllık bir firavun heykelinin başı geçenlerde büyükelçiliğe teslim edildi. BBC News, 21.12.2008 |
|
![]() |
TARİH TAHRİBATINA BAKAN EL KOYDU
“Cumhuriyet döneminin endüstriyel mirası” olarak kabul edilen Beşiktaş’taki tütün deposu binasının, Tabiat ve Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu kararlarıyla yok edilmesi, hükümette de yankı buldu. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, otel inşaatı için yıkım yapılan bölgede incelemede bulunacağını, büyük bir hukuksuzluk tespit edilmesi halinde yargıya gidilebileceğini bildirdi. Günay tarihi binaların olabildiğince orijinal haliyle korunmasından yana olduğunu da söyledi.
Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan ve uzun süre tütün deposu olarak kullanılan Beşiktaş sahilindeki bina, önce Tekfen Grubu’na, daha sonra Tanrıverdi Grubu’na geçti. İstanbul 3 No.lu Tabiat ve Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu da, tütün deposunun endüstriyel miras kapsamında olduğuna, kültür varlığı olarak tesciline ve yapının yıkılmadan restore edilmesine karar verdi. Ancak kurul, 2006’da yapılan başvuru üzerine, binada yapılmak istenen restorasyona şartlı “evet” dedi, daha sonra bir başka başvuru üzerine binanın tamamen yıkılarak yeniden yapılmasını kararlaştırdı. Tarihi binanın yıkılması kararı, başta mimarlar olmak üzere pek çok kesimin tepkisine neden oldu.
Milliyet’in sorularını yanıtlayan Günay, basından takip ettiği konuyu daha yakından incelemek için İstanbul’a gideceğini ve bölgeyi göreceğini, orijinal biçimin korunup korunmadığına bakacağını söyledi. Milliyet, 22.12.2008 |
YEDİTEPENİN MİSTİK YÜZÜ GÖRÜCÜYE ÇIKIYOR
İstanbul'da yaşayan tüm yabancıların ve turist olarak gelen yabancı konukların davetli olduğu gösterimde, tarih boyunca birçok medeniyete başkentlik yapmış ilde gizemini koruyan mekanlar, değişik çağlara ve kültürlere ait mistik atmosfer, büyülü ve tutkulu görsellikler sergilenecek. Ünlü aranjör Fatih Ihlamur'a ait özel müzik eşliğinde, İngilizce olarak sunulacak belgesel ziyafeti, 2009'da da belirli aralıklarla tekrarlanacak.
26 Aralık tarihinde, saat 19:00'da Golden Age 2 Oteli'nde düzenlenecek "Mistik İstanbul" belgeseli ile söz konusu dönemde İstanbul'da bulunan yabancı konukların eğlenceli ve hoş zaman geçirmeleri, kentin pek bilinmeyen kültürel mekanları hakkında bilgilendirilmeleri ve turistlerde İstanbul bağımlılığının oluşturulması hedefleniyor.
"Mistik İstanbul" adlı film bir süre önce DVD olarak piyasaya çıkan "Yedi Tepe, Yedi Renk" belgesel setinin en ilgi çekici bölümünden oluşuyor. Toplam 12 bölümden oluşan belgesel setinde, "Medeniyetler Başkenti" İstanbul'un tarihi, turistik ve kültürel zenginlikleri farklı boyutlarıyla tanıtılıyor. Türkçe, İngilizce, Fransızca ve Arapça olarak piyasaya sunulan belgesel seti kullanılan arşiv bakımından da büyük zenginlik taşıyor. Yapımı yaklaşık 10 yıl süren ve tam 7 yönetmenin imzasını taşıyan belgesel için yaklaşık 30 kişilik teknik ekip, İstanbul'daki bini aşkın mekanda, bin 300 saatlik çekim ve 6 aylık kurgu/montaj çalışması yaptı. Habertürk, 22.12.2008 |
|
AVRUPA, ILISU'DAN ÇEKİLDİ
Türkiye’nin, Ilısu Barajı’nın yapılabilmesi için gerekli 153 kriterin hiçbirisini yerine getirmeden baraj inşaatına başlaması ve ardından da "Acele Kamulaştırma" yoluna gitmesi projeye destek veren ülkeler için bardağı taşıran son damla oldu.
Türkiye’nin ilgili kriterleri yerine getirmeden baraj inşaatına başlaması nedeni ile Ilısu Projesi’nden çekilen Avusturya’nın ardından Alman Ekonomi ve Kalkınma Bakanı Erich Stather Frankfurter Rundschau gazetesine verdiği demeçte Almanya’nın da projeden çekildiğini duyurdu. "Baraj artık Alman parası ile finanse olmayacak" diyen Stather’in açıklamasının ardından Avusturya, Almanya ve İsviçre’den oluşan konsorsiyumun da açıklama yapması bekleniyor.
Doğa Derneği Kampanya Koordinatörü Erkut Ertürk de yaptığı açıklamada: "Doğa Derneği’nin yürüttüğü kampanyanın da katkılarıyla Ilısu Baraj Projesi konsorsiyumu dağılma noktasına gelmiştir. Bundan sonra 10 bin yıllık tarihe sahip Hasankeyf’in kalıcı kurtuluşu, UNESCO’nun Dünya Doğa ve Kültür Mirası Listesi'ne eklenmesi ve Türkiye’nin Ilısu Barajı projesini tümüyle iptal etmesi ile mümkün olacak. Bu nedenle kamuoyunu, sivil toplum kuruluşlarını ve fikir önderlerini Doğa Derneği’nin 'Hasankeyf Yok Olmasın' kampanyasına katılmaya davet ediyoruz" dedi. Yapı, 22.12.2008
Ilısu Barajı için Avusturya ve Almanya kredi desteğini çekti. Bu kararda Türk hükümetinin Hasankeyf bölgesine acele kamulaştırma kararı almasının etkili olduğu belirtiliyor. Çevre kuruluşları barajdan vazgeçip Hasankeyf'in korunması gerektiğini savunuyor.
Dicle Nehri üzerinde kurulacak ve Hasankeyf'i sular altında bırakacak Ilısu Barajı için Almanya, Avusturya ve İsviçre'den oluşan konsorsiyumdan kredi desteği sağlanmıştı. Ancak geçen hafta Avusturya Dışişleri Bakanı, yaptığı açıklamada Türkiye'nin gerekli şartları yerine getirmemesi nedeni ile Ilısu Barajı Projesi'nden çekildiklerini duyurdu. Doğa Derneği'nden yapılan açıklamada Almanya'nın da desteğini çektiği belirtildi. Çekilme kararında hükümetin aldığı acele kamulaştırma kararının etkili olduğunu belirten dernek başkanı Güven Eken, "Bu kararlarda aslında Türkiye'ye mesaj veriyorlar. Çünkü ikinci kez konsorsiyum dağılıyor. Bu da bu barajın aslında yanlış bir proje olduğunun, Türkiye'nin bu projeden çekilmesi gerektiğinin çok güzel bir göstergesi. Bütün dünya yanılıp, bir tek Türkiye doğru söylüyor olamaz" diyor.
Doğa Derneği Başkanı Güven Eken NTVMSNBC'ye yaptığı açıklamada Ilısu Barajı'nın yapılmaz olduğunu ve Hasankeyf "Dünya Kültür ve Doğa Mirası" listesine dahil edilirse, hem ekonomik hem de kultürel açıdan Türkiye'nin daha kazançlı çıkacağını belirtiyor.
Güven Eken şunları söylüyor: Hükümetin acele kamulaştırma kararı alması Ilısu Barajı'nı yapmak konusunda çok ciddi bir duruşu olduğunun mesajı aslında. Hükümet bu mesajı uzun zamandır veriyor. Ilısu Barajı'nın kesin olarak yapılması, Avrupa hükümetleri kredi versin ya da vermesin, Türkiye hükümetinin bu barajı yapmak istediğine dair bir mesaj iletiyor. Karşılıklı olarak iki taraf pozisyonunu almış durumda. Kamulaştırmaya da kısmen başlayacaklardır ama çok maliyetli ve zorlu bir süreç olduğu için kamulaştırma başlasa bile hemen bitmesi mümkün değil. Uzun müzakerelerin, uzun çalışmaların sonucunda olacak bir şey...
Hasankeyf Gönüllüleri Derneği Başkanı Arif Aslan
ise Hasankeyflilerin toprağından ayrılmak
istemediğini belirtiyor: Ntvmsnbc, 23.12.2008
Hasankeyf’i sular altında bırakacak
Ilısu Barajı Projesi’nin finansmanı
‘çöktü’. Avusturyalı Vatech Finance Gmbh
başkanlığındaki konsorsiyum dağılıyor.
Alman,
Avusturya ve
İsviçreli
üç kuruluş ‘Türkiye’nin anlaşmanın 150 şartını
yerine getirmediği’ gerekçesiyle kredi anlaşmasını
askıya aldı. Diplomatik kaynaklara göre Çevre Bakanı
Veysel Eroğlu’nun Hasankeyf
nedeniyle projeye karşı çıkanları ‘bölücü’ ilan
etmesi ve “Biz tek başımıza yaparız” diye meydan
okuması Avrupa’nın kararında etkili oldu.
1954 yılından beri tartışılan barajın temeli
geçen yıl Başbakan Erdoğan tarafından atılmış, DSİ
ile konsorsiyum 1.2 milyar avroluk finansman
anlaşması imzalamıştı. İlk havlu atan Avusturya
oldu. Avusturya Dışişleri Bakanı
Michael
Spindelegger, geçen hafta ulusal televizyon
kanalı ORF’de “Türkiye’nin gerekli şartları yerine
getirmemesi nedeni ile Ilısu Projesi’nden çekildik”
dedi. Desteğini çevre ve tarihin korunması konusunda
bazı şartlara bağlayan Almanya’da da hükümetten
rahatsızlık sesleri yükseliyordu. Frankfurter
Rundschau gazetesine bilgi veren Federal Ekonomik
İşbirliği ve Kalkınma Bakanlığı yetkilisi
Erich Stather, “Türkiye’ye formalite icabı,
Almanya’nın krediyi bağladığı çevre koruma
şartlarını yerine getirmesi için 180 gün süre
tanınacak. Projenin Almanya desteğiyle gerçekleşme
şansının artık bulunmadığını tahmin ediyorum” dedi.
Dün DSİ’de görüşmelerde bulunan Alman şirket
yetkilileri, kredinin dondurulmasıyla ilgili resmi
yazının geleceğini söyledi.
İsviçre hükümetinin de Türkiye’nin çevresel ve
sosyokültürel taahhütlerini yerine getirmediği
kanaatine vardığı öğrenildi. 14 firma ve dört ülkenin
bulunduğu Ilısu baraj projesi GAP projesinin
tamamlanması olduğu kadar Türkiye’nin enerji
ihtiyacı açısından da önem taşıyor. Proje için şu
ana kadar 150 milyon dolar kredi kullandırıldı.
Almanya, Avusturya ve İsviçre Ilısu Projesi’ne
sadece finansman desteği sağlamıyor, anlaşma gereği
projenin ortağı durumundalar. Barajın türbin ve
diğer mekanik aksamı, bu ülkelerden temin edileceği
için eğer bu ülkeler çekilirse projenin bu yönüylü
‘yenilenmesi’ gerekiyor.
Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgiye göre,
Eroğlu’nun Hasankeyf nedeniyle baraj projesine karşı
çıkanları ‘bölücü’ ilan etmesi ve “Gerekirse
kendimiz öderiz” demesi sonuçta etkili oldu.
Eroğlu’nun bu sözleri, üç ülke başkentlerinde
“Türkiye’nin şartları yerine getirmek yerine barajı
kendi olanaklarıyla yapma eğiliminde olduğu”
şeklinde değerlendirildi. Eroğlu, dün de Türkiye’nin
bu barajı tek başına bitirebilecek gücü olduğunu
yineleyerek “Almanların çekildiği konusunda elimize
ulaşan resmi bir bilgi yok. Biz burayı gerekli
gördüğümüz için yapıyoruz. Birileri istedi diye bu
işe girmedik. Bizim o baraj gibi 100 barajı yapacak
gücümüz var” dedi. Radikal, 24.12.2008
Ilısu Barajı’nı Avrupa devletlerinin
sağladığı kredilerle yapma girişimi ikinci defa
başarısızlıkla sonuçlanmaya doğru gidiyor. İlk
girişim Erbakan hükümeti zamanında
yapılmıştı. Ilısu hidroelektrik enerji barajı için
Almanya,
Avusturya
ve İsviçre ortaklaşa 450 milyon
euro’luk ihracat kredi garantisi taahhüdünde
bulundular. Erdoğan, barajın temelini 30 ay kadar
önce törenle attı. Ama o günden bu yana hiç ilerleme
olmadı. Çünkü, çevre konusunda taahhüt edilen
önlemler zamanında alınmadı.
Almanya, Avusturya ve İsviçre temsilcileri dün
Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü’nü
ziyaret ederek kredinin askıya alınacağını haber
verdiler. Kreditörler Türkiye’ye 60 gün mühlet
tanımış, bu süre 12 Aralık’ta sona ermişti. Şimdi,
taraflarca imzalanmış olan kredi anlaşması uyarınca
altı aylık yeni bir süre başlıyor. DSİ’den
öğrendiğime göre, bu süre içinde çevresel taahhütler
yerine getirilirse kredi yeniden işler hale
gelebilir.
İnşaatı yapacak olan konsorsiyumun öncülerinden
olan Nurol’un bir yetkilisi:
“Sözleşme açık. 180 gün içinde düzeltmeler yapıldığı
halde uygunsuzluk durumu kaldırılabiliyor” dedi. Bu
durumda bırakılan yerden yeniden başlanacak.
Ama başlanacak mı? Edindiğim izlenim, baraj
projesinin sahibi olan DSİ’ye Almanya, Avusturya ve
İsviçre’nin baskısından gına gelmiş olduğu. Bir DSİ
yetkilisi söyle konuştu: “Çevre koşullarına uyum
bakımından onların arzu ettiği seviyeye gelirsek
takdir gene onların oluyor. Ama bakalım biz böyle
bir şeye nasıl bakacağız? Bu, Demokles’in kılıcı
gibi tepemizde. Engelli yarış gibi... AB’ye girmenin
ufak bir modeli.”
Şimdi DSİ bürokratları bir durum değerlendirmesi
notu hazırlayıp topu siyasilere atacaklar. İlk
aşamada karar DSİ’nin patronu olan Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlu’nun olacak. Anladığım
kadarıyla, Almanya, Avusturya ve İsviçre arasında da
fikir ayrılığı var. İsviçre Türkiye’ye mümkün olduğu
kadar çok zaman tanınması taraftarıyken çevrecilerin
baskısını daha çok hisseden Almanya ve Avusturya
daha katı bir tutum içinde. Ama, her üç ülke de
dünya ekonomisi hızla yavaşlarken büyük bir kontratı
ellerinden kaçırmak istemiyor. Biliyorlar ki
kaçırırlarsa sırada ağızlarının suyu akarak bekleyen
başka ülkeler ve şirketler var. Bunların başında da
inşaat sahasında Avrupa’ya adım atmak isteyen Çin
geliyor. Milliyet, Haber: Metin Münir, 24.12.2008
Ilısu
barajı projesine ihracat kredisi veren Alman,
Avusturya ve İsviçreli üç kuruluş "Türkiye'nin
anlaşmanın 150 şartını yerine getirmediği"
iddiasıyla kredi anlaşmasını 180 günlüğüne askıya
aldıklarını açıkladı. Hürriyet, 24.12.2008
|
|
TARİHİ EREĞLİ EVLERİ GÜN IŞIĞINA ÇIKIYOR
Özgür Kocaeli, 22.12.2008 |
|
KAÇAK KAZI YAPANLARA SUÇÜSTÜ
Karaman'ın merkeze bağlı Güçler Köyü ile Taşkale beldesinde izinsiz kazı yaptıkları öne sürülen 8 kişi yakalandı.
Edinilen bilgiye göre, tarihi eser bulmak amacıyla bazı kişilerin Güçler Köyü ve Taşkale beldesinde kazı yaptığı ihbarını alan jandarma timleri harekete geçti.
Yapılan operasyonlarda Güçler Köyü Çomak mevkiinde A.E, H.H.Ç. ve E.Ç ile Taşkale beldesi Miske mevkiinde S.A, İ.T, A.A, Y.T. ve N.Ç. isimli şahıslar kepçe, kazma ve küreklerle kazı yaparken yakalandı.
Şahıslar gözaltına alınırken, kazıda kullanılan kepçe ve diğer malzemelere el konuldu. Her iki olayla ilgili soruşturmanın devam ettiği bildirildi. Karaman Kent Haber, 22.12.2008 |
|
GAP, TARİHİ ESER ZENGİNİ
Türkiye'nin en büyük entegre kalkınma projelerinden GAP'ın uygulandığı bölge, su ve enerji kaynaklarıyla olduğu kadar, kültür varlıkları ve turizm potansiyeliyle de dikkati çekiyor. Bölge illerindeki tescilli bir çok tarihi yapı, tarihe ışık tutuyor.
GAP kapsamında bulunan Şanlıurfa, Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt ve Şırnak'ta toplam bin 880 tescilli konut, 11 konak, 9 kabaltı ve 5 konak kabaltı tarzı tarihi yapı yer alıyor. Ayrıca 206 cami, 20 mescit, 129 türbe, 4 tekke, 21 medrese, 2 mevlevihane, 5 külliye ve 57 kilise de kültür mirası eserlerin arasında yer alıyor. GAP kapsamındaki iller arasında en çok arkeolojik sit alanı ve höyüğe sahip kentlerin başında ise Şanlıurfa geliyor. 139 höyük, 16 arkeolojik, 3 kentsel ve 2 doğal sit alanının bulunduğu kent, ayrıca 12 tescilli ticaret yapıya da ev sahipliği yaptığı bildirildi. Gaziantep 27 Gazetesi, 22.12.2008 |
![]() |
|
İTALYA'DA ASKERLERE AİT ANTİK BİR TOPLU MEZAR BULUNDU
İtalya’da, antik koloni şehri Himera’da yapılan kazılarda Kartacalılara karşı savaşan askerlere ait ve 10.000 den fazla mezar içeren bir toplu mezarlık bulundu.
Kazı ekibinin başkanı Stefano Vassallo, mezarlığın şimdiye dek Sicilya’da bulunan en büyük antik mezarlık olduğunu bildirdi. Mezarlık bir trenyolu inşaatı sırasında bulundu. Vassallo “Himera kalıntıları uzun bir zamandır biliniyordu. Bazı mezarlar olduğunu da biliyorduk ama, bu kadar çok mezar hayal etmemiştik” demekte. Mezarlıktaki her toplu mezarda 15 ila 25 iskelet bulunuyor. Çoğu genç ve sağlıklı genç erkekler ve hemen hemen tümü savaşta ölmüş. Bir kısmının kafatasları kırık, bazılarını öldüren okların uçları ise iskeletlerle birlikte bulundu.
Vassallo, ölülerin Herodot tarafından da anlatılan ve MÖ 480 yılında Kartacalılarla yapılan savaşta ölen askerler olduğunu düşünüyor. Mezarlığın tam ölçüsü ve toplam gömü sayısı henüz kesin olarak bilinmiyor. National Geographic News, Haber: Maria Cristina Valsecchi, 17.12.2008 |
DEMİRKÖPRÜ'DEKİ RESTORASYON ÇALIŞMALARI DEVAM EDİYOR
Adana'nın Ceyhan İlçesi'nde Alman mühendislerce yaklaşık 60 yıl önce yapılan tarihi Demirköprü'de restorasyon çalışmaları devam ediyor.
Ceyhan Belediye Başkan Yardımcısı Alemdar Öztürk, köprünün uzun yıllar sonunda ilk defa böyle kapsamlı bir bakıma alındığını belirterek, ikinci köprünün yapımının tamamlanmasın ardından Ceyhan'ın simgesi haline gelen Demirköprü'yü bakıma alıp restore ettiklerini söyledi.
Öztürk, Demirköprü'deki çalışmaların tüm hızıyla sürdüğünü ifade ederek, "Belediye olarak ilçemizin sembolü haline gelen Demirköprü'nün bakım ve onarımını tamamladıktan sonra ağır tonajlı araçların köprüden geçişine izin vermeyeceğiz. Çünkü bu köprü Ceyhanlılar için artık manevi bir güzellik arz ediyor." dedi.
Öztürk, boya ve bakım işlemlerinden sonra köprüyü ışıklandıracaklarını, havaların güzel gitmesi halinde 10 günde köprünün boyama işinin tamamlanacağını sözlerine ekledi. haberle.com, 22.12.2008 |
![]() |
TARİHİ SURLAR İÇİN İMAR PLANI YAPILACAK
Malatya'nın Battalgazi İlçesi'nde Batı Roma İmparatoru Justinianus (522-565) döneminde tamamlanan Malatya Kalesi'nin yıkılmaya yüz tutmuş yaklaşık 2 kilometre uzunluğundaki surları için koruma amaçlı imar planı hazırlanacağı bildirildi.
Battalgazi Belediye Başkanı Selahattin Gürkan, yaptığı açıklamada, tarihi surlarla ilgili yapılan çalışmanın uzun süreli bir çalışma olduğunu, koruma amaçlı imar plan ihalesi için Kültür ve Turizm Bakanlığının 130 bin YTL ayırdığını, ihalenin 5 Ocak 2009 tarihinde yapılacağını ifade etti. Koruma amaçlı imar planının geciktiğini anlatan Gürkan, bunun, ilçenin imar haritasının olmamasından kaynaklandığını belirtti.
Battalgazi'nin imar haritasının tamamlandığına işaret eden Gürkan, şöyle konuştu: "Göreve geldiğimizde çalışmaları başlattık. İlk etapta surların 550 metrelik kısmının müstakilleştirilmesi ve tapu kayıtlarıyla ilgili çalışmaları başlattık. Surların müstakil hale getirilmesinden sonra 550 metrelik kısmın projelendirilmesi yapıldı. Projeler koruma kurulu ve anıtlar kurulundan geçti ve Kültür ve Turizm Bakanlığına intikali belediyemiz tarafından sağlandı. Surların projelendirilmesinin hemen akabinde ayağa kaldırılmasıyla ilgili girişimlerde bulunduk. Bununla ilgili Devlet Planlama Teşkilatında 3 milyon YTL ödenek alınması kabul edildi. Önümüzdeki yıllarda ödeneklerin serbest bırakıldığı ölçüde çalışmalara başlanacak.'' Zaman, 21.12.2008 |
|
MARMARİS'TE TARİHİ ESER OPERASYONU
Marmaris'te polisin düzenlediği operasyonda, bir tarihi Rodos Amforası ele geçirildi.
Haber Ekspres, 21.12.2008 |
|
KAŞ YAPALIM DERKEN GÖZ ÇIKARDIK
Türkiye ile Yunanistan arasında yaşanan Karagöz ile Hacivat “senin-benim” kavgasının son raundunu, kendi ellerimizle kaybettik.
Bakanlık: İddialar
afaki |
|
|
ALMANYA'DA
Arkeologlar, kuzey Almanya’da bulunan 3. yüzyıl savaş alanının, daha önce tahmin edilenden daha geç bir dönemde de Roma lejyonlarının bu bölgede çarpışmakta olduğunu ispatladığını söylediler.
Roma’nın kuzey Almanya’ya seferi, MS 9. yüzyılda Alman kabilelerinin Roma lejyonlarını yendiği Teutoberg Ormanı Savaşı ile biliniyordu.
Aşağı Saksonyalı arkeolog Petra Loenne, meslektaşları ile birlikte 600 kalıntı bulduklarını açıkladı.
Osnabrueck Üviversitesi’nden Roma-Germen tarihi uzmanı Guenther Moosbauer, savaşın MS 235'de, Romalıları Limes Germanicus denilen ve Roma kaleleri ile sınırlandırılmış kuzey çizgisinden güneye süren kabilelere karşı intikam peşindeki Roma lejyonları tarafından başlatılmış olabileceğini düşünüyor. AP, 16.12.2008 |
İNTEPE'DEKİ 150 YILLIK TARİHİ BİNA RESTORE EDİLEREK MÜZEYE ÇEVRİLECEK
Çanakkale'nin İntepe beldesindeki 150 yıllık tarihi bina, müzeye dönüştürülmek üzere restore ediliyor. İntepe Belediye Başkanı Alaattin Özkurnaz, yaptığı açıklamada, antik dönemdeki adı 'Orfion' olan beldenin çok derin bir tarihi bulunduğunu söyledi.
Mübadele yıllarında beldedeki Rumların Yunanistan'a, Balkanlar ve Yunanistan'daki Türklerin de bölgeye geldiğini ifade eden Özkurnaz, "Burada antik değerler çok. Bu değerleri ortaya çıkarmak ve sahip çıkabilmek önemli" dedi. Özkurnaz, tarihi değerlerin ortaya çıkarılarak gelecek kuşaklara doğru aktarılması gerektiğini, bunun da müzeler sayesinde olabileceğini belirterek, müzelerin, bulundukları yerleşim yerlerinin adeta hafızası olduğunu vurguladı.
Beldede yapımı sürdürülen müzenin tamamlanma aşamasına geldiğini ve yaklaşık bir ay sonra ziyarete açılacağını belirten Özkurnaz, bölgeden toplanan tarihi değeri olan eserlerin burada sergileneceğini bildirdi. Müzede, Rumların beraberinde götürdüğü birçok malzemenin kopyalarının yer alacağını kaydeden Özkurnaz, şöyle konuştu: "Müzenin giriş katında satış merkezi yer alacak ve giriş ücretli olacak. İlk etapta bine yakın malzemeyi sergileyeceğiz ve giderek bu sayının artacağını düşünüyoruz. Müzemizin en önemli parçası 'Gülcemal' isimli Osmanlı gemisinin maketi olacak. Yunanistan'dan buraya bu gemiyle gelmişiz. Geminin 15 metre boyunda maketini yapıyoruz. Onu da burada sergileyeceğiz." Zaman, 20.12.2008 |
|
DA VINCI'NİN ESKİZLERİ BULUNDU
Paris'te bulunan
ünlü Louvre Müzesi'nin yaptığı açıklamaya göre,
dünyanın en önemli sanatçılarından biri olan İtalyan
ressam Leonardo da Vinci'nin yaptığı üç taslak,
Floransalı ustaya ait önemli eserlerin birinin
arkasında bulundu. Taraf, 20.12.2008 |
|
PEDASA ANTİK KENTİ KAZILARI
Prof.Dr. Diler, Konacık Belediyesi Meclis
Salonu'nda gazetecilere yaptığı açıklamada,
Pedasa'da yapılan kazılarda Anadolu uygarlığının en
önemli eserlerinden biri olan Athena Tapınağı'nın
bulunduğu yeri tam olarak tespit ettiklerini
bildirdi. Cnn Türk, 20.12.2008 |
![]() |
|
Hierapolis (National Geographic - Kasım) |
...1908
|
![]() |
14 - 20 Aralık 2008 |
||||||
|
||||||
MEKSİKA'DA BİR OSMANLI KULESİ
Türkiye, Meksika'nın bağımsızlığının 100. yıldönümünde Osmanlı vatandaşları tarafından ülkeye hediye edilen saat kulesini yenileyerek, bu uzak coğrafyadaki Osmanlı izlerini yaşatmak ve ilişkileri daha da geliştirmek amacıyla, 200. yıldönümünde bu ülkeye hediye etmeye hazırlanıyor. AA muhabirinin derlediği bilgiye göre, Latin Amerika'ya açılım politikası çerçevesinde bölge ülkeleriyle ilişkilerini her alanda geliştirmeye özen gösteren Türkiye, bu bağlamda sembolik bir adım atarak, bağımsızlığının 200. yıldönümünde Meksika'ya özel bir jest yapacak.
Bu çerçevede, başkent Mexico'nun tarihi merkezinde bir asırdır zamanı gösteren, ancak tahrip olmuş Osmanlı saat kulesi, Türkiye tarafından onarılarak Meksika'nın bağımsızlığının 200. yıldönümü olan gelecek yıla hazırlanmış olacak.
Saat kulesi, Mexico'nun tarihi merkezinde, Venustiano Carranza ve Bolivar sokaklarının kesiştiği köşede ve “Osmanlı Saati” olarak biliniyor. Çinilerle bezenmiş saat kulesinin üzerinde “La Colonia Otomana a Mexico - Septiembre de 1910” (Osmanlı Cemaatinden Meksika'ya - Eylül 1910) ibaresi yazılı levha bulunuyor. Çinilerin büyük ihtimalle zamanında Türkiye'den getirildiği düşünülüyor.
Kule, Meksika'nın bağımsızlığının 100. yıldönümünü kutlamak üzere, Meksika'da yaşayan çoğu Lübnan ve Arap kökenli Osmanlı vatandaşları tarafından Mexico'ya hediye edilmiş. Saat kulesinin açılışı 22 Eylül 1910 tarihinde, Mexico hükümeti Başkanı Guillermo de Landa ile Osmanlı 100. Yıl Komitesi Başkanı, Osmanlı vatandaşı Antonio Letayf tarafından yapılmış. 1970'li yılların sonunda ise Lübnan asıllı Meksika vatandaşları, saat kulesinin atalarının parasıyla yapıldığını ileri sürerek, levhadaki “Osmanlı” kelimesini “Lübnan” olarak değiştirtmiş, ancak Türk Büyükelçiliğinin çabaları sonucu 1986 yılında “Osmanlı” kelimesi levhaya yeniden yazdırılmış. Levha bugün de Osmanlı'ya atıfta bulunan ibareyi koruyor. Yeni Şafak, 20.12.2008 |
TARİHİ BİNA MÜZE OLUYOR
Çanakkale'nin İntepe beldesindeki 150 yıllık tarihi bina, müzeye dönüştürülmek üzere restore ediliyor. İntepe Belediye Başkanı Alaattin Özkurnaz, antik dönemdeki adı "Orfion" olan beldenin çok derin bir tarihi bulunduğunu söyledi.
Haber Ekspres, 20.12.2008 |
|||||
![]() |
||||||
|
||||||
![]() |
DA VINCI'NİN TABLOSUNUN ARKASINDA ÜÇ GİZLİ ESKİZ
Araştırmacılar, İtalyan dahi ressam ve bilimci Leonardo da Vinci’nin 16. yüzyılda yaptığı "Bakire ve küçük İsa ile St.Anne" adlı tablosunun arkasında, daha önce bilinmeyen üç eskiz bulundu. Hürriyet, 20.12.2008 |
|||||
TARİHİ TURABİ BABA TEKKESİ KÜTÜPHANE OLARAK YENİLENDİ
Beyoğlu Belediyesi tarihi 18. yüzyıla dayanan Turabi Baba Tekke ve Türbesi'ni restorasyondan geçirerek, modern bir halk kütüphanesine dönüştürdü.
Uzun süredir metruk halde bulunan tarihî bina Beyoğlu Belediyesi tarafından restore edildi. Yeni yüzüyle 10-12 bin kitap kapasiteli, 60 kişinin aynı anda çalışma yapabileceği Turabi Baba Kütüphanesi, bundan sonra Kasımpaşa halkına kültür merkezi olarak hizmet verecek. Avrupa Kültür Başkenti projesinin iki temel üzerinden ilerlediğini belirten Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan, bunlardan birinin eski eserlerin restorasyonu, diğerinin ise kültürel faaliyetler olduğunu belirtti. Turabi Baba Kütüphanesi'nin restorasyonu ile bu iki işlevin bir arada yürüdüğüne dikkat çeken Demircan, "Hem tarihî bir eseri restore etmiş olduk hem de kültür alanına katkıda bulunmuş olduk." dedi. İçerisinde kütüphane, internet kafe ve sinema salonu bulunan kültür merkezine bölge halkı ve çocuklar büyük rağbet gösteriyor. Tersane-i Amire'de çalışan Osmanlı gemicilerinden Mehmed Turabi Efendi tarafından 18. yüzyılın son çeyreğinde kurulan Turabi Baba Tekkesi, İstanbul'un işgali sırasında asker ve cephane toplanan önemli bir merkez olarak kullanılmıştı. Zaman, Haber: Gürkan Tuzlu, 20.12.2008 |
||||||
TARİHİ RAHİBE OKULU BUTİK OTEL OLUYOR
Bergama'da 1800'lü yıllarda Rahibe Okulu, daha sonra da ilköğretim okulu olarak kullanılan tarihi bina, restore edilerek butik otele dönüştürülecek. Bergama Belediyesi İmar İşleri Müdürü Yıldıray Kanat, tarihi binanın 3,3 milyon YTL'ye restore edileceğini söyledi. Binanın butik otele dönüştürülmesiyle ilgili projenin İl Özel İdaresine yaptırıldığını belirten Kanat, restorasyon için gerekli paranın da İl Özel İdare Müdürlüğünce ayrıldığını bildirdi. Yıldıray Kanat, restorasyonun yaklaşık 1 yılda tamamlanacağını, binanın butik otel haline getirilerek turizme açılacağını söyledi. Haber Ekspres, 19.12.2008 |
||||||
TARİHE BETON
Konya'nın en eski yerleşim yerleri arasında bulunan Karatay İlçesi'nde eski yarı açık cezaevi karşısında yapılan bir inşaatın hafriyat çalışması esnasında bulunan Konya Kalesi kalıntıları, Konya tarihini gün yüzüne çıkarmaya devam ediyor. Konya Kalesi'nin bugüne kadar 10 ayrı yerde bulunan kalıntıları ise şimdilik üzeri kapatılarak korunmaya çalışılıyor.
Manşet Gazetesi, 19.12.2008 |
||||||
5. YÜZYILDAN KALMA BİR YERLEŞME
İngiltere’de, boş bir arazide 5. yüzyıldan kalma, Germanik bir yerleşim bulundu. Sheppey Adası’nda, Rushenden bölgesindeki bu yerleşim burayı kullanan insanların nasıl yaşadıklarının anlaşılabilmesi için 30 arkeolog tarafından kazılıyor. Gemi şeklindeki büyük bir yapı kalıntısı bu toplumun denizcilikle olan ilişkisine ait bir delil olarak düşünülmekte.
Kazıları yöneten Dr. Paul Wilkinson, bunun Kent bölgesinde şimdiye dek rastlanan en önemli buluntulardan birisi olduğunu belirterek, Almanya dışında şimdiye dek bulunan yegane gemi şeklinde yapı kalıntısının bu olduğunu söyledi. Arkeologlar çok fazla eser bulmayı ummuyorlar, fakat yerleşimin o dönemdeki kırsal yaşam tarzı için önemli ipuçları vermesi bekleniyor. BBC News, 11.12.2008 |
|
|||||
TÜRKİYE'NİN EN GÜZEL ON HEYKELİ
Pek çok değerli yapıta
ve tarihi esere sahip olan Türkiye, heykel konusunda
çok zengin sayılmaz. Zaten heykel dendiğinde de
aklımıza genelde Atatürk heykelleri geliyor. Ünlü
heykeltıraşların tarihe direnen ve şehrin simgeleri
haline gelen heykelleri de bir köşede zamana
yenilmemeye, kırık dökük ayakta kalmaya çalışıyor. Hürriyet Cuma, 19.12.2008 |
||||||
![]() ![]() |
TARİHİN KADERİ BELİRLENDİ
Hisar Tepesi'nin güney yamacında gün ışığına çıkarılan ve kimi taşkafalıların değerini hala anlamadıkları ama Bolu'daki bazı yetkililerin de sadece "bir taş yığını" olarak algılayabildikleri tarihi stadion kalıntısının bulunduğu alan "1. Derece Arkeolojik Sit" olarak tescil edildi. Ayrıca kitabesi de okunarak, "stadion"un günümüzden 19 asır önce kimin tarafından ve kimler için yaptırıldığı bilgisine de ulaşıldı.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu geçen ayki toplantısında, Hisar Tepesi'nin güney yamacında bir süre önce ortaya çıkarılan ve Bolu'daki bazı yetkililerin ne yazık ki sadece "taş yığını" olarak algılayabildikleri stadionla ilgili tarihi bir karara imza attı.
Kurul kararında aynen şu cümlelere yer verildi; "Bolu İli, Merkez, Akpınar Mahallesi, III. Derece Arkeolojik Sit Alanı içinde Bolu Müze Müdürlüğü'nce yapılan kurtarma kazısı sonucu ortaya çıkan stadion kalıntısına ilişkin Bolu Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü'nün 22.10.2008 gün ve 2572 sayılı yazısı okundu, ekleri incelendi, yapılan görüşmeler sonunda;
Bolu İli, Merkez, Akpınar Mahallesi, III. Derece Arkeolojik Sit Alanı içinde bulunan 15-16-17-18-42-43-61 ve 84 no.lu parsellerde Bolu Müze Müdürlüğü'nce yapılan kurtarma kazısı sonucu ortaya çıkan stadion kalıntısının bulunduğu alanın ekli haritada gösterildiği şekilde I. Derece Arkeolojik Sit olarak tescil edilmesine, yine bu alanda bulunan (Hisartepe'nin güney yamacı) II. Derece Arkeolojik Sit Alanı'nın ekli haritada gösterildiği şekilde genişletilmesine, Bithynia Bölgesi'nde açığa çıkarılan ilk stadion olması ve Bolu (Claudiopolis) kentinde günümüze ulaşan en büyük anıtsal yapı olması nedeniyle, söz konusu anıtsal yapıyı tanıtacak bir levhanın hazırlanarak Müze Müdürlüğü'nce uygun bir yere konulmasına,
Bu alanda Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu'nun 05.11.1999 gün ve 658 sayılı ilke kararının geçerli olduğuna karar verildi.
Roma döneminde çeşitli törenlerin ve yarışmaların düzenlendiği stadion kalıntısının Bolu'da tespit edilen antik kalıntıların en büyüğü olduğu bir kez daha vurgulanarak Müze Müdürlüğü'nden yapılan açıklamada;
"Kurtarma kazısında açığa çıkarılan kitabesine göre; stadion, Roma İmparatoru Hadrianus (MS 117 - 138) döneminde inşa edilmiştir. Günümüzden yaklaşık olarak 1880 yıl (diğer bir deyişle 19 asır) önce inşa edilen söz konusu yapı ilimizde ve Batı Karadeniz Bölgesi'nde açığa çıkarılan ilk stadion olma özelliğini taşımaktadır" denildi. Bolunun Sesi, 19.12.2008 |
|||||
KORE,
Kore, Icheon, Yeongjong Adası’nda yapılan kazılar sonunda 2000 yıllık bir kadın iskeleti bulundu. chosun.com, 11.12.2008 |
|
|||||
|
400 YILLIK MEZARDA SAAT
Çin’in güneyinde 400
yıllık bir mezarda minyatür bir kol saati bulundu. "Swiss"
marka saatin, 100 yıllık olduğu tespit edildi. Hürriyet, 19.12.2008 |
|||||
ILISU BARAJI İÇİN ACİL İSTİMLAK
Hasankeyf'i sular altında bırakacağı için çevrecilerin tepkisini çeken, son olarak Avrupalı kreditörleri ile anlaşmazlığa düşülen Ilısu Barajı için acil kamulaştırma (istimlak) kararı alındı. 2008 Yılı Yatırım Programında yer alan Ilısu Barajı ve Hidroelektrik Santralı Projesi kapsamında belirlenen güzergahta yer alan gayrimenkullerin Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından acele kamulaştırılmasına ilişkin Bakanlar Kurulu kararı Resmi Gazete'de yayımlandı. Karar, Bağbaşı Barajı ile Mavi Tüneli de ilgilendiriyor.
Milliyet, 19.12.2008 |
||||||
KAÇAK KAZI YAPAN 1 KİŞİ TUTUKLANDI
Kırıkkale’nin Sulakyurt İlçesi'ndeki sit alanlarında kaçak kazı yaparken suçüstü yakalanan kişi tutuklandı. Alınan bilgiye göre Sulakyurt, Balışeyh ve Delice ilçelerinin kesiştiği noktadaki 1. derece sit alanı olan Seydim Tepesi’nde kaçak kazı yapan Mehmet Akif Ersan (48), yanında getirdiği el feneri, kazma, ip ve diğer malzemeleriyle birlikte olay yerinde devriye gezen Sulakyurt İlçe Jandarma Komutanlığı ekiplerince suçüstü yakalandı. Ersan, Sulakyurt Cumhuriyet Savcılığı’ndaki işlemlerin ardından mahkemece tutuklandı. Hürriyet Ankara, 19.12.2008 |
230 YILLIK MEZAR BULUNDU
Manisa Telekom binasının bahçe düzenlemesi sırasında bulunan, taşında Arapça harflerle Çolak Oğlu Hacı Mehmet yazan ve 230 yıllık olduğu anlaşılan mezarın üzeri, işçiler tarafından kimseye haber verilmeden betonla kapatıldı. Olayı öğrenen Manisa Türk Telekom Müdürü Resul Aydın devreye girerek, mezarın en kısa sürede gün yüzüne çıkarılması talimatını verdi. Aydın, "Mezar bilgimiz dışında kapatılmış. Mezarın tekrar gün yüzüne çıkarılması için arkadaşlara gerekli talimatı verdik. Tarihimize sahip çıkmak en önemli vazifemizdir" dedi. Hürriyet, Haber: Evren Kasırga, 19.12.2008 |
|||||
MEZOPOTAMYA YAĞMALANIYOR
Irak'taki tarihi eser yağması sürüyor. 16 aralık
günü, ülke dışına çıkarılmak üzere olan 228 tane
tarihî eser, bir operasyon kapsamında ele geçirildi.
Taraf, 18.12.2008 |
||||||
KABALTILAR ZAMANA
DİRENİYOR
Şanlıurfa Kent Haber, 18.12.2008 |
||||||
ASKERİ MÜZEDE YANGIN ALARMI
Harbiye'deki Askeri
Müze ve Kültür Sitesi Komutanlığı’nın, havalandırma
boşluğunda dün 12.45’te atık kağıtların tutuşması
nedeniyle, görevliler alarma geçti. Hürriyet, 18.12.2008 |
|
|||||
ÇİFTE MİNARELİ MEDRESE'YE SİSMİK TAKİP
Medresenin restorasyon işlemini yürütecek olan yüklenici firma, teknik izleme çalışmalarının ardından bakım ve onarım işlemlerine start verecek. Teknik takiple, tarihi eserin ne tür yıpranma tehditleriyle karşı karşıya kaldığının tespit edileceğini açıklayan firma yetkilileri, önümüzdeki yaz sezonuna kadar gözlem altında tutulacak olan medresenin onarımına, daha sonra başlanacağını bildirdiler. Türkiye'nin önde gelen sanat tarihçilerinden oluşan uzman bilirkişiler tarafından bir değerlendirmeye tabi tutulacak olan gözlem sonuçları, tarihi eserin koruma altına alınması yönünde hangi tedbirlerin alınması gerektiğine de bu yöntemle karar vermiş olacaklar.
Öte yandan Çifte Minareli Medrese'nin müze haline getirilmesi yönünde bir takım çalışmaların da bulunduğu öğrenildi. Vakıflar Bölge Müdürlüğü'nden edinilen bilgilere göre, Vakıflar'ın sorumluluğu altındaki tarihi eserin müzeye dönüştürülmesi yönünde çeşitli girişimlerde bulunuldu. Vakıflar Genel Müdürlüğü'nden bu konuda onay beklendiği öğrenilirken, Çifte Minareli Medrese'nin müzeye dönüştürülmesi yönünde bir karar çıkması halinde hemen harekete geçileceği ifade edildi.
Vakıflar Bölge Müdürlüğü yetkilileri, "Çifte Minareli Medrese, 16 ayrı noktaya yerleştirilen gözlem cihazları sayesinde GPRS teknolojisiyle bilgi aktarımı sağlayacak. 6 ay boyunca izlenecek olan tarihi eser, daha sonra geniş kapsamlı onarıma alınacak. Girişimlerin sonuç vermesi halinde Çifte Minareli Medrese, Vakıflar Müzesi olarak hizmet vermeye devam edecek" diye konuştular. Erzurum Gazetesi, 18.12.2008 |
||||||
478 YILLIK KAYIP KİTABE YERİNE TAŞINACAK
Adana’nın Kozan İlçesi'nde bir evin duvarında bulunan 478 yıllık kitabe, restorasyon çalışmaları sürdürülen tarihi camideki yerini 88 yıl aradan sonra yeniden alacak. Yaklaşık 500 yıl önce Süleyman Selim Şah Han’ın oğlu Mevla Sultan zamanında yapılan, 1920 yılında Fransız güçlerinin Kozan ve çevresini işgali sırasında tahrip edilen, sonrasında vatandaşlarca onarılarak ibadete açılan ancak yangında zarar gören tarihi Küçük Cami’nin restorasyon çalışmaları son aşamaya geldi. Söz konusu camiye ait olduğu belirlenen ancak kayıp olduğu sanılırken bir evin duvarında bulunan kitabe de yeniden camideki yerini almayı bekliyor. Türkiye Gazetesi, 18.12.2008 |
||||||
|
KOMŞUDA
Yunanistan'da 15 yaşında bir gencin polis kurşunuyla öldürülmesi ile başlayan isyanda protestocular bu kez antik kent Akropolis'e pankart astı. Sabah, 18.12.2008 |
|||||
ÇATTEPE'DE KAZILAR BAŞLIYOR
Siirt'te Ilısu Baraj Gölü altında kalacak olan tarihi eserleri araştırma ve gün ışığına çıkarma çalışmaları devam ediyor.
Kurtalan İlçesi'ne bağlı Çattepe Köyü'nde başlanacak kazı çalışmaları 5 üniversite tarafından ortaklaşa gerçekleştirilecek.
Siirt Kent Haber, 18.12.2008 |
||||||
YENİ DİNOZOR TÜRLERİ
Sahra çölünde kazı yapan
arkeologlar yeni dinozor türleri keşfettiler. Hürriyet, 18.12.2008 |
|
|||||
CUMHURİYET MÜZESİ 14 AY GECİKMELİ AÇILIYOR
2007 yılında restorasyon çalışmalarına başlanan Taksim Maksem'inde kurulacak müze çalışmaları tamamlanmasına rağmen trafo engeline takılmıştı. Müzenin açılışını engelleyen elektrik trafosunun kaldırılması ile ilgili 2004 yılından beri BEDAŞ ile yazışmalarını sürdüren Büyükşehir geçen ay muradına ermişti. Belediye müzenin yanında bulunan ve açılışı engelleyen elektrik trafosu için BEDAŞ'a yeni trafo yeri tahsis etti. Elektrik kabloları için BEDAŞ ile protokol yapılıp, bağlantıları için ilgili müdürlüklerle yazışmalar tamamlandı. Yapılan görüşmelerin olumlu sonuçlanmasının ardından Cumhuriyet Müzesi'nin yanında bulunan trafo geçtiğimiz ay kaldırıldı. Belediye son düzenlemelerini yaptığı müzeyi 20 Aralık'ta yapacağı 'Sine-i Millet Sergisi' ile açmayı planlıyor. Taksim Cumhuriyet Müzesi'nde düzenlenecek ilk sergi olan Sine-i Millet'in teması Cumhuriyet'in 85. yılında Türk milletinin 100 yılı aşan yakın dönem seçim deneyimlerinden oluşuyor. Sergi '1840'tan 1950'ye seçim serüveni', 'Türk Kadınının Seçen ve Seçilen Olarak Portresi', 'Seçimle Gülmenin Görsel Tarihi' ve 'Cumhuriyet'in Kültür Değerlerini Seçiyoruz' başlıklı dört ana bölümden oluşuyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Taksim Maksemi ve su deposuna yapılacak müze için 3'ü Yapı İşleri ve biri Tarihi Çevreyi Koruma Müdürlüğü olmak üzere 4 ihale yaptı. Belediyenin yaptığı 4 ihale kapsamında Taksim Cumhuriyet Müzesi için KDV dahil 3 milyon 36 bin 140 YTL harcandı. Büyükşehir 2007 yılı Ağustos ayında Taksim'de 'maksem' diye anılan ve su terazisi diye bilinen bölgedeki bin metrekarelik alanı Cumhuriyet Müzesi olarak projelendirmişti. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'na müzenin projesini onaylatan Büyükşehir Belediyesi, açılışı 29 Ekim 2007'de yapmayı planlıyordu. Ancak Taksim'de kurulması planlanan müze ile ilgili çalışmaların tamamlanamaması ve trafo engeli nedeniyle müze 14 aydır açılamıyordu. Zaman, Haber: Yasin Kılıç, 18.12.2008 |
||||||
60 İŞYERİ, MÜZE İÇİN
KEPENK KAPATACAK
Mülkiyeti Süleyman Paşa Vakfı'na ait Pazar Mahallesi Necipbey Caddesi Büyükşehir Belediyesi'nin karşısında bulunan medrese binası ile Vakıf İşhanı, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün restore edilmesi ve vakıf eserleri müzesi olarak kullanılmasına karar vermesi üzerine boşaltılacak. İki ayrı yerde kiracı olarak bulunan 60 kadar esnafa; Vakıflar Bölge Müdürü Muhsin Öztürk imzalı kira sözleşmesinin 31 Aralık'ta sona ereceği ve yenilenmeyeceği, taşınmaza ait elektrik, su vb. aboneliklerin kapatılıp, anahtarların teslim edilmesi yönünde ihtarname gönderildi.
Medrese binası kiracılarından Güneş Kırtasiye işletmecisi Tayfun Uyar, burada 200'e yakın insanın çalışıp ekmek parası kazandığını, global krizin baş gösterdiği bir dönemde mağdur edilmenin endişesini taşıdıklarını söyledi. Vakıflar Bölge Müdürü Muhsin Öztürk'le gelen ihtarname üzerine bir görüşme yaptıklarını belirten Uyar, "Öztürk bize; işhanlarını şu anda ihaleye vermediklerini, en az 2009 Mayıs ayına kadar durabileceğimizi, ancak 31 Aralık'ta sona erecek kira sözleşmesinin yenilenmeyeceğini, bundan sonraki süreçte işgal bedeli ödeyip, vakıfların inisiyatifinde işyerlerimizde durabileceğimizi, ihale yapılması durumunda ise her an boşaltabileceğimizi söyledi. Bu kadar esnafın oturmuş bir düzeni vardı. Bu durumda nasıl bir vaziyet alacağız bilemiyoruz." dedi.
Vakıflardan sorumlu Devlet Bakanı Hayati Yazıcı'ya Samsun'a geldiğinde mağduriyetlerini aktardıklarını belirten Uyar, "Sayın bakanımıza ilettiğimizde bize; 'tarihi eserleri koruma adına bu iki işhanını müzeye çevireceğiz' demişti. Büyükşehir Belediyesi'nin bize yer tahsis edeceği duyumlarını aldık, ama henüz bize yansıyan bir gelişme yok." diye konuştu.
Öte yandan Vakıflar Bölge Müdürlüğü, ihtarname ve tahliye bildirimine rağmen, anılan taşınmazın tahliye ve teslim edilmemesi halinde, her türlü dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla 5337 Sayılı Vakıflar Kanunu'nun 20. maddesi gereğince işlem yapılacağı ve tahliye edileceği uyarısında bulundu haberler.com, 18.12.2008 |
||||||
![]() |
KLİMA BAKANLIĞI HAREKETE GEÇİRDİ
Tokat Gökmedrese Müzesi Müdiresinin makam odasına takılan ve medresenin tarihi yapısını bozduğu iddia edilen klima, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nı harekete geçirdi. ANKA'nın edindiği bilgilere göre, Kültür ve Turizm Bakanlığı konuyla ilgili araştırma başlattı. Tokat'ın önemli tarihi eserlerinden biri olan ve 1277 yılında Anadolu Selçuklu döneminde inşa edilen Gökmedrese Müzesi Müdürü, Medresenin Selçuklu süslemelerinin bulunduğu giriş kapısına klima taktırdı. Tarihi yapıyı bozduğu gerekçesiyle bölgede tepkilere neden olayın üzerine harekete geçen Kültür ve Turizm Bakanlığı, konuyla ilgili araştırma başlattı. Klimanın gelen tepkiler üzerine kaldırıldığı öğrenilirken, bakanlık yetkilileri klima kaldırılmış olsa bile, yine de inceleme gerektiren bir durumun ortaya çıktığı kaydedildi.
Öte yandan yetkililer, bölgedeki Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı Koruma Kurulunun konuya ilişkin bir karar vereceğini belirterek şunları kaydettiler: “Bölgedeki Koruma Kurulu inceleme başlatacaktır. Kurul izin vermez değil, bir sürü tarihi yapıda gereke sıtma, soğutma gerekse de soğutmaya yönelik tesisatlar, binanın fiziki koşulları göz önüne alınarak yapılabiliyor. Ancak tam tersi de olabilir. İlgili bölge koruma kurulu gerekiyorsa ilgililer hakkında soruşturma isteyebilir.” Yeni Şafak, 17.12.2008 |
|||||
TARİHİ KONAK ÇÜRÜMEYE TERKEDİLDİ
Osmaniye'nin Kadirli İlçesi Harkaçtığı Köyü'nde bulunan tarihi konak çürümeye terk edildi.
Konak, Osmaniye İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından korumaya alınmasına rağmen etrafı çöp ile dolu. Bahçesinde ise römork ve tarım aletleri bulunuyor.
Konağın Tevfik Karamüftüoğlu'ndan oğlu Hacı Ahmet Karamüftüoğlu'na geçtiğini söyleyen Meryem Akan (70), "Konak ben doğmadan önce varmış. O zamanlar Tevfik Ağa'nın konağı derlerdi. Tevfik Ağa tarlasında çalıştırdığı köylülerin tamamına o konakta yemek verirdi. Eskiden para karşılığı çalışılmazmış. Tüm işçiler karın tokluğuna ağaların yanında çalışırmış. 18 odası bulunan 150 yıllık konağın bu şekilde olması üzücü. Restore edilip değerlendirilmesi lazım." dedi. haberler.com, 17.12.2008 |
|
|||||
CUMALIKIZIK UYARIYOR
Cumalıkızık ve benzerleri
bizi uyarıyorlar. Çünkü bizim bugünkü kentlerimiz; Evrensel, Yazı: Cengiz Bektaş, 17.12.2008 |
||||||
TARİHİ MANASTIR İÇİN İMZA KAMPANYASI
Mardin'in
Midyat İlçesinde bulunan 1611 yıllık Süryani
manastırı Mor Gabriel için Barış Meclisi imza
kampanyası başlattı. Midyat'ın en eski halkı
olmalarına rağmen manastır arazisini köylerine
katmak isteyen bazı köy muhtarları nedeniyle zor
günler geçiren manastır sakinleri ve Midyat'lı
Süryaniler haklarında açılan davalarla boğuşuyordu. Evrensel, 17.12.2008 |
||||||
BAKANLIK MÜZELER İÇİN BÖLGE DEPOLARI KURACAK
2008 yılı sonuna kadar müze denetimlerini tamamlamayı amaçlayan Kültür ve Turizm Bakanlığı, müzelerin depolarında atıl durumdaki tarihi eserler için yeni bir proje üzerinde çalışıyor. Depoların tıka basa dolu olması ve eserlerin sağlıklı koşullarda saklanamaması nedeniyle bakanlık 'depo' sistemi getiriyor.
Müzelerdeki
mekan sıkıntısını giderecek projeye göre
İstanbul'dan başlayarak bölge depoları
oluşturulacak. Türkiye'nin 7 bölgesinde kurulacak
depolar sayesinde yeni bir müze deposu sistemi
geliştirilecek. Böylece mevcut müzelerin teşhir
mekanları da artırılmış olacak. İstanbul, İzmir, Ankara, Antalya, Adana, Erzurum ve Diyarbakır başta olmak üzere 10 noktada bölge deposu yapılması planlanıyor. İki yıl içinde faaliyete geçirilmesi hedeflenen projeyle, müzelerin depolarında yer darlığından dolayı teşhir edilemeyen tarihi eserler yapılacak depolara taşınacak. Eserlerin zaman içinde buralarda sergilenmesi de planlanıyor.
İstanbul Topkapı Sarayı'nda bulunan eserler ise yanında kurulacak depolarda sergilenecek. Bu amaçla İstanbul'da İç Tedarik Bölge Başkanlığı tarafından kullanılan depoların da bakanlığa devredilmesi için çalışmalar sürüyor. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kullandığı depoların devredilmesiyle birlikte Topkapı'daki depolarda bulunan tarihi eserler buralarda sergilenecek.
Öte yandan Türkiye'nin kültür ve tabiat varlıklarının ortaya çıkarılması, korunması, belgelenmesi, bakımı, restorasyonu ve konservasyonlarının yapılması, gelecek kuşaklara aktarılması, ulusal ve uluslararası alanda tanıtılması amacıyla kazı ve yüzey araştırmalarına da devam ediliyor. Turizm Gazetesi, 17.12.2008 |
||||||
![]() |
'KAYIP HALKA'YI ORTAYA ÇIKARACAK KEŞİF
Peru'da, Cerro Patap ören yerinde iki antik kültür arasında "kayıp halka"nın bulunmasını sağlayan antik bir kentin kalıntıları keşfedildi.
Arkeologlar, Chiclayo sahil kentinden 22 kilometre uzaklıkta bulunan kalıntıların, 600-1100 yılları arasında yaşayan Vari kültürüne ait olduğunu düşünüyor. Cnn Türk, 17.12.2008 |
|||||
PAMUKKALE'DE SON YIKIM
Pamukkale'de, termal havuzun etrafındaki son yapıların yıkımına başlandı.
Haber Ekspres, 17.12.2008 |
||||||
2008 MODEL KLEOPATRA
Mısırolog Sally Ann Ashton, Kleopatra’nın en gerçekçi üç boyutlu görünümünü bilgisayarda elde etti.
Kleopatra’nın dijital görüntüsü, çok sayıda resim, eski anıtlardaki tasvirlerin ve Kleopatra’nın Mısır iktidarı yıllarına, 2000 yıl öncesine ait bir yüzükteki tasvirin bilgisayar programı aracılığıyla bir araya getirilmesiyle oluşturuldu. Sonuç 1961 yapımı Elizabeth Taylor’un canlandırdığı porselen Kleopatra’dan oldukça farklıydı; dijital Kleopatra farklı etnik kökenlerin karışımı olan güzel bir melezdi. Çalışmanın sonuçları Kleopatra’nın Yunan kökeniyle Mısır’da yetişmesinin anlatıldığı bir belgeselde yayımlanacak. Cambridge Üniversitesi’nden Dr. Ashton, “(O) Tamamen bir Avrupalı değildi. Hatırlamalısınız ki, iktidara geldiğinde, ailesi 300 yıldır Mısır’da yaşıyordu” dedi. Milliyet, 17.12.2008 |
|
|||||
![]() |
2010 AVRUPA KÜLTÜR BAŞKENTLİĞİ ŞEHRE GELEN TURİST SAYISINI ARTIRDI
Yaklaşık bir yıl sonra dünyanın kültür başkenti olacak tarihi şehir İstanbul, 2010'un meyvelerini şimdiden toplamaya başladı. 2007 yılına göre 2008'de İstanbul'u ziyaret eden turist sayısı 1 milyon arttı.
Geçen yıl 6 milyon 6 bin olan yabancı ziyaretçi sayısı, 2008 yılının Kasım ayı itibarıyla 6 milyon 600 bine ulaştı.
İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü Doç.Dr. Ahmet Emre Bilgili, bu yıl turist sayısının 7 milyon 200 bini bulacağını savunuyor. Bilgili, bir yılda bir milyon artan turist sayısının şaşırtıcı olmadığını söyleyerek, "İstanbul'un turizmi dingin bir hava yakaladı. İstikrara kavuştu. Kaldı ki önümüzde 2010 Kültür Başkenti yılımız var. Bu başkentliğin etkisini 2009'da daha iyi gözleyeceğiz." diyor. İstanbul'a gelen turistlerin yüzde 80'i Atatürk Havalimanı'ndan giriş yapıyor. 2008'in ilk on bir ayı gelen 6 milyon 585 bin ziyaretçinin 410 bini Karaköy Limanı'na gelen günübirlik ziyaretçilerden oluşuyor. Sabiha Gökçen Havalimanı'ndan giriş yapan turist sayısı da önceki yıla nazaran yüzde 34 artarak 600 bine yaklaştı. Bu yıl 1 milyon Alman'ın ziyaret ettiği İstanbul'a toplam 230 farklı ülkeden turist geliyor. Bunların arasında Türkiye tarafından ismi duyulmamış onlarca ülkenin olması, İstanbul'un artık bir dünya kenti olduğunu gösteriyor. Zaman, 17.12.2008 |
|||||
ROMA HAMAM KAZILARINDA ÖNEMLİ ESERLER
Arkeologların açıkladığına göre, Roma dışında yer alan bir antik villa ve hamam kompleksinde yapılan kazılar, aralarında bir Yunan tanrısının büstünün de yer aldığı olağanüstü zengin buluntuları açığa çıkarttı.
Öte yandan, aradan geçen bunca yıla karşılık, MS 1. yüzyıla tarihlenen ve içinde hamamların yanı sıra havuz ve kamu tuvaletlerinin de bulunduğu alanda yeni kazılar ancak iki yıl önce başladı. O tarihten bu yana arkeologlar sütunlardan heykellere, mermer zemin döşemelerine, hatta camdan yapılmış mozaiklere kadar birçok buluntu keşfettiler. Reuters, Haber: Deepa Babington, 10.12.2008 |
![]() ![]() |
|||||
![]() |
TARİHİ KONAĞA ZİYARETÇİ AKINI
Bayramiç İlçesi'nde, Kaymakamlık tarafından restore edilerek müze haline getirilen, iki yüzyıllık tarihi Hadımoğlu Konağı'nı, altı ay içinde yaklaşık 10 bin kişi gezdi.
Radikal, Haber: Fatih Daldal, 16.12.2008 |
|||||
"PARTİ BİNASI BEKTAŞİ MEZARLARININ ÜZERİNDE"
Sütlüce’de bulunan Bektaşilere ait Karaagaç Tekkesi’ndeki kalıntı ve mezarlar üzerinde bina yapıldığı öne sürüldü. İddiaya konu olan binayı AKP İstanbul İl Başkanlığı geçen eylülde kiraladı. CHP iddiaları TBMM’ye taşıdı.
Karaağaç Tekkesi, 5 Mayıs 2006’da ‘korunması gerekli kültür varlığı’ olarak tescil edilmişti. Ancak aynı yıl, KİPTAŞ’ın başvurusu üzerine arazi yapılaşmaya açıldı. Aleviler karara tepki gösterdi. Büyükşehir Belediyesi, kalıntıların KİPTAŞ’a değil, Yapıtay İnşaat’a ait 2 No.lu parselde olduğunu açıkladı. Yapıtay İnşaat, 2007 ocak ayında burada bina inşa etmeye başladı.
Yeni iddiaya göre, inşaat sürerken bir vatandaş görüntü kaydı yaptı. Görüntülere göre, iskelet ve lahitlerin bulunduğu alanda inşaat sürdü. CHP’li Çetin Soysal dün Başbakan Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle verdiği önergesinde, “Bir kültür varlığı alanının yapılaşmaya açılmasının nedeni, AKP’nin Alevi açılımının bir parçası mıdır?” diye sordu. Radikal, 16.12.2008 |
||||||
FATİH'TE BİNALARA OSMANLI STANDARTI
Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir,
belediye meclisinin aldığı karar
doğrultusunda, ilçedeki yapıların
cephelerine standart getirdiklerini
belirterek, “Fatih’te herkes imar
kurallarına uygun inşaat yapabilir ama dış
cephe mimarisini biz veriyoruz” dedi.
Demir, inşaat yapmak isteyen vatandaşlara
imar planlarına uygun ruhsatı verirken,
nasıl bir cephe yapılabileceğine dair
birçok mimari çalışmayı içinde barındıran
bir CD’de verdiklerini ifade etti. Fatih’te,
bina cephelerine BTB cam mozaik, PVC ve cam
giydirmeye yasak getirdiklerini belirten
Demir, şunları kaydetti: “Bu projeyi
başlatmamızın sebebi, Fatih’in ilk İstanbul
olması. Burası ilk fetih edilen yer.
Böylesine bir yerin özel bir önemi var. Cephe
mimarisinden, park ve bahçelerin
aydınlatılmasına kadar, burada geçmiş
medeniyetlerin yaşamış olduğunun
görülmesini istiyoruz. İnsanlar tarihi
yarımadayı dolaştıklarında, buraya saygı
duymaları lazım.” “Fatih’i dikkatli incelediğimizde büyük bir değişikliğin izlerini görebilirsiniz. Şekilsiz yapılan binaların yanında dikkat çeken Türk-Osmanlı mimarisinin ögelerinin oluşturduğu yeni binaları görebiliyorsunuz” diyen Demir, sözlerini şöyle sürdürdü: “Vatan Caddesi bizim prestij caddemiz. Bu caddede cephe iyileştirme çalışmalarına başladık. 2010’a İstanbul’u hazırlamak hedefimiz. Aynı zamanda bu şehrin kimliğini, kültürünü, tarihini, mimarisine yansıtacak çalışmalar gerçekleştirmek önemli. Fatih, Eminönü ile mukayese edildiğinde hiç hak etmediği bir konumdaydı. Fatih’in yaşayan nüfusunun avantajıyla, Eminönü’nün tarihten gelen avantajlarını birleştirip mükemmel bir tarihi yarımada gerçekleştireceğiz.” Türkiye Gazetesi, 16.12.2008 |
||||||
BATTALGAZİ'YE KORUMA İMAR PLANI
Malatya'nın eski
yerleşim yeri olan, Selçuklu ve Osmanlı'nın yanı
sıra daha önceki dönemlere ait tarihi yapıları da
bünyesinde barındıran Battalgazi İlçesi'nde 3.
Derece Arkeolojik SİT Alanı ve Etkileşim Alanının
Koruma İmar Planı Hazırlanması işi ihaleye
çıkarıldı. Malatya Haber, 16.12.2008 |
|
|||||
TARİHİ MAĞARA TAHRİP EDİLİYOR
Bingöl'de kayalara oyularak yapılan 3 katlı ve 78 odalı tarihi Zağ Mağarası, hem define arayanlar hem de mağarayı ahır ve samanlık olarak kullananlar tarafından tahrip ediliyor. Bingöl Kültür ve Turizm Müdürlüğü'nden alınan bilgiye göre, Merkeze 45 kilometre uzaklıktaki Kuşburnu köyü kırsalında sarp kayalıkların oyulması sonucu oluşturulan Zağ Mağarası üç katlı ve 78 odadan oluşuyor.
Murat Nehri'ne bakan tarafı yaklaşık 300 metre yükseklikte bulunan mağaranın birinci katında zahire depoları, orta katta oturma odaları, en üst katta ise iki harem odası yer alıyor. Katlar arası geçişlerin yuvarlak bacalarla sağlandığı mağaranın en üst tarafında gözetleme kuleleri bulunuyor. Bugüne kadar hiçbir arkeolojik çalışmanın yapılmadığı mağaranın hangi dönemde, kim tarafından yapıldığı bilinmiyor. Zağ Mağarası'nın yıllarca çevre köylerde yaşayanlar tarafından ahır ve samanlık olarak kullanıldığı, bu nedenle de birinci katta yaklaşık 15 santimetre kalınlığında hayvan gübresi birikintisi oluştuğu ifade ediliyor. Ayrıca define avcıları tarafından mağarada çok sayıda kazı yapıldığı, bu nedenle de mağaranın birçok yerinde tahribat meydana geldiği vurgulanıyor.
Bingöl Kültür ve Turizm Müdürü Şevket Boğatekin, AA muhabirine yaptığı açıklamada, geçmişte sit alanı ilan edilen Zağ Mağarası'na yol yapılması için2008 yılı içerisinde İl Özel İdaresi'ne başvurduklarını ancak yolun programa alınmadığını söyledi.Mağaranın Bingöl'ün en önemli ve en eski tarihi mekanları arasında olduğuna dikkati çeken Boğatekin, "İl Özel İdaresi 2009 yılı programına Zağ Mağarası yolunu da alacak. Bugüne kadar mağarada araştırma yapılmadı. Önümüzdeki yıl mağaranın yolu yapılırsa biz de ilgili kurum ve kuruluşlarla birlikte mağarada çalışma başlatacağız" dedi.
Kuşburnu köyü muhtarı Vahap Görgülü ise Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü ile Erzurum Müze Müdürlüğü'ne mağaranın korunması için dilekçe verdiğini ancak herhangi bir sonuç alamadığını kaydetti. Kendi imkanlarıyla mağarayı korumaya çalıştıklarını ifade eden Görgülü,"Bizim de fazla imkanımız yok. Yaklaşık 12 yıldır bu köyün muhtarıyım.
Bugüne kadar defineciler dışında mağaraya gelip inceleme yapan yok. Mağaraya define aramak için gelenler büyük zarar verdi. Bazı vatandaşlarımız da mağaranın alt katına hayvanlarını koyuyor, bazıları ise burayı samanlık olarak kullanıyor" diye konuştu.
Mağaranın birinci katında hayvan gübresi birikintisi oluştuğunu dile getiren Görgülü, "Bu bizim değerimiz bunu korumalıyız. Devletimiz lütfen bu değere sahip çıksın. Bu mağara ilimize turist çekmek için de kullanılır. İnsanlar gelip burayı görmek isterler" dedi. Yeni Şafak, 16.12.2008 |
||||||
SELÇUKLU ESERİ KARGIHAN
ONARILARAK KÜLTÜR TURİZMİNE KAZANDIRILMAYI BEKLİYOR
Antalya'ya 73, Manavgat'a ise 36 kilometre uzaklıkta bulunan Beydiğin Köyü'ndeki Kargıhan, Manavgat-Konya arasında yıkılmayan tek Selçuklu hanı. Beydiğin Köyü muhtarı İbrahim Karabacak, köylerinin sınırı içinde olan hanın Vakıflar Genel Müdürlüğü kayıtları arasında bulunmadığını, uzun yazışmalar sonucunda 2 yıl önce Kültür ve Tabiat Varlıkları Kurulu'ndan bir heyetin handa inceleme yaptığını söyledi. Eserin Beydiğin Köyü tüzel kişiliğine bağlanması için Kültür ve Turizm Bakanlığı'na yazı yazdığını dile getiren Karacabak, şu bilgileri verdi: "Selçuklular devrinde yapımı 15 yılda tamamlanan 778 yıllık hanın kültür turizmine kazandırılmasını istiyoruz. Köy sınırları içinde yer alan hanın köyümüzde kalması için toplu imza topladık. İmzaları Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Antalya milletvekillerine gönderdik. Bakanlık 778 yıllık hanı onarırsa bölgemiz kültür turizminde cazibe merkezi olacağına inanıyorum. İsveç'ten Almanya'dan, İngiltere'den Danimarka'dan ve Norveç'ten hanın yapısını incelemek için mimar ve restoratörler geliyor. Hanın tek kişilik 44 odası, mescidi, misafir ağırlama holü, yer altı sıcak su sistemi, hamamı ve mal satım alanları halen günümüzde orijinalliğini koruyor."
AKP Antalya Milletvekili Sadık Badak da, Kargıhan'ın kültür turizmine kazandırılması için Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'la görüşeceğini söyledi. Anadolu topraklarında binlerce tarihi eser ve kültür ve tabiat varlıklarının keşfedilerek turizme kazandırılmasını beklediğini ifade eden Badak, hanın tarihi ipek yolunda Konya-Antalya ulaşımda önemli yeri olduğunu kaydetti. Badak, "Hanın kültür turizme kazandırılması için Ankara'da özel çaba harcayacağım. Han başlı başına Anadolu Selçuklu şah eseri. Köyün doğal güzelliği eko, trekking, doğa sporları ve kültür turizmine elverişli. Bu güzel yapıtı dünyaya tanıtmamız gerekir." diye konuştu.
Köyün tarihi bilgilerinin 11'nci yüz yıla kadar dayandığını belirten tarih öğretmeni Ali Haydar Minnetoğlu, Beydiğin isminin Oğuzların Beydili boyundan geldiğini ifade etti. Selçuklular ve Osmanlılar devrinde Konya-Antalya yol güzergahının yol güvenliğinin ana karargahını Beydiğin Köyü'nün oluşturduğunu belirten Minnetoğlu, bölgede 3 han, 750 yıllık 8 su kemeri ve köprü bulunduğunu söyledi. Minnetoğlu, Beydiğin'in 93 Harbi ve 1.Dünya Savaşı'nda 44 şehit verdiğini bildirdi.
Eski köy muhtarı Hasan Yaşar Özkaya, Manavgat eski Kaymakamı Mehmet Çapraz'ın Kargıhan'ın köy tüzel kişiliğine kazandırılması için çok çaba sarf ettiğini kaydetti. haberler.com, 16.12.2008 |
||||||
![]() |
BİLİNMEYEN ANTİK BİR UYGARLIĞIN PİRAMİTİ
Arkeologların bildirdiğine göre, yakın zamanda Meksika’da bulunan bazı heykeller şimdiye dek varlığı bilinmeyen yepyeni bir medeniyete ait olabilirler. Oldukça büyük bir kanyon olan Tulancingo Vadisi’nde ilk olarak 15 yıl kadar önce bulunan bu 41 eser Meksika Antropoloji ve Tarih Enstitüsü’nden Carlos Hernández’in açıklamasına göre bu vadide daha önceden bilinen hiçbir uygarlığa ait değil. Birçok figür, elleri dizlerinde oturur şekildeler. Bazılarının saçları yapılı, başlarında konik şapkalar var. Tüm heykeller kum,kireç ve suyun karışımı ile oluşan çamurdan yapılmış. Tümünün yapımı Epiklasik olarak isimlendirilen MS 600-900 yılları arasına tarihleniyor. Bulundukları bölgenin ismiyle “Hidalgo Kültürü” olarak anılan bu kültüre ait eserlerin büyük kısmı, menşei arkeologlar arasında sürekli olarak tartışma konusu olan Huapalcalco Piramiti civarında ele geçti. Bu piramidin oranları da, inşa tarzı da bölgede o dönem egemen olan Toltec ve Teotihuacan kültürlerinin yapılarına uymuyor. Aynı şekilde, heykellerin dışında, piramit civarında bulunan çanak çömlek parçaları da bu kültürlerin eseri değil. Bu bulgular ışında uzmanlar artık yepyeni bir uygarlıkla karşı karşıya olduklarını kabul ediyorlar. National Geographic News, Haber: Alexis Okeowo, 08.12.2008 |
|||||
KÜLTÜREL MİRAS ROBERT WITTMAN'A MİNNETTAR
Rembrandt, Goya, Breughel ve Rothko tabloları, Geronimo’nun kartal tüylü savaş başlığı ve İnka'lara ait altından zırh parçası, yeniden müzelere kazandırdığı eserlerden yalnızca bazıları. BBC muhabiri Simon Worrall, FBI ajanı Bob Whitman'ın Philadelphia'daki Upper Holmesburg'da, bir lokantada düzenlenen emeklilik törenine katılan gazetecilerden biriydi. Worrall, ajan Whitman'ı şöyle anlatıyor:
Sanat uzmanlarından, küratörlerden, müze güvenlik şeflerinden, 9 milimetrelik Glock tabancalarını özel giysileri altında gizleyen FBI ajanlarından geçilmiyor.
Pek az kimsenin adını işitmiş olduğu ve işitenlerin de pek azının tarif edebileceği ya da tanıdığı bir kişiye veda etmek için düzenlendi bu toplantı. Özel ajan Robert Wittman, böyle olmayı tercih etmiş hep.
20 yıla yakın zamandır, kendisine, genellikle Mafya’yla ve Kolombiyalı uyuşturucu kartelleriyle ilişkili bir sanat eseri dolandırıcısı süsü vererek hareket eden Wittman, yaşamı boyunca birçok gizli operasyon gerçekleştirdi ve sanat yapıtlarını kendisine satmaları için birçok suç şebekesini kandırdı.
Bob'un kimliğini koruması, bir ölüm kalım meselesi... Giriştiği operasyonlardan birinde, Kopenhag'daki bir otel banyosunda Rembrandt'a ait bir tabloya sıkı sıkıya sarılmış halde saklanıyordu. Zira tam o sırada Danimarka özel timleri, Wittman'a, Rembrandt'ın 1630 yılından kalma 'Kişisel Portre'sini satma aşamasında olan, Irak doğumlu gangster Baha Kadhum'u tutuklamak üzere odaya baskın düzenliyordu.
Bakır üstüne yapılmış olan, kitap boyutlarındaki on milyonlarca sterlin değerindeki tablo, son yıllarında en cesur sanat hırsızlıklarından biri sırasında, İsveç Ulusal Müzesi'nden çalındı. Söz konusu müze, bir yarımadanın ucundaki, Rönesans döneminden kalma sarayda yer alıyor. Dört bir yanı sularla çevrili. İsveçli aileler Stockholm’ün Noel pazarlarını gezer, donmuş göller üzerinde buz pateni yaparken, Kadhum ve arkadaşları, saraya giden tek yolu, bir taşıtı ateşe vererek kapattılar. Kayak maskeleri giyen çete, silahlarını havaya doğru sallayarak binayı bastı, Rembrandt'ın 'Kişisel Portre'sini ve iki Renoir'ı duvardan indirip sürat motoruyla kaçmayı başardı. Sanat hırsızlığı, büyük iş günümüzde. Yılda 1 ile 4 milyar sterlin arasında bir para kazanıldığı tahmin ediliyor bu piyasada. Ve halen, uluslararası suçlar arasında, uyuşturucu kaçakçılığı, silah kaçakçılığı ve kara para aklamadan sonraki en büyük faaliyet olarak yer alıyor.
Avrupa'da çalınan tablolar, Japonya veya Amerika'da ortaya çıkıyor. Tabloları taşımak kolay. Tanımak ise zor.
Bir hırsız, gümrük memuru tarafından sıkıştırılacak olsa bile, pekala, "bit pazarından aldım, karım için" deyip savuşturabiliyor. Ve şimdilik 'Eski Ustalar'ı koklayabilecek şekilde eğitilmiş bir av köpeği bulunmuyor gümrüklerde...
Federal Soruşturma Bürosu FBI'ın Sanat Suçları Ekibi, ABD'de 12 ajan görevlendiriyor. İngiliz güvenlik güçlerinin dört, Fransa'nın ise 30 dedektifi var. Tabii miras aldığı dev kültürel hazinenin değeri düşünüldüğünde, İtalya'nın dünyadaki en büyük sanat hırsızlığıyla savaşım ekibine sahip olmasına şaşmamak gerek. İtalya'da 300 polis özel olarak sanat yapıtı avına çıkıyor. Bu gücün içinde helikopterlerle, arkeolojik alanları gözetim altında tutan ajanlar da yer alıyor.
Bob, meslek yaşamının çoğu kısmında yalnız başına çalıştı. Bob'un son görevlerinden biri, Irak ve Afganistan'dan yağmalanan sanat ürünlerinin ya da arkeolojik kalıntıların satışıyla, İslamcı terör örgütleri arasındaki bağlantıları araştırmaktı.
Bob Wittman, bir casus gibi çalışıyor. Dostluk kuruyor ve sonra da ihanet ediyor. Bu işi yapabilmek için, tilki gibi kurnaz davranmak, tatlı dilli olmak, çelik gibi sinirlere sahip bulunmak ve son derece inandırıcı bir şekilde kendisini bir başkasıymış gibi göstermek şart.
Ve bir de kolayca unutulabilecek bir yüze sahip olmak. Yüzde yara izi bulunmamalı, kulaklar boksörlerinki gibi çok darbe yemiş olmamalı, insan orta boylu, normal yapıda olmalı... Amerikalıların 'sıradan Joe' dedikleri türden bir bakıma...
Kalabalık bir odada, diğer insanların arasına kolayca karışan, göze çarpmayan biri. Ve şimdi 53 yaşında olan bu soyguncular kralı, tabancasını bırakarak, kitap yazmaya; karısı ve üç çocuğuyla daha fazla zaman harcamaya hazırlanıyor. Emekliliğinde bile fotoğrafının çekilmesine izin vermeyecek Bob. Kendisine yeni bir meslek seçmiş, özel sanat güvenlik danışmanı olduğunu söyleyecek soranlara.
Hala kimliğini gizlemesini gerektiren durumlar olabilir. Birçok mahkumun, kendilerini demir parmaklıklar arkasına attıran bu tatlı dilli FBI ajanının gerçek kimliğini öğrenmek için yanıp tutuştuğuna kuşku yok.
Wittman, kendisine niçin böylesine tehlikeli bir iş seçtiğini sorduğumda, "İnsanlığın kültürel varlığını korumak için" diye yanıt veriyor. Ve sürdürüyor: "Her ülkenin farklı kültürel mirası var. Bunları kurtarmak, hepimizi, insan olarak yakınlaştırıyor. Konu sanat olunca, bu çok daha köklü, bizi derinden etkileyen duygusal bir olay..." Radikal, 15.12.2008 |
||||||
AVUSTURYA ILISU'DAN ÇEKİLDİ; HASANKEYF KURTULUYOR
MU?
Baraj karşıtı aktivistlerin önceki gün Ilısu Barajı’na kredi desteği veren Avusturyalı bankayı işgal etmesinin ardından ulusal televizyon kanalı ORF’nin ana haber bültenine katılan Dışişleri Bakanı Michael Spindelegger yaptığı açıklamada, Türkiye’nin 153 şartın hiçbirini yerine getirmediğini belirterek “Bir taraf şartları belirlediyse (150’den fazla şart belirlendi) ve bu şartlar yerine getirilmediyse proje finanse edilemez. Benim için Avusturya bu ortaklığa artık son vermiştir” dedi. Aynı programda baraja finans desteği veren Oesterreichische Kontrollbank’ın (OeKB) direktörü Rudolf Scholten de Türkiye’nin projenin şartlarını yerine getirmediğini kabul etti.
Doğa Derneği Kampanya Koordinatörü Erkut Ertürk, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Bu, Hasankeyf ve Dicle Vadisi’nin çok uzun zamandır beklediği bir haber. Bu karar kampanyamız açısından büyük bir dönüm noktası. Hasankeyfli’ler ile birlikte Doğa Derneği, Türkiye’nin Ilısu baraj projesini iptalederek bu korkunç hatadan geri dönmesini ve Hasankeyf’in UNESCO’nun Dünya Miras Listesi'ne eklenmesini talep ediyor. Şimdi başta hükümet olmak üzere herkes bu tarihi mirasa ve doğal zenginliğe sahip çıkmalıdır. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan böyle bir kararla hem Türkiye’nin doğal ve tarihi mirasına sahip çıkmış, hem de alternatif bir kalkınma vizyonu ortaya koymuş olacaktır” dedi.
Doğa Derneği bir hafta önce belirlenen şartların ihlal edilerek, baraj inşaatının başladığını fotoğraflarla duyurmuştu.
Ilısu Barajı
Yer: Güneydoğu Anadolu, Suriye ve Irak sınırına yaklaşık 65 km uzaklıktadır Nehir: Dicle Barajın yüksekliği: 135 metre Barajın uzunluğu: 1820 metre Baraj gövdesi/alanı: 313 km2 Üretim gücü/kapasitesi: 1200 MW Elektrik: 3800 GWh/yıl (Türkiye enerji ihtiyacının %2'si) Maliyeti: 2 Milyar Euro Etkilenecek nehir yatağı: 400 km (Dicle ve Dicleya akan yan sular ve kolları) İnşaa süresi: Yaklaşık 8 sene Ön görülen başlama tarihi: 2008 Kullanılabilirlik Süresi: 50-80 yıl Projenin Ortakları: İhaleyi veren: DSI- Devlet Su İşleri Ülkeler/mali sorumluluk: Avusturya (Kontrollbank AG - ÖKB), Almanya (Euler Hermes) ve Isviçre (Isviçre Export Risk Garantisi - SERV) Firmalar: Andritz AG (Avusturya)- Konsorsuyum başkanlığı İnşaat Firmaları: Züblin AG (Avusturya/Almanya), Alstom Ltd., Stucky, Maggia, Colenco (Isvicre), Nurol, Cengiz, Celikler, Temelsu (Türkiye) Bankalar: Bank Austria Creditanstalt (Avusturya), DekaBank (Almanya)Finansman Société Générale (Fransa), Garanti Bankasi ve Akbank (Türkiye) Yapı, 15.12.2008
Cumartesi günü gazetemizin 16. sayfasında “Yurt Haberleri Servisi”nin “yurtdışından” verdiği haberin başlığı “Hasankeyf kurtuluyor” idi. Başlığı görünce “Gözümüz aydın!” dedim, kendi kendime! Haberi heyecanla okuduktan sonra güldüm!
Haberde Hasankeyf’i sulara gömecek Ilısu Barajı’nı yapıp finanse edecek üç ülkeden biri olan Avusturya’nın Dışişleri Bakanı Michael Spindelegger, bir TV kanalına “Belirli koşullar yerine getirilmediyse bu proje finanse edilemez. Avusturya bu ortaklığa son verdi” demişti. Bu üç ülkenin baraj yapımcıları ile bankalarına “devlet güvencesi” verenlerden biri olan Avusturya, çok para kazanacağı bu ortaklıktan nasıl çekilirdi? “Vallahi hayret doğrusu!” demeye kalmadı, bir başka gazete, ortaklardan İsviçre ve Almanya’nın da kararlarını hafta içinde açıklayacaklarını bildiriyordu!
Ama “Yurt Haberleri Servisimizin” dikkatinden kaçan önemli noktanın belgesi ekteki resimde görülüyor. 5 Ağustos 2006’da “kredisiz miredisiz, parasız pulsuz” Ilısu Barajı’nın temelini atan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın DSİ’si baraj inşaatını harıl harıl sürdürdü! Baraj inşaatına geçilmeden önce suların denetlenmesi amacıyla öngörülen “yönlendirme tünelinin” ilk aşaması, yöre halkına “köprü yapıyoruz” denilerek tamamlanmak üzere.
Avusturyalı Bakan “belirli koşulların yerine getirilemeyişinden” söz ediyor. “Ilısu-Hasankeyf” bağlantılı özel arşivimdeki ilk gazete kesiti, 1988 yılında Cumhuriyet gazetesinin tüm arka sayfasını kaplayan İsmet Berkan’ın sorunun her açısını kapsayan “Gelecek uğruna feda edilen Hasankeyf” yazısı dahil, yerli ve yabancı basından birkaç yüz haberi kapsıyor. Arşivi taradığımda bu üç devletin, mühendislik firmaları ile parayı bastıracak bankaların barajla ilgili 153 soruyu yanıtlaması için “Erdoğan hükümetine” 60 gün süre verdiklerini öğrendim. Geçtiğimiz martta üç ülkeden uzmanlar yörede ve Ankara’da bu sorulara da yanıt aramışlardı. Ekimde Bern’de konuştuğum, sonra Ankara’ya gelen İsviçre Cumhurbaşkanı Pascal Couchepin, şöyle demişti: “Arkeolojik bölgelerin korunması, yöre halkının başka yerlere yerleştirilmesi ve çevre konularında ne gibi önlemlerin alındığını, kredi riskine karşı verilecek güvenceyi Ankara’da Türk hükümetine soracağız.
Tarihe ve arkeolojiye ilgim olduğu için çeşitli zamanlarda gittiğim Türkiye’nin her yerinde arkeolojik kalıntılar var. Aynı zamanda Türkiye’nin de enerjiye gereksinimi var. Büyük tarihi değeri olan yerlere önem veriliyor. Örneğin Efes’te fabrika kurulması hiç gündemde değil. Önemli olan önceliklerdir ve öteki bölgelerde Türkiye’nin belirlediği öncelikleri değiştirmesini isteyemeyiz.” Üç ülkenin Ankara’ya verdiği süre 12 Aralık’ta bitti! İsviçre, birinci elden Ankara’da bu sorulara yanıt alamamıştı. Avusturyalı bakan, iki yıl önce 5 Ağustos’ta barajın temelini “boşluğa” atarken, haklı olarak “Türkiye’nin enerji alanında kaybedecek 1 günü daha yoktur” diyen Erdoğan’ın “blöfünü” yutmamıştı!
Peki, Türkiye bu soruları neden yanıtlamadı? Ankara neye güveniyordu? Bu üç ülkenin Ankara’daki yüksek düzey diplomatlarından birinin bana söylediğine göre Türkiye, “Ilısu Barajı’nın yapım ve finansmanı” konusunda Çin Halk Cumhuriyeti ile bağlantıya geçmişti!
Tarihin İçindeki Ilısu Barajı! Ilısu, Atatürk Barajı’ndan sonra Türkiye’nin 2. büyük barajı olarak öngörülüyor. 1200 mv kurulu gücüyle yılda 3.8 milyon kvsaat, bir başka deyimle Atatürk Barajı’nın yaklaşık yarısı kadar elektrik üretirken, 4. büyük “hidro elektrik santralı (HES)” olarak planlandı. Tümü yabancı krediyle karşılanarak 1.2 milyar Avro’ya mal olacak. Ekonomiye yılda 300 milyon dolarlık katkı, Diyarbakır, Batman, Mardin, Siirt, Şırnak’a 150 milyon dolarlık girdi, 7 yıllık yapım boyunca 10 bin kişiye iş sağlayacak.
Erdoğan’a göre baraj, “Ilısu denizini” yaratacak, “Bölgenin havasına olumlu tesirde bulunarak çevreyi yeşillendirecek, göletinde balık tutulup sandalla gezilebilecek”. Çünkü 138 m. yüksekliğindeki baraj tamamlandığında 300 kilometrekarelik bir alan su altında kalacak. Petrolü, doğalgazı olmayan; kalkınma için sanayileşmesi ve sanayileşmesi için de enerjiye gereksinimi olan 70 milyon nüfuslu bir ülkede hiç kimse bir barajın yapımına elbette karşı çıkamaz. Ancak! Ilısu Barajı bugünkü bir olay değil. Yarım yüzyılı aşkın bir süredir DSİ’nin ve Türkiye’nin gündeminde yılan öyküsüne dönen bir tasarım! Konuyu daha iyi anlamak için tarihsel gelişimine göz atalım.
1954... DSİ masa üzerinde Ilısu’yu tasarlamaya başladı.
1971... Yöredeki araştırmalar tamamlandı.
1982... Tasarım bitti ve altı yıl sonra yatırım programına alındı.
1988… Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürü Altan Akat, DSİ’ye barajın yörede arkeolojik alanlara zarar vereceğine ilişkin Anıtlar Kurulu’nun kararlarını bildirdi. Bu olgular dikkate alınacak biçimde tasarım gözden geçirilmeliydi. İstek dikkate alınmadı!
1989... ODTÜ, Türk ve yabancı arkeologları yörede araştırmaya ve kurtarma kazılarına yönlendirdi. Hasankeyf başta olmak üzere 40 kadar höyüğün doğrudan etkileneceği birkaç yıl süren araştırmalarda saptandı. Bugüne değin 289 yerden ancak 14’ü irdelendi. Daha 600 kadar yerde araştırma yapılmalıydı. Hasankeyf, Ilısu Barajı’nın kurbanları arasında yalnızca öne çıkan bir “simge” idi.
Çevre uzmanları da yörede doğal ortama zarar verilecek noktaları araştırdı. 29 köy, 50 mezranın etkileneceği belirlendi. Kimilerine göre 10-25 bin, PKK’nin Avrupa’daki açıklamalarına göre 78 bin kişi zorunlu olarak göç ettirilecekti! Bu kaynaklara göre “Türk hükümeti bölgedeki etnik yapıyı değiştirmeyi” amaçlıyordu!
Fırat ve Dicle üzerinde öngörülen baraj tasarımlarına en çok tepki suları azalacak Irak ve Suriye’den geldi. Bu konu 2009’da İstanbul’da yapılacak “Dünya Su Kongresi’nin” temel konularından birini oluşturacak.
1997... İsviçre, Avusturya, İngiltere, İtalya, İsveç mühendislik şirketleri ve bankaları 1.2 milyar Avro’luk tasarımı gerçekleştirmek için bir “konsorsiyum” kurdular. Hedef, Türkiye’ye bir kuruş harcatmadan krediyle barajın anahtarını teslim etmekti.
2000... İsveç, tasarıma tepki gösterenlerle birleşen yerel sivil toplum örgütlerinin baskısıyla “konsorsiyumdan” çekildi.
2001... Aynı nedenlerle İngiltere ve İtalya da vazgeçti.
2002... İsviçre’den kredi verecek olan UBS bankası da çekildi.
2005... Türk ve Alman firmalarının katılımı ile İsveç ve Avusturya ile birlikte yeni bir “konsorsiyum” kuruldu.
5 Ağustos 2006... Üç ülkenin daha kredi verip vermeyeceğini kararlaştırmadan önce, ortada para-pul yokken Başbakan Erdoğan Ilısu’nun temelini atarken “Ilısu Barajı’nı kimlerin istemediğini çok iyi biliyoruz” dedi.
14 Ağustos 2007... Enerji Bakanı Dr. M. Hilmi Güler, üç ülkenin hükümetlerinin “devlet hazinesinden güvence” verdiklerini de öngören barajın yapım anlaşmasını büyükelçileri ile imzalarken “Ilısu bir prestij, gurur ve kararlılık projesidir” dedi. Yarım yüzyıllık bir kararlılık! Türkiye ile birlikte 4 ülkenin, 14 firmanın temsilcileri, 11 bin sayfalık sözleşmenin her sayfasını imzalayıp 245 bin “paraf” attılar!
12 Aralık 2008... Üç ülkenin Türkiye’ye yönelttiği 153 soru yanıtlanmayınca Avusturya hükümeti bu kadar imzadan sonra konsorsiyumdan çekildiğini açıkladı! Cumhuriyet, Yazı: Özgen Acar,
16.12.2008
54 yıldır gündemde olan Ilısu Barajı konusunda salı günkü “birinci” bölüm yazımızda şöyle demiştik: “Petrolü, doğalgazı olmayan; kalkınma için sanayileşmesi ve sanayileşmesi için de enerjiye gereksinimi olan 70 milyon nüfuslu bir ülkede hiç kimse bir barajın yapımına elbette karşı çıkamaz. Ancak!”
Gün geçmesin ki basınımızda “nükleer santrala”, “termik santrala” karşı çeşitli haber ve yazılar çıkmasın.. Nükleer ve termik santrallara “hayır”! “Samsat”ı, “Zeugma”yı yok eden Birecik Barajı’na “hayır”! Allianoi’yi gömen Yortanlı Barajı’na “hayır”! Bölgenin simgesi Hasankeyf’ten de önemli bazı noktaların yer aldığı 600 ören yerini etkileyen Ilısu’ya da “hayır”!
Bu koşullar altında Türkiye nasıl kalkınacak? Enerji sorununu milyarlarca dolar ödeyeceği petrol ve doğalgazla mı çözecek? Taşıma su ile değirmen döner mi? Hem baraj yapılmalı, hem de çevre ve tarihsel miras korunmalıdır. Bu bir çelişki değildir. İstenirse bal gibi yapılır. Yapılmaktadır da… Nasıl yapıldığına iki örnek verelim!
Birinci Örnek: BTC Boru Hattı Baku-Tiflis-Ceyhan (BTC) boru hattının yapımı için uluslararası “konsorsiyum”, üç ülke ile yaptığı anlaşmaya önemli bir koşul koydu. 1730 km uzunluğundaki hattın geçeceği yol boyu önceden; çevre, tarihsel miras, insan yerleşmeleri açısından araştırılacak, buluntulara göre planda sapmalar yapılacaktı. Hattın 1070 km’si Türkiye’den geçiyordu. Bu koşul yabancıların zoru ile Türkiye’de ilk kez uygulanacaktı!
Bu koşul gereği, Türkiye bölümünün ana yüklenicisi BOTAŞ 2002’de Kültür Bakanlığı ile bir protokol imzaladı. Gerek Türk yasaları, gerek uluslararası kültür kurumlarının tüm koruma kurallarına uygun olarak önceden arkeolojik kurtarma kazıları yapılacaktı. Gazi Üniversitesi’nde bir araştırma merkezi kuruldu. İnşaat başlamadan önce sınırdan Ceyhan’a kadar yol boyunca 334 arkeolojik nokta saptandı. Yapım sırasında “rastlantısal” 38 yer daha bulundu. Boru döşenirken tarihsel kalıntılara “rastlanınca” hattın yönü değiştirildi. Kazılardaki buluntular yol boyundaki beş müzede gururla sergilendi. Buluntular yayımlanıyor.
Sonrasında petrol Baku’dan Ceyhan’a gürül gürül aktı. Çevrecilerden, bölgedeki etnik nüfustan, arkeologlardan çıt çıktı mı? Yabancı devletler, kredi kurumları bu tasarımdan çekildiler mi? Çünkü koruma koşullarını Türkiye’ye onlar koymuşlardı!
İkinci Örnek: Marmaray İstanbul’da kitle ulaşımına önemli katkı yapacak olan, Halkalı ile Gebze’yi bağlayacak 76.3 km’lik “Marmaray” tüp geçit inşaatı olanca hızıyla ilerliyor. Yaklaşık 3 milyar dolara mal olması öngörülen Marmaray’a en büyük mali desteği Japon Kredi Kuruluşu JPIG, 941 milyon dolarla sağladı. Gerisini Avrupa Yatırım ile Avrupa Konseyi Yatırım Bankaları verdiler. Bugün demiryolu-feribot-demiryolu ile ve beklemeler dışında 184 dakikada yapılan ulaşım Marmaray’la 105 dakikaya inecek, önemli ölçüde akaryakıt tasarrufu da sağlanmış olacak.
JPIG; Demiryolları, Limanlar ve Hava Meydanları İnşaatı Genel Müdürlüğü (DLH) ile kredi anlaşmasına önemli bir koşul koydu. Koşul, dünyada üç ayrı imparatorluğa başkentlik yapmış tek kent olan İstanbul’un toprak altındaki tarihsel mirasının korunmasına ve tüpün denizaltı akıntıları ile canlı yaşamını olumsuz etkilerinin araştırılmasına öncelik verilmesini öngörüyordu.
UNESCO gözetiminde, arkeolog ve çevre uzmanlarınca çalışmaların inşaattan önce adım adım ilerleyebilmesi için ödenek ayrıldı. JPIG’nin “oluru” alınmadan DLH hiçbir adım atamayacaktı. Marmaray’ın geçeceği yol boyu belirlendi. Arkeologlar Üsküdar ve Yenikapı’da 2004’te kazılara başladılar. Üsküdar’da önemli kalıntılar ortaya çıkarıldı. Kazıların verileri ışığı altında Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararı ile bazı noktalarda planda değişikliğe gidildi. Yenikapı’da 24 dönümlük alandaki kazılar, 24 saat boyunca üç ayrı grupla JPIG’nin öngördüğü biçimde Koruma Kurulları’nın denetiminde ve izniyle sürdürülüyor.
Günümüzden 8400 yıl öncesinin ilk İstanbullusundan, Osmanlı kuşatması öncesinde Bizans’a yardıma gelen tekne ve yüklerinin olağanüstü buluntularının yanı sıra “tsunami” olgusuna da rastlanınca jeologlar, deniz bilimcileri de devreye girdi. Buluntular gururla sergilendi. Çeşitli kitapların ilk ciltleri dünya bilim insanlarına sunuldu.
Marmaray’da ikinci sorun, batırılacak tüp nedeniyle Boğazın derinliklerinden 1 milyon m3 toprak çıkarılması ile ilgiliydi. Boğaz sularında tortu, kirlenmenin yanı sıra balık göçlerine de olumsuz etki yapacaktı. Balıklar ilkbaharda Boğaz’ın derinlerinden Karadeniz’e, sonbaharda ise yüzeye yakın tabakalarda Marmara’ya göç ediyorlardı. Bulanıklık, suda 100-150 m’lik bir kirli bulut şeridi oluşturacaktı. Benzerine Danimarka-İsveç Tüp Tüneli’nde de rastlanmıştı. Bulut şeridinin 200 metrenin altında olmasının göç yollarını olumsuz etkilemeyeceği anlaşıldı. Çevrecilerden, bölgedeki nüfustan, arkeologlardan çıt çıktı mı? Yabancı devletler, kredi kurumları bu tasarımdan çekildiler mi?
Yeni Bir ‘Hayır’ Gündemde mi? Eğer BTC Boru Hattı ile Marmaray tasarımlarında yabancıların Anadolu’nun tarihine, doğasına ve insanına gösterdiği ilgi ve özeni bugüne kadarki Türk hükümetleri gösterebilselerdi bugün Samsat, Zeugma, Allianoi sular altında kalmazdı. Dönemin siyasal iktidarlarının yerel çıkarları nedeniyle barajların yerlerini saptamadaki davranışları olmasaydı, arkeologların ve çevrecilerin de mühendislerin önünde yürümeleri sağlanabilseydi bugün kimse Ilısu Barajına karşı çıkmazdı.
Önümüzdeki günlerde gazete başlıklarını yeni bir “hayır” dalgası kaplayacak. Haydarpaşa-Sarayburnu arasında 1.1 milyar dolara mal olacak Marmaray benzeri bir tüp geçidinin ihalesi sonuçlandı. Köprülerin yükünü azaltmayı amaçlayan 3.3 km’si denizin altında olacak 5.4 km uzunluğundaki bu tüpten lastik tekerli araçlar yararlanacak. Hattın ihalesini Türk ve Güney Kore ortaklığı kazandı. Hattan günde 75 bin araç yararlanacak. İhalesi altı kez ertelenen bu tasarımın anlaşmasında BTC ya da Marmaray’da yabancıların koyduğu çevre ve arkeoloji koşulu var mı, yok mu? Bu konu açıklanmadı! Yoksa yeni bir “hayır” mı gündeme geliyor?
Palavra Sıkmak ya da Eleştirmek! Dünyanın en kolay işi eleştirmek ya da palavra sıkmaktır! Bu köşenin yazarı, ne bir mühendis, ne bir arkeolog, ne bir çevre bilimci, ne de palavracı bir siyasacıdır! İktidarlar eleştiriye açık olmalı, halka doğruyu söylemelidirler. Ilısu Barajı’nda gelmiş geçmiş tüm iktidarların günahları inkar edilemez. Ancak günümüz iktidarının gözü bağlı kurbanlık koyun gibi geçmişin hatalarını ısrarla sürdürmesinin vebalini bu hükümete yüklemek de bizim görevimizdir.
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu yazımızın çıktığı gün basına “Ilısu Barajı’na karşı çıkan bölücüdür!” dedi. Avusturya Hükümeti, Ilısu’dan çekilmeden önce iyiydi de şimdi bölücü mü oldu? Diyelim ki Ilısu, Güney Doğu Anadolu’daki huzursuz bölgede olduğu için “bölücü PKK’nin kışkırtması” var. Peki, Karadeniz’in dibinde Yusufeli Barajı’nın yapımından Fransızlar, İngiliz bankaları neden çekildi? Yusufeli nere.. PKK nere? Onlar da mı bölücü? Şu ünlü profesörler de mi bölücü? Oluş Arık, Abdüsselam Uluçam, Halet Çambel, Mehmet Özdoğan, Metin Ahunbay, Zeynep Ahunbay, Metin Sözen, Numan Tuna…
Bu sorular da Enerji Bakanı Dr. M. Hilmi Güler’e: 1. Avusturya, İsviçre, Almanya’nın 153 sorusu neden yanıtlanmadı? Avusturya neden çekildi? İsviçre-Almanya’nın devlet güvenceleri bu çekilmeden sonra ne durumda? 2. Kredi sağlanmadan iki yıl önce nasıl temel atılır? Şu anda baraja harcanan paranın kaynağı nedir? 3. Çin Halk Cumhuriyeti ile Ilısu için görüşme yapılıyor mu? 4. Baraj yapımlarında yabancıların Marmaray ve BTC’de gösterdikleri titizlik neden Ilısu’da, Birecik’te, Yortan’da, Yusufeli’nde uygulanmıyor? Cumhuriyet, Yazı: Özgen Acar, 19.12.2008 |
||||||
MARMARAY'DA TAKVİM ŞAŞTI
Marmaray Projesi’nin inşaatı BC1, CR1, CR2 olmak üzere 3 etap olarak planlandı. BC1, “Demiryolu Boğaz Tüp Geçişi İnşaatı; Tüneller ve İstasyonlar”, CR1 “Gebze-Haydarpaşa, Sirkeci-Halkalı Banliyö Hatlarının İyileştirilmesi, İnşaat, Elektrik ve Mekanik Sistemler”, CR2 “Demiryolu araçları imalatı” olarak tanımlandı. Demiryollar, Liman ve Hava Meydanları İnşaatı Genel Müdürlüğü’ne (DLH) ait Kasım 2008’de hazırlanan bilgi notuna göre BC1 inşaatının bitişi 25 Ekim 2011 olarak gösterildi. Ancak, durdurulan Yedikule-Yenikapı tünel inşaatının ne zaman yeniden başlayacağı, Yenikapı’daki arkeolojik çalışmaların tamamlanması hesaba katılmadı.
Hala başlamayan CR1 inşaatının bitim tarihi de 7 Haziran 2011 olarak ilan edildi. CR2 sözleşmesine göre ise ilk 160 metro dizisinin Şubat 2012’de, ikinci 160 araçlık parti Nisan 2013’te, üçüncü 120 araçlık bölüm de Temmuz 2014’te teslim edilecek. Aralıkta banliyö hatları kapatılmış olsaydı 7 Haziran 2011 tarihinde CR1 inşaatı sona erecekti. Yani inşaat 2 değil 2.5 yılda bitecekti. CR2 sözleşmesine göre Marmaray’da çalıştırılması hedeflenen metroların ilk 160 adedinin teslim tarihi Şubat 2012. Bu durumda da banliyö hatlarının yeniden işletmeye açılması için beklenecek en kısa süre 3 yıl 3 aya çıkıyor.
DLH Genel Müdürlüğü’nün bilgi notunda araçların testlerinin 2011 yılında yapılabilmesi için 280 aracın işletmeye hazır olarak sahada bulunması gerekiyor. Oysa 2012’de teslim edilecek ilk parti metro aracı sadece 160 adet.
Testlerin başlayabilmesi için 280 aracın gelmesi, yani Nisan 2013 tarihi beklenecek ve banliyö hatlarının kapalı kalma sürese 4 yıl 5 aya çıkacak. Sistemin testlerinin bitmesi için son parti metroların geleceği Temmuz 2014 tarihine kadar beklenirse hatlar en iyi ihtimalle 6 yıl sonra tekrar açılabilecek. Cumhuriyet, Haber: Özlem Güvemli, 15.12.2008 |
||||||
140 MİLYON YILLIK ÖRÜMCEK AĞI
İngiltere’de bir
sahilde dünyanın en eski örümcek ağı bulundu. Bir
parça kehribarın içinde bulunan ipeksi ağın, dünyada
henüz dinozorların cirit attığı 140 milyon yıl önce
örülmüş olduğu tespit edildi. Hürriyet, 15.12.2008 |
||||||
GÜZ DÖNEMİ KAZILARI SONA ERDİ
Kommagene Uygarlığı'nın 5 büyük kentinden biri olan Perre Antik Kenti'nde 2008 yılı güz dönemi kazıları sona erdi.
Adıyaman Kent Haber, 15.12.2008 |
![]() |
|||||
SANATTIR KENTİ ZENGİNLEŞTİREN
Bayram haftasında Barselona’da olduğumu duyan bir arkadaşımdan ironik bir yorum geldi: “Demek koyun ya da inek yerine boğa olsun dedin!” İspanya’da boğa güreşi olduğunu hatırlatıyor... Benim gibi bir veganın boğa güreşi ile uzaktan yakından ilgisi olmaz, ama arkadaşım bir yönden haklı. Dünyanın neresine giderseniz gidin, hayvanlara bir şekilde eziyet ediliyor... Örneğin, Amerika’da Şükran Günü’nde olan hindilere oluyor. Hatta bu yüzden her yıl hindileri kurtarma kampanyaları düzenlenir Amerika’da. Ama sonuçta hep aynı şeyler tekrarlanır; bu gibi durumlardan kaçış nafile... Yine de Kurban Bayramı’nda uzak bir yerlere gitmenin faydası yok değil. Sokaklara yayılan kan kokusunu solumuyorsunuz hiç değilse...
Diğer taraftan, Barselona’nın boğa güreşi ile özdeşleştirilmesi ise acıklı... Çünkü, bana göre, Katalonya bölgesinin bu güzel başkentinin asıl cazibesi, içinde barındırdığı muhteşem kültür. Bazıları yemeklerini ya da futbol maçlarını da ilginç bulabilir. Ama bu kentte hiçbir şey, Katalan mimar Antoni Gaudi’nin eserlerinden daha etkileyici olamaz. 20. yüzyılın en büyük mimarlarından Gaudi, Barselona’ya öyle bir damgasını vurmuş ki, etkisi kentin ruhuna işlemiş. Barselonalılar, modern mimarinin bu yetenekli öncüsüne ne kadar minnet duysa azdır. Gaudi’nin bıraktığı miras, yüz yıl sonra bile insanları cezbedip büyülemeye devam ediyor.
***
Barselona’nın sokaklarında yürürken, sanatın kalıcılığını derinden hissediyor insan. Zamanla her şey unutulabiliyor; oysa kalıcı olan, kuşaktan kuşağa aktarılabilen sanatsal eserler...
Palau de la Musica Catalana denilen Müzik Sarayı’nda Mozart dinlerken de bunu düşündüm. Moldova Ulusal Senfoni Orkestrası, Mozart’ın “Requiem” adlı eserini yorumluyordu. 1791 yılında bestelendi bu eser. Aradan geçen 217 yıla rağmen hala zevkle dinleniyor ve Gaudi’nin yapıtları gibi çarpıcı. Tabii belirtmek gerekir ki, Mozart’ın müziği, Palau de la Musica Catalana kadar olağanüstü bir mekanda çalınmasa da çok güzel. Gösterişsiz bir salonda ya da evde, nerede dinlenirse dinlensin, zamanı ve mekanı aşıp yoğun duygular yaratabiliyor...
Barselona halkı, görkemli bir mimari ile bezenmiş bir kentte müzikle iç içe yaşıyor. Labirenti andıran sokaklarda, birden karşınıza flamenko yapan bir dansçı çıkabiliyor.. Güell Park’ta yürürken, kendi yaptığı “hang” adı verilen ilginç bir enstrümanı çalan bir gençle karşılaşıyorsunuz... Kentin meydanları, genciyle yaşlısıyla, erkeğiyle kadınıyla, şarkı söyleyip dans eden insanlarla dolu...
***
2007’de 7.2 milyondan fazla turist ziyaret etmiş Barselona’yı. Bir önceki yıla göre yüzde 8 oranında bir artış olmuş. Nedir bu ilginin sebebi? Sıcak iklimi, ünlü plajları, yemekleri ve gece hayatı mı? Mutlaka hepsinin etkisi büyük, ama bunların bir arada bulunduğu başka kentler de var. Öyleyse neden Barselona? Başta da belirttiğim gibi, bunun en önemli nedeni, kentin büyüleyici mimarisi ve Joan Miro, Salvador Dali gibi büyük sanatçılar yetiştirmiş bir kültür ortamının canlılığı. Bütün bunlara karşın, küreselleşmenin tek tipleştirme politikasının, Barselona’da da işlediği görülüyor... Başka bir ülkeyi ziyaret edince baş köşede McDonalds’la karşılaşmak can sıkıcı doğrusu. Kentlerin yerel kültürünü tanımak, giderek daha da zorlaşıyor. Farklılıkları bulmak için artık arka sokaklarda iz sürmek gerekiyor...
Peki, 2010’da Avrupa’nın kültür başkenti olacak İstanbul ne durumda dersiniz? Kenti birbirine benzeyen alışveriş merkezlerinin cenneti haline getirenler düşünsün... Cumhuriyet Dergi, Yazı: Zülal Kalkandelen, 14.12.2008 |
||||||
"DEĞERLERİ YOK EDİYORLAR"
Beşiktaş’ta, Dolmabahçe Sarayı ile Deniz Müzesi arasındaki eski tütün deposunun, Tanrıverdi Holding tarafından Koruma Kurulu onayıyla otel yapılmak üzere yıkılmasına tepkiler sürüyor. Arkeologlar Derneği İstanbul Şube Başkanı Doç.Dr. Necmi Karul, “Şehrin değerlerini yok ediyorlar. Acı olan, bunun kurul kararıyla yapılması” dedi.
Milliyet, 14.12.2008 |
||||||
SÜLEYMANİYE'NİN YENİ ÇEHRESİ İÇİN İLK ADIM
Büyükşehir Belediyesi ile Eminönü Belediyesi'nin proje ortağı olduğu "Süleymaniye Yenileme Alanı"nın birinci etabında başlayan uygulama çalışmasında ilk bina örnekleri ortaya çıktı. Eminönü Belediyesi'nin teklifiyle 24
Mayıs 2006'da Bakanlar Kurulu kararıyla yenileme
alanı ilan edilen ve yapılan protokolle İstanbul
Büyükşehir Belediyesi'nce projelerinin yapılması
öngörülen "Süleymaniye Yenileme Alanı", 938 bin 718
metrekarelik alandan oluşuyor. İstanbul Büyükşehir
Belediyesi Tarihi Çevre Koruma Müdürlüğü, 728'i
tescilli, 1239'u tescilsiz olmak üzere toplam 1967
binanın bulunduğu 8 mahalleyi kapsayan yenileme
alanını, çalışmaların kısa sürede tamamlanması için
5 etaba ayırarak projelendirmeye başladı. Bu alanda,
28'i anıt eser niteliğinde olan 427 tescilli, 365
tescilsiz olmak üzere toplam 792 bina bulunuyor.
Eminönü Belediye Başkanı Nevzat Er, birinci etapta KİPTAŞ'a ihale ettikleri proje kapsamında 4 mahallede 792 binayı kapsayan proje çalışmalarında sona gelindiğini, seçim öncesinde uygulama çalışmalarının başlayacağını bildirdi. Hukuki ve teknik altyapı nedeniyle hazırlık sürecinin 4 yıl sürdüğünü belirten Er, "2010 yılı sonuna kadar KİPTAŞ'a ihale ettiğimiz bu bölgeyle ilgili çalışma bitecek. 5 yıl içinde ise 8 mahalleyi içeren bölgenin tamamını bitirmeyi hedefliyoruz. 5 yılın sonunda Süleymaniye ortaya çıkar. Bu inançtayız. Proje bittiğinde Süleymaniye'nin sokakları bu görüntüde olacak. Yolları yapılacak, ışıklandırılacak, ağaçlar dikilecek. Yepyeni bir şehir ortaya çıkacak'' şeklinde konuştu. Tescilli binaların tamamının orijinal haline uygun restore edileceğini, diğer tescilsiz binaların tamamının ise yıkılarak tescilli binaların konseptine uygun yeni binalar yapılacağını anlatan Er, "Bu binalar da ahşap olacak, özgün malzemeler kullanılacak. Bölgenin bütünlüğünü bozmayacak'' diye konuştu. Sabah, 14.12.2008 |
||||||
VAKIFLAR MÜLKLERİNİ İSTİYOR
Vakıflar Kanunu'nda yer alan değişik kamu kuruluşları adına tescilli eski vakıf gayrimenkullerinin bedelsiz olarak eski haline rücu ederek Vakıflar Genel Müdürlüğü`ne geçirilmesini öngören kanuni düzenleme Bursa`da birçok belediyeyi mülkünden edecek. Vakıflar Bursa Bölge Müdürlüğü, Orhan Camii'nin karşısında eski imaret üzerine Vali Ahmet Vefik Paşa tarafından inşa ettirilen tarihi belediye binasının mülkiyeti başta olmak üzere birçok tarihi medrese, han ve hamamın kendi mülkiyetine verilmesi için bu birimlerle resmi yazışma başlattı. Resmi yazışmalar neticesinde gayrimenkul devirleri yapılarak mülkiyetler Vakıf idaresine geçecek.
Bursa Olay, 14.12.2008 |
||||||
HIRSIZLAR HIRST'ÜN HAZİNESİNİ UNUTTU
İngiliz çağdaş sanat piyasasının yaşayan en pahalı imzalarından Damien Hirst'ün kızkardeşinin Yorkshire'deki evine hırsızlar girdi. Sabah, 14.12.2008 |
|
|||||
ABD'DE 120 YILLIK TÜRK HAMAMI BULUNDU
ABD’nin
Tacoma Kenti’nde yeraltında 120 yıllık Türk hamamı
bulundu. Hürriyet, Haber: Razi Canikligil, 14.12.2008 |
||||||
26 MAĞARA TURİZME KAZANDIRILACAK
Gümüşhane Valisi Enver Salihoğlu, il genelinde yapılan çalışmalar sonucu 26 mağara tespit edildiğini belirterek, mağaraların turizme kazandırılması için Kültür ve Turizm Bakanlığı nezdinde girişimlerde bulunduklarını söyledi.
Vali Enver Salihoğlu yaptığı açıklamada, Türkiye'nin en önemli damlataşı mağaraları arasında yer alan Karaca Mağarası başta olmak üzere Gümüşhane'de çok sayıda mağaranın bulunduğunu belirterek, ''Maden Tetkik ve Arama (MTA) Genel Müdürlüğü ile Karadeniz Teknik Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği bölümündeki bilim adamlarımız ilimizde mağaralar konusunda çalışmalar yaptı.
Yapılan tespit ve
hazırlanan raporlar neticesinde, oluşumunu
tamamlayan Kartalkaya, Küçük Ardıçlı, Buz, Kabantaşı,
Arsa, Köprübaşı, Ambela, Taşbaşı, Üstüaçık, Yaylım,
İnönü, Geremezeni, Mamatlar, Cingora, Karşı, Küçük
Cingora, Köroğlu, Evrim ve Akçakale olmak üzere 19
mağaramız var. Yine bilim adamlarının raporlarında
Arılı, Ardıçlı, Üçbacalı, İkisu ve Altıntaş
mağaralarının turizme açılması açısından herhangi
bir sakınca olmadığı belirtildi. Bu yıl içerisinde
yapılan araştırmamız sonucunda da Köse ilçemizde
Kırklar ve Torul ilçemizde Suratlı mağaralarının da
turizme kazandırılmasında herhangi bir sakınca
olmadığı tespit edildi" dedi.
İldeki diğer mağaraların turizme kazandırılması için Kültür ve Turizm ile Bayındırlık ve İskan Müdürlüklerine gerekli talimatların verildiğini söyleyen Salihoğlu, "Hazırlanacak keşif özetleri ve raporlar doğrultusunda ilimizdeki açılabilir mağaralarımızı il turizmine kazandırmanın çabası içerisinde olacağız. İlimiz mağara zenginliği açısından ülkemizde sayılı iller arasındadır. Bu zenginliğimizi turizme kazandırıp il ekonomisine ivme kazandırma çabası içerisindeyiz" şeklinde konuştu. Gümüşhane Kent Haber, 14.12.2008 |
||||||
EN ESKİ YUVARLAK ANIT BULUNDU
Muğla'nın Yatağan İlçesi'ndeki Stratonikeia Antik Kenti'nde yürütülen 2008 yılı kazı çalışmaları sona erdi.
Kazı Başkanı Pamukkale Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç.Dr. Bilal Söğüt, AA muhabirine yaptığı açıklamada, haziranda başlayan çalışmaları aralarında Pamukkale'nin de bulunduğu 5 üniversiteden 10'u öğretim üyesi 40 kişilik ekiple yürüttüklerini belirtti.
Kazı çalışmalarında Stratonikeia Antik Kenti'nin zenginliği ve gösterişine uygun orijinal eserlere ulaşıldığını bildiren Söğüt, "Özellikle Roma dönemine ait yazıtlar ve çok sayıda mimari esere ulaşıldı. Çalışmalarda Augustus dönemine ait yaklaşık 2 bin yıllık en eski yuvarlak anıtı bulduk. Bu anıt bölgede bilinen yuvarlak anıtlar içinde en sağlam olanı. Şu an kazısı yapılan ve Yatağan ve çevresinde bilinen en eski anıt. Anıtın alt yapısı sağlam ve onunla ilgili bloklarda var" dedi. Kazı çalışmalarına antik kentin girişindeki sur duvarı ve eski yapılara ulaşımı sağlayan eski Osmanlı dönemi caddelerini temizleyerek başladıklarını belirten Sögüt, şunları kaydetti: "Köy meydanının bulunduğu kısımda örnek taş döşemeleri ortaya çıkardık. İnşallah gelecek yıllarda bu alanın tamamını açığa çıkaracağız. Bu yıl yapıların genelinde temizlik çalışması yaptık. Kuzey şehir kapısında hem temizlik hem de kazı çalışması yaptık. Ağırlıklı olarak kazı çalışması yaptığımız yer Kuzey Şehir Kapısı'nın bulunduğu alandı. Çalışmalarımızda Kuzey Kapısı'ndan itibaren caddeyi güneye doğru ilerlettik.
Çalışmalar sırasında Hellenistik ve Roma dönemine ait eserlere de rastladık. Şehrin kuzeyinde biz sadece kuzey kapısını biliyorduk. Fakat bu yıl kapının iç kısmında bir çeşme ve önünde bir meydanlık olduğunu tespit ettik. Devam eden kazılarda caddeye ulaştık."
Söğüt, 2009 yılı kazı çalışmalarının yine Haziranda başlayacağını ifade ederek, gelecek yıl kazı ekibinin sayısının artacağını sözlerine ekledi. Cnn Türk, 13.12.2008 |
![]() |
|
Troya |
...1894
|
![]() |
7 - 13 Aralık 2008 |
|
ASLANLI MAĞARASI ZİYARETÇİ BEKLİYOR
Türkiye'de turizmin ilk başladığı yer olmasının sancılarını aşırı betonlaşma ile yaşayan Kuşadası, tarihi ve doğal güzelliklerinin yanı sıra gizli kalmış zenginlikleri ile de dikkat çekiyor. Kuşadası, yanı başındaki coğrafyada eşsiz bitki zenginliklerini, halen kalabilmiş Akdenizin en güzel maki topluluklarını, toprağının her tarafından fışkıran arkeolojik eserlerini ve gizli kalmış zenginliklerini bünyesinde barındırıyor. Bu güzelliklerden birisi de Kuşadası ile Kirazlı Köyü arasında bulunan ve yöre halkının Yaren dediği Aslanlı Mağarası.
Haber Ekspres, 13.12.2008 |
|
BİR VARMIŞ, BİR YOKMUŞ
Dolmabahçe Sarayı ve
Deniz Müzesi arasındaki eski tütün deposunun,
Tanrıverdi Holding tarafından Koruma Kurulu
kararıyla otel yapımı için yıkılması, Mimarlar
Odası’nın tepkisini çekti. İstanbul Mimarlar Odası
Yönetim Kurulu Sekreter Yardımcısı Mücella Yapıcı,
cumhuriyet döneminin endüstriyel mirası
niteliğindeki tütün deposunun yıkılmasının çok
yanlış olduğunu, üstelik yapılan otelin de bölgenin
yoğun trafiğini daha da olumsuz etkileyeceğini
söyledi.
Mimarlar Odası: Bilimsel akla sığmaz
Milliyet, Haber: Murat Öztürk, 13.12.2008 |
|
2 BİN YILLIK BEYİN BULUNDU İngiltere’de paleontologların ortaya çıkardığı bir kafatasının içinde, en az 2 bin yıllık olduğu tahmin edilen bir insan beyni bulundu.
Ülkenin kuzeyindeki York kenti yakınlarında MÖ 300 yılından kalma bir kazı alanında çalışan Rachel Cubitt adlı paleontoloğun bulduğu beynin, Demir Çağı’ndan kaldığı tahmin ediliyor.
Paleontologlar, en az 2 bin yıllık olduğu sanılan beynin çok iyi korunduğunu söylediler. Taramadan geçirilen kafatasındaki beynin incelenebilecek durumda olduğu kaydedildi. Milliyet, 13.12.2008 |
|
![]() |
ZEUGMAWEB'E ZİYARETÇİ AKINI
GSO tarafından Zeugma Antik Kenti’nin tanıtmak amacıyla kurulan “www.zeugmaweb.com” sitesini bugüne kadar 10 milyon aşkın kişi ziyaret etti. Sanayi Odası tarafından Zeugma Antik Kenti’nin tanıtılması amacıyla kurulan “www.zeugmaweb.com” sitesine bugüne kadar 10 milyon aşkın kişi ziyaret etti. Site, daha önce Yıldız Teknik Üniversitesi tarafından düzenlenen bir yarışmada, “En İyi İçerikli Web Sitesi” ödülünü almıştı.
Siteyi ziyaret edenler, istedikleri takdirde Zeugma'nın şaheser mozaiklerini download yaparak, bilgisayarına indirebiliyor. “Zeugmaweb” sitesi, Zeugma'yı yakından göremeyen insanlara internet yoluyla görme fırsatı veriyor. Yıldız Teknik Üniversitesi tarafından düzenlenen yarışmada, “En İyi İçerikli Web Sitesi” ödülüne layık görülen site, Türkiye'nin kültür ve turizminin tanıtılmasında da önemli bir işlevi yerine getiriyor. Gaziantep 27 Gazetesi, 13.12.2008 |
KOPYA TAC MAHAL KRİZİ
Dünyanın en önemli anıt yapılarından, Hindistan’ın Agra kentindeki Tac Mahal’in birebir kopyasını inşa etmeye hazırlanan Bangladeş ile Hindistan arasında diplomatik kriz çıktı.
Milliyet, 13.12.2008 |
![]() |
YARATICI DEHALARIN
SIRRI: HASTALIK Sayısız sanatçının eserlerine, pençesine düştükleri hastalıkların bıraktığı izlerin peşine düşen Deutsche Welle muhabiri Nina Funke-Kaiser ilginç sonuçlara ulaştı.
“Kapıları, bir tek
hastalığın aralayabileceğine inanırım.” Ünlü Fransız
yazar Andre Gide, 1930'lu yıllarda günlüğüne bu notu
düşmüş. Von Gogh, Nietzsche ya da Hölderlin... Acı
ve hastalıklar, sanatçıların yaptığı resme, yazdığı
romana ya da şiire yüzyıllardan beri konu oldu.
Cnn Türk, 12.12.2008 |
|
İZMİR'İN TARİHİ ASANSÖRÜ BAKIMA ALINDI
İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından işletilecek tarihi asansörde devam eden dekorasyon ve bakım onarım çalışmaları kapsamında 15 Aralık'tan itibaren beş gün ulaşım hizmeti verilemeyecek.
Güvenlik sebebiyle eskiyen kabin ve ekipmanların yenilenmesinin ardından asansör, 20 Aralık'tan itibaren yeniden kullanıma açılacak. Bu arada 101 yıllık asansörün bünyesinde bulunan Asansör Restoran ise bakım onarım çalışmalarının ardından 30 Aralık'tan itibaren hizmete açılarak, müşterilerini ağırlayacak. Yeni Şafak, 12.12.2008 |
|
TARİHİN KADERİ
BELİRLENDİ
Kültür ve Turizm Bakanlığı Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu geçen ayki toplantısında, Hisar Tepesi'nin güney yamacında bir süre önce ortaya çıkarılan ve Bolu'daki bazı yetkililerin ne yazık ki sadece 'taş yığını' olarak algılayabildikleri stadionla ilgili tarihi bir karara imza attı.
Kurul kararında aynen şu cümlelere yer verildi; "Bolu İli, Merkez, Akpınar Mahallesi, III. Derece Arkeolojik Sit Alanı içinde Bolu Müze Müdürlüğü'nce yapılan kurtarma kazısı sonucu ortaya çıkan stadion kalıntısına ilişkin Bolu Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü'nün 22.10.2008 gün ve 2572 sayılı yazısı okundu, ekleri incelendi, yapılan görüşmeler sonunda;
Bolu İli, Merkez, Akpınar Mahallesi, III. Derece Arkeolojik Sit Alanı içinde bulunan 15-16-17-18-42-43-61 ve 84 no.lu parsellerde Bolu Müze Müdürlüğü'nce yapılan kurtarma kazısı sonucu ortaya çıkan stadion kalıntısının bulunduğu alanın ekli haritada gösterildiği şekilde I. Derece Arkeolojik Sit olarak tescil edilmesine, yine bu alanda bulunan (Hisartepenin güney yamacı) II. Derece Arkeolojik Sit Alanı'nın ekli haritada gösterildiği şekilde genişletilmesine, Bithynia Bölgesi'nde açığa çıkarılan ilk stadion olması ve Bolu (Claudiopolis) kentinde günümüze ulaşan en büyük anıtsal yapı olması nedeniyle, sözkonusu anıtsal yapıyı tanıtacak bir levhanın hazırlanarak Müze Müdürlüğü'nce uygun bir yere konulmasına,
Bu alanda Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu'nun 05.11.1999 gün ve 658 sayılı ilke kararının geçerli olduğuna karar verildi.
Roma döneminde çeşitli törenlerin ve yarışmaların düzenlendiği stadion kalıntısının Bolu'da tespit edilen antik kalıntıların en büyüğü olduğu bir kez daha vurgulanarak Müze Müdürlüğü'nden yapılan açıklamada;
"Kurtarma kazısında açığa çıkarılan kitabesine göre; stadion, Roma İmparatoru Hadrianus (MS 117 - 138) döneminde inşa edilmiştir. Günümüzden yaklaşık olarak 1880 yıl (diğer bir deyişle 19 asır) önce inşa edilen söz konusu yapı ilimizde ve Batı Karadeniz Bölgesi'nde açığa çıkarılan ilk stadion olma özelliğini taşımaktadır" denildi.
Kitabede yazılanların çevirisi Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Mustafa Adak tarafından yapıldı. Çeviri aynen şöyle;
"stadiumu Domitius Pontikus lulianus'un ve kızları.....ile.....nın sözü üzerine Klaudia Prokla ve Ailius Plotius lulianus; Tanrı Nerva'nın torunu, Tanrı Traianus Parthicus'un oğlu, İmparator Kaisar Traianus Hadrianus'a, en büyük rahip,.....yıldır hükümdar,.....kez konsül, vatanın babasına ve onun hanesine ve kutsal senatoya ve Roma halkına ve de Kladiopolisliler'in danışma meclisine ve halkına kendi paralarıyla yaptırdılar ve adadılar." Bolunun Sesi, 12.12.2008 |
|
TRUVA'YA DÜNYANIN İLGİSİ
HER GEÇEN GÜN ARTIYOR
Çanakkale Merkez’e bağlı Tevfikiye Köyü sınırları içindeki Truva Antik Kenti, son 20 yılda yapılan kazı çalışmalarının yanı sıra restorasyon, konservasyon, sergiler ve yayınlar sayesinde dünyanın ilgi odağı haline geldi. 1988’de 20 bin olan yıllık ziyaretçi sayısı, bugün 500 bine ulaştı. Kazı Heyeti Başkan Yardımcısı, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç.Dr. Rüstem Aslan, hem buluntuları hem mimarisi hem kazı tarihçesi açısından, Truva’nın, arkeolojinin ‘kader tepesi’ olduğunu söyledi.
Milliyet, 12.12.2008 |
|
"TARİH VE KÜLTÜRDE ATAĞA GEÇTİK"
Büyükşehir Belediye Başkanı Asım Güzelbey, tarihi ve
kültürel değerlerin bir toplumun en büyük
miraslarının başında geldiğini bildirdi. Güzelbey,
yaptığı açıklamada, bulunduğu konum dolayısıyla
Gaziantep'in bir çok medeniyetin beşiği olduğunu ve
kültürlere ev sahipliği yaptığını belirtti. Gaziantep 27 Gazetesi, 12.12.2008 |
|
TARİHİ CAMİYİ SOYACAKLARDI
Gaziantep’te Şekeroğlu Mahallesi’ndeki 500 yıllık Tahtani Cami’ne dün sabah namazının ardından cemaatin ayrılmasından sonra gelen hırsızlar, kapıyı kırarak içeriye girdi. Camideki Kuranı Kerim’i dağıtan, içtikleri sigara izmaritini yerlere atan hırsızlar duvardaki antika saati poşete koyup bazı halıları götürmek isterken, camiye gelen vatandaşları fark edince bir şey alamadan kaçtı. Camiye gelen vatandaşların haber verdiği polis araştırma başlattı. Hürriyet, Haber: Mehmet Bulut, 12.12.2008 |
EĞİK MİNARE UYDUDAN TAKİP EDİLECEK
Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün ata yadigarı eserleri korumak amacıyla başlattığı çalışmalar kapsamında, Sivas Merkez Ulu Camisi’nin minaresinin eğikliği uydudan gözlenecek. Bir yıl sürecek takip sonunda elde edilecek veriler doğrultusunda minarenin kaç santim kaydığı belirlenecek ve en uygun şekilde restore edilmesi sağlanacak. Sivas’ta sürdürülen bu çalışmanın hassasiyetlerinin bir örneği olduğunu söyleyen Vakıflar Genel Müdürü Yusuf Beyazıt, 2003’den bugüne kadar 2 bin 650 vakıf eserinin restore edildiğini bildirdi. Türkiye Gazetesi, 12.12.2008 |
SANAT DA İNTERNETTEN İNDİRİLİR
Yakın
zaman önce İngiliz ressam Adam Neate eserlerini
İngiltere'nin çeşitli şehirlerine ve sokaklarına
bırakmıştı. Bu kez de Turner Prize kazanmış Keith
Tyson, Guardian gazetesi okuyucularına eserlerini
internet üzerinden ücretsiz indirme fırsatı sunuyor.
5 bin kişiyle sınırlı olan bu uygulama için hiç bir
ücret talep etmeyen sanatçı, History Paintings
adını verdiği serisine dahil olan eserlerinden
birini duvarına asmak isteyen sanatseverlerin tek
ihtiyacının bir adet A3 kağıt ile çerçeve olduğunu
söylüyor. 9 aralıkta öğle saatlerinden itibaren
başlayan bu uygulama beş bin sanatsever eserleri
internet üzerinden indirdikten sonra sona erecek.
Bir kişi, bir bilgisayardan tek bir kez eser
indirebilecek çünkü aynı kişilerin birden fazla
indirmemesi için işlemler IP adresi ile
sınırlandırılmış. |
|
SAPANCA GÖLÜ'NDE BATIK KİLİSE KALINTISI BULUNDU
Kocaeli Müze Müdürlüğü ekipleri, Sapanca Gölü'nde batık bir kilise kalıntısı buldu. Su altı arkeoloğu Ali İlker Tepeköy, Sapanca Gölü'nde batık kilise olduğu yönündeki ihbar üzerine, Zeynep Cansever, Ahmet Uykal ve Serdar Gülderer'den oluşan su altı ekibinin Sapanca Gölü'nde inceleme yaptığını söyledi.
TÜPRAŞ'tan alınan ekipman desteğiyle yapılan dalışlarda batık kilise olarak ihbarı yapılan mimari kalıntının tektonik çökme ile su altında kaldığının tahmin edildiğini belirten Tepeköy, kilisenin 3x4 metre boyutlarında düzgün kesilmiş yerel taştan yapılmış dikdörtgen bir mimariye sahip olduğunu bildirdi.
Göldeki tatlı su bitkileri arasında kalan mimari kalıntının iç kısmının dolu ve bitkilerle kaplı olması nedeniyle niteliği ve fonksiyonu hakkında yeterli bilgi elde edilemediğini aktaran Tepeköy, “Ancak kalıntının bulunduğu alanın kuzeyinde ve güneyinde su derinliğinin 8 metre olması ve kalıntının su yüzeyinden 1-2 metre aşağıda tespit edilmesi tektonik çöküntüleri belgelemesi ve kara-göl değişimlerini göstermesi açısından önemlidir” dedi. Tepeköy, ilk resmi dalışların ekim ayında Dilovası'nda yaptıklarını belirterek, şunları kaydetti: “Gelen ihbar üzerine, Dilovası'ndaki bir batık alanına daldık. Bu dalışta 30 metrede kum gemisine ait modern bir batıkla karşılaştık. Vatandaşların ihbarıyla her zaman tarihi eser bulamasak da su altı varlıklarımızı belirlemekte bu ihbarlar önemli bir rol oynayacaktır.” Yeni Şafak, 11.12.2008 |
|
|
KARATAY MEDRESESİ HİZMETE AÇILDI Sultan II. İzzeddin Keykavus devrinde Emir Celaleddin Karatay tarafından, 649, H. (
1955 yılında Türkiye'nin ilk "Çini Eserler Müzesi" olarak açılan eski Karatay Medresesi'nde, Selçuklu ve Osmanlı döneminin en seçkin eserleri sergileniyor. Yaklaşık 4 bin eserin bulunduğu müzede birçok çiniye paha biçilemiyor. Konya Müze Müdürü Yusuf Benli, Karatay Çini Eserler Müzesi olarak kullanılan Karatay Medresesi'nin, 1955 yılından beri her hangi bir onarımdan geçmediğini kaydetti. 2 yıl önce başlatılan restorasyon çalışmasının bitirildiğini belirten Müdür Benli, "Müze baştan aşağı bir onarımdan geçirildi. Duvardaki tüm çinilerde yenileme yapıldı. Teşhir vitrinleri değiştirildi. Eyvanda Selçuklu dönemine ait çini kalıntıları, Selçuklu ve Osmanlı Dönemi'ne ait seramiklerin sergilendiğini ifade eden Benli şunları söyledi: "Kubbeli salonda Selçuklu dönemine ait cam tabak, çini parçaları, alçı nişler, Beyşehir İlçesi'ndeki Kubadabat Sarayı'ndan çıkan çini panolar ve Osmanlı dönemine ait seramikleri sergiliyoruz." Merhaba Gazetesi, 11.12.2008 |
VİYANA'DA HASANKEYF PROTESTOSU Sabah, 11.12.2008
Hasankeyf'i sular altında bırakacak olan Ilısu Barajı'na kredi veren ülkelerden Avusturya projeden desteğini çektiğini açıkladı. Avusturya Dışişleri Bakanı Michael Spindelegger, Avusturya ulusal televizyon kanalı ORF'nin ana haber bülteninde yaptığı açıklamada Türkiye'nin gerekli şartları yerine getirmemesi nedeni ile Ilısu Barajı Projesi'nden çekildiklerini açıkladı.
Almanya, Avusturya ve İsviçre'nin Ilısu Barajı için Türkiye'ye verdiği "kredi desteğini çekme ültimatomunun" süresi dolmadan Avusturya baraj projesinden desteğini çektiğini açıkladı. Doğa Derneği Kampanya Koordinatörü Erkut Ertürk ise "Bu Hasankeyf ve Dicle Vadisi'nin çok uzun zamandır beklediği bir haber. Bu karar kampanyamız açısından büyük bir dönüm noktası' dedi. Yeni Şafak, 13.12.2008 |
|
ALTINPARK'TAKİ ANTİK YOL, ROMA DÖNEMİNE AİT
Konak Belediyesi'nin hizmet binası yapmak için temel kazısını başlatmasından sonra tarihi eser bulununca arkeolojik kazı alanı olarak ilan edilen Basmane'deki Altınpark'ın, Antik Roma Yolu'nda kurulduğu belirtildi. Agora surları dışında yapılan ilk kazı çalışması olan Altınpark'taki antik yolun 12 metrelik kısmının ortaya çıktığı, yolun Agora'ya kadar uzanabileceği belirtildi. Konak Belediye Başkanı Muzaffer Tunçağ, projesini hazırladıkları binayı yapamadıklarını ancak, İzmir'in tarihinin ortaya çıkması nedeniyle mutluluk duyduklarını belirtti. Yeni Asır, 11.12.2008 |
![]() |
TARAKLI EVLERİNDE RESTORASYON SÜRÜYOR
Osmanlı mimarisinin en özgün eserleri arasında bulunan Taraklı'daki tarihi ahşap evlerin restorasyonu hızla devam ediyor. Çalışmalar, Taraklı Restorasyon Eğitim Merkezi Usta Yetiştirme Kursu'nda eğitim gören öğrenciler ile ahşap ve kerpiç ustaları tarafından yapılıyor. Sakarya'nın en güney ucunda yer alan ve tarihi İpekyolu üzerinde bulunan Taraklı, 19. yüzyıldan kalma Osmanlı dönemi evleriyle yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekiyor. Sokak dokusu bozulmayan görünümüyle herkesi etkileyen ilçede 300 tarihi ahşap bina bulunuyor. Yük taşıyanların dinlenmeleri için dinlenme taşları bulunan Arnavut kaldırımlı sokaklarıyla Taraklı bir açık hava müzesi görünümünü taşıyor. İlçedeki 300 tarihi ahşap binadan 97'sinin Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca tescillendiğini kaydeden Özkaraman, tarihi binaların restorasyon çalışmalarının da büyük bir titizlikle ve hızla sürdüğünü bildirdi. Şimdiye kadar 4 tarihi evin restore edildiğini anlatan Özkaraman, "Halen 4 evin restorasyonuna devam ediyoruz. 35 yapının da projeleri tamamlandı. İlçede daha restore edilecek onlarca ev var." dedi. Özkaraman, tarihi Orhangazi ve Yunuspaşa çarşılarında da "Sokak Sağlıklaştırması" projesi kapsamında işyerlerinin çatı ve dış cephelerinde yenileme çalışmaları yapacaklarını ifade etti. Zaman, Haber: Serkan Özen, 10.12.2008 |
|
KÜTAHYA BELEDİYESİ'NDEN TARİHİ YAPILARA RESTORE
Kütahya'daki tarihi yapılardan bazıları, belediye tarafından restore ettirilerek turizme kazandırıldı. Kütahya Belediye Başkanı Mustafa İça, kentlerin çarşıları, sokakları, parkları, evleriyle sadece fiziki mekanlar olmadığını, bu yapıların geleceğe taşınması gerektiğini söyledi. Savaş, doğal afet, göç ve iklim koşulları gibi etkenlerle ortak mirasın yok olmaya yüz tuttuğunu belirten İça, bu eserlerin gelecek nesillere aktarılması için kent tarihi müzelerinin önemli fonksiyonları olduğuna işaret etti. Belediyece satın alınarak restore ettirilen Germiyan Sokağı'ndaki Şapçızade ve Karaca konaklarının, kent tarihi müzesine dönüştürülmesi için çalışmalarının sürdüğünü anlatan İça, kentte yaşayan, başka kentlerde oturan, görev yapan, yurt dışında bulunan ya da kendini Kütahya'nın hemşehrisi olarak görenlerin duyarlılık göstererek, oluşturmaya çalıştıkları kent tarihi müzesine katkılarını beklediğini ifade etti. Tarihi ve sivil mimari örneği yapılara büyük önem verdiklerini belirten İça, bu eserleri korumak, yaşatmak için çalışmalarının sürdüğünü kaydetti. Başkan İça, daha sonra restore edilen yapılarla ilgili bilgi verdi. Zaman, 10.12.2008 |
|
![]() |
TEKİRDAĞ TARİHİ GÜN YÜZÜNE ÇIKIYOR
Kazılarla ilgili bilgi veren Işın, Karaevli altı (Heraion Teichos) kazısının, Mimar Sinan Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç.Dr. Neşe Atik ve ekibi ile birlikte gerçekleştirildiğini ifade etti. Akif Işın, MÖ 4. ve 2. yüzyıl arası buluntuların ortaya çıkarıldığını, sur ve kentin giriş kapısı ile büyük bir yapıya ait duvar kalıntılarına rastlanıldığını belirtti.
Bu büyük yapının fresklerle kaplı olduğu için bir saray ya da tapınak olabileceğinin tahmin edildiğini belirten Işın, "Erken Roma dönemine ait bir sağlık merkezi ortaya çıkarılırken, kazılarda bulunan sikkelerin büyük bölümünün Trak krallarına ait olması, kentin Trak kenti olduğunun önemli bir kanıtıdır. Trakya Odyris Kralı Kersepleptes'in mezarının da kente 2 kilometre uzakta olması kralın son yıllarını burada geçirdiğini gösteriyor" dedi. Işın, 2007-2008 yılı kazılarında büyük yapı kompleksinin kapı anahtarları ve kapıya ait ahşap kalıntılar ile anıtsal nitelikte olduğu tahmin edilen kapılara ait bronz 2 kalkanın bulunduğunu kaydetti. Kazılarda ele geçen buluntular arasında; kaz tutan bir mermer Eros heykeli ile bir Afrodit heykel başı olduğunu dile getiren Işın, kazılarda ortaya çıkarılan büyük yapının duvar kenarlarında boyalı fresklerin bulunduğunu, büyük olasılıkla Traklar'a ait bir tapınak olduğunu söyledi.
Trakya'da ilk kez büyük bir Trak kentinin kazılarak ortaya çıkarılmakta olduğuna işaret eden Işın, kısıtlı olanaklarla yapılan çalışmalarda kısa zamanda Traklar hakkında birçok bulgu, belge ve bilgiye ulaşıldığın dikkat çekti. Işın, "Yapılan arkeolojik kazılarla Tekirdağ adına tarihi bir geçmiş ortaya çıkarılıyor. Kazı imkanları arttırıldığında çok önemli eserlerin ortaya çıkacağı artık bilinen bir gerçektir" diye konuştu. Yeni Şafak, Haber: Mustafa Erkaya, 10.12.2008 |
ASSOS'TA 2 BİN 200 YILLIK YÜZÜK BULUNDU
Dr. Nurettin Arslan
“Söz konusu takının iç kısmının altınla kaplanmış
olması, sahibinin metala karşı alerjisi olduğunu
gösteriyor” dedi
Doç.Dr. Arslan, yüzükteki altının ince bir tabaka
halinde kaplandığından dolayı çok değerli
olmadığını, ancak tarihinin eskiye dayanması
nedeniyle kendilerine arkeolojik ve tarihsel anlamda
önemli ipuçları verdiğini bildirdi. Arslan, yüzüğün
Çanakkale Arkeoloji Müzesi'ne teslim edildiğini de
sözlerine ekledi. |
|
"MÜZE İSTEYEN ÇOK, SAHİP ÇIKAN YOK"
İstanbul
İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi’nin
kurulmasına öncülük eden Prof.Dr. Fuat Sezgin,
"Açılalı altı ay oldu ama müzenin Gülhane Parkı’nın
içinde olduğunu gösteren bir yazı bile yok.
Işıklandırma berbat" dedi. Hürriyet, 10.12.2008 |
|
|
NOEL ASLINDA 17 HAZİRAN'DA
Avustralyalı gök bilimci Dave Reneke, Hz. İsa’nın sanıldığı gibi 25 Aralık’ta değil, 17 Haziran’da dünyaya geldiğini ve bu nedenle Noel’in bu tarihte olması gerektiği görüşünü ortaya attı
Reneke, İncil’deki bilgileri ve karmaşık bir yazılım programını kullanarak bilgisayar ortamında 2000 yıl öncesinde kutsal topraklar üzerindeki gökyüzünü yeniden canlandırdı. Bu tarihte Venüs ve Jupiter’in birbirine çok yaklaştığını ve dünyadan güçlü bir ışık demeti olarak görüldüğünü kaydeden bilim adamı, “İncil’de sözü edilen 3 bilgenin görüp Beytüllahim’e doğru yola çıktığı Noel Yıldızı, aslında birleşmiş Venüs ve Jupiter’in ışığıydı. Venüs ve Jupiter MÖ 2’de 17 Haziran’da birleşti” dedi. Milliyet, 10.12.2008 |
ATATÜRK'E SUİKAST PLANI ÇÖPTEN ÇIKTI
TBMM Milli Saraylar Daire Başkanlığı’na ait
Dolmabahçe Sarayı’nın bodrum katlarında bulunan çok
kıymetli arşiv belgeleri, çöpe atılacakken son anda
kurtarıldı.
Milli Saraylar yetkililerinin verdiği bilgiye
göre, Arena programı yapımcısı Uğur Dündar’ın 1998
yılında Dolmabahçe Sarayı’nın bakımsızlığıyla ilgili
yaptığı programın ardından Harem bölümünde Kadın
Efendiler Dairesi’nin bodrum katları ve Cariyeler
bölümü aceleyle temizlendi.
Gün ışığına çıkarılan belgelerin bir çoğunun
yıllar içinde bakımsızlıktan çürüdüğü tespit edildi.
Dolmabahçe’de konteynır ve çöp torbaları içinde yıllarca bekleyen belgeler arasında, Atatürk’e Fransız bir sinema makinisti tarafından suikast düzenleneceği bilgisinin yer aldığı belge de bulundu.
Hürriyet, Fotoğraf: Radikal, 10.12.2008 |
|
TARİHE KOMANDO KORUMA
Irak Hükümeti, aralarında antik Babil kenti gibi önemli merkezlerin olduğu arkeolojik alanların korunması için polis komandolarından oluşan özel birlikler görevlendirecek. Irak Ulusal Polis Güçleri komutanı Korgeneral Hüseyin El Avadi, yağma ve çatışmalardan büyük zarar gören arkeolojik alanların korunması için yeni bir kuruluş oluşturulacağını söyledi. El Avadi, büyükelçilikler ve diplomatik misyonların korunması için de benzer bir kuruluş oluşturulduğunu kaydetti. Sabah, 09.12.2008 |
OPERA BİNASI YENİLENECEK
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın binasından sonra Ankara’nın en eski yapılarından olan Devlet Opera ve Balesi’nin binasında da yenileme çalışmaları yapacak. Kültür ve Turizm Bakanlığı 2009 yılı bütçesinin TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki görüşmeleri sırasında verilen bir önergeyle Devlet Opera ve Balesi’nin binasının yenilenmesi için 2 milyon YTL ödenek aktarıldı. Bakan Ertuğrul Günay, binanın havalandırmasının yetersiz, koltuk düzeninin rahatsız olduğunu belirterek konulan ödenekle eksikliklerin giderileceğini kaydetti. Türkiye Gazetesi, Haber: Şükran Kaban, 09.12.2008 |
MARDİN KALESİ ONARILIP TURİZME KAZANDIRILACAK
Dünyanın sayılı tarihi kentleri arasında yer alan Mardin'de, bütün tarihi mekanlar teker teker onarımdan geçiriliyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından UNESCO'ya dünya kültür mirasına aday şehir gösterilen 7 bin yıllık kentin, tarihi Mardin Kalesi diğer adıyla Kartal Kalesi de onarıma alınıyor. Kalenin bir bölümünde oluşan göçükler ve heyelan sebebi ile restorasyonun kaçınılmaz hale geldiğini söyleyen Vali Mehmet Kılıçlar, 200 bin YTL ödenek geldiğini belirterek, "Askeri bölge dışında kalacak olan onarım ve açılım bölümü tarihi kentimize turistik amaçlı gelen yerli ve yabancı turistlere gezme imkanı sağlayacağız" dedi. Sabah, 09.12.2008 |
|
![]() |
MECİDİYE KÖŞKÜ'NDE TARİHİ ESERLER ÇÜRÜYOR
Osmanlı Devleti'nin yaklaşık 400 yıl idare merkezi olan ve yılda yaklaşık 2 milyon yerli ve yabancı turistin ziyaret ettiği Topkapı Sarayı Müzesi'nde Sultan Abdülmecid tarafından inşa ettirilen Mecidiye Köşkü, ilgisizlikten duvarları çürümüş, boyaları dökülmüş, depo olarak kullanılan odalarındaki çürüyen ve parçalanmış mobilya, halı, kilimler yetkililerin ilgisini bekliyor. Köşkün depo olarak kullanılan katı ile bu odalarda muhafaza edilen çok sayıda halı, sandalye, koltuk, mobilya, kapı, çerçeve ve ağaç işlemeli olan çok sayıda eşya, rutubet ve bakımsızlık nedeniyle çürümeye terk edilmiş durumda. Halı, perde ve koltuklar bakımsızlık ve ilgisizlikten nasibini almış. Duvarlar çatlak olması bir yana, rutubetten dökülüyor, tavan işlemeleri de harap halde, oda zeminleri çökmüş ve yetkililerin ilgisini bekliyor. Yeni Şafak, Haber: Şamil Kucur, 09.12.2008 |
DİKKAT ÇEKEN EN SON ARKEOLOJİK KEŞİFLER
Çin'de geçici bir imparatorluk sarayına ait kalıntılar, Wight Adası'nda 8 bin yıllık bir telli çalgı, İngiltere'nin eski ünlü protesto kamplarından Greenham'da iskelet kalıntıları, İskoçya'da ise 3 bin 500 yıllık bir mızrakbaşı bulundu.
Derleyen: cnnturk.com
Çinli arkeologlar antik Xinggong kentine ait
harabeler buldu. Qin Kralları için 2 bin yıldan daha
uzun bir süre önce yapılan geçici imparatorluk
sarayının kalıntıları olduğu tahmin edilen bu duvar
kalıntılarının tuğlalardan oluştuğu bildirildi. Cnn Türk, 08.12.2008 |
|
ZEUGMA ANTİK KENTİ DÖRT MEVSİM ZİYARET EDİLEBİLECEK
Gaziantep'in Nizip İlçesi'nde bulunan Zeugma Antik Kenti'nin açık hava müzesine dönüştürülmesi amacıyla başlatılan çalışmalarda sona gelindi. Zeugma'nın her mevsim ziyaret edilmesi amacıyla başlatılan çalışma 2009 yılının sonunda tamamlanacak. Bu kapsamda, Dionysos ve Danae villalarının üst çatı örtüsü yapımı işi ihale edildi.
Antik kalıntıların üstü, mekanın yapısına uygun malzemelerle kapatılacak. Turistler tarafından rahat gezilebilmesi ve eserlere zarar verilmeden görülebilmesi için de yürüyüş parkurları yapılacak. Tarihi mekandan şimdiye kadar çıkarılan önemli mozaikler, sergilenmek üzere Gaziantep Müzesi'ne taşınıyordu. Taşınamayan mozaikler ve kalıntılar ise ziyaretçilere kapalı şekilde bulundukları yerde tutuluyordu. Eserler bulunduğu bölgede kış aylarında muşamba ile korunmaya çalışılıyordu.
Gaziantep'e daha fazla turist çekmeyi hedefleyen Gaziantep İl Özel İdaresi ve Gaziantep İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, villaların üzerini kapatmak için bir dizi çalışma başlattı. Yapılan görüşmelerin sonunda, Dionysos ve Danae villalarının üstünün çatı ile örtülmesine karar verildi. Daha önce Zeugma Antik Kenti'nde bulunan eserleri görmeye gelen turistler, kış aylarında zorluk çekiyordu. Villaların üzerinin kapatılması ile bölgenin 4 mevsim gezileceği belirtiliyor.
Gaziantep Valiliği, Gaziantep Özel İdare Genel Sekreterliği, bölgeye her mevsim turist çekmek için geçen yıl bir vapur satın alındı. Bu vapurla su altında kalan bölgeler ve yürüyerek gezme imkanı bulunmayan bölgeler rahatlıkla geziliyor. Bununla yetinmeyen Yavuzeli Kaymakamlığı daha hızlı seferler düzenleyebilmek için sürat teknesini devreye soktu. Son yapılan çalışma ise Dionysos ve Danae villalarının üzerini kapatmak oldu. Yetkililer, villaların üzerinin kapatılması ile Zeugma Antik Kenti'nin 4 mevsim gezileceğini belirtiyor. Bu çalışmaları Zeugma'yı sürekli ziyaret edilebilir hale getirmek için yaptıklarını söyleyen yetkililer, bunun Zeugma için bir devrim olduğunu ifade ediyor. Zeugma'daki çalışmaların tamamlanması ile tarihi eserlerin tamamı korunma altına alınacak. İhaleyi alan firma çalışmalarını 1 yıl içinde tamamlayacak. haberler.com, 07.12.2008 |
|
HİNT SANATI BATI'NIN YENİ GÖZDESİ
İlk olarak Indian Summer adı verilen yüksek bütçeli sergi, gelecek yılın mayıs ayında açılacak ve Avrupa'da daha önce hiç görülmemiş resimleri, performansları, filmleri biraraya getirerek ziyaretçilerine sunacak. Yapılacak etkinlikler arasında bir Hint Bahçesi'nin nasıl yapılanacağını göstermek de yer alıyor. Sezonun en gözde çalışması olması beklenen bölümde ise, Garden and Cosmos: The Royal Paintings of Jodhpur adı verilen ve 55 tablodan oluşan sergi... Buradaki etkinlikler 2009 yılının ekim ayına kadar devam edecek. Eserler Hindistan'daki Rajasthan'dan Avrupa'ya ilk kez getirilecek.
Taraf, 07.12.2008 |
|
YOL ÇALIŞMASINDA TARİHİ ESERLERE ZARAR VERİLDİ
Muğla'nın Milas İlçesine bağlı Hüsamlar Köyünde, kimliği belirsiz kişi ya da kişiler tarafından yapılan yol açma çalışmalarında tarihi eserler zarar gördü. Vatandaşlardan gelen ihbar üzerine bölgeye giden Milas Müze Müdürlüğü yetkilileri ve Milas Jandarma Komutanlığı ekipleri, Karacabelen mevkisinde inceleme yaparak, bazı eserlerin yol çalışması sırasında tahrip edildiğine ilişkin tutanak tuttu.
Haber Ekspres, 07.12.2008 |
|
ANADOLU'NUN İLK GEOMETRİK DÖNEM NEKROPOLÜ MİLAS'TA
Muğla'nın Milas İlçesi'nde, Anadolu'nun ilk geometrik
dönemine ait nekropol bulundu. Milas'a
bağlı Çakıralan Köyü Belentepe mevkiinde ve
Hüsamlar Köyü Mengefetepe mevkiinde Selçuk
Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölüm
Başkanı Prof.Dr. Ahmet Tırpan başkanlığında
sürdürülen kazı çalışmalarında, Anadolu'nun ilk
geometrik dönemine ait nekropole rastlandı.
Haber Ekspres, 07.12.2008 |
|
Akşam, Haber: Nebahat Koç, 07.12.2008 |
|
SANATIN DEDİKODUSU
Sahte eserler, çalıntı fikirler, kuyu kazan oyuncular... Kültür-sanat camiasından hiç eksik olmayan dedikoduları kulis yazarlarından öğreniyoruz.
Onlar kültür-sanatın olduğu her yerden çıkabilir... Bir sergide, konserde ya da bir film gösteriminde konuştuklarınıza kulak kabartıyor olabilirler. Kültür-sanat camiasının “kulis” yazarları o muhitlerde neler olup bittiğini öğrenip bunları köşelerine taşıyorlar.
Kültürazzi (Hürriyet) : Çok gezmeye çalışıyorum. Haberin nereden çıkacağı belli olmasa da uzun süre bu işi yapınca haberin ya da dedikodunun kokusunu alabiliyor insan. Tabii haber kaynaklarım da var. Haber kaynağının güvenilirliği çok önemli. Genelde çek ederim yazacağım yazıyı ama çek etmeye kalktığınızda bazen yazamaz hale de gelirsiniz. O zaman riski göze almak gerekir.
Adalet Cingöz (Sabah) : Hiç gezmeyen bir insanım aslında. Sadece çok özel dostlarımın davetlerine gidiyorum. Her duyduğumu kesinlikle yazmıyorum. Çağdaş sanat sahnesinin belli başlı isimlerinin de aralarında olduğu güvenilir dostlarımdan alıyorum haberleri. Bugüne kadar da yazdığım hiçbir şey yanlış çıkmadı. Yazdıklarım dedikodu değil, tatlı bir kulis arkası.
Kemal Yılmaz (Radikal) : Çok geziyorum. Bir şekilde organizasyonlardan haberdar oluyorum. Gazeteci arkadaşlarım da beni ilginç konulardan haberdar ediyor. İnsanları çok fazla eleştiren ya da yeren yazılar yazmıyorum. Ama bazen bu satırların arasından başka anlamlar çıkartıp alınganlık yapanlar da oluyor.
Kurşun Kalem (Zaman) : İyi bir çevrem ve haber kaynaklarım var. Sürekli dışarıdayım. Ayrıntılara dikkat ederim. Beni ne yenildiği içildiğinden çok; kimlerin ne konuştuğu ilgilendiriyor.
Milliyet Pazar, Haber: Bade Gürleyen, 07.12.2008 |
|
2 BİN YILLIK HEYKEL ELE GEÇTİ
Tekirdağ'da jandarma ekiplerinin tarihi eserlere meraklı "Yorgo" adını kullanarak satıcılara düzenlediği operasyonda ele geçirilen erkek heykelinin iki bin yıllık olduğu ortaya çıktı. Müze Müdürlüğü'ne teslim edilen tarihi eser koruma altına alındı.
Tekirdağ Jandarma Komutanlığı aldığı bir ihbar üzerine tarihi eser satıcıları ile irtibat kurmuştu. Ellerindeki tarihi eserleri satmak isteyen 3 kişi ile tarihi eserlere meraklı Yorgo adını kullanarak pazarlık yapan jandarma ekipleri satış sırasında düzenlediği operasyonda mermer haç ve erkek heykeli ele geçirdi. Tekirdağ Müze Müdürlüğü tarafından incelemeye alınan eserlerden mermer haçın yakın döneme aiti olduğu ve özellikle de kilise girişlerine konulduğunu tespit etti. Ele geçirilen 90 santimetrelik erkek heykelini de inceleyen müze müdürlüğü heykelin Roma dönemine ait olduğunu belirledi. Müze müdürlüğü tarafından koruma altına alınan heykelin 2 bin yıllık olduğu belirlendi.
Tekirdağ'da ellerindeki tarihi eserleri jandarma ekiplerine satmak isteyen 3 kişi gözaltına alındıktan sonra adli makamlarca serbest bırakılmıştı. Tarihi eser satıcıları erkek heykeli için Yorgo adını kullanan jandarma ekiplerinden 200 bin dolar, mermer haç içinde 100 bin dolar istemişti. Tarihi eserlerle ilgili olarak başlatılan soruşturma devam ediyor. Tekirdağ Kent Haber, 07.12.2008 |
|
İNANILMAZ BİR RESTORASYON HİKAYESİ Hürriyet Cumartesi, Haber: Serkan Akkoç, 06.12.2008 |
|
KARS TABYALARI TALAN
EDİLİYOR Kars Kent Haber, 06.12.2008 |
|
![]() ![]() |
TARİHİ ESER KAÇAKÇILARI
Adana'da gerçekleştirilen operasyonda, Roma dönemine ait 111 adet bronz sikke ile tarihi değeri olan 5 adet altın yazmalı kitap ele geçirildi.
İl Jandarma Komutanlığı'nca yapılan istihbarat çalışmaları sonucu, M.A. ve R.S. adlı kişilerin Yumurtalık İlçesi Ayvalık Köyü mevkiinde buldukları tarihi sikkeleri Yumurtalık'a götürecekleri öğrenildi.
Bu arada, Pozantı İlçesinde A.Ş.'nin kullandığı 01 BM 039 plakalı araçta 5 adet eski dönemlere ait altın yazmalı tarihi değeri bulunan kitap ele geçirildi. A.Ş. gözaltına alındı. Konuyla ilgili soruşturma sürüyor. haberler.com, 06.12.2008 |
![]() |
|
Hattuşa (Texier) |
...1839
|
![]() |
![]() |
TAY Projesi . Kuruçeşme Cad. 67/B 34345 Kuruçeşme İstanbul Tel: 0 (212) 265 7858 - Faks: 0 (212) 287 1298 e.posta: info@tayproject.org |
Copyright©1998 TAY Projesi |