©Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri - TAY Projesi


Termera

Çizimler için tıklayın...

maps

Fotoğraflar için tıklayın...

Termera
Türü:
Kent
Rakım:
m
Bölge:
Ege
İl:
Muğla
İlçe:
Bodrum
Köy:
Aspat (Asarlık)
Araştırma Yöntemi:
Yüzey Araştırması
Dönem:
Arkaik Klasik Hellenistik

     


Yeri: Muğla İli; Bodrum İlçesi'nin 15 km güneybatısında; Aspat Köyü'nün yukarısındaki tepelerde yer aldığı ileri sürülmüştür.
Konumu ve Çevresel Özellikleri:
Tarihçe: Bir Leleg kenti olan Termera; ilk olarak MÖ geç 6. yüzyıl ya da erken 5. yüzyıla ait gümüş bir drahmi ile adını duyurur. Sikkenin ön yüzünde Tymnes; arka yüzünde ise Termerikon isimleri yazılıdır. Tymnes'in; Herodotos'un bahsettiği Termeralı tiranla aynı kişi olduğu düşünülmüştür [Herodotos 5; 37; 7; 98]. MÖ 454-447 yılları arasında Termera; Attika-Delos Deniz Birliği'ne 2.5 talent vergi ödemiştir. MÖ 443-439 yılları arasında ise ödediği vergi yarım talente düşmüştür. MÖ 445'te vergi listesinde ilk kez Tymnes ve Termeres isimleri geçer. Araştırmacılara göre; Termera Birliği MÖ 447'ye kadar devam etmiş; bu tarihte halen Tymnes (Histiaios'un oğlu; Tymnes'in torunu) tarafından yönetilirken dağılmıştır. Tymnes bir şekilde Termera'dan kovulduktan sonra birliğin geri kalan yerleşimlerinde hüküm sürmeye devam etmiş ve Attika-Delos Deniz Birliği'ne yarım talent vergi vermiştir. Termera da MÖ 447'den itibaren yarım talent vergi öder. Benzer bir uygulama aynı tarihlerde Pedasa ve Madnasa'da da görülmektedir. MÖ 445'ten itibaren Tymnes'in; Karia Telmessos'undan bölgeyi idare ettiği ileri sürülmüştür. Bunun nedeni Termera'nın; kuzeydeki sınırını Myndos topraklarının oluşturması; vergi listelerinde; kuzeydoğudaki verimli topraklar (Müsgebi) ile ilgili herhangi bir bilgi olmaması ve burada Karia Telmessos'unun konumlanması olarak değerlendirilmiştir. Böylelikle Termera Birliği'nin; Termera ve Telmessos kentlerinden oluşmuş olabileceği ortaya çıkmaktadır. Bu toprakların batı sahilinden; doğuda Bitez'deki Pedasa topraklarına kadar uzandığı ileri sürülmüştür [Bean-Cook 1955:148]. Plinius'un [Plinius 5; 29; 107]; Halikarnassos'a dahil edilen altı Leleg kenti arasında Termera'yı saymaması bir hata olarak yorumlanmaktadır. Çünkü yapılan araştırmalarda; çanak çömlek parçalarına dayanarak MÖ 4. yüzyılda iskanın durduğu ve muhtemelen bir gözetleme yeri olarak kullanıldığı düşünülür. Suidas'a göre tiranlar burayı bir hapishane olarak kullanmıştır. Maussollos döneminden sonra Termera; Myndos topraklarına dahil edilmiştir [Bean 1976:895-896; Bean 2000:119-120; Bean-Cook 1955:148-149].
Araştırma ve Kazı: 19. yüzyılın sonunda Newton; Paton ve Myres kentte çeşitli incelemelerde bulunmuş; 1950'lerde Bean ve Cook; 1960'lı yıllarda ise Radt yüzey araştırması yapmıştır. 2009 yılında A. Diler ve ekibi tarafından yapılan yüzey araştırmasında yeniden ziyaret edilmiştir [Diler et al. 2011.195]. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanmış tescilli arkeolojik sit alanları listesinde yer almaktadır.
Tabakalanma:
Buluntular:
Kalıntılar: Etrafı sur ile çevrili bir iç kale görünümü ile Termera tipik bir Leleg yerleşmesidir. Sur: Dış surun doğu kısmı iyi korunabilmiş olup çokgen taş işçiliğinde inşa edilmiştir. 2 m genişliğinde bir kapının kemerli olabileceğine dair ipuçları vardır. Ancak burası yıkılmıştır. Özellikleri ve civardaki çanak çömlek parçaları duvarın MÖ 5. yüzyıla tarihlenebileceğini ortaya koymaktadır. Kale duvarı ise küçük taşlardan inşa edilmiştir. Kuzeybatıda bir giriş mevcuttur. İç kalenin güneyinde; tepenin aşağısındaki çokgen duvarda 1.5 m genişliğe sahip bir kapı tespit edilmiştir. Etrafı duvarla çevrili olduğu düşünülen bu alanın; İç Kale'nin batısına kadar devam ettiği düşünülür. Buranın biraz daha güneyinde ise masif; çokgen bir duvarın 2 m'lik bir girişi olduğu tespit edilmiştir. Yüzeyde ele geçen bol miktardaki çanak çömlek parçası MÖ 5. yüzyıla aittir. Kapının içinde zorlukla görülebilen yolun iç kaleye doğru gittiği saptanmıştır. Bahsedilen ikinci masif çokgen duvarın dış sur olduğu düşünülmektedir. Sarnıç: Kale içinde birtakım yapıların yanı sıra iki tonozlu büyük bir sarnıç yer almaktadır. Yerin 4 m altına inşa edilmiştir. Yapının toplam uzunluğu 9 m kadardır. Üzerindeki tonozların; Leleg tarzında dört kenardan çıktığı gözlenmiştir. Hellenistik ve Bizans dönemlerine ait birtakım parçaların ele geçmesine karşın sarnıcın; genel görünümünden dolayı Klasik Dönem'e ait olabileceği öne sürülmektedir. Konut: Dış surun çevirdiği alan içerisinde yapılan araştırmalarda konut alanı olabilecek mimari kalıntılar ile Arkaik Dönem; MÖ 4. yüzyıl ve en geç MÖ 2. yüzyıl çanak çömlek parçaları tespit edilmiştir. Klasik Dönem malzemesinin bol miktarda olması nedeniyle; dış sur içerisindeki yerleşmenin MÖ 4. yüzyılın ikinci yarısında sona erdiği düşünülmektedir [Bean-Cook 1955:117-118]. 2009 yılında Diler tarafından yapılan yüzey araştırmasında özellikle dış sur ile Akropol Tepesi arasında yoğun bir yapılanma olduğu tespit edilmiştir. Yapı kalıntıları bu alan üzerinde topografyaya uygun olarak daha çok kuzeybatı-güneydoğu yönündeki teraslar üzerinde oluşturulmuştur. Terasların yapım tekniği Mausollos dönemi öncesi bir tarihi göstermektedir [Diler et al. 2011.195-196]. Nekropolis/Mezar: Kentin; özellikle güneyinde; ayrıca doğu ve batısında çeşitli mezarlar bulunmaktadır. Güneydeki vadide oldukça geniş bir mezarlık tespit edilmiştir. Burada ele geçen çanak çömlek parçaları Tunç Çağı'ndan Arkaik Dönem'e kadar geniş bir tarih aralığına yayılır [Bean-Cook 1955:118]. 2009 yılında Diler tarafından yapılan yüzey araştırmasında güneybatı alt yamacındaki kaya oygusu mezarların dokümantasyonu yapılmıştır [Diler et al. 2011:195]. 2012 yılında güneydoğu ve kuzeybatı nekropol alanlarında çalışmalar yapılmıştır. Güneydoğu nekropolde, tepe ve yamaçların yakın zamana kadar taş ocağı olarak kullanılması nedeniyle mezar platformları ve yapı kalıntıları tahrip olmuştur. Yüzey taramasında 5 platform mezar saptanmıştır. Mezarlar, andezit bloklarla inşa edilmiştir. 5-10 m uzunluğunda ve 3-5 m genişliğindeki dikdörtgen taş platformların içinde sandık şeklinde taş örgü kremasyon mezarlar oluşturulmuştur. Kuzeybatı nekropolde ise yuvarlak bir mezar, platform mezarlar ve bir oda mezar (konut?) tespit edilmiştir [Diler et al. 2014:420-422]. 2011 yılında akropolde yapılan araştırmada tepenin doruğundaki alana, surlarla çevrelenerek iç kale özelliği kazandırıldığı görülmüştür. Bu alanın ortasında kayalık düzlükte bir kaya sarnıcı oluşturulmuştur. İçten 19x6 m boyutlarındaki sarnıç anakaya içine oyulmuş, anakayanın uygun olmadığı kesimlerde duvar örgüsü ile tamamlanmıştır. İç yüzeydeki birkaç kat sıva izi, sarnıcın uzun dönem kullanıldığını göstermektedir. Termera akropolisi surlarla çevrilmiş, kuzeydoğudan aşağıya; güneydoğuya doğru takip eden surlar, güneybatıya devam ederek, burada bir teras alanı oluşturmuştur. Bu teras üzerinde yer yer kaçak kazıların olduğu ve açılan çukurlar içinde yapı temelleri saptanmıştır. Aynı zamanda ikinci bir savunma hattı da oluşturan duvarlar iç kalede olduğu gibi birçok kesimde temel seviyesinde korunmuştur. Bu alanın güneydoğusundan aşağıya doğru inen surlar, tepenin güney alt tarafında, içinde kentin ana kapılarından birini de taşıyan güney surlarıyla birleşir. Surların devamını anlamaya yönelik tarafımızdan yapılan çalışmalar, surların kentin ana kapısına batıya doğru devam ederek geniş bir alanı çevirmesinin ardından, yukarı kuzeye doğru devam ederek, daha sonra doğuya kıvrılarak iç kale ile birleştiğini göstermiştir. Surlar eğimli arazilerde aynı zamanda teras-sur işlevinde tasarlanmış ve bu yolla yapılaşma için uygun alanlar oluşturulmuştur. Surlar batı yönde yer yer 1-2.50 m yüksekliğinde korunmuş ve kuzeye dönen köşede bir kule ile desteklenmiştir. Surlarla çevrili bu alan içinde yoğun bir sivil yapılanma görülmüştür. Bu yapılaşma içinde endüstriyel amaçla kullanılmış olan muhtemelen zeytinyağı ya da üzüm işliği olarak kullanılmış olan kalıntı da belirlenmiştir. Yerleşmenin batısında tepe yamaçlarında görülebilen duvarların bir kısmı ise yapı terası duvarları olmalıdır. Kent territoriumuna ait surların hemen dışından başlayarak Aspat'a doğru süren geniş bir alanda yerleşik olan tarım terasları iki alanda yoğunlaşır. Bunlardan ilki akropolün güneyi ve doğuya doğru yükselen üst yamaçlarda, diğeri ise akropol surlarının 600-700 m güneyinde batıya doğru yükselen yamaçlarda yerleşiktir. Asarlık Kent kapısı ve duvar tekniği Erken Demir Çağdandır. Kentin kuzeydoğusunda doğu- batı yönünde uzanan sırtta platform mezarlarla beraber taş tümülüslere de yer verildiği görülmüştür. Platform mezarlar Asarlık'tan Aspat'a uzanan dar ve uzun vadinin kuzey ve kuzeydoğu yamaç düzlükleri ve güneye doğru süren vadi kenarındaki sırt üzerinde yerleşiktirler. Termera territoriumunda tarım terasları dışında alana dağılmış olan farklı ölçeklerdeki tarım yapıları ve çevirmeler saptanmıştır. Bunların herhangi bir yaşama mekânı içermeyen sadece kuru duvar çevirmeden oluşan hayvan barınağı işlevindeki (mandıra) örnekleri dışında çevirmeye bağlanan bir yada iki odalı örnekleri de saptanmıştır. Çalışmanın önemli bir sonucu Asarlık tepesindeki yerleşmenin, Antik kaynaklarda söz edilen Termera Kentine ait olduğunu daha da güçlendirmiş olmasıdır. Çünkü platform mezarlarda yer yer ele geçen seramik malzeme, Sub-Miken, Erken Demir Çağ'a aittir. Bu malzeme ile çağdaş malzeme, aynı tip mezarlarda, platform kremasyon mezarlarda Pedasa'da ele geçmiştir. Buluntular tarafımızdan yarımadada bir uygarlık yaratan Leleglere ve doğallıkla Kar kimliğini yaratan bir toplumun ilk arkeolojik verileri olarak değerlendirilmelidir [Diler et al. 2013:255-258].
Yorum ve tarihleme: Kaya mezarlarının cephesi ve kent giriş kapısının üçgen alınlık şeklinde tamamlanmış olması ilginç bir özellliktir. Surlar, kent kapıları ve anıtsal yapıların üçgen alınlık ile taçlandırılması yarımadada Theangela, yarımada dışında Thera ve Hydas gibi erken yerleşmelerde bir gelenek olarak karşımıza çıkar. Yapıya anıtsallık kazandıran bu uygulamanın dinsel bir simge ile de ilişkilendirilmesi gerekebilir. Bu türden kapı geleneği yarımada kaya oygusu mezarlarda Hellenistik ve Roma dönemleri boyunca kullanılmıştır. Özellikle Karya'nın eski yerleşmeleri olan Termera, Hydas, Theangela ve Thera'da 2. bin Anadolu ve aynı kapı geleneğinin yaygın şekilde kullanıldığı Miken kültürü ile geleneksel bağlarının anlaşılmasında yönlendiricidir [Diler et al. 2011.195]. Surların Mausollos dönemi öncesine Miken dönemine dek uzandığı anlaşılmıştır. Akropolün güneydoğu alt yamacında kaçak kazı çukuru etrafında gözlemlenen çanak çömlek parçaları arasında MÖ 4. yüzyıldan Geometrik dönem öncesine tarihlenebilecek malzemenin varlığı bu savı desteklemektedir [Diler et al. 2011.196].


Liste'ye