©Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri - TAY Projesi


Karkamış

Çizimler için tıklayın...

maps

Fotoğraflar için tıklayın...

Karkamış
Türü:
Höyük
Rakım:
370 m
Bölge:
Güneydoğu Anadolu
İl:
Gaziantep
İlçe:
Karkamış
Köy:
Barak
Araştırma Yöntemi:
Kazı
Dönem:

     


Yeri: Gaziantep il merkezinin güneydoğusunda; Nizip İlçesi'nin yaklaşık 30 km güneyinde; Türkiye-Suriye sınırında; Barak ile Cerablus arasındadır.
Konumu ve Çevresel Özellikleri: Fırat Nehri'nin batı kıyısında yer alan yerleşme yeri; olasılıkla ticaret yollarının kesişme noktasında yer aldığı için önemli bir konuma sahiptir. Yerleşme yerinin yaklaşık 900x900 m boyutlarında olduğu sanılmaktadır.
Tarihçe:
Araştırma ve Kazı: Kargamış kentinin kalıntılarını ilk kez 1699 yılında, bir İngiliz şirketinin Halep temsilcisi H. Maundrell farkeder. 18. yüzyılda, Halep'teki İngiliz konsolosu A. Drummond kentin planını çizer [Peker 2005:38]. 1878-81, 1911-14 ve 1919-20 yılları arasında D.H. Hogarth, T.E. Lawrence ve L. Woolley tarafından kazılmıştır [Sevin 2003b:183]. Karkamış'ta yapılan kazılar, 1914-18 arasında savaş nedeniyle durdurulmuş ve bu yıllarda bulunan birçok obje kaybolmuştur. Son yıllarda da G. Algaze yönetimindeki ekip tarafından tekrar ziyaret edilmiştir. Uzun bir aradan sonra, 2011 yılında N. Marchetti tarafından kazılar yeniden başlatılmıştır ve günümüzde devam etmektedir. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanmış tescilli arkeolojik sit alanları listesinde yer almaktadır.
Tabakalanma: Yerleşme yerinde yapılan çalışmalarda, Neolitik Çağ şüpheli olmakla birlikte, Orta/Geç Halaf (?), Geç Obeid, Son Kalkolitik, Orta/Son Uruk, İlk Tunç Çağı, geç İlk Tunç Çağı, Son Tunç Çağı, Demir Çağı, Hellenistik/Erken Roma, Geç Roma/Erken Bizans dönemleri tespit edilmiştir. Demir Çağı'nda yerleşmenin 0.5 hektardan oluştuğu düşünülmektedir [Algaze 1994b:61]. Buradaki araştırmalar, Karkamış kentinin, özellikle Geç Hitit Çağı'nda sanat odağı olan büyük bir metropol olduğunu göstermektedir [Darga 1992:221].
Buluntular: Mimari: Yerleşmenin bünyesinde Hitit ve Assur askeri mimarlığının teknik özellikleri uygulanmıştır. Bulunduğu düz ovadaki en küçük engebeyi savunma sistemi içinde kullanmak amacıyla, tahkimat yer yer kesilmiştir. Tahkimat, 7 bölümlüdür, düz bölümlerde ise yığma toprak set yapılmıştır. Bu set, İç Kent'i ova yönünde kuzeybatıda sınırlayarak, Fırat boyundaki surların güneydoğu kulesine dek uzanmaktadır. Yığma setin yüzeyi kerpiçle kaplanmıştır ve 5 m derinlikten 20 m'ye kadar yükseldiği saptanmıştır. Toprak setin 10 m genişliğindeki sırtında kerpiç sur bulunmaktadır. Karkamış'taki şehir kapılarının taştan ortostatları üzerindeki tam plastik ve kabartma yontu yapıtları, diğer Geç Hitit kentlerinde de olduğu gibi mimariyle bağlantılı olarak ortaya çıkartılmıştır. Şehrin Fırat Nehri'ne bakan yüzünde ortaya çıkan Fırtına Tanrısı Tapınağı ile hilani tipli yapı iyi durumdadır. Karkamış'ta Haberciler Duvarı adı verilen duvarın karşısında, Kabartmalı Uzun Duvar'ın bir bölümünü sınırladığı kutsal alan içinde bir tapınak yer almaktadır. Tapınağın ölçüleri 13x11.8 m'dir. Karkamış Tapınağı, MÖ 900 yılları civarında kral Katuwaş tarafından kentin Fırtına Tanrısı'na adanmıştır. Ancak tapınağın yer aldığı kutsal alanın daha erkene tarihlenebileceği konusunda veriler bulunmaktadır [Çilingiroğlu 1997:72]. 2011 yılında gerçekleştirilen kazı ve yüzey araştırması çalışmaları altı alanda yürütülmüştür. Bu alanlar A'dan F'ye kadar kodlanmıştır. Alan A, Büyük Merdiven'den, akropolisin eteğinde yer alan Fırtına Tanrısı tapınağının ardına doğru uzanır. Tapınak, kuleye benzer bir biçime sahiptir. Ön kısmında bir portik vardır ve ortostatlı duvarlarla inşa edilmiştir. Kuzey kısmında kalan cella kazılarak ortaya çıkarılmıştır. Alandaki iskan silsilesini araştırmak için İç Şehir'deki Güney Kapısı'nın ilerisinde yeni bir kazı alanı açılmıştır. Batıda yer alan Dış Şehir'deki Alan E'de MÖ 7. yüzyıla tarihlenen kalıntılar ortaya çıkarılmıştır [Marchetti 2013]. 2012 yılında, Büyük Merdiven'in kazısı tamamlanmıştır. Alan A'nın batısındaki Fırtına Tanrısı tapınağının etrafındaki alan, güney temenos duvarı ve ötesindeki sokakların ve Kral Kapısı'nın önündeki alanın planının ortaya çıkarılması için güneye doğru genişletilmiştir. Birkaç noktada DÇ II-III tabakalarına rastlanmıştır. DÇ II tapınak avlusu, temenos duvarına kadar açığa çıkarılmıştır. Woolley'nin bulduğu "altar"a tekrar rastlanmış olsa da burada yeni bir taban ve pişirilmiş tuğlalardan oluşan bir niş ortaya çıkarılmıştır. Alan B'de yer alan ve "Hilani" olarak bilinen (aslında templum in antis) anıtsal yapı tamamen kazılmıştır. Alan C'nin batısında, DÇ III dönemine ait bir taban parçası ve birkaç duvar rekonstrüksiyonu tanımlanmıştır. Alan C'nin doğusundaki saray yapısının içinde DÇ II ve III dönemlerine ait buluntular içeren birkaç oda tespit edilmiştir. Bu odalar, üstteki yapılar nedeniyle oldukça tahrip olmuştur. Saray bir duvarla iki kısma bölünmüştür. Kuzey kısımda giriş holü yer alır. Güney kısım ise daha karmaşık bir düzenlemeye sahiptir. Burada iki yapım evresi tespit edilmiştir [Marchetti 2014]. 2014 yılı çalışmaları, Demir çağı kasabasını, yerleşme dinamiklerini ve materyal kültürün zaman ve mekan bağlamındaki değişimini anlamaya odaklanmıştır. Kazı çalışmaları Aşağı Saray olarak adlandırılan alanda yoğunlaşsa da, Alan C, A, G, L, N ve P ve Yunus nekropolisinde de çalışmalar yapılmıştır. Kral Kapısı ve Katuwa Sarayı'nı içeren Alan C'deki çalışmalara devam edilmiştir. Bu alanın detaylı stratigrafik çalışması 2013 yılında gerçekleştirilmiştir. 2014 yılında, DÇ, Roma ve İslami dönemlere ait kalıntılar veren ek alanlar açılmıştır. Bu alandaki en erken evre, kerpiç duvarlı büyük bir binayla (olasılıkla kamusal bir işlevi olan) temsil edilir. Bu yapı, Kral Kapısı ve Katuwa Sarayı ile kapatılmıştır. Daha geç dönemlere ait çanak çömlek parçalarının tespit edilememiş olması, yapının terk edilmiş olduğunu düşündürmektedir. Kral Kapısı'nın batısında, duvarlarla sınırlandırılmış, kaldırım taşı döşeli bir dizi avlu (L.929 and L.3667) tespit edilmiştir. Katuwa Sarayı'nda, DÇ II ve III dönemlerine ait karmaşık bir stratigrafi veren odalar açığa çıkarılmıştır. Bu odalar, daha geç döneme ait yerleşmenin ögelerince tahrip edilmiştir. Saray yapısı, farklı sektörler ve binalardan oluşan bileşik bir yapıdır. Sarayın kuzey birimi geçen sezonlarda ortaya çıkarılmıştır. 2014 yılında ise çalışmalar güney birimde yoğunlaşmıştır ve kısmın yalnızca kuzey sınırı açığa çıkarılmıştır. Kare biçimli kerpiç levhalarla döşeli avluya giriş, kuzeydeki (L.3219) ve doğudaki (L.2744) kapı açıklıklarıyla sağlanmıştır. Avlunun güneyinde dikdörtgen planlı geniş bir oda (L.5085) tespit edilmiştir. Bu odanın kuzey kısmında, geyik-taşıyan figürlerin yer aldığı bir alayı betimleyen iki kerpiç orthostat yer alır. Üçüncü orthostat aşağı yukarı 2 m uzaklıkta yer alan ve İslami döneme ait bir çukurun içinde bulunmuştur. Bu orthostatlar (KH.14.O.890, KH.14.O.892 ve KH.14.O.889) Alay Girişi'nde (Processional Entry) bulunanlarla benzerlik gösterse de boyut olarak daha küçüktür ve stil olarak daha yüksek işçilik göstermektedir. Sarayın batı sınırı taş döşeli yolla (L.2949) birleşmektedir [Marchetti 2016:363-364; 367-368]. Çanak Çömlek: Fırtına Tanrısı tapınağının batısında yer alan binanın avlusunda bir ostrakon bulunmuştur. Ostrakonun üzerine kazıma tekniğiyle göğüslerini tutan çıplak bir kadın figürü betimlenmiştir [Marchetti 2013]. Maden: Fırtına Tanrısı tapınağında yapılan çalışmalarda cella tabanının hemen altında Fırtına Tanrısı'na ait bronz bir heykelcik bulunmuştur. 1.3 kg ağırlığındaki heykelcik üzerinde elbisesi ve başlığıyla betimlenmiştir. Başlığında bir çift kırık boynuz vardır. Alan B'deki Hilani Tapınağı'nın cellasında ise bronz bir silindir mühür ortaya çıkarılmıştır. Üzerinde Luwice yazıt bulunan mühür bir şehir görevlisine aittir. Alan F'de Woolley tarafından kazılan Konut A'nın kalıntıları arasında bronz objelerin yanı sıra MÖ 7. yüzyıla tarihlenen bronz bir kase bulunmuştur [Marchetti 2013]. Heykel/Kabartma: Karkamış kazılarında bulunan kabartmalar günümüzde Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde sergilenmektedir. İç Kent'te bulunan yapıtlar Demir Çağı'na, MÖ 1000-600 yıllarına tarihlenmektedir [Darga 1992:229]. Yalnızca doğu kesimi kazılmış olan İç Kent'te, Fırat Nehri'ne bakması nedeniyle Su Kapısı olarak adlandırılan kabartmalarla süslü geçit ve buradan ulaşılan krali ve dini yapılar ortaya çıkartılmıştır [Sevin 2003b:183]. Su Kapısı Kabartmaları, biçimsel özgünlükleri ve yazıtların içeriği nedeniyle MÖ 950'den önceye tarihlendirilmektedir; dolayısıyla Geleneksel Hitit Stili'ndedir [Darga 1992:230]. Haberciler Duvarı'ndaki ortostatlar ise Assur Etkisi gösteren Geç Hitit (MÖ 850-800) stilindedir. Duvarın çok uzun kısmı kabartmalarla bezenmiştir; 13 adet ortostat in situ meydana çıkartılmıştır [Darga 1992:239, 245]. Buradaki kabartmalarda bir uzuvlaşma görülür. Birbiriyle ilişkili, birden fazla figürün bir arada kullanıldığı kompozisyonlar yapılmıştır. Haberciler Duvarı'ndaki ortostatlar, yine aynı stilde yapılmış Kral Kapısı dolaylarındaki bazı ortostatlara bağlanmaktadır. Burada adı geçen krallar, baba-oğul olan Katuvas ve Suhis'dir [Darga 1992:247]. Kabartmalı Uzun Duvar, ikili insan grupları, at koşulu savaş arabaları, tanrılar ve silahlı savaşçıları içeren ortostatlarıyla; Tören Alayı Girişi, betimlenen uzun bir kült tören alayı ile Assurlaşmış Geç Hitit stilinin (MÖ 800-750/700) Karkamış'taki temsilcileridir [Darga 1992:247, 251]. Bunlardaki anlatımcı ifade, çarpıcıdır. Tören Alayı Girişi yakınında bulunmuş, esas yeri bilinmeyen Kargamış kralı Katuvas'ın bazalt ortostat üzerindeki kabartmasının tarihlendirilmesinde tam bir görüş birliği yoktur. E. Akurgal, MÖ 8. yüzyılın ikinci yarısında hüküm sürmüş olan Pisiris ile Katuvas'ı bir tutarak, bu tarihi önerirken, J. Hawkins ve K. Bittel MÖ 9. yüzyıla tarihlemektedir. M. Darga ise, MÖ 9. yüzyıl sonu/8. yüzyıl başlarına tarihlemeyi uygun görür [Darga 1992:256]. Assurlaşmış Geç Hitit Stili'nin en çarpıcı örneklerini Kral Burcu'nda da ortaya çıkartılan 8 adet in situ ortostatta da görmek mümkündür. Kral Burcu'nda, Kargamış'ın son hükümdarları, Yariris ve Kamanis ailesinin bireyleri, onların koruyucuları ve askerleri özenle betimlenmiştir. Kabartmadaki figürler, büyük bir yazıta yönelmiştir. Kabartma, MÖ 8. yüzyılın sonuna tarihlendirilmektedir. MÖ 8. yüzyılın son çeyreğinde ortaya çıkan Yeni Babil giysileriyle olan benzerlikler, bu tarihin saptanmasında yardımcı olmaktadır [Darga 1992:265-270]. 2011 yılı çalışmaları sırasında, akropolisin güney-batı yamaçlarında bazalttan yapılmış neredeyse tüm bir stel bulunmuştur. Stelin üst kısmında, yıldız, hilal ve kanatlı disk biçiminde astral semboller ve Luwice yazılmış 8 satırlık bir yazıt vardır. Stel, MÖ 10. yüzyılın başlarında Suhi I tarafından, Assur (?) ordusuna karşı kazandığı zafer nedeniyle Uratarhunda'ya adanmıştır. Bunun yanı sıra İç Şehir'de, yüzeyde birçok heykel ve yazıt parçasına rastlanmıştır [Marchetti 2013:354]. İnsan Kalıntıları: Dış Şehir'de, Ev A'nın batısında yer alan çift tahkimat duvarının yakınındaki Alan F'de bir kremasyon mezar kazılmıştır. Bu mezarın daha geniş bir nekropolisin parçası olması muhtemeldir. Mezar buluntuları MÖ 7. yüzyıla (DÇ III) işaret etmektedir. Mezarda bir kraterin üstüne yerleştirilmiş kase bulunmuştur [Marchetti 2014:238].
Kalıntılar:
Yorum ve tarihleme: Hitit İmparatorluğu'nun yıkılışını izleyen 300 yıl içinde ortaya çıkan Geç Hitit Krallıkları'ndan en güçlüsü Karkamış'dır. Hitit kökenli öğelerden oluşan bu krallık, Fırat Irmağı'nın geçiş noktasını denetleyen, Türkiye-Suriye sınırı üzerinde, Fırat'ın batı kıyısında bugün Cerablus denen stratejik bir noktada kurulmuştur. Adı, MÖ 3. binyılın ortalarından beri bilinmektedir. Hitit İmparatorluk Çağı'nda Hitit kral ailesinden vasal krallarca yönetiliyordu. MÖ 1. binyılda önemini koruyan devlet, 11. yüzyıl Assur krallarınca "Büyük Hatti" olarak tanımlanmaktaydı. MÖ 2. binyılın sonlarındaki hükümdarları İni-Teşup,Talmi-Teşup ve oğlu Kuzi-Teşup'tu. Çivi yazılı Assur kayıtlarına göre, MÖ 9. yüzyılda Sangara (MÖ 870-848) adlı bir kralın yönetimi altındaydı ve imparatorluğa karşı, vergi vermek koşuluyla, bağımsızlığını koruyordu. Karkamış'ta bulunmuş Hitit Hiyeroglifli yazıtlarda, kentte MÖ 10. yüzyılda Luhas ve sonra da Araras adlı iki sülalenin egemen olduğundan söz edilir. Bunlardan sonuncusu MÖ 8. yüzyılda yaşamıştır. Karkamış krallarının sonuncusu ise Pisiris'tir (MÖ 738-717). Frig kralı Midas ile Assur'a karşı kimi entrikalara karışan Pisiris, Assurlular tarafından cezalandırılır ve MÖ 717 yılında Karkamış'ın bağımsızlığına son verilir [Sevin 2003b:184-185; Peker 2005:43]. Kargamış, kuzeyde Kummuh, batıda Arpad, kuzeybatıda ise olasılıkla Samal veya Gurgum ile komşuydu [Peker 2005:41].


Liste'ye