Haberler logo Arşiv

ESKİ KONAKLAR RESTORE ETTİRİLECEK AMA BURDURLULAR İLGİSİZ

Kültür ve Turizm Bakanlığı, çıkarttığı yönetmelik ile tarihi binaların restorasyon işlemlerinde yüzde 70 oranında destek veriyor ama Burdurlular konuya karşı ilgisiz. Yönetmelik çıkalı 8 ay olmasına karşın 121 tescilli bina sahibinden restore yardımı almak için başvuran olmadı . Kültür ve Turizm Bakanlığınca 15 Temmuz 2005 tarihinde çıkartılan yönetmeliğe göre tarihi ve turistik özellik taşıyan kültür varlıkları, yeniden canlandırılacak. Bakanlık kültür varlığı olarak tescillenmiş binaların restorasyon projelerini 50 bin YTL'ye karşılıyor. Ayrıca restore işlemleri için 200 bin YTL'yi aşmamak kaydı ile yüzde 70 oranında masrafları karşılıyor. Kültür ve Turizm Müdürlüğü yetkilileri mülk sahiplerini bu konuda bilgilendirme çalışması yapıyor. Bazı mülk sahiplerine ise ulaşılamıyor. Çoğunluğu miras yolu ile yeni nesle aktarılmış ancak zamanla terk edilmiş binaların faydası olmadığı gibi zararı da dokunuyor. Yıkılma tehlikesi olan binaların görünümü de herkesi rahatsız ediyor.
Zaman, 01.04.2006
YANGIN KULESİ TURİZME AÇILAMIYOR

Şehrin en güzel panoramik manzarasına sahip Tarihi Beyazıt Yangın Kulesi'ni turizme açmak isteyen İstanbul Büyükşehir Belediyesi üniversite engelini aşamıyor. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, kulenin turizme açılmasını isteyen Büyükşehir Belediyesi'nin talebine, 'olur' derken, İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mesut Parlak, üniversite arazisi içerisinde bulunan kulenin açılmasına karşı çıkıyor. Parlak, "Kulenin fiziki özelliklerinin, turizm gibi toplu ziyaretlere uygun yapıda olmadığını" belirtiyor .
Sabah, 01.04.2006
EFES 110 YILDIR KAZILIYOR

Efes Antik Kenti'nde kazı çalışmaları 111. yılına giriyor. Avusturya Arkeoloji Enstitüsü, bu yılki ağırlığı Antik Tiyatro'ya verecek. Kazı çalışmalarını başlatmak için İzmir'e bağlı Selçuk ilçesine giden Avusturyalı kazı başkanı Ord. Prof. Fritz Krinzinger, "Bu antik kentteki çalışmalarımızı 110 yıldır yaptığımız için mutluyuz" diyerek 2006 programıyla ilgili şöyle konuştu: "Ağırlık noktamız, 24 bin kişilik Efes Antik Tiyatrosu olacak. Kuretler Caddesi'nde 2005'te başlatılan onarım 2006'da da sürecek. Kültür Bakanı Atilla Koç'un isteğiyle Liman Caddesi'nde çalışmalar başlatılacak. Traian Çeşmesi, Devlet Agorası ve Ticaret Agorası'nda, Pavlus mağarasında, Vedium Gimnazyumu'nda, Belevi Mezar Anıtı'nda, Yamaç Evler-2 bölümünde restorasyon sürecek."
Radikal, 01.04.2006
İLBER ORTAYLI: "İLÇE SINIRLARI YENİDEN ÇİZİLMELİ"

Topkapı Müzesi Müdürü Prof.Dr. İlber Ortaylı, belediyelerin sınırları çizilirken tarihi dokunun düşünülmediğini belirterek, bunlar düşünülerek belediye sınırlarının yeniden belirlenmesi gerektiğini söyledi. Altındağ Belediyesi'nce Yunus Emre Kültür Merkezi'nde düzenlenen “Başkent'in Tarihi ve Kültürel Kimliği” konulu konferansta konuşan Ortaylı, Ankara'nın 'Osmanlı ve Selçuklu taşrası ile Roma dönemine ait eserler açısından çok önemli bir merkez olduğunu' belirtti. Bu dönemlerden kalan tarihi eserlerin çoğunun Altındağ Belediyesi sınırları içerisinde yer aldığını vurgulayan Ortaylı, “Ankara'nın incelenmesi tarihi maceramız açısından çok önemlidir. Belediyelerin sınırları çizilirken bunlar düşünülmemiş, yeniden düzenlenmesi gerekir.” dedi.
Zaman, 01.04.2006
CEM SULTAN BEDESTENİ RESTORASYONU HIZLANDI

Osmanlı dönemi eserlerinden olan ve 1469 yılında Kastamonu Sancak Beyi Cem Sultan tarafından yaptırılan 9 kubbeli Cem Sultan Bedesteni gün saymaya başladı. Yakın geçmişe kadar meyve sebze pazarı ayrıca urgan kapanı olarak kullanılan ve 10 Ağustos 2004 tarihinde Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından “restore et - işlet - devret” modeli ile Mimar Muhammer Ekin'e turizm amaçlı çarşı yapılması şartıyla 20 yıllığına kiralanan Cem Sultan Bedesteni'nde havanın mevsim normallerine dönmesiyle hummalı bir çalışma başladı. Restorede kullanılacak özel taş plakları dün gelen ve iç dizayn yapılırken gerekli olan iskelesi teknik elemanlarca kurulan Cem Sultan Bedesteni'nin Ağustos ayına kadar biteceği açıklandı.
Kastamonu Postası, 01.04.2006
EVSİZLERİN KÖŞKÜ OLDU

Kemer'de restore edilebilirse kültür turizmi için de önemli bir değer olabilecek konumdaki Selçuklu Av Köşkü ilgisizlik mağduru oldu. Türkiye'de Selçuklu dönemine ait mimarilerin arasında önemli bir yer tutması beklenen ve ülkede tarihe meydan okuyarak ayakta kalmayı başarmış önemli bir tarihi eserde olan Av Köşkü, geçtiğimiz yıllarda ortaya çıkarılmıştı. Kemer Belediyesi tarafından çevresinde temizlik yapılan köşkün içerisinde Selçuklu mimarisini yansıtan önemli değerlerde yer alıyor. Antalya - Kumluca Devlet Karayolu üzerinde Kemer 1 girişinin karşısında ormanlık alan üzerinde yer alan Av köşkü bugünlerde evsizlere ev oldu. İçerisine ranzalar ve yataklar yerleştirilen köşkte kazı çalışmaları yapıldığı da gözlendi. Kırık küplerin de yer aldığı tarihi alan ilgisizlik nedeni ile vatandaşların saldırılarına uğruyor.
Kemer Gözcü Gazetesi, 31.03.2006
KARACA MAĞARASI BÜYÜLÜYOR

Gümüşhane'nin Torul İlçesi'ne bağlı Cebeli köyündeki Damlataşı Karaca Mağarası, hızla sürdürdüğü oluşumuyla yeni sezon için adeta gün sayıyor. Muhteşem manzarasıyla görenleri kendine hayran bırakan Karaca Mağarası, 15 Nisan'da yeni sezona merhaba diyecek ve 15 Kasım'a kadar da bölgeye gelen doğa hayranlarının hizmetinde olacak. Torul'a 17 kilometre uzaklıkta bulunan ve Torul- Gümüşhane karayolunun 12. kilometresinden sol tarafa çıkılan 4 kilometrelik asfalt yol ile ulaşım sorunu halledilse de, son yıllarda Karaca Mağarası'nın ziyaretçi sayısı artınca tur otobüslerinin ihtiyacına uygun yeni yol yapımı da gündeme geldi. Yeniden dizayn edilmiş ışıklandırma sistemiyle şimdi çok daha gizemli bir hal alan mağara yeni sezonda ziyaret edeceklere içerisindeki sarkıtlar, dikitler, sütunlar, org desenli duvarlar, bayrak şekilleri ve perde damlataşları, mağara çiçekleri, mağara incileri, fil kulakları, traverten havuzları, traverten basamakları, ayrıca mağara gülleri damlataşı havuzlardan çıkan küçük dikitleriyle adeta sürprizler hazırlamış. Mağarada damlataşı havuzları büyük boyutlara ulaşmış. Özellikle mağaranın son bölümlerinde bu havuzların derinliği bir metreyi buluyor.
Kuzey Haber, 31.03.2006
1500 YILLIK TARİHİN ÜSTÜ OTEL OLACAK

Sultanahmet'teki Four Seasons Otel'in ek olarak yaptıracağı otel odaları, 6. yüzyılda kurulan tarihi Bizans Sarayı'nın kalıntıları üzerinde yükselecek. Ancak Türkiye'de ilk kez uygulanacak bir projeyle 50 odalı ek binalar, arkeolojik zemine değil 4 metrelik çelik direklerin üzerine iki ve üç katlı olarak inşa edilecek. Altta kalan arkeolojik alan ise gezilebilecek. Otelin bulunduğu yerdeki Bizans Büyük Saray kazıları, İstanbul Arkeoloji Müzesi bünyesinde Four Seasons'ın maddi desteğiyle yürütülüyor. Arkeoloji Müzesi Müdürü Dr. İsmail Karamut, ek binaların yapılacağı yerde önemli bir kalıntı olmadığını ancak çelik ayakların dikileceği yerlerin tabana kadar inilerek kazıldığını, alanda oluşturulacak arkeoloji parkıyla ek bina inşaatının beraber yürütülmesi gerektiğini söyledi. Dünyada bunun örneklerinin olduğuna dikkat çeken Karamut, "Ek binalar yapılıp arkeoloji parkı unutulmamalı. Parkın hızlanması için maddi desteği artırırlarsa ek arkeolog ve işçi çalıştırıp parkın da kısa süre içinde faaliyete geçmesini sağlarız" diye konuştu.

Sultanahmet'teki Four Seasons Otel'in işletmecisi Mesut Toprak ise şunları söyledi: "Otelin en önemli parçası arkeolojik park. O eserler olduğu için otelimiz dünyaca biliniyor. Amacım, arkeolojik parkı yurtdışındaki örnekler gibi yapmak. Ek binanın yapılacağı alanda arkeoloji bilimi anlamında yapılabilecek her şey uygulanacak. Arka bahçedeki 17 bin metrekarelik alanın büyük bölümünde kazı bitmiş. Parselin kültür yapısının öğrenilmesine ilişkin yeterli seviyeye ulaşılmış. Yapılaşma 1.500 metrekarelik bölümü kapsayacak iki ve üç katlı alçak binalar şeklinde olacak. Kazıların hızlandırılması için her türlü maddi desteği vermeye hazırız." Otel yetkilileri, bugüne kadar arkeolojik kazılar için 8 milyon dolar harcandığını bildirdi.

İstanbul 1 No'lu Koruma Kurulu, Four Seasons Otel'in ek binalarının arkeolojik harabeler üzerinde yapılmasını öngören projeyi 23 Ocak 2006'da onayladı. Prof. Dr. Cengiz Eruzun'un başkanlığında toplanan kurulun toplantısına Prof. Dr. Zeynep Ahunbay katılmazken, İhsan Sarı muhalefet şerhi koydu. Kurul yetkilileri, 2000'de projenin kabul görerek o dönemin Koruma Kurulu'nca da onaylandığını, kendilerinin sadece projenin dokuya uygunluğunu tartıştıklarını belirttiler. Otelin bulunduğu alan Turizm Bakanlığı tarafından 1992'de Sultanahmet Turizm şirketine 49 yıllığına tahsis edilmişti. Şirket, tarihi Sultanahmet Cezaevi'ni restore ederek Four Seasons Otel İstanbul ismiyle 1996 yılında hizmete soktu. Şirket 2005 yılında buradaki haklarını Astay şirketine sattı.
Milliyet, Haber: Ömer Erbil, 31.03.2006
















TÜRKİYE'NİN İKİNCİ SAĞLIK MÜZESİ BURSA'DA AÇILDI

Bursa'da, Ali Osman Sönmez (AOS) Onkoloji Hastanesi'nin Muradiye Medresesi'nde oluşturduğu “Sağlık Müzesi'' açıldı. Söz konusu müze, Türkiye'nin ikinci sağlık müzesi olma özelliğini taşıyor. Türkiye'nin ilk sağlık müzesi Edirne'de, Sultan 2. Bayezid Külliyesi'nde bulunuyor. Müzede, tıbbın tarihsel yolculuğunu gözler önüne seren tıbbi cihazlar ve malzemeler yer alıyor.
Zaman, 31.03.2006
SULTANAHMET'TEKİ YERALTI ŞEHRİ

Meşhur bir şehir efsanesi vardır. İstanbul için anlatılır. Denir ki: "Sultanahmet'te bir dehliz varmış. İçine girermişsin ve Büyükada'da Aya Yorgi Manastırı'na kadar gidermişsin..." Kuşkusuz bu söylenti çok abartılı. Çünkü, söz konusu tünel, Marmaray projesinin uzunluğunun dört-beş katını aşmakta ve Roma-Bizans dönemi teknolojisiyle yapılması imkansız görünmekte. Ama İstanbul'un altında, toplamda o mesafeyi aşabilecek uzunlukta ayrı ayrı tüneller var. Bu tüneller; galeriler, yapı toplulukları, mabetler, su yolları, gizli geçitlere açılır.



Sultanahmet'in orta yerinde Tevkifhane ve Kutlugün sokakları var. Tevkifhane, Four Season Oteli'nin ön giriş kapısının, Kutlugün ise arka kapısının açıldığı sokaklar. Bu otel eskiden Sultanahmet Cezaevi'ydi. Mahkumlar arka kapıdan tahliye edildiklerinden olsa gerek, o günü kutlu gün ilan ederek özgürlüğe kavuştukları sokağa da bu ismi vermişler. Cezaevi olmadan önce burada Bizans Büyük Sarayı'nın bir parçası vardı. Aslında söz konusu saray, Bizans'ın son döneminde imparatorların konağı olmaktan çıkmıştı. Krallar, Balat sırtlarında yaptırdıkları Vlaherna Sarayı'nda ikamet etmeye başlamış ve eski saray ardiye, cephanelik, askeri kışla gibi kullanımlara bırakılmıştı.

16. yüzyıl başlarında ise sarayın temelleri üzerine Osmanlı vezirlerinin konakları inşa edildi. Sokollu Mehmet Paşa'nın konağı da buradaydı. Cezaevi eski sarayın temelleri üzerine inşa edilmiş. Otelin arka bahçesinin bulunduğu alanda yıllardır kazı yapılıyor. Arkeoloji Müzesi'nin gözetiminde yapılan kazı alanından ne çıktığı bilinmiyor. Ama zeminden üç kat aşağı inildiği ve Büyük Saray'ın bir bölümüne ulaşıldığı biliniyor.

Küçük Ayasofya Caddesi 40 numarada bulunan Eresin Crown Hotel'in inşası yapılırken, altından Roma döneminden kalma bir hamam ve çok sayıda tarihi obje çıktı. Arkeoloji Müzesi'nden uzmanların gözetiminde yapılar kazı sırasında ortaya çıkan eser restore edilerek otelin altında olduğu gibi korundu. Bu alandan çıkan 49 parça arkeolojik obje ise otelin içinde sergileniyor. Buradaki eserler MÖ 4. ve MS 6. yüzyıla yayılan dönemlere ait. İstanbul yeraltı kentinin önemli bir parçasını barındıran bu küçük müzeyi mutlaka görmelisiniz.

Kutlugün Sokağı'nda mağazası bulunan Mehmet Başdoğan, bölgenin en eski halıcılarından biri. ABD'de New York, Atlanta ve High Point'te de şubeleri bulunuyor. Mehmet Bey, 1992'de Kutlugün'e gelerek 31 numarada bulunan binayı satın almış. Dört katlı binanın bahçesi o dönemde otopark olarak kullanılıyormuş. Mehmet Başdoğan, otoparkı kaldırıp bu alana halıların sergilendiği vitrinleri yerleştirmiş. İşçilerin temizlik yaptığı bir gün, bahçenin alt katından eski demir bir kapı çıkmış. Kapıyı açtıklarında geniş bir dehlize doğru uzandığını fark etmişler. Mehmet Bey, hemen Anıtlar Kurulu'na başvurarak izin ve uzman desteği istemiş. Anıtlardan izin çıkmış, uzmanlar ise müzeden gelmiş. Başlamışlar çalışmaya. Tam 680 damperli kamyon dolusu çöp, toprak ve moloz atmışlar ve ortaya olağanüstü bir eser çıkmış. "Burası benim değil, tüm insanlığın ortak malı. Ben tarihe karşı sorumluluğumu yerine getirdim" diyor. Tüm ziyaretçilere kapısı açık. Mekanı çok güzel aydınlatmış. Çoğu zaman kendisi gezdiriyor. İki sene önceki İstanbul Uluslararası Tiyatro Festivali sırasında, oyunlardan biri burada sergilenmiş. Mehmet Bey'in müzesine gittiğinizde Büyük Saray'ın nasıl bir yer olduğu hakkında elle tutulur bir kanıtla karşı karşıya kalıyorsunuz. Tüyleriniz ürperiyor. Bu sarayın içinin ne denli zarif süslemeler ve mozaiklerle döşenmiş olduğunu görmek için de, Mozaik Müzesi'ni ziyaret etmelisiniz.

Bir alt sokağa inelim ve Akbıyık Caddesi'nde yolumuza devam edelim. Sokağın sonuna doğru Bizans döneminde bir ara protokol sarayı, daha sonra da devlet hazinesi olarak kullanılan Magnora Sarayı ile karşılaşırsınız. Milattan önce 337 ve 324 yılları arasında Bizans İmparatoru I. Konstantin'in elçileri kabul edip, toplantılar düzenlediği Magnora, Edirnekapı'daki Tekfur Sarayı'ndan sonra İstanbul'da toprak üstünde kalmış olan ikinci Bizans sarayı. Bir bölümü zeminin altından Kutlugün Sokağı'na kadar uzanıyor.

Aynı yerdeki Sphendon, Roma dönemi yapılarından biri olan hipodromun ayakta kalan en önemli parçası. Deniz tarafından bakıldığında yapının azameti daha iyi anlaşılıyor. Eserin içinde her biri farklı noktalara açılan dehlizler ve yüzlerce galeri bulunuyor. İsa'dan sonra 2. yüzyılda, inşaatına Septimus tarafından başlanmış, I. Konstantin döneminde 4. yüzyılda bitirilmiş bir yapı. Üzerinde Sultanahmet Teknik Lisesi ve önünde Marmara Üniversitesi Rektörlük binası bulunuyor. Acilen restorasyonunun yapılması gerekiyor. Beton takviyeler yapılmış, etrafında son derece kötü toprak dolgularla otopark alanları oluşturulmuş.

Şimdi kuzeye doğru yol alıp meydana ulaşalım ve Yerebatan ya da Bazilika Sarnıcı adı verilen tılsımlı yapıya girelim. Bu eser, bölgenin su ihtiyacını karşılamak için yapılmış, şehrin en büyük kapalı su sarnıcı. 140x170 metrelik bir alana yayılıyor ve on iki sırada yirmi sekizerden toplam 336 sütun çatısını ayakta tutuyor. Bazilika'nın arkasında, meydanın kuzeydoğusunda bir park var. Bu parkın taşı toprağı arkeolojik eser. Burada Bizans döneminde Lausos ve Antiohos gibi aristokratların sarayları varmış. Geriye sadece ikinci kat duvarları kalmış. Birinci ve ikinci katlar toprak altında olduğundan temel duvarları gibi gözüküyor. Bir alt kademede yer alan daire biçimindeki kalıntının, Lausos Sarayı'nın kabul salonu olduğu sanılıyor. Adliye'nin yakınlarında kilitli bir kapının ardında sessizce duran Azize Euphemia'ya ithaf edilmiş bir kilise var. Tabutu ve kemikleri şu anda Fener Ortodoks Rum Patrikhanesi'ndeki Aya Yorgi Kilisesi'nde olan bu azizenin Sultanahmet'teki kilisesi ise yıkılmak üzere. Kilisenin büyük bir bölümü de toprak altında. Adliye Sarayı da diğer yapılar gibi Bizans eserlerinin üzerine kondurulmuş. Son depremde çatlayan binanın yıkılarak altındaki yapıların açığa çıkarılması planlanıyor.

Topkapı Sarayı surları içinde, askeri birliğin yanında kalan St. George Manastırı dA saklı hazinelerden biri. Bizans akropolünün doğusunda Marmara Denizi ile Topkapı Sarayı arasındaki şeritte yer alıyor. Yapımına imparator Monomakos başlıyor. Bu manastır daha sonraki imparatorlar tarafından genişletilmiş. Etrafı bahçe ile çevrilmiş. İstanbul'un işgali sırasında Fransızlar, bu bölgede hem kazı yapmışlar hem de ayaktaki binaları cephanelik olarak kullanmışlar. Mecidiye Kasrı'ndan aşağı doğru bakınca görülüyor.
Hürriyet Cuma, Haber: Ersin Kalkan, 31.03.2006
Doktor ithalatının ardından arkeolog ithalatı da başlıyor!

BAKAN KOÇ, FRANSIZ ARKEOLOGLARI HÖYÜK KAZMAYA ÇAĞIRDI

“25. Uluslararası İstanbul Film Festivali” Fransa Turizm Bakanı Leon Bertrand'ın da katılımıyla başladı. Festivalin açılışında konuşan Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, Türkiye'de 2 bin 600 höyük bulunduğunu ve konuk bakandan bu höyükler için arkeologlarının yardımcı olmasını istediğini söyledi. Türkiye'de ayrıca, bin 365 termal merkez bulunduğunu dile getiren Koç, aslında Orta Anadolu'dan Ege'ye kadar neredeyse soba üzerinde yaşandığını, bunun da ayağa kaldırılması gerektiğini kaydetti. Bakan Koç, Türkiye'de ayrıca, İtalya'dan daha fazla Roma eseri, Yunanistan'dan daha fazla da Grek ve İyon eseri bulunduğunu dile getirerek, 115 tane de antik tiyatro olduğunu söyledi. Koç, sözlerinin alkışlarla kesilmesi üzerine, “İnsan politikacı olunca ister istemez sözü uzatıyor. Aydınlıyım. Sözün kısa olanını severim. Selam olsun” diyerek, konuşmasını bitirdi.
Hürriyet, 31.03.2006
KALEİÇİ MÜZESİ YERLİ TURİST BEKLİYOR

Suna-İnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Enstitüsü Kaleiçi Müzesi, Antalya'nın tek özel müzesi. Kültür varlığı olarak tescil edilerek korumaya alınan iki binadan oluşuyor. 1993- 95 yılları arasında restore edilip, 1996'da müzeye dönüştürüldü. Müzeyi sadece 2005 yılında 10 bin kişi ziyaret etti. Ziyaretçilerin yüzde 70'ini, başta Almanlar olmak üzere yabancı turistler oluşturuyor.

Akdeniz Medeniyetleri Enstitüsü Kaleiçi Müzesi'nin hizmet verdiği iki binadan ilki, tarihi bir Antalya evi. Antalya evlerinin vazgeçilmez öğelerini içinde barındırıyor. Alt kattaki taşlık bölümü, normalde günlük yaşamın geçtiği yer. Küçük çakıl taşlarının tatlı kireç harç üzerine tek tek döşenmesiyle oluşturulan bitkisel ve geometrik desenli mozaikler, binlerce yıllık Türk geleneğinin uzantılarından biri. Buradaki dekoratif güzellik, bir yandan da taşlar arasında kurumadan kalabilen ıslaklıkla gün boyu serinlik sunuyor.

Evin üst katındaki 3 oda, Kaleiçi yapılarının en önemli sivil mimari örneklerinden biri olan Tekelioğlu Konağı'ndan esinlenerek hazırlanmış. Ahşap çıtalı tavanlar, kalemişi bezemelerle süslenmiş. 19'uncu yüzyılın ikinci yarısı Kaleiçi yaşamından kesitler özel efektlerle sunuluyor. Bir tür etnografya müzesi olarak tasarlanmış. Odalarda kahve ikramı, damat tıraşı ve kına gecesinde yaşananlar, cansız mankenlerin ses efektleriyle canlandırılıyor.

Müze bahçesindeki ikinci bina ise, Aya Yorgi (Agios Georgis) adına inşa edilmiş bir ortodoks kilisesi. Grek alfabesiyle Türkçe yazılı kapı yazıtında, kilisenin 1863 yılında bir onarım gördüğü açıklanıyor. Kilisenin içinde, Suna- İnan Kıraç çiftinin özel çini koleksiyonu sergileniyor. Paha biçilemeyen eserler arasında, Atatürk'e hediye edilen çini Türkiye haritasını da görebilirsiniz. Hem kilisede, hem de Türk evinde Antalya'nın ve Antalyalıların fotoğrafları bulunuyor.

Kuruluşundan bu yana müzenin yöneticiliğini üstlenen Arkeolog Kayhan Dörtlük, Antalya'da yaşayıp da müzeyi hiç görmemiş olanlara ve buraya turist getirmeyen acentelere sitem ediyor. Müzenin Antalya için bir prestij olduğunu dile getiren Dörtlük, "Kaleiçi dökülüyor. Burası Kaleiçi 'nde bir vaha aslında. Onarılmış bir kilise ve Türk evi ile 2 kültürün içiçe hali var. Bu yüzden mutlaka görülmesi gereken bir yer " diyor.
Hürriyet Cuma, Haber: Göksel Yapar, 31.03.2006
ANİ HARABELERİ 10 YILDA KURTARILACAK

Türkiye-Ermenistan sınırındaki Ani Harabeleri 10 yıl sürecek kazı çalışmalarının sonucunda kurtarılacak.

Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından geliştirilen projenin başkanlığına Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Hamza Gündoğdu getirildi. Prof. Dr. Gündoğdu, kazı çalışması için yeni bir ekip oluşturularak, kazı çalışmalarına bu yıl başlamayı planladıklarını kaydetti. Öğretim elemanları ile birlikte 35 öğrencinin görev alacağı kazıda, bu yıl ilk olarak Ani Harabeleri'ndeki Arslanlı Kapı'dan Kars Kapı'ya kadar olan bölgede çalışma yapılacağını anlatan Gündoğdu, “2007'de Manuçehr çevresinde, 2008'de Ani surları çevresinde ve şehir dokusu üzerinde çalışma yapacağız. 2010'da da iç kale surlarını ortaya çıkarmayı planlıyoruz. 2011'den 2015'e kadar ise iç kalede ortaya çıkan eserleri ve yıkıntıları sağlamlaştırarak Türk turizmine kazandıracağız.” dedi.

Gündoğdu, Ani Harabeleri'nde kazı çalışmaları öncesinde gerekli incelemeleri yaptıklarını belirterek, tarihi mekanda tarafsız bir çalışma yürüteceklerini vurguladı. Ani ören yerinde ilk kazı çalışması, Osmanlı-Rus Harbi'nin yaşandığı 1892 yılı sonrasında Rus bilim adamı Nikolai Marr tarafından yapıldı. Söz konusu çalışma, 1917'ye kadar aralıklarla devam ettirildi. Kazı çalışmalarını daha sonra 1964'te Prof. Dr. Kemal Balkan üstlendi. Balkan'ın çalışmaları ise 2 yıl sürdü. Ondan sonra Hacettepe Üniversitesi'nden Prof. Dr. Beyhan Karamağaralı 1988'de bölgede kazı çalışması başlattı. Bu çalışma da geçen yıla kadar devam ettirilebildi.
Zaman, 30.03.2006
TAŞ KÖPRÜ İLGİ BEKLİYOR

Antakya Reyhanlı yolu üzerinde bulunan Demir Köprü Köyü içinden geçen tarihi taş köprü, duvarları yıkık bir vaziyette kaderine terk edilmiş olarak duruyor. Yoldan geçen araçlar ve köyde bulunan çocuklar için tehlike arz eden köprünün bir an önce onarılmasını isteyen vatandaşlar, burada sık sık kazaların meydana geldiğini belirterek, daha büyük kazalar meydana gelmeden yetkililerin bir an önce burayı onarmalarını istediler.
Hatay Gazetesi, 30.03.2006
TARİHİ BAYAZ HAN'IN ÇATI ONARIMI BİTTİ

Gaziantep Büyükşehir Belediyesi'nin şehrin kültürel ve tarihi mirasını korumaya yönelik çalışmaları devam ediyor. Bu kapsamda bir süre önce başlatılan tarihi Bayaz Han'ın çatı onarımı tamamlandı.

Tarihi binaların ayakta kalmasında çatıların çok önemli bir rolü bulunduğunu belirten Büyükşehir İmar Dairesi Başkanı Sezer Cihan, “Bu nedenle Bayaz Han'ın restorasyon çalışmalarına çatısından başladık. Bir süredir devam eden çatı tamiratı tamamlandı. Bayaz Han'ın tamamının restorasyonunu da kısa bir sürede bitireceğiz.” şeklinde konuştu.

Bayaz Ahmed Efendi ve ortağı tarafından 1909 yılında yaptırılan Bayaz Han'ı, Büyükşehir Belediyesi geçen yıl satın alarak, tarihi yapının röleve-restitüsyon ve restorasyon projelerini hazırlatmıştı. Kent merkezinde bulunan Bayaz Han, restorasyon çalışmalarının ardından Kent Kültürü Merkezi olarak Gaziantep'e kazandırılacak. Merkezde, Gaziantep Kent Müzesi (etnografik, otantik, özel koleksiyonerlere yönelik yazılı ve sözlü bellek ve süreli yayınlar bölümleri, dijital bilgi bankası, multivizyon gösterisi), protokol kabul salonu, kardeş şehirler teşhir salonu, uzun ve kısa dönem sergileme mekanı, Gaziantep ile ilgili araştırmaların yapılacağı araştırma laboratuarı, Antep yemeklerini sunan 150 kişilik restaurant, 90 kişilik bir cafe, 85 kişilik pastane, yerel el sanatlarının sergilendiği ve satışının yapıldığı 12 adet satış mağazası, 180 kişilik toplantı-kokteyl-sergi salonu, turizm bilgilendirme ofisi, 4 adet atölye ve derslik birimlerinin kurulması planlanıyor.
Zaman, 30.03.2006
EYÜP HAMAMI 'MEYDAN'I ISITACAK

Fatih Sultan Mehmet'in yaptırdığı tarihi Eyüp Hamamı, Eyüp Camii avlusunu ısıtacak. Yıllardır harabe halinde bekleyen ve Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethinden sonra ilk yaptırdığı hamam olan Eyüp Sultan Hamamı restore edilerek bu yıl içinde hizmete açılacak Eyüp Belediyesi tarafından Eyüp Camii ve çevresindeki 30 bin metrekarelik alan parke granit taşlarla döşetiliyor. Cami avlusu seccade boyutunda kıbleyi gösterir şekilde döşettirilen taşların altından hamamın sıcak suları akıtılarak avlunun sürekli sıcak kalması sağlanacak. Ayrıca 5 yıldızlı hamam niteliğinde restore edilecek olan tarihi Eyüp Hamamı'nda yabancı turistler için sauna, fitness ve masaj odası da bulunacak.
Sabah, 29.03.2006
BURDUR MÜZESİ, GÜNEŞ TUTULMASINI İZLEMEK İÇİN GELEN YABANCI KONUKLARIN AKININA UĞRADI

Türkiye'nin en fazla esere sahip ilk 5 müzesi arasına giren Burdur Şehir Müzesi, güneş tutulmasını izlemek için Türkiye'ye gelen turistlerin akınına uğradı. Özellikle tutulmayı Antalya ve ilçelerinde izleyecek olan turistler, Sagalassos Antik Kenti'ni ve buradan çıkartılan eserlerin sergilendiği Burdur Müzesi'ne de yoğun ilgi gösterdiler. Sagalassos Antik Kenti, MÖ 1. yüzyıla ait eserlerin bulunduğu, zamanının en önemli şehirleri arasında yer alırken hastalık ve depremler yüzünden harap olmuş ve boşaltılmış. Daha sonra 1700'lü yılların başında keşfedilen Antik Kent'in ortaya çıkartılması için ilk ve ciddi çalışma 1989 yılında Belçikalı profesör Marc Waelkens başkanlığındaki bir kazı heyeti tarafından yapıldı. O günden beri her yaz bölgeye gelen Waelkens ve ekibi kazı çalışmalarını sürdürüyor.

Zaman, 29.03.2006
EL YAZMALARI İNTERNETE GİRİYOR

Milli Kütüphane, arşivindeki el yazması eserleri en iyi şartlarda korumak ve sergilemek amacıyla müze kurmaya hazırlanıyor. Eser sayısı ve niteliği ile Türkiye'nin en önemli bilgi kaynağı ve araştırmacıların öncelikli başvuru merkezi olan Milli Kütüphane, pek çok değerli el yazması eseri de arşivinde barındırıyor. Milli Kütüphane Başkan Vekili Celal Tok, kurulma çalışmaları 1946 yılında Adnan Ötüken tarafından başlatılan ve 1950 yılında ilgili kanunun kabulü ile tamamlanan kütüphanede, 26 bin 233 adet el yazması eser bulunduğunu kaydetti. El yazması eserlerin, matbaaya geçiş öncesi döneme ait kültürün birinci el kaynakları durumunda olduğunu hatırlatan Tok, bu eserlerin uygun koşullarda korunması için çaba harcadıklarını söyledi. Tok, “milli hazine” olarak tanımladığı eserlerin araştırmacıların kullanımına açık olduğunu belirterek, zarar vermeden eserlerden yararlanılabilmesi için sayfa sayfa elektronik ortama aktardıklarını anlattı. El yazmalarının yüzde 20'sine Milli Kütüphane'nin internet sitesinden ulaşılabildiğini ifade eden Tok, yıl sonuna kadar bütün eserlerin sanal ortamda kullanıma açılacağını bildirdi.
Türkiye Gazetesi, 28.03.2006
PICASSO'YU GEZEMEYENLER BELGESELLE TESELLİ BULACAK

Emirgan'daki Sakıp Sabancı Müzesi'nde yağmurlu bir İstanbul sabahında başlayan “Picasso İstanbul'da” sergisi sona erdi. Müze Müdürü Nazan Ölçer, sergiye gösterilen ilgi için “Picasso'nun adının sanat ile uzaktan yakından ilgisi olsun olmasın herkese seslenen kışkırtıcı bir tarafı var.” demişti zaten. Gelelim sergiyi gezemeyenleri sevindirecek habere... Onlar teselliyi, serginin müzik ve eserler hakkındaki bilgiler eşliğinde kayda alınan belgeselinde bulacak.
Zaman, 27.03.2006
KATKI



KONTROLSÜZ KALABALIKLAR, TARİHİN ÖMRÜDEN ÇALAR...

29 Mart 2006 günü meydana gelen 21.yüzyıl'ın dördüncü tam güneş tutulması olayı, bazı Afrika ve Asya ülkeleri ile birlikte Türkiye'den de görüldü. Böyle bir tutulma son olarak 11 Ağustos 1999 günü Türkiye'den izlenmişti. Bundan sonra yurdumuzdan izlenebilecek “Tam Güneş Tutulması” ise 30 Nisan 2060 tarihinde meydana gelecek.

Geçmişteki insan topluluklarının yazılı, yazısız kültür miraslarında Güneş ve Ay tutulmalarının nedeni hep doğaüstü güçlerle açıklanmaya çalışılmıştır. Yapılan tasvirlerde tutulmalar sırasında ya bir tanrı, ya bir kötü ruh ya da uğursuz bir hayvan Güneş'i veya Ay'ı söndürmeye, yok etmeye çalışmaktadır. Dünya üzerinde farklı kıtalarda gelişmiş farklı kültürlerin hemen hemen hepsi tutulmalar sırasında gelebilecek olası tehlikelerden korunmak için benzer inanışlar geliştirmişlerdir.

Güneş Tutulmaları bazen tarihin akışını bile değiştirmiştir. Örneğin, Med Kralı Kyaksares ile Lidya Kralı Alyattes'in orduları, M.Ö. 585 yılının 28 Mayıs'ında Kızılırmak nehri kıyısında karşılaştı. Savaş sırasında tam güneş tutulması meydana geldi ve gün ortasında ortalık gece gibi karardı. Bunu ilahi bir işaret olarak algılayan ve büyük bir korkuya kapılan taraflar, aralarında barış anlaşması yaparak, savaşa hemen son verdiler. Kızılırmak, her iki devlet arasında sınır kabul edildi.

Güneş tutulması, yüzyıllar boyunca çeşitli inanışlara neden oldu. Ay ile güneşi iki kardeş gibi kabul eden Yakut Türkleri'ne göre “ Güneş Tanrısı” daha önemli idi. Yakut efsanelerinde güneş tutulması şöyle anlatıldı: “Ay ile güneşin aralarında kavga ettiklerini de görüyoruz. Büyük kahramanlar ve iyi insanlar, genel olarak ay ile güneşin himayesinde idiler. Kötü ruhlar ise onlarla süresiz olarak savaş halinde idiler. Bu kötü ruhların bazen güneşi kovalayıp yakaladıkları da oluyordu. Güneş tutulması olayı, böyle kötü ruhların güneşi mağlup edip de ele geçirdikleri zaman meydana geliyordu.”

Güneş tutulması toplumlarda değişik inanışlara neden oldu. Bazı yörelerde ay ve güneşin şeytan tarafından tutulduğuna inanılıyordu. Bazı yörelerde hala geçerliliğini sürdüren bu inanışa göre, tutulma olayı başlayınca teneke, davul çalınıyor, silahlar ateşleniyor, gürültüden korkan şeytanın ayı veya güneşi serbest bırakacağına inanılıyor. Bazı toplumlarda ise güneş tutulması, kıyamet, kıtlık, savaş, karışıklık ve deprem alameti sayılıyor. Kimileri de güneş tutulmasını büyük ve ünlü kişilerin ölümüne işaret sayıyor.

Bu yıl da Türkiye'de güneş tutulması sırasında teneke çalanların, ateş edenlerin yanısıra güneş tutulması sırasında namaz kıldıran imamlara, okunan İstiklal Marşlarına, birbirlerine sarılanlara, dua okuyanlara, horon tepenlere rastladık. Antalya'dan Ordu'ya kadar, tüm antik kentler ve SİT alanları, görüntüye yaptıkları olumlu katkılar nedeniyle kalabalıklara mekan oldu. Ama en çarpıcı görüntüler özellikle NASA'nın yayın yaptığı Side Antik Kenti'nden geldi. Kontrolsüz kalabalıklar Apollon Tapınağı'nı doldurdu. Turizm mi kültür aracılığıyla bilime hizmet etti, bilim mi kültür aracılığıyla turizme merak etmiyorum. Benim merak ettiğim, bu kontrolsüz kalabalıkların, sesleriyle, varlıklarıyla, taşıdıkları ağır aletleriyle Apollon Tapınağı'nın ömrünü kaç yıl kısaltmış olduğu...



Sultanahmet Meydanı - Milliyet, 29.03.2006






Konya - Konya Hakimiyet Gazetesi, 29.03.2006


Antalya - Sabah, 29.03.2006




Side, Apollon Tapınağı - Hürriyet 29.03.2006


Side, Apollon Tapınağı - Hürriyet 29.03.2006
Ayşe Didem Bayvas

URARTU DÖNEMİNE AİT 3 BİN YILLIK BİLEZİK ELE GEÇİRİLDİ

Bitlis'in Ahlat İlçesi'nde jandarma ekipberi bir eve yaptıkları operasyonda Urartu Dönemi'ne ait 3 bin yıllık bilezik ile sahte altın ele geçirdi. Ahlat Jandarma Komutanlığı ekipleri aldıkları ihbar üzerine Yeniköprü Köyü'nde adı açıklanmayan bir kişinin evine operasyon düzenledi. Jandarma evde, Urartu Dönemi'ne ait ve 3 bin yıllık olduğu tespit edilen 1 kadın bileziği, 19 sahte altın ele geçirdi. Evde ayrıca, 1 bıçak ve 1 kuru sıkı tabancaya da el konulurken, adı açıklanmayan 1 kişi gözaltına alındı.
Vatan, 27.03.2006
MÜZELERDE 'HALK GÜNÜ' UYGULAMASI BAŞLATILACAK

Türkiye'nin önemli turizm merkezlerinden Kapadokya bölgesindeki müze ve ören yerlerinde 'halk günü' uygulaması başlatılacağı bildirildi. Nevşehir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü'nden yapılan açıklamaya göre, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın Nevşehir sınırları içerisinde bulunan müze ve ören yerlerini kapsayan halk günü uygulaması, 3 Nisan'da başlayacak. Vatandaşların tarihi ve turistik merkezleri ziyaret etmelerinin artırılması amacıyla uygulamaya konacak sistem kapsamında, ayda bir gün, müze ve ören yerlerini ücretsiz olarak gezilebilecek.
Zaman, 27.03.2006
AYIBIN DA AYIBI

Anzak Çıkarması'nın 90. yıldönümü törenleri öncesi tüm uyarı ve tartışmalara rağmen yapılan yol 1 yıl bile dayanamadan kullanılamaz hale geldi. Çanakkale'deki doğal yapıyı bozduğu, mezarlık ve anıtları tahrip ettiği öne sürülen yol, yer yer çöktü, yer yer de toprak kaymaları yüzünden neredeyse kapandı.

Çanakkale Kara Savaşları ve Anzak Çıkarması'nın geçen yıl yapılan 90. yıldönümü törenleri öncesi, genişletme çalışması tartışma ve tepkilere rağmen tamamlanan Anafartalar Sahil Yolu, yer yer çökmeler nedeniyle neredeyse kullanılamaz duruma geldi. Çanakkale Kara Savaşları ve Anzak Çıkarması'nın yıldönümü törenlerinde trafik sorunları yaşanmaması için geçen yıl, Kabatepe ile Anzak Koy arasında ulaşımı sağlayan 5.7 kilometrelik sahil yolu genişletildi. Tek şeritli yol, 20 metre genişliğe çıkarıldı. Ancak yol genişletme çalışmaları beraberinde tartışmaları getirdi. Önce Çanakkale'deki Sivil toplum örgütleri doğal yapının bozulduğunu, mezarlık ve anıtların bulunduğu bölgede tahribat oluştuğunu iddia etti.

Aradan bir yıl geçmesine rağmen halen tartışılan yol bu kez de ağır kış şartlarına yenik düştü. Yer yer meydana gelen çökmeler ve istinat duvarlarının yetersizliği nedeniyle oluşan heyelan, trafik rahatlasın diye genişletilen yolda geçit vermez oldu. Sağanak yağmur ve yoğun kar yağışının etkili olduğu Gelibolu Yarımadası, tartışmalara yol açan yolu kötü vurdu. 18 Mart'ta yapılan Çanakkale Deniz Zaferi'nin 91. yıldönümü törenleri sonrasında bölgede iç turizmin hareketlenmesiyle geçit vermeyen yolda sorunlar yaşamaya başladı. Çökmeler oluşan Anafartalar sahil yolunun bazı yerlerinde 5-15 santimetre çatlaklar meydana geldi. Gelibolu Yarımadası'nda gündem yaratan Anafartalar sahil yolu, 24-25 Nisan gecesi yapılacak Anzak çıkarmasının yıldönümü törenleri arifesinde halen ele alınmadı. Ağır kış şartlarına bağlı olarak yolda meydana gelen çökmeler ve heyelanın daralttığı yolda ne bir onarım çalışması ne de heyelanın izlerini ortadan kaldıracak bir hamle gerçekleşti.

Çanakkale Valisi Orhan Kırlı, Anafartalar sahil yolunda yaşanan çökme ve heyelana bağlı olarak gündeme gelen problemin çözümü yönünde Ankara'nın görüşmeler yaptığını hatırlattı, şunları söyledi: "Yolda meydana gelen çökme ve heyelanın ortaya çıkardığı sorunlu kısmın onarım çalışması, Anzak Koy çıkarmasının 91. yıldönümü törenlerine kadar, geçici bir çare olacak şekilde tamamlanmış olacak. Yani yolun problemli bölümü geçici olarak çözüme kavuşacak. Törenlerin ardından ise yolun bir daha çökmemesi için kalıcı bir çözüm projesi hayata geçecek. Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı'nı kapsayan, Uzun Devreli Gelişim Planı var. Bu plan Milli Parkın, Anayasasıdır. Avusturalya ve Yeni Zelanda hükümetleri yolda meydana gelen çökme ve heyelanın ortaya çıkardığı sorunları gidermek için, yol kenarına istinat duvarı yapılmamasını, bunun yerine dolgu çalışması yapılarak, sorunun çözümlenmesini talep ediyor. İşte bu istek doğrultusunda çözüm aranacak."

Çanakkele üzerine uzun yıllardır çalışmalar yürüten ve Şahin Aldoğan'la birlikte "Siperin Ardı Vatan" adlı kitabı yazan Gazeteci Gürsel Göncü yolun Milli Park yönetiminin tarihi dokuya karşı gerçekleştirdiği tek katliam olmadığını iddia ederek, "Yolun bulunduğu bölüm, 25 Nisan 1915'te ilk Anzak askerlerinin sahili geçerek tırmandıkları yerdir. Anzak Koy, insani ve tarihi bir meditasyon alanı, öyle hassas bir bölgeden bahsediyoruz ki, burada patikayı bile uzmanına, tarihçisine sormak gerek" dedi. Ancak tepkilere rağmen yol tamamlandı ve ulaşıma açıldı. Yolla ilgili Yeni Zelanda ve Avustralya basınında da eleştiri yazıları çıktı.
Hürriyet, Haber: Erdem Sürek , Ersan Küçükduru, 27.03.2006






















TRUVA ESERLERİ YURDA DÖNÜYOR

Kale Grubu, Çanakkale'de Truva Müzesi oluşturmaya hazırlanıyor. Kale Grubu Şirketleri İcra Kurulu Başkanı Zeynep Bodur Okyay, 2007'de grubun 50'nci yılını kutlayacağını belirterek, "50'nci yılımızı sosyal sorumluluk projeleriyle kutlamak istiyoruz. Bu kapsamda Truva ile ilgili projelerimiz var" diye konuştu. Öncelikle Truva Müzesi oluşturmak için girişimlerde bulunduklarını anlatan Okyay, 80 ülkeye yayılmış Truva eserlerini toplamayı amaçladıklarını söyledi. Almanya'daki Tübingen Üniversitesi ile görüştüklerini kaydeden Okyay, şöyle konuştu: "Ayrıca Truva kentinde kazı çalışmalara 15 yıl başkanlık yapan Alman Arkeolog Prof. Dr. Manfred Korfmann'ın Çanakkale'ye bağışladığı 70 bine yakın kitabı bir kütüphane çatısı altında toplayacağız." Truva'ya kalıcı bir eser bırakmak istediklerini, müzenin mimarisiyle ilgili olarak çağrılı bir yarışma düzenleyeceklerini söyleyen Okyay, "Dünyanın sayılı mimarlarından birinin Çanakkale'de eserinin olmasını istiyoruz" dedi. Bilgi Üniversitesi'yle ortak "Tasarım Atölyesi" kuracaklarını söyleyen Zeynep Bodur Okyay, bu kapsamda 19 - 22 Haziran arasında bir 'Tasarım Kongresi' düzenleyeceklerini belirtti. "Anadolu Toprağının Hazinesi" isimli bir başka projeleri daha olduğunu anlatan Okyay, şunları söyledi: "Bugüne kadar çini ya da seramik hakkında çıkan kitapların içeriği süs ve sofra eşyasını kapsıyor. Seramik, kaplama malzemesi olarak neredeyse hiç konu edilmemiş. Bugüne kadar gün ışığına çıkmamış çinileri gün ışığına çıkarıyoruz. Kitap için çalışmalara şimdiden başlandı."
Milliyet, Haber: Eylem Türk, 26.03.2006
ESKİ RUM KİLİSESİ ASLINA UYGUN HALE GETİRİLECEK

İzmir'in Basmane Semti'nde 1886 yılında Rum kilisesi olarak inşaa edilen ve 1927 yılında Atatürk'ün emriyle arkeoloji müzesine dönüştürülen Ayavukla Kilisesi, Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilecek. İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Mimarlık Fakültesi Restorasyon Ana Bilim Dalı ile Büyükşehir Belediyesi'nin ortaklaşa yürüttüğü çalışma kapsamında kilisenin rölöve, restitüsyon ve restorasyon projeleri hazırlandı. Önümüzdeki aylarda kilisenin restorasyon çalışmalarına başlayacaklarını belirten Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, İzmir 1 No'lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun da restorasyon projesini prensipte onayladığını söyledi. Kurulun projeye kesin onay vermesi ile restorasyon çalışmalarına başlayacaklarını belirten Kocaoğlu, Ayavukla'yı Emirsultan Türbesi ve bugüne kadar ayakta kalmayı başarabilen tarihi 4 sebilin restorasyonunun izleyeceğini söyledi. Restorasyonunun ardından çeşitli kültürel etkinliklere ev sahipliği yapacak olan tarihi kilise, aynı zamanda İzmir'e gelen turistler için de önemli bir uğrak yeri olacak. Tarihi kilisede meslek edindirme kursları, kültürel etkinlikler ve unutulmaya yüz tutmuş el sanatlarını yeniden canlandırmaya yönelik kurslar düzenlenecek. Ayrıca bilgisayar kurslarının da düzenleneceği tarihi mekanın bahçesinde bir de kafeterya oluşturulacak. Büyükşehir ve Konak Belediyesi'nin tarihi yapıları yeniden kazandırmaya yönelik Basmane ve çevresinde yürüttüğü çalışma kapsamında ileriki aşamada Altınpark'tan Ayavukla'ya giden yol üzerindeki tarihi yapıların dış cepheleri de düzenlenecek. Kadifekale ve çevresi restorasyon projesi hayata geçtiğinde de Kadifekale'den aşağı doğru inen turistler, Altınpark'a Basmane Ayavukla Kilisesi'ne, Oteller Sokağı'na, Agora'ya ve oradan da Tarihi Kemeraltı Çarşısı'nın büyülü atmosferinde zaman yolculuğu yapabilecek.

Ayavukla Kilisesi 1886 yılında Rum Kilisesi olarak inşa edildi. Kurtuluş savaşı sonrası 1926 yılında Atatürk'ün emriyle Ayavukla Kilisesi; İzmir'in ilk arkeoloji müzesi Asar-ı Antika Müzesi olarak hizmet vermeye başladı. 1931 yılında Ulu Önder Atatürk'ün de ziyarete ettiği müze 1943 yılında 'Arkeloji Müzesi' adını aldı. Fuardaki ikinci arkeloji müzesi kurulunca Arkeoloji Müzesi Kültürpark'a taşındı. Bir dönem devlet opera balesinin deposu olarak da kullanılan tarihi kilise uzun süredir kullanılmadığı için bakımsızlıktan çürümeye yüz tutmuştu. Tarihi yapının rölöve, restitüsyon ve restorasyon projeleri sunulan İzmir 1 No'lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarihi kilisenin bodrumu olup olmadığının araştırılmasını istedi. Bunun üzerine Büyükşehir Belediyesi tarihi kilisenin bahçesinde müze denetiminde kazı yaptı. Yapılan kazı çalışması sonrası tarihi kilisenin bodrum katının olmadığı belirlendi.
Yeni Asır, 26.03.2006


İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu,
Ayavukla Kilisesi'nde incelemelerde bulunmuştu.



1500 ARKEOLOG ATANACAK

Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre 2006 yılında müze ve örenyerlerinde görevlendirilmek üzere 1500 arkeolog işbaşı yapacak. Kadro eksikliği nedeniyle birçok projenin gerçekleştirilemediğine değinen bakanlık müsteşarı, yeni personelin bu yönde büyük katkısı olacağını düşündüklerini belirtti.
Zebah, 1.4.2006


MÜZELERE BİLGİSAYAR AĞI KURULDU

Bakanlık, koruma kurulları ve müzeler arasında uydu sistemleri ile kurulan bilgisayar ağı ile artık her müze veri tabanlarına rahatça ulaşabiliyor. Bakanlığın bazı resmi bilim kuruluşlarıyla birlikte 3 yıldır sürdürdüğü Kültür Envanteri'nin tamamlanmasının ve
1.200.000 kültür/doğa varlığının bir veri tabanında toplanmasının ardından gerçekleştirilen KKMYBAN (Koruma Kurulları ve Müzeler Yaygın Bilgiişler Ağı Netwörkü) hayata geçmiş ve herşey korumaya alınmıştır.
Ses, 1.4.2006


MATBAALARDA MÜREKKEP TÜKENDİ

Sanayi Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, konferans konferans gezmekten yorulan, kazı kazı dolaşmaktan, arkeotatillerden bıkan hafirlerin özenle hazırladıkları final yayınlarını bastırmak için sıraya girdikleri matbaalarda baskı mürekkeplerinin tükendiği belirtildi. Bu açığı kapatmak için yurtdışından 12 ton çeşitli renklerde mürekkebin yola çıktığını belirten yetkililer, paniğe gerek olmadığını, çok yakın bir zamanda tarihöncesi ve klasik arkeologların final yayınlarının basılabileceğini ve yayın yapma arzusu izdihamının sona erdirileceğini sözlerine eklediler.
Mütercim, 1.4.2006


KARADENİZ, DOĞU VE GÜNEYDOĞU BÖLGELERİNDE 100 YENİ KAZI BAŞLATILIYOR

Şimdiye kadar çeşitli nedenlerle çalışma yapılmamış olan Karadeniz, Doğu Anadolu ve Güneydoğu bölgelerinde arkeolojik veri eksikliğini gidermek amacıyla 100 arkeolojik yerleşmede kazılara başlanıyor. Kültür Tarihi'nin bütünlüklü olarak incelenebilmesi açısından büyük önem taşıyan araştırmalar hakkında açıklama yapan Endoğu Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Cabbar Bulgu, “Birçok meslektaşımız deniz kenarındaki örenyerlerinde ya da 15-20 senedir kazdıkları yerleşmelere saplanıp kalmış durumda. Bugüne kadar yapılmış araştırmaları haritaya oturttuğunuzda bomboş kalan yerler görüyorsunuz, tabi insanın aklına takılıyor eski insanlar buralarda hiç yaşamamış mı diye soruyorsunuz, yoksa arkeologlar yüzmeyi çok mu seviyor?” dedi ve "Bakanlıktan alınan 4.800.000.000 YTL'lik bütçe ile bu bölgelerde kazı ve araştırmalara başlanacağını" sözlerine ekledi.
Hadikal, 1.4.2006


YURTDIŞINDAKİ ESERLER GERİ GELİYOR

Tarih boyunca kaçırılarak başka ülkelere götürülen eserler ait oldukları yerlerde sergilenmek üzere geri getiriliyor. Yurtdışındaki çeşitli müzelerle yapılan görüşmeler sonucunda, bir kültür varlığının ait olduğu çevreden kopartılarak sergilenmesinin çok anlamsız olduğuna, boyutu ve niteliği ne olursa olsun arkeolojik bir buluntunun tek başına bir kültürü anlatamayacağına bakanlıkça karar verildi. Bu kararı sevinç ve coşkuyla karşılayan yabancı müze ve koleksiyonerler de ellerinde ne var ne yoksa paketleyerek kargo şirketleriyle akın akın göndermeye başladı.
Zürriyet, 1.4.2006


TAY PROJESİ ARKEOLOJİK YERLEŞME ENVANTERİNİ TAMAMLADI

Paleolitik Çağ'dan Osmanlı Dönemi'ne kadar Anadolu ve Trakya'daki arkeolojik yerleşmelerin ve yapıların envanterinin çıkartılması tamamlandı. Artık tüm bu dönemlere ait veriler, hem basılı olarak, hem de internet otamında yayınlanıyor.
Zilliyet, 1.4.2006


DEFİNECİLER PAYDOS DEDİ

Kaçakçılık Daire Başkanlığı'ndan bir yetkilinin yaptığı açıklamaya göre definecilerin artık kazmadığı ve tarihi eserlerin yasadışı yollarla yurtdışına çıkartılmasının tamamen durduğu belirtildi. Kendilerinin de bu duruma çok şaşırdıklarını belirten yetkili, bundan böyle kültür varlıklarının tahribatına neden olan faktörler arasında definecilik faaliyetlerinin yer almadığını, çünkü böyle bir faaliyetin olmadığını belirtti. Bunun üzerine görüştüğümüz çeşitli bölgelerdeki kolluk kuvvetleri de bu açıklamayı doğruladı ve bölgelerinde yasadışı kazı yapılmadığını açıkladılar. Hatta bazı kaynaklar, yurtdışında kaçak kazı yapmak üzere yüzlerce definecinin vize işlemi için konsolosluklara başvurduğunu belirtmiştir.
Ekalliyet, 1.4.2006





MÜZELER GECE ÜCRETSİZ OLACAK

Fransa Kültür Bakanlığı, bu yıl ikincisi yapılacak "Müzeler Gecesi" uygulamasına katılan ülkeler arasında Türkiye'nin de bulunduğunu bildirdi. 20 Mayıs'ta başlayacak uygulamaya göre, müzeler 19.00 ile 01.00 saatleri arasında ücretsiz olarak gezilebilecek. Avrupa Konseyi'nin girişimiyle geçen yıl başlayan ve Fransa, İtalya, Belçika, Letonya, Almanya, Polonya, İngiltere, Litvanya ve İspanya'nın katıldığı uygulamada bu yıl, Türkiye, Arnavutluk, Avusturya, Kıbrıs Rum Kesimi, Estonya, Finlandiya, Macaristan ve İzlanda'dan müzeler de yer alacak. Uygulamaya, 850'si Fransa'dan olmak üzere 1500'den fazla müze katılacak.
Milliyet, 25.03.2006
SU ALTINDAN NAKLEN YAYIN

Bodrumlu arkeologlar ve dalış okulu yöneticileri, ilçede dalış turizmini başlatacak olan ve yılda 200 milyon dolar gelir beklenen 'Yassıada Sualtı Ören Yeri' projesine Başbakan'dan destek istiyor. 1 milyon dolara mal olacak proje, su altında 24 saat çekim yapılmasını ve bu görüntülerin hem dev ekranlardan hem de internetten izlenebilmesini içeriyor.
Milliyet, 25.03.2006
KOZA HAN ÖNÜNDE İNŞAATA DEVAM

Koza Han'ın Taç Kapısını kapattığı gerekçesiyle tartışmalara neden olan ve Büyükşehir Belediye Başkanı Hikmet Şahin'in yıkım için düğmeye bastığı inşaatta çalışmalar tüm hızıyla sürüyor.

Binanın yıkımını olanak tanıyacak plan değişikliği 16 Mart'ta yapılan Büyükşehir Belediye Meclisi'nde kabul edilmişti. Meclis kararı Anıtlar Kurulu'na gönderilmek üzere hazırlandı. Anıt Kurulu Büyükşehir'den gelecek yazıyı alır almaz hem tartışmalı inşaat hem de bölgede öngörülen plan değişikliği ile görüş bildirilecek. Kurulun görüşünün ve onayının alınmasından sonra Hasan Gülayan'a ait olduğu bilinen inşaat ile Cumhuriyet Caddesi'ne dikey yedi dükkanın kamulaştırılması için çalışmalara başlanacak.

Prosedür Kurul onayından sonra Büyükşehir'in yeni bir koruma planı hazırlaması ve Encümen'den geçirmesini gerektiriyor. Encümen yeni plana onay verirse konu bir kez daha Meclis gündemine gelecek. Buradan da onay çıkması halinde bölgede kamulaştırma ve yıkım çalışmaların başlanacak. Hedeflenen sekiz binanın kaldırılıp ortaya çıkacak alanın meydan olarak düzenlenmesi. Bu sayede Koza Han kapısının açılacağı, Uzunçarşı girişinin de rahatlatılacağı düşünülüyor. Bürokratik işlemler devam ederken inşaatta hız kesilmeksizin çalışmaların sürdürülmesi ise kafaları karıştırıyor.

Kimilerine göre çalışmalar kamulaştırma bedelini artırmak için durdurulmuyor, kimilerine göre de mal sahibi yıkımı engellemek amacıyla mahkemeye gitmeye hazırlanıyor. Mal sahibine gelişmelerle ilgili herhangi bir tebligat henüz yapılmadı. Binanın ortalama maliyetinin ise 1 trilyon dolayında olduğu söyleniyor.

İnşaatta kullanılan özel malzemeler nedeniyle kamulaştırma bedelinin 10 trilyon liranın üzerinde tutacağı, belediye bu rakamı ödeyemeyeceği için de yıkımın yapılamayacağı konuşulanlar arasında. Belediye yönetimine göre ise kamulaştırma bedelleri Bayındırlık Bakanlığı'nın kriterlerine göre hesaplanıyor ve bu kadar yüksek bir rakam beklenmiyor. Yine belediye yönetimine göre inşaatta kullanılan özel imalat malzemeler binanın değerinin yükselmesinde etken değil.

Tartışmalı inşaatla ilgili asıl ilginç gelişmeler kulislerde yaşanıyor. Anıtlar Kurulu restorasyon projesi ile onay alındığı acak restorasyona aykırı biçimde yıkım yapıldığı gerekçesiyle mal sahibi hakkında dava açmıştı. Koruma altındaki bir binanın izinsiz yıkımına ilişkin dava sürüyor. Bu tartışmalar devam ederken Büyükşehir Belediye Başkanı Hikmet Şahin de bir açıklama yapmış ve "Yıkılacak" demişti. Gelişmelerin ardından inşaatın ruhsatının iptal edilebileceği konuşuluyordu. Ancak Osmangazi Belediyesi tartışmalı inşaatın ruhsatını iptal etmedi. Osmangazi Belediyesi'ne göre ortada ruhsat iptalini gerektiren bir durum yok. Mal sahibi de bu avantajını kullanarak tazminat talebinde bulunmaya hazırlanıyor. Kamulaştırma bedeli düşük çıkarsa mal sahibi hedeflediği rakamı tazminat yoluyla Osmangazi'den almaya çalışacak.

Kamuoyunu hayli meşgul eden gelişmelerle ilgili Büyükşehir Belediyesi'nin tavrı ise net; "Hiç bir şekilde taviz verilmeyecek ve plan değişikliği yapılıp yıkıma gidilecek."
Bursa Olay Gazetesi, 25.03.2006
TÜRKİYE'NİN KÜLTÜREL MİRASI İHMAL EDİLİYOR

Haftalık The Economist dergisi son sayısında “Türkiye'nin Kültürel Mirası” başlıklı yazısında, İstanbul'da bulunan tarihi eserlerin yeterince korunmadığını yazdı.
The Economist dergisindeki makalede, önümüzdeki ay sanat uzmanları tarafından seçilecek bir Avrupa şehrinin 2010 yılında , Avrupa'nın kültür başkenti ilan edileceği belirterek, "Hükümet, Avrupa'da kültürel başkent olma unvanını elde etmenin dışında, İstanbul'un büyüleyen tarihi eserlerine sahip çıkmalı" denildi. Makalede sarayların, Ankara'da yıkılmak üzere olan bakanlık binaları gibi yönetilerek, 'oturduğu yerde hiç bir işe yaramayan' bürokratlarla doldurulduğu iddia edildi.

İtalyan ve Türk uzmanların ortak görüşüne yer veren dergi, bin 500 yıl önce inşa edilen Topkapı Sarayı'nın, önümüzdeki 20 yılda meydana gelebilecek bir depremle yıkılabileceğine dikkat çekti. Türkiye'de, tarihi eserlere yeterince sahip çıkılmadığı vurgulanan yazıda, konuyla ilgili çeşitli kişisel görüşlere de yer verildi.
Vatan, 24.03.2006
İSHAKPAŞA'NIN YÜZÜNÜ 100 YTL GÜLDÜRDÜ

Geçen yıl tedavüle giren 100 YTL'lik banknotun arka yüzünde İshakpaşa Sarayı resminin yer almasından sonra sarayı merak edip ziyarete gelen turist sayısında büyük bir artış oldu. Yıllık ortalama 30 bin olan ziyaretçi sayısı geçen yıl sonunda 100 bini aştı.

5 yıldır İshakpaşa Sarayı'na ödenek ayırmayan Kültür Bakanlığı da sarayın sadece yolu için 2 milyon YTL ödenek ayırdı. Bakanlık ayrıca nisan ayında sarayın restorasyonu için ihale yapacak. Saraya olan ilginin sevindirici olduğunu söyleyen Ağrı Kültür ve Turizm Müdürü E. Muhsin Bulut, “Önceki yıllarda sarayı en fazla 30 bin kişi ziyaret ederken 2005 yılında ise bu rakam 100 bini buldu. Bunun en büyük sebebi de sarayın 100 YTL'lerin arka yüzünde yer almış olmasıdır. Çünkü gelen bu turistler hemen ceplerindeki 100 YTL'yi çıkarıp 'İşte biz bu resimdeki saraya geldik.' diyorlar.” dedi. Bulut, bu yıl 150 bin turisti misafir etmeyi hedeflediklerini kaydetti. İstanbul Topkapı Sarayı'ndan sonra ikinci teşkilatlı saray olan İshakpaşa Sarayı, Lale Devri'nde yapılmış son büyük anıt yapısı olarak biliniyor.
Zaman, 25.03.2006
'BANDIRMA VAPURU' TURİZM SEZONUNA HAZIRLANIYOR

Kurtuluş Savaşı'nın simgelerinden olan ve halen Samsun'da müze olarak kullanılan Bandırma Vapuru, turizm sezonuna hazırlanıyor. 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı ile yaklaşan turizm sezonunu göz önüne alan Samsun Büyükşehir Belediyesi, vapurun çevresinde yeni düzenlemeler yapıyor. Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz, Bandırma Vapuru'nu daha aktif hale getirmek için çalışma yaptıklarını söyledi. Başkan Yılmaz, “Vapurun çevresinde müze alanı oluşturduk ve bu alanda 1.Dünya Savaşı'nda şehit düşen Samsunlu bin 196 askerin isimlerine yer verdik. Kurtuluş mücadelesini anlatan büyük heykelin de bulunduğu alanın görünüşü tamamen değiştirildi. Tarihi anlatan çeşitli motifler ekledik. Çok değişik ve tarih kokan bir müze meydana geldi. Bandırma Müzesi, Samsun'un tanıtımında çok önemli rol üstlenecek.” şeklinde açıklama yaptı.
Zaman, 24.03.2006
GÜNEYDOĞU'YU KÜLTÜR TURİZMİ KALKINDIRACAK

Gaziantep Turizm Derneği Başkanı Sıtkı Severoğlu, Güneydoğu bölgesinin kültür turizmiyle kalkınabileceğini vurgulayarak, tarihi ve kültürel açıdan zengin Gaziantep, Şanlıurfa, Adıyaman ve Antakya illerine yılda 1.2 milyon turist gelebileceğini ve 1 milyar dolarlık gelir sağlanabileceğini savundu. Severoğlu yaptığı açıklamada, Gaziantep'te çok ciddi turistik değerler olduğunu, bunların başında Zeugma mozaikleri ve Antik Kenti'nin geldiğini ifade ederek, dünyanın en büyük ikinci mozaik müzesi olan Gaziantep Arkeoloji Müzesi'nin uluslararası basına ve tur operatörlerine tanıtılamadığını söyledi.

Dülük ören yerinin eski dönemde dünyanın en önemli inanç merkezlerinden olduğunu, Yesemek Açık Hava Müzesi ve Hitit Heykel Atölyesi'nin dünyada başka benzeri olmadığını anlatan Severoğlu, “Karkamış Harabeleri de dünyaca ünlü. Eğer Karkamış'ta kazılarla arkeolojik değerler ortaya çıkartılırsa, en az bir Zeugma olur.'' dedi. Gaziantep'e yılda 100 binin üzerinde turist geldiğine, bunun yüzde 20'sinin yabancı turist ve yıllık turizm gelirinin 100 milyon YTL civarında olduğuna işaret eden Severoğlu, potansiyelin yeterince değerlendirilemediğini söyledi.

Tunus'daki dünyanın en büyük mozaik müzesi Bardo'yu yılda 900 bin kişinin ziyaret ettiği, ülkeye gelen 5.1 milyon turistin yüzde 17'sinin müzeyi gezdiğine dikkati çeken Severoğlu, şunları kaydetti: “Bardo Müzesi'nde 800-900 metrekare mozaik var. Gaziantep Müzesi'nde ise 2 bin metrekarenin üzerinde. Üstelik Gaziantep'teki mozaikler dünyanın en güzel mozaikleri. Gerekli tanıtım yapılırsa Gaziantep'teki müzeyi yılda 2 milyon turist gezebilir. Gaziantep'teki kültürel değerlerimiz doğru kullanılabilirse, sanayiden elde ettiğimiz gelirden çok daha fazlasını turizmden elde etme şansımız var.''

GAP bölgesinin turizm açısından çekim merkezi olduğunu vurgulayan Sıtkı Severoğlu, bölgedeki sosyal ve işsizlik sorununun temelinde ekonomik nedenlerin yattığını, bölge turizminin canlanmasıyla ekonomik kalkınmanın sağlanacağını ifade etti. Severoğlu, şöyle devam etti: “Sadece Gaziantep değil Antakya, Osmaniye bölgesinde özellikle Bizans mozaikleri yönünden inanılmaz zengin kaynaklar var. Gaziantep'in çevresinde, korumak için üstü toprakla örtülen belki onbinlerce metrekare mozaik var. Bunlar ortaya çıkartılmalı. Kültür turizmi dünyada yükselen değer. Güneydoğu bölgesi bu yönden çok şanslı. Bu işin altyapısı sağlanır ve doğru tanıtım yapılırsa, kültür turizmi ile bölgede Gaziantep, Şanlıurfa, Antakya ve Adıyaman'a yılda 1.2 milyon turist gelebilir ve yılda 1 milyar dolar gelir sağlanabilir. Bölgede ciddi ölçüde işsizlik ve yoksulluk sorunu var. Turizm, bölge için çok önemli kalkınma unsuru.''
Bölgenin geleceği için turizmde daha büyük adımlar atılması gerektiğini belirten Severoğlu, bölgede turizm yatırımlarına teşvik verilmesini istedi.
Zaman, 24.03.2006













İBADETHANELERE ONARIM

82 yıl sonra cemaat vakıflarına ait kilise, manastır ve sinagogların restorasyonu için Vakıflar Genel Müdürlüğü harekete geçti. Rum Ortodoks, Süryani Katolik, Rum Katolik ve Yahudi cemaatlerine ait 8 ibadethane onarılacak. İki yıl önce başlatılan tespit ve tescil çalışmaları sırasında 9117 eseri daha bünyesine katan Vakıflar Genel Müdürlüğü geniş kapsamlı bir restorasyon programı başlattı. Kayıtlı 18 bin 500 eserin tarihini, mimari yapısı ve statik sorunlarını incelemeyi sürdüren uzmanların görüşleri doğrultusunda bir acil eylem planı hazırlandı. Kurumun bu yıl restore edeceği 750 eserin sekizi Rum Ortodoks, Süryani Katolik, Rum Katolik ve Yahudi cemaatlerine ait ibadet yerleri. Adıyaman, Ayvalık, Gökçeada ve İskenderun'daki altı kilise ve bir manastır ile Edirne'de bir sinagogun Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce restore edilmesi bir ilk olması açısından büyük önem taşıyor. İskenderun'da uzun yıllardır sinema olarak kullanılan Süryani Katolik Kilisesi'nin eski haline dönüştürülecek olması da projenin önemli adımlarından birini oluşturuyor. Geçen yıl bir Süryani vatandaş Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne başvurarak eskiden ibadethane olan mekanda erotik filmler gösterilmesinden duyulan rahatsızlığı dile getirmişti.İnceleme sonucunda, 1956'da kilise vakfınca alınan karar doğrultusunda ibadethanenin başka bir yere taşındığı, binanın işletmeciye kiralandığı anlaşıldı. 1968'den bu yana Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün mülkiyetinde bulunan binanın kira kontratı iptal edildi ve restorasyon programına alındı.

Restorasyon listesindeki 750 tarihi yapıdan bir kısmının projesi bitti ve onaylanması için Anıtlar Kurulu'na gönderildi. Altı kilisenin proje çalışmaları devam ediyor. Edirne'deki sinagogun projesini ise Yahudi Cemaati kendi imkanlarıyla yaptırarak Vakıflar'a teslim etti.

Silvio Ovadyo (Yahudi Cemaati Başkanı) Edirne'deki Büyük Sinagog, 1992'den itibaren çökmeye başlamıştı. Ama maalesef bizim cemaatimiz de dahil hiç kimse buraya sahip çıkmadı. Genel Müdür Yusuf Beyazıt bizden bir proje hazırlamamızı istedi. İstanbul'da bu işi iyi bilen mimarlara projeyi yaptırdık. Sinagog yapımından hem de klasik eser restorasyonundan anlayan bir uzmanın uygulama safhasında bulunmasını talep ettik. İsterlerse bu uzmanı biz de veririz. Bu eser 1907'de ibadete açılmış. 2007'de restorasyonu biterse tam yüz yıl sonra yeniden gün yüzü görecek. Burayı sinagog müzesi yapmayı tasarlıyoruz. Türkiye Ermenileri Patriği Mesrob II Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün restorasyon kapsamına gayrimüslim eserlerini de alması sevindirici bir gelişme. Bu, bildiğim kadarıyla, Cumhuriyet tarihinde bir ilktir. Bir iyi niyet göstergesidir. Dilerim tüm kesimleri kapsayan, sürekli bir uygulama olur.
Hürriyet, 24.03.2006
AVUSTRALYA'DAN 'ANZAK KOYU' NOTASI

Türkiye ile Avustralya arasında Gelibolu yarımadasıyla ilgili yeni bir kriz başgösterdi. Avustralya, Çevre ve Orman Bakanlığı'nın izni ile Çanakkale Savaşı'nda ölen Avustralyalı askerlerin mezarlarının bulunduğu Anzak Koyu'nda Arıburnu ile Tuzla arasında 5.7 kilometre uzunluğunda yeni bir yol yapılması nedeniyle Ankara'ya yazılı bir nota verdi. Canberra yönetimi, mevcut yerde daha önceden yapılmış yolun yenilenmesi yerine tamamen ayrı bir yol yapılıp Avustralyalı askerlere ait mezarların tahrip edildiğini belirterek, bunun Lozan Antlaşması'na aykırı olduğunu bildirdi. Avustralya'nın notasında ayrıca yol inşaatını yapan firmanın yeterliliğinin olmadığı ve 5.7 kilometre uzunluğundaki yolda çökmeler meydana geldiği bilgileri de yer aldı. Dışişleri, Avustralya'nın bu notasını koruma altında olmasına rağmen yol inşaatına izin veren Çevre ve Orman Bakanlığı'na gönderdi. Anafartalar ve Arıburnu bölümlerinde savaşa katılan ülkelerin askerlerine ait mezarlıklarla ilgili bazı düzenlemeler Lozan Antlaşması'na göre yapıldığından, bu ülkelere sınırlı da olsa 'Türkiye'nin egemenlik hakkı saklı kalmak kaydıyla' bazı yetkiler tanınmış durumda. Antlaşma'nın 129. maddesine göre bu yetkiler, mezarlık kurma, mezarlıkların korunması, anıt dikme ve istenilmesi halinde mezarın başına birden fazla olmamak şartıyla sivil bekçi konulmasını içeriyor. Çanakkale Savaşları'nın yıldönümleri için bölgede düzenlenecek törenlerde, trafik sorunu yaşanmaması için geçen yıl 'Anafartalar Sahil Yolu' yapılmıştı. Yolun yapımına Avustralyalı'lar kadar Türk sivil toplum kuruluşları ve tarihçiler de karşı çıkmıştı. Gazeteci Gürsel Göncü, bu çalışmanın, Milli Park yönetiminin tarihi dokuya karşı gerçekleştirdiği tek katliam olmadığını belirterek, "Burası 25 Nisan 1915'te ilk Anzak askerlerinin sahili geçerek tırmandıkları yerdir. Orada yol genişletmek bize özgü bir garabet. Burada patikayı bile uzmanına, tarihçiye sormak gerek" demişti.
Hürriyet, 24.03.2006
KIZKALESİ KUMARHANE OLSUN

Mersin'in Erdemli ilçesi Belediye Başkanı Musa Mutlu, bölgenin turizmden yeteri kadar pay alabilmesi için Kızkalesi'nin restore edilerek, denetim altında uluslararası kumarhane haline getirilmesini istedi. Önerisiyle şaşkınlık yaratan Mutlu, şöyle dedi: “Muhafazakar yapıda ve AK Partili olmam nedeniyle yadırganabilirim, ancak Kızkalesi kumarhane olursa, döviz kapısı açılır, iş imkanı sağlanır. Projeyi Bakan Atilla Koç'a açacağım.”
Akşam, 24.03.2006
125 YIL SONRA OTEL OLUYOR

1881 yılında Kastamonu'da yapılan, Balkan Savaşları esnasında askeri hastane ve kışla olarak kullanılan tarihi Kırkodalı Konağı'nın turizm amaçlı konaklama tesisi olabilmesi için geçici ihalesi yapıldı. Açık arttırma usulüyle yapılan ihaleye, 3 firmanın yanı sıra 1 kişi de kendi adına katıldı. 500 YTL aylık kira bedelle açılan ihaleyi 73. turda 3 bin 509 YTL'ye Salt Beton Parke İnş. Taah. Turizm Temizlik, Tarım, Hayvancılık San. ve Tic. Ltd. Şti. kazandı. Amaçlarının, tarihi Kırıkodalı Konağı'nı Kastamonu turizmine kazandırmak olduğunu söyleyen Vakıflar Bölge Müdürü Yavuz Yücebıyık "İhale sonuçları, Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne gönderilecek. Buradaki onaydan sonra 2 ay içinde projesi hazırlanıp anıtlar kuruluna sunulacak. Proje anıtlar kurulunda onaylandığı taktirde 8 ay içinde konağın restorasyonu bitirilecek ve hizmete açılacak" dedi.

1881 yılında yapılan Tarihi Konak, Balkan Savaşları esnasında askeri hastane ve kışla olarak kullanıldı, bir dönem de ilkokul olarak Kastamonu'ya hizmet verdi. 1956 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından İl Özel İdaresi'nden satın alınarak öğrenci yurdu yapıldı. 1985 yılına kadar öğrenci yurdu olarak kullanılan bina günümüzde Kastamonu Valiliği İl Özel İdare Müdürlüğü'ne 2001 yılında onarımının yapılması şartıyla Kültür ve Sanat Evi olarak kullanılmak üzere tahsis edildi. Restorasyonu 15.10.2003 tarihinde bitirildi. Konağın belirtilen amaçla işletilmesinin verimli olamayacağı gerekçesiyle 26.07.2005 gün ve 322 sayılı Encümen Kararı ile tahsis işlemi iptal edilerek konak Vakıflar Bölge Müdürlüğüne teslim edildi.
Kastamonu Postası, 24.03.2006
VİLLA İNŞAATINDAN TARİH FIŞKIRDI

Muğla'nın Bodrum İlçesi'nde villa yapımı için kazılan temel çukurundan tarih fışkırdı. Kazı yapılan yerde bir metre derinlikte 2100 yıllık 6 kaya mezarı ortaya çıktı. Mezarlardan arkeologlar tarafından çıkarılan iskeletler ve 34 gözyaşı şişesi Bodrum Müzesi'nde incelemeye alındı.

Bodrum'un Kumbahçe Mahallesi Mandıra Tepesi'nde iki hafta önce inşaatına başlanan villalar için iş makinesiyle yapılan temel kazısı, pazar günü kaya mezarlarına rastlanınca durduruldu ve müzeye bilgi verildi. Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi'nde görevli arkeolog Bahadır Berkaya ve Nurhan Çilesiz'in öncülüğünde başlatılan kurtarma kazılarının üçüncü gününde birbirine yapışık on metre ara ile toplam altı oda- kaya mezarı ortaya çıkarıldı. 90 santimetre genişliğinde ve iki metre uzunluğundaki kaya mezarlarının Milattan Önce birinci yüzyıl Roma dönemine ait olduğu belirlendi.

Kaya mezarları içerisinde bulunan iskeletler ile pişmiş topraktan yapılmış 34 gözyaşı şişesi Bodrum Müzesi'nde koruma ve inceleme altına alındı. Arkeolog Bahadır Berkaya, mezarlarda yaptıkları incelemelerde kendi döneminde soyulmuş olabileceği izlenimi edindiklerini söyledi. Berkaya, "Mezarlardan çıkan eserler üzerinde yapacağımız incelemelerden sonra tarihi kesin olarak saptayabiliriz. Antik Halikarnassos Kenti'nin surları dışında ve 350 metre rakımlı bir tepede ilk kez bu kadar farklı tip kaya mezarına rastladık. Surların dışında olan bu mezarlar bu nedenle ilgi çekici" dedi.

Bölgede başka kaya mezarları olabileceği bu nedenle kurtarma kazılarına önümüzdeki haftadan itibaren yeniden başlanacağı belirtildi.
Vatan, 23.03.2006
RESTORE EDİLEN BALİBEY HANI, BURSA'NIN YENİ CAZİBE MERKEZLERİNDEN BİRİ OLACAK

Bursa'da Timurtaş Paşa Parkı'nın yanında bulunan yıllardır kaderine terk edilmiş durumdaki tarihî Balibey Hanı'nda Büyükşehir Belediyesi tarafından başlatılan restorasyon çalışmaları devam ediyor. 15. yüzyıl sonunda yaptırılan han, sahaflar, lokanta ve hediyelik eşya satıcıları ile cazibe merkezine dönecek.

15. yüzyıl sonunda Fatih Sultan Mehmet döneminde Niğbolu Sancakbeyi olarak görev yapan Hamzabey'in iki oğlundan biri olan Balibey tarafından yaptırılan hanın restorasyon çalışmaları nihayet başladı. Osmanlı döneminde 3 kat ve 64 odalı yapılan han, aslına uygun olarak restore edilecek. Köklü geçmişi olan şehirlerde turizmi geliştirmenin önemli yollarından birisinin de bu şehirlerin tarihî dokusunun ve kültürel değerlerinin korunması olduğunu anlatan Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Hikmet Şahin; “Balibey Hanı yıllarca şehrin merkezinde olmasına rağmen fark edilmiyordu. Fransa, Almanya, Hollanda, İspanya gibi Avrupa ülkelerine giden turistler her ne kadar modern binalarda alışveriş yapsa da tamamen tarihî mekanları gezmektedirler. Turizmî kalkındırmak istiyorsak, tarihi mekanlara sahip çıkmamız gerekiyor.” açıklamasında bulundu.
Restore çalışmalarının tamamlanmasıyla birlikte Balibey Hanı'nda çini, ipek, gümüş, havlu, halı satan dükkanların yanı sıra 2. katında antika, bıçak, kitap-sahaflar gibi satış birimleri ve 1. katında geleneksel Türk yemekleri lokantası ve turizme yönelik bir kahvehane faaaliyet gösterecek.
Zaman, 23.03.2006
TOSYA, PAZAR CAMİİ MİNARESİ YENİLENİYOR

Kastamonu İli, Tosya İlçesi'ndeki Pazar Camii'nin minaresini yenileme çalışmaları başladı. 1620 yılında inşa edilmiş olan Pazar Camii'ndeki yenileme çalışmalarının kısa sürede bitirilmesi hedefleniyor.
Kastamonu Postası, 23.03.2006
ERZURUM'DA TARİHİ ESERLER VİRANELİKTEN KURTARILACAK

Erzurum Kültür ve Turizm İl Müdürü Fikret Öztürk, bahar sezonunda tarihi eserlerin onarımına başlanacağını belirterek 2006 yılında yapacakları çalışmalarla ilgili değerlendirmelerde bulundu.

Kültür ve Turizm İl Müdürü Fikret Öztürk, bahar sezonun başlamasıyla birlikte tarihi eserlerin onarım ve restorasyonuna başlanacağını belirterek, sezon içinde çifte minareli medrese ve kale içerisindeki çalışmalara ağırlık vereceklerini söyledi. Çifte Minareli Medrese'nin restorasyonu ile ilgili olarak kapsamlı çalışmalar gerçekleştireceklerini belirten Öztürk, “Çifte Minareli Medrese'de restorasyonun yanısıra, çevre düzenlemesi yapılacak. Amaç Çifte Minareli Medrese'nin orijinalliğinin bozulmadan, onarılması. Öte yandan kamulaştırma çalışmalarının yürütüldüğü Erzurum Kalesi'nde de onarım çalışmaları gerçekleştireceğiz. Kale içi kazıları devam edecek” dedi.
Erzurum Gazetesi, 22.03.2006
ÖLÇER'E KAYIP ESER DAVASINDA BERAAT

Eski Türk ve İslam Eserleri Müzesi Müdürü Raibe Nazan Ölçer, "özel bir koleksiyonu denetim görevini ihmal ettiği" iddiasıyla yargılandığı davada beraat etti. Sabancı Müzesi Müdürü Ölçer'in katılmadığı İstanbul 4. Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki karar duruşmasında, avukatları Deniz Ketenci ve Volga Gökçe hazır bulundu. Olay tarihinde müzede çalıştığını belirten tanık Mürvet Çiloğlu, Ölçer'in koleksiyonların takip işini vefat eden Cavit Avcı'ya bıraktığını, kaybolduğu iddia edilen koleksiyon parçalarının da daha sonra bulunduğunu belirtti. Esas hakkındaki görüşünü açıklayan Savcı Gürsel Akpınar, Ölçer'in denetim görevini 25 Aralık 1984 tarihli yazıyla Müdür Yardımcısı Avcı'ya verdiğini belirterek, beraata karar verilmesini talep etti. Hâkim de "Ölçer'in suçu işlediğine dair iddiadan başka kanıt olmadığı gibi yapılan işlemlerde görevi ihmal kastının bulunmadığı kanaatine varıldığını" belirterek, beraat kararı verdi.
Milliyet, 22.03.2006
KUŞADASI KASIM YAMAN PARKI'NDAKI ANTİK KALINTILARA KURTULUŞ UMUDU

Kuşadası Turist Rehberleri Derneği (KURED) Başkanı Ali Karapınar, yetkililerle yaptıkları görüşmeler sonucu Kasım Yaman Parkı'ndaki arkeolojik kalıntıların çağdaş bir sunumla turizm sezonuna yetiştirilmesi için gerekenin yapılacağını söyledi.

Aralarında yönetim kurulu üyelerinin de bulunduğu 13 kişilik KURED heyeti, Aydın Valisi Mustafa Malay, Turizm İl Müdürü Nuri Aktakka ve Müze Müdürü Emin Yener'i ziyaret etti. KURED Başkanı Ali Karapınar, ziyaretlerin ardından yaptığı açıklamada, yaklaşık 2 bin yıllık tarihi eserlerin aile çay bahçesi olarak işletilen Kasım Yaman Parkı'nda otların arasında kaderine terk edilmesiyle oluşan utanç tablosunun yakın bir gelecekte tarihe karışacağını belirterek, "Sorunu ve çözüm önerimizi bir dosya halinde çeşitli mercilere ilettik. Kuşadası Ticaret Odası ilk ilgi gösteren kuruluş oldu. Oda Başkanı Serdar Akdoğan parktaki antik eserlerin modern kaideler üzerinde teşhiri için sponsor bulabileceklerini söyledi ve bir arkeoloğun kendilerine danışmanlık hizmeti vermesini istedi. Konuyu ilettiğimiz Valimiz Mustafa Malay, Turizm İl Müdürümüz Nuri Aktakka ve Müze Müdürümüz Emin Yener de bu konuda gerekenin en kısa zamanda yapılacağını söylediler" dedi.

Kasım Yaman Parkı'nda ve Güvercinada'da umumi tuvaletin yanında otların arasında kaderine terkedilmiş olan Barbaros Hayrettin Paşa döneminden kalma balyamez toplarının da elden geçirileceğini kaydeden Karapınar, "Turizm İl Müdürümüz Nuri Aktakka konuya olağanüstü duyarlılıkla yaklaştı ve özellikle de çözüm önerisinde bulunmamızdan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Yüz yüze gerçekleştirdiğimiz bu ilk görüşmede kültür mirasımızın korunması ve gelecek nesillere aktarılması konularında kendisiyle tamamen aynı frekansta buluşmuş olmak bizler için büyük şans. Bu şansı en iyi şekilde değerlendireceğiz" diye konuştu.

Topların sunumuyla ilgili olarak bir turistin kendilerine gönderdiği kartpostaldaki çözümü benimsediklerini kaydeden Karapınar, topların kullanıldıkları dönemdeki gibi ahşaptan mamul arabalara monte edileceğini, Kuşadası Ticaret Odası'nın bu projeyi de desteklediğini bildirdi.
Aydın Denge Gazetesi, 22.03.2006
TARİHİ KONAK TURİZME KAZANDIRILDI

Malatya'da 1840 yılında kentin önde gelen tüccarlarından Bulgurcuzade Mehmet Efendi'nin yaptırdığı konak, onuncu kuşak torunları tarafından restore edilerek, 'Nostalji Tarihi Malatya Evi' adını aldı ve yerli, yabancı turistlerin uğrak yeri oldu.
Bulgurcuzade Mehmet Efendi'nin torunu ve konağın sahibi Murat Gümüş, yaptığı açıklamada, evi Malatya'nın merkezinde, geçmişle gelecek arasında bir köprü olacağını düşünerek hizmete açtıklarını söyledi.

Evin tarihi dokusunun bozulmadan günümüze kadar korunduğunu ifade eden Gümüş, şunları kaydetti: “Malatya'nın ilk caddesi ve aynı zamanda dönemin Adıyaman-Malatya geçiş yolu olan Mücelli Caddesi'nde, ikamet amaçlı olarak inşa edilen konak, iki katlı ve 10 odalı. Konağın avlusu ve eyvanı bulunuyor. Konak, tipik bir Malatya evi özelliği taşımakta. Konakta 4-5 ailenin birlikte yaşadığı zamanlar olmuş. Konak, 2000 yılına kadar, mesken olarak kullanıldı. Kardeşim Bülent'le Bulgurcuzade Mehmet Efendi'nin torunları olarak, konağı restore ederek, yerli, yabancı turistlerin ve Malatyalı hemşehrilerimizin hizmetine açtık.''
Zaman, 22.03.2006
KASTAMONU KALESİ KİMİN OLDU ?

Kastamonu Belediyesi'nin Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı aleyhine açtığı iptal davası sonuçlandı. Kastamonu İdare Mahkemesi kalenin Belediye'ye tahsis edilmesi işleminin geri alınmasını iptal ederek beldiyenin lehine karar verdi.. Böylelikle alınan karar doğrultusunda Kastamonu Kalesi Belediye'ye tahsis edilmiş olacak.

Mülkiyeti hazineye ait taşınmaz üzerinde yer alan Kültür ve Turizm Bakanlığı'na tahsisli Kastamonu Kalesi'nin Kültür ve Turizm Bakanlığı'na tahsisine ilişkin kararın kaldırılarak Kastamonu Belediyesi'ne tahsis edilmesi yönündeki Kültür ve Turizm Müdürlüğü'nün yaptığı işlemin, Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğü'nün işlemin kaldırılmasına yönelik açılan iptal davası Kastamonu Belediyesinin zaferi ile sonuçlandı. İdare Mahkemesi kalenin Kastamonu Belediyesi tarafından kullanılmasının her hangi bir sıkıntıya neden olmayacağı yönünde karar verirken yine mahkeme belediyenin arkeolojik sit alanlarını koruma ve kullanma koşullarını belirleyen ilke koşulunu yerine getirmesi koşulu ile kalenin Kastamonu Belediyesi'ne tahsisinin uygun olacağı yönünde karar verdi. Söz konusu bakanlıklar kararın tebliğinden itibaren 30 gün içinde Danıştay'a kararı temyiz edebilecek. Böylece başkan Turhan Topçuoğlu ile Ak Parti Milletvekili Musa Sıvacıoğlu'nu karşı karşıya getiren kale davasında ilk raunt Topçuoğlu'nun zaferiyle sonuçlanmış oldu.
Kastamonu Postası, 22.03.2006
TADİLAT YAPARKEN TARİHİ SURLARI YIKTILAR!

İstanbul Eminönü'ndeki tarihi Mahmutpaşa Çarşısı'nda bazı dükkânlara tadilat adı altında kaçak kat çıkıldı, arka taraftaki dükkânla birleşmek için tarihi surlar yıkıldı. Belediye 'aylar sonra', bir ihbar üzerine inşaat çalışmaları biten dükkânlar hakkında yasal işlem yaptı.

İstanbul'da alışveriş ve ticaret hayatının önemli merkezlerinden 600 yıllık Mahmutpaşa Çarşısı, Eminönü İmar Planı'na göre koruma bölgesi içerisinde. Bu bölgede eski eserlerin tadilat ve tamiratı için İstanbul 1 No'lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'ndan onay almak gerekiyor.

Oysa Mahmutpaşa Caddesi üzerindeki Sami Ketenci'ye ait 103 nolu dükkân ile Ago Demirciyan'a ait 110 ve 112 no'lu dükkânlar, belediyeden ve Anıtlar Kurulu'ndan izin almadan, tarihi dokuya aykırı bir şekilde yenilendi. 110 ve 112 no'lu dükkânları, arka sokaktaki bir diğer dükkânla birleştirmek için çarşıyı çevreleyen tarihi duvarlar yıkıldı. Arkaya doğru genişletilen 103 no'lu dükkânın üzerindeki 'Horasan örme' üç kubbe de kat çıkmak için yok edildi. Ayrıca sokağa doğru 1,5 metre uzunluğunda saçaklar eklendi.



Avukat Hasan Bilgeç'in ihbarı üzerine geçen hafta çarşıya ekip gönderen Eminönü Belediyesi, tadilatı haftalar önce biten ve yeniden ticarete başlayan dükkânlar hakkında tutanak düzenledi. Kaçak yapıların ilçenin kaderi haline geldiğini belirten avukat Bilgeç, şunları söyledi: "Bu inşaatları yapanlar kadar, bunlara göz yumanlar da suçlu. İmar Kanunu'nun 32. maddesi gayet açık. Ruhsat verilemeyecek ve imar planlarına göre ruhsatlandırılamayacak yerlerde zaman kaybetmeden tespit edilen kaçak inşaatın belediyece derhal yıkılması gerekir. Kaldı ki, yıkıma başlanması gerekirken hâlâ yapı tatil tutanağı tutulması da suçtur. Çarşıda tadilatı devam eden kaçak dükkânlar var."

Mimarlar Odası İstanbul Şube Başkanı Eyüp Muhcu, çarşıdaki dükkânların tescilli tarihi yapılar olduğunu belirterek, "Buradaki her türlü tadilat ve tamirat için Anıtlar Kurulu'na başvuru şartı vardır. Onay verildiğinde de binaya zarar verecek, temel fonksiyonlarını bozacak işlem yapılamaz. Büyükşehir Belediyesi ve Anıtlar Kurulu üzerine düşeni yapmalıdır. Burada yapılanlar herhangi bir imar suçu değildir" diye konuştu.

Eski Eminönü Belediye Başkanı Ahmet Çetinsaya'nın ağabeyi olan Mahmutpaşa Esnaf ve Tüccarlarını Koruma ve Çarşısını Güzelleştirme Derneği Başkanı Nuh Çetinsaya'nın kaçak tadilatları yaptırdığı iddia edildi. Dernek ile Eminönü Zabıta Karakolu ise aynı binada. Dükkânların tarihi bir özelliğinin olmadığını savunan Çetinsaya, "İnşaatları ben yapmıyorum. Burada kepenk değişimi ve basit dekorasyon yapılıyor" dedi.
Milliyet, 21.03.2006
TARİHİ HAN KÜLTÜRÜ CANLANIYOR

Konya'nın Merkez Meram İlçe Belediyesi'nin, tarihi İpek Yolu ticaretinde önemli bir yeri olan han ve kervansarayların fonksiyonunu yerine getirecek bir dinlenme parkı yapacağı bildirildi. Meram Belediye Başkanı Refik Tuzcuoğlu, Anadolu Selçukluları tarafından ticari yollar üzerinde inşa edilmiş olan konaklama kuruluşlarından han ve kervansarayların o dönemde çok önemli bir fonksiyonu yerine getirdiğini hatırlatarak, "Konya-Antalya Çevre Yolu üzerinde, Harmancık Mahallesi'nde yapacağımız mola parkı da tarihi hanların gördüğü fonksiyonu ifa edecek. Konya'dan transit olarak geçecek yolcular, bu güzel mekanda dinlenmiş olacak ve Konya kültürümüzü tanıma fırsatı bulacak. Yaklaşık 23 bin metrekarelik bir alana kuracağımız bu parkı Haziran ayı içinde hizmete açmayı planlıyoruz" dedi. Altyapı çalışması sürdürülen mola parkında çay bahçesi, yörük obası, şelale havuzu, kameriye, otopark, basketbol-voleybol oyun alanı, çocuk oyun alanları, ahşap kameriyeler, çiçek tarhları, kaya bahçeleri, çalı türü süs bitkileri, oturma grupları, gezinti alanları ve piknik alanları yer alacak.
Konya Hakimiyet Gazetesi, 21.03.2006
KARADEMİR'DEN, TURİZM BAKANI KOÇ'A: -''ALLİANOİ'NİN ZİYARETE AÇILMASI VE TURİZME KAZANDIRILMASI İÇİN BİR ÇALIŞMANIZ VAR MI?''

İzmir Milletvekili Erdal Karademir, Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'a, Allianoi Antik Kenti'nin ziyarete açılması için çalışma yapılıp yapılmadığını sordu. Karademir, Bakan Koç tarafından yanıtlanması istemiyle TBMM Başkanlığı'na sunduğu yazılı soru önergesinde, Yortanlı Barajı'nda su tutulmasıyla su altında kalacak 1800 yıllık Allianoi Antik Kenti'nin 1. derecede arkeolojik sit alanı ilan edildiğini, ancak kentin kurtarılması için yürütülen girişimlerde bugüne kadar bir sonuç alınamadığını hatırlattı.

Kenti sit alanı ilan eden kurul kararlarına aykırı uygulamalar karşısında Bakanlığın ne gibi işlem yürüttüğünü soran Karademir, ''Allianoi'nin ziyarete açılması ve turizme kazandırılması için bakanlığınızca yürütülen bir çalışma var mı?'' sorusunu yöneltti.

Karademir, önergesinde şu sorulara yer verdi:

''DSİ'nin, İzmir 2. İdare Mahkemesi'nde, 'Allianoi diye antik bir kent olduğuna dair herhangi bir kalıntıya rastlanmadığı' yönündeki ifadeleri, kamu kurumlarının aralarındaki koordinasyon eksikliğinin bir sonucu mudur; yoksa koruma kurulu kararlarının yok sayılması mıdır?

İzmir II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu kararında, 'konunun ve korumaya yönelik önlemlerin Bakanlığınızca çözümlenmesi' istenmiştir. Söz konusu karar doğrultusunda herhangi bir çalışma başlatılmış mıdır?

2005'te Bergama'ya kaç ziyaretçi geldi, bunlardan ne kadarı Allianoi'yi ziyaret etti?

Antik kent korunarak, barajın da yapılabileceğine dair mühendislik çözümlerinin olduğu, bilim çevreleri ve meslek odalarınca dile getirilmekte. Bu doğrultuda Bakanlığınızın bir girişimi oldu mu; bu konuda girişimde bulunacak mısınız?''
Bergama Kuzey Ege Gazetesi, 21.03.2006
ORFEUS MOZAİĞİ DÜZCE'Yİ DÜNYAYA TANITACAK

Konuralp Müzesi'nin bodrum katında bulunan Orfeus Mozaiği'nin konservasyonu ve sergilenmesi için proje çalışmalarına başlandı. Tarihi eserin Türk ve Dünya kültürüne sergilenmesi hedefleniyor.

Yapılan çalışmalara ilişkin bilgi veren İl Kültür ve Turizm Müdürü Özcan Budak, Müzedeki mozaiğin birleştirilip panoya dönüştürülerek sergilenmesi için Düzce Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ve Kocaeli üniversitesi FEF Bölümü Arkeoloji Bölümü Yrd. Doç.Dr. Füsun Tülek arasında protokol imzalandığını söyledi. Budak, bu projenin tamamlanması ile Konuralp Müzesinde sergilenerek dünya kültürüne tanıtılacağını ifade etti. Budak , proje detaylarına ilişkin şu bilgileri verdi:

Düzce Valiliği mali-idari sorumluluğu ve Yrd. Doç.Dr. Füsun Tülek Koordinatörlüğünde yürütülecek proje içinde taraftarların konumu ve çalışma biçimi belirlendi. Düzce valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünün idari ve mali sorumlu olduğu projede Füsun Tülek , Kültür ve Turizm Bakanlığının verdiği çalışma ruhsatı ile projenin akademik yürütücüsü, koordinatörü ve bilimsel yayın sorumlusu olarak çalışmalarda bulunacak.

Konuralp Arkeoloji Müzesi deposuna kaldırılmış olan Orfeus mozaiği ve birlikteki diger mozaik panoların konservasyonu, müze içinde sürekli sergisi ve bilimsel yayının yapılmasının amaçlandığı projede eserin bilimsel çalışması ve bu çalışmanın bir kitap şeklinde yayınlanması projenin mali kaynağı ile finanse edilecek. Kitap eserin bulunmasının tarihçesini, projenin öykülendirilmesi ve konzervasyon ve sergileme çalışmalarının alatılmasını kapsayacağı gibi eserin bilimsel ve estetik değerin inceleyen kısmıyla akademik formatta hazırlanacak. Bilimsel çalışmanın yapılması ve tüm projenin kitaplaşma çalışmasını Kültür ve Turizm Müdürlüğü gözetecek ve çalışmanın sonlandırılmasını sağlayacak.
Düzca Damla Gazetesi, 21.03.2006
DOLMABAHÇE SARAYI'NIN ZİYARETÇİ SAYISI 2,5 YILDA 2'YE KATLANDI

Dolmabahçe Sarayı'nın 150. yıl kutlama etkinliklerini dün basın toplantısıyla açıklayan TBMM Başkanı Bülent Arınç, son 2,5 yılda sarayda yapılan çalışmalar ve kültürel organizasyonların ziyaretçi sayısını ikiye katladığını söyledi.
Arınç, Milli Saraylar'da 2003'te yıllık 570 bin olan ziyaretçi sayısının, 2005'de 1 milyona ulaştığını söyledi. Aynı yıllarda gelirin de 2.6 milyon YTL'den 5.4 milyon YTL'ye ulaştığını belirten Arınç, "Yüzde 100'den fazla artışın sağlandığı bu dönemde, giriş ücretlerine zam yapılmadığını da özellikle belirtmeliyim" dedi. Arınç'ın verdiği bilgiye göre Dolmabahçe Sarayı 150'nci yıl etkinlikleri, 7 Haziran'da Has Bahçe'de düzenlenecek geceyle başlayacak. Kültürel mirasın tanıtımı için yıl boyunca 25 ayrı faaliyet gerçekleşecek.
Hürriyet, 21.03.2006
TAŞKÖPRÜ MÜZESİ TAMAMLANIYOR

Taşköprüye müze için yapılan çalışmalar sonuç verdi.Yanda resmi görülen bina müze olarak hizmete girecek.
Kastamonu Postası, 21.03.2006
4 BİN YILLIK KALEDE 'SUR'KONDU İŞGALİ

İstanbul'un surlarını zorlayan gecekondu terörünün bir benzeri Sinop'ta yaşanıyor. Yaklaşık 4 bin yıl önce Gaskalılar tarafından yapılan Sinop Kalesi de, çarpık yapılaşmaya teslim olan tarihi eserlerden sadece birisi. Çeşitli medeniyetlerin egemenliğinde dönem dönem onarım görerek bugüne kadar gelen kale, üzerinde taşıdığı gecekondulardan nihayet kurtuluyor. Sinop İl Kültür Müdürü Hikmet Tosun, zaman içinde surların üzerine ikamet amaçlı yapılan 'kalekondu' diye tabir edilen binaların yıkılacağının müjdesini verdi.
Akşam, 21.03.2006
AYASOFYA DİKİLECEK

1500 yıllık Ayasofya'nın taşıyıcı kolonlarında 2 derecelik tehlikeli eğim tespit edildi ve olası bir depremde yıkılacağı hesaplandı. Ayasofya şimdi dikilerek kurtarılacak. Boğaziçi Üniversitesi'nden mimarlar, İtalyan meslektaşlarıyla birlikte tarihi Ayasofya'ya check-up yaptılar ve zamana meydan okuyan Ayasofya'nın büyük bir depremde yıkılacağı teşhisi koydular. Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyelerinden Doç.Dr. Günhan Danışman, lazer tekniğiyle deformasyonların incelenmesi sonucu tesbit edilen durumu, "Kubbe, sarsıntılar nedeniyle baskıyla taşıyıcı sistemini ve yan duvarları itiyor. İtme dolayısıyla yan duvarlarda, dışa doğru 2 derecelik eğim tespit edildi" diye açıkladı. Belirlenen 2 derecelik eğimin, sarsıntılardan nasıl etkileneceği de Boğaziçi Üniversitesi'nde hesaplandı ve büyük bir depremde Ayasofya'nın büyük hasar göreceği ortaya çıktı. Uzmanlar, büyük bir depremde yıkılması ihtimaline karşı, 1500 yıllık Ayasofya'yı 'dikmeyi' önerdiler. Doç. Dr. Günhan Danışman, bu kararı "Kubbe ve taşıyıcıyı birbirine bağlayan bir kemer var. Bu ikisini birbirine bağlayacağız, yani dikmiş olacağız. Ancak her şeyin başı para. Sadece Ayasofya için birkaç milyon dolar gerekiyor" diye anlattı. Boğaziçi ve Roma Üniversitesi'nin üyesi olduğu Akdeniz Üniversiteler Birliği UNI-MED, Ayasofya'nın kurtarılması için seferber oldu. Akdeniz Üniversiteler Birliği, Avrupa'yı tarihi yarımadadaki eserler için harekete geçirmeyi planlıyor. Bu çerçevede, dünyanın ünlü mimarları ile İstanbul'daki eserlerin nasıl kurtarılabileceği yönünde görüş alışverişleri yapılarak, strateji geliştiriliyor.
Sabah, 20.03.2006
TURNİKE ÇETESİNE CEZA

Ayasofya Müzesi'nin turnikelerinden biletsiz ziyaretçi geçirerek haksız kazanç sağladıkları iddiasıyla müze görevlilerine açılan dava, 5'inci yılında sonuçlandı. 2004 kayıtlarına göre 841 bin kişinin ziyaret ettiği Ayasofya Müzesi'nde, 5 yıl önce yapılan turnike yolsuzluğunun boyutları hesaplanamadı. İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi, müzenin bilet satış gişesi ile turnike kontrol noktasında çalışan 5 görevliyi, bilet satış yolsuzluğu ile lüks yaşantı içine girdikleri tesbitleri üzerine 1 yıl hapis cezasına çarptırdı, 10 aya indirdiği cezayı, iyi hal nedeniyle erteledi. Müzeye yolsuzluk üzerine getirilen 4 yeni turnike ise, insan kontrolüne gerek olmadan çalışıyor.
Sabah, 20.03.2006
TADİLATI BEŞ YIL SÜREN SİNOP ARKEOLOJİ MÜZESİ, NİSAN'DA AÇILIYOR

Yaklaşık beş yıldır ödenek yetersizliği nedeniyle tadilatı bitirilemeyen Sinop Arkeoloji Müzesi, gönderilen 680 bin YTL'lik ödenek sonrasında açılmaya hazır hale getirildi. Yapılan çalışmalarla Türkiye'nin en modern müzesi haline getirilen Sinop Arkeoloji Müzesi'nde 10 bin 500 tarihi eser bulunuyor. Açılış öncesinde müzede Kültür ve Turizm Bakanlığı arkeologları tarafından son çalışmalar yürütülüyor. Müzenin 1 Nisan tarihinde Turizm ve Kültür Bakanı Atilla Koç tarafından açılacağı belirtildi. Sinop Arkeoloji Müzesi Müdürü Musa Özcan, 2001 yılında onarıma alınan müzede önceki dönemlere ait 10 bin 500 eserden en seçkinlerinin sergileneceğini söyledi. Musa Özcan, “Sinop Arkeoloji Müzesi, tadilatın ardından Türkiye'deki önemli ve modern müzeler arasındaki yerini alacak. Müzedeki teşhirimizi zenginleştirdik. Sinop antik dönemde özellikle amfora ve kiremit üretiminde oldukça önemli bir kent. Bu nedenle onarımı tamamlanan müzede küçük bulutlar, lahit ve steller, taş eserler, fırın ve amforalar salonları yaptık.” dedi.
Zaman, 20.03.2006
DÖRT ASIR SONRA KARŞI KARŞIYA

Barok resmin iki ustası Rembrandt ve Caravaggio'nun eserleri Van Gogh Müzesi'nde düzenlenen sergide buluştu. 'Işığın ressamı' olarak nitelenen Rembrandt'ın 400'üncü doğumgünü nedeniyle Amsterdam'daki Rijksmuseum ve Van Gogh müzelerinin birlikte düzenlediği sergi iki ustanın Berlin, Melbourne, Londra ve Saint Petersburg müzelerinden toplanmış en önemli 30 eserini yan yana getiriyor.

Rembrandt (solda) ve Caravaggio'nun (sağda) en ünlü 30 tablosu Amsterdam'da buluştu. Foto: AFP

Böylece sanat izleyicisi ilk kez, benzer stile sahip bu iki büyük ressamı karşılaştırma olanağı buluyor. Biri Avrupa'nın Katolik güneyinden, diğeri de Protestan kuzeyinden gelen iki ustanın bu ortak sergisi 24 Şubat'ta açıldı; 18 Haziran'a kadar açık kalacak.
Bu yıl doğumunun 400'üncü yılı kutlanan Harmenszoon Van Rijn ya da daha çok bilinen adıyla Rembrandt, 15 Temmuz 1606'da bir değirmencinin dokuz çocuğundan biri olarak dünyaya gelmişti. Işık ve gölge üzerindeki deneysel çalışmaları ve keşifleriyle sanat tarihinde eşsiz bir yere sahip oldu Rembrandt, 'Gece Nöbeti', 'Yahudi Gelin', 'Anatomi Dersi' gibi başyapıtlara imza attı. 1573-1610 yılları arasında yaşayan Caravaggio ise barok dönem resminin en belirleyici özelliği olan 'tenebrismo (aydınlık ve karanlık alanların dramatik etkiyi artırmak amacıyla karşıtlık oluşturacak biçimde düzenlenmesi) tekniğini geliştirdi. Sanatçı, dinsel konuların idealleştirilmesine karşı çıkıp, sıradan kişiler arasından seçtiği modellerle gerçekçi bir yaklaşım sergiledi ve sanat tarihine geçti.
Radikal, 19.03.2006
ALTIN OLDUĞU UMUDUYLA ÇEŞMENİN ALTINI OYDULAR

Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde bulunan Hatip Mahallesi'ndeki 'Gazi Çeşme'ye bir darbe de hazine avcılarından geldi. Çeşmenin bitişiğindeki boş dükkanı kiralayarak buradan çeşmenin arka kısmını tamamen kazan ve tarihî yapıya zarar veren hazine avcıları sessizce ortadan kayboldular. Kimliği henüz tespit edilemeyen hazine avcılarının, tarihî Gazi Çeşme'nin bitişiğindeki dükkanı kiralayarak burayı birkaç gün depo olarak kullandıkları öğrenildi. Gerçek amaçlarının, tarihî çeşmede var olduğunu umdukları hazineyi çıkartmak olan hazine avcılarının gece geç saatlerde dükkan içerisinde çeşmenin arka kısmını kazdıkları belirlendi. Kazılardan beklediklerini bulamayan hazine avcılarının kayıplara karıştığı öğrenildi. Vatandaşlar, Gazi Çeşme olarak bilinen çeşmenin içerisinde bir küp dolusu altın olduğunun rivayet edildiğini aktarırken, yetkililer bu bilginin aslının olmadığını kaydettiler.
Zaman, 19.03.2006
FRİG VADİSİ'NİN RESİMLERİ TBMM'DE SERGİLENECEK

Afyonkarahisar Valiliği Acil Kriz Yönetimi ve Bilgi İşlem Merkezi(ADUYBİM) tarafından Frig Vadisi'nde yapılan çalışmalar sırasında çekilen resimler Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Sergi Salonu'nda sergilenecek. Frig Vadisi resimleri sergisi ile kayıt ve yapım işlemleri tamamlanan Emirdağ Türküleri projesinin hayata geçirilmesi için Vali Muzaffer Dilek'in makamında bir toplantı yapıldı. Dilek, "10 bin civarında fotoğraf karesi, yaklaşık 120 saatlik video çekimi ve tüm mekanların koordinatları alınarak sayısal bir altlık oluşturuldu." dedi. ADUYBİM Koordinatörü Aydın Güneş ise döneme ait kültür varlıklarının büyük bir kısmının zaman içerisinde yok olduklarını ya da zarar gördüklerini söyledi. Güneş, "Ancak halen çevremizde gördüğümüz Frig eserleri, kendilerinden önceki ve sonraki uygarlıkların oluşturdukları kültürel miraslar ile birlikte topraklarımız üzerinde güneş gibi parlamaya, Anadolu'nun kültür ocağı olduğunu tüm dünyaya haykırmaya devam etmektedirler." diye konuştu.
Zaman, 19.03.2006
DEFİNE AVCILARI 4 BİN YILLIK KAYA MEZARA ZARAR VERİYOR

Çorum'un Laçin İlçesi'ndeki 4 bin yıllık kaya mezar, tanıtım eksikliği nedeniyle yerli veya yabancı turistler tarafından ziyaret edilmiyor. Çorum-Osmancık karayolu üzerinde olmasına rağmen tanıtım ve yol işaret tabelası olmayan mezar, yanından geçenlerin dahi dikkatini çekmiyor. Komutan İkezios'a ait olduğu sanılan mezar, define avcılarınca her geçen gün biraz daha tahrip ediliyor.

Kaya mezarları Amasya'da şehrin simgesi haline gelirken, Çorum-Osmancık karayolu Kırkdilim geçidindeki Kapılıkaya kaya mezarı kaderine terk edilmiş durumda. Sarp kayalar üzerinde bulunan kaya mezarı, kuzeye doğru uzanan bir kaya blokunun burun kısmının kuzey-batı köşesinde yer alıyor. Komutan İkezios'a ait olduğu sanılan mezar Hellenistik dönemden kalma. Çay seviyesinden 65 metre yükseklikteki kaya mezarının yamuk biçimli bir podyum zemini bulunuyor. Bu podyumdan sekiz basamaklı merdivenle ikinci platforma, oradan da 12 basamaklı merdivenle mezar önündeki podyuma geçiliyor. Mezar odasının kapısı üzerinde 'İkezios' yazısı yer alıyor. Doğal konumu ve şekli ile ilgi çeken mezar, tanıtımı yapılmaması nedeniyle bilinmiyor.

Kaya mezarını en çok ziyaret edenler ise define avcıları. Mezarın komutan İkezios'a ait olmasından dolayı içerisinde altın olabileceğini düşünen define avcıları, şimdiye kadar bölgede çok sayıda kazı yapmış. Bu sebeple mezar tahrip edilmiş durumda.
SİT alanı olarak koruma altına alınan kaya mezarının daha fazla zarar görmemesi ve turizmden hak ettiği payı alması gerektiğini söyleyen Laçin Belediye Başkanı Muammer Çam, kaya mezarının bir an önce gerekli çalışmalar yapılarak turizme kazandırılmasını istedi. İlçelerinin simgesi olabilecek kaya mezarının şimdiye kadar tanıtılmadığına dikkat çeken Başkan Çam, belediye olarak bölgenin çevre düzenlemesini yapmak istediklerini belirtti. Bu konuda bir çalışma yapmayı düşündüklerini ifade eden Çam, “Öncelikle kaya mezarına ulaşılabilecek güzel bir yol yapmayı düşünüyoruz. Koruma altında olduğu için gerekli izinler alındıktan sonra mezar çevresini mesire alanı olarak düzenlemek istiyoruz. Bu mezar ilçemizin simgesi olabilecek bir yapı.
Şimdiye kadar ne yazık ki turistler yerine hep define avcılarının merakını çekti. Turizme kazandırılırsa hem tanıtımı yapılır hem de halk tarafından bizzat koruma altına alınır.” dedi. Kaya mezarı için yol kenarına bir tabela bile dikilmediğini ifade eden Çam, bu eşsiz yapının tanıtımı için en azından tabela eksikliğinin giderilmesini istedi.
Zaman, 19.03.2006


5 BİN YIL ÖNCE DE İNSANLAR ÜZÜM VE ZEYTİNYAĞI İLE BESLENİYORMUŞ

Yetkililerin Oylum Höyüğü'nde yaptığı incelemelerde oldukça ilginç bir tarihi bilgiye ulaşıldı. Milattan önce 5 bin yılında öldükleri belirlenen insanların kemiklerinde yapılan incelemede üzüm ve zeytinyağı ile beslendikleri sonucuna varıldı.

1986 yılından beri sürdürülen kazılarda milattan önce 5000 yılına kadar inilerek çıkarılan toplu mezarlardan elde edilen kemiklerin Heidelberg Üniversitesinde incelenmesi sonucunda, o dönemde yaşayan insanların üzüm ve zeytin ile beslendiklerinin belirlendiği ve dolayısıyla halen Kilis'in geçim kaynaklarından biri olan zeytincilik ve bağcılığının o yıllara dayandığı tesbit edildi.

Kazı çalışmalarının sürdürüldüğü Oylum Höyüğü'nde incelemelerde bulunan Vali Nevzat Turhan, bölgede faaliyet gösteren arkeologlarla görüştü. Turhan'a, Oylum Höyüğü'nde gün yüzüne çıkarılan kilisenin Nizip'te gün yüzüne çıkarılan Zeugma Kilisesi ile benzeştiği ancak duvar figürleri olmadığından dolayı ortaya çıkan eserin tanıtımının yapılamadığı dile getirildi.

Kilisenin üzerinin beton şemsiye ile kapatılarak turizme açılacağı ifade edilirken, Vali Nevzat Turhan, bu bölgenin tanıtılması için çalışmaların hızla sürdürüldüğünü söyledi. Öte yandan Üzüm ve Zeytinyağı ile ünlü olan Kilis'te 5 bin yıl önce de bu mesleklerin yapıldığını gösteren delillere ulaşıldığı bilgisi üzerine bu konu ile ilgili geniş bir çalışmanın yapılacağı bildirildi.
Zaman, 19.03.2006
ZEUS ALTARI'NDA TARİHE BÜYÜK SAYGISIZLIK

Adatepe köylüleri havaların güzel olması sebebiyle Zeus altarını dolaşanların sayısının arttığını belirterek "Tarihi güzelliği bulunan bu altarı ziyaret etmeye gelen kişilerin bıraktıkları atıklar bölgeyi adeta çöplük haline getirdi. İlçemizde tarihi eser olarak sadece bu altar var. Burasının da temizliğinin yapılmasını ve bölgenin güzel bir görünüme kavuşmasını istiyoruz" dediler.
Gazete Boğaz, 19.03.2006



HIRSIZ GÖLPINARLI KOLEKSİYONUNU ANTİKACIYA SATMIŞ

Şarkıyatın önde gelen üstatlarından, 2 Mart 1982 tarihinde vefat eden Prof. Dr. Abdulbaki Gölpınarlı'nın, oğlu Yüksel Gölpınarlı'nın Üsküdar'daki evinden 2 Mart 2005'te çalınan tarihi eser koleksiyonu bulundu.

Aralarında ünlü hattatlar tarafından yazılan levhalar, Mevlana'nın Mesnevisi, tarihi mevlevi kavuğu, antika kitap, resim ve vazolardan oluşan koleksiyon Kadıköy'de bir antikacıda ele geçirildi. Paha biçilemeyen koleksiyonu sadece 3 bin YTL karşılığında antikacıya satan E.Ç. gözaltına alındı. E.Ç.'nin suç ortaklarının yakalanması için operasyonların sürdüğü belirtildi. İstanbul'da 2-15 Mart tarihleri arasında yapılan ve "Pranga" adı verilen operasyonlarda 202 adet tabanca, 50 adet çalıntı oto, 189 adet uyuşturucu hap, çeşitli camilerden çalınan 350 tarihi halı ele geçirildi.
Hürriyet, 17.03.2006
ÇALINTI VAN GOGH TABLOSU 7 YIL SONRA BULUNDU

Hollanda'da Van Gogh'un bir bankadan çalınan tablosu “Budanmış Söğüt”, 7 yıl sonra bulundu. Polis, Hollandalı ressam Van Gogh'un 1885'te doğum yeri olan Nuenen'de yaptığı son çalışmalardan biri olarak bilinen tablonun, yaşları 25 ve 33 olan iki kişi tarafından satılmaya çalışılırken ele geçirildiğini bildirdi. Bu kişilerin tutuklandığını belirten polis, soruşturmanın sürmesi nedeniyle ayrıntılı bilgi vermedi.

Milyonlarca avro değerindeki tablo, 1999 yılı mayıs ayında F. van Lanschot Bankiers' Den Bosch bankasının toplantı odasından çalınmıştı. Tablonun, 3 bin 500 civarında sanat eserinin sahibi olan bu bankaya verildiği ve bankanın eseri sergileyecek güvenli bir yer aradığı belirtildi.
Hürriyet, 17.03.2006
"OSMANLI SARAYININ ÇOCUKLARI"

Sanat Tarihi Derneği'nin bilimsel çizgisine uygun olarak düzenlediği etkinliklerden biri olan konferanslar sürüyor. Doç Dr. Hülya Tezcan tarafından 25 Mart 2006 Cumartesi günü saat 15.00'de Caddebostan Kültür Merkezi'nde gerçekleşecek olan “Osmanlı Sarayının Çocukları - Şehzadeler, Hanım Sultanlar Yaşamları ve Gizemleri” konulu konferansın kitabı bir sure once yayınlanmıştı.
TAY Haber, 18.03.2006
SELDE ZARAR GÖREN TARİHİ KÖPRÜLERDE ÇÖKME TEHLİKESİ

Tunca Nehri'nin su debisi dün sabah itibarıyla düşmeye başladı. Bulgaristan baraj kapaklarını kapattığını açıkladı; ancak su gelişi sürüyor. Ayrıca Meriç'ten gelen su miktarı da artmaya devam ediyor.

Edirne Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi, felaketin boyutunun giderek büyüdüğünü belirterek kentin tarihî Tunca ve Meriç köprülerinin çökebileceği uyarısında bulundu. Sedefçi, “Tunca Köprüsü'nün her an çökme ihtimali var. Köprü geçen yılki selde çok büyük zarar görmüştü. Bu sefer köprü tamamen sular altında kaldı.” dedi. Vali Nusret Miroğlu da Bulgaristan'ın nehirlere bırakılan su miktarı konusunda doğru bilgi vermediğini kaydetti. Kendilerine nehirlere bin metreküp su bırakılacağının söylendiğini, Edirne'de yapılan ölçümlerde ise bu rakamın 2000 metreküp/saniye olarak ölçüldüğünü vurgulayan Miroğlu, bunun da tedbir almalarını geciktirdiğini ve felakete yol açtığını ifade etti. Kurtarma çalışmaları sırasında köprülerin üzerinden ağır tonajlı askerî zırhlı araçların geçtiğine ve köprüde titreşime yol açtığına dikkat çeken Sedefçi, “Köprüler bir an önce ağır tonajlı araçların geçişine kapatılmalı. Yalnızgöz, Sarayiçi, Kanuni köprüleri hâlâ sular altında.” uyarısında bulundu.
Zaman, 16.03.2006
KATKI



COĞRAFİ VE POLİTİK SINIRLARI OLMAYAN BİR DÜNYA İSTİYORUM, KÜLTÜREL SINIRSIZLIĞA ULAŞMAK İÇİN...

“Türk-Bulgar Suakacağı Barajı 1968'den beri gündemde. Yani tam tamına 38 yıl. Ve tam 38 yıldır yapılacak baraj üzerinde meydana gelecek adacığın hangi ülkeye ait olacağı konusunda ısrarla anlaşma sağlanamadığından, her kapak açılışında koca Edirne biraz daha suya gömülüyor.” (Hürriyet, 16.03.2006)

Ben çocukken bir hikaye anlatırlardı. Hiç çocuğu olmayan bir kadın bir gün kuyunun başında dövünüp ağlarken kocası gelmiş. Niye ağladığını sorunca, kadın “Ah, bir çocuğumuz olsaydı, burada koşup oynasaydı, oynarken kuyuya düşseydi, ben ne yapardım diye ağlıyorum” demiş.
Belki de masallardan ders almadığımız için bugün Edirne sular altında. Olmayan bir adacığın kime ait olacağının tartışması bir türlü sonuçlanmadığı için.

Halkın çektiği sefaleti, çocukların hastalanmaya başlamasını, kadınların evlerini ve çocuklarını kurtarmaya çalışmalarını, esnafın zararını anlatmaya benim dilim varmaz. Neredeyse tüm Osmanlı ve Türk tarihi boyunca sınır kapımız olan, yeri geldiğinde “batıya açılan kapımız” Edirne bugün neredeyse afet bölgesi. İşin bu kısmını siyasetçilere, sosyologlara, mühendislere ve çevre bilimcilere bırakalım, biz de işimize bakalım…

Edirne sadece Osmanlı-Türk kültürünü yansıtan 606 adet eseriyle bile bir anıt kent. Bunların yanısıra kentte Roma İmparatoru Hadrianus tarafından yaptırılan Edirne Kalesi'nden günümüze kalan sur ve burç duvarlarını da görebiliriz. Doğa da fazlasıyla cömert davranmış ve kent üç güzel nehirle süslenmiş. Tunca, Meriç ve Arda nehirleri tarafından çevrilen şehri gören Evliya Çelebi, Seyahatnamesi'nde “Sonunda bu nehirler Edirne'nin helakına sebep olacak” diye yazmış. Ne diyeyim, Çelebi vizyon sahibiymiş…

Amacım Edirne hakkında bilgi vermek değil, sadece aşağıdaki birkaç fotoğrafa bakarken aklınızda olsun istedim.

Adalet Kasrı
1450/1451 tarihli Edirne Sarayı'nın bir parçası
Foto: edirne.bel.tr
Yalnızgöz Köprüsü
1567 tarihli bir Mimar Sinan Eseri
Foto: edirne.bel.tr
Tunca (Ekmekçizade Ahmet Paşa) Köprüsü
1607/1615
Foto: edirneninsesi.com


Ayşe Didem Bayvas

1537 TARİHLİ İLK MATBU KURAN

Kuran-ı Kerim'in, İtalya'nın Venedik kentinde basılan 1537 tarihli ilk matbu nüshalarından birinin günümüze dek ulaştığı açıklandı. Suudi Arabistanlı araştırmacı Prof. Yahya Mahmud Cüneyd, Riyad'da önceki gün düzenlenen Arap-İtalya İlişkileri Konferansı'nda, 1537'de İtalyan matbaacı Alessandro Paganini tarafından Arap harfleriyle basılan Kuran-ı Kerim'lerden günümüze ulaşan tek nüshanın, Katolik Kilisesi'ne bağlı Fransiskenler Tarikatı'nın Venedik'teki Fransisken Manastırı Kütüphanesi'nde muhafaza edildiğini söyledi. Cüneyd, şöyle konuştu: "Bu nüshayı İtalya'da gördüm. Parlak kâğıda basılı nüsha oldukça iyi korunmuş. Kütüphaneyi kullanan kişilere, eserin önemi nedeniyle fotokopiye izin verilmiyor. Ancak Kral Faysal Enstitüsü bahse konu eserin bir kopyasını temin etti." Eş Şark El Evsat gazetesinin dünkü sayısında da yer alan bilgi, Venedik'teki Aziz Bernardino Ekümenik Araştırmalar Enstitüsü Müdürü Papaz Roberto Gilardo tarafından da doğrulandı.
Radikal, 17.03.2006
YOL ÇALIŞMASINDA TARİHİ MEZARLIK ORTAYA ÇIKARILDI

Kuşadası-Selçuk karayolunu genişletme çalışmaları sırasında, Arvalya mevkiinde, tarihi mezarlık ortaya çıktı. Edinilen bilgiye göre, Kuşadası-Selçuk arasında iki yıldır süren karayolu genişletme çalışmaları sırasında, dozerin kepçesine tarihi eser kalıntıları takıldı.

Karayolu yetkilileri, yörede büyük bir tarihi eser varlığının söz konusu olduğunu, çalışma sırasında tesadüfen ortaya çıkan mezarlıkta, lahitlerin yanı sıra küplerin de gömü için kullanıldığının görüldüğünü bildirdiler.

Yol çalışmalarında bir adet iskeletin de bulunduğunu belirten yetkililer, lahitten, ayrıca, 30 santimetre büyüklüğünde bronz bir ayna ile çeşitli mezar hediyelerine ulaşıldığını, yol genişletme çalışmalarının yapılacak inceleme sonuna kadar durdurulduğunu kaydettiler.
Aydın Denge Gazetesi, 17.03.2006
UNESCO, ZEMBİLLİ ALİ EFENDİ'NİN EVİNİ UNUTTU

İstanbul'daki Türk mimarisinin ilk örneklerinden olan tarihî Zeyrek Evleri, UNESCO'nun baskılarıyla kurtarılıyor. Aynı yerdeki Şeyhülislam Zembilli Ali Efendi'nin evi ve türbesi ise kaderine terk edildi. Zembilli Ali Efendi'nin sepetini sarkıttığı, çevre duvarlarının bir kısmı ayakta olan evi, tamamen yok olmuş durumda. Evin arsası mahalleli tarafından bostan olarak kullanılırken, türbesi 23 yıldır mahalle sakini olan hacı Zülfi Şayan'ın (65) gönüllü türbedarlığı ile korunuyor. Zülfi Şayan, Zembilli Ali Efendi'nin türbe ve aile mezarlarının çevresini temizlerken, kırılan mezar taşları için yapacak bir şeyinin olmadığını belirtiyor. Belediye ise türbe ve medresenin mülkiyetinin Vakıflar'a ait olduğunu kaydediyor. Restorasyonda önceliği camilere veren Vakıflar ise bu mekanlara sahip çıkacak sponsorlar bekliyor.

Zembilli Ali Efendi, 2. Beyazıt, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni gibi üç büyük Osmanlı padişahına şeyhülislamlık yapmış bir âlim. Yavuz Sultan Selim gibi sert bir padişahın yanlış kararları karşısında duran ve eleştirerek geri aldırma cesaretini gösteren önemli bir şeyhülislam. Hiç vakti olmadığı zamanlarda bile penceresinden sarkıttığı zembille, vatandaşın fetva gerektiren sorularını alan ve cevaplayan din âlimidir o. Adı da bu yüzden Zembilli'dir.

Zembilli'nin yaşadığı ve medfun bulunduğu yer Unkapanı'nda SSK binasının arkasındaki Zeyrek'te. Zeyrek tarihi Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethine kadar uzanan Zeyrek Evleri ile meşhur bir yerleşim yeri. UNESCO'nun “Ayasofya kadar önemli” diyerek acilen restore edilmesi isteği; başta Fatih Belediyesi olmak üzere Büyükşehir Belediye Başkanlığı, valilik, Kültür Bakanlığı ve sivil toplum örgütlerini harekete geçirdi. Zembilli'nin yok olan evinin karşısındaki tarihî ahşap evler restore edilirken, Zembilli'nin evi ve türbesi nedense göz ardı edildi. Zembilli'nin kütüphane ve mezarının mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne ait. Fatih Belediyesi, Zeyrek Evleri Projesi içerisinde Zembilli'nin türbesi ve evinin restorasyonunun yer almadığını, buraların Vakıflar tarafından sahiplenilmesi gerektiğini belirtiyor. Vakıflar ise restorasyon çalışmalarında önceliğin camilere verildiği için burası ile ilgili bir projenin bulunmadığını belirtti. Vakıflar, Zembilli'nin türbesi ve evinin restorasyonuna sponsor olacak kurum veya kuruluşlara her kolaylığın sağlanacağını kaydetti.

Zembilli'nin yok olan evi gibi mezarı ve külliyesi de yok olma ile yüz yüze. Zembilli ve ailesinin mezarları da tarumar edilmiş. Taşlar ve kitabeler parçalanmış, mermerler kırılmış. Ayakta kalan mezarların yanı başında yükselen Zembilli Dergâhı, Zembilli Külliyesi'nden ayakta kalan üstü kapalı tek mekan burası. 500 yıldır zamanın aşındırmasına direnen bu odacık şimdi bakımsızlıktan çürüyor.
Zaman, 16.03.2006
MÜZE ARAŞTIRMACISININ İNTIHARI

Malatya Müzesi'nde Araştırmacı olarak görev yapan 42 yaşındaki Necdet Keleş'in, Yeşilyurt İlçesi Hıroğlu Mahallesi Tezdeğirmen Sokağındaki baba evinde intihar ettiği bildirildi.
Sanat Tarihi eğitimi aldığı ve 1998 yılında Eskişehir'den Malatya Müzesi'ne atandığı, aslen Yeşilyurtlu olduğu bildirilen Keleş'in ölümü, Malatya'daki kültür çevrelerinde üzüntü yarattı.
Malatya Haber, 16.03.2006
TARİHİ KÖŞKLERİ HIRSIZLAR YAĞMALIYOR

Hırsızların talan ettiği köşklerden biri İstanbul Erenköy'de bulunan yaklaşık 130 yıllık tarihi Fevziye Çamsever Köşkü. Geçmişi tam olarak bilinmeyen köşk, 1972-1992 yılları arasında Verem Savaş Dispanseri ve Geriatri Hastanesi olarak hizmet verdi. Köşk, 1998'e dek sağlık meslek lisesi olarak kullanıldı. Tarihi köşk daha sonra bahçesine kurulan SSK Teftiş Kurulu 1 No'lu Grup Başkanlığı ile Erenköy Fizik Tedavi ve Rehabilitasyan Hastanesi'ne devredildi. SSK, köşkün 2005 yılında restorasyonu için 5 trilyonluk bütçe ayırdı. Ancak İstanbul 2 numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu restorasyona izin vermedi. Hastanenin Sağlık Bakanlığı'na devredilmesi ile iki kurum arasında bahçenin ve köşkün mülkiyeti konusunda sorunlar yaşanmaya başlandı. SSK Teftiş Kurulu 1 No'lu Grup Başkanı Ali Tezel köşkte yaptığı incelemede pirinç kurnaların ve ceylan derisi üzerine yağlı boya ile yapılmış duvar ve tavan süslemelerinin söküldüğünü tespit ederek, savcılığa bildirdi. Erenköy Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi'nin Başhekimi Dr. Erdal Atalay, olayın iki üç yıl önce meydana geldiğini söyledi. Ancak olaya ilişkin poliste bir kayda rastlanmadı. İki kurum arasında bu tartışmalar sürerken olan köşke oldu. Üç katlı köşk, adeta bir viraneye döndü.
Akşam, Haber: Özner Berber, 16.03.2006
SURLAR ORTAYA ÇIKIYOR

Osmangazi Belediyesi tarafından 500 bin YTL'ye kamulaştırılan 1 dekarlık alandaki fabrika ve evlerden sonra 2 bin yıllık surlar ortaya çıkartıldı.

Pınarbaşı Mezarlığı'nın karşısında Kavaklı Caddesi'nin girişindeki evler ve eski fabrika binasının yıkılmasıyla Yerkapı ile Pınarbaşı'ndaki Fetih Kapısı arasındaki alan açıldı. Bölgede BUSKİ'nin su deposu bulunan alandaki ihtiyaç olmayan yerler de yıkıldı. Osmangazi Belediyesi, alandaki surların orijinal haliyle ortaya çıkarılmasının yanı sıra, geniş kapsamlı bir çevre düzenlemesiyle alanın park olarak çevre halkı tarafından da kullanılmasını sağlayacak. Böylece mesire alanı ile 2 bin yıllık tarihi surlar, Bursalılar'ın keyif alacakları bir alan haline gelecek.

Osmangazi Belediye Başkanı Recep Altepe, Saltanat Kapısı'nı orijinaline uygun yeniden inşa ederek Bursa'nın tarihi simgeleri arasına koyduklarını, Yerkapı bölgesindeki çalışmalarla da Bursa Surları'nın önemli bir kısmını ortaya çıkararak turistler için yeni bir cazibe merkezi oluşturduklarını söyledi.
Bursa Olay Gazetesi, 16.03.2006
KARİYE'DE GECE AYİNİNE CEZA

Kariye Müzesi'nde geçen yıl Alman turistlere ayin yaptırdığı gerekçesiyle hakkında soruşturma başlatılan müzenin eski idarecisi Mehmet Bayrakçı'ya, kınama cezası verildi ve müze dışında görevlendirilmesi istendi. Bir yıl süreyle Ayasofya Müzesi'ne bağlı Kariye Müzesi'nde görev yapan Mehmet Bayrakçı'nın akşam müze kapandıktan sonra yasak olmasına rağmen, bir grup Alman turisti içeriye alarak ayin yapmalarına izin verdiği, gişe kapısını kapatarak yolsuzluk yaptığı öne sürüldü. Konunun, Kariye Mahallesi Muhtarı Yusuf Koç, AKP Fatih İlçe Başkan Yardımcısı ve mahalle sakinlerinin imzalarının bulunduğu dilekçeyle İstanbul Valiliği'ne bildirilmesinin ardından soruşturma başlatılmıştı.
Milliyet, Haber: Ömer Erbil, 16.03.2006
ŞEMSİ PAŞA'NIN TÜRBESİNE KUNDAK

Üsküdar'daki Mimar Sinan'ın son eserlerinden olan tarihi Şemsi Paşa Camii'nin avlusundaki türbe kimliği belirsiz kişilerce kundaklanmak istendi. Saldırganlar, cami bahçesindeki Sultan 2'nci Selim'in veziri Şemsi Ahmet Paşa'nın sandukasını ateşe verdi.

Olayı son anda fark ederek alevlere müdahale eden görevliler, bir hafta içinde önce caminin mermerlerinin ve kitabesinin tahrip edildiğini, ardından da bahçedeki saksıların kırıldığını söyledi. Cami İmamı Metin Aydan, saldırının kimler tarafından yapıldığını bilmediklerini belirterek, "Yaklaşık 8 ay önce de çeşitli sözlü tehditler aldık. Daha sonra saldırılar meydana geldi" dedi.
Hürriyet, 15.03.2006
KARARSIZLIK, AGORA KAZILARINI DURDURDU

Kültür Bakanlığı, kazı çalışmalarını yürütmek için başvuran Arkeoloji Müzesi ve Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümü arasında kaldı.

İzmir'in tarih miraslarından Agora'nın 3 yıldır aralıksız sürdürülen kazı ve restorasyon çalışmaları, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın bu yıl kazı çalışmalarını kimin yürüteceği konusundaki kararsızlığı nedeniyle 15 Aralık'ta durdu. Konuyla ilgili soruları yanıtsız bırakan İl Kültür ve Turizm Müdürü Metin Atsal, "Konuşmak istemiyorum" dedi.



Kazıları 3 yıldır sürdüren İzmir Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü'nün yanı sıra Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Arkeoloji Bölümü de Agora'ya talip oldu. Kültür ve Turizm Bakanlığı'na başvuran DEÜ Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Akın Ersoy, kazılara üniversitesi adına başkanlık etmek istediğini belirtti. İzmir Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü de, Aralık 2005'te Kültür ve Turizm Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü'ne başvurarak her yıl rutin olarak alınan kazı izninin yenilenmesini talep etti.
Dokuz Eylül Üniversitesi ve Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü'nün başvuruları karşısında kararsız kalan Kültür ve Turizm Bakanlığı, 3 aydır İzmir Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü ile İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü'ne kazı iznini göndermedi. İzmir Ticaret Odası'nın maddi, Büyükşehir Belediyesi'nin de işgücü katkısı sağladığı Agora, kazıların durmasıyla terkedilmiş bir yer görüntüsüne büründü. Kazılara başkanlık etmek isteyen DEÜ Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yard. Doç. Akın Ersoy, "Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın, kararı niye geciktirdiğini bilmiyorum. Eğer kazıları biz alırsak, Agora kazılarını, hak ettiği yere getirmenin mücadelesini veririz" diye konuştu.

Kazı ve restorasyon çalışmaları geçtiğimiz yılın Aralık ayı sonlarında durdurulurken İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin Agora'da görevlendirdiği 19 işçi, belediyenin başka birimlerine gönderildi. Ayrıca Agora'da belediyeye bağlı olarak çalışan 9 arkeolog, mimar ve restoratör, kazıların kime verileceğini merak ederken, çalışmaların başlayacağı günü bekliyor. Ayrıca kazı ve restorasyon çalışmalarının durması nedeniyle Özel İdare Müdürlüğü'nün 175 milyar liraya aldığı mini vinç, garajında bekletiliyor. İTO'nun kurduğu mermer atölyesi de aynı nedenle çalıştırılamıyor.

Türkiye'deki tüm kazılar için her yıl Kültür ve Turizm Bakanlığı Müzeler ve Anıtlar Genel Müdürlüğü'nden izin alınması gerektiğini belirten Arkeoloji Müzesi yetkilileri, "Kazı izni, o yılın 1 Ocak ile 31 Aralık tarihleri arasında geçerlidir. Biz Aralık'ta başvurumuzu yaptık. Ancak hala izin yazısı gelmedi. Bu arada bu mevsimde kazı yapılmasını da doğru bulmuyoruz. Çünkü çamurda yapılan kazı yarardan çok zarar getirir. Küçük obje ve seramik parçalar kırılabilir. Çökme de meydana gelebilir. Kazının kuru zeminde yapılması daha uygundur" dedi.
Yeni Asır, 15.03.2006
'AYASOFYA, 6'LIK BİR DEPREME DAYANAMAZ'

Avrupa Komisyonu tarafından oluşturulan 'Akdeniz Üniversiteleri Birliği-Kültürel Miras' (Unimed Cultural Heritage) adlı dernek tarafından yapılan araştırmaya göre, Ayasofya Müzesi 6 büyüklüğünde bir depreme dayanamayacak. Derneğin başkanı Roberto Albergoni, Ayasofya'yı güvenli kılmaya yönelik bir projenin, Türkiye ve İtalya'nın ortaklaşa oluşturduğu müdahaleler listesinde yer aldığını söyledi.
Milliyet, 14.03.2006
23 HANELİ KÖYDE 23 KİLİSE

Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü'nce gerçekleştirilen yüzey araştırmaları çalışması sırasında, Şırnak'ın İdil İlçesi'ne bağlı 23 haneli Haberli Köyü'nde, 23 kilise tespit edildi.

Yrd. Doç. Dr. Mehmet Top, Şırnak ve Hakkari'de Kültür Bakanlığı'nın izniyle 13-25 Eylül 2005 tarihleri arasında 4 kişilik ekiple gerçekleştirdikleri yüzey araştırması sırasında, 19 taşınmaz kültür varlığı üzerinde inceleme yaparak belgelediklerini belirtti.



Çalışmanın Şırnak Merkez, Cizre, Uludere ve İdil ilçeleri ile Hakkari'nin Çukurca ilçesine bağlı köylerde yapıldığını bildiren Yrd. Doç. Dr. Top, çalışmanın ilgi çeken bölümünün Haberli köyünde yürütüldüğünü bildirdi. Şırnak'ın İdil İlçesi'ne bağlı olan Haberli Köyü'nde Süryanilerin yaşadığını belirten Yrd. Doç. Dr. Top, 23 hanenin bulunduğu köyün, 23 kiliseyle çevrelendiğini söyledi.

Yrd. Doç. Dr. Mehmet Top, tarihi özelliklere sahip olan bu kiliselerin, köyü koruduğu inancıyla daire şeklinde köy çevresine yerleştirildiğini, bu kiliselerden en önemlisinin Mor Dodo ile Mor Eveyo kiliseleri olduğunu söyledi. Kiliselerin aziz (mor) ve azizeler (mord) için yapıldığını ifade eden Yrd. Doç. Dr. Top, sade ve taştan yapılan bu kiliselerin ibadet ve sadece din adamlarının girebildiği sunak bölümlerinden oluştuğunu, bazı kiliselerde anıt mezarlarda yer aldığını bildirdi.

Kiliselerin Kültür Bakanlığı kayıtlarında yer almadığına işaret eden Yrd. Doç. Dr. Top, bu kiliselerden sadece 2 tanesinin incelenerek yüzey ölçümünün yapıldığını ve belgelendiğini, geriye kalan kiliselerin de gelecek yılki yüzey çalışmalarıyla inceleneceğini ve belgeleneceğini belirtti. Yrd. Doç. Dr. Mehmet Top, geçmiş yıllarda bu bölgede yaşayan, ancak yurtdışına göç eden Süryanilerin son zamanlarda bölgeye dönerek yerleşmeye başladığına işaret ederek, “Bölge kültürü açısından önemli olan Haberli Köyü, sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmalı” dedi.
Hürriyet, 15.03.2006
KUŞADASI'NDA ANTİK ÇAĞDA TİCARET VE BANKACILIK KONFERANSI

Kuşadası Rehberler Derneği ve Kuşadası Ticaret Odası'nın işbirliğiyle düzenlenen "Antik Çağda Ticaret ve Bankacılık" konulu konferans büyük ilgi gördü.
İzmirli ünlü turist rehberlerinden Adil Ersamuk'un Ticaret Odası Meclis salonunda verdiği konferansa KURED üyesi rehberlerin yanı sıra Ticaret Odası üyeleri ve esnaf katıldı. Slayt gösterisi eşliğinde gerçekleştirilen ve 2 saat olarak planlanan konferans, izleyenlerin yoğun ilgisi nedeniyle 4 saat sürdü. KURED Başkanı Ali Karapınar, konferansa gösterilen ilgiye teşekkür ederek, Adil Ersamuk'un konferanstaki sunumunun Kuşadası Ticaret Odası tarafından 150 sayfalık bir kitap haline getirileceğini söyledi.
Aydın Denge Gazetesi, 13.03.2006
KONYA'DA 9 BİN YILLIK SURLAR

Seydişehir ilçesindeki Gökhüyük'te 9 bin yıllık bir yerleşim birimi gün yüzüne çıkarılıyor. Neolitik döneme ait yerleşimin en çarpıcı özelliği, çevresinde bir sur bulunması. Bölgede incelemeler yapan İl Kültür ve Turizm Müdürü Abdüssettar Yarar, "Anadolu'da neolitik döneme ait etrafı surla çevrili olan yerleşim yeri çok değildir. Bu sebeple Gökhüyük höyüğü, tarihi açıdan son derece değerli. Burada yapılan kazılarda o döneme ait yemek kapları, süzgeçler, değirmen taşları ve ölü hediyeleri bulundu. İç Anadolu Bölgesi'nde etrafı surla çevrili tek höyük burası. Dünyaca tanınan Çatalhöyük'ün bile etrafında sur yok" dedi.
Radikal, 14.03.2006
ÇEŞME'DE SİT DERECELERİ DEĞİŞTİ

Kültür ve Turizm Bakanlığı, İzmir 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'nun Çeşme'de sit derecelerinde değişiklik kararı açıklandı.

Alınan bilgiye göre, İzmir 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu üyelerinin 17 Şubat 2006'da Çeşme'de yaptıkları inceleme sonucunda SİT derecelerinde değişikliğe gidildi. Çeşme Kaymakamlığı'nca askıya çıkarılan söz konusu kararlar şöyle:

“- Alaçatı'nın batı kısmını kapsayan Karatepe'nin sahip olduğu bitki örtüsünün, yer yer tarım arazisi olarak kullanılması ve topoğrafik özellikleri nedeniyle 2. derece doğal sit olarak belirlenmesine,

- Yine aynı bölgede yer alan alanın (Karatepe, Beytullah Tepe etekleri) tarım etkinliklerinin daha yoğun olması, siluet değerlerininazalması nedeniyle 3. derece doğal sit olarak belirlenmesine,

- Mersin Koyu ve çevresi ile güneydeki Böğürtlen, Çırakan ve Çarufaadalarını içine alan bölgenin kuzeyinde yer alan ve Alaçatı Belediye sınırları içinde kalan kısmının, güneydeki 1. derece doğal sit ile aynı topografik özellik ve karakteristik devamlılık arz etmemesi nedeniyle 3. derece doğal sit olarak belirlenmesine,

- Alaçatı'nın güneyinde kalan Yumru Koyu'nun batısından Çeşme Belediye sınırına kadar olan, Kuşöten, Arabınkomu, Play, Tatlıcak, Bedir, Kırkdamı, Horasan, Beytullah ve Liman tepeleri arasını kapsayanalanın, 2 nolu alana oranla sahip olduğu biyolojik çeşitlilik, barındırdığı endemik bitki türleri, bitki örtüsünün yoğunluğu, topografik özellikler nedeniyle 2. derece doğal sit olarak belirlenmesine,

- Üzerinde rüzgar enerji santrallerinin de yer aldığı Şatlık Tepe'nin batı eteklerinin, çevresindeki 3. derece doğal sitlerle aynı özellikleri taşıması nedeniyle 3. derece doğal sit olarak belirlenmesine,

- Alaçatı Belediyesi sınırları içinde kalan, Germiyan Körfezi'nden Ildırı köyüne kadar olan bölge ile Narlıca mevkiinin güneybatısındaki Belen Tepe'nin sit ilanı öncesinde kooperatif yapılaşması bulunan bölgeyi de içine alacak şekilde ve ayrıca tarım arazileri, seyrek bitki örtüsü bulunması nedenleriyle 3. derece doğal sit olarak belirlenmesine,

- Ildırı bölgesindeki, Alaçatı Belediye sınırları içinde kalan ve 3. derece doğal + 2. derece arkeolojik sit olarak tescilli alanda, 2. derece arkeolojik sit tescilinin iptaline ilişkin yargı kararları ve alanın tamamının aynı özelliğe sahip olduğu göz önüne alınarak, 3. derece doğal + 3. derece arkeolojik sit olarak belirlenmesine karar verilmiştir.''

Söz konusu kararlarla ilgili olarak AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Çeşme Kaymakamı Nazmi Günlü, bunun genel anlamda turizm açısından rahatlatıcı olduğunu bildirdi.

Bunun Bakanlar Kurulu kararıyla ilan edilmiş olan kültür turizm koruma ve gelişim alanlarında turizm yatırımlarına başlanabilmesi amacıyla yapılacak planlama sürecini pozitif etkileyeceğini belirten Günlü, ''Yatırımların önünün açılması konusunda kararların olumlu olduğunu söyleyebiliriz'' dedi. Alaçatı Belediye Başkanı Muhittin Dalgıç da ''Artık, Çeşme'de turizm yatırımcısının önü açıldı'' diye konuştu.
Sabah, 13.03.2006
İSPANYA'YA BİR TANRI YOLLANACAK

Mitolojideki nehir tanrısı Meandros, İspanya yolcusu. İzmir Arkeoloji Müzesi'nde sergilenen heykelin bir kopyası, 'su' temalı Zaragoza EXPO 2008'de sergilenecek. İzmir EXPO 2015 İcra Komitesi Başkanı Ekrem Demirtaş, "Zaragoza'daki organizasyonun yapılacağı bölgenin adı Meandros. Burası bir de Ebro Nehri'nin menderes yaptığı bölge olunca bu öneriyi yaptık. Teklifimizi heyecanla karşılandı" dedi. Meandros, hem Büyük Menderes Nehri'ne hem de yatak eğimi az olduğu için büklümler yaparak akan nehirlere adını verdi.
Radikal, 14.03.2006
KAPADOKYA'DA TARİHİ EVLERE İLGİ, TURİZMİ CANLANDIRIYOR

Türkiye'nin gözde turizm merkezleri arasında gösterilen Kapadokya Bölgesi'ndeki önemli turistik mekanlardan olan Uçhisar Beldesi'nde tarihi evlerin restaorant, butik otel ve pansiyon olarak turizme kazandırılmasıyla turizmin önemli gelişme gösterdiği belirtildi.
Uçhisar Belediye Başkanı Mustafa Zühal, doğa ile tarihin iç içe bulunduğu eski Uçhisar yerleşiminde Son Osmanlı ve Erken Cumhuriyet Dönemi ev ve konutlarının öncelikle 1990'lı yıllardan sonra bölgeyi ziyaret eden yabancı turistlerin büyük ilgisini çektiğini söyledi. 16 yıllık süre içinde önemli potansiyel kazandığını belirten Başkan Zühal, şöyle dedi:

"Daha önceden içinde oturulamadığı için evlerin sahipleri tarafından boşaltılarak harabeye dönen konutlar 16 yıllık süre içinde yeniden tarihdeki yerini aldı. Tarihi dokusuna uygun olarak Nevşehir Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu'ndan alınan onayla birlikte restore edilerek Kapadokya Bölgesi'nin turizmine butik otel, pansiyon ve restoran olarak kazandırılıyor. Bu tür mekanları genellikle Fransızlar işletiyor. Kimi Alman, İtalyan ve ABD'li turistler de satın alarak restore ettikleri bu mekanlarda yakınları ile birlikte doğa ve tarih ile iç içe tatil geçirmenin keyfini sürerken, bölgeye de ciddi katma değer kazandırıyorlar."

Başkan Zühal, halen eski Uçhisar yerleşiminde bulunan 100'ü aşkın tarihi yapının da yine sahipleri tarafından özellikle, Türk yatırımcılarına satım işlemleri ile butik otel inşaatlarının sürdüğünü, bunların da birkaç yıl içinde turizmin hizmetine kazandırılmasıyla beldenin Kapadokya turizmine olan katkısının daha da üst noktalara çıkabileceğini söyledi.
Vatan Gazetesi, 13.03.2006











TARİHİ KALEYİ DEVLETE SATTI

Rum Pontus İmparatoru tarafından yaptırılan, tapusu bir şahsa ait Akçakale 475 bin YTL'ye satın alındı. Trabzon Akçaabat'ta bulunan 700 yıllık kale restore edilecek. Trabzon'un Akçaabat İlçesi'ne bağlı Akçakale beldesine adını veren tarihi kalenin Cumhuriyet döneminde Hazine'nin malı olarak devlete devredildikten sonra anlaşılamayan bir şekilde özel mülk statüsüne geçtiği ortaya çıktı. 1949 yılında 10 lira karşılığında el değiştirdiği belirlenen kale Trabzon Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından 475 bin YTL karşılığında geri alındı. İl Kültür ve Turizm Müdürü Mehmet Önçel Koç, "Kalenin içi tarla haline getirilmiş. Bu toprakları ortadan kaldırdığımızda altında büyük bir tarihi hazine çıkacağını sanıyorum" dedi.

1297-1330 yılları arasında Rum Pontus İmparatoru Aleksios tarafından yaptırılan, 1468 yılında Osmanlılar'a geçen Akçakale, Cumhuriyet döneminde hazinenin malı olarak devlete devredildi. Daha sonra bilinmeyen bir tarihte Kokanali oğullarından Mehmet oğlu Hasan adına kayıtlı hale gelen Akçakale, 24 Eylül 1949 tarihinde, 10 lira karşılığında Ahmet oğlu Hasan ve Mustafa Genç'e satıldı. Devletin kalesininasıl tapulu bir mal olarak şahsın üzerine geçtiğini, yaptıkları araştırmalara rağmen bulamadıklarını belirten Mehmet Önçel Koç, "Şahsın elinde resmi tapu olduğu için kale şahsın özel mülkü olarak görünüyor. Mecburen kalenin son sahibi Hacı Mustafa Genç ile masaya oturduk ve yaklaşık 5 dönüm arazi üzerine kurulu bulunan kaleyi 475 bin YTL ödeyerek geri aldık" ifadelerini kullandı.

Kalenin son sahibi Hacı Mustafa Genç, kaleyi 1949 yılında Kokanali oğullarından 10 lira karşılığında satın aldıklarını belirterek, "Biz de burayı alırken tereddüt ettik. Buranın tarihi bir kale olduğunun farkındaydık. Ama satan şahsın elinde mülkün yasal tapusu vardı. Sorduk soruşturduk, yasal olarak bir kaybımızın olmayacağını anladık ve satın aldık. Duyduğum kadarıyla eski sahibi burayı bir şekilde hazineden alıp tapulu malı haline getirmiş" şeklinde konuştu.
Sabah, 13.03.2006
FİDANHAN DA MERCEK ALTINDA

Kozahan'da 600 yıllık tarihe hançer saplayan zihniyet, Fidanhan'da da ortaya çıktı. Bazı dükkan sahipleri duvar yıkarak, tarihi hana giriş yapmış. Kozahan'da tespit edilen usulsüz işlemlerin ardından hemen karşısında bulunan ve Mahmutpaşa Hanı adıyla da bilinen Fidanhan'ı incelemeye alan ekipler, karşılaştıkları manzara karşısında adeta şok yaşadılar. Uzunçarşı'ya cepheli dükkanlardan bazılarında, Han içine açılmış kaçak kapılar tespit edildi.

Öte yandan Uzunçarşı'nın Kapalıçarşı'ya girişinde de ürkütücü tablolar ortaya çıktı. Bir dükkanda, yüzlerce yıllık duvarın yıkılarak iki odanın birleştirildiği belirlendi. Belediye ekiplerinin tutanakla tespit ettiği dükkanlar hakkında Kozahan'da olduğu gibi yasal işlem başlatılıyor.

Gelişmeler karşısında Hanlar Bölgesi'nde geniş çaplı bir inceleme kararı alan Osmangazi Belediyesi, bugünden itibaren ekiplerini bölgeye sevkediyor. Anıtlar Kurulu da bölgede teknik inceleme yapacak ve hazırlanacak raporlar doğrultusunda sorumlular hakkında hukuki süreç başlatılacak.
Bursa Olay Gazetesi, 13.03.2006
KOZA HAN'A AĞIR CEZALIK İLAVELER

İzinsiz çivi bile çakılamayan 600 yıllık tarihi binaya bodrum açtılar, asma kat ilavesi yaptılar, kolonları kestiler...

Koza Han'da yıllar süren ihmalin boyutları yapılan baskınla ortaya çıktı. Osmangazi Belediye Başkan Yardımcısı Şahin Başol ve ekibinin yaptığı incelemede, üç dükkanda kaçak olarak yapılmış bodrum katları tespit edildi. Tutulan tutanak sonucu, dükkan sahipleri hakkında yasal işlem başlatıldı.

Koruma altındaki tarihi handa izinsiz çivi bile çakılması yasakken, kolonların kesilmesi ve zeminin kazılmasının nasıl gözden kaçtığına kimse anlam veremedi. Dükkan içindeki çukurların gündüzleri gizli kazıldığı, çıkan toprağın ise gece han içine sokulan kamyonlarla taşındığı iddia ediliyor
Anıtlar Kurulu Başkanı Neslihan Dostoğlu, Koza Han'da kaçak bodrum açılmasının ve kolonların kesilmesinin Ağır Ceza Mahkemeleri'nde görülmesi gereken bir suç olduğunun altını çizerek, "Pazartesi günü durumu kendi ekiplerimizle de tespit edip Belediye yönetimine bir rapor sunacağız" dedi.
Bursa Olay Gazetesi, 12.03.2006
106 YILLIK KONAK 8 MİLYON DOLARA SATILIK

Maliye Nazırı Reşat Paşa için yaptırılan İstanbul Erenköy'deki Reşat Paşa Konağı'nı Yapı Kredi'den 2003 yılında satın alan Konak Turizm'in sahibi Mehmet Şirikçi, iki yıl turistik tesis olarak işlettiği konağı 8 milyon dolara satışa çıkardı.

İşadamı Şirikçi, borçları nedeniyle Işıklar Grubu'ndan Yapı Kredi Bankası'na geçen konağı 2 milyon 250 bin YTL'ye aldı ve 3 milyon YTL harcama yaptı. 106 yıl önce yapılan 3 bin 500 metrekare arsa içindeki konak, 1200 metrekare de kapalı alana sahip.
Milliyet, 12.03.2006
MÜZE OLACAK

Ardahan Sağlık İl Müdürlüğü'nün tarihi hizmet binası müzeye dönüştürülmek üzere boşaltıldı.

Kültür ve Turizm İl Müdürü Mehmet Güzel 1911 yılında yaptırılan binanın tarihte Haşimoğulları Konağı olarak geçtiğini belirtti. Güzel, "Bu müzeyle eserlerimizi artık Ardahan'da sergileyeceğiz" dedi.
Hürriyet, 12.03.2006
MAGARSUS GÜN IŞIĞINA ÇIKIYOR

Adana'nın Karataş ilçesindeki Magarsus Antik Kenti'ndeki 3 bin kişilik amfitiyatroda kazı çalışmalarına başlanması için hazırlık yapıldığı bildirildi.

Adana Valisi Cahit Kıraç, yaptığı açıklamada, yaklaşık 130 hektarlık alanı kaplayan antik kentin bulunduğu yerin tamamının kamulaştırma bedelinin oldukça yüksek olduğunu, bu nedenle ilk etapta tiyatroyu kurtarmak için girişimlerde bulunduklarını belirtti. Yaklaşık 35.5 dönüm alanda kurulu amfitiyatronun toprak altından çıkarılarak, turizme kazandırılacağını ifade eden Kıraç, bunun için gerekli kamulaştırma bedelinin İl Özel İdare Müdürlüğü bütçesinden karşılanacağını anlattı. Büyük bölümü toprak altında bulunan alanda tarımsal üretim yapıldığını belirten Vali Kıraç, sadece amfitiyatronun bulunduğu yerin kamulaştırılmasının bedelinin yaklaşık 150 bin YTL'ye tutacağının tahmin ettiklerini bildirdi.

İl Kültür ve Turizm Müdürü Zeki Yılmaz ise Adana Müze Müdürlüğü'nce gerçekleştirilecek kazı çalışmalarına sponsor arayışındaolduklarını ifade ederek, ''TEKFEN İnşaat ile görüşme halindeyiz. Bunun yanı sıra Karataş Belediyesi de işçi ve malzeme desteğinde bulunacak'' dedi. Yılmaz, Magarsus'un, gün ışığına çıkarıldığında Efes Antik Kenti'ni aratmayacağını, buranın turist ziyaretine açılmasının yöre ekonomisine büyük katkı sağlayacağını ifade etti.

Adana'ya 49 kilometre mesafedeki Karataş ilçesi sahilinde bulunan antik kentin kuruluşu M.Ö 7. yüzyıla dayanıyor. Bir koloni şehri olarak kurulan Grek, Roma ve Bizans dönemlerinde önemli bir iskan yeri olan bölgenin en önemli değerini, tamamı toprak altında kalan ve üzerinde tarım yapılan amfitiyatronun bulunduğu alan oluşturuyor. Denize sıfır konumdaki amfitiyatronun yanı sıra antik kentte askeri amaçlı yapılmış tonozlu yapı, kuzey kısımda hamam, sarnıç yer alıyor. Antik çağda ''kehanet merkezi'' olarak bilinen Magarsus'ta, Büyük İskender'in dua ettiği Athena Tapınağı da bulunuyor.
Sabah, 12.02.2006
MÜZELERDE 'HALK GÜNÜ'

Artık sadece sinemaların değil, müzelerin de halk günleri olacak. Kültür ve Turizm Bakanlığı, vatandaşların müze ve örenyerlerinden daha fazla yararlanmalarını sağlamak amacıyla 'halk günü' uygulaması başlattı. Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre, 'halk günü' uygulamasıyla yerli ziyaretçiler, ayda bir Bakanlığa bağlı müze ve örenyerlerini kimlik kartlarını göstermek koşuluyla ücretsiz olarak ziyaret edebilecek. Ziyaretler, bakanlık tarafından belirlenen tarihlerde yapılacak. Tüm müze ve ören yerlerinde 14 Mart, 3 Nisan, 8 Mayıs, 5 Haziran, 3 Temmuz, 7 Ağustos, 4 Eylül, 2 Ekim, 6 Kasım ve 4 Aralık günleri 'Halk Günü' olarak belirlendi. Topkapı Sarayı Müzesi için ise 14 Mart, 4 Nisan, 9 Mayıs, 6 Haziran, 4 Temmuz, 8 Ağustos, 5 Eylül, 3 Ekim, 7 Kasım ve 5 Aralık halk günü.
Radikal, 14.03.2006



KÜLTÜR VARLIKLARIMIZ TARİHİ AYDINLATIYOR

Anadolu toprakları üzerinde binlerce yıldan bu yana oluşan kültür ve tabiat varlıkları, dünyanın dikkatini çekmeyi sürdürüyor. UNESCO tarafından oluşturulan “Dünya Miras Listesi”nde yer alan toplam 690 kültür varlığının 9 adedi Türkiye'den... Bütün insanlığın ortak mirası olarak kabul edilen evrensel değerlere sahip kültürel ve tabii sitleri dünyaya tanıtmak, toplumda sözkonusu evrensel mirasa sahip çıkacak şuuru oluşturmak ve çeşitli sebeplerle bozulan, yok olan kültürel ve tabii değerlerin yaşatılması için gerekli işbirliğini sağlamak amacıyla UNESCO'nun 17 Ekim- 21 Kasım 1972 tarihleri arasında Paris'te toplanan 16. Genel Konferansı'nda problemin milletlerarası bir sözleşme konusu yapılmasına karar verilmiş ve 16 Kasım 1972'de “Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme” kabul edilmişti.

2005 yılı sonu itibariyle dünya genelinde “Dünya Miras Listesi”ne kayıtlı 812 kültürel ya da tabii varlık bulunuyor. Bunların 628 tanesi kültürel/arkeolojik sit, 160 tanesi tabii sittir. 24 tanesi ise karma (kültürel/tabii) sittir. Her yıl gerçekleşen Dünya Miras Komitesi toplantıları ile bu sayı artıyor. Ülkemiz, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nün sorumluluğu altında yürüttüğü çalışmalar neticesinde bugüne kadar Dünya Miras Listesi'ne 9 adet kültürel veya doğal varlığın alınmasını sağladı. Listeye alınan İstanbul, Safranbolu, Boğazköy, Nemrut Dağı, Xanthos-Letoon, Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası, Truva Arkeolojik Kenti kültürel; Pamukkale ve Göreme-Kapadokya hem kültürel, hem de tabii miras olarak listeye kaydedildi. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve UNESCO Türkiye Milli Komitesinin ortak yürüttüğü çalışmalar neticesinde geçen yıllarda “Kandilli Rasathanesi El Yazmaları”, “Boğazköy Tabletleri” ve “Süleymaniye El Yazmaları: İbni Sina Koleksiyonu” da 'UNESCO Dünya Hafızası' olarak prestij listesine kaydedilmişti. Dünya Miras Listesi'nde yer alan 9 varlığımızın yanı sıra; geçici listede bulunan Efes, Karain ören yerlerine ait adaylık dosyası 2000, Mardin Tarihi Kent dosyası 2002 yılında UNESCO Dünya Miras Merkezi'ne gönderildi.

Karma (tabii/kültürel) varlık olarak Dünya Miras Listesi'ne teklif edilen Karain Mağarası için hazırlanan adaylık dosyası, tabii tanımlamaların belirlenen kriterler açısından yetersiz olduğu, kültürel kriterler açısından ise güçlendirilmesi gerektiği bildirilerek; Efes örenyeri için hazırlanan adaylık dosyası ise; hazırlanmış olan Alan Yönetim Planı'nın alanın kültürel değerlerini koruması açısından yetersiz bulunması sebebi ile iade edildi. Mardin Tarihi Kenti için hazırlanan dosya ise, Alan Yönetim Planının olmaması ve Deyr'ül Zafaran Manastırı'nın yer almaması sebebiyle adaylık başvurumuzu olumsuz yönde etkileyeceği düşünüldüğünden Bakan onayı ile Genel Müdürlük tarafından geri çekildi.

UNESCO Dünya Miras Merkezi'nce onaylanan bu listede yer alan varlıklara ait dosyalar kapsamlı olarak hazırlanıyor ve Dünya Miras Komitesi'nin onayına sunuluyor. Bu aşama oldukça uzun bir süreç olup, Dünya Miras Merkezi'nin uygun görüşü ve ICOMOS (Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi) veya IUCN (Uluslararası Dünya Doğayı Koruma Birliği) uzmanların yerlerinde inceleme yapmalarını takiben büro ve komitenin onayı ile Dünya Miras Listesi'ne alınmaları mümkün olabiliyor.Liste hazırlanırken teklif edilen varlıkların, mimari, tarihi, estetik ve kültürel değerlerinin yanı sıra ekonomik, sosyal ve sembolik özellikleri de dikkate alınıyor.

Dünya mirasına 9 eser
1- İstanbul'un Tarihi Alanları
2- Göreme ve Kapadokya Milli Parkı
3- Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası
4- Hattuşa (Boğazköy)
5- Nemrut Dağı
6- Xanthos-Letoon
7- Pamukkale - Hierapolis
8- Safranbolu Şehri
9- Truva Arkeolojik Kenti

Geçici listede yer alanlar
1) Selimiye Cami ve Külliyesi (16. yy)
2) Bursa ve Cumalıkızık Yerleşimleri (13. yy. 15. yy)
3) Konya Selçuklu Başkenti
4) Alanya Kalesi ve Tersanesi
5) Selçuk Kervansarayları Denizli - Doğubeyazıt (13. yy)
6) İshakpaşa Sarayı (17. yy)
7) Harran ve Şanlıurfa Yerleşimleri (17. yy - 19. yy)
8) Diyarbakır Kalesi ve Surları (12. yy)
9) Mardin Kültürel Peyzaj Alanı (13. yy)
10) Ahlat Yerleşimi ve Mezar Taşları (12. yy - 13. yy)
11) Sümela Manastırı (5. yy - 19. yy)
12) Alahan Manastırı (7. yy)
13) St. Nicholas Kilisesi (7. yy - 8. yy)
14) St. Paul Kilisesi Kuyusu ve Çevresi
15) Kekova
16) Güllük Dağı - Termessos Milli Parkı
17) Efes
18) Mardin Eski Kent Merkezi
19) Karain Mağarası
Türkiye Gazetesi, 11.03.2006
ADIYAMAN KALESİ RESTORE EDİLECEK

Adıyaman Belediye Başkanı Necip Büyükaslan, tarihi Hısnı Mansur Kalesi'nin turizme kazandırılması için çalışmalara devam ettiklerini söyledi. Adana Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından birinci derecede SİT alanı olarak ilan edilen Hısnı Mansur Kalesi'nin çevresinde bulunan 128 eski yapı evin istimlak edilmesi için çalışmalar sürüyor. Belediye Başkanı Necip Büyükaslan, "Hısnı Mansur Kalesi'nin ıslahı için Adıyaman Belediyesi olarak taslak projeler hazırladıklarını belirterek, "Kale etrafında bulunan 128 evi istimlak edeceğiz. İstimlak işlemlerininin bir çoğunu tamamladık. Çevre ve Kültür Varlıklarını Koruma Vakıfları ile bir dizi görüşmeler yaparak, kalenin ıslahı ve turizme kazandırılması için hibe alacağız. Hibe yoluyla kaynak bulunması halinde en kısa zamanda kaleyi Adıyaman'a kazandıracağız. Kale etrafında bulunan bazı tarihi ve işlemeli desen içeren evleri de dekore ederek, ayrı bir güzellik katacağız. Bu projeye belediye olarak önem veriyoruz." diye konuştu.
Adıyaman Haber, 11.03.2006
KAMERA SİSTEMİ YERLEŞTİRİLDİ MÜZE YENİDEN AÇILDI

Değerli tablolarından 7'sinin falçata ile parçalanmasının ardından geçtiğimiz yıl ziyarete kapanan Sultan II. Bayezıt Külliyesi Çağdaş Resim ve Heykel Müzesi, binaya kamera sisteminin yerleştirilmesi üzerine yeniden açıldı. Avrupa Müze Ödüllü Sultan II. Bayezıt Külliyesi Sağlık Müzesi Müdürü Enver Şengül, aralarında Türk ve Bulgar ressamların yer aldığı 120 yağlı boya tablo ve çeşitli heykellerin yer aldığı Çağdaş Resim ve Heykel Müzesi'nin, ziyaretçiler tarafından beğeniyle gezildiğini söyledi. Bu aydan itibaren müzenin güvenlik kamera sistemiyle donatıldığını bildiren Şengül, “Görevliler olarak müzede bulunmadığımız sırada dahi, internet üzerinden, belirli şifreyi kullanarak girdiğimiz sitede, müzeyi izleyebiliyoruz” dedi.

2002 yılında faaliyete geçen Çağdaş Resim ve Heykel Müzesi'ndeki bazı tabloların, kimliği belirlenemeyen kişi ya da kişilerce falçata gibi kesici aletle parçalandığını ifade eden Şengül, şunları kaydetti: “2 kez olmak üzere toplam 7 tablo kesildi. Bunun üzerine külliyenin bu bölümünü ziyaretçilere kapamıştık. Ancak Mart ayı başından itibaren müzeye güvenlik kamerası takılmasıyla birlikte, tüm ziyaretçiler tarafından bu bölüm de gezilmeye başlandı. Müzede ayrıca ünlü heykeltraş İlhan Koman'a ait bir oda da bulunuyor. Burada ressamın orijinal çalışmaları sergileniyor.”

Osmanlı döneminde akıl hastalarının müzik ve su sesi ile tedavi edildiğine ilişkin unsurların, o dönemin atmosferi yaratılarak anlatıldığı Sultan II. Bayezıt Külliyesi Sağlık Müzesi'ni, 2006 yılının ilk 2 ayında 200'ü yabancı olmak üzere toplam 6 bin 917 kişi ziyaret etti.
Hürriyet, 10.03.2006
DİVRİĞİ ULUCAMİİ TAKSİT TAKSİT RESTORE EDİLECEK

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından koruma altına alınan Divriği Ulucamii'nin restorasyonu için hazırlanan projenin yapım ihalesinin taksit taksit gerçekleştirilmesine karar verildi.

Daha önce bir bütün olarak düşünülen eserin restorasyonu için üç ayrı ihale açılmış, üçü de katılım olmadığından iptal edilmişti. Bunun üzerine caminin parça parça restore edilmesine karar verdiklerini açıklayan Sivas Valisi Dr. Hasan Canpolat, yapılacak işlerin parçalanmasının esere zarar vermeyeceğini söyledi. Canpolat, tarihî yapıdaki en büyük sorunun ise drenaj ve statik problem olduğunu belirtti.

Restorasyonu yılan hikayesine dönen Divriği Ulucamii için 2003 yılında Sivas'ta yapılan Bakanlar Kurulu'nda bir karar alındı. Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından yapılan açıklamada, cami ve darüşşifanın restorasyonu konusunda hükümetin her türlü desteği vereceği bildirildi. Hemen ardından il özel idareye 2,3 trilyon lira kaynak aktarıldı. Ardından Kültür ve Turizm Bakanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Sivas Valiliği arasında bir protokol imzalanarak, alanında uzman kişilerden oluşan danışma, yönlendirme ve teknik kurullar oluşturuldu. Tartışmalar sonucunda restorasyon işinin bir bütün olarak ele alınması kararına varıldı. Oluşturulan şartname doğrultusunda 3 kez ihaleye çıkıldı. Ancak üçünde de talep olmadığı gerekçesiyle ihale başarısızlıkla sonuçlandı. Yaklaşık 1 hafta önce Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un başkanlığında Sivas'ta yapılan danışma kurulu toplantısında gelinen son nokta değerlendirildi. Toplantıda ilk olarak Divriği Ulucamii ve Darüşşifası için Anıt Eser Kurulu oluşturulması ve öncelikli problemlerin çözülmesi için 'acil eylem planı' çıkarılması kararlaştırıldı. Ayrıca restorasyon işinin eskiden olduğu gibi değil de parça parça ihale edilmesi yönünde tavsiye kararı alındı. Bu kapsamda eski şartnameye göre hazırlanan ve 20 Mart'ta yapılması planlanan dördüncü ihalenin iptal edileceği belirtiliyor. Yeni şartnamenin 1-2 ay içinde hazırlanmasını beklediklerini anlatan Vali Canpolat, uzmanların, işlerin ayrılmasının esere zarar vermeyeceği konusunda birleştiğini kaydetti. Gelinen noktada, ilk olarak drenaj ve çatı restorasyonu için ihaleye çıkılacak. Daha sonra statik çatlamalar ve arkadan yük binmesi neticesinde oluşan eserin kaymasıyla ilgili önlem alınacak. Çatı ve havalandırma problemi de daha sonra giderilecek. Bu arada valilik, bakanlıktan Ulucami için gönderilen 2,3 milyon YTL'nin bir kısmını çevre düzenlemesine ayırmak için izin istedi.

İslam mimarisinin örneklerini taşıyan Divriği Ulucamii ve Darüşşifası, 1228-1229 yılları arasında Emir Ahmed Şah tarafından yaptırıldı. İki kubbeli türbe, cami ve ona bitişik bir hastaneden oluşmakta. Yapılar, mimari özelliklerinin yanı sıra sergiledikleri geleneksel Anadolu taş işçiliği örnekleriyle UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer almakta.
Zaman, 10.03.2006
BELEDİYE TARİHİ ESERLERİ KORUMA ALTINA ALDI

Konya'nın Seydişehir ilçesine bağlı Bostandere Belde Belediyesi, Roma dönemine ait tarihi eserleri koruma altına aldı. Mimari lahit taşlardan birinin çalınması üzerine harekete geçen belediye, kalan diğer tarihi eserleri özel bir odada koruyor. Belediye Başkanı Abdullah Eroğlu, kasabada eski Roma ve Bizans döneminden eserler bulunduğunu belirterek, “Paha biçilmez bu tarihi eserlerin bazıları tahribata uğramış bir kısmı da götürülmüş. Elde kalanları da kasaba meydanında sergilemek istedik. Ama tarihi eser kaçakçıları bir tanesini çaldı. Bir tanesi ise çeşme taşı olarak kullanılıyordu, diğeri de belediyenin önünde bulunduruyorduk. Bazı parçaları da Roma dönemine ait yıkıntıların arasından getirdik. Artık eserleri belediye binasındaki özel bir odada koruyacağız.” dedi.
Zaman, 10.03.2006
PAPA SART'A DAVET EDİLDİ

Kasım ayında Türkiye'yi ziyaret etmesi beklenen Papa 16. Benediktus, İncil'de adı geçen yedi kutsal kiliseden birinin bulunduğu Manisa'nın Salihli ilçesine bağlı Sart'a davet edildi.

Sart'ı ulusal ve uluslararası platformlarda tanıtmak için devamlı projeler geliştiren Salihli Ticaret ve Sanayi Odası (STSO), şimdi de Katoliklerin dinî lideri Papa'yı davet etti.

Kasım ayında Türkiye'yi ziyaret etmesi beklenen Papa'nın davet mektubunu Ankara'daki Vatikan Büyükelçiliği'ne ulaştıran STSO yönetimi, İncil'de sözü edilen kutsal kiliselerden birinin Sart'ta bulunmasının, ziyaret programına dahil edilme konusunda önemli bir etken oluşturacağı görüşünde.
Zaman, 09.03.2006
"ALLIANOI İÇİN ACİL KARAR BEKLEMEYİN"

Bergama'da, Yortanlı Barajı'nın tehdidi altındaki Allianoi'un nasıl korunacağını belirleyecek olan Bilimsel Kurul ilk inceleme ziyaretini gerçekleştirdi. Kurul üyeleri, "Allianoi için acil karar vermemiz söz konusu değil. Birçok inceleme yapmamız gerekiyor" dedi.

Kurul üyelerinden Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölümü'nden Doç. Dr. Kutalmış Görkay, "Allianoi hakkında gerçek sonuca varabilmek için bilimsel kurulun hemen net bir karar vermesinin mümkün olmadığını" söyledi.
Görkay, daha önce Zeugma antik kentinin kazı çalışmalarını yürüten ekibin başkanlığını yapmıştı.

Allianoi Bilimsel Kurulu'nun başkanı Prof. Dr. Hayat Erkanal da, "Hem Allianoi hem de Yortanlı Barajı'nın durumu hakkında gerekeli bilgileri edinmek için yetkililerle görüştük. Söz konusu alan için bilimsel heyetin acil bir karar vermesi söz konusu değil. Bu kararı sonuçlandırmak için birçok defa buraya gelerek gerekli incelemeleri yapacağız" dedi.
Kurul, Bergama Arkeoloji Müzesi'ndeki eserleri inceledi; Bergama Arkeoloji Müzesi Müdürü Adnan Sarıoğlu'yla ve İzmir Devlet Su İşleri Bölge Müdür Yardımcısı Özer Horzum'la görüştü.



Allianoi'un kurtarılması için çalışan Allianoi Girişim Grubu'ysa, Bilimsel Kurul'da arkeoloji, jeoloji, inşaat mühendisliği ve mimarlık dallarından uzmanların olduğunu, ancak Allianoi'un bir "suyla tedavi merkezi" olduğu göz ardı edildiğini, Kurul'da bu alandan bir uzmana yer verilmediğine dikkat çekmişti. Girişim Grubu, bu nedenle Kurul'da bir de "Tıbbi Ekoloji ve Hidroklimatoloji" bilim dalından bir uzmana yer verilmesi gerektiğini savunarak, Kültür Bakanlığı'na-bağlı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü'ne bir dilekçe göndermişti.

İzmir II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu, 13 Ekim 2005'te, "Allianoi'un 'Dünya mirası literatürüne girebilecek nitelikte korunması gerekli kültür varlığı olduğuna, korunmasına yönelik önlemlerin Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından çözümlenmesine, çözüm üretilene kadar barajda su tutulmamasına" karar vermişti.
Bilimsel Kurul, bu karar uyarınca daha sonra oluşturulmuştu.
Bergama Kuzey Ege Gazetesi, 10.03.2006
VAN MÜZESİ'NDE SAHTE ESER SKANDALI!

Van Müzesi'nin adı büyük bir skandala karıştı. Müze, son bir ay içinde 36 bin 642 eser satın aldı ve Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bir yazı göndererek, bu eserlere 2 milyon YTL ödenmesini talep etti.

Kültür Varlıkları Müzeler Genel Müdürlüğü'nün rakamı yüksek bulması üzerine yapılan araştırmada, eserlere fazla değer biçildiği, bazılarının sahte olduğu, hatta 'pirinçten yapılmış' bir etnografik eserin 'altın' olarak değerlendirilip fiyat yükseltildiği ortaya çıkarıldı. Ödeme yapılmadı, Müze Müdürü Mete Tozkoparan hakkında da soruşturma başlatıldı. 'Ön inceleme ve gözlem raporu'nda, müzenin eserlere olduğundan fazla değer biçerek çevredeki höyüklerin tahrip edilmesine neden olduğu belirtildi.

İşte skandalı ortaya çıkaran rapor: "Eserler muhafazasız halde korunmaktadır. Çuvallar ve uygun olmayan koliler açıldığında özellikle pişmiş toprak ve cam eserlerin yeni kırılmış olduğu, cam gibi kolayca kırılabilecek eserlerle beraber madeni taş eserlerin aynı torbalara konduğu görülmüştür. Sikkeler gerçeğine uygun olarak devirlerine göre tasnif edilmediğinden ayrı ayrı fiyatlandırılması anlamsız olmuştur. Ayrıca sikkelerin çok yüksek fiyatla değerlendirildiği tespit edilmiştir. Çok sayıda taklit sikkelerin yanında bazı taklit heykelcik, mühür, pişmiş toprak objelere ünik eserlere verilen yüksek rakamlar (15 bin YTL) takdir edilmiştir. Bazı etütlük ve dönem özelliği göstermeyen objelerin çok yüksek fiyatlarla değerlendirildiği görülmüştür. Müze koleksiyonuna girmeyecek bir tüfeğe iki kez hem de farklı fiyat takdiri yapılmıştır. Emanet fişinde eserin taklit olduğu belirtilmesine rağmen, fiyat takdiri yapıldığı görülmüştür. Yine pirinç bir eseri altın olarak değerlendirerek, fiyatı yükseltmek yoluna gidildiği fark edilmiştir. Bazı bezemeli ve değişik formdaki önemli pişmiş toprak kâselerin son derece profesyonel biçimde restore edildikleri, uzmanlık gerektirecek şekilde alçı kısımların boyandığı tespit edilmiştir."
Milliyet, Haber: Ömer Erbil, 09.03.2006
İSKİLİP'İN TARİHİ ÇEŞMELERİ RESTORE EDİLECEK

Anadolu'nun en eski yerleşim yerlerinden biri olan ve tarihi dokusunu günümüze kadar taşıyabilen Çorum'un İskilip İlçesi'nde tarihi çeşmeler yeniden hayat bulacak. İlçede bulunan 19 çeşme, Tarihi Kentler Birliği'nin de desteği ile restore edilecek. Çeşmelerin restoresi için harekete geçen belediye yetkilileri, tarihi çeşmelerin orijinalliğinin bozulmayacağını aktardı. Restore amacıyla düzenlenen ihale sonrasında proje çizim ihalesini alan yüksek mimar Aynur Göktaş, çizimlerini tamamlayarak projeyi Kültür Bakanlığı Anıtlar Yüksek Kurulu'na gönderdi. Kurul tarafından yapılacak inceleme sonrasında hazırlanan projenin onay alması durumunda söz konusu proje hakkında uygulama ihalesi yapacaklarını belirten İskilip Belediye Başkanı Orhan Öztürk, hazırlanan çizimlerin cuma günü Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından değerlendirmeye alınacağını ifade etti. Kuruldan olumlu sonuç çıkmasının ardından uygulama projesi için ihale yapılacağını aktaran Başkan Öztürk, ihaleyi alan firmanın projeye uygun olarak restorasyon ve rölöve çalışmalarına başlayacağını kaydetti.
Zaman, 09.03.2006
TARİHİ ESER OPERASYONU

Adana'da polisin düzenlediği "Gözyaşı" adı verilen operasyonda Bizans dönemine ait 159 parça tarihi eser ele geçirildi. Bir istihbaratı değerlendiren Adana Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarlar Mücadele Şube Müdürlüğü Mali Büro Amirliği ekipleri, tarihi eser satın almak için Kayseri'den Adana'ya gelen D.D. (43) ve M.Ç. (38) isimli şahısları takibe aldı. Şahısların bir çay ocağında A.K. (23), B.D. (40) ve A.Ö. (31) isimli kişilerle buluştukları belirleyen polis, Kayseri'den gelen şahısların Adana'daki tarihi eser satıcılarıyla alışveriş yaptıkları sırada operasyon düzenledi. Operasyonda, D.D, M.Ç, A.K ve B.D adlı kişiler gözaltına alınırken, çantalar içerisine gizlenmiş olan 3 adet tarihi gözyaşı şişesi, 2 adet çarmıha gerilmiş Mesih figürlü çerçeveli ikona, 119 adet Bizans dönemine ait bronz sikke, 8 adet toprak insan figürü, 1 adet toprak kandil, 1 adet toprak kuş figürü, 1 adet taş hayvan figürü, 3 adet taş mahar süsü verilmiş baskı, 1 adet yuvarlak toprak üzeri sitirize figürlü obje, 1 adet topraktan küçük hayvan figürü, demir ve bronzdan oluşan 4 adet mızrak ucu, 1 adet demir kantar, 1 adet sarı kantar topuzu, 1 adet taşlı bronz yüzük, 1 adet takmalı ahşap barutluk, 1 adet tarihi demir süngü, 4 adet kılıç, 1 adet taşlı mücevherat kutusu, 1 adet kınlı maşa, 1 adet 32 kalibrelik eski tabanca, bu tabancaya ait 6 adet dolu fişek ve şahısların alışverişte kullandıkları 7 bin 800 dolar para ele geçirildi. Şahısların emniyette tamamlanan sorgularının ardından adliyeye sevk edilecekleri bildirildi.
Kayseri Gündem Gazetesi, 08.03.2006
ÜNLÜ MÜZECİ DAVID FLEMING BİR KONFERANS İÇİN İSTANBUL'A GELİYOR

İngiltere'nin önde gelen müzecilerinden Liverpool Ulusal Müzeleri Direktörü David Fleming, Tarih Vakfı ve British Council'ın ortak projesi çerçevesinde İstanbul'a geliyor. 2002 yılında İngiltere'nin en önemli 10 müzecisinden biri seçilen David Fleming, 20 Mart 2006 Pazartesi günü saat 18.30'da Yapı Kredi Kültür Merkezi Sermet Çifter Salonu'nda “Günümüzde Kent Müzeleri” konulu bir konferans verecek. Fleming konferansta, uzun yıllara dayanan müzecilik ve kent müzeleri deneyimlerinin yanı sıra, 2008 yılında Avrupa Kültür Başkenti olmaya hazırlanan Liverpool'da müzelerin bu hazırlık sürecine nasıl katıldıklarına ilişkin gözlemlerini de aktaracak.

David Fleming, 2001 yılından bu yana Liverpool Ulusal Müzeleri'nin başında bulunuyor. 2002 yılında Independent on Sunday gazetesi tarafından İngiltere'nin en önemli 10 müzecisinden biri olarak seçildi. Müzelere yaptığı hizmetlerden dolayı 1997'de İmparatorluk Nişanı'yla (OBE) ödüllendirildi. Müzecilik konusunda yazıları bulunan Fleming, halen Müze Yönetimi Uluslararası Komitesi ve Liverpool Tarihi Miras ve Rejenerasyon Danışma Grubu başkanlıklarını sürdürmekte; özellikle müze yönetimi ve liderlik, kent tarihi müzeleri konularında dünyanın her yerinde konferanslar vermektedir.
TAY Haber, 08.03.2006
KREMLİN MÜZESİ'NDE OSMANLI HEDİYELERİ

Rusya'da Osmanlı İmparatorluğu tarafından Rus çarlarına gönderilen hediyelerin de yer aldığı Kremlin Müzesi basın mensuplarına tanıtıldı. Çar İkinci Alexandr tarafından kurulan müzeye daha sonra silah ve elmas müzesi de dahil olurken, Osmanlı İmparatorluğu padişahları tarafından hediye edilen Türk ustaların yaptığı çok sayıda silah da burada yer alıyor.
Bursa Olay Gazetesi, 08.03.2006
DEV SELÇUKLU MEZARLIĞI TURİZME KAZANDIRILIYOR

Bitlis'in Ahlat ilçesinde bulunan ve dünyanın en büyük Müslüman mezarlığı olarak adlandırılan tarihi Selçuklu Mezarlığı'nın, turizme kazandırılacağı bildirildi. Ahlat Kaymakamı Ahmet Avşar, mezarlığın, Türk tarihi açısından önemli bir yere sahip olduğunu söyledi. Selçuklu Mezarlığı'nda bulunan eserleri korumak ve dünya turizmine kazandırmak için Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın başlattığı bir dizi çalışmaların olduğunu belirten Avşar, "İlk etapta, mezarlıktaki taşların envanteri çıkarıldı.

Mezarlıklar teknik şekilde konumlandırıldı. Mezar taşlarının konumu, haritalar ve paftalar üzerinde, bilgisayar ortamına aktarıldı. Şu anda mezarlıktaki mezar taşlarının sayısını, hangi tiplerde olduklarını ve nerelerde bulunduklarını biliyoruz" diye konuştu.
Bursa Olay Gazetesi, 07.03.2006
ADIYAMAN'IN TARİHİ YAPILARI RESTORE EDİLİYOR

Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu, Adıyaman'da bazı tarihi eserlerin restorasyon çalışmalarının hızla devam ettiğini söyledi. Göksu, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce Adıyaman'daki tarihi eserlerin restore edildiğini ifade etti. Göksu, bazı eserlerin restore edilmesinin 2007 yılına sarkabileceğini söyleyerek, " Şu anda proje içerisinde 5 tarihi eser yer alıyor. Bunlardan Kab Camii'nin, rölevesi çıktı, restorasyon projesi kurula girecek. Kuruldan çıktıktan sonra da bu yıl içerisinde ihalesi tamamlanarak kısa zamanda bitirilmesi planlanmaktadır. Abuzer Gaffari Türbesi'nin projesi de bu yıl içerisinde bitirildiği takdirde onarım programına alınacak. Eğer yetişmezse 2007 yılına sarkabilir" diye konuştu.
Adıyaman Haber, 07.03.2006
ÇALINDI, SATILIYOR

Brezilya'nın başkenti Rio De Janeiro'daki Chacara do Ceu müzesinden Rio karnavalının ilk günü çalınan Henri Matisse'in 'Lüksemburg Bahçeleri' tablosu bir Rus internet sitesinde satışa çıkarıldı. Eserin sitede dört saat süreyle açık artırmayla satılmak istenmesi üzerine İnterpol harekete geçti.
Radikal, 07.03.2006
SELÇUK'TA ONLARCA KAPLUMBAĞA FOSİLİ

İzmir'in Selçuk İlçesi'nde, Pamucak yolu üzerinde kayrak taşı çıkarılan bölgede kaplumbağa fosilleri bulundu. Selçuk-Pamucak yol ayrımı yakınındaki Otantik Köy Müzesi bitişiğindeki kayalar ve kaya parçaları üzerindeki kaplumbağa fosillerini Maket Köy Müzesi'nin kurucusu emekli öğretmen Ayhan Çetin buldu. Çetin, "Bu alan müzemin bitişiğinde.

Buradaki bir taş parçasının üzerinde iki kaplumbağa fosili gördüm. Taş çıkartılan alanı inceledim ve uzun bir kaya bloğu üzerinde sıralanmış halde onlarca kaplumbağa fosili daha gördüm" dedi. Çetin, fosillerin bilim adamlarınca incelenmesini ve tarihin hangi döneminde yaşadığının belirlemesini istediğini söyledi.
Hürriyet, 07.03.2006
HISTORY CHANNEL, İSTANBUL'UN GİZLİ TARİHİNİ BELGESEL YAPTI

Tarihi belgeseller yayınlayan The History Channel televizyonu, İstanbul'un yeraltındaki tarihi kalıntılarını belgesel yaptı. İlk gösterimi 6 Mart gecesi ABD History Channel'da yapılan "Cities of the Underworld-İstanbul" (Şehirlerin Yeraltı Dünyası-İstanbul) adlı belgeselde, İstanbul'un daha önce çok görülmemiş ve girilmemiş yerlerine sunucu Eric Geller ile gizemli bir yolculuk yaptı.

Osmanlı, Bizans ve Roma gibi 3 büyük imparatorluğun yaşadığı İstanbul'da üst üste yapılanmış uygarlıklar 3 boyutlu grafiklerle ortaya çıkarıldı. Belgeselde 3'üncü yüzyıldan kalma Sultanahmet Meydanı ve Sultanahmet Endüstri Meslek Lisesi'nin altında Roma döneminden kalma, Roma'dakinin 2 katı büyüklüğündeki 100 bin kişi oturma kapasiteli hipodromun 3 boyutlu grafik sistemi ile yaratılan görüntüsü izleyicilerle buluşuyor.
Hürriyet, 07.03.2006
GAP, 3 BİN TARİHÎ ESERE EV SAHİPLİĞİ YAPIYOR

Türkiye'nin en büyük entegre kalkınma projelerinden GAP'ın uygulandığı bölge, su ve enerji kaynaklarıyla olduğu kadar kültür varlıkları ve turizm potansiyeliyle de dikkati çekiyor.

Başbakanlık GAP Bölge Kalkınma İdaresi verilerine göre Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın bölgede tescilli 2 bin 996 sivil ve askerî mimarlık örneği bulunuyor. Tarih öncesi çağlardan başlayarak günümüze kadar ulaşmış, birçok uygarlığa ve 3 semavi dine ait kültür varlığına ev sahipliği yapmış Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde, Şanlıurfa, Şırnak ve Mardin gibi kentler, dinler mozaiğinin merkezini oluşturuyor. Tarihsel süreç içinde günümüze kadar özelliğini kaybetmeden kalan sivil ve dinî mimarlık örnekleri, sit alanları, ticaret yolları ve mimari varlıklarla öne çıkan bölge, Anadolu'nun önemli tarihî mekanları arasında yer alıyor. GAP kapsamında bulunan Şanlıurfa, Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt ve Şırnak'ta toplam bin 880 tescilli konut, 11 konak, 9 kabaltı ve 5 konak kabaltı tarzı tarihî yapı yer alıyor. Buna karşılık 206 cami, 20 mescit, 129 türbe, 4 tekke, 21 medrese, 2 Mevlevîhane, 5 külliye ve 57 kilise bulunuyor. GAP kapsamındaki iller arasında en çok arkeolojik sit alanı ve höyüğe sahip kentlerin başında ise Şanlıurfa geliyor. 139 höyük, 16 arkeolojik, 3 kentsel ve 2 doğal sit alanının bulunduğu şehir, ayrıca 12 tescilli ticaret yapısına ev sahipliği yapıyor.
Zaman, 06.03.2006
'BEN SATMASAM BAŞKASI SATARDI'

Bursa'daki Sinan Paşa Camii'nden yedi yıl önce çalınan 16. yüzyıla ait paha biçilmez İznik çinilerini yurtdışında sattığı iddia edilen Türk antikacı Yaman Mursaloğlu'nu Milliyet buldu. Mursaloğlu, satışa aracılık ettiğini röportajda itiraf etti. İstanbul Kadıköy'deki evinde, ağır akciğer rahatsızlığı nedeniyle günde 18 saat oksijen tüpüne bağlı yaşayan Mursaloğlu, geçen hafta Milliyet Gazetesi'nde yayımlanan ve tarihi çinilerin hikâyesini anlatan haber hakkında konuştu.

Haberde, çinileri Mursaloğlu'ndan aldığını belirten Pakistanlı antika tüccarı Beşir Muhammed, eserleri Londra'daki Bonhams Müzayede Firması aracılığıyla satmaya çalıştığını belirterek şunları söylemişti: "Çinileri Türk antikacı Yaman Mursaloğlu'ndan aldım, kaçak olduğunu öğrenince iade ettim. Çiniler karşılığında aldığı 40 bin sterlinimi de geri alamadım." Önce çelişkili açıklamalarda bulunan, ardından her şeyi anlatacağını söyleyen Mursaloğlu, "Bundan sonra üç gün ömrüm kalmış, hapiste geçirsem ne olur!" diyerek sorularımızı yanıtladı.



Tarihi çinileri satmaya çalışan siz misiniz?
Ben satışına aracılık ettim. Ama Türkiye'den olduğunu bilmeden.

Nasıl geçti elinize bu çiniler?
Çinileri ilk defa İstanbul'da gördüm. Yazdhani adında İran asıllı bir antikacı, satın almak istediğini söyleyerek, bir parçasını getirdi. Hakiki olmadığını söyleyerek almamasını önerdim. Çünkü çok temizdi, bilmeyenlerin eline düşmüş, yıkamışlar. Bir gün önce yapılmış gibi tertemizdi.

Çinilerle yolunuz yeniden nasıl kesişti?
Bu olaydan 1.5 ay sonra, yani Ekim 2001'de Londra'ya gittim. 'Halıcı Mehmet' lakaplı, Kapalıçarşı'da çalışan antika kaçakçısı bir çocuk vardı. Tüm panoyu Londra'da bana gösterdi. Bir fotoğrafını aldım. 1.80'e 1 metre bir paneldi. Bana 'Bunu satar mısın?' dedi. Menşeini sordum; 'İran üzerinden Türkiye'ye gelmiş' dedi. İstanbul'da gördüğüm malla aynı olduğunu anladım.

Bu çiniler yurtdışına nasıl kaçırıldı?
Cami deprem geçirmiş. Düşenleri oradaki hocadan üç beş paraya almışlardır. Halıcı Mehmet, bunların üç panelini 150 bin dolara almış. Benden bir panel için 200 bin dolar istedi. Oysa en az 1 milyon dolardı. Ben eseri ilk önce Prenses Diana ve Ayşegül Nadir'in eski sevgilisi Oliver Hoare'ye teklif ettim. Katar Emiri'nin baş sanat danışmanı da olan Oliver, 10 gün sonra telefon edip kendisine aynı panodan iki tane daha teklif edildiğini söyledi. Panel üç taneymiş, böylece kendi kendilerini yediler. Bunlar pul gibidir, fazlalaştıkça fiyat kırılır. Eserler Halıcı'daydı.

Beşir Muhammed ne zaman karıştı bu işe?
Oliver 'Bana gelmez' deyince bu işte ikinci sınıf Beşir Muhammed'dir. Ona 'Böyle bir pano var, menşei belli değil' deyip 270 bin sterlin istedim, arada kalan da bana kalsın diye. 'Merak etme, ben bunu çakarım' dedi. Bonhams firmasına resmi göstermiş. Bonhams, bunu geri çevirmiş.

Çiniler şu anda kimde olabilir?
Londra'da bir baba oğulun işlettiği galeri var. Oraya satıldı, onlar da Katar şeyhine sattılar, fakat inanılmaz ucuza gitti. Mehmet umudu kesince, iki paneli 50'şer bin dolara sattı.

Çalıntı olduğunu bildiğiniz eserin satışına neden aracılık ettiniz?
Niye etmeyeyim? Satarsam masrafım çıkacak. Ben satmasam, başkası satacak. Bana Türkiye'den olduğunu söylemediler. Ben de satıp üç beş kuruş kazanmak istiyordum.

60 yaşındaki Mursaloğlu, 80 yaşındaki annesi ve oğluyla yaşıyor. Hatay'da babadan kalma değerli arazileri, antikacılık uğruna sattığını belirten Mursaloğlu, Oxford'da tarihi eserler eğitimi almış. Yeni Delhi'de, St. Petesburg'da, Mısır'da çalıştığını söyleyen Mursaloğlu, "Mısır'da bir dükkâna gidip bir dolara bir çini alıyordum, 50 bin dolara satıyordum" diyor. Mursaloğlu, Türkiye'den çalınan çini panel için de "Bir milyon dolarlık panel 50 bin dolara gitti" diyor.
Milliyet, Haber: Şükran Pakkan, 06.03.2006
APOLLON SMINTHEUS TAPINAĞI KAZI VE RESTORASYON PROJESİNE ÖDÜL

Efes Pilsen sponsorluğunda gerçekleştirilen Apollon Smintheus Tapınağı Kazı ve Restorasyon Projesi, yok olma tehlikesi ile yüz yüze olan tarih-kültür mirasımızı kurtarma ve gün ışığına çıkarma konusundaki özverili çalışmaları nedeniyle bu yılki TUREB Kültürel Sürdürebilirlik Ödülü'nün sahibi oldu. Anadolu topraklarındaki en ünlü tapınaklardan biri olan "Apollon Smintheus Tapınağı kazı, restorasyon ve çevre düzenlemeleri projesi", 1998 yılından bu yana Efes Pilsen sponsorluğunda devam ediyor. Gerek mimarisi, gerekse heykeltıraşlık eserleriyle önemli bir yere sahip olan Apollon Smintheus Tapınağı, ünlü mimar Alabandalı Hemogenes'in öğrencisi mimar ve mimarlar tarafından İon düzeninde inşa edilmiş. Apollon Tapınağı'nın frizlerinde anlatılan AkaTroya savaşları, Anadolu'nun ik tarihsel romanı olma niteliği de taşıyor. Apollon Smintheus Tapınağı'nın gerek mimarisi, gerekse heykeltıraşlık eserleriyle büyük önemi bulunuyor. İÖ 150 yıllarında ünlü mimar Alabandalı Hermogenes'in öğrencisi tarafından İon stilinde inşa edilen tapınak kuzeybatı Anadolu'da, Troas bölgesinde bugün için tek örnek.Çanakkale iline bağlı Gülpınar beldesinde yer alan Apollon Smintheus Tapınağı 1866 yılında yapılan ilk kazılardan sonra unutulmuş, üzerine zeytinyağı fabrikaları yapılmış, bahçe olarak kullanılmış ve mermerleri yakılarak kireç yapılmak istenmişti.
Hürriyet Cumartesi, 04.03.2006
BERGAMA SUNAĞI'NIN KOPYASI YAPILACAK

Kültür Bakanlığı, Berlin Müzesi'ne götürülen Bergama Sunağı'nın yerine kopyasını yapacak, yanına da "Aslı Berlin'de" diye yazacak.Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, yurtdışına tarihi eser kaçırılmasından büyük üzüntü duyduğunu belirterek, "Ancak eserlerin iadesi konusunda uzlaşma olmalı" dedi. Türkiye'nin bu tip iadeleri öngören bir uluslararası sözleşmeyi imzaladığını ancak sözleşmenin geriye yürümediğini kaydeden Koç, "Sunağı Almanya'dan getirilebilmesi için bir şans yok. Ancak bu tarihi eserlerin kopyalarını yapmak ve onları orijinal yerlerine yerleştirmek gibi yeni bir projemiz var. Yanlarına da 'Orijinali şu anda Berlin Müzesi'ndedir' gibi işaretler koyacağız" diye konuştu. Koç, Berlin'e kaçırılan Bergama Sunağı için "Bu sunak, Bergama Türkiye'den getirilmiştir" gibi bir tabela konulabileceğini de kaydetti. Koç, "Tarihi eserler Türkiye'den çalınmamış olsaydı belki biz onları böyle koruyamayacaktık" dedi.
Milliyet, 06.03.2006




.. TAY Projesi . Kuruçeşme Cad. 67/B
34345 Kuruçeşme İstanbul
Tel: 0 (212) 265 7858 - Faks: 0 (212) 287 1298
e.posta: info@tayproject.org

Copyright©1998 TAY Projesi