©Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri - TAY Projesi


Kerkenes Dağ

Çizimler için tıklayın...

maps

Fotoğraflar için tıklayın...

Kerkenes Dağ
Türü:
Höyük
Rakım:
m
Bölge:
İç Anadolu
İl:
Yozgat
İlçe:
Sorgun
Köy:
Şahmuratlı
Araştırma Yöntemi:
Kazı
Dönem:
Orta Frig Geç Frig

     


Yeri: Yozgat'ın güneydoğusunda, Şahmuratlı Köyü'nün 5 km batısında yer almaktadır.
Konumu ve Çevresel Özellikleri: Kapadokya Ovası'nın kuzey ucunda, denizden 1500 m yükseklikteki granit dağ kütlesi üzerinde, surları yamaç sırtlarında yer alacak şekilde ustalıkla yerleştirilmiş bir şehirdir.
Tarihçe: MÖ 600 yılı dolaylarında, Anadolu yaylasının en geniş ve etkileyici yerleşmeleri arasında yer alan Demir Çağı başkenti, büyük olasılıkla Herodotos'un da bahsettiği Pteria, burada kurulmuştur. MÖ 6. yüzyılın ortalarında bu büyük şehir yağmalanmış ve yakılmış, üzerinde 7 sur kapısı bulunan 7 km uzunluğundaki surları yıkılmış ve yerleşme tamamen terk edilmiştir [Summers 2008:477].
Araştırma ve Kazı: Yerleşme, ilk olarak 19. yüzyılın sonlarına doğru J.G. Anderson tarafından belgelenmiş, 1927 yılında, H.H. von der Osten ve H.F. Blackburn kentin ve savunma duvarlarının hatasız bir haritasını yapmış ve ertesi yıl E. Schmidt höyüğün 14 yerinde test açmalarıyla burasının Demir Çağı'na ait bir yerleşme olduğunu ortaya koymuştur. 1993 yılından itibaren G. Summers'ın başkanlığında bir ekip tarafından uzaktan algılama ve öz direnç yöntemlerinin kullanıldığı yüzey araştırması yapılarak kazılara başlanmıştır. Direnç yöntemi kazılarla birlikte, kentin tamamının planını çıkartmak üzere 2011 yılına kadar sürdürülmüştür. 2012 yılından 2014 yılına kadar Yozgat Müzesi başkanlığında gerçekleştirilen kazılar 2015 yılından beri S.A. Branting başkanlığında sürdürülmektedir.
Tabakalanma: Tek tabakalı bir yerleşmedir. Büyük olasılıkla MÖ 7. yüzyılın sonlarında kurulmuştur ve MÖ 6. yüzyılın ortalarında tamamen terk edilmeden önce yapılar kundaklanmış ve surlar yıkılmıştır.
Buluntular: Mimari: Kentin çevresi 7 km uzunluğunda bir sur ile çevrelenmiştir ve 2.5 kilometrekarelik bir alan kaplamaktadır. Kente girişi sağlayan yedi kapıdan yalnızca bir tanesi kısmen kazılmış durumdadır. "Kapadokya Kapısı" olarak adlandırılan bu kapı taştan yapılmıştır ve kimi yerlerde 5 m yüksekliğe kadar korunmuştur. Kentin yanarak yıkılmasının ardından savunma duvarlarının üst kısımları sanki gelecekte bir daha kullanılmalarını engellemek amacıyla parçalanarak aşağı atılmıştır. Kapadokya Kapısı'nın içinde idollü-basamaklı bir anıt bulunmuştur. Kentin güney tarafında, çevreye hakim stratejik konumda büyük bir saray yapısı yer almaktadır. Sarayın girişinde bulunan taş döşeli alanda büyük bir sütunlu salon ve iki kule vardır. Kulelerin alt kesiminin yüzeyinde düzeltilmiş granit bloklar, üst taraflarında ise bir sıra sarımsı kumtaşı ve onun da üstünde yumuşak beyaz kireçtaşı kullanılmıştır. Her farklı taş sırasının arasında ise büyük ahşap tomruklar vardır. Kent yanmaya başladığında buradaki ahşaplar yangını körüklemiş, granitlerin camlaşmasına ve kumtaşının erimesine yol açmıştır. Yanık dolgularının arasında birçok kabartmalı heykel parçası, insan şeklinde bir heykelin büyük bir kısmı ve Frig dilinde yazıtlara rastlanmıştır. Saraya ait yapıların ön tarafında ise yapay bir havuz (Sülüklü Göl) bulunur. Kentin aşağı kesimi, merkezi ve kuzey bölümünde yapılan yüzey araştırmalarında sokaklar, açık alanlar ve karmaşık bir su sistemi tespit edilmiştir. Aşağı kentin büyük kısmı mahallelere ayrılmış ve her birim birbirine üç ya da dört tarafta bulunan taştan teras duvarları ile bağlanmıştır. Jeofizik araştırmaları sırasında kentin merkezinde megaron görünümlü iki özel yapı belirlenmiştir. 2003 yılında, açığa çıkarılan bu yapılardan birinde kare şeklinde bir salon ve salonun ortasında, önünde açık bir sütunlu alanın (portiko) olduğu merkezi bir ocak yeri bulunmuştur. Bu yapı grubunun kamu yapısı olduğu düşünülmektedir. Jeofizik araştırmalar, şehrin en büyük yapay rezervuarı olan Büyük Göl'ün güneydoğusundaki geniş bir alanda hiçbir yapı bulunmadığını ortaya koymuştur. Bu çalışmada varlığı belirlenen ilginç bir bina, bir tapınak olabileceği düşünülen, sokağa cepheli büyük (27x15 m) iki odalı bir yapıdır. Daha önce yapılan magnetometre ile yüzey araştırması, çevresindeki daha küçük binaların aksine, bu yapının yangına maruz kaldığını göstermiştir. S. Branting tarafından şehrin içindeki yaya dolaşımı konusunda yürütülen Coğrafi Bilgi Sistemleri'ne (GIS) dayalı araştırmasını sürdürmüş ve 2004'te üç deneme açmasında çalışmıştır. Sokak zemini olduğu düşünülen yüzeylerden alınan örnekler üzerinde gerçekleştirilen mikromorfolojik analizler, kaplamasız sokaklar bulunduğunu ve bunların bir bölümünde komşu yapı adalarından atılan çöplerin birikintiler oluşturduğunu göstermiştir. 2007 yılında yapılan Direnç Ölçer ile Jeofiziksel Yüzey Araştırması'nda Saray Yapı Grubu'nun doğu ucunu kaplayan büyük Yapı A ve bunu destekleyen eğimli taş kaplı yüzeyin (glacis) erken bir evreye, hatta büyük olasılıkla şehrin kurulduğu ilk döneme ait olduğu anlaşılmıştır. Batıda, şehirde tanımlananların en büyüğü olan yaklaşık 140 m uzunluğunda trapezoid biçimli bir yapı adası yer almaktadır. Bu yapı adasında yer alan yapılar arasında en dikkat çekici olanlar, orta kısmının güneyinde bulunan ve dikdörtgen biçimli birer salon ile birer ön odadan oluşan bir çift büyük iki odalı yapıdır. Yine aynı adada bulunan sık dokulu yapılar arasında depolama amaçlı olabileceği düşünülen hücre dizileri öne çıkar. Ayrıca, Kesme Taş Yapı'nın doğusundaki taş kaplı avlunun diğer tarafında bulunan ve belki de salonunun ortasında bir ocağı olan üçüncü bir büyük iki odalı yapı da belirlenmiştir. Şehrin yok ve terk edilişine yakın tarihli son bir evrede ise Anıtsal Giriş eklenmiştir. Bu büyük yapı grubunun kuzeyinde, merkezi bir planlama iradesinin varlığına işaret eden ızgara benzeri bir sokak düzeni ile kesilen daha küçük ölçekli yapı adalarının bulunduğu görülmektedir. Bu yapı adalarının genel anlamda Saray Yapı Grubu'nu içeren özgün adanın küçük uyarlamaları olduğu düşünülmektedir [Summers 2010:38-39]. 2008 yılındaki çalışmalarda Saray Kompleksi'ne komşu alanda alınan sonuçlar, ana sokakların her iki yanında bulunan birkaç tane kentsel yapı bloğunu ve bunları oluşturan yapıları detaylı bir şekilde ortaya koymuştur. Bu sokak, Saray Kompleksi'nden başlayarak Göz Baba Kapısı'na kadar uzanmaktadır [Summers et al. 2010:52]. 2009 yılında antik akropolün güneybatı tarafının hemen aşağısında yer alan ve Kraliyet Ahırları olarak tanımlanan bir dizi yapı grubunun tam karşısında, yani Doğu Kapısı'ndan başlayıp Saray Yapı Grubu'ndan geçerek Gözbaba Kapısı'na ulaşan ana caddenin diğer tarafında bulunan Kapadokya Kapısı'nda çalışılmıştır. Bu çalışmalarda Kapı Geçidi ve Avlu kısmında taş döşemeli bir yol ve eklentileri, eklentilerin içinden geçen bir su kanalı, Orta Kule'nin köşesinde ayakta duran anikonik bir granit stel ve kısmen yanmış bir insan iskeleti ortaya çıkarılmıştır. Doğu Kule'nin kuzeydoğu köşesi ve kent surunun kesiştiği yerde yapılan kazılarda kulenin köşesindeki eğimli taş yüzeyin tamamen tahribata uğradığı gözlenmiştir [Summers-Summers 2011:383-384]. Kraliyet Ahırları olarak tanımlanan iki ahır yapısının genişliği yaklaşık 20 m'yi bulmaktadır. Kerkenes'te benzer çatı ölçülerine sahip başka geniş yapılar da mevcuttur [Summers-Summers 2011:383]. 2010 yılında tapınakta ve Kapadokya Kapısı'nda kazı çalışmaları yapılmıştır. Tapınak kazılarında, TR27 ve TR28 Açmaları, iki odalı geniş bir bina (A Yapısı) ile hemen arkasında yer alan kare plana sahip küçük bir binanın (B Yapısı) önemli bir kısmını açığa çıkarmıştır. B Yapısı'nın kuzey odası çok sayıda objenin bulunduğu taş kaplı bir tabana sahiptir. Buluntular, iki oda arasında yer alan ahşap kapıya ait yanmış ağaç kalıntıları ile kapıyı bir arada tutmaya yaramış, delikli demir şerit parçalarından oluşmaktadır. Diğer buluntular ise, bakır alaşımından bir ok ucu, üçayaklı bir taş kap, kalay-antimon alaşımından küçük bir boncuk, yıldız şeklinde birbiriyle özdeş iki gümüş obje ve orta büyüklükte birçok çanak çömlek parçasıdır [Summers et al. 2012:536-537]. 2012 yılı kazıları Yapı Bloğu 8 ve Doğu Kapı yakınındaki sur duvarı ve çevresinde yoğunlaşmıştır. Kentsel Yapı Bloğu 8'de iki açmada çalışılmıştır. 2011 yılında açılan TR29 açmasında ortaya çıkarılan yan yana üç mekanın hemen ön tarafında, güneydoğu köşede TR31 isimli yeni bir açma açılmıştır. Açmanın kuzeyinde önceki yıllarda TR29 açmasında bulunan Üçüncü Oda'ya girişi sağlayan bir merdiven bulunmuştur. Merdiven, 6 adet geniş taş basamaktan oluşmaktadır. Merdiven, açmanın ortasında yer alan taş döşemeli alana inmektedir. Taş döşemenin üzerindeki direk çukurları ahşap bir çatının varlığını akla getirmektedir. Taş döşeme, güneyde ve doğuda taş temelli duvarlarla çevrelenmiştir. Açmanın doğusunda küçük bir oda, güneyinde ise başka bir odaya ait bölümler açığa çıkarılmıştır. Döşemenin batısında, TR29 açmasındaki yapının ön duvarından akan suyu tahliye eden bir kanal sistemi tespit edilmiştir. Alandaki diğer çalışma, güneyde yer alan ve önceki yıllarda sondaj çukurlarından görülmüş kısımda gerçekleştirilmiştir. TR33 açması ile aynı yapı bloğunda bulunan büyük bir mekanın önündeki taş döşemenin bir kısmı açığa çıkarılmıştır. Açmanın tamamını kaplayan taş döşemenin güneyinde 6 tane direk çukuru bulunmuştur. TR31 açmasından çanak çömlek ve kemik parçaları ele geçmiştir. Doğudaki odada demir bir iğne, güneydeki odanın eşiğinin yakınında, taş döşemenin üzerinde kırık bir fibula parçası ve güney odanın güney kenarında işlenmiş fildişi parçaları bulunmuştur. TR33 açmasından ise birkaç adet çanak çömlek ve kemik parçası, kırık bir demir çivi ve bronz plaka parçaları ele geçmiştir [Baran 2014:77]. Doğu Kapı yakınında, sur duvarının doğu bölümünde kazılar gerçekleştirilmiştir. Bu alan, akropolis tepesinin eğiminde yer almaktadır. Toplam 5 açmada (TR32, TR34, TR35, TR36 ve TR37) çalışmalar yürütülmüştür. TR32 açmasında yüzeyin hemen altında sur duvarının iç dolgu taşları açığa çıkarılmıştır. TR34 açmasında açığa çıkarılan sur duvarı, büyük taşlarla inşa edilmiş ve bu taşların araları harçsız bir şekilde yerleştirilen taşlarla doldurulmuştur. Sur duvarının ön tarafında ise Arkaik Dönem geleneğinde eğimli destek duvarları inşa edilmiştir. Bu destek duvarları, yoğun taş dolgulu kalın sur duvarlarını desteklemektedir ve olası bir saldırı anında düşmanın duvar dibinde saklanmasını engellemek amacıyla inşa edilmiş olmalıdır. TR36 açmasında sur duvarının güneydoğuya dönerek bir köşe oluşturduğu görülmüştür. Sur duvarının iç kesiminde, köşenin hemen güneyinde bir merdiven tespit edilmiştir. 5 basamağı açığa çıkarılan bu merdiven surun üst kısmına ulaşmaktadır. Basamak blokları yaklaşık 80 cm uzunluğunda, 40 cm genişliğinde ve 30 cm yüksekliğindedir. Bu basamaklar, sur duvarının orijinal yapım evresine aittir. Doğu sur duvarının iç kısmında, Arkaik Dönemden Bizans'a kadar çeşitlilik gösteren cam boncuklar, cam bilezik parçaları, bronz ve demir fibula parçaları, bronz ok ucu, bronz şeritler, demir çivi ve Frig Dönemine tarihlenen çok sayıda boyalı ve boyasız çanak çömlek parçaları bulunmuştur. Doğu Yapı Bloğu'nda, Doğu Kapısı yakınında açılan TR38 açmasında çalışmalar yürütülmüştür. Bu alanda, yüzeyde çok sayıda duvar kalıntısı görülmüştyür. Bu duvar kalıntıları, Doğu Kapı'dan başlayan ana caddenin kenarında yer alan büyük bir yapı bloğuna aittir. Alanın güneydoğu köşesinde gerçekleştirilen kazılarda, alanın eğim nedeniyle büyük oranda tahribata uğradığı görülmüştür. Bu nedenle duvarların yalnızca 1-2 taş sırası korunagelmiştir [Baran 2014:78-81]. 2013 yılı çalışmalarında, TR 37-D açmasında eğimli sur duvarının bir bölümünün tamamen tahrip olduğu görülmüştür. Eğimli sura ait büyük blokların hemen güneyinde bir duvar sırası ortaya çıkartılmıştır. Dış sur duvarına kısmen organik olarak bağlanan bu duvarın, savunma kulesinin kuzey duvarı olduğu tespit edilmiştir. İki duvarın birleşim yerinde görülen inşa tekniği farklılıkları, dış sur duvarının bu kısmının tamir görmüş olabileceğini düşündürmektedir. Doğu-batı doğrultulu I. Kulenin iç duvarları eğimli sur duvarıyla çevrilidir. Ancak II. Kule'de olduğu gibi dönüş yaparak kuzey-güney uzantılı eğimli sur duvarına bağlanmamaktadır. Düz bir hatta ilerleyerek dış sur duvarına yapışmaktadır. TR 39-B açmasında I. kulenin doğu destek duvarının 4.80 m'si izlenebilmiştir. Sur yapısı, büyük taşların üzerine küçük taşlar ve bunların üzerine tekrar büyük taşların yerleştirilmesiyle oluşturulmuştur. I. Kule'nin 10 m güneyinde II. Kule ortaya çıkartılmıştır. Sağlam olarak korunagelmiş II. Kule'nin boyu 11.50 m'dir. I. Kule'nin güney kanadı tahrip olmuştur. Bu kule ise 9.50 m yüksekliğinde korunagelmiştir. I. ve II. kule vadiden gelecek saldırılara karşı inşa edilmişken, III. kule kapıdan gelecek saldırıları savuşturmak için tasarlanmıştır. TR38 açmasında toplam 13 açmada kazı çalışmaları yapılmış ve mimari kalıntılar ortaya çıkartılmıştır. TR38 açmasında, günlük kaplara ait parçalar ve bir adet çivi parçası bulunmuştur [Baran et al. 2015]. 2014 yılında iki açmada (TR33 ve TR40) kazı çalışmaları yapılmıştır. Bu açmalar, kentin kuzeybatısındaki Yapı Bloğu 8'de yer alır. Bu açmalarda yürütülen kazı çalışmaları yapı bloğunun planını ve farklı binaların ve alanların kentin sakinleri tarafından nasıl kullanıldığını anlamak amacıyla gerçekleştirilmiştir. Toplamda 366 metrekarelik bir alan açığa çıkarılmıştır. Böylece yapı bloğunda ortaya çıkarılan alan 600 metrekareye ulaşmıştır. TR33 açmasındaki kazı çalışmaları 2012 yılında başlamıştır. Bu çalışmalarda, geniş sütunlu yapının önünde taş bir döşeme bulunmuştur. 2014 yılındaki çalışmalarda, döşemenin altına doğru uzanan bir taş kanal ortaya çıkarılmıştır. Yaklaşık 30 cm genişliğindeki bu kanal kuzey-güney doğrultusunda uzanarak, geniş sütunlu yapının doğusuna doğru devam etmektedir. Döşemenin üzerinde direk deliği ya da diğer geçici mimari ögelere ait olabilecek delikler mevcuttur. TR40 açması, TR33'ün kuzeyinde yer alır. 216 metrekarelik bir alanı kaplar. Bu açmada, 26x18 m boyutlarında geniş bir bina tespit edilmiştir. Yapının uzun doğu duvarı ve iç kısımdaki payanda duvarında sıva izleri tespit edilmiştir. Dış duvardaki sıva izleri, binanın doğusuna konumlanan ek bir oda olabileceğini düşündürmektedir [Branting et al. 2016:3]. 2015 yılı çalışmalarında Kent Yapı Adası 8'de TR33 ve TR40 açmalarında çalışılmış. Kazılar, 2014 sezonunun devamı olarak yapılmıştır. TR40 açmasında sütunlu, iki odalı bina içinde yapısal ögeleri ve aktivite alanlarını anlamak için çalışılmıştır. Geçen sezon kısmen ortaya çıkartılan duvarın tamamı kazılmıştır. Orijinal duvarın üst kısmında kerpiç tuğla sınırlarından oluştuğu ve dış yüzünün çamur sıvalı olduğu tespit edilmiştir. Duvarın dış yüzündeki sıvanın, yapının doğusunu dik kesen ikinci bir duvarın başladığı yerde son bulduğu görülmüştür. Bu durum bir başka odanın varlığına işaret etmektedir. Batı duvarının taş sıraları oldukça bozulmuş durumdadır, yer yer sıvaya işaret eden izlere rastlanılmıştır. Kuzey duvarının yüzü ise iyi korunmuştur. Taş sıralarının on tanesi halen ayakta ve üç aşamada yerleştirildiği tespit edilmiştir. Taş sıra üzerinde en az dokuz sıra kerpiç tuğla bulunduğu, yapının iç odasında yıkım tabakası içinde kuzey duvarı önünde blok olarak düşmüş kerpiç tuğlalardan anlaşılmıştır. Geniş iç odada, taban seviyesinin biraz yukarısında sütun kaideleri ile karşılaşılmıştır. Bir zamanlar yapının eğimli hasır çatısını taşıyan sekiz adet ahşap sütuna ait dörderli iki sıra halinde bulunan sekiz adet taş kaidenin üzeri açılmıştır. Yapının aşırı derecede yanmış olması çatıya ya da ahşap üstyapıya dair izlerin kalmamasına sebebiyet vermiştir. Ön odadaki yangın izleri, yapının ön kısmının taş temeller ve ahşap üstyapıdan oluştuğunu göstermektedir. Sütunlu bina içinde şimdiye kadar iki aktivite alanı tespit edilmiştir. Bunlardan biri ön odada diğeri ise, iç odanın arkasındaki taş sıra içindedir. Ön odada 348 adet fil dişi ve kemik kakma parçaları bulunmuş, böylece aktivite alanından çıkan kakma parçaların sayısı 800'ü aşmıştır. TR40 açmasındaki ön odadan çıkan buluntular: Küpeyi andıran bakır alaşımlı ince tel parçası 2014 sezonunda bulunan parçaya benzemektedir. Bunun yanında, fibula olduğu düşünülen kısmen erimiş bakır alaşım parça ve seramik parçaları bulunmuştur. Dokuz adet parçadan oluşan seramik kümesinde on adet tamir deliği tespit edilmiştir. Bu deliklerin bazılarında tamir işlemi sırasında kullanılan kurşun kenet parçalarına rastlanmıştır. Buluntular ışığında, binanın yıkılma ve çökme sonrası uzun süre açıkta kalmış olabileceği düşünülmektedir. Jeofiziksel yüzey araştırmalarında; sırt boyunca uzanan yapı temellerinin koruma durumunu test etmek hem de daha önce yapılmış olan küçük çaplı elektriksel özdirenç araştırmasını genişletmek ve bu alanı diğer alanlarla birleştirmek amaçlanmıştır. Bu alanda, kent yıkıldığı zamanda kasıtlı olarak ateşe verilen yapı tespit edildiği için önem kazanmıştır [Branting et al. 2017:180-183]. Çanak Çömlek: 2014 yılında, TR33 açmasında, döşemenin üzerinde, dağınık çanak çömlek parçaları bulunmuştur. TR40 açmasında da çanak çömlek parçaları tespit edilmiştir. Bunlar arasında yuvarlak formlu bir çömlek tıpası ve üzerinde çizi bezek bulunan bir parça dikkat çekicidir [Branting et al. 2016:3-4]. Kil: 2014 yılında, TR33 açmasında, bezemesiz, küçük bir boncuk bulunmuştur [Branting et al. 2016:3]. 2015 yılı çalışmalarında yapılan seramik analizlerinde; Kerkenes, Gordion ve Çadır Höyük arasındaki bölgesel ve bölgelerarası etkileşimleri aydınlatmak amacıyla adı geçen projelerin ekip üyeleriyle beraber Geç Demir Çağ buluntu kümeleri karşılaştırılmıştır [Branting et al. 2017:184]. Yontma Taş: 2014 yılında, TR33 açmasında, yine döşemenin üzerinde bir obsidyen yonga tespit edilmiştir [Branting et al. 2016:3]. Kemik/Boynuz: 2014 yılında, TR40 açmasındaki ön odanın kuzeydoğu köşesinde ve doğu duvarı boyunca 500'ün üzerinde işlenmiş kemik ve fil dişi kakma bulunmuştur. Bu işlenmiş kemikler arasında çok sayıda bezemeli örnek mevcuttur. Bezemeler, geometrik desenler, kabartma çerçeve içine alınmış olası insan figürleri ve kazı bezeme palmet motifinden oluşmaktadır. Bu buluntular bir buluntu topluluğundan ziyade üretim sürecinin bir parçası olmalıdır [Branting et al. 2016:5]. Maden: 2014 yılı çalışmalarında, TR33 açmasında, birkaç demir çivi (muhtemelen geniş sütunlu yapının cephesine ait), çivili tunç plaka parçaları, bakır alaşımı bir iğne, bakır alaşımı bir spiral ve demir ok ucu bulunmuştur. 2014 yılında TR40'ta yürütülen çalışmalarda ise olasılıkla binanın üst yapısına ait demir çiviler, metal plaka parçaları ve demir şerit parçası tespit edilmiştir. Bunların yanı sıra birkaç metal alet ve obje de bulunmuştur. Doğu duvarı yıkıntısının içinde demir bir balta başı ele geçmiştir. İç kısımdaki girişin güneyinde demir bız ve demir iğne parçası bulunmuştur. Ön odanın kuzeydoğu köşesinde ağız kısmı tırtıklı bird emir tırpan tespit edilmiştir [Branting et al. 2016:3-5]. Heykel/Kabartma: Kapı çevresindeki alan, Bizans Dönemi'nde define avcıları tarafından ve bu dönemde yapılan mezarlarla büyük ölçüde tahrip edilmiştir. Bizans Dönemi'ne ait bir çukurda, 1 m'den biraz yüksek, kumtaşı bir insan heykeline ait parçalar bulunmuştur. Figürün saçları omuz hizasında olup, sağ elinde bir asa taşımaktadır. Pileli etek, kemer ve düz bir gömlek giymiştir. Heykelin tabanına ve eteğin yan kısımlarına kenet oyukları açılmıştır. Figürün kimi betimlediği bilinmemektedir. 2006 yılında Kapadokya Kapısı yanında, iç avludaki basamaklı anıt üzerinde yer alan stelin üst kısmına ait bir parça bulunmuştur. Bu parça, yarı-ikonik Frig idolünün boş yüzünün yuvarlak biçimli odluğunu ve omuzlarındaki sembolize dalgalı saçların sarmal yastık şeklinde elemanlarla sonlandığını göstermektedir. Frig esintisi taşıdığı kesin olan heykel, büyük olasılıkla erkek bir yöneticiyi betimlemektedir [Summers 2008:482].
Kalıntılar:
Yorum ve tarihleme: 2009 yılında Kraliyet Ahırları'nın mimarisi üzerine çalışılmıştır. Kerkenes'teki benzer yapıların üzeri taş kaideler üzerine oturtulmuş iki sıra geniş ahşap direkle desteklenen eğimli hasır çatılarla kaplanmıştır. Benzer çatılara Gordion'da MÖ 9. yüzyıla ait aynı genişlikteki yapılarda da rastlanmıştır. Fakat orada kentin yıkılmasından önce megaronların üzerindeki eğimli çatıları taşıyan direkler bağımsız direk çukurlarının yerine ahşap traversler üzerine oturmaktaydı. Yoğun kar yağışlarına maruz kalan bir bölgede bulunan ve saz dam örtüsüne sahip olan bir çatının eğimi 40 dereceden az olamazdı. Böyle bir çatıda alınlığın tepe noktası en az 8 m yüksekliğe sahip olmak zorundaydı. Bu nedenle, yapıların 12 m'yi bulan ya da aşan bir yüksekliğe ulaştığı varsayılmaktadır. Öte yandan, Kerkenes'te direk çukurlarına dair olumlu herhangi bir kanıt yoktur [Summers-Summers 2011.383].


Liste'ye