©Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri - TAY Projesi


Ziyaret Tepe

Çizimler için tıklayın...

maps

Fotoğraflar için tıklayın...

Ziyaret Tepe
Türü:
Höyük
Rakım:
500 m
Bölge:
Güneydoğu Anadolu
İl:
Diyarbakır
İlçe:
Bismil
Köy:
Tepe
Araştırma Yöntemi:
Kazı
Dönem:
Erken Demir Çağı Yeni Assur İmparatorluk Dönemi

     


Yeri: Diyarbakır ili; Bismil İlçesi'nin güneydoğusunda; Tepe kasabasının hemen doğusunda; Dicle ve Batman nehirlerinin birleşme noktasının 20 km batısında yer alır. Dicle'nin güney kıyısında bulunan höyük; Ilısu Barajı yapılınca; baraj gölünün hemen kenarında kalacaktır ve su seviyesinin yükselmesiyle kısmen etkilenebileceği bildirilmektedir [Matney 1998:7].
Konumu ve Çevresel Özellikleri: Yerleşme; Dicle'nin taşkın ovasının kuzeyinde ve güneyinde bulunan geniş ve alçak teraslar üzerindeki büyük höyüklerden biridir. Bu verimli arazide bulunan höyük aynı zamanda Dicle üzerinden doğu-batı trafiğinin kontrol edilebileceği stratejik bir noktada yer almaktadır. Hemen kuzeyinden modern bir yol geçmektedir. Yerleşme; kuzey kesiminde bulunan bir höyük (akropol) ve höyüğün üç yanında uzanan 29 hektarlık bir aşağı şehirden oluşmaktadır. Höyük ise 3 hektarlık bir alanı kaplar ve ova seviyesinden yüksekliği 22 m'dir [Matney 1998:8]. Akropolün bulunduğu yüksek höyüğün güneydoğu kesiminde modern bir mezarlık ve defineci çukurları bulunduğu; höyükten köylüler tarafından taş alındığı ve höyüğün güneyinin yol yapımı için kesildiği bildirilmektedir [Matney 1998:15; Matney-Somers 1999:203; 208].
Tarihçe:
Araştırma ve Kazı: İlk kez 1980 yılında Kessler tarafından bulunan höyük, 1989 yılında G. Algaze başkanlığında Ilısu baraj alanında gerçekleştirilen yüzey araştırmasında da ziyaret edilmiştir. 1997 yılından itibaren ise T. Matney başkanlığında G. Algaze'nin de katıldığı bir ekip, yerleşmede tepe, aşağı şehir ve yamaçlar olmak üzere üç farklı alanda sistematik yüzey araştırması başlatmıştır. 1998 yılında ise yerleşmenin dört ayrı alanı manyetik yöntemlerle taranmıştır. 2001 yılında Matney başkanlığında kazılara başlanmıştır. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanmış tescilli arkeolojik sit alanları listesinde yer almaktadır.
Tabakalanma: Ziyaret Tepe'nin en yoğun yerleşildiği dönemin Orta ve Yeni Assur Çağı olduğu, tepenin bu dönemde akropolü ve aşağı şehri olan önemli bir garnizon kenti olduğu anlaşılmaktadır. Yüzey araştırmasında toplanan çanak çömleğe göre Ziyaret Tepe'nin yerleşim gördüğü dönemler 2002 yılına kadar şu şekilde sıralanmıştır: Son Neolitik/İlk Kalkolitik Çağ (yaklaşık MÖ 6000Ğ5000) Orta Tunç Çağı (yaklaşık MÖ 2000Ğ1600) Son Tunç Çağı (yaklaşık MÖ 1300Ğ1200/1100) Erken Demir Çağı (yaklaşık MÖ 1200/1100Ğ900) Geç Demir Çağı (yaklaşık MÖ 900Ğ600) Geç Roma Dönemi Sasani/Erken İslam Dönemi [Matney 1998:11-14]. Yine yüzey buluntularına dayanarak, höyükte Demir Çağı'ndan sonra yerleşilmediği; kuzey ve batı yamaçlarda yoğun OTÇ malzemesinin yanı sıra Son Neolitik/İlk Kalkolitik Çağ malzemesi bulunduğu, güney yamaçta ise bu erken çağa ait buluntulara rastlanmadığı bildirilmektedir. Aşağı şehirde de Son Neolitik/İlk Kalkolitik Çağ'ın temsil edilmediği bilinmektedir [Matney 1998:15-17]. Tabakalanma hakkındaki düşünceler 2002 yılında yapılan kazılarla değişmiştir. Önceki raporlarda, 1997 yılındaki yüzey araştırmasında ele geçen kaba, el yapımı çanak çömleğe dayanarak yerleşmenin en erken dönemi Son Neolitik ya da İlk Kalkolitik'e tarihlendirilmiştir. Ancak basamaklı açmadaki E Açmasında devam eden çalışmalar, 2002 yılında burada ele geçen ve MÖ 3. binyıl tabakalarında yer alan el yapımı çanak çömlek, yüzey araştırmasında bulunan malzemenin yanlış değerlendirilmiş olduğunu ortaya koymuştur. Bu bulgulara dayanarak yerleşmenin tabakalanması ile ilgili yeni görüş, MÖ 3. binyıldan Geç Assur Dönemi'ne kadar kesintisiz yerleşim gördüğüdür [Matney 2004:163-164].
Buluntular: Mimari: Ziyaret Tepe'de kazı çalışmaları 2000 yılında, beş alanda sürdürülmüştür (A-E alanları). Bunların dördü höyükte, D Alanı ise Aşağı Şehir'dedir [Matney et al. 2002:521]. A Alanı höyüğün doğu yamacında yer almaktadır. Burada, toplamı 450 metrekarelik bir alana yayılan bir Geç Assur binası açığa çıkarılmaktadır. Erozyon ve yoğun geç dönem çukurları, bu alandaki mimarinin oldukça zayıf korunmasına neden olmuştur. Bu durum, duvar, taban ve ilişkili buluntuların tekrar yorumlanmasını güçleştirmektedir. Bu yapının inşaası sırasında söz konusu alan büyük kerpiç platformun yapımı için tesfiye edilmiş olmalıdır. Akabinde bu büyük Kamu Binası kerpiç platformun üzerinde inşa edilmiştir. Bu dönem, aynı zamanda A Alanı'ndaki Geç Assur yerleşmesini gösteren başlıca evredir. Erken evreye ait ortaya çıkarılabilen temel planda, en az iki yanı oda sıralarıyla çevrili bir avlu ya da açık bir mekan yer almaktadır [Matney et al. 2004:390]. A Alanı'nın güney yarısı yoğun bir şekilde pişmiş kerpiç ile kaplanmıştır. Bu kaplamadan elde edilen buluntular, B evresinin sonlarına tarihlenmektedir. C evresinden sonra kullanım dışı kalan bina, sonraki Post-Assur Dönemi gömüleri ve çukurları gibi düzensiz bir kullanımla binanın daha erken evresi olan D evresinin içine girmiştir [Matney 2003:234-235]. Binanın B evresi, gerek erozyon, gerekse çukurlardan dolayı iyi korunamamıştır. Burada erken evrelerle ilişkili sıvalı veya küçük çakıl taşlarından yapılmış iki taban bulunmuştur. Her ne kadar iyi korunamamışsa da, binadaki en alçak kerpiçlerde, beyaz bir duvara ait sıva kalıntıları bulunmuştur. Kapı girişleri ve tabanlar birçok açıdan iyi korunamaştır. A Alanı'nda yapılan çalışmalarda Geç Demir Çağı/Yeni Assur Dönemi'ne ait en belirgin görsel mimari ortaya çıkarılmıştır. Her ne kadar iyi bir seramik stratigrafisi elde edilmese de seramiklerin Geç Demir Çağı stilistik özelliklerini taşıdıkları gözlenmiştir. F Alanı, N1070 E1090 plankaresinde yer alır ve kaçak kazılardan ötürü kötü biçimde tahrip olmuş bir alanı incelemek amacıyla 2001 yılı çalışmalarında açılmıştır. Bu alan, höyüğü de kesen derin bir koyağın güney ucundadır ve Geç Assur Dönemi'nde şehir kapısının da burada bulunduğu düşünülmektedir [Matney et al. 2004:398]. Satranç tahtası mozaikli binanın tabanında kırık ama in situ bulunan küpler ve depolama küpleri fazla bilindik değildir. Bu alanda toplanan seramiklerin geri kalanı, yüzey toprağı ve yüzeyin hemen altındaki molozun malzemesidir. Çoğu, diğer Geç Assur yerleşmelerinden bildiğimiz formlara benzeyen, tek yivli kase ağızlarıdır [Matney et al. 2004:399-400]. Söz konusu döşemenin güney kısmı, açma kenarının altına girmektedir. Doğu sınırı yoğun erozyondan tahrip olmuş durumdadır. Bu döşemeyle birlikte, çok aşınmış 2-5 m kalınlığında masif kerpiç duvarlar ortaya çıkarılmıştır. Bu yapının tam olarak planını belirlemek daha geç dönemlere ait çukurların tahribatından dolayı çok güçtür. Gerek döşemenin üstünde ve de gerekse açmanın kuzey kesiminde çok az in situ çanak çömlek ele geçmiştir. Ancak birkaç tane, çok tipik örnek, burasının Yeni Assur Dönemi'ne tarihlenmesini sağlamaktadır [Matney et al. 2002:522]. Ortaya çıkan kalıntılar, anıtsal bir kamu yapısına ait olduğuna işaret etmektedir. Plan ve yapı özellikleri, döşemeli avlu ve onu çevreleyen iki duvar ve küçük bir bölümü açılan iki oda, bu yapının sıradan bir yapı olmadığının göstergeleridir. Yapının boyutları ve Aşağı Şehir'e bakan doğu kenarındaki konumu da ayrıcalıklı konumunu gösterir [Matney et al. 2002:522]. E Alanı, çalışılan birimler içinde Demir Çağı buluntusu tespit edilen bir başka alandır. Bu alanda tespit edilen Orta Assur Dönemi dolgusu, Yerel Anadolu Erken Demir Çağı çanakları ve çoğu el yapımı gir malları içeren büyük bir çukur tarafından kesilmiştir. Bu çukurun üst dolgusunun içine daha sonra iki duvar ve bir taban oturtulmuştur. Burada bulunan çanak çömlek Yeni Assur Dönemi'ni işaret etmektedir [Matney et al. 2002:524]. G Alanı'nda 400 metrekarelik bir alan açığa çıkarılmıştır. Kazılar sırasında sürülen tarla toprağının hemen altında 1 m'den daha az bir derinlikte, duvarları 1.5 m kalınlıkta, kırmızı kil kerpiçten yapılmış, büyük, geniş bir ev bulunmuştur. Eve giriş parke taşı döşeli bir sokaktan (Sokak 5) geçilip girilen üç büyük taş (herbiri yaklaşık 1.2 m boyunda, 0.6 m genişliğinde) döşeli bir kapıdan yapılmaktadır. Giriş, (1 Numaralı Oda), 5.5 m derinliğinde ve en az 22 m genişliğindedir. 1 Numaralı Oda'nın açık bir avlu mu, yoksa damı olan bir oda mı olduğu belli değildir. 1 Numaralı Oda'dan geniş, parke taşı döşeli bir avluya geçilmektedir (2 Numaralı Oda). Burada bulunan mozaik döşeme yaklaşık 12 cm uzunluğunda nehir çakıllarından yapılmış siyah, beyaz karelerden oluşmaktadır. Döşeme satranç tahtası stilindedir ve karelerin çoğu tek renkten oluşmaktadır ancak bazı kareler çapraz hatlarla dört adet üçgene ayrılmıştır ve zıt üçgenler aynı renkte, bazıları rozet deseniyle süslenmiştir. 2 Numaralı Oda'nın tüm kuzey duvarı kazılmış ve odanın 12 m derinlikte olduğu tespit edilmiştir. Genişliğinin ise en az 13.5 m olduğu görülmüştür. Fakat güney duvarı henüz bulunamadığı için daha da geniş olması beklenebilir. Odanın kuzey ve doğu tarafında zarar görmüş iki küçük alan ve güneybatıda ciddi biçimde tahrip olmuş bir kısım dışında mozaikler çok iyi durumdadır [Matney et al. 2004:399]. 2001 yılında höyüğün doğu kenarındaki büyük kamu binasının avlusuna oturtulmuş iki metal işleme fırını bulunmuştur. Bu fırınlar tesviye edilmiş ve cüruf, kerpiç parçaları, bol miktarda zarar görmüş bronz mobilya parçaları ve kaplar, yanmış fildişleri, taş kaplar ve alışılmadık çanak çömlek örnekleri ile doldurulmuştur. 2001 yılında A alanının güney sınırı yakınında tespit edilen üçüncü bir metal işleme fırının kazısı 2002 yılında yapılmıştır. Diğer fırınlar gibi önceki tabakalara kazılarak oturtulmuş, 1.20 m derinliğinde, 3.00x1.30 m boyutlarında dikdörtgen bir çukur şeklindedir. Bu fırın, diğer ikisinden, iki ucunda yarım daire şeklinde baca boruları bulunmaması, yanmış olmaması, diğerlerinde olduğu kadar kül ve cüruf içermemesi ile ayrılmaktadır [Matney et al. 2011: 535]. 2009 yılında, Alan A/N'deki yüksek tümsekte yer alan büyük Assur Sarayı'nda çalışmalar sürdürülmüştür. Daha önceden bu saray, içinde bulunan bronz eserler nedeniyle 'Bronz Saray' olarak adlandırılmıştır. Alan A/N'deki Tabaka N4 Geç Assur Dönemine, Tabaka N5 ise Erken Demir Çağı'na tarihlenir. Şimdiye kadar ortaya çıkarılan plan, sarayın genel Assur planını izlediğini göstermiştir. Saray, Avlu 5 olarak adlandırılan geniş bir avludan (orijinal hali muhtemelen 800 metrekarelik bir alanı kaplamakta), avlunun etrafını saran dokuz oda, avlunun kuzeybatı ve güneybatı köşelerinde yer alan iki küçük nişten oluşmaktadır [Matney et al. 2011:234]. 2011 yılında gerçekleştirilen kazılarda Geç Assur Dönemine tarihlenen 'Bronz Saray'da çalışılmaya devam edilmiştir. Sarayın kuzey tarafında, yüzeyin hemen altında belirmeye başlayan Assur duvarlarının bulunduğu alanda genişletilme çalışmaları yapılmıştır. Yapılan çalışmalar 'Bronz Saray'ın üç ayrı mimari evreye sahip olduğunu göstermiştir. En üstte yer alan I. Evre olasılıkla MÖ 7. yüzyıla tarihlenir. II. Evre, MÖ 8. yüzyıl ortalarına tarihlenen ana mimari evreye karşılık gelir. III. Evre ise kesin olmamakla birlikte MÖ 9. yüzyıla tarihlenmektedir. Bunun yanı sıra 2011 yılında Alan A/N'nin batı tarafındaki Mekan 10'nun yapısı anlaşılmaya çalışılmıştır. Alan T'de yer alan Geç Assur Dönemine ait özel evler kazılmıştır. Önceki yıllarda Alan U'da ortaya çıkarılan büyük yapı araştırılmaya devam edilmiştir [Matney et al. 2013:241-242]. 2012 yılında gerçekleştirilen çalışmalar, Bronz Saray'ın kuzey sınırında yoğunlaşmıştır. II. evreye ait Oda 11, 12 ve 18 açığa çıkarılmıştır. Alan A/N'nin kuzey kesiminin planı düzensizdir. Oda 11'de, küçük bir nişin içinde kapalı bir kuyu bulunmuştur. Oda 13, 15 ve 2'deki atık suların bir drenaj sistemiyle Oda 9'un tabanı altındaki merkezi foseptikle dışarı atıldığı anlaşılmıştır. Aşağı Şehir'in güney kısmında yer alan Alan M'de gerçekleştirilen kazılarda elde edilen ilk veriler, alanın Geç Assur Dönemi'ne ait konut alanı olduğuna işaret etmektedir. Alanda iki yerleşme evresi tespit edilmiştir. En üst evre, yüzeye açılmış bir dizi çukurla temsil edilmektedir. Ana mimari tabaka olan Tabaka M2 Geç Assur Dönemi'ne tarihlenmektedir. Bu tabaka, bir oda ve kaldırım taşı döşemeli avlu ya da sokağın kuzeyinde yer alan iki yan odadan oluşmaktadır. Güney şehir kapısının kuzeybatısında yer alan Alan V'de yapılan jeofizik çalışmalarında, mimarinin yaklaşık 30x8 m boyutlarında iki odadan ve bu odaları birbirinden ayıran küçük bir mekandan oluştuğu görülmüştür. Bu odaların depo odası ya da Alan V binasının doğusuna konumlanan geniş açık avlu ve kapıyla ilişkili askeri barakalar olabileceği düşünülmüştür [Matney et al. 2014]. 2013 yılında gerçekleştirilen çalışmalarda, Ziyaret Tepe'nin şehir planının Geç Assur Dönemi boyunca değişmediği anlaşılmıştır. Bronz Saray'ın konumu üç asır boyunca aynı kalmıştır. Aynı şekilde Alan K ve Alan W'nin iki evresinde de benzer bir durum söz konusudur. Var olan yapıların modifiye edilmesi yaygınken, MÖ 882 yılında, kraliyet kararnamesiyle belirlenen Geç Assur yerleşmesinin genel şehir planı, nesiller boyunca olağanüstü bir tutarlılık sergilemektedir. Bu durum, Assur İmparatorluğu'nun bitişi ve şehrin terkedilişine kadar devam etmiştir [Matney et al. 2015:265]. Çanak Çömlek: A Alanı'nda elde edilen az sayıdaki çanak çömlek göz önüne alındığında Geç Demir Çağı özellikleri ortaya çıkmaktadır. Çukur E-032'de bulunan çanak çömleğin çoğu ise Doğu Anadolu Erken Demir Çağı'ndan bilinen gruptandır. Kaseler, daralan ağızlı (hole-mouth), yiv, oluk veya dalga bezekli çömlekler tipiktir. Çukurda bulunan çanak çömleklerin arasında bazı Mezopotamya Son Tunç Çağı'na (Orta Assur ve Mitanni Dönemi) ve az miktarda daha erken döneme ait parça bulunmasına rağmen seramikler genel olarak tutarlı ve uyumlu bir grup oluşturur. A Alanı'nın B evresindeki bazı seramikler, merkezi dairesel motiflerin olduğu polikrom vazoların görüldüğü Kıbrıs malları ile oldukça büyük benzerlik taşımaktadır. Bu buluntu topluluğunun bir adak sunumu ile ilişkili olabileceği düşünülmektedir. Ayrıca burada tabanı kesen, duvarları sıvalı ve yanmış, tabanında kül ve cürufların bulunmuştur. Bu buluntular ışığında buranın metalürji işlerinde kullanılan bir fırın olabileceği önerilmiştir. Bu buluntuları, 13 tam bronz vazo (deforme şekilde), teliyle birlikte üç bronz yüzük (veya halka?), ince işlenmiş yanmış fildişi, kaliteli bir vazo ve kırılmamış bir parça halinde iki taş vazo şeklinde tanımlayabiliriz. Bu kaliteli seramikler Nimrud'taki Geç Assur mallarıyla benzerlik göstermektedir. Eldeki veriler Assur kamu yapısını aydınlatmaya yetecek düzeyde değilse bile, ortaya çıkan in situ buluntular buranın terk edilmiş olabileceğini düşündürmektedir [Matney 2003:235-236]. A alanından ele geçen kapların büyük bir çoğunluğu ortaya çıkarılan metal işleme fırınlarından gelmiştir. Fırınlar, burada şimdiye kadar kazılmış olan en yoğun Geç Assur ince mal grubunu barındırmaktadır. Bu grup kendi içinde üçe ayrılmaktadır: 1:"Saray Malları", katkısız, çok ince cidarlı ve soluk yeşil renkli 2: "Saray Malı Benzerleri", birinci gruba benzer fakat daha kalın cidarlı ve krem, soluk, gri ve soluk yeşil renklerde 3: İnce, genelde kahverengi ya da soluk kahverengi, az miktarda ince mineral katkılı hamur. Fırınlardan gelen parçalar arasında en baskın hamur tipi ya çok ince ya da çok seyrek bitkisel katkısı da olan ince mineral katkılı hamurdur. Burada seyrek olarak ele geçen diğer hamur tiplerinin arasında bolca orta derecede mineral katkılı 11 adet pişirme kabı parçası, kaba bitkisel katkılı dört parça, kaba ve mineral ve kaba bitkisel katkılı 11 parça, biri sadece mineral katkılı diğer üçü ince bitkisel ve mineral katkılı gri hamurlu dört parça bulunmaktadır [Matney et al. 2011: 536-537]. Mühür/Mühür Baskısı: Önemli olan diğer buluntu ise esas iskan tabakasının çöküntüsünde bulunan silindir mühürdür (ZT 0572). Silindir mühür fritten yapılmıştır ve üstünde üç belirgin sembol vardır: ankh, boynuzlu bir yılan ve kollarını kaldırmış bir insan [Matney et al. 2004:390]. Hayvan Kalıntıları: Alan K'den toplanan 466 hayvan kemiği üzerine yapılan analizlerde, kemiklerin %92'sinin domestik türlere ait olduğu görülmüştür. Bunlar arasında, sığır, koyun / keçi, domuz, kızıl geyik ve karaca tanımlanmıştır. Alan K'den elde edilen veriler, Bronz Saray'ın yer aldığı Alan A/N'dekinden farklıdır. Halkın yaşadığı bu alanda egzotik türler nadir olarak görülmektedir. Bu alanda hayvanın bütün bölümleri parçalanmış ve tüketilmiştir. Saray sakinlerinin ise hayvanın tüketilecek parçaları konusunda seçici olduğu görülmüştür [Matney et al. 2014:334]. Bitki Kalıntıları: Alan Q'da, şehir kapısından 31 örnek toplanmıştır. Örneklerin %32'si tahıllara aittir. Örneklerin çoğu yabanıl otlardan oluşmaktadır. Özellikle at yemi olarak kullanılan meşe itkuyruğu yabanıl otlar arasında baskındır. Tahıllara ait örneklerin az olması, bunların burada işlenip saklanmadığını göstermektedir. Bu durum şaşırtıcı değildir. Çünkü şehrin güney kapılarının küçük odaları, şehri koruyan bekçilerin barınması için kullanılmış olmalıdır. Odun kömürüne nazaran yabanıl otların yüksek oranda görülmesi ise gübrenin ışık, ısınma ve pişirme faaliyetlerinde kullanılan ana kaynak olduğuna işaret etmektedir [Matney et al. 2014:333-334].
Kalıntılar:
Yorum ve tarihleme: 1997 yılında yapılan yüzey araştırmasında ele geçen buluntular, Geç Uruk ve Erken Demir Çağı'na tarihlenmiştir. Orta Assur İmparatorluğu'nun Son Tunç Çağı süresince Yukarı Dicle Havzası'nın genişlemesi sonucu Ziyaret Tepe önemli değişiklikler geçirmiştir. Yerleşme ilk kez Aşağı Şehir'in büyük bölümüne yayılarak yaklaşık olarak 32 hektara ulaşan küçük bir kent oluşumunu gerçekleştirmiştir. Yüksek Höyük'te bulunan çok az sayıda Erken Demir Çağı seramik parçasının da gösterdiği gibi kentteki yerleşme, Erken Demir Çağı'nda tekrar küçülmüştür. Bu dönemde Aşağı Şehir terk edilmiş olmalıdır [Matney 2001:548]. Geç Demir Çağı'nda ise (Yeni Assur Dönemi) Ziyaret Tepe tekrar hızlı bir kentleşmeye sahne olmuştur. MÖ 9. yüzyıl Geç Assur seramikleri, Yüksek Höyük'ün tamamında ve Aşağı Şehir'in koruma duvarlarının sınırları içinde tüm alana yayılmış olarak bulunmuştur. Olasılıkla yerleşmenin bu aşaması, MÖ geç 7. yüzyılda Yeni Assur İmparatorluğu'nun çöküşü ile aynı zamanda ya da bu olaydan kısa bir süre sonra sona ermiştir [Matney 2001:548]. Yapılan çalışmalar, tarihi coğrafya açısından Ziyaret Tepe'nin Diyarbakır ve Batman arasında, Dicle Nehri'nin kıyısında bulunan ve Assur İmparatorluğu'nun kuzey sınırını oluşturan üç önemli Orta Assur (Son Tunç Çağı) ve Yeni Assur (Son Demir Çağı) sınır kentinden biri olduğunu göstermektedir [Matney 2001:549]. Höyüğün, Assur kayıtlarında geçen Dicle Bölgesi'ndeki merkezi garnizonlardan biri olan, Tuşhan olabileceği düşünülmektedir [Greaves-Helwing 2001:494]. Ziyaret Tepe'nin Geç Assur Dönemi'nde eyalet başkenti olan Tuşhan şehri (bazen Tushu ya da Tusha diye de yazılmaktadır) olarak tanımlanması yönünde kuvvetli kanıtlar vardır [Matney et al. 2004:388]. Yeni Assur Dönemi tabletlerinde Tushan aynı adlı eyaletin başkenti olarak geçmektedir ve MÖ 9, 8 ve 7. yüzyılda imparatorluğun kuzey sınırındaki en önemli eyalettir. Assurnasirpal II'nin yazıtlarında, kralınTuşhan'ı MÖ 882'de tekrar imar ettiği, surları tekrar inşaa ettirdiği, saray yaptığı ve kendi heykel ile anıtını şehre diktiği anlatılmaktadır [Radner-Schachner 2001]. Arkeolojik olarak Yeni Assur seramiğinin geniş bir alana yayıldığını göz önüne alırsak, bu dönemde Ziyaret Tepe tekrar şehir görünümüne kavuşmuş olmalıdır [Matney et al. 2002:520]. Yeni Assur Dönemi malları, Yukarı Höyük'te ve Aşağı Şehir'de şehir suruna kadar oldukça geniş bir alanda karşımıza çıkmaktadır. Yeniden görülen bu şehirleşme olgusu, Dicle Nehri'nin Assur İmparatorluğu'nun sınırı olması ve Subria Krallığı ile kuzeyde sınır oluşturması ile ilişkilidir. Bir anlamda bu yerleşme, güneydeki Yeni Assur ile kuzey ve doğudaki Urartular arasında bir tampon bölge oluşturmaktadır [Matney et al. 2002:520]. Bu anlamda seçilen Ziyaret Tepe, çok kısa bir zaman diliminde bir köyden kente dönüştürülmüştür. Yeni eyalet merkezindeki eserler ve mimari, Assur çekirdek bölgesindekilerle benzeşmektedir. Sonuçta bu bölgede ve komşularında yönetimi sağlayacak ve Assur'un çıkarlarını koruyacak askeri ve idari bir merkez yaratılmıştır. Bu yerleşme muhtemelen Assur kültürünün ve propogandasının çevredeki bölgelere yayılmasında "ideolojik bir yayılım merkezi" olarak da rol almıştır.


Liste'ye