Ekim '07 Arşivi |
28 Ekim - 3 Kasım 2007 |
|||
AKM'NİN YIKILMASINDA GERİ SAYIM Sabah, 28.10.2007 AKM KURTULDU Hürriyet, Haber. Turan Tılmaz, 03.11.2007 |
|||
BİTLİS KALESİ'NDE KAZILARDA ÇOK SAYIDA TARİHİ ESER BULUNDU
Pamukkale Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, Sanat Tarihi Bölüm Başkanı ve Bitlis'teki arkeolojik kazı ekibi başkanı Doç. Dr. Kadir Pektaş, bu yıl yapılan kazılarda geçen yıllarda olduğu gibi çok sayıda sikke, seramik parçası ve tütün lülelerine rastladıklarını söyledi.
Doç. Dr. Pektaş, yaptığı açıklamada, büyük oranda Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı DÖSİM tarafından finanse edilen kazı çalışmalarına, Bitlis Valiliği ve TÜBİTAK'ın da maddi destek sağladığını söyledi.
Bu yıl, daha önceki yıllarda ortaya çıkardıkları hamamın doğu yönünde, doğu surlardaki burcun kenarında ve İç Kale'de (Saray) çalışmalara devam ettiklerini ifade eden Doç. Dr. Pektaş, şöyle konuştu: ''Bu yıl üç noktada çalışma sürdürdük. Hamamın doğu yönündeki çalışmalarda, temel seviyesine inilen dikdörtgen planlı mekanları gün yüzüne çıkardık. 18 ve 19. yüzyıldan kaldıklarını düşündüğümüz bu yapı kalıntılarında ortaya çıkarılan tandırlar, mutfak ve hamama işaret eden buluntular, kalıntıların ev olarak kullanılan mekanlar olduğunu düşündürmekte.''
Doğu duvarındaki burcun bitişiğinde yapılan kazıda, düzgün bir plan göstermeyen mekânın ortaya çıkarıldığını belirten Doç. Dr. Pektaş, ''Bunun iç mekânında ve kuzey duvarının kenarında ele geçen değirmen taşları ve mutfak kapları, bu kısmın da benzer amaçlı olduğunu, yani ev olarak kullanılan yapının bir bölümü olduğunu göstermekte'' diye konuştu.
İç Kale'de de benzer yapılar ortaya çıkardıklarını belirten Pektaş, muhtemelen 18-19. yüzyıla ait yapıların alt bölümünde, farklı duvar tekniğine sahip yapı kalıntıları bulduklarını söyledi. Pektaş, ''Bu yapıların daha erken tarihlerden olabileceği düşünüyoruz. Buradaki kazılarda ortaya çıkarılan 15. yüzyılın sonlarına tarihlenen Akkoyunlu sikkeleri, yapının 15. yüzyılda inşa edildiğini akla getiriyor'' dedi.
Geçen yıllarda olduğu gibi bu yıl da sırlı ve sırsız seramik kap parçalarına, tütün lülelerine ve Roma, Bizans, beylikler ve çoğunluğu Osmanlı dönemine ait sikkeler ortaya çıkardıklarını kaydeden Pektaş, şöyle dedi: ''Bu eserlerin tamamı, bakımları yapılıp katalogları çıkarıldıktan sonra Bitlis Etnoğrafya Müzesi'ne teslim edildi. Bu yılki çalışmalarda ortaya çıkarılan duvarların geçici onarımı; kaleye çıkılan merdivenlerde düzenleme yapıldı. Çıkan toprağın, çevrede yaşayan vatandaşları rahatsız etmeden kalenin dışına çıkarılabilmesi için, bu yıl ilk defa kapalı boru sistemi kuruldu.''
Gelecek yıl kazıları da yine aynı mekanda yürütmeyi planladıklarını belirten Pektaş, 2008'de hamamın doğu yönündeki açmaları surlara kadar genişleteceklerini, böylece alanın aynı seviyede tamamen ortaya çıkarılacağını kaydetti.
Pektaş, ''Yine doğu burçtaki açma alanı genişletilerek, buradaki mutfağın muhtemelen ait olduğu ev tümüyle kazılmış olacak. İç Kale'deki çalışmalarımızda, 15. yüzyıl katmanında çalışmalarımızı sürdürerek buradaki yerleşimle ilgili daha fazla ipucu elde edilmeye çalışılacak'' dedi. Turizm Gazetesi, 02.11.2007 |
|||
TARİHİ ESERİN RESTORASYONUNDA YÖRE TAŞI KULLANILMAMASI TARTIŞMALARA YOL AÇTI
Isparta'da, tarihi 'Bedesten'in restorasyonunda kullanılan kesme taşın cinsi tartışma konusu oldu. Ispartalılar, restorasyonda yöreye ait 'kövke taşı'nın kullanılmaması nedeniyle tamiratının durdurulmasını istedi.
Taş meselesi yüzünden duvarları iki defa tamirat yapılıp yıkılan 500 yıllık eser, için üçüncü kez tamir ediliyor, ancak ona da itirazlar sürüyor.
Antalya Vakıflar Bölge Müdürlüğü, Antalya Koruma Kurulu'nu binanın taş kaplama ile restorasyonuna karar vermesi üzerine geçtiğimiz yıl proje hazırlanarak restorsyon için ihaleye çıkıldı. Ancak tamiratta kullanılacak kesme taş, Isparta'da bulunamayınca Afyonkarahisar'dan temin edilerek çalışmalara başlandı. Bunun üzerine Ispartalılar, daha önceki tamiratlarda bedestenin etrafındaki tarihi binalarla uyum sağlaması için kendi yörelerine ait olan kövke taşı kullanıldığını ileri sürerek tamiratın durdurulmasını istedi. Bunun üzerine Antalya Koruma Kurulu itirazı kabul ederek tamiratı durdu. Kurul, bu sefer de duvarların Horasan Harcı denen özel karışımlı derzle doldurulmasına karar verdi. Bunun üzerine taş kaplama yapılan duvarlar sökülerek, derzle tamirata başlandı. Bunun üzerine Isparta Müze Müdürlüğü elemanları bir rapor hazırlayarak Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne tekrar itirazda bulundu. Raporda, kövke taşının kullanılmasının gerekçeleri anlatıldı.
Antalya Vakıflar Bölge Müdürü Mustafa Emek, basit bir tamirat işinin bir taş yüzünden karmaşık hale geldiğini kaydetti. 2006 yılında projesini hazırlayarak ihalesini yaptıkları binanın restorasyonun 4 ay önce başladığını ifade eden Emek, "Antalya Koruma Kurulu bedestenin yanı başında bulunan şelale ve havuzdan duvara su sızmasından dolayı bunların kaldırılmasını istedi. Duvarların yarısı taş kaplamaydı ve çatlaklar meydana gelmişti. Biz de proje hazırladık, kurul da kabul etti. Ancak, Isparta yöresine ait yerel taş kullanılmadığından itirazlar geldi. Bunun üzerine tamirat durdu." dedi.
Bölge Müdürü Emek, taş kaplama duvarların yıkılarak derz yapılmasının istendiğini kaydederek şunları söyledi: "Biz ilk projemizde Isparta yöresinden taş bulamadığımız için Afyonkarahisar taşını kullanmak zorunda kaldık. Kurulun kararından sonra şimdi derzle taşların arası doldurularak çatlaklar gideriliyor. Ancak bu haline de itirazlar var. Bizim yaptığımız iş duvarları sağlamlaştırmak. Kurul, sonra kaplama yapın derse kesme taşla tekrar kaplanacak."
Isparta İl Kültür ve Turizm Müdürü Abdullah Kılıç ise, daha önceki tamiratlarda kövke taşı kullanıldığını, ancak son tamiratta taşla kaplama yapılmak istendiğini kaydetti. Kılıç, Isparta Müze Müdürlüğü tarafından hazırlanan bir raporda taş kaplamanın etraftaki tarihi binalarla uyum sağlamadığı bu yüzden kövke taşı kullanılması gerektiğinin belirtildiğini kaydederek, "Bu rapor valiliğe sunularak kurula itirazda bulunuldu. Şimdi ise derzle kapatılması kararı verildi. Sonrasında Isparta yöresine ait taşla kaplama yapılıp yapılmayacağı belli değil." dedi. Zaman, Haber: Mesut Mercan, 02.11.2007 |
|||
LAHİT VE MOZAİKLER İLGİ BEKLİYOR
Gaziantep'in Araban İlçesi'nde arazisindeki taşları temizlemeye çalışan bir vatandaşın iş makinasına takılan lahit ve mozaikler kurtarılmayı bekliyor.
İlçeye bağlı Karacaören Köyü'nde Gaziantep Arkeoloji Müzesi tarafından tarihi ören yeri olarak belirlenen bölgedeki arazisinde taş temizliği yapan bir köylü vatandaşın taş temizleme makinasına bir lahit ve mozaik takıldı. 5. yüzyıl Geç Roma Dönemi'ne ait olduğu tahmin edilen eserlerin Müze yetkilileri tarafından çıkarılmasını isteyen vatandaşlar, bölgede başka tarihi eserlerin de bulunabileceğini kaydettiler.
Vatandaşlar, yaklaşık 7 yıl önce Gaziantep Arkeoloji Müzesi arkeologlarından Mehmet Önal tarafından tarihi ören yeri olarak belirlenen bölgede, bugüne kadar herhangi bir çalışma yapılmadığını ve zaman geçirilmeden bölgede bulunan tarihi eserlerin gün yüzüne çıkarılması gerektiğini ifade ettiler. Gaziantep Kent Haber, 02.11.2007 |
|||
TARİHİ YARIMADA SEMPOZYUMU
TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi tarafından "Tarihi Yarımada Sempozyumu" düzenleniyor.
15-16 Kasım 2007 tarihlerinde Taşkışla'da bulunan İTÜ Mimarlık Fakültesi, Salon 109'da gerçekleştirilecek sempozyumda Tarihi Yarımada’nın Dünya Kültür Mirasındaki Yeri ve Gelişmeler, Tarihi Yarımada Yönetim Planı, Tarihi Yarımada Koruma Sürecinde UNESCO Önerileri, Tarihi Yarımada’nın planlama ve koruma tarihi, Tarihi Yarımada’da “Modernleşme Dinamikleri- Koruma” İkilemi, Kentsel Arkeolojik Sit Alanında Planlama Konuları, Uluslararası Koruma Ölçütleri Çerçevesinde Tarihi Yarımada Koruma sorunsalı, 1860’dan 1960’a Tarihi Yarımada ve Arkeoloji, 1960’dan 2007’ye Tarihi Yarımada ve Arkeoloji, Marmaray ve Metro Kazıları Sonuçlarının Değerlendirilmesi, Suriçi’nin Sit İlanı Çerçevesinde Planlama Sürecinin Değerlendirilmesi, Koruma Planı Kapsamında Proje Çalışmaları, Tarihi Kentlerin Korunması ve Yeniden Düzenlenmesinde Sorumluluk ve Yeterlilik Sorunları, Tarihi Yarımada Konulu Belge ve Çalışmaların Değerlendirilmesi, Fener Balat Rehabilitasyon Programı, Kara surları ve çevresi koruma sorunları ve Tarihi Yarımada’da restorasyonla yapılan tahribatlar konulu tebliğler sunulacak. TAYHaber, 02.11.2007 |
![]() |
||
|
TARİHİ BİNALAR ÇÖKÜYOR
Çanakkale'de çürümeye terk edilen ve çökme aşamasına gelen tarihi binalar önlerinden geçen vatandaşlar için tehlikeli arz ediyor. Çanakkale Kent haber, 02.11.2007 |
||
ASYA'DAN AMERİKA'YA GÖÇLE İLGİLİ YENİ FİKİRLER
İnsanların Asya’dan Amerika’ya göçleri ile ilgili sorular onyıllar boyunca antropologları uğraştırdı, senaryolar değişirken sorular değişmedi. Amerikan yerlilerinin ataları, Asya’dan Bering kara köprüsü ile bu topraklara göç eden küçük bir grup mu idi? Bu göç nasıl oldu ve iklimsel değişimlerin etkisi ne idi? Neden bu kadar uzun sürdü?
Illinois Üniversitesi’nden genetik uzmanı Ripan Malhi başkanlığında 21 araştırmacının bu konuda yeni fikirleri var. Çarpıcı olan fikir ise, ilk öncü yerleşim ve sonrasında, eskiden tahmin edilenden çok daha büyük bir genetik çeşitlilik olduğu. Yazarlar “Yeni mitokondriyal genom analizlerimiz birçok farklı sonuca yol açmakta. Öncelikle, Amerika’ya yayılmadan önce Bering civarına yerleşen atalarımız burada, Asya’daki kardeş gruplarından mitokondriyal DNA farklılığı sağlayacak derecede uzun bir süre kalmışlar” demekte.
Bu yorumu daha açık ifade etmek gerekirse; yaklaşık 30.000 yıl önce daha iyi bir yerleşim için Sibirya’yı terk eden Amerikan yerlilerinin ataları Beringia (Son buzul çağında Sibirya kuzeydoğusu ile Alaska arasında oluşan kara parçası) bölgesinde çok uzun bir süre, hemen hemen 15.000 yıl kalmışlar. Aynı DNA çalışması, belirli bir süreçte Kuzey Amerika’dan Asya’ya geri-göç ve gen akışı olduğunu da ispatlamakta. Science Daily, 29.10.2007 |
![]() |
||
|
TARİHİ GÜNEŞ SAATİ FARKEDİLMİYOR
Konya Valilik binasının güneybatısında, Kayalıpark civarında bulunan ve Karamanoğulları devrinde Kadı Mürsel tarafından yaptırılan Osmanlı döneminde Hacı Hasan tarafından yenilenen ve 1907 yılında Hacı Halil Ağa tarafından onarılan bir cami. Önünden her gün binlerce kişinin geçtiği bu caminin güney cephe duvarında belkide birçok kişinin farkına bile varmadığı bir güneş saati bulunuyor. Güneş saatinin temel çalışma prensibi bir yüzey üzerine çizilmiş olan saat çizgileri ve bir çubuğun bu saat çizgilerinin üzerinde oluşturduğu gölgesi yardımıyla zamanın belirlenmesidir. Bilinen en eski güneş saatleri MÖ 1500 yılında Mısırlılar tarafından kullanılmıştır. Yunanlılar güneş saatini geliştirerek konik güneş saatleri yapmışlardır. Müslümanların saate verdikleri önem Müslüman Araplar, güneş saatine çok önem vererek yatay, düşey ve eğik düzlemli çok değişik türlerini geliştirmişlerdir. Müslümanların saate verdikleri önem, namaz vakitlerinden kaynaklanmaktaydı. Birçok çeşidi olan güneş saatinin Hacı Hasan Camii duvarındaki güneş saati yarım daire şeklinde. Dairenin ortasına, çapının dörtte biri kadar uzun, dik bir çubuk bulunuyor. Bu çubuğun gölgesi, sabah vakti, dairenin dışına kadar uzanıyor ve batı tarafında kalıyor. Güneş yükseldikçe, gölge kısalır. Gölgenin ucunun, daireye girdiği noktaya işaret konur. Güneş gün ortasına gelince, gölgenin boyu en küçük olup, sonra tekrar uzamaya başlar ve doğu tarafından dışarı çıkar. Çıktığı noktaya da işaret konur. Bu işaretlenen noktalar arasındaki daire yayının ortası ile merkez arasına düz bir çizgi çizilir. Bu çizgi, oranın (gün ortası) çizgisi olur. Gölge ucu bu çizgiye gelirse gün ortası olur. Gölge bu hattan ayrıldığında öğle namazı vakti başlar. Çubuğun gölgesi, çubuğun boyunun bir veya iki katı kadar daha uzayınca ikindi vakti başlar. Tarihte Rönesansla birlikte güneş saati yaygınlaşmıştır. Ancak 19. yüzyıldan itibaren süs olmaktan ileri gitmemiş ve yeterince ilgi görmemiştir Manşet Gazetesi, 02.11.2007 |
||
BİR MÜZE ZİYARETÇİ BEKLİYOR
Tekke Camii bitişiğinde, 1636 yılında yaptırılarak vakfedilen 1926 yılında tekkevğe zaviyelerin kapanmasıyla kapatılan Gaziantep Mevlevihanesi, 2006 yılında yapılan restorasyonla hayata döndü. Restorasyon sonrası Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından vakıf müzesi olarak kullanılmasına karar verilen yapı ziyaretçi bekliyor.
Kapatılmadan önce Mevlevi Semahanesi olarak kullanılan bugünkü Tekke Camii’nin yanında bulunan ve Mevlevihane’nin sosyal işlerinde kullanılan ve müzeye dönüştürülen yapıda 114 eser teşhir ediliyor. Mayıs ayından bu yana ziyaretçilere açık tutulan ve ücretsiz olarak gezilebilen Gaziantep Mevlevihanesi Vakıf Müzesi, henüz tanıtımı yapılamadığı için yeterli ziyaretçi sayısına ulaşamıyor.
Müzenin ana salonunda maketlerle Mevlevi dervişlerinin ayini canlandırılırken, el yazması kitaplar, hat sanatının nadide örnekleri sergileniyor.
Müze sorumlusu olarak görev yapan müze araştırmacısı Leyla Başboğa, müzede Mevlevilik kültürü, maden eserleri, hat sanatı örnekleri ile Osmanlı dönemine ait kilim ve halıların teşhir edildiğini söyleyerek, henüz bekledikleri kadar ziyaretçi çekemediklerini söyledi. Gaziantep Mevlevihanesi’nin bölgenin en büyük Mevlevihanesi olma özelliğini taşıdığını ifade eden Başboğa, “Tekke ve zaviyelerin kapatılmasından sonra Vakıflar Genel Müdürlüğü Mevlevihane’nin yönetimini almış, semahane ve selamlık bölümleri cami ve ilkokul olarak kullanılmıştır. Bundan sonra çeşitli onarımlar gören yapı topluluğunun bazı bölümleri ise ortadan kalkmıştır” şeklinde konuştu. Mekanın küçük ve yetersiz olmasından yakınan Leyla Başboğa, yer darlığı nedeniyle ancak 114 eserin sergilenebildiğini bu rakamın iki katı kadar da depoda eser bulunduğunu söyledi. Gaziantep Hakimiyet, 02.11.2007 |
![]() |
||
"ATATÜRK'E BENZEMEYEN HEYKEL, ATATÜRK GİBİ ORADA DURUYOR"
"Ören yerleri ve
arkeolojik kazılar çok önemli ama yakın tarihimize
de tam bir içtenlikle sahip çıkmak, Cumhuriyet
istismarı yerine Cumhuriyet eserlerine sahip çıkan
yeni bir bakış açısı geliştirmek niyetindeyiz" diyen
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Atatürk
heykelleri meselesine el attı. Bakan Günay, "Ne
yazık ki bazı yerlerde Atatürk'ün adına yakışmayacak
çapta Atatürk anıtları var. Atatürk anıtları
konusunda bir dikkat geliştireceğiz" dedi. Günay,
kötü heykellere örnek de verdi: "Çok çirkin anıtlar
var, mesela biri Ankara'nın göbeğinde, Mithatpaşa
Caddesi'ndeki SSK Genel Müdürlüğü'nün önünde.
1990'larda yapıldı, katiyen Atatürk'e benzemeyen bir
heykel, Atatürk gibi orada duruyor." Bakanlık,
Kurtuluş Savaşı'na tanıklık eden önemli mekanları da
yenileyecek.
Kültür Bakanı'nın gündemindeki konulardan biri de Birinci Meclis Binası'nın çevresinin parka dönüşmesi: "Cumhuriyet'in kurulduğu Birinci Meclis Binası'nın Ulus'ta olduğunu pek çok kimse bilmez. Onun etrafını temizleyelim, orada bir tabela kirliliği var. Kendi tabelamızı kaldırdık. O tabelaların sahiplerinden de rica ediyorum, Meclis yapısının dibindeki koca koca tabelaları kaldırsınlar, bir büfe var hemen dibinde, onu başka yere götürelim. Meclis binasının çevresi bir parka dönüşsün, karşısında bir çarşı var. Katiyen o mekanın tarihsel dokusuyla bağdaşmıyor. O yapının özelliğini, mütevazılığını anladığımız zaman Cumhuriyet'in büyüklüğünü de anlamış olacağız."
Bakan Günay, geçen dönem Başbakan Erdoğan tarafından başlatılan kendisinin de ısrarla sahiplendiği çalışmada yapılanları ve hedeflerini şöyle sıraladı:
Radikal, Fotoğraf: Tolga Adanalı/AA, 02.11.2007 |
|||
|
KAZI BİTTİ MEZAR ODASI BULUNDU
Beypazarı’nda Anadolu Medeniyetleri Müzesi Müdürü
Hikmet Denizli başkanlığında, Acısu köyü çevresinde
yapılan kazı çalışmaları sona erdi. Hürriyet Ankara, 02.11.2007 |
||
ÇİVİ YAZILI TABLET KAYSERİ'DE
Kayseri Büyükşehir Belediyesi tarafından Kiçikapı Meydanı'na dünyanın en büyük çivi yazılı kil tablet anıtı dikildi.
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Öğretim Üyesi ve Kültepe Kazısı Başkanı Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu, 4 bin yıl önce Asurlu tüccarların kullandığı çivi yazılı kil tabletlerin bir kopyasını dev boyutta yaptırarak Kayseri'nin en önemli meydanlarından birine dikmesinden büyük mutluluk duyduğunu söyledi. Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki de Kültepe kazı alanından çıkartılan tarihi eserlere büyük önem verdiklerini, kazı alanının rahat gezilebilmesi için belediye olarak bir dizi çalışma başlattıklarını söyledi. Tabletin aslına uygun kopyasını 3.30x2.20 metre ebadında hazırladıklarını kaydeden Özhaseki, anıtın alt tarafına da Türkçe okunuşunun yazıldığını belirtti. Zaman, 02.11.2007 |
![]() |
||
YANLIŞ KORUMA TARİHİ MOZAİKLERİ YOK ETTİ
Uşak'ın
Banaz İlçesi'nde naylon altında korunan ve bu nedenle
mıcıra dönüşen paha biçilmez mozaiklerin üçte biri
ancak kurtarılabildi.
Zaman, Akmonia'daki yanlışlıkları, 7 Şubat 2007'de 'Antik kentin mozaikleri naylon altında mıcır oldu' başlığı ile gündeme getirdi. Haber üzerine Kültür Bakanlığı bölgeye uzman göndererek araştırma yaptırdı. Uzman raporlarında, bozulan mozaiklerin bakımının yapılması önerildi. Raporlar üzerine bakanlık, Uşak Valiliği'ne onarım harcamalarının karşılanması için para gönderdi. Daha sonra mozaiklerin restorasyon çalışmaları için Konya Arkeoloji Müzesi'nden arkeolog-restoratör Kazım Mertek başkanlığındaki ekip 10 güne yakın mozaikleri kurtarma çalışması yaptı. Ancak ortaya iç açıcı bir sonuç çıkmadı. Çünkü geçmişte uygulanan yanlış yöntemler yüzünden tarihi mozaiklerin özelliği tamamen bozulmuştu. Tüm çabalara rağmen eski özelliği geri kazandırılamadı. 2000 yılında gün yüzüne çıkarılan 240 metrekarelik mozaiğin sadece üçte biri kurtarılabildi. Kazım Mertek yaptıkları onarım çalışmalarını şöyle anlattı: "Bizim mozaik restorasyonunda beton hiçbir zaman olmaz. Bizim orijinal harcımız 'horasan'dır. Bunun kendi harcı da horasan. Kireç, kum ve tuğla kırığının karışımıdır. Biz bunu uyguladık. Şu anda tesseralarımız tamamen sağlam duruma geldi. Daha sonra jeotekstil bezi ve pozana taşı ile üzerini kapatacağız. Rutubet almaması için üzerinin çatıyla kapatılması lazım."
2000 yılında dönemin müze müdürü Kazım Akbıyıkoğlu'nun burada mozaik alanı bulduğunu hatırlatan Mertek, şöyle devam etti: "Mozaiği bulduktan sonra bir uzmana veya bir restoratöre danışmamış. Kazı bittikten sonra mozaiğin üzerini naylonla örtmüş. Bu naylon 7 sene bu mozaiğin üzerinde kalmış. 7 sene kaldığı için mozaiğin üzerinde bir sera etkisi yaratmış. Sera etkisi yaratınca mozaiğin tesseraları, horasandan tamamen olmasa da kısmen kurtulmaya başlamış. Bir de bitkiler oluşmuş. Bitkiler tesseraları yerinden sökmüş. Biz geldiğimiz zaman çok berbat bir durumdaydı mozaik."
Akmonia Antik Kenti, dünyanın ilk darphanesinin kurulduğu ve ilk voleybol müsabakalarının yapıldığı kent olarak biliniyor. Akmonia Antik Kenti'ni gün yüzüne çıkarmayı amaçlayan kazılar, 2000 yılında başladı. Kazılarda, her yıl bereket ve güç tanrıçası Tykhe adına olimpiyat oyunları düzenlenen bölüm bulundu. Daha sonra Tykhe tasvirinin olduğu taban mozaiği ortaya çıkarıldı. Ancak mozaiğin bir kısmı, sergilenmek üzere bırakıldığı kazı alanından 31 Temmuz 2000'de çalındı. Dönemin Kültür Bakanı İstemihan Talay, tarihi eserlerin, ortaya çıkarılıp perişan olacağına toprak altında kalmasının daha uygun olduğunu açıkladı. Bunun üzerine Tykhe mozaiğinin çalınmayan bölümleri naylonla kapatıldı. Ancak mozaikler, uzun süre naylon altında kalınca deforme oldu. Arkeologların incelemeleri sırasında naylonlar açıldı. Zaman, Haber: Melik Evren, 02.11.2007 |
|||
MEDRESE ÇEVRESİNDE YIKIM BAŞLADI
Şırnak'ın Cizre İlçesi'nde, İnanç Parkı Projesi kapsamında restorasyon çalışmaları devam eden Kırmızı Medrese'nin çevresindeki evlerin yıkımına başlandı.
İnanç Parkı Proje Koordinatörü ve Özel İdare Müdürü Faruk Özervarlı, Kırmızı Medrese'nin etrafındaki niteliksiz evlerin ortadan kaldırılarak medresenin görünürlüğünü sağlamak üzere Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce kamulaştırma çalışmaları tamamlanan 5 evin yıkımına başlandığını söyledi.
Medrese koruma alanı içerisinde kalan diğer 3 evin kamulaştırma işlemlerinin de devam ettiğini kaydeden Özervarlı, "En kısa sürede bu evler de yıkılarak, yaklaşık 3 bin metrekarelik alanın çevre düzenlemesine başlanacaktır. Kamulaştırma çalışmalarında, şu ana kadar 5 ev için 1.5 milyon YTL ödedik. Kamulaştırma çalışmaları, toplam 2 milyon 300 bin YTL'ye mal olacak." dedi. Şırnak Kent Haber, 02.11.2007 |
|||
ADANA SİRKELİ HÖYÜK KAZI
ÇALIŞMALARI SONA ERDİ haberler.com, 01.11.2007 |
|||
OTSO TARİHİ HAMAMA SAHİP ÇIKTI
Oltu'da bulunan 4 asırlık tarihi hamamın restoresi için Oltu Ticaret ve Sanayi Odası (OTSO) harekete geçti. OTSO Başkanı Baki Karaca, yaptığı açıklamada, 1664 yılında Arslan Mehmed Paşa tarafından yaptırılan Arslan Paşa Cami ve Külliyesi'ne ait olan tarihi hamamın restorasyonunun yapılması için gerekli girişimlere başladıklarını söyledi.
Hamamın 1962 yılına kadar faal durumda olduğunu ancak daha sonra özel mülkiyete geçtiğini anımsatan Karaca, şunları kaydetti: ''Öncelikle hamamın özel mülkiyetten çıkarılmasını sağlamaya çalıştık. Hamamın sahibi, şu an kullanılmayan tarihi eserin odamıza devrinde gerekli kolaylığı gösterdi. Şahıs mülkiyetinde bulunan hamamı devraldık. Onarılıp, yaşatılması için Vakıflar Bölge Müdürlüğü'ne devretmeye hazırız.''
Karaca, amaçlarının tarihe sahip çıkmak olduğunu belirterek, Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü ve Erzurum Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Başkanı Prof. Dr. Hamza Gündoğdu'ya konuyu ilettiklerini söyledi. Hamamın mülkiyetini elinde bulunduran vatandaşın duyarlılığının kendilerini sevindirdiğini ifade eden Karaca, ''Gücümüz nispetinde tarihi varlıklara sahip çıkmaya çalışıyoruz. Umarım bu tarihi varlık restore edilerek hak ettiği saygıya kavuşturulur'' diye konuştu.
A.Ü Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü ve Erzurum Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Başkanı Prof. Dr. Hamza Gündoğdu ise söz konusu hamamın Arslan Paşa Külliyesi'nden sayıldığını belirterek restorasyonunda eski bulgulara göre hareket edileceğini söyledi.
Konudan haberdar olduklarını ancak Vakıflar Bölge Müdürlüğü yetkilileriyle henüz bir araya gelmediklerini ifade eden Gündoğdu, ''Vakıflar Bölge Müdürlüğü o eserlerin hamisi durumunda. Vakıflar'a tavsiye niteliğinde gerekli beyanımızı yapacağız. Şu an üç tarafı yapılarla çevrili hamamın restoresi için hukuki kurallar dahilinde hareket edilecektir'' diye konuştu.
Vakıflar Bölge Müdürlüğü yetkilileri de şu ana kadar kendilerine her hangi bir resmi başvurunun bulunmadığını belirterek başvuru olduğu takdirde gereken incelemenin ardından, çalışmalara hemen başlanabileceğini ifade ettiler.
Oltu'da Sancakbeyliği yapan Arslan Mehmed Paşa, 1664 yılında bir külliye inşa ettirir. Bu külliyenin yapıları cami, medrese, mektep, hamam, çarşı, han, saray ve değirmenden oluşur. Bir minaresi bulunan, tamamen kesme taştan yapılan cami halen ibadete açık. Külliyede yer alan hamam, vakıflar ve belediye tarafından 1962 yılında arsa haline getirilerek şahıslara satılır. Han, saray, mektep ve dükkanlar ise tarihe karışmış, Oltu Çayı kıyısında bulunan değirmen de zamanla yıkılmış.
Bu arada, bir rivayete göre hamamın kapısı üzerindeki, ''Bab-ı Hamameyn'' (Hamamların Kapısı) yazısı, Padişaha, ''Bab-ı Hümayun'' (Devlet Kapısı) şeklinde ulaştırılarak, padişahın Arslan Mehmed Paşa'nın ölüm fermanını çıkarmasına sebep olunduğu da ileri sürülür. Erzurum Gazetesi, 01.11.2007 |
|||
ŞADIRVANDAN SICAK SU AKACAK
Edirne'nin kapısıyla
ünlü Üç Şerefeli Cami'deki onarım işi, Kavallı ve
camiye adını veren Üç Şerefeli minaresi ve
çevresinde sürüyor. |
|||
YETKİSİZ BAŞKANLAR
Türkiye’deki müzelere getirilen
başkanlık sistemi için hala bir mevzuat çıkmaması
Türk-İslam Eserleri Müzesi Başkanı Prof. Dr. Mahmut
Erol Kılıç'ı isyan ettirdi. Kılıç, “Müzelerde devlet
memuru mantığı hakim” dedi. Bugün, Haber: İmge Yücetürk, 01.11.2007 |
|||
![]() |
AY'DA ESKİ UYGARLIK KALINTISI VARMIŞ
Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi (NASA) uzmanı Ken Johnston, ABD’nin Ay’ın büyük sırrını gizlediğini iddia etti. Hürriyet, Haber. Nerdun Hacıoğlu, 01.11.2007 |
||
MİRALAY AHMET BEY CAMİİ RESTORE EDİLDİ Tarsus’ta 1850’li
yıllarda yaptırılan tarihi Miralay Ahmet Bey
Camii’nde restorasyon çalışmaları tamamlandı. Aziz
Paulus Kuyusu’nun yanında yıkılmaya yüz tutmuşken
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca bakıma alınan tarihi
cami, aslına uygun olarak restore ettirildi. Restorasyonu gerçekleştiren Apaydın firmasının yetkilileri, tarihi dokuyu bozmadan, zedelemeden 6 ay boyunca çalışmaları titizlikle sürdürdüklerini ifade ederek, “Caminin çatısı komple yenilendi. Duvarlar tek tek dolduruldu. Çevre düzenlemesi ile birlikte güzel bir çalışma ortaya çıktı” dediler.
Restorasyonu tamamlanan Miralay Ahmet Bey Camii’nin açılışı, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devredildikten sonra resmi törenle yapılacak. Tarsus Haber, 01.11.2007 |
|
||
MÜZELERE İLGİ ARTIYOR
Erzurum Müze Müdürü Mustafa Erkmen, Erzurum'da bulunan müzelere ziyaretçi sayısının her geçen gün arttığını belirterek, müzelerin tarihi geçmişi ile ilgili bilgi verdi. Erkmen, tarihi duyarlılığa sahip her vatandaşın müze ziyaret etme alışkanlığının gelişmesini isteyerek özellikle genç nesile bu önemli duygunun aşılanması gerektiğini vurguladı.
Müzeler ile ilgili bilgiler veren Erkmen, ''Tarihi bilince sahip her vatandaşımızın müzelerimiz ziyaret etmesini istiyoruz. 4 ayrı birimimiz var. Bunlar, Atatürk Evi, Arkeoloji Müzesi, Yakutiye Medresesi Türk İslam Eserleri Müzesi, ve ören yeri olarak da Erzurum Kalesi'dir. Atatürk Evi, Milli Mücadele’nin temellerinin atıldığı bir mekandır. Hem Atatürk'ün hayatı hem de Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerinin atılması açısından hayati öneme sahip bir mekan. Atatürk Evi'nin, o dönemi yansıtan, o günkü dizayna göre teşrif tanzimi yapılmıştır. Ayrıca binada birtakım resim, fotoğraf ve harita gibi eşyalar da teşhir edilmektedir Yine aynı şekilde kongre kararının alınması çalışmaları da o binada yapılmıştır. Türkiye'nin cumhuriyetle yönetileceğini ilk defa o mekanda telaffuz etmiştir. Bu anlamda önemli olayların yaşandığı bir mekan ve burasını herkesin tanıması gerektiğini düşünüyorum''.''diye konuştu.
Eruzrum Gazetesi, 01.11.2007 |
|||
ESKİ ÇEKYATTAN BİR SERVET ÇIKTI
Almanya'da bir üniversite öğrencisinin bitpazarından aldığı çekyattan 17. yüzyıldan kalma, çok değerli bir tablo çıktı.
22 yaşındaki Ulrike Eisenhardt, 150 avroluk çekyatından çıkan Venedikli bir ressama ait tablo, müzayedede 19 bin 200 avroya (33 bin YTL) satılınca mutluluktan havaya uçtu. Eski bezlere sarılı tabloyla ilgili önce internette arama yapan Alman öğrenci, daha sonra dedesini, bu alanda uzman bir televizyon programı aracılığıyla gerçek değerini bulması için görevlendirdi. Fiyatı başta 5-7 bin avro tahmin edilen 'Mısır'dan Kaçışa Hazırlık' adlı tablo Hamburg'daki müzayedede kat kat fazlasına satılınca, şanslı öğrenci bir sevinç daha yaşadı. Satış gelirinin yarısını alacak Eisenhardt, parayı ekonomi eğitiminde kullanacak. Radikal, 01.11.2007 |
|||
BİR YANARDAĞ PATLAMASI YAZ AYLARINI NASIL YOK ETTİ
İnsanlık atrihinde kaydedilmiş en büyük yanardağ patlaması yaklaşık 200 yıl kadar önce Endonezya’da, Sumbawa Adası’nda oldu. Rhode Island Üniversitesi’nden volkanbilimci Haraldur Sigurdsson’a göre
Tambora Yanardağı patlması kayıtlı tarihte en çok
gözardı edilen olaylardan biri. Tambora’nın
patlaması Krakatoa’dan 10, Vezüv veya St.Helens’den
100 defa daha büyüktü. Dağın gölgesinde yaşayan
yaklaşık 100.000 kişi bu patlamada can verdi.
400 milyon tonluk bir gazın
açığa çıkması ise dünyada yaz ayları olmayan bir yıl
yarattı. Atmosfere erişen bu tabaka, güneş
ışıklarını geri yansıtarak dünyaya ulaşan ısıyı
azalttı ve global bir soğumaya yol açtı. 10 yıl
kadar önce Grönland buzullarında araştırma yapan
bilim adamları inanılmaz bir keşif yaptılar: Buza
çok derin bir delik açılarak her yıla ait katmanlar
tabakalar halinde incelenmekteydi ve 1816 yılının
buz katmanlarında inanılmaz yoğunlukta sülfürik asit
vardı. Bu, Tambora Yanardağı’nın patladığı yıl idi
ve etkisi bu denli uzaklara kadar ulaşmıştı. NPR, Haber: Michael Sullivan, 22.10.2007 |
|||
84. YILDA MÜZE AYIBI Hürriyet Ankara, 01.11.2007 |
|||
DÜNYANIN EN ESKİ TAPINAĞI
Dünyanın bilinen en eski
insan heykeli ve tapınağı, Şanlıurfa yakınlarındaki
Göbekli Tepe'de yapılan arkeolojik kazılar sonucunda
ortaya çıkarıldı. Uzmanlar, ilkellikten uygarlığa
gelişim sürecinin Anadolu'da yapılan kazı ve
araştırmaların sonucunda belirlenebildiğini
belirtti. Cumhuriyet, Haber: Tolga Suna, 31.10.2007 |
|||
TCDD 'TARİHİNİ' SEVMİYOR
Tarihi dokuları sadece
kentlerde değil, kasabalarımızda bile yitirdik.
"Ora" sı denecek özgün yapıları kalmadığından,
"nere" si olduğu ancak isim tabelalarından
anlaşılanlar çoğunluktalar...
Cumhuriyet, Yazı: Oktay Ekinci, 31.10.2007 |
|||
Haydaa! YİNE BİRİSİ KUYUYA TAŞ ATTI... |
|||
KUTSAL HAZİNE ÇEMBERLİTAŞ'IN ALTINDA GİZLİ
5 nolu Anıtlar Yüksek Kurulu Başkan Yardımcısı, 'İstanbul'un İlkleri ve Enleri' adlı kitabın yazarı İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Öğretim Üyesi Doç. Dr. Faruk Göncüoğlu, 'Hristiyanlığa ait kutsal bazı eşyalar'ın Çemberlitaş'ın altında olduğuna inandığını söyledi. Kutsal Kase'nin bir efsane olduğunu, ancak bu isim altında Hristiyanlığa ait kutsal sayılan bazı emanetlerin kastedildiğini belirten Göncüoğlu, "Hz. İsa'ya ait bazı eşyaların ve çarmıha gerildiği haçın Çemberlitaş'ın altında olduğu, sadece Osmanlı kaynaklarında değil, daha eskiye ait Roma ve Bizans kaynaklarında da var. Çemberlitaş, aslında bu özelliğiyle Hıristiyanlar için Vatikan'dan daha kutsal bir yapı. Çünkü Vatikan sadece Katolik mezhebinin saydığı bir yer ancak Çemberlitaş tüm Hıristiyanların peygamber kabul ettiği Hz. İsa'nın kutsal emanetlerinin saklı olduğu yer" dedi.
Çemberlitaş'ın altındaki odalarla ilgili pek çok efsane dinlediğini belirten Eminönü Belediye Başkanı Nevzat Er, bu tür büyük anıtların altında mutlaka kutsal bazı figürler saklandığını ifade etti. Nevzat Er, "İstanbullular çok fazla bilmese de, burası Hıristiyanlar için Kutsal Emanetlerin bulunduğu bir ziyaret yeri. Çemberlitaş'ın tepesindeki Apollon heykelinin fırtınada yok olmasından sonra buraya haç yerleştirilmesi de anıtın dini yönden hayli önemli kabul edildiğini gösteriyor. Bu tür büyük anıtların altında mutlaka kutsal bazı figürler saklandığına tarihte çok tanık olunmuştur. Büyük bir ihtimalle Çekmberlitaş'ın altında da Kudüs'ten getirilen Hırıstiyanlığa ait emanetler bulunuyor. Bu müthiş bir abide. Osmanlı tarihçisi Hezarfen Hüseyin Çelebi'nin yazdığı ve diğer tarihi kaynaklarda 17. asırda Hz. İsa'ya ait bazı şeylerin buraya getirildiğine dair önemli bilgiler var" dedi.
Çemberlitaş'ın altında bazı kesimlere açılan sarnıçların bulunduğunu kaydeden Er, "1. Dünya Savaşı'ndan sonra hazine avcılarının, buranın altına girmek için tünel kazdıklarını biliyorum. Neyi aradıklarını bilemem, ama önemli bir şeyin peşinde oldukları kesin. Osmanlı da her yerden özel kabul edip buranın önemini kavramış, sahip çıkmış ve korumuştur" diye konuştu. Vatikan İstanbul Temsilcisi Georges Marovitch de konuyla ilgili daha önce verdiği demeçte: "Roma'da ve Kudüs'te de Kutsal Haç Kilisesi vardır ve bu haçın bazı parçaları da burada sergilenir. Haç'ın parçalarının İstanbul'a getirilip, Çemberlitaş'ın altına gömüldüğüne de inanırız. Ancak biz Kutsal Kase'ye inanmıyoruz. Bize göre Kutsal Kase palavradır" şeklinde konuşmuştu. 1919'da İstanbul'un işgal yılları sırasında, Çemberlitaş'ın altına girmek için yakındaki bir kahvehaneden yapılan kaçak kazı girişimi, Müslüman halkın müdahalesi ile önlendi. 1929'da Danimarkalı Teosof (Dini Hatıralar Araştırıcısı) C. Vett, İstanbul tarihi üzerine çalışan E. Mamboury'nin yardımıyla benzer bir girişimde bulundu. Bu çaba da Müslüman halkın infiali sonunda durdu.
Bazı kaynaklara göre Haçlılar'ın İstanbul'u kuşatma sebeplerinden biri de Çemberlitaş altında yer alan Kutsal emanetlerdir. Osmanlı tarihçisi Hezarfen Hüseyin Çelebi, 17. Asır'da yazdığı 'Tarih-i Devlet-i Rumiye' adlı eserinde konuyu şöyle anlatıyor: " Validesi, Helena nam hatun Kudüs-i Şerif ziyaretine varıp Kamame nam kiliseyi bina eyledikte, Hristiyanların itikadınca Yahudilerin Hazreti İsa'yı üzerine gerdikleri salibi (haçı) ve eline ayağına vurdukları mıhları (çivileri) ve bazı mucizelere ait eserleri Yahudilerden alup, oğlu Konstantin'e hediye getürdü. Ol dahi, tazim ile alup hazinesinde sakladı. Sonra zaman ile hatırına geldi ki, bizden sonra gelen melikler, caiz ki, bu mübarek eserlerin kadrini bilmeyüp saygıda kusur ideler, ya da saklamayup yabana atalar. Büyük günah ola. Emreyledi ki: Yerin altında taştan ve metin bir hücre bina edüp, ol hücrenin içine mezkur eserleri koyup saklayalar. Sonra üzerine halen mevcut olan kırmızı amudu alamet için koydu" Bizans tarihçisi A.A. Vasiliev ise 'Bizans İmparatorluğu Tarihi' adlı eserinde Konstantin'in annesi Helena'nın Filistin'e gittiğini ve orada Hz. İsa'nın gerildiği haçın parçalarını ve haç çivilerini alıp getirdiği yazmıştı.
MS 330'da Başkentin Roma'dan İstanbul'a nakledilen Çemberlitaş, şehrin ikinci tepesindeki büyük oval meydanın ortasına, Konstantin'in şerefine dikilmişti. Form Konstantin diye bilinen meydan sütunlu galerilerle çevriliydi. Çemberlitaş dönem dönem gördüğü zararlar yüzünden orijinalinden daha kısa olarak günümüze gelebilmiştir. İlk dikildiğinde üstünde Büyük Konstantin'in heykeli bulunurdu. Daha sonra doğal afetlerde zarar gören sütunu dönemin İmparatoru Manuel Kommennos onardı. Sütunun porfir blokları zamanla ve yangınlardan çatladığı için demir çemberlerle çevrilmiştir. Yeni Şafak, Haber: Abdullah Yıldırım, 31.10.2007
HAZİNE TALAN EDİLMİŞ OLABİLİR
Araştırmacılar yaptıkları açıklamalarda Çemberlitaş'ın altında çizimi yapılan odalarda Hıristiyan dünyası için kutsal sayılan onlarca eşyanın olabilme ihtimalini doğruladı. Fener Rum Ortadoks Patrikhanesi Basın Sözcüsü Peder Dositheos Anagnostopulos, Yeni Şafak'ta yayınlanan çizim ve grafikleri ilginç bulduğunu belirterek, eğer iddia edildiği gibi böyle bir oda var ise gerekli kazıların bir an önce yapılıp kutsal emanetler olup olmadığı konusunun aydınlığa kavuşturulması gerektiğini söyledi. Arkeolog ve sanat tarihçisi Prof. Dr. Semavi Eyice ise eğer odalarda böyle bir hazine var ise Haçlı seferleri sırasında yağmalanmış olabilme ihtimalinin yüksek olduğunu söyledi. İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Bizans Sanatı Bölümü'nden Doç. Dr. Asu Bilban Yalçın da, Çemberlitaş restorasyonu sürecinde, varsa odalara girmek ve gözlemlemek istediklerini ama gerekli resmi izni alamadıklarını açıkladı.
Çemberlitaş, UNESCO tarafından 1985'te Dünya Kültür Mirası listesine alındı. Çemberlitaş'taki restorasyon çalışmalarına, 2001'de başlandı. Bu sürede sadece üst mermer başlığı temizlenen ve kılcal çatlakların enjeksiyonu tamamlanan tarihi sütundaki restore çalışmaları hala tamamlanamadı.
Arkeolog ve sanat tarihçisi Prof. Dr. Semavi Eyice: Çemberlitaş anıtının kaidesinin bir odası vardır. Ayrıca anıtın altında eski bir mezarlık vardı. Yine anıtın 7 - 8 metre altında mezarlıklar var. İstanbul'un ilk surları bu civarda olduğu için mezarlık ve çeşitli bina kalıntılarına rastlamak mümkün. Yine o anıtın altında oval biçimli bir meydan olduğu da biliniyor. 1203 - 1204 yıllarında Haçlı Seferleri zamanında şövalyeler İstanbul'a girerek yağmalayıp, şehri tahrip etti. Eğer odalar var ise o zaman eşyalar yağmalanmış olabilir.
Araştırmacı - yazar Aytunç Altundal: Türkler için bir "Kızıl elma" ya da "Turan" ideali ne ise "kutsal kase" de Hıristiyanlar için odur. Kutsal kase yoksa da Sultanahmet'ten Balat'a kadar, yeraltında dehlizler, odalar olduğu biliniyor. Hatta bu bölgede yeraltında bir su akarı var. Bu akarın sonunda da bir oda ve odada 12 oturak olduğu rivayet ediliyor. Ancak Çemberlitaş'ın altındaki odalarda, Helena'ya ait olduğu iddia edilen "Kutsal haç" parçasının olduğu iddiası var.
İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Bizans Sanatı Bölümü'nden Doç. Dr. Asu Bilban Yalçın: Çemberlitaş restorasyonu sürecinde, varsa odalara girmek ve gözlemlemek istedik ama izin alamadık. Çemberlitaş sütununun yakın çevresinde şapel olduğunu biliyoruz. Bu şapelin, ibadetten çok, 'rölik'lerin (kutsal emanetler) adlarının ve hatıralarının sembolik olarak orada yaşatılması için yapılmıştır.
Fener Rum Ortadoks Patrikhanesi Basın Sözcüsü Peder Dositheos Anagnostopulos: Kutsal kase, batıdan gelme bir efsanedir. İsa efendimizin son gece içtiği varsayılan kadehin Çemberlitaş'ın altında bulunduğu iddialarına, Ortadoks kliseleri inanmaz. Eğer iddia edildiği gibi böyle bir oda var ise gerekli kazıların bir an önce yapılıp araştırılması ve kutsal emanetler olup olmadığı aydınlığa kavuşturulmalı. Bu çalışmanın yapılımasının sakıncası olmadığını düşünüyorum. 1204 yılında 4'üncü Haçlı seferi sırasında İstanbul talan edilmiş. Eğer bu sırada bu eşyalar alınmamışsa yerinde duruyordur. Çünkü 1453'te Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u fethedince, şehre zarar vermemek için orada kazı yapılmamıştır.
İTÜ'den Doç. Dr. Faruk Göncüoğlu: Roma İmparatoru Konstantin'in annesi Helena'nın Kudüs'ten İstanbul'a getirerek Çemberlitaş'ın altındaki odalarda Hz. İsa'ya ait onlarca kutsal eşyayı sakladığına inanılıyor. Yeni Şafak, Haber: Şamil Kucur - Gökhan Yılmaz - Orhan Turan, 01.11.2007 |
|||
HOCAZADE KONAĞI KÜLTÜR MERKEZİ OLACAK
Balıkesir Valisi Selahattin Hatipoğlu, Havran İlçesi'nde bulunan 100 yıllık ve 3 katlı Hocazade Konağı'nda incelemeler yaptı. Konağın, restore edilerek kültür merkezine dönüştürülebilmesi için Vali Hatipoğlu'dan ödenek sözü geldi. İlçenin tarihi mirasları arasında yer alan "Hocazade Konağı" Havran Kaymakamlığı tarafından restore edilecek. Edremit Körfezi'ne ve ilçeye önemli hayır hizmetlerinde bulunan ve Edremit'te oğlu Salih Korkut Budaras anısına bir lise yaptıran Fatma Özgönül Budaras, şimdi de Havran'daki 100 yıllık üç katlı konağını kültür merkezi yapılması için devlete bağışladı.
8 ay önce Havran'da göreve başlayan Kaymakam Fatih Genel, Fatma Özgönül Budaras'ı ilk haftalarında ziyaret etti ve projeyi kendisine sundu. Projeyi beğenen Budaras, hemen tadilat işlemlerine başlanılmasını istedi. Konağı gezerek incelemelerde bulunan Vali Hatipoğlu ve beraberindeki heyet, tarihi yapının mutlaka muhafaza altına alınması gerektiğini savundu. Binanın bahçesini ve mimari yapısını çok beğenen Vali Hatipoğlu, "Bu tür yapılar, kentlerin tarihi yapısını ön plana çıkartan tek kalıntılardır. Bu konağı da muhafaza altına alıp, tarihi kalıntılarını yok etmeden gelecek nesillere taşımamız gerekir. Bu 100 yıllık tarihi konağın restore edilip, kaymakamımız Fatih Genel'in projelendirdiği gibi kültür merkezine dönüştürülebilmesi için kaynak araştırıp kısa sürede ödenek gönderme yoluna gideceğiz. Bu tür binalar için her gecen gün bir kayıptır. Zaman geçtikçe tarihi izler silinir. İnşallah kısa zamanda Havran'ın tarihi bir kültür merkezi bunası olacaktır." dedi. Yeni Şafak, 31.10.2007 |
|||
VİYANA'DA 400 TÜRKÇE EL YAZMASI VAR
Avusturya Milli Kütüphanesi’nde bulunan “Türkçe El Yazmaları”na ait katalog toplantıda tanıtıldı. Toplantıya, Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Kemal Fahir Genç, Avusturya’nın Ankara Büyükelçisi Heidemaria Gürer, Macaristan ve Slovenya’nın Ankara Büyükelçileri ile Milli Kütüphane Başkanı Acar ve Avusturya Milli Kütüphanesi Genel Müdürü Johanna Rachinger katıldı. Milli Kütüphane Başkanı Tuncel Acar, “el yazması eserlerin, içerik ve özgünlük açısından bulundukları ülkenin değerli bilgi araçları arasında olduğunu” söyledi.
Türkiye Gazetesi, 31.10.2007 |
|||
Tarihi Eser Kaçakçılığı Doruğa Çıktı (Neden Acaba???) "HEEER YEEERDE SOYGUN VAAAR..." |
|||
BALIKESİR'DE TARİHİ ESER OPERASYONU
Balıkesir'de polisin gerçekleştirdiği bir operasyonda, tarihi eser kaçakçılığı ve izinsiz kazı yaptıkları ileri sürülen 2 kişi yakalandı. Adli makamlara sevk edilen şahıslar tutuklandı. haberler.com, 02.11.2007 |
![]() |
||
![]() |
MÜCEVHER KUTUSUNDAN TARİHİ ESER ÇIKTI
Bir ihbarı değerlendiren İst anbul Mali Suçlarla Mücadele ekipleri Eminönü Kapalıçarşı'da antika dükkanlarına girip çıkan Yaşar G'nin üzerindeki mücevherat kutularına gizlenmiş, piyasa değeri 20 bin doları bulan Yunan, Roma ve Bizans dönemine ait tarihi eserler bulundu. Uzmanlar Yunan Mitolojisi'nde “Deniz Tanrısı” adlı tarihi eserin çok değerli olduğunu söyledi. Zanlı Yaşar G. "Eserleri Tokat'a bağılı ilçelerde yaşayan köylülerden aldım" dedi. Bugün, Haber: Mehmet Köpüklü, 02.11.2007 |
||
DEFİNE Mİ VAR?
Akfen firması tarafından Gaziantep fuar alanında yürütülen inşaat çalışmasında tüm girişlerin kapatılması ve alanın paravanlarla çevrilmesi halk arasında çeşitli dedikoduların yayılmasına neden oldu.
Fuar alanının Paleolitik Çağ'a tarihlenen Gaziantep Kale Höyüğü'nün etrafında bulunması ve inşaat kazılarının başlamasından bir süre sonra alanın etrafının kazılması, gece de çalışma yapılması halk arasında bu bölgede define arandığı söylentisinin dolaşmasına neden oldu.
Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerini yaşayan ve yapılan çeşitli kazılarda bu dönemlere ait sikke ve vazo gibi eserlerin bulunduğu Gaziantep Kalesi’nin etrafında yer alan Fuar alanının altında da nekropolis denen antik dönem şehir mezarlığının bulunduğu ve bu mezarlarda define çıktığı halk arasında dolaşan söylentiler arasında. Şirket yetkililerinin alanın görüntülenmesi veya gezilmesi girişimlerine sert karşılık vermesi ve girişleri engellemesi bu söylentilerin güçlenmesine neden oluyor.
Öte yandan, İstanbul’daki metro inşaatı kazılarında da Bizans dönemine ait çok değerli eserler bulunmuş ve kazılar bu nedenle müze yetkilileri gözetiminde yürütülmeye başlanmıştı. Gaziantep Hakimiyet, 02.11.2007 |
|||
TARİHİ ESER OPERASYONU
Sakarya'nın Taraklı ilçe merkeziyle 8 köyde gerçekleştirilen operasyonda, çok sayıda silah, mühimmat ve tarihi eser ele geçirildi. Sakarya Kent Haber, 02.11.2007 |
|
||
MARMARİS'TE TARİHİ ESER OPERASYONU
Marmaris İlçe Jandarma Komutanlığı ekiplerince düzenlenen operasyonda, jandarma ekiplerine tarihi eser satmak istediği iddia edilen zanlı R.A. (37), gözaltına alındı. Haber Ekspres, 30.10.2007 |
|||
|
TARİHİ ESER OPERASYONU DÜZENLENDİ
Antalya'nın Korkuteli İlçesi'nde, jandarmaya tarihi eser satmak isteyen bir kişi suçüstü yakalandı.
Korkuteli Jandarma Komutanlığı ekipleri, Kozağacı köyünde M.Ş. (47) isimli kişiden tarihi eser almak için pazarlığa başladı. Yapılan operasyonda M.Ş. gözaltına alındı. Operasyonda şahsın elinde bulunan at ve insan kabartmalı 2 bin yıllık "Kakaspos" isimli tarihi esere el konuldu.
Jandarma Komutanlığı tarafından yapılan araştırmada, tarihi eserin maddi değerinin 5-9 bin YTL olduğu belirlendi. Operasyonda M.Ş.'nin oğlu N.Ş. de gözaltına alındı. Antalya Kent Haber, 31.10.2007 |
||
KARUN DAVASINA DEVAM EDİLDİ
Uşak Arkeoloji Müzesi'nde sergilenen Karun Hazineleri'nin en değerli parçası olarak kabul edilen Kanatlı Denizatı Broşu'nun sahtesiyle değiştirilmesiyle ilgili davanın duruşması bugün Uşak Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü.
Uşak Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki bugünkü duruşmaya tutuklu sanık eski Uşak Arkeoloji Müzesi Müdürü Kazım Akbıyıkoğlu ile tutuksuz sanıklar Suat Yenmez, Mehmet Polat, Fehmi İşler, Ahmet Düzyer, Fuat Ergün, Uğuz Sağlan ve Halil Eker katıldı.
Mahkeme heyeti duruşma sonunda Kazım Akbıyıkoğlu'nun tutukluluk halinin devamına karar verirken, Suat Yenmez'in de geçici olarak yurt dışına çıkış talebini kabul etmedi. Mahkeme ayrıca halen müzede sergilenen ve sahte olduğu iddia edilen broşun orijinal olup olmadığı yönündeki tespit için yapılacak keşfin 23 Kasım 2007'de yapılmasını karara bağladı. Davayla ilgili bir sonraki duruşma ise 28 Kasım 2007 tarihine ertelendi. Turizm Gazetesi, 31.10.2007 |
|||
DEFİNE ARARKEN CANLARINDAN OLDULAR
Sinop'un Erfelek İlçesi'ndeki kaçak define kazısı yaptıkları ileri sürülen biri bayan iki kişi, meydana gelen göçük nedeniyle hayatını kaybetti.
Edinilen bilgiye göre, ilçe merkezi Göktaş mevkiinde kaçak olarak define kazısı yaptıkları ileri sürülen Huriye Karataş (44) ve Hikmet Gedik (50) yaklaşık 5 metre derinliğindeki kazı alanının göçmesi üzerine toprak altında kalarak olay yerinde hayatını kaybetti.
Durumun polise haber verilmesi üzerine cesetler göçükten çıkartılırken, olaya karıştığı belirtilen 2 kişi de göz altına alındı. Soruşturma sürüyor. Sinop Kent Haber, 28.10.2007 |
|
||
![]() |
KAYA MEZARLARINA SOYGUNCU TAHRİBATI
Hatay'ın İskenderun İlçesi Arsuz beldesinde, kaçak kazıyla Roma dönemine ait 2 kaya mezarının ortaya çıkarıldığı ve içinin boşaltıldığı bildirildi. Hatay Arkeoloji Müzesi Müdürü Faruk Kılınç, Kurtbağı Köyü'nde, İsa Tanrısever'in arazisinde kaçak kazı yapıldığı ihbarı üzerine harekete geçtiklerini, yaptıkları ilk incelemede kaya mezarı kalıntısına rastladıklarını belirtti.
Kılınç, bakanlığa durumu bildirdiklerini ve 10 görevliyle kazı çalışmalarına başladıklarını ifade ederek, ''Mezarlıkta 3 testi, bir kandil, kırık cam şişe, bir bronz sikke bulduk. Üzülerek söylemek gerekirse kaçakçılar mezarları tamamen boşaltmış'' dedi. Kazı Sorumlusu Arkeolog Ömer Çelik, tarihi eser kaçakçılarının kaya mezarlarını talan ettiklerini belirterek, çevrede yaptıkları sondaj çalışmalarında başka mezara rastlamadıklarını ifade etti.
Mezarların erken Roma dönemine ait olduğunu vurgulayan Çelik, ''Dağlık yerde bulunan her mezarın, merdivenlerle inilen 3 ayrı odası var. Şayet, tarihi eser kaçakçılardan önce kaya mezarlara biz ulaşsaydık, sanıyorum daha farklı ve zengin eserlerle karşılaşacaktık'' dedi. Hatay Gazetesi, 26.10.2007 |
||
GELİBOLU CAMİLERİ RESTORE EDİLİYOR
Çanakkale'nin Gelibolu İlçesi'nde, 5 asır önce inşa edilen tarihi camiler, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce restore ediliyor.
Haber Ekspres, 31.10.2007 |
|||
TOKAT VE SİVAS MÜZELERİ SANAL ORTAMDA
Kelkit Havzası Kalkınma Birliği tarafından uygulamaya konulan “Sanal Müzeler” projesi kapsamında Tokat ve Sivas müzeleri sanal ortama aktarıldı. Tokat’ta, Kelkit Havzası Kalkınma Birliği ekim ayı genel kurul toplantısı, Tokat, Sivas, Giresun ve Gümüşhane valilerinin katılımı ile gerçekleşti. Toplantıda konuşan Tokat Valisi Recai Akyel, “Sanal Müzeler Projesi” kapsamında Tokat ve Sivas müzelerinin görüntüleri ve müzelerin 360 derece video turlarının sanal ortama aktarıldığını söyledi. Akyel, havzadaki tüm illerin tanıtımının yapılacağını kaydetti. Tokat ve Sivas Müzelerine sanal ortamdan da ulaşabileceği bildirildi. Türkiye Gazetesi, Haber: Nurhan İçmez, 31.10.2007 |
|||
Bitimsiz Rezalet: Sümela Bişeyi... "2110 AVRUPA BAŞKENTİ TRABZON" OLAYINA YETİŞİR İNŞALLAH! |
|||
SÜMELA YOK EDİLİYOR
Milliyet, Haber: Osman Şişko, 31.10.2007 SÜMELA
MANASTIRI YENİDEN RESTORE EDİLECEK
Atatürk Üniversitesi, Ortadoğu Teknik Üniversitesi ve Karadeniz Teknik Üniversitesi'nden mimar, sanat tarihi ve restorasyon uzmanlarının yer aldığı bilim kurulu, manastırın yeniden restore edilmesini sağlayacak.
Restorasyon projesinin yaklaşık 8 yıl öncesine ait olduğunu ve oluşturulan projenin Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu tarafından onaylandığını belirten Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Orhan Düzgün, kuruldan geçmeden hiçbir projenin hayata geçirilmediğini söyledi. Kuruldan geçmesine rağmen, yanlış uygulamaların yapıldığını restorasyon bittikten sonra gördüklerini anlatan Düzgün, 3 ay önce Sümela Manastırı için bilim kurulu oluşturduklarını ifade etti.
Düzgün, yıllarca ödenek olmadığı için restore edilemeyen Sümela Manastırı'nın aslına uygun olması için bilim kurulunun incelemelerde bulunarak, düzeltilebilecek yanlışları tespit edeceğini kaydetti. Düzgün, Sümela'da oradaki mevcut dokuya uygun olmayan taşların kullanıldığını; ancak onarım işlemlerinin devam ettirileceğini aktardı. Bilim kurulu, Sümela için 9 Kasım'da masaya oturacak.
Sümela'da mevcut proje uyarınca şimdiye kadar; 3 aşamada konservasyon yapıldı. Orijinal renk ve dokusuna zarar verilmeden temizlenmesi için yumuşak toz fırçaları, pamuklar kullanıldı. Duvarlardaki resimler böylece belirginleştirildi. Çatlak yerler hazırlanan hamurun enjekte edilmesi ile dolduruldu. 2 kat reçine sürülerek boya tabakasının, resimlerin sağlamlaştırılması sağlandı.
Ayrıca, manastırın aydınlatma çalışmaları da yakında bitirilecek. Aydınlatma için Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) sponsor firma oldu. Sümela'nın restorasyon çalışmalarının yanlış olduğu iddialarını da TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy gündeme getirmişti.
Öte yandan Düzgün, Trabzon'daki Kuştul ve Vazelon manastırlarının da önümüzdeki günlerde restorasyon çalışmalarına başlanacağını bildirdi. Düzgün, TÜRSAB'la Kuştul ve Vazelon için de işbirliği yapılacağını aktardı.
Sümela Manastırı, Trabzon'un Maçka İlçesi'nin Altındere sınırları içinde yer alan Meryemana (Panagia) deresinin batı yamaçlarında Mela tepesi üzerinde. Tam adı 'Panagia Sumela' veya 'Theotokos Sumela'. Rivayete göre Bizans İmparatoru I. Theodosius zamanında (375-395) Atina'dan gelen Barnabas ve Sophronios adlı iki rahip kurdu. Sümela'nın şimdiki durumuyla varlığını 13. yüzyıldan itibaren sürdürdüğü biliniyor. 19. yüzyılda genişletilerek en parlak dönemini yaşadı. 1916-1918 yıllarındaki Rus işgali sırasında manastıra el konuldu. Sümela, 1923 yılından sonra tamamen boşaltıldı. Zaman, Haber: Aslıhan Aydın, 01.11.2007 |
|||
AKHİSAR OVASI ARKEOLOJİK ARAŞTIRMASI Akhisar Haber, Haber: Barış Gezici, 30.10.2007 |
|||
PRADO MÜZESİ'NE MAKYAJ
Dünyanın en önemli müzelerinden biri olan İspanya'daki Prado Müzesi, 22 bin metre kare genişletildi. El Greco, Goya ve Velazquez gibi ünlü İspanyol ressamların eserlerinin sergilendiği, 1819 yılında kurulan Prado Müzesi'nin genişletilmesi projesi 1994 yılında hazırlandı. Projenin hayata geçirilmesine öngörülenden 2 yıl sonra, 2002 yılında başlandı. Hürriyet, Fotoğraf: Museo Nacional del Prado, 30.10.2007 |
![]() |
||
ASLANTEPE HÖYÜĞÜ'NDE KAZI ÇALIŞMALARI TAMAMLANDI
Malatya'daki Arslantepe Höyüğü'nde bu yıl yapılan kazı çalışmaları tamamlanarak hazırlanan rapor bakanlığa sunuldu.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Temsilcisi Gülay Şahin tarafından hazırlanan raporda, bu yılki kazı çalışmalarında, geçen yıl bulunan evin avlu tabanının açığa çıkarıldığı belirtildi. Taban üzerinde ağaç deliklerine rastlanıldığı, bu evlerin çobanlara ait evler olduğunun düşünülmekte olduğunun kaydedildiği raporda, şu görüşlere yer verildi: “Geçen sene açığa çıkarılan evin doğusunda yanmış direk kalıntıları ve yanmış taban açığa çıkarıldı. Bu alan yangın geçirmiştir. Taban üzerinde çok sayıda yanmış seramik parçaları ele geçirildi. Çamur içerisinde insan ve hayvan kemikleri parçalar halinde ele geçirildi. En az 9 kişiye ait kafatası parçalarına rastlanıldı. Kazı başkanı tarafından kurban töreni olabileceği düşünülmekle birlikte, kesin bir görüş yoktur. Antrpolojik çalışmalar sonucunda birşey söylemek mümkün olacaktır. Daha önceki yıllarda açığa çıkarılan kral mezarı ile aynı döneme tarihlenmektedir." Turizm Gazetesi, 30.10.2007 |
|||
ANTİK YOLDA BİR SEMT PAZARI
İzmir'in Eşrefpaşa semtinde SİT alanı üzerine kurulan pazar, 'uygun yer bulunamadığı' için kaldırılamıyor. Roma döneminde 'Altın Yol' olarak kullanılan alanda kurulan Eşrefpaşa pazarının "uygun yer bulunamadığı" gerekçesiyle kaldırılamadığı açıklandı.
Konak Belediye Başkanı Muzaffer Tunçağ, bölgenin, tarihi açıdan son derece "kıymedi" olduğunu ve 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun, alanı 22 Ekim 1991 yılında 3234 sayılı karar ile 1. derece arkeolojik SİT alanı olarak belirlediğini söylüyor. Roma döneminde doğu-batı doğrultusunda uzanan iki önemli yoldan birinin Eşrefpaşa Öğretmenevi arkasından geçtiğini ifade eden Tunçağ, "İri taşlarla döşeli bu yolun genişliğinin 10 metre olduğu biliniyor. O dönemde yolun denize bakan cephesinde, üstü kapalı, sütunlu bir bölüm olduğu ve bu bölümün yayaları yağmur ve güneşten koruduğu, yakın çevresinde ise stoa ve tapınakları yer alıyormuş" diye konuşuyor. İzmir tarihi araştırmacısı ve yazar Yaşar Aksoy ise, Altın Yol'un, MÖ 333 yılı ile MS 450 yılları arasında kullanıldığını ve Ege Bölgesi ile İzmir'i bağlayan bir yol olduğunu vurguluyor. Birgün, 30.10.2007 |
|||
|
HEP AYNI HİKAYE
Geçtiğimiz hafta Cehennemağzı Mağaraları' nın yollarına döşenen taşların, sağanak yağmur nedeniyle ve zemininin sağlamlaştırılmaması nedeniyle yerle bir olduğunu söylemiştik.
Bu haberimizden sonra yetkililer sökülen taşları yeniden onarmak için yoğun bir çalışma başlatmışlardı. Fakat görüldü ki yine gerektiği gibi sağlam bir zemine oturtulmayan taşlar, yine yağmurla beraber eski haline döndü.
Her yağmur yağdığında bu taşlar yenilenecekse, yetkililerin kalıcı önlemler alması gerekiyor. Mahalle sakinleri; “Burası şehrimiz açısından tarihi ve turistik bir mekan. Sırf bu yüzden evimizin yolunu değiştirdik. Her yağmur yağışında bu kadar masraf yapmak yerine, ya kalıcı çözüm bulsunlar, ya da tamamen yolu asfaltlasınlar. Hem biz evimize daha kısa zamanda ulaşalım, hem de harcanan paralar boşa gitmesin” dediler.
Şimdi tüm yetkilileri bu bölgeye göreve çağırıyoruz… Değişim Medya, 30.10.2007 |
||
|
|||
PENİSİNİ ÇALDILAR!
Mısır firavunlarından Tutankamon'un mumyasının soyulduğu ve boynundaki mücevher ile penisinin çalındığı ortaya çıktı.
Mezarındaki inanılmaz zenginlik bulunduğu halde Tutankamon (MÖ 1361-1352) hala hakkında en az bilgi bulunan firavundur. Tahta çıkma hakkını, ünlü kral Akhenaton (MÖ 1379-1362) ile kraliçe Nefertiti’nin kızı Prenses Ankhesenpaaten’le evlenerek elde etmişti. Tutankamon’un ebeveyninin kimler olduğu konusunda, bazı uzmanlar bu firavunun, ”Akhennaton’un Nefertiti dışında bir kadından olan oğlu” tezini ileri sürüyorlar. Bazı uzmanlara göre de Tutankamon, Akhenaton’un babası III. Amenofis’in (MÖ.1417-1379) birinci karısı Tiy’den doğmuştur. Kesin olan, Tutankamon’un III.Amenofis ve Akhenaton’şa akraba ve soylu olduğudur. Dokuz yaşında tahta çıkan ve adı 12 yaşına kadar “tutankaten” olan Tutankamon (Güneş tanrısı Amon’un yaşayan temsilcisi) krallar arası savaşlarını en yoğun olduğu dönemde doğmuştu. Hürriyet, 30.10.2007 |
![]() |
||
TARİHİ ESERLERİN ÜZERİNDE OT BİTTİ
17 Ağustos 1999 depremi sonrasında Çukurbağ Mahallesi Bahariye Caddesi'ndeki bir evin yıkımının ardından yeni bina temel kazısı yapılırken, Roma dönemine ait çok önemli tarihi eserlere rastlanmıştı. Müze Müdürlüğü bir süre sonra bu bölgede kazı başlattı ve eserlerin önemli bölümü gün ışığına çıkarıldı. Daha sonra kazıya son verilerek alanın girişi demir parmaklıklarla çevrildi. Özgür Kocaeli, 30.10.2007 |
|||
MODERN SANAT 50'LERDE Mİ BAŞLADI?
Her türlü eleştiriden önce Santralistanbul'u ve bu projeyi destekleyenleri kutlamak gerek. Türkiye'nin özel olarak tasarlanmış
ilk müze binasını inşa etmek başlı başına bir
sorumluluk.
Radikal, Yazı: Levent Çalıkoğlu, 30.10.2007 |
|||
SAHTE ESERLER GERÇEK YAPITLARDAN GÜZEL
Takvimlere göre sonbahara girdik. Yaşam trafiği
güneyden kuzeye dönüşünü tamamladı. Sayfiyeden
şehirlere akımı Broadway üstündeki tiyatro ve
vizyona yeni giren filmleri gösteren sinema
önlerinde uzayan kuyruklar, pop konserleri
biletlerinin karaborsaya düşmesinden anlamak mümkün.
Hediyelik eşya dükkanları, dev müzik mağazaları da
yabancı turistlerin işgali altında. Müzelere gösterilen ilgi de yabana atılacak gibi
değil. New York'un iki dev müzesi
Metropolitan (MET) ekspresyonistler, (MOMA)
Modern Afrika sanatı sergileriyle bir diğeriyle
yarış halinde. MOMA'da Yunan-Roma
mitolojisinin aşk ve güzellik tanrıçası
Afrodit-Venüs, serginin baş köşesinde kömür
karası bir heykel. Artistik değerini tartışmak bize
düşmez ama soran olursa güzellik tanrıçasının
beyazını tercih ettiğimi söyleyebilirim.
Sanat yazarı Danziger paha biçilmez değerdeki
tablonun tarihi gerçeklerle bağdaşmadığını
bildirdikten sonra MET yöneticileri ve özel
resim-heykel koleksiyonları sahipleriyle yaptığı
röportajlarda müzedeki tarihi eserlerin
bakımsızlıktan bozulduğunu, boyaların eriyerek renk
değiştirdiklerini söylüyor. Müzenin mütevelli heyeti
üyesi, önemli sanat koleksiyoncusu, banker Michel
David-Weill, ''MET'teki eserlerin çoğu
abartıldığı gibi değerli değil. 19'uncu yüzyıl
Amerikan tabloları, Rus ve Mısır koleksiyonları da
ikinci sınıf.'' diyor.'' Kitapta
açıklananlar, David-Weill gibi özel
koleksiyoncuların şikayetleri sanat aleminde skandal
yaratacak türden.
Sahteciliği önlemek üzere galeri ve müzelerin görevlendirdiği sanat detektifleri Londra'da Tate Gallery, Victoria ve Albert müzelerinde çok sayıda aslından farkedilmeyecek taklit eserlerin sergilendiğini söyledikten sonra son yıllarda resim ve heykel yapıtların İnternet aracılığıyla satışa sürüldüğünü ifade ederek ''Milyonlarca doların el değiştirdiği bir sanat hırsızlığı yapılıyor. Zengin koleksiyoncuların bir kısmı sahte olduğunu bile bile ünlülerin imzasını taşıyan tablo ve heykelleri satın alıyorlar. Bazı sahte yapıtlar aslından daha güzel, uzmanlar dahi kolayca taklit olduklarını anlamakta zorlanıyorlar.''diye konuşuyorlar. Hürriyet, Haber: Doğan Uluç, 30.10.2007 |
|||
SURİÇİ'NİN KORUNMASI TARTIŞILDI
Mimarlar Odası
Diyarbakır Şubesi tarafından düzenlenen “Kentsel SİT
Alanlarında Dönüşüm” panelinde planlamacılar,
mimarlar ve restorasyon uzmanlarıyla birlikte tarihi
sur içi bölgesinin korunmasına ilişkin yapılan
çalışmalar tartışıldı. |
|||
SON YEMEK DİJİTAL ORTAMDA
Leonardo Da Vinci'nin en önemli eserlerinden 'Son Akşam Yemeği' (Last Supper), artık internetten yüksek çözünürlüklü olarak doya doya izlenebilecek. Yetkililer resmin 16 milyar piksellik dijital versiyonunu online olarak yayımlamaya başladı. Online versiyon böylece 10 milyon pikselli sıradan dijital fotoğraf makinelerinin çektiklerinden 1600 kat daha güçlü bir görüntü sağlıyor.
Radikal, 29.10.2007 |
|||
EN AZ 9 KİŞİYE AİT KAFATASI PARÇASI
Malatya'daki Arslantepe Höyüğü'nde bu yıl yapılan kazı çalışmaları tamamlanarak hazırlanan rapor bakanlığa sunuldu. Malatya Haber, 29.10.2007 |
![]() |
||
![]() |
KARS KALESİ ASLINA UYGUN OLARAK RESTORE EDİLECEK
Tarihi Kars Kalesi'nde yapılan restorasyon çalışmaları hakkında bilgi veren Vali Mehmet Ufuk Erden, "İmkanlarımız ölçüsünde Kars Kalesi'ni orijinal konumuna uygun olarak restore edeceğiz." dedi.
Belediye Başkanı Naif Alibeyoğlu, Vali Yardımcısı Doğan Demirdaş, İl Kültür ve Turizm Müdürü Kenan Bekis, İl Bayındırlık ve İskan Müdürü Osman Demir, Defterdar Hanifi Eraslan, Müze Müdürü Necmettin Alp ve ilgili kurum temsilcileriyle biraraya gelen Vali Mehmet Ufuk Erden, kale hakkında detaylı bilgi aldı.
Müze Müdürü Necmettin Alp tarafından Kars Kalesi'nin tarihi, mimari yapısı ve kalede düzenlenmesi gereken alanlarla ilgili bilgilerin verildiği bir slayt sunum yapılmasının ardından konuşan Vali Mehmet Ufuk Erden, Kars Kalesi'nin türkülere, şarkılara ve şiirlere konu olduğunu ifade ederek, kalenin doğu bölgesinde yüzyıllar boyunca savunma amacı ile kullanılan tarihi bir yer oluğunu aktardı. Belediye Başkanı ile birlikte kale ve tabyalarda yaptıkları incelemelerde buraların gerçekten çok değerli hazineler olduğunu yakından gördüklerini anlatan Erden, "Kalemizde bugüne kadar onarım çalışmaları yapılmış. Ama kalede yapılması gereken daha çok çalışma var. Yapılacak çalışmalarla alakalı ilgili kurumların önerilerini alarak kalenin tamamı için yapabileceklerimizi tespit etmek, ayrıca bir mastır plan çerçevesinde yapılacakları projelendirerek bu projelerin hayata geçirilmesini sağlamalıyız. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun da onayını aldıktan sonra etap etap imkanlarımız ölçüsünde Kars Kalesi'ni orijinal konumuna uygun olarak restore edeceğiz. Kalemizde yapılacak restorasyon çalışmaları sayesinde turizme daha çok hizmet sunmuş olacağız. Yapılacak çalışmaların ilimize gelen misafirlerimizin de beğenisini kazanacağını umuyorum. Kalemizde yapılacak yenileme çalışmalarını kısa zamanda gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Bundan sonra yapılacak çalışmalarla gerçekten güzel şeyler ortaya konulacağına inanıyorum." şeklinde konuştu.
Belediye Başkanı Naif Alibeyoğlu da konuşmasında, "Sayın Valimizin öncülüğünde, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın desteği ile Kars Kalesi'nde yenileme çalışmaları yaparak orada bulunan mekanları daha işlevsel hale getireceğiz. Kalede insanların konaklayabileceği kafe, restoran gibi yerler yapmayı, konserler ve etkinlikler için canlandırma ve ışıklandırma yapmayı hedefliyoruz. Kalemiz, Türkiye'nin en gözde kalelerinden biridir. İlimiz de kalesiyle sembolleşmiştir. Kalemiz yapılan çalışmalarla daha işlevsel hale getirilerek turizme daha çok katkı sağlayacaktır." dedi. Zaman, Haber: Murat Kaban, Fotoğraf: Yeni Şafak, 29.10.2007 |
||
TOPKAPI SARAYI TİNERCİ ŞOKUNDA
İstanbul Valiliği bu rapora dayanarak sorunların 60 gün içerisinde giderilmesi, güvenlik sistemlerinin acilen ihale edilerek uygulamaya geçirilmesini istedi. İhale şartnamesi hazırlandı, Koruma Kurulu'ndan izin alındı. Hırsız alarm sistemi için 148 bin YTL, Kapalı Devre Kamera sistemi için ise 1 milyon 215 bin YTL ihtiyaç olduğu belirlendi. Ancak Kültür ve Turizm Bakanlığı bir türlü ihaleye çıkmadı. Valiliğin belirlediği sürenin üzerinden 1,5 yıl geçti, sarayın güvenlik sistemi hala eskisi gibi.
Milliyet, 2000'de Topkapı Sarayı'nın
güvenliğinin yetersiz olduğunu göstermek için
fotoğraf çekerek hiçbir güvenlik önlemine takılmadan
saraydan içeri girmişti. "Saray Allah'a emanet"
başlığıyla manşetten duyurulan habere, iki
hırsızlığı ve aradan geçen 7 yıla rağmen hiçbir
şeyin değişmediği, son olarak tinercinin farklı bir
yoldan da olsa rahatlıkla içeri girmesiyle ortaya
çıktı. Milliyet, Haber: Ömer Erbil, 28.10.2007
SARAYDAKİ HIRSIZLIĞI KÖPEKLER ENGELLEMİŞ
Topkapı Sarayı'nda muhtemel bir hırsızlık olayını bekçi köpeklerinin engellediği ortaya çıktı. Gece yarısı tel örgüleri aşıp 8 devriye görevlisini atlatarak Topkapı Sarayı'na giren 19 yaşındaki Suat B. hakkında 'hırsızlığa teşebbüs' suçundan 5 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Saray avlusunda köpeklerden kaçmaya çalışırken yakalanan Suat B., kendisini kovalayan bıçaklı bir tinerciden kaçarken tel örgüden atlayarak girdiği yerin Topkapı Sarayı olduğunu yakalanınca öğrendiğini, amacının hırsızlık olmadığını iddia etti. Hırsızlıktan sabıkası bulunan Suat B. tutuksuz yargılanacak. Sabah, 02.11.2007 |
|||
'EN BÜYÜK AMFORA KOLEKSİYONU' İÇİN MÜZE
Gemicilik kültürü: Bu bölümde gemi yapımları ve
modelleri, seyrüsefer-seyir kullanımları, denizciler
anlatılacak. Ticaret kültürü: Burada alışveriş belgeleri,
fiyatlar, ticaret limanları ve merkezleri, ithalat
ve ihracat limanları, deniz ticaret yolları ve
haritalar yer alacak. Sosyal yaşam kültürü: Yeme-içme, giyim kuşam ve
günlük yaşam anlatılacak. Dönemin önemli insanları: Önemli olaylar,
filozof-asker-sanatçıların hayatları ele alınacak. Bağcılık-şarapçılık kültürü: Bağcılık, amfora
yapımı ve teknikleri, şarap türleri ve yapımı
konularına yer verilecek. Milliyet, Haber: Önay Yılmaz, 28.10.2007 |
|||
HİLAR'DA TARİH GÜN YÜZÜNE ÇIKIYOR
Diyarbakır'ın Ergani İlçesi'nde bulunan, yaklaşık 7 bin 500 yıllık geçmişiyle çeşitli medeniyetlere beşiklik etmiş Hilar mağaralarının tarihi gün yüzüne çıkarılıyor.
Tarihte tarımın ilk kez yapıldığı ve bazı hayvanların evcilleştirildiği yer olma özelliğine sahip Hilar mağaralarında Diyarbakır Arkeoloji Müdürlüğü ekipleri yeniden kazı çalışmalarına başladı. Haber Diyarbakır, 28.10.2007 |
|
||
GÜNAY: İSTANBUL'U KÜLTÜRE AÇARAK YENİDEN FETHEDECEĞİZ
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, İstanbul'da bir "hemşehri" bilincinin bulunmadığını ve şehrin hor kullanıldığını söyledi. 2010 Avrupa Kültür Başkenti çalışmalarının şehri tekrar gerçek kimliğine kavuşturacağına dikkat çeken Günay, "İstanbul'da yaşayanlar, bulundukları şehrin farkına varacak." dedi.
Bir dizi program için İstanbul'a gelen Günay, MÜSİAD Genel Merkezi'nde "İstanbul'un taşı toprağı kültür" konulu sempozyuma katıldı. Günay, "2010 Yılı Kültür Başkenti" seçilen şehrin yapılacak çalışmalarla adeta yeniden fethedileceğini ve kültüre açılacağını ifade etti. "Deryanın içindeyiz, ancak sudan haberimiz yok." diyen Bakan Günay, "Allah az millete böyle bir şehir nasip etmiştir. İstanbul'a verilen 2010 Avrupa Kültür Başkenti unvanını ne itibar, ne de iltifat sayıyorum. Sadece fırsat sayıyorum." şeklinde konuştu.
İstanbul'un kültür ve sanat başkenti olduğunu vurgulayan Günay, "Maalesef uzun yıllardan beri bir işçi başkenti haline getirmeye çalışıyoruz. Şehrin ruhunu öldürmeye teşebbüs ettik." dedi. Millet olarak zamanı iyi kullanamayan bir yapıya sahip olduğumuza işaret eden Günay, "2010 bizim önümüze bir takvim koyuyor. Şimdi biz 2010 için önümüze konan hedefleri yerine getirmek zorundayız. Kendimizi ve şartları zorlayacağız." ifadelerini kullandı. Bakan Günay, 2010 Avrupa Kültür Başkenti yasasının önümüzdeki hafta çıkacağını belirterek bir yandan kamudan, öbür yandan özel kuruluşlardan alacakları kaynaklarla projeyi gerçekleştireceklerini söyledi. İstanbul'u "çok hoyratça kullanılmış ve tahrip edilmiş bir şehir" olarak tanımlayan Günay "Ancak güzelliklerini hala yitirmemiş bir kent. Biz de elimizden gelen gayretle tarihi ve kültürü dengesiz ve çirkin yapılardan arındıracağız." dedi.
Ertuğrul Günay, yapılması gerekenler konusunda öncelikli alanların bulunduğunu ifade ederek, Topkapı Sarayı Müzesi'nin içinde mekana yakışmayan barakalar ile Zührevi Hastalıklar Hastanesi gibi yapıları kaldırmak için ilgili yerlere başvurduklarını bildirdi. Süleymaniye'nin dünya çapında bir anıt olduğunu ifade eden Günay, bu bölgenin şu anki üzücü durumunun görülmesi gerektiğini söyledi. Bakan Günay, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin bölgede önemli çalışmalar başlattığını, kendilerinin de UNESCO'nun dikkate aldığı konulara hassaslık göstereceğini anlattı. Zaman, Haber: Burak Kılıç, 28.10.2007 |
|||
![]() |
SELÇUK İSTASYON MEYDANI TARİHİ DOKUSUNA DÖNÜYOR
Selçuk İstasyon Meydanı, yıllar önce inşasına izin verilen binalar nedeniyle yitirdiği özgün görüntüsüne yeniden kavuşuyor. Belediye, doğal dokuyu bozan ve tarihi su kemerlerinin görülmesini engelleyen iki binanın yıkım çalışmalarını sürdürüyor. Garaj içindeki, çirkin görüntü oluşturan büfelerle hastane kavşağındaki çöpşiş dükkanları ise yıkıldı.
Milliyet Ege, 28.10.2007 |
||
HACI ŞEREF CAMİİ RESTORE EDİLİYOR
Muş'ta bulunan önemli tarihli eserlerin başında gelen Hacı Şeref Camii, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarılıyor.
Uzun zamandan beri onarımı yapılmadığı için tahrip olan caminin geniş kapsamlı tadilattan geçirileceği bildirildi. Mimari özelliklerine bakıldığında 17. yüzyılla tarihlenen Hacı Şeref Camii'nin, yaklaşık 250 bin YTL harcama ile çatısında bulunan kurşunların tamamen yenilenip içinin onarılarak bir ay içerisinde yeniden ibadete açılacağı kaydedildi. Muş Kent Haber, 26.10.2007 |
|
![]() |
|
![]() |
21 - 27 Ekim 2007 |
||
KAZI KAZAN: Sayın Krinzinger, bir de öpseydiniz bari!.. |
||
Milliyet, Haber: Ömer Erbil, 22.10.2007
BAKANLIK EFES'TEKİ SKANDALI DOĞRULADI
Milliyet'in "Efes elden gidiyor" başlığıyla duyurduğu habere, Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan açıklama geldi. Bakanlık, kazı evinin kaçak olduğunu, kazı Başkanı Prof. Fritz Krinzinger'in arazi satın aldığını ve ilk kazı başkanı Otto Bendorf üzerine kayıtlı arazilerin de Krinzinger'in üzerine tapulandığını doğruladı.
Milliyet, Haber: Ömer Erbil, 27.10.2007 |
||
YAZMA ESERLER DİJİTAL ORTAMDA
Kültür mirasının önemli ürünleri olan el yazması eserler, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından elektronik ortama aktarılıyor. Şu ana kadar 147 bin 206 yazma eserin kopyası, sanal ortamda e-kitap meraklılarına sunuldu.
Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürü Doç. Dr. Ahmet Arı, el yazması eserlerin, tarih, din, dil, felsefe, coğrafya, astroloji, fen bilimleri gibi konularda, yazıldığı dönem ve yere ait temel bilgileri bünyesinde toplayan, bilim ve sanat dünyasının ilk elden kaynaklarını oluşturduğunu vurguladı.
Türkiye'de en eskileri 10. yüzyıla kadar uzanan eserlerin, yaklaşık 900 yıllık bir tarihin sayfalarını gözler önüne serdiğini ifade eden Arı, yazmalarda, Osmanlı İmparatorluğunun, Asya'nın iç kesimlerinden Orta Avrupa'ya, Kuzey Afrika ve Arap yarımadasının en güney uçlarından Ural dağlarına kadar uzanan geniş coğrafyada kullanılan dillerin etkilerinin görüldüğünü söyledi.
Arı, günümüz yayıncılığının artık sadece basılı kitap formatıyla sınırlı kalmadığını, teknolojik gelişmeler ve özellikle internetin yaygınlaşması sonucunda, çeşitli ülkelerde örnekleri görülen elektronik kitap uygulamasının gündeme geldiğini hatırlattı.
Alt yapı çalışmaları 2004 yılında başlatılan e-kitap projesini bir yıl gibi bir sürede hayata geçirdiklerini ifade eden Arı, şunları kaydetti: ''Öncelikle telifi bakanlığımıza ait 34 eseri web sitemizde okurun hizmetine sunduk. Eski telif yönetmeliğinde elektronik yayınlarla ilgili hükümler bulunmadığından bu konuda yasal düzenleme yapılması gerekiyordu. Bakanlığımız inisiyatifi ile hazırlanan ''Kamu Kurum ve Kuruluşlarınca Ödenecek Telif ve İşlenme Ücretleri Hakkında Yönetmelik''te elektronik yayınlarla ilgili gerekli düzenlemelerin yapılması ve elektronik yayınlara telif ücreti ödenmesinin yasal hale getirilmesiyle e-kitap çalışmalarımız daha da hızlandı.''
Arı, ''ekitap.kulturturizm.gov.tr'' adlı internet sitesinden yayımlanan eserlerin sanat, edebiyat, kültür, arkeoloji, tarih, halk bilimi ve kültürel miras gibi temel alanlardan seçildiğini bildirdi. Turizm Gazetesi, 27.10.2007 |
||
İNGİLİZLERİN TARTIŞTIĞI
MEKTUP OSMANLI ARŞİVİNDEN ÇIKTI
İspanyol donanmasından korkan İngiltere Kraliçesi Elizabeth'in Osmanlı sultanından yardım isteğinde bulunduğuna ilişkin mektup ortaya çıkarılınca geçtiğimiz haftalarda İngiltere Eşitlik ve İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Trevor Philips, bu bilginin resmi tarihlerine eklenmesi gerektiğini öne sürmüştü. Birçok İngiliz gazetesi öneriyi tartışmaya açtı. Bunun üzerine Başbakanlık, mektubu Osmanlı Arşivleri'nden araştırttı.
Devlet Arşivleri Genel Müdürü Doç. Dr. Yusuf Sarınay'ın talimatıyla Sultan 3. Murad'ın, Kraliçe Elizabeth'e yazdığı bir mektup bulundu ve çevirisi yapıldı. 3. Murad'ın İngiltere'ye gönderdiği mektupta, "Eskiden Osmanlı padişahları ile dostluk edenler nasıl saygı görüp himaye edilmişlerse İngiltere kraliçesine de o şekilde muamele edilecek." deniliyor. Elizabeth'in elçisi vasıtasıyla ilettiği donanmaya dair isteğin anlaşıldığını belirten 3. Murad yazdığı mektupta ilkbaharda büyük bir donanmanın çıkartılacağını iletiyor. Sultan Murad İngiltere'nin dostluğunun devam etmesi halinde Osmanlı Devleti'nin himayesinin de sürekli olacağını vurguluyor.
1580 ve 1590'lı yıllarda İngiltere ile İspanya arasında soğuk rüzgarlar esiyordu. Osmanlı Akdeniz politikası gereği İspanyolların karşısında, İngilizlerin de yanındaydı. Katoliklere karşı Protestanlığı öne çıkarma politikası izleyen Osmanlı o günlerde en güçlü dönemlerini yaşıyordu.
Elizabeth'le Osmanlı Sultanı 3. Murad arasındaki yazışmalar başladı. Şu ana kadar Osmanlı Arşivleri'nin çıkarttığı belgeler arasında 3. Murad ve Elizabeth arasında sadece 25 Ekim 1593'e ait bir mektup bulunuyor. Elizabeth, Sultan Murad'a hitaben yazdığı mektupta, İspanya kralının dinî muhalefet ve kadîm düşmanlıkla karadan ve denizden ülkelerine saldırdığından söz ediliyor. Elizabeth mektubunda ayrıca İspanyolların, İslam memleketlerinde ticaret yapan tüccarlara zarar vererek Osmanlı ülkesine gidip gelen gemilerin yollarını kestiğini iddia ediyor. Kendilerinin İspanya'da esir olan Müslümanların çoğunu para karşılığında kurtarmaya çalıştığını, bu hizmet ve dostluklarına mukabil, Osmanlı ülkesindeki İngiliz tüccarlarına saygı gösterilerek emniyet içinde ticaret yapmalarının sağlanmasını talep ediyor.
Sultan Üçüncü Murad'ın Elizabeth'e yazdığı cevabî mektupta şu ifadeler yer alıyor: "İki ülke arasındaki dostluk ve ahitname-i hümayun gereğince dost ve düşmana karşı birlikte hareket edilecek. Ahitname şartlarına uyulduğu takdirde İngiliz tüccarlarına kimsenin zulüm etmek ihtimali olmaz. Eskiden Osmanlı padişahları ile dostluk edenler nasıl saygı görüp himaye edilmişlerse size de o şekilde muamele edilecek. İspanya'da esir olan Müslümanların İngiltere tarafından kurtarılması sadakat ve bağlılığınızın göstergesi. Elçinizle göndermiş olduğunuz mektubunuzda Osmanlı donanmasına ilişkin söyledikleriniz hususunda hepsiyle ilgili malumum olmuştur. İlkbaharda büyük bir donanma gönderilmesi kararlaştırıldı. Allah'ü Teala donanmayı zafere ulaştırsın." Zaman, Haber: Erdal Şen, 27.10.2007
|
||
'ÜÇ DÖNEM AYASOFYA' LOUVRE YOLCUSU
Ressam Metin Asağ’ın geçtiğimiz günlerde Ayasofya Müzesi’nde açtığı “Üç Dönem Ayasofya” sergisi yoğun ilgi görüyor. Osmanlı filgürleri, padişah suretleri, kaftan, ferman, çini, minyatür, İstanbul, Ayasofya, Bizans eserleri ve cami iç mimarisi konularını işleyen eserler, bu sefer de Fransız’daki ünlü Louvre Müzesi’nde sergilenmeye hazırlanıyor. Orijinal sanat eserlerini kendi geliştirdiği tarzla yorumlayan Metin Asağ, eserlerinin sergilenmesi için yurt içi ve yurt dışından birçok teklif geldiğini söyledi. Ayrıca İskeçe Belediyesi’nin organizasiyonuyla Yunanistan’ın muhtelif vilayetlerinde sergiler düzenlemesi için teklifler alan Asağ, bunların hepsini değerlendireceğini ve Osmanlı İmparatorluğu’nu dünyada tanıtmak için bir elçi olacağını ifade etti. Metin Asağ, eserlerini Dolmabahçe Sarayı, Beylerbeyi Sarayı, Türk İslam Eserleri Müzesi ve Yerebatan Sarnıcı’nda da sanatseverlerle buluşturacağını anlattı. Sergi, 12 Kasıma kadar açık kalacak. Türkiye Gazetesi, Haber: İnan Arvas, 27.10.2007 |
||
5 YIL SONRA YIKIM
Ayvansaray’da Haliç surları bitişiğinde bulunan kafeye dönüştürülmüş tarihi Sıbyan Mektebi’nin üzerindeki kaçak eklentiler için 5 yıl önce alınan yıkım kararı uygulandı. Bina üzerindeki eklenti, zabıta ekipleri tarafından yerle bir edildi. Hürriyet, Haber: Ömer Erdem, 27.10.2007 |
![]() |
|
REZAN HAS MÜZESİ ARKEOLOJİ KONFERANSI
Rezan Has Müzesi konferanslar serisine devam ediyor. 3 Kasım 2007 tarihinde Haliç Salonu'nda düzenlenecek olan konferansın ara başlıkları; Arkeoloji ve Koleksiyonerlik, Arkeoloji ve Kültürel Varlıkların Talanı ile Arkeoloji ve Devlet Politikaları olarak belirlendi. Klütür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın da katılacağı panellerde Mali Suçlarla Mücadele Birimi Şube Müdürü Cahit Gök, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Orhan Düzgün, Haluk Perk, Prof.Dr. Haluk Abbasoğlu, Prof. Dr. Ali Dinçol, Prof. Dr. Mehmet Özdoğan gibi uzmanlar da yer alacak.
Konferans programı 09.00 - 19.00 arasında gerçekleştirilecek. TAYHaber, 22.10.2007 |
||
|
||
KENT TARİHİ KONUSUNDA ÖNEMLİ KARARLAR ALINDI
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi kentin tarihi mekânlarını yaşatmak ve sahip çıkmak için yerinde tespit çalışması yaptı. Tarihi mekânları ile adeta geçmişin mirası olan beldelere yapılan ziyaretten önemli kararlar çıktı. Genel Sekreter Münir Karaloğlu Büyükşehir Belediyesi’nin Kocaeli’nin tarihi ve kültürel mirasına sahip çıkmaya devam edeceğini söyledi.
Özgür Kocaeli, 27.10.2007 |
||
BAKAN GÜNAY ŞÜPHELİ KEPÇEYİ SATTIRMADI
İngiltere'deki bir müzayede salonunda satışa sunulacak Anadolu kökenli olduğu düşünülen ve 'Karun Hazinesi'nin bir parçası olan gümüş "kyathos"un (kepçe) satışının engellendiği bildirildi.
Bakanlık'tan yapılan açıklamada, Londra'daki Bonham Müzayede Salonu'nda dün yapılması planlanan müzayedede Anadolu kökenli olduğu düşünülen gümüş bir kepçenin satışa çıkarılacağı belirtildi. Açıklamada, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın talimatları doğrultusunda, Londra Kültür ve Tanıtma Müşavirliği'nin, İnterpol ve salonun yetkilileriyle yürüttüğü yoğun görüşmeler sonucu, eserin müzayededen çıkarıldığı kaydedildi. Milliyet, 27.10.2007 |
||
DİYANET, CAMİLERDEKİ ELYAZMASI ESERLERİ KÜTÜPHANEDE TOPLUYOR
Diyanet İşleri Başkanlığı, cami ve müftülüklerde bulunan elyazması, taş baskı nadir eserleri bir araya toplayacak.
Bunların dışında kalan ve herhangi bir özelliği olmayan kullanılmaz duruma gelen eserler ise imha edilecek. Diyanet İşleri Başkanlığı, yayımladığı genelge ile müftülüklerde bulunan elyazması ve taş baskı nadir eserlerin Diyanet kütüphanesinde toplanmasını istedi. Diyanet, camilerdeki tarihi eser ve el yazması kitapları da Diyanet Kütüphanesi'nde toplayacak. Başkanlık, kütüphane için yeni bir bina hazırlayacak. Tarihî önemi bulunan nadide eserlerin fotoğrafları dijital ortama da aktarılacak. Genelgede, bunun dışındaki bazı kitapların, mülki amirden onay alınıp, terkin komisyonu kurarak terkin ve imha edileceği bildirildi. Elyazması ya da taş baskı nadide eserler değil, yıpranmış, başı sonu belli olmayan, başka nüshası bulunan Arapça ve Osmanlıca kitaplar imha edilecek. Cami görevlileri genelge ile camilerdeki yüzlerce imha edilmesi gereken kitaplardan kurtulacaklarını belirtirken, camilerin eskimiş Kur'an-ı Kerim, Arapça ve Osmanlıca eserlerin terk edildiği mekanlar haline geldiğini ifade etti. Zaman, Haber. Mükremin Albayrak, 27.10.2007
|
||
![]() |
BAKAN GÜNAY'IN AZARLAMA GÜNÜ
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay bürokratları ile birlikte, dün Ankara Ulus’ta tarihi alanları ve binaları yürüyerek dolaştı. Hürriyet, 27.10.2007 |
|
ETİYOPYA GERİ ALDIĞI TAŞI ESKİ YERİNE DİKİYOR
İtalya tarafından bu ülkeden alındıktan 70 yıl sonra iade edilen Axum Dikilitaşı Etiyopya’da yerine dikilmeye hazırlanıyor. UNESCO yetkilisi Sumeko Ohinata “Şu anda dikilitaş üç parça halinde, birleştirilip dikilecek. AFP, 24.10.2007 |
|
|
|
PEMBE KÖŞK ZİYARETE AÇILDI
Türkiye'nin 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve eşi Mevhibe İnönü'nün yaşadığı Pembe Köşk Müze Evi, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla düzenlenen "Cumhuriyetin Kalkınma Mucizesi (1923-1950)" isimli fotoğraf sergisiyle ziyarete açıldı.
Milliyet, Haber: Sertaç Koç, 27.10.2007 |
|
AFGANİSTAN ESKİ MİNARELERİNİ KURTARMA ÇABASINDA
Afganistan’ın Herat şehrinde bulunan bir grup ortaçağ minaresi, bu yapıları tehdit eden işlek bir yol sayesinde kurtuluyor. Her birisi 30 m'den yüksek bu minareler bir zamanlar olağanüstü şekilde dekore edilmiş bir Islam kültürü eğitim merkezine aittiler. Neredeyse yüzyıl kadar önce Herat’ta, tümü bu 15. yüzyıl medrese-cami kompleksine ait bir düzineden fazla minare ayaktaydı. Tümü, kiremit üstüne mavi, yeşil, beyaz ve siyah mozaiklerle kaplı olan bu minarelerin çoğu ihmal ve savaşlar dolayısıyla yıkıldılar.
Uzmanlar 2001 yılında Taliban rejiminin yıkılması ile geri kalan minarelerin kurtarılabileceğini düşünüyorlardı. Fakat şehrin yeni kavuştuğu göreceli refah, sadece minarelere yönelik tehdidi arttırdı. Türkmenistan ve İran ile ticaret yollarının kesişme noktasında bulunan bu şehirde yaşanan yoğun kamyon ve araç trafiği minareler için çok daha büyük bir tehdit oluşturmakta.
UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’nde “geçici” statüsü ile yer alan Herat’ın bu özgün yapılarını korumak için önce minarelerin yanından geçen yol kamyonlara yasaklandı, ardından yeni ve farklı bir yol yapılmasına karar verildi. Reuters, yahoonews.com, Haber: Sayed Salahuddin, 18.10.2007 |
|
|
|
TARİHİ RAMİ ASKERİ KIŞLASI RESTİTÜSYON VE RESTORASYON ÇALIŞMALARI
Tarihi Rami Askeri Kışlası Restitüsyon ve Restorasyon çalışmalarına istinaden, Tarihi Askeri Kışla çevresine yapılmış bulunan işyerlerinin Askeri Kışladan 5 metre uzaklaştırılmasına yönelik yıkım işlemlerine başlandı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 26.10.2007 |
|
TARİHİ KALEDİBİ HAMAMI ONARIM BEKLİYOR
Erzurum'un Oltu İlçesi'nde bulunan ve Anadolu'da bilinen en eski Türk hamamı olan tarihi Kaledibi Hamamı, mülkiyeti özel olması nedeniyle bakımı yapılmadığı için harabe bir durum sergiliyor.
Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Temel Eğitim Bilimleri Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Ali Aktemur, yaptığı açıklamada, söz konusu tarihi hamamın bakımı yapılması için birçok kez girişimlerde bulunduklarını, ancak bir sonuç alamadıklarını söyledi.
Yapılış tarihi kesin olarak bilinmeyen hamamın, mimari özelliğiyle Anadolu'da Türk tarihi açısından büyük önem taşıdığını dile getiren Aktemur, mevcut haliyle doğu-batı doğrultusunda, dikdörtgen planlı ve çift fonksiyonlu bir hamam özelliği taşıyan Kaledibi Hamamı'nın, harap bir durum sergilediğini ifade etti.
Hamamın kurulu olduğu arazinin tapusunun Ali Doğasan isimli şahsın üzerine kayıtlı olduğunu belirten Aktemur, ''Arazisi özel mülkiyet olduğu için tarihi hamamın şimdiye kadar bakımı yapılmadı. Son zamanlarda define avcılarının da kazı yaparak hamama zarar verdiğini tespit ettik. Değerli eserimiz her geçen gün yok olmaktadır'' dedi.
Üzerinde düzgün kesme taş söveli ve dikdörtgen formlu küçük bir pencerenin yer aldığı girişten geçtikten sonra ulaşılan kare planlı hamamın üzerinin, tromp geçişli tuğla kubbeyle örtülü olduğuna dikkati çeken Aktemur, şöyle dedi: ''Tromplar arasındaki yüzeysel inişlerin ve trompların sivri kemerleri, Anadolu öncesi Türkler diye bilinen Karahanlı, Gazneli ve Büyük Selçuklu mimarisindeki tudor kemer formunda uygulanmıştır. Türk mimarisinin tromp, pandantif ve Türk üçgeninden oluşan üç temel geçiş sisteminin üçü de kullanılmıştır. Bu açıdan üç geçiş sisteminin bir arada uygulandığı ender örneklerden biri özelliğine de sahiptir. Bu mimari özelliği Anadolu'da başka hiçbir eserde bulamazsınız. Dolayısıyla bu eserin Anadolu'da en eski Türk hamamı olduğu sonucuna ulaşıyoruz. Bu kadar değerli olan bir tarihi eserin harabe durumda olması büyük bir ayıptır.''
Aktemur, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın başka medeniyetlere ait eserleri restore ettiğini belirterek, ''Yabancı medeniyetlere ait eserlerin korunmasında gösterilen duyarlılığın çok değerli bulduğumuz Kaledibi Hamamı için de gösterilmesini bekliyoruz'' dedi.
Erzurum Kültür ve Turizm Müdürü Fikret Öztürk, özel mülkiyet olan tarihi varlıkların korunması için her yıl kaynak ayrıldığını, ancak bu kaynağın kullanılabilmesi için özel mülkiyet olan tarihi eserin sahibinin proje hazırlaması gerektiğini söyledi.
Kaledibi Hamamı'nın restore edilmesi için şimdiye kadar proje hazırlanmadığını bildiren Öztürk, ''Proje hazırlanması durumunda bu hamamın da restorasyonunu yaptırabiliriz. Ancak hamamın kurulu olduğu arazinin sahibi şimdiye kadar bizden bu konuda yardım talebinde bulunmadı'' dedi. Erzurum Gazetesi, 26.10.2007 |
||
YÜRÜYEN KÖŞK BAKIMA ALINDI
Atatürk'ün Cumhuriyet'in ilk yıllarında sık sık dinlenmek için kullandığı tarihi Yürüyen Köşk onarılıyor. Yalova Kent Haber, 26.10.2007 |
![]() |
|
|
KOV KALESİ RESTORE EDİLDİ Gümüşhane Valisi Enver Salihoğlu, Kov Kalesi'nin restorasyonunun tamamlandığını belirterek, kalenin turizme açılması için Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devredileceğini söyledi.
Gümüşhane’nin Esenyurt Köyü'nde bulunan Kov Kalesi'nin restorasyon, bakımı ve onarımı ihale teknik şartnamesindeki işlere uygun olarak tamamlanarak teslim alındığını belirten Vali Salihoğlu, restorasyonun 270 bin YTL’ ye yapıldığını kaydetti. Kov Kalesi'nin Doğu Karadeniz’in en görkemli kaleleri arasında bulunduğunu dile getiren Vali Salihoğlu, “Kalenin 1361 yılında 3. Aleksios tarafından yapıldığı tahmin edilmektedir. Kale'nin Selçuklular döneminde kullanıldığı belirtiliyor. Kale ve civarı aynı zamanda arkeolojik SİT alanıdır. 130 metre yüksekliğinde bir ana kaya üzerine kuruludur. Dikdörtgen planlı ve burçlarla destekli bir yapıdadır. Kalede kare planlı iç kale görünümünde bir yapı da yer almaktadır. Tüm kale birimleri ana kaya ile bütünleştirilmiştir. En yüksek noktası 1760 metredir. Doğu-batı uzantısı ise 70 metredir” dedi.
Vali Salihoğlu, restorasyonu tamamlanan Kov Kalesi'nin Hazine adına kayıtlı olduğunu, il turizmine kazandırılması için Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devredileceğini ifade etti. Salihoğlu, merkeze bağlı Kale köyündeki Keçikale’nin de restorasyonunu tamamlanmak üzere olduğunu belirtti. Gümüşhane Kent Haber, 26.10.2007 |
|
AMASYA'DA KAZILAR DEVAM EDECEK
Amasya Müzesi Müdürü Celal Özdemir, Amasya çevresinde yapılan kazılar ve ileride yapılacak kazılar hakkında açıklamalarda bulundu.
Özdemir; “Önümüzdeki 20 günlük bir programın ardından bu hafta itibariyle Ovasaray’da 15 kişilik bir ekiple birlikte kazılarımız yapılmaktadır. Ayrıca Tümülüs'de de kazı çalışmaları yapmayı planlıyoruz. Yeni yaptığımız kazı ve bulgularla Amasya’mıza tarihi zenginlikler katmaya devam edeceğiz dedi. Amasya Haber, 26.10.2007 |
||
HARRAN'DA TARİH GÜN IŞIĞINA ÇIKARILIYOR
Şanlıurfa Valisi Yusuf Yavaşcan, Harran İlçesi'nde devam eden kazı çalışmalarını inceledi ve Harran Kazıları Bilimsel Başkanı Dr. Nurettin Yardımcı’dan çalışmalar ile ilgili bilgiler aldı. Yavaşcan, Nurettin Yardımcı’ya Şanlıurfa halkı adına teşekkür ederek, katkılarından dolayı şükranlarını sunduğunu belirtti.
Harran Kazıları Bilimsel Başkanı Dr. Nurettin Yardımcı da ilgisinden dolayı Vali Yavaşcan'a teşekkür etti ve kazı ile ilgli açıklamalarda bulundu. "Biz bu sene Yeni Babil tabakasına ulaştık, bu döneme ait mimari kalıntılar elde edildi. Her sene olduğu gibi ve kazı alanlarının genel temizliği yapıldı. Bu sene kale içine, etrafına tel örgü çekip orayı korumla altına alacağız" dedi.
Tarihi Harran kentinin ortasında yer alan höyük 22 metre yüksekliğinde olup geniş bir alana yayılmıştır. Höyükte ilk kazılara 1951 yılında D.S. Rice tarafından başlanılmış ve bu kazılara aralıklarla 1956 yılına kadar devam edilmiştir. Bu kazılarda, Emevi dönemine ait Harran Ulu Camii (744-750) avlusu içerisinde ters yatırılarak döşeme taşı olarak kullanılmış, Babil dönemine ait çivi yazılı bazalt steller, kale içerisinde Selçuklu dönemine tarihlenen çok değerli bakır kaplar (bunların bir kısmı Ankara Etnografya Müzesi'nde, bir kısmı da Şanlıurfa Müzesi'ndedir) bulunmuş ve kalenin doğuya bakan kapısı, bu kapının Harran'da emirlik kurmuş Numeyroğulları'na ait h. 451 (m. 1059) tarihli kitabesi ile kapının sağında ve solunda yer alan, boyunlarından zincirle bağlanmış bir çift köpek kabartmaları ortaya çıkarılmıştır.1956 yılından bu yana arkeologların gözünden uzak olan Harran Höyüğü'nde, 1983 yılında Kültür Bakanlığı adına Dr. Nurettin Yardımcı başkanlığında araştırma ve kazılara yeniden başlanıldı. Kazı çalışmaları hem höyükte hem de Ulu Cami'de sürdürüldü. Ulu Cami'nin doğu duvarı restore edilmiş, merdivensiz olan minarenin ahşap merdivenleri yukarıya kadar orijinaline uygun olarak yeniden yapılmıştır. Caminin mihrap bölümü, avlu girişleri, şadırvan ve revakları tümüyle ortaya çıkarılmış ve döşeme temizlenerek cami planına netlik kazandırılmıştır. Höyüğün üst kısmında Eyyubiler dönemine ait bir yerleşme, sokakları, evleri, meydanları, bulgur dövme atölyeleri, zahire anbarları, kuyu ve sarnıçlarıyla ortaya çıkarılmış, ayrıca bu tabakada İslami sikkeler, pişmiş topraktan yapılmış üstü yazılı ve sırlı kaplar bulunmuştur. Höyüğün MÖ 3000-2000 tarihleri arasına ait tabakalarında pişmiş topraktan yapılmış figürinler, kalıplar, taş ağırşaklar, havan eli, ezgi taşı, kemik objeler, bronz eserler, çivi yazılı tablet parçalarına rastlanmıştır. 1985 yılı kazılarında ortaya çıkarılan ve MÖ 6. yüzyıla tarihlenen ve üzerinde 16 satırlık çivi yazısı bulunan Babil Kralı Nabunaid'e ait oval bir tablet parçası ile Harran'daki Sin Tapınağı'ndan bahseden yine aynı krala ait dört satırlık çivi yazılı pişmiş toprak tablet parçası Harran Höyüğü'nün en önemli buluntularını oluşturuyor. Güneydoğu Medya, 26.10.2007 |
||
TUZ PAZARI HANI RESTORE EDİLECEK
Adana'da, 1497'de Ramazanoğlu Halil Bey tarafından yaptırılan "Tuz Pazarı Hanı"nın restorasyon çalışmalarına başlandı.
Sülüsle yazılmış kitabesinden 1497'de Ramazanoğlu Halil Bey tarafından selamlık olarak yaptırıldığı ve daha sonraları develerle getirilen tuzların burada satılmasından dolayı halk arasında "Tuz Pazarı Hanı" ismini aldığını belirten Yayla, 1970 yılında yaptırılan yaklaşık 100'e yakın iş yerinin yıkıldığını söyledi. "Tuz Pazarı Hanı"nı yeniden restore ederek ticari bir fonksiyona kavuşturmak istediklerini vurgulayan Yayla, "Elimizde kalan bu tarihi dokuları ortaya çıkarmak istiyoruz. Bunları da kaybedersek tarihle olan irtibatımız kalmayacak" diye konuştu. Turizm Gazetesi, Fotoğraf: Adana Kent Haber, 26.10.2007 |
![]() |
|
|
İTALYAN POLİSİ ÖZEL BİR 'MÜZE' BULDU
İtalyan polisi, özel müzesine sahip bir pansiyon sahibini geçen hafta Venedik’te tutukladı. Koleksiyoncunun evinde, vitrinler içerisinde ve açılmamış kutularda 12.000 eser arasında Bronz Çağı'ndan kalma takılar, silahlar da ele geçirildi.
İtalyan yasalarına göre antik eser bulan kişilerin, buldukları eserler ile ilgili olarak devlete bilgi vermesi gerekiyor. İtalyan polisi el altından satılan antik eşyalar için sürekli olarak baskınlar düzenliyor.
Polis, yakalanan adamın defineci mi, yoksa sadece zengin bir koleksiyoner mi olduğunun henüz belirlenemediğini ve bulunan eserlerin değerinin milyarlarca euro olduğunu açıkladı. abcnews.go.com, Haber: Robin Pomeroy, 22.10.2007 |
|
ÇAĞDAŞ USTALAR İSTANBUL'A GELDİ
Dünyanın en önemli sanat koleksiyonlarından birine sahip olan ve 50'yi aşkın ülkede faaliyet gösteren JPMorgan Chase koleksiyonundan derlenen 70 resim "Çağdaş Ustalardan Seçmeler-Collected Visions" adı altında İstanbul Pera Müzesi'nde sergilenmeye başlandı.
Suna ve İnan Kıraç Vakfı Kültür ve Sanat İşletmesi Genel Müdürü Özalp Birol, "Sanatı ofise taşıyan bir koleksiyonu sanatseverlerle buluşturduğumuz için mutluyuz" dedi.
6 Ocak 2008'e kadar açık kalacak sergide, Andy Warhol'un Marilyn Monroe eseri büyük ilgi görüyor. Bugün, Haber: Neslihan Kuran, 26.10.2007 |
|
|
RESİM HEYKEL, ALLAH'A EMANET TARTIŞMASI
Tadilatlarıyla, çalınan eserleriyle gündemden düşmeyen ve adı ’Hayalet Müze’ye çıkan Ankara Resim Heykel Müzesi’nde şimdi de "Restorasyon Allah’a emanet yapılıyor" tartışması başladı.
Restorasyonunu Altındağ Belediyesi’nin yürüttüğü
çalışma kapsamında müzenin sigortalanmadığı ortaya
çıktı. Altındağ Belediyesi yetkilileri, Ankara
Hürriyet’e yaptıkları açıklamada restorasyon
kapsamında herhangi bir sigortalama işlemine
gitmediklerini açıklarken, Güzel Sanatlar Genel
Müdürü Mustafa Atalar da bu bilgiyi doğruladı.
Atalar, "Müze şu an belediyenin sorumluluğunda,
yaptığımız anlaşma gereği nasıl teslim ettiysek bize
öyle bırakmak zorundalar. O yüzden sigorta yapma
gereği duymadık" dedi. |
||
![]() |
5 BİN YILLIK TARİH GÜN YÜZÜNE ÇIKARILDI
Gaziantep’in İslahiye İlçesi'nde 5 bin yıllık tarihi bulunan Tilmen Höyük'ün bir bölümü 2 aylık restorasyon çalışmalarının turizme açıldı.
Gaziantep Kent Haber, 25.10.2007 |
|
ARKEOLOGLAR MORAVIA'DA 7.000 YILLIK BİR HEYKEL BULDU
Çek arkeologlar Güney Moravia’da, Masovice’de bulunan 7.000 yıllık bir heykeli “yüzyılın keşfi” olarak nitelendirmekteler. Her ne kadar sadece alt kısmı bulunsa da, uzmanlar heykelin Avrupa kültür tarihi açısından çok özel bir keşif olduğunu düşünüyorlar.
Geçen hafta Masovice’de yapılan bir kurtarma kazısı sırasında bir açmadan seramik kadın heykeli parçaları gelmeye başladı. 7.000 yılına tabakalanan bu açmada çalışan arkeolog Zdenek Cizmar buluntunun önemini şöyle açıklamakta:
“En önemli özelliği büyüklüğü: bulunan parça 30 cm yüksekliğinde. Demek ki tümü yaklaşık 55 ila 60 cm yüksekliğinde imiş. Bu da, bu eserin şimdiye dek bulunmuş en büyük Moravia Boyalı Çömleği olması demek.”
Moravia Boyalı Çömlek kültürünü yaratan insanlar Orta Avrupa’da MÖ 4000 ila 5000 yılları arasında varolan Neolitik uygarlığın bir parçası. Sadece çömlek işçiliğinde değil, figürin yapımında da usta oldukları biliniyor. Slovakya, Macaristan ve Avusturya’da bu kültüre ait birçok figürin bulundu. Fakat yeni bulunan heykel başka bir açıdan da bu figürinlerden farklı; içi boş. Heykelin içinin boş olmasının kuruma ve pişmesi açısından daha verimli olması dolayısıyla yapılmış olabileceği gibi, ritüellerde kap olarak kullanılma olasılığı da düşünülüyor. Radio Praha, Haber: Jan Richter, 19.10.2007 |
![]() |
|
|
TARİHİ MEDRESE BAKIMA ALINDI Antalya’nın Korkuteli İlçesi'nde Hamidoğullarından El Emin Sinaneddin Calis tarafından 1319 yılında yaptırılan Sinaneddin Medresesi restore edilerek turizme kazandırılacak.
Korkuteli Alaaddin Mahallesi'nde Alaaddin Camisi yakınında bulunan Hamidoğulları'ndan El Emin Sinaneddin Calis tarafından 1319’da yaptırılan Sinaneddin Medresesi’ne gün ışığı doğdu. Hamidoğulları Beyliği dönemde yaptırılan tarihi medrese, Antalya İl Özel İdaresi tarafından ihale edilen tarihi medresede çalışmalar başladı. Antalya Kent Haber, 25.10.2007 |
|
ÇÖPTEKİ TABLO ZENGİN EDECEK
New York'ta bir kadının çöpte bulduğu tablonun açık artırmada 1 milyon dolara alıcı bulması bekleniyor.
Elizabeth Gibson adlı kadın, Meksikalı ressam Rufino Tamayo'nun başyapıtı sayılan "Tres Personajes" (Üç Kişi) adlı eserini, 4 yıl önce yolda yürürken, toplanmayı bekleyen çöplerin arasında bulmuştu. Sabah, Fotoğraf: yahoo.com, 25.10.2007
|
|
|
BAKIMSIZLIKTAN YIKILAN EVLERE DEVLET SAHİP ÇIKIYOR
Burdur'un en eski yerleşim yerleri arasında bulunan
Hükümet Caddesi'ndeki evler, devlet tarafından
restore ediliyor. Kültür va Turizm eski bakanı
Atilla Koç'un kentte gezisinde de destek verdiği
restore çalışması ile 15 eski ev yıkılmaktan
kurtulacak. Zaman, Haber: M. Ali Bülbül, 25.10.2007 |
||
|
PICASSO'NUN BİLİNMEYEN ESERLERİ
Resim sanatının ustalarından Pablo Picasso'nun daha önce bilinmeyen yüzlerce yapıtı satışa sunuluyor.
Picasso'nun evinde uzun süre çalışan Ines Sassier adlı kadının koleksiyonuda bulunan resimlerin çoğunu Picasso henüz ünlü bir ressam olmadan önce yapmış.
Hürriyet, 25.10.2007 |
|
FATİH PORTRESİNE 1.15 MİLYON YTL
Fatih Sultan Mehmed'in, Venedikli ressam Gentile Bellini tarafından 15 yüzyılda İstanbul'da yapılan portresi, dün Londra'daki Sotheby's müzayede salonunda 468 bin 500 sterline (yaklaşık 1 milyon 150 bin YTL) satıldı.
'İslam Sanatı' isimli müzayedede tablonun, beklenenin iki misline satılarak en yüksek fiyatı alan 3'üncü eser olduğu kaydedildi. Milliyet, Haber: Nevsal Elevli, 25.10.2007 |
|
|
TÜRKİYE'NİN SİNAGOGLARI SERGİSİ
ABD'nin New York kentinde "Türkiye'nin Tarihi Sinagogları Sergisi" açıldı.
ASF yönetim kurulu üyesi Norman Belmonte serginin açılışı dolayısıyla Türkiye'ye teşekkür etmek istediklerini belirterek, Musevi ve Müslümanların bir arada barışçıl şekilde yaşamalarının kanıtı olan fotoğraflardaki sinagogların "bir Müslüman ülkede bulunan en geniş Musevi topluluğuna ait olduğunu" vurguladı.
Sergiyi düzenleyen Joel A. Zack da yaptığı konuşmada, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Musevilere kucak açıldığını ve Musevilerin güven içinde bu topraklarda yaşadıklarını anlattı. Sinagogların Musevilerin kimlikleri açısından çok önemli olduğunu belirten Zack, sergiyi İstanbul'da Topkapı Sarayı'nda açmak için çalışmaların sürdüğünü söyledi.
New York Başkonsolosu Mehmet Samsar da yaptığı konuşmada, Türkiye ile Museviler arasında güçlü ve uzun zamandır devam eden iyi ilişkiler bulunduğunu hatırlattı.
Osmanlı İmparatorluğu'nun İspanyol Engizisyonu'ndan kaçan Musevilere 1492 yılında kucak açtığını anımsatan Samsar, 15. yüzyıldan itibaren Osmanlı İmparatorluğu'nun Musevileri Osmanlı topraklarına göç etmeleri için cesaretlendirdiğini, Musevilerin Osmanlı'nın kültürel zenginliğini çeşitlendirdiğini ve ülkedeki refaha katkıda bulunduklarını dile getirdi.
Türkler ve Museviler arasındaki iyi ilişkilerin İkinci Dünya Savaşı'nda da kendini gösterdiğini kaydeden Samsar, Türkiye'de Musevilerin güven içinde yaşadıklarını ve başta Türkiye'nin eski Rodos Başkonsolosu Selahattin Ülkümen olmak üzere Türk diplomatların Musevileri Nazilerin elinden kurtardığını belirtti.
Samsar, modern Türkiye'nin kurucusu Atatürk'ün de yine 1933 yılında Musevi profesörlerinin Nazi Almanyası'ndan çıkıp Türkiye'ye gelmelerini istediklerini ve Türkiye'ye gelen bu akademisyen ve bilim adamlarının yüksek öğrenimin gelişmesine büyük katkıda bulunduklarını anlattı.
Türkiye'de şu an 26 bin civarında Musevi'nin bulunduğunu söyleyen Samsar, bu nüfusun çoğunluğunun İstanbul ve İzmir'de yaşadığını kaydetti. İstanbul'da şu an kullanılan 16 sinagog olduğunu da ifade eden Samsar, "Bu serginin açılışı, dayanışma, işbirliği ve derin tarihi ilişkiler temelinde gelişen Türkler ve Museviler arasındaki güçlü bağların bir başkayansımasıdır, bu ilişkiler önümüzdeki dönemde giderek daha da gelişecektir" diye konuştu.
Samsar, serginin Topkapı Sarayı'nda açılması için ellerinden geleni yapacağını sözlerine ekledi. New York'ta yıl sonuna dek açık kalacak serginin, Washington'da, Türkiye'de ve İsrail'de de açılması bekleniyor. Trt/Haber, Fotoğraf: Center for Jewish History, 25.10.2007 |
||
|
BU ANIT AĞACI KURTARIN, GALATASARAY'A BU YAKIŞIR
TOKİ’nin Galatasaray için Seyrantepe’de inşa
edeceği 52 bin kişilik stada ulaşımı sağlamak üzere
planlanan kavşak ve bağlantı yolu, yaklaşık 300
yıllık olduğu tahmin edilen tescilli bir anıt ağacın
üzerinden geçiyor. Hürriyet, Haber: Hasan Ay, 25.10.2007 |
|
ATA YADİGARLARI SAHİPSİZ
Türkiye Gazetesi, 25.10.2007 |
||
UFUK URAS'TAN GÜNAY'A ALLIANOI TEPKİSİ
DP Genel Başkanı Ufuk Uras, Bergama Allianoi'de yürütülen kazı çalışmalarının Kültür Bakanlığı tarafından durdurulmasına tepki gösterdi. Ufuk Uras, "Allianoi, Yortanlı Barajı'nın göleti altında kalma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu nedenle kurtarma kazılarının yapılmasında zorunluluk vardır. Kültür Bakanlığı'nın daha önce verdiği kazı ruhsatlarını 2007 yılında vermemesi, evrensel bir kültür mirasının yok olmasına neden olabilir" dedi. ÖDP lideri, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın yanıtlaması istemiyle Meclis Başkanlığı'na verdiği soru önergesinde de aynı konuya değindi ve "Allianoi'yi kurtarma kazılarına daha önce verdiğiniz kazı ruhsatını bu yıl neden vermediniz" diye sordu.
Uras, soru önergesinde ayrıca Günay'dan şu soruların da yanıtını istedi: "Bakanlık kendisini, evrensel kültür mirası olan Allianoi'u korumakla yükümlü hissetmiyor mu? Bakanlığınız, Allianoi'a 1994 yılından bu yana verdiği kurtarma kazı ruhsatını bu kez neden vermedi? DSİ'nin ileri sürdüğü, üzerinin mille kapatılması önerisi için kaç komisyon kuruldu? Birinci ve ikinci bilim komisyonları mil ile kapatılmasının mümkün olmadığını ortaya koydukları halde, üçüncü komisyon kurma gereği neden duyuldu? Kil ile kapatılması konusunda bilim komisyonlarının raporları neden kamuoyundan saklandı? Kil ile kapatılma raporu alınana kadar bu komisyonları değiştirmeyi mi düşünüyorsunuz? Dünyada daha önce koruma uygulaması olarak böyle bir uygulama yaşandı mı? Sivil toplum kuruluşlarının alternatif projeleri neden göz ardı ediliyor? Kazı için Türk-Avrupa Delegasyonu'ndan yardım teklifi geldi mi? Geldi ise neden geri çevrildi?" Birgün, Haber: Zehra Şahindokuyucu, 25.10.2007 |
||
TARİHİ ESER OPERASYONU Aydın'da jandarma
tarafından gerçekleştirilen operasyonda çok miktarda
tarihi eser ele geçirildi. Olayla ilgili gözaltına
alınan 3 kişinin sorgusunun devam ettiği bildirildi.
Ele geçirilen 40 adet tarihi eser Müze Müdürlüğü'ne
teslim edilmek üzere alıkonuldu. Aydın Kent Haber, 25.10.2007 |
|
|
4 BİN 500 YILLIK ÇİVİ YAZISI
Suriye'nin doğusundaki Mari arkeolojik alanında, MÖ 2500 yılına ait çivi yazısı metinleri bulunduğu açıklandı. Kazı çalışmalarını yürüten Fransız Pascal Butterlin, metinlerin bu medeniyeti daha iyi anlamaya ışık tutacağını ve Mari'deki tanrı adlarının daha iyi bilinmesine olanak sağlayacağını belirtti. Antik Mari kentindeki büyük tapınağın ayaklarında kırık bir heykelcik ile üç heykelin bulunduğunu kaydeden Butterlin, heykelciğin büyük olasılıkla Mari'nin sonu olan MÖ 1760 yılında kırıldığını açıklandı. Kazı alanında geçen yıl, içinde altın takılar bulunan bir mezar bulunmuştu. Birgün, 25.10.2007 |
||
DÜNYANIN EN ESKİ AŞIKLARI GERÇEKTEN TÜRKİYE'DE Mİ?
Arkeologların söylediğine göre, Türkiye’de bir
mezarda birbirlerinin kollarında bulunan iki antik
iskelet dünyanın en eski aşıkları olabilirmiş.
Erkeğin 30’lu, kadının ise 20’li yaşlarda olduğu
tahmin eden iki iskelet, geçen hafta Diyarbakır
yakınlarında Bismil, Hakemi Use’de yapılan kazıda
bulunmuştu.
“Gömülme şekilleri sevgili olduklarını belirtiyor” diyen Tekin, devletin resmi organı olan Anadolu Haber Ajansı’na verdiği demeçte “Ölüm sebepleri bir hastalık veya aşk cinayeti olabilir” diye ilave ediyor.
Hakemi Use yerleşimi, Dicle Nehri’nin kenarında ve Ilısu Baraji yapıldıktan sonra sular altında kalacak. Tekin, bu yerleşimdeki kazıları 2001 den bu yana sürdürmekte. Daha önceki kazı sezonlarında, o güne dek sadece kuzey Mezopotamya’ya kadar uzandığı zannedilen Hassunan kültürüne ait çanak çömlek kalıntıları bulunmuştu.
Antiquity Dergisi’ne Mart 2005 de yazdığı makalede Tekin; “Hakemi Use, Hassunan/Samarra çanak çömleğinin şu ana dek ulaştığı en kuzey nokta” demekte idi. Ve, eğer, Tekin’in ekibinin inandığı gibi, yeni bulunan bu sevgililer 8.000 yıl önce burada iseler, bu Hassuan’lar bölgeyi istila ederken burada yaşadıklarını göstermekte. Fakat, birçok uzman bu yeni iddiayı ciddi olarak tartışmakta.
Harvard Üniversitesi, Peabody Arkeoloji ve Etnoloji Müzesi’nden C.C. Lamberg-Karlovsky “Bu, tek bir fotoğraf çiftlerin birbirlerine sarıldıklarını bile belirtmiyor” derken, Kudüs Musevi Üniversitesi, Arkeoloji Enstitüsü’nden Yossi Garfinkel “Arka arkaya ve bir yanlarına doğru yatıyorlar, “sarılma” kelimesi bu duruma uymuyor. Belki aynı gün ölüp birlikte gömülen iki insan, ya da bir veba salgınında ölüp beraber gömülmüş bir ağabey ve kızkardeş” diyerek şüphesini belitmekte. National Geographic News, Haber: Mati Milstein, 17.10.2007 |
||
SAMSUN'DA TARİHİ ESER OPERASYONU
Samsun'da,
polisin düzenlediği operasyonda gözaltına alınan 4
kişi ile birlikte Roma ve Bizans dönemine ait sikke,
pişirilmiş topraktan yapılmış eşya ve yüzük ele
geçirildi. haberler.com, 24.10.2007 |
||
ERZURUM'UN TARİHİ YAPISI AZERBAYCAN'DA GÖRÜCÜYE ÇIKIYOR
Kasım ayında Azerbaycan'da düzenlenecek Türk Dünyası Mimarlık ve Şehircilik Kurultayı'nda Erzurum'un tarihi dokusu ele alınacak.
Yakutiye Belediye Başkanı Fahrettin Atınç'ın davetlisi olarak Erzurum'a gelen Azerbaycan eski milletvekili ve emekli elçi Vagif Kasımoğlu, Türkiye Mühendisler Birliği Genel Başkanı ve Türk Dünyası Mimarlık ve Şehircilik Kurultayı Başkanı İlyas Demirci, Keçiören Belediye Başkan Yardımcısı ve Türk Dünyası Mimarlık ve Şehircilik Kurultayı Başkan Yardımcısı İbrahim Terzioğlu, bu yıl düzenlenecek Türk Dünyası Mimarlık ve Şehircilik Kurultayı'nda gündeme alınacak Erzurum'un kültür eserlerini gezip incelemelerde bulundular.
Kasım ayında Azerbaycan'da düzenlenecek Türk Dünyası Mimarlık ve Şehircilik Kurultayı'nda Erzurum'un tarihi dokusunun işleneceği, bu nedenle Erzurum'un kültür mirasını incelediklerini belirten Türkiye Mühendisler Birliği Genel Başkanı ve Kurultay Başkanı İlyas Demirci, "Çifte Minareli Medrese, Üç Kümbetler Türk tarihi ve kültürü açısından ender eserler. Türk kültürü ve estetiğinin ince işçiliğini bu eserlerde görebiliyoruz. Bu yıl düzenlenecek Türk Dünyası Mimarlık ve Şehircilik kurultayında Erzurum şehri de işlenecek. Kurultay öncesi eserleri görmek istedik. Yakutiye Belediye Başkanı Fahrettin Atınç'ın ilgisiyle eserleri birbir gördük. Aziziye Tabyası, Erzurum Kalesi de örnek eserler arasında. Bu mirasın mutlaka yaşatılması gerekiyor." dedi.
Azerbaycanlı emekli elçi ve milletvekili Vagif Kasımoğlu ise Erzurum'un kültür dokusu ve ağız özelliği açısından Azerbaycan'ın Şeki şehriyle örtüştüğünü görmekten memnuniyet duyduğunu söyledi. Üç Kübbetleri ziyaret sonrası Sultan Melik Mahallesi'nde halkla konuşan Kasımoğlu, "Şeki'de de aynı Erzurum ağzı kullanılmaktadır. 'Gelirem-gidirem' bana hiç yabancı gelmedi. İki şehrin aynı kültür coğrafyasında olması dikkat çekici. Erzurum'u görmeyi çok arzuluyordum. Belediye Başkanımız Fahrettin Atınç bize konaklık etti. Minnettarlık duyuyorum." diye konuştu. Keçiören Belediye Başkan Yardımcısı İbrahim Terzioğlu da Erzurum'un kültür mirasının daha hassas korunmasının şart olduğunu söyledi. Eserler hakkında heyete Atatürk Üniversitesi Eğitim Fakültesi'nden Doç. Dr. Cengiz Alyılmaz rehberlik etti. Yakutiye Belediye Başkanı Fahrettin Atınç ise Erzurum'un Türk Dünyası Mimarlık ve Şehircilik Kurultayı'na konu olmasının kendileri için de mutluluk olduğunu belirterek, gelen heyeti misafir etmekten mutluluk duyduğunu söyledi. Zaman, Haber: Mahir İnanç, 24.10.2007 |
||
SURLARI OYUP DURAK YAPTILAR
Sur-u Sultani" olarak bilinen Cankurtaran'daki surların altının oyularak taksi durağı haline getirildiği belirlendi. İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunan İstanbul 4 numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'nun 18 Eylül 2007 tarihli kararında, olayın Sirkeci Polis Amirliği'nde görevli polislerce tutanakla tespit edildiği belirtildi. Durumun, Eminönü Belediye Başkanlığı İmar Müdürlüğü Yapı Denetim Bürosu elemanlarınca da belirlendiği ifade edilen kararda, 1.derecede arkeolojik sit alanını oluşturan ve 1. grup taşınmaz kültür varlığı olarak tescil edilen "Sur-u Sultani"nin bir parçası olan surların altının oyularak ve demir kapı takılarak taksi durağı haline getirildiğinin anlaşıldığı ifade edildi. Kararda, surun projelendirilerek kapatılmasına ve surun altını oyanlar hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verildiği belirtildi. Savcılık konuyla ilgili soruşturma başlatırken, sorumlular hakkında Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'na muhalefetten 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açılabilecek.
Taksi durağı haline getirilen yerde çay ocağı işleten Halil İbrahim Güngör 1980'den beri burada olduğunu belirterek "Geldiğimde burada gasp olayları yaşanıyordu. Fuhuş yapılıyordu. Tinercilerin mekanıydı. Buraları hep bunlardan temizledim. 6 yıldır burayı çay ocağı olarak işletiyorum. Taksicilere çay veriyorum. Kapının olduğu yer zaten açıktı. Ben bir demir kapı taktım bir de duvardaki deliği ince bir tuğlayla kapattım. Bizanslıların yaptığı suru delecek kadar deli miyim? Yıllardır belediyeden gelip boşalt diyorlar. Ben de her geldiklerinde boşaltıyor, her defasında tekrar giriyorum. Ben buradan ekmek yiyiyorum" diye konuştu.
Fatih Sultan Mehmet'ten Sultan Abdülmecid'e kadar Osmanlı padişahlarının oturduğu Topkapı Sarayı şehrin birinci tepesinde Zeytinlik adlı bölgede kurulmuştu. Saray 1478 yılında yaptırılan 1400 metrelik bir surla çevriliydi. Haliç ve Marmara kıyılarında, şehri çeviren Bizans çağı kıyı surlarıyla birleşen bu tahkimata "Sur-u Sultani" adı verilirdi. Sabah, Haber: Orhan Yurtsever, 24.10.2007 |
![]() |
|
|
TARİHİ BEDESTEN YENİDEN CANLANDIRILACAK
Tekirdağ'da bulunan tarihi bedesten restore edilerek canlandırılacak. Tekirdağ Belediyesi tarafından projelendirilmesi yapılan bedestenin restorasyonuna 2008'in Ocak ayında başlanacak. Belediye tarafından geçen yıl hazırlanarak Anıtlar Kurulu'ndan onay alınan proje için çalışmalar hızlandırıldı. Bedesten esnafıyla bir toplantı yapan Belediye Başkanı Ahmet Aygün, kiracılardan bedesten etrafındaki dükkanları 2008 Ocak ayına kadar boşaltmalarını istedi. Başkan Aygün, "Yeni yaptığımız yerin daha fazla canlı tutulabilmesi için elektrik, telefon ve su tahsilat vezneleri açacağız. Bedestenin önünü açarak Tekirdağ'a güzel bir görünüm kazandıracağız." dedi. Zaman, Haber: Ferhat Akgün, Fotoğraf: Tekirdağ Kent Haber, 24.10.2007 |
|
MÜZE GEZENE SATRANÇ TAKIMI HEDİYE
Konak Belediyesi ile Turizm Rehberleri Odası'nın ortaklaşa düzenledikleri ve bugüne kadar binlerce öğrencinin yararlandığı Müze ve Kültür Sanat gezileri, yeni öğretim yılıyla birlikte yeniden başlatıldı. Konak Belediye Başkanı Muzaffer Tunçağ, gezinin ilk gününde sürpriz ziyarette bulunarak, geziye katılan öğrencilere satranç takımı hediye etti. Öğrenim yılı süresince geziye katılacak olan tüm öğrencilere satranç takımı hediye etmeyi sürdüreceklerini belirten Başkan Tunçağ, yılın ilk gezisine katılan Ömer Lütfi Akad İlköğretim okulu öğrencilerine hediyelerini verdi.Tunçağ, geziye katılan öğrencilere "Atatürk'ü Anlamak" adlı şiir kitabını da hediye etti. Tunçağ, satrancın çocukların kendi güç ve yeteneklerini daha iyi ortaya koyacakları bir akıl oyunu olduğunu, hızlı ve doğru düşünebilme yeteneğini artırdığını söyledi. Haber Ekspres, 24.10.2007 |
||
TARİHİ ESER OPERASYONU
Karabük'ün Yenice İlçesi'ne bağlı Şirinköy'de jandarmaya tarihi eser satmaya çalışan bir kişi yakalandı.
Şirinköy'de S.T (32) isimli kişinin tarihi eser satmaya çalıştığı ihbarını alan Karabük İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şubesi ekipleri, alıcı kılığında pazarlık yaptıkları şahsı suçüstü yakaladı.
Operasyonda, Osmanlı dönemine ait 172 adet gümüş para, gümüş yapımı alınlık, kemer, küpe, işlemeli bilezik, bronz madalya, çakmak, yüzük, düğme, bir adet kuş figürlü pirinç, bir adet bakır broş ve bir adet pirinç tepsi ele geçirildi. Karabük Kent Haber, 24.10.2007 |
|
|
KAYIP HAZİNELER
"Çok para söz konusu, organize suçlarla
bağlantılar mevcut, kaybettiğimiz kültürel mirasımız
yeri doldurulamaz. İtalya dışındaki ülkelerde sanat
eseri hırsızlığı öncelik taşımıyor. Çözüm, en
azından teoride, çalınmış sanat eserleri için
uluslararası bir veritabanı oluşturmakta yatıyor."
25 Mayıs 2003 tarihinde Arda Sanat Galerisi'nden 22 tablo çalındı. Bu tabloların arasında Şefik Bursalı, Bedri Rahmi, Zeki Faik İzer, Fevzi Karakoç gibi ressamların eserleri yer alıyordu. Gözde Sanat Galerisi'nde 2003'teki soygunda aralarında Hayati Misman, Hanefi Yeter gibi ressamların eserlerinin olduğu 11 tablo çalındı. Ressam Nevhiz Tanyeli'nin kaybolan resimlerinin hikayesi şaşırtıcı. 2003'te bir akıl hastası sanatçının evinin önünden 234 resmini çaldı. Hırsız, resimleri Cihangir'dekilere dağıttı. Resimleri alanlar ise hepsini çöpe attı. Tanyeli'nin tam 234 resmi çöpe gitti. 2005'te Resim Heykel Müzesi'ndeki Hoca Ali Rıza'nın tablosunun çalınmış olduğu, yerinde de kötü bir taklidinin bulunduğu ortaya çıktı. Ayrıca 1983'te Kenan Evren'in müzeyi ziyareti sırasında bir Fikret Mualla bir de İlya Repin tabloları çalındı. 2006'da Adnan Turani'nin İlayda Sanat Galerisi'nde sergilenen bir tablosu çalındı. 4 Nisan 2007'de Birgün gazetesinde yayımlanan habere göre ise sanat hırsızlığı Ankara Kara Harp Okulu'na uzanıyor. Kara Harp Okulu'na ait müzede Sami Yetik'in tablosu çalındı. Tablo sonra bulundu ve müzeye getirildi. İrlanda'dan çalınan Gabriel Metsu'nun bir tablosu Türkiye'de bulundu ve Resim Heykel Müzesi'ne yediemin olarak teslim edildi. Yıl 1983. İrlanda ile sanat eserinin iadesine dair herhangi bir anlaşma yapılmamış olmasına rağmen müze yetkilileri tabloyu iade ettiler. Maria Kılıçoğlu'nun 3 heykeli yaklaşık 3 yıl önce çalındı. Urart Sanat'ta 1989'da yapılan Rafet Ekiz sergisinde sanatçının bir tablosu çalındı. Teku Sanat Galerisi'nden yaklaşık 2,5 yıl önce adeta bir kamyon dolusu tablo çalındı. Birçok eserin arasından özellikle Komet, Adnan Turani gibi ünlü ressamların tabloları seçildi. 200 tablo hala kayıp. 3-4 yıl önce modacı Vural Gökçaylı'nın evinden Orhan Peker tablosu çalındı. Milliyet, Haber: Yasemin Bay, 24.10.2007 |
||
TARİHİ YILDIZ OTEL YENİDEN PARLAYACAK
Ödemiş'te geçmişte ekonominin ve siyasetin nabzının tutulduğu 90 yıllık Yıldız Otel'de restorasyon çalışmaları başlatılacak. Belediye Başkanı Mahmut Badem, Yıldız Çarşısı'ndaki otel ve hanı eski görkemli günlerine döndürmek için çalışmaya başladıklarını söyledi.
|
|
|
MÜZE ŞEHİR EDİRNE
Osmanlı Devleti’ne uzun yıllar başkentlik yapmış olan şerhat şehri Edirne, artık müzelerinin zenginliğiyle de anılacak. Edirne Valisi Nusret Miroğlu, kente yeni müzeler kazandırmak istediklerini söyledi. Yeni Edirne Sarayı’ndaki tarihi mutfak binası “Mum ve Mutfak Müzesi”, Sarayiçi’ndeki Adalet Kasrı’nın “Adalet Müzesi” olarak düzenleneceğini ifade eden Edirne Valisi Nusret Miroğlu, kentte halen İslam Eserleri, Arkeoloji ve Etnografya, Selimiye Vakıf, Şükrü Paşa Anıtı ile Sağlık müzelerinin faaliyette olduğunu belirtti. Eski Elektrik Fabrikası’nın da bulunduğu kazı alanına mezar taşlarıyla “Osmanlı Taş Eserleri Müzesi” fonksiyonu verileceğini ifade eden Miroğlu, Trakya Üniversites'nin, Tıp Müzesi Oluşturma ve Kırkpınar Evi’ni de müzeye dönüştürme girişimlerinin olduğunu bildirdi. Gazimihal semtindeki tarihi hamamın da “Hamam Müzesi” olarak kullanılmak üzere restore edileceğini belirten Miroğlu, “Edirne’nin müzeler şehri olmasını istiyoruz. Bunu da başaracağız” dedi. Türkiye Gazetesi, 24.10.2007 |
||
TESCİLLİ ESERLERE YARDIM ÖDENEĞİ
Gümüşhane Kültür ve Turizm Müdür Vekili Temel
Yalçın, tescilli eserlere ayni ve nakdi şekilde
yardım ödeneği verileceğini söyledi.
Bu nedenle mülkiyetinde tescilli kültür varlıkları bulunan gerçek ve tüzel kişiler restorasyon, bakım ve onarım için yardım başvurularını İl Kültür ve Turizm Müdürlüğüne yapacaklardır. Müdürlüğümüzde, başvuru dosyasının ilk değerlendirmesi ve incelemesi yapıldıktan sonra Bakanlığımızda oluşturulan “Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıklarının Onarımına Yardım Komisyonu’na” gönderilecek, Bakanlığımız da, 2008 yılında yapılacak olan Komisyon toplantısında değerlendirmek üzere vatandaşlarımız tarafından yapılacak olan yardım başvurularının, 10.01.2008 tarihine kadar Müdürlüğümüze teslim etmeleri gerekmektedir.” Gümüşhane Kent Haber, 24.10.2007 |
||
|
KUR'AN-I KERİM 2.3 MİLYON DOLARA SATILDI
İngiltere'de düzenlenen açık artırmada, 13.
yüzyıldan kalma bir Kuran-ı Kerim 2,3 milyon dolara
(yaklaşık 2,8 milyon YTL) alıcı buldu. Sabah, 24.10.2007 |
|
RUSYA'DA 35 BİN YILLIK MAMUT
Rusya'nın Yamal
bölgesinde eriyen buzlar arasında bulunan mamut
yavrusunu inceleyen bilim adamları, yaşının 37 bin
yıl olduğuna karar verdi.
Lyuba bu yılın Mayıs ayı sonlarında bir çoban tarafından eriyen buzların altında bulunmuştu. Yaklaşık 50 kilo ağırlığındaki Lyuba'nın hortumunun, gözlerinin, ve bedenindeki deri parçalarının soğukta çok iyi korunduğu bildirildi. Mamut yavrusunun donduğu zaman yaşının bir yıl veya daha az olduğu ve boyutunun 90-130 santimetre olduğu açıklandı. Lyuba, Salehard şehir müzesinin özel soğutucularla donatılmış bölmesinde 7 derece soğukta muhafaza ediliyor.
Lyuba, Aralık ayında Sank Petersburg'a, 1977 yılında Rusya'nın Magadan bölgesinde bulunmuş Dmitri isimli başka bir mamut yavrusunun yanına gönderilecek. Bilim adamları ise 2008 Haziran ayında Lyuba'nın bulunduğu bölgeyi incelemek için keşif seferi düzenleyeceklerini açıkladılar. Yeni Şafak, 24.10.2007 |
||
CİHAT BURAK HAKKINDA HERŞEY
İstanbul Modern, Türk sanatının en önemli isimlerine ayırdığı retrospektifler dizisinin üçüncü sergisinde Süreli Sergiler Salonu'na 'Cihat Burak Retrospektifi'ni konuk ediyor. Yapıtlarında yozlaşan değerlere eleştiri ve mizah duygusuyla yaklaşan, günlük yaşam sahnelerini anılara bağlayarak gerçekleri fantastik bir bağlam içinde ele alan ve bilinen, tanıdık nesneleri bir düş dünyasının yaratıklarına dönüştüren Cihat Burak için hazırlanan sergi Burak'ın hem sanatını hem de yaşamını bir arada ve tüm yönleriyle sunan ilk retrospektif sergi olma özelliği taşıyor.
Radikal, 24.10.2007 |
|
|
|
YIKILDI YIKILACAK
Ereğli Yalı Caddesi’nde Ali Onsekiz sokakta bulunan 100 yüzyıllık bir geçmişe sahip olduğu belirtilen ahşap binanın yanındaki binadan 15-20 santimetre ayrılması ise tehlikeye davetiye çıkartıyor.
İçinde Roman vatandaşların yaşadığı tarihi binanın günden güne dökülmesi yanında yandaki binadan ayrılarak sağa doğru yattığını gören mahalle sakinleri, bölgedeki esnaflar ve söz konusu yolu kullanan araç sahipleri Değişim Muhabirlerine konu ile ilgili şunları söyledi; “Tarihi bir ev olduğu söylenen bu ahşap binada oturan çingeneler var ama evin her tarafı dökülüyor. Üstelikte bu yıl yan yattı. Yoldan geçen insanların ve araçların üstüne düşmesi içten bile değil. Tehlike resmen geliyorum diyor, kimse kılını kıpırdatmıyor”
Kdz. Ereğli Belediyesi’nin de bu sorunu bir an önce çözerek mahalle sakinlerini ve esnafları bu sıkıntıdan kurtarması bekleniyor. Öte yandan aynı caddede bulunan tarihi bir bina yıkılarak eski sistemine göre yeniden yapılıyor. Değişim Medya, 24.10.2007 |
|
TARİHİ NAİB HAMAMI HİZMETE GİRDİ
Gaziantep'te
tarihi Naib Hamamı, Avrupa Birliği'nden (AB)
sağlanan finansal destekle restore edilerek hizmete
açıldı.
Müzeler Genel Müdürü Orhan Gündüz, Türkiye'de
tarihi ve kültürel varlıklara sahip çıkılması
konusunda restorasyon seferberliği yaşandığını
belirtti. Gündüz, "Kültürel varlıklara sahip çıkma
adına önemli yatırımlar ve çalışmalar yapılıyor. Biz
de Bakanlık olarak Gaziantep'teki bu tür çalışmalara
destek olduk, bundan sonra da destek olmaya devam
edeceğiz. Zeugma'dan başlamak üzere Karkamış antik
kentini de kültür turizmine kazandırmayı
planlıyoruz" dedi. haberler.com, 24.10.2007 |
||
KAYIP KENT 'ERZEN' BULUNDU
Antik kentin 2008 yılında devam edecek yüzey araştırması ve somut delillerin toplanmasının ardından 2009 yılında yapılacak arkeolojik kazılarla ortaya çıkarılması hedefleniyor. Kentin ortaya çıkarılmasının ardından Hasankeyf ‘ten sonra ikinci antik kente kavuşacak olan Batman’ın önemli bir turizm kenti olması bekleniyor.
Güneydoğu Anadolu
Bölgesi'nde "Kayıp Bir Ortaçağ Başkenti Erzen’in
Tarihi ve Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi"
kapsamında, çalışmalarını sürdüren tarihçiler, söz
konusu yerin kayıp kent ‘Erzen’ olduğu yönünde
bulgular elde ettiklerini açıkladı.
2 yılı kapsayan projenin 2007 yılı dönemi 10 günlük ikinci etap çalışmasının tamamlandığını belirten Çevik, "İki dönem yapılan çalışmalarda, şehrin yazılı kaynaklarla bize ifade edilen yerde olduğunu tespit ettik. Balıklıgöl ve diğer yüzey buluntuları ile kabaca şehrin sınırları bu ilk etap çalışmada tespit edildi. 2007 yılı için toplanan veriler, envanter ve etüt çalışmaları olarak ikiye ayrıldı. Bu veriler önümüzdeki çarşamba günü Diyarbakır Müzesi'ne teslim edilecektir." dedi.
Arıca, ‘kentle aynı kaderi paylaşan ve bu dönem yüzey çalışmasını yaptığımız kale ve köprüde de yoğun bir yüzey çalışması yapacağız. Bütün bu buluntuların neticesinde projenin bize verdiği süre içerisinde tahmin ettiğimiz verilerin toplanması neticesinde, asıl şehrin bütün sınırlarıyla, mimari yapılarıyla tam olarak ortaya çıkarılması için 2009'dan itibaren bakanlığın vereceği izin doğrultusunda bir arkeolojik kazı istenecek ve böylece şehrin tamamı ortaya çıkartılacak." diye konuştu.
01 Ocak 2007 tarihinde başlayan proje çalışmalarında, İnönü Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı, Prof.Dr. Salim Cöhce, Muğla Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden Yrd. Doç. Dr. Adnan Çevik, Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden, Yrd. Doç. Dr. Sadi Kucur, Muğla Üniversitesi Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Bölümü Öğretim Görevlisi Çetin Çelebi ile Muğla Üniversitesi Kütüphane ve Dokümantasyon Dairesi Başkanlığından Araştırıcı Kürşad Erişti görev alıyor. Batman Gazetesi, 23.10.2007
KAYIP KENT 'ERZEN' İÇİN TANITIM TOPLANTISI YAPILDI
Batman'ın Kozluk İlçesi
Oyuktaş Köyü'nde yapılan kazılarda ortaya çıkan antik
kentin, Artuklular´dan sonra en uzun ömürlü ikinci
Türkmen beyliği olan Dilmaçoğulları´na başkentlik
yaptığı belirtildi.
Kozluk İlçesi Oyuktaş köyü Yeşilyurt mezrasında yüzeysel araştırmalar sonucu ortaya çıkan 'Erzen' isimli tarihi kentin Ortaçağ'da bölgenin en büyük başkenti olduğunu söyleyen Çevik, "Yaptığımız yüzey araştırmaları sonucunda ortaya çıkan ve elde edilen bulgular doğrultusunda kayıp bir başkentin olduğunu gördük. 'Erzen' ismiyle bilinen yerin dışında bulunan ve Ortaçağ'ın en büyük başkenti olarak nitelendirdiğimiz Erzen, İslam Erzen'idir. Bu kent, yerleşim alanı itibariyle Diyarbakır'dan bile büyüktür. Çalışmalarımız aralıksız olarak devam edecektir" dedi. Batman Gazetesi, 24.10.2007 |
||
DİVRİĞİ DEV ADIM ATACAK
Geçtiğimiz hafta Divriği İlçesi'nin Türkiye turizmine
kazandırılması amacıyla Kültür ve Turizm Bakanlığı
Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü'nden temaslarda
bulunmak amacıyla gelen ekip, gerekli incelemeleri
yaparak önemli kararlar aldı. Sivas Hürdoğan, 23.10.2007 |
||
SİNAN'IN GÖLGESİNDE ESRAR TARLASI
Uyuşturucu kaçakçıları sınır tanımıyor. İstanbul Alibeyköy'de Mimar Sinan'ın yaptığı su kemerinin yamacında esrar üretmeye yarayan dişi hintkeneviri yetiştirildiği ortaya çıktı.
Sinan'ın İstanbul'a su taşımak için dere üzerine yaptırdığı Mağlova Su Kemeri'nin çevresi, hint keneviri tarlasına dönmüş durumda. Bir spor salonunda antrenörlük yapan S.A.'nın tesadüfen ortaya çıkardığı gerçek, polisleri bile şaşkına çevirdi. Arkadaşıyla birlikte spor yapmak için ormana gittiğini anlatan S.A. şöyle konuştu: "Arabamız, çamura saplandı, yardım bulmak için ormanın içinde ilerliyorduk. Ağaçlıkların içinde, uzunca bitkiler gördük. Etrafları diğer yabancı otlardan arındırılmış bir vaziyetteydi. Hatta kökleri çapalanmıştı, sulamada kullanılan pet şişeler ise hala oralardaydı. Gördüklerimizin Hint keneviri olduğunu anladık." Zehir tacirlerinin keneviri korumak için ormanda gizli yere kulübe yaptıkları da ileri sürülüyor. Bugün, Haber: Osman Asıltürk, 23.10.2007 |
![]() |
|
GÜNEY AFRİKA'NIN İLK 'KUMSAL' TOPLAYICILARI
Güney Afrika’da,
Pinnacle Point’de bulunan bir mağarada ele geçen
deniz kabuklusu kalıntıları ilk insanların denizden
beslendiğini ortaya çıkardı. Araştırmacıların
verdikleri bilgiye göre buluntular yaklaşık 164.000
yıllık. BBC, 17.10.2007 |
||
![]() |
DARA'DAN ANTİK ÇAĞ MOZAİKLERİ ÇIKTI
Mardin'de bulunan 7 bin yıllık Dara Harabeleri'nde antik çağa ait tarihi mozaikler bulundu. Antik mozaiklerin Gaziantep'te ortaya çıkan Zeugma mozaiklerine benzediği belirtildi.
Halk arasında zindan olarak bilinen 40 metre derinliğindeki mekan temizlendi, açık hava tiyatrosu ve kaya evlerin bulunduğu alanlarda gerçekleştirilen kazılarda ise askeri garnizon, şehrinin erzak ve silah depoları ile kaya mezarlar gün yüzüne çıkarıldı. Alanı ziyaret eden Vali Mehmet Kılıçlar, kazı ekibinin ortaya çıkardığı MS 6. yy'a ait olduğu tahmin edilen şemsiye motifli mozaiği inceledi. Vali Kılıçlar, Dara'nın Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin Aspendos'u olduğunu belirtti.
1986 yılından beri kazı çalışmalarını sürdürdüklerini söyleyen Prof.Dr. Metin Ahunbay, ödeneklerin bu yıla kadar yetersiz olduğunu belirtiyor. Ahunbay "Bu yıla kadar ödeneklerimiz oldukça kısıtlı ve azdı. Kazılarımızı istediğimiz şekilde yapamıyorduk. Bu yıl Mardin Valisi Sayın Mehmet Kılıçlar'ın desteklerini gördük. Yıl içinde kazıda sezon çalışması olarak amacımıza ulaştık. Dara 1,5 km2'lik alan üzerinde kurulu. Etrafında kazı yapılması gereken alanlar var. Kazı uzun yıllar alacak. Son olarak 6. yy'a ait olduğunu tahmin ettiğimiz süslü bir mozaik bulduk." dedi. Zaman, Haber: Şeyhmus Edis, 23.10.2007 |
|
BURSA'YA GİDENLER BU MÜZEYİ GÖRSÜN
Emekli tiyatrocu, Deliler Köyü'ndeki baba evini müzeye çevirdi. Dağ köyündeki müze evde, 125 yıllık tarihi tüfek, 80 yıllık kömürlü ütü ve delikli kuruşlara kadar müzelerde dahi olmayan çok sayıda eser sergileniyor.
Bursa'da, Devlet Tiyatrosu'ndan emekli olan Mustafa Kavakçı, yıllardır topladığı eski eşyaları evinde sergileyerek tarihle iç içe yaşıyor. Yaklaşık 400 parça eşyanın bulunduğu evde 125 yılla kadar uzanan eski eşyalar duvarları süslüyor. Küçük Deliler Köyü'nde yaşayan 70 yaşındaki Mustafa Kavakçı'nın müze evinde, Çanakkale Savaşı'ndan kalma 125 yıllık tüfekten, 100 yıllık sürahiye, 80 yıllık kömürlü ütüden, 70 yıl öncesi kullanılan delikli kuruşa kadar birçok eski eşya müze titizliğinde sergileniyor. Bugün, 23.10.2007 |
![]() |
|
|
ÇOCUK KRAL ARABA KAZASINDA ÖLMÜŞ
Mısır'ı 3000 yıl önce yöneten çocuk kral Tutankamon'un ölümünün ardındaki giz çözüldü.
Bilim adamları, Tutankamon'un birçok kişinin düşündüğü gibi öldürülmediğini, av sırasında savaş arabasından düşerek öldüğünü belirttiler. Tutankamon'un 1922'de arkeolog Howard Carter tarafından lahdinin bulunmasının ardından mumyasının 1968'te röntgen cihazından geçirilmesiyle birlikte kafatasında bir çöküntü fark edilmiş ve kafasına vurularak öldürüldüğü düşünülmüştü.
Milliyet, 23.10.2007 |
|
DEFİNE AVCILARI İŞBAŞINDA
Manisa İl Kültür Müdürü Erdinç Karaköse, Manisa genelinde 2007 yılı içinde 13 kaçak, 6 adet de izinli kazı yapıldığını bildirdi.
Haber Ekspres, 23.10.2007 |
||
ÇALINAN ESERİN BEDELİNİ PERSONEL ÖDEYECEK
Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, 96 müzeden 66'sında sayım ve teftiş yaptırdı. Eksik bulunan konulara ilişkin olarak soruşturmalar açıldı.
Bir buçuk yıldan beri müfettişlerin denetiminde devam eden sayım ve teftiş işlemleri sonucunda 16 bedel ödetme, beş görev değişikliği, dört adli ve idari soruşturma, iki tutuklama, iki uyarma ve üç kınama cezası uygulandı. Uşak Arkeoloji Müzesi'nden, Karun Hazineleri'nin en değerli parçası Altın Kanatlı Denizatı Broşu'nun sahtesiyle değiştirilerek çalınmasından sonra bakanlık tarafından, ilk kez bütün müzelerde sayım ve teftiş yaptırılmaya başlandı. 2006 Mayıs ayında başlayan sayım ve teftişler için müzelerde bakanlık müfettişleri denetiminde 235 uzman personel çalıştı. İki aşamalı çalışmalarda bir yandan müzenin genel teftişi yapılırken bir yandan da farklı müzelerin uzmanlarından oluşan komisyonlar eserleri inceledi. Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Orhan Düzgün, 96 müze müdürlüğü ve bunlara bağlı 91 birimde teftiş ve sayım çalışmaları bittiğinde, sonuçları kamuoyuna ayrıntılarıyla açıklayacaklarını söyledi. Genel Müdür Düzgün, "Müzelerimiz, tarihinde ilk defa koleksiyonlarında bulunan eserlerin envanter defterlerindeki bilgilerle karşılaştırılarak, orijinal olup olmadıkları da tespit edilecek şekilde sayım yapılmak üzere müfettişler tarafından denetlemeye tabi tutulmaktadır. Daha önceki yıllarda, görülen lüzum üzerine sadece küçük çaplı çalışmalar yapılmıştı. Eser sayımları ise her yıl ocak ayı sonunda müze müdürlüklerince yapılmakta, sonuçları genel müdürlüğümüze iletilmektedir." dedi.
Uşak'ta Karun Hazineleri'nde yer alan nadide parçalardan Kanatlı Denizatı Broşu geçtiğimiz yıl sahtesiyle değiştirilerek çalınmıştı. Olayla ilgili başlatılan soruşturma çerçevesinde 4 ilde, Uşak Arkeoloji Müzesi Müdürü Kazım Akbıyıkoğlu'nun da aralarında bulunduğu 10 kişi gözaltına alınmıştı. Zaman, Haber. Melik Evren, 23.10.2007 |
||
'TARİHİ ESER' HİLESİYLE DOLANDIRICILIK YAPTILAR
Bolu'nun Gerede İlçesi'nde, dolandırıcılık yaptıkları iddiasıyla 2 kişi yakalandı.
Edinilen bilgiye göre, B.Ş. ve H.K., Bolu'nun Gerede İlçesi'nde yaşayan Ramazan K.'nın tarlasına sahte tarihi eser sakladı. Daha sonra tarla sahibi Ramazan K.'ya "Tarlanda tarihi eser var. Çıkartalım sen de ortak ol" dediler. Bunun üzerine Ramazan K., B.Ş. ve H.K. ile tarlasını kazımaya gitti. Yapılan kazıda, daha önceden saklanan tarihi eserler çıkarıldı. B.Ş. ve H.K., çıkarılan tarihi eserlerin çok değerli olduğunu, Ramazan K.'nın ortak olabilmesi için para vermesi gerektiğini söylediler. Ramazan K., 3 bin dolar, 1.000 Euro ve 300 YTL'yi iki kişiye verdi.
Ramazan K., daha sonra davranışlarından şüphelendiği kişileri polise şikayet etti. Polis ekipleri, B.Ş. ve H.K.'yı 01 GA 181 plakalı otomobil ile TEM Otoyolu'ndan İstanbul istikametine kaçarken yakaladı. Zanlıların üzerinde ve arabada yapılan aramada, Ramazan K.'nın verdiği para ve sahte tarihi eserler bulundu. Bolu Emniyet Müdürlüğü ekipleri tarafından yakalan B.Ş. ve H.K., ifadeleri alınmak üzere Bahçelievler Polis Merkezi'ne getirildi. Zanlıların ifadeleri doğrultusunda bir kişinin daha yakalanması için çalışma başlatıldığı öğrenildi. Zaman, 22.10.2007 |
||
HIDIRLIK TABYALARI RESTORE EDİLECEK Yeni Şafak, 22.10.2007 |
||
ERMENİSTAN'DA TÜRK TÜRBELERİ KADERİNE TERK EDİLDİ
Asılsız Soykırım İddialarıyla Mücadele Derneği Başkanı Yrd.Doç. Dr. Savaş Eğilmez, Ermenistan Cumhuriyeti Tarihi ve Kültürel Anıtları Koruma Kurulu elemanlarının 2000 yılında yaptıkları yüzey araştırmasında şimdiye kadar literatürde bulunmayan iki Türk türbesi ile büyük bir Türk mezarlığı ortaya çıkardıklarını belirterek, Karakoyunlular'a ait olduğu belirlenen türbe ve mezarlıkların acilen restorasyon ve onarımdan geçirilmesi gerektiğini belirtti.
Eğilmez, yaptığı açıklamada, Karakoyunlular'a ait
iki türbe ve mezarlığın Ermenistan'ın Siunik Marz
eyaletinin Goris Bölgesi içinde Kornidzor ve
Khndzoresk köyleri arasında bulunduğunu ifade etti. Türk
mezarlığının yaklaşık 45 hektarlık alanı kapsadığını
anlatan Eğilmez, mezarlığın merkezinde ise iki
türbenin bulunduğunu belirterek, şunları söyledi: ''Bu
türbeler tamamen sarımtırak kireç ve gri bazaltın
çözünürü ile süslenip inşa edilmiş. Birinci türbe
sekiz silindir üzerinde yükselmekte. 2. türbe de ilk
türbenin 7-
Türbede bulunan Arapça yazıtta çok net olmamakla beraber 15. yüzyılın güçlü hükümdarlarından Karakoyunlu Yusuf'un isminin bulunduğunu anlatan Eğilmez, şöyle devam etti: 'Türbe çok dikkatli düşünülerek, büyük boyutta ve orijinal kompozisyonda inşa edilmiş. Tasvir edilen hükümdarlık sembollerine ve duvarına stilize edilen Yusuf yazısına bakıldığında bu mezarın Karakoyunlu Hükümdarlığı'nın kurucusu Kara Yusuf'a ait olduğu hipotezi ileri sürülse de tarihi kaynaklara göre Kara Yusuf Tebriz'de iken aniden hastalanarak bu şehrin güney doğusunda üçüncü konak olan Said Abad'a gelindiğinde öldüğü ve Erciş'e götürülerek orada gömüldüğü bilinmektedir.''
Müslüman mezarlığın bulunduğu yerin geniş plato ve çok verimli bir bölge olduğunu, at ve sığır yetiştiriciliği için ideal özelliklere sahip olduğuna dikkat çeken Eğilmez, ''Bu bölge büyük bir ihtimalle Kuzey Ermenistan'da Karakoyunluların yazlık ikametgahlarından biriydi. Bu büyük mezarlığı ortaya çıkaran Ermeni uzmanların bir bölümü ilk türbenin Karakoyunlu kabilesinin ilk hükümdarı Kara Yusuf'un oğlu Pir Budak'a ait olduğunu ileri sürmekteler'' dedi.
Üzeri hükümdarlık alametleriyle donatılmış büyük türbelerin Karakoyunlu hanedan üyelerine ait olduğu yorumunu yapan Eğilmez, şöyle devam etti: ''Bu türbeler, Türkmenistan içindeki ve dışındaki önemli insanların mezarları üzerindeki yapıtların en tipik örneklerinden. Ortaçağ Türkmen mimari örnekleri olan türbeler büyük oranda varlıklarını koruyabilmişler. Ama yer yer harap olan kısımların acilen restorasyon ve tamirata ihtiyacı var. Bu türbelerin bulunduğu mezarlıkta ünlü Türkmen askerlerinin defnedildiğini düşünüyoruz. Türkiye Cumhuriyeti nasıl Akdamar Adası'ndaki Ermeni kilisesini restore edip onardıysa Ermenistan da bu türbeleri onarmalıdır. Ermenistan'daki diğer Türk kültür varlıkları gibi bunların da ortadan kaldırılmasına izin vermemeliyiz. Türbelerin onarımı için dernek olarak kampanya başlatacağız.'' Erzurum Gazetesi, 22.10.2007 |
||
TARİHİ KARS TABYALARI TURİZME KAZANDIRILACAK
Osmanlı’nın 1800’lü yılların sonunda Rus ve Ermeni saldırılarını önlemek için yaptırdığı tarihi Kars tabyalarının günümüze ulaşan kısımları, turizmin hizmetine kazandırılacak. Kars Valisi Mehmet Ufuk Erden, Belediye Başkanı Naif Alibeyoğlu ve Müze Müdürü Necmettin Alp ile Kars Kalesi civarındaki 23 tabyadan Kerim Paşa Tabya, Karadağ Tabya, İnönü Tabya ve Arap Tabyaları’nda incelemede bulundu. Burada bir açıklama yapan Vali Erden, “Bu bölgeyi ayağa kaldırıp turizme kazandırmak istiyoruz” dedi.
Türkiye Gazetesi, Haber: Bedir Altunok, 22.09.2007 |
||
ARKEOLOGLAR KAÇAKÇILARIN HIZINA YETİŞEMİYOR
|
||
SÜLEYMANİYE DE TARTIŞMALI FİRMAYA
|
||
KARUN'UN LANETİ BU KEZ SPOT IŞIĞIYLA GELDİ
Efsaneye göre ünlü Lidya Kralı
Kroisos (Karun) zenginliği nedeniyle Rabb'ine karşı
küstahlaşınca hazineleriyle birlikte toprağa
gömülmüştü. Hazineyi arayanların da aynı lanetten
etkilendiği iddia edilmişti. Uşak Müzesi'nde bulunan
hazinenin bazı parçaları da spot ışıklar altında
tutulduğu için gittikçe kararıyor.
Konuyla ilgili olarak AKP Uşak Milletvekili Nuri Uslu, Uşak'a yeni müze yapılmasının şart olduğunu söylüyor. Karun Hazineleri'nin uygun ortamda sergilenmediği yönünde bilgiler aldığını ifade eden Uslu, yetkililerin yeni müzeye ihtiyaç olduğunu kendisine ilettiğini kaydetti. Bunun için girişimlerde bulunan Uslu, Gar Müzesi projesi için çalışmaların devam ettiğini söyledi.
Trakya Üniversitesi Klasik Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Sümer Atasoy ise "Eserlerin belli bir ısıda durması lazım. Eğer siz sabahtan akşama kadar ışık yakıp, müze kapandığında ışıkları kapatırsanız eserler soğuyor. Bir sıcak bir soğuk olunca eserler etkilenir. Vitrinlerde devamlı değişmeyen ısı kullanılır. Yani bir sıcak bir soğuk olursa o kararmalar olur. Bu tedbirleri almak lazım." dedi. Uşak'taki eserleri görmediği için bir şey bilmediğini belirten Atasoy, Avrupa müzelerindeki eserlerin fotoselli aydınlatma ile korunduğunu söyledi. Türkiye'de Topkapı, Dolmabahçe, İstanbul Arkeoloji, Ankara Anadolu Medeniyetleri, Efes ve özel müzelerde (Sabancı, Rahmi Koç gibi) bu yöntemin kullanıldığını belirten Prof.Dr. Atasoy, Türkiye'de bütün müzelerde bu sistemin olmadığını söyledi.
İki yıl önce kararmayı ortaya çıkaran Zaman'ın haberinden sonra Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından görevlendirilen uzmanlardan Mihrican Kılıç ve Ayşenur Seyrek, Uşak Arkeoloji Müzesi'nde sergilenen Karun Hazinesi'ni bakımdan geçirmişti. Uzmanlar 11 adet eserin bakımını yapmıştı. Üç tanesinde bozulma gözlenmiş, bunlardan biri İstanbul'a götürülerek laboratuvar ortamında tamir edilmişti.
Uşak Arkeoloji Müzesi'nde sergilenen eserlerin durumu, yaşanan tecrübelere rağmen düzelmedi. Müzede yer sıkıntısından dolayı onlarca eser üst üste istiflenmiş durumda. 2007 yılı verilerine göre müzede Karun Hazineleri, çeşitli dönemlere ait sikke, arkeolojik eser, mühür ve etnografik eser sayısı 39 bin civarında. Yer problemi yüzünden bunların sadece 10'da biri sergileniyor. Müzenin içi, dışı ve depoları tarihi eserlerle dolu. Tarihi taş ve anıtlar, müze bahçesinde açık havada, doğa şartlarına terk edilmiş bir şekilde bekliyor. Teşhir alanı sadece tamamı sergilenmeyen Karun Hazineleri'nin sergilenmesi için bile yeterli değil. Zaman, Haber: Melik Evren, 22.10.2007 |
||
![]() |
TARİHİ TABİP HASAN PAŞA CAMİİ RESTORE EDİLECEK
Çanakkale'nin Eceabat İlçesi'ne bağlı Kilitbahir Köyü'nde bulunan tarihi Tabip Hasan Paşa Camii restore edilecek. haberler.com, 22.10.2007 |
|
YUNANİSTAN UNESCO BAŞKANLIĞI'NI DEVRALDI
Yunanistan, 62 yıldır ilk defa 16 Ekim Salı günü UNESCO başkanlığını devraldı.
Ülkenin UNESCO büyükelçisi, Paris'te düzenlenen 34. genel konferansta oybirliğiyle örgütün başkanlığına seçildi. Southeast European Times, 22.10.2007 |
|
|
SANAT ÇAĞDAŞ MI, GÜNCEL Mİ?
Yakında bitecek olan İstanbul Bienali sırasında en çok duyduğumuz, kullandığımız kavramlardan biri oldu 'çağdaş sanat' ya da 'güncel sanat'. Kimilerine göre ikisi de aynı şey, ama özellikle 'güncel'i tercih edenlere göre önemli bir fark var. Nedir bu fark? sorusunun yanıtını Platform Güncel Sanat Merkezi'nin yöneticisi Vasıf Kortun'un blog'undaki bir yazıda bulduk. Kortun şöyle yazıyor: "Çağdaş sanat ve sanatçının aksine güncel sanat ve sanatçı, modern cumhuriyet projesini sürüklemiyor. Modern ve çağdaşın iç içeliği/ geçişliliğinden bir kırılma bu. Güncel sanat, gelecek tasarlamakla uğraşmıyor, burada ve şimdi ile ilgili." Yani mesele epey ideolojik.
Güncel ideolojiden arındırılmış
Çağdaş beni irkiltiyor
Güncel sanat kullanılmalı
'Her zaman' sanat olsun
Çağdaşı küçümsüyorlar
Güncel'in son kullanma tarihi ne?
Yer edinmeye çalışıyorlar Radikal, Haber: Müjde Yazıcı, 21.10.2007 |
||
MÜZEYE HEDİYE EDİLEN SERGİYE 'İADE' AYIBI
Alman
Gerda Henkel Vakfı'nın Muğla Müzesi'ne hediye ettiği
100 bin euro değerindeki Prehistorik Kaya Resimleri
Fotoğraf Sergisi'nin iade edilmek istendiği öne
sürüldü. İade girişimine salon yetersizliği gerekçe
gösterilirken, Beşparmak Dağları'ndaki antik kaya
resimlerinin fotoğraflarını çekerek dünyaya tanıtan
Alman arkeolog Annelise Pechlow, Muğla'da gösterilen
yaklaşımı şaşkınlıkla karşıladığını söyledi.
Milliyet, Haber: Ahmet Bayrak, 21.10.2007 |
||
AŞK ÇEŞMESİ'NE KIZIL SALDIRI
İtalya'nın
başkenti Roma’da ’Trevi’ diye bilinen Aşk Çeşmesi
vandalların kurbanı oldu. Eylemciler, turistlerin
dilek çeşmesi olarak kullandığı havuzun suyunu kızıl
yaptılar. Hürriyet, Haber: Reha Erus, 21.10.20007 |
|
|
MANİSA'DAKİ KAZILARDA 144 TARİHİ ESER BULUNDU
Manisa'da Ağlayan Kaya mevkisinin alt tarafında bulunan Gülgün Hatun Hamamı'nın restorasyonu ve kazı çalışmaları sırasında 144 tarihi eser bulundu. Eserlerin büyük bölümünün çalışma sırasında zarar gördüğü bildirildi.
Alınan bilgiye göre, Gülgün Hatun Hamamı'nda Vakıflar Genel Müdürlüğünün ihaleyle bir üstlenici firmaya verdiği restorasyon ve buna bağlı kazı çalışmalarında ilk etapta Osmanlı dönemine ait hamam malzemelerinden oluşan 44 esere rastlandı. Bu eserler, Manisa Müze Müdürlüğü'ne bildirildi. Yetkililerin incelediği eserler, müzenin kayıtları arasına alındı.
Bir arkeoloji uzmanının da nezaret ettiği restorasyon ve kazı çalışmalarının bir başka etabında ise birkaç gün içinde 100 tarihi esere daha rastlandı. Kırık ve tahrip olduğu görülen eserler de müze kayıtlarına girdi.
Manisa Kültür ve Turizm Müdürü Erdinç Karaköse, son bildirilen 100 tarihi eserin üzücü bir şekilde kırılmış ve hırpalanmış olarak müze müdürlüğüne teslim edildiğini belirtti. Durumu Kültür ve Turizm Bakanlığına yazıyla bildirdiklerini kaydeden Karaköse, şunları söyledi:
''Bakanlığımızdan gelecek talimatlar doğrultusunda bu konu ile ilgili gerekli işlemleri yapacağız. Bunlar belki bir inceleme konusu olacaktır. Elimize kırık ve hırpalanmış olarak geçen yaklaşık 100 hamam araç ve gereçleri için yeniden derlenip derlenemeyeceği konusunda da çalışma yürütülecektir.''
Bu eserlerin bir kısmının eskiden kırılmış olduğunu, bazılarının ise kazı ve çıkarılması sırasında zarar gördüğünü düşündüklerini, uzmanların görüşünün de bu doğrultuda olduğunu belirten Karaköse, bakanlıktan gelecek görüş doğrultusunda gereken çalışmanın yapılacağını kaydetti. Osmanlı dönemine ait hamam araç ve gereçlerinden oluşan 144 parça tarihi eser, Manisa Müze Müdürlüğü'nde bulunuyor. Turizm Gazetesi, 20.10.2007 |
||
OSMAN GAZİ'NİN SALINCAĞININ KURULDUĞU "MIZIK ÇAMI" KORUMA ALTINDA
Domaniçte bulunan, Osmanlı
Devleti'nin kurucusu Osman Gazi'nin salıncağının
asıldığı rivayet edilen ve 1200 yaşında olduğu
sanılan mızık çamı, koruma altında bulunuyor.
Devrilmesi sonucunda çürümeye yüz tutan çamın verniklenerek düzeltildiğini ve koruma altına alındığını bildiren Yardımcı, üzeri çatıyla kapatılan çamın yapılan incelemelerde yaşının sayılabilen 800, sayılamayan çıra kısmının en az 400 olmak üzere 1200 yaşında olabileceğinin belirlendiğini bildirdi.
Yardımcı, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nca 20 yıl önce anıt ağaç olarak tescil edilen ağacın, ilçeye gelen ziyaretçilerin ilgisini çektiğini ifade ederek, şöyle konuştu: “Osmanlı Devleti'ni kuran Osman Gazi'nin bebekliğinde, ninesi Hayme Ana tarafından dallarına salıncak kurularak avutulduğu rivayet edilen ağaç, Osmanlı'nın doğuşuna tanıklık etmesi nedeniyle “Mızık” veya “Beşik Çamı” diye adlandırılmış. Yöre halkı tarafından kutsal sayılan bu ağaç, 11 metrelik boyu ve ahtapotu andıran yaygın kolları ile insanları hayrete düşüren haşmetli görüntüsünün yanı sıra, oldukça ilginç kıvrımları ve doğa harikası estetik görüntülerle bezendiği şekliyle, görenlerin hayal gücünü aşıyor. Bu ağaç aynı zamanda geçmişten günümüze bir köprü görevi görüyor.” Tellal Gazetesi, 18.10.2007 |
![]() |
|
![]() |
14 - 20 Ekim 2007 |
||||||||||||
SAHİPSİZ SULTANAHMET
Sultanahmet Camii'nin 30 yıllık ses ve ışık sistemi uzun süredir çalışmıyor. Her yıl mayıs ve eylül ayları arasında gerçekleştirilen gösteriler, bu yıl sistemin bozulması nedeniyle yapılamadı. Osmanlı'nın hatta İslam aleminin en büyük mabetlerinden birisi olan ve dünyanın her yanından turistleri kendisine hayran bırakan Sultanahmet Camii'nin ses ve ışık sistemine sahip çıkan yok. İstanbul Müftülüğü konu ile ilgili açıklama yapmazken Eminönü İlçe Müftülüğü, Sultanahmet Camii Koruma ve İhya Derneği'nin konu ile ilgili bilgi sahibi olduğunu ileri sürdü.
Sultanahmet Camii Koruma ve İhya Derneği yetkilileri, caminin ses ve ışık sisteminin bu yıl içinde bozulduğunu belirtti. Yeni sistemin oluşturulmasını beklediklerini söyleyen yetkililer, Kültür Bakanlığı'nın Ayasofya'yı da içine alacak yeni bir sistem üzerinde çalıştığını kaydetti. Işık ve ses sisteminin çalıştırılmasını iki yıl boyunca Türkiye Anıt Çevre Turizm Değerlerini Koruma Vakfı (TAÇ)'nın üstlendiğini ifade eden dernek yetkilileri, TAÇ'tan sonra sistemi kendilerinin kullanmaya devam ettiklerini söylediler. Vakıflar İstanbul Bölge Müdürlüğü de, ses ve ışık sistemiyle ilişkilerinin bulunmadığını açıkladı. Müdürlük yetkilileri, konunun Kültür Bakanlığı'nın sorumluluğunda olduğunu belirttiler. Bugün, Haber: Adem Özgüç, 20.10.2007 |
||||||||||||
"ARKEOLOJİK KAZILARDAN ÇIKAN ESERLER MÜZELERDE ÇÜRÜMEYE TERK EDİLİYOR"
Ege Üniversitesi (EÜ) Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü tarafından, 11. Ortaçağ-Türk Dönemi Kazı Sonuçları ve Sanat Tarihi Araştırmaları Sempozyumu düzenlendi.
Sempozyumda konuşan Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü öğretim üyesi Yrd.Doç.Dr. Rüstem Bozer, kazılardan çıkan birçok buluntunun, yayınlanmadığı için müzelerde çürümeye terkedildiğini söyledi. Yrd.Doç.Dr. Bozer, EÜ Edebiyat Fakültesi konferans salonundaki sempozyumda, "Eğirdir Hanı Kazı Çalışmalarının Ortaçağ Türk Sanatına Katkıları" konulu bir tebliğ sundu. Bozer, "Kazılardan çıkan malzemeleri tarihlendiremediğimiz zaman yayınlamıyoruz. Bunlar müzelerde yıllarca kalıyor. Oysa bulunan her malzemenin yayınlanmasında fayda var." dedi. Zaman, 19.10.2007 |
||||||||||||
|
||||||||||||
BU KİLİSEYİ KURTARANLAR AVRUPA'NIN EN BÜYÜK KORUMA ÖDÜLÜNÜ KAZANDI
Kilisenin bulunduğu bölge, dünyada eşine ender rastlanan güzellikteki doğal oluşumlar yani peri bacaları ile çevrili. Eski adı Sinasos olan Mustafapaşa beldesinin hemen bitişiğinde. Burası, Asmalı Konak dizisindeki konak sayesinde son yıllarda yeniden şöhrete kavuştu. Vaktiyle Hıristiyan Karaman Türkleri’nin oturduğu Sinasos’un çevresi manastırlar ve irili ufaklı kiliselerle çevrili. Hürriyet Cumartesi, Haber: Ersin Kalkan, 20.10.2007 |
||||||||||||
EVLİYA ÇELEBİ'NİN CAMİSİ YENİDEN İBADETE AÇILDI
Evliya Çelebi'nin seyahatlerine başlamasına vesile olan rüyayı gördüğü mekan olarak bilinen Ahi Çelebi Camii, suyun içinden çıkarılarak ibadete hazır hale getirildi.
Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün 1 milyon YTL'yi aşan bir bütçe ile suyun içinden çıkardığı Ahi Çelebi Camii, genel müdürlüğün prestij yapıları arasında yer alıyor. Tüm Türkiye'de, aralarında cami, türbe, kilise, han, hamam gibi yapıların bulunduğu 2 binin üzerinde restorasyon projesine imza atıldı. Vakıflar Genel Müdürü Yusuf Beyazıt, Anadolu toprakları üzerinde pek çok değerli eserin bulunduğunu ve bunların tek tek ayağa kaldırılacağını söyledi. Beyazıt, bugüne kadar ödenek yetersizliği sebebi ile çürümeye terk edilen binlerce eser için yeni kaynak ayrılabildiğini belirtti.
17. yüzyılda yaşayan Türk seyyahı Evliya Çelebi, 'Seyahatname' adlı gezi kitabına, rüyasında Ahi Çelebi Camii'nde görmesiyle başlar. Caminin içinde Hz. Peygamber'le karşılaşan Evliya Çelebi heyecanlanınca 'Şefaat ya Resulallah' yerine yanlışlıkla 'Seyahat ya Resulallah' der. Hz. Muhammed de Çelebi'ye seyahat etmesini, seyahat ettiği yerleri de detaylı olarak yazmasını tavsiye eder. Çelebi de bu rüyanın ardından seyahatlerine başlar. Zaman, Haber: Aslıhan Aydın, 20.10.2007 |
||||||||||||
MÜZENİN REVİZYON ÇALIŞMALARI BAŞLIYOR
Yaklaşık bir yıldan beri sürdürülen İnegöl Kent Müzesi çalışmaları kapsamında, müze için tahsis edilen İshakpaşa Külliyesi yanındaki eski belediye binasının tadilat ve revizyon çalışmaları ihale edildi.
İnegöl Belediye Başkanı Alinur Aktaş, ilçenin tarihine ışık tutacak ve gelecek nesillere önemli bir armağan olarak sunulacak olan Kent Müzesi`nin hayata geçirilmesi yönünde hızlı bir çalışma ortaya konulduğunu söyledi. Şu anda ağırlıklı olarak Kent Müzesi`nde nelerin öncelikli olarak sergilenmesi konusunda çalışmalar yapıldığını vurgulayan Aktaş şunları kaydetti:
Bursa Olay, 20.10.2007 |
||||||||||||
ÇAĞDAŞ SANATLAR MÜZESİ YENİ VE ORİJİNAL ESERLERE KAVUŞACAK
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi'nin (KSÜ) 15'inci kuruluş yıldönümü etkinlikleri kapsamında, Kahramanmaraş ve civarındaki ressamlar ve heykeltıraşlar tarafından 130 resim ile 27 heykel olmak üzere 157 adet çalışma gönderildi. Güzel Sanatlar Fakültesi ile Güzel Sanatlar Bölümü'nce düzenlenen sergiye gönderilen eserler seçici kurul tarafından değerlendirmeye alındı. Seçilen eserler kurulması düşünülen KSÜ Çağdaş Sanatlar Müzesi'ne kazandırılacak.
KSÜ Çağdaş Sanatlar Müzesi için sergi seçici kurulu tarafından, orijinallik, yenilik, taklit olmama, biçim-içerik dengesi, özgünlük gibi bir sanat yapıtında olması gerekli olan kriterler çerçevesinde eser değerlendirmesi yapıldı. Değerlendirme sonucunda sergi için gönderilen 130 adet resimden 31 ressamın 75 adet resmi sergilenmeye değer bulundu. Gönderilen 27 adet heykelden ise 8 heykeltıraşın 22 adet heykeli sergilendi. Sergilenmeye layık görülen bu resimlerden 19 adedi, heykellerden de 5 adedi satın alma komisyonuna sunulmak üzere 'önerilen eserler' olarak tespit edildi. haberler.com, 19.10.2007 |
||||||||||||
DİYARBAKIR'DA TARİHİ ESER VE KAÇAK SİGARA OPERASYONU
Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince yapılan operasyonlarda, 17 bin 62 karton gümrük kaçağı sigara ve 32 adet tarihi eser ele geçirildi. haberler.com, 19.10.2007 |
![]() |
|||||||||||
|
BİLECİK'TE TARİHİ ESER OPERASYONU
Bilecik Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele polis ekiplerinin gerçekleştirdiği operasyonlarda, tarihi eser kılıç, tüfek, el yazması kitap ve testi parçaları ele geçirildi. haberler.com, Fotoğraf: Bilecik Kent Haber, 19.10.2007 |
|||||||||||
545 YILLIK TARİHİ KALENİN DUVARLARINDA İNCİR AĞACI BÜYÜDÜ
1462 yılında Fatih Sultan Mehmed tarafından Çanakkale Boğazı'nın en dar yerine yaptırılan iki kaleden birisi olan Kilitbahir Kalesi'nin duvarlarında büyüyen incir ağaçları herkesin dikkatini çekiyor. haberler.com, Fotoğraf: Çanakkale Valiliği, 19.10.2007 |
![]() |
|||||||||||
300 KİLOLUK ÇAN BİR YIL SONRA BULUNARAK YERİNE TAKILDI
Sivhisar'ın simgesi konumundaki saat kulesinden 2006 yılının Aralık ayında çalınan tarihi çanın bulunması için operasyon başlatan güvenlik güçleri, 10 aylık çalışmanın ardından mutlu sona ulaştı.
Alınan bilgiye göre, Eskişehir ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri ile Afyonkarahisar Jandarma Komutanlığı ekipleri, söz konusu çanın Afyonkarahisar'ın Sincanlı ilçesi Bulca köyünde olduğu ihbarını aldı. Söz konusu köye giden güvenlik güçleri, burada çanı ellerinde buludurun 5 kişi ile irtibata geçti.
Söz konusu şahıslarla çanı almak için 750 bin dolara pazarlık yaparak anlaşan güvenlik güçleri, ardından şüpheli Osman Deveci'nin evine ortak operasyon düzenledi. Operasyonda, Sivrihisar saat kulesinden çalındığı belirlenen tarihi çan bulundu.
Operasyon sonucu, Osman Deveci (1955), Gökhan Deveci (1981), Cengiz Deveci (1965), İrfan Deveci ve Özgür Erdik (1979) suçüstü yakanalarak gözaltına alındı.
1915 yılında yaptırılan saat kulesine asılan 108 yıllık tarihi çan, Sivhisara getirilerek yerine takıldı. Sivhisiar İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne gitirilen zanlılar ise ifadelerinin ardından adliyeye sevek edilecek. Olayla ilgili soruşturma sürdürülüyor.
Sivrihisar Belediyesi, geçtiğimiz aylarda yaptığı bir açıklama ile 4 yıl önce de çalınmak isteyen ancak hırsızlar tarafından götürülemeyen çanı bulana 3 bin YTL ödül vereceğini bildirmişti. TürkiyeTurizm.com, 19.10.2007 |
||||||||||||
MONA LİSA'NIN KAŞLARININ VE KİRPİKLERİNİN SIRRI ÇÖZÜLDÜ
Leonardo Da Vinci'nin hala birçok açıdan gizemini koruyan ünlü Mona Lisa tablosunun sırlarından birinin çözüldüğü iddia edildi. Fransız bir mühendis, Mona Lisa'nın resimde gözükmeyen kaşları ve kirpikleri hakkındaki gizemi çözdüğünü iddia etti. Kendi icad ettiği bir tekniği kullanan Fransız uzman, resimle ilgili diğer bazı küçük ayrıntıları da ortaya çıkardığını söylüyor.
ABD'nin San Francisco kentinde bir basın toplantısı düzenleyen Fransız mucit ve mühendis Pascal Cotte, Leonardo Da Vinci'nin, resmi ilk yaptığı zaman Mona Lisa'nın kaşlarını ve kirpiklerini çizdiğini söyledi.
Hakkında birçok gizem bulunan ve birçok iddia ve efsanelerin anlatıldığı Da Vinci'nin ünlü tablosunda Mona Lisa'nın kaşları ve kirpikleri gözükmüyordu. Kaşlar ve kirpikler hakkında da birçok spekülasyon düzenlenmesine sebep olmuş, çeşitli iddialar ortaya atılmıştı.
Hulio Ermida adlı bir jinekolog, Mona Lisa'nın kaçlarının kirpiklerinin olmamasını çirkin ve hasta olmasına bağlamıştı. Ermida, Leonardo Da Vinci resmini yaptığında Mona Lisa 24 yaşında olduğunu ve o dönemlerde bu yaş grubunda pek çok önemli hastalık görülmeye başlandığını belirterek, resmi uzun uzun inceledikten sonra bu hastalıkların birçoğunu bulduğunu öne sürmüştü. Hatta Ermida, kaşların ve kirpiklerinin olmamasının sinirsel bir şok sonucu olabileceğini belirterek, Mona Liza'nın küçük kızını kaybetmiş olması bunun nedeni olabileceğini, hatta saçının da olmadığını ve Leonardo Da Vinci resmini yaptığı sürece peruk takmış olabileceğini iddia etmişti.
Pascal Cotte, tabloyu kendi ürettiği yüksek çözünürlüklü bir video kamera ile yeniden incelediğini söyledi. Buna göre Fransız mühendis, ultraviyole ışınları ile kızılötesini de içeren 13 hafif spektrumlu bir kamera kullanarak 240 milyon pikselli resmi taradı. Sonuçta ortaya her 2,54 santimetresine 150 bin noktanın düştüğü Mona Lisa'nın yeniden üretilmiş bir fotoğrafı çıktı. Cotte, bu fotoğrafla Mona Lisa'nın yüzüne orijinalinden 24 kat büyütülmüş bir fotoğraftan bakabildiklerini kaydetti. Mona Lisa'nın kaş ve kirpikleri ile ilgili sırrı da bu sayede çözdüğünü ifade etti.
"Eğer Mona Lisa'nın yüzünde bir tüy tanesinin bile izini bulsam, Da Vinci'nin Mona Lisa'ya kaş ve kirpik çizdiğini söylemek için kanıt bulduğumu söyleyeceğim" diyen Cotte'ye göre tabloda Mona Lisa'nın kirpiklerinin görünmemesinin sebebi, resmin pikmentlerinin silinmiş olması. Ona göre resmin bu kısımları temizlenmiş veya silinmiş, bu sebeple de kaşlar ve kirpikler yok olmuş olabilir.
Cotte, "Mona Lisa'nın gözlerinin etrafına yakından baktığınızda bazı çatlakların kaybolmuş olduğunu görebiliyorsunuz. Bir küratör veya resim restoratörü gözleri temizlemiş ve bu işlem de kaşların ve kirpiklerin silinmesine yol açmış olabilir" dedi.
Cotte'nin kendi icadı olan kamerası, kaşların ve kirpiklerin yanı sıra resimle ilgili yeni bulgular elde etmesini de sağlamış. Cotte'ye göre Da Vinci'nin Mona Lisa'nın sol eli için yaptığı ilk çizim ila son çizim birbirinden birazcık farklı. Cotte, bunun Mona Lisa'nın kolunun altındaki örtünün duruşunun değişmiş olmasından kaynaklandığını söylüyor. Bugün orijinal resimdeki örtü biraz bulanık olarak gözüküyor ve çok zor farkediliyor; ancak Fransız uzman bu yeni kamera sayesinde kaybolan pigmentleri tespit edebilmiş.
Cotte bu durumu "Mona Lisa'nın kolunun bu şekilde durması, tablo milyonlarca kişi tarafından yeniden üretildikten ve kopyalandıktan sonra ilk kez tespit ediliyor. Ancak kolunu neden bu şekilde tuttuğunu anlamadık. Mona Lisa'nın bileği muhtemelen elindeki örtüyü karnının üstünde tutmak için öyle duruyor. Bu benim için müthiş bir şey, müthiş bir keşif" dedi.
Cotte'nin, resmin sanal olarak yeniden üretilmesi olan bu çalışmasının sonuçlarından biri de elde edilen resmin, tablo daha yeniyken sahip olduğu renkleri gösteriyor olması. Buna göre Da Vinci'nin ünlü modelinin ten rengi hafif pembeye çalıyor. Arka alandaki gökyüzünün rengi ise şimdi koyu gri gözükmesine rağmen daha maviymiş. Cotte'ye göre resmin üzerindeki koyu renkli tabaka da 500 yılık bir geçmişin ürünüymüş.
Cotte, kızılötesi ışınla elde ettiği bulguların fotoğraflarını düzenlediği basın toplantısında basın mensuplarına da gösterdi.
Araştırmacı, aynı zamanda ona Lisa'nın gülüşünün de bugün göründüğünden geniş olduğunu söyledi. Cotte, dolayısıyla Lisa'nın yüzünün de eskiden daha geniş göründüğünü savundu.
Leonardo, ünlü tablosunu 10 yıldan fazla süre yanında taşımış ve ölene kadar da üzerinde çalışmıştı.
Cotte'nin çalışmaları San Francisco'da bulunan Metreon isimli alışveriş merkezinde "Da Vinci: Bir Dehanın Sergisi" adı altında sergilenecek. TürkiyeTurizm.com, 19.10.2007 |
||||||||||||
GÖBEKLİTEPE KAZILARINA İLGİ
TBMM Başkanvekili Eyüp Cenap Gülpınar, dünya tarihi açısından büyük öneme sahip olan Göbeklitepe yapılan kazı çalışmalarının hız kazanması için Kültür ve Turizm Bakanlığı nezdinde çalışma yapacağını söyledi.
Şanlıurfa'da bulunduğu süre içerisinde tarihi ve kültürel mekanları da ziyaret ederek incelemede bulunan Gülpınar, son olarak Göbeklitepe'yi ziyaret ederek buradaki çalışmalarla ilgili kazı ekibinden ve gezi sırasında kendisine eşlik eden Kültür ve Turizm İl Müdürü Selami Yıldız'dan bilgi aldı. Gülpınar, "Bütün dünyanın ilgisini çeken ve neolotik döneme ait yaşamla ilgili çok önemli bilgiler aktaran bu antik kentin gün ışığına çıkarılması için ne gerekiyorsa yapılacaktır. Çünkü insanlık tarihinin en az bilgiye sahip olduğu neolotik döneme ait en önemli eserler Göbeklitepe'de yer alıyor" dedi. Göbeklitepe'nin tüm dünya arkeoloji tarihine önemli mesajların ulaştırılacağı bir antik kent olduğunu ve bunun bilinci içerisinde olduklarını vurgulayan Gülpınar, "Burada yapılan kazı çalışmalarının daha hızlı ve seri şekilde gerçekleşmesi için ne gerekiyorsa ben ve meclisteki arkadaşlarım yapacağız. Kazı ekibindeki arkeolog ve işçi sayısının artırılmasından, maddi kaynak desteğine kadar her konuda üzerimize görev düştüğünün farkındayız. Bu doğrultuda Ankara'da Kültür ve Turizm Bakanlığı nezdinde girişimlerde bulunacağım" diye konuştu. Güneydoğu Medya, 19.10.2007 |
||||||||||||
HASANKEYF'DEKİ KAZILAR İÇİN 1 MİLYON 132 BİN YTL ÖDENEK AKTARILDI
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Hasankeyf'teki kazılar için 2007 yılında 1 milyon 132 YTL ödenek ayrıldığını, bölgede sistematik kazılar ve yüzey araştırmalarının sürdüğünü ifade etti.
Turizm Gazetesi, 19.10.2007 |
||||||||||||
ESKİ ESER OPERASYONU
Kastamonu İl Jandarma Komutanlığı'na bağlı ekipler Merkez Arız Köyü'nde eski eser kaçakcılığı ile ilgili operasyon yaptı. Kastamonu Nasrullah Gazetesi, 19.10.2007 |
KÜTAHYA'DA TARİHİ ESER KAÇAKÇILIĞI
Kütahya'da tarihi eser kaçakçılığı yapan bir kişi, polis tarafından yakalandı. haberler.com, 19.10.2007 |
|||||||||||
GALATASARAY LİSESİ'NE 'ARKA BAHÇE' KIYAĞI
Galatasaray Lisesi'nin 526 yıllık tarihi binasının duvarı üzerine yapılan Amerikan tarzı 2,5 katlı çelik binanın inşaatı şikayetler artınca duruyor, daha sonra devam ediyor.
Tarihi binanın iki dış duvarı arasındaki 1. derece SİT alanı ve Hazine arazisi olan arsa üzerinde tarihi duvara beton dökülerek inşa edilen çelik binanın 'kaçak' başladığı, tarihi eserleri korumakla görevli 2 Numaralı Koruma Kurulu'nun izin belgesiyle kanıtlandı.
Tarihi duvarın üzerinde beton kamyonlarını gören çevre sakinlerinin Beyoğlu Kaymakamlığı'na verdiği şikayet dilekçelerinin üzerinde 8 Eylül 2006 tarihi bulunuyor. Bu tarihte yapılan incelemelerde lise yönetimi, inşaatın 'öğrenci kantini' olduğunu ve izin alındığını savundu, ancak belge gösteremedi. Oysa, 2 Numaralı Koruma Kurulu'nun izin belgesinde, inşaatın başladığı tarihten yaklaşık 8 ay sonrasının, 13 Nisan 2007'nin tarihi bulunuyor.
Çevredeki apartmanlarda oturanlar, “Şikayetimiz üzerine lise yönetimi iznimiz var dedi ama inşaatta gündüz çalışma durduruldu. Bir süre beton kamyonları gece gelerek temel inşaatını sürdürdü. Tüm şikayetlere rağmen, hiçbir yetkili kurum kaçak inşaata engel olmadı. Tam anlamıyla bir gecekondu çalışması yapıldı. Ancak Mayıs'tan sonra yine gündüzleri çelik yapıyı monte etmeye başladılar” dediler.
Ancak 'kaçak inşaat' şikayetini içeren 8 Eylül 2006 tarihli dilekçeden, Kurul'dan izin çıkarılan 13 Nisan 2007 tarihine kadar kaçak inşaatla ilgili hiç bir yasal işlem yapılmaması da dikkat çekti. İstanbul 2 No.'lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu ise İstiklal Caddesi 487 ada 2 parselde bulunan tarihi Galatasaray Lisesi'nin duvarına çelik Amerikan evi yapılmasına hangi gerekçelere dayanarak izin verildiğini açıklamadı. Başkanlığını, İstanbul Büyükşehir Belediyesi eski Genel Sekreteri Prof. Dr. Mete Tapan'ın yaptığı kurul, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin hazırladığı, Muhsin Ertuğrul Sahnesi ve AKM'nin de bulunduğu binaların yerine yenilerinin yapılmasını öngören “Harbiye Kongre Vadisi Projesi”ni ise 'tarihi eserlerin korunması' gerekçesiyle onaylamamıştı. Yeni Şafak, 19.10.2007 |
||||||||||||
TRUVA KAHRAMANI AŞİL'İN MEZARI SAMSUN'DA MI?
Yunan mitolojisinin en önemli kahramanlarından ve tüm dünyada izlenen Truva filmiyle bir kez daha gündeme gelen efsanevi savaşçı Akhilleus'un (Aşil), mezarının Samsun'da olduğu ileri sürüldü. Samsun Arkeoloji ve Etnografya Müzesi'nin tabanında bulunan Amisos Mozaikleri'ni yüksek lisans tez konusu yapan Uludağ Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Derya Şahin, Truva Savaşı'nda Ispartalıların yanında savaşan Akhilleus'un, Karadeniz'deki varlığını araştırdı.
Şahin, yüksek lisans tezinde, Akhilleus'un varlığının Amisos (Samsun) mozaiği üzerinde yer alan kompozisyon ile Akhilleus kültünün, Karadeniz'in güney sahillerine de geldiğine ilişkin buluntular olduğuna işaret etti. Akhilleus'la ilgili Karadeniz'de çok fazla buluntu olduğunu söyleyen Dr. Derya Şahin, Samsun Arkeloloji ve Etnografya Müzesi'nde yer alan Amisos Hazineleri'nde ise 'Nereidler'in bulunduğunu belirterek şöyle konuştu: “Nereidler, Akhilleus'un annesi Thetis'in kızkardeşleridir. Ve Akhilleus'un öldükten sonra Karadeniz'de bir adaya gömüldüğüne inanılmaktadır.” Şahin bulgularının bu iddiayı güçlendirdiğini belirtti. Yeni Şafak, 19.10.2007 |
||||||||||||
![]() |
YESEMEK'İN BELGESELİ HAZIRLANIYOR
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından, Gaziantep'in İslahiye İlçesi'nde bulunan Yesemek Açık Hava Müzesi'nin tanıtımı için belgesel hazırlanıyor. Yapımcılığını And Bilimsel Film Yapım-Reyhan Saral adlı firmanın üstlendiği, ''Yesemek Taşlarında Tarihin İzleri'' adlı belgesel filmin yapımı Kültür ve Turizm Bakanlığı Destekleme Denetleme Kurulu kararı ile desteklenerek, film çekimlerine başlanıldı. Firma Sahibi Reyhan Saral, yaptığı açıklamada, Yesemek'in tanıtımı için 4 günlük bir çekim yapacaklarını, belgesel film çekiminin en iyi şekilde yapılması için titiz bir çalışma yapacaklarını ifade etti. Saral, belgesel filmi, TRT ve ATV televizyonlarında yayınlayacaklarını, ayrıca belgeselin ABD'de belgesel filmler kategorisinde gösterime sunulacağını kaydetti. Gaziantep Olay Medya, 19.10.2007 |
|||||||||||
SULTAN HAMAMI'NA BAKIM
Konya'da Sahip Ata Külliyesi'ndeki çalışmalarında sona gelen Vakıflar Bölge Müdürlüğü, birçok kez yanlış müdahale yapılan tarihi Sultan Hamamı'nı da restore etmeye başladı.
Yaz döneminde ihalesi yapılan Sultan Hamamı’nın ilk olarak projesinin yapıldığı ve ardından restorasyon çalışmalarının yapılması için inşaatına başlandığı belirtildi. Vakıflar Bölge Müdürü İbrahim Genç, tarihi Sultan Hamamı’na gelinen süreçte müdahaleler yapıldığını ve bunların bir çoğunun yanlış olduğunu açıkladı. Tarihi hamama sonradan yapılan yanlış müdahalelerin düzeltilmesi için eseri restorasyon ve bakım çalışmaları kapsamına alarak çalışmalara başladıklarını aktaran Bölge Müdürü İbrahim Genç, “Hamamın bir çok bölümüne yanlış müdahale yapılmış. Sıvası, boyası değiştirilmiş. Yanlışlıkları düzeltmek için çalışmalara başladık ve 2 ay içinde orijinaline göre yapacağız. Tamamlandığında çok güzel bir hamam olacak ve hizmete açılacak. Halkımızın ve Konya’ya gelen yerli yabancı turistlerin bu hamama büyük ilgi göstereceğini düşünüyoruz” değerlendirmesinde bulundu. Sahip Ata Külliyesi’nin bir bölümünü oluşturan hamam, külliye ile beraber Sahip Ata Fahreddin Ali tarafından yaptırılmıştır. Külliyenin yapımına 1258 yılında başlanmış, türbe ve hanikahın eklenmesi ile 1283 yılında tamamlanmıştır. Hamam da 1258–1283 yılları arasında yapılmıştır. |
|
|||||||||||
|
KUTSAL BALIKLARA TEMİZLİK TAŞIMASI
Şanlıurfa'da kirlenme nedeniyle balıkların ölmeye başlaması ve kötü kokular yayılması üzerine temizlenmesi kararı alınan Balıklıgöl'deki balıklar, geçici olarak yanında bulunan Ayn-Züleyha Gölü'ne taşındı. 120 kişilik ekip, dün kutsal balıkları ağlar ve kovalarla taşımaya başladı. Oldukça zorlanan görevlilerin balıkları teneke kova ve küreklerle ses çıkarıp korkutarak yakalamaya çalışması ilginç görüntüler oluşturdu. Şanlıurfa Valisi Yusuf Yavaşcan, "Buradaki kirlenmeye aşırı yemlemenin neden olduğunu belirledik. Suyun azalmasının nedeni de ruhsatsız yapılan sondajlar ve Organize Sanayi Bölgesi'ne verilen su" dedi. Sabah, Haber: Mehmet Yıldırım, 19.10.2007 |
|||||||||||
DÜLÜK İÇİN İTALYA'DAN DESTEK İSTENDİ
Gaziantep, Şehitkamil Belediye Başkanı Metin Özkarslı, Tilmen Höyük'te uzun süredir devam eden ve geçtiğimiz günlerde tamamlanan kazı çalışmalarına başkanlık eden İtalyan Profesör Nicola Marechetti'den, Dülük'ün tanıtımı için destek istedi. Profesör Marechetti'nin bu konuda Fahri Elçilik yapmasını arzu ettiklerini belirten Özkarslı, "Dülük gerçekten kısa zamanda tüm Dünya'nın gözdesi olacaktır" dedi. İtalyan profesör Marechetti ise, her konuda seve seve yardımcı olabileceğini söyledi. Prof. Marechetti, "Dülük'ün tanıtımı için elimden geleni yapacağım. Çünkü, bu tür tarihi yerlerin tüm insanlar tarafından gezilip görülmesi gerekir" diye konuştu. Özkarslı, önceki gün İtalyan Profesör Nicola Marechetti ile biraraya geldi. İtalyan Profesör Marechetti'ye Dülük Antik Kenti'nde yapılan çalışmaları anlatan Özkarslı, Tilmen Höyük'te yapılan kazı çalışmalarını da yakından takip ettiklerini ifade etti. Dülük'te Alman Prof. Engelbert Winter başkanlığından kazı çalışmalarının devam ettiğini belirten Özkarslı, "Dülük'te kazı çalışmalarının yanı sıra, çevre düzenlemesi de hızla devam ediyor. Bu bölgeyi Dünya turizminin cazibe merkezi haline getirmeyi amaçlıyoruz. Bu bölgenin tanıtımı içinde önemli bir çalışma içerisindeyiz" diye konuştu.
Başkan Özkarslı'nın fahri tanıtım elçiliği teklifine sıcak bakan İtalyan Profesör Nicola Marechetti' ise, bu konuda ülkesinde gerekli tanıtımı yapacağını ve bu bölgenin tarihi yerlerinden bahsedeceğini söyledi. Özkarslı, görüşme sonunda ise Profesör Nicola Marechetti'ye teklife sıcak baktıkları için teşekkür ederken, Tilmen Höyük'te yaptığı başarılı kazı çalışmalardan ötürüde tebrik etti. Gaziantep 27 Gazetesi, 19.10.2007 |
||||||||||||
ŞERİF PAŞA'NIN YADİGARI COURBET
Gustave Courbet'nin yapıldığı dönemden bu yana skandallara neden olan ünlü yapıtı 'Dünyanın Kökeni', yıllar sonra ilk kez sergileniyor. En son 1988'de sergilenen resim, 1853'te yapılmış, ama 120 yıl boyunca kamuoyundan gizlenmiş, asla sergilenmemişti. Tablonun bir başka ilginç özelliği ise, o dönem Osmanlı'nın Paris büyükelçisi olan, Courbet'yle iyi bir dostluk kuran ve döneminin önemli sanat koleksiyoncuları arasında sayılan Halil Şerif Paşa'nın siparişi üzerine yapılmış olması.
Sergide, 1877'de ölen sanatçının 120 yapıtı ve dönemine ait çeşitli fotoğraflarla belgeler yer alıyor. Manzaralar, portreler, nü'lerin ressamı Courbet, döneminde egemen olan yerleşik değerlere karşı çıkan, mesela kadınları ideal bir çekicilik içinde ama vücut kılları ve kırışıklıklarıyla resimleyen bir sanatçı olarak ilgi çekmişti. Tabii bu o zaman da, 20. yüzyılda da tepki çekmiş, ünlü resmi 'Dünyanın Kökeni' ancak 1988'de sergilenebilmişti. Yıllarca Halil Şerif Paşa'nın evinde bir perdenin arkasında duran resim, daha sonra ona sahip olan ünlü psikiyatrist Jacques Lacan'ın evinde de bir panonun arkasında tutulmuştu. Radikal, Fotoğraf: AFP; 19.10.2007 |
![]() |
|||||||||||
SUR KALINTILARI ÜZERİNE YOL YAPILDIĞI İDDİASI
Oltu Kalesi yolundaki tarihi surların yıkılarak, yerine yol yapıldığı ileri sürüldü.
Erzurum Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Başkanı Ulvi Özel, yaptığı açıklamada, Oltu Kalesi'ne giden yol üzerinde tarihi surların bulunduğu ve belediyenin söz konusu surların üzerine yol yaptığı şikayeti üzerine harekete geçtiklerini söyledi.
Bölgeye hemen bir ekip gönderdiklerini, ancak sur olduğu iddia edilen bölgede yol bulunması nedeniyle herhangi bir kalıntıya rastlanmadığını ve kesin kanıya varılamadığını belirten Özel, şunları kaydetti: ''Bölgede tarihi dokuda bir tahribat varsa, bu yolda yapılacak detaylı incelemenin ardından netlik kazanır. Yapılan ihbarın üzerine, bölgeye kurumumuzdan hemen bir ekip gönderdim, ancak bir kalıntı bulamadılar. Yolda detaylı inceleme yapılması için bilimsel bir heyet oluşturacağız. İddianın doğruluğu, yapılacak geniş kapsamlı incelemenin ardından belli olacak. Eğer bilim adamları surların yok edildiğini rapor ederlerse, konuyu kurula da taşıyacağım.''
Oltu Belediye Başkanı İbrahim Ziyrek ise, yolun uzun süredir kullanılan patika bir yol olduğunu belirterek, ''Söz konusu yolda en ufak tarihi doku bulunmuyor. İleri sürülen iddianın aslı yok'' dedi. Amaçlarının kaleye çıkacak olan yerli ve yabancı turistlerin rahat seyahat etmelerini sağlamak olduğunu anlatan Ziyrek, şöyle devam etti: ''Bizler tarihi dokuya zarar vermeyecek duyarlılığa sahibiz. Yolda iddia edildiği gibi sur ya da farklı bir tarihi kalıntı bulunmuyordu. Yıllardır kullanılan bir yolda düzenleme çalışması yaptık. Doğal dokuya en ufak bir zarar vermedik. Bilim adamlarımız gerekli incelemeyi yaptıklarında bunu zaten görecekler.''
Erzurum Oltu İlçesi'nde, Oltu Çayı kıyısındaki tepe üzerine MÖ 4.yüzyılda yapılan Oltu Kalesi, Bizans, Selçuklu, Akkoyunlu, Karakoyunlu ve Osmanlı dönemlerinde onarımdan geçirilmişti. Kale, Osmanlı döneminde bir süre kervansaray olarak da kullanılmıştı. Erzurum Gazetesi, 19.10.2007 |
||||||||||||
![]() |
ALLIANOI KİL İLE DOLDURULACAK
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Yortanlı Barajı’nın su tutmasıyla birlikte sular altında kalacak olan antik Allianoi kenti hakkında son kararını verdi. Karar, alanın kil ile kaplanarak, 218 metre duvar inşa edilmesini öngörüyor. Kazı Başkanı Ahmet Yaraş kararı, "Kararı alanlar bunun sorumluluğunu nasıl taşıyacaklar bilemiyorum. Hayırlı olsun" dedi. Hürriyet, Haber: Umut Erdem, 19.10.2007 |
|||||||||||
ROMA DÖNEMİNE AİT SU KANALI BULUNDU
Sinop'ta yol yapımı sırasında, Roma dönemine ait su kanalı bulundu.
Gelincik Mahallesi Adliye Lojmanları önünde yol yapım çalışmaları sırasında iş makineleri tarafından ortaya çıkarılan ve Roma dönemine ait olduğu sanılan su kanalı vatandaşların büyük ilgisini çekti. Geçen yıllarda Korucuk köyü sınırları içinde bulunan diğer kanallarla irtibatlı olduğu tahmin edilen ve kesme taşlarla örülü Roma dönemine ait su kanalı, eski uygarlıklar ve teknikleri hakkında ipuçları veriyor.
Daha önce bulunan kanallarda yapılan arkeolojik çalışmalar neticesinde, kanalların MÖ yapıldığı tespit edilmiş ve kanalların bol su kaynaklarıyla bilinen Erfelek İlçesi'nde bulunan Karasu Çayı'ndan başlayıp Sinop şehir merkezine uzandığı açıklanmıştı.
Mükemmel bir mimariyle yapılan kanallardan akan suyun yaklaşık 20 kilometrelik bir yolu kat ederek Sinop'a ulaştırıldığı biliniyor. Zamanın uzman mimar ve mühendisleri tarafından müthiş bir teraziyle yapılan su kanallarının yörede yaşayan insanların yüzyıllarca su ihtiyacını karşıladığı tahmin ediliyor. Kanalların MÖ 30'lu yıllarda yapıldığı tahmin ediliyor. Sinop Kent Haber, 19.10.2007 |
![]() |
|||||||||||
|
UYDU DESTEKLİ ARKEOLOJİK KAZI
Malatya'da Arslantepe Höyüğü'nde bu yılki kazı çalışmaları tamamlanırken, kazılarda 28 parça tarihi eserin gün ışığına çıkarıldığı, Geç Hitit dönemine ait 4 farklı evrenin tespit edildiği bildirildi. Malatya Haber, 18.10.2007 |
|||||||||||
BONCUĞUN SERÜVENİ
Geçtiğimiz sezon önemli sergiler ile açılışını gerçekleştiren Kadir Has Üniversitesi-Rezan Has Müzesi, 22-25 Kasım 2007 tarihleri arasında “Uluslararası Boncuk ve Boncuk İşleme Sanatı Konferansı’na” ev sahipliği yaparak yeni sezonunu açacak. Binyıllardır insanoğlunun süslenmek amacıyla kullandığı boncuğun tarihine ve sanatına ışık tutacak konferans sırasında; boncuk yapımı ile ilgili atölye çalışmalarına, sanatçıların boncuklarını satabileceği boncuk pazarına ve Anadolu boncukları ile modern boncuklardan oluşan iki ayrı sergi de düzenlenecek. Türkiye Gazetesi, Haber: İnan Arvas, 18.10.2007 |
||||||||||||
BU RESME EN FAZLA 10 DAKİKA BAKILACAK
Dünyanın sekizinci harikası olarak anılan Şeytan İncili, Prag'da sergilenecek. Şeytan'ın resminin bulunduğu İncil için ziyaretçilere 10 dakika verildi.
Yeni Aktüel dergisi bu haftaki sayısında 1648'de savaş ganimeti olarak İsveç'in eline geçen Çeklerin ulusal hazinesi Şeytan İncili'ne sayfalarında yer verdi. Habere göre Çeklerin Şeytan İncili Prag Ulusal Kütüphanesi'nde sergilenecek. Sabah, 18.10.2007 |
![]() |
|||||||||||
|
HAYALET MÜZENİN HAYALET HIRSIZLARI
Ankara Hürriyet’in gündeme getirdiği ve altı yıldır tadilatı bitirilemeyen ’Hayalet Müze’nin şimdi de hayalet hırsızları oldu. Kimliği belirsiz kişiler, işçilerin gözü önünde iki heykeli müzeden çaldılar. Hürriyet Ankara, Haber. Eray Görgülü, 18.10.2007 |
|||||||||||
İNSANIN MODERN YAŞAMA GEÇİŞİ 164 MİLYON YIL ÖNCE OLMUŞ
ABD'li arkeologların Güney Afrika'da bulduğu bir mağara, ilk insanların deniz sayesinde tüm dünyayı keşfetmiş ve sanılandan çok önce modern hayata geçmiş olabileceğini gösterdi. Arizona Üniversitesi'nden Curtis Marean ve ekibinin Hint Okyanusu kıyısındaki Pinacle Point mağarasında buldukları, insanın modern yaşama geçişinin daha önce sanıldığı gibi 40 binle 70 bin yıl öncesinde olmadığı, ilk adımların çok daha önce atıldığını, ancak ağır hareket edildiğini gösteriyor.
Radikal, 18.10.2007 |
||||||||||||
ULU CAMİ MİNARESİNİN EĞİLİP EĞİLMEDİĞİ UYDUDAN TAKİP EDİLECEK
Sivas Ulu Cami'nin eğik olan minaresinin uydudan takip edilebilmesi için yapılan ihale sonuçlandı. İhaleyi kazanan firmaya iş tesliminin yapıldığı öğrenildi. haberler.com, 18.10.2007 |
|
|||||||||||
GLADYATÖR SALONU'NU 6 BİN KİŞİ ZİYARET ETTİ
Muğla Müzesi'nde 11 ay önce açılan Türkiye'nin ilk 'Gladyatör Salonu'nu, bugüne kadar yaklaşık 6 bin kişinin ziyaret ettiği bildirildi.
Muğla Müze Müdürü Şevki Bardakçı, yaptığı açıklamada, Muğla'nın Yatağan İlçesi'nde 7 yıl önce tesadüfen bulunan ve aralarında "Truva" filmine konu olan Akhilleus'un da olduğu 7 gladyatörün mezar stelinin, müzede, özel bir salonda sergilendiğini bildirdi. Bardakçı, Gladyatör Salonu'nda, Hellenistik döneme ait savaşçı iskeletinin de sergilendiğini belirtti. Zaman, 18.10.2007 |
TARİHİ VE KÜLTÜREL MİRAS İÇİN SEMİNER
Gaziantep'de tarihi ve kültürel mirasın korunması ve yaşatılması amacıyla seminer düzenleniyor. Büyükşehir Belediyesi kültürel etkinlikler çerçevesinde 23 Ekim Salı günü Tarihi ve kültürel mirasın korunması ve yaşatılması amacıyla seminer düzenliyor. Seminere konuşmacı olarak ODTÜ Mimarlık Fakültesi Öğretim Görevlisi Doç.Dr. Emre Madran katılıyor. Saa15.00'da başlayacak seminere tüm halkın davetli olduğu kaydedildi. Gaziantep 27 Gazetesi, 19.10.2007 |
|||||||||||
SEKİZ ASIRLIK KÜLLİYE RESTORASYON İÇİN MİRASÇILARINDAN SATIN ALINACAK
Anadolu Selçuklu Devleti'nin ilk medresesinin içinde yer aldığı 800 yıllık tarihi Hoca Hasan Külliyesi'ni, Kayseri Büyükşehir Belediyesi restore ettirecek.
İçerisinde medrese, imaret, hamam, cami ve kütüphane bulunan Hoca Hasan Külliyesi'nden geriye sadece cami ile kemerli taş yapıtları kaldı. 1930'lu yıllarda Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce satılan külliyenin 20 mirasçısından satın alınarak restore edilip eski ihtişamına kavuşturulması planlanıyor.
Gevher Nesibe Şifahanesi'ne bağlı fakülte olarak 1200'lü yıllarda üniversite düzeyinde eğitim veren Hoca Hasan Külliyesi, şehir merkezindeki alanı içinde krokisinin çıkarılması amacıyla arkeolojik kazı yapılması düşünülüyor. Kitabesi müze deposunda saklanan külliye, 2. Kılıçaslan'ın veziri, daha sonra 2. Kılıçaslan'ın Kayseri'ye vali olarak atadığı oğlu Sultan Şah'ın yardımcılık görevini yürüten Hoca Hasan tarafından yaptırıldı. O dönemin ulemalarından olan Hoca Hasan, Sultan Şah ile birlikte Kayseri'de açtığı medresenin bütün ihtiyaçlarını vakıf gelirleri ile karşıladı. 800 yıllık geçmişe sahip Hoca Hasan Külliyesi'nin içinde medrese, imaret, hamam, cami ve kütüphane bulunuyordu. Külliyeden günümüze sadece camisi ile kemerli taş yapıtları kaldı. Hoca Hasan Külliyesi hakkında araştırma yapan Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı tarih danışmanı, araştırmacı-tarihçi Mehmet Çayırdağ, Kayseri'nin ikinci, Anadolu Selçuklularının ilk medresesinin içinde yer aldığı 800 yıllık Hoca Hasan Külliyesi'nin adeta talan edildiğini söyledi. 1930'lu yıllarda Türkiye genelinde satışa çıkarılan birçok külliye ve tarihi yapılar gibi Hoca Hasan Külliyesi'nin de Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce şahıslara satıldığını aktaran Çayırdağ, külliye içindeki caminin de yol yapımı gerekçesiyle başka yere taşındığını bildirdi. Külliyeden geride sadece cami ve hangi bölüme ait olduğu bilinmeyen kemerlerin kaldığını ifade eden Mehmet Çayırdağ, burayı yeniden eski günlerine döndürmek için proje hazırladıklarını kaydetti. Belediyenin, tarihi eserin yerini satın almak için mirasçılara fiyat teklifinde bulunacağını anlatan Çayırdağ, fiyat teklifinin kabul edilmemesi halinde takdir komisyonu kurularak fiyat bedeli belirleneceğini kaydetti. Mirasçılarla yapılacak anlaşma sonrasında tarihi yapının temellerinde arkeolojik kazı yapılacağını bildiren tarihçi Mehmet Çayırdağ, daha sonra restorasyon çalışmalarına geçileceğini sözlerine ekledi.
Öte yandan Kayseri Vakıflar Bölge Müdürlüğü yetkilileri, kayıtlarında böyle bir külliyenin olmadığını iddia etti. Yetkililer, Osmanlı ve Selçuklu dönemindeki birçok vakıf kayıtlarına ulaşılarak yapılan inceleme sonrası mal varlıklarının vakıflara devredildiği ifade edilirken, külliye ile ilgili bu tür tespitin yapılmaması ve şahıslar üzerinde yer alması nedeniyle devrinin de söz konusu olmadığını açıkladı. Zaman, Haber: Ersan Temizel, 17.10.2007 |
||||||||||||
MARDİN'İN DÜNYA KÜLTÜR MİRASI LİSTESİ'NDE YER ALMASI ÇALIŞMALARI DEVAM EDİYOR
7 bin yıllık geçmişe sahip Mardin'in, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi'nde yer alması için 26 yıldır sürdürülen çalışmalar hız kazandı. Kente gelen farklı üniversitelerden mimarlar, tarihi binaların rölöve çalışmalarına başladı.
Mimar Sinan Üniversitesi Mimarlık Bölümü 4. sınıf öğrencisi olan Sıla Girivitoğlu, stajını yapmak üzere geldiği tarihi kentin geleceğine katkı sağlamalarının kendileri açısından güzel bir çalışma olduğunu söyledi. Türkiye'nin değişik üniversitelerinden gelen çok sayıda mimar ve mimar adayı ile birlikte tarihi daha yakından tanıma fırsatı bulduklarını ifade eden Girivitoğlu, Mardin gibi bir yerde staj yapmaktan dolayı kendilerini şanslı hissettiklerini dile getirdi. Mardin'in 7 bin yıllık tarihi geçmişiyle Dünya Kültür Mirası listesine girmesi için ilk başvuru 1981'de yapılmıştı. Turizm Gazetesi, 17.10.2007 |
||||||||||||
![]() |
TARİHİ MEDRESE RESTORE EDİLİYOR
Binanın restorasyonu hakkında bilgi veren Kültür ve Turizm İl Müdürü Ahmet Gedik, "Tarihi kütüphanenin yenilenmesi için çalışmalar devam etmekte. Daha önce gerçekleştirilen restorasyon, rölöve ve restitüsyon projelerinin hazırlanmasından sonra ihalesi yapıldı. Eski eserlerin onarım ve restorasyon çalışmaları çok titizlik gerektirdiğinden, ihaleyi alacak firmanın alanında uzman olmasına dikkat ettik" dedi. Gedik, yaklaşık 26 bin yazma ve eski basma eserin bulunduğu tarihi kütüphaneye 2008 yılında yazma eserlerin tamirinin yapılması için bir bölüm ilave etmeyi planladıklarını sözlerine ekledi. Bursa Hakimiyet, 17.10.2007 |
|||||||||||
BAYAZ HAN KURTULDU
Gaziantep'de Bayaz Ahmet Efendi tarafından 1909 yılında yaptırılan ve bir süre önce kaderine terk edilen tarihi Bayaz Han'ın restorasyon çalışmaları aralıksız devam ediyor. 2 Şubat 2007 tarihinde başlanan restorasyon çalışmalırı aralıksız devam ederken çalışmaların 26 Mayıs 2008 tarihinde tamamlanması bekleniyor.
Tarihi binaların ayakta kalabilmeleri için çatılar çok önemli olduğundan Han'ın öncelikle 2006 yılı içerisinde çatısı yapılan han çalışmaların ardından çok sayıda yerli ve yabancı turisti kentimize getireceği öğrenildi. Mayıs 2008 tarihinde restorasyon çalışmaları tamamlanarak hizmete açılması planlanan tarihi Bayaz Han kentin en işlek caddelerinden Ordu Caddesi üzerinde bulunması kente daha da hareketlilik getirecek gibi gözüküyor. Gaziantep 27 Gazetesi, 17.10.2007 |
![]() |
|||||||||||
![]() |
HİTİTLER DİYARINA ZİYARETÇİ AKINI
Açık hava müzesi durumundaki Hititlerin başkenti Hattuşa ile önemli yerleşim merkezlerinden Alacahöyük, her yıl binlerce kişiyi ağırlıyor.
Türkiye Gazetesi, 17.10.2007 |
|||||||||||
ÇOCUK BEZİYLE TARİHİ ESER KAÇAKÇILIĞI
Yurt dışı ve yurt içinden sağladıkları Roma, Hellenistik ve Bizans dönemine ait tarihi eserleri, çocuk bezi içine koyup kargoyla gönderdikleri İzmir'de satmak istedikleri öne sürülen Mardin Müze Müdürlüğü'nde görevli B.E. ve H.C. yakalandı. Tarihi eserleri satın almak isteyen M.K. ve Ş.E. de gözaltına alındı. Operasyonda 45 parça tarihi eser ele geçirildi. Polis, kente gelen B.E. ve H.C.'nin tarihi eserleri 65 bin dolar karşılığında satmak için çeşitli suçlardan sabıkalı M.K. ve Ş.E.'yle buluşacağını da saptadı. Çankaya semtindeki buluşma noktasına baskın düzenleyen polis, B.E., H.C., M.K. ve Ş.E.'yi yakaladı. B.E. ve H.C., para karşılığında çeşitli tarihi eserleri alıp başkalarına sattıklarını doğruladı. Zanlılar adliyeye sevkedildi. Vatan, 17.10.2007 |
|
|||||||||||
|
KERVANSARAY KÜLTÜR MERKEZİ OLACAK
Malatya'nın Battalgazi İlçesi'nde 370 yıllık tarihi Silahtar Mustafa Paşa Kervansarayı’nın restorasyonu için ihale yapılacak. Battalgazi Belediye Başkanı Selahattin Gürkan, 26 Ekimdeki ihaleden sonra restorasyonun gelecek ay başlamasını beklediklerini söyledi. Gürkan, “Kervansarayın restorasyondan sonra konserlerin, tiyatroların resim sergilerinin düzenlendiği bir kültür merkezi olarak değerlendirilmesinin uygun olacağına inanıyorum” dedi. Türkiye Gazetesi, Fotoğraf: Malatya Kent Haber, 17.10.2007 |
|||||||||||
EN BÜYÜK ÜÇÜNCÜ DİNAZOR
Brezilyalı ve Arjantinli paleontologlar, Arjantin'in Patagonya bölgesinde, 88 milyon yıl önce yaşamış 32-34 metre. boyunda dev bir otobur dinozor fosili buldu. Titanozor ailesinden 'Futalognkosaurus dukei' adı verilen fosil, dünyada bugüne dek bulunan en büyük üçüncü dinozor fosili. Bedeninin yüzde 70'i bulunduğu için de şu ana kadar en az eksikle bulunan dinozor fosili.
Radikal, 17.10.2007 |
![]() |
|||||||||||
|
BARTIN'DA TARİHİ ESER OPERASYONU
Bartın'da alıcı kılığına giren polislere tarihi eser satmak isteyen 5 kişi yakalandı. haberler.com, Fotoğraf: Bartın Kent Haber, 19.10.2007 |
|||||||||||
HANOI'NİN KALBİNDE ZENGİN BİR KRALİYET KALINTISI
Ho Chi Minh’in, 1945'de Hanoi’yi, bağımsızlığını yeni kazanmış Vietnam’ın başşehri olarak ilan etmesinden dokuz yüz yıl önce Ly Hanedanı’nın ilk kralı aynı duyuruyu yapmıştı. 1010 yılında Kral Ly Thai To, Çin hakimiyetinin neredeyse bininci yılında ülkesindeki Tang hanedanlığının varlığına son vermiş ve Hanoi’yi yeni, bağımsız Vietnam’ın başşehri yapmıştı.
Kral duyurusunda şöyle yazmıştı: “Burası ülkemizin tam ortasında, kalbinde yer almaktadır. Aynı şekilde kraliyet için de onbinlerce jenerasyon sürecek bir başşehir olacaktır. Ly Thai To’nun burada inşa ettirdiği saray kompleksi üç büyük hanedanlık gördü ve birçok yabancı istilaya karşılık, 10.000 jenerasyon olmasa da 900 yıl sürdü.
Beş yıldır Vietnam Arkeoloji Enstitüsü’nden arkeologlar tarafından yavaşça gün ışığına çıkartılan saray kompleksinde 1300 yıla uzanan milyonlarca buluntu ele geçmiş durumda. 2010 yılında 1000. kuruluş yıldönümünü kutlamaya hazırlanan Hanoi, aynı tarihte eski ismi Thang Long ile tanınan bu yapıları da Unesco Dünya Mirası Listesi’ne koymak istiyor. Şu anda 10,5 km karelik bu alanda Güneydoğu Asya’nın en büyük arkeolojik kazısı sürmekte. The New York Times, 16.10.2007 |
![]() |
|||||||||||
LAODİKYA'YA KÖTÜ HABER
Denizli İl Genel Meclisi, arkeolojik kazılara kaynak aktarmama kararı aldı. Hürriyet Ege, Haber: Osman Nuri Boyacı, 17.10.2007 |
||||||||||||
ALAIN DELON KOLEKSİYON ZENGİNİ
Meşhur Fransız aktörü Alain Delon'un sanat koleksiyonun bir kısmı, dün gece Paris'te 8,74 milyon avroya satıldı.
Paris'te düzenlenen müzayedede, 50'li yıllardan kalma soyut resimler satışa çıkarıldı. Kanadalı Jean-Paul Riopelle'nin "Kuş vadisi" tablosu, 882 bin avroyla en pahalı parça oldu. Pierre Soulage'ın 50 yılında yaptığı isimsiz tablo da 781 bin avroya gitti. Saint-Cyr müzayede evinin yöneticileri, açık artırmanın gayet başarılı geçtiğini ve eserlerin Çin, Venezüella, ABD ve Avrupa ülkelerinden alıcılara gittiğini bildirdi. 71 yaşındaki Delon, ölümden sonraki satışlardan nefret ettiğini söylemiş ve koleksiyon meselesini "şimdi halletmek" istediğini açıklamıştı. Yeni Şafak, 16.10.2007 |
||||||||||||
![]() |
LATİFE HANIM KÖŞKÜ HALKA AÇILACAK
Karşıyaka Belediyesi, Latife Hanım Köşkü'nü onararak 2007 yılı sonu itibariyle halkın kullanımına açacak. Anı evi olarak hizmet verecek köşkün restorasyonu 958 bin YTL'ye mal olacak. |
|||||||||||
OSMANLI USULLERİYLE TAMİRAT Kapları yıpranan, kaybolan nadide Osmanlı ve Selçuklu kitapları, Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi'nde ikinci kez doğuyor. Kütüphane müdürü Bekir Şahin, 76 bin küsur kitabın korunması için kütüphane görevlilerinin Mimar Sinan Üniversitesi'nde, cilt sanatının son ustalarından kurs gördüğünü söyledi. Radikal, Fotoğraf: Murat Aslan/AA, 16.10.2007 |
|
|||||||||||
ÖĞRENCİLER MÜZELERDE DERS GÖRECEK
Milli Eğitim Bakanlığı eğitimin sadece okullarla sınırlı olmadığı, kurumlarda devam eden bir etkinlik olduğu görüşüyle müzeleri eğitim ve öğretime açma kararı aldı. Milli Eğitim Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğü ile gerçekleştirilecek çalışma için özel öğretmenler yetiştirilecek. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından uzmanlık eğitimi alan öğretmenler, öğrencilerle birlikte müzelerde ders yapacaklar. Sabah, Haber: Yaşar Özay, 16.10.2007 |
||||||||||||
![]() |
MARS HEYKELİNİN İLK DEFA İMİTASYONU YAPILDI
Zeugma Antik Kenti'nde 2000 yılında yapılan kazılarda ortaya çıkarılan ve halen Gaziantep Mozaik Müzesi'nde sergilenen Savaş Tanrısı (Ares) heykelinin ilk imitasyonu Gaziantep Ritim Sanat Merkezi'nde yapıldı. Sanat merkezinin sahibi heykeltıraş İsmet Yavuz, Mars heykelinin yanı sıra yine Zeugma'nın sembolü olan Çingene kız ve bazı mozaiklerin de imitasyonunu yaptıklarını açıkladı.
Ritim Sanat Merkezi sahibi heykeltıraş İsmet Yavuz, izin alarak yaklaşık 1,5 ay süren çalışma sonucunda hazırladıkları Mars heykeli asimetri olduğu için daha çok uğraş istediğini belirterek, yapılan heykelin aslından farkı olmadığını söyledi. Heykel yapımında mermer tozu kullandıklarını belirten Yavuz, heykelin 15x20x65 ebatlarında, sağ elinde mızrak bulunduğu, yüz mimikleri gerilmiş halde olup orijinal ölçülerde olduğunu vurguladı.
Mars heykeli dünyada eşi bulunmayan tek heykel olduğunu belirten heykeltıraş İsmet Yavuz, sanat merkezi olarak Mars heykelinin ilk defa imitasyonunu yaptıklarını vurgularken, sanata olan ilginin hızla azaldığından da yakındı. Gaziantep 27 Gazetesi, 16.10.2007 |
|||||||||||
KÜTAHYA'DA 'YÜRÜYEN' ÇEŞME
Kütahya'nın ünlü çini ustası Sıtkı Olçar, tarihi Çinili Çeşme'nin iş merkezi yapmak için taşındığını ve tahrip edildiğini ileri sürdü. Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü ise çeşmenin yoğun trafikten korunması için taşındığını açıkladı. Ancak, çeşmenin yeni yerinin, aynı yol üzerinde ve 100 metre ilerisinde olması da dikkat çekti. Belediye Başkanı Mustafa İça da okulun yerine iş merkezi yapılacağını doğrularken, çeşmenin tahrip olduğu için kaldırıldığını savundu. Cumhuriyet Caddesi'nin girişinde 30 Ağustos İlköğretim Okulu'nun köşesinde yer alan Dönenler ya da Çinili Çeşme'nin daha önce de bir kez yeri değiştirilmişti.
Milliyet, Haber: Ömer Erbil, 16.10.2007 |
|
|||||||||||
TEMİZLİK YAPARKEN ROMA MOZAİĞİ BULDULAR
Tokat'ın Niksar İlçesi'nde Ayvaz Parkı yakınlarında belediye işçileri tarafından yapılan tonoz temizliği sırasında Roma dönemine ait olduğu tahmin edilen mozaik parçası bulundu. Tabana işlenmiş bir halde rastlanılan mozaik parça, Tokat Müze Müdürlüğü’nden gelen uzmanlar tarafından incelendi. Antik değerinin yüksek olduğu anlaşılan mozaiğin, geçmişinin Roma dönemine kadar uzandığı ifade edildi. Yetkililer, bölgenin araştırılması için önümüzdeki günlerde arkeologların mozaiğin olduğu alanda incelemelerde bulunacağını kaydetti. Belediye Başkanı İdris Şahin de bu mozaiğin Niksar’ın bilinen tarihi geçmişine yeni zenginlikler katacağına inandığını söyledi. Türkiye Gazetesi, 16.10.2007 |
||||||||||||
|
LOUVRE ABU DABİ İÇİN ONAY TAMAM
Fransa ve Birleşik Arap Emirlikleri arasında imzalanan anlaşma gereğince Abu Dabi’de açılacak Louvre Müzesi Fransız Parlamentosu'ndan onay aldı. Hürriyet, Haber: Muammer Elveren, 16.10.2007 |
|||||||||||
'BİLİMSEL' ÖNERİ: ANİ ADI DEĞİŞSİN
ABD Kongresi gündemindeki Ermeni soykırımı tasarısına karşılık bir bilim adamının misilleme önerisi: Diasporaya yanıt olarak Ani Harabeleri'nin ismini değiştirilsin.
Radikal, 16.10.2007 |
||||||||||||
BELKIS, 'ASPENDOS' OLARAK DEĞİŞTİRİLECEK
Belkıs Belediye Başkanı Hümmet Mert, beldenin isminin ''Aspendos'' olarak değiştirileceğini bildirdi.
Mert, gazetecilere yaptığı açıklamada, Belkıs Belediye Meclisinin son toplantısında, beldenin isminin ''Aspendos'' olarak değiştirilmesiyle ilgili teklifin oy birliğiyle kabul edildiğini söyledi. Kararı, onaylanması için İçişleri Bakanlığına gönderdiklerini ifade eden Mert, ''Bu isim değişikliği beldemizin daha iyi tanınmasına önemli katkı sağlayacaktır'' dedi.
''Aspendos'u anmadan Belkıs'ın nerede olduğunu hiç kimseye tarif edemiyoruz'' diyen Mert, ''Herkes Aspendos'u biliyor ama Belkıs'ı bilmiyor. Beldeyi çok iyi tanıyorlar ama Belkıs olarak tanımıyorlar'' diye konuştu. Aspendos'un dünya çapında tanınan tarihi bir mekan ve tek başına önemli bir marka olduğunu belirten Mert, ''Aspendos aslında biziz, asıl sahibi de biziz. Adımızı Aspendos olarak değiştirerek aslını yerine koyduk'' dedi. Zaman, 16.10.2007 |
||||||||||||
WHITBY ABBEY'DE ESRARENGİZ TAŞ
Uzmanlar, Kuzey Yorkshire’da, Whitby Abbey’de yeni bulunan ve burada çıkan ilk Bronz Çağ buluntusu olma olasılığı olan, işlenmiş bir taşı inceliyorlar.
Bölge 657'de inşa edilen kilise dolayısıyla oldukça büyük bir tarihsel öneme sahip, fakat 2001 ve 2002 yıllarında yapılan kazılara kadar yerleşimin eski çağları hakkında hiçbir bilgi yoktu.
Bu yıl yapılan kazılarda bulunan eserler arasında 40 x 50 cm ölçülerinde, üzerinde işaretler olan bir taş var. 24 Hour Museum, 12.10.2007 |
|
|||||||||||
![]() |
TURİZM VE KÜLTÜR BAKANLIĞI ULUS İÇİN KENDİ BİNASINI YIKACAK
Kültür ve Turizm Bakanlığı Ulus kentini eski haline dönüştürmek için yıkılacak binalar arasına kendi binasını da ekledi. 1927 yılında yapılan tarihi Bakanlık binasına sonradan ek olarak inşa edilen ve bitişik şekilde duran yapıda, Bakanlığın hukuk müşavirliği ve idari mali işler dairesi bulunuyor. Hürriyet Ankara, Haber: Umut Erdem, 16.10.2007 |
|||||||||||
|
||||||||||||
HADRIAN'IN KEMİKLERİ...
haberler.com, Fotoğraf: erdendogdu.net, wmf.org 15.10.2007
|
||||||||||||
|
VARNA'DA 3 ANTİK LAHİT BULUNDU
Varna’nın merkezinde, kooperatif pazarında yapılan kazılarda antik döneme ait, taştan yapılmış üç adet lahit bulundu. Uzmanlar, lahitlerin MS 2 ila 3. yüzyıla ait olduğunu belirttiler.
İlk iki lahit geçen hafta bulunmuştu, üçüncüsü ise “Odessa Nekropolü” olarak bilinen, aynı yerde bugün açığa çıktı. Mezarların birinde pişmiş toprak kandil ve kaplar, diğerinde ise bronz sikke mevcuttu. Orta halli insanların gömüldüğü tahmin edilen mezarların biri kuzey-güney, diğer ikisi ise doğu-batı yönünde konumlandırılmıştı. news.bg, 15.10.2007 |
|||||||||||
TARİHE VEFA
Osmanlı döneminin görkemli yapılarından biri olan “Çoban, Gazi ve Melek” lakaplarıyla tanınan Mustafa Paşa tarafından 1525 yılında yaptırılan Kurşunlu Külliyesi, Eskişehir’in ilk yerleşim yeri Odunpazarı’na inşa edilmiş.
Günümüzde Paşa Mahallesi’nde bulunan külliye, cami, misafirhane, aşevi, büyük ve küçük kervansaraylar, içinde 20 hücrenin (çilehane) bulunduğu mevlevihane ve sübyan mektebinden oluşuyor. Kurşunlu Külliyesi’nde çevre düzenlemesini de kapsayacak şekilde rölöve, restitüsyon ve restorasyon projesi hazırlayan Kütahya Vakıflar Bölge Müdürlüğü, Eylül 2006’da çalışmalara başladı. Kurşunlu Külliyesi’nin 1960’lı yıllarda yapılan onarım sırasında zarar gördüğü belirlendi. Söz konusu onarımda aşevinin yanında bulunan saat kulesinin kaybolduğu, saatin Kütahya Müzesi’ne götürüldüğü, iç ve dış süslemelerin sıvayla kapatıldığı, orijinal kapı ve pencerelerin değiştirildiği belirlendi.
Restorasyon çalışmaları kapsamında tuğla ve çeşitli taşlarla yapılan süslemeleri kapatan sıva, işçiler tarafından dikkatle kazınıyor. 1920’li yıllarda çekilen fotoğraflarda görülen saat kulesini külliyeye tekrar kazandırmak isteyen Kütahya Vakıflar Bölge Müdürlüğü ve Odunpazarı Belediyesi ortak proje hazırladı. Projeye göre, Kütahya Müzesi’nde bulunan saat, Külliye’ye çıkan yolun ortasına yapılacak kuleye yerleştirilecek. Odunpazarı Belediyesi’nin kültür ve sanat merkezi olarak kullanacağı külliye 2008’de bitirilecek ve 1 milyon YTL’ye mal olacak. Türkiye Gazetesi, Fotoğraf: Eskişehir Sakarya Gazetesi, 15.10.2007 |
|
|||||||||||
|
'ÇIRAKLIK' ESERİNDE BÜYÜK 'USTALIK'
Kanuni Sultan Süleyman tarafından 22 yaşında ölen oğlu Şehzade Mehmed için Mimar Sinan’a yaptırılan Şehzade Camii, asırlar önce kurulan kalorifer sistemiyle dikkat çekiyor. Şehzade Mehmed Camii İmamı Kemal Kızgın, cami minarelerindeki süslemelerin o dönem yapılan hiçbir camide bulunmadığına dikkat çekti. Caminin ilginç mimari özelliklerine değinen Kızgın, “Mimar Sinan burada bir de kalorifer sistemi yapmış. Caminin tabanında kanalcıklar içinde su var. Yazın serin, kışın da sıcaktır camimiz” diye konuştu. Kızgın, caminin iç mekanının 1986’da tamire alındığını ve 1999 yılında tamamlandığını, çalışmalar dahilinde tezyinatın ve kubbe aksamının yenilendiğini söyledi. Ortadaki sandukada Şehzade Mehmed, sağında Şehzade Cihangir, solunda Hümaşah Sultan yatıyor. Şehzade Türbesi'nin sol tarafında Rüstem Paşa Türbesi bulunur. Dış avluda İbrahim Paşa Türbesi ile Destari Mustafa Paşa Türbesi vardır” diye konuştu. Türkiye Gazetesi, 15.10.2007 |
|||||||||||
AKROPOLİS TAŞINMA TELAŞINDA!
Yunanistan'da dünyaca ünlü Akropolis'in yüzlerce yıllık paha biçilmez heykelleri, 2 bin 400 yıllarını geçirdikleri tepeden, kalenin ayağına yapılan yeni Akropolis Müzesi'ne taşınıyor.
Çoğunluğu mermer heykellerden oluşan ve geçmişi MÖ 5'inci ve 6'ncı yüzyıllara dayanan antik eserler 400 milyon avroya (680 milyon YTL) sigortalandı. Deneme amacıyla 2.3 tonluk bir blok, üç vinçle 90 dakikada taşındı. 4 binden fazla eser 400 metre aşağıdaki müzeye taşınacak.
Radikal, Fotoğraf: Reuters, 15.10.2007 |
![]() |
|||||||||||
PAPHLAGONIA HADRIANOUPOLIS ARKEOLOJİK KAZISINA DESTEK
DÖSİM tarafından Karabük İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü'ne kazı yerinde kullanılmak üzere aktarılan 70 bin YTL, antik kentteki kilisesinin restorasyonu ve turizme açılması amacıyla kullanılacak.
Paphlagonia Hadrianoupolis Arkeolojik Kazısı Başkanı ve Dokuz Eylül Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Ergün Laflı, ''Kültür ve Turizm Bakanlığı Döner Sermaye İşletme Merkez Müdürlüğü (DÖSİM) tarafından Karabük İl Kültür ve Turizm Müdürlüğüne kazı yerinde kullanılmak üzere aktarılan 70 bin YTL, antik kentteki kilisesinin restorasyonu ve turizme açılması amacıyla kullanılacak'' dedi.
Laflı, Hadrianoupolis Ören Yeri'nde 14 Temmuz 2007'de başlayan ve 81 gün devam eden arkeolojik kazılarda toplam 7 alanın kazıldığını belirtti. Bu alanların Hamam A, Geç Roma Villası, Hamam B, Apsisli Yapı, Teatron, Roma Anıt Mezarı, Roma Kuzeybatı Mezarı ve Test Sondajları'ndan oluştuğunu ifade eden Laflı, 2007 yılı içerisinde Kazı Başkanlığının yoğun gayretleri ile 1. Derece Arkeolojik Sit Alanı ilan edilen kazı yerindeki buluntulara yönelik koruma önlemi alındığını kaydetti. Turizm Gazetesi, 15.10.2007 |
||||||||||||
![]() |
TARİHİ HAMAMDA RESTORASYON BAŞLADI
Ödemiş'e bağlı 3000 yıllık tarihi Birgi beldesinde 15. yüzyıl mimarisi olan Derviş Ağa Medresesi ve medresenin karşısındaki Şeyh Muhittin Hamamı'nda restorasyon çalışmalarının sürdürüldüğü bildirildi.
Haber Ekspres, Fotoğraf: egeguncel.com, 15.10.2007 |
|||||||||||
ÇEVRE PROTESTOCUSU ÇİN SAVAŞÇI HEYKELİNE MASKE TAKTI
Bir çevre protestocusu, Çin’in çevre kirliliğine katkısını protesto etmek için, Londra’da teşhirde bulunan heykellerden ikisinin yüzüne maske taktı.
Evening Standart Gazetesi’nin haberine göre Martin Wyness, British Museum’daki bariyerlerden atlayarak 20 tanesi teşhirde olan savaşçı heykellerinden ikisinin yüzüne, üzerinde “CO2 emisyon kirleticisi” yazılı maskeleri geçirdi.
Daha sonra gazeteye yaptığı açıklamada “Bunu yaptım çünkü iki çocuğum var ve küresel ısınmaya karşı global duyarsızlıktan, özellikle de Çin’in tavrından çok rahatsızım” dedi. Bu protestoyu gerçekleştiren ve müzeyi ziyarete yanında iki kızı Ruby ve Sophie ile gelen 49 yaşındaki Wyness, güvenlik görevlileri tarafından heykellerden uzaklaştırıldı.
Wyness’in British Museum’a girmesine ömür boyu yasak getirilirken, heykellere eşlik eden Çinli görevli eserlerde herhangi bir tahribat olup olmadığını araştırıyor.
yahoonews.com, AFP, 15.10.2007 |
![]() |
|||||||||||
|
NAMRUN KALESİ'NİN ONARILMASI İSTENİYOR
Mersin'in Çamlıyayla İlçesi'ndeki 962 yıllık Namrun Kalesi'nin restore edilmesi isteniyor.
Çamlıyayla Belediye Başkanı Yusuf Öncalır, Namrun Kalesi'nin ilçe merkezinin kuzeyinde ve en yüksek yerinde bulunduğunu ve İstiklal Savaşı yıllarında Çukurova'nın savunmasında insanların barınağı olduğunu söyledi.
Kalenin, güney kısmına birkaç yıl önce yıldırım düşmesi sonucu zarar gördüğünü ve bir bölümünün yıkıldığını belirten Öncalır, ''Kalenin çevresi 2000 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca ışıklandırıldı, ancak ilgisizlik ve bakımsızlık nedeniyle lambalar kırıldı, kabloları çalındı'' dedi.
Namrun Kalesi'nin restore edilerek koruma altına alınması gerektiğini ifade eden Öncalır, ''2004 yılında göreve geldiğimizde belediye olarak girişimlerimiz sonucu kalenin tekrar ışıklandırılması için gerekli ödeneği çıkarttık. Şu anda ihaleye çıkmasını bekliyoruz. Kısıtlı imkanlarımızla sadece ışıklandırma sorununu çözebileceğiz'' diye konuştu.
Namrun Kalesi, 1045 yılında yapıldı, Ramazanoğulları zamanında MS 15'nci yüzyılda, Ulaş Beyliği'ne bağlandı.Osmanlı Vezir-i Azamı Davud Paşa tarafından, 1488 yılında ele geçirildi.
Hitit ve Asur dönemlerinde ''İllibru'' olarak bilinen kale, Haçlıların, Anadolu Selçuklularının, Kilikya Ermeni Krallığı'nın daha sonra da Karamanoğulları Beyliği ve Osmanlı İmparatorluğu'nun yönetimine girdi. 1854'den sonra başlayan Osmanlı-Mısır savaşları sırasında, bir süre Mısır egemenliğinde kaldı. Turizm Gazetesi, Fotoğraf: Mersin İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, 15.10.2007 |
|||||||||||
TCDD, HAYDARPAŞA GARI'NDA SİT KARARINA DAVA AÇTI
TCDD, Haydarpaşa Garı, limanı ve çevresiyle ilgili Anıtlar Kurulu’nun koruma kararının iptali için dava açtı.
İstanbul 5 Numaralı KTVK Bölge Koruma Kurulu 26 Nisan 2006’da Haydarpaşa Gar binası ve limanı ile çevresini ’Kentsel ve Tarihi sit’ olarak tescil etti. TCDD Genel Müdürlüğü, korumanın genişliği nedeniyle fiziki müdahale yapılamadığını gerekçe gösterip kararın gözden geçirilmesi için Kurul’a başvurdu. Kurul, 21 Haziran 2006’da daha önce aldığı kararın devamına karar verdi. TCDD 26 Ekim 2006’da aynı gerekçeyle Kurul’a başvurdu; 7 Mart 2007’de yine ret yanıtı aldı. İtirazlarından sonuç alamayan TCDD, Koruma Kurulu’nun her üç kararının iptali için, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na izafeten İstanbul 5 Numaralı KTVK Bölge Kurulu hakkında İstanbul 1. İdare Mahkemesi’nde dava açtı. Hürriyet, 15.10.2007 |
![]() |
|||||||||||
|
TARİHİ SOKAKLARA MAKYAJ
Osmangazi Belediyesi, çevre düzenlemesi ve restorasyon çalışmalarına devam ediyor. Bursa Olay, 15.10.2007 |
|||||||||||
KÜÇÜK KIYAMETİN 151 YILLIK EVRAKI Hürriyet, Haber: Ali Dağlar, 15.10.2007 |
||||||||||||
GİNOLU KALESİ 2008 PROGRAMINA ALINACAK
Kastamonu'da Çatalzeytin İl Genel Meclisi eski Üyesi Sadık Korkut`un tarihi Çatalzeytin Ginolu Kalesi`nin restorasyonu ile ilgili verdiği mücadele meyvesini nihayet verdi.
Dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç`un 500 bin YTL ödenek sözü verdiği ama bu rakamın sadece 100 bin YTL`sini gönderdiği tarihi kalenin restorasyonu bu nedenle yarım kalmış, İl Özel İdare Müdürlüğü tarafından da tavsiye edilmişti. Çatalzeytin halkı adına Koç`a defalarca sözünü hatırlatmak için mektuplar yazıp fakslar çeken Sadık Korkut`un yeni Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay`a gönderdiği yazıya cevap geldi.
Kastamonu Nasrullah Gazetesi, 14.10.2007 |
||||||||||||
TİMSAH TANRIYA MEKTUPLAR
Antik bir yazının parçaları bir Mısır vaha şehrindeki 3.000 yıllık tarihi aydınlatıyor. Kahire’nin 120 km güneyinde, çölün kıyısında, kumların yavaşça örttüğü bir yerde antik vaha şehri Tebtunis yer almakta. Burada, yaklaşık 3.000 yıllık ve 400 dönüme yayılmış bu şehirde arkeologlar hummalı bir çalışma sürdürmekteler. Şehrin güneyinde antik Yunan yapıları ve timsah tanrı Sobek’e adanmış bir tapınak, kuzeyde ise, 1930 lara kadar 3-4 m yükseklikte ve sağlam kalabilen, daha yeni Bizans ve İslam yapıları yer almakta. |
||||||||||||
FOTOĞRAF ÇEKMEK İÇİN GİRDİĞİ MAĞARADA KUYUYA DÜŞTÜ
Arkadaşlarıyla birlikte fotoğraf çekmek için mağaraya giren genç, yarasa pisliğine basınca 25 metrelik kuyuya düştü. Maceracı genç itfaiye ekiplerinin 4 saatlik çalışması sonucu yaralı olarak kurtarıldı.
Ankara'nın Kalecik İlçesi Tilki Köyü'nde meydana gelen olayda 1'i ağır 2 kişi yaralandı. Alınan bilgilere göre, fotoğraf çekmek isteyen 5 arkadaş Kalecik'e 22 kilometre mesafedeki Tilki Köyü Malboğazı Mevkii'nde bir tepenin üzerindeki mağaraya girdi. Volkan Dokumacı, elindeki fotoğraf makinesiyle mağaranın içindeki bir insanın geçebileceği darlıktaki yerden geçerek içeri girdi. İçerideki yarasalardan ürken genç, yerdeki yarasa pisliklerine basınca kaydı. Dengesini kaybeden Volkan Dokumacı yaklaşık 25 metrelik kuyunun içine düştü. Arkadaşının kuyuya düştüğünü gören Emrah isimli şahısta kuyuya inmek isterken kafasını kuyunun kenarına çarpıp yaralandı.
Köylülerden yardım isteyen Volkan Dokumacı'nın arkadaşları, yaralı genci kuyudan çıkaramayınca itfaiye ve jandarmadan yardım istendi. Ankara Merkez İtfaiye Müdürlüğü'ne bağlı iki arama kurtarma ekibi Malboğazı Mevkii'ne gitti. Olay yerinde yapılan keşfin ardından bir itfaiye ve bir sağlık görevlisi, bellerine halatlar bağlandıktan sonra kuyuya indi. Volkan Dokumacı, yanına inen kurtarma ekiplerinden ilk olarak su istedi. 12 kişilik ekip yaklaşık 4 saatlik çalışmanın ardından Volkan Dokumacı'yı düştüğü kuyudan çıkardı. Yaralı genç boyunluk takılarak ve kırık ayakları sedyeye sıkıca bağlandıktan sonra kuyudan çıkarıldı. Üzerinde Volkan Dokumacı'nın bulunduğu sedye, mağaradan çıkarıldıktan sonra tepeden aşağıya, bağlanan halatlarla indirilebildi. Zaman, 14.10.2007 |
||||||||||||
SİVRİHİSAR'IN TARİHİ SİVRİ KAYALARINA ZARAR VERENLERE HAPİS CEZASI
Dünya üzerinde oluşan ilk kayalıklardan biri olan ve Sivrihisar'ı çevreleyen granit kayalar, tescillenerek, kültür varlıkları kapsamına alındı. Kayalara zarar verenler, 10 yıl hapis cezası ile yargılanacak.
Tarihi Hititler dönemine uzanan Eskişehir'in Sivrihisar İlçesi'nin simgesi olan granit sivri kayalara bölgedeki taş ocaklarının zarar vermesi ve inşaatlarda kullanılması yetkilileri harekete geçirdi. İlçe belediyesi, sivri kayalara zarar verilmesini önlemek ve doğal haliyle korunmasını sağlamak için Kültür ve Turizm Bakanlığı'na müracaatta bulundu. Gerekli incelemeleri yapan bakanlık, bölgeyi sit alanı ilan ederek, kayaları kültür varlıkları kapsamında koruma altına aldı. Buna göre, Sivrihisar'ın simgesi olan sivri kayalara zarar verenler, inşaatlarda taş olarak kullananlar, görevlilerce tespit edilecek. Hakkında tutanak tutulacak olan şahıslar, kayalara zarar verdikleri gerekçesiyle Ağır Ceza Mahkemesi'nde 1 ila 10 yıl arasında değişen oranlarda hapis cezası ile yargılanacak. Sivrihisar Belediye Başkanı Yaşar Yurttaş, amaçlarının tarihi vasfı bulunan kayalara sahip çıkmak olduğunu söyledi. Sivrihisar kayalarının dünya üzerinde oluşan ilk kayalıklardan olduğu yönünde Avrupalı bilim adamlarının görüşlerinin bulunduğunun altını çizen Yurttaş, bu fikirlerin de yayınlandığını belirtti. Bölgede yapılan incelemede kayaların tahrip edildiğinin fark edildiğini vurgulayan Yurttaş, "Özellikle granit olduğu için vatandaş, kayaları söküp ev inşaatlarında kullanmış. Bölgedeki taş ocakları da kayalara ciddi zarar vermiş. Böyle devam ederse kayaların yok edileceği kanısına varıldı. Girişimimizle bölge koruma altına alındı. Artık kayaları zarar veren yandı. Kayalıkları ziyaret etmek serbest, ama zarar vermek yasak" diye konuştu. İlçenin sembolü olan kayalarda hilal şeklinde sivriliklerin olduğunu dile getiren Başkan Yurttaş, karşıdan bakıldığında siluet olarak 'La İlaheillallah ve Allah' kelimelerinin fark edildiğini kaydetti. Zaman, Haber: Mehmet Kuru, 14.10.2007 |
||||||||||||
ARKEO KENT İLE FOÇA TANITILACAK
İZSU Genel Müdürlüğü, Büyükşehir, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Foça Belediyesi'nin de katkılarıyla Phokaia Kazıları Başkanı Prof.Dr. Ömer Özyiğit'in Arkeo-Kent Planı kapsamındaki projeleri, tek tek yaşama geçirecek. İZSU, Athena Tapınağı'nın üzerinde yer alan eski ortaokul binasını yıkacak. Cemil Midilli Lisesi'nin yanına prefabrik bir okul binası yaparak, eğitim ve öğretimin burada sürmesini sağlayacak. Lise binası da Athena Tapınağı'ndan çıkan eserlerin sergilenmesi için müzeye dönüştürülecek. Bu çalışmaların, 2008 yılının ilk haftalarından itibaren başlayacağı bildirildi. Yeni Asır, Haber: Ertan Gürcaner, 14.10.2007 |
![]() |
|||||||||||
TARİHİ ESERLER, KAÇAK KAZILAR NEDENİYLE YOK OLMA TEHDİDİ YAŞIYOR
Van'ın Çaldıran İlçesi'nde bulunan Kübik kümbetler ve Urartu mezarlığı kaçak kazılar nedeniyle yok olma tehdidi yaşıyor.
Alınan bilgiye göre, Altıyol, Zülfübulak ve Alikelle köyleri arasındaki arazide bulunan Kübik kümbetler ve Urartu mezarlığının kaçak kazılar nedeniyle büyük tahribata uğradığı tespit edildi. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Mehmet Top, ilçedeki tek tarihi eser olma özelliğini taşıyan Kübik kümbetler ve Urartu mezarlığının 17. yüzyılda yapıldığını, ancak üzerlerinde yazıt ve kitabenin olmaması nedeniyle kimlere ait olduğunun tespit edilemediğini söyledi.
İki kümbetten birinin yıkıldığını, diğerinin ise yıkılmayla karşı karşıya kaldığını belirten Top, hemen bitişiğindeki Urartu mezarlığındaki birçok mezar da definecilerin kaçak kazıları sonucu büyük oranda tahrip olmuş ve yok olmayla karşı karşıyadır. Bu şekilde yapılan birçok kaçak kazı, tarihin de yok olmasını neden oluyor'' dedi.
Top, ilçedeki tek tarihi yapı olan kümbet ve mezarlığın bir an önce koruma altına alınması alınması gerektiğini ifade etti Zaman, 14.10.2007 |
||||||||||||
PARÇALANMIŞ OSMANLI İŞLEMELERİNİ YENİDEN GÜNYÜZÜNE ÇIKARIYOR
Arkeolog Alper Yurdemi, toprakta arkeolojik eser aramak yerine, parçalanmış ve yıpranmış eski Osmanlı işlemelerinin peşine düştü; 14 yılda binlerce nadide işleme yeniden yaşama şansı elde etti.
Ankara'da Tunalı Hilmi Caddesi'ndeki Ertuğ Pasajı'nda küçük bir dükkan içinde Türk el sanatlarıyla uğraşan Yurdemi, Türkiye çapındaki araştırmalarla, parçalanmış Osmanlı işlemelerini topluyor, kimini koleksiyonuna katıyor, kimini satışa çıkarıyor. Eski Osmanlı işlemelerine merakının küçük yaşta, annesinin toplayıcılığına yardım ederken başladığını belirten Yurdemi, okulu bitirdikten sonra arkeoloji yerine Türk el sanatlarını tercih ettiğini, 'toprak yerine işlemeleri 'kazıp' bulduğunu' söyledi. Yurdemi, önceden kendisi, şimdi de Türkiye çapında 20'ye yakın toplayıcısı ile eski Osmanlı işlemelerine ulaştığını, çok parçalanmış bu işlemeleri korumak ve geleceğe aktarabilmek için atölyelerinde, asitsiz cam ve zemin ile gerçek altın varakla havasız şekilde çerçevelediklerini kaydetti.
Küçük dükkanda bulunan eserler 17-19. yüzyıl arası döneme ait. İşlemelerin ağırlıklı olarak gelinlik, yatak örtü takımı, başörtüsü, mendil, yağlık ve peşkir parçalarından oluşuyor. 17-19. yüzyıllarda yapılan Osmanlı işlemelerinin fiyatı 8 YTL ile 3 bin 500 YTL arasında değişiyor. Yurdemi, 3 bin 500 YTL değerindeki en pahalı 2 eserin de 17. yüzyıldan kalma, 'yağlı' adı verilen eski bir peçeteye ait parçalar olduğunu söyledi. İpek iplik ile altın ve gümüş karma tellerle işlenen eserde, padişah çadırı ile cami, köşk gibi mimari motiflerin bulunuyor. Bu işlemelere en büyük ilgiyi ise Amerikalılar gösteriyor. Büyükelçiliklerin özel konuklarına hediye olarak satın alıyorlar. Alper Yurdemi, eski Osmanlı işlemelerinin değeri çok bilinmediği için kötü koşullarda saklandığını ve giderek yok olduğunu dile getirdi. Bir keresinde, 19. yüzyıla ait nadir bir işlemeyi köy evinin kapısında paspas olarak gördüğünü anlatan Yurdemi, işlemelerin miras yoluyla parçalandığına da dikkat çekti. "Bir yatak örtüsünün 15 parçaya bölündüğünü bilirim" diyen Yurdemi, yurt dışına çıkarılmış nadir ve çok değerli işlemeleri de bulup Türkiye'ye getirttiğini de sözlerine ekledi. Zaman, 14.10.2007 |
||||||||||||
![]() |
ARŞİMED'İ ÇOŞTURAN KÜTÜPHANE 'İSKENDERİYE'
Bazı araştırmacılara göre kütüphane adeta üniversitenin ana unsuru haline geliyor. Arşimed, suyun kaldırma kuvvetini bu kütüphanede yaptığı çalışmalar sonunda keşfederken, Eratosthenes dünyanın çapını, Öklit ise geometrinin kurallarını İskenderiye ve kütüphanede yaptığı araştırmalarla ortaya koyuyor.
İskenderiye sahil şeridinde Memlüklerin kudretli sultanı Kayıtbay'ın inşa ettiği kaleye doğru ilerlerken aniden tarihi bir yolculuğun içinde buluyoruz kendimizi. Arkasını İskenderiye Üniversitesi'ne yaslayan, yüzünü mavi Akdeniz'e çeviren, yarısı yere saplanmış bir daire görüntüsündeki İskenderiye Kütüphanesi, sanki 2.300 yıl öncesinin esintilerini günümüze taşıyor. Tıpkı Keops, Kefren, Mikerinos piramitlerinin tarih sayfalarından fışkırırcasına Giza'da 5.500 yıldır ayakta durması gibi.
160 metre çapında, 40 dönümlük bir alan üzerinde kurulu bu modern mimarinin alüminyum ve camdan yapılan çatısı, gün doğumundan batımına kütüphanenin içini aydınlatacak şekilde tasarlanmış. Bilgisayar mikroçipinden esinlenerek inşa edilen kütüphanenin yalıtımı, tıpkı uçaklarda olduğu gibi güneşin en şiddetli ışınlarını bile rahatlıkla engelleyebiliyor.
İskenderiye, daha önce küçük bir balıkçı köyü iken Avrupa'nın ortalarından Afganistan'a kadar büyük bir imparatorluk kuran Büyük İskender tarafından inşa ediliyor ve daha sonra Mısır'ın başkenti yapılarak adeta firavunların gözdeleri Kahire ve Luksor gibi kentleri gölgede bırakmaya başlıyor. Zaman, 14.10.2007 |
|||||||||||
İRAN'DA TİMUR DÖNEMİ'NE AİT 3 İSKELET BULUNDU
İran’da, Khoy şehrinde bulunan Şems-i Tebrizi Minaresi yakınlarında süren kazılarda Timur Dönemi’ne (MS 1370-1506) ait 3 iskelet daha bulundu. Bu buluntularla birlikte, bu kazıda bulunan, aynı döneme ait iskeletler yediye ulaştı. Kazıları yürüten ekibin başkanı Rıza Haydari, birçok seramik malzeme ve mimari eser de bulunduğunu bildirdi.
Yerel olarak “Şems-i Tebrizi Minaresi” adıyla bilinen mimari anıtın ise gerçek kimliği ve inşa amacı ise hala bilinmiyor. CHN, Cultural Heritage News Agency, Haber: Soudabeh Sadigh, 10.10.2007 |
|
|||||||||||
SULTAN ABDÜLAZİZ'İN TAMAMLANAMAYAN CAMİSİNİN ÜZERİNDE BUGÜN SWISSOTEL YÜKSELİYOR
Sultan Abdülaziz'in İstanbul'un Maçka semtinde yaptırmaya başladığı, ancak ölümü üzerine tamamlanamayan Aziziye Camisi'nin temelleri üzerinde bugün Swissotel yükseliyor.
Sultan Abdülaziz de İstanbul'da bir cami yaptırmak istemiş ve bu cami için Maçka'nın Dolmabahçe'ye hakim bir noktasını seçmişti. Abdülaziz, 4 minareli olarak yaptırmak istediği cami için mimar olarak Sarkis Balyan'ı bulmuştu.
Abdülaziz, Sultanahmet Cami kadar görkemli, 4 büyük fil ayağı üzerinde büyük bir kubbeden oluşacak bu büyük caminin giderleri için de gelir kaynakları düşünmüştü. Bunun için günümüzde ''Akaretler'' olarak anılan ve ''kira getiren'' anlamına gelen sıra evleri yaptırmıştı. Ancak 1874 sonları veya 1875 başlarında büyük bloklar halindeki temel taşları yerleştirilerek bina temelden yükselmeye henüz başlamışken, Sultan Abdülaziz 30 Mayıs 1876'da tahttan indirilmiş ve inşaat durdurulmuştu.
Camiden geriye kalan duvarların ve fil ayaklarının temel taşlarının uzun süre bu şekilde kalması, bulunduğu mevkinin ''Taşlık'' adını almasına sebep olmuştur. Daha sonra bu temeller üzerinde önce Taşlık Gazinosu, 1980'li yıllarda ise Swissotel-Bosphorus oteli inşa edildi. Caminin, avlu olarak tasarlanmış bölümü ise Vişnezade İnönü Parkı olarak düzenlendi.
Sultan Abdülaziz, 4 Haziran 1876 tarihinde bilekleri kesilerek ölmüş olarak bulundu. Doktorlar tarafından intihar ettiğine karar verilmişse de yaygın kanı öldürüldüğü yönündeydi. Abdülaziz, Balkanlar'daki tehlikeli gelişmeyi önlemeye çalışırken, ihtilal hazırlığı yapan Hüseyin Avni, Mithat, Redif ve Süleyman Paşalar, 30 Mayıs 1876 tarihinde Dolmabahçe Sarayı'nı kuşatarak Sultan'ı tahttan indirdiler. Feriye Sarayı'na nakledilen Abdülaziz, iddiaya göre Mithat Efendi'nin yardımıyla odasında bilekleri kesilerek öldürüldü.
Babası Sultan II. Mahmut'un Çemberlitaş'taki türbesinin hemen yanına defnedilen Sultan Abdülaziz'in döneminde yaşanan önemli olaylardan bir kısmı Rusya ve Avrupa devletlerinin kışkırttığı Balkan isyanlarıdır. Girit ve Sırbistan'da çıkan isyanlar ise devletin ve padişahın otoritesini sarsmıştır. Zaman, 14.10.2007 |
||||||||||||
ZONGULDAK'TAKİ ANTİK TEION KENTİ'NDE KAZILAR 12 AY DEVAM ETTİRİLECEK
Zonguldak'ın Çaycuma İlçesi'ne bağlı Filyos beldesindeki, “Karadeniz'in Efesi” diye adlandırılan Antik Teion Kenti'nde kazı çalışmalarının yılın 12 ayında devam etmesi için Zonguldak Karaelmas Üniversitesi (ZKÜ) bünyesindeki arkeoloji bölümünün aktif hale getirilmesi hedefleniyor.
MÖ 7. yüzyılda kurulan antik kentin mimari yapısının ortaya çıkarılması için yapılan kazı kapsamında bölgede çalışan Trakya Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof.Dr. Sümer
Prof.Dr. Atasoy'un ve ekibindeki akademik personelin ZKÜ bünyesinde uygun şartlar oluşması durumunda görev almayı kabul etmesi üzerine, gelecek dönemde bölüme öğrenci alınması öngörülüyor.
Roma dönemine ait toprak üstü kalıntılardan, liman surları, su kemeri, tiyatro, savunma kulesi ile antik liman ve mendireğin planlarının çıkarıldığı tarihi bölgede, arkeoloji bölümünün eksiklerinin giderilmesiyle yılın 12 ayında çalışmaların hızlı şekilde devam etmesi amaçlanıyor.
Zonguldak Valisi Yavuz Erkmen, yaptığı açıklamada, Türkiye'de Karadeniz sahillerinde ilk kez yapılan ve bölgenin önemli ticaret kenti olduğunu gösteren kazıların 2 yıldır yaz aylarında yürütüldüğünü söyledi. Kazıya Kültür ve Turizm Bakanlığının yanı sıra Valilik İl Özel İdare Müdürlüğü olarak destek verdiklerine dikkati çeken Erkmen, şöyle dedi:
Erkmen, arkeoloji bölümüyle kazıların hız kazanacağını ve antik kentin turizme daha çabuk kazandırılacağını belirterek, ''Öğrenciler de aldıkları teorik eğitimi uygulama imkanı bulacaklar. Antik kent, bölgenin turizmine önemli katkı sağlayarak cazibesini artıracaktır'' dedi. Turizm Gazetesi, 13.10.2007 |
||||||||||||
ERZURUM İSPİR'DEKİ SARIKONAKLAR PANSİYONA DÖNÜŞTÜRÜLECEK
Erzurum'un İspir İlçesi'ne bağlı 2 bin 200 metre yükseklikteki Sırakonaklar Köyü'ndeki tarihi konaklar, pansiyona dönüştürülüyor. İspir Kaymakamı Ziya Polat, ''Sırakonaklar, dolayısıyla İspir, yakında ülkenin önde gelen kırsal turizm merkezlerinden biri olacak'' dedi.
Polat, yaptığı açıklamada, İspir'e bağlı Sırakonaklar Köyü'nün doğası ve tarihi dokusuyla çok önemli bir kırsal turizm potansiyeline sahip olduğunu söyledi. Kırsal turizmi tercih eden turistlerin gittikleri bölgelerde, yerli halk gibi yaşamak istediğine dikkati çeken Polat, bu amaçla ''Sırakonaklar Ev Pansiyonculuğu ve Çok Amaçlı Turizm Merkezi Projesi''ni hazırladıklarını belirtti.
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu'ndan söz konusu projeye ayrılan 105 bin YTL kaynakla Sırakonaklar Köyü'ndeki 10 konağın orjinaline uygun restore edilerek turistlerin hizmetine sunulacağını kaydeden Polat, şunları söyledi: ''Kaçkar Dağları'na dağcılık ve doğa yürüyüşü için çıkan turistler, konaklamak için ya İspir'e ya da Yusufeli'ne dönüyorlar. Sırakonaklar'da oluşturulacak ev tipi pansiyonlarda, bundan sonra Kaçkar Dağları'na çıkan turistleri ağırlayacağız. Konakları restore çalışmaları 1 ay sonra tamamlanacak. Konakların içini tarihi dokuya uygun döşeyeceğiz; yeni banyo ve tuvaletler de yapacağız. Sırakonaklar, dolayısıyla İspir, yakında ülkenin önde gelen kırsal turizm merkezlerinden biri olacaktır.''
İspir Belediye Başkanı Osman Çakır ise köyde 300 yıllık konaklar bulunduğunu söyledi. Çakır, ''Bu konakların restore edilmesi ilçe turizmini olumlu etkileyecektir. İlçemize gelen turistleri Kaçkarlar'ın göbeğinde, tarihle doğanın birleştiği bir köyde ağırlayacağız. Herkesi tarihi Sırakonaklar'da kalmaya davet ediyorum'' diye konuştu. |
||||||||||||
![]() |
SAAT KULESİ YILLARA MEYDAN OKUYOR
Çanakkale’de 19. yüzyıla ait sivil yapıların en güzel örneklerinden biri olan asırlık saat kulesi, yıllara meydan okuyor. Türkiye’deki 52 tarihi saat kulesinden biri olan ve ilk günkü gibi çalışan Çanakkale saat kulesi, İtalyan Konsolosluğu yapan Vitalis adlı tüccar tarafından 1897 yılında inşa ettirilmiş. Ayvalık taşı kullanılarak yapılan saat kulesinin, dört cephesinde birer saat yer alıyor. Saat kulesinde, çanın asıldığı çokgen gövdeli kubbeli köşk, kulenin en üstünde yer alıyor. İki ve üçüncü katlarda birer hafif sivri kemerli aydınlık pencereleri ile ikinci katta bir balkonu bulunan saat kulesinin en altında güney cephesinde bir kapı, kuzeyinde 1889 yılında Musevi Halyo tarafından yaptırılan bir çeşme yer alıyor.
Evrensel, Fotoğraf: Çanakkale Valiliği, 13.10.2007 |
![]() |
|
![]() |
7 - 13 Ekim 2007 |
||||||||||
DÜNYANIN EN ESKİ AŞIKLARI
Diyarbakır'ın Bismil İlçesi'ndeki Hakemi Use Kazısı'nda günümüzden 8 bin yıl öncesine ait, birbirine sarılı kadın ve erkeğin olduğu ve sevgili oldukları belirtilen bir çiftin mezarı bulundu. Sabah, Fotoğraflar: Hürriyet, 07.10.2007 Nano-Yorum: Fransız filozof Andre Gorz, kanser hastası karısı Dorine'in ölümüne dayanamayacağı için geçen ay onunla birlikte intihar etmişti. Efsanevi düşünür Jean-Paul Sartre'ın da yakın arkadaşlarından olan 84 yaşındaki yazar ve düşünür Gorz, uzun süredir kanserle mücadele eden ve giderek durumu kötüleşen eşinin ölümü fikrine dayanamadığı için onunla birlikte zehirli iğneyle ölümü seçmişti. Birlikte yaşadıkları 58 yıldan sonra onun hastalığı sırasında yazdığı mektupta "İçimde; göğsümün kovuğunda, sadece senin sıcak bedeninin benimkine dokunmasıyla doldurulabilecek, yiyip bitirici bir boşluk taşıyorum" diyordu. Onlar aşklarını ölümsüzlüğe taşıdılar.
Geçtiğimiz hafta, Ilısu Baraj Gölü altında kalacak olan tarihi eserlerin kurtarılması amacıyla Bismil'de süren 9 kazıdan biri olan Hakemi Use'de yürütülen kazılar bir başka ölümsüz aşkı, belki de şu ana kadarki en eski aşkı açığa çıkardı. Neolitik Çağa ait bir mezarda birbirine sarılı ve sevgili oldukları değerlendirilen bu kadın ve erkek iskeletlerinin ilk belirlemelere göre, 8 ay kadar önce İtalya’nın kuzeyinde, Valdaro bölgesindeki Mantua kazılarında birbirlerine sarılı olarak gömülmüş bulunan çiftten bin yıl daha eski olduğu düşünülüyor.
Birbirine aşık aşağı yukarı her çiftin birlikte uyuma pozisyonunda bulunan bu kadın ve erkek için nasıl "bir aşk cinayeti" düşünülebilir bilmiyoruz ama en kötüsü, onları ayırarak antropologlar tarafından “bireylerin gerçek yaşları ve ölüm nedenleri, geçirdikleri hastalıklar” ve sairenin incelenmesi amacıyla Hacettepe Üniversitesi'ne götürülmesiydi bizce.
Mantua'da kazı yapan arkeolog Elena Menotti, Türk meslekdaşının aksine daha duygusal davranıp "Şu ana dek nasıl idilerse bundan sonra da aynı şekilde, yani birlikte olmalarını istiyoruz" demişti. Sonuçta, kemiklerin daha sonra yeniden birleştirmek üzere tek tek çıkartılması yerine, çiftin gömülü olduğu toprak parçasının, kemiklerle birlikte komple çıkartılarak korunmasına karar verilmişti. TAY Haber’de de yayınlanan bu buluntu, 14 Şubat Sevgililer Günü için hoş bir sürpriz olmuştu:
http://www.tayproject.org/Haber.fm$Retrieve?ID=3660&html=haber_detail_tu.html&layout=web
Hakemi Use çifti için haberde üst üste birkaç defa vurgulanan, “Bizimki daha eski, en eskisi bizimki, dünyanın en eski aşıkları bizde” tarzının da oldukça rahatsız edici olduğunu söylemek isteriz. Bu bir yarış değil çünkü. Bizler sadece bir başka ölümsüz aşkın tanıklarıyız.
Sizce birisini çok seven bir insan aşktan ölemez mi? Yaşamınız boyunca en az bir defa, birisi ile birlikte yaşayıp, yaşlanıp, onunla birlikte ölmeyi arzulamadınız mı siz? Ya da, daha beteri, ondan ayrı olmaktansa ölmeyi istediğiniz hiç olmadı mı?
Ali Yamaç - Ayşe Didem Bayvas |
||||||||||
YEŞİL TÜRBE'NİN ONARIMI SÜRÜYOR
Bursa Olay, 13.10.2007 |
||||||||||
GÜRCÜ KİLİSESİ RESTORE EDİLECEK
Türkiye ile Gürcistan arasında tarihi eserlerin restorasyonu konusunda prensip anlaşması imzalandı. Gürcistan hükümeti anlaşma kapsamında Erzurum’un Çamlıyamaç Köyü’nde bulunan, Bagratlı Hanedanı zamanında, 966 yılında yapılan Öşvank Kilisesi’nin onarılmasını istedi.
Kilisenin mimarı Öşklü Grigor Usta olarak biliniyor. Kilise, iki renkli taş bezemeleri ve kabartma figürleri ile ünlü.Türkiye ise buna karşılık Gürcistan’dan bir Osmanlı-Türk eserinin restore edilmesi talebinde bulundu. Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü Gürcistan’da tespit ettiği üç Osmanlı eserini Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’a sundu. Günay, cami, medrese ve hamamdan oluşan Osmanlı dönemine ait eserlerden birini seçecek. Hürriyet, 13.10.2007 |
||||||||||
TÜRKİYE TARİHİNE SAHİP ÇIKIYOR
Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, yurt genelinde ait olduğu dönem ve medeniyete bakılmaksızın 38 tarihî eserin onarımı için çalışma başlattı. Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdür Yardımcısı Nermin Beşbaş, Türkiye’nin, binlerce yıllık bir geçmişe dayanan, zengin uygarlıkların yaşandığı bir ülke olduğunu belirterek, onarım çalışmalarının anıtsal yapı, kale surları, sivil mimarlık örnekleri ve müzeler olmak üzere 4 alanda yapıldığını kaydetti.
Türkiye Gazdetesi, 13.10.2007 |
||||||||||
ASIRLIK SU DEĞİRMENİ TURİZME KAZANDIRILACAK
Datça Belediye Başkanı Erol Karakullukçu, Datça’nın Ilıca mevkisinde bir yanında Ilıca gölü, bir yanında deniz olan tarihi değirmenin kültür merkezi olması için çalıştıklarını söyledi. Değirmenin, belediyece 5 yıl süre ile kiralandığını belirten Karakullukçu, “Amacımız, buranın aslına uygun biçimde restore edilerek kültür turizminin bir parçası olması” dedi. İlçenin son zamanlarda turizmde öne çıktığını ifade eden Erol Karakullukçu, şunları kaydetti: “Biz, Datça’yı sadece turizm kenti olarak düşünmüyoruz. Datça, aynı zamanda bir kültür kenti. Datça yarımadası, bundan 3 bin yıl önce de kültürel etkinliklerin yapıldığı bir turizm kentiymiş. Bu nedenle biz, turizmin yanında Datça’nın bu yönünü de ön plana çıkarıyoruz. Datça’nın bu yönüne de sahip çıkmaya çalışıyoruz. Ilıca gölü yakınlarındaki değirmen, yakın zamana kadar kullanılıyordu. İlçenin kültüründe de çok önemli bir yeri var. Değirmen, Datça’nın mimari özelliklerini de yansıtıyor. Datçalıların kültüründe önemli bir yeri olan, ancak yangında zarar gören değirmeni restore ederek ilçemize kazandırmak istiyoruz.” Akşam Ege, 13.10.2007 |
||||||||||
|
TARİHİ MÜZE BAKIMA ALINDI
İzmir'de Konak Belediyesi ekipleri Cumhuriyet Eğitim Müzesi'ni gelin gibi süsledi ve Cumhuriyet Bayramı'na hazırladı. Yeni Asır, 12.10.2007 |
|||||||||
SANATIN İÇİNE DÜŞTÜLER
İngiltere'nin önde gelen sanat galerilerinden Tate Modern'de sergilenen bir eser yaralanmalara neden oldu. Sabah, 12.10.2007 |
|
|||||||||
|
KANUNİ TUĞRALI KAPI SAHTE Mİ?
İstanbul Üsküdar Bit Pazarı'nda bir antikacıda Kanuni Sultan Süleyman tuğralı, Arapça yazılarla süslü bir kapı 50 bin dolara satılıyor. Kapıyı Hindistan'dan satın aldığını söyleyen, "Antikacı Zeki" olarak bilinen Mehmet Dal, "Kapı Türkiye'den çalınarak Paris'e götürülmüş. Oradan Hindistan'a gitmiş" dedi. SABAH, 3 metrelik kapıyı uzmanlara inceletti. Türk İslam Eserleri Müzesi yetkilileri kapının sahte olduğunu açıkladı. Ünlü antikacı Duran Tantekin de kapının sahte olma ihtimalinin yüksek olduğunu söyledi. Sabah, 12.10.2007 |
|||||||||
ŞIRA HAN RESTORE EDİLİYOR
Gaziantep’in kültür mirası olması rağmen uzun yıllardın atıl durumda bekleyen tarihi Şıra Hanı, 3 milyon dolarlık yatırımla yeniden düzenlenecek.
1886 yılında, II. Abdülhamid’in padişahlığı, Cemil Paşa’nın Halep valiliği döneminde, Kaymakam Rıfat Bey’in girişimleri, dönemin Belediye Başkanı Mustafa Ağa’nın halktan topladığı paralarla yaptırılan tarihi Şıra Hanı; İstanbul’da Sahan Restoranlar Zinciri'nin sahibi Gaziantepli işadamı Tahir Tekin Öztan tarafından 3 milyon dolarlık bir yatırımla turizm kompleksine dönüştürülecek.
Otantik özelliklerinin kültürel ve modern değerlerle buluşacağı Şıra Hanı’nda 80 odalı, 150 yatak kapasiteli bir butik otel ve 1000 kişilik restoran yapılacağını kaydeden Öztan, “Gaziantep denilince akla sadece fıstık, baklava ve lahmacun gelmemeli. 5600 yılık tarihi olan dünyanın en eski yerleşim birimi ve kültürler kavşağı Gaziantep’imizin, kültürel değerlerini ön plana çıkararak en iyi şekilde temsil etmeye talibiz. 3 milyon dolarlık bir yatırımla Türkiye’nin değil, dünyanın en ünlü mimarlarını kentimize getirerek, global manada model gösterilecek bir eser yaratmak kazandırmak temel hedefimiz” dedi.
Şıra Hanı’nın butik otel ve modern bir restorana dönüştürülmesinin yanı sıra sedefçilik, yemenicilik, bakır işlemeciliği, aba ve kutnu kumaşı, geleneksel el sanatlarının yapıldığı bir tanıtım, teşhir ve satış merkezi oluşturup, otantik sanatları dünyaya tanıtmak istediklerini de kaydeden Öztan, tarihi, turistik ve turizm potansiyelleri ile ayrı bir öneme sahip olan kentin hak ettiği değeri bulmasını istediğini belirtti. Gaziantep Hakimiyet, 12.10.2007 |
![]() |
|||||||||
|
190 BİN EURO'YA KURAN
Almanya'nın Frankfurt kentindeki 59. Uluslararası Kitap Fuarı'nda sergilenen ve Şeyh Hamdullah'ın yazdığı bildirilen tarihi Kuran-ı Kerim, 190 bin Euro'dan satışa sunuldu. Şeyh Hamdullah'ın ilk eserlerinden olduğu belirtilen 530 yıllık kutsal kitabı almak için Kültür Bakanlığı'nın çalışma başlattığı bildirildi. 1475 ila 1480 yılları arasında Amasya'da yazıldığı ifade edilen ve 370 sayfadan oluşan esere Dubaili ve Avrupalı müzayedecilerin ilgi gösterdiği açıklandı. Kunst am Museum'un sahibi antikacı Peter Fritzen, "Altın yaldızlı, çift yapraklı, el yazması künyeye sahip bu Kuran-ı Kerim, bir Türk ailesine ait" dedi. Sabah, 12.10.2007 |
|||||||||
EN ESKİ DUVAR RESMİ BULUNDU
Fransız arkeologlar, Suriye'nin kuzeyinde 11 bin yaşında bir duvar resmini gün yüzüne çıkardı. 2 metrekarelik resim, Fırat Nehri kıyısındaki Neolitik Çağ yerleşimi Djade El-Mughara'da yapılan kazılarda ortaya çıkarıldı. Karbon testiyle MÖ 9000 yılları civarında yapıldığını belirlenen resim, bugüne dek dünyanın en eski resmi olarak bilinen Çatalhöyük'teki resimden 1500 yıl daha yaşlı. Radikal, Fotoğraf: Reuters, 12.10.2007 |
|
|||||||||
![]() |
BİR DEĞER DAHA KADERİNE TERK
Erzurum'un Oltu İlçesi'nde bulunan ve 11 bin yıl öncesinden kaldığı tahmin edilen 5 metre 20 santimetre uzunluğundaki heykel, Atatürk Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu bahçesinden, sergileneceği mekana taşınmayı bekliyor. Bursa Hakimiyet, 11.10.2007 |
|||||||||
FRANSIZ SANATÇILARDAN 'ARAP LOUVRE' TEPKİSİ
Dünyanın en prestijli müzeleri arasında yer alan ve Fransa'nın önde gelen kültür sembollerinden biri olarak gösterilen Paris'teki Louvre'un Birleşik Arap Emirlikleri ile yaptığı anlaşma ülkede tartışılmaya devam ediyor. Fransız Parlamentosu, Birleşik Arap Emirlikleri'nin başkenti Abu Dabi'de kurulan 26 milyar dolarlık “Kültür Kenti” projesi kapsamnda Louvre'un bir şubesinin açılmasına ilişik kararı onaylaması, Fransız sanatçıları ayağa kaldırdı. Anlaşma kapsamında Birleşik Arap Emirlikleri'nin, Louvre'un isim hakkını 30 yıl süreyle kullanması ve Paris'teki müzede bulnan bazı resimlerin Abu Dabi'de inşa edilecek yeni müzede sergilenmesi öngörülüyor. Yeni Şafak, 12.10.2007 |
||||||||||
TOPKAPI SARAYI'NI YENİÇERİ KORUYACAK
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın talimatıyla Topkapı Sarayı yeni bir çehre kazanacak. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Topkapı Sarayı'nın ruhunu daha iyi yansıtmak ve ilgiyi artırmak için saray koruma görevlilerine yeniçeri kıyafeti giydirmeye hazırlanıyor. Tasarımını Ankara Olgunlaştırma Enstitüsü'nün yaptığı giysiler, önümüzdeki aylarda hazır olacak. Milliyet, 12.10.2007 |
![]() |
|||||||||
|
TARİHİ BİNALAR RESTORE EDİLİYOR
Uşak İl Özel İdaresi, tarihi yapılan restore edilerek yeniden kazanılması amacıyla yürüttüğü çalışmaları hızlandırdı. Restorasyon çalışması yapılan tarihi binaları inceleyen İl Genel Meclisi üyeleri ile Vali Kayhan Kavas ve Genel Sekreter Servet Ecemiş, kentteki 150 tarihi yapının tescili yapıldığını ve bu yapıların tamamının restore edileceğini söylediler. Hisarkapı Uluyolu'nda bulunan tarihi Hasan Hilmi İlköğretim Okulu'nun restore edilmesi için finansman sağlayan İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Servet Ecemiş, çalışmaların kısa sürede tamamlanacağını söyledi.
Tarihi binanın çatı ve cephe duvarlarının güçlendirilmesi, duvar taşlarının yenilenmesi ve temizlenmesi, ahşapların, elektrik tesisatının yapımı ve onarımı gibi çalışmaların tamamlandığını da söyleyen Ecemiş, zemin döşemelerinin tamamlanmasının ardından yapılacak çevre düzenlemesiyle birlikte bu tarihi okulun restorasyon çalışmalarının tamamlanacağını dile getirdi. Tarihi yapıların rölöve, restorasyon ve restitüsyon çalışmaları hakkında bilgi alan ve bazı yapıları inceleyen Vali Kayhan Kavas, tarihi yapılarak sahip çıkacaklarını söyledi. Uşak'ın kültürel açıdan çok zengin bir yapıya sahip olduğunu ifade eden Vali Kavas, "Tarihi yapıların restorasyon ve onarımlarının yapılması için seferberlik başlattık. İlimizde restore edilmeyi bekleyen 150 tescilli tarihi ev, medrese ve okul var. İlk olarak tarihi Hasan Hilmi İlköğretim Okulu'nu restore ederek işe başladık. Bunun yanı sıra şimdi de Gediz Uluyolu üzerinde bulunan tarihi Zafer İlköğretim Okulu'nun da restorasyonuna başladık. İl Özel İdaresi olarak elimizdeki imkanlar doğrultusunda bu tür binaları restore edeceğiz. Ancak vatandaşlarımızın da bu konuya duyarlı olmaları gerekiyor. İçinde yaşadıkları veya sahibi oldukları tarihi binaları restore ettirerek Uşak tarihine sahip çıkmalarını istiyorum" dedi. haberler.com, 11.10.2007 |
|||||||||
ŞANLIURFA'NIN SİMGESİ OLAN BALIKLIGÖL ONARILIYOR
Şanlıurfa'da yerli ve yabancı turistlerin uğrak yeri olan kentin simgesi Balıklıgöl onarılıyor. Zaman zaman kirlenme ve bu kirlenmeden kaynaklanan balık ölümlerinin önüne geçilmek amacıyla tarihinde ilk kez bayram sonrası onarıma alınacak
Konu ile ilgili bir açıklama yapan Şanlıurfa Belediye Başkan Yardımcısı İbrahim Güllüoğlu, Balıklıgöl'ün yakın bir tarihe kadar ŞURKAV denetiminde olduğunu hatırlatarak, Balıklıgöl'ü yeni devraldıklarını ve bu süreden bu yana Balıklıgöl'deki olumsuzlukların ortadan kaldırılması için belediye olarak büyük çaba sarf ettiklerini söyledi. |
||||||||||
CAMİ AVLUSUNDA YÜZLERCE BİRA KUTUSU
Şanlıurfa'da, Ulu Cami'nin tuvaletinin lağımından binlerce bira kutusu çıkarıldı. Görenleri hayrete düşüren ve temizlik işçileri tarafından 5 saat süren bir çalışma sonunda çıkarılan bir traktör dolusu bira kutusu ilçe çöplüğüne atıldı.
Olay, Bıçakçı Mahallesi'nde oturan ve sık sık tuvaleti taşan Ömer Faruk Ören isimli vatandaşın belediyeye başvurusuyla ortaya çıktı. Belediye ekipleri yaptığı incelemede kentin tarihi camilerinden olan Ulu Cami'nin lağımının tıkandığını, bu nedenle lağım sularının Ören'in evine taştığını belirledi. Ancak, Ulu Cami'nin sit alanında olmasından dolayı açılamayan lağım, gerekli yazışmaların ardından belediye temizlik ekiplerince açıldı. Ulu Cami'nin avlusunda bulunan tuvaletlerin bağlı bulunduğu lağımı açan temizlik görevlileri, çukurda yüzlerce bira kutusu ile karşılaşınca şaşkına döndü. Lağım çukura giren üç temizlik görevlisi, tazyikli su yardımıyla bira kutularını camii avlusuna çıkardı. Caminin avlusuna gelerek bira kutularını görenler, "Peygamberler şehri denilen Şanlıurfa'nın en eski camilerinden Ulu Cami'de böyle bir manzara ile karşılaşacağımız hiç aklımıza gelmezdi. Mübarek Ramazan'da karşımıza çıkan bu tablo çok acı" diyerek, kutsal mekanlarda içki içenlere tepki gösterdi. Çukurdan avluya çıkarılan yüzlerce bira kutusu, camiiye getirtilen çöp traktörüne ikisi çıplak elle, biri eldivenli üç temizlik görevlisi tarafından dolduruldu. Bira kutularının kent merkezi dışındaki çöplüğe götürüldüğü belirtilirken, temizlik görevlileri ise, ilk kez böyle bir olayla karşılaştıklarını ifade ederek, "Camiye gelenler bira içtikten sonra kutularını tuvalete atmışlar. Saatlerdir burada çalışıyoruz. Bira kutuları ile karşılaşınca çok şaşırdık, böyle yerlerde nasıl içki içilir anlayamıyoruz" dedi. urfatimes.com, Fotoğraf: GAP Gündemi, 11.10.2007 |
|
|||||||||
PROF.DR. METE TAPAN: HARBİYE KONGRE VADİSİ ADINDA BİR PROJEYİ ONAYLAMADIK Yapı, 11.10.2007 |
||||||||||
|
YEŞİMDEN MÜHRE 5.96 MİLYON DOLAR
Çin'de 1796 tarihinde yapılan ve beyaz yeşimtaşından imal edilen imparatorluk mührü, 5.96 milyon dolara alıcı buldu. Sabah, 11.10.2007 |
|||||||||
MECİDİYE BELEDİYESİ TARİHİ ESERLERİNİ PARKTA SERGİLİYOR
Akhisar’ın 20 km uzaklıktaki Mecidiye Kasabası'nda iki dönemdir DSP’den Belediye Başkanı seçilen Murat Yıkmaz, Belediye önündeki 4 dönüm bataklık alan olan arsayı son derece modern bir park haline getirdi. Kasabasında çıkan tarihi sütun ve mermer parçalarıyla süslediği dizayn ile Mecidiyelilerin dinlenme yeri haline getirildi.
Belediye Başkanı Murat Yıkmaz; “Bir yıl önce Belediye binamızın önünde bulunan bataklık alanını kasabamıza yakışır bir park haline getirmek istiyordum. Bunu 6 ay gibi kısa zamanda yaptık. İller Bankası'ndan aldığımız 270 bin YTL kredi ile toplam 350 bin YTL’ ye mal oldu. Böylece kasabamızda çıkan tarihi kalıntılar sütun ve eserleri de parkta sergiliyoruz. Kasaba halkımız bu eserlere gözü gibi bakıyorlar. KÖYDES Projesi ile Kasabamızın sokakları ve Park içini kilitli parke taşla döşedik. Kasaba halkımız bu hizmetten çok memnun olduklarını belirtiyorlar. Paramız olsa çok daha güzel işler yapacağım” dedi. Akhisar Haber, Haber: Kenan Molla, 11.10.2007 |
||||||||||
T-REX'İN AYAK İZİ BİR METRE
Manchester Üniversitesi'nde görevli Dr. Phil Manning ABD'nin Montana eyaletindeki Hells Creek bölgesinde Jurassic Park filminden tanıdığımız T-Rex dinozoruna ait olduğuna inandığı bir ayak izi buldu. Sabah, 11.10.2007 |
![]() |
|||||||||
TARİHİ HAMAM GÜN YÜZÜNE ÇIKARILIYOR
İzmir'in Ödemiş İlçesi'ne bağlı 3000 yıllık tarihi Birgi beldesinde 15. yüzyıl mimarisi olan Derviş Ağa Medresesi ve medresenin karşısındaki Şeyh Muhittin Hamamı'nda restorasyon çalışmalarının sürdürüldüğü bildirildi. Alınan bilgiye göre, 17. yüzyıl vakfiyesi Şeyh Muhittin Hamamı'nın ikinci bölümünün kazı çalışmalarına, İzmir 2 Nolu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'ndan alınan izinle başlandı. Sabah, 11.10.2007 |
||||||||||
FANUM VOLTUMNAE BULUNDU
Kızgın yaz güneşi altında yedi sezon süren kazılardan sonra, İtalyan arkeologlar antik dünyanın en önemli şehirlerinden birini bulduklarına inanıyorlar. Bir kutsal mekanı, Pazar yeri ve Etrüsk politik merkezi ile Fanum Voltumnae, Tiber Nehri vadisinde, eskiden Orvieto antik şehrini barındıran büyük bir kayalığın dibinde yer almakta.
Bu, Etrüsk federasyonu için sonun başlangıcıydı. Diğer Etrüsk şehirleri de bir bir Roma tarafından ele geçirildi. Tüm bunları Romalı tarihçi Livy’nin eserinden biliyoruz. MÖ 1. yüzyılda yazdığı eserinde Fanum’dan bahsetmiş ve şehrin önemini birçok defa anlatmıştı. Fakat nerede olduğunu yazmayı unuttu ve Roma’nın düşmesinden sonra Fanum unutuldu. BBC News, Haber: David Willey, 04.10.2007 |
||||||||||
CUMHURİYET ANITI İÇİN ONARIM İHALESİ
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, kaidesi ve beton bloklarında bozulmalar başlayan 1928 yapımı Taksim’deki Cumhuriyet Anıtı’nın onarımı için proje ihalesini yaptı. Hürriyet, Haber: Mustafa Kınalı, 11.10.2007 |
||||||||||
|
DEFİNECİLER KISKIVRAK YAKALANDI
Edinilen bilgiye göre, Kastamonu'da Musalar Köyü Kapaklı Mevkisinde Kamil B. ve beraberindeki kişilerin kaçak kazı yapacağı ihbarını alan jandarma operasyon düzenledi.
Operasyonda Kamil B, Yüksel H, Muhammet S, Erkan K, Erdal K, Sami T. ve Tahsin D, bölgede kaçak kazı yaparken matkap, jeneratör, kazma, kürek ve kancalı makara ile aletlerle yakalandı.
Yakalanan 7 kişinin ellerinde bir harita ile define aradıkları öğrenilirken, olayla ilgili soruşturma sürüyor. Kastamonu Potası, Haber: Cebrail Keleş, 10.10.2007 |
|||||||||
GÖZ GÖRE GÖRE TARİHİ YOK EDİYORLAR
Şırnak Valiliği'nin 'herhangi bir tahribat yok' dediği 16. yüzyıla ait olan Tarihi Börücek Köprüsü'nün kum eleme şirketleri tarafından tahrip edildiğini Van Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü de onayladı. Cizre-Şırnak karayolu üzerinde bulunan Dirsekli Mezrası'ndaki tarihi Börücek (Bakartal) Köprüsü'nün sağlam kalan ayakları, köprünün yaklaşık 100 metre yakınında bulunan kum eleme şirketlerinin çalışmalarıyla tahrip edilmeye devam ediyor. AKP Batman eski Milletvekili Nezir Nasıroğlu'nun kardeşi Abdurrahman Nasıroğlu'na ait kum ocağının çalışmaları nedeniyle tahrip olan köprü, kum ocaklarında çalışan makinelerin yaptıkları kazılar nedeniyle yıkılmayla karşı karşıya.
Köprünün ayaklarının çevresinde yapılan kazı ve çalışmalar neticesinde derin çukurlarda biriken sular küçük göletlerin oluşmasına neden olurken, göletler ayakların yıkılma sürecini de hızlandırıyor. Cizre-Güçlükonak yollarını birbirine bağlayan ve Cizre beyleri tarafından 15-16. yüzyılda yapıldığı tahmin edilen Börücek (Bakartal) Köprüsü'nün yıkılmasına yetkililer adeta göz yumuyor.
Konuyla ilgili bir açıklama yapan Cizre Belediyesi Tarih Kültür ve Çevre Komisyonu, Cizre-Şırnak karayolunun 7. kilometresinde bulunan Dirsekli Mezrası'ndaki tarihi Börücek (Bakartal) Köprüsü'nün batı ayaklarının tamamı ve diğer ayaklarının bir kısmının çevrede faaliyet gösteren kum Eleme şirket ya da şirketleri tarafından ekskavatör ile yıkıldığı ve bu bölgeden kum alındığının komisyon olarak yerinde tespit edildiğini açıkladı.
Komisyon adına açıklama yapan Cizre Belediye Başkan Yardımcısı Abdullah Abak, Van Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü'ne yolladıkları fotoğraflar ve raporların incelenmesi sonucunda kurulun da köprünün kum eleme şirketi tarafından tahrip edildiği sonucuna vardığını ifade etti.
Abak açıklamada şunlara değindi. "Şırnak Valiliği İl Kültür Turizm Müdürlüğü'ne ve Van Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü'ne yaptığımız başvurular neticesinde; Şırnak Valiliği İl Kültür Ve Turizm Müdürlüğü'nün 16 Ocak 2007 tarih ve 29 sayılı yazı ekli tutanak yazısında, köprü ayaklarının ve çevresinin incelenmesinde herhangi bir yıkıntıyla karşılaşmadığı, şikayet yazısında belirtildiği gibi üzerinde herhangi bir çalışmanın yapılmadığı, köprü ayakları çevresinde kum çıkartıldığına ve alındığına dair herhangi bir emarenin olmadığı" bildirilmiştir. Bunun üzerine Belediye Başkanlığı olarak Van Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü'ne yaptığımız başvuru neticesinde 25 Eylül 2007 tarihinde kurulun cevap olarak gönderdiği yazıda "Cizre Belediye Başkanlığı'nın Müdürlüğümüze ilettiği fotoğraflarda ve dosyada tescilli köprünün ayaklarına zarar verildiği anlaşılmıştır' kararına varılmıştır. Yaptığımız inceleme ve raporları paylaştığımız Van Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü de, yapılan fiilin Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun İzinsiz Müdahale ve Kullanma Yasağı olan 9. maddesi kapsamına girdiğinden, köprüdeki tahribatın ivedilikle durdurularak ilgililer hakkında yasal soruşturmanın yapılmasını belediye başkanlığımıza ve diğer yetkili mercilere bildirmiştir."
2683 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun İzinsiz Müdahale ve Kullanma Yasağı olan 9. maddesinde, "Koruma Yüksek Kurulu'nun ilke kararları çerçevesinde koruma bölge kurullarınca alınan kararlara aykırı olarak, korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ve koruma alanları ile sit alanlarında inşai ve fiziki müdahalede bulunulamaz, bunlar yeniden kullanıma açılamaz ve kullanımları değiştirilemez. Esaslı onarım, inşaat, tesisat, sondaj kısmen ve tamamen yıkma, yakma kazı ve benzeri işler anşai ve fiziki müdahale sayılır" hükmü bulunmaktadır.
'Tarihi ve tarihi yapıları korumak belediyemizin asli görevleri arasında bulunuyor' şeklinde konuşan Cizre Belediye Başkan Yardımcısı Abdullah Abak, tarihi yapıların korunması ve yarınlara taşınması için tüm kişi ve kuruluşların belli sorumluluk anlayışıyla hareket etmesi gerektiğini kaydetti. Belediyenin yaptığı ısrarlı başvurular neticesinden sonra Van Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Bölge Müdürlüğü'nün aldığı bu önemli kararın yetkili mercilerce ivedi şekilde dikkate alınmasının gerektiğinin altını çizen Abak, yasal prosedürün de yerine getirilmesini talep etti. Birgün, 10.10.2007 |
||||||||||
AYASOFYA'DA ÖZLENEN YENİLİK
TÜRSAB'ın Türkiye'nin turizme açık kültürel ve tarihi mirası olan ören yerleri ve müzelerinin ziyaretçilerine günün koşullarına uygun ve modern hizmet verebilmesi doğrultusunda geliştirdiği projelerden biri de Ayasofya Müzesi'nde gerçekleştirildi.
Hüsnü Özyeğin Vakfı'nın da katkıları ile gerçekleştirilen proje ile Müze'nin ihtiyaçlarına cevap vermeyen tuvaletler tamamen kaldırılarak yerine ahşap malzemelerle geliştirilen bay ve bayan ünitelerinin yanısıra engelliler için de ünitesi bulunan modern ve şık tuvaletler yapıldı. Ayrıca müze personelinin kullanabileceği ofisler içeren bir de idari blok yapıldı.
Posta Gazetesi'nden Bilsen Gürer'in 'Ayasofya'da yeni dönem' başlığıyla yaptığı haberi aynen yayınlıyoruz:
En önemli Osmanlı yapıları da bahçesindeki Padişah Türbeleri olmuş. Üç ayrı mimar tarafından üç ayrı padişaha üç ayrı türbe yapılmış. İki padişah da, 900 seneden fazla vaftizhane olarak kullanılan mekana defnedilmişler. Fakat uzun yıllardan bu yana, ziyarete kapalı tutulmuş bu beş sultanın kabirleri.
Ayasofya Müzesi, genelde kalabalık gruplar halinde ziyaret edilmektedir. 2007 Eylül ayı itibariyle Topkapı Sarayı’ndan daha fazla ziyaretçi almış olan dünyanın bu en muhteşem eserinin ne yazık ki yıllardır bir tuvalet problemi vardı. Yetersiz, çok da iyi olmayan tuvaletler, tam da beş padişahın kabirlerinin önüne konmuşlardı. Ve, İmparatorluğun beş padişahı, gelenlere kapılarını kapatmış olarak yatıyorlardı Ayasofya’nın bahçesinde senelerdir.
Tuvaletlerin hemen gerisindeki padişah türbelerine önce 1.Mustafa gömüldü. Onun için yeni bir türbe inşa edilmemişti. Tarihte “Deli” lakabıyla anılan birinci padişah olan 1.Mustafa, iki defa tahta geçmişti.1623’te ikinci defa hal edilmiş, 1639’da ölünce buraya gömülmüştü. Dokuz sene sonra İmparatorluğun “deli” lakaplı ikinci padişahı, Sultan İbrahim’de tahttan indirildiğinin 10.gününde boğularak 1.Mustafa’nın yanına defnedildi. Adlarına özel bir türbe yapılmadan defnedilen bu iki padişahın yatmakta oldukları yer, Ayasofya’nın alçak kubbeli sekizgen şekilli vaftizhanesiydi. Eski vaftizhane, türbeye dönüştürülüp iki sultana kucak açmıştı.
Hemen yanlarında, Mimar Sinan’ın en güzel eserlerinden olan II.Selim Türbesi yapıldı.. Sinan’ın öğrencisi ve ondan sonraki Ser Mimar Davud Ağa tarafından yapılan III.Murat Türbesi ve Davut Ağa’dan sonra yerine gelen Dalgıç Mehmed Ağa tarafından yapılan III.Mehmet’e ait türbe de aynı yerde bulunuyordu..
Ayrıca adına “Şehzadeler Türbesi” denilen bir küçük türbe daha vardı Ayasofya’da. Şehzadeler Türbesi’nde de, IV.Murat’ın bebekken vebadan ölen beş oğlu yatıyordu..
Üç türbeyi üç büyük mimar nadide İznik çinileriyle donatmışlardı. Bütün hünerlerini sergilemişler, sultanlarının şanına yakışır güzellikte eserler inşa etmişlerdi. Ama bu güzelliklerden ziyade bu üç sultanın türbesi, zengin tarihsel bilgilere ışık tutuyorlardı.
II.Selim’in eşi Nurbanu Sultan, III.Murad’ın eşi Safiye Sultan, ve III.Mehmed’in eşi Handan Sultanlar da sevgili eşlerinin hemen yanlarında yatıyorlardı. Ayrıca padişahların cariyeleri, hastalıktan ölmüş kız ve erkek evlatları da vardı türbelerde. Ama en can alıcı nokta üç türbede de gözler önüne seriliyordu. Padişahın öldüğü gün, büyük oğul hariç geride kalan bütün erkek evlatlarının öldürüldüğü gündü. Ayasofya’da bu kolayca görünüyor. En büyük ve güçlü oğulun tahtı kolay idare etmesi için, padişahın hayatta olan bütün oğulları boğulup babalarıyla birlikte burada gömülmüşler. Ayasofya’daki gömülü üç padişahın ölümünden sonra bu kural kalkmış ve ondan sonra ölen padişah babaların erkek evlatları “Kafes” olarak adlandırılan özel dairelerde adeta modern hapishane hayatı yaşamaya başlamışlar. Ama bu modern hapisliğin bedeli hayatta kalmak olmuş.
Beş Osmanlı Padişahı, eşleri ve çocuklarının yatmakta olduğu, Osmanlı mimarisinin mükemmel izlerini taşıyan, nadide İznik Çinileri ve süsleme sanatının en güzel örneklerinin bulunduğu türbelerin kapalı oluşu Türk Turizmi açısından vahim bir durumdu. Ayrıca, her gün yüzlerce insanın girip çıktığı tuvaletler, Ayasofya’nın görkemine yakışır özelliklerden yoksundular. Üstelik yetersizdiler. TÜRSAB (Türkiye Seyahat Acentaları Birliği) uzun çalışmalardan sonra çağdaş özelliklere sahip, engellilerin de faydalanabileceği tuvaletler yapılması konusunda gerekli izinleri aldı.
İzin alındıktan sonra, önce tuvaletlerin yeri saptandı. Kesinlikle padişah türbelerinden uzakta olmalı, Osmanlı’dan izlerin en yoğun olduğu bu köşe serbest kalmalıydı. Türbelerin önünde 1847/49 tarihlerinde Sultan Abdülmecit zamanında Fossatiler tarafından yapılan ve bu gün ofis olarak kullanılan Muvakkıthane binası var.
Muvakkıthane’nin hemen karşısında da 1740 yılında I.Mahmud tarafından yaptırılan Sübyan mektebi vardır. Zamanında, cami personelinin çocukları için yapılmıştı. Hemen onun karşısında da yine mektebin yapıldığı zamanda inşa edilen Türk rokoko üslubunun en güzel örneklerinden olan Şadırvan bulunur.
Sübyan mektebi ve Muvakkıthane, büro olarak kullanıldığından ziyaret açısından problem yaratmıyorlardı. Ama hem olumsuz tarafıyla Ayasofya gezilerine gölge düşüren özelliklerinden, hem yanlış yere konumlandırılmış olmalarından dolayı tuvalet probleminin acil olarak çözülmesi gerekmekteydi. TÜRSAB, yeni tuvalet yeri olarak Soğukçeşme ile Caferağa sokaklarının kesiştiği noktayı seçti. Hemen, kafeteryanın biraz ilerisinde, ahşap bir bina inşa edildi. Yarısı idare binası, diğer kısmı modern bir tuvalete dönüştürüldü. Bir özürlü tuvaleti de bulunan yeni yapıya geniş ve ferah, sokağa ve bahçeye bakan bir bekleme salonu yapılarak ofis ile tuvaletler birbirinden ayrıldı. Tuvalet sayıları arttırıldı.
Yakında açılış töreni yapılarak Ayasofya’ya hediye edilecek olan çağdaş tuvaletler, hem bu görkemli müze için bir prestij yaratacak, hem yapılacak küçük bir çalışma sonrasında bahçede bulunan beş Osmanlı padişahının görülmeye değer kabirleri ziyaretçilere açılacak.
İşte size muhteşem Ayasofya’yı bir kez daha ziyaret edip huşu içinde ayrılmak için yeni bir neden…. " Turizm Habercisi, 10.10.2007 |
||||||||||
ANTİK ÇOBANLAR SANATÇIYDILAR
Mısır’da, Dakhla Vahası’nda çalışmalarını sürdüren Polonya Bilimler Akademisi’nden Prof. Micha Kobusiewicz, “Dakhla’daki kaya resimlerini çizenler çobanlardı ve 8000 ila 5000 yıl önce yaşamışlardı” dedi. Bölgede, şu anda kuru birer vadi olan eski nehir kenarlarındaki kayalar zürafalardan fillere ve hatta kadınlara kadar birçok kaya resmine sahip. Neolitik Çağ’da su kaynaklarına yakın olan birçok noktada kalıntılar bulundu. Hatta, yüzey araştırmalarında, bazı Neolitik yerleşimlerin izlerine de rastlandı. Prof. Kobusiewicz ve ekibi bölgede Neolitik yerleşimlerle ilgili araştırmaların dışında, kaya resimlerini envanterlemekte. Profesör tarafından “Renkli Vadi” olarak isimlendirilen 12 km lik bir vadi boyunca, gruplar halinde birçok kaya resmi bulundu. Geçen sezon tüm bu resimlerin kopyalanmasına çalışıldı. Bir uzmanın söylediğine göre kaya resimlerinin tarihlenmesi oldukça güç. Her ne kadar bölgedeki resimlerin çoğunun Neolitik olduğu düşünülüyorsa da, Polonya Bilimler Akademisi yetkilileri, bu konudaki öncü çalışmaları ile tanınan bir Avustralya üniversitesine işbirliği için başvurulabileceğini belirttiler. en.naukawpolsce.pl, 10.10.2007 |
![]() |
|||||||||
|
DEVREK'TE HEYKELLERİN ELLERİNDEKİ BASTONLAR ARTIK ÇALINAMAYACAK
Zonguldak'ın Devrek İlçesi'nin dünyaca ünlü Devrek Bastonlarını taşıyan Cumhuriyet meydanındaki heykellere daimi baston yapılacak.15 yıl önce ilçenin Cumhuriyet meydanına yaptırılan iki baston ustasını temsilen yaptırılan heykellerin elleri bundan sonra boş kalmayacak. haberler.com, 10.10.2007 |
|||||||||
TUNCELİ'DE TARİHİ CAMİLER BARAJ ALTINDA KALMAKTAN KURTARILDI
Tunceli'nin Pertek İlçesi'nde bulunan iki tarihi cami, Keban Barajı yapımında baraj gölünün altında kalacağı için 1971'de ilçe merkezine taşınarak kurtarıldı.
Pertek İlçesi'nin güneyinde Murat Nehri kıyısında bulunan Çelebi Ağa Cami, Koca Hacılı Ali oğlu Çelebi Bey tarafından 1569'da yaptırıldı. Kesme ve moloz taştan yapılan cami, üç kubbeli son cemaat yeri ve tek kubbeli ana mekandan oluşuyor. Ana mekanın batısında yer alan beşik tonozlu mekanın duvarında eyvanlı çeşme ve minare bulunuyor. Çeşme, minare ve son cemaat yeri duvarlarındaki iki renkli kesme taşlarla dikkat çeken cami, Keban Baraj gölü altında kalmaması için Pertek İlçesi'nin Soğukpınar Mahallesi'ne taşınırken, tüm taşları Orta Doğu Teknik Üniversitesi öğretim elemanları tarafından numaralandırıldı ve yeni yerinde aslına uygun yapıldı.
Keban Baraj gölü altında bulunan Sungurbey Camisi de aynı dönemde yapılan çalışma ile Soğukpınar Mahallesi'ne taşındı. Türkmen Beylerinden Rüstem Oğlu Sungurbey tarafından 1577 yılında Pertek İlçesi'nin güneyinde, Murat Irmağı'nın kıyısında yaptırılan cami, üç kubbeli son cemaat yeri ve tek kubbeli ana mekandan oluşuyor. Son cemaat yeri ile minare, iki renkli taştan yapılan caminin taç kapı ve mihrabın taş işçiliği çok özenli olmasıyla dikkat çekiyor. Pencereler, sütunlara oturmuş sivri kemerlerle çevreli cami, çok kuvvetli süsleme tekniği ile Türk mimari tarzı tezyini sanatının ender yapılarından birisi olarak değerlendiriliyor.
Koyu renkli duvarlarındaki yazılar okunamayacak kadar bozulmuş olmasına rağmen minberinde caminin, ''En büyük Sultan ve Muazzam Hakan Rum Arap ve Acem illerinin Padişahı Sultan Murat Han'ın zamanında Pir Sultan Murat Han'nın zamanında Pir Hüseyin Bey'in torunu Rüstem Bey'in oğlu Baysungur tarafından yapıldığı'' ifadeleri yer alıyor. Tunceli'nin yine Pertek İlçesi'nde bulunan Sağman Camisi de tarihi geçmişi ve mimari özellikleriyle dikkat çekiyor. Pertek ilçe 20 kilometre uzaklıkta bulunan Sağman Köyü'ndeki caminin 1555'te Keyhüsrev Bey'in oğlu Salih Bey'in yaptırdığı sanılıyor. Renkli taşlardan yapılmış taç kapıdan dörtgen planlı ve sekizgen kasnağa oturan kubbesi taştan olan caminin minaresine dışarıdan çıkılıyor. Yanındaki altıgen planlı türbe renkli taşlardan kuşaklarla bezeli olan ve yakın zamanda restore edilen Sağman Camisi giriş cephesindeki mermer ve somaki taştan yapılmış sütunlar, bugüne taşınamadı. Giriş kapısındaki oyma işçiliği, çok özenli ve dikkat çekici olan camiye bitişik, tek parça mermerden yapılmış ve üzerinde otuzdan fazla çeşme olan bir sebil de bulunuyor. Zaman, Haber: 10.10.2007 |
||||||||||
NAZİLLİ'DE TARİHİ ESER OPERASYONU
Aydın'ın Nazilli İlçesi'nde, Bizans dönemine ait 562 adet bronz sikke ele geçirildi.
Haber Ekspres, 10.10.2007 |
||||||||||
TOPBAŞ'TAN AKM İTİRAFI: YÖNTEM YANLIŞLIĞIMIZ OLDU
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Atatürk Kültür Merkezi'nde (AKM) bir yöntem yanlışlığı olduğunu, proje bitmeden, ortaya ne olacağı çıkmadan, üzerinde tartışılmadan bu yapının yıkılamayacağını belirterek, "Benim desteklediğim, orada bizim de arazimizi içine katarak proje yarışmasıyla bir opera binası, kültür merkezi olarak altında otoparkıyla, her şeyiyle yeterli güzel bir simgesel yapı" dedi. Milliyet, 10.10.2007 |
||||||||||
AYDIN'DA TARİHİ ESER KAÇAKÇILARINA YENİ BİR DARBE VURULDU
Aydın'da jandarmanın yaptığı iki ayrı operasyonda, tarihi eser kaçakçılığı suçuna karıştığı tespit edilen altı zanlı yakalandı. Operasyonlar kapsamında antik şehirlerden çalınan 673 parça tarihi eser de ele geçirildi. Böylece il genelinde tarihi eser kaçakçılığı yapan şebekelere ikinci darbe vurulmuş oldu.
Aramalarda bir dedektör başlığı, bir av tüfeği, bir havalı tüfek, Roma dönemine ait 73 sikke, bir bakır güğüm, bir sarık şeklinde işlenmiş oyuk taş, bir kabartma insan motifi bulunan taş, altı ok ucu, 29 ağırlık ve 4 bin 300 gram şekilsiz kurşun kalıplar ele geçirildi. Olayla ilgili olarak beş zanlı gözaltına alındı. haberler.com, 10.10.2007 |
![]() |
|||||||||
MUHTEŞEM SARAYA YAKIŞIR KİTAP
Topkapı Sarayı Müzesi Başkanı Prof.Dr. İlber Ortaylı'nın kaleme aldığı 'Mekanlar ve Olaylarıyla Topkapı Sarayı' isimli kitap, sarayın Enderun avlusunda yapılan bir törenle tanıtıldı.
Asya Katılım Bankası'nın (Bank Asya) desteğiyle Kaynak Yayınları tarafından hazırlanan kitap, okurları Osmanlı'nın ihtişamlı günlerine yolculuğa çıkarıyor. Ortaylı, tanıtım toplantısında yaptığı konuşmada, yayınevine teşekkür ederek, bu kitabın sarayın bir rehberi olduğunu, sırada çocuklar için benzer bir çalışmanın yer aldığını söyledi.
Her gün binlerce ziyaretçiyi ağırlayan Topkapı Sarayı, çinileri, kubbeleri, vitrinlerinde sergilenen sınırlı sayıda eserleri ile turistleri büyülemeye yetse de çok daha farklı zenginliklere sahip. Tarihin bazen neşeli, bazen hüzünlü günlerine sahne olan saray, hem idare hem de eğitim mekanıydı. İçoğlanları ile cariyeler Enderun ve Harem'de yetiştikten sonra saray terbiyesini, kültürünü İstanbul içine, imparatorluğun uzak diyarlarına taşırlardı. Saray, öylesine oturmuş kuralları olan bir özel mekandı ki, asırlar boyunca ne yemek vakitleri, ne yatma-kalkma saatleri, ne de kimin nerede nasıl hareket edeceğini gösteren kurallar değişti. Her taşına Fatih'in cihangirliğinin, Bayezid'in hassas ruhunun, Yavuz'un heybetinin, 4. Murad'ın yiğitliğinin, 3. Selim'in musiki nağmelerinin sindiği Topkapı Sarayı'nı oradaki yaşanmışlıklarla anlatan bir eserin yokluğu hissedilmekteydi. Prof.Dr. İlber Ortaylı'nın kaleminden çıkan 'Mekanlar ve Olaylarıyla Topkapı Sarayı', bu ihtiyacı karşılayacak ciddi bir kaynak. Yazarın tarihe vukufunun yanısıra, sarayı detaylarıyla tanıması ve halen burada görev yapması da kitabın önemini bir kat daha artırıyor. Engin Çiftçi'nin imzasını taşıyan görsel tasarım, sarayın havasını yansıtmakta oldukça başarılı. Hasan Hayri Demirel ve Salih Gülen'in editörlüğünde hazırlanan kitaba yine Kaynak Yayınları'ndan çıkan 'Mukaddes Emanetler' kitabında olduğu gibi bir CD eşlik ediyor.
"Topkapı Sarayı mütevazıdır" diyor, İlber Ortaylı kitapta: "16. yüzyılın ünlü mimarı Mimar Sinan bile bu sarayda sadece bir bölüm inşa etmiştir. Lakin bu mütevazı sarayın kendine özgü pandantif biçimli güzel binaları, nefis çinileri ve tabiatla iç içe geçmiş yapısı ile bulunduğu Sarayburnu, İstanbul'un neresinden bakılsa ona ihtişam verir. İçindeki yüzlerce hizmetli ve birkaç bin muhafız süvari israftan uzak, mütevazı şartlarda yaşamışlardır. Saray mutfağında ünlü Türk mutfağının en güzel örnekleri özenle hazırlanmıştır. Kumaşlar, 16. ve 17. yüzyılın en iyi dokumalarıdır. İnsanlar yemeklerini Çin porseleninde yemelerine rağmen dar mekanda yaşarlar; mütevazı, disiplinli ve programlı bir hayat sürerlerdi." Ortaylı, 312 sayfalık kitap boyunca bu hayattan kesitler sunuyor, mekan ile isimlerine tarihte rastladığımız şahsiyetler arasında irtibatlar kuruyor. Mustafa Yılmaz'ın objektifinden çıkan fotoğraflar, bu tarih yolcuğunu, bizzat Topkapı Sarayı'na gitmeden gerçekleştirmeyi mümkün kılıyor.
Dört yüz yıl boyunca cihan hükümdarının tahtına ev sahipliği yapan Topkapı Sarayı'nın ilk binaları, İstanbul'un fethinden hemen sonra inşa edildi. İhtiyaca göre yapılan ilavelerle genişleyen saray, 19. asrın ortalarına kadar idare merkezi olma görevini icra etti. Osmanlı padişahları, Boğaziçi'ndeki yeni mekanlarına taşındıktan sonra da Topkapı ile alakalarını kesmediler. Saltanat hazinesi, Emanat-ı Mübareke, imparatorluk arşivi, burada muhafaza edildi. Hırka-i Saadet ziyaretleri, her Ramazan yine burada yapıldı. Son devir padişahları ataları gibi tahta burada cülus ettiler, cenazeleri buradan kaldırıldı. 1924 yılında müzeye çevrilen Topkapı Sarayı, barındırdığı seksen bini aşkın eser, yirmi iki bin el yazması ve muazzam arşivi ile dünyanın en önemli kültür mekanlarından biri. Osmanlı'yı yakından tanımak için sarayı bir de bu kitaptan gezmek gerekiyor. Bağdat Köşkü'nün kapısı üzerindeki beyitte yazdığı gibi: "Küşade bad be-devlet hemişe in dergah / Be-hakkı eşhedü en la ilahe illallah." (Bu dergah, eşhedü en la ilahe illallah hakkı için devletle açık olsun.) Zaman, Haber Ahmet Doğru, 10.10.2007 |
||||||||||
ÇEMBERLİTAŞ'IN 5 YILDA SADECE MERMERİ TEMİZLENDİ
1999 Marmara Depremi'nde zarar gören tarihi Çemberlitaş sütununun restorasyonu, 5 yıl geçmesine rağmen tamamlanamadı.
Bizans İmparatorluğu başşehrinin Roma'dan İstanbul'a nakli sebebiyle imparator Konstantin şerefine dikilen 1700 yıllık tarihi sütun, özgürlüğü ve tek tanrılı dini simgeliyor. Halk, sütunun dibinde bir oda olduğuna ve bu odada Hıristiyanlığa ait kutsal emanetlerin bulunduğuna inanıyor. Bu yüzden İstanbul'a gelen turistlerin çoğunluğu Sultanahmet ve Ayasofya ile Kapalıçarşı arasındaki geçiş noktasında bulunan Çemberlitaş'ı ziyaret etmek istiyor. Sütun 1999 depreminde hasar görünce onarılması gündeme geldi; ancak 2001 yılına kadar hiçbir kurum konuyla ilgilenmedi. 2001 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi, sütunun restore işini üzerine aldı. 392 bin 311 YTL ihale bedeliyle işi Afa şirketine veren belediye, restorasyonda gelinen noktayı şöyle özetliyor: "Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararına göre arkeolojik restorasyon konusunda uzman bir öğretim elemanı görevlendirildi. Sütunun mermer başlığının temizliği bitmiş ve enjeksiyonları tamamlanmıştır."
Büyükşehir Belediyesi Basın Danışmanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre çalışmaların gecikme sebebi olarak Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararları gösteriliyor. Restorasyonun her aşamasında kurula sorduklarını anlatan Büyükşehir Belediyesi şu açıklamayı yapıyor: "Eski eserlerin restorasyonu önemlerine binaen her aşamasında Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun onayına tabi çalışmalardır."
Çemberlitaş'ın şantiye görünümü turistleri rahatsız ediyor. Sütunun tam karşısında bulunan tarihi hamama gelen turistlerin bu durumdan şikayetçi olduğunu söyleyen hamam sahibi Ruşen Baltacı, "5 yıl önce gelen bir turist, geçenlerde yine geldi. Bize sordu. '5 yıl önce geldiğimde de bu sütun inşaat halindeydi, şimdi de. Özellikle mi yapmıyorlar?...' Biz ise bu soruya cevap veremedik." dedi. Çemberlitaş'ın bütün turistik kitaplarda gezi yeri olarak gösterildiğine dikkat çeken Baltacı, "Bu durum Türkiye'nin imajına zarar veriyor. Bölge esnafı da bundan etkileniyor. Bu çirkin görüntüye bir an önce son verilmeli." diyor.
Bizans dönemi çalışmaları ile bilinen sanat tarihçisi Prof.Dr. Semavi Eyice, 40 yıl Anıtlar Kurulu'nda görev yaptığını belirterek, Çemberlitaş için yapılan restorasyon gibi bir çalışma görmediğini söyledi. Kurul'da her iş için her defasında ayrı ayrı karar verilmeyeceğini ifade eden Eyice şöyle konuştu: "Her iş için her defasında karar alınmaz. Bir defa görüşülür, şunlar şunlar yapılacak denir ve yapılır." 9 yıldır Anıtlar Kurulu'ndan uzak kaldığını ve eski eserlerden anlayan kişilerin kalıp kalmadığını bilemeyeceğini kaydeden Eyice, "Bu kadar inceden inceye kararlar görmedim. Bu böyle olmaz. Ya değilse bu işin sonu gelmez." dedi. Zaman, 10.10.2007 |
||||||||||
|
ORHAN CAMİİ BAYRAMA YETİŞTİ
İzmit’in Orhan Mahallesi'nde bulunan tarihi Orhan Camii'nin minaresi 17 Ağustos 1999 depreminde hasar görmüş, yıkılan bölüm yıllarca brandayla kapatılmış olarak durmuştu.
Özgür Kocaeli, 10.10.2007 |
|||||||||
TARİH ÇÖPTEN ÇIKTI
Milliyet, Haber: Yaşar Anter, 10.10.2007
VİLLAMIZ TAPINAK MANZARALIDIR
Bodrum'daki villa inşaatında bulunup kaderine terk edilen tarihi eserler, 'düz hale getirildi'. Bodrum Sualtı ve Arkeoloji Müzesi Yaşar Yıldız'ın talimatıyla Çarşı Mahallesi Mars Mabedi Caddesi'ndeki arsaya iki arkeolog gitti. İnşaat sahibi de eserleri molozların altından çıkarıp düzgün biçimde dizdi. Arkeologlar eserlerin çıktığı yerde Mars Tapınağı kazısı yapılması için proje hazırlandığını söylerken inşaat sahibi Rıza Kösem, "Dört villa bitince zaten ben de burada eserleri sergileyecektim" dedi. Radikal, Haber: Yaşar Anter / DHA, 11.10.2007 |
||||||||||
AMERİKA'YI KEŞFEDEN KRISTOF KOLOMB'UN MİLLİYETİ KEŞFEDİLEMİYOR
Amerika'yı 1492 yılında keşfeden ilk Avrupalı olduğuna inanılan Kristof Kolomb'un, hangi milletten olduğu yolundaki tartışmalar, keşfin 515'nci yılının kutlandığı bu hafta yeniden alevlendi. Birçok okul kitabında, Kolomb'un İtalya'nın Cenova şehrinden olduğu belirtiliyor. Ancak, Kolomb'un evlilik dışı doğmuş bir Portekiz prensi olduğu ya da İspanya'nın Hıristiyanlarca Endülüs'ten alınması sırasında din değiştirmiş bir Yahudi olduğu yolundaki iddialar da tarihçiler arasında önemli taraftar buluyor.
Ünlü kaşiften yaklaşık 500 yıl sonra çıkılacak yeni bir yolculuğun bu konudaki belirsizliği ortadan kaldıracağına inanılıyor. Bu yolculukta yelken açılacak okyanus ise DNA. 2004 yılında İspanyol genetikçi Dr. Jose Lorente, Kolomb'un mezarının bulunduğu Sevilla'dan aldığı kemik parçaları üzerinde başlattığı gen araştırmasının sonuna yaklaşıyor.
New York Times Gazetesi'nde yer alan habere göre, bazı tarihçilerden resmi kurumlardan da destek alan Lorente, Kolomb'un genetik özellikleriyle, Kolomb'un akrabası olduklarını belirten değişik din ve milletlerden kişilerin genlerini karşılaştırıyor.
Tarihçiler, Cenovalı Cristoforo Colombo adlı birinin yaşadığının tarihsel bir gerçek olduğu konusunda hemfikir. Bu isimde biri o dönemde yaşadı, doğumu ve ilk hayatı ile ilgili bilgiler de var. Ancak, bu kişinin Amerika'yı keşfeden kaşifle ilgisine dair çok zayıf bazı belirtiler dışında nerdeyse kesin hiçbir bilgi yok.
Amerika kaşifinin hayatına ait her detay onu Avrupa'nın güneyindeki her ırkla irtibatlı hale getiriyor. Kütüphanesinde, Katalan kitapları vardı. Bir Portekiz soylusunun kızıyla evliydi. Kastilya dilinde yazıyordu ve yazdığı notların etrafını Yahudi sembolleriyle dolduruyordu. TürkiyeTurizm.com, 10.10.2007 |
![]() |
|||||||||
|
KÜTAHYA'DA KAZI ÇALIŞMALARI TARİHİ TÜNELİ ORTAYA ÇIKARDI
Kütahya'nın Tavşanlı İlçesi'nde, Tavşanlı Belediyesi'nin kaynak suları ile başlattığı kazı çalışmaları esnasında tarihi çok eskiye dayandığı tahmin edilen bir tünel bulundu. haberler.com, 09.10.2007 |
|||||||||
İNGİLİZ ÜNİVERSİTESİ IRAK'TAN ÇALINAN HAZİNEYİ GERİ VERECEK
Irak’tan kaçırılan yüzlerce hazine kervanına bir İngiliz üniversitesi de dahil oldu.
1990'daki ilk Körfez Savaşı’ndan bu yana Irak soyguncuların cenneti haline geldi. 2003 yılında Birleşmiş Milletler, bu ülkeden herhangi bir eski eseri alıp satmayı kanundışı sayan bir tasarıyı kabul etti. Dolayısıyla, Londra University College, 654 kase ile bir anda dünyanın en büyük koleksiyonuna sahip olunca şüpheler yükseldi.
Bu aşamada Schoyen, kaselerin kendisine iade edilmesi için üniversiteyi dava etmekle tehdit etti. Kanuni açıdan bu makul bir talep. Öte yandan, üniversite komisyonunun raporunun dava dışı tutulmasını talep etmesi ve anlaşmanın dava dışı çözümlenmesi ise ilginç.
Cambridge Üniversitesi öğretim görevlilerinden ve Londra University College’in bu araştırma komisyonun üyesi Prof. Colin Renfrew, bu davranış karşısında çok kızgın. Kendisi, üniversitenin eserleri Schoyen’e iade etmesinin kaçınılmaz olduğunu, fakat hazırlanan raporun göz ardı edilmesinin kabul edilemeyeceğini belirtmekte. Renfrew, “Önce, menşei incelemesi için bir komisyon kuracaksınız, sonra da dava ile tehdit edilince, bu baskı ile parçaları, raporu göz ardı ederek iade edeceksiniz. Bu, kabul edilemez. Dünyanın en büyük Aramice yazılı kase koleksiyonlarından birisinin yaklaşık 70 yıldır Ürdün’de bulunmasına karşın kimsenin bundan haberdar olamaması ilginç değil mi?” dedi. Bu sözlere üniversite yetkililerinden herhangi bir yorum gelmedi. news.independent.co.uk, Haber: Andrew Johnson, 10.10.2007 |
||||||||||
HAYDARPAŞA'YI ÇALAN KILIFINI HAZIRLAR
Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD) Genel Müdürlüğü, içinde kongre merkezi, marina, 5 yıldızlı oteller, iş ve eğlence merkezleri ile 7 gökdelenin yer alacağı Haydarpaşa Dönüşüm Projesi'nin hayata geçirilmesi için, Dünya tarih, kültür ve endüstri mirası kabul edilen Haydarpaşa Gar ve çevresindeki sit kararının kaldırılmasını istiyor. İstanbul Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma (KTVK) Bölge Kurulu'nun verdiği 3 ayrı sit kararının iptali için İstanbul İdare Mahkemesi'ne başvuran TCDD, Haydarpaşa Dönüşüm Projesi doğrultusunda Alman Dress-Summer firmasıyla yapılan anlaşmanın, Haydarpaşa Gar, liman ve geri sahasının, kentsel ve tarihi sit alanı ilan edilmesi nedeniyle fesih edildiğini ileri sürdü. Oysa Kurul, 21 Haziran 2006 tarihinde, 'Koruma amaçlı imar planı hazırlanıncaya kadar bu alanlarda hiçbir şekilde yeni yapılaşmaya gidilmemesi gerektiği' yönünde karara vararak bu konudaki tartışmalara son noktayı koymuştu. Kurul kararı doğrultusunda İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin koruma amaçlı imar planı hazırlaması beklenirken TCDD, idare mahkemesine verdiği dilekçede, "Bu alanda imar planı yapma, değiştirme, resmen onaylama ve her türlü ruhsat verme yetkisi, Bayındırlık ve İskan Ba-kanlığı'ndadır" dedi. TCDD'nin, Kültür ve Turizm Bakanlı-ğı'na izafeten Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü İstanbul 5 Nolu KTVK Bölge Kurulu'na karşı açtığı davaya, TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi de müdahil oldu. Dava, İstanbul 1 Nolu İdare Mahkemesi'nde görülmeye başlandı.
Mimarlar Odası İstanbul Şube Başkanı Eyüp Muhçu, "İBB ile TCDD arasında bu konuda yapılan protokolde, 'İBB plan yapacak, bu plan TCDD'nin istediği gibiyse yasallık kazanacak, istemediği gibiyse yasallık kazamayacak' şeklinde garip bir madde var. İBB, TCDD'nin istediği sipariş planı, sit engeli nedeniyle yapamıyor. Bu nedenle de sit kararını kaldırıp yasal olmayan işlemlerini yasallaştırmak istiyorlar. Kurul kararına rağmen şu anda Haydarpaşa'nın üçüncü katında inşaat çalışması yapılıyor bu yasal değil. Ayrıca İstanbul'un siluetini etkileyen miraslarının korunması konusunda Dünya Mimarlık Kongresi'nde alınan kararlar var" dedi.
Haydarpaşa Dönüşüm Projesi çalışmaları 2004'te başladı. Harem-Kadıköy arasındaki sahil şeridini kapsayan alanda 340 bin metrekarelik deniz alanının doldurulması, 1 milyon metrekarelik araziye turizm kompleksi inşa edilmesi, iş ve ticaret alanına dönüşecek bu bölge içinde yat limanı, yat kulübü, cruies gemi limanı, 5 yıldızlı oteller, kongre merkezi, fuar alanları, ticaret alanları, alışveriş merkezleri, ofisler, konutlar inşa edilmesi planlanıyordu. TCDD projeyle birlikte yıllık 150-200 milyon dolar kira geliri bekliyor. Mimarlar Odası ve Kadıköy Belediyesi, kültür mirasının talan edileceği, vatandaşın denizle irtibatının kesileceği gerekçesiyle projeye karşı çıkıyor. Birgün, 09.10.2007 |
||||||||||
![]() |
TARİHİ DEĞİŞTİREN DİRHEM
İşadamı Kamil Eron’un koleksiyonunda bulunan bir sikke, Müslüman İzmir’in ilk ele geçirilişi ile ‘Smyrna’ adından İzmir’e geçişin 1694 yılına dayandığı bilgisinin değişmesine sebep oldu. Kentin bu anlamdaki tarihini 377 yıl önceye götüren İzmir darplı ilk dirhemin, Aydınoğlu Mehmet Bey döneminde basıldığı belirlendi. İşadamı ve koleksiyoner Kamil Eron, bugüne kadar İzmir darplı ilk dirhemin, 1694’de Sultan II. Mustafa tarafından basıldığının bilindiğini belirterek şunları kaydetti: “Bu para, 1694 - 1695 yılında Sakız adasının Venediklilerden geri alınması için düzenlenen sefer sırasında ordunun ihtiyaçlarını karşılamak için İzmir darplı kuruş ve yarım kuruşluk gümüş paralar halinde basılmıştır. Şu ana kadarki İzmir darplı bilinen tek para buydu. Bizim çalışmalarımız sonucu bulduğumuz dirhem ise bu bilinen tarihi 377 yıl erkene çevirdi. Miladi 1317 yılına ait bulduğumuz bu para, Aydınoğlu Mehmet Bey dönemine aittir.” Türkiye Gazetesi, 09.10.2007 |
|||||||||
CAMİNİN ALTINDA DEFİNE ARADILAR
Bolu'nun Büyük Cami Mahallesi'ndeki tarihi Ağda Camii'nin altında define olduğu söylentileri üzerine, burada kazı yapmayı planlayan 3 kişi caminin yan tarafında bulunan bir evi kiraladı.
Evin bodrum katından caminin altına doğru tünel kazmaya başlayan 4 kişi, kazı sırasında çıkan toprakları da evin boş odalarında biriktirdi. Bugün, 09.10.2007 |
|
|||||||||
DENİZDE HIZLA İLERLEYEN MARMARAY KARADA RÖTARLI Yeni Şafak, 09.10.2007 |
||||||||||
ÇİFTE MİNARELİ MEDRESEYE YAKIŞMAYAN GÖRÜNTÜ
Çifte Minareli Medrese'nin bitişiğinde bulunan kamuya açık WCler medresede ilkel görüntüler oluşmasına neden oluyor. Vatandaş bu görüntünün en önemli tarihi eserlerden biri olan çifte minareli medreseye yakışmadığı kanaatinde.
Konuyla ilgili tepkilerini gösteren vatandaşlar, “Çifte minarelerin hemen yanı başında yaptırılan 35 işyerinin açılmasından sonra medrese önündeki kamuya açık WCler medrese önünde ilkel görüntüler oluşmasına neden oluyor. Konuyla ilgili duyarlı olunmalıdır. En önemli tarihi eser konusunda bu şekilde bir duyarsızlık yaşanmamalıdır” diyerek tepkilerini dile getirdiler. Erzurum Gazetesi, 09.10.2007 |
||||||||||
ANTALYA'DA MÜZELER ÜCRETSİZ
Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nda müze ve ören yerlerinin yerli ziyaretçiler tarafından ücretsiz gezilebileceğini bildirdi. Antalya Kültür ve Turizm İl Müdürlüğünden yapılan yazılı açıklamada, her ayın ilk pazartesi günü de vatandaşların müze ve ören yerlerini halk günü kapsamında gezebilecekleri kaydedildi. Türkiye Gazetesi, 10.10.2007 |
DEFİNEYE SORUŞTURMA
Tekirdağ'da Saray İlçesi'nin Bahçedere Köyü'ndeki evlerinde define ararken faciaya neden olan aileye 'izinsiz kazı' soruşturması açıldı.
Tekirdağ Müze Müdürlüğü ekipleriyse evde tarihi herhangi bir kalıntıya rastlanmadığını açıkladı. Evdeki göçükte ev sahibinin oğlu Kazım Zayım ölmüş, iki kişi yaralanmıştı. Radikal, 09.10.2007 |
|||||||||
TARİHİ DEĞİŞTİREN DİRHEM
İşadamı Kamil Eron’un koleksiyonunda bulunan bir sikke, Müslüman İzmir’in ilk ele geçirilişi ile ‘Smyrna’ adından İzmir’e geçişin 1694 yılına dayandığı bilgisinin değişmesine sebep oldu. Kentin bu anlamdaki tarihini 377 yıl önceye götüren İzmir darplı ilk dirhemin, Aydınoğlu Mehmet Bey döneminde basıldığı belirlendi. İşadamı ve koleksiyoner Kamil Eron, bugüne kadar İzmir darplı ilk dirhemin, 1694’de Sultan II. Mustafa tarafından basıldığının bilindiğini belirterek şunları kaydetti: “Bu para, 1694 - 1695 yılında Sakız adasının Venediklilerden geri alınması için düzenlenen sefer sırasında ordunun ihtiyaçlarını karşılamak için İzmir darplı kuruş ve yarım kuruşluk gümüş paralar halinde basılmıştır. Şu ana kadarki İzmir darplı bilinen tek para buydu. Bizim çalışmalarımız sonucu bulduğumuz dirhem ise bu bilinen tarihi 377 yıl erkene çevirdi. Miladi 1317 yılına ait bulduğumuz bu para, Aydınoğlu Mehmet Bey dönemine aittir.” Türkiye Gazetesi, 09.10.2007 |
||||||||||
SARHOŞLAR MONET TABLOSUNU YIRTTI
Fransa'nın başkenti Paris'teki Musee d'Orsay'ye giren saldırganlar, Claude Monet'ye ait bir tabloyu tahrip etti. Müzenin güvenlik kameralarına göre saldırganlar müzeye pazar günü sabaha karşı bir arka kapıdan girdi. Alarm o anda çalmaya başladı. Buna karşın sarhoş oldukları sanılan dört-beş kişilik grup, kaçmadan önce Monet'nin tablosuna zarar verdi. Milliyet, 09.10.2007 |
|
|||||||||
![]() |
TEL AVİV ÜNİVERSİTESİ DEPREM UZMANLARI GEÇMİŞİ ARAŞTIRIYOR
Tel Aviv Üniversitesi jeologları, bölgede oluşan geçmiş depremlerin belirli bir süreç izlediğini, bu sürece göre gelecek büyük bir depremin çok yakın olduğunu düşünüyorlar.
Tel Aviv Üniversitesi jeoloğu Dr. Shmulik Marco, Richter ölçeği ile yedi büyüklüğünde bir depremin, siyasi açıdan oldukça kırılgan olan bu bölgede kutsal yerler ve hatta dünya barışı açısından acı sonuçları olacağını söyledi. Vatikan ve diğer dini kayıtları inceleyen Marco, deprem tahminini bu kayıtlarda görünen periyodlara göre yapmış.
Bu, yüzlerce orijinal kayıtlarla bölgenin yaklaşık 2000 yıllık deprem geçmişi ortaya çıkartılmış. Bu kayıtlarda gözüken, Ürdün Vadisi’nde yaşanmış en önemli depremler MÖ 31, MS 363, MS 749 ve 1033 de gerçekleşmiş. Marco, “Dolayısıyla kabaca 400 yılda bir büyük bir deprem olduğunu söyleyebiliriz. Bu kriterleri dikkate alacak olursak her az büyük bir deprem olması beklenebilir çünkü son depremden bu yana nerede ise bin yıl geçmiş” demekte.
Yaklaşık 2000 yıla uzanan ve büyük kısmı kilise görevlileri ile katipler tarafından kaleme alınan bu belgeler, İsrail ve komşu ülkelerden geçen farklı fay hatlarında oluşan depremlerin yerlerini de anlamamıza yardımcı oluyorlar. tauac.org, 02.10.2007 |
|||||||||
İZMİR İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRÜ GÖREVDEN ALINDI
İzmir İl Kültür ve Turizm Müdürü Metin Atsal görevinden alındı.
Resmi Gazete'de yayımlanan 2007/9324 sayılı kararnameyle kamuoyuna duyurulan açıklamada şunlar kaydedildi: "İzmir İl Kültür ve Turizm Müdürü Metin Atsal'ın başka bir göreve atanmak üzere bu görevinden alınması, 2451 sayılı kanunun 2. maddesi gereğince uygun görülmüştür. Bu kararı Kültür ve Turizm Bakanı yürütür."
Atsal, ''Ne olduğunu tam bilmiyorum. Kararı ben de Resmi Gazete’den okudum'' dedi. Üç yıldır İzmir’de bulunan Atsal hakkında, Özer Türk Turizm Eğitim Merkezi’ndeki beş odalı misafirhaneyi usulsüz tadilatla lojmana çevirttiği ve yaklaşık 30 aydır kira ödemediği gerekçesiyle soruşturma açılmıştı. Turizm Habercisi, 09.10.2007 |
||||||||||
SAFRANBOLU KAYIP BEDESTENİNİN PEŞİNDE
1306 (Miladi 1889) yılı Kastamonu Vilayeti Salnamesinde Safranbolu’ya ayrılan bölümde “Kuruluşlar” başlığı altında “On bir mahalle ve seksen köyden oluşan Safranbolu Kasabasında… 13 yolcu hanı, … 945 dükkan, … 1 buğday hanı, ... 1 bedesten vardır.” diye yazılı. (Hulisi Yazıcıoğlu ve Mustafa Al, sayfa 87) Yapı, Haber: İbrahim Canbulat, 08.10.2007 |
||||||||||
825 YILLIK MEDRESEYE RESTORE
Bengiler Mahallesi'ndeki Hacı Çıkrık Türbesi ve Medresesi, 1182-1183 yıllarında Selçuklu emiri Bedreddin Ebu Mansur Şehinşah tarafından yaptırılmış. Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce 199.000 YTL ödenekle ihale edilen eser, 29 Haziran'da onarıma alındı. Restorasyon çalışmalarının ardından eserin yeniden fonksiyonel hale getirilmesi amaçlanıyor.
Mevcut durumuyla eyvan türbe formu sergileyen ve çeşitli yayınlarda Hacı Çıkrık Türbesi adıyla anılan, yöre halkı tarafından "Çıkrık Evliya Türbesi" olarak bilinen eser, aslında bir medresenin parçası formunda yapılmış. Yapıdan bugüne kadar gelen ve halen onarımı devam eden kısımları bir eyvan ve iki tonozlu mekandan ibaret. Tamamen taş eser olan ve yüzyıllar boyunca ayakta kalmayı başaran medresenin ortasındaki eyvanda üç mezar bulunmasının, buraya türbe fonksiyonu yüklediği belirtiliyor. Trt/Haber, 08.10.2007 |
![]() |
|||||||||
|
BAKAN GÜNAY'A GÖRE HASANKEYF KURTARILACAK Dokuz bin yılllık antik kent Hasankeyf'i su altında altında bırakacak olan Ilısu Barajı için uluslararası şirketlere kredi teminatı sağlanmasına karşın Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, tarihsel ve arkeolojik değeri olan bütün eserlerin kurtarılacağını savundu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından 2006 Ağustos'unda temeli atılan Ilısu Barajı'nın tarihi ve kültürel mirası su altında bırakacak olması, binlerce kişinin yöreden göç etmek zorunda kalması, uluslararası kamuoyunda da büyük tepkiyle karşılanıyor. Dicle Nehri üzerine yapılacak olan proje 50 yıldır tartışılırken dün Mardin'in tarihi açıdan büyük önem taşıyan Dara köyünde incelemelerde bulunan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Hasankeyf'le ilgili açıklamalarda bulundu. Günay, gazetecilerin Hasankeyf'le ilgili soruları üzerine şunları söyledi: "Türkiye'de hiçbir tarihi varlığın yok olmasını istemeyiz, ancak Türkiye'nin gelişimi için yapılacak başka işler de var. Barajlar da bu alanda ihmal edemeyeceğimiz bir gerçeklik. Kültür Bakanlığı ve DSİ tarafından Hasankeyf'te çok ciddi bir çalışma yapılıyor. Üst şehirdeki hiçbir yapıya dokunulmuyor. Su o seviyeye çıkmayacak. Aşağıdakilerin de tümünü aynen başka yerde kurmak üzere taşıyacağız. Baraj gövde kodu şu an bizim, DSİ ve diğer kurumlarla ortak konuşulan bir konu, ama düşürüleceğini zannetmiyorum. Hasankeyf'te tarihsel, arkeolojik değeri olan tek bir eser, taş, alan, su altında kalmayacak.'' Cumhuriyet, 08.10.2007 |
|||||||||
AVRUPA'NIN EN ESKİ METAL ATÖLYESİ
Sırp arkeolog Beta Prokuplje, Avrupa’nın en eski metal atölyesini bulduklarına dair delillere sahip olduğunu düşünüyor. Milli Müze arkeologlarından Dušan Šljivar ise, Prokuplje yakınlarında bulunan bu yerleşimde yaklaşık 7500 yıllık bakır keski ve taş baltalara rastalndığını belirterek bu buluntuların tarih öncesi çağlara ait en eski metal alet ve silah üretimlerinden birisi olduğunu düşündüklerini söyledi.
Bir grup arkeologla birlikte yaklaşık 10 yıldır bu yerleşimde çalışan kazı başkanı Šljivar, haber ajanslarına verdiği demeçte kuzey Sırbistan’da bulunan bu tarih öncesi yerleşimin, metalin kullanım tarihini, şu anda tahmin edilenden daha gerilere götüreceğine inandıklarını söyledi.
Šljivar, bu ve metal içeren 40 civarında diğer buluntunun yanısıra, kazıda ortaya çıkan bir egime fırını ve bacanın yaklaşık olarak MÖ 5000 yılına tarihlendiğini söyledi. Kültür Bakanlığı’nın bu yıl kazıya verdiği 12.500 Euro ödenekle, Prokuplje yakınlarındaki Pločnik’de de 25 metre karelik bir alanda daha derinlemesine incelemeler yapılacağını ekledi.
1927 yılında Niş-Piriştina demiryolu yapımı sırasında bulunan Pločnik, 1996 yılından bu yana uluslar arası uzmanlar tarafından araştırılmakta. b92.net, 04.10.2007 |
|
|||||||||
EFES'TE BASILAN İLK PARA 200 BİN EURO'DAN SATILIK Hürriyet, Haber: Celal Özcan, 08.10.2007
EFES PARALARININ SATIŞINI DURDURDUK
Almanya’nın Münih kentinde "Gorny&Mosch" sanat galerisinde başlangıç fiyatı 200 bin Euro’dan dün müzayedeye çıkarılan tarihi Efes paralarının satışı durduruldu. Hürriyet, Haber: Celal Özcan, 09.10.2007 |
||||||||||
![]() |
EBLA'DA YENİ KEŞİFLER
İtalyan arkeolog Paulo Mattieh, yaptığı açıklamada Suriye’de Ebla Krallığı’na ait yerleşimde çok önemli buluntulara rastlandığını bildirdi.
Matieh, yaptığı basın toplantısında Ebla’da Kraliyet Sarayı kazısında, birisi gümüş ve ağaçtan, diğeri ise kireçtaşı, ağaç ve altın karışık olarak yapılmış iki kadın heykeli bulunduğunu açıkladı. Sarayın diğer bir odasında ise, Akad Dönemi’ne tarihlenen iki başka heykel, kenarları altınla süslü silindir mühür bulunduğunu bildirdi. Farklı bir odada ise ekonomi bilgileri içeren bir tablet ele geçti.
Prof. Mattieh, gelecek sezonlarda da saray, özellikle de tapınak civarında kazıların süreceğini, bu yapının, Ebla Krallığı’nın çöküş dönemi olan MÖ 1600-1800 yıllarında inşa edilmiş diğer yapılarla entegrasyonunun araştırılacağını vurguladı. SANA, 04.10.2007 |
|||||||||
ÇELİK GECEKONDU Amerikan tarzı 2,5 katlı çelik yapıya, Koruma Kurulu tarafından hangi gerekçeyle izin verildiği açıklanınca, İstanbul'daki tarihi yapıların üzerine aynı şekilde inşaat yapılması mümkün olacak.
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti olmaya hazırlanırken, 1481 yılında Sultan II. Beyazıd tarafından Galata Sarayı adıyla 'Enderun' olarak kurululan ve bugün Birinci Derece SİT Alanı, Korunmaya Alınmış Tarihi Eser ve Taşınmaz Kültür Varlığı konumundaki Galatasaray Lisesi'nin çift sıra duvarı arasına Amerikan tarzı 2,5 katlı bina yapmayı başardı. Eylül 2006'da okul duvarının üzerinde inşaata başlandığını gören komşu binalarda oturanlar Beyoğlu Belediyesi'ne şikayette bulundular. Beyoğlu Kaymakamlığı da durumdan haberdar edildi. Belediye ve kaymakamlık, bölgenin SİT alanı olduğu, iki duvarın arasının da Hazine arazisi hükmünde bulunduğunu vurgulayarak buraya inşaat yapılamayacağını belirterek, vatandaşlara gereğinin yapılacağı bilgisini verdi.
İnşaat alanına gelen belediye görevlileri, beton döküldüğünü ve demir uçları açıkta kalacak şekilde bina yapımına hazır hale getirildiğini belirlediler. İnşaatta çalışanlar işi yaptıranın ismini vermezken, izin belgesi de gösteremediler. Belediye görevlilerinin tutanakla durumu tespit etmesinin ardından inşaat bu kez "gece çalışmasıyla" bir süre daha devam ettirilerek durduruldu. Aradan geçen 7 aylık sürede çalışma yapılmayan alanda bu kez, daha önce dökülen beton üzerine çelik yapı yükselmeye başladı. Komşu binalardan gelen itiraz üzerine bu kez Beyoğlu Belediyesi yetkilileri, "Koruma Kurulu ve Anıtlar Yüksek Kurulu'ndan gerekli iznin alındığına dair belgeler ulaştığını" belirterek, bundan sonra yetkinin kendilerinde olmadığını öne sürdü. Yetkililer, Hazine arazisine yapılan inşaat üzerinde neden yetkileri olmadığı yönündeki sorulara ise cevap vermediler.
İstanbul 2 No'lu Anıtlar Kurulu'nun, Galatasaray Lisesi'nin içine yapı yapılmasına hangi gerekçeyle izin verdiği ise açıklanmadı. Kurul yetkilileri, konuyla ilgili sorulara cevap vermezken, okul yönetimi, "yasal olarak izin alınmış bir çalışma başlattık. Burası kafe olacak" açıklamasını yaptı.
Bugünkü adıyla Galatasaray tarihte ilk kez 1481 yılında Sultan II. Beyazıd tarafından Galata Sarayı adıyla bir Enderun okulu olarak kuruldu. Amaç, devletin çeşitli yönetim kademelerine memur yetiştirmekti. Günümüze kadar adını, geleneksel yapısını ve işlevini sürdüren tek eğitim kurumu Galata Saray'dır. 1838'de mevcut bina yeniden inşa edilmiş ve Galata Sarayı, Tıbbiye-i Şahane'ye dönüştürülmüştü. 1874 yılında Sultan Abdülaziz'in iradesiyle Mekteb-i Aliye-i Sultaniye adı altında toplanan ve Galatasaray Hukuk Mektebi, Mülkiye Mühendisliği Mektebi ve Edebi Mektebi'nden oluşan üç tane yüksekokul açılmıştır. Mekteb-i Hukuk, günümüzün hukuk Batı'daki emsalleri gibi öğretim veren bir okul olmuştur. Yeni Şafak, 08.10.2007 |
||||||||||
İLK İNSANIN AYAK İZİNDEN GİTMEK İSTEYEN VAR MI?
İlk insanların ayak izlerini takip etmek ister misiniz? İtalya'ya uğrayan turistler bu şansa sahip olacak. İtalya'da, aralarında 385 bin yıl geriye gidenlerin de bulunduğu pek çok patika halka açılıyor. Güneydeki Roccamonfina volkanının kenarındaki altı keçi yolundaki fosilleşmiş ayak izleri, dünyadaki en eski örneklerden. Patikadaki kalıntılar arasında, ilkel insanlardan birinin yumuşak toprağa bıraktığı bir el izi de var. Bölgenin yakınında bulunan yeni iz grubunun tümüyle çıkarılması için kazılar sürüyor. Şimdiye dek bulunan izlerin, 1.5 metre boyunda, yürürken, dengede durmak için ellerini kullanan bir ilkel insan ailesindeki altı farklı insana ait olduğu belirlendi. Radikal, Fotoğraf: Reuters, 08.10.2007 |
|
|||||||||
![]() |
MISIRLI ARKEOLOGLAR NİL NEHRİNİN DİBİNİ ARAŞTIRACAK
Tarihte ilk defa Nil Nehri'nde arkeolojik araştırmalar yapılacak. Mısır Eski Eserler Yüksek Konseyi tarafından görevlendirilen bir grup araştırmacı Nil Nehri dibinde batmış kalıntıları araştıracak.
İskenderiye’de bulunan sualtı antikalar departmanı başkanı Alaa Mahrous’un açıkladığına göre araştırmalar Assuan’daki taş ocakları ile Abydos arasında yapılacak. Bu bölge, yüzyıllarca tüm Mısırlılar ve yöneticiler için önemli bir kısım oldu. Granit ocakları Assuan’daydı. Heykeller ve dikilitaşlar burada kesilip şekillendikten sonra gemilerle Luksor veya Abydos’a sevk edilirlerdi. Ekip, yükleme veya boşaltma sırasında bazı yüklerin suya düşmüş olabileceğini veya bazı gemilerin yükleri ile birlikte yolda batmış olabileceğini düşünüyor.
Öte yandan, iki küçük dikilitaşın Maspero tarafından taşınırken Luksor’a 10 km kala nehire düştüğü de biliniyor.
Mahrous Nil Nehri’nin çağlar boyunca hemen hiç yatak değiştirmediğini ve nehrin dibindeki alüvyon çamurunun tüm kalıntılar için koruyucu olduğunu belirtti. Öte yandan, bu ilk araştırmanın sadece buluntuları tesbite yönelik olacağını, şimdilik herhangi bir kazı veya kurtarma planlanmadığını da vurguladı. Daily News Egypt, Haber: Ahmed Maged, 04.10.2007 |
|||||||||
TARİHİ ESER YIKILIYOR
Makedonya'da, Gostivar Belediyesi’nde, devletin koruması altında olan, mevcut iki tarihi eserden biri, yetkililerin ilgisizliğinden dolayı yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya. Davut Boleti’inin sahibi olduğu “Beyin evi” olarak bilinen bu tarihi eser hakkında, geçen yılın Aralık ayında, Makedonya Kültür Bakanlığı dahilinde çalışan Kültür Mirasını Koruma Müdürlüğü tarafınca tayin edilen uzman kişiler tarafınca durum tespiti ve değerlendirme yapılmış. Konuyla ilgili, Denetim Komisyonu'nun raporunda, evin duvarlarında beliren derin ve geniş ölçekli çatlaklar yanısıra, evin önünde yapılmakta olan kapsamlı inşaat kazımlarından ve evin yanıbaşında bulunan çayhanenin artık suları evin temelleri altından geçtiği için, yıkılma tehlikesi mümkün olduğu belirtilmiştir. Bu gibi ciddi tehlikelerin önlenmesi için Makedonya Kültür Bakanlığı, evin yıkılmasını önleyebilmek için, acilen yapılması gereken onarım ilşlerine ait maddi desteği temin etmiştir. Kültür Mirasını Koruma Müdürlüğü'nde, kültür eserlerinin identifikasyonu ve korunmasından sorumlu Yuliya Triçkovska’nın açıklamasına göre, bu tarihi eserin onarım yetkisi, Gostivar Belediyesi'ne aittir.
Evin şu an ki varisi Fikriye Boleti konuyla ilgili şu ifadeyi verdi: "Evimiz her an başımızın üstüne yıkılma tehlikesi içinde yaşıyoruz. Uykumuz, huzurumuz kaçtı. Yekililere defalarca yardım için başvuruda bulunmamıza rağmen, gün bugün hiç bir önlem alınmadı. Daha 1984 yılında tarihi Yeni Balkan, Haber: Fikriye Boleti, 08.10.2007 |
||||||||||
VATİKAN'LA TAPINAK ŞÖVALYELERİ BARIŞIYOR
Katolik dünyasının ruhani ve idari merkezi Vatikan, 700 yıl önce dinden çıktılar diye aforoz ettiği ve liderlerini yaktığı Tapınak Şövalyeleri'ne itibarlarını iade ediyor. İngiliz Telegraph gazetesinin haberine göre; Vatikan, gizli arşivlerine dayanan ve Papa Clement'in Tapınak Şövalyeleri'nin dinsiz olmadığını gösteren belgeyi yayınlama kararı aldı. 2001 yılında profesör Barbara Frale tarafından bulunan belge, 25 Ekim'de piyasaya çıkacak "Tapınakçılara Karşı Süreç/Processus Contra Tamplarios" adlı kitapta da yer alıyor. Sabah, 07.10.2007 |
||||||||||
800 YILLIK ÇINARA KORUMA
Aydın’ın Germencik İlçesi Ortaklar Beldesi’nin Selatin Köyü’nde bulunan 800 yıllık anıt çınar köylülerin çabasıyla koruma altına alındı. Köyün altından geçen Selatin 75. Tüneli inşaatı sırasında köye gelen sudaki azalma dolayısıyla ağaçta görülen kurumayı önlemek isteyen köylüler, köy meydanındaki 800 yıllık çınar için el birliği yaptı. Ağacın etrafına parke taşı döşenmesiyle başlayan ağacın kurumasını önleme çalışmaları, su kanallarının açılması ile sürerken, köy meydanındaki düzenlemeyle ağacın konumu daha da güzelleştirildi. Köylülerin 800 yıllık anıt çınara sahip çıkmasına çok sevindiğini belirten Kaymakam Niyazi Can, koruma çalışmalarının daha önceden yapılması gerektiğini ifade etti. Kaymakam Can şöyle konuştu: “Bizim desteklediğimiz bu çalışmalardan sonra ağaç biraz kendini toparladı. Filizler atarak yeşermeye başladı. Amacımız ağacı kurtarmak. İnşallah kurtulur, çünkü bu ağaç 800 yıllık. Köyümüzün, hatta bölgemizin sembolü. Buraya gerek yerli, gerek yabancı turistler ağacı görmek için geliyor. Bu ziyaretler, köyümüze bölgemize katkı sağlıyor. Buradan İzmir’in tarihi köylerinden Şirince’ye de yürüyüş yolları yapma amacındayız. Bu da gerçekleştiği zaman bu köy daha da canlanacak. ”Kaymakam Can, ağacı kurtarmak için köy meydanında yapılan düzenlemenin yaklaşık 21 bin YTL’ye tamamlandığını bildirdi. Can, aynı ağacın cinsinden çınar ağaçları diktiklerini bu ağaçların büyümesiyle meydanın görünümünün daha da güzel olacağını kaydetti. |
||||||||||
ARKEOLOJİ SEVGİSİ ONU 60'INDAN SONRA DALGIÇ YAPTI
Milliyet, Haber. Ömer Erbil, 07.10.2007 |
||||||||||
MALATYA - ADIYAMAN ARASINDAKİ "NEMRUT SAVAŞI" SÜRÜYOR |
||||||||||
ARKASINI TAKİP EDECEKMİŞ!
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, 2 bin 206 metre yükseklikteki Nemrut Dağı zirvesinde, Türkiye'nin turizminin deniz, kum ve güneşten ibaret olmadığını, asıl turizm potansiyelinin tarihinde ve doğasında saklı olduğunu dile getirdi. Kültür ve Turizm Bakanı Günay, Adıyaman- Malatya arasındaki on yılların Nemrut sorunu da tek taraflı dinleyip kararını verdi ve Nemrut'a Malatya tarafından yol açılmasını yanlış bulduğunu açıkladı!.. Malatya Haber, 07.10.2007
"ESAS TAHRİBAT ÖBÜR TARAFTA"
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın geçtiğimiz hafta Adıyaman'a yaptığı gezi sırasında ziyaret ettiği Nemrut Dağı'nda yaptığı ve Malatya tarafını eleştiren açıklamalarına tepki geldi.
Malatya Kültür ve Sanat Derneği (MAKSAD) Başkanı Yaşar Karaaslan, Mimarlar Odası Temsilcisi Abdurrahman Yavuz, Turizm Tanıtma Derneği yöneticisi Ali İhsan Öztürk ve Tarihçi- Yazar Orhan Toğrulca'nın da katıldığı bir basın toplantısı düzenleyerek, Adıyaman tarafında bakana yanlış bilgi verildiğini, Nemrut'a ilişkin tahribatın Adıyaman tarafından yapıldığını söyledi.
Malatya Haber, 10.10.2007 |
||||||||||
DUDAK UÇUKLATAN İMTİYAZLAR
Bodrum’un tüm dünyadaki simgesi olan 600 yıllık Bodrum Kalesi’nin dibinde bulunan ve Cumhuriyet Halk Partisi Bodrum İlçe Başkanı Erhan Topanoğlu’nun ortakları arasında bulunduğu Club Hadigari’ye CHP’li Bodrum Belediyesi’nin verdiği izin ve imtiyazlar tek kelime ile dudak uçuklatıyor.. Bodrumda Hayat, 07.10.2007 |
||||||||||
MEYDAN MEDRESESİ MÜZE OLUYOR
Vali Nasuhbeyoğlu, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Hakkari Valiliği'nin işbirliğiyle 2006 yılı Mayıs ayında onarım çalışmalarına başlanan medresenin ekim ayı sonlarında bitmesi beklendiğini ifade etti.
Bir süre önce Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Diyarbakır Role ve Anıtlar Müdürlüğü'nden görevlendirilen bir mimarın Hakkari'ye gelerek Bakanlık tarafından hazırlanan 'Yöresel Kültür Değerlerinin Teşhir ve Tanzimi' projesiyle ilgili medresede çalışmalara başladığını aktaran Nasuhbeyoğlu "Vakıflar Genel Müdürlüğü'nden gelen elemanlar ise medresenin onarımını yaparak çalışmalarda bulundular.
Cumhuriyet döneminde bir süre cezaevi olarak da kullanılan tarihi Meydan Medresesi'nin restore çalışmalarının bitmesiyle Kültür ve Turizm Bakanlığı'na devir edilecektir. 1998 yılında Dağgöl Mahallesi'nde Hakkari Kalesi'nin kuzey eteğinde yapılan kazı sonucunda ortaya çıkarılarak Van Müze Müdürlüğü'nde koruma altına alınan Hubuşki Krallığı'na ait taş levhaların yanı sıra yöreye ait el sanatlarıyla kültürel değerlerin medresede sergilenecektir. Van Akdamar Kilisesi Anıt Müzesi kontrolörlüğünü yapan ekip ilimizdeki müzeye de el atacaktır. Medresenin müzeye dönüştürülmesi için Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 100 bin YTL gönderildi. Hakkari'de bir ilk olacak müzenin bu ayında sonlarında hizmete girmesi bekleniyor" dedi. Hakkari Kent Haber, 06.10.2007 |
![]() |
|
![]() |
![]() |
TAY Projesi . Kuruçeşme Cad. 67/B 34345 Kuruçeşme İstanbul Tel: 0 (212) 265 7858 - Faks: 0 (212) 287 1298 e.posta: info@tayproject.org |
Copyright©1998 TAY Projesi |