©Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri - TAY Projesi


Göbekli Tepe Ziyareti

Çizimler için tıklayın...

maps

Fotoğraflar için tıklayın...

Göbekli Tepe Ziyareti
Türü:
Höyük
Rakım:
770 m
Bölge:
Güneydoğu Anadolu
İl:
Şanlıurfa
İlçe:
Merkez
Köy:
Karaharebe
Araştırma Yöntemi:
Kazı
Dönem:
Çanak Çömleksiz

     


Yeri: Şanlıurfa il merkezinin 15 km kuzeydoğusunda; Karaharabe (Örencik) Köyü'nün 2.5 km kuzeydoğusunda yer almaktadır. Kodu V 52 / 1.
Konumu ve Çevresel Özellikleri: Göbekli Tepe Ziyareti veya Göbekli Ziyaret olarak adı geçen buluntu yeri adını bu mevkiide bulunan taş yatır mezarından almaktadır. Burası kenarları sarp bir sel yatağının doğusunda kuzeybatıdan güneydoğuya doğru uzanan kireçtaşı sırtın üzerinde yer alan; aralarında hafif çökmeler olan kırmızı toprak yükseltiler topluluğudur. İçlerinde en yüksek olan iki tepeciğin üstünde mezarların olduğu görülmektedir. Bu tepeciklerin kapladığı alanın tüm çapı 150 m'dir. Batısından yazları günümüzde kuruyan bir dere geçen bu yerleşme yerinin yakınında tatlı su kaynağı bulunmamaktadır [Benedict 1980:137; Braidwood-Braidwood 1986:8]; yöre su temini ve tarım açısından hiç de elverişli değildir.
Tarihçe:
Araştırma ve Kazı: İlk kez 1963 yılında İstanbul ve Chicago Üniversiteleri Güneydoğu Anadolu Tarihöhcesi Araştırmaları Karma Projesi çerçevesinde gerçekleştirilen yüzey araştırmasında bulunmuştur. Yontma taş endüstrisinin örnekleri daha çok sırtın üzerinden ve sırtın otluk olan batı yamacından toplanmıştır [Benedict 1980:137]. Burası; 1963 yılı yüzey araştırmasında toplanan buluntulara göre Biris Mezarlığı ve Söğüt Tarlası ile birlikte; Şanlıurfa yöresinde kayda değer buluntu yerleri arasında sayılmıştır. 1995 yılında ise Şanlıurfa Müzesi Müdürü A. Mısır ile İstanbul Alman Arkeoloji Enstitüsü'nden H. Hauptmann başkanlığında; Almanya Heidelberg Üniversitesi Tarihöncesi Enstitüsü'nün ortak projesi olarak kazı çalışmalarına başlanmıştır. 2000 yılına kadar süren bu çalışmaların ardından kazılar 2001-2013 yılları arasında K. Schmidt tarafından yürütülmüştür. 2014 yılından beri Şanlıurfa Müze Müdürlüğü başkanlığında kazılar sürdürülmektedir. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanmış tescilli arkeolojik sit alanları listesinde yer almaktadır.
Tabakalanma: Güneydoğu Anadolu'nun önemli Neolitik Çağ yerleşmeleri arasında sayılan bu yerin; İlk Üretimciliği Geçiş Evresi'nin ilk aşamalarını gösteren bir merkez olduğu; bilimsel arkeolojik kazıların başlaması ile anlaşılmıştır. Sürmekte olan kazılarda Göbekli Tepe'nin en az beş yapı katına sahip olduğu saptanmıştır. Ancak son yıllarda yapılan çalışmalar Göbekli Tepe'de 3 tabaka olduğunu ortaya koymuştur. Bu tabakalar (eskiden yeniye doğru); Tabaka III: PPNA. T biçimli dikmeleriyle bilinen yuvarlak yapıların bulunduğu tabaka. Tabaka II: Erken ve Orta PPNB. Daha küçük boyutlu, dikdörtgen planlı yapıların bulunduğu tabaka. Bu yapılarda bir ya da iki dikme vardır. Bazılarında ise hiç yoktur. Tabaka I: PPN, Orta Çağ ve modern malzemenin karışık bir şekilde görüldüğü tabakada. Bu tabakada mimari kalıntı yoktur [Dietrich et al. 2013:36].
Buluntular: Mimari: İlk iki yıl kazılarının sonuçları henüz ayrıntılı olarak yayınlanmamışsa da; ortaya çıkarılan ilginç yapısal öğeler; söz konusu merkezin kült yapılarına sahip bir yerleşme değil; kendi başına dinsel bir merkez olduğunu göstermektedir. Höyüğün çevresinde büyük kireçtaşı ocakları yer almaktadır; ocaklarda ise in situ durumda pek çok yapı elemanı ortaya çıkarılmıştır. Bunlardan bir tanesi ve en büyüğü; T biçiminde; 7x3x1 m boyutlarında; kireçtaşından bir stel/dikmedir. Güneydoğu yamaçta bulunan kireçtaşından bir başka dikme ise 3x3x1 m boyutlarındadır. Anakayaya oyulmuş çukur-benzeri yapı öğesinin işlevi ise henüz aydınlığa kavuşmamıştır. Atölye/işlik yeri olarak yorumlanan ve bir aslan stelinin bulunduğu alandaki yapılar ana kaya üstüne oturmaktadır. Höyüğün güney yamacında yine T-biçimli iki büyük dikme yer almaktadır. Hemen yanında açılan açmalarda ortaya çıkarılan Neolitik dönem duvarların daha geç bir evrede yapıldıkları saptanmıştır [Schmidt 1996:3]. Taş duvarlı; ortostatlı ve dört yenileme evreli terazzo tabanlı özel yapılar; bu yapılardaki mimari öğeler boyut ve plan açısından Nevali Çori'deki tapınağı hatırlatmakta; olasılıkla aynı işlevi; tapınak işlevini görmektedir. Duvarları boyunca alçak sekilerin varlığı ortaya çıkarılmıştır. Ana kaya düzeltilerek terazzo öncesinde hazırlanmıştır. Kuzeybatıda iki m derinliğinde iki oval mekan; ana kaya içine oyulmuştur. Bu oval mekanlardan birinde beş basamaklı merdiven ile 80 cm boyutunda koni biçimli sunak yer alır [Schmidt 1995:9]. Birçok açmada görülen 4-5 m yüksekliğindeki kesitlerin statik problemlerinin giderilmesi amacıyla 2004 yılı çalışmaları kazı alanını genişleterek yüksek araba yollarını kaldırmaya odaklanmıştır. Önceki kazı alanının doğusunda yer alan yeni açmalarda birkaç adet kavisli duvar bulunmuştur. Henüz sadece üst kesimleri açığa çıkartılan duvarların muhtemelen Çanak Çömleksiz Neolitik A'ya tarihlenen yuvarlak evlere ait olduğu düşünülmektedir [Schmidt 2006:344]. 2005 yılı çalışmaları öncelikle ana kazı alanında yoğunlaşmıştır. Evre III'de Göbekli Tepe'de bulunan yapılar içerisinde en önemlisi ortaya çıkarılmıştır. Megalitik dikmelerin uzunlukları 3 ila 5 m arasında değişmektedir; ağırlıkları yaklaşık olarak 10 tondur. Simetrik bir düzende yerleştirilmişlerdir. 2005 yılına kadar 43 dikmenin çevirdiği dört alan in situ olarak bulunmuştur. Amacına uygun olarak yuvarlak ve oval binaları çevrelemek üzere düzenlenmişlerdir. Çevrilen her bir alanda tören alanları 12'şer dikme ile çevrilmiştir. Bunlar duvarlar ve taş sıralarla birbirlerine bağlıdır. Her çevrilen alanın merkezinde kendi başına iki adet dikme bulunur. Bunlar kural olarak kendilerini çevreleyen dikmelerden daha kalındır ve üstün kalite özellikleri gösterirler; örnek olarak yüzeyleri özenle hazırlanmıştır ve her biri motiflerle dekore edilmiştir. Bazı figürlerin el; kol veya parmakları kopuktur. Dikmelerin antropomorfik anlamları bulunduğu açıkça ortadadır: Yatay ve dikey parçalar; sırasıyla insana benzeyen figürlerin kafa ve gövdesidir. Dikmelerin antropomorfik anlamları sağı ve solu; ön ve arka yüzü anlamaya yarar. Bazı dikmelerde ön yüzeyde; karında bir giysiye işaret ettiği düşünülen paralel çizgilerin olduğu dikkati çekmektedir [Schmidt 2007:98]. Evre II'nin bazı dikdörtgen ve terrazzo döşemeli yapıları beklendiği gibi güneye doğru uzanan bazı evreleri ayrılan; doğudaki yeni açmaların batı ve kuzeyinde devam eden teras duvarında bulunmuştur [Schmidt 2007:98]. Evre II dikdörtgen odalarından birinde terrazzo döşemede kireçtaşından yapılmış bir tabak bulunmuştur. Kenarından merkezine doğru küçük bir kanal uzanmaktadır. Daha önceki dönemlerden bilinen bu tabaklara sunu tabakları denmektedir. Bazı örnekleri höyük yüzeyinde de bulunmuştur. Aynı tipte çok büyük bir sunu tabağı B alanındaki dikme 9 önünde terrazzo döşemede in situ durumda bulunmuştur [Schmidt 2007:99]. 2006 yılı çalışma programı olarak dört büyük dairesel planlı yapının (A; B; C; D) tamamen ortaya çıkarılması hedef olarak belirlenmiştir. 2006 yılında ilk defa çalışılan L9-57 açmasında yüzey toprağının hemen altında tüm açmaya yayılan ilk mimari bulgulara rastlanmış; alanın güneybatı bölümünde dörtgen planlı bir oda bulunmuştur. Doğu-batı yönünde inşa edilen mekanın yön seçimi ve yaklaşık 4 m uzunluğundaki hatları; Göbekli Tepe eski evre mimari eserlerine nispetle daha küçük boyutlarda yapılmış olması; daha önce kazılan L9-55 ve L9-56 açmalarından bildiğimiz üst evre mimarisinin karakteristik özelliklerine uyan özelliklerdir. Açmanın doğu yarısında ovalimsi bir plan veren mekanın duvarları üzerine yerleştirilmiş bir dizi yatay; büyük boyutlu taş plaka bulunmuştur. Ortada yer alan iki plaka üzerinde kabartmalara rastlanmıştır. Daha küçük boyutlu olan plaka üzerindeki kabartma olasılıkla büyük bir yılan motifini göstermekte; diğer plaka üzerindeki kabartma ise yorumlanabilecek belirgin hatlar sunmamaktadır. Elde edilen buluntu durumuna göre; mekanın mezar odası olmadığı kesinlikle anlaşılmış; ancak fonksiyonu tam olarak belirlenememiştir [Schmidt 2008.418-419]. 2007 yılında yapılan çalışmalarda K9-87 açmasında yüzey toprağı seviyesinin hemen altında mimari yapılara ulaşılmıştır. Alanın tümünü kapsayacak şekilde doğu yönünden, batıya doğru yayılır şekilde kurvolinear hatlarla ilerleyen duvarların oluşturduğu bir yapıya rastlanmıştır. L9-17 açmasında da yüzey seviyesinden hemen sonra, köşeli ve kurvolinear planda duvar dizileri ile karşılaşılmıştır. Bu duvarlar çoğunluğu doğu-batı yönünde yer alan mekanları sınırlamaktadır. Özellikle alanın kuzeydoğu bölümünde yuvarlak planlı bir yapının duvar izleri görülmektedir. Alanın güneyinde dörtgen planlı bir mekan bulunmaktadır. L9-58 açmasında alanın kuzeybatı sektöründe, yuvarlak planlı, yaklaşık 1 m çapında derin bir yapı kalıntısı ile karşılaşılmıştır. Yapının çevre duvarı dikey yerleştirilmiş taş levhalarla oluşturulmuştur. L9-59 açmasında ise yaklaşık 15 cm yükseltilmiş seki ile birlikte terrazzo taban kalıntısı bulunmaktadır. L9-60 açmasında alanın kuzey yarısında dörtgen planlı güneydoğuya yönlendirilmiş bir mekan bulunmuştur [Schmidt 2009:165-168]. 2008 yılında daha önce örneği ile karşılaşılmayan yuvarlak planlı bir yapı bulunmuş ve "Yapı F" olarak adlandırılmıştır. Bu yapının en dikkat çekici özelliklerinden biri merkez iki dikilitaşının yönüdür. Diğerleri gibi güneydoğuya değil, güneybatıya dönüktürler [Schmidt 2010:243]. 2008 yılında D Yapısı çevresinde yapılan çalışmalarda L9-48 açmasında iki dikilitaş arasında türünde ilk örnek olarak tespit edilen kanal benzeri bir yapı ortaya çıkarılmıştır. Bu yapının tabanı doğudan batıya doğru eğimli olarak yapılmıştır ki; bu sıvı ya da kum gibi maddelerin yapının dışından içine doğru aktarılmasını mümkün kılacak şekildedir [Schmidt 2010:247]. 2008 yılında C Yapısı'nın taban seviyesine ulaşılmıştır. Beklendiği gibi terrazzo taban ile tamamlanmamış, burada taban doğrudan ana kaya üzerine şekillendirilmiştir. Bu, 1995 yılında bulunan ve E yapısı olarak adlandırılan kaya tapınağı ile benzerlik göstermektedir [Schmidt 2010:249]. 2012 yılı kazı çalışmalarında, C Yapısı'nda 8 basamaklı bir merdiven bulunmuştur. C ve D yapılarının bitişiğine açılan sondajlarda ilk defa yanmış bitki kalıntılarına rastlanmıştır [Dietrich et al. 2014]. Yontma Taş: Yüzey araştırmasında ve kazıda ele geçen alet ve artıkların büyük çoğunluğu; kül renginin çeşitli tonlarına sahip iyi kalitede çakmaktaşından yapılmıştır. Yüzey toplamasında ele geçen tek vurma düzlemli ve şekilsiz çekirdeklerin aletlerin ilk yapım evresinde kullanılan çekirdek türü olduğu saptanmıştır. Endüstri çekirdek yenileme parçaları; tablaları ve sırtlı dilgiler ile temsil edilmektedir. Toplanan parçaların dörtte birini dilgiler oluşturmaktadır. Orak-bıçak olabilecek parçaların sayısı çok azdır. Belirgin alet olarak kazıyıcılar; kalemler; omuzlu dilgiler sayılabilir [Benedict 1980:139-140]. 1995-96 kazılarında ele geçen çakmaktaşı malzeme üzerindeki ilk gözlemler; Çanak Çömleksiz Neolitik B evresine (PPNB) işaret etmektedir; bununla birlikte Helwan ve Nemrik uçları da görülür; çift vurma düzlemli; tablasal çekirdekler ana üretim araçlarıdır [Schmidt 1995:9;1996:3]. Sürtme Taş: Bazalttan satır; havan; öğütme taşı; ezgi taşı gibi yüzey buluntularının yanısıra kazıda; kazı bezekli taş kap parçaları gibi bazalt ve kireç taşından çok zengin çeşitlemesi olan buluntular elde edilmiştir. Buluntu yerinin batısında yer alan kireçtaşı kütlenin üstündeki bazalt kuşak; burada bulunan taş aletlerin hammaddesini karşılamıştır. İlginç buluntular arasında; düzeltilmiş yassı levha taşlar ve heykel parçaları sayılabilir. Bir tablasal levhaya yapılmış olasılıkla timsahı temsil eden bir sürüngen kabartması ile ağzı açık; dişleri korkutucu bir şekilde betimlenen bir canavar kafası Göbekli Tepe'de yaşayan Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ toplumunun inançlarını yansıtan buluntulardandır. Erkeklik organı abartılı olarak tasvir edilmiş bir başka heykelcik ise 1995 kazısının buluntularından bir diğeridir. 1996 yılı buluntularından; bir taş yığını arasından ortaya çıkarılan insan yüzü betimli taş parça; normal bir insanın yüzü boyutlarından daha büyüktür. Ana kaya üstünde bulunan 3 adet fallus; bir insan başı; üzerinde yer alan kuş-benzeri ve aslan biçimli hayvan figürleri; Göbekli Tepe'nin olağanüstü buluntularını oluşturmaktadır. Dikme üzerindeki kabartma prehistorik sanatta bilinen en eski canavar örneklerinden biri olabilir. Göbekli Tepe'de bulunan bu betimlemenin yorumlanması o tarihlerde önceki çalışmalardan bilindiği kadarıyla canavar bulunmamasından ve dikmedeki diğer kabartmaların bilinmemesinden dolayı tamamlanamamaktadır. Dikme 43 üzerindeki aslan gerçekten üç ağızlı bir canavarın tasviri ise bu Göbekli Tepe'de bildiğimiz haliyle sanatı tepetaklak edebilecek bir durumdur [Schmidt 2007:102]. 2005 çalışmalarında Göbekli Tepe'de bazı dikmeler üzerinde ilk kez lazer tarama teknikleri uygulanmıştır [Schmidt 2007:103]. 2008 yılında C Yapısı çevresinde 35 no'lu dikilitaşa ait ana kayadan şekillendirilmiş platformun üzerinde bulunan ilk örneği teşkil eden bir buluntu grubu ortaya çıkaırlmıştır. Hepsi kireç taşından şekillendirilmiş olan buluntular iki adet büyük ve ortası delik yayvan tabak formunda taş kap, bir adet küresel formda taş kap ve bir hayvan heykelinden ibarettir [Schmidt 2010:250]. Maden/Ocak: 300x300 m büyüklüğündeki Göbekli Tepe yerleşmesinin üzerinde yer aldığı yaklaşık 1 km uzunluğundaki kireç taşı kaya platosunda, Göbekli Tepe ile bağlantısı olan, Neolitik Dönem'e ait taş ocakları ve işlikler bulunmaktadır. Kaya platosunun güney sınırında Roma dönemine ait taş ocakları da bulunmaktadır [Schmidt 2009:169-170]. Hayvan Kalıntıları: 2006 yılı çalışmalarında kemikler arasında %50'si karga olmak üzere kuş kemikleri ağırlıkta olduğu tespit edilmiştir. Çeşitli memeliler; ceylanlar ve yaban eşeğine de rastlanır [http://cat.une.edu.au/page/gobekli%20tepe; 29.5.2008; 14:05]. Evcilleştirilmiş türlere rastlanmamıştır. Bunlar Dicle-Fırat bölgesi faunasını oluşturan hayvanlardır [Schmidt 2008:422]. 2007 yılında Göbekli Tepe'de bulunan hayvan kemikleri üzerinde yapılan paleozoolojik araştırmalara devam edilmiş ve 12000 yıl öncesine ait geniş bir yabani hayvan tür yelpazesi belirlenmiştir. Evcilleştirilmiş türlere rastlanmamıştır. En sıklıkla tespit edilen hayvan türleri arasında ceylan, sığır, onaga, toy kuşu gibi Dicle-Fırat bölgesi faunasını oluşturan hayvanlar bulunmaktadır [Schmidt 2009:172]. Bitki Kalıntıları: 2006 yılında P43 numaralı T biçimli dikilitaşın üst seviyesinde bulunan dolguda yoğun karbonlaşmış organik buluntuların yabani bir buğday türü olan Einkorn olduğu belirlenmiş ancak tahılın evcilleştirilmiş formuna yönelik bir bulguya rastlanmamıştır [Schmidt 2008:422]. 2007 yılından önceki çalışmalar tamamen yabani bir flora olduğunu göstermekteydi. Ayrıca ocak ve ateş yerlerinin bulunmaması nedeniyle de karbonlaşmış organik madde kalıntılarına çok ende rastlanmasına yol açmaktadır. 2007 yılında az da olsa ele geçen yanmış organik kalıntılar tahıl evcilleştirilmesinin ilk aşamaları hakkında ulaşılacak veriler için önemli bir kaynak oalrak görülmeketdir [Schmidt 2009:173]. Diğer: 2006 yılı çalışmalarında L9-57 açmasında dörtgen planlı bir oda içinde yüzey toprağına çok yakın bir seviyede T- biçimli; boyutları Göbekli Tepe ikinci evresine ait örneklere benzeyen bir dikilitaşa rastlanmıştır. L9-60 açmasının batı yarısında bulunan mekanlardan birinde; T biçimli bir dikilitaşın daha varlığı saptanmıştır. Bu dikilitaş; aslanlı yapı ve L9*80 açmasındaki dört dikilitaşlı yapıdan sonra; Göbekli Tepe güneydoğu tepesinin batı sınırında görülen ilk dikilitaş olarak belirlenmiştir. 2005 yılında bir kısmı bulunan P43 numaralı dikilitaşın tamamen ortaya çıkarılması sonucunda Göbekli Tepe'de rastlanılan en önemli; zengin; iyi korunmuş; yetkin bir tarzda yapılmış; yeni sembolik öğeler taşıyan kabartma kompozisyonu açığa çıkarılmıştır. Dikilitaş üzerinde görülen kabartma tekniğiyle yapılmış kompozisyonda; çeşitli motifler geniş yüzeye yayılarak; kaplayıcı bir tarzda işlenmiştir. Kompozisyona hakim olan; D yapısı merkezi istikamete doğru yönelmiş olarak işlenmiş bir akbaba motifidir. Motifin kompozisyona hakimiyeti sadece boyutuyla değil; ayrıca kanatların açık ve hakim duruşu ile; karşıdan bakıldığında sağ tarafta yer alan kanatla yuvarlak bir formda gösterilen motifi işaret etmesiyle de öne çıkar. Akbaba motifinin sağında uzun; öne doğru uzatılmış bacaklarıyla tasvir edilen başka bir kuş motifi görülür. Bunun yanı sıra yılan figürü ve H biçimli bir sembol görülür. Uzun bacaklı kuş motifinin altında; değşik tarzıyla yavru bir dişi kuş tasviri olabileceği izlenimi yaratan başka bir kanatlı hayvan motifi vardır. Akbaba motifi üzerinde bir diiz üçgen ve küçük karelerden oluşan geometrik bir motif dizisi bulunmaktadır. Bu motif bandının üzerinde üç tane köşeli obje ve bunların üzerinde kavis yapan kabartma bir bant görülür. Her dörtgen objenin üzerinde küçük bir hayvan motifi yer almaktadır. Dikilitaşın T biçimini oluşturan baş kısmının altında ise büyük boyutlu diğer motifler bulunmaktadır. Bunlardan ilki gerçekçi bir üslupla; eksiksiz tasvir edilen büyük bir akrep figürüdür. Akrep motifinin solunda; dikilitaşın D yapısını çevreleyen dairesel duvara yaslanan bölümünde; bir kısmı söz konusu duvar taşları ardında kalan; yılan ve tilki motifleri görülür. Akrep motifinin altında; başı ve uzun boynu görülen diğer bir büyük boyutlu kuş motifi yer almaktadır. Bu kuş motifinin sağ tarafında; önem taşıyan ancak dikilitaşın tahribat görmüş kenarı nedeniyle tam ve bütün olarak görülemeyen başka bir motif bulunmuştur. Bu motifle başsız; kollaırnı havaya kaldırmış bir insan figürü tasvir edilmektedir. İnsan figürünün bitiminde dikilitaş; taş bankla desteklenmiştir [Schmidt 2008:420-421]. 2007 yılında daha önceki alanlardaki çalışmaların yanı sıra güneybatı tepesinde doğu-batı yönünde sıralanan sekiz adet yeni açma ile kazı genişletilmiştir. K9-77 alanında en dikkat çekici buluntu XXIII no'lu dikilitaş olmuştur. Söz konusu dikilitaşın yüzeyde görülebilen baş kısmının sağ yüzeyinde kabartma tekniği ile yapılmış bir motifin izleri görülebilmektedir. Motifin içeriği kesinlikle tespit edilememekle birlikte bu buluntu sayesinde dikilitaşların T-biçimli baş kısımlarında bulunan kabartma motiflerin her zaman sağ yüzeyde olduğu gözlemi ve saptaması bir kez daha tekrarlanmıştır. Bu açmanın doğusunda yer alan K9-87 açmasındaki mimari içinde XXIV, XXV ve XXVI olarak adlandırılan başka dikilitaşlar da bulunmuştur. XXIV no'lu dikilitaş üzerinde alışılmadık bir bulgu gözlenmemiştir. XXV no'lu dikilitaş tümlenebilir üç parça halinde ele geçirilmiştir. Bu dikilitaşın ön yüzünde diğer örneklere benzemeyen yeni bir stola-atkı bezeme çeşidi bulunmaktadır. Gövdesinin arka kısmında figüratif bir kabartma vardır. Bu kabartma motifte bir insan figürü ön görünüş olarak yansıtılmıştır. Kollar gövdeye paralel olarak sert bir şekilde, hareketsiz ifade ile uzatılmış durumda tespit edilmiştir. Figürün diz seviyesinde, bacakların da aynı şekilde düz ve donuk bir tarzda tasvir edildiği görülür. Kırık diğer parçada sahneyi devam ettiren bir diğer motif köpekgiller familyasından bir tür hayvandır. Bu kompozisyon Göbeklitepe'de bu şekilde bulunan ilk örneği teşkil eder. XXVI no'lu dikilitaşın gövdesi, T-biçimini oluşturan başın arka kısmına kadar olan seviyede in situ bulunmaktadır. Baş kısmının büyük bölümü yerinde değildir ancak tüm olarak mevcut bulunan alt gövdenin ön kısmında V formunda bir motif görülmektedir. Bu motif Nevali Çori örneklerine benzemekte olduğundan bu isimle adlandırılmaktadır. XXVII no'lu dikilitaş L9-07 açmasında, XXVIII ve XXIX no'lar ise L9-17 açmasında ortaya çıkarılmıştır. XXVIII ve XXIX no'lu dikilitaşların baş kısımları kırık olup gövdeleri in situ olarak bulunmuştur. Her ikisinin de yan yüzlerinde Nevali Çori kazısında bulunan dikilitaşlardan bilinen ve kol betimlemesi olarak tanımlanan dikey batlarla oluşturulan atkı motifi görülmektedir. L9-37 açmasında XXX, XXXI, XXXII ve XXXIII no'lu dikilitaşlar bulunmuştur. L9-58 açmasında alanın güneyinde bulunan ve üzerinde herhangi bir betimleme bulunmayan dikilitaş XXII no ile adlandırılmıştır. L9-60 açmasında bulunan XX no'lu dikilitaşın baş kısmı kırıktır, yan gövde üzerinde atkı benzeri bir motif oluşturan dikey bantlar görülmektedir. XXI no'lu dikilitaşın baş kısmı doğu yönünde gövdenin yanında kırık bir şekilde bulunmuştur. L9-68 açmasında 43 no'lu dikilitaşta da sol yüzde baş kısmının betimsiz bırakıldığı gözlenmiştir. L9-47 alanının batı yarısında dolgu toprağı içinde iki parça halinde fakat tümlenebilir durumda bir taş halka bulunmuştur. Yukarı Mezopotamya Neolitik Dönem yerleşmeleri içinde, şimdiye kadar Göbekli Tepe'de örnekleri bulunan bu buluntu grubunun işlevi henüz bilinememektedir. Benzer buluntuların Kolomb dönemi Orta Amerika kültürlerinde bir tür oyun için kullanılmış olması; Göbekli Tepe'de bulunan benzer eserlerin işlevlerini açıklayabilme konusunda çok fazla yardımcı olamamaktadır. [Schmidt 2009:165-169]. 2008 yılında toplam 22 adet yeni T-biçimli dikilitaş bulunmuştur. F Yapısı'ndaki dikilitaşlar XXIII'ten XXVI'ya ve XXXIV'ten XXXVII'ye kadar numaralanmıştır. Birçok dikilitaşın üzerinde el ve kol motifleri bulunmaktadır. XXXIV no'lu dikilitaşın üzerinde ayrıca kazıma metodu ile yapılmış bir yaban domuzu motifi vardır. Bunun hemen altında da kabartma metodu ile yapılmış bir akbaba betimlemesinin baş kısmı görülmektedir. Bu yapının iç mekanını çevreleyen taş bank levhalarından birinin üzerinde bir insan motifi bulunmuştur [Schmidt 2010:243-245]. Ayrıca, 2008 yılında, L9-17 açmasının kuzeydoğusunda dolgu toprağından tüm halde bir heykel bulunmuştur. 66 cm'lik uzunluğu ile heykel Göbekli Tepe'de bulunan orta boyutlu heykeller grubuna dahil olmaktadır. Ayakta duran bir insanın tasvir edildiği heykelde kollar gövdenin orta kısmında karın üzerinde elleri karşı karşıya getirecek şekilde gösterilmiştir. Dirsekler gövdenin arkasına doğru gergince yapılmıştır. Yüz kısmında açık haldeki ağız ve yukarı doğru bakan gözler dikkat çeker. Cinsel organlar belirli değildir, ancak yüzde görülen sakal benzeri betimleme heykelin bir erkek tasviri olduğu görüşünü destekler [Schmidt 2010:246]. 2008 yılında C Yapısı'nda da dikilitaşlar ortaya çıkarılmıştır. 37 no'lu dikilitaşın üzerinde bir tilki kabartması ve 35 no'lu dikilitaşta boğa olduğu tahmin edilen bir kabartma tespit edilmiştir. 39 no'lu dikilitaşın ön dar yüzeyinde iki adet soyut sembol yapılmıştır. İlk motifi oluşturan H- biçimindeki sembolün iki yarım daire ile birlikte gösterilmesi sembollerin kombinasyonu açısından bakıldığında ilk örnektir. Bunun hemen altında yer alan ikinci motif, örneğine Göbekli Tepe'de sık rastlanan 90 derece çevrilmiş, ters H- biçimindeki semboldür. Bu alanda ayrıca bir de yaban domuz heykeli bulunmuştur. Çok etkileyici mimiklerle ustalıkla şekillendirilmiştir. Gövde gösterişli detaylarla belirtilmiştir. 36 no'lu dikilitaşın sağ gövde yüzeyinde iki adet turna ve bir yaban domuzu kabartması vardır. Bu, kuş ve yırtıcı hayvan motifinin birarada kullanıldığı ilk örnektir. 24 no'lu dikilitaşın sol geniş yüzeyinde bulunan tilki motifi ise kazıma ile şekillendirilmiştir [Schmidt 2010:249-252]. 2009 yılında yapılan çalışmalarda D yapısında beklendiği üzere, dikilitaşların gövdeleri üzerinde kol motifinin devam ettiği ve el motifleri ile birleştikleri görüldü. Ancak ellerin altında yeni bir buluntu ile karşılaşıldı. İki dikilitaşın da üzerinde ellerin altında gövdeyi saran bir kemer betimlemesine rastlandı. Kemer tasvirinin altında, her iki dikilitaş üzerinde senkron olarak peştemal-bel örtüsü olarak tanımlanabilecek bir giysi betimlemesi bulundu. Bu giysi parçası bir hayvan postu olarak gösterilmiştir. Bu giysi parçası ile dikilitaş üzerinde gösterilebilecek cinsiyet işaretleri kapatılmıştır. 31 no'lu dikilitaş üzerinde sadece kemer ve kemer tokası belirtilmiş iken 18 no'lu dikilitaş üzerinde bulunan kemerin H- ve C- formunda çeşitli sembolleri barındırdığı görülmektedir. 18 no'lu dikilitaşın ana kayadan şekillendirilmiş kaidesinin güney kenarında ise başka bir grup kabartma motif bulunmuştur. Burada doğudan batıya doğru yönlendirilmiş, kabartma tekniğiyle şekillendirilmiş, beş adet yaban ördeği motifi ortaya çıkarılmıştır. D yapısının güneybatı sektöründe 38 no'lu dikilitaşın önünde ana kaya tabana ulaşılmıştır. Bu alanda 38 no'lu dikilitaşın ve D yapısı iç duvarının, ana kaya taban üzerinde yapılan yaklaşık 10 cm yükseklikteki podyum benzeri bir alan üzerine yerleştirildiği saptanmıştır. 38 no'lu dikilitaşın güneyinde, duvara bitişik örülmüş ve büyük bir taş levha ile örtülmüş taş bank bulunmaktadır [Schmidt 2011:214-215]. 2009 yılında batı platosu yamacında bulunan ana kayaya işlenmiş sarnıçlar grubunun Neolitik Dönem'de yamaçtan akan yağmur suyunu depolamak için yapıldığı tespit edilmiştir [Schmidt 2011:217]. 2010 yılında D yapısında 5 m'yi geçen iki dikilitaşın kaideleri içerisinde oldukça yüzeysel olarak yerleştirildikleri ve C yapısında bulunan benzer örneklerin aksine burada kaide içerisinde sadece 15 cm derinlikte bir temel oluşturulduğu saptanmıştır. P31 no'lu dikilitaşın doğusunda dolgu toprağında iki adet heykel parçası bulunmuştur. İkisi de insan başı tasviridir ve büyük boyutludur. P42 no'lu dikilitaşın, T-biçimli baş kısmının hemen altında kabartma tekniğiyle yapılmış bir yılan figürü bulunmuştur. Yılan başı dikilitaş gövdesinin alt kısmına doğru ilerler şekilde yapılmıştır. Yılan başının hemen altında yaban ördeği benzeri bir kuş motifi bulunmuştur. Bu tasvirlerin bulunduğu seviyeden itibaren dikilitaş iç mekan duvar dokusu içine yerleştirilmiştir. Bu alandaki bir başka özel buluntu, tüm olarak bulunan tilki kuyruğu kemiğidir. P18 no'lu merkez dikilitaşın kuzeyinde dolgu toprağı içinde büyük bir kireç taşı plaka bulunmuştur. Eserin üzerinde kabartma tekniğiyle yapılmış figürler incelendiğinde çizgili sırtlan motifinin baskın olduğu bir sahnenin tasvir edildiği görülmüştür. L9-76 açmasında yeni bir dikilitaşın alt gövde kısmı bulunmuştur. L9-67 açmasında "kapı deliği-dikilitaş kaidesi" olarak adlandırılan buluntu grubuna ait orta büyüklükte bir örnek duvar üstüne dikey yerleştirilmiş olarak bulunmuştur. L9-46 açmasında dörtgen planlı bir mekanın iç dolgusuna ulaşılmıştır. 1.87 cm uzunluğunda, 38 cm genişliğindeki üzerinde bileşik kompozisyon ve figürlerin yer aldığı, kireçtaşından yapılmış totem duvar örgüsü içerisinde ele geçmiştir. Kuzeybatı yamacı açmalarının güneyinde 8 adet yeni açmada çalışılmıştır. K10-54 açmasında ilk mimari dokuya rastlanmıştır. K10-25 açmasının doğusunda büyük boyutlu bir dikilitaş bulunmuştur. P51 numarası verilen bu dikilitaşınT biçimini oluşturan baş kısmı 2 m uzunluğa erişmektedir ve doğu yönüne doğru yatık durumda bulunmuştur. Gövdesi 1.25 genişliğinde, 50 cm kalınlığındadır. Yan yüzeyinde atkı motifi bulunmaktadır. Dikilitaşın, büyüklüğü nedeniyle, büyük boyutlu yuvarlak planlı yapılardan birinin merkez dikilitaşı olduğu düşünülmektedir [Schmidt 2012:322-327]. 2011 yılında P18'in kaidesi tamamen ortaya çıkarıldı. Üzerindeki kabartmada görülen havyan sayısı 7'ye çıktı. 2010 yılında 7 açmada başlatılmış olan çalışmalara devam edildi ve sekizincisi açıldı. İki ayrı yapıya ait oldukları anlaşılan ilk dikilitaşlar ve diğer oluşumlar açığa çıkarıldı. Kuzey profilde bir başka dikkat çekici küçük dikilitaş ortaya çıktı. Bu dikilitaşa P54 numarası verildi. Açmanın kuzeybatı köşesinde ana yüzeyin 50 cm. altında in situ bir dikilitaş ortaya çıktı. Buna P56 numarası verildi. Dikilitaşın ön tarafında, hemen dikilitaşın çenesinin altında bir koç kafası işlemesi görünmektedir. Kafanın iki tarafından hareket eden kısa yılanlar, yukarıdan aşağıya eğik olarak, kafaları koç/boğa kafasının altında karşılıklı gelecek biçimde bulunuyorlar. Dikilitaş P56'nın sol kafa ve gövde tarafında, yüzeyi kaplayan motif yoğunluğuyla neredeyse boşluk bırakmaktan korkuluyormuş izlenimi veren kabartmayla karşılaşıldı [Schmidt 2012-3:79-81].
Kalıntılar:
Yorum ve tarihleme: Olağan dışı buluntuları ile dinsel/kutsal bir merkez olduğu kanısını uyandıran Göbekli Tepe'nin; özellikle yontma taş alet endüstrisi örneklerine göre; Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ'ın ilk ve orta evresine tarihlenebileceği ve şimdilik GÖ 10.500-8.600 yılları arasına konabileceği önerilmektedir [Schmidt 1995:9]. İlk yerleşmenin ne zaman başladığı sorunu güncelliğini korumasına karşın; son iskanın Çanak Çömlekli Neolitik Çağ'dan önce sona erdiği kesindir. Yüzey araştırmasında ele geçen birkaç çanak çömlek parçasının hangi çağı temsil ettiği ise bilinmemektedir. İleride yapılacak kazılar bu sorunun yanıtını verecektir. Kesinlik kazanmayan bir başka konu ise; Göbekli Tepe ile kendisinden 10 km uzakta olan Gürcütepe Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ yerleşme yerinin en azından birkaç zaman dilimi içinde hem zamanlı olup olmadığı sorunudur. Göbekli Tepe'de var olduğu sanılan kutsal alanın boyutları; bu yerin yöredeki dinsel faaliyetlerin en büyük merkezi olduğu düşüncesini uyandırmaktadır. Göbekli Tepe bir yerleşme değildi. Sadece törensel amaçlar için tasarlanmış bir alandır. Ana özelliklerini antropomorfik megalitik dikmeler oluşturmaktadır. Megalitik yapıların yapımı için gerekli zaman; enerji; işçilik ve iş gücünün sosyal organizasyon ve iş dağılımı açısından belirleyici olduğuna kuşku yoktur [Schmidt 2007:103]. 2006 yılı kazıalrında bulunan dikilitaşlarla birlikte bir kez daha Göbekli Tepe'nin kült yapılarından oluşan özel bir buluşma merkezi olduğu tezini destekleyen verilere ulaşılmıştır [Schmidt 2008: 419]. X-RAY analizleir için Fransa Louvre Müzesi'ne gönderilen obsidienlere yapılan analizler sonucu hammadde kaynaklaırnın çoğunlukla Kapadokya Bölgesi olduğu tespit edilmiştir [Schmidt 2010:253].


Liste'ye