Ekim '08 Arşivi |
26 Ekim - 1 Kasım 2008 |
||
RESSAM KÜÇÜKAKSOY HAYATINI KAYBETTİ
Cumhuriyet döneminin ilk kadın ressamlarından Müreccel Küçükaksoy, beyin damarlarındaki tıkanıklık nedeniyle 23 Ekim’de yaşamını yitirdi. Hürriyet, Haber: Yeliz Öz, 27.10.2008 |
![]() |
|
'SEZAR'IN KALESİ'NDE
MÜZE PROJESİ
Tarihi kaynaklarda Roma İmparatoru Julius Sezar'ın dünyaca ünlü "Veni, vidi, vici" (Geldim, gördüm, yendim) sözünü söylediği yer olduğu belirtilen Zile'deki 4 bin yıllık tarihi kalenin restorasyon projesi, Tarihi Kentler Birliği ve Zile Belediyesinin iş birliğiyle yapıldı.
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunca onaylanan projeyle kalenin giriş kapısındaki saat kulesi ve surlar onarılarak kaledeki eski kışla binası müzeye dönüştürülecek.
Zile Belediye Başkanı Murat Ayvalıoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kalenin Zile'nin sembolü olmasının yanı sıra dünya tarihinde önemli olaylara imza atmış tarihi bir mekan olduğunu söyledi.
Kaledeki gizli dehliz ve su sarnıcını uzun çalışmalar sonucu gün ışığına çıkardıklarını kaydeden Belediye Başkanı Ayvalıoğlu, "188 basamakla inilen geçit aydınlatılarak turizme açılacak. Artık hemen her hafta küçük turlar da olsa turistler Amasya ve Çorum güzergahından Zilemize gelmeye başladı" diye konuştu.
Zile'nin adeta bir açık hava müzesi, yaşayan bir Osmanlı kenti olduğunu ifade eden Ayvalıoğlu, şöyle konuştu: "Zile'den çıkan değerler hep başka müzelerde sergileniyor veya antikacılar, defineciler vasıtasıyla yurt dışına kaçırılıyor. Bunu durdurmak için Zilemize müze yapacağız. Altyapımızı tamamladık, projemiz onaylandı. Etnografik eserleri topluyoruz. Müzenin açılmasıyla korumacılık ve turizm adına önemli bir olayı gerçekleştireceğiz."
Tarihi kaynaklarda, Roma İmparatoru Julius Sezar'ın Pontus asıllı Basforos Kralı 2. Pharnake ile Zile Altıağaç mevkisinde çok kanlı bir savaş yaptığı belirtiliyor. Savaşta iki tarafın da büyük kayıplar verdiği, savaşı Roma İmparatoru Sezar'ın kazandığı, bunun üzerine dünyaca ünlü "Veni,vidi, vici (Geldim, gördüm, yendim) sözünü söyleyerek durumu Roma'ya bildirdiği ifade ediliyor. Julius Sezar, Zile'de kaleye taş bir kitabe yaptırarak dünyaca ünlü sözünü yazdırıyor.
Antik çağlarda kurulmuş, höyük üzerinde inşa edilmiş, akropol özelliğine sahip bir Roma kalesi olan kalenin kuzeydoğusunda kayalıklara oyulmuş, Roma dönemine ait küçük bir tiyatro da bulunuyor. Trt/haber, 01.11.2008 |
||
İBRANİ DİLİNDE EN ESKİ METİNLER
Evrensel, 01.11.2008 |
||
TARİHİ SU KUYUSU E-5'DE 10 M ÇUKUR
AÇTI Göztepe E-5 karayolunda çökme meydana geldi. Trafiğin yoğun olduğu saatte meydana gelen yaklaşık 10 metre kare çapında ve 2 metre derinliğindeki göçük sırasında can kaybı yaşanmazken, sürücüler büyük şaşkınlık yaşadı. Çökmenin, Kadıköy-Kartal metro çalışmaları sırasında yapılan kazılar sebebiyle meydana geldiği belirtildi. Dev çukur, olay yerine gelen Anadolu ray görevlileri tarafından beton dökülerek dolduruldu. Anadolu Ray Ortak Girişimi mühendislerinden Mehmet Çilingir, “Bu civarda çok eskiden su kuyuları bulunmaktaydı. Muhtemelen bu su kuyularından biri çalışmalar sebebiyle boşaldı ve bu göçük meydana geldi” dedi. Türkiye Gazetesi, 01.11.2008 |
||
HASANKEYF İÇİN KEYİFLİ
BİR HABER Almanya, İsviçre ve Avusturya resmi olarak Ilısu Baraj Projesi’nden çekilebileceklerini açıkladı. Sivil toplum örgütleri ve Hasankeyf sakinlerinin sürekli tekrarlanan uyarılarına rağmen Türk hükümeti 133 maddeden oluşan çevresel ve toplumsal şartları yerine getirmedi. Uzman incelemelerinde de bu sonuç ortaya çıkınca Almanya, İsviçre ve Avusturya koşullar 2007 sonunda önce yerine getirilmezse projeden çekileceklerini bildirdi. Ilısu Barajı karşıtları da bu kararı olumlu karşıladı, bu sayede Hasankeyf’in kurtarılması için başlatılan kampanyaların amacına ulaşacağı belirtildi. Akşam, haber: Şehmus Ustabaşı, 01.11.2008 |
||
![]() |
||
|
||
AĞAÇLAR İÇİN İDAM
FERMANI
Lalapaşa Camisi ile 50 metre batısındaki Yakutiye Medresesi’nin çevresindeki çam, huş, kestane ve söğütler kesilecekleri günü bekliyor. Çevreci örgütlerse, 18 bin 236 metrekareye yayılan ağaçların kesimini önlemek için eylem hazırlığında.
Mimar Sinan’ın eseri 446 yıllık Lalapaşa Camii, Erzurum’un tam kalbinde, Cumhuriyet Caddesi’nde bir dört yol kavşağında yer alıyor. Caminin son zamanlarda sık sık basında yer almasına neden olaysa, çevresindeki 11 ağacın Büyükşehir Belediyesi kararıyla bir gecede kesilmesi oldu. Ağaçların yerine iki tane ışıklandırılmış metal ağaç dikildi.
Bir hafta sonra metal ağaçların İran’dan getirildiği anlaşıldı. Belediye yetkilileri, “Katalogdan gördüğümüz iki ağacı İran’dan tanıtım amaçlı ücretsiz olarak aldık. Halk beğenirse yenilerini getirip dikeceğiz” dedi. Yeni düzenlemenin ‘çevre katliamı’ olarak nitelendirilmesiyse Başkan Küçükler’i kızdırdı. Küçükler, “Biz bir tarihi gün yüzüne çıkarmanın mücadelesini veriyoruz. Burada köküyle tarihi varlığımıza zarar vermeyen bodur ağaçlarla yeniden düzenleme yapacağız” diye konuştu.
Ağaç kavgası hâlâ bitmedi. Büyükşehir Belediye Başkanı Küçükler salı günü basın toplantısı düzenleyerek ‘hodri meydan’ dedi: “Şimdi açıkça meydan okuyorum. Suçsa bu suçu işliyorum. Yakutiye Medresesi ile Lalapaşa arasındaki tüm ağaçları keseceğim. Haydi şimdiden herkes önlem alsın.” Şimdi gözler 446 yıllık Lalapaşa Camii ile 698 yıllık Yakutiye Medresesi arasındaki ağaçların akıbetinde. Radikal, 31.10.2008 |
||
ÇATALHÖYÜK EVİNİN
ORİJİNALİNE SADIK MAKETİ
Yenilenen maket evin açılışını yapan Boeing Türkiye Başkanı Greg Pepin, kurumun, yaşadığı topluma katkıda bulunma ilkesiyle 2000 yılından bu yana eğitim, kültür-sanat, sağlık ve insani hizmetler alanlarında sosyal sorumluluk projeleri yaptığını söyledi. Çalışmanın da bunlardan biri olduğunu belirten Pepin, "Geçen yıl, müzedeki Çatalhöyük bölümünün vitrinini hazırlamıştık, bu ikinci adımımız oldu" dedi.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Orhan Düzgün de Konya'daki Çatalhöyük kazıları hakkında bilgi verdi. Ören yerinin üzerinin özel çatıyla kapatıldığını, antik kentin doğa koşullarına maruz kalıp tahrip olmasını engellediklerini anlatan Düzgün, Boeing'e, müzedeki Çatalhöyük bölümüne katkılarından dolayı teşekkür etti. Düzgün, Anadolu'nun zengin mirasını korumaya çalıştıklarını ifade ederek, kazılara yapılan ödeneklerin artırıldığını anımsattı.
Konuşmaların ardından çalışmalar hakkında video gösterimi yapıldı ve müzenin vefat eden eski Müdürü Hikmet Denizli anıldı.
O dönemde yaklaşık 8 bin kişinin yaşadığı tahmin edilen Çatalhöyük'te, halk ulaşımını evlerin üzerinden sağladığı için kentin hiç caddesi bulunmuyordu. Penceresiz evlerine çatılardan giren Çatalhöyüklüler, ölülerini de evin içine gömüyordu. Ayrıca evlerinin duvarlarında, onlar için kutsal sayılan vahşi boğa boynuzları bulunuyordu. Cnn Türk, 31.10.2008 |
||
![]() |
STADION'UN TABELASI NİÇİN SAKLANIYOR?
Bolu'da Hisar Tepesi’nin güney yamacında yapılan kazı ile ortaya çıkarılan ve yaklaşık 1900 yıl öncesine ait olduğu bildirilen Stadion’un akıbetinin ne olacağı konusunda halk endişe taşıyor. Burada yapılan kazıya başlanmadan önce, kazı yapılacak bölümün önüne çok yüksek tahta perdeler çekilmişti. Kazının bitme aşamasına gelinmiş olmasına rağmen, çıkan tarihi stadion kalıntısının adeta insanlardan saklanmak istenircesine hareket edilerek tahta perdelerin bile hala kaldırılmaması, halktan bir şeyler mi saklanmaya çalışıyor sorusunu akla getiriyor. Yine kazı sırasında basamakların ön yüzünde ortaya çıkarılan ve stadionla ilgili bilgilerin yeraldığı, yaklaşık 1 metre eninde, 4 metre boyunda mermer tabela da Müze Müdürlüğü bahçesine götürülerek, üstüne branda örtülmüş vaziyette bekletilirken, tabelada yazılan yazıların görünmesi engelleniyor. Dozer ile, kabak oyarcasına arkeolojik kazı yapılabilir mi? diye düşünedurun, yapıldı bile. Dozer kepçesiyle yapılan son kazı çalışmalarında, kepçenin kırarak ortaya çıkardığı ikinci bir mermer tabelanın nereye götürüldüğü de bilinmiyor.
Bolu tarihinin geçmişte olduğu gibi bu sefer de yok edileceğinden endişe duyan halk, çıkan tabelaların neden saklandığını ve ortaya çıkarılan değerine paha biçilemez bu tarihi stadionun önünün adeta gözlerden bir şeyler saklanmak istenircesine, niçin hala tahta perdelerle kapalı durdurulduğunu merak ediyor. Ve doğal olarak, kamuoyunun kafasında anlamlı soru işaretleri çoğalıyor. Bolunun Sesi, 31.10.2008 |
|
İSTANBULSUZ BİR BİZANS SERGİSİ
İngiltere’nin başkenti Londra’daki Kraliyet Sanat Akademisi’nde geçen hafta ziyaretçilere açılan “Byzantium 330-1453” sergisinde Bizans’ın bin yıllık tarihi sergileniyor.
Milliyet, Haber: Nevsal Elevli, 31.10.2008 |
![]() |
|
|
ERMENİSTAN'A ANİ İÇİN RİCA
Erzurum Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu, Türkiye-Ermenistan sınırındaki Ani Harabeleri’nde, Ermenistan tarafındaki taş ocağında patlatılan dinamitler nedeniyle oluşan hasarı bir raporla Dışişleri Bakanlığı’na iletti. Hürriyet, Haber: Onur Sağsöz, 31.10.2008 |
|
TARİHİ CAMİYE KAMERALI
KORUMA
Türkiye'de ilk kez Beyşehir'de kurulan sistemle tarihi cami aynı zamanda muhtemel bir yangına karşı da koruma altına alındı. Eşrefoğlu Camii'ne kurulan 24 yangın sensörü, olası yangınları 10 dakika önceden yetkililere haber veriyor.
Anadolu'daki ahşap direkli camilerin en büyüğü ve orijinali olan İçerişehir Mahallesi'ndeki tarihi Eşrefoğlu Süleyman Bey Camii'ne artık hırsızlar giremeyecek. Tarihi caminin iç kısmına 18, dış cephesine ise 8 olmak üzere toplam 26 adet güvenlik kamerası yerleştirildi. Tarihi ibadethane her türlü hırsızlık olayına karşı merkezi sistemle 24 saat süreyle izlenip gözetlenmeye başlandı.
Eşrefoğlu Cami
İmam-Hatibi Adem Sözen, tarihi ibadethanenin yangın
ve hırsızlık olaylarına karşı koruma altına alınması
için yaklaşık 4 yıldır sürdürülen girişimlerden
olumlu sonuç almanın sevincini yaşadıklarını
söyledi. Dünya harikalarından birisi olarak
nitelendirilen Beyşehir'in gözbebeği olan Eşrefoğlu
Camii'nin Türkiye'nin en önemli tarihi miraslarından
birisi olduğunu ve yılın 365 günü yerli ve yabancı
turist çektiğini belirten Sözen, böylesine önemli
bir tarihi eserin hem yangın, hem de hırsızlık
olaylarına karşı koruma altında bulundurulması
gerektiğini söyledi. Daha önce böyle bir sistem kurulmadığı için tarihi camide görev yapan din görevlileri olarak geceleri gözlerine uyku girmediğini vurgulayan Sözen, yapının ahşap olması nedeniyle muhtemel bir yangına karşı ister istemez bir endişe yaşadıklarını söyledi.
"Eşrefoğlu Camii'ne
kurulan bu koruma sisteminin Türkiye'deki bir başka
camide örneği yok. Sistem ilk kez Beyşehir'de
kuruldu. İbadethanemizin içerisine 18, dış cephesine
ise 8 olmak üzere toplam 26 güvenlik kamerası
yerleştirildi. Merkezi sistemle camimizin hem içi,
hem de dış cephesi 60 metre mesafeye kadar
taranıyor, izlenip gözetlenebiliyor. Ayrıca
görüntüler kayıt altına da alınıyor. Daha önce alarm
sistemi vardı ancak görüntü kaydı olmadığı için
güvenlik tedbiri yetersiz kalıyordu. Yine eskiden
zaman zaman camimizin girişinde ayakkabı hırsızlığı
olayları oluyordu. Şimdi bu sistemle bunun önüne
geçilmesini de bekliyoruz. Kameraların izleyebildiği
mekanlar arasında ibadethanemizin bahçesi,
bedestenin önü ve türbe kısımları da yer alıyor."
Sözen, camiye kurulan
yangın koruma sistemi konusunda ise şu bilgileri
verdi: Konya Kent Haber, 30.10.2008 |
||
YOL İNŞAATINDA ŞEHİT
KEMİKLERİ ÇIKTI
Gelibolu
Yarımadası Tarihi Milli Parkı’nda tek yönlü olarak
hizmet veren Kabatepe Mevkisi'ndeki eski Jandarma
İskelesi ile Conkbayırı arasında kalan 4
kilometrelik yol, bir ay önce ihaleyi kazanan özel
bir şirket tarafından asfaltlandı. Ancak,
yarımadanın diğer yollarında olduğu gibi eski asfalt
kazınmadan üzerine dökülen yeni asfalt her iki
tarafta da yarım metreye yaklaşan kot farkını ortaya
çıkardı. Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Park
Müdürlüğü, olası bir trafik kazasını önlemek
amacıyla Karayolları ekiplerine kot farkını kapatmak
için yolun sağına ve soluna çıkma asfalt
malzemesiyle dolgu yaptırıp yola genişlik
kazandırdı. Fakat genişletme çalışması için yolun
her iki tarafı iş makineleriyle kazıldı. Ortaya
şehit kemiklerinin çıkması başta Avustralya
Çanakkale Konsolosu Peter Rennert olmak üzere
tarihçileri ve ziyaretçileri kızdırdı. Konsolos
Rennert, durumu Vali Orhan Kırlı'ya bildirdi. Vali
Kırlı, bunun üzerine bölgeye giderek bir inceleme
yaptı. Olayın, Konsolos Rennert tarafından
Avustralya hükümeti yetkililerine bildirildiği ve
daha önce Anzak yolunda olduğu gibi Avustralya’nın
Türk Dışişleri Bakanlığı’na nota verebileceği ileri
sürüldü.
Hürriyet, 30.10.2008 |
||
KAÇAK KAZIYA 5 GÖZALTI
Ardahan'ın Çıldır İlçesi'nde aralarında Özel İdare Müdürlüğü personelinin de bulunduğu 5 kişinin kaçak kazı yaparken suçüstü yakalandığı iddia edildi. İlçe merkezine 2 kilometre uzaklıkta bulunan Sazlısu Köyü mevkiinde gece kaçak kazı yapıldığı ihbarını alan jandarma ekiplerinin düzenlediği operasyonda, Çıldır Özel İdare Müdürü Y.C.'nin de aralarında bulunduğu 5 kişi gözaltına alındı. Zanlıların, karakoldaki sorgularının ardından adliyeye sevk edildikleri öğrenildi. Konu hakkında açıklama yapmak istemediğini belirten Çıldır Kaymakamı Önder Can, "Konu adliyeye intikal etmiş. Benim adli konu hakkında bir yorum yapmam doğru olmaz" ifadelerini kullandı. Ardahan Kent Haber, 30.10.2008
|
DEVELİ'DE TARİHİ ESER OPERASYONU
Kayseri'nin Develi İlçesi'nde kamyonetin sigara küllüğünün içerisinde 38 adet tarihi gümüş sikke ele geçirildi.
Edinilen bilgilere göre, ilçeye bağlı Eşelik Köyünde bir duyumu değerlendiren jandarma ekiplerince 38 LH 083 plakalı kamyonette ve içerisindeki Z.Y., Ş.A. ve M.O. isimli şahısların üzerinde arama yapıldı.
Yapılan aramada kamyonetin sigara küllüğünün içine poşete sarılı vaziyette gizlenmiş 38 adet tarihi gümüş sikke ele geçirildi. Kayseri Kent Haber, 30.10.2008 |
|
OSMANLI SARAY KALINTILARI GÜN IŞIĞINA ÇIKARILIYOR
Amasya Kültür ve Turizm Müdürü Ahmet Kaya, Harşena Dağı'ndaki Kral Kaya Mezarlarının bulunduğu alanda başlatılan kazı çalışmalarında amaçlarının Osmanlı, Selçuklu ve Danişmentlilere ait saray kalıntılarını ortaya çıkarmak olduğunu söyledi.
Amasya Müze Müdürü Celalettin Özdemir başkanlığında Harşena Dağı'ndaki Kral Kaya Mezarları altında yer alan ve Kızlar Sarayı olarak bilinen bölgede kazı çalışması başlatıldı. Kazı alanında incelemelerde bulunan Kaya, İl Özel İdaresi bütçesinden ilk etapta ayrılan 30 bin YTL tutarındaki ödenekle kazılara başladıklarını söyledi. Bu yılki çalışmaların Kasım ayı sonuna kadar devam etmesinin planlandığını belirten Kaya, amaçlarının Osmanlı, Selçuklu ve Danişmentlilere ait saray kalıntılarını ortaya çıkarmak oluğunu kaydetti. Zaman, 30.10.2008 |
||
TUR GÜZERGAHLARI GÜNCELLENDİ
Gümüşhane Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü tarafından hazırlanarak geçtiğimiz yıl basımı gerçekleştirilen Gümüşhane’nin Tarihi-Doğal Haritası ve Tur Güzergahları haritası güncellenerek yeniden basıldı.
Gümüşhane Kent Haber, 30.10.2008 |
![]() |
|
|
BİR TARİH YOK OLUYORDU
Bolu'da İzzet Baysal Caddesi üzerinde bulunan tarihi Tabaklar Hamamı odunluğunda çıkan yangın, itfaiye ekiplerine zor anlar yaşattı.
Tabaklar Mahallesi'nde Osman Şahin'e ait Tabaklar Hamamı'nın odunluğunda elektrik kablolarından çıktığı tahmin edilen yangın, İtfaiye ekipleri tarafından yaklaşık 4 saat içinde süren yoğun çalışma sonrası söndürüldü. Çevre sakinlerinin haber vermesiyle olay yerine gelen Bolu Belediyesi İtfaiyesi ekipleri yoğun duman nedeniyle yangına müdahalede zor anlar yaşadı. Bolu Olay, Haber: Ahmet Şahin, 30.10.2008 |
|
ŞEHİRDE SANAT YAĞMURU BAŞLIYOR
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Görsel Sanatlar Yönetmenliği, “Taşınabilir Sanat” projesiyle ilk büyük çaplı etkinliğine imza atmaya hazırlanıyor. Türkiye Gazetesi, 30.10.2008 |
|
|
Kayseri Gündem, 29.10.2008 |
||
CEYHAN'DAKİ TARİHİ ESERLER TURİZME KAZANDIRILACAK
Adana’nın Ceyhan İlçesi'nde Avrupa Birliği (AB) tarafından finansmanı sağlanan ''Karşı Kaleler'' (CROSS-CASTLES) isimli projenin görüşülmesi için toplantı yapıldı. Ceyhan Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü, kırsal kesimde atıl durumdaki tarihi eserlerin turizme kazandırılması için elinden gelen gayreti göstereceğini söyledi.
Ceyhan Belediyesi sergi
salonundaki toplantıya İtalya belediyeleri adına
Prof.Dr. Giusppe Fıorını,
Almanya belediyeleri adına şehir planlama uzmanları
Katharina Lawrenz, Martina Mueller ve Britta Kremke
katıldı. Turizm Gazetesi, 30.10.2008 |
||
|
DANİMARKA'DA
Geçen hafta Danimarka’da, Horsens Fiyordu’nda yürüyüş yapan bir çift, 13x10x4 cm ölçülerinde, üstünde kazıma tekniği ile çizilmiş bir resim bulunan çakıl taşı buldular.
Resim, cinsel organı abartılmış bir adamı avladığı iki büyük balıkla gösteriyordu. Horsens Müzesi’nde görevli arkeologlar ve Milli Müze yetkilileri taşın gerçekten eski mi, yoksa aynı teknikle yapılmış yeni bir üretim mi olduğunu anlamak için toplandılar. http://politiken.dk, 26.10.2008 |
|
ESKİ MECLİS BİNALARINA RESTORASYON
Kurtuluş Savaşı Müzesi olan 1'nci Meclis binası ile Cumhuriyet Müzesi olan 2'nci Meclis binasının restorasyon çalışmaları tamamlandı.
Müzelerin yeniden ziyarete açılması törenine, Başbakan Erdoğan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Toptan ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ katıldı.
Tek katlı olan 1'inci meclis binası 1924'e kadar Meclis çalışmalarına hizmet etti. Kurtuluş Savaşı'nın kazanılması ve Cumhuriyet'in kurulmasında rol oynayan kararların alınmasına tanıklık etti.
Cumhuriyet Müzesi olan 2'nci Meclis binası ise, 1960'a kadar Meclis üyelerine ev sahipliği yaptı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da, millet meclislerinin fiziki imkanları kadar yetki ve etkinliklerini de geliştirmenin demokrasinin önemli bir gereği olduğunu söyledi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan da, bu binaların genç kuşaklara tanıtılmasının önemine değindi.
Tarihi binaların ilk ziyaretçileri de, "Ankara Şehir Turu"na katılan ilköğretim okulu öğrencileriydi.
Restorasyon çalışmaları Cumhuriyet'in 85'inci yıldönümüne yetiştirilen tarihi 2 bina artık ziyaretçilerini bekliyor. Trt/Haber, 29.10.2008 |
![]() |
|
|
TURİZM MERKEZLERİNE YENİ YÜZ
Çorum Valiliği, Hitit kentleri arasında yer alan turizm bölgelerinden Ortaköy Şapinuva'ya yeni bir görünüm kazandırıyor.
Çorum Kent Haber, 29.10.2008 |
|
VAKIFLAR, EDİRNE'DEKİ TARİHİ ESERLERİ KURTARMAYA KARARLI
Edirne'deki üç önemli tarihi eser, gün yüzüne çıkarılıyor. Yok olmaya yüz tutmuş çok sayıda tarihi eseri aslına uygun olarak restore eden Edirne Vakıflar Bölge Müdürlüğü, Medrese Ali Bey Mescidi, Kazaz Salih Mescidi ve Gülşeni Aşık Efendi Dergahı'nda kazı çalışmaları yapıyor.
Edirne Vakıflar Bölge Müdürü Hüseyin Özer, vakıf eseri yoğunluğu itibarıyla dünyanın önde gelen şehirlerin biri olan Edirne'de kaybolmaya yüz tutmuş vakıf eserlerini ayağa kaldırmaya çalıştıklarını belirterek "Şu anda sadece üç eserin kazı çalışmalarını sürdürüyoruz. Önümüzdeki dönemde sadece minaresi kalmış Tabakhane semtindeki Şeyh Şuca Camii, Talatpaşa Mahallesi'ndeki Çokalca Camii, Çavuşbey Mahallesi'ndeki Zincirli Cami'de kazı çalışmaları yapılacak. Havra olarak bilinen Kaleiçi semtindeki sinagog da onarım programımızda. Amacımız, onarılmamış vakıf eseri bırakmamaktır." dedi. Yaklaşık 130 bin YTL ödenekle yapılan kazıların aralık ayı ortalarında bitmesinin planlandığını söyleyen Özer, bundan sonra rölöve, restitüsyon ve restorasyon projelerinin sırada olduğunu ifade etti.
Kazı çalışması sürdürülen üç vakıf eserinden Medrese, Ali Bey Mahallesi'nde bulunuyor. Mahalle ile aynı adı taşıyan mescit, 1498 yılında İbrahim Bey tarafından inşa edildi. Yakınında bulunan Ali Bey Medresesi'nden dolayı Medrese Ali Bey Mescidi olarak anılan mescitten günümüze sadece tuğladan yapılmış minaresi kalmış durumda. İkinci vakıf eseri Kazaz Salih Mescidi olarak biliniyor. Ayşekadın Ekmekçizade Kervansarayı'nın güney cephesinde kalan ve 16. yüzyılda inşa edilen mescitten günümüze sadece minaresi kaldı. Ayrıca, kayıtlarda önünde haziresi olduğu belirtiliyor. Kazı çalışması sürdürülen son vakıf eseri ise Veli Dede Dergahı olarak bilinen Gülşen-i Aşık Efendi Dergahı. Dergah, Rami Efendi tarafından 1625 yılında kuruldu. Geçirdiği yangın ve diğer tahribatlardan dolayı çeşitli onarımlar ve eklemeler gördü. Günümüze sadece 1772 yılındaki onarımında eklenen minaresi ulaşabildi. Zaman, Haber: Kadri Kılıç, 29.10.2008 |
||
TARİHİ KÖPRÜ 30 YIL
SONRA YENİDEN TRAFİĞE AÇILDI
Sivas'ın Gemerek İlçesi'ne bağlı Yeniçubuk beldesinde duble yol çalışmaları Atakent sitesi sakinlerini beldelerinden uzaklaştırdı. Yeniçubuk'a gitmek için 2 kilometrelik mesafeyi kat etmek zorunda kalan site sakinleri, şimdi duble yol altına inşa edilen tüneli kullanarak tarihi Üç Gözlü Köprü üzerinden ulaşım sağlamaya başladı. 30 yıl aradan sonra üzerinden yeniden araçların geçtiği köprü en son 2004 yılında Yeniçubuk Belediyesi tarafından tadilat yapılarak ayakta durması sağlandı. Karayolları'na sonradan kabul ettirilen proje neticesinde tarihi köprünün kullanılması için duble yola ise alt geçit konuldu.
1930'lu yıllarda Üç Gözlü Köprü'nün altından nehirleri aratmayan suların aktığını söyleyen Yeniçubuk Belediye Başkanı Recep Gariper, köprünün tekrar hizmete girmesinden dolayı çok heyecanlı olduklarını söyledi. Bu sayede tarihin yeniden canlandığını belirten Gariper, Yeniçubuk'ta 'Üç Gözlü' özelliğini taşıyan sadece iki tane köprünün olduğunu, diğer köprüyü ise Devlet Demir Yolları'nın kullandığını kaydetti. Köprünün kullanıldığı 1950'li yıllarda köprü altından geçen suyun boğulmalarla birçok insanın canını aldığını söyleyen Gariper, o yıllarda vatandaşların balık tutmak için bu dereye akın ettiğini anlattı.
Son 30 yıldır kullanılmayan Üç Gözlü Köprü adını ayak kısmının üç bölümden olmasından alıyor. Köprünün altındaki dere ise suyu kuruduğu için akmıyor.
1936 yılında Mustafa Kemal Atatürk'ün Yeniçubuk'a demir yolu çalışmalarını incelemek için geldiği sırada yapılması talimatını verdiği Üç Gözlü Köprü'nün inşaatında sadece kervansaraylarda kullanılan ve tek tek yontularak üretilen taşlar kullanılmış. Birbirine kilitlenerek inşası yapılan taşlar, köprü için özel getirtilmiş. Köprü adını ise ayak kısmının üç bölümden olmasından alıyor. Köprü en son 2004 yılında Yeniçubuk Belediyesi tarafından restore edilmişti. haberler.com, 29.10.2008 |
||
BİLİNEN EN ESKİ TAHIL GEVREĞİ
8000 yıl kadar önce Avrupa’da, bugünkülerden fazla bir farkı olmayan buğday gevreği yeniyordu. Kazılarda bulunan ve MÖ 5920 ile 5730 yıl öncesine tarihlenen bu bulgurlar önceden bir miktar kaynatılıyor, yenmeden önce ise tekrar birkaç dakika sıcak suda tutuluyordu.
Yunanistan, Selanik Aristotle Üniversitesi arkeoloji profesörü Maria Valamoti bu işlemi “İnsanlar buğday tanelerini kaynatıyor, kurutup kabuklarından ayırıyor, döverek küçük parçalara ayırıyorlardı” şeklinde tanımlamakta. Bu şekilde tahıl rahatlıkla muhafaza ediliyor ve yeniden kaynatmadan, sadece sıcak sudan geçirerek tüketilebiliyordu. Valamoti ve meslektaşları, kuzey Yunanistan’da, Kaptan Dimitrievo isimli yerleşimde buğdayın yanı sıra çavdar kalıntıları da bulundu. Mikroskop altında yapılan incelemeler bu tahılların ne şekilde işlendiğini ortaya koydu. Sonuçlar Vegetation History dergisinin son sayısında yayınlandı. Discovery News, Haber: Jennifer Viegas, 24.10.2008 |
|
|
![]() |
BİZANS SARNICI, PKK'NIN MOLOTOF İMALATHANESİ ÇIKTI
Gaziosmanpaşa Alibey Barajı mevkiindeki ormanlık alanda bulunan ve Bizans döneminde hizmet veren bir sarnıcın, İstanbul’daki izinsiz gösterilere katılan terör örgütü mensuplarınca molotofkokteyli yapımında kullanıldığı ortaya çıktı.
İstanbul’un göbeğindeki sarnıçta araştırma yapan polis ekipleri, molotofkokteyli yapımında kullanılan çok sayıda malzemeye rastladı. Polis gözetiminde gazetecilere gezdirilen sarnıçtaki yanmış lastikler, molotofkokteyli yapımında kullanılan bez parçaları ve cam şişeler dikkat çekti. Milliyet, 29.10.2008 |
|
DASKYLEION ESERLERİ TAŞINIYOR
Balıkesir'in Bandırma İlçesi yakınlarında kazı çalışması yapılan Daskyleion'un Kazı Başkanı Prof.Dr. Tomris Bakır, Bandırma Arkeoloji Müzesi'ndeki Daskyleion dönemine ait tarihi eserlerden bir kısmının Balıkesir'deki müzeye taşınacağını belirterek, bunun Bandırma Arkeoloji Müzesi'ndeki eser bütünlüğünü bozmayacağını söyledi. Balıkesir Kent Haber, 28.10.2008 |
![]() |
|
|
RESTORASYONA VERASET ENGELİ
Bitlis Kültür ve Turizm Müdürü Hüsnü Işıkgör, kentteki tarihi evlerin onarılması için hibe verildiğini belirterek, "Verasetçilerin çok olmasından projeyi engelliyor" dedi.
Müdür Işıkgör, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, Bitlis'te 283 tescilli evin bulunduğunu ve bu evlerin gün geçtikçe yok olduğunu söyledi. Işıkgör, "Geçen yıl Bitlis'te yaşayan 8 kişinin evlerini yaptığımız proje kapsamında hibe yardımıyla onardık. Ancak onarılmayı bekleyen daha birçok tescilli evlerimiz var. Bakanlık destek verip, tescilli evlerin onarımına katkı sağlıyor. Bu yıl bize müracaat eden vatandaşlarımız oldu. Bunların projelerini, onaylanmaları için Bakanlığa gönderdik. Karar çıkınca gerekli desteği sağlıyoruz'' dedi.
Kültür ve Turizm Bakanlığı'na sunulan projeler sayesinde tescilli evlerin onarılacağını belirterek, "Buna rağmen onarılması gereken evlerin veya binaların sahipleri gelip başvuruda bulunmuyorlar. Bunun nedeni ise her evin çok sayıda verasetçinin olmasıdır. Çoğu il dışında ve veraset alamıyorlar. Bu nedenle proje istenilen düzeyde uygulanmıyor" diye konuştu. Bitlis Kent Haber, 28.10.2008 |
|
MACARİSTAN'DA
Macaristan'ın Szekesfehervar şehrinde bir inşaatın temelinde 16'ncı ve 17'nci yüzyıla ait 3 Osmanlı fırını bulundu.
Arkeolog Gyula Siklosi, yaptığı açıklamada,
Osmanlı dönemine ait 3 fırının mangal kömürü ile
çalıştığını söyledi. Cnn Türk, 28.10.2008 |
TARİHİ CUMA CAMİİ AYAĞA KALKIYOR
Karadeniz'i İç Anadolu'ya bağlayacak olan 55
kilometrelik Sinop-Boyabat Tünelli Geçiş Yolu'nun
yapımı sırasında, Boyalıca Köyü mevkiinde fark
edilen ve yerleşim alanı dışında unutulmaya yüz
tutan tarihi Cuma Camisi'nin tekrar ayağa
kaldırılacağı bildirildi. Sinop Kent Haber, 28.10.2008 |
|
İKİ BİN YILLIK KAİDENİN SIRRI ANTİK TİYATROYMUŞ
Muğla'nın Ula İlçesi'ne bağlı Akyaka beldesinde,
birkaç ay önce inşaat kazısı sırasında bulunarak
müzeye teslim edilen taş heykelin kaidesinin 2 bin
yıllık sırrı çözüldü. Yazıta göre bölgede çok büyük
bir tiyatro olduğunu belirlenince yüzey
araştırmalarına başlandı Haber Ekspres, 28.10.2008 |
||
KALE ÇEVRESİ BOŞALTILIYOR
Vali Atbaş, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, MÖ 321 yılında Büyük İskender tarafından komutan Bedlis'e yaptırılan tarihi Bitlis Kalesi'nden kayaların düşme tehlikesi olduğu ve bu nedenle kale çevresinde bulunan mesken ve iş yerlerinin acilen boşaltılması kararının ardından harekete geçtiklerini belirtti.
Atbaş, kale etrafından bulunan mesken ve iş yerlerinin tespit çalışmalarının başladığını belirterek, "Kalede kayaların aralarının açıldığı ve her an düşme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu raporlarının ardından biz de çalışmalar başlattık. Kalenin 20 metreye kadar olan iş yerlerinin ve meskenlerin kaldırılması gerektiği bildirilmişti. Bu nedenle Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü ekipleri kale etrafında bulunan ve riski olan mesken ve iş yerlerinin tespit çalışmalarına başladı" dedi. Kale etrafındaki yapıların en kısa zamanda tahliye edilmesi gerektiğini belirten Vali Atbaş, "Özel mülkiyetleri bulunanlar için anlaşma yapılacaktır. Esnaflarımız için yeni iş yerleri konusunda çalışmalar devam etmektedir. Hiç kimseyi zor durumda bırakmayacağız. Şuan kamulaştırma ve bedel tespiti hazırlıkları yapılıyor. Kale etrafına, derenin üstünün açılması ve ıslahı için kapsamlı bir çalışma yapılaması lazım. Esnaflarımızın burada kalmaları için gereken neyse yapacağız" şeklinde konuştu. Bitlis Kent Haber, 28.10.2008 |
||
KÜLTÜREL MİRASI ESERLEŞTİRDİLER
Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyeleri Doç.Dr. Hüseyin Yurttaş, Doç.Dr. Haldun Özkan, Yrd.Doç.Dr. Zerrin Köşklü, Yrd.Doç.Dr. Muhammet Kındığılı ile araştırma görevlileri Şerife Tali, Demet Okuyucu ve Gül Geyik tarafından hazırlanan çalışmada, Erzurum'un tarihi ve kültürel değerleri arasında bulunan, ancak çeşitli nedenlerle günümüze ulaşmayan eserlere yer verildi.
"Yolların Suların ve Sanatın Buluştuğu Şehir Erzurum" isimli çalışmada, plan ve fotoğraflarıyla, vakfiye kayıtlarından elde edilen bilgilerle, Erzurum'un izi kaybolmuş tarihi ve kültürel eserleri anlatılırken, çalışmanın, bu amaçla hazırlanan önemli bir bilimsel kaynak olduğu ifade edildi.
Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Hüseyin Yurttaş, Erzurum'da vakfiye kayıtlarıyla çeşitli kaynaklardan ulaşılan ve bir takım nedenlerden dolayı günümüze ulaşamayan toplam 299 eser tespit ettiklerini söyledi. Çalışmanın, Erzurum'un bilinmeyen yönlerinin keşfedilmesi ve insanlığa aktarılması açısından büyük önem taşıdığını vurgulayan Yurttaş, "Bölümümüzdeki diğer akademisyen ve araştırma görevlileriyle birlikte uzun çalışmalar sonucu ortaya çıkardığımız bu eser, kütüphanelerde birer hazine değerinde olacaktır" dedi.
"Yolların Suların ve Sanatın Buluştuğu Şehir Erzurum" adlı eserde, Erzurum'da tespit edilen 7 kapı, 23 cami, 3 mescid, 4 kilise, 25 medrese, 15 mektep, 6 kütüphane, 18 zaviye, 1 türbe, 22 han, 5 hamam, 13 çeşme, 3 saray, 5 köprü, 11 askeri yapı, 31 dükkan ve 37 de mezarlık olmak üzere toplam 299 kültürel eser hakkında tafsilatlı bilgilere yer verildiğini vurgulayan Doç.Dr. Hüseyin Yurttaş, "Söz konusu eserlerle ilgili olarak uzun zamandır yürüttüğümüz araştırmayı bugün bir kaynak haline getirmiş olmaktan çok mutluyuz. Çünkü bu kitapta bulunan her bir eser, isimleriyle, geçmişleriyle ve özellikleriyle anlatılıyor. Kitapta, ilgili eserlere ait ulaşılabilmişse fotoğraf ya da planlar da bulunuyor" diye konuştu.
Erzurum'un bilinmeyen geçmişinin adeta vesikası olan eseri, ellerinden geldiğince tüm kütüphanelere ulaştırmaya çalışacaklarını kaydeden Yurttaş, "Bu çalışmanın ortaya çıkarılmasında emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Çünkü anlamı ifade edilemez büyüklükte bir eserin oluşmasına katkı sundular" dedi. Erzurum Gazetesi, 28.10.2008 |
||
KEMALYERİ YAZITI BAKIMA ALINDI
Çanakkale’de
Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı içerisinde
yer alan "Conkbayırı Mehmetçik Parkı Anıtı Kemalyeri
Yazıtı" bakıma alındı. Çanakkale Kent Haber, 28.10.2008 |
|
|
![]() |
ZÜBEYDE HANIM'IN MEZRA TAŞI 68 YIL SONRA SERGİLENİYOR
Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım'ın mezar taşı (kitabe), 68 yıl sonra İzmir Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmeye başlandı. Zaman yazarı Mustafa Armağan'ın, 12 Ekim'de kaleme aldığı 'Zübeyde Hanım'ın vasiyeti yerine getirildi mi?' başlıklı yazısını dikkate alan müze müdürlüğü, depoda bekleyen mezar taşını gün yüzüne çıkardı.
Zübeyde Hanım'ın Karşıyaka'daki mezarının üstüne 1940 yılında büyük bir kaya parçası konulmasından sonra kitabe, o günlerde müze olarak hizmet veren Basmane semtindeki Ayavukla Kilisesi'ne kaldırıldı. 1955'te de İzmir Arkeoloji Müzesi'nin deposunda koruma altına alındı. Mezar taşının üzerine, Atatürk'ün eşi Latife Hanım tarafından, "Hüve'l-Baki. Reis-i Cumhur Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri'nin valide-i muhteremleri Zübeyde Hanım'ın ruhuna rızaen lillahi'l-Fatiha. Sene 1338 (1923)" yazdırılmıştı.
Mustafa Armağan, Latife Hanım'ın yaptırdığı, sanat değeri taşıyan talik yazılı kitabenin neden kaldırıldığını, bir hatıra olarak muhafaza edilmesi yerine depoya atıldığını sorgulamıştı. Zübeyde Hanım'ın gerçek vasiyetinin bu şekilde olmadığını vurgulayan Armağan, hiçbir şekilde isteğinin yerine getirilmediğini resmi kayıtlarla ortaya koydu. Zübeyde Hanım'ın 16 maddelik vasiyetinden örnekler sunan Armağan, vasiyeti şöyle özetledi: "Cenazesinin yüksek sesle tekbir getirilerek mezara götürülmesi. Defnedildiğinin üçüncü günü akşamı hafız, hoca, akraba ve ahbaplarının, akşam yemeğine davet edilerek yemekten sonra Kur'an-ı Kerim okumaları. Beşiktaş'taki Yahya Efendi'nin yakınına defnedilmesi. Şehrin münasip bir yerinde çeşme yaptırılması. Her hafta uygun bir camide, cuma namazından bir saat önce başlayarak, ezan okununcaya kadar cemaate iki cüz Kur'an tilavet ettirilmesi." Zaman, Haber: Ömer Oruç, 28.10.2008 |
|
TARİHİ MİLLİ PARK'TA YOL
TARTIŞMASI Çanakkale Kent Haber, 28.10.2008 |
||
AVUSTRALYA'DA YENİ BULUNAN KAYA RESİMLERİ
Avustralya’nın kuzeyindeki ücra bir bölgede yeni bulunan binlerce Aborjin kaya resmi bu ülkenin tarihinin yeniden yazılmasına yol açacak. Bunun en önemli sebebi, 15.000 yıl öncesinden 50 yıl öncesine kadar değişen tarihlere sahip bu resimlerin Aborjinlerin, İngilizler gelmeden önce diğer kültürlerle temasını anlatıyor olması.
Arnhem Bölgesi’ndeki kaya sığınaklarının duvarlarına çizilmiş bu resimlerde, 2. Dünya Savaşı’na ait savaş gemileri, yolcu gemileri, bisikletler, uçaklar gibi çağdaş nesnelerin yanı sıra soyu tükenmiş hayvanlar da bulunmakta.
Avustralya, Queensland Griffith Üniversitesi antropoloji ve arkeoloji profesörü Paul Tacon, “Bölgeden geçen veya gördükleri herşey ama herşey burada resimlenmiş” diyor. “Djulirri” ismi verilen yerleşim, 1970’li yıllarda kaya resmi uzmanı George Chaloupka tarafından belgelenmiş fakat yeterince araştırılmamıştı. 2008 Ağustos ayında Aborjin Ronald Lamilami ile birlikte yerleşimi tekrar bulmak için bölgeye giden araştırmacılar ilk bilinenin hemen yakınında yüzlerce yeni galeri buldular. Prof. Tucson “Bazı resimler şimdiye dek bulunmuş yegane örnekler. Bu inanılmaz yerleşim Avustralya’nın en büyük kaya resmi galerisi” dedi.
Öte yandan, şimdiye dek Aborjinlerin, İngilizlerin 1700’lü yıllarda bu adaya gelmesinden önce izole bir şekilde yaşadıkları düşünülüyordu. Ama, yeni bulunan bu resimlerle Aborjinlerin İngilizlerden yüzlerce yıl önce Sulawesi’de yaşayan Makassan halkı ile ticaret yaptıkları anlaşıldı. National Geographic News, Haber: Carolyn Barry, 22.10.2008 |
![]() ![]() |
|
![]() |
ARKEOLOJİK KAZILAR DEVAM EDİYOR
Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın katkılarıyla Elazığ Arkeoloji ve Etnografya Müzesi Müdürlüğü tarafından Harput'ta başlatılan kazı çalışmaları aralıksız devam ediyor. Elazı Kent Haber, 27.10.2008 |
|
ERKEN CUMHURİYET İSTANBUL'U BİR MİMARİ DİRENME ODAĞI
MI? Arkitera, Yazı: Gökçe Aras, 27.10.2008 |
||
BEYAZIT VE YALNIZGÖZ KÖPRÜLERİ AÇILDI
Edirne'den geçen Tunca Nehri üzerindeki iki tarihi köprü onarılarak yeniden hizmete açıldı. Edirne il merkezini Yeni İmaret Mahallesi'ne bağlayan Beyazıt ve Yalnızgöz köprüleri zaman içerisinde bakımsızlıktan yıkılma tehlikesi geçirdi.
Tarihi eserlerin kurtarılması amacıyla harekete geçen yetkililer, Meriç ve Tunca köprülerinin ardından Beyazıt ve Yalnızgöz köprülerine el attı. Karayolları Genel Müdürlüğü ile Edirne Valiliği İl Özel İdaresi arasında 2006 yılında yapılan protokolün ardından ihale gerçekleştirildi. Yaklaşık iki yıl süren çalışmalar sonucunda onarımı tamamlanan köprülerin açılışını Edirne Valisi Mustafa Büyük yaptı.
Köprülerin tamamlanarak halkın hizmetine girmesinden duyduğu mutluluğu dile getiren Vali Mustafa Büyük, köprülerdeki eksikliklerin iş bitim tarihine kadar tamamlanacağını söyledi. Vali Büyük, "Saraçhane Köprüsü'nün trafiğe açılabilmesi için proje çalışmaları devam ediyor. 2009 yılında Saraçhane Köprüsü trafiğe açılacak." dedi. Edirne Kent Haber, 27.10.2008 |
|
|
MAÇKA PALAS TARİHİNDE OTEL DÖNEMİ BAŞLIYOR Hürriyet, Haber: Ayten Serin, 27.10.2008 |
||
|
TATARLI HÖYÜĞÜ'NDEKİ KAZILARDA 3 BİN YILLIK KÜP BULUNDU
Adana'nın Ceyhan İlçesi'nde Tatarlı Höyüğü'ndeki kazılarda 3 bin yıllık pitos (küp) bulundu.
Adana Milletvekili Muharrem Varlı, Çukurova Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Yrd.Doç.Dr. Serdar Girginer ve 10 kişilik ekibi tarafından kazı yapılan Tatarlı Höyüğü'nde incelemelerde bulundu.
Yrd.Doç Dr. Girginer'e ve ekibine teşekkür eden Varlı, kazı çalışmasının bölgenin tarihine ışık tutacağını belirterek, "Çok kısa bir zamanda böyle önemli buluntuları ortaya çıkararak Tatarlı Höyüğü'nün önemini ortaya çıkardığınız için siz ve ekibinizi tebrik ediyorum." dedi.
Yrd.Doç.Dr. Serdar Girginer ise, devam eden kazılarda "Hitit yazılı belgelerinde Kizzuwatna uygarlığına ait saray buluntularına rastladık. Hitit ve Mezopotamya dönemlerine ait 2 silindir mühür ve bir adet mühür baskısı elde ettik. Bu gün de 3 bin yıllık pitos (küp) bulduk." şeklinde konuştu. haberler.com, 27.10.2008 |
|
AGORA GÖRÜNDÜ
Kent merkezinde "dünyanın en büyük
antik agorası" kabul edilen tarihi İzmir Agorası,
Büyükşehir Belediyesi'nin yaptığı kamulaştırmalar ve
yıkımlar sonunda İkiçeşmelik ile buluşuyor. Yeni Şafak, 27.10.2008 |
||
İSTANBUL 2010 VE AKM YA DA EZBER BOZMAK ÜZERİNE Yapı, Yazı: Derya Nüket Özer, 27.10.2008 |
||
İNSANOĞLU İLK ATEŞİ 790 BİN YIL ÖNCE YAKMIŞ
İsrail’de yapılan yeni araştırma, insanoğlunun yaklaşık 790 bin yıl önce ateş yakabildiğini ve bu yetenek sayesinde Afrika’dan Avrupa’ya göç edebildiğini ortaya koydu. Hürriyet, 27.10.2008 |
![]() |
|
![]() |
TARİHİ CAMİLERE RESTORASYON
Sulakyurt Merkez ve Yeşilyazı Köyü'nde bulunan Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne bağlı iki cami ve türbelerde restorasyon çalışmaları başladı.
Restorasyon çalışmaları hakkında bilgi veren Müftü Yakup Koçhan, Yaklaşık 600 yıl önce inşa edilmiş olan iki caminin muhtelif yıllarda vatandaşlarca yapılan bilinçsiz bakım ve onarımlar neticesinde tarihi özelliğini kaybettiğini söyledi.
Evliya Çelebi’nin de ziyaret ettiği ve Seyahatnamesinde “Hazreti Şeyh Şami-yi Ziyaret eyledük, hakkı yine hüsn-ü ibadet eyledük” dediği bilinmektedir. Yapılan çalışmalar nedeniyle her iki caminin ibadete kapatıldığı belirtildi. Kırıkkale Kent Haber, 26.10.2008 |
|
GUARDIAN'IN SANAT LİSTESİNDE SÜRPRİZ
İngiliz The Guardian gazetesi, okuyucuları için sekiz ayrı yazarı eşliğinde 'Ölmeden önce görmeniz gereken 1000 sanat eseri' başlıklı, çok geniş bir dosya yayımladı.
Azteklerden ortaçağa, popüler sanattan güncel üretimlere uzanan alfabetik bir sırayla hazırlanmış detaylı dosyada yer verilen 'Bizans Hakkında Herşey' isimli bölüm ise, gazete kadrosunda yer alan kalemlerden biri olan Jonathan Jones imzasıyla yayımlandı. Jones'a ait metinde Bizans kültürüne mal olmuş, bir kısmı İstanbul'dan ortaçağda kaçırılan ve halen büyük kiliselerde korunan küresel sanat örneklerine tek tek yer verilirken, dokuzuncu yüzyıldan bu yana ayakta duran tarihi Ayasofya Müzesi'nde bulunan dini ve törensel içerikli Bizans mozaiklerinden övgüyle söz edildi. Henüz 'C' harfinde bulunan Ansiklopedik listenin 'B' harfinde ise, Gentile Bellini tarafından yapılan, Genç Bir Türk Oğlanın Portresi adlı tablo övüldü. The Guardian'ın internette de örnekleriyle izlenebilen dosyası, sürprizlerle devam edeceğe benziyor. Sabah, 26.10.2008 |
|
|
TARİHİ BEYDAĞ KALESİ'NE RESTORASYON
Beydağ'da
1970'li yıllarda aslı bozularak onarılan kale, İzmir
2 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu
kararı uyarınca aslına uygun olarak restore
edilecek.
Haber Ekspres, 26.10.2008 |
||
![]() ![]() |
ÖDENEK OLMAYINCA
Malatya'nın Darende İlçesi'ndeki tarihi Uzunok ve Nadir Köprüleri, ödenek yetersizliğine takıldı. Malatya Haber, 17.10.2008 |
|
TARİHİ ESER OPERASYONU
Jandarmanın Ankara,
Çorum ve Yozgat’ta eş zamanlı düzenlediği
operasyonda 28 kişi gözaltına alındı. Hürriyet Ankara, 26.10.2008 |
|
|
TRALLEIS'E 20 BİN YTL
Aydın'daki Tralleis Antik Kenti’ndeki kazı çalışmalarına bir destek de Ticaret Odası’ndan geldi.
Tarihin gün ışığına çıkması için 20 bin YTL bağışlandı. Çeki, Kazı Heyeti Başkanı Prof. Abdullah Yaylalı’ya veren Oda Başkanı Mustafa Baştuğ, “Geçen yıl da 14 bin YTL maddi yardımda bulunmuştuk. Ayrıca, 60 bin YTL değerinde kazı bürosuyla araç-gereç deposu yapmıştık” dedi. Milliyet Ege, 26.10.2008 |
![]() |
|
Priene (National Geographic - Kasım) |
...1908
|
![]() |
19 - 25 Ekim 2008 |
|||
MİNİ DİNOZOR FOSİLİ BULUNDU
Dünyada yaşamış olan en küçük dinozorlarından birine ait kafatası fosili bulundu. Hürriyet, 25.10.2008 |
![]() |
||
MOZAİK MÜZESİ 2009 YILININ İLK ÇEYREĞİNDE BİTECEK
Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Asım Güzelbey, Türkiye'nin en büyük mozaik müzesini Gaziantep'te yaptıklarını ve müzenin 2009 yılının ilk çeyreğinde hizmete gireceğini söyledi.
Güzelbey, yaptığı açıklamada, göreve geldikleri günden itibaren kültürel ve sosyal projelere büyük önem verdiklerini belirtti. Gaziantep'in, kültür ve turizm alanında cazibe merkezi olması için çalışmalarını sürdürdüklerini kaydeden Güzelbey, "35 milyon dolara mal olacak, en büyük mozaik müzesini 2009 yılının ilk çeyreğinde bitirmeyi planlıyoruz. Bu müzenin 40 bin metrekare toplam alanı olacak. 20 bin metrekare kapalı alanda Zeugma mozaikleri ve diğer tarihi eserlerimiz sergilenecek. Yaptığımız bu müze aynı zamanda Cumhuriyet tarihinin en büyük müzesi de olacak" dedi. Müzenin yapımı sırasında Almanya'daki Roma Müzesi'nden de esinlendiklerini ifade eden Güzelbey, "Bu müze tamamlandığında Gaziantep'e gelen turist sayısı artacak. Hedef olarak önümüze, yılda bir milyon ziyaretçi koyduk. Bu ziyaretçi sayısına ulaşacağımıza inanıyoruz" diye konuştu. Gaziantep 27 Gazetesi, 25.10.2008 |
|||
SİVAS'TA GERGEDAN FOSİLİ
BULUNDU Radikal, 25.10.2008 |
|||
![]() |
GLOBAL KRİZ, SANAT ESERLERİNİN SATIŞINI DÜŞÜRDÜ
Tüm dünyayı etkisi altına alan küresel kriz, sanat eserlerinin satışlarını da vurdu. Hürriyet, 25.10.2008 |
||
ASIRLIK ÇINAR İSU YÜZÜNDE YOK OLDU
Büyükşehir Belediyesi İSU Genel Müdürlüğü ekiplerinin geçen çarşamba günü yaptığı bilinçsiz çalışmada zarar gören, kökleri kopartılan İzmit İnönü Caddesi üzerinde Yenituran Anaokulu önündeki asırlık çınar, dün zorunlu olarak kesildi.
Özgür Kocaeli, 24.10.2008 |
|
||
DENİZLİ'DE 126 PARÇA TARİHİ ESER ELE GEÇİRİLDİ
Denizli'nin Buldan İlçesi'nde yapılan operasyonda, 126 parça tarihi eser ele geçirildi.
İlçeye bağlı Yenicekent beldesinde ikamet eden O.D. ve O.O.'nun elinde tarihi eser bulunduğu ve satmak için müşteri aradıkları bilgisi üzerine jandarma ekipleri, şahıslarla irtibata geçti. Alıcı kılığında buluşma noktasına giden ekipler, zanlıları suçüstü yakaladı. O.D. ve O.O.'nun üzerlerinde ve arabalarında yapılan aramalarda ise 71 sikke, üç vazo, üç süs eşyası, bir kandil, 48 tarihi obje ve metal dedektörü ele geçirildi. Tarihi eserlere el konulurken zanlılar, mahkeme tarafından serbest bırakıldı. haberler.com, 24.10.2008 |
|||
![]() |
OSMANLI, SELÇUKLU
İl Kültür ve Turizm Müdürü Ahmet Kaya tarafından “Kızlar Sarayı’nda yapılan kazılar” hakkında açıklamalarda bulunuldu. Amasya Gazetesi, 24.10.2008 |
||
KUĞU İŞLENMİŞ MOZAİK BULUNDU
Adıyaman’da define avcıları bağ evinde 30 metrekare büyüklüğünde kuğu kuşu işlenmiş mozaik buldu.
Adıyaman’ın Besni İlçesi Köseceli beldesinde S.S’ye ait bir bağ evinde 30 metrekare büyüklüğünde olan bir mozaik bulundu. Kuğu Kuşu’nun işlendiği mozaiğin yaklaşık 5 metresinin açıldığını söyleyen Müze Müdürü Arkeolog Fehmi Eraslan, kuğu kuşunun yanı sıra bitkisel bir çiçek motifinin de olduğunu söyledi. Eraslan, ortaya çıkarılan mozaiğin bir bölümünde doğal sebepler ve toprak dolgunun baskısı nedeniyle hasar olduğunu belirterek, “Toprağın yaklaşık 1 metre altında, dörtte biri define avcıları tarafından ortaya çıkarılan mozaik, 5 metre genişliğinde, 6 metre uzunluğunda bulunuyor. Mozaik tahminen Geç Roma dönemi, Erken Bizans dönemine ait olduğunu düşünüyoruz.Tepede yükselti üzerinde, ağaçların yoğun olduğu bir alanda bir yerleşim. Buranın bağ evi olduğunu tahmin ediyoruz. Bağ evinin zemin mozaiğini ortaya çıkardık. Üzerinde dolgu olduğu için odanın hepsini göremiyoruz. Tahminen 30 metrekare büyüklüğünde olan zemin mozaiğinde bitki ve kuş motifi var" dedi.
Eraslan, mozaiğin korunması için güvenlik önlemi aldıklarını belirterek, şartlara göre yerinde korunacağını ya da çıkarılarak taşınacağını kaydetti.
Kendi bahçesinde mozaiği bulan S.S isimli şahıs mozaiği 4 bin YTL’ye satmak üzere iken jandarma ekipleri tarafından yakalandı. Olayla ilgili yakalanan S.S. isimli şahıs gözaltına alındı. İl Jandarma komutanlığınca kaçakçılık olayları ile ilgili etkin mücadeleye devam edileceği bildirildi. Adıyaman Haber, 24.10.2008 |
![]() |
||
![]() |
|||
|
|||
ÇATALHÖYÜK'ÜN ARTIK
ÇATISI VAR Cnn Türk, 24.10.2008 |
|||
SİNOP'UN TARİH, KÜLTÜR VE TURİZM ENVANTERİ ÇIKARILDI
Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürü Mahmut Evkuran Sinop'un tarih, kültür ve turizm bakımından sahip olduğu envanterinin çıkartıldığını, bu envanterler üzerinden bir eylem planı oluşturulduğunu söyledi.
Sinop'ta 'Turizm Geliştirme Çalıştayı Sporcu Kamp Eğitim Merkezi'nde başladı. 3 gün sürecek çalıştaya Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürü Mahmut Evkuran, Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdür Yardımcısı Nusret Tutan, Sinop Vali Yardımcısı Bilal Ölmez, İl Kültür ve Turizm Müdürü Hikmet Tosun, ilçe kaymakamları, belediye başkanları ile sivil toplum örgütlerinin temsilcileri katıldı.
Kültür ve Turizm
Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürü Mahmut
Evkuran yaptığı açıklamada, turizmin Anadolu'nun
içlerine ve sezonun tümüne yaymak amacıyla yürütülen
programın bir parçası olarak Sinop'u gündeme
aldıklarını ifade etti. Turizm Gazetesi, 24.10.2008 |
|||
EL YAZMALARI GÜN IŞIĞINA
ÇIKIYOR
Konya’nın yakın tarihine ışık tutacak, bu alanda araştırma yapacak kişiler için önemli kaynak teşkil edecek yazma eserlerin Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi’ne devredilmesi olumlu karşılanıyor. Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi’nde öncelikle bakımdan geçirilen yazma eserler mikrofilmi çekildikten sonra kütüphanede sergileniyor.
Merhaba Gazetesi, 24.10.2008 |
|||
CUMHURİYET DÖNEMİNİN EN
GÜZEL 10 BİNASI Hürriyet Cuma, 24.10.2008 |
|||
ABDÜLHAMİT'İN HAYALİNİ DEMİR HIRSIZLARI YAĞMALIYOR
Osmanlı sultanı II. Abdülhamit'in 'hayalim' dediği bir projeydi Hicaz Demiryolu. Anadolu Müslümanlarının kutsal yolculuklarını kolaylaştıran proje şimdi çöl eşkıyalarının değil ama demir hırsızlarının tehdidi altında.
Son günlerde artan hurda fiyatlarının da etkisiyle tarihi demiryolunun Ürdün içerisindeki rayları, bağlantı halkaları birer birer çalınmaya başlandı.
Ürdün Hicaz Demiryolları Genel Müdürü Mahmud el Huzale, demiryolunun büyük bir kısmının tahrip edildiğini, bu durumun da turist ve yük taşıma işlemlerinde aksaklıklara neden olduğunu belirtti. Rayların çalınmasının yanı sıra hazine aramak için yapılan kazıların da demiryolunun bozulmasına ve tren kazalarının artmasına sebep olduğuna değinen genel müdür, bu hırsızlık olaylarının demiryolunun yüz yılı aşkın tarihini zedelediğini ve tehdit ettiğini sözlerine ekledi.
Şark el Avsat gazetesine açıklamalarda bulunan görgü tanıkları da kazıların Ürdün'ün güneyindeki El Mafrak, El Rasife, El Zarka ve Maan güzergahında yapıldığını belirtti. Osmanlı askerlerinin bu bölgelerden geçerken altın, gümüş gibi değerli eşyalarını demiryolu civarında gömmüş olabileceği tahmini kazıları hızlandırdı. Tanıklara göre hırsızlık, Ürdün'de demirin tonunun bin 200 Ürdün Dinarı'na (yaklaşık bin 700 ABD Doları) ulaşmasından sonra daha da arttı. Tren hattının henüz işlemeye başlamamış olması, Maan şehri ile Suudi sınırı arasındaki rayların çalınmasını kolaylaştırdı. Hazine ve altın aramaları da El Mafrak, El Rasife ve El Zarka illerinde yoğunlaştı. Üretimi duran eski demiryolu malzemelerinin temin edilmesinin zor olduğunu söyleyen demiryolları yetkilileri ise alınabilecek tedbirler hakkında bir açıklama yapmadı.
Suriye, Ürdün ve Suudi Arabistan'ı birbirine bağlayan bin 303 kilometrelik demiryolunun 452 kilometresi Ürdün sınırları içerisinde yer alıyor. Ürdün'ün El Mafrak, El Zarka, Amman, El Ciza, El Katraniye ve Maan istasyonlarından geçen trenler yük ve yolcu taşıyor. Zaman, Haber: Nazif Erişik, 24.10.2008 |
|||
URFA KALESİ DÜZENLENİYOR
Konu ile ilgili basın açıklaması yapan Şanlıurfa Valisi Yusuf Yavaşcan, "Başlattığımız projelerle Urfa Kalesi ve çevresine köklü çözümler getiriyoruz. Urfa Kalesini Kültür ve Turizm Bakanlığı ile bir eylem planı şeklinde ele aldık ve belli bir takvime bağladık. Urfa Kalesi ile ilgili olarak geliştirdiğimiz beş projeyi çeşitli zaman aralıkları ile uygulamaya koyuyoruz. İlk etapta Şanlıurfa Valiliği İl Özel İdaresi Genel Sekreterliği peyzaj mimarı Müslüm Uyanık'a hazırlattığımız Urfa Kalesi Eteği Çevre Düzenleme Projesi Uygulama İşi'ni uygulamaya geçiriyoruz. Hazırlanan proje Şanlıurfa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'ndan onay almıştır. Bu projenin uygulamasına İl Özel İdaresi Genel Sekreterliğimiz bütçesinden 1.5 milyar YTL ödenek ayırdık. Kültür ve Turizm Bakanlığı da bu projenin uygulamasına 850 bin YTL katkı sağlayacaktır. Projenin yaklaşık maliyet hesabı 2 milyon 310 bin YTL olarak çıkarılmıştır. Proje tamamlandığında Urfa Kalesi eteğinde istenmeyen görüntü ve insan kirlilikleri ortadan kalkacak ve Urfa Kalesi Eteği prestij bir proje olarak Şanlıurfa'mıza kazandırılacaktır" dedi.
Urfa Kalesi eteğindeki tarihi dokuyu bozan gece kondu evlerin Şanlıurfa Valiliği İl Özel İdaresi imkanları ile Şanlıurfa eski valileri Ziyaettin Akbulut ve Şahabettin Harput dönemlerinde kamulaştırıldığını ifade eden Vali Yavaşcan, "Bu iki valimize başlattığı çalışmalardan dolayı minnettarız ve teşekkür ediyoruz. Yaklaşık 10 yıldır kamulaştırması yapılan bu alanda yapılabilecek çalışmaların bugüne kadar başlatılmaması proje uygulamasını geciktirmiştir. Aslında proje aksatılmadan devam etseydi Urfa Kalesi eteği bu güne kadar olgunlaşmış bir park olarak yararlanılan bir prestij mekan olurdu. Urfa Kalesi Eteği Çevre Düzenleme Projesi İl Özel İdaresi Genel Sekreterliğimizce 11 Ekim 2008 Cuma günü, yani geçen Cuma günü ihale edildi. İhaleye 4 firma katıldı. 2 milyon 316 bin YTL özerinden yapılan açık ihale en düşük fiyat teklifi olan bir milyon 333 bin YTL'ye verildi" diye konuştu.
Kale eteği projesinin 6 ayda tamamlanacağını sözlerine ekleyen Yavaşcan, "Urfa Kalesi eteğinde ahşap emprenye telefon direkleriyle teraslama çalışmaları yapılarak şehrin muhtelif yönlerini gören seyir alanları oluşturulacaktır. Alanda kamelyalar, oturma bankları piknik masaları, su öğeleri, yürüyüş bantları, otomatik sulama, aydınlatma ve çimlendirme çalışmaları yapılacaktır. Urfa Kalesi eteğinde yapılacak peyzaj düzenlemesinde Şanlıurfa'ya özgü bitki çeşitleri kullanılacaktır. Urfa Kalesi Eteği Çevre Düzenlemesi Projesi'nin tamamlayıcı ve destekleyicisi olarak Urfa Kalesi Eylem Planı'nda yer alan Urfa Kalesinin Restorasyonu ve Urfa Kalesinde Arkeolojik Kazılar projelerimizi de bu ay içerisinde start alacaktır. Böylece Urfa kalesi için planladığımız 5 mega projeden 3'ü başlatılmış tamamlanmış olacaktır. Restorasyon ve Çevre Düzenlemesinden sonra bu mekanların ve çevresinin profesyonel ışıklandırması 4.Projemiz olarak hayata geçirilecektir. Sponsor firmalarla görüşmelerimiz devam etmektedir 5.Proje olarak Haleplibahçe'den Urfa Kalesi'ne teleferikle ulaşım sağlamak istiyoruz. Bu proje ile Urfa Kalesi'ne yaşlıdan, engellisine her kesimin ulaşımını sağlamış olacağız. Urfa Kalesi'ne bu güne kadar çıkamayan bu kesimine de çıkılarak inşallah Urfa kalesinden Urfa'yı seyrettireceğiz. Bu konudaki etüt çalışmalarımız devam etmektedir" şeklinde konuştu. Şanlıurfa Kent Haber, 23.10.2008 |
|||
![]() |
JANDARMADAN TARİHİ ESER BASKINI
Konya'da jandarma ekiplerinin düzenlediği tarihi eser operasyonunda 5 kişi gözaltına alınırken, bin 300 parça da tarihi eser ele geçirildi.
Konya Selçuklu İlçe Jandarma Komutanlığı ekipleri, Eğribayat Köyü'nde kaçak kazı yapıldığı istihbaratını almasının ardından takibe başladı. Bir süre kazı yapılan bölgede takibini sürdüren jandarma ekipleri, 5 kişinin kaçak kazı yaptığını belirlemesi üzerine baskın yaptı.
Yapılan baskında aralarında öğretmen ve emekli polisin de bulunduğu O.G, N.D, S.B, B.Ç. ve O.T. suçüstü yakalandı. Yakalanan şüpheliler gözaltına alındı.
Yapılan aramada çok sayıda sigara kutusuna konulmuş yaklaşık bin 300 adet Roma, Bizans ve ve Hellenistik dönemine ait bronz, gümüş, bakır sikke ile paha biçilemeyen Roma dönemine ait boğa, kürek figürü ve çan, pirinç mumluk ele geçirdi. Gözaltına alınan ve aralarında öğretmen ve emekli polisin de yer aldığı 5 kişinin adliyeye sevk edilmesi bekleniyor. Konya Kent Haber, 23.10.2008 |
||
HASANKEYF KAZILARI İÇİN 5.436 YTL ÖDENEK
Hasankeyf İlçesi'nde 1991 yılında 497 YTL ödenekle başlayan kazı çalışmalarında 17 yılda toplam 5 milyon 436 bin YTL ödenek kullanıldı.
Bölgede 1991'de başlayan olaylar nedeniyle kazılara 7 yıl ara verildi. 1998 yılında Prof.Dr. Oluş Arık başkanlığında tekrar başlayan kazı çalışmalarına 1991 yılına nazaran 3 kat fazla ödenek aktarıldı. GAP İdaresi tarafından kazı çalışmaları için 1998 yılında bin 500 YTL ödenek gönderilirken, 1999 yılında Kültür Bakanlığı bu ödeneği 10 kat artırarak 15 bin YTL'ye çıkardı. Ilısu Baraj çalışmalarının hız alması ile kazı çalışmalarına desteğini artıran GAP idaresi, 2000 yılında 76 bin, 2001 yılında 73 bin 381 YTL, 2002 yılında ise 100 bin YTL ödenek tahsis etti. 2003 yılında Batman Valiliği görevine getirilen Efkan Ala ile Kazı Başkanı Prof Oluş Arık arasında ödenek kullanımı konusunda yaşanan polemiğin ardından görevine son verilen Arık'ın yerine Prof.Dr. Abdüsselam Uluçam başladı.
Uluçam başkanlığında sürdürülen kazı çalışmalarında, 2003 yılında 550 bin, 2004 yılında 478 bin, daha sonra 425 bin daha ek ödenek sağlandı. 2003 yılı toplamda 1 milyon 721 bin 803 YTL ödenekle kapandı. 2005 yılında 1,5 milyon YTL, 2006 yılı kazı çalışmaları için 1 milyon 64 bin YTL, 2007 yılı kazı çalışmaları sezonunda ise 1 milyon 132 bin YTL ödenek ayrıldı. GAP İdaresi son yapılan kazı harcamalarında ödeneğin bir kısmının kullanılmadığını göz önünde bulundurarak 2008 yılında 500 bin YTL'yi kazı başkanının hesabına aktardı. Hasankeyf kazıları için 17 yılda toplam 5 milyon 436 bin YTL ödenek kullanıldı.
Selehiye Bahçeleri, Kasımıye, Büyük Saray, Zeynel Bey türbesi, Dicle Kenarı, Sultan Süleyman Camii ve değişik alanlarda yapılan kazı çalışmalarında, Roma, Osmanlı, Selçuklu dönemine ait çok sayıda tarihi kalıntı ortaya çıkartılıp belgelendirilirken birçoğu restore edildi. Batman Gazetesi, 23.10.2008 |
|||
ANİ HARABELERİ ZARAR
GÖRÜYOR Kars Kent Haber, 23.10.2008 |
|||
AKM YENİDEN Arkitera, Yazı: Zeynep Güney, Görseller: Tabanlıoğlu Mimarlık, 23.10.2008 |
|||
72 YAŞINDAKİ NİNE ARKEOLOJİK KAZILARDA
Tekirdağ Müze Müdürlüğü'nce yürütülen antik kent kazılarında 10 yıldır çalışan Saadet Can (72), kazılarda tarihi eser bulunca büyük heyecan duyduğunu söyledi.
Can, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Tekirdağ-İstanbul kara yolunun 10. kilometresindeki Herainteikos Antik Kenti'nde 8 yıl, aynı bölgede bulunan Menekşe Çatağı'nda ise 2 yıl olmak üzere toplam 10 yıldır arkeolojik kazılarda yevmiyeli işçi olarak çalıştığını ifade etti.
Eşi öldükten sonra yalnız yaşadığını söyleyen Can, ''Yıllarca çapaya gittim. 10 yıldır kazı işinde çalışıyorum. 2 yıl Menekşe Çatağı'nda, 8 yıldır da burada çalışıyorum. İşimden çok memnunum. 72 yaşıma geldim, daha bırakmaya niyetim yok. Tarihi eserler bulunduğunda adam akıllı seviniyoruz. Biz kazıcıların da katkımızın olduğunu düşünüyoruz. Bugün bir kadın heykeli başı çıkardık çok heyecanlandık. Bu kazılarda çalışmak büyük bir heyecan. Keşke daha önceki yıllarda çalışsaydım. İmkan verildiği takdirde uzun yıllar çalışmak istiyorum'' dedi.
Sabah saat 05:00'de kazı alanına geldiklerini, akşama kadar çalıştıklarını bildiren Can, ''Benim için zor olmuyor. Sabahları erken kalkmaya alışkınım. Hiç yorulmuyorum. Ne güneş, ne rüzgar, beni hasta etmiyor. Her dakika yeni bir eser bulunması beklentisi ile kazıyorum'' diye konuştu.
Aynı bölgede yapılan kazılarda 8 yıldır çalıştığını söyleyen Müzeyyen Durgut ise ''8 yıldır kazılarda çalışıyoruz. Kazıyoruz, temizliyoruz. İhtiyacımızı karşılıyoruz. Kazılar başlamadan önce etraf köylerdeki kadınlar olarak çapaya gidiyorduk. Şimdi burada 23 kişi çalışıyoruz. Çok iyi geçiniyoruz arkadaşlarla... Buradan kazandığımızla kışlık kömürümüzü alacağız. Sabah saat 05:00'de gün doğmadan geliyoruz. Güneş doğunca çalışmaya başlıyoruz. Yılda bir ay burada çalışıyoruz. Diğer aylar çapaya gidiyoruz. Eskiden Menekşe Çatağı'nda da çalışıyorduk'' dedi. 2000 yılından bu yana Herainteikos Antik Kenti'nde yapılan kazı çalışmalarına başkanlık eden Mimar Sinan Üniversitesi Arkeoloji Bölümü eski Öğretim Üyesi Doç.Dr. Neşe Atik de ''2000 yılından beri kadın işçilerle çalışıyoruz. İşçilerimiz Tekirdağlı. Tekirdağlı hanımlarımız da öğrencilerimiz kadar uzmanlaştı. Onlar da yapılan kazılardan ve buluntulardan en az bizim kadar heyecan duyuyorlar'' diye konuştu.
Atik, Herainteikos Antik Kenti'nde 20 gün önce başlayan çalışmaların, 10 gün sonra sona ereceğini bildirdi. Zaman, 23.10.2008 |
|||
MÜZELER 10 AYDA 94 BİN 578 ZİYARETÇİ AĞIRLADI
Erzurum'daki müzeler 2008 yılının 10 aylık döneminde adeta ziyaretçi akınına uğradı. Yerli ve yabancı toplam 94 bin 578 turistin ziyaret ettiği müzelere, en büyük ilgiyi yerli turistlerin gösterdiği öğrenildi.
Erzurum Müze Müdürü Mustafa Erkmen, 2008 yılının müzeler açısından oldukça verimli bir dönem olduğunu söyledi. Geçen yıllara oranla bu yılın 10 aylık döneminde yerli ve yabancı turist sayısında ciddi bir artışın olduğunu belirten Erkmen, "İçinde bulunduğumuz yılın 10 aylık dönemi itibariyle ilimizdeki müzeleri ziyaret eden toplam turist sayısı 94 bin 578 kişidir. Bu ziyaretçilerden 34 bin 371'ini yerli turistler oluştururken, 3 bin 193 kişi de, yabancı turistlerden oluşmaktadır. Yine müzelerimizi ziyaret eden yerli turistlerimizin 19 bin 283'ü ücretli giriş yaparken, yabancı turistlerimizin de, 2 bin 999'undan para alınmıştır" dedi.
Yerli turistlerin yoğun olarak müzeleri ziyaret etmelerinin nedeninin, kültürel mirasın merak edilmesi olduğunu dile getiren Erkmen, müze ziyaretlerinin alışkanlık haline getirilmesi gerektiğini kaydederek, bu yolla hem kültürel miras hakkında bilgi sahibi olunacağını, hem de gelecek nesillere örnek teşkil edileceğini ifade etti.
Öte yandan Müze Müdürü Mustafa Erkmen, Erzurum'da en fazla ilgi gören müzelerin başında Atatürk Evi'nin geldiğini söyledi. Kurtuluş Savaşı öncesinde yaşanan tarihi sürece ve Erzurum Kongresi'ne, Atatürk Evi'nin şahitlik ettiğine dikkati çeken Erkmen, "Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Erzurum'da kongre faaliyetlerini tasarladığı bu ev, bir nevi Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerinin atıldığı bir mekandır. Bu nedenle özellikle de gençlerimizin akınına uğramaktadır. Müzelere gösterilen ilgiden memnuniyet duyuyoruz. Rakamları daha yukarılara çekebilmek ve müzeleri ziyaret etmenin önemini her yaştan insana anlatabilmek için elimizden geleni yapacağız" dedi. Erzurum Gazetesi, 23.10.2008 |
|||
KBIYRA KAZILARI HAVADAN GÖRÜNTÜLENDİ
Burdur'un Gölhisar İlçesi sınırları içinde bulunan 405 hektarlık alanda devam eden kazı çalışmalarının ve Kbiyra Antik Kenti'nin havadan fotoğraf çekimleri yapıldı.Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Şükrü Özüdoğru, yapılan çalışmaların daha iyi görülebilmesi için fotoğraf çekimlerinin yapıldığını söyledi. Erhan Küçük yönetimindeki zeplin aracından çekimleri, Şükrü Özüdoğru rehberliğinde Ceyhun Sökün yaptı. Çekimleri zeplin aracı ile yaptıklarını anlatan Özüdoğru, "Bilimsel amaçlı 500 metreye kadar yüksekten yapılan çekimlerle genel durum değerlendirmesi ve Antik Kentin çizimlerini yapacağız. Kazıya başlarken ve kazı sonunda yapılan çekimler Arkeolojik çalışmaların olmazsa olmazlarıdır." dedi.
Burdur Müzesi ile Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Bilimsel Danışmanlığı tarafından 3 yıldır devam eden kazıların bu yıl 30 Ekimde sona ereceği belirtildi. Yeni Şafak, 23.10.2008 |
|
||
![]() |
DİNOZORLARIN DANS PİSTİ
ABD’nin Arizona ile Utah eyaletleri arasında bir bölgede, tarih öncesi hayvanların yoğunlukla yaşadığı bir bölge keşfedildi. Hürriyet, 23.10.2008 |
||
ASSOS ANTİK ŞEHRİ 2008 YILI KAZILARI SONA ERDİ
Çanakkale'nin Ayvacık İlçesi sınırlarında yer alan Assos antik şehrinde 2008 yılı kazı çalışmaları sona erdi. Kazıyı yürüten Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Klasik Arkeoloji Anabilim Dalı Başkan Doç.Dr. Nurettin Arslan, bu yıl çok sayıda kap ve mezar bulunduğunu söyledi.
Assos'un önemli yapılarından biri olan Athena tapınağının restorasyonu için ölçüm çalışmaları yapıldığını belirten Doç.Dr. Arslan, tapınağın beton parçalarının, 2009 yılında andezit taş parçalarla değiştirilmesi için hazırlıklar yapıldığını söyledi. Arslan, antik şehrin merkezi konumundaki Agora'nın batı yönünde, üzeri kapalı yaya yolları yapısındaki kazılarda Assos'un, özellikle Troas bölgesinin metropollerinden olan Alexandreia Troas ile sıkı bir ticari ilişkisi olduğu ve kapalı yolların MS 5. yüzyıldan itibaren kullanılmadığı tespit edildiğini kaydetti. Batı kapısı önündeki nekropoliste yapılan kazılarda ise geçen yıllarda olduğu gibi MÖ 6. yüzyıla ait çok sayıda pişmiş toprak kap ve sandık tipi bir mezar bulunduğunu ifade eden Arslan, o çağda çocuklar dışında yetişkinlerin de yakılması yaygın bir gelenek olduğunu, yakılmadan gömülen çocukların mezarlarında, çok sık olarak emzikli kaplara rastladıklarını aktardı. Bunların biberon olarak kullanıldığını bildiklerini belirten Arslan, "Bu kaplar dışındaki diğer vazoların da küçük boyutlu olması dikkat çekmektedir. Çocukların gündelik hayatta oyun aletleri olan aşık kemikleri, hediye olarak sıkça mezarlara bırakılmaktaydı." dedi.
Ayrıca Alman bir ekip tarafından antik şehrin topografik planının çıkarılması için çalışmalara başlandığını da kaydeden Nurettin Arslan, bu çalışmalarda özellikle batı kapısı ve çevresindeki surların çizimlerinin tamamlandığını ifade etti. Arslan, kazı çalışmalarının Kültür ve Turizm Bakanlığı, Amerikan Arkeoloji Enstitüsü ve Efes Pilsen tarafından desteklendiğini sözlerine ekledi. haberler.com, 23.10.2008 |
|||
OSMANLI ARŞİVLERİ ORTA ASYA'YA AÇILIYOR
Osmanlı arşivleri, Orta Asya'ya açılıyor. Osmanlı'nın Türk devletleriyle ilişkilerini içeren 300 belgelik arşivi, Türkmenistan'dan başlayarak tüm Orta Asya'da sergilenecek.
Tarihe ışık tutan araştırmalar arasında ilginç belgeler de var. Bunlardan biri de Çukurova'ya pamuk ekimi için Orta Asyalı tüccarların teşvik edildiği belge. Pamuğun Türkmenistan'ın Fergana ovasında çok gelişmiş bir üretim ağı olduğunu söyleyen Türk Arşivciler Derneği Başkanı Hacı Haldun Şahin, "Osmanlı erkanı pamuğun Adana'da da geliştirilmesi için Orta Asyalı tüccarları devreye soktu. Bugünkü verimli Çukurova pamuğunun temeli o zaman atıldı." dedi. Mali, siyasi, askeri ve sportif birçok yazılı belgenin ışığında kurulacak sergi için, Türk Arşivciler Derneği ile Orta Asya Çalışmaları Enstitüsü işbirliği projesi imzaladı. Anlaşma sonrasında, tüm Osmanlı-Orta Asya devletleri arasındaki ilişkileri içeren belgeler tarandı, 500 kadar belge elde edildi. Bu belgelerden 300'ünün sergide yer almasına karar verildi. 2009 başında belgelerin bilgisayara geçirilmesi bittikten sonra, ilk serginin Türkmenistan'da açılması kararlaştırıldı. Sergi ile ilgili bilgiler veren Hacı Haldun Şahin, Orta Asyalı aydınların, Osmanlı ile yaptıkları yazışmalarla Batı'ya açıldığının da belgelendiğini dile getirdi. Belgeler arasında, Özbekistanlı hacı adaylarının Osmanlı yardımlarıyla kutsal topraklara gittiği bilgisi de yer aldı. Şahin, hedeflerinin imparatorluk bünyesinde bulunup bağımsızlığını ilan eden tüm devletlerde sergi açmak olduğunu belirtti. Zaman, Haber: Hüseyin Keleş, 23.10.2008 |
|||
KIRIKHAN'DA TARİHİ ESER OPERASYONU
Hatay'ın Kırıkhan İlçesi'nde düzenlenen operasyonda Bizans ve Roma dönemine ait eserler ele geçirildi.
Cumhuriyet Mahallesi'ndeki bir evde tarihi eser bulunduğunun tespit edilmesi üzerine yapılan operasyonda 1 adet ruhsatsız pompalı av tüfeği, 1 adet çifte tabir edilen av tüfeği, 13 adet 99 mm çapında dolu fişek, 4 adet Bizans dönemine ait sikke, 1 adet Roma dönemine ait sikke, 1 adet Ortaçağ dönemine ait madeni kandil ile 200 yıllık olduğu değerlendirilen Arapça kitap ele geçirildi.
Olayla ilgili gözaltına alınan F.S., sorgulamasının ardından mahkemeye sevk edildi.
Tarihi eserler Hatay Müze Müdürlüğü'ne teslim edildi. haberler.com, 22.10.2008 |
|
||
![]() |
CEYHAN'DA SARAY BULUNDU
Adana'nın Ceyhan İlçesi'nde Çukurova Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Yrd.Doç.Dr. Serdar Girginer ve 10 kişilik Türk uzman ekibi tarafından yapılan Tatarlı Höyüğü'ndeki kazılarda Kizzuwatna uygarlığına ait saray buluntularına rastlandı.
Adana Valisi İlhan Atış, Ceyhan Kaymakamı Gürbüz Karakuş ve Ceyhan Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü'nün de katıldığı kazı incelemeleri sırasında bir açıklama yapan Yrd.Doç Dr. Girginer, "Hitit yazılı belgelerinde Kizzuwatna uygarlığına ait saray buluntularına rastladık. Hitit ve Mezopotamya dönemlerine ait 2 silindir mühür ve 1 adet mühür baskısı elde ettik" dedi.
Devam eden kazılarda çeşitli dönemlere ait tekstil ve madencilik alanında buluntular da elde ettiklerini belirten Girginer, "Şimdiye kadar yapılan kazılarda Tatarlı bölgesinin stratejik önemini ortaya çıkardık. Umut ediyoruz ki kazılarımızda Lawazantiya şehrinin yazılı tabletlerini elde ederiz. Eğer bu gerçekleşirse dünya tarihine büyük bir katkı sağlamış olacağız. Şu anda dünyanın gözü bu kazılarda" şeklinde konuştu.
Kazı Başkanı Yrd.Doç.Dr. Serdar Girginer'den bilgiler alan Adana Valisi İlhan Atış ise bölgede yapılan kazıların dünya tarihi açısından son derece önemli olduğunu vurguladı. Atış, "Bu tarihi zenginliği gün yüzüne çıkarmaya çalışan ekibi tebrik ediyorum. Büyük işler başarmışlar. Valilik olarak her türlü desteği sürdürmeye devam edeceğiz" şeklinde konuştu. Adana Kent Haber, 23.10.2008 |
||
PERRE'DE 2008 YILI KAZILARI BAŞLADI
Kommagene Krallığı'nın beş büyük kentinden biri olarak bilinen Adıyaman'daki Perre Antik Kenti'nde 2008 yılı kazı çalışmaları başladı.
Adıyaman Valisi Ramazan Sodan tarafından başlatılan çalışmalar, Müze Müdürü arkeolog Fehmi Eraslan başkanlığında 6 arkeolog, 1 tarihçi, 2 sanat tarihçi ve 50 işçi ile yürütülecek. Cnn Türk, 22.10.2008 |
![]() |
||
KARKAMIŞ ANTİK KENTİ MAYINLARDAN TEMİZLENİP TURİZME AÇILIYOR
Mayınlı askeri arazi içinde saklı kalan Karkamış antik kenti, gün yüzüne çıkarılıyor. Gaziantep'in Suriye sınırındaki mayınlı saha içinde bulunan tarihi kent, mayınlardan temizlenip turizme kazandırılacak.
Askeri bölge durumundaki sahada çalışma yapılabilmesi için Genelkurmay Başkanlığı'ndan izin çıktı. Harabelerin bulunduğu 600 dekarlık alan, mayınların temizlenmesi amacıyla Gaziantep İl Özel İdaresi'ne tahsis edildi. Kentin 1,5 yılda mayınlardan kurtarılması planlanıyor. Mayın temizleme işleminden sonra bölgedeki tarihi varlıkların ortaya çıkartılması için kazılar yapılacak. Zaman, Haber: Serkan Canbaz, 22.10.2008 |
|||
![]() |
RESTORE EDİLMEZSE MARDİN KALESİ YIKILACAK
Yıkılma tehlikesi yaşayan Mardin Kalesi'nde oluşan çatlaklar çevrede yaşayan vatandaşları tedirgin ediyor. İki yıl önce kaleden kopan kayalar, Zinciriye Medresesi'nin duvarlarını çökertip, bir evin de tamamen yıkılmasına sebep olmuştu.
Mardin Mimarlar Odası Başkanı Yılmaz Altındağ, tehlikeye yıllardan beri dikkat çektiklerini belirterek, kaleden kopacak en küçük bir kayanın öncelikli olarak 700 yıllık Zinciriye Medresesi'ne zarar vereceğini söyledi.
Artuklular döneminde Anadolu'da kurulan ilk medreselerden olma özelliğini de taşıyan Zinciriye Medresesi'nin, sahip olduğu görkemli giriş kapısı ile günümüzde turistlerin en çok ziyaret ettikleri mekanlar arasında bulunduğunu ifade eden Altındağ, "Kalenin kurtarılması için valilik tarafından hazırlanan projenin en kısa zamanda uygulanması gerekiyor. Kış aylarına girmeden restorasyon çalışmalarına başlanmalı. Aksi takdirde kalede bulunan diğer kayaların düşme riski yüzde 90 oranındadır." dedi. AK Parti Mardin Milletvekili Cüneyt Yüksel ise, kaleden bir süre önce kopan kaya parçalarının büyük bir şans eseri can kaybına sebep olmadığını hatırlatarak, kalede tonlarca ağırlığındaki birçok kayanın daha kopma tehlikesi ile karşı karşıya olduğu bilgisini verdi. Mardin Valisi Mehmet Kılıçlar da, kalenin kurtarılması için gerekli çalışmaların başlatıldığını belirterek, "Konsolidasyonu ve sağlamlaştırılması yapıldıktan sonra askeri yasak bölge kapsamından çıkarılan kale turizme açılacak. Bu anlamda bölgedeki turizm potansiyelini de önemli ölçüde canlandıracak. Çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bir aksilik olmasa önümüzdeki günlerde restorasyon çalışmaları başlayacak." şeklinde konuştu. Medrese Mahallesi sakinleri ise, kalenin yıkılma tehlikesinin devam ettiğini belirterek, yetkililerin bir an önce kaleye gereken korumayı yapmasını istedi. Zaman, Haber: Şeyhmus Edis, 22.10.2008 |
||
EN ESKİ KOLYE 6 BİN YAŞINDA
Bulgaristan Ulusal Tarih Müzesi, ülkede yapılan kazılarda bulunan Bronz Çağı'ndan kalma bir kolye takımını sergilemeye başladı. 1.5 metre uzunluğundaki altın zincir, ülkenin güneyindeki bir mezarlıkta yapılan kazıda ortaya çıkarıldı. Takının daha geçen ay yapılmış kadar temiz görünmesi, arkeolog ve uzmanları şaşırttı. Takı, bronz çağından gün ışığına çıkarılan nadir eserlerden biri olarak tanıtıldı. Sabah, 22.10.2008 |
|||
3.5 MİLYON DOLARLIK STRADIVARIUS ÇALINDI
Dünyanın en iyi keman yapımcısı Antonio Stradivari'nin (1644-1737) kemanı Almanya'nın kuzeyinde çalındı. Hannover kentine yakın Bennigsen şatosundan çalınan Stradivarius'un yanında eski gümüş şamdanlar da aile malikanesinden alındı. Kuzey İtalya'da Cremona keman okulunun çalgı yapımcısı dahisi olan Stradivari, 1100'den fazla eşsiz çalgı üretti. Bunlardan 600'ü halen kullanılıyor ve 3.5 milyon dolara alıcı bulabiliyor. Yeni Şafak, 22.10.2008 |
|||
HİTİT MEZARLARI HAYAT BULUYOR
Ankara Üniversitesi (AÜ) Dil Tarih Coğrafya
Fakültesi (DTCF) Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve
Alacahöyük Kazı Başkanı Prof.Dr. Aykut Çınaroğlu,
Çorum’un Alaca İlçesinde, Alacahöyük ören yerindeki
Hititlere ait prens ve prenses mezarlarının eski
görünümüne kavuşması için başlatılan projenin önemli
ölçüde tamamlandığını, mezarların gelecek yıl
ziyarete açılacağını bildirdi. Hürriyet, 22.10.2008 |
|||
KNIDOS HEYKELLERİNİ GERİ
İSTİYOR
Datça’da yapılmış Knidos
Aslanı, Knidos Demeteri ve Knidos Afroditi adıyla
bilinen üç heykel olduğunun bilindiğini, Afrodit
heykelinin halen kayıp olduğunu Knidos Aslanı ve
Knidos Demeteri heykellerinin ise İngiltere’ye
kaçırıldığını hatırlatan Karakullukçu, "Uğraşırsak
heykelleri geri alabiliriz. Bununla ilgili sivil
toplum örgütlerinin bir çalışması var. Bu
çalışmalara belediye olarak destek veriyoruz. Sivil
toplum kuruluşlarının başlattığı imza kampanyası
tamamlandığı zaman Kültür ve Turizm Bakanlığına
resmi olarak müracaat edeceğiz." diye konuştu.
Heykel, 1855 yılında
İngiliz Subay-Arkeolog Sir Charles Newton tarafından
bir savaş gemisine yüklenerek götürülüyor. Tarihi
kaynaklara göre, heykelin kaçırılması diye bir durum
tam olarak söz konusu değil. Çünkü maalesef
zamanında saraydan alınmış olunan özel bir izinle ve
yöre halkının da işçi olarak çalıştırılmasıyla iki
buçuk ay gibi bir sürede taşınarak gemiye
yüklenebiliyor. Üzerindeki kırıklar da bu yükleme
sırasında oluşuyor." Şehrin zenginleşmesine yardımcı olduğuna inanılıyor. Bunun üzerine şehrin tepesindeki bir noktaya Afrodit tapınağı yapılıyor. Bu heykel de tapınağın ortasına dikiliyor ve kutsal bir mekan haline dönüştürülüyor. Depremlerin ardından kentin terk edilmesiyle heykel kayboluyor. Bazı tarihçilere göre bu heykel yerinden alınarak Roma Dönemi’nde İstanbul’a götürülüyor ve çıkan bir yangında yok oluyor. Bazı tarihçiler ise heykelin hala Knidos içerisinde olduğunu söylüyor. 1960’lı yıllardaki kazılarda heykele ait olduğuna inanılan bir elin bulduğu söylendi. Ancak, bu parçanın da şu an nerede olduğu bilinmiyor." Muğla Kent Haber, 22.10.2008 |
|||
![]() ![]() |
MAINZ ÜNİVERSİTESİ'NDEN ARKEOLOGLAR ZİYARETTEPE'DE BİR SARAY BULDULAR
Ziyaret Tepe’de, Mainz Üniversitesi’nden Dr. Dirk Wicke başkanlığında uluslararası bir kurtarma kazısı sırasında MÖ 900-700 arasında tarihlenen bir Geç Asur saray kalıntısı bulundu. Ilısu Baraj Gölü altında kalacak olan bu sahada ortaya çıkan ilk buluntular olağanüstü.
Bu yerleşimin kazıları iki yıldır Mainz, Johannes Gutenberg Ğniversitesi tarafından finanse edilmekte ve Akron (Ohio, ABD), Cambridge, Münih ve İstanbul üniversitelerinden uzmanların katıldığı uluslararası bir ekip tarafından yürütülmekte. Projenin üç yıl daha sürmesi planlanıyor.
Yukarı Dicle Bölgesi ikinci bin yılda Asur yönetimi altına girmişti. Bölgenin başşehri, Ziyaret Tepe olduğu tahmin edilen “Tuschan” dı. Assurnasirpal II’nin yazıtlarına göre, Tuschan’daki valilik sarayının inşasına MÖ 882'de başlandığı biliniyor. Ziyaret Tepe’de kazıların yoğunlaştığı alan, bahsedilen bu sarayın da yer aldığı düşünülen akropol. Şimdiden birçok özel yerleşim ve büyük bir iç avlu açığa çıkarıldı. Buluntular arasında duvar resimleri ve seyyar bir fırın aracına ait ekipmanlar var. Kanalizasyon şebekesi ve mermer döşeli banyolar ise yaşam standardının en önemli delilleri.
Tüm bu buluntular dışında, bu yılın önemli bir başka buluntusu ise avludaki taş döşemenin altında ele geçen yirmiden fazla bronz kap oldu. Dövülmüş levha bronzdan imal edilmiş bu eserlerin arasında bardaklar, şarap sürahileri, yemek kapları mevcut. Restorasyondan sonra eserlerin üzerindeki süslemelerin açığa çıkacağı düşünülüyor.
Petra Giegerich, Johannes Gutenberg-Universität Mainz, 21.10.2008 Nano-Yorum: Parasını Almanların verdiği bir barajın suları altında kalacak olan eski eserleri kurtarmak için gereken parayı da Almanların veriyor olması ne tür bir şaka ya da paradoks olmalı? (Ali Yamaç) |
||
HANGİSİ LEONARDO DA VINCI OLABİLİR?
Da Vinci’nin yaptığı portreler arasından hangisinin kendine ait olduğu merak konusu. Yeni bulgulara göre, farklı dönemlerde yapılan üç portre, sanatçının dış görünüşüne dair fikir veriyor. Rönesans döneminin en önemli ressamlarından Leonardo da Vinci, paha biçilemez eserleriyle günümüze kadar adını ulaştırsa da kendisine ait bir portrenin bulunmaması nasıl bir görünümü olduğu konusunda tahminlere hatta araştırmalara neden oluyor.
Otuz yılı aşkın bir süredir çeşitli yayınlar için portre çizen Siegfried Woldhek, Leonardo da Vinci’nin herkesin üzerinde hemfikir olduğu bir portresine ulaşmak için, ressama ait 700’den fazla çizim ve tablo üzerinde yaptığı çalışma sonucunda üç muhtemel portreye ulaştı. Birçok araştırmacı Leonardo da Vinci’nin tablolarında kendisini çizmediği görüşünde birleşse de Siegfried Woldhek belki de çizmiştir ihtimalini değerlendirerek ressamın tablolarını incelemeye başladı. Leonardo da Vinci’nin 700 eseri içinde 120 erkek portresi bulunduğunu ve bu portreler üzerinde yaptığı incelemeyle sonuca ulaşmaya çalıştığını söyleyen araştırmacı her aşamada birbirinden farklı eleme yöntemleri kullanıyor. Gerçek bir otoportrede yüzün tamamen ya da dörtte üçünün görünmesi gerektiğini belirten Siegfried Woldhek, 120 portre arasında bu koşullara uyan 55 erkek portresi bulduğunu ve bu 55 portre arasında da ayrıntılı çizimleri içeren ama profilden olmayan tabloları ayırdıktan sonra 15 uygun tabloya ulaştığını söyledi. Siegfried Woldhek son aşamada ise Leonardo da Vinci’nin yaşadığı dönemde yakışıklı bir erkek olarak tanımlanmasından yola çıktı ve 15 erkek portresi arasında ‘yakışıklılık’ açısından bir değerlendirme yaparak Leonardo da Vinci’nin kriterlerine uyabilecek üç tabloya ulaştığını söyledi. Bu üç tablodan biri olan Torino Portresi zaten birçok kişi tarafından ressamın kendi portresi. Fakat Siegfried Woldhek Torino Portresi’nin yanına Leonardo’nun 1485 yılları civarında yaptığı Bir Müzisyenin Portresi’ni ve 1490’lı yıllarda yaptığı Vitruvius Adamı’nı ekledi.
Kendisinin bir sanat tarihçisi olmadığını ama portrelerden iyi anladığını söyleyen Siegfried Woldhek, bu üç portrede de ortak bazı noktalar bulunduğunu söylüyor. Tümünde ortak olan belirgin özellikleri ise şöyle sıralıyor: Geniş bir alın, yüksek bir burun ve küçük bir ağız gibi. Bununla birlikte Leonardo’nun bu portleri yaptığı zamanki yaşıyla, portelerdeki kişilerin yaşları birbiriyle örtüşüyor. Taraf, 21.10.2008 |
![]() |
||
TURİSTLER SİDE ANTİK KENTE DAHA RAHAT GİDECEK
Side Antik Kent'te Roma dönemine ait Sütunlu Cadde batı portiğinde kazı, restorasyon ve konservasyon çalışmaları başladı.
Side Müzesi gözetiminde 10 arkeolog, mimar ve restoratörün 4 ay Sütunlu Cadde batı ve doğu portiğinde çalışma yapacağı belirtildi. Side Belediyesi Kültür Müdürü Metin Caz, batı ve doğu yolunun bitmesiyle turistlerin Piskopos Sarayı ve Bazilikası'ndan şehir merkezine rahat bir şekilde giriş yapabileceğini söyledi. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın yolda kazı çalışmasını 2000 yılında başlattığını belirten Caz, ödenek yetersizliğinden 2003 yılında ara verildiğini ifade etti. Batı portik yolunun yapımı için Antalya İl Özel İdare bütçesinden 250 bin YTL ödenek ayrıldığını aktaran Caz, "Çalışmalar bitince yol üzerindeki Roma, Bizans dönemine ait mozaikler de korunmuş olacak." dedi. 7 yıldır Side'de yaşayan Norveçli mimar Cathrine Gabriela, portikli yol yapıldığında geçişlerde turistlerin ayaklarının çamur ve tozdan kurtulmuş olacağını kaydetti. Zaman, Haber: Abdurrahman Büyükkeskin, 21.10.2008 |
|||
TÜRKİYE'NİN İLK VE TEK FOSİL MÜZESİ
Özel bir teşhir düzeniyle 1972 yılında hizmete açılan Çankırı Müzesi'nde, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Paleoantropoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Ayla Sevim başkanlığında Çorakyerler Fosil Yatağı'nda sürdürülen kazılardan çıkarılan geç miyosen (Günümüzden 23,7-5,3 milyon yıl önceki süreyi kapsayan dönem) döneme ait omurgalı hayvan fosilleriyle birlikte müzede, 2 bin 227 arkeolojik, bin 236 da etnografik eser yer alıyor.
Dünyada alanında önemli bir lokalite olarak kabul edilen Çorakyerler Omurgalı Fosil Yatağı'nda 11 yıldır süren kazıların ardından çıkartılan omurgalı fosillerin bazıları, hortumlular, et yiyiciler, gergedangiller, atgiller, zürafagiller, öküzgiller ve "hominoid" denilen kuyruksuz büyük maymunlar.
Müze yetkilileri, eserler arasında ziyaretçilerin en çok ilgisini et yiyiciler familyasındaki kılıç dişli kaplanın çektiğini belirterek, eserleri görmeye yurt dışından da meraklıların geldiğini söylediler.
Çankırı Valisi Ali Haydar Öner, AA Muhabirine yaptığı açıklamada, Çankırı Müzesi'nin içeriğiyle sadece Anadolu tarihi hakkından değil, dünya tarihi hakkında bilgilendirici olduğunu söyledi. Müzenin sahip olduğu yaklaşık 8 milyon yıllık fosiller ile Türkiye'nin ilk ve tek fosil müzesi olduğunu belirten Öner, şunları kaydetti: "Müzenin bunca özelliğine rağmen sergilenme imkanı açısından henüz arzulanan boyutta değil. Müzenin daha iyi bir ortamda hizmet verebilmesi için yeni bir arsa belirledik. Bu arsaya yeni bir bina yapmayı düşünüyoruz. Eğer burası olmazsa tarihi özelliği olan eski binalardan birini düzenleyerek müzemizi buraya taşıyacağız."
Tarih meraklılarına Çankırı Müzesi'ni görmelerini tavsiye eden Öner,"Müzemizi ziyaret edenler tarih öncesi dönemlere yolculuk ediyor. Ziyaretçilerimiz Türkiye'nin başka bir yerinde göremeyecekleri fosil eserleri sadece burada görebilirler. Müzeyi ziyarete gelenler Çankırı'nın doğa güzellikleri ile halkının konukseverliğini de görecektir" dedi. Cnn Türk, 21.10.2008 |
|||
KAÇAK TARİHİ ESERLERİN TANITIM CD'SİNİ YAPMIŞLAR
Denizli'nin Buldan İlçesi'nde iki kişinin, satacakları tarihi eserler için tanıtım CD'si yaptığı belirlendi.
İlçeye bağlı Yeniçam Köyü'nde tarihi eser kaçakçılığı yaptıkları iddia edilen M.Y. ve A.T., jandarma tarafından takibe alındı. Şahısların ev ve eklentilerinde yapılan aramalarda Roma dönemine ait iki mermer sütun, kandil parçası, üç cam kase parçası, dedektör ve tanıtım CD'si ele geçirildi. Gözaltına alınan zanlılar, ifadelerinden sonra serbest bırakıldı. Diğer bir operasyon ise merkeze bağlı Bağbaşı beldesinde düzenlendi. A.A., E.Ö. ve A.R.Ö.'nün, ellerinde bulunan tarihi eserleri satmak için müşteri aradığı bilgisi üzerine harekete geçen jandarma, şahısların kullandığı arabayı Denizli-Antalya karayolu üzerinde durdurarak arama yaptı. Aramada Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait sekiz sikke, iki bilezik, iki çan, kahve tavası, fes tepeliği, boyun kısığı ve bakır tas bulundu. Gözaltına alınan E.Ö. ve A.R.Ö., ifadeleri alınarak serbest bırakıldı. A.A. ise mahkeme tarafından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Zaman, Haber: Mehmet Yatkın, 21.10.2008 |
|||
HANLAR BÖLGESİ İÇİN ÜÇ AYRI PROJE HAZIRLANIYOR
Bursa'daki Hanlar
Bölgesi'nin gün yüzüne çıkarılması için üç ayrı
proje hazırlanacağını kaydeden Bursa Büyükşehir
Belediye Başkanı Hikmet Şahin, kurulacak
değerlendirme komitesiyle en uygun projenin
uygulanacağını söyledi. Zaman, 21.10.2008 |
|||
İZMİR AGORASI'NDA ÇALIŞMALAR SÜRÜYOR
İzmir Büyükşehir Belediyesi'nden yapılan yazılı açıklamada, Belediye'nin tarihi İzmir Agorası'nda sürdürdüğü çalışmalarda önemli bir dönemece girildiği belirtildi.
Bir yandan arkeolojik kazılar sürerken diğer yandan İkiçeşmelik Caddesi'nden geçenlerin, Agora'daki tarihi kemer ve sütunları görebileceği şekilde kamulaştırma ve yıkımların devam ettiği bildirilen açıklamada, bölgedeki eski ve metruk yapıların yıkılarak kazı alanının genişletilmesiyle, Agora'nın kentle buluşmasında çok büyük bir adım atılmış olacağı bildirildi.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Agora ve Çevresi Koruma, Geliştirme ve Yaşatma Projesi kapsamında bir yandan İzmir Agorası'nda süren arkeolojik kazılara destek verdiklerini, diğer yandan tarihi kalıntılar üzerinde kamulaştırdıkları yapıları yıkarak, kazı alanının genişlemesinin önündeki engelleri ortadan kaldırdıklarını belirtti.
Agora'nın İkiçeşmelik ile bütünleşmesinin önemine işaret eden Kocaoğlu, 1. derecede arkeolojik sit bölgesinde bulunan yapıların kamulaştırma ve yıkımlarının devam edeceğini, böylece Agora ve çevresinin Arkeoloji ve Tarih Parkı olarak düzenlenmesinin önünün tamamen açılacağını kaydetti. Çalışmalar tamamladığında, tarihi aksın kentle bütünleştirilmiş olacağını bildiren Kocaoğlu, yapılan çalışmaların 8 bin 500 yıllık geçmişi olan İzmir'in kültürel ve arkeolojik değerlerini ortaya çıkarmak açısından son derece önemli olduğunu belirtti.
Bugüne dek neler yapıldı? İlk kamulaştırmalarına 1997'de başlanan, ilk yıkımı ise 2005'te yapılan Agora için İzmir Büyükşehir Belediyesince bugüne kadar 19.3 milyon YTL harcandı.
Bölgedeki 87 parsel için kamulaştırma kararı alınırken, 49 parselin tam kamulaştırılması yapıldı ve 47 bina yıkıldı. Son binaların da yıkılmasıyla Agora-İkiçeşmelik arası açılmaya başladı. Yapılacak yıkımlarla kısa sürede Agora'daki tarihi sütunlar ve kemerler, ana yoldan görülebilecek hale gelecek.
Agora'nın İkiçeşmelik Caddesi ile buluşması hem ziyaretçiler açısından avantajlı olacak hem de kazı yapılacak alan daha da genişleyerek bugüne kadar toprağın altında bekleyen eserler çıkarılabilecek.
Büyükşehir Belediyesi, tarihi Agora'da 16 bin 853 metrekare kamulaştırılacak alandan bugüne kadar 12 bin 695 metrekaresini kamulaştırdı.
Diğer bölümler için yasal süreç devam ediyor. Cnn Türk, 21.10.2008
|
|||
DÖRTYOL'UN TARİHİ YAPILARI TURİZME KAZANDIRILACAK
Hatay'ın Dörtyol İlçesi'nde, Mimar Sinan tarafından yaptırılan Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi başta olmak üzere birçok tarihi yapı turizme kazandırılacak. Payas Belediyesi'nce yürütülen proje kapsamında, İtalya ve Almanya'dan bir heyet incelemelerde bulunmak üzere ilçeye geldi.
Payas Külliyesi'nde, Payas Belediye Başkanı Bekir Altan, İtalya'dan Domenico Belli, Guisseppe Fiorini, Almanya'dan Martina Müler, Schwein Britta Kremke ve Katherina Lawrenz'in de katıldığı toplantı düzenlendi. Toplantıda konuşan Martina Müller, ülkelerin kültür zenginliğini oluşturan tarihi mirasları turizme kazandırmayı hedeflediklerini söyledi.
İtalya Dominico Belli ise, "Almanya ve İtalya'da ortaklarımız Türk ortakları kadar potansiyele sahip olmamasına rağmen daha fazla turizm kapasitesine sahip. Aradaki ana fark yabancı ortaklarımızın şehir pazarlama çalışmalarının mevcut olması ve profesyonellikleridir." ifadesini kullandı. Düzenlenen toplantıda, projenin ilerlemesi için neler yapılabilmesi noktasında görüş alış verişinde bulunuldu. Ortaklar arasında eşleştirme anlaşmalarının imzalanması, kale turizmi ağının ortaya konması, karşılıklı tanıtım merkezlerinin kurulması, turizm firmalarıyla cazibe artırma toplantılarının yapılması ve görünürlük faaliyetleri ele alındı.
Osmanlı mimarisinin Türkiye'de ayakta kalan en önemli yapılarından biri olan Payas Kalesi'yle, külliye, hamam ve camiyi gezen Avrupalı proje yetkilileri, gördükleri tarihi eserler karşısında hayretlerini gizleyemedi.
Toplantı sonrası açıklamalarda bulunan Payas Belediye Başkanı Altan, "Beldemiz, buram buram tarih kokan, ipek yolu üzerinde bulunan bir mekan. Böylesi tarihi yerleri turizme kazandırmak ve dünyaya tanıtmak için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz." dedi. Heyet, Hatay, Ceyhan ve Yumurtalık'ta bulunan kale ve kervansarayları da gezecek. Zaman, 21.10.2008 |
|||
TARİHİ KAVAFLAR ÇARŞISI RESTORE EDİLECEK
İzmir'in
tarihi çarşılarından Kavaflar, aslına uygun olarak
restore edilecek. Haber Ekspres, 21.10.2008 |
|||
ŞAPİNUVA'DA TARİH BEREKETİ
Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Hititoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr. Aygül Süel, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Kültür ve Turizm Bakanlığının izni ile Ankara Üniversitesi tarafından Şapinuva Ören Yeri'nde yapılan kazı çalışmalarının, 18 yıldır devam ettiğini söyledi.
Temmuz ayında başladıkları 2008 yılı kazı çalışmalarını tamamladıklarını belirten Prof.Dr. Süel, 50 kişilik ekiple sürdürülen çalışmaların ağırlıklı olarak Ağılönü ve Tepeler Arası mevkisinde bulunan "A Binası"nda devam ettiğini kaydetti.
Kazılarla bölgede Hitit kültür ve medeniyetiyle ilgili önemli tarihi eserlerin gün ışığına çıkarıldığını bildiren Prof.Dr. Süel, "2008 kazı sezonunu kapattık. Bu dönemdeki çalışmalarımızda 200'e yakın eseri gün ışığına çıkardık. Arasında çok sayıda çivi yazılı tablet, mühür baskıları, seramik ve bronz eşyaların mevcut olduğunu eserlerin tümünü Çorum Müzesi'ne teslim ettik" dedi.
Prof.Dr. Süel, bölgede devam eden kazı çalışmalarında Hititlerin yeraltı ve gökyüzü tanrılarına yakarış amacıyla düzenledikleri törenlerin yapıldığı, Anadolu'nun en büyük anıtsal yapılarından biri olan "Ağılönü Kutsal Alanı"nın gün yüzüne çıkarıldığını belirtti.
Hititlerin dinsel amaçlı olarak kullandığı tahmin edilen geniş taş döşeli alanın tamamen ortaya çıktığını ifade eden Prof.Dr. Süel, bilim dünyasında merak uyandıran mimari yapıyla ilgili araştırmaların sürdüğünü söyledi.
Kazı Başkanı Prof.Dr. Süel, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Çorum Valiliğinin destekleriyle bölgede yapılan restorasyon ve çevre düzenleme çalışmalarının da tamamlandığını bildirerek, şöyle devam etti: "Yapılan çevre düzenlemesi, en az yaptığımız arkeolojik kazılar kadar önemliydi. Kazı alanında yapılan yürüyüş ve bağlantı yolları, otopark, seyyar tuvalet ve kulübe gerek bölgeye gelecek olan ziyaretçiler gerekse bizim açımızdan çok iyi oldu."
Şapinuva'nın, tıpkı Hattuşa gibi Hititlerin başkentlerinden birisi olduğunu kaydeden Prof.Dr. Süel, dönemin en önemli idari ve dini merkezlerinden olan ören yerinde bugüne kadar 4 bin civarında çivi yazılı Hitit tableti çıkarıldığını bildirdi. Cnn Türk, 21.10.2008 |
|||
110 YILDIR KAYIP YAZIT BULUNDU
Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Hadrianoupolis-Eskipazar Arkeolojik Kazısı Başkanı Doç.Dr. Ergün Laflı, Karabük'ün Eskipazar İlçesindeki Hadrianoupolis Ören Yeri'nin, antik çağda Batı Karadeniz Bölgesi'nin en büyük kentlerden biri olduğunu belirtti.
Kentin en parlak döneminin MÖ 6'ncı yüzyıl ve nüfusunun 30 bin civarında olduğunu kaydeden Doç.Dr. Laflı, Hadrianoupolis'in Geç Roma - Erken Bizans dönemi Anadolu'sunda, İç Anadolu'yu Batı Karadeniz'e bağlayan bir noktada kurulduğunu anlattı.
Hadrianoupolis kazısının şu anda, "tüm Karadeniz kıyısında tek Bakanlar Kurulu kararıyla izin alınmış klasik arkeolojik içerikli Türk kazısı" olduğunu kaydeden Doç.Dr. Ergün Laflı, 2005 yılından beri kentte sürdürdükleri araştırmada, 25'e yakın yapı tespit ettiklerini, 8'inde kazı yapıldığını söyledi.
Doç.Dr. Laflı, şu bilgiyi verdi: "Hadrianoupolis, en çok MÖ 6-7. yüz yıllara ait mozaiğin bulunan yer konumuna gelmiştir. Kentte, arkeolojik yapılar ve buluntular çok iyi derecede korunmuştur. Bu kentte hamam, tiyatro gibi kamu yapılarının, kilise gibi dini yapıların yanında, o dönem insanının günlük yaşamını geçirdiği konut mimarisi örneklerine de rastlanmıştır. Bu yıl çalışmalarımızda ağırlığı keşfedilen mozaiklerin daha ayrıntılı belgelenmeleri, konserve ve restore edilmelerine verdik."
Doç.Dr. Laflı, bu yılki kazıların 1 Kasım'da sona ereceğini vurguladı.
Bahçepınar Mahallesi, Vakıf Sokak 65 numaralı evin önünde, yol düzenleme çalışmaları sırasında bir mezar taşıyla MÖ 2-3. yüzyıllara ait, eski Yunan dilinde 9 satır olarak kazınmış bir yazıt bulduklarını, yazıtta "Kleopatra"dan bahsedildiğini kaydeden Doç.Dr. Laflı, şunları söyledi: "1800'lü yılların sonunda Fransız gezgin G. Mendel tarafından bulunmuş olan, ancak yaklaşık 110 yıldır kayıp bu yazıtın tekrar keşfedilmesi bilim dünyası için heyecan verici bir olaydır. Hadrianoupolis'te Amasra Müzesi uzmanları tarafından yürütülen kazıdaysa MÖ 4. ve 5. yüz yıllara ait 6 adet çeşitli tipte mezar bulunmuştur. Bu alan Kazı Başkanlığı önerisiyle Karabük Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından derhal I. Derece Arkeolojik sit olarak ilan edilmiştir." Cnn Türk, 21.10.2008 |
|||
![]() |
PERSEPOLIS'TE İTALYAN-İRAN ORTAK KAZISI
Persepolis yakınlarında İtalyan ve İranlı arkeologların ortak kazısı ile bu antik şehrin mimarisine ilişkin daha fazla bilgi bulunmaya çalışılıyor. Bologna Üniversitesi’nden prof. Pierfrancesco Callieri ile Parsa ve Pasargadae Araştırma Vakfı’ndan (PPRF) Ali Rıza Asgari’nin eşbaşkan oldukları kazı, daha önce yapılan jeofizik araştırmalarının sonuçları dikkate alınarak belirlenen noktalarda Eylül ayı sonlarında başladı.
Prof. Callieri, geçmiş birkaç yıl boyunca Pasargadae’de Tall-e Takht Kalesi’nde ve Bolaghi Vadisinde kazılar sürdürmüştü.
İlk olarak 1910 yılında Amerikalı arkeolog Ernest Hertzfelt tarafından kazılan Persepolis, 1979 yılında UNESCO Dünya Mirası listesine kabul edilmişti. PPRF, UNESCO’nun Persepolis listesine eklenmek üzere civar yerleşimleri de içeren geniş bir envanter üzerinde çalışıyor. Bu çalışmanın bir parçası olarak uzmanlar, civarda bulunan Nakş-ı Recep, Nakş-ı Rustem, Rahmad Tepe ve Sasani şehri Istakhr gibi birçok yerleşimde incelemeler yapıyorlar. Son çalışmalar Persepolis’in tahmin edilenden çok daha büyük bir yerleşim olduğunu gösteriyor. Örneğin Rahmadabad Tepe’de denilen Rahmad Tepe’de Akhamenid ve Sasani prens ve yöneticilerinin mezarları bulunuyor. Estakhr şehri de bu tepenin eteklerinde kurulu. Tehran Times, 20.10.2008 |
||
TAŞ DEVRİ İNSANI BİLE UYUŞTURUCU BAĞIMLISIYMIŞ
Eski çağlarda uyuşturucu kullanıldığını tahmin eden, ancak kanıt bulamayan uzmanlar, şimdi uyuşturucunun tarih öncesinde kullanıldığı görüşünde. London College"den Quetta Kaye ve Kuzey Carolina Üniversitesinden arkeolog Scott Fitzpatrick, Karayipler adalarından Carriacou"da yaptıkları araştırmada, Güney Amerikalı kabilelere ait seramik kaseler ile esrar dumanını ya da tozunu burundan çekmeye yarayan tüpler buldu.
MÖ 100 ila 400 yıllarına ait olduğu tahmin edilen bu malzemenin Karayipler"deki diğer adalara da taşındığı ortaya çıktı. Bilim insanları, bu dönemde kullanılan uyuşturucunun, tropik bir Amerikan ağacı olan "piptadenia peregrina"nın tohumundan yapılan "cohoba" olduğunu tahmin ediyor. Birgün, 21.10.2008 |
|||
TARİHE SAYGISIZLIK
Erzurum'un Tebrizkapı semtinde bulunan ve 1738 yılında yaptırılan Narmanlı Camii, tarihi ihtişamından çok, hemen arkasında bulunan ve adeta çöplüğe dönen kabristanıyla dikkat çekiyor.
1738 yılında Narmanlı Hacı Yusuf tarafından yaptırılan Narmanlı Camii'nin hemen arkasında bulunan ve Narmanlı ailesinin fertlerinin defnedildiği mezarlık, bakımsızlık ve ihmal yüzünden viraneye döndü. Caminin banisi olan Hacı Yusuf Narmanlı'nın eşi ve kızlarına ait mezarlıkların bulunduğu alan, civardaki apartmanların pencerelerinden atılan çöpler nedeniyle çirkin bir görüntüye bürünürken, vatandaşlar, tarihi mezarlıkların bulunduğu kabristanın bir an önce elden geçirilmesi çağrısında bulundular.
Şehir merkezinde bulunuyor olması nedeniyle Narmanlı Camii'nin devamlı göz önünde bulunduğunu, Çifte Minareli Medrese ve Kale'ye gelen turistlerin, bu tarihi camiyi de gezip görmek istediklerini kaydeden vatandaşlar, "Caminin etrafını gezen turistler, karşılarında çöpler içindeki mezarları görünce neye uğradıklarını şaşırıyorlar. Bilinçsiz insanlar yüzünden kabristan adeta çöplüğe dönmüş" diye konuştular.
Vakıflar Bölge Müdürlüğü ile ilgili belediyenin cami etrafında bir düzenlemeye gitmesi gerektiğini dile getiren esnaf ve vatandaşlar, "Mezarlığın içerisinde araba lastiğinden mutfak artıklarına kadar ne ararsanız, var. Böyle bir görüntü Erzurum'a yakışmıyor. Kaldı ki, ölülere saygı açısından da, burada bir düzenleme yapılmalıdır. Mezarların bulunduğu bölgedeki konut sakinleri ise ikaz edilmeli, gerekirse cezalandırılmalıdır" şeklinde konuştular.
Narmanlı Camii'ni bu durumda görmek istemediklerini ve yetkililerin bir an önce harekete geçmesini beklediklerini vurgulayan vatandaşlar, "Artık bu görüntülerle karşılaşmak istemiyoruz" dediler. Erzurum Gazetesi, 21.10.2008 |
![]() |
||
|
YOL ÇALIŞMALARI SIRASINDA BULUNAN TARİHİ ESERLER SİT KAPSAMINA ALINDI
Muğla'da bir süre önce yol çalışmaları sırasında ortaya çıkan tarihi eserler sit kapsamına alındı. Tabiat Varlıkları Koruma Bölge Kurulu kararına göre eserlerin bulunduğu yer, 1. derece arkeolojik sit alanı olarak tescil edildi.
Geçtiğimiz aylarda Atatürk Bulvarı ile Abdi İpekçi Caddesi arasında yapılan yol düzenleme çalışmaları sırasında bölgede tarihi eserler ortaya çıkmıştı. Bunun üzerine çalışmalar durdurulmuş ve kurul, bölgede incelemelere başlamıştı.
İlk olarak Muğla Müze Müdürlüğü uzmanları tarafından hazırlanan rapor Tabiat Varlıkları Koruma Bölge Kurulu'na verildi. Kurul'un yaptığı inceleme sonucunda bölgede bulunan tarihi eserlerin Helen, Roma ve Bizans dönemleriyle MS 8. yüzyıla ait kaya mezarı, duvar kalıntısı, anıt yapı kalıntısı ve seramik parçaları olduğunu tespit etti. Merkez ilçe çevresinde az sayıda rastlanan bu arkeolojik kalıntılar, 2863 sayılı kanun kapsamında 1. derece sit alanı olarak tescillendi. haberler.com, 20.10.2008 |
||
JAPON ARKEOLOGLAR SURİYE'DE DÜNYANIN EN ESKİ KREMASYON SAHASINI BULDULAR
Japonya, Tsukuba Üniversitesi’nden arkeologlar kuzeybatı Suriye’de, Tell el-Kerkh kazı alanında 8600 yıllık olduğuna inanılan bir kremasyon alanı bulunduğunu açıkladılar. Daha önce farklı kazılarda 20.000 yıllık yanmış insan kemikleri bulunmuştu. Fakat burası, yakma işleminde kullanılan çömleklerin bulunduğu, bilinen en eski kremasyon alanı. Aynı kazı alanında geçen yıl, 8500 yıla tarihlenen, dünyanın en eski mezarlarından biri bulunmuştu.
Tsukuba Üniversitesi’nden kazı başkanı Prof. Akira Tsuneki bu yıl bulunan kremasyon alanının temizlenmesi için sahada ilave çalışmalar yapıldığını, içlerinde 20si yakılmış, toplam 47 ayrı insana ait kemiklerin bulunduğu, 1m çapında ve 50 ile 80 cm yüksekliklerinde dört küpün çıkarıldığını açıkladı. Bunun dışında, sondaj yapılan iki farklı alanda da yakılmış beş insan kalıntısı bulundu.
Tsuneki, kremasyon için bir tona yakın odun gerektiğini, dolayısıyla bu yerleşimde sosyal statüsü yüksek insanların yakıldığını, diğerlerinin ise gömüldüğüne inandıklarını belirtti.
Tokyo Üniversitesi’nden tarihöncesi arkeoloji profesörü Hiroyuki Sato, Neolitik Dönem’in hiyerarşi ve toplumsal statü farklarının ortaya çıkmaya başladığı bir dönem olduğunu, dolayısıyla bu buluntuların çok önemli olduğunu ve bu yerleşimlerin insanlık tarihinin anlaşılabilmesi açısından büyük önem taşıdığını vurguladı. http://mdn.mainichi.jp, 18.10.2008 |
![]() |
||
TARİHİ KALEDE KAZI
ÇALIŞMALARI Artvin Kent Haber, 20.10.2008 |
|||
BAŞKENTTE TARİH KAZIYLA GÜN IŞIĞINA ÇIKIYOR
Tüm dünyanın ilgi odağı olan ve Hacıbayram Camii ile yanyana bulunan Augustus Tapınağı'ndaki kazı çalışmasıyla 1930'lu yıllarda kazılan alanların temizlenerek yeniden açığa çıkarılması hedefleniyor.
Anadolu Medeniyetleri Müzesi Müdür Vekili Emel Yurttagül'ün başkanlığında gerçekleştirilen çalışmalara, müze uzmanlarından Mehtap Türkmen ve Oğuz Bostancı, Ankara Üniversitesi DTCF Arkeoloji Bölümü öğretim üyeleri Prof.Dr. Coşkun Özgünel, Doç.Dr. Kutalmış Görkay, Doç.Dr. Musa Kadıoğlu, Mühendislik Fakültesi'nden Doç.Dr. Kağan Kadıoğlu, Yrd.Doç.Dr. Selma Kadıoğlu, Ankara Üniversitesi Restorasyon ve Konvervasyon programından Doç.Dr. Selçuk Şener, Doç.Dr. Bekir Eskici ve uzman Ali Akın katılıyor.
Çalışmalara önümüzdeki günlerde Trieste Üniversitesi'nden Prof.Dr. Paula Botteri başkanlığındaki bir heyet de dahil olacak.
Augustus Tapınağı'nda acil müdahale gerektiren hususların daha net belirlenmesi, rölöve (yapının bütün boyutlarını ölçüp biçerek o yapının plan, kesit ve görünüşünü yeniden çıkarma), restitüsyon (değişikliğe uğramış, kısmen yıkılmış ya da yok olmuş yapıların ilk tasarım ya da belirli bir tarihteki durumlarının çizim ve fotoğraflardan yararlanarak anlatımı) ve restorasyon projelerinin daha sağlam temeller üzerinde hayata geçirilebilmesi amacıyla kazı, çevre düzeni, restorasyon ve koruma çalışmalarına ihtiyaç duyuldu.
Bu kapsamda 15 Eylül'de başlayan çalışmalarla 1930'lu yıllarda kazılan alanların temizlenerek yeniden açığa çıkarılması ve yeni arkeolojik veriler ışığında yorumlanması hedefleniyor.
Ayrıca, yapılacak sondaj çalışmaları ile tapınağın duvarlarının oturduğu zeminin statik yapısının çözümlenmesi ve Ulus semtinin bu yüksek noktasında arkeolojik stratigrafinin (bir alan veya bölgedeki kayaların nitelik, kalınlık, istiflenme, yaş ve korelasyon yönlerinden ele alan jeoloji bölümü) kontrol edilmesiyle tarama yapılarak duvar bağlayıcı niteliklerinin ve sorunlarının tespit edilmesi ve proje hazırlanması amaçlanıyor.
Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Orhan Düzgün, 2008 kazı sezonunda Türkiye genelinde 136 bölgede kazı çalışmasının gerçekleştirildiğini söyledi. Bu kazılardan 44'ünün yabancı kazılar olduğunu ifade eden Düzgün, diğerlerinin Türkiye'deki değişik üniversitelerden öğretim üyeleri ve uzmanların katkılarıyla müze müdürlükleri aracılığıyla yürütüldüğünü kaydetti.
Bunlardan birinin de Ankara'nın merkezi yerinde Ulus meydanında bulunan Augustus Tapınağı'nda yürütüldüğüne işaret eden Düzgün, yapılan çalışmaları şöyle aktardı: "Augustus Mabedi'ndeki kazı çalışmalarımız da 1 ay önce başladı ve mevsim elverdiği ölçüde yaklaşık 2 ay daha devam edecek. Augustus Mabedi, daha önce pagan tapınağı olarak kullanılmış, daha sonra kilise olarak kullanılmış. Daha sonra da kenarına Hacıbayram Camii'nin yapılmasıyla, Hacıbayram Camii'nin de bulunduğu bir bölge. Bu bölge gerçekten dinlerin hoşgörüsünün ne kadar iyi bir şekilde yaşandığını gösteren bölgelerimizden biri.
Müslümanlar daha sonra burayı fethettikten sonra hem Pagan tapınağını hem daha sonra kilise olarak kullanılan bu tapınağın bölümlerine dokunmamışlar ve hatta duvarlarından birinin üzerine caminin çatısını kondurmak suretiyle beraberce dinlerin hoşgörü içerisinde yaşayabileceğini göstermişler. Burada da Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzemizin başkanlığında, üniversitelerden hocalarımızın katkıları ve danışmanlığında kazılarımız devam ediyor."
Augustus Tapınağı Augustus Tapınağı, Galatya bölgesinin MÖ 25 yılında İmparator Augustus tarafından Roma İmparatorluğu topraklarına katılmasından sonra bu yeni Roma eyaletinin yönetim merkezi haline gelen Ankara'da (Ancyra) inşa edildi.
İmparator Augustus ve kentin yerel tanrıçası Roma'ya ithaf edilen tapınağa, Augustus'un ölümünden sonra Romalılar tarafından Latince ve Grekçe olarak kırmızı renkte harflerle Türkçe'de "Ankara Anıtı" olarak bilinen "Res Gestae Divi Augisti" yazdı.
Bilim dünyasına ilk 1553-1555 yıllarında İmparator I. Ferdinand'ın barış müzakereleri için Kanuni Sultan Süleyman'a gönderdiği heyette yer alan Busbeck tarafından tanıtılan ve aynı heyete üye olarak katılan Dernchwan tarafından seyahat dergisinde "tiyatro veya saray" şeklinde tanıtılan tapınakta genç Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk arkeologları tarafından bilimsel çalışmalara başlandı. Dr. Hamit Zübeyir Koşay başkanlığında 1936-38 yılları arasında gerçekleştirilen çalışmalarda tapınağın tüm mimari yapısı ortaya konuldu.
İki bin yıllık geçmişe sahip tapınak, Ekim 2001'de "World Monuments Watch" tarafından dünya kültür mirası olarak kurtarılması gereken ilk 100 anıt arasına alındı. Cnn Türk, 20.10.2008 |
|||
|
|||
![]() |
DEFİNECİLERE MÜZEDE TEMİZLİK CEZASI
Kastamonu'nun İnebolu İlçesi'nde kaçak kazı yaparken yakalanan iki zanlıya, mahkeme tarafından, müze statüsündeki tarihi Türk Ocağı binasını temizleme cezası verildi. Bir süre önce İnebolu'ya bağlı Dibek Köyü'nde kaçak kazı yapan Ergün Eşen (35) ve Burhan Sergin (40), jandarma ekipleri tarafından suçüstü yakalandı. Zanlılar hakkında İnebolu Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada, her iki sanığa da 10'ar ay hapis cezası verildi. Mahkeme, sanıkların iyi hallerini dikkate alarak, cezayı kamu hizmetine çevirdi. Kaçak kazı yaparken yakalanan sanıkların, tarihi Türk Ocağı binasında 1 ay süreyle günde 2 saat temizlik yapmalarına hükmedildi.
Ergün Eşen, "Daha önce cezaevine hiç girmedim, girmek de istemem. Mahkemenin takdir etmiş olduğu kamu hizmeti cezasından memnun oldum. Cezamı çekerken, ailemden de kopmamış oldum" dedi. Ergün Eşen'le birlikte aynı davada yargılanan Burhan Sergin (40) ise yapılan tebligata rağmen mahkemenin verdiği kamu hizmeti cezasına razı olmadı.Sergin'in, 7 ay cezaevinde yatacağı belirtildi. Sergin'in arandığı bildirildi. Yeni Şafak, 20.10.2008 |
||
KARS KALESİ İÇİN ACİL ÇÖZÜM GEREK
Türkiye'nin en
estetik kalesi olan Kars Kalesi, önündeki elektrik
direkleri yüzünden ne yazık ki bu estetiğini
kaybediyor. Kars Kent Haber, 20.10.2008 |
|
||
KAYIP ŞEHİR PTEIRA BÜYÜKELÇİLERE TANITILDI
Yozgat Valiliği, tarihte kayıp şehir olarak bilinen demir çağı antik kenti Pteria'nın kalıntılarının bulunduğu Kerkenes'i tanıtım programı düzenledi. Tanıtım için Yozgat'a gelen İngiltere, Avustralya ve Kanada'nın Ankara büyükelçileri, çanak anten kullanılarak yapılan güneş ocağında pişirilen yemeklere hayran kaldı.
İngiltere'nin Ankara Büyükelçisi Nick Baird, Avustralya'nın Ankara Büyükelçisi Peter Doyle ve Kanada'nın Ankara Büyükelçisi Mark Bailey, Yozgat Müzesi'nde oluşturulan Kerkenes'te bulunan eserlerin sergilendiği teşhir salonu açılışı sonrasında, Sorgun İlçesine geçti. Büyükelçiler, Orta Doğu Teknik Üniversitesi ve Bozok Üniversitesi öğrencilerinin de katıldığı tanıtım programı çerçevesinde, İlyas Arslan Sinema ve Kültür Merkezi Salonu'ndaki panele katıldı. Daha sonra demir çağı antik kenti Pteria'nın bulunduğu Şahmuratlı Köyündeki Kerkenes dağına çıkan büyükelçiler ve öğrencilere, kazı ekibi başkanı arkeolog Geoffrey Summers, şehir kalıntıları hakkında ayrıntılı bilgiler verdi. Büyükelçiler ve öğrencilere daha sonra kazı ekibinin köy halkıyla birlikte oluşturduğu "Eko Merkezi" gezdirildi. Merkezde çanak antenlerle yapılan güneş ocaklarında pişirilen yemekler ile köy kadınları tarafından yufka açılarak imal edilen 'Kerkenes Krekeri'nin tanıtımı yapıldı. Büyükelçi ve yakınları, güneş ocaklarında pişirilen güveç, lahana sarması ve köftenin önce tadına baktılar, hoşlarına gidince yemekleri ikinci kez tattı. Zaman, 20.10.2008 |
|||
|
SANAT KRİZE 'GİZLİ DİRENİŞTE'
238 sanatçı ve yerli yabancı 64 galerinin katıldığı uluslararası Contemporary İstanbul sanat etkinliği, ekonomik krize inat, 'gizli' sanat koleksiyonerlerinin yaptığı alımlarla umutlu bir hava içinde sona erdi Sabah, 20.10.2008 |
||
SEKİZ ASIRLIK TAŞ MEDRESE RESTORE EDİLİYOR
Konya'nın Akşehir İlçesi'nde bulunan 8 asırlık Taş Medrese, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından restorasyon projesi kapsamına dahil edildi. Taş Medrese'nin restorasyon çalışmalarının yapılabilmesi için restorasyon ve restitüsyon projelerinin hazırlanması amacıyla Konya Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü'ne ödenek gönderildi.
1250 yılında inşa edilen Taş Medrese, Akşehir Arkeoloji Müzesi olarak kullanılıyor. 1986 yılından beri restorasyon için teşhire kapalı olduğu belirtilen tarihi medresenin restore edilmesi için çalışma başlatıldı. Taş Medrese'nin restorasyon çalışmalarının yapılabilmesi için restorasyon ve restitüsyon projelerinin hazırlanması amacıyla Konya Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü'ne ödenek gönderildiğini ifade eden Akşehir Arkeoloji Müzesi yetkilileri, projenin en yakın zamanda ihaleye çıkarılacağını bildirdi. Akşehir Belediyesi'ne ait Takasızlar Evi olarak bilinen tarihi binanın da rölöve projelerinin Konya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından onaylandığı bildirildi. Projeler için Tarihi Kentler Birliği'nden 25 bin YTL'lik katkı sağlandığını dile getiren Akşehir Belediyesi yetkilileri, söz konusu projelerin Mimarlar Odası Temsilciliği ile birlikte yapıldığını ifade etti. Sokak Sağlıklaştırma ve Takasızlar Evi Projesi'nin Konya Kültür ve Tabiat Kültür Varlıkları'nı Koruma Bölge Kurulu'nca uygun bulunarak onaylandığını vurgulayan yetkililer, restorasyon projesi ile ilgili çalışmaların devam ettiğini söyledi. Zaman, 20.10.2008 |
|||
FREUD'UN BACON TABLOSU İÇİN
Alman asıllı ünlü İngiliz ressam Lucian Freud’un,
yakın arkadaşı ressam Francis Bacon’u resmettiği iki
resimden biri olan yarım kalmış portre, Christie’s
yapılan müzayedede 5,4 milyon pounda (yaklaşık 14.5
milyon YTL) satıldı. Hürriyet, 20.10.2008 |
|
||
![]() |
TARİHİ MEZARLIK TAHRİP OLUYOR
Bitlis'in Ahlat İlçesi'nde bulunan ve dünyanın en büyük İslam Mezarlığı olarak bilinen Selçuklu Mezarlığı yok olma tehlikesi ile karşı karşıya. Son tespitlere göre 1 ve 12. yüzyıllara ait 8 binin üzerinde mezar taşının bulunduğu Selçuklu Mezarlığı'nda taşlar birer birer yok oluyor. Bitlis'in Ahlat İlçesi Tarihi Kültürel Değerleri ve Tarihi Eserleri Koruma ve Tanıtma Derneği (AHTEK) Başkanı Muzaffer Pirhasanoğlu, müdahale edilmezse Selçuklu Mezarlığı'nın kaybolacağını belirtti. Pirhasanoğlu, “Burada bulunan mezar taşları Orhun Abideleri'nin İslamlaştırılmış şeklidir ve bu yüzden önemlidir” dedi. Yeni Şafak, 20.10.2008 |
||
KAYA EVLERİNİ GÖRMEK İÇİN CANLARINI TEHLİKEYE ATIYORLAR
Fotoğraf Altı: Seben'de Frigyalılardan kalan 'kaya evleri', çok sayıda ziyaretçi çekerken, katlara çıkmayı sağlayan merdivenin ayakları civarındaki kayaların çatlak olması, büyük tehlike oluşturuyor.
Bolu'nun Seben İlçesi'ndeki Seben kaya evleri, merdiven ayakları ve etrafındaki kayalarda çatlaklar büyümesine rağmen ilgi görüyor.
'Kaya evleri'nin cazibesine kapılanlar, tehlikeye aldırış etmeden ziyarette bulunuyor. Seben İlçe Kaymakamlığı Köylere Hizmet Götürme Birliği, ziyaretin tehlikeli olduğunu belirterek evlere ziyareti yasaklamıştı. Buna rağmen vatandaşlar, kaya evlerinin içerisinde dolaşarak fotoğraf çektiriyor.
Seben Kaymakamlığı Köylere Hizmet Götürme Birliği'nin, kaya evlerinin bulunduğu bölgeye astığı uyarı tabelasında, şöyle deniliyor: "Tarihi kaya evlerinin girişini sağlayan merdiven ayaklarının konulduğu yerdeki ve etrafındaki kayalarda çatlakların oldukça büyümesi sebebiyle her an kaya parçalarının kopma tehlikesiyle karşı karşılaşmak muhtemel olduğundan kaya evlerinin içine girilip gezilmesi hayati tehlike arz etmekte noktasındadır. Bu nedenle kaya evlerine merdivenlerden çıkılarak gezilmesi yasaklanmıştır. Kaya evlerinin uzaktan seyri uygun olacaktır. Bu uyarıya rağmen aykırı hareket edenlerin doğabilecek her türlü sorumluluğu kendine aittir. İdareyi kesinlikle bağlamaz." Seben kaya evlerinin, milattan önce bin 200'lü yıllarda Frigyalılar tarafından düşmana karşı savunma amacıyla yapıldığı sanılıyor. Evlerdeki haç işaretlerinden Roma ve Bizanslılar tarafından da kullanıldığı anlaşılıyor. Kaya evleri, dayanaklılığı zayıf zemin içerisinde yapılmış ve dört katlı. Katlar birbirlerine bacalarla bağlı. Solaklar kaya evlerinin birinci katta bulunan odaların bazıları 1994'teki depremde yıkılmış. Solaklar kaya evlerinin benzeri, Alpagut Köyü, Muslar Mahallesi, Çeltikdere, Karca, Hoçaş ve Kaşbıyıklar köylerinde de bulunuyor. Zaman, Haber: Cahit Kılıç, 20.10.2008 |
![]() |
||
|
CENGİZ HAN'IN MEZARINI BULMAK
Efsaneye göre Cengiz Han, kuzeydoğu Moğolistan’ın bilinmeyen bir yerinde gömülü. Gömüldüğü yer o denli gizliydi ki, cenaze alayını tesadüfen gören herkes olduğu yerde öldürülmüştü. Gömüldükten sonra düz hale getirilen mezarı daha iyi gizlensin diye bir nehrin yatağı değiştirildi ve mezarın üzerinden geçirildi.
Ölümünden yaklaşık 800 yıl sonra bugün Kaliforniya Üniversitesi San Diego Arkeoloji, Sanat ve Mimarlık Disiplinlerarası Araştırma Merkezi (CISA3) uzmanları bu mezarın yerini yepyeni bilimsel yöntemler kullanarak bulabileceklerini düşünüyorlar. Dr. Albert Yu-Min Lin “Ne denli inanılmaz gözükürse gözüksün, Cengiz Han’ın mezarını arıyoruz. Mezarın yeri konusunda da efsaneden öte hiçbir bilgimiz olmadığı için bunu ileri teknoloji kullanarak yapacağız” demekte. Lin ve aralarında CISA 3’ün yöneticisi Prof. Maurizio Seracini’nin de bulunduğu araştırmacılar ekibi, Kaliforniya Telekomünikasyon ve Enformasyon Teknolojileri Enstitüsü’nün (Calit2) de imkanlarını kullanarak mezarın tam yerini bulmak ve herhangi bir kazı yapmadan bölgenin arkeolojik analizini yapmak niyetindeler.
Cengiz Han’ın mezarının Moğolistan’ın Onon Nehri ile, doğduğu yer olan Khentii Aimag yakınlarındaki Khan Khentii dağları arasında olduğu düşünülüyor. Mezarı bulmak için 1990 yılından bu yana bölgede yapılan araştırmalar hiçbir sonuç vermedi. ScienceDaily, 17.10.2008 |
||
DEVLET RESİM VE HEYKELİ MÜZESİ'NİN YENİLENEN BAHÇESİ TÖRENLE AÇILDI
Devlet Resim ve Heykel Müzesi'nin yeniden düzenlenen ön bahçesi, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın katıldığı törenle hizmete açıldı. Devlet Resim ve Heykel Müzesi'nin tarihi ve geçirdiği süreci anlatan sinevizyon gösterisiyle başlayan törende konuşan Bakan Günay, bu düzenlemeyi gecikmeli olarak gerçekleştirdiklerini söyledi.
Ankara'da 75-80 yıl öncesinde yapılan Birinci ve İkinci Meclis binaları, Devlet Resim ve Heykel Müzesi, Etnoğrafya Müzesi, Ziraat Bankası, Halk Bankası, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ankara Palas gibi binaların aynı bölgede bulunduklarını belirten Günay, daha sonraki yıllarda gayri safi milli hasılanın artmasına ve ekonomik gelişme yaşanmasına rağmen binalarda aynı özene rastlanmadığını bildirdi.
Cumhuriyet'in 85. kuruluş yıldönümünün kutlama hazırlıkları yapılırken Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak da Ankara için 'küçük armağanlar' planladıklarını, hizmete açılan bahçenin de bunlardan biri olduğunu anlatan Günay, Prof.Dr. Yüksel Öztan'ın 22 yıl önce hazırladığı peyzaj projesinin, yine Öztan'ın danışmanlığında günün ihtiyaçlarına göre revize edilerek hayata geçirildiğini kaydetti. Günay, konuşmasının ardından proje sahibi Prof.Dr. Öztan'a bakanlık adına bir ödül verdi. Yaklaşık 4 bin metrekarelik bahçeye uygulanan projede, Ankara yöresine ait doğal taşlar kullanıldı. 2 bin 500'ün üzerinde bitki ve ağaç dikilen ve çimlendirme yapılan bahçede bir amfi tiyatro ve bir kafeterya da bulunuyor. Zaman, 20.10.2008 |
|||
TARİHİ ESER OPERASYONU DÜZENLENDİ
Kahramanmaraş'ta düzenlenen operasyonda 54 adet tarihi eser ele geçirildi.
Edinilen bilgilere göre, Kahramanmaraş Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, tarihi eserlerin korunmasına yönelik yürüttüğü çalışmalar kapsamında A.K.'yı (27) takibe aldı. Şahsın elinde bulunan tarihi eserleri para karşılığında pazarlamak için müşteri aradığı belirlendi. Düzenlenen operasyonda, Roma dönemine ait olduğu tespit edilen 43 adet sikke, 2 adet ağırlık, 1 adet baş figürü, 't' şeklinde figür, mühür olduğu değerlendirilen obje, 1 adet yüzük ile 5 adet çeşitli ebat ve şekillerde kolye olmak üzere toplam 54 parça tarihi eseri ele geçirdi.
Gözaltına alınan A.K., emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edildi. Kahramanmaraş Kent Haber, 20.10.2008 |
|
||
MÜZE MÜDÜRÜNE SAHTE ESER SORGUSU
Aksaray'da düzenlenen operasyonda gözaltına alınan ve aralarında Aksaray Müze Müdürü Y.K.’nın da bulunduğu 27 kişi için ek gözaltı süresi alındı. Bazı tarihi eserlerin bire bir sahtelerinin yapıldığı belirlenirken, Aksaray Müzesi’ndeki bütün tarihi eserlerin incelenmesi için Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan uzman bir ekip istendi. Müzedeki tarihi eserlerin sahteleriyle değiştirildiğinden şüphelenilirken, zanlıların gösterdiği yerlerde yapılan aramalarda yaklaşık bin adet eser daha ele geçirildi. Şahısların sattığı tarihi eserlerin de ele geçirilmesi için çalışmalar sürüyor Akşam, Haber: Savaş Ulukaya, 19.10.2008
MÜZE MÜDÜRÜ TARİHİ ESER KAÇAKÇILIĞINDAN TUTUKLANDI
Aksaray merkezli, 7 ilde eş zamanlı düzenlenen tarihi eser kaçakçılığı operasyonu kapsamında adliyeye sevk edilen 29 kişiden aralarında Aksaray Müze Müdürü Yücel Kiper'in de bulunduğu 8'i tutuklandı.
Aksaray Jandarma Komutanlığınca, 7 ilde tarihi eser kaçakçılığı yapmak için suç örgütü kurdukları iddia eden kişilere yönelik düzenlenen 'Okyanus 4' adlı operasyon kapsamında gözaltına alınan 29 zanlı, dün adliyeye sevk edilmişti. İfadelerinin ardından mahkemeye çıkarılan Aksaray Müze Müdürü Yücel Kiper, Ramazan Karaoğlan, Miktat Çavga, Okan Üçyıldız, Mehmet Bekler, Özay Aydemir, Yusuf Birgin ve Kurtuluş Gedik, tutuklandı. Diğer zanlılar ise yurtdışı yasağı konularak adli kontrole tabi tutulup tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Zaman, 22.10.2008 |
|||
![]() |
TURİZME KAZANDIRILIYOR
Fotoğraf Altı: Tamamı taş ve balçıkla yapılan yel değirmenlerden Bodrum Yarımadası’nda 16 tepede 80’e yakın bulunuyor.
Muğla'nın Bodrum İlçesi’nin Haremtan Mevkii’ndeki sekiz yel değirmeninden birinin restorasyon çalışmalarına başlandı. Denizaltı Turizm’e ait yel değirmenlerinin restorasyon projesi Muğla Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından onaylandı. Mimar Şerife Türk tarafından yürütülecek restorasyona Bodrum Kaymakamlığı da destek verecek. Değirmen, un öğütecek şekilde aslına uygun olarak restore edilecek.
Yel değirmeninin 2009’un ilk aylarında turizme kazandırılacağını belirten Kaymakam Abdullah Kalkan, en az 200 yıllık değirmende yapılan çalışmaları yakından izledi. Diğer değirmen sahiplerinin de restorasyon çalışması için adım atması gerektiğini vurgulayan Kalkan, “Hepsine çağrıda bulunuyorum. Gelin, Bodrum’un en önemli değerlerinden olan değirmenlerimizi turizme kazandıralım” dedi. Milliyet Ege, Haber: Sezer Şahindaş, 19.10.2008 |
||
ABDÜLHAMİD'İN DÜNYASI TOPKAPI'DA
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. tarafından, Sultan II. Abdülhamid'in muhteşem arşivinden derlenen ve dünyanın 19 ülkesinin 1800'lü yıllarına tanıklık eden fotoğraf kareleri, yeni bir albüm kitapla ilgililerin dikkatine sunuluyor. Bu albüm-kitap'tan seçilen 80 fotoğraf karesi ise yarın Topkapı Sarayı Müzesi'nde ziyaretçiler ile buluşacak. Toplam 35 bin kareden oluşan Sultan Abdülhamid Arşivi, fotoğraf sanatının fazla bilinmediği yıllarda oluşturulmuş devasa bir arşiv.
Dönem fotoğrafçılarını da tanıma imkanı olan sergide, farklı ülkelerin kentlerinden ve insanlarından kareler görülebilecek. Türkiye Gazetesi, 19.10.2008 |
|
||
|
TARİHİ MEKANLARDA 'GELİŞİGÜZEL' ETKİNLİKLERE SON
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, eşi Gülten ve oğlu İnanç Günay ile, önceki gece Ayasofya Müzesi’nde gerçekleştirilen “Ayasofya” adlı kitabın tanıtım kokteyline katıldı. Ayasofya Müzesi’ne gelişinde, Müze Müdürü Mustafa Akkaya ve görevlilerce karşılanan Günay, eserler ile müzenin aydınlatılması ve temizliğiyle ilgili bilgi aldı.
Milliyet, 19.10.2008 |
||
BİZANS KALINTILARINDA BİR OTEL DAHA YÜKSELİYOR
Milliyet, Haber: Gürkan Akgüneş, 19.10.2008 |
|||
TEMEL İNŞAATI TARİHİ BİNAYI ÇÖKERTTİ
Rize'de, tarihi bir binanın bir kısmı, bitişiğinde kazılan bina temeli ve aşırı yağış nedeniyle yıkıldı.
Çarşı Mahallesi'nde bulunan Aziz Tatoğlu'na ait tarihi binanın bitişiğinde kazılan bina temelinde aşırı yağış nedeniyle çökme oldu. Eski binada yaşayanlar binanın yıkılma riskine karşı binayı boşalttı. Sabah saatlerinde yağmurun şiddetini artırması ile binanın bir kısmı çöktü. Binanın tamamen yıkılmaması için müteahhit tarafından kazılan temel kayalarla desteklendi.
Günün ışımasıyla birlikte binadaki eşyalarda boşaltıldı. Bina sahibi Aziz Tatoğlu, çökmeye aşırı yağmur ve bina yapmak için bitişikte kazılan temelin neden olduğunu söyledi. Rize Kent Haber, 19.10.2008 |
|
||
VALİDEN RESTORE İSYANI
Manisa İl Koordinasyon
Kurulu toplantısı, Vali Celalettin Güvenç'in
başkanlığında toplandı, devam eden ve projelendirme
aşamasındaki yatırımları görüştü. Yatırımcı
kuruluşların raporuna göre, 2008 yatırım programında
yer alan 345 projeye 101 milyon 300 bin YTL
harcanarak yüzde 41 gerçekleşmesi sağlandı.
Programdaki projelerden 48 projenin tamamlandığı,
196'sının devam ettiği, 46'sının ihale aşamasında
olduğu, 55 projeye ise başlanamadığı belirtildi.
Hürriyet Ege, Haber: Ertan Korkmaz, Fotoğraf: Milliyet Ege, 19.10.2008 |
|||
![]() ![]() ![]() |
ÜÇ BOYUTLU ANTİK KÖLN
Bir arkeologlar, bilimadamları ve programcılar ekibi Köln şehrinin 2000 yıl önceki halini üç boyutlu olarak bilgisayarda yarattı.
Hazırlanan program ile bilgisayar faresi kullanarak şehrin üzerinde dolaşabilmeniz mümkün. Böylece Köln’ün surlarını, forumu gezebiliyor, 40 m yüksekliğindeki Capitoline Tapınağı’nı görüyorsunuz.
Proje, Köln Üniversitesi Arkeoloji Enstitüsü, Köln Uluslararası Tasarım Okulu (KISD), Köln Uygulamalı Bilimler Üniversitesi, Potsdam Üniversitesi Plattner Enstitüsü ve Köln Müzesi’nin üç yıl süren ortak bir çalışması sonucu oluşturuldu.
Bu hafta tamamlanan projenin kullanmak için bir CAD programı gerekiyor, webde yayınlanması için ise bir süre daha gerekecek. Bilgisayar grafiği uzmanı olan Prof. Jürgen Döllner, bu projenin Roma, Pompei ve Herculaneum gibi daha önce hazırlanan tarihsel sanal programlardan farklı olduğunu, o programlarda nerede ise tümü ile bilgisayar animasyonu kullanıldığını, Köln’de ise tamamen büyük ölçekli gerçek modelleme yapıldığını söyledi. Spiegel online, 14.10.2008 |
||
TARİHİ TÜRBENİN DÜŞEN TAŞLARINA YETKİLİLER DUYARSIZ KALINCA VATANDAŞ SAHİP ÇIKTI
Define avcıları tarafından yağmalanan Habib Baba Türbesi'nin aylar önce kırılan taşlarına devletin ilgili kurumlarından önce işportacı bir vatandaş el uzatarak, yerine yerleştirdi.
Erzurum'da Alipaşa Mahallesi'ndeki Habib Baba (Timurtaş Baba) Türbesi yaklaşık 6 ay önce define avcıları tarafından yağmalanmıştı. Türbenin üzerinde bulunan küre şeklinde taş içinde altın olduğu inancıyla defineciler tarafından yerinden sökülerek götürülmüştü. Bu arada türbenin güneydoğuya bakan üst köşe taşı ise yerinden sökülerek, türbenin bahçesindeki hazireye (mezarlık) kısmına atılmıştı. İlgili devlet kurum ve kuruluşlarının yağmalanan Habib Baba Türbesi'nin düşen taşını tamir etmek veya yerine yerleştirmek için bir girişimi olmaması üzerine çevre esnafı harekete geçti.
Türbenin çevresinde işporta kitap satıcılığı yapan Selim Şimşek, çevre esnafın yardımıyla çamaşır ipine bağladığı taşı yerine kadar çıkarttı. Taşın düşmemesi içinse ilkel bir şekilde yine taşları iple birbirine bağlayıp yerine monte etti. Duvar ustasıyla anlaştığını ve önümüzdeki bir iki gün içerisinde taşın harçla yerine sağlamlaştırılacağına vurgu yapan Şimşek, "Tarihi, kültürel eserler geçmiş nesillerin bizlere emaneti. Habib Baba Türbesi'nin kırılıp yerinden sökülen taşı aylardır içimi burkuyordu. Yetkili hiçbir kurum ve kuruluş söz konusu taşı yerine yerleştirmeyince durumdan vazife çıkarttım, kendim yerleştirdim. Ama hala çalınan küre şeklindeki taşın bulunup, yerine monte edilmemesi ise beni ve çevre esnafı kahrediyor." diye konuştu. Zaman, Haber: Orhan Yıldırım, 18.10.2008 |
|||
İSTANBUL'UN 'ATASI' MI BULUNDU?
İstanbul'un tarih öncesi "antik kenti" oluyor: Küçükçekmece Gölü'nün Avcılar ve Küçükçekmece kıyılarında İstanbul'un en eski ve en büyük antik limanlarından olabilecek liman ve kent kalıntıları ile fener yapısına rastlanıldı. Antik kaynaklarda İstanbul'un ilk kurulduğu kent olan Byzantion'un Küçükçekmece Gölü yakınlarında varlığından söz edilen ve yeri tespit edilememiş kayıp kent "Bathonea" olabileceği sanılıyor. Küçükçekmece Gölü havzasında tarih öncesi dönemlere ait taş aletler ve seramik parçalarının da ele geçtiği arkeolojik araştırma, İstanbul tarihinde yeni bir sayfa açacak.
2008 yılı yaz sezonunda 35 kişilik arkeolog- jeolog- jeofizik- sualtı araştırmacısı- mimar- şehir plancısı- etnolog- mimar gibi değişik disiplinlerden oluşan uluslararası bir bilim heyetince sürdürülen araştırmalarda, Küçükçekmece göl kıyısında çok düzgün kesimli blok taşlardan oluşan oldukça kalın duvar kalıntılarına rastlandı. Gölün içindeki “cami”nin de, aslında antik limanın feneri olduğu sanılıyor.
Kocaeli Üniversitesi’den Yrd.Doç.Dr. Şengül Aydıngün başkanlığında, İstanbul Üniversitesi’nden Emre Güldoğan, Bristol Üniversitesi’nden Prof. Volker Heyd ve KKTC Doğu Akdeniz Üniversitesi’nden Hakan Öniz’in alan başkanlıklarını yürüttükleri uluslararası bir ekiple Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü denetiminde yürütülen İstanbul’un tarih öncesi çağlarına ait arkeolojik yüzey araştırmaları sırasında, Küçükçekmece Gölü kıyılarında bir antik liman ve yerleşim alanları tespit edildi. Limanın İstanbul’un en eski antik limanlarından biri olabileceği sanılıyor. Bölgede yapılan araştırmalarda göl içinde limana ait bir fener kalıntısıyla birlikte, tarih öncesi döneme ait izler de bulundu. İnsanların avcılık ve toplayıcılıkla yaşadığı taş devrinden Hellenistik-Roma-Bizans ve Osmanlı’ya kadar uzanan dönemlerine ait kalıntılarla dolu olan havza, tam bir tarih hazinesi. Tarih ve arkeoloji dünyasında heyecan uyandıran, gölün Avcılar sahili ile Küçükçekmece kıyıları boyunca Türkiye Atom Enerjisi Kurumu arazisinin kıyıları da dahil 10 bin metrekareden fazla bir alanı kaplayan yapı kalıntıları, İstanbul’un bilinen tarihinde yeni bir sayfa açacak nitelikte... Araştırma başkanı Yrd.Doç.Dr. Şengül Aydıngün’e göre, MÖ 2 ile MS 2 . yüzyıla ait çeşitli kaynaklarda, Küçükçekmece Gölü çevresinde Byzantion’un (İstanbul’un ilk adı) 12 mil yakınlarında ‘BATHONEA’ adlı bir yerleşmeden söz edilmektedir. Prof.Dr. Semavi Eyice’nin Küçükçekmece ile ilgili yayınlarında da BATHONEA isminin Sazlıdere’nin antik çağdaki derin dere anlamına gelen ’Bathynias’tan geliyor olduğu belirtilmekte. Bugüne kadar yeri tespit edilememiş BATHONEA kentinin, bulduğumuz liman ve çevresindeki yapı kalıntılarına bakarak burası olması olası gibi görünmekte. Bu bilgilerimizi hocamız Semavi Bey ile de paylaştık ve o da sonuçlardan çok memnun olduğunu söyledi. ’Göl içindeki cami" Avcılar ve Küçükçekmece belediyelerinin desteklediği İstanbul ilinin tarih öncesi çağlarına ait arkeolojik yüzey araştırmalarının Küçükçekmece Havzası ayağı, Kocaeli Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Şengül Aydıngün başkanlığında 2007 yılında başladı. 2008 yılı yaz sezonunda 35 kişilik arkeolog- jeolog- jeofizik- sualtı araştırmacısı- mimar- şehir plancısı- etnolog-mimar gibi değişik disiplinlerden oluşan uluslararası bir bilim heyetince sürdürülen araştırmalarda, göl kıyısında çok düzgün kesimli blok taşlardan oluşan oldukça kalın duvar kalıntılarına rastlandı. Duvar sırasının metrelerce uzadığının görülmesiyle detaylandırılan çalışmada, bu kalıntıların sıradan duvarlar olmadığı saptandı. Yapılan ölçümlerde duvarın 400 metresi netleşti ve tam olarak uzunluğu henüz saptanamadı. Ancak göl içinde kalmış sıraların sonar ile izlenmesi ile, duvar sırasının 2 km’ye varacağı düşünülüyor; bu duvarın önemli bir ticaret ağına sahip limana ait kalıntılar olabileceği sanılıyor. Kalıntıların bir ucu göl içinde mendirek şeklinde uzanıyor. Araştırmanın sualtı ayağını KKTC Doğu Akdeniz Üniversitesi’nden sualtı arkeologu Hakan Öniz başkanlığındaki bir ekip, side scan sonar çalışmalarıyla yürütüyor. Gölün aşırı kirliliği nedeniyle zor koşullarda süren sualtı ‘sonar’ araştırmalarında, halk arasında ‘Gölün içinde cami var’ diye bilinen kalıntının, aslında antik limanın mermer feneri olduğu belirlendi. Bölgede geçen yıl yapılan çalışmalarda Hellenistik Dönem amphora kırıkları, Geç Roma dönemi sütun ve sütun başlıkları ile Bizans döneminden kalma Hz. İsa kabartmalı taş eserler bulunmuştu. 5-6. yy’a ait olduğu sanılan damgalı pişmiş topraktan koku ya da gözyaşı şişesi, desenli kap parçaları, tarih öncesine ait çakmak taşı aletler, naviform çekirdekler ve henüz çarkın kullanılmadığı ilkel biçimli el yapımı çanak parçaları ele geçti. Bu çanak parçaları Marmaray kazılarında Yenikapıda son dönemde ele geçen ve neolitik çanaklarla aynı biçimde üretilmiş. Bu yüzden sonuçlar çok önemli. Göl üzerinde yapılan sonar taramalarında ise büyük boyutlu demir çapalar tespit edildi. Her buluntunun tek tek numaralanıp, envanterinin tutulduğu araştırmaya, Bristol, İstanbul, KKTC Doğu Akdeniz, Salzburg, Yıldız Teknik üniversitelerinden arkeologların yanı sıra, mimarlar, şehir plancıları, jeologlar, jeofizikçiler, zoologlar, botanikçiler gibi çeşitli bilim dallarından de otuz beş bilim insanı katılıyor. Araştırmalar İstanbul’un kültürel tarihine eşsiz bir katkının sunulacağı yönünde. Yüzbinlerce yıllık bir yaşam Yrd. Doç.Dr. Şengül Aydıngün’ün verdiği bilgilere göre, ülkemizin en eski yerleşim yeri olan Yarımburgaz Mağarası’nın da içinde bulunduğu Küçükçekmece Gölü havzasında yaşam izlerinin geçmişi yüz binlerce yıl öncesine gidiyor. Küçükçekmece Gölü Çevresi tarih öncesinde adeta bir cennetti. Kuzeyden gelen Eskinoz ve Sazlıdere (Bathynias) gölü temiz sularla beslerken, gölün güney ucu Marmara deniziyle birleşmekteydi. Etraf çeşitli endemik türlerin barındığı yemyeşil bitki örtüsüne sahipti ve göl kenarındaki bataklık alanlar kurudukça verimli topraklar ortaya çıkmıştı. Geçmişte bizon, geyik, karaca, leopar, ayı, benekli sırtlan gibi pek çok yaban hayvanı ve kuş cinsinin yaşadığı Küçükçekmece Gölü havzasında bol miktarda balık türleri de bulunmaktaydı. Bu nedenle tarih öncesinin avcı ve toplayıcı topluluklarının yaşamı için çok uygun olan bu coğrafya, taş çağı insan toplulukları için ideal bir yaşam alanı oluşturuyordu. Gölün hemen kuzeyinde yer alan Yarımburgaz Mağarası bu yaşamı destekleyen en önemli korunma ve barınma alanıydı. Aydıngün’ün başlattığı yüzey araştırmaları sırasında daha önce Yarımburgaz Mağarası’nda yapılan kazılarda da rastlanan yüzbinlerce yıllık avlanma, ezme, parçalama, kesme ve bilemeye yarayan taş aletlerin benzerleri, Küçükçekmece havzasında bulundu. Bunların başında satırlar, ağırlıklar, biley taşları, kesici ve kazıyıcılar geliyor. Alanda volkanik kökenli obsidyen ve çakmaktaşı taş hammaddeler de elde edildi. Çevrede volkanik bir alan olmadığı için bu taşların başka bölgelerden getirildiği düşünülüyor. Bu da binlerce yıllık tarih öncesi çağların ticaret rotalarını anlayabilmek için önemli bir ipucu... Araştırmalarda, henüz çarkın bulunmadığı dönemlerden itibaren üretilmiş seramik örneklerinden, Bizans ve Osmanlı’nın son dönemine kadar üretilmiş seramik parçalar da bulundu. Karadaki bir Osmanlı sarnıcı da göl çevresinin yüz binlerce yıldan beri kesintisiz olarak günümüze kadar insanlığa hizmet verdiğini ortaya koyuyor. Konstantin dönemi tuğlaları İmparator Konstantin döneminden itibaren kullanılmış ‘Constan’ yazılı damgalı yapı tuğlaların bulunması, Hellenistik çağa kadar indiği sanılan antik limanın, İstanbul’un yakın çevresindeki en eski antik limanlarından birisi olabileceği tezini destekliyor. Antik kaynaklar, İmparator Konstantin zamanında başkent Kostantinopolis’in en dış sınırının Küçükçekmece olarak belirlendiğini yazıyor. Bu kaynaklara göre İmparator Konstantin, Byzantion kentine MS 330 yılında kendi adını vererek Roma’nın başkenti ilan ettiğinde, ‘Konstantinopolis’ çevresinde büyük bir imar faaliyetine kalkmış ve çevresiyle birlikte surlar, limanlar, hamamlar, caddeler, sokaklar ve resmi yapılarla donatmış ve mahalleler kurdurmuştu. Küçükçekmece göl ve kıyısı boyunca uzanan sur, liman ve diğer yapı kalıntılarının bu dönemin yapıları olup olamayacağı üzerinde tartışılıyor. Ya da İstanbul’un Byzantion olarak tanındığı Hellenistik dönemdeki komşu kenti Bathonea’ya mı ait oldukları sorusu araştırılıyor. Geç Roma döneminden sonra önemini kaybettiği sanılan limanın terk edilerek tarih sahnesinden kaybolmasının en önemli nedenlerinden birisinin ise, deprem gibi ani ve yıkıcı bir fenomenden kaynaklanmış olabileceği düşünülüyor. Antik kaynaklarda 557-558 yıllarında yaşanan depremin Küçükçekmece bölgesinde çok şiddetli hissedildiği ve bölgedeki tüm yapı, kale, kiliselerin temellerine kadar yıkıldığından söz ediliyor. Bu nedenle böyle bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini ancak kazı ve jeolojik çalışmalarla anlaşılabilinecek. Cumhuriyet Bilim Teknik,
17.10.2008
Milliyet, Haber: Gökhan Karakaş, 19.10.2008 |
![]() |
|
Karatepe |
...1947
|
![]() |
12 - 18 Ekim 2008 |
||
|
||
SERBEST ARKEOLOGLARDAN "YENİKAPI YANIYOR" TEPKİSİ
Şehri İstanbul Derneği üyesi bir gurup serbest arkeolog, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın Marmaray inşaat alanındaki arkeolojik kazı alanının kepçelerle başka alana taşınacağı yönündeki açıklamalarını protesto etti. Dernek üyeleri, İstanbul 4 Nolu Koruma Kurulu'nun aldığı "Kazı alanına iş makinası giremez" kararının uygulanmasını istedi. Serbet arkeologlar daha sonra arkeolojik kazı alanına dozerlerin gireceğinin açıklanmasının ardından kendi yazdıkları "Yenikapı Yanıyor" isimli şiiri okudu.
Şehri İstanbul Derneği üyesi bir gurup serbest arkeolog Yenikapı'da bulunan Marmaray İnşaat alanının önüne gelerek bir basın açıklaması yaptı. Gurup adına basın açıklamasını okuyan Atilla Tuna, İstanbul 4 Nolu Koruma Kurulu'nun Arkeolojik Kazı Alanı'na iş makinalarının girmesini yasaklayan kararını hatırlatarak, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın "Kazı alanındaki balçık maddenin büyük kepçelerle başka bölgelere taşınacağı" yönündeki açıklamasını eleştirdi. Arkeoloji Müzesi Müdürü İsmail Karamut'u da açıklamalarndan dolayı kınadıklarını belirten Tuna, endişelerinin aldıkları kararın ardından 4 Numaralı Koruma Kurulu Üyelerinin görevlerinden uzaklaştırılması olduğunu ifade etti.
Kültür ve Turizm Bakanı Günay'ın açıklamalarının hukuk dışı olduğunu belirten Tuna, Koruma Kurulu'nun aldığı kararın sadece mahkeme kararıyla bozulabileceğini ifade etti. Kültür Bakanı'nın arkeolog olmadığını belirten Tuna, Günay'ın yanlış yönlendirildiğini vurguladı. Tuna daha sonra Arkeolojik alanda yapılan tahribatı anlatan kendi yazdığı "Yenikapı Yanıyor" isimli şiiri okudu.
...Yenikapı Yanıyor!! Langa Yanıyor!! VlahgaYanıyor!! İstanbul yanmaya devam ediyor!! Kültür ve Tabiat Varlıkları Kurulu Kararlarına rağmen yanıyor Sana sesleniyorum İstanbullu Sana sesleniyorum Ağr'lı, Erzurum'lu, Sivas'lı Batman'lı Trabzon'lu, Elazığ'lı Size mesajım var İstanbullular.. İstanbulunuz yanıyor.. yani.. Ben yanıyorum .... haberler.com, 11.10.2008
Soysal’ın Günay’a soruları şöyle devam etti: Milliyet, Haber: Mansur Çelik, 14.10.2008
Kültür
Bakanı Ertuğrul Günay, Marmaray kazıları sırasında
keşfedilen Antik İstanbul Limanı’nın Marmaray için
feda edilmesi gerektiğini söylemiş.
Hürriyet, Yazı: Yurtsan Atakan, 15.10.2008
Damgayı Koruma Kurulu vuruyor. Öyle vuruyor ki, İstanbul Marmaray Projesi Yenikapı istasyon alanındaki metro yapımı artık farklı bir aşamada.
"Kurul kararı alınmadan arkeolojik alanda iş makinası ve faaliyette bulunulamayacağına..."
Bu kadar kesin. Devamı var:
"Kazıdan çıkan organik malzemenin kazı alanında ilk konservasyonu yapılıp ambalajlanmasında ve müzeye sevk edilmesinde kullanılan tekniklerin kurula bildirilmesine..."
Bu kadar kesin. Devamı var:
"Gemilerin (sudan çıkmış ahşap parçalarının) konservasyonunun bilimsel tekniklerle devam edip etmediği konusunda Kurula bilgi verilmesine..."
Bu kadar kesin. Devamı var:
"Kurul adına iki üyenin kazı alanında düzenli olarak inceleme görevini yerine getirmesine..."
Bu kadar kesin. Herkesin anlayacağı dilde.
Bu satırlar İstanbul IV Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun kararında yer alıyor. 8 Ekim günü toplanan Kurul bir karar alıyor.
Marmaray İstanbul trafiğinde ve de Asya-Avrupa hattında hayati bir proje. Mutlaka yapılması gerek.
Ancak yapılırken, dünyanın her yerinde gösterilen özen gibi, korunması gereken tarihsel bir miras var. İstanbul’un tarihi, İstanbul’un kültürü. Bunu korumak, evrensel kültürün getirdiği bir zorunluluk.
Soru şu: Marmaray projesi yürütülürken, tarihsel mirasın korunmasına dikkat ediliyor mu?
Edilmiyor. Koruma Kurulu’nun bu kadar sert bir tepki göstermesinin nedeni bu.
Edilmediği iki hafta önce ortaya çıkıyor.
Marmaray’ın Yenikapı ayağındaki kazılarda neolitik çağa ilişkin bulgular ortaya çıkıyor. İstanbul’un tarihini değiştirecek, İstanbul üzerine bilgilerimizi yenileyecek bulgular. İstanbul’un tarihini sekiz bin yıl önceye götüren veriler.
Hiç bir şey yokmuşçasına, orada kazı devam edecek mi, yoksa kültürel mirasa sahip mi çıkılacak?
İki haftadır bu soru çerçevesinde tartışma başlıyor. Projeyi yapanlar ve hatta bazı arkeologlar, metro yapımının elde edilen bulgulara zarar vermediğini söylüyor.
Oysa, Koruma Kurulu çok açık, kurul kararı olmadan arkeolojik alanda faaliyette bulunulmasına karşı çıkıyor.
Burada Kurul ince bir ayrım yapıyor. Aynı raporda, kazının Yenikapı İstasyon alanında ana toprağa ulaşıncaya kadar devam etmesi belirtiliyor. Buna karşılık, arkeolojik alanda faaliyeti durduruyor.
Bu karar Marmaray’ı durdurmuyor. Ama, "yine yapın, yapın da, biraz daha tarihe ve kültüre sahip çıkın" diyor.
Üstelik, kararda İstanbul Büyükşehir Belediyesi üyelerinin, bir anlamda Marmaray projesi sahiplerinin de imzaları var.
Kültüre sahip çıkmak için, ille birilerinden fırça yemek mi gerek? Hürriyet, Yazı: Yalçın Doğan,
16.10.2008
|
||
EFES'İN HER KARIŞI TARİHİ ESER ZENGİNİ
İzmir’in Selçuk İlçesi’ndeki Efes Antik Kenti’nde topraktan tarih fışkırıyor. Bu yılki kazılarda da birbirinden değerli çok sayıda eser çıkarıldı. Çalışmalara 12 ülkeden 166 araştırmacı katıldı, geçmişin izi sürüldü.
Milliyet Ege, 18.10.2008 |
![]() |
|
![]() |
GERÇEK GLADYATÖRÜN MEZARI BULUNDU
İtalya’da Roma’nın kuzeyinde bir inşaatın temeli için yapılan kazı çalışmaları sırasında “Gladyatör” filmine esin kaynağı olan Romalı savaşçı Marcus Nonius Macrinus’un mermerden yapılmış mezarı bulundu.
Romalı arkeolog Daniela Rossi, keşfin “Son 20-30 yıldır ışığa çıkarılan en önemli antik Roma anıtı” olduğunu söyledi.
Milliyet, 18.10.2008 |
|
ROMA'DA ÖLÜLER ŞEHRİ
BULUNDU Milliyet, 18.10.2008 |
||
TARİHİ TÜRBENİN DÜŞEN TAŞLARINA DEVLETTEN ÖNCE İŞPORTACI EL ATTI
Define avcıları tarafından yağmalanan Habib Baba Türbesi'nin aylar önce kırılan taşlarına devletin ilgili kurumlarından önce işportacı bir vatandaş el uzatarak, yerine yerleştirdi.
Erzurum'da Alipaşa Mahallesi'ndeki Habib Baba (Timurtaş Baba) türbesi yaklaşık 6 ay önce define avcıları tarafından yağmalanmıştı. Türbenin üzerinde bulunan küre şeklinde taş içinde altın olduğu inancıyla defineciler tarafından yerinden sökülerek götürülmüştü. Bu arada türbenin güneydoğuya bakan üst köşe taşı ise yerinden sökülerek, türbenin bahçesindeki hazireye(mezarlık) kısmına atılmıştı. İlgili devlet kurum ve kuruluşlarının yağmalanan Habib Baba Türbesi'nin düşen taşını tamir etmek veya yerine yerleştirmek için bir girişimi olmaması üzerine çevre esnafı harekete geçti.
Türbenin çevresinde işporta kitap satıcılığı yapan Selim Şimşek, çevre esnafın yardımıyla çamaşır ipine bağladığı taşı yerine kadar çıkarttı. Taşın düşmemesi içinse ilkel bir şekilde yine taşları iple birbirine bağlayıp yerine monte etti. Duvar ustasıyla anlaştığını ve önümüzdeki bir iki gün içerisinde taşın harçla yerine sağlamlaştırılacağına vurgu yapan Şimşek, "Tarihi, kültürel eserler gelecek nesillerin bizlere emaneti. Habib Baba Türbesi'nin kırılıp yerinden sökülen taşı aylardır içimi burkuyordu. Yetkili hiçbir kurum ve kuruluş söz konusu taşı yerine yerleştirmeyince durumdan vazife çıkartım, kendim yerleştirdim. Ama hala çalınan küre şeklindeki taşın bulunup, yerine monte edilmemesi ise beni ve çevre esnafı kahrediyor." diye konuştu. haberler.com, 17.10.2008 |
![]() |
|
![]() |
564 YILLIK KİTAP KORUMA ALTINA ALINDI
Amasya'da bulunan II. Murat Dönemi'ne ait 1444 yılında yazılmış altın süslemeli kitap koruma altına alandı.
Amasya Valisi Celalettin Lekesiz, Prof.Dr. İlter Uzel ile birlikte düzenlediği basın toplantısında, Amasya İmam Hatip Lisesi Kütüphanesi'nde 1444 yılında hat ile yazılmış 24 ayar altın süslemeli bir kitap bulunduğunu belirtti. II. Murat Dönemi'ne ait devrin üslubu ile yazılmış meşin ciltli ve birinci sınıf olarak mesnevi kopyası olduğunu ifade eden Vali Celalettin Lekesiz, "Paha biçilemeyen değerlerden bir tanesi ile karşı karşıyayız. Yaklaşık 600 yıl kadar önce yazılmış bir el yazması eser bulundu
Amasya Kent Haber, 17.10.2008 |
|
ROMA MEZAR TAŞI TEŞHİRDE
1.8 m yüksekliğinde ve 680 kg ağırlığındaki mezar taşı, elinde kesilmiş bir baş taşıyan bir süvari kabartmasına sahip. BBC News, 15.10.2008 |
![]() |
|
|
STADION'UN ORTAYA ÇIKARILMASINA DEVAM EDİLİYOR
Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun Hisar Tepesi’nin güney yamacında ortaya çıkarılan “Stadion” kalıntılarının tamamen ortaya çıkarılması için doğu ve batıdaki boş parsellerde kazı çalışmalarının devam ettirilmesi yönünde karar aldığını 15 Eylül 2008 tarihli gazetemizde haber yapmıştık.
Bu karar doğrultusunda geçtiğimiz hafta başında kazılara yeniden başlandı. Hafta içi yapılan sondaj kazılarında doğuya doğru 42 ve 43’üncü parsellerde stadionun uzantısının devam ederek eski Müftülük binasına kadar dayandığı tespit edilirken, doğuya doğru da 64’üncü parselde stadion uzantısının devam ettiği tespit edildi.
Roma döneminde çeşitli törenlerin ve yarışmaların düzenlendiği bu“stadion”un kalıntısı, Bolu’da bugüne kadar tespit edilen antik kalıntıların en büyüğü oldu. Günümüzden yaklaşık olarak 1850 -1900 yıl önce inşa edilmiş bu yapı, ilimizde ve Batı Karadeniz Bölgesi’nde “açığa çıkarılan ilk stadion” olma özelliğini de taşıyor.
Bolu’daki bu stadionun, Batı Karadeniz Bölgesinde açığa çıkarılan ilk stadion olma özelliğini taşıdığını belirten Müze Müdürü Mustafa Güneş, kazıya kaldığı yerden devam etmeye başladıklarını bildirdi.
Bolu Müze Müdürü Arkeolog Mustafa Güneş yaptığı açıklamada, Bolu İli Merkez İlçe Akpınar Mahallesi’nde üçüncü derece arkeolojik sit alanı içinde kalan bazı yerlerde yapılan sondaj çalışmalarında Osmanlı ve Roma dönemlerine ait mimari yapı kalıntılarına rastlandığını ifade etti. Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’ndan çıkan kararla kurtarma kazılarına yeniden başladıklarını belirten Güneş, “Kurtarma kazılarında Hisar Tepesi’nin güney yamacında, doğu ve batı doğrultusunda uzanan 63,2 metre uzunluğunda bir “stadion”a rastladıklarını kaydetti. Güneş, ’’Roma Döneminde çeşitli törenlere ve yarışmalara sahne olan bu stadion kalıntısı Bolu’ da tespit edilen antik kalıntıların en büyüğü olurken, Bolu ve Batı Karadeniz bölgesinde çıkarılan ilk stadion olma özelliğini taşıyor. Kurtarma çalışmasının doğu ve batı yönünde genişletilmesine karar verildi. Çalışmalarımız başladı. Yapılan çalışmaların tamamlanmasından sonra stadionun durumunun ne olacağı belirlenecek’’ şeklinde konuştu. Bolunun Sesi, 17.10.2008 |
|
TARİHİ ESERLER ÇİPLE KORUMA ALTINA ALINACAK
Kültür ve Turizm Bakanlığı, müze ve ören yerlerindeki tarihi eserlerin korunması ve kaçakçılığın önlenmesi için kültür varlıklarının üzerine 'çip' yerleştirecek.
Böylece eserler, yurtiçi veya yurtdışında nereye giderse gitsin takip edilebilecek. Sergi veya depolarda anlık denetim yapılabilecek ve sayımlarda süreklilik sağlanacak. Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü ile Orta Doğu Teknik Üniversitesi işbirliğiyle hayata geçirilmesi planlanan çalışma çerçevesinde her tarihi esere özel çip takılacak. Kültür varlıklarının her birinin tanımlama bilgisi/kimlik numarası kendine has olacak. Radyo frekansıyla çalışan aktif ve pasif çiplerin tahribatsız şekilde eserlerle ilişkilendirilmesi ve gerekli altyapının kurulmasından sonra sistem, kültür varlıklarının korunmasında çip devrimi yapacak. Zaman, 17.10.2008 |
||
ALMAN ARŞİVİNDEN "ÇANAKKALE ANITI" ÇIKTI
Berlin Teknik Üniversitesi arşivinde araştırma yapan Yrd.Doç.Dr. Mehmet Yavuz, Çanakkale Savaşı’nda ölen Türk ve Alman askerler için Alman bir mimara anıt ‘tasarlatıldığı’ ortaya çıkardı. 1915 yılında, savaş tüm hızıyla devam ederken tasarlandığı anlaşılan anıt kule, eğer gerçekleşseydi 110 metre yüksekliğinde olacaktı.
Erzurum Üniversitesi öğretim üyesi Yrd.Doç.Dr. Yavuz, yıllarca Alman arşivlerinde gizli kaldıktan sonra 2007’de fark edilen ‘anıt’ı, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü’nün ev sahipliğinde düzenlenen sempozyumda açıkladı.
Yavuz’un verdiği bilgiye göre Alman mimar Wilhelm Löffler, kurşunkalemle çizdiği tasarımın altına şöyle bir de not düşmüş: “Bu tasarımla birlikte tanrıdan dileğim odur ki bu bize düşmanlarımız karşısında Çanakkale’de zaferi bahşedecektir. İsterim ki Çanakkale ve İstanbul boğazlarının hakimi Ruslar değil Türkler olsun. Zira Rus kuvvetlerinin burada artan sınırsız baskısı Avrupa ve Avrupa kültürü için sınırsız bir felaket olacaktır. Bu tasarım, Alman ve Türk varlığının, ruhunun, gücünün birlikte çalışmasının anıtsal bir ifadesi olmalıdır.”
Anıtı Osmanlı’nın mı yoksa Alman nezaretinin mi ısmarlattığı, mimarın biyografisi gibi pek çok noktanın hala karanlıkta olduğunu belirten Yrd.Doç.Dr. Yavuz, şöyle konuştu: “Sonuç olarak, böyle bir anıt kule teknik olarak yapılabilirdi, fakat Osmanlı’nın o günkü ağır şartlarda böyle bir anıtı Çanakkale Boğazı’na veya Türk boğazlarının herhangi bir yerine inşa ettirmesi uzak bir hayal olarak görülmektedir. Anıtın yapımının müttefikimiz olan Almanya tarafından istenilebileceği düşünülebilir. Fakat savaş sonrasında da anıtın yapımına ilişkin herhangi bir girişimin olmadığı anlaşılıyor. Geriye tek ihtimal kalıyor o da bu tasarımın tamamen bir savaş propagandası veya moral anıt olarak mimara sipariş edilebileceği veya mimarın böyle bir tasarım yapma ihtiyacını kendine vazife edindiği söylenebilir.” Radikal, 17.10.2008 |
||
TARİH KOKAN ÇAMAŞIRLAR
Adana’nın Kozan İlçesi'nde, kalesi, Orta Doğunun tarihteki en geniş caddesi, stadyumu ve amfi tiyatrosu ile dünyanın en önemli antik şehirleri arasında gösterilen Anavarza’dan çıkarılan taş sütunlar ve birbirinden değerli mozaiklerin sergilendiği alan bir evin bahçesi olunca, ev sahibi Hatun Dilci’nin gündelik koşuşturması ortaya ilginç görüntüler çıkarıyor. Türkiye Gazetesi, 17.10.2008 |
![]() |
|
|
KANALİZASYONDAN
Edirne'nin Enez İlçesi'nde, kanalizasyon çalışması sırasında bulunan bir lahit, bölgede binlerce yıl önce yaşamış medeniyetlerin izlerine ulaştırdı. Sabah, 17.10.2008 |
|
MÜZE MÜDÜRÜNE KAÇAKÇILIKTAN GÖZALTI
Aksaray merkezli, 7 ilde eşzamanlı düzenlenen tarihi eser kaçakçılığı operasyonunda, aralarında Aksaray müze müdürünün de bulunduğu 28 kişi gözaltına alındı.
Aksaray Müze Müdürü Y.K, 'höyük ve sit alanlarında resmi kazılar başlamadan bazı gruplara kazı yaptırdığı', 'tarihi eserleri, envanter kayıtlarını yapmadan sattığı' ve 'rüşvet aldığı' iddialarıyla jandarma ekiplerince Aksaray Müzesi'nde gözaltına alındı. Jandarma komutanlığına bağlı ekipler, müze müdürü Y.K'nin evinde arama yaparak bilgisayarına da el koydu. Operasyon kapsamında Konya, Nevşehir, Kırşehir, Mersin, Hatay ve Kahramanmaraş'ta da yapılan operasyonlarda 28 kişinin gözaltına alındığı ve soruşturmanın devam ettiği öğrenildi. Zaman, 17.10.2008 |
![]() |
|
BİLİRKİŞİ ALLIANOI'Yİ KORUYABİLECEK Mİ?
Yortanlı Barajı suları altında
kalma tehdidi altındaki Bergama yakınlarındaki
Allianoi antik kentinde geçtiğimiz günlerde yapılan
bilirkişi incelemesinin raporu açıklandı. İnşaat
mühendisliğinden iki ve bir arkeolog bilim insanı
tarafından hazırlanan raporda, DSİ’nin ‘antik kentin
üzerini kille örten, çevresine de koruma duvarı
çekerek koruyalım’ yönündeki görüşünün Allianoi’nin
gelecek kuşaklara taşınmasını sağlamayacağına dikkat
çekildi. Evrensel, 16.10.2008 |
||
ÜSKÜP TÜRK ÇARŞISI, KÜLTÜR MİRASI OLDU
Üsküp Türk Çarşısı 15. yüzyıldan 20.yüzyıla kadar oluşturulmuş tarihi ve kültürel bir mirastır. Bu kültürel mirasın korunması için, Makedonya meclisi 24. birleşiminde Üsküp Türk Çarşısı'nın önem ve değerinden dolayı uzun vadeli kültürel mirası altına alındı. Kültürel mirası altına girmesiyle çeşitli engellerden korunmuş olacak. Makedonya Kültür Bakanı Elizabet Kançevska-Milevska’nın bu konuda yapmış olduğu açıklamaları oldu ve şunları dile getirdi: ”Üsküp Çarşısı 15.yüzyıl ile 20 yüzyıl arasında oluşturulmuş bir tarihi ve kültürel mirastır. Çarşının kültürel mirasların uzun vadeli koruması altında alınmasının sebepleri var. Çarşının içersinde çok değerli tarihi, arkeolojik, etnolojik ve diğer kültürlerin tarihi değerleri var. Tabii ki sadece bunlar değil aynı zamanda içinde dükkanların yanı sıra, camiler, hamamlar, bezistanlar, hanlar kilise ve buna benzer şeyler var” diye konuştu. Çarşı 1963 yılında Tarihi Değerleri Koruma Vakfı tarafından koruma altına alınmıştır. Yeni Balkan, 16.10.2008 |
||
TARİHİ KERVANSARAYA YERLİ VE YABANCI TURİSTLERDEN YOĞUN İLGİ
Afyonkarahisar'ın İhsaniye İlçesi'ne bağlı Döğer beldesinde bulunan tarihi kervansaray, yerli ve yabancı turistlerin ilgsini çekiyor.
Döğer beldesinin Afyonkarahisar, Eskişehir ve Kütahya üçgeninde kalan şirin bir Anadolu beldesi olduğunu belirten Döğer Belediye Başkanı Ömer Güngör, tarihi kaya yerleşim alanlarının gelen turistlerin yakın ilgisini çektiğini söyledi.
Beldenin gelmiş geçmiş tüm medeniyetlere ev sahipliği yaptığına dikkat çeken Güngör, şunları söyledi: "MÖ 7. yüzyılda Frigyalılar, sonra sırasıyla Bizanslılar Selçuklular ve Osmanlılar burada mesken tutmuş ve yaşamlarını sürdürmüştür. Beldemizde bulunan kervansaray ise 1434 yılında 2. Murat Döneminde, İstanbul-Hicaz yolu güzergahından geçen kervanların, burada konaklayıp ihtiyaçlarını giderebilmesi için yapılmış.''
Kervansarayın 1993 yılında başlanan restorasyon çalışmalarının ardından yeniden Türk turizmine kazandırıldığını kaydeden Başkan Güngör, "Avrupa'dan Avusturya'dan daha dün misafirlerimiz vardı. Ecdadımızın yadigarının dimdik ayakta durması bizleri de Türk milletini de onurlandırmakta ve gururlandırmaktadır'' diye konuştu. Zaman, 16.10.2008 |
||
KAÇIRILAN ESERLERİMİZİ SATILMADAN KURTARDIK
Almanya'da, 2002 yılında ele geçiren Frig, Yunan, Roma ve Bizans dönemlerine ait 700 tarihi eser, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın 5 yıllık uğraşı sonunda anavatanı Türkiye'ye dönüyor. Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Orhan Düzgün, madeni süs eşyaları, mücevher, haç ve mızrak uçlarından oluşan 700 parçanın, İzmir-Muğla civarından kaçırıldığının tespit edildiğini söyledi. Düzgün, eserlerin, 2002 yılında, Almanya'nın Bremen kentindeki bitpazarında atılmaya çalışılırken ele geçirildiğini ve iadesi için hemen gerekli girişimleri başlattığını anlattı. Yeni Şafak, 16.10.2008 |
||
TARİHİ KENTLER BİRLİĞİ, KİBYRA ANTİK KENTİ İÇİN YARDIM YAPACAK
Tarihi Kentler Birliği'nin Burdur'un Gölhisar İlçesindeki Kibyra Antik Kenti'nin turizme açılması için yardım yapacağı bildirildi. Burdur Gölhisar Belediye Başkanı Mehmet Yavuzer, 3 -5 Kasım 2008 tarihleri arasında Kars'ta yapılan ve Kültür Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın da katıldığı Türkiye Tarihi Kentler Birliği'nin 'Anadolu Buluşması' adlı toplantıyı değerlendirdi.
Toplantının çok verimli geçtiğini belirten Başkan Yavuzer, Gölhisar Belediyesi'nin yaz sonunda üye olduğu birliğin düzenli olarak yapılan toplantılarına katılacağını söyledi. Yavuzer, 3 gün süren Tarihi Kentler Birliği'nin Kars buluşmasının çok yararlı geçtiğini belirterek, "Gölhisar Belediyesi olarak yeni üye olduğumuz birlikte yaptığımız ikili görüşmelerle Gölhisar Kibyra Antik Kenti'ni anlattık. Antik kentimizin devam eden kazı çalışmaları sonrasında Akdeniz'in yeni 'Efes'i olacağını dile getirerek, birlikten yardım sözü aldık. Gölhisar Belediyesi olarak tarihi değerlerimize büyük önem veriyoruz. Gelecekte ilçemizin turizme açılması için tüm girişim ve çalışmaları bu yönde yapıyoruz." diye konuştu. haberler.com, 16.10.2008 |
||
![]() |
TİMURTAŞ PAŞA CAMİİ'NİN ÇEVRESİ ASLINA UYGUN DÜZENLENİYOR
Bursa'da tarihi Timurtaşpaşa Camii'nin çevresi, aslına uygun olarak yeniden düzenleniyor. Osmangazi Belediyesi tarafından çevre düzenlemesinin temel atma töreni ile çocuk parkı ve muhtarlık binası açılış töreni çok sayıda davetlinin katılımıyla yapıldı. Bazı kaynaklara göre, 1390 yılında Kara Timurtaşpaşa'nın oğlu Ali Bey tarafından, bazı kaynaklara göre ise Yıldırım Bayezit'in emiri Kara Timurtaşpaşa tarafından yaptırıldığı belirtilen Timurtaş Paşa Camii'nin kendine özgü şadırvanlı minaresi, çevresindeki yapılar yıkılarak ortaya çıkarılıyor.
Osmangazi Belediyesi, tarihi yapının çevresini de düzenleyerek bölgeye yakışan bir meydan oluşturacak. Timurtaşpaşa Camii ile Timurtaş Hamamı arasındaki müştemilat yapıları temizlenecek. 1966 yılında Kazım Baykal ve Eski Eserleri Sevenler Kurumu tarafından aslına uygun olarak restore edilen tarihi minarenin de bakımı yapılacak. Öte yandan cami yakınında yapılan çocuk parkı için 382 metrekarelik alanda üç binanın kamulaştırması yapıldı. Bu binalara ve arsalara yaklaşık 420 bin YTL kamulaştırma bedeli ödendi. Çocuk parkı için elde edilen toplam alan 772 metrekare. Bu alanın 484 metrekaresi yeşil alan, 188 metrekaresi yürüyüş yolu, 100 metrekaresi çocuk oyun alanı olarak düzenlendi. Aynı zamanda parkın yanı sıra bu alana 42 metrekarelik bir prefabrik yapı inşa edildi. Bu yapının 30 metrekarelik alanı Timurtaşpaşa Camii Derneği için lokal binası, 12 metrekaresi ise muhtarlık binası olarak kullanılacak. Zaman, 16.10.2008 |
|
AŞIKLI HÖYÜK KAZI ALANI YOLUNA KİLİTLİ TAŞ
Gülağaç'a bağlı Kızılkaya Köyü'nde bulunan Aşıklı Hüyük Kazı alanının yoluna kilitli taş döşendi.
Gülağaç Kaymakamı Türker Halim yaptığı açıklamada, Aşıklı Hüyük'ün ilçe ve Aksaray için çok büyük öneminin olduğunu belirtti. Aşıklı Hüyük'ün 10 bin yıllık geçmişi ile Anadolu'nun en eski yerleşim yeri olduğunu, ilk beyin ameliyatının da burada yapıldığı, ilk tarıma burada başlandığını ifade eden Halim, şunları kaydetti: "Bu nedenle tur firmaları bu bölgenin turizme kazandırılması için talepte bulunuyordu. Biz de bölgeye ulaşımın sağlanabilmesi için yolunun yapılması gerektiğini düşünerek Aşıklı Höyük kazı alanına giden 700 metre uzunluğundaki yola kilitli taş döşettirdik. Yolu, İller Bankasından sağlanan 40 bin YTL ödenekle yaptırdık. Ayrıca, Aşıklı Hüyük'ün koruma altına alınması için çevresine tel duvar çekme çalışmalarına da başladık." Merhaba Gazetesi, 16.10.2008 |
||
BAYAZHAN'DA SONA YAKLAŞILDI
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından Bayazhan'da sürdürülen "Kent Müzesi" çalışmalarında sona yaklaşıldığı bildirildi.
Açıklamada, TOKİ tarafından ihale edilen hanın restorasyonuna Şubat 2007 tarihinde başlandığı ve restorasyon çalışmalarının tamamlandığı ifade edilerek, "TOKİ tarafından geçici kabulü yapılarak Bayazhan'ın Belediyemize teslimi yapılmadığından Kent Müzesi teşhir ve tanzim işinin süresinde uzama olmuştur. Belediyemiz, Kent Müzesinin teşhir ve tanzimi için 2008 Şubat ayından itibaren çalışmalara devam etmektedir. Kurtuluş Savaşında yer alan örnek şahsiyetlerin mankenleri yapılmış, yöresel kıyafetler giydirilerek tamamlanmış bulunmaktadır. Aynı seksiyonda mücadele günlerinin anlatıldığı kısa film için gerekli belgeler taranmış, çekimler yapılarak film hazır duruma getirilmiştir. Toplu Konut İdaresi tarafından geçici kabulü yapıldıktan sonra tüm bu çalışmalarımız han içerisinde yerine monte edilerek müze ziyarete açılacaktır. Bayazhan tüm fonksiyonları ile hizmete girdiğinde otopark ihtiyacını karşılamak amacı ile Bayazhan'ın üst tarafındaki büyük bir alanı otopark amacı ile kamulaştırmış ve yıkımlar halen devam etmektedir. Ayrıca Bayazhan'ın önündeki kaldırımların da tarihi dokuya uygun şekilde düzenlemesi çalışmaları da başlamış olup kısa zamanda tamamlanacaktır." Gaziantep 27 Gazetesi, 16.10.2008 |
![]() |
|
|
BACASINDAN 'SANAT' TÜTECEK
İzmir Büyükşehir Belediyesi, Fransızlar tarafından 150 yıl önce inşa edilen Alsancak’taki Havagazı Fabrikası’nda yaptığı restorasyonun ardından çevre düzenleme çalışmalarında da son aşamaya geldi.
İçinde açıkhava sineması, sergi salonu, alışveriş stantları, kafeteryalar, eğlence yeri, otopark ve yeşil alanlar olan Gençlik Merkezi’ne dönüştürülecek tarihi fabrikanın bahçesine, 400 yaşında zeytin ağacının da olduğu yüzlerce bitki ve çiçek dikiliyor.
Milliyet Ege, 16.10.2008 |
|
|
||
'ÇAKMA' FESTİVAL 22 Eylül’de Aya İrini Müzesi’nde konser vereceği
açıklanan
Rusya Devlet Senfoni Orkestra ve Korosu yerine,
yine aynı isimle, özel bir orkestra olan Moskova
Senfoni konser verdi. Kadrosu
İstanbul konseri için yetersiz kalan orkestra
Moskova’nın diğer topluluklarından müzikçilerle
takviye edildi. Skandal, sahnedeki sanatçılarla,
afiş ve program fotoğraflarındaki kişilerin farklı
olduğunu anlayan dikkatli izleyiciler sayesinde
ortaya çıktı. Bazı izleyicilerin, topluluk üyelerine
farklılığı sorması üzerine, gerçek anlaşıldı. Hürriyet, Haber: Serhan Yedig, 16.10.2008
28 Ağustos-27 Eylül arasında İstanbul’da düzenlenen Boğaziçi Festivali’nde 3.9 milyon YTL fon sağlayan İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı, soruşturma başlatıldığını açıkladı.
Boğaziçi
Festivali’nin,
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kültür
projesi olduğu için finansal olarak desteklendiği
belirtilen açıklamada, "İstanbul 2010 Avrupa Kültür
Başkenti Ajansı, bu yıl 6’ıncısı düzenlenen
festivalin içeriklerinin belirlenmesi aşamasında
projeye dahil olmamış ve festivalin organizasyonu
ile ilgili herhangi bir tasarrufta bulunmamıştır. 27
Eylül 2008 tarihinde sona eren festival ile ilgili
olarak basında çıkan haberler üzerine konuyu anlamak
ve yanlışlık varsa gereğini yapmak üzere, bir
soruşturma başlatmış bulunmaktayız. Ajansımız
tarafından ödemeleri henüz tamamlanmamış olan
festival ile ilgili bu konuyu bütün yönleriyle
titizlikle inceledikten sonra, elde edilen sonuçları
basın aracılığıyla kamuoyu ile paylaşacağız"
denildi. Hürriyet, Haber: Serhan Yedig, 16.10.2008
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile birlikte düzenledikleri “6. Boğaziçi Festivali”nde, “toplama” sanatçıların sahneye çıkartıldığı iddiaları üzerine, “Festivalin içeriklerinin belirlenmesi aşamasında projeye dahil olmadıklarını” öne sürdü.
Evrensel, 18.10.2008
|
||
TUNA NEHRİ'NDEN MÜTHİŞ KOLYE ÇIKTI
Macaristan'da Tuna nehrinde Hun İmparatoru Attila
döneminden kalma altın kolye bulundu. Hürriyet, 16.10.2008 |
|
|
OSMANLI ARŞİVCİLERİ 21 YILDIR KANUN BEKLİYOR
Osmanlı topraklarında yaşayan milletlerin siyasi, kültürel ve ekonomik tarihlerine ışık tutacak yazışmaları gün yüzüne çıkarmak büyük önem arz ediyor.
Ancak, bu çalışmaları yapan arşivciler, vaat edilen uzman statüsünü alamadıkları için bir bir mesleği bırakıyor. 1987 yılında uzman yardımcısı statüsüyle işe alınan Osmanlı arşivcileri, 21 yıldır sözleşmeli personel statüsüyle çalışıyor. Arşivcilerin statü ve özlük haklarından yoksun bırakıldığını söyleyen dönemin Başbakanlık müsteşarlarından Hasan Celal Güzel, "Kötü niyet yok, ihmal var." diyor. Uzmanların sıkıntısına son verecek olan Milli Arşivler Kanunu Tasarısı 2006'da Meclis'e sunulmasına rağmen henüz yasalaşmadı.
Türk Arşivciler Derneği Başkanı Hacı Haldun Şahin'in verdiği bilgiye göre 1986'ya kadar çalışan personel sayısı 45 civarında. Bu sayı 1990'da 153'ü kadrolu 489'u sözleşmeli olmak üzere 642'ye kadar çıktı. Aradan yıllar geçmesine rağmen kurumda ihtisaslaşmış personele herhangi bir unvan ve kadro verilmedi. Şahin, arşiv personelinin, istenildiği an sözleşmesinin fesholunabileceğine dikkat çekerken bunun personel kaçışını hızlandırdığını vurguladı. Arşiv uzmanı personel maaşının 1.300 YTL olduğunu kaydeden Şahin, "20 yılını arşivlerde geçirmiş, yüksek lisans veya doktorasını tamamlamış birçok 'arşiv uzmanı', hak kayıpları yüzünden değişik kurumlara geçti. İşini ayarlayabilen kaçtı." diye konuştu. 1987'de işe alınan personel arasında bulunan Doç.Dr. Said Öztürk de bu statüyle emekli olanların düşük maaş alacaklarını aktararak, "Ben de uzman yardımcısı olarak işe başladım. Ancak statü verilmediği için doktoramı tamamlayıp işi bıraktım." dedi. Zaman, Haber: Hüseyin Keleş, 16.10.2008 |
||
KAYIP BİZANS KENTİ KÜÇÜKÇEKMECE'DE Hürriyet, Haber: Ayda Kayar, 16.10.2008 |
||
|
MİLAS'TA LAHİT MEZAR BULUNDU
Muğla’nın Milas İlçesinde bir inşaatın temel çalışmalarında ortaya çıkarılan lahit mezarın geç klasik-erken Hellenistik döneme ait olduğu tespit edildi. Mezarda 5 insan iskeletinin bulunduğu tespit edildi.
Muğla Kent Haber, 14.10.2008 |
|
TARİHİ HIDIRAĞA CAMİİ RESTORE EDİLİYOR
Edirne merkezde bulunan tarihi Hıdırağa Camii restore edilmeye başlandı. 16. yüzyılın ortalarında inşa edildiği bilinen caminin ayakta durması için değişik zamanlarda restorasyon çalışmaları yapıldı. Edirne Vakıflar Bölge Müdürlüğü, caminin eski günlerindeki görünümüne kavuşması için yeniden çalışmalara başladı.
Vakıflar Bölge Müdürü Hüseyin Özer, caminin kubbesi ile birlikte minaresinin kurşunlarının değiştirileceğini söyledi. Minarenin onarımı ve çevre düzenlemesi yapılacağını kaydeden Özer, "Büyük küçük demeden, ecdadın bize bıraktığı tüm eserleri aynı hassasiyetle onarmaya ve bakımlarını yapmaya çalışıyoruz. Bu kapsamda, Osmanlı'nın bize miraslarından olan ve sırtını Selimiye'nin gölgesine dayamış olan Hıdırağa Camii'ni de onarıyoruz. Bu onarım için yaklaşık 220 bin YTL'lik bütçe ayrıldı." dedi. Özer, Edirne Vakıflar Bölge Müdürlüğü sorumluluk alanı içerisindeki Edirne ve Kırklareli'nde bulunan tüm vakıf eserlerinin gereksinim duyduğu bakım ve onarımların birer birer gerçekleştirildiğini ifade etti.
Hıdırağa (Hızır Ağa) Camii; tek kubbeyle örtülü ve kare planlı olarak yapılmış. Harimin doğu cephesinin kuzey ucuna bitişik tek şerefeli bir minaresi bulunuyor. Kuzeyinde de iki gözlü son cemaat mekanı yer alıyor. haberler.com, 15.10.2008 |
![]() |
|
ÇAMBEL'DEN 'SİT ALANI' İSTEĞİ
Edebiyatçı ve mimar Nail Çakırhan’ın ölümünden sonra, eşi Prof.Dr. Halet Çambel, kendisini başsağlığı için arayan Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’dan, Kastabala Vadisinin Doğal ve Kültürel SİT alanı ilan edilmesini istedi. Halet Çambel’i başsağlığı için arayan Kültür bakanı Ertuğrul Günay “Bir dileğiniz var mı?” sorusuna “Evet var, mahkeme sürecindeki Kastabala Vadisinin Doğal ve Kültürel Sit alanı ilan edilmesi” yanıtını aldı.
Evrensel, 15.10.2008 |
||
HASANKEYF İÇİN "GARANTİLERİ GERİ ÇEKİN" UYARISI YAPILDI
Alman Yeşiller Partisi tarafından hazırlanan ve Türkiye Yeşiller Partisi dahil olmak üzere 6 yeşiller partisinin desteğiyle acil öneri olarak sunulan deklarasyonla, Avrupa ülkeleri, Ilısu Barajı ihracat kredi garantilerini geri çekmeye davet edildi. Karar, Avrupa Yeşilleri tarafından oybirliğiyle kabul edildi.
Projenin hayata geçmesi durumunda Hasankeyf’in sular altında kalacağının belirtildiği metinde, “Ilısu Barajı projesi Avrupalı şirket ve bankaların sosyal ve çevresel endişelerinin neticesinde projeden çekilmeleriyle 2001 yılında terk edilmişti. Bu nedenle proje tekrar hayata geçirilmeye çalışıldığında ihracat kredi garantileri, projeyi uluslararası standartlara ulaştırması beklenen 150 şartın yerine getirilmesine bağlanmıştı. Bu şartlardan biri de bölgedeki ekolojik ve kültürel varlıklara ait temel veri toplanması talebidir. Şimdi görülüyor ki Türk Hükümeti bu şartları yerine getiremeyecek. Alman, Avusturya ve İsviçre Hükümetleri ise şartların yerine getirilmesi için 8 Ekim 2008 den itibaren 60 günlük sınır getirdi” denildi.
Barajın, insan, çevre ve bölge üzerinde olumsuz etkiler yaratacağının vurgulandığı metinde, şunlar kaydedildi: “Çoğunlukla Kürtlerin yaşadığı bölgede yeterli rehabilitasyon sağlanmadan yapılan tahliye ve yerleştirme, insan hakları ihlalleri, su kalitesindeki aşırı düşüş, suyla ilgili hastalıklardaki artış, su havzalarının ve soyu tükenmekte olan hayvan ve bitki habitatlarının yıkımı, toplu balık ölümleri gibi yıkıcı etkiler nedeniyle Ilısu Barajı’nın yapımına karşı kampanyalar yürüttük. Ayrıca Türkiye için bir kültürel varlık ve insan medeniyetinin bir sembolü olan Hasankeyf İlçesi sonsuza dek Ilısu barajı suları altında kalmamalı.”
İhracat kredi garantisinin geri çekilmesinin bir ilk adım olacağının belirtildiği metinde, “Avrupa Yeşilleri olarak, Ilısu Barajı karşıtlarına proje yürürlükten kaldırılana kadar destek olacağız. Türkiye’nin enerji sorunu ve bölgenin iktisadi gelişimi için sürdürülebilir alternatiflere ihtiyaç var” denildi. Birgün, Haber: Özlem Zorcan, 15.10.2008
Partisinin grup toplantısında konuşan Başbakan Erdoğan, Hasankeyf’teki tarihi dokunun sular altında kalmasına karşı çıkan çevrecileri ve bölge halkını suçladı. "Denize nazır modern bir Hasankeyf "için çalıştıklarını belirten Erdoğan, bölgeye yapılmak istenen Ilısu Barajı’nın altında kalacak olan Hasankeyf için nasıl bir "modern proje" planladığını ise açıklamadı. Başbakan Erdoğan’ın bu sözleri çevreciler ve Hasankeyf gönülleri tarafından tepkiyle karşılandı. Birgün, 15.10.2008
Başbakan’ın bu söylemiyle “taciz” ettiği bilim
insanlarımız arasında, yıllarını Hasankeyf
kazılarına ayıran ve bu antik kentin “boğulmaması”
için çaba gösteren Prof. Oluş Arık,
Prof. Metin Ahunbay,
Prof.Dr. Zeynep Ahunbay,
Prof.Dr.
Abdüsselam Uluçam,
Prof.Dr. Metin
Sözen, Prof. Halet Çambel,
Prof.Dr. Mehmet Özdoğan gibi
arkeoloji ve tarih dünyamızın duayenleriyle birlikte
çok sayıda akademisyen, mimar ve aydın var.
Bu isimlerin çoğu, aynı zamanda Kültür ve Turizm
Bakanlığı’na bağlı koruma kurullarının emektar
üyeleri oldukları gibi, bugün de değişik kamusal
görevlerle aynı hizmetlerini “özveriyle”
sürdürüyorlar.
Ilısu Barajı’nın tarihsel mirası yok sayan yer
seçimine ve projelendirme tarzına 70’lerden beri
karşı çıkan bilim, düşünce ve kültür insanlarımız,
özellikle son yıllarda daha da artan “PKK terörü”ne
karşı da ülkenin uygarlık değerlerini koruma
mücadelesi içindeler.
O kadar ki, ayrılıkçı terör saldırılarından ötürü
başta yine Hasankeyf olmak üzere Doğu ve Güneydoğu
bölgesindeki arkeolojik çalışmalar yıllardır
yapılamazken, 25 Eylül 1991’deki bir saldırıda da
iki arkeoloğumuz yaşamını yitirmişti.
Nusaybin yakınlarındaki Çağçağ Vadisi’nde kazılar
yapan Arkeolog İ. Metin Akyurt ile
Arkeolog Bahattin Devam, PKK’nin
kazı aracına pusu kurarak saldırması sonucunda
öldüler. Onların anılarına Arkeoloji ve Sanat
Yayınları’ndan çıkartılan anı kitabında imzası olan
çok sayıda tarihçimiz terörü lanetlerken, Ilısu
Barajı’nı da bir “uygarlık karşıtı proje” olarak
eleştiren uzmanlarımızdılar.
Hasankeyf’in sular altında kalmaması için
yıllarını veren akademisyenlerimiz arasındaki
Prof.Dr. Zeynep Ahunbay, bu antik kentin
UNESCO Dünya Mirası listesine girmesi için
gerekli çalışmaları da üstlendi.
Son dönemlerde kazı başkanlığını yürüten
Prof.Dr. Abdüsselam Uluçam ise
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül
tarafından Batman Üniversitesi
rektörlüğüne atanırken, Hasankeyf’in tarihsel
dokusunu tamamlayan “mimari ve kentsel bütünselliğin
taşınamayacağı”nı da söyleyenler arasında.
Hasankeyf için yaklaşık 40 yıldır hemen her
bilimsel etkinliğe katılarak “kurtarılması”nı
savunan Prof.Dr. Metin Sözen de bu
yıl Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün
elinden “Devlet Kültür ve Sanat Ödülü”nü
aldı. Sözen’e Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca verilen
ödülün gerekçesinde; “ülkenin uygarlık
mirasının ödünsüz savunuculuğunu”
yapmasının altı çiziliyor.
Benzer şekilde Türkiye’nin dünyaca ünlü ilk kadın
arkeoloğu Prof. Halet Çambel’in de
Hasankeyf’i göz ardı eden Ilısu Barajı projesine
yönelik eleştirileri yabancı dillerdeki yayınlarda
da yer aldı. Atatürk’ün isteğiyle yurtdışına giderek
arkeoloji öğrenimini Paris-Sorbonne’da yapan 1916
doğumlu Çambel’e de 2005 yılında Hollanda’nın Prens
Claus ödülü verildi.
Bu nedenlerle, yine Başbakan’ın “Hasankeyf’i
taşıma” tezine karşı çıkanlar için söylediği
“Tarihin yok olacağı sözleri yalandır” ifadesinden
ötürü de “kentsel, doğal ve arkeolojik sit dokusunun
taşınamayacağı”nı savunan tüm bilim insanlarımızdan
özür dilemesi bekleniyor.
Çünkü sadece ulusal
değil, uluslararası toplantılarda da Hasankeyf gibi
bir antik başkentin ancak bulunduğu yerde
korunabileceği; sadece bazı yapıların taşınmasıyla
tarihin yok edilmesinin önüne geçilmiş olmayacağı
açıkça belirtilmiş durumda.
Başbakan’ın işte böylesine ulusal yüz akımız olan
bilim kadrolarını PKK ile aynı saflarda
göstermesinin yanı sıra, Adnan Menderes’in
Vatan Caddesi’ni açmasını eleştirenleri de
hedef alması şaşkınlık yarattı. Çünkü Menderes’in
yine bilim ve kültür çevrelerimizce
“yüzyılın kentsel kıyımı” olarak
adlandırılan İstanbul yıkımlarında, çok sayıda
tarihi eser, camiler, hamamlar, sivil ve anıtsal
miras ortadan kaldırılmıştı.
Bu konuda
Tarih Vakfı’nın
İstanbul Ansiklopedisi’ndeki yok edilen kültürel
mirası içeren maddede
Prof. Doğan Kuban
imzası bulunuyor. Kuban da aynı makalesinde “Kentin
çok önemli mirası, otomobil uğruna ve sadece siyasal
emirlerle yıkıldı...” dediğinden, hocaların hocası
bir bilim insanımız da Başbakan’ın tacizinden
nasibini almış oluyor. Erdoğan’ın bir “muhafazakar”
olarak böylesi bir “tarih katliamı”nı savunması
“İstanbul sevdası”yla çeliştiği gibi, siyaset bilimi
açısından da benzeri pek görülmeyen bir tutum olsa
gerek. Cumhuriyet, Yazı: Oktay Ekinci, 16.10.2008
|
||
"KENTSEL DÖNÜŞÜM, RANTSAL DÖNÜŞÜM OLDU"
TMMOB
Mimarlar Odası Ankara Şubesi tarafından ‘Kentsel
Dönüşüm Projesi’ne karşı düzenlenen panelde, söz
konusu projeyle rant alanlarının yaratıldığına
dikkat çekildi. Birgün, Haber: Zehra Şahindokuyucu, 15.10.2008 |
||
|
ANTİK ROMA STADYUMU KAPILARINI AÇIYOR
İmparator Antoninus Pius’un, Olimpiyatların Roma versiyonunu düzenlediği Pozzuoli antik stadyumu hemen hemen 500 yıl sonra bu hafta yeniden açılıyor. Upi.com, 10.10.2008 |
|
MİLLİ SARAYLARDA DEPREM HAZIRLIĞI
TBMM Milli
Saraylar Daire Başkanlığı İstanbul'u etkileyecek
olası bir depreme hazırlık amacıyla, daire
başkanlığı çalışanlarından, Milli Saraylar Sivil
Savunma Uzmanlığı bünyesinde faaliyet gösteren bir
arama-kurtarma ekibi oluşturulduğunu açıkladı. Cumhuriyet, 15.10.2008 |
||
ALTIN PORTAKAL'IN FİNALİ, ASPENDOS YERİNE KONYAALTI'NDA
Bu yıl 45.’si düzenlenen Altın Portakal Film Festivali’nin kapanış töreni, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın Aspendos Antik Tiyatrosu’nda yapılması halinde katılmayacağını belirtmesi üzerine Konyaaltı Açıkhava Tiyatrosu‘na alındı.
Yıpranan Antik Tiyatro’nun tadilatının henüz yapılmadığını açıklayan Günay, burada yapılacak bir törene katılmayacağını açıklamıştı. Milliyet, 15.10.2008 |
||
ROCCAMONFINA YANARDAĞINDA BULUNAN İNSAN AYAK İZİ 345 BİN YILLIK
İtalya'nın güneyindeki Roccamonfina yanardağında 2003'te bulunan dünyanın en eski insan ayakizinin 345 bin yıllık olduğu tespit edildi.
TürkiyeTurizm.com, 15.10.2008 |
||
TARİH GÜN YÜZÜNE ÇIKACAK
Konya İl Özel İdaresi arşivlerinde bulunan 1890-1910 dönemine ait 214 adet arşiv özelliği taşıyan defter kaydı düzenlenen devir teslim töreniyle Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi'ne teslim edildi.
Tarihi nitelik taşıyan defter kayıtları Bölge Yazma Eserler Müdürlüğü tarafından bakım ve onarımdan geçirildikten sonra araştırmacıların hizmetine sunulacak.
Konya İl Özel İdaresi toplantı salonunda gerçekleştirilen devir teslim törenine Konya İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Mehmet Kaçmaz, İl Kültür ve Turizm Müdürü Mustafa Çıpan, Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi Müdürü Bekir Şahin, İl Özel İdaresi Genel Sekreter Yardımcısı Abdüssettar Yarar katıldı.
Devir teslim töreni öncesi konuşan İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Mehmet Kaçmaz, arşivlerinde yer alan bu defterlerin yaklaşık 5 ay önce Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi'ne kazandırılması konusunda çalışmalar başlattıklarını belirterek, "İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü yetkilileri ile yapılan görüşmeler sonucunda, bu tarihi nitelikteki belgelerin bakım ve onarım çalışmalarının yapılıp dijital kopyaları alınarak daha iyi şartlarda araştırmacıların çalışmalarına sunulması amacıyla bu defterlerin Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi'ne devredilmesine karar verdik" dedi.
İl Kültür ve Turizm Müdürü Mustafa Çıpan da, tarihi değere sahip bu eserler üzerinde çalışmalar yaptıklarını ifade ederek, "Özel İdaremizde bulunan belge niteliği taşıyan bu defterlerin Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi'nde seri şekilde onarım ve bakımları yapılarak bilim adamlarının hizmetine sunulacak" şeklinde konuştu.
1890-1910 tarihleri arasını kapsayan 214 adet defterde Konya arazisi ve emlak esas defterleri ile arsa ve emlak vukuat bilgileri gibi Konya şehir tarihine ışık tutacak bilgiler yer alıyor. Konya Kent Haber, 15.10.2008 |
||
SEYYAHLAR 100 YIL ÖNCE BETONLAŞMADAN YAKINMIŞ
Bundan bir asır önce Anadolu'yu gezen seyyahların betonlaşmadan yakındığı ortaya çıktı. Yard. Doç.Dr. Serdar Girginer, 'Kilikya'da Tarih, Coğrafya ve Arkeoloji' adlı kitabında ilginç bilgilere yer verdi.
Kitapta Avusturyalı F.X Schaffer, 1901'de ülkemize yaptığı gezide, düzensiz yapıların kültürü nasıl yok ettiğine tanıklık ettiğini aktarıyor. 19 ve 20. yüzyıl başlarında Çukurova ve Toroslar ormanlarının çok gür olduğuna, Mısır'a kereste gönderildiğine dikkat çeken Hollandalı gezgin Wilbrand Von Oldenburg'un da yeşil alanların her geçen gün azalmasından şikayet ediyor. Kotshy adlı gezgin ise Adana ve Ceyhan Nehri çevresinin büyük meşe palamudu ve ormanlarla kaplı olduğunu anlatıyor. MS 743-44 arasında Halife 2. Velid'in, aslan ve kaplanla mücadele için Toroslar'da özel kuvvet kurduğunu dile getiriyor. Zaman, Haber: Abdullah Özyurt, 15.10.2008 |
||
TARİHÖNCESİ ÇOCUK MEZARINDA
Stonehenge’de bir çocuğa ait mezarda bulunan bu oyuncak kirpi, çocukların aynen bugün olduğu gibi binlerce yıl önce de oyuncaklara düşkün olduklarının bir ispatı.
Arkeolog Dennis Price “Bu buluntuya baktığımızda, bu küçük çocuğun ölümü karşısında duyulan üzüntüyü anlamak zor değil. Öte yandan, kirpilerin bu dönem inanışları içindeki yerini bilmiyor olsak da bu küçük hayvanın sevimliliği ve masum güzelliği yadsınamaz” demekte.
Stonehenge Riverside Projesi’nden Dr Joshua Pollard ise, “Bu döneme ait sembol ve heykelciklere çok az rastlanır. Dolayısıyla bu buluntu, kirpi olması da göz önüne alındığında, arkeolojik açıdan son derece değerli” dedi. Daily Mail, 10.10.2008 |
![]() ![]() |
|
AHİLİĞİN ÖNCÜLERİNDEN TOMAN BABA'NIN BAKIMSIZ KABRİ YÜREKLERİ PARÇALIYOR
Ahilik teşkilatında önemli yeri olan Ahi Tuman Baba'nın Erzurum'da bulunan kabri meskun mahalleri andırıyor. Ahi Toman Baba'nın çöp yığınları arasında kalan kabri, Ahilik Kültür Haftası'nda yine unutuldu.
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından her yıl ekim ayının ikinci haftası Ahilik Kültür Haftası etkinlikleri düzenleniyor. Kelime olarak 'kardeş' anlamına gelen Ahilik teşkilatı, Selçuklu ve Osmanlı Devleti döneminde ekonominin gelişmesinde ve kültürel yaşamının korunmasında önemli bir yeri bulunuyor. Bu kapsamda dün Erzurum'da da resmi bir tören düzenlendi. Vali Yardımcısı Gürkan Polat, ilgili kamu kurum amirleri ve esnaf, Çifte Minareli Medrese önünden Havuzbaşı'ndaki Atatürk Anıtı'na doğru yürüdü. Ancak Ahilik Kültürü'nün korunması amacıyla resmi etkinlikler düzenlenirken, Erzurum'da Ahilik geleneği ile ilgili üzücü şeyler yaşanıyor. Birçok hükümdar, alim ve asker kabrinin bulunduğu Erzurum'da Ahilik teşkilatının önemli isimlerinden Ahi Tuman Baba da yatıyor. Narmanlı Camii'nin arka kısmında bulunan Ahi Baba Türbesi şu an çöplüğe dönmüş durumda. Bir zamanlar toplumun huzur, güven ve ekonomik istikrarı için mücadele veren Ahi Tuman Baba'nın kabri, ilgisizlik nedeniyle meskun harabe yerleri andırıyor. Binalar arasında kalan, kimsenin sahip çıkmadığı kabir yerinin bakımsızlığı daha önce birçok kez basına yansımasına rağmen hiçbir gelişme olmadı. Bugün kutlamalarda yine gündeme gelmeyen, çöp yığınları arasında unutulan Ahi Tuman Baba Türbesi'ne herhangi bir kuruluş el uzatmazken, kamu kurumları ve belediyeler ise tarihi mezarlığın onarımına 'bizim alanımıza girmiyor' diyerek uzak duruyor.
Eğitimci Yazar Muzaffer Taşyürek, Ahi Tuman Baba Türbesi'nin sahipsizlik yüzünden define avcıları tarafından talan edildiğini söyledi. Kubbesinin yarısı yıkılan türbenin içinde Tuman Baba, eşi ve çocuğuna ait 3 kabir bulunduğunu dile getiren Taşyürek, Erzurum gibi geleneklerine bağlı bir şehirde tarihin önemli insanlarının kabrinin çöplüğe dönmesinin üzücü olduğunu kaydetti. Ahi Tuman Baba hakkında bilgi veren Taşyürek, şunları söyledi: "Mezarlık alanında dört sanduka vardır. İkisi küçük ve Selçuk tarzında taştandır. Birisinin üstünde Ayet-el-Kürsi yazılıdır. Adını ve vefat tarihini gösteren kısımlar okunmaz haldedir. Türbenin hiçbir yerinde yapanı, yaptıranı ve burada yatanları gösteren kitabe yoktur. Tarihi çok eskidir. Erzurum Tarihi yazarı İbrahim Hakkı Konyalı buranın bir İlhanlı türbesi olduğunu söylemektedir. İbni Batuta 1331'de Erzurum'a uğradığı zaman Ahi Toman'ın tekkesine inmiştir. Batuta, seyahatnamesinde 'Bu şahıs pek yaşlı olup 130 yaşını aştığı söylendiği halde hala bir değneye dayanarak yürümekte, hafızası yerinde durmakta, beş vakit namazını kılmakta idi. Yemekte bize şahsen hizmette bulundu. İkinci gün yola çıkmak istediğimizde ise bize gücenerek buna razı olmadı' der." Zaman, Haber: Selim Karahan, 14.10.2008 |
||
![]() |
ASIRLIK ÇEŞMELER TARİHE DİRENİYOR
Mardin'de bulunan tarihi çeşmeler, geçen asırlık ömürlerine rağmen yıllara meydan okumaya devam ederken Mardin Valiliği ise bu çeşmeleri SODES Projesi ile eski ihtişamına kavuşturmaya hazırlanıyor.
Üç bin yıllık geçmişi olan Mardin Kalesi'nin eteklerinde, ismini bulunduğu mahalle ve etrafında yaşayan ailelerden alan 50'e yakın tarihi çeşme, geçen uzun yıllara rağmen eski ihtişamını korumaya devam ediyor. Mardin'de tarihi mekanlarda kullanılan, kesme sarı Mardin ve Midyat taşlarından yapılan çeşmelerin çoğunda ayrıca kitabe de bulunuyor. Mardin'deki tarihi çeşmelerin en önemli özelliği sularının tatlı olması ve bu suyun yazın soğuk, kış aylarında ise ılık olmasıdır. Tarihi çeşmelerle ilgili olarak bugüne kadar ayrıntılı bir çalışmanın yapılmadığı bilgisin veren Kültür ve Turizm Müdürü Davut Beliktay, SODES kapsamında hazırladıkları projenin onaylanması halinde çeşmeleri eski ihtişamına kavuşturacaklarını söyledi. Ömürleri asırları geçen bu kadar çeşmenin varlığını halen sürdürmelerinin kendileri için sevindirici olduğunu belirten Beliktay, projenin hayata geçirilmesi halinde kuruyan çeşmelerin su yollarının da bir bir temizlenerek yeniden akmalarının sağlanma imkanını bulabileceklerini anlattı.
Mardin'deki çeşmelerin genellikle külliyelerin veya medreselerin eyvanları içerisinde yapıldığı bilgisini veren Beliktay, "Çeşmelerin çoğu kemerli nişler olarak görülmektedir. Mardin çeşmeleri Artuklular zamanında 12. ve 13. yüzyıllarda yapılmışlardır. Bunlardan Necmeddin Ilgazi'nin yaptırmış olduğu külliye içerisinde bulunan ve günümüze pek az kısmı gelebilen hamam avlusundaki çeşme Anadolu'nun en eski çeşmelerinden birisidir. Bunun dışında Mardin'de Kasımiye, Firdevs, Fahriye, Ayn Kapak, Cevheriye, Ayn Saraç ve Savur Kapı çeşmeleri gibi halen aktif bir şekilde kullanılan çeşmeler bulunmaktadır" dedi.
Mardin'de yine bu çeşmeler gibi özellikle Artuklular Döneminden kalma çok sayıda tarihi değerin bulunduğunu belirten Beliktay, "Mardin ve çevresinde çok sayıda eski kale, çeşme, han, hamam, konak, su değirmeni, köprü, cami, şadırvan, mezarlık, kilise ve yola rastlamak mümkündür. Restorasyon ve onarım işlemleri ile birlikte bu değerler çok daha belirgin ortaya çıkacaktır" dedi. Mardin Kent Haber, 14.10.2008 |
|
ALLAINOI RAPORU ÇEVRECİLERİ SEVİNDİRDİ
Allianoi Girişim Grubu Dönem Sözcüsü Alime Mitap, Bergama İlçesi sınırlarındaki Yortanlı Barajı suyu altında kalacak Allianoi Antik Kentiyle ilgili hazırlanan bilirkişi raporunda, "DSİ'nin öngördüğü 772.53 metre uzunluğundaki çevre duvarının, ortaya çıkarılan tarihi eserlerin korunması için uygun olmadığı" değerlendirmesinin yapıldığını belirtti.
Mitap, yaptığı yazılı açıklamada, Allianoi'de yapılan keşif sonunda bilirkişi tarafından hazırlanan raporun tamamlandığını belirterek, tarafların itirazlarının alınmasından sonra, konuyla ilgili davanın sonucuna gidileceğini kaydetti. Raporda, "DSİ'nin öngördüğü 772.53 metre uzunluğundaki çevre duvarının, ortaya çıkarılan tarihi eserlerin korunması için uygun olmadığı" değerlendirmesinin yer aldığını kaydeden Mitap, şunları kaydetti: "Bu bilirkişi raporuna göre, DSİ'nin mille kaplayıp, suya gömme projesinin Allianoi'yi korumayacağı, dolayısıyla davamızın haklılığı bilimsel olarak da kanıtlanmıştır. Bu yanlışta daha fazla ısrar etmenin gereği yoktur. 2001 yılında 1. derece arkeolojik sit kararı verildiği halde yasaya aykırı biçimde baraj inşaatının sürdürülmesi sonucunda ortaya çıkan hukuka aykırılık, Allianoi'nin suya gömülmesi halinde bağışlanamaz bir suç haline gelecektir. Yapılması gereken, Allianoi'yi yerinde koruyacak, gelecek kuşaklara aktaracak çözümler üretmektir."
Bergama'da sulama amaçlı inşa edilen Yortanlı Barajı'nın su tutacağı bölge sınırlarında bulunan ve 1800 yıllık kaplıca olan Allionoi kentinin kurtarılması için sivil toplum kuruluşları çalışma başlatmış, DSİ de Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından antik kent hakkında verilen sit kararının kaldırılması için hukuki yola başvurmuştu. DSİ, antik kentin üzerinin mille kapatılması ve su altında bırakılarak korunması yönünde öneri de getirmişti. Haber Ekspres, 14.10.2008 |
||
SELÇUKLU'NUN 'EN'LERİ
Anadolu’da, mimarisi ve özgünlüğüyle Türkiye ve dünyada, “ilk”, “tek” veya “en büyük” olma özeliğine sahip Selçuklu dönemine ait bir çok eser bulunuyor. Selçuklu Belediyesi Kültür Yayınları’ndan çıkan, “Anadolu Selçuklu Eserleri-Fotoğraf Albümü”nde yer alan bilgilere göre işte Selçukluların Anadolu’daki enleri:
* Selçuklu sanatını yansıtan yapılara, en fazla Anadolu Selçuklu Devleti’ne başkentlik yapan Konya’da rastlanıyor. 110 Selçuklu yapısı bulunan Konya’yı, 52’şer yapıyla Selçukluların en fazla eser bıraktığı yerler Kayseri, Antalya ve Tokat takip ediyor. * Türkiye’nin UNESCO Dünya Miras Listesi’ne girebilen ilk mimari yapısı, Selçuklulara ait Sivas Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası... * Bilinen en büyük Selçuklu mezarlığı Bitlis’te bulunuyor... İslam aleminin en büyük tarihi mezarlığı olan Ahlat/Selçuklu Mezarlığı “Türk sanatı ve kültür tarihinin 800 yıllık belgeleri” olarak kabul ediliyor. * Ortaçağ’ın 38.60 metre kemer açıklığıyla bilinen en büyük taş köprüsü de Selçuklulara ait... Batman çayı üzerinde 1147 yılında yapılan Malabadi Köprüsü’nün eni 7, uzunluğu 220 ve yüksekliği 20 metre. Bunun yanında Ortaçağ’ın yine en büyük köprülerinden biri Selçuklularca inşa edilen Hasankeyf Köprüsü. * Sivas’taki Şifaiye Medresesi, Selçuklu’nun ilk ve en büyük tıp eğitim kurumlarından biri iken aynı ildeki Gök Medrese, günümüze en sağlam ulaşan örnekleri arasında yer alıyor. * Selçuklu’nun önemli miraslarından hanların en büyüğünün 1229 yılında yaptırılan Aksaray’daki “Sultan Han”, kare planlı “tek” hanın Afyonkarahisar’daki Ebu’l-Mücahid Yusuf Hanı, sultan hanlarının ilk örneklerinden birinin Aksaray’daki “Alay Han” olduğu biliniyor. * Alanya Tersanesi ise Selçuklular döneminden kalma Akdeniz’deki ilk Türk tersanesi. Yapı, I. Alaeddin Keykubat’a “iki denizin sultanı” unvanını kazandırmış. * En büyük Selçuklu sarayına Konya’nın Beyşehir İlçesi ev sahipliği yaparken Çin Seddi’nden sonra dünyanın en uzun, en geniş ve sağlam surlarından kabul edilen Diyarbakır Kalesi’nde Selçuklu mimarisinin izlerini görmek mümkün. * Anadolu’nun ilk Türk camisi Kars Ani harabelerindeki Manucehr Camii’nin tavanında, Selçuklu dönemi yıldız motifleri bulunuyor. Türkiye Gazetesi, 14.10.2008 |
![]() |
|
|
SİDE ANTİK TİYATRODA KAZI ÇALIŞMALARI BAŞLADI
Antalya'nın Manavgat İlçesi Side Antik Tiyatro'da güz dönemi kazı ve restorasyon çalışması başladı. Antik şehirde kazı ve tarihi restorasyonun 20 gün süreceği bildirildi.
Kazı çalışmasını Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi Doç.Dr. Mehmet Özhanlı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı Restorasyon ve Konservasyon Merkezi Müdürlüğü mimar-restoratörü ve Kazı Başkanı Dr. Ülkü İzmirligil'in ekibi yapıyor.
Antik şehirde ilk kazı çalışmalarını 63 yıl önce dünyaca ünlü bilim adamı Ordinaryus Prof.Dr. Arif Müfid Mansel yapmıştı. Dr. Ülkü İzmirligil de Side Antik Tiyatro ve antik şehirde 26 yıldır aralıksız kazı ve restorasyon çalışması gerçekleştiriyor. Turizm Gazetesi, 14.10.2008 |
|
SUSUZ HAN RESTORE EDİLİYOR Yüzyıllarca ayakta kalan nice tabiat şartları
atlatan iki handan Susuz Han iş adamı Adem Sak
tarafından restore ediliyor.
Ticari amaç dışında otuz yıllığına kiralayan iş adamı Adem Sak Susuz Han’ın restore çalışmaları tamamlandıktan sonra han açık hava müze olarak kullanılacak. Susuz Han Müzesinde, handan çıkan her türlü tarihi eserler sergilenecek ve hanın iç kısmının ise Selçuklu dönemine ait eserler ile balmumu heykelleri ile donatılacak. Burdur Kent Haber, Haber: Halim Akca, 14.10.2008 |
||
YABANCI TURİSTLER TOPKAPI'YI RANDEVUSUZ GEZMEMELİ
Sefa Kaplan ile Hürriyet’te yaptığım ve geçen hafta çıkan röportajda müzemizin ziyaretçi sayısındaki sınırlama gereğinden söz ettim ve Floransa’nın ünlü Uffizi Galerisi’ndeki gibi randevu sisteminden bahsettim.
Milliyet Pazar, Yazı: İlber Ortaylı, 12.10.2008
Topkapı Sarayı Müzesi
Müdürü Prof.Dr. İlber Ortaylı,
Topkapı Sarayı’nı işgal eden Tarih Vakfı’nı saraydan
çıkartmak için hukuki mücadele veriyor. Emre
Kongar’ın Kültür Bakanlığı Müsteşarı olduğu dönemde
Topkapı Sarayı’nın bir bölümünün 49 yıllığına Tarih
Vakfı’na kiralandığına dikkat çeken Ortaylı, “Bu
bölüm sarayın atölyesidir. Şimdi orada düğünler
yapılıyor, saray çökertiliyor. Tarih Vakfı’nı
çıkartmak için uğraşıyorum ama olmuyor” dedi.
Ortaylı Topkapı Sarayı’na çok ziyaretçi geldiğini
belirterek, “Özelikle yabancı turistler çok geliyor.
Bunlara sınırlama getirmek gerekiyor. Herkesin
Topkapı Sarayı’nı gezmesi şart değil” dedi.
Vatan, Haber: Akın Öztunç, 14.10.2008
Topkapı Sarayı Müzesi Genel Müdürü Prof.Dr. İlber Ortaylı, ''Güvenlik görevlileri 2 bin YTL alıyor, müze müdürü olarak ben bin 100 YTL alıyorum. Üniversite olmasa aç kalırım'' dedi.
Prof.Dr. Ortaylı, Parlamento Muhabirliği Derneği(PMD) tarafından düzenlenen Milli Saraylar gezisine katılan TBMM bürokratları ve gazetecilerle Topkapı Sarayı'ndaki bürosunda görüştü. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bütçeden yeterli ödenek konulmamasından yakınan Ortaylı, randevulu ziyaretçi sistemine geçilmesi gerektiğini söyledi. Ödenek yetersizliği ve kadrosuzluğu nedeniyle eleman alamadıklarından şikayet eden Ortaylı, Topkapı Sarayı’na ziyaretçi akınından da yakındı.
Ortaylı, "Yoldan geçen Topkapı Sarayı'nı gezmeye geliyor. Yurtdışından gelen turistlerin hepsi Topkapı Sarayı'nı gezmek zorunda değil. Ucuz olduğu için bütün turistler geziyor. Ama Topkapı sarayı bu yoğunluğu kaldırmıyor. 2 milyon olan ziyaretçi sayısı 4-5 milyona çıkacak. Saray bu kadar ziyaretçiyi kaldırmaz. Yabancı turistler için randevu sistemi getirilmelidir" diye konuştu. Ortaylı Topkapı Sarayı’nı gezen ziyaretçilerin Saray’daki birçok eşyaya da zarar verdiğini kaydetti. Ortaylı “adam geliyor elindeki anahtar ile çinileri çiziyor. Eleman da alamıyoruz bu ziyaretçi yoğunluğunda eserleri nasıl koruyacağız?" dedi. Kutsal emanetlerin sergilendiği bölümde görevlileri defalarca ‘açık saçık girilmesin’ diye uyardıklarını ancak söz dinletemediklerini kaydeden Ortaylı, "Bizim elmanlar 900 alıyor, kaç yıldır eleman alamıyoruz. PTT özelleştirilince eleman gönderdiler, 2 bin YTL alıyor, müze müdürü olarak ben bin 100 YTL alıyorum. Üniversite olmasa aç kalırım" diye konuştu.
Prof.Dr. İlber Ortaylı Tarih Vakfı’nı da eleştirdi. Kurucuları arasında bulunduğu Tarih Vakfı'nı işgalci olarak nitelendiren Ortaylı, eski Darphane binasını Tarih Vakfı'na veren Kültür Bakanlığı eski Müsteşarı Prof.Dr. Emre Kongar'a tepki gösterdi. Ortaylı, Topkapı Sarayı'nın bazı bölümlerinin 49 yıllığına Tarih Vakfı'na kiralandığına dikkat çekerek, "Tarih Vakfı burada işgalci konumunda. Ben de Tarih Vakfı'nın kurucuları arasındayım. Topkapı Sarayı'ndan çıkartmak için hukuki mücadele veriyorum. Ama hala çıkartamadım. Tarih Vakfı'nı oradan çıkartırsam orayı atölye olarak kullanacağım, Topkapı Sarayı'nda eşyaların tamir edileceği bir yer bulunmuyor" dedi. Tarih Vakfı'nın kendisine tahsis edilen bölümü düğünlere kiraladığını belirten Ortaylı, "Çırağan Sarayı çok pahalı olduğu için burayı tutamayanlar Topkapı Sarayı'nda Tarih Vakfı'na tahsis edilen bölümü tutuyorlar. Topkapı Sarayı'nda ucuza düğün yapıyorlar. Orayı İstanbul Müzesi yapacaklarmış. Koskoca İstanbul Müzesi oraya sığar mı? Burası sarayın bir parçasıdır" dedi.
Topkapı Sarayı'nın Tarih Vakfı'na Kültür Bakanlığı eski Müsteşarı Prof.Dr. Emre Kongar döneminde verildiğine dikkat çeken Ortaylı, "Emre Kongar 'Ben Müsteşarken' diye kitap yazdı ama kitabında bunlardan hiç bahsetmedi" diye konuştu. Hürriyet, 15.10.2008 |
||
ALPLERDE BİR POMPEI
Bir jeolog Avusturya Alplerinde, Salzburg yakınlarında, Mondsee Gölü kıyısında bulunan tarihöncesi bir köyün, göle toprak kayması sonucunda oluşan bir tsunami ile yok olduğuna inanıyor. Alexander Binsteiner, burada keşfedilen ve su altında kalmış 20 den fazla ahşap göl evinin bu şekilde yok olduğunu ispatlayabileceğini düşünmekte. MÖ 4000 civarına tarihlenen bu köyün benzerleri daha önce Fransa’da, Paladru Gölü’nden, İtalya’da Garda Gölü’ne kadar birçok yerde keşfedilmişti.
Mondsee Gölü kenarına yerleşmiş olan kabile ise diğerlerine göre daha gelişmişti. Avrupa’da o tarih için çok az rastlanan şekilde metal işçiliğini biliyorlardı. Dağlarda bakır madenleri bulup toprak fırınlarda işliyorlardı. Ağaçtan oyma kanolarla gölde balıkçılık ve ticaret yapıyorlardı. Hatta birkaç yıl önce Avusturya buzullarında donmuş bir mumya halinde bulunan Ötze’nin elinde de Mondsee’de yapılmış bakır bir balta vardı.
Binsteiner, yaklaşık olarak MÖ 3200 de gölün güney sahilindeki dağın 150 m yüksekliğinde ve 5 km uzunluğunda bir parçasının koparak göle düştüğünü ve çok büyük bir tsunami yarattığına inanıyor. Bu dalganın etkileri bugün dahi kısmen görülebilmekte: su sınırından oldukça yukarıya kadar orman alanı yok olmuş, kökler açığa çıkmış ve büyük kayalar sahile yığılmış durumda. Binsteiner, böylesi bir tsunaminin en az 5 m yüksekliğinde dalgalar oluşturacağını, bunun ise bu köyü tamamen yok edeceğini düşünüyor. Spiegel online, Haber: Matthias Schulz, 10.10.2008 |
![]() ![]() |
|
|
YIKILMAKTAN KURTULACAK, YİNE EĞİTİME AÇILACAK
İzmir'de Konak Belediyesi, bir tarihi yapıya daha
hayat verecek... Bu kez sırada Selçuk Mahallesi 754
Sokak’taki 200 yıllık 2 katlı taş bina var... 40
senedir boş duruyordu. Oysa Türkiye için ayrı bir
yeri bulunuyor. Ulu Önder Atatürk’ün talimatıyla
ülkenin ilk özel ilkokulu burada açılmıştı. Kente
yoğun göçle birlikte çevresi gecekondularla
kuşatılınca okul kapatılmıştı. Milliyet Ege, 14.10.2008 |
|
KİLİS'TE TARİHİ ESER OPERASYONU
Kilis'te, bir yolcu minibüsünde yapılan aramada 2 adet heykel ele geçirildi. Edinilen bilgiye göre, Gaziantep'ten Kilis'e tarihi eser getirileceği ihbarı üzerine Kilis-Gaziantep karayolu, Küplüce Kavşağı'nda jandarma uygulama başlattı. 79 M 0119 plakalı yolcu minibüsünü durdurarak arama yapan jandarma ekipleri, 1 adet temsili Meryem Ana heykelciği ve 1 adet temsili Hz. İsa heykelciği buldu.
Kimsenin heykellere sahip çıkmaması üzerine, minibüs sürücüsü ile yolcular ifadeleri alındıktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Kilis Kent Haber, 14.10.2008 |
||
ŞANLIURFA'NIN AMAZON KRALİÇELERİ
Taraf, 13.10.2008 |
||
TARİHİ TOKAT KALESİ RESTORE EDİLECEK Tokat Kent Haber, 13.10.2008 |
||
BİTLİS KALESİ TEHLİKE SAÇIYOR
Bitlis Valisi Mevlüt Atbaş, Bitlis Kalesi'nde tehlike saçan kaya blokların bir an önce güçlendirilmesi gerektiğini söyledi.
Vali Atbaş, yaptığı açıklamada, Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi ve Bitlis Kalesi Kazı Başkanı Prof.Dr. Kadir Pektaş'ın kaledeki kaya blokların güçlendirilmesi için inceleme yaptığını söyledi.
Prof.Dr. Pektaş'ın incelemelerinin ardından kalede gerekli tedbirlerin alınacağını vurgulayan Vali Atbaş, zaman zaman kaleden düşen taşların vatandaşlar için tehlike oluşturduğunu, bu nedenle de kaya blokların temizlenmesi gerektiğini ifade etti.
Tehlike saçan kaya blokların bulunduğu alanlarda kara yolu ile çok sayıda iş yeri ve ev olduğunu anlatan Mevlüt Atbaş, ''Dolayısıyla insanlar için tehlikeli bir durum söz konusu. Kayaların altı oyulmuş durumda. Tehlike saçan kaya blokların bir an önce güçlendirilmesi gerekiyor'' diye konuştu.
PAÜ Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi ve Bitlis Kalesi Kazı Başkanı Prof.Dr. Pektaş ise kale surlarının üzerinde yükseldiği doğal kaya oluşumlarda bozulmaların olduğunu ve bu bozulmaları rapor halinde TÜBİTAK'a sunduklarını bildirdi.
Prof.Dr. Pektaş, PAÜ Jeoloji Mühendisliği Bölümü öğretim üyelerinin kaledeki kaya bozulmalarının nedenini araştırmak için taş örneği aldığını kaydederek, tehlike nedeniyle kaledeki çeşitli noktalara uyarıcı levhalar asıldığını söyledi.
Tehlikenin, kalenin her tarafında devam ettiğini anlatan Prof.Dr. Pektaş, bu şekilde devam etmesi durumunda Bitlis Kalesi'nin 10 dakika ya da 10 yıllık zaman dilimi içerisinde her an yıkılabileceğini, bu nedenle de kaya bozulmalarının önüne geçmek amacıyla proje üretmek gerektiğini dile getirdi. Zaman, 13.10.2008 |
||
ANTİK SANAYİ SİTESİ TRALLEIS Cnn Türk, 13.10.2008 |
||
KÜLTEPE'DEN 241 TEŞHİRLİK ESER
Kazı başkanı Prof.Dr. Fikri Kulakoğlu, AA
muhabirine yaptığı açıklamada, yaklaşık 3 ay süren
kazı çalışmalarının 25 kişilik bilim ekibi ve 40
işçi ile yapıldığını söyledi. Cnn Türk, 13.10.2008 |
||
ILISU İÇİN TÜRKİYE'YE SON UYARI
Almanya, Avusturya
ve İsviçre'nin, Hasankeyf'teki tarihi dokunun
korunması için önlem alınmaması halinde Ilısu Baraj
Projesi'nden finansal desteklerini geri çekmesi
gündeme geldi. Türkiye'nin, Ilısu Barajı için
Almanya'nın koyduğu kredi kriterlerini karşılamakta
başarısız olması nedeni ile son kez uyarıldığı
belirtildi. Cumhuriyet, 13.10.2008 |
||
BEŞİKTAŞ'A HEYKEL MÜZESİ
Beşiktaş’ta, Türk
aydınlarının heykelleri, Mimar Sinan Üniversitesi
öğrencilerinin Fulya’da yaptığı açık hava sergi
heykelleri, Levent’teki dev boyutlardaki hareketli
Dünya Barış heykeli, Süleyman Seba heykeli ve Boğaz
kıyısındaki Atatürk heykellerine çeşitli
sanatçıların heykel ve rölyeflerinin de eklenmesiyle
hemen hemen her sokak ve meydanda bir sanat eseri
görmek mümkün oldu. Bu etkileyici ortamın nasıl
oluştuğunu sorduğumuz Beşiktaş Belediye Başkanı
İsmail Ünal öncelikle Beşiktaş’ın kültür dokusunun
bu sonucu beraberinde getirdiğini belirtti ve
“Göreve geldiğimiz andan itibaren yepyeni bir
konsept oluşturma çabası içine girdik.
Belediyeciliğin asli görevlerinin yanı sıra bunların
dışına taşarak Beşiktaş’a yakışır, modern, çağdaş ve
aydınlık bir yüz kazandırmak uğraşısı içine girdik”
dedi. Akşam, 13.10.2008 |
||
EFES'İN ANTİK MİRASI AVRUPA'DA
Efes antik kenti, 19. yüzyıldan bu yana yeniden düzenleniyor. 1954'ten bu yana kazı ve restorasyon çalışmaları Avusturya Arkeoloji Enstitüsü tarafından yürütülüyor. Uzmanlar bugüne kadar antik kentin dörtte birinin ortaya çıkarılabildiğini düşünüyor.
Efes antik kentinden esintiler, mimar ve fotoğraf sanatçısı Ahmet Ertuğ'un objektifinden çıkan 25 fotoğrafla Viyana Efes Müzesi'nde...
Ertuğrul Günay, "Bu Avrupa'ya tanıtmak için önemli bir fırsat. İçinde bulunduğumuz yapı çok sayıda insanın ziyaret ettiği tarihi bir müze saray. Viyana önemli bir turizm merkezi...Efes müzesinde, Selçuk Müzesi'nde ve Viyana Efes Müzesi'nde bu eserler dağılmış vaziyette... Tabi gönül bunların hepsinin Efes'te müzede toplanıyor olmasını arzu ediyor ama şu anda statü, yasal şartlar buna uygun değil" dedi.
Efes antik kentinden eserlerin biraraya geldiği fotoğraf sergisi Ocak 2009'a kadar gezilebilecek. Trt/Haber, 12.10.2008 |
![]() |
|
BİR MİLYON YILLIK TARİHİ 100 MİLYON YTL'YE SATACAKLARDI
Kapalıçarşı'da bir antika dükkanında tarihi eserlerin alınıp satıldığı bilgisine ulaşan polis, 3 ay süren fiziki ve teknik takip başlattı. Şüphelilerin kendi aralarında Arapça ve Farsça konuştuklarını tespit eden polis, bu dili bilenlerden özel bir ekip kurdu. Dün Kapalıçarşı ve Gaziosmanpaşa'daki iki depoya eş zamanlı yapılan baskında Hüseyin C. ve kardeşi Yılmaz C. gözaltına alındı.
Operasyonda, 1 milyon yıllık balta, kesici alet, ok uçları ile pişmiş toprak, taş, metal ve camdan oluşan 100 milyon YTL değerinde bin 884 parça tarihi eser ele geçirildi. Eserler, bilime ışık tutacak fosillerin de bulunduğu belirtildi. İki kardeş, Emniyet'teki sorgularının ardından tutuklanarak cezaevine gönderildi. Yeni Şafak, 12.10.2008 |
||
TARİHİ ASANSÖRÜ BELEDİYE İŞLETECEK İzmir
Büyükşehir Belediyesi Grand Plaza Şirketi, mahkeme
kararıyla işletmecisini çıkardığı 101 yıllık Tarihi
Asansör'ü tadilattan sonra kendisi işletecek Haber Ekspres, 12.10.2008 |
||
SİNOP KALELERİ VE TARİHİ
CEZAEVİNİN RESTORASYONU KASIM'DA BAŞLIYOR
Vali Zeki Şanal beraberinde kalelerin ve tarihi cezaevinin ihalesini alan Zeydanlı Turizm İnşaat Ltd. Şti. Temsilcisi Mimar Erdal Civelek, İl Kültür ve Turizm Müdürü Hikmet Tosun, Trabzon Rölöve Anıtlar Müdürlüğü Temsilcisi Mimar Serap İçli, Müze Müdürü Musa Özcan, Arkeolog Fuat Dereli, İl Bayındırlık ve İskan Müdürlüğü'nden Mimar Handan Çepni ile birlikte tarihi kaleler ve cezaevinde incelemelerde bulundu.
Tarihi Sinop kalesi ve içinde bulunan tarihi cezaevini Sinop İl Özel İdaresi olarak tahsisini 2003 yılının sonunda aldıklarını ifade eden Vali Şanal, bu tarihten sonra 2004 Mayıs ayında bilim adamları akademisyenler ve sivil toplum örgütleri ile ilgili herkesi çağırarak tarihi ve kültürel mirasın nasıl kullanılması gerektiği konusunda bir çalışma toplantısı yapıldığını vurguladı. Bu toplantıdan sonra alınan kararların dosya haline getirilerek İl Özel İdaresi olarak rölöve ve restorasyon çalışma projesinin ihalesinin yapıldığının altını çizen Vali Şanal, "Bu ihale süreci ile birlikte iş ve işlemler Samsun Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun onayı alınarak 2007 yılı sonu itibari ile tamamlandı. Daha sonra surların yeniden yapımı ve diğer tarihi doku ile ilişiği olmayan sonradan yapılan eklentilerinde yürütme kararı aldık. Ancak 2007 yılı sonunda yapılan ihale normal olarak sonuçlanmadı. İhale yargıya giderek iptal edildi. Böylece yaklaşık 1 yıla yakın bir kayıp yaşandı. Bu yıl eylül ayında işlemleri tamamlanarak yeniden ihaleye çıkılan Tarihi cezaevi ve Kalelerin bugün itibari ile kentin girişindeki surlardan başlayarak restorasyonu için hem de yıkılacak bazı eklentiler için ihaleyi alan Firma Zeydanlı Turizm İnşaat Ltd. Şti'ne yer teslimi yapıldı. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, önemli bir programı olmadığı taktirde kasım ayının ilk haftasında Sinop'a gelerek restorasyon çalışmalarını başlatacak." dedi.
MÖ 7. yüzyılda şehri korumak amacı ile Sinop Yarımadası'nın üzerine kurulan Sinop Kaleleri, tarih içinde Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlılar döneminde çeşitli onarımlar geçirerek kullanıldı. Kale surlarının kuzeyden 800, güneyden 400, doğudan 500 ve batıdan da 273 metre olmak üzere toplam bin 973 uzunluğu bulunuyor. 1882 yılından 1996 yılına kadar cezaevi olarak kullanılan tarihi yapıyı yılda 300 bin yerli ve yabancı turist ziyaret ederken, cezaevinde 37 koğuş, 21 disiplin hücresi ile 64 müşahede hücresi bulunuyor. Tarihi Sinop Cezaevi, Refik Halit Karay, Mustafa Ahmet Bedevi, Kuran Refii Cevat Hüseyin Hilmi, Burhan Felek, Osman Cemal Kaygılı, Celal Zühtü Benneci ve Sebahattin Ali gibi ünlülere de ev sahipliği yaptı. haberler.com, 12.10.2008 |
||
TARİHİ ESERLERİ JANDARMAYA SATTILAR
Adana'da Roma dönemine ait tarihi eserleri satmak isteyen 9 kişi gözaltına alındı. Edinilen bilgiye göre, Kozan İlçesi Çukurören Köyü'nde buldukları Roma dönemine ait lahit, 105 adet sikke, gözyaşı şişesi, altın taç ile gümüs tasa alıcı bulmaya çalışan köylüler A.C., G.C., M.Ü., T.B., A.Ü., E.O., D.B., M.C. ve A.K., alıcı kılığına giren jandarma ekiplerine yakalandı. Gözaltına alınan tarihi eser kaçakçılığı yapan 9 kişiden 6'sı tutuklandı. Jandarma ele geçirilen tarihi eserleri müzeye verdi. Zaman, 11.10.2008 |
||
ERMENEK'TE TARİHİ ESER ELE GEÇİRİLDİ
Karaman'ın Ermenek İlçesi'nde jandarmanın yaptığı operasyonda 15 adet tarihi sikke ele geçirildi. İlçeye bağlı Kayaönü Köyü'nde oturan O.Y'nin (40) evinde tarihi eser bulunduğu yolunda duyum alan jandarma timleri operasyon düzenledi. Savcılık kararı ile evde arama yapan ekipler, Roma dönemine ait olduğu sanılan 15 adet sikke ele geçirdi. Ev sahibi O.Y, gözaltına alınırken, soruşturma başlatıldı. Merhaba Gazetesi, 11.10.2008 |
||
ÜNİVERSİTELER KAZI KUYRUĞUNDA
Amasya Valiliği tarafından finanse edilen kazıların ardından, kazı yapmak isteyen üniversitelerin sayısında artış başladı.
2 sene önce Amasya Müzesi tarafından farklı bölgelerde başlatılan kazı çalışmalarına toplam 220 bin YTL kaynak aktarıldığını, önümüzdeki senede kazılar için 100 ila 150 bin YTL arasında kaynak sağlanacağını ifade eden Vali Lekesiz, "Bizim amacımız bölgenin bu özelliğine dikkat çekmek. Bizim açımızdan maksat hasıl oldu. Üniversiteler buraya gelmeye başladılar. İstanbul Üniversitesi gelecek yıl Amasya Kalesi'nde kazı yapmak istiyor" dedi. Amasya Kent Haber, 11.10.2008 |
![]() |
|
Pergamon (Sebah&Joaillier) |
...1890
|
![]() |
5 - 11 Ekim 2008 |
||
KARAMAĞRALI'YI KAYBETİK |
NAİL ÇAKIRHAN YAŞAMINI YİTİRDİ
Ünlü şair, edebiyatçı ve Uluslararası Ağa Han Mimarlık Ödülü sahibi mimar Nail Çakırhan, 98 yaşında Muğla’da yaşama veda etti. TAYHaber, 11.10.2008 |
|
|
||
|
||
'TARİHE KEPÇE'YE TEPKİLER SÜRÜYOR
Milliyet, Haber: Ömer Erbil, 08.10.2008 Hürriyet, Haber: Serkan Akkoç,
09.10.2008
Tüm tepkilere rağmen Marmaray’ın gecikmemesi için
Yenikapı’da 8.500 yıllık iskeletlerin bulunduğu
alanın yanındaki bataklığın iş makineleriyle
taşınmasından vazgeçilmedi.
Arkeologlar: Bu bir katliam olur Marmaray projesi kapsamında Yenikapı’da süren çalışmalarda tarihe ışık tutacak çok değerli eserlere rastlandı. Kazı alanının büyük kısmının Bizans dönemine ait Theodosius Limanı olduğu tahmin ediliyor. Limanda 33 tane batık gemi, toplu mezarlar, 8.500 yıl öncesine ait 4 insan iskeleti ile beraber fil ve deve iskeletleri bulundu. Bu keşif, İstanbul’un en eski köyünün 8.500 yıl önce kurulduğunu kanıtlıyor ve dolayısıyla Atinalılar tarafından kurulduğu temeline dayanan efsaneyi yerle bir ediyor. Ancak projenin 2012’de tamamlanmasını planlayan Ulaştırma Bakanlığı’nın kazılar yüzünden daha fazla gecikilmemesi için bataklık alanın taşınması kararı uzmanları ve arkeologları ayağa kaldırmıştı. VATAN’ın manşetten duyurduğu haberde uzmanlar, “Bu bataklıktan Neolitik çağa ait olduğu belirlenen ahşap savunma silahları, seramik parçaları, kürekler ve bazı o döneme ait eşyalar bulundu. Bataklıkların özelliği hava almaması. Bu nedenle binlerce yıl geçse bile içindeki maddeleri koruyabiliyor. İş makineleri bu kalıntıları yerle bir eder, bu bir katliam olur. Çalışmalar elle yapılmalı, Marmaray birkaç ay gecikse ne olur“ diye karara karşı çıkmıştı.
Vatan, 09.10.2008
"Daha yapılacak çok iş
var, işin başındayız." diyen Günay, "Gelecekte
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti'ne giderken
Zeyrek'te,
Süleymaniye'de
ciddi bir iyileşme yaşayacağımızı ümit ediyorum."
şeklinde konuştu. Yenikapı'da bulunan Marmaray
alanında yapılan arkeolojik kazı çalışmasının 4
yıldır devam ettiğini belirten Günay, -1 ve -2
metreden ciddi arkeolojik kalıntılar çıktığını ama
derinlere inildikçe sadece balçık çıkmaya
başladığını ifade etti. Bundan sonraki aşamada
balçıkları büyük makinelerle başka bir alana
taşıyarak eleme çalışmaları yapacaklarını belirten
Günay, "Makineler çalışsa da çıkan bütün toprağı
elekten geçirerek ne olup olmadığını arkeologlar
gözetiminde ciddi şekilde irdeleyerek sürdüreceğiz.
Biz tarihi ve İstanbul'da bugün yaşayanları ve
geleceği sağlıklı bir zeminde buluşturmak
istiyoruz." dedi. Zaman, 09.10.2008
Yenikapı’daki Marmaray
kazı alanıyla ilgili tartışmalar bitmek bilmiyor Günay’ın VATAN’a açıklama yaptığı ve Neolitik Çağ’a ait olan bataklığın iş makineleriyle kaldırılacağını açıklamasından sadece bir gün önce, 8 Ekim 2008’de toplanan Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı İstanbul 4 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu çok çarpıcı bir karara imza attı. Vatan, 10.10.2008 Vatan, 10.10.2008
Marmaray kazıları
sırasında
İstanbul’un
tarihinin 8 bin 400 yıl öncesine gittiğini gösteren
kalıntıların bulunduğu, Yenikapı’daki arkeolojik
kazılarda ortaya çıkan bataklığın kepçeyle taşınması
tartışmaları sürüyor.
İstanbul 4 Numaralı
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu 8
Ekim’de toplanarak, konuyu yeniden ele aldı. Ancak
kurulda nasıl bir karar alındığı açıklanmadı. Kazı
başkanı
İstanbul Arkeoloji
Müzeleri Müdürü Dr. İsmail Karamut taşınır kültür
varlıklarıyla ilgili olarak kurulun bir yetkisi
olmadığını söyleyerek, "Bataklıktaki yapacağımız
arama da taşınır bir çalışma olacak. Taşınmazlarla
ilgili zaten kurula gidiyoruz. Uygun bir zamanda o
balçığı oradan kepçelerle taşıyacağız" dedi.
Hürriyet, Haber: Mustafa
Kınalı, 11.10.2008
|
||
![]() |
||
|
||
800 YILLIK SELÇUKLU
KÖŞKÜ YENİDEN YAPILACAK
Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek yaptığı açıklamada, Mevlana kenti Konya'yı tarih ve kültür turizminde marka yapmak için yoğun çalıştıklarını söyledi.
Merhaba Gazetesi, 11.10.2008 |
||
KAZILARDA BİLE SİYASET
Efes'te 110 yıldır kazı yapan Avusturyalılar, kazı başkanının seçiminde Türk arkeologları kaygılandıran tutumlar içindeler. Geçen yıl "yolsuzluk" yaptığı savıyla görevden alınan kazı başkanı Prof. Fritz Krinzinger, yeri-seramik uzmanı Doç. Sabine Ladstatter'i görevlendiğirini açıklamıştı. Haber Ekspres, 11.10.2008 |
||
88 YIL ÖNCE ÇALINAN ÇİNİNİN SATIŞINA ENGEL
Türkiye'den
çalınan ve Interpol aracılığıyla aranan iki çini
karo, Londra'da bir müzayedede bulundu. Vakıflar
Genel Müdürlüğü'nün girişimi ile 1920'de Eyüp Sultan
Camisi'nden çalınan çini karonun satışı durduruldu.
Vakıflar Genel Müdürlüğü, çalıntı iki çini için,
2004 yılında uluslararası ihbarda bulundu.
Interpol'ü harekete geçiren Genel Müdürlük
Kaçakçılıkla Mücadele Bürosu, Londra'da Sotheb'ys
müzayede evinde iki çininin izine rastladı.
Müzayedenin internet kataloğunu inceleyen
kaçakçılıkla mücadele bürosu ekipleri, 282 lot
numaralı çininin çalıntı olduğunu Dışişleri
Bakanlığı aracılığıyla Interpol'e bildirdi. Vakıflar
Genel Müdürlüğü çininin satışını durdurmayı başardı.
Lale ve yaprak motifli çininin iadesi için harekete
geçildi. Bu arada karoların
Türkiye'ye iadesine
karar verilmesinin ardından özel bir ekibin çiniyi
teslim almak üzere Londra'ya gönderileceği
öğrenildi. Londra Büyükelçiliği Kültür ve Tanıtma
Müşaviri İrfan Önal, çininin
Türkiye'ye iadesi
için hukuksal sürecin başlatıldığını belirterek, "Bu
çininin satışı UNESCO sözleşmesine aykırı. Satışa
çıkaran sorumluluk altına giriyor. Uluslararası
çeşitli anlaşmalar var ve eserler kendi topraklarına
dönsünler diyor ama iade süreci zaman alıyor. Hukuki
işlemler başlatıldı. Eseri
Türkiye'ye
kazandırmaya çalışacağız" dedi. Sadece
Türkiye'nin değil
Akdeniz çevresindeki diğer ülkelerinde milli
hazineleri olan tarihi eserlerinin çalınması
durumuyla karşı karşıya olduklarını belirten Önal,
'Anadolu medeniyetler beşiği. Geçtiğimiz yüzyılda
bir şekilde çıkmış. Akdeniz çanağındaki bütün
ülkelerin başında olan bir dert.
Türkiye, çalınan eserlerinin geri alınması için elinden gelen çabayı gösteriyor' dedi. 8 Ekim müzayedesi kataloğunda 282'nci sırada açık artırmaya çıkarılacak İznik çinisinin çekildiğini doğrulayan Sothbey's basın sözcüsü Matthew Floris, 'Sotheby's olarak iddiayı çok ciddiye alıyoruz. Sotheby's olarak çalıntı bir eserin bize gelmesini bizde istemeyiz" dedi. Takkeci İbrahim Ağa Camisi'nden 1500'lü yıllarda çalındığı iddia edilen ikinci çini karonun iadesinde zorluk çekiliyor. Vakıflar Genel Müdürlüğü üzüm salkımlı çini karonun satışını durdurmayı başaramadı. Çini karoyu takip eden Vakıflar Genel Müdürlüğü Kaçakçılıkla Mücadele Bürosu, müzayedede tarihi çininin satılmadığını tespit etti. Bu çini karonun iadesi için girişimler devam ediyor. Bu arada Eyüp Sultan Camisi'ne ait olan çininin bir benzerinin Paris'teki Pescheau - Badin müzayede evinde geçen yıl tespit edildiği, satışın durdurulup eserin geri alınması için eseri müzayedeye koyan kişiye dava açıldığı öğrenildi.
"Bütün çalındı, tek tek satışta" Türkiye'nin tarihsel ve kültürel mirasının korunması ve kaçırılan eserlerin geri getirilmesi konusunda yıllarca süren araştırma ve çalışmalar yapan, "Karun Hazinesi" ile "Elmalı Definesi"nin iadesinde öncü rol alan Cumhuriyet Gazetesi yazarı Özgen Acar, çinilerin öyküsünü şöyle özetledi: "Eserin satışının durdurulması istendi. Tek bir parça önemli değil gibi görünüyor. Ancak, Eyüp Sultan'dan çalınma işi bir bütün olarak yapıldı. Bütün söküldü ve götürüldü. Çini parçalar zaman içinde tek tek satıldı. Yani, tek tek toplamak bir bütün oluşturma açısından önemli. Ben, bu çininin satışının yapılacağını önceden Kültür Bakanlığı'na bildirdim." Sabah, Haber: Enis Yıldırım - Perihan Korkmaz, 11.10.2008 |
||
BERGAMA BAZİLİKASI RESTORE EDİLİYOR
Bergama'da bulunan Kızılavlu Bazilikası Güney Kulesi restore ediliyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı Permagon Kazısı Bakanlık Temsilcisi Melih Arslan, kulenin Alman Arkeoloji Enstitüsü ile Kültür ve Turizm Bakanlığınca, 400 bin avro harcanarak restore edildiğini belirtti. Arslan, kulenin restorasyonunda Alman Kazı Başkanı Doç. Dr. Felix Pirson, Kazı Başkan Yardımcısı Dr. Martin Bachman ile 25 taş ustası ve İstanbul'da Ayasofya'nın kubbesinin kurşunlarını da yapan 4 kişinin çalıştığını söyledi. Hıristiyanlığın ilk 7 kilisesinden biri olarak adı İncil'de de geçen bazilikaya, M.S. II. yüzyılda Roma İmparatoru Hadrianos tarafından mitolojik tanrı Serapis'e adanarak yapıldığı için Serapis Tapınağı da deniyor. Bergama'da şehir içinde bulunan bazilika, kırmızı renkli tuğladan inşa edildiği için halk arasında Kızılavlu olarak biliniyor. Haber Ekspres, 11.10.2008 |
||
TARİHİ BALAT İSKELESİ ALEV ALEV YANDI
Edinilen bilgiye göre saat 23.30 sıralarında yeni restore edildiği öğrenilen Tarihi Balat İskelesi'nde bilinmeyen bir nedenle yangın çıktı. Alevler bir anda bütün iskeleyi sardı. Tarihi iskelenin hemen yanında bulunan halı sahada maç yapan vatandaşlar yangını görünce durumu itfaiye ekiplerine bildirdi. Olay yerine gelen Balat ve Fatih itfaiye grupları yangına köpükle müdahale etti. Yaklaşık yarım saat süren söndürme çalışmasının ardından yangın tamamen söndürülürken, tarihi iskele tamamen kullanılamaz hale geldi.
Yanan iskeleyi görerek itfaiyeye haber veren iskelenin hemen yanındaki halı sahada futbol maçı yapan vatandaşlar itfaiyenin olay yerine gelmesinin ardından oyunlarına kaldığı yerden devam etti. Bir taraftan itfaiye alev alev yanan iskeleyi söndürmeye çalışırken diğer taraftan vatandaşlar duman içinde kalan halı sahada maçlarına devam etti. Hürriyet, Haber: Cengiz Çoban, 10.10.2008
YANAN İSKELE ASLINA UYGUN YENİLENECEK
20'nci yüzyılın başlarında 3 metreyi aşkın derinlikte ahşap kazıklı sistemle yapılan tarihi Balat İskelesi'nde önceki gün çıkan yangın büyük hasara yol açtı. Yapılan çalışmaların ardından İstanbul Deniz Otobüsleri İşletmesi (İDO) iskeleyi en kısa zamanda yenileme kararı aldı. İskele, sigorta ve hukuki işlemlerin tamamlanmasının ardından, yaklaşık 150 bin YTL'lik harcamayla, aslına uygun olarak yeniden yapılacak. Sabah, Haber: Çağdaş Çetindemir, 11.10.2008 |
![]() ![]() |
|
EFES'TE BİN 700 YILLIK
TAKILAR BULUNDU
Arkeologlar, beş mezar
içinde farklı zamanlarda gömülmüş 55 iskelete
ulaşırken, yaklaşık bin 700 yıllık son derece ince
işçiliğe sahip 18 parça altın takıyı da gün yüzüne
çıkarmayı başardı. Cnn Türk, 10.10.2008 |
||
HARŞENA KALESİ'NDEKİ
RESTORASYON ÇALIŞMALARI TAMAMLANDI Amasya Gazetesi,
10.10.2008 Amasya Gazetesi, 10.10.2008 |
||
AKM'Yİ 2010 AJANSI YENİLEYECEK
Atatürk Kültür Merkezi'nin (AKM) yenilenme projesi İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı tarafından yürütülecek.
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ve Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Yürütme Kurulu Başkanı Nuri M. Çolakoğlu arasında önceki gün Adile Sultan Yalısı'nda imzalanan protokolle AKM'nin, 21. yüzyıla uygun olarak kültür hayatına kazandırılması planlanıyor. Yapının içinde nelerin değişeceğine, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve Bakanlık temsilcilerinin oluşturduğu çalışma kurulu karar verecek. Zaman, 10.10.2008 |
||
|
BULGARİSTAN'DA BİZANS MOZAİKLERİ
Bulgaristan’da, Kyustendil yakınlarında yapılmakta olan kazılarda geçen hafta olağanüstü güzellikte Bizans mozaiklerine rastlandı.
Şu ana dek yapılan kazılar sonucunda ortaya çıkan kalıntılar aynı zamanda Hun İmparatoru Attila’nın (406 - 453) bölgeye saldırısı ile ilgili ipuçları da veriyor. Novinite.com, 08.10.2008 |
|
BİN 700 YILLIK KAYSERİ KALESİ TAŞ GİBİ!
Kayseri Kültür ve Turizm İl Müdürü İsmet Taymuş, yaklaşık 1700 yıllık Kayseri Kalesi'nin günümüzün en sağlam kalelerinden biri olduğunu belirterek, ''Kale gelecek kuşaklara yıkmadan, dökmeden kendi tarihi misyonu içerisinde bırakılmalıdır'' dedi.
Açıklamalarda bulunan Kültür ve Turizm İl Müdürü İsmet Taymuş, Kayseri'nin simgesi olan Kayseri Kalesi'nin bugüne kadar ayakta kalan kaleler içerisinde en sağlam, en korunaklı, en muhteşem ve cazibelilerinden birisi olduğunu söyledi.
Kalenin Roma ve Bizans döneminde yapıldığını ifade eden Taymuş, ''Kale birçok uygarlık döneminde restore edilmiştir. Kale o dönemlerde güvenlik amacıyla yapılmıştır. Günümüze kadar gelen tarihi kaleyi, fonksiyonel olarak turizme kazandırılması bütün dünya insanlarının gelip görebileceği yaşayan canlı bir tarih haline getirilmesi gerekir. Kayseri Kalesi günümüzün en korunaklı kalesinden biri olmasının yanı sıra şehir meydanında olması ise ayrı bir özelliğidir. Çünkü bazı kaleler şehir dışına ve yüksek yerlerde yapılmıştır. Kayseri Kalesi şehir meydanında olması nedeniyle yerli yabancı birçok turistin gezip görebilme imkanına sahiptir'' dedi. Kayseri Büyükşehir Belediyesi'nin kaleyi kültürel merkez haline getirmek için çalışmaları olduğunu da aktaran Taymuş, proje sonuçlandığı zaman Kayseri Kalesi’nin, Kayseri kültürüne ve sanatına önemli katkılar sağlayacağını, ayrıca Kayseri'ye canlılık ve bir heyecan getireceğini kaydetti.
Kayseri Kalesi'nin günümüzde herhangi bir restorasyon probleminin bulunmadığına da değinen Taymuş, ''Kale Bizans, Selçuklu ve Cumhuriyet dönemlerinde dökülen ve yıkılan yerleri restore edilmiştir. Kalemiz iyi korunmuş ve 1700 yıldır ayaktadır. Arzumuz Türk milleti yaşadıkça bu kalede yaşayacaktır. Gelecek kuşaklara kaleyi yıkmadan, dökmeden tarihi misyonu içinde fonksiyonel olarak bırakmaktır'' dedi. Kayseri Kent Haber, 09.10.2008 |
||
TARİHİ ÇINARIN YAŞI TARTIŞMA KONUSU OLDU
Kastamonu'ya bağlı Bozkurt İlçesi Beldeğirmen Köyü'nde bulunan ve turistlerin büyük ilgi gösterdiği tarihi çınar ağacının yaşı, tartışma konusu oldu.
Kültür Bakanlığı Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nca 25 Aralık 1990'da tescil ettirilen tarihi çınar ağacının kim tarafından ve ne zaman dikildiği kesin olarak bilinmezken, yaşı ve ismi resmi kurumların internet sitesinde farklı yayınlanıyor. Kastamonu Valiliği'nin resmi internet sitesinde, Fatih Çınarı olarak adlandırılan ağacın 500 yaşından fazla olduğu belirtilirken, Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından tescil edildiğine de yer veriliyor. Kastamonu İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü'ne ait resmi internet sayfasında ise tarihi ağacın Beldeğirmeni Çınarı olarak isimlendirildiği ve 800 yaşından fazla olduğu bilgileri yer alıyor. Sitede ayrıca çınarın 50 metre boyunda, 2.30 metre çapında ve 9 metre çevre genişliğinde olduğu bilgileri de bulunuyor.
Kastamonu'nun Bozkurt Belediyesi'nin internet sitesinde, tarihi çınar ağacının 500 yaşından fazla olduğu yazıyor. Kastamonu Vali Yardımcısı Ömer Faruk Ateş, tarihi çınar ile ilgili olarak herhangi bir yaş tespiti çalışması yapılmadığını belirterek, ağacın 25 Aralık 1990'da Kültür Bakanlığı Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'na tescil ettirildiğini söyledi. İl Kültür Turizm Müdürü Ziver Kaplan da tarihi çınar ağacının Anıtlar Yüksek Kurulu'na tescil ettirildiğini, ancak yaş tespiti konusunda herhangi bir işlem yapılmadığını ifade etti. Tarihi çınar ağacının bulunduğu Bozkurt İlçesi'ne bağlı Beldeğirmen Köyü'nde yaşayan vatandaşlar ise çınarın isminin Bayezıd Çınarı olduğuna ve 1484 yılında dikildiğine inanıyor. Zaman, 09.10.2008 |
||
AŞK TANRISI'NI KAÇIRMAK İSTEDİLER
Antalya'nın Korkuteli İlçesi'nde jandarma ekiplerinin yaptığı operasyonda, Orta Çağ dönemine ait tarihi eserler ele geçirildi.
Alınan bilgiye göre, ihbar üzerine Korkuteli İlce Jandarma Komutanlığı ekipleri, ilçe merkezindeki M.K.'ya ait eve baskın düzenledi.
Baskında, Orta Çağ dönemine ait "aşk tanrısı" ve "papaz" ile "mermer biblo" heykeller ele geçirildi.
Söz konusu eserlerin yaklaşık 200 bin YTL değerinde olduğu öğrenildi.
M.K., jandarma ekipleri tarafından gözaltına alındı. Antalya Kent Haber, 09.10.2008 |
|
|
HASANKEYF KURTULUYOR MU?
Almanya’da bulunan Doğa Derneği yetkililerinin, Almanya Ekonomik İşbirliği ve Gelişim Federal Bakanlığı, Devlet Sekreteri Erich Stather’den aldıkları bilgiye göre; Almanya, Avusturya ve İsviçre hükümetleri, Türk hükümetine Ilısu Baraj Projesi’ne sağladıkları kredileri geri çekme niyetinde olduklarını belirten son bir uyarı gönderdi. Uyarının nedeni, Türkiye’nin Almanya’nın koyduğu kredi kriterlerini karşılamakta başarısız olması.
Doğa Derneği tarafından Alman Parlamentosu’nun önünde gerçekleştirilen barışçıl bir eylem sırasında Hasankeyf Belediye Başkanı Abdulvahab Kusen, “Sonunda bu üç ülkenin kredi kuruluşlarının Türkiye’den yerine getirmesini talep ettikleri kriterlerin karşılanmasının mümkün olmadığını anladıklarına memnunuz. Eğer Ilısu Baraj Projesi devam ederse Hasankeyf ve Dicle Nehri etrafında nesli tehlike altında olan pek çok canlı ile birlikte yok olmaya mahkum edilecek. Şimdi bu gerçeklerin farkına varma ve projeyi geri çekme sırası Türk Hükümeti’nde. Hasankeyf, sadece 10 bin yıllık tarihiyle bile UNESCO Dünya Doğa ve Kültür Mirası listesinde yer almayı hak ediyor” dedi.
Hasankeyflilerle birlikte Berlin’de bulunan Doğa Derneği Kampanya Koordinatörü Erkut Ertürk, “Başbakan Erdoğan’a, 2007’de ‘Tarihi mirasınızı kaybederseniz, Allah korusun ülkenizin, yurdunuzun tapusunu kaybedersiniz. Bir daha geri kazanamazsınız. İşte esas felaket bu olur’ dediğini hatırlatmak istiyoruz. Eğer Almanya, Avusturya ve İsviçre hükümetleri dünkü toplantıda bize söylediklerini gerçekleştirirlerse, bu durum, Alman hükümetinin Türkiye’nin kültürel ve doğal mirasına kendi hükümetimizden daha çok saygı duyduğunu gösterecektir” dedi.
Ilısu Baraj Projesi’nin tehdit ettiği bölgelerden biri 10 bin yıllık insanlık tarihinin tanığı, çok sayıda kuş türünün, binlerce bitki çeşidinin ve diğer yaban hayatın evi olan Hasankeyf. Bu proje sadece dünyanın en önemli kültürel miraslarından Hasankeyf’i yerle bir etmekle kalmayacak, aynı zamanda Fırat kaplumbağası (Rafetus euphraticus) gibi dünya ölçeğinde tehlike altındaki bir türü de yok edecek. Yapı, 09.10.2008 Hürriyet, 09.10.2008 |
||
|
PARAYI DA
Hitit döneminden
kalma benzersiz eserin korunması için bütçe istenen
Konya İl Genel
Meclisi, “Kentte yapılacak daha önemli işler var” diyerek para vermedi. Radikal, 09.10.2008 |
|
ERZURUM TARİHİ DOKUSUNU KORUYAMADI
İsminin değiştirilmesi bizzat M. Kemal Atatürk tarafından istenen ve açılışını da yine Gazi'nin yaptığı Cumhuriyet Caddesi'de, Erzurum'un bürokrasi, ticaret ve kültür hayatının kalbinin attığını söyleyen Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Enver Konukçu, bu nedenle ildeki ticaret ve kültür eserlerinin büyük bir bölümünün bu caddede toplandığını kaydetti. Yakutiye Medresesi'nin bulunduğu bölgenin ise, en fazla değişikliğe uğrayan mahallerden birisi olduğunu dile getiren Konukçu, Yakutiye Medresesi'nin hemen önünde eskiden Morkof Kışlası adını taşıyan, daha sonra Erzurum Merkez Komutanlığı olarak hizmet veren bir taş binanın bulunduğunu anımsatarak, "Bu bina Ermeni zulmünün Türk halkına uyguladığı soykırıma da şahitlik etmiştir. Bu bina yıkılırken, o karmaşa içerisinde Lalapaşa Camii avlusundaki Kabe Mescidi de yıkılmıştır" dedi.
Erzurum'un 1924 yıllarına görüntülerinin genellikle Almanyalı askerlerden Hoffmaister'e ait olduğunu anlatan Prof.Dr. Enver Konukçu, bunun yanında Rus subaylarının çektiği çok sayıda eski Erzurum fotoğrafının da bugünlere miras kaldığını ifade etti. Fotoğrafçıların en çok görüntüledikleri caddenin Cumhuriyet Caddesi olduğuna işaret eden Prof.Dr. Konukçu, "Cumhuriyet Caddesi, Erzurum'da ayrı bir öneme sahiptir. İlin ticaret, bürokrasi ve kültür hayatı bu caddede şekillenmiş, dolayısıyla yapılaşma da ona göre tanzim edilmiştir. Atatürk Heykeli, Kolordu binaları, PTT, Orduevi, Polisevi, Yakutiye, sinemalar, Caferi Camii, Müstahkem Mevkii Komutanlığı, Cimcime Sultan, Arı Sineması, Ulu Camii, Tebrizkapı, Çifte Minareler ve Lalapaşa Camii, bu cadde üzerinde bulunan önemli tarihi ve kültürel eserlerimizdendir" diye konuştu.
Savaşların ve dönemin belediyeleri tarafından yapılan ihmaller yüzünden cadde üzerindeki birçok çevre anıtının yok olduğunu vurgulayan Konukçu, 1. Dünya Savaşı sırasında zorunlu korunaklar nedeniyle bazı eserlerin yıkıldığını aktardı.
Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Enver Konukçu, bunlara verilebilecek en güzel örneğin Fuadiye ile Lalapaşa arasında kalan Sultaniye Medresesi olacağını kaydederek, bu yıkımlardan Yakutiye Medresesi'nin önünde bulunan askeri kışlayla, Lalapaşa Camii avlusunda bulunan Kabe Mescidi'nin de nasiplendiğini dile getirdi.
1980 öncesinde Yakutiye Medresesi'nin gezilmesi ve görülmesi imkanının çok zor olduğuna değinen Konukçu, askeriyenin kontrolünde olan bu bölgeye ancak izinle girilebildiğini söyledi. Konukçu, "Yakutiye'nin, Cumhuriyet Caddesi üzerinde sonradan yapılan ama şimdi bulunmayan binası Merkez Komutanlığı idi. Eskiden bu yapı Morkof Kışlası adını taşırdı. Ruslar, işgal sırasında bu binayı askeri kışla olarak kullandılar. Ermeni kırımının en korkunç sahnelerinden birisi de burada gerçekleştirilmişti. Binanın hamam kısmında çok sayıda sivil vatandaş Ermeniler tarafından katledilmiştir, bu belgelerle de sabittir" şeklinde konuştu.
Söz konusu binanın, belediye ve Anıtlar Kurulu arasında bazı sürtüşmelere de sebep olduğunu belirten Konukçu, binanın yıkılmaması için Atatürk Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Fahri Kırzıoğlu'nun çok mücadele ettiğini, ancak bir sonuç elde edemediğini ifade etti. Bina yıkılırken, karmaşa içerisinde Lalapaşa Camii avlusunda bulunan Kabe Mescidi'nin yıkıldığına işaret eden Prof.Dr. Enver Konukçu, Erzurum'un çok sayıda tarihi ve kültür eserlerinin böylece gelecek nesillere taşınmasına engel olunduğunu sözlerine ekledi. Erzurum Gazetesi, 09.10.2008 |
||
DÜLÜK'TE TARİH GÜN YÜZÜNE ÇIKACAK
Şehitkamil Belediye Başkanı Metin Özkarslı, belediye olarak Dülük Antik Kenti'nde yapılan kazılara sponsor olduklarını, buradaki amaçlarının tarihin gün yüzüne çıkartılmasına katkı sağlamak olduğunu söyledi.
Özkarslı, bu yıl da bölgede çalışma yapan Alman heyetin Roma Dönemi'ne ait bazı buluntuları ortaya çıkarttığını ifade etti ve bu çalışmalardan dolayı Prof. Winter ve ekibine teşekkür etti. Özkarslı, ziyaret sırasında, Prof. Winter'e üzerinde Osmanlı tugrası bulunan mücevher kutusu ve bakır tabak hediye etti. Prof. Winter ise Dülük Antik Kenti'nde 13 yıldan beri kazı çalışması yaptıklarını belirterek kendilerine destek veren Şehitkamil Belediye Başkanı Özkarslı'ya teşekkür etti. Gaziantep 27 Gazetesi, 09.10.2008 |
|
|
|
"DEĞERSİZ" DENİLDİ, 7.7 MİLYON YTL'YE SATILDI
İngiltere’nin başkenti Londra’daki Christie’s müzayede evinde önceki gün yapılan açık artırmada, yaklaşık 1000 yıllık bir Mısır ibriği 3 milyon 177 bin 250 sterline (7.7 milyon YTL), ismi açıklanmayan birine satıldı.
11. yüzyılın başında Kahire’de yapıldığı tahmin edilen ibriğin, tek bir parça kusursuz kaya kristalinden oyulduğu ve dünyada 6 benzerinin olduğu belirtildi. İbriğe, ocak ayında başka bir müzayede evi tarafından yanlışlıkla “Fransız şarap sürahisi” olarak değerlendirilerek 100 sterlinlik değer biçildiği ortaya çıktı. İbrik, “değersiz” görülmesine rağmen 220 bin sterline satılmış ancak satış iptal edilmişti. Milliyet, 09.10.2008 |
|
MAĞARA RESİMLERİ İÇİN YENİ BİR TARİHLEME YÖNTEMİ
Bristol Üniversitesi Arkeoloji Bölümü uzmanları tarih öncesi mağara resimlerini yeni bir yöntemle tarihleyebilmek için İspanya’da bulunan 20 mağaradan örnekler aldılar. Asturias’da Tito Bustillo Mağarası, Cantabria’da La Pasiega Mağarası gibi yerlerden alınan örneklere uranyumun radyoaktif çözülümü ile ilgili yeni bir yöntem uygulanacak.
Proje yöneticisi Dr. Alistair Pike “Bu resimler 15.000 yıl önce yaşamış insanların zihinlerine açılan birer pencere ve bu açıdan insanlık tarihi için çok değerliler. Ama bu resimlerin tarihlenmesi de oldukça zor. Boyaları tarihlemek için kullanılan radyokarbon gibi yöntemler resimlere zarar veriyor ve zaten bu testler için alınan örnekler kontaminasyona çok açık. Biz ise, tarihleme için resmin yüzeyinde zaman içinde biriken ince kalsit tabakasını kullanıyoruz” demekte. Araştırmacılar, üç yıllık bu proje sonunda Avrupa’da bulunan tarihi belirlenmiş mağara resimlerinin sayısını bir kat daha arttırabileceklerine inanıyorlar. BBC News, 07.10.2008 |
![]() |
|
![]() |
TAVŞAN ADASI'NDA KAZILAR DEVAM EDİYOR
Hale Üniversitesi’nden Prof. Dr. François Bertemes yönetiminde 16 kişilik bir ekip Tavşan Adası’ndaki kazıyı sürdürüyor. Şimdiye dek adada yedi tane daha sondaj çukuru açıldı. Bertemes, yüzeydeki kalıntıların çoğunlukla MS 6. yüzyıla ait olduğunu açıkladı.
Öte yandan, uzaktan kumandalı bir helikopter ile yapılan video çekimlerinde oldukça kaliteli görüntüler alındığı belirtildi. Bu yöntemle Apollon Tapınağı’ndan Milet’e uzanan kutsal yol ve Tavşan Adası’nın çekimleri tamamlandı ve bu görüntülerin kazılara çok yardımcı olacağı açıklandı. Alman arkeologlar tarafından kazısı sürdürülen, Milet’ten Apollon Tapınağı’na uzanan kutsal yolun MÖ 6. yüzyılda inşa edildiği düşünülüyor. Mermer döşeli bu yolun iki yanında bulunan ve en az 50 adet olduğu düşünülen rahip ve yönetici heykellerinden sadece 15 adedi günümüze ulaşabildi. Bunların büyük kısmı ise 1858 yılında burayı kazan C.N. Newton tarafından İngiltere’ye götürülmüştü. Altinkum Voices, 05.10.2008 |
|
MUHTEŞEM SÜLEYMAN TABLOSUNA 1.25 MİLYON YTL
İngiltere’deki ünlü müzayede kuruluşu Sotheby’s’de dün yapılan ve birbirinden değerli eserlerin satışa sunulduğu “İslam Dünyası Sanat Eserleri” müzayedesinin en önemli parçalarından olan Kanuni Sultan Süleyman’ın “Muhteşem Süleyman” adlı portresi, 505 bin 250 sterline (yaklaşık 1 milyon 253 bin YTL) satıldı.
İtalyan ressam Tiziano Vecellio tarafından 1538’de Venedik’te tamamlanan 72.4 x 61 santimetre boyutlarındaki yağlıboya tablonun alıcısının kimliği saklı tutuldu. Müzayede 420 bin sterlin fiyatla sonlanırken, alıcının, komisyon ve vergilerle birlikte 505 bin 250 sterlin ödeyeceği açıklandı. Mantua Dükü Frederico Gonzaga için yapıldığı tahmin edilen ve 1961’de şimdiki sahibi tarafından satın alınarak Londra’ya getirilen tablonun satışı sırasında aralarında Türklerin de bulunduğu alıcı adayları arasında kıyasıya bir mücadele yaşandı. Ancak satışın sonunda müzayedeye telefonla katılan ve adı açıklanmayan kişi tablonun sahibi oldu. Yüzlerce eserin satışa sunulduğu müzayedede Osmanlı dönemine ait nadide bir kalkan ve buna ait deri kılıf da 457 bin 250 sterline satıldı. Milliyet, Haber: Nevsal Elevli, 09.10.2008 |
|
|
BÜYÜK İSKENDER'İN SURLARI YOK OLUYOR
Hatay Arkeoloji Müzesi Müdürü Faruk Kılınç, AA
muhabirine yaptığı açıklamada, İstanbul'dan sonra
Türkiye'nin ikinci uzun surları olan Antakya
surlarının eski heybetinden eser kalmadığını,
restorasyonunun güç olduğu söyledi. Cnn Türk, 08.10.2008 |
||
SOBESSOS VE OVAÖREN'DE KAZILARA ARA VERİLDİ
Nevşehir'deki tarihi mekanlardan Sobessos Antik Kenti ile Ovaören Höyüğü'ndeki kazı çalışmalarına ara verildi.
Nevşehir Müze Müdürü Halis Yenipınar, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'nin önemli turizm merkezlerinden Kapadokya bölgesinde, Nevşehir'in Ürgüp İlçesi'ne bağlı Şahinefendi Köyü sınırlarında yer alan Sobessos Antik Kenti'nde kazı çalışmalarına ara verildiğini belirtti. Cnn Türk, 09.10.2008 |
![]() |
|
HEYKEL KAİDESİNDEKİ 2 BİN YILLIK SIR ÇÖZÜLDÜ
Neler yapıldı?
Radikal, Haber: Ahmet Bayrak, 08.10.2008 |
||
![]() ![]() |
ANTİK PERU PİRAMİDİ UYDU İLE BULUNDU
İtalyan uzmanlar tarafından açıklandığına göre, yeni bir algılama yöntemi Peru’nun Cahuachi Çölü’nde çamur ve taşların altına gömülü bir piramidin bulunmasını sağladı. İtalya Milli Araştırma Konseyi CNR’den Nicola Masini ve Rosa Lasaponara, Quickbird isimli uydunun verilerini analiz ederek Peru toprağının altını görebildiler.
Araştırmacılar Nazca Nehri’nin civarındaki bir bölgeyi inceliyorlardı. Cahuachi antik yerleşiminden yaklaşık 1,5 km uzaktaki bu bölge, bitki ve otlarla örtülü. Öte yandan, Cahuachi antik yerleşiminin ise dünyanın çamurdan inşa edilmiş en büyük şehri olduğu düşünülüyor.
Quickbird ile Masini ve meslektaşları yüksek çözünürlüklü kızılötesi ve çok spektrumlu görüntüler elde ettiler. Özel algoritmalar sayesinde yorumlanan bu görüntülerle piramidin detaylı bir görüntüsüne ulaşılabildi.
Keşif çok büyük bir sürpriz değildi, çünkü Cahuachi’de bulunan 40 tepenin önemli yapıları barındığı zaten düşünülüyordu. Ama Masini’nin açıklamasına göre, güneşte kurutulmuş tuğlalar ile inşa edilmiş yapılar ile, arka fondaki toprağın aynı renge sahip olması çok ufak bir kontrast yaratıyor ve bunları normal bir hava fotoğrafından tespit etmek mümkün olamıyordu. Discovery News, Haber: Rossella Lorenzi, 03.10.2008 |
|
EL YAZMALARI INTERNETTE
Türkiye'de, Süleymaniye Kütüphanesi'nden sonra el yazması koleksiyonların bulunduğu ikinci büyük kütüphane olan Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi (DTCF) kütüphanesindeki eserler internete konuldu. DTCF Dekan Yardımcısı Prof.Dr. M. Osman Toklu yaptığı açıklamada, koleksiyonlardaki eserlerin tarihinin 1100'lü yıllara kadar gittiğini ifade etti. Toklu, Arapça, Farsça ve Osmanlıca yazılmış bu eserlerin, edebiyattan ilahiyata, coğrafyadan astronomiye birçok bilim dalını kapsadığını anlattı. Prof. Toklu, Muzaffer Özak I, II; Mustafa Con A, B ve C; İsmail Saib I, II ile Üniversite A ve B koleksiyonlarında ve müteferrik koleksiyonda toplam 15 bin 39 yazma eser bulunduğunu kaydetti. Yeni Şafak, 08.10.2008 |
||
TÜRBENİN KAPI VE PENCERELERİ ÇALINDI
Muğla'nın Milas İlçesi'ne bağlı Yusufça Köyü'ndeki Şeyhköy türbesinin kapı ve pencereleri çalındı. Milas Müze Müdürlüğü'nce kısa bir süre önce tescil edilerek tarihi eser kapsamına alınan Şeyhköy türbesinin kapı ve pencerelerinin çalındığını fark eden köylüler, yetkililere haber verdi.
Kapı ve pencerelerin, kimliği henüz tespit edilemeyen kişi ya da kişilerce sökülerek çalındığını belirleyen jandarma, zanlıların yakalanması için çalışma başlattı. Yusufça Köyü Muhtarı Ali Demirbaş, türbedeki hırsızlığa üzüldüklerini belirterek, "Maalesef köyümüzde son günlerde hırsızlık olayları arttı. Daha önce de Şeyhköy külliyesi ve mezarlığında kullanılan masa, sandalye ve örtüler çalınmıştı" dedi.
Yıkılmaya yüz tutan tarihi türbeyi belediyenin yardımlarıyla ayakta tuttuklarını kaydeden Ali Demirbaş, "Selçuklular dönemine ait türbenin daha iyi korunması için jandarma ekiplerinin devriye sayısını artırmasını istiyoruz" diye konuştu. Haber Ekspres, 08.10.2008 |
||
TARİHİ KAZMAYA DEVAM
Bolu Müze Müdürü Arkeolog Mustafa Güneş yaptığı açıklamada, Bolu İli Merkez İlçe Akpınar Mahallesi'nde üçüncü derece arkeolojik sit alanı içinde kalan bazı yerlerde yapılan sondaj çalışmalarında Osmanlı ve Roma dönemlerine ait mimari yapı kalıntılarına rastlandığını ifade etti.
Güneş, yapılan tespit sonucu sondaj çalışmalarına son verdiklerini, Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'ndan çıkan kararla da kurtarma kazılarına başladıklarını belirtti.
Kurtarma kazılarında Hisar Tepesi'nin Güney yamacında, Doğu ve Batı doğrultusunda uzanan 63,2 metre uzunluğunda bir stadion'a rastladıklarını kaydeden Güneş, ''Roma döneminde çeşitli törenlere ve yarışmalara sahne olan bu stadion kalıntısı Bolu' da tespit edilen antik kalıntıların en büyüğü olurken, Bolu ve Batı Karadeniz bölgesinde çıkarılan ilk stadion olma özelliğini taşıyor. Kurtarma çalışmasının Doğu ve Batı yönünde genişletilmesine karar verildi. Çalışmalarımız başladı. Yapılan çalışmaların tamamlanmasından sonra Stadion'un durumunun ne olacağı belirlenecek'' şeklinde konuştu. Bolu Müze Müdürü Mustafa Güneş, '' Kazıda ortaya çıkan stadion, Batı Karadeniz Bölgesinde açığa çıkarılan ilk stadion olma özelliğini taşıyor'' dedi. Bolu Olay, 08.10.2008 |
|
|
KEMERALTI RESTORASYONUNDA 3. ETAP BAŞLIYOR
Kemeraltı Çarşısı'nda Türkiye'nin en kapsamlı restorasyon projelerinden birini yürüten İzmir Büyükşehir Belediyesi, 3. etabın ihalesini de tamamladı. Havra Sokağı'na kadar olan bölgede sürdürülecek yeni çalışmalar bu ay içinde başlayacak.
İzmir 1 No'lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'nun onayıyla başlanan "Anafartalar Caddesi Cephe Düzenleme Projesi"nde sıra 3. etaba geldi. İhalesi tamamlanan bu etaba ilişkin çalışmaların bu ay içinde başlayacağı, 2009 yılı başlarında da 4. etap çalışmalara start verileceği bildirildi.
3. etap çalışmaları çerçevesinde, kuzeyde 875 Sokak, güneyde ise 919 Sokak köşesinden Havra Sokağı'na kadar olan alanda cephe düzenlemesi yapılacak. Proje, Anafartalar Caddesi'nde 125 adet işletmenin yer aldığı 190 metrelik bir bölümünü kapsıyor. Haber Ekspres, 08.10.2008 |
||
SİNAN'A MEYDAN OKUYAN MİMAR: TOPBAŞ
Haliç için 10 yıldır süren tartışma yeniden alevlenecek. Tarihi Yarımada’nın siluetini bozduğu için tartışmalara konu olan Haliç Metro Geçiş Köprüsü Projesi ihaleye açıldı. Gülermak-Astaldi ortaklığı 146 milyon 700 bin Euro (273 milyon 500 bin YTL), Mapa-Kolin-Limak-Cengiz ortaklığı ise 162 milyon 900 bin Euro (303 milyon 700 bin YTL) teklif verdi. İhaleyi kazanan firma gelecek günlerde açıklanacak. Köprünün yapımı 600 gün (yaklaşık 1 yıl 8 ay) sürecek.
Ancak, köprünün yapımına birçok kurum karşı. İstanbul’un Dünya Kültür Mirası Listesi’nde kalıp kalmayacağına karar vermek için gelen UNESCO ekibi, “Köprünün taşıyıcı kolonları çok yüksek. Süleymaniye Camii’nin silueti kapanıyor” demişti. UNESCO’nun düşüncesine katılan Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, köprünün deniz seviyesinden fazla yüksek olacağını ve Tarihi Yarımada’ya zarar vereceğini savunuyor.
Bunların üzerine konsept projeyi çizen İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Kadir Topbaş, projenin revize edileceğini açıklamıştı.
Proje çerçevesinde Haliç Fıskiyesi sökülüp parçaları depoya kaldırılacak. Akşam, 08.10.2008 |
||
FRIDA KAHLO SERGİSİ İÇİN MEKSİKA'DAN SÖZ
Efsanevi ressam
hakkında Kızı, Diego Rivera sergisi sözü vermişti
Milliyet, Haber: Yıldız Yazıcıoğlu, 08.10.2008 |
||
TÜRKİYE'NİN TARİHİ SİNAGOGLARI SERGİSİ
Dışişleri Bakanlığı himayesinde düzenlenen "Türkiye'nin Tarihi Sinagogları" sergisi, AKP Genel Başkan Yardımcısı Egemen Bağış ve Türkiye Musevileri Hahambaşı İshak Haleva'nın da katılımıyla açıldı. Serginin açılışı Topkapı Sarayı Müzesi Has Ahırlar Bölümü'nde düzenlendi. 100'e yakın tarihi mekandan çekilen 3 bin fotoğraf ve mimari çizim içinden seçilen yaklaşık 60 eserin yer aldığı sergi, 31 Ekim 2008 tarihine kadar ziyarete açık kalacak. Sabah, 08.10.2008 |
||
![]() |
SİCİLYA'DA ROMA SIRLARI ÇÖZÜLÜYOR
Prof. Roger Wilson başkanlığında, British Colombia Üniversitesi arkeologları Sicilya Adası’nda, Ragusa yakınlarındaki Kaukana antik şehrinde yaptıkları kazılarda Hıristiyan ve pagan unsurlarını bir arada barındıran bir mezar buldular. 15 kişilik arkeolog ekibinin bir evin içinde buldukları mezar MS 6. yüzyıldan kalmaydı. Wilson, bu çağa ait mezarların çoğunlukla mezarlıklarda ya da kilise apsisinde olduklarını açıkladı. Halbuki bu mezar, alçı süslemeleri ile, bir evin içinde bu varlıklı insan için özel olarak inşa edilmişti ve 6. yüzyıl için bu duruma ilk defa rastlanıyordu. Bu mezar, bu antik şehirde 1972'den bu yana ele geçen en önemli buluntu.
Kumsaldan sadece birkaç metre uzaklıkta olan mezar, yaklaşık 1.80 m yüksekliğinde duvarları ile sapasağlam durumda. Kapak açıldıktan sonra ekip mezarın içini 10 günde kazdı ve araştırdı. Mezarda birisi 25-30 yaşlarında bir kadına, diğeri ise 5-7 yaşlarında bir çocuğa ait iki iskelet vardı. İskeletlerin duruşundan önce kadının, birkaç yıl sonra da çocuğun aynı mezara gömüldükleri anlaşıldı. Kaplama taşlarında bulunan bir delik ise ziyaretçilerin mezara libasyon dökmelerine yarıyordu. Bu ise Erken Bizans Dönemi’nden kalma pagan bir ritüeldi. Öte yandan, mezarda bulunan bir kandilin üzerinde ise haç vardı. Mezarda ayrıca son yemekle ilgili birçok seramik ve cam eşya ile amfora bulundu. University of British Colombia Reports, Vol. 54, No. 10, Haber: Lorraine Chan, 02.10.2008 |
|
İSTANBUL'DA ANTİK BİR KENT BULUNDU
İstanbul'un tarih öncesi çağlarını araştırmak için oluşturulan bilim heyeti, önemli bilgilere ulaştı.
Küçükçekmece'deki Yarımburgaz Mağarası'ndan yola çıkan heyet, "İstanbul'un Avrupa'da ilk tarım yapılan yerlerinden biri olduğunu" kanıtlayan 10-15 bin yıl öncesine ait taş aletler buldu.
Milliyet, Haber: Gökhan Karakaş, 08.10.2008 |
![]() |
|
TÜRK ÇİNİSİNİN LONDRA'DAKİ SATIŞINA DURDURMA TALEBİ
Kültür ve Turizm Bakanlığı Londra'da bugün düzenlenecek olan 'Art of The İslamic World' adlı müzayededeki Türk çinisinin satışının durdurulması istendi.
Bakanlık, müzayedede Türk ve Osmanlı dönemine ait eserlerin satışa sunulacağını yapılan araştırmalar sonucunda tespit ettirdikten sonra harekete geçti. Söz konusu müzayedede 282 Lot numarası ile satışa sunulan İznik çinisinin Eyüp Sultan Camii'ne ait olduğu belirlendi. Camiye ait çinilerin Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 2004 yılında genelgesi yapılarak, Interpol veri tabanında yer alması sağlandı. Sotheby's Müzayede Evi tarafından satışa sunulacak çininin satışının durdurulması amacıyla Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nün yazısı ile Dışişleri ve İçişleri Bakanlığı harekete geçirildi. Bakanlık satışa sunulan diğer eserlerin de incelemesini sürdürüyor. Zaman, 08.10.2008 |
||
ZEUGMA'DA MİTOLOJİK TANRI HEYKELİ BULUNDU
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakultesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Zeugma Kazı Ekibi Başkanı Doç. Dr. Kutalmış Görkay, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Zeugma'da şimdiye kadar tek bir tanrıça heykelinin varlığının bilindiğini belirtti. Görkay, yeni buldukları, tahtında oturur durumdaki heykelin üst kısmına ulaşamadıklarını, heykelin Belkıstepe'nin Nemrut gibi mitolojik tanrı kültlerinin bulunduğu bir yerleşim yeri olduğu tezini güçlendirdiğini belirtti. Kutalmış Görkay, 2008 yılı Zeugma Arkeoloji Projesi'ne 24 Temmuz'da başlandığını ve kazıların sona erdiğini ifade etti. Görkay, bu yılki çalışmalara Türkiye'deki çeşitli üniversitelerden öğrenci ve öğretim üyelerinin yanı sıra ABD ve Almanya'dan yabancı öğrenci ve araştırmacıların da katıldığını belirtti.
Çalışmalarının "Musalar Evi" ve "Zeugma Belkıs Tepe Kutsal Alanı ve Tapınağı"nda gerçekleştirildiğini anlatan Görkay, bu çalışmalarda çok önemli bulgular ve sonuçların ortaya çıkartıldığını bildirdi.
Görkay, 4-4.5 metre boyunda olduğu tahmin edilen heykelin bu çalışmalar sırasında bulunduğunu, heykelin mitolojik tanrılara ait olduğunu tahmin ettiklerini söyledi. Heykelin şu an ters durduğunu, üst kısmına henüz ulaşılamadığını, sadece oturduğu taht kısmına ulaşılabildiğini kaydeden Görkay, "Çok ufak bir elbisenin parçaları görünüyor. 2-3 parçayı bulamadık henüz. Şu anki parça 2 metre civarında. Üst gövdesiyle birlikte heykelin 4-4.5 metre boyunda olduğunu tahmin ediyoruz. Üst kısım maalesef çıkmadı. Heykelin, tahribata uğradığını tahmin ediyoruz" dedi.
Buldukları heykel ile bugüne kadar Zeugma'da bir tek mitolojik tanrının olduğu bilgisinin çürütüldüğüne değinen Görkay, şöyle devam etti: "Ama şimdi bu gerçek değişiyor. Yeni bulgular geliyor elimize. Daha eski kültler. Yani Antiochos'un yaşadığı dönemde bazı kültlerin en eski kalıntılarının devamını bulduk. Bu bakımdan Kommangene Krallığı'nın eski kültlerine ait izler de diyebiliriz. Ama bunların daha çok Romalılaşmış şekli. Eski kültürün Roma'daki sentezleri ile ilgili kanıtlar ele geçti. Adıyaman'ı biliyorsunuz. Orada 4 tane tanrı var. Zeus, Apollo, Herakles ve Antiochos. Belkıstepe'de aşağı yukarı Adıyaman'daki Nemrut Dağı'ndaki heykellerin bulunduğu yerin bir benzeri. Tabii Nemrut'takiler 1. yüzyıla aitler. Buradakiler ise Roma dönemi versiyonu. Son bulduğumuz tanrıça heykeli ile Belkıstepe'nin Roma İmparatorluğu'nda buna benzer birkaç tane mitolojik tanrının kutsal alanı olduğu anlaşıldı." Cnn Türk, 07.10.2008 |
||
|
PERRE'YE ULUSLARARASI TANITIM
Kommagene Uygarlığı'nın beş büyük kentinden biri olan Perre Antik Kenti'nin, ilk kez uluslararası alanda yayınlanan bir kitaba konu olduğu belirtildi.
Almanya'da yılda bir kez yayınlanarak dünyadaki tüm müze ve üniversitelere gönderilen Asia Minor Studien (Küçük Asya Araştırması) adlı kitaba Kommagene Uygarlığı'nın en önemli yerleşim birimlerinden olan Perre Antik Kenti konu edildi. Almanya Münster Westfalischen Wilhelms Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Engelbert Winter tarafından kaleme alınan Asia Minor Studien adlı kitabın 2008 yılı sayısında, Perre Antik Kenti'nin yanında Dolik de yer aldı. Kitapta; Adıyaman Müze Müdürü Arkeolog Fehmi Eraslan ile birlikte hazırlanan Perre Antik Kenti'nin coğrafik, tarihsel ve topografik yapısını yansıtan makalenin yanı sıra kazılarda çıkan eserlerin fotoğrafları da yayınlandı.
Adıyaman Müze Müdürü Arkeolog Fehmi Eraslan, kitapta Perre Antik Kenti hakkında toplam 5 makalenin yer aldığını belirterek, "Perre Antik Kenti'nin yapısının yanı sıra Jüpiter Dolichenos kabartması, Grylos lahdi ve aile steli ile sikkeler üzerine yazılar yazıldı. Bu kitap arkeoloji kuruluşlarına, müzelere ve üniversitelere gönderiliyor. Perre dana önce defalarca ulusal boyutta kaleme alınmıştı fakat ilk kez uluslararası bir kitaba konu oldu" ifadelerini kullandı. Adıyaman Kent Haber, 07.10.2008 |
|
AYDIN'DA ESKİ YAPILAR ÇÜRÜMEYE TERKEDİLDİ
Aydın
Eski Eserleri Sevenler Derneği Başkanı Havva
Çetintürk, Aydın'a kent müzesi ve konukevi
kazandırılması için çalışmaların devam ettiğini
belirtti. Aydın'da bakımsız halde kurtarılmayı
bekleyen birçok eski yapının bulunduğunu ifade eden
Çetintürk, bu binaların müze ve konukevi olarak
değerlendirilmesi için girişimlerinin sürdüğünü
ifade etti. Haber Ekspres, 07.10.2008 |
||
İSHAKPAŞA SARAYI'NA REZİSTANSLI ÇATI
Tarihi İshakpaşa Sarayı, Türkiye'de ilk defa kullanılacak rezistanslı lamine çatı sistemiyle korunacak.
Ağrı'nın Doğubayazıt İlçesi'nde bulunan tarihi İshakpaşa Sarayı'nda soğuk ve sert geçen kış aylarında çatılarda biriken karın binaya zarar vermemesi için bu sistem kurulacak. Zeydanlı Grubu'nun yaptığı çalışmalar kapsamında önce binanın kolonları ve duvarları güçlendirilecek. Ardından sarayın çatısı yapılacak. Tarihi yapıdaki çalışmaların 2009 yılına tamamlanması hedefleniyor.
Sarayın restore çalışmalarını yürüten mühendis Serkan Timurtürkan, çatı sisteminin yerleştirilme çalışmalarını şöyle anlattı: "İshakpaşa Sarayı'nın çatısı kötü durumdaydı. Restore edilerek tekrar söküldü ve bunun yerine çok daha modern ve estetik bir çatıya karar verildi. Biz de bu çatının uygulamasını yapıyoruz. Çatıda taşıyıcı eleman olarak birinci kalite Sibirya ladini, bu taşıyıcı konsülosyonun üzerine de kaplama malzemesi olarak da laminet cam kullanılacak. Aslında Türkiye'de bir ilk bu. Cam örtüldükten sonra kar birikintileri rezistansların yardımıyla eriyecek ve aradan geçen oluklarla su dışarıya iletilecek. Böylece sarayın tahrip olması önlenecektir." İşçiler de sarayın onarımının erkenden bitirilmesi için var gücüyle çalışıyor. Hasan Tonyalı adlı görevli, çalışmaları vaktinde bitirebilmek için Ramazan Bayramı'nda dahi memleketi Rize'ye gidemediğini söyledi. Zaman, Haber, Selahattin Kacuru, 07.10.2008 |
||
PANTOKRATOR'UN SARNICI ETKİNLİK MERKEZİ OLACAK
İstanbul’un Osmanlı egemenliğine girmesinden sonra camiye çevrilen Pantokrator Manastırı’nın altındaki Zeyrek Sarnıcı da Bizans döneminden kalan en eski İstanbul sarnıçlarından biri. Günümüzde Zeyrek Camii olarak adlandırılan ve Unkapanı’nda yer alan Pantokrator Manastırı’nın sarnıcı, Fatih Belediyesi tarafından yürütülen restorasyon çalışmasıyla kent turizmine kazandırılacak. Fatih Belediyesi, MS 12. yüzyılda inşa edilen ve bir dönem mülkiyeti Piri Mehmet Paşa Vakfı’na ait olan sarnıcı on yıllığına kiraladı. Belediyenin girişimi, İstanbul Valiliği, İstanbul Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun izni ve İl Özel İdaresi’nin desteğiyle proje çalışmalarına başlanan Zeyrek Sarnıcı’nın proje ihalesi üç yıl önce yapılmış; sarnıcın rölöve, restitüsyon ve restorasyon projeleri ise 2006 yılında onaylanmıştı.
İstanbul’daki en önemli yer üstü sarnıçlarından biri olan Zeyrek, yaklaşık iki yüz yıldır terk edilmiş vaziyetteydi. Sarnıçta yürütülen çalışmalar hakkında bilgi veren Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir, yapının mülkiyet sorununu çözüldükten sonra restorasyon ihalesinin yapıldığını, yenileme çalışmalarının da hala devam ettiğini söylüyor. Geçmişte atık sular sarnıcın içine akıyormuş. Fatih Belediyesi’nin İSKİ ile birlikte yürüttüğü çalışmalar neticesinde atık su akışı durdurulmuş ve sarnıç temizlenmiş. Restorasyon çalışmaları sırasında sarnıcın içinde sekiz metrelik bir su kanalının ortaya çıkarıldığını ve bu kanalın dört metrelik bir kısmının görülebilir durumda olduğunu söyleyen Demir, kanaldaki çalışmaların devam ettiğini sözlerine ekliyor. Bir de sarnıcın içindeki ayazmaya ait olduğunu sanılan bir su kuyusu tespit edilmiş çalışmalar esnasında.
Mustafa Demir, Zeyrek Sarnıcı’ndaki restorasyon çalışmalarını 2010 yılına kadar tamamlamayı ve sarnıcı uluslar arası etkinliklerin sergileneceği bir mekana dönüştürmeyi planladıklarını söyledi. Yapının 2010’dan sonra da mimari ve tarihsel önemine uygun bir şekilde değerlendirilmesi konusunda öneride bulunacak tüm sivil toplum kuruluşları ve yatırımcıları dinlemeye hazır olduklarını dile getiren Demir, konu hakkında şöyle konuştu: “Bu tür teklifler olursa değerlendirmeyi düşünüyoruz. Yerebatan Sarnıcı çok etkileyici. Ancak Zeyrek Sarnıcı da çok etkileyici bir sarnıç. Üstünde balkona benzeyen bölümler ve sarnıcı yukarıdan izlemeye imkan veren alanlar var. Zeyrek Sarnıcı turizme kazandırıldığında yapım hikayesinin de insanlara anlatılması gerekiyor. Zeyrek Sarnıcı projesini, Fatih’e ve İstanbul’a uluslararası katkı sağlayacak önemli projelerden biri olarak görüyoruz.”
İstanbul’un suyu Roma döneminde Pınarhisar mevkiinden kanallar ve kemerler aracılığıyla getirilmeye başlanmıştı. Romalıların inşa ettiği bu kanallar ve kemerler Bizans döneminde de kullanıldı. Konu hakkında kesin bir bilgi olmamakla birlikte İstanbul’daki en eski su yollarının MS 123 yıllarında Roma İmparatoru Hadrianus tarafından yaptırıldığı ve bunların Bizans İmparatoru I. Konstantin döneminde geliştirildiği düşünülüyor. Bir kilometre uzunluğundaki su yolları iki sıra kemerden oluşuyor ve Alibeyköy civarından gelen içme suyunu İstanbul’a taşıyordu. Bugün söz konusu kemerlerin sekiz yüz metrelik bir bölümü ayakta.
Mevcut su kemerleri kentin giderek çoğalan nüfusunun ihtiyacını karşılamada yetersiz kalınca İstanbul’un çeşitli yerlerinde sarnıçlar inşa ederek çözmeye gayret etti Bizans İmparatorları su problemini. Bir kısmı açık bir kısmı da kapalı olan bu sarnıçların önemli bir kısmının en azından kalıntıları günümüze kadar ulaşmayı başardı.
Halk arasında “Çukurbostan” adıyla bilinen açık sarnıçlar, surların dışındaki kaynaklardan gelen suların toplandığı ve şehre dağıtıldığı havuzlardır. Buralarda toplanan sular dinlendirildikten sonra kullanıma sokulurdu. Açık sarnıçlar, buralarda toplanan suların sarnıcın duvarlarına basınç yapmasını önlemek için daha çok şehrin yüksek noktalarındaki çukur yerlere yapılırlardı. Roma yapım tekniğine göre inşa edilen açık sarnıçların duvarları blok taşlar, tuğla ve horasan harçlarla kuvvetlendirilmiştir. Günümüze kadar ulaşan açık sarnıçların içinde Aspar, Aitius, Hogios Mokios ve Hebdomon’un isimleri sayılabilir.
Önemli yapıların altına inşa edilen kapalı sarnıçların bir kısmı hiçbir iz bırakmadan yok olmuşsa da büyük bir bölümü hala ayaktadır. Genellikle dikdörtgen ya da kare planlı olan kapalı sarnıçların üzerleri taş duvarlar üzerinde yükselen sütunların taşıdığı tuğla kemerler ve tonozlar aracılığı ile örtülmüştür.
Bizans döneminde inşa edilen en büyük sarnıç olan Bazilika diğer adıyla Yerebatan Sarnıcı, I. Konstantin tarafından inşa edildi. Justinianus döneminde genişletilen yapı, Ayasofya’dan Cağaloğlu’na giden cadde üzerinde yer alıyor. Yerebatan Sarnıcı’nda toplanan sular, Bozdoğan ve Malova kemerleri aracılığı ile Eğrikapı su dağıtım merkezinden geliyordu. Sarnıcın planı, I. Dünya savaşı sırasında Alman denizaltı subayları tarafından çıkartıldı.
İSTANBUL’UN SARNIÇLARI Basilika Sarnıcı (Yerebatan Sarayı) (Eminönü) Zeyrek Sarnıcı (Unkapanı) Aspar Sarnıcı (Fatih) Aetius Sarnıcı (Fatih) Hagios Mokios Sarnıcı (Fatih) Hepdomon Sarnıcı (Bakırköy) Philoxenus (Binbirdirek) Sarnıcı (Eminönü) Fatih Camii’nin avlusunda bulunan sarnıç (Fatih) Eşrefiye Sokağı Sarnıcı (Eminönü) Aspar’ın (Sultan Selim Çukurbostanı) yakınında bulunan sarnıç (Fatih) St.Jean Stadion (İmrahor Camii) Sarnıcı (Fatih) Gülhane Parkı Sarnıcı (Eminönü) St. İren Kilisesi’nin güneydoğusundaki sarnıç (Eminönü) Hacı Salih Efendi Sokağı Sarnıcı (Fatih) Mirelaion Sarnıcı (Bodrum Camisi Sarnıcı) (Eminönü) Sarayburnu’ndaki Sarnıçlar (Eminönü) Ataköy Sarnıcı (Bakırköy) Büyük Otlukçu Yokuşu Sarnıcı (Fatih) Çarşamba Caddesi üzerindeki sarnıç (Fatih) Pantepoptes Kilisesi’nin (Eski İmaret Cami) yanındaki sarnıç (Fatih) St.Pammakaristos Kilisesi’nin (Fethiye Camisi) yanındaki sarnıç (Fatih) Aetius Sarnıcı’nın yanındaki sarnıç (Fatih) Dizdariye Yokuşu Sarnıcı (Eminönü) Beyazıt Meydanı’ndaki sarnıçlar (Eminönü) İMÇ Blokları’ndaki sarnıç (Eminönü) Taraf, Haber: Özlem Ertan, 06.10.2008 |
||
|
BİTLİS KALESİ GÖZETİM ALTINDA
Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Sanat Tarihi Bölümü ve Bitlis Kalesi Kazı Başkanı Prof.Dr. Kadir Pektaş'ın, düşme tehlikesi olan kayalara karşı önlem alınması gerektiği açıklamalarının ardından Kültür ve Turizm Müdürlüğü harekete geçti. Bitlis Kent Haber, 06.10.2008 |
|
İŞYERİ KAZISINDAN TARİH ÇIKTI Hürriyet, 06.10.2008 |
||
TARİHİ ESERLERİN KORUNMASI VE ŞEHİRLEŞME SORUNLARI
Eski ve tarihi değeri olan eserlerin, yeni şehir planları içinde aynen korunmasına bütün dünyada büyük önem verilmektedir. Bu nedenle, 1975 yılı, Avrupa Konseyi tarafından mimari mirasın korunması yılı olarak ilan edilmiş ve konunun önemini belirtmek için çeşitli etkinlikler yapılmıştır. Öncelikle belediyelerin ve çevre halkının, konunun önemine inandırılması gereklidir. Bu çalışma büyük bir masraf gerektirmez. Çevrenin temiz tutulmasının, doğanın korunmasının, tarihi eserlerin korunmasının önemine herkesin inanması, inandırılması için çaba gösterilmesi zorunludur. Turist, doğa güzellikleri, tarihi yapıtları, temiz havası olan yerleri arar.
Yeni yeşil alanlar, park ve bahçeler kazanılması da, turistik potansiyel yönünden önemlidir. Park, bahçe ve yeşil alanların, nehir, göl ve denizlerin temiz tutulması, kirli maddelerin buralara atılmaması konusunda inanç birliği sağlanmalıdır. Vatandaşlar arasında ülke severlik, dayanışma, yaşadığı beldeye ve ülkesine yararlı olma duygularının geliştirilmesi sayesinde bu konuda başarı sağlanabilir. Şehirlerin güzelliği ile ilgili, birçok görevin belediyelere verilmiş olduğu görülmektedir. Genel temizlikle ilgili bütün hizmetler kentsel altyapı hizmetlerini yapmak, imar, su ve kanalizasyon hizmetlerini yürütmek, ağaçlandırma, park ve yeşil alanlar yapmak, katı atıkların toplanması, taşınması, ayrıştırılması, geri kazanımı, ortadan kaldırılması ve depolanması ile ilgili bütün hizmetleri yapmak ve yaptırmak gibi görevler belediyelere verilmiştir.
Bu görevlerden, belediyelerin özellikle eski eserler ve çevre korumasında en büyük sorumluluk taşıyan kamu tüzelkişisi olduğu sonucunu ortaya çıkarabiliriz. Bu görevi başarı ile yürütmelerinde, imar planlarını yapma ve uygulama yetkileri önemli bir araç ve etkendir. 1930 tarihli, 1593 sayılı Genel Hıfzıssıhha Kanunu ile, belediyelere halkın sağlığı ve çevre sorunları ile ilgili birçok önemli görevler verilmiştir. Sözü geçen kanunun 20. maddesine göre belediyeler yenilecek içilecek şeyleri kontrol etme, temiz su getirme, genel yerlerde halkın sağlığına zarar veren nedenleri ortadan kaldırma, bulaşıcı hastalıklarla savaş vb. gibi görevleri yapmakla yükümlüdür. 237. maddeye göre, belediyelerin içme sularının içilmeye elverişli hale getirilmesi, 239. maddeye göre kuyu ve sarnıçların kullanılmaya elverişli hale getirilmesi, 241. maddeye göre içilmesi zararlı olan suların bulundukları yerlere “içilmesinin zararlı olduğunu” gösteren levhalar asılması, 242. maddeye göre dere, nehir, çay ve çeşmelerin kirlenmesine sebep olacak çalışmalara engel olunması, fabrika sularının zararları giderilmeden nehir ve derelere akıtılmasına engel olunması gibi görevler belediyelere verilmiştir.
Yine Hıfzıssıhha Kanunu’nun 244. maddesine göre lağım ve kirli suların dere, çay ve nehirlere, fenni sakıncası olmadığı saptanmadıkça akıtılması yasaktır. Şehre giriş yerlerinde özellikle turistik mevsimlerde danışma büroları bulunmalıdır. Belediyeler beldelerinin sokak isimlerini içeren birer şehir planının hazırlanmasını sağlamalıdır. Maalesef Türkiye’de bu büyük bir noksanlıktır. Büyük şehirlerimizde de sokak cadde bulma, hatta bileni bulmak zordur. Taksiler bile bilmiyor. Batı şehirlerinde her taksi şoförünün elinde çalıştığı şehrin planı vardır. Sizi boş yere dolaştırmadan aradığınız adrese götürür.
Uluslararası turizm hareketlerinin yoğunlaştığı ve turistlerin en çok rağbet ettikleri ülke olma izlenimi görülen ülkemizde, turistik yörelerin altyapı sorunları büyük önem arz etmektedir. Ayrıca zararlı böceklerle mücadele, arazöz, vidanjör ve çöp kamyonu temini gibi konularda da yeterli destek gerekir. Yeterli ve nitelikli içme ve kullanma suyu sağlanması önemli bir konudur. 24 saat suyu sürekli akmayan bir turistik tesis düşünülemez. Su sorunu bazı belediye, kasaba ve köylerin tek başına çözümleyebilecekleri bir sorun olmaktan çıkmıştır. Cumhuriyet , Yazı: Prof.Dr. Nuri Tortop, 06.10.2008 |
||
ESKİDEN DE TÜNELLER YAPARDIK
Bütün bunların yapımında dünyada mimari ve mühendislik alanında kaydedilen mesafe var ama yanı sıra ileri teknolojinin sunduğu imkanlar da.
Osmanlı’nın mimari tarihine baktığımızda bugün yeterince bilinip kıymetlendirilmese de çağına göre aynı ölçekte iddialı projeler mevcut. Sinan’ın Süleymaniye ve diğer anıt eserlerini bir yana koyuyorum, hala çalışan 40 kilometrelik su kanalı sistemine bakmak dahi bu hükme varmak için yeterli. Kanuni döneminde inşa edilen kanal sistemi o asırda gerek mimari gerekse mühendislik ve işçilik açısından herhalde günümüzde ancak Ay’a seyahatle kıyaslanabilecek çapta bir girişimdir.
Bazı meslek ve sanatlar ulusların karakterinde olmalı diye düşünüyorum. Dokumacılık mesela. Asırlar öncesinden taşıyıp getirdiğimiz sanat, bugünün dünyasında da dünyada iddialı olduğumuz bir alan. Aynı şeyi mimari ve mühendislik için de söyleyebiliriz. Türk firmaları dünyanın dört bir yanında büyük projelere imza atıyorlar.
Dünün dünyasına baktığımızda Keban Barajı’yla başlayan GAP ve Boğaz Köprüsü’ne gelene kadar son büyük projemiz Bağdat ve Hicaz demiryolları. İmkansızlıklar ve büyük paylaşım savaşının ayak sesleri arasında başarıldı bu iki demiryolu hattının inşası. Şam’da başlayan Hicaz bölümü sabotajlar dolayısıyla asıl hedefi olan Medine’ye kadar uzatılamamış olan yolun en çetin kısmı hiç şüphesiz Doğu Toroslar’ın aşılmasıydı.
Genelde Alman mühendisliğinin eseri gibi algılansa da projeyi gerçekleştirenler Türk mühendis ve işçilerdi. Elbette Alman mühendisler de vardı inşaat sırasında ama onlar gerek hattın belirlenmesinde, gerekse inşaat sırasında hesaplamaların doğrulanması alanında destek hizmeti verdiler. Sultan 2. Abdülhamid ile Alman İmparatoru Kaizer Willheim II arasında 1888 yılında yapılan anlaşmayla başlayan Bağdat Demiryolu inşaatının baş mühendisinin Nicolas Mavragordato’nun İstanbul’da doğmuş tahsilini Türkiye’de yapmış daha sonra Almanya’ya göç etmiş bir Rum olduğunu kaydetmeliyim.
İnşası yaklaşık 20 yıl süren Toros Tünelleri silsilesinde Ulukışla’daki Gümüş İstasyonu’yla Adana’daki Durak İstasyonu arasında 37 tünel 14 viyadük yapıldı. Güzergah üzerinde en zorlu bölüm olan Belemedik-Hacıkırı arasındaki 15 kilometrelik yolda 12 tünel vardı ve toplam uzunlukları 12 bin 500 metreyi buluyordu. Yani güzergahın neredeyse tamama yakını tüneldi. En uzunu 3 bin 794 metre, en kısası 34 metre olan tüneller birbirine viyadüklerle bağlıydı.
Anıt yapılar ve ören yerlerinin tümü tarihi eser ve koruma altında. Ancak bunların içinde bulunan objeler konusunda duyarlılık yeni yeni gelişiyor. Demek istediğim, Süleymaniye, Selimiye, Sahip Ata Külliyesi gibi eserler kıymetli ancak onlarla birlikte çatıları altındaki şamdan, levha, halı, kitaplık v.s. de aynı oranda kıymetli.
Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün bu eserleri koruma, bakım onarım, sergileme yoldaki çabaları müzeciliğin vakıfların işi olmadığı düşüncesiyle yadırgansa da gelişerek sürüyor. Artık gerek İstanbul’da gerekse Ankara’da tarihi halıların yıkanması için özel havuzlar, konservasyon atölyeleri mevcut, yıllarca depolara atılıp çürümeye terkedilmiş berat, ferman, vakfiye, hüccet gibi belgeler gün ışığına çıkıyor.
Ankara’da Vakıflar Genel Müdürü Yusuf Beyazıt’ın Rahmi Koç’la el ele verip ortaya çıkardığı Çengel Han’ı gezdim. Müzecilik açısından herhalde tek bir şey söylenebilir: Muhteşem! Han/Müze’de sergilenen onlarca eser var... Ama bunları yanı sıra mekan Koç ailesinin kendi tarihi açısından da önemli. Zira yanlış bilmiyorsam rahmetli Vehbi Koç ilk dükkanı burada açmış. Girişin solunda dipte küçük bir bölme.
Bu yüzük taşı eserin bütün Çıkrıkçılar Yokuşu’nu etkilemesi kaçınılmazdı, nitekim öyle de olmuş. Samanpazarı’ndan çıkışın çehresi değişivermiş bir anda. Restorasyon, tarihsel geçmişe uygun dış cephe düzenlemeleri, toptancı ağırlıklı dükkanların yerini antikacıların, galerilerin almaya başladığı bir süreç. Bir çiçekle bahar olur mu denebilir elbette ama bunu söylerken herhalde o tek çiçek açmadan da bahar olmayacağını unutmamak lazım. Yusuf Beyazıt Edirne’de de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün desteğinde güzel şeyler yapıyor. 4. Mehmed’in minyatür zarafetindeki Av Köşkü’nden Tunca ve Meriç köprülerinin onarımına kadar. Kutluyorum.
Kültür meselesi eskiden Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde sınırlı bütçesi olan, Ankara’da İzmir Caddesi’ne yakın binalardan birinin iki katında çalışan müstakil bir ‘müşteşarlık’ idi. Rahmetli Adnan Ötüken’i, onun Türk kütüphaneciliğine kazandırdığı Müjgan Cumbur Hanım’ı orada tanımıştım. Siyasetin kültür konularına ilgisinin artışı 1970 sonrasıdır. Kültür kah müstakil bir bakanlık olarak, kah turizmle birlikte mütalaa edile geldi. Bu zaman zarfında pek çok bakan geldi geçti elbette... Başarılı olanlar, makamın protokoldeki sırasına bakıp siyaseten geriye itildiği duygusuyla bakanlığı hafife alanlar, ya da meseleye sadece turizm diye bakanlar oldu. ‘At sahibine göre kişner’ ata sözünün geçerli olduğu bir makam Kültür Bakanlığı. Zira o koltukta oturan bakanın önemsemesi oranında önemsenen bir yer. Ayrıca kültür meselelerine yaklaşımda ve çözümde anahtar sözcük kanun, para vs. değil. Sır işin heyecanını hissetmekte. Bu açıdan baktığımda Kültür Bakanlığı makama gelen isimler içinde ‘en heyecanlısı kim’ derseniz cevabım, tereddütsüz Ertuğrul Günay. Yıllarca siyasette ön safta yer alan Günay’ı yıllardır tanıyan bir gazeteci olarak ruh halini anlayabiliyorum. Olanca birikimine rağmen bunca seneden sonra ilk kez proje ve hizmet üretme mevkiinde bir görev aldı Günay. Eskiden yoğun siyasi tartışmaların içinde, sert eleştiri ve çıkışlarıyla gündeme geliyordu; oysa şimdi gündelik siyaset ve gündemdeki polemiklere fazla ilgili görünmüyor. Her yere yetmeye, her işe müdahil olmaya çalışması, her arkeolojik kazıyı izleyip ortaya çıkarılan her eserlerle ilgilenişi bunda. Ne sorarsanız sorun ağzından İstanbul’a kazandırdığı Kitap Hastanesi’yle, Topkapı Sarayı ve çevresini yeniden ele alıp araziyi mezbelelik haline getiren işgalleri ortadan kaldırma çabası ya da Ankara’da Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Konser Salonu’nun yenilenmesiyle ilgili sözler çıkıyor. Radikal, Yazı: Avni Özgürel, 06.10.2008 |
||
ORHUN ANITLARI KORUMAYA ALINDI
Moğolistan'daki Orhun Anıtları Türk tarihi açısından büyük önem taşıyor. Türk tarih ve edebiyatının ilk yazılı belgelerini barındıran anıtlar artık daha iyi korunacak. Moğolistan'da Türkiye tarafından yaptırılan Orhun Anıtları Müzesi açıldı.
Türk adının geçtiği ilk Türkçe yazıtlar olan Orhun Anıtları, 8. yüzyılda Göktürk Hakanı Bilge Kaan ve kardeşi Kültigin tarafından diktirilmiş. Türk Devlet geleneği, töresi ve yaşamı hakkında bilgilerin yer aldığı yazıtlarda Bilgehan "Türklere birlik olun" mesajı veriyor.
Moğolistan'daki Orhun Vadisi içinde bulunan anıtlar, Türkiye'nin yaptırdığı müzeyle korumaya alındı. TİKA tarafından yaptırılan müzede, Bilge Kaan ve Kültigin yazıtlarıyla Göktürk dönemine ait tarihi eserler yer alıyor.
Müzenin açılışına Başbakanı temsilen Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı ve Devlet Bakanı Said Yazıcıoğlu katıldı. TİKA'nın Orhun vadisine katkısı müzeyle sınırlı değil. Anıtların bulunduğu bölgeye ulaşımı kolaylaştırmak için de 46 kilometrelik asfalt yol yapıldı. Temeli Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından atılan Bilgehan Karayolu da düzenlenen törenle açıldı. Trt/Haber, 06.102.008 |
![]() |
|
BURSA'DA TARİHİ ÇINAR DEVRİLDİ
Bursa’da saatteki hızı 60 kilometreyi bulan şiddetli lodos nedeniyle 500 yıllık tarihi çınar köklerinden çıkarak devrildi. Bursa’nın Veysel Karani Mahallesi’nde bulunan Veysel Karani Çocuk Parkı’ndaki 500 yıllık tarihi çınar, sabah saatlerinde şiddetli lodos nedeniyle büyük bir gürültüyle devrildi. Köklerinden çıkarak devrilen ve üzerine düştüğü başka bir çınarı da kıran dev çınar, mahallede küçük çapta bir deprem etkisi yaptı. Günün erken saatinde ve günlerden de pazar olması nedeniyle parkın boş olduğu bir vakitte meydana gelen olay sonrası mahalle sakinleri, çok büyük bir faciadan dönüldüğünü kaydetti.
Mahallenin sağlık ocağında nöbet bekleyen 112 acil servisinde görevli Mehmet Çalışkan, büyük bir gürültü ve ardından gelen sarsıntı üzerine deprem korkusuyla dışarı koştuklarını, ancak tarihi çınarın devrildiğini görmenin şaşkınlığını yaşadıklarını belirtti. Çalışkan, olay sonrası yaşadığı şaşkınlığı şöyle anlattı: “Pazar olması büyük bir şans. Ya pazartesi olsaydı. Bu park öğrenci kaynıyor. Mutlaka büyük bir facia olurdu. Mahalle sakinlerine de büyük geçmiş olsun.”
Mahallenin eskilerinden 70 yaşındaki Hurşit Uzunkurt ise, daha önce iki çınarın daha devrildiğini ve yine büyük tehlike yaşandığını anlatarak, “Çınarlar tamir yapılıyor ama tamir yeterli değil. Bunları içi çürümüş. Kökleri çürümüş. Daha önce de bu parkta çınarlar devrildi. Bunlar koruma altına alınmış çınarlar ama bir bir yıkılıyor. Bu çınarların bulunduğu bölgeye daha yeni park yapıldı.Buralarda koyunlar yatıyordu. Köklerinde koyunlar dinleniyordu. Çürüttüler çınarları. Sonra korumaya alındı ama iş işten geçmiş oldu” diye konuştu. Evrensel, 06.10.2008 |
||
![]() |
AYASOFYA MİNARESİ KORUMA ALTINA ALINDI
İznik'teki Ayasofya Camii'nin minaresindeki kara sıva kaldırıldı.
İznik Belediye Başkanı Kadri Eryılmaz'ın teşebbüsüyle proje kapsamına alınan ve Anıtlar Kurulu tarafından ihale edilerek restorasyonu yapılan Ayasofya'nın minaresi kara sıva ile kaplanmıştı. Tarihi yapıda incelemelerde bulunan Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu üyeleri, tarihi dokunun minaresindeki sıvanın kaldırılmasına karar vermişti. Bu kararın ardından Ayasofya Camii minaresindeki kara sıva geçtiğimiz günlerde kaldırılmış ve deforme olan bölümlere özel işlem tatbik edilmişti. Yine kurul kararı gereği tarihi dokunun çatı kısmında deforme olan bölgeler elde geçirilecek.
Ayasofya'nın restore edilmesinin İznik için kazanç olduğunu, ancak restorasyon çalışmalarında yaşananları hiç de hoş karşılamadıklarını belirten Belediye Başkanı Kadri Eryılmaz, Ayasofya'nın minaresi olmadan düşünülemeyeceğini, ancak yapılan çalışmanın restorasyondan çok kara sıva kaplama işine döndüğünü belirtti. Yapılan işin tarihi dokuyu onarmaktan çok zarar verici olduğunu, aynı zamanda estetik olmadığını kaydeden Eryılmaz, kurul ile birlikte tarihi dokuda incelemelerde bulunduklarını ve yapılan inceleme sonrasında, kurul tarafından yapılan toplantıda sıvanın kaldırılmasının karara bağlandığını ifade etti. Bursa Hakimiyet, 06.10.2008 |
|
MUSLU AĞA KÖŞKÜ GÖZ KAMAŞTIRIYOR
Vakıf Müzeleri arasında yer alan ve 'dünyanın en eski ahşap Mevlevihane binası' olarak tanımlanan 18. yüzyıla ait Tokat Mevlevihanesi ve Muslu Ağa Köşkü, göz kamaştırıyor. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yapılan çalışmalarla yıllardır depolarda çürümeye terk edilmiş ve eser özelliğini yitirmeye yüz tutmuş teberrukat eşyaları bu vakıf müzelerinde sergilenerek toplumun istifadesine sunuluyor. Hizmete açılan Ankara-Vakıf Eserleri Müzesi, Edirne-Selimiye Vakıf Müzesi, Gaziantep-Vakıf Müzesi, Kastamonu-Şeyh Şaban-I Veli Vakıf Müzesi ve Konya-Sahip Ata Vakıf Müzeleri arasında yer alan Tokat-Mevlevihane Vakıf Müzesi ise tarihi dokusu ve mimarisiyle en önemli vakıf müzeleri arasında yer alıyor. Tokat'taki Dünyanın en eski ahşap Mevlevihane binası olarak tanımlanan 18. yüzyıla ait Tokat Mevlevihanesi ve Muslu Ağa Köşkü 'Tokat Mevlevihane Vakıf Müzesi' olarak düzenlenerek 2006 yılında ziyarete açılırken, her geçen gün yerli ve yabancı turistin ilgisini çekmeye devam ediyor. Müzede; Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne bağlı cami ve mescitlerden elde edilen tarihi eser niteliği kazanmış teberrukat eşyalarından örnek sergileniyor. Eser grupları arasında; Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu, Kırşehir Kayseri ve Tokat yöresinden geç döneme ait halı ve kilim örnekleri, El yazması Kur'an-ı Kerimler, el yazması diğer kitaplar, şamdanlar, Yağıbasan Medresesi'nin kazı çalışmaları sırasında ortaya çıkan sırlı seramik parçaları, parfüm şişeleri yer alıyor. Üst katta ise söz konusu binanın Mevlevihane olması nedeniyle sema törenini canlandıran semazen maketleri, Mevleviliğe ait sikke, tespih, kudüm, sema tahtası gibi eşyalar sergileniyor. Binanın arka kısmında şeyh ailesinin ikametine ayrılmış konak ile Hamuşan denilen mezarlık alanı bulunuyor. Gaziantep 27 Gazetesi, 06.10.2008 |
![]() |
|
OSMANLI ESERLERİ 'AÇIK AÇIK' SATILIYOR
Merkezi İngiltere’nin başkenti Londra’da bulunan Sotheby’s Müzayede Şirketi, 8 Ekim’de düzenleyeceği müzayedede, Anadolu kökenli bazı eserleri satışa çıkarıyor. Daha önce müzayedede satışa çıkardığı eserlerin kaynağını gizli tutan Sotheby’s, bu kez, müzayedenin kataloğunda eserlerin hangi medeniyete ait olduklarını açıkladı.
Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkilileri, “Sotheby’s, eserlerin menşeini yazarak aslında bakanlığımıza ‘Bu eserler sizin, gelin alın’ davetiyesi gönderdi” dedi. Sotheby’s, “İslam Dünyası Sanatı Müzayedesi”nde pek çok kıymetli kılıç, buhurdanlık, vazo, kalkan, mobilya, halı ve kilimi, el sanatı eserlerini açık artırmayla satışa sunacak.
Yasal olmayan yollardan yurtdışına giden ve müzayedelerde açık artırmaya sunulan eserlerin tespit edilmesi halinde Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın, el koyma ya da müzayededen çektirebilme yetkisi var. Özellikle çalıntı olduğu tespit edilen eserlere Interpol aracılığıyla el konulabiliyor. Bu müzayedede de Anadolu, özellikle de Osmanlı kökenli pek çok eser yer alıyor.
Daha önce Türkiye’den yurtdışına yasal olmayan
yöntemlerle çıkarılan ve satışa sunulan eserlerin
tespit edilmesi nedeniyle bakanlık bu konuda hassas
davranıyor ve tüm müzayedeleri yakından takip
ediyor. Bakanlık yetkilileri, 8 Ekim’de yapılacak
müzayedede satışa sunulacak eserleri de
incelediklerini bildirdi. Milliyet, 06.10.2008 |
||
"TARİHİ ESERLERİN ONARIMI 2009'DA DA SÜRECEK"
Kemeraltı Çarşısı'ndaki Abacıoğlu Han ve Basmane Oteller Sokağı düzenlemeleri ve bir dönem İŞKUR'un kullandığı binanın restorasyon projeleri nedeniyle Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı'ndan (ÇEKÜL) 4 ödül kazanan Konak Belediyesi, 2009'da de onarım çalışmalarına ağırlık verecek.
Yeni Asır, 06.10.2008 |
||
"KAPADOKYA VE EFES İSMİ YASAKLANSIN"
Türkçedeki
bozulmanın araştırılması, Türkçenin korunması ve
geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla kurulan TBMM Araştırma
Komisyonu’nun raporu, TBMM Genel Kurulunda yarın
görüşülecek. Hürriyet, 06.10.2008 |
||
![]() ![]() |
"MARCELLA HANIM TANITTI"
İtalya Büyükelçisi Carlo Marsili, Malatya programı kapsamında ziyaret ettiği Arslantepe Höyüğü'ne hayran kaldığını söyledi. Malatya Haber, 05.10.2008 |
|
GÖBEKLİTEPE MUCİZESİ
Doğu ve güneyimizdeki ülkelerde toprağın altı petrol ile dolu olduğu halde aynı bölgeye başını uzatmış olan yurdumuzun petrol fakiri olmasını anlamakta zorluk çekeriz. Bunun çeşitli açıklamaları olabilir. Ama, bence, bir de tesellisi vardır: Bu yörede toprak altının petrol ile değilse bile, çok önemli insan yapısı kalıntılarla dolu olması!
Radikal, Yazı: Haluk Şahin, 05.10.2008 |
||
SARAYDAN MÜZE ÜRETMEK
‘Topkapı Sarayı Müzesi’ dediğimizde sanki bu eşsiz belgeyi okumayı, değerlendirmeyi amaçlayan değil, ikinci plana iten bir yaklaşım ön plana çıkıyor
Topkapı Sarayı’nın nasıl bir kültür mirası
olduğunu tartışmak için şöyle bir şey söylenebilir:
“Eşsiz bir saray iken sıradan bir müzeye
dönüştürülmüş bir kültür mirası...” Sanki orada
burada bulunan eski eserler, kıymetli eşyalar
işlevsiz kalan saraya bir fonksiyon vermek amacıyla
yan yana dizilmiş. “Bu durum birçok tarihi yapının
başına geliyor, ne var bunda?” diyebilirsiniz. Ancak
yeni yapılan inşaatları, düzenlemeleri gördüğünüzde
bu durumun sarayın kendisi için de bir sorun
yaratmaya başladığını düşünüyorsunuz. Kültür
mirasının korunması meselesi ile müzenin kurgulanma
biçimi arasındaki çelişki, çarpıcı bir şekilde
karşınıza çıkıyor. Sanki saray basit amaçların bir
üretim alanı, bir sonucu olarak bir müze olarak
düzenlenmiş. Objelerin mekanlara yerleştirilmesi
yeterli görülmüş. Bir tarafta sarayla pek ilişkisi
bulunmayan yaklaşık bir asır öncesine
tarihlenebilecek arabaları görüyorsunuz. Bunlar, su
almasın diye olacak, metal doğramalarla kapatılmış
ve içine girilmeyen bir revağın altına saklanmışlar.
Onları görebilmek için kirli camlardan içeri bakmak
ve ne olduklarını anlamak için epey bir çaba sarf
etmek gerekiyor. Silah seksiyonuna geldiğinizde yan
yana dizilmiş olan kılıçların üzerlerindeki
isimlerden çok değerli olduklarını anlıyorsunuz.
Yeniden “teşhir ve tanzim” çalışması yapılmış olan
ve Başbakan tarafından açılışı yapılan Mukaddes
Emanetler bölümünde ise işler büsbütün karışıyor: Bu
yeni düzenleme, diğer bölümlerdeki eski “teşhir ve
tanzim” amaçlı uygulamalar yanında çok daha naif
kalıyor. Radikal İki, Yazı: Korhan Gümüş, 05.10.2008 |
||
677 SELÇUKLU ESERİNİN TEKMİLİ BİRDEN
Anadolu’daki medeniyeti kuran Selçuklu Türkleri, bulunduğu toprakları mimari eserlerle donatarak hanlar, kervansaraylar, hastaneler, medreseler, kümbetler, camiler, türbeler, saraylar, köşkler ve hamamlarla Anadolu şehirlerinin çehrelerini değiştirmiştir. Konya, Ankara ve Niğde’de Alaeddin Camileri, Afyon’da Ulu Camii, Afşin’de Eshab-ı Kehf Camii, Ankara’da Aslanhane Camii, Amasya’da Burmalı Minare ve Gök Medrese Camii, Konya’da Karatay ve İnce Minareli Medrese, Kayseri’de Huand, Sahibiye ve Hacı Kılıç Medreseleri, Erzurum’da Çifte Minareli Medrese, Sivas’ta Gök Medrese gibi ilk aklımıza gelen eserler hep bu medeniyetin topraklarımıza diktiği yapılar olmuştur. Tarihten günümüze kalan bu eserlerin korunması, envanterinin yapılması, tanıtılması ve bu mirasın dünyaya duyurulması büyük önem taşır.
Selçuklu adını taşıyan tek belediye olan Konya’nın Selçuklu Belediyesi, çok şık iki külliyatlı eser ile bu eserlere karşı minnet borcunu ödemeye çalışıyor. Güzel sanatlardan edebiyata kadar birbirinden değerli eserler veren Selçuklu’nun İslam medeniyeti kadar Avrupa medeniyeti için de önem taşıdığına dikkat çeken Selçuklu Belediye Başkanı Adem Esen, “Bu projenin ardından Türkistan, Harezm, İran, Afganistan, Azerbaycan, Irak, Suriye ve Mısır’daki eserleri de ‘Selçuklu’ya Vefa’ projesiyle ele alacağız.” diyor.
Selçuklu Belediyesi Kültür Yayınları arasından çıkan ve her biri 494’er sayfa olmak üzere iki cilt halinde yayınlanan ‘Anadolu Selçuklu Eserleri’ isimli eser, bu medeniyetin birikimlerini tek kaynak halinde sunuyor. Prof.Dr. Haşim Karpuz, Ahmet Kuş, Fevzi Şimşek ve İbrahim Divarcı’dan oluşan bir ekip tarafından hazırlanan İngilizce-Türkçe kitap, hem eserlerle ilgili ayrıntılı bilgiye hem de arşiv niteliğinde fotoğraflara sahip. Aynı zamanda ‘Sultanların Mirası’ isimli bir VCD çalışması da görsel olarak sizi bu eserlerle birlikte kültürel bir yolculuğa çıkarıyor. Kitapta Anadolu’nun hemen hemen her ilinde bulunan Selçuklu eserlerinin tamamına yer veriliyor. Kitapta yer alan eser sayısı 677. Zaman Pazar, Yazı: H. Salih Zengin, 05.10.2008 |
![]() |
|
|
TÜRK-İSLAM DÖNEMİNDEKİ HAMAMLAR KİTAPLAŞTIRILIYOR
Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Bölge Müdürlüğü, Vakıflar Bölge Müdürlüğü ile Müze Müdürlüğü ortaklığıyla Eskişehir'de bulunan Türk İslam dönemi ait hamamlar incelenerek kitap haline getiriliyor.
Çalışmayı yürüten Anadolu Üniversitesi (AÜ) Sanat Tarihi Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Erol Altınsapan, yaptığı açıklamada, 24 Eylül 2007'de başlayan "Eskişehir'de Türk İslam Mimarisi" isimli çalışmada ilk olarak kentteki hamamların ele aldıklarını söyledi. Eskişehir'de belirledikleri hamamların yüzde 80'ini incelediklerini ifade eden Doç. Dr. Altınsapan, şöyle konuştu:"Çalışma, Türklerin Eskişehir'e yerleştiği Selçuklu Dönemi ile Osmanlı İmparatorluğu dönemini kapsıyor. Cumhuriyet dönemindeki mimarı kargaşalığı çalışmaya dahil etmedik. Mimari kimliği bulunan yapıları ele aldık. Eskişehir merkezde şu anda cami olarak kullanılan Akcami, Alçık, Erler ve Işık hamamlarını, Han İlçesinde Han hamamını, Mihallıççık'da belediye hamamını, Seyitgazi İlçesinde Selçuk hamamını, Şücaaddin Küllüyesi hamamını, Bardakçı Köyü hamamını, Sivrihisar İlçesinde Seyidiler, Kumacık, Çifte, Gavur hamamını ve Çardak hamamlarını inceledik. İlimizde termal ve ısıtmalı olmak üzere iki tür hamam var. Çalışmada,kent merkezinde, Sarıcakaya ve Sivrihisar ilçelerinde termal hamamlar, diğer bölgelerdeki hamamların da ısıtmalı olduğunu belirledik." Hamamların fotoğraflarını çekip genel mimari tasvirlerini yaptıklarını belirten Doç. Dr. Altınsapan, çalışmanın birkaç eksik dışında kitap haline getirilmeye hazır olduğunu bildirdi.Türk İslam mimarisinde sağlık yönünden önemli termal hamamların ön plana çıktığını anlatan Doç. Dr. Altınsapan, şöyle devam etti: "Kütahya, Afyonkarahisar ve Eskişehir'de termal hamamlara yoğun ilgi var. Eskişehir'de Türk İslam dönemine ait ve kendi döneminin mimari özelliğini taşıyan 14 hamam var. Çalışmamız, Eskişehir'deki Türk İslam dönemi hamamlarının gün yüzüne çıkmasını sağlayacak. Eskişehir'de Türk İslam dönemine ait camileri, türbeleri, hanları da kitaplaştıracağız."
Kültür ve Turizm İl Müdürü Ali Osman Gül de, envanterini çıkarmaya başladıkları kentteki Türk İslam mimarisi eserlerinin merkezden ilçelere harf sıralamasına göre kitaplaştırılacağını bildirdi. Kitabın hamamlarla ilgili bölümünün çalışmasının tamamlandığını anlatan Gül, "Hamamlarla ilgili bölümü bir aya kadar kadar kitaplaştıracağız.Hamamlarından ardından camilerin, türbelerin, medreselerin, çeşmelerin, anıtların çalışmalarına başlayacağız. Mümkün olduğu kadar çok kitap basacağız" dedi. Yeni Şafak, 05.10.2008 |
|
38 YILDIR TARİHİ GÜN YÜZÜNE ÇIKARACAKLAR
Edirne'nin Enez İlçesi'nde, 38 yıldır devam eden kazıların bu yılki bölümünde, değişik dönemlere tarihlenen önemli bulgulara ulaşıldı.
Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İstanbul Üniversitesi adına Enez kazılarının başkanlığını yapan Prof.Dr. Sait Başaran, bu yıl 38'incisini yaptıkları Enez kazılarına akademisyen, öğrenci ve işçilerden oluşan toplam 72 kişiyle devam ettiklerini söyledi. Temmuzda başlanan kazıları ekim ayı sonu itibarıyla sona erdireceklerini bildiren Başaran, Enez'deki Kaleiçi bölgesinde yapılan arkeolojik kazılarda, ana kayaya kadar inildiğini ve burada 5 ayrı kültür tabakasının saptandığını belirtti. Enez'deki kazılarda çıkarılan eserlerin laboratuarda temizlendiğini, konservasyon ve restorasyonunun yapıldığını anlatan Prof.Dr. Başaran, kazılarda çok güzel müzelik eserlerin bulunduğunu bildirdi. Enez kazılarının Trakya'da yapılan 2-3 önemli kazıdan biri olduğunu bildiren Başaran, "Enez'in konumu Ege, Batı Anadolu ve Yunanistan arasındaki geçiş yolu üzerinde yer aldığından, bütün bölgelerin kültürlerini Enez'de bulmak mümkün. Enez antik çağda çok zenginleşmiş bir kent olarak karşımızda duruyor." dedi. Zaman, 05.10.2008 |
||
18 ve 19. YÜZYILA AİT ESERLER BULUNDU
Bitlis Kalesi Kazı Başkanı Prof.Dr. Kadir Pektaş, kentte yürütülen 2008 yılı yüzey araştırma çalışmalarının tamamlandığını söyledi.
Prof.Dr. Pektaş, 1997 yılından bu yana yürütülen yüzey araştırmalarında, 18. ve 19. yüzyıla ait çok sayıda tarihi eser bulduklarını belirtti. Pektaş, ''Çalışmalarımızı Bitlis merkez ve Tatvan'da ağırlıklı olarak yürüttük. Tatvan'da Nemrut'un develeri olarak da bilinen kaya bloklarının bulunduğu bölgede çalışma yaptık. Bitlis merkezde ise Zeydan ve Yükseliş mahallelerinde 18. ve 19. yüzyılda kullanılan mezarlıklarda çalışma yaptık. Şeyh Tahiri Gürgi Türbesi'nde çalıştık. Kitabeler üzerinde çalıştık. Bunun yanında tarihi evlere yönelik çalışmalarımız oldu.'' dedi. Pektaş, çalışmaları rapor halinde Kültür ve Turizm Bakanlığı'na sunacaklarını söyledi. Zaman, 05.10.2008 |
||
KONYA'NIN TESCİLLİ AĞAÇLARI
Konya’daki ormanların yüzde 50’sinin çam, yüzde 25’inin ardıç, yüzde 15’inin ladin, yüzde 8’inin meşe ve yüzde 2’sinin de köknar ve dişbudak olduğu belirtiliyor.
Söğütgiller familyasından 25 metreye kadar boylanabilen, silindirik gövde, sık dallı, geniş konik tepeye sahip bir kavak türü olan titrek kavağın kabukları yeşilimtrak-gri renkli olup parlak ve düz olarak dikkat çekiyor. Sürgün ve tomurcukları kızıl kestane renginde olan titrek kavak Türkiye'de çok yetişiyor ama diğer kavak türlerine göre boyu kısa kalıyor. Boyu 20-25 metreyi geçmeyen, su ve bakım konusunda da oldukça seçici olan titrek kavak, adını yapraklarının en ufak bir esintide bile titremeye başlaması nedeniyle bu şekilde alıyor. Ömrü 80 yılı geçmediği bilinen titrek kavağın, Beyşehir Yaka Manastır Dinlenme Yeri'nde olanı ise bir asrı geçen yaşı nedeniyle hayret ve ilgi uyandırıyor. Merhaba Gazetesi, 05.10.2008 |
||
BAŞKENT TARİHİNİN DEĞİŞEN YÜZLERİ Hürriyet Ankara, 05.10.2008 |
||
ÖZLÜCE KÜLTÜR MERKEZİ 2009'DA HİZMETE AÇILACAK
19. yüzyılda Ortodoks kilisesi olarak inşa edilen, mübadele yıllarından sonra minare ilavesiyle "Ayasofya" örneğinde olduğu gibi cami olarak kullanılan, ancak yeni Özlüce camisinin yapılmasından sonra kullanılmayıp metruk halde kaderine terk edilen tarihi bina, aslına uygun biçimde yeniden hayat buluyor.
Bursa Olay, 05.10.2008 |
|
|
TARİHİ MESCİDİ KAZANMA ÇALIŞMASI
Alanya
Belediyesi, Tophane Mahallesi’nde bulunan tarihi
mescitte restorasyon çalışmalarına başladı. Alanya
Kalesi Tophane Mahallesi’nde bulunan, mülkiyeti
Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait ve özgün fonksiyonu
mescit olan yapının Alanya’ya kazandırılması amacı
ile Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Alanya Belediyesi
arasındaki protokol uyarınca çalışmalar sürüyor.
Belediye Başkanı Hasan Sipahioğlu, restorasyon
çalışmalarına başlandığını ifade etti. |
||
![]() ![]() |
KAYIP KAZIN
Kazlıçeşme'ye adını veren ve 6 yıldır kayıp olan 5. yüzyıl'dan kalma Bizans eseri 'Kaz kabartması' figürünün ancak başı bulunabildi. Hürriyet, Haber: Mustafa Kınalı, 04.10.2008 |
|
PEDESA'NIN SAYGISI BİTMEDİ
Türkiye’nin en gözde turizm merkezlerinden birisi olmasına karşın yoğun çarpık yapılaşma ve aşırı tesisleşme nedeniyle eleştiri konusu olan Bodrum Yarımadası'nda 3 bin yıl önceki Leleg kentleri, doğaya ve insana saygılı bir kentleşmenin anıtları gibi halen ayakta duruyor. Yarımadadaki Leleg kentlerinden Pedesa’da kazı çalışmaları yürüten Muğla Üniversitesi’nden Prof.Dr. Adnan Diler “Leleg kentleri doğayı tahrip etmeden, doğayla barışık bir yapılaşmanın ve kentleşmenin olabileceğinin en güzel kanıtıdır. Mimarların ve özellikle belediyelerin buradan öğrenecekleri çok şeyler var” dedi.
Antik çağların en gizemli halklarından birisi olan Leleglerin, Bodrum Yarımadası'nın yüksek tepelerindeki kent kalıntıları, doğaya saygılı ve uyumlu bir kentleşmenin ve yapılaşmanın olabileceğini kanıtlarcasına yaklaşık 3 bin yıldır varlığını koruyor. Yarımadadaki 6 Leleg kentinden birisi olan Pedesa’da 7 yıl yüzey araştırması yaptıktan sonra 2 yıldır arkeolojik kazı çalışmalarını yürüten Prof.Dr. Adnan Diler, Pedesa’da yapılaşmanın doğal malzemelerle olduğunu kaydetti. Kentteki kamusal amaçlı yapıların halkın kolayca ulaşabilmesi ve iletişimin rahatlıkla sağlanabilmesi için daha çok düz alanlara yapıldığını, buna karşın konutların genel olarak yamaçlara inşa edildiğini ve hiçbir evin diğerinin önünü kapatmadığına dikkat çekti. Diler “Pedesa’ya ve bölgedeki diğer Leleg kentlerine baktığımızda yolların araziye saygılı bir şekilde yapıldığını görüyoruz. Yol açmak için bugün yapıldığı gibi arazinin hoyratça yarılmadığına, kazılmadığına tanık oluyoruz. Evleri veya surları yaparken de ana kayayı yontup çıkardıkları taş bloklarla aynı ana kaya üzerine duvar yaptıkları biliyoruz. Yapılan her şey doğaya saygılı bir şekilde doğal malzeme ile insan boyutlarıyla son derece uyumlu olarak yapılmış” dedi. Öğrencilerden ve işçilerden oluşan 20 kişilik bir ekiple kazı çalışmalarını yürüten Diler, Ortaca beldesinin 3 kilometre kuzeyindeki Pedesa’nın turizme kazandırılması için çok uygun konumda olduğunu belirterek “Amacımız, burayı Bodrum turizmine kazandırmak. Pedesa’yı, Bodrum’a gelecek turistlerin uğrak yeri haline getirmeyi amaçlıyoruz. Bunun için de antik kent kalıntılarının rahatça gezilebilmesi için gezi yolları yapıyoruz. Kazı çalışmalarımız ilerledikçe Bodrum turizmi önemli bir seçenek daha kazanmış olacak” dedi.
Öte yandan kazı ekibindeki öğrencilerden Haliç Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Öğrencisi Seçil Uzunçayır bir mimar adayı olarak Pedesa kazılarından evlerin kullanıma yönelik olarak, fonksiyonel biçimde yapılmış olduğunu, hiçbir gereksiz ayrıntıya veya abartmaya kaçılmadığını gördüğünü söyledi. O zaman da evlerin denize karşı yapıldığını gördüklerini anlatan Uzunçayır “Burada evler tümüyle ihtiyaca uygun yapılmış. Neye ihtiyaç duyuluyorsa o kadar yapılmış. Burada ayrıca taş duvarların da tuğla duvarlar gibi atkı sistemiyle işlendiğini belirledik” diye konuştu. Cumhuriyet Ege, Haber: Olcay Akdeniz, 03.10.2008 |
![]() |
![]() |
|
Kargamış Kazısı (Wooley ve Lawrence) |
...1913
|
![]() |
![]() |
TAY Projesi . Kuruçeşme Cad. 67/B 34345 Kuruçeşme İstanbul Tel: 0 (212) 265 7858 - Faks: 0 (212) 287 1298 e.posta: info@tayproject.org |
Copyright©1998 TAY Projesi |