©Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri - TAY Projesi


Hisarlık / Troia

Çizimler için tıklayın...

maps

Fotoğraflar için tıklayın...

Hisarlık / Troia
Türü:
Höyük
Rakım:
85 m
Bölge:
Marmara
İl:
Çanakkale
İlçe:
Merkez
Köy:
Tevfikiye
Araştırma Yöntemi:
Kazı
Dönem:

     


Yeri: Troia/Troya/Truva antik kentinin Çanakkale il merkezinin yaklaşık 30 km güneyinde; Ege Denizi'nden 6 km; Çanakkale Boğazı'ndan 4;5 km uzaklıkta; Kara Menderes ve Dümrek çaylarının oluşturduğu kıyı ovasına hakim Hisarlık Tepesi'nde olduğu yorumlanmaktadır. Helen dilinde Troia olarak okunan bu isim Fransızca okunuşundan çıkılarak Türkiye'de daha çok Truva adıyla bilinmektedir.
Konumu ve Çevresel Özellikleri: Hisarlık Tepesi günümüzde yaklaşık 200x150 m boyutlarında ovadan 31.2 m yükseklikte bir tepedir. Kalkerli bir plartformun eteğinde bir burnun üzerinde inşa edilen antik kentlerin yalnız tepeyi değil altındaki yamaçları da (Aşağı kent) yurt yeri olarak kullandıkları anlaşılmıştır. Höyüğün günümüzde 16 m kalınlığında bir kültür toprağını barındırdığı saptanmıştır. Jeomorfolojik araştırmalar sonucunda İlk Tunç Çağı Troya'sının Kara Menderes ve Dümrek çaylarının döküldüğü küçük bir koyun kenarında olduğu saptanmıştır. Bu açıdan yerleşmeye çok elverişli bir konumdadır.
Tarihçe:
Araştırma ve Kazı: Hisarlık Tepe, ilk olarak zamanında Çanakkale İngiliz konsolosu olan koleksiyoncu F. Calvert tarafından saptanmış, 1863 ve 1865 yıllarında küçük çaplı kazılar yapılmıştır. 1870 yılında gerçekleştirilen küçük bir sondajdan sonra, geniş çaplı kazılar 1871-72, 1878-79, 1882-83, 1889 ve 1890 yıllarında H. Schliemann tarafından gerçekleştirilmiştir. Schliemann kendi parasal kaynakları ile bu kazıları yaparken F. Calvert, R. Virchow ve W. Dörpfeld gibi kişileri kazı ekibine dahil etmiştir. Özellikle mimar olan Dörfeld'in yardımları ile Hisarlık Tepe'de birçok kentin üst üste yer aldığı anlaşılmış ve tabakalanma saptanabilmiştir. Bu çalışmalar höyüğün ortadan hendek şeklinde kazılmasına yol açmıştır. Pek çok mimari kalıntı iyi belgelenmeden yok edilmiş, bulunan eserlerin büyük kısmı da izinli veya izinsiz olarak yurt dışına kaçırılmıştır. Schliemann'ın amacı eser bulmaktan çok antik Troya kentinin Hisarlık Tepe'de olduğunu ispatlamaya yönelmiştir. Onun ölümü üzerine, 1893-94 yıllarında kazılara Dörpfeld devam etmiştir. 1932 yılında Cincinati Üniversitesi adına C.W. Blegen, Troya'da üçüncü dönem kazılarına başlamış ve 1938 yılına kadar devam etmiştir. Blegen dönemi kazıları geniş alanların açılımından çok önceki dönem kazılarında ada şeklinde bırakılan alanlarda yapılmıştır. Blegen ve ekibi bu kazılar sonucunda Troya kültürünü dünyaya, ayrıntılı yayımlar ile tanıtmıştır. 50 yıllık bir aradan sonra 1988 yılında Tübingen Üniversitesi adına M. Korfmann başkanlığında uluslararası bir ekip tarafından başlanılan kazılar 2006 yılına kadar devam etmiştir. Korfmann'ın ardından 2012 yılına kadar E. Pernicka tarafından gerçekleştirilmiştir. Kazılar, 2013 yılından beri R. Aslan tarafından gerçekleştirilmektedir. Höyüğün tümüyle 30 kazı mevsiminde kazıldığı hesaplanmaktadır.
Tabakalanma: Troia I: İlk Tunç Çağı II (Yaklaşık MÖ 2910-2550) Troia II: İlk Tunç Çağı II (Yaklaşık MÖ 2550-2250) Troia III: İlk Tunç Çağı II (Yaklaşık MÖ 2250-2200) Troia IV / V: İlk Tunç Çağı III/Orta Tunç Çağı'nın Başlangıcı (Yaklaşık MÖ 2200-1740/30) Troia VI: Orta Tunç Çağı/Geç Tunç Çağı (Yaklaşık MÖ 1740/30-1180) Troia VIi/Troia VIIa: Son Tunç Çağı (Yaklaşık MÖ 1300-1800) Troia VIj/Troia VIIb1: Erken Demir Çağı'na Geçiş (Yaklaşık MÖ 1180-1130) Troia VIIb2 ve Troia VIIb3: Erken Demir Çağı (Yaklaşık MÖ 1150-950) Troia VIII: Yunan İlion'u/Arkaik Dönem'den Hellenistik Dönem'e kadar (Yaklaşık MÖ 700-85) Troia IX: Roma İlion'u (MÖ 85-MS 500) Troia X: Bizans İlion'u (MS 12-13. yüzyıl) [Korfmann-Mannsperger 2004:48-72].
Buluntular: Mimari: 1999 yılı kazı sezonunda Aşağı Şehir'de D9 Karesinde MÖ 700'lü yıllara (Geometrik-Arkaik Dönem) ait yuvarlak planlı, yıkık halde bulunan bir yapı ortaya çıkarılmıştır. Buranın hemen yanında ise ocak yeri bulunmuştur [Korfmann 2001:280-281]. Ayrıca kale duvarlarının dış ve iç kesiminde duvara hemen bitişik küçük planlı yapılar inşa edilmiştir. Mimaride dikkati çeken değişiklik ise VIIb2 evresi duvarlarının alt bölmelerinin dikey düzensiz olarak örülmesidir. Bu destek taşları mimari için önemli bir unsurdur. Bu tür taşlar, özellikle evlerin temelinde, duvarların alt kısmına dik olarak yerleştirilen taş bloklardan meydana gelmektedir. VIIb3'te ise binalar eski geleneğe göre inşa edilmiş ve desek taşlarının kullanıma son verilmiştir [Aslan-Blum 2006:149]. Kutsal Alan (A 8/9 Karesi): Bu kompleks 58x24 m'lik bir alanda, höyüğün güneybatısında kurulmuştur. Bu alanda Arkaik ve Roma dönemleri vardır ve Troia'da bilinen binyıla yakın süre için kullanılan tek Tunç Çağı sonrası kompleksi olması açısında önemlidir. Bu alan Yukarı ve Aşağı Kutsal alan olarak ikiye ayrılır. Yukarı kutsal alan farklı tabakalara ait üç altardan oluşur. Bunların en erkeni Geç Arkaik Dönem'e aittir. Aşağı Kutsal Alan'da iki altar daha bulunur. Blegen tarafından ele geçirilen pişmiş toprak figürinlerden Kybele'ye tapıldığı anlaşılmaktadır. Blegen kazılarında kutsal alan MÖ 700 yıllarına tarihlenmiştir. En erken tabakalı Arkaik Dönem'e ait seramik buradan ele geçmiştir. Kutsal alan Arkaik ve Klasik dönemler boyunca kullanılış ve Hellenistik Dönem'de Troia'daki bazı yapılar ile birlikte yeniden inşa edilmiştir. MÖ 85 yılındaki tahripten sonra Roma Dönemi'nde buraya mermerden büyük bir altar yapılmıştır [Kılıç 1996:4-5]. Çanak Çömlek: Troas bölgesinin en erken Attika seramiği buluntuları Troia'da ele geçen MÖ 580 civarına tarihlenen Sophilos tarzına yakın bir kapak parçası ile büyük boy kapalı kaplara ve lekanislere ait parçalardır [Nörling 1994:438]. Troia'da gri seramik, Tunç Çağı içlerinden, Demir Çağı'na kadar uzanan bir zaman diliminde, güçlü ve kesintisiz bir kullanım geleneğine sahiptir [Polat 2002:191]. C. Boulter ve Blegen, Troia'da G2/3 alanlarında yoğun olarak ele geçen seramiklere, buluntu yerinden yola çıkarak G2/3 seramikleri ismini vermiştir. Dörpfeld ve Schmidt bu seramikleri kaliteli Geometrik ya da Geç Geometrik seramikler olarak değerlendirmiştir. Kaliteli olan seramikler, kaliteli açık kırmızı ve kırmızı-kahverengi killidir. Açık sarı ya da sarı-kahverengi astarlı ve açık kırmızı kırmızı-kahverengi, siyah, kahverengi ya da sıklıkla çikolata renkli boyalıdır [Mommsen et al. 2001:196]. Troia G2/3 seramiklerinde form olarak içki kaplarından kantharos, kyliks, kase ve skyphos ile jug ve amphora gibi çok büyük boyutlu kap formları sıklıkla kullanılırken, krater, dinos ve tankard gibi büyük boyutlu kap formları ile hydria, oinokhoe, küçük çömlekler ve amphoriskos gibi bazı kap formlarının nadir olarak kullanıldığı görülmektedir. G2/3 seramikleri Geometrik ve Arkaik dönemler arasında, geçiş döneminde ortaya çıkmıştır. Bu sebepten dolayı bazı kap formları arkaik özellik taşımaktadır. Bunun yanında Troia G2/3 seramiklerinin lokal gri seramik formlarından etkiler taşıdığı anlaşılmıştır [Fisher 1996:120]. Troia VIII tabakasından ele geçen seramiklerin, üçte ikisi tek renkli Aiol gri seramiğidir. Yapılan nötron aktivitesi analizleri, Troia VIII tabakasında ele geçen, Arkaik ve Protogeometrik Aiol gri seramiklerinin, Troia'da üretilmiş olduğunu kanıtlamıştır [Mommsen et al. 2001:204]. Barbar seramikleri olarak bilinen kaba ve el yapımı seramikler Troia VIIb1 tabakasına özgüdür. Barbar seramikleri ilk kez Troia VIIb1'de görülmelerinin ardından, bir sonraki tabaka olan Troia VIIb2'de yaygınlaşmıştır [Pavuk 2001:61]. Troia VIIb1'de aniden elle yapılmış barbar seramiklerinin, geleneksel ve çarkta yapılmış seramiklerin yanında ortaya çıkması, Troia'ya yabancı göçmenlerin gelmesi ve kendi ihtiyaçları doğrultusunda bazı ev gereçlerini, bu alıştıkları kaba malzemeler olarak yapmaları şeklinde açıklanabilir. Bunun yanında, Troia'da çömlekçiler, kaliteli seramiklerini halk için yapmaya devam etmiştir. Bu durum, barbar seramiklerinin diğer seramiklere oranının %10'da kalmasıyla kanıtlanmış durumdadır [Koppenhöfer 1997:333]. Son derece kaba yapıya sahip, el yapımı ve asimetrik şekilli bir seramik türü olan "Buckelkeramik" ya da "Knobed Ware" ise Troia VIIb2 tabakasının karakteristik seramiği olarak ortaya çıkar. Hamurunda quartz, feldespat, biyotit ve kaya parçacıkları yer alır. Hamur rengi siyahtan başlayıp kahverengi, zeytin grisi, kızıl kahverengiden, açık portakal kırmızısına kadar bir renk değişimi gösterir. Seramiğin dış yüzünde meydana gelen alacalı renk ise düzensiz fırınlanmadan kaynaklanmaktadır. Dekorasyonda yumrular, kazıma, baskı ya da dalga tekniği kullanılır. Bunun yanında, üçgen, ip baskı, ilmek ve noktalarda diğer bezeme elemanlarıdır. Form olarak ise genelde S profilli kaplar kullanılır [Koppenhöfer 1997:320]. Troia'da VIIb2 tabakasında görülen Buckelkeramik kültürünün taşıyıcısı olarak Thrak kavimleri gösterilmektedir [Hüryılmaz 1999:2]. Troia'da Arkaik dönem günlük kapları üzerine yapılan çalışma sonucunda, incelenen kapların büyük çoğunluğunun gri seramik olduğu, az bir oranda ise ten rengi seramiğin ele geçtiği görülmüştür. Ayrıca her iki seramik türü de birbirinden form ve bezeme anlayışı açısında etkileniştir [Kılıç 1996:59]. 2009 yılında I25 açmasında, beklenmedik bir şekilde Troia VIIb dönemine ait kap bulunmuştur. Kalenin bu kadar uzağında bu döneme ait kalıntılara ilk kez rastlanmaktadır [Pernicka-Aslan 2011: 249]. Maden: 1994 yılı kazı sezonunda Kutsal Alan'da yapılan çalışmalarda 6 adet çok iyi durumda korunmuş MÖ 8. yüzyıla ya da 800'lü yıllara tarihlenen bronz fibula ele geçmiştir [Korfmann 1996:289].
Kalıntılar:
Yorum ve tarihleme: Erken Demir Çağı'na geçiş MÖ 1130'da olmuştur. Kısa süren bu geçiş evresinde eski gelenekler devam etmiş, ama aynı zamanda yeni öğeler de eklenmiştir. Yerleşmenin, bu kültüre yabancı olmayan, başka bit kültüre geçtiği büyük oranda kabul edilmiştir. Bu evrede el yapımı seramikler yeniden ortaya çıkmış ve eski kalıntıların üzerine yeni bir kent inşa edilmiştir. Ancak bu yerleşme de bir tahribatla sona ermiştir. Daha sonra Erken Demir Çağı, yani Balkan etkisindeki Troia VIIb2 ve VIIb3 dönemi MÖ 1150'den, 950'ye kadar devam eder [Aslan-Blum 2006:148]. 2002 yıllından beri Troia yerleşim alanı içerisinde devam eden yüzey araştırmaları sonucunda Tunç Çağı, Geometrik - Arkaik, Hellenistik, Roma ve Bizans döneminde yerleşimin görüldüğü saptamıştır. Geometrik ve Arkaik dönemde yerleşimi kısıtlı olsa da, bu dönem sınırının kentin güneyine kadar uzandığı görülmüştür [Jablonka 2007: 703-704].


Liste'ye