©Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri - TAY Projesi


Didyma

Çizimler için tıklayın...

maps

Fotoğraflar için tıklayın...

Didyma
Türü:
Kutsal Alan
Rakım:
m
Bölge:
Ege
İl:
Aydın
İlçe:
Didim
Köy:
Merkez
Araştırma Yöntemi:
Kazı
Dönem:
Roma Hellenistik Klasik Arkaik

     


Yeri: Didyma Bilicilik Merkezi, Miletos'un 16.4 km güneyinde, Didim İlçesi'nin kuzeyinde yer almaktadır. Son yıllarda Didim adını alan yerleşme, 1923'te "Yenihisar" olarak adlandırılana kadar, bölgedeki Rumlar tarafından İeronda (Kutsal Yer) olarak bilinmekteydi [Akurgal 2000:382-385]. Kutsal alan ve diğer yapılar modern yerleşmenin içinde kalmıştır.
Konumu ve Çevresel Özellikleri: Bilicilik Merkezi kompleksinin çevresi düzlük olmasına karşın, Didymaion çukurluk bir alanda inşa edilmiştir. Bu alanda bir su kaynağı (kutsal olduğuna inanılan pınar) bulunmaktaydı. Bu nedenden dolayı Didymaion'un bu alanda kurulduğu bilinmektedir [Akurgal 2000:382-385].
Tarihçe: Pausanias'a göre; Didyma'da bilicilik; İon göçmenleri gelmeden önce de yapılmıştır [Pausanias 7; 2; 6]. Kazılarda ortaya çıkarılan birtakım temel izlerinin MÖ 8-7. yüzyıldaki temenosa ait olduğu anlaşılmıştır. Temenosun içinde bir sunak; bilicilik kuyusu ve Apollon'un defne ağacı olduğu belirtilmektedir. MÖ 7. yüzyılın sonunda bugünkü Hellenistik Tapınak'ın güneybatı kenarında inşa edilmiş olduğu anlaşılan bir sütun sırası ile kutsal alanın genişletildiği anlaşılır. Didyma'da bulunan en eski yazıtlar MÖ 600'lere tarihlenir. Arkaik Dönem'de kutsal alan; Delphoi kökenli oldukları söylenen Brankhidler ailesinin yönetimi altındadır. MÖ 6. yüzyılın ortalarında Lydia Kralı Kroisos; Persler'e karşı savaş açmaya karar verince bir bilicilik merkezinin öğüdünü almaya karar verir. Ama bunu yapmadan önce zamanın en ünlü bilicilik merkezlerini bir sınavdan geçirir. Didyma başarısız olsa da Kral Kroisos; Brankhid ailesine dostça davranmış ve Apollon'a paha biçilmez hediyeler sunmuştur [Herodotos 1; 92]. Herodotos'a göre MÖ 494'teki Persler'e karşı başlatılan Ionia Ayaklanması başarısız olunca; Dareios; Didyma'yı yağmalamıştır [Herodotos 6; 19]. Ancak; Strabon ve Pausanias; aynı olayı; MÖ 479'da Yunanistan seferinden dönen Kserkses'e bağlar. Buna göre Brankhid ailesi karşı koymaksızın tapınağı ve içindeki hazineleri Pers Kralı'na teslim etmekle kalmayıp Pers ülkesine kaçmış ve Sogdinia yakınlarına yerleşmiştir [Strabon 14; 1; 5]. MÖ 5. ve 4. yüzyıllara dair fazla bir bilgi yoktur. Olasılıkla Pers yıkımından toparlanmak uzun sürmüştür. İskender'in gelişiyle yeniden hareketlendiği tahmin edilen bilicilik merkezi; İskender'in Zeus'un oğlu olduğunu ve Gaugamela'da bir zafer kazanacağını bildirmiştir. Bugün görülen tapınağın inşasına Seleukos tarafından MÖ 300 yıllarında başlanmıştır. Bu yıllarda I. Seleukos; daha önceden Persler tarafından Ekbatana'ya götürülmüş olan Apollon heykelini geri getirmiştir. MÖ 277 yılına ait bir yazıt; bir savaştan arda kalanların listesini içerir. Bu savaş MÖ 278 yılındaki Galat saldırılarıdır ve yazıttan anlaşıldığı üzere kutsal alan oldukça zarar görmüştür. Bundan sonraki yaklaşık iki yüzyıl boyunca Miletoslular tarafından inşası bitirilmeye çalışılmış; ancak hiçbir zaman bitirilememiştir [Bean 2001:215]. MÖ 70 yılında kutsal alan korsanların saldırısına uğramıştır [Bean 2001:212-215]. MS 100'de Traianus; Miletos'tan Didyma'ya gidecek yaklaşık 17.7 km uzunluğundaki bir yolun masraflarını ödemiştir. Prusiaslı Dio'ya göre bunun nedeni vakti zamanında; Didyma'daki bilicilik merkezinin; Traianus'a günün birinde imparator olacağını bildirmesidir. Traianus; prophetes; yani sözcülük görevini kabul ederek kutsal alanı onurlandırmıştır. Marcus Aurelius Dönemi'ne kadar Roma imparatorlarının destekleyici yaklaşımlarıyla Didyma; oldukça iyi bir dönem yaşamıştır. Ele geçen bilicilik metinlerinin birçoğu bu döneme aittir. MS 3. yüzyılda gerilemeye başlayan kutsal alan; MS 262'de Gothlar'ın tehdit oluşturması nedeniyle bir kaleye dönüştürülmüştür. Ele geçen bir yazıta göre tapınağın içinde mahsur kalan insanlar susuz kalmış; bunun üzerine Apollon; kutsal yerde bir pınar çıkarmıştır. Büyük ihtimalle bu; naiskos içindeki kutsal pınardır. Pınar burada olduğu için tapınak da burada inşa edilmiştir. Bundan sonraki yıllarda da yine susuzluk nedeniyle kaynağın; proconsul emriyle ıslah edildiği bilinmektedir. Hristiyan dininin hızla yayılması sonucunda bilicilik merkezinin geleceği tehlikeye düşer. Bir süre; Diocletianus ve Iulianus Apostata gibi imparatorlar çoktanrılı dini ve dolayısıya bilicilik merkezlerini savunmuşlardır. Ancak İmparator Theodosius'un kararnamesiyle bilicilik yasaklanmış ve uygulamaya devam edenler için şiddetli cezalar öngörülmüştür. Bizans Dönemi'nde tapınağın içine bir kilise inşa edilmiştir [Bean 2001:216-218].
Araştırma ve Kazı: 19. yüzyılda Didyma'yı ziyaret eden Chandler'ı; 1816 yılında Turner izlemiştir. 1826'da Laborde; 20. yüzyılın başlarında ise Baedeker kutsal alanda incelemelerde bulunmuştur [Madran 1989:228-229; 233]. 1895 ve 1896 yıllarında B. Haussoullier ve E. Pontremoli tarafından yeniden kazılar başlamıştır. 1905 yılında T. Wiegand yönetiminde sistemli kazılar başlamıştır. 1924-26 yıllarında H. Knackfuss tarafından yürütülen kazılar 1937 yılına kadar tekrar T. Wiegand tarafından gerçekleştirilmiştir. 1962 yılından itibaren tekrar gerçekleştirilen kazılar sırayla K. Tucheld, A. Filges, A. Furtwangler, M. Samur tarafından gerçekleştirilmiştir. Alman Arkeoloji Enstitüsü'nün katkılarıyla Antalya Müzesi Müdürü M. Samur tarafından gerçekleştirilen kazının ağırlık noktasında tapınak koruma önlemlerinin alınması, tapınak güneyinde uygulanan kontrol sondajları ve restorasyonların yanısıra arkaik kutsal alanın topografisinde yapılan rekonstrüksiyon çalışmaları yer almıştır. Bunları depoda bulunan yapı malzemesi parçaları ve küçük bulgular üzerinde yapılan araştırmalar takip etmiştir [Furtwaengler 2009:267-284]. M. Samur'un ardından kazılar, A. Furtwangler ve günümüzde H. Bumke tarafından gerçekleştirilmektedir. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanmış tescilli arkeolojik sit alanları listesinde yer almaktadır.
Tabakalanma: 2004 ile 2006 yılları arasında yapılan kazıların ikna edici sonuçlarından sonra Kazı Yönetimi ortaya çıkan daha yeni dönem Didymaion'un altında güneyde bulunan yedi katın eteklerindeki tabakalanmasını kavramak için kutsal alanda yapılacak stratigrafi kontrol sondajlarıyla araştırmaların devamına karar verdi [Furtwaengler 2009:267-284].
Buluntular:
Kalıntılar: Didyma Kutsal Alanı Miletos territoriumu içinde; Miletos Kenti'ne bağlı bir kutsal alandır. Tapınak rahibi; Miletos'un önde gelen resmi görevlileri arasında sayılır [Bean 2001:211]. Apollon kültü dışında Artemis; Zeus ve Leto'ya da tapınıldığı ve ayrıca kutsal alanın çevresinde bir yerleşmenin de olduğu ortaya çıkarılmıştır. Dinsel yapıların yanı sıra bir çok kamu binasının da olduğu bilinmektedir. Prytaneion; gymnasion; bazilika ve hamam gibi yapılar vardır [Fontenrose 1988:44]. Stadion: Apollon Tapınağı'nın güneyinde; tapınağın doğusundaki teras duvarının bittiği yerde ortaya çıkarılan basamakların bir stadiona ait olduğu anlaşılmıştır. Tapınak platformunun güney basamakları stadionun kuzeydeki oturma sıralarını oluşturur. Birçok oturma yerinde görülen şahıs isimleri olasılıkla MÖ 100 - MS 100 yılları arasında yazılmıştır. Ortadaki alan yaklaşık 15 m genişliğindedir. Burada kutsal alan ile ilişkili törenlerin yapıldığı düşünülür [Fontenrose 1988:42; Akurgal 1995:385; Bean 2001:222]. Hamam: Kutsal Yol'un yanındadır ve Roma Dönemi'ne tarihlenir [Bean 2001:224]. Tapınak/Kutsal Alan: Kutsal Yol: Miletos Antik Kenti'nden gelen kutsal yol Didyma'nın limanı olan Panormos'tan sonra 3.5 km kadar güneydoğu yönünde ilerler; Didyma temenosunun kapısından geçtikten sonra da Apollon Tapınağı'nın girişinde son bulur. Taş döşeli olan yolun toplam uzunluğu yaklaşık 20 km'dir; genişliği ise 6-7 m arasında değişmektedir. Didyma'ya gelmeden önce kutsal yolun hemen yanında yer alan bir temenosta "Anta Yapısı" ve "Doğu Yapısı" olarak tanımlanmış iki yapı bulunmaktadır [Tuchelt 1991:42-44]. Kutsal yolda MÖ 6. yüzyıla ait; oturan heykeller bulunmuştur. Bazıları yazıtlıdır. 1858'de Newton tarafından İngiltere'ye götürülmüştür. Bazıları ise İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde korunmaktadır. Ayrıca altı adet sfenkse ait torso parçaları da ele geçmiştir [Akurgal 1995:382; Bean 2001:213]. İlk olarak 2008'de başlatılan çalışmalar 2009 yılında da devam etmiştir. Modern cadde, Kutsal Cadde'ye ait terası ortadan, geç Didymaion'a ait köşe sütunundan 100 m kuzeydoğusunda kestiği bilinmektedir. HSC açmasının güney kısmında antik ve günümüze ait buluntuların karışık olarak ele geçirildiği 1,75 m derecelik derin bir toprak atımı sonrasında, Hellenistik ve Erken Roma Dönemine, cadde tabakalanmasına göre Traianus Dönemine ait malzeme içeren bir kalın tabaka ile karşılaşılmıştır. Buna dahil olarak batıda MS geç 5.-6. yüzyıla ait, üzeri farklı pişme kaliteleri gösteren kiremit levhalarıyla beşik çatı formunda örtülü bir erkek mezarına rastlanmıştır. Bu mezar caddenin batı kısmında, alanın kenarında yer almaktadır. Roma Dönemi taban yükseltmesi, aralarında in situ Apatourios yuvarlak kaidesinin de bulunduğu kaide, tahribat görmüş adak eşyaları, temel ve taşıyıcılarıyla adak eşyalarının tamamen örtülmesine neden olmuştur. Bunlar, alanın en kuzey kısmında açıkça tören izleri gösteren, sıkıştırılmış Arkaik ve Hellenistik Dönem yürüme düzlemi üzerinde yer almaktaydı. Tören alanı (cadde) 2,55 ile 2,89 m derinlikleri arasında, ince, 0,10-0,020 m kalınlığında Arkaik Döneme ait döküntü malzemelerinden oluşan sert, sıkıştırılmış tabaka üzerinde yer almaktadır. HSA açmasının kuzey kenarında yer alan, Roma Döneminde "yeni" Traianus Dönemi Cadde düzlemini bozmaması için, devrilmiş olan, dikdörtgen biçimli, oldukça tahribat görmüş heykel parçası, yumuşak kireçtaşı bloktan işlenmiş, yan kenarları 0,62 m x 0,64 m kalınlığında ve 0,79 m yüksekliğindedir. Bu heykel bazen Olgun Arkaik Dönem "Brankhid" tipi oturan kadın heykellerinde karşılaşılan özelliklerdir. Bu durumda MÖ 7. yüzyıla ait olması muhtemel en erken tarihli örnek karşımıza çıkmaktadır. Bu şartlar altında bu çok erken tarihli oturan figür, Hellenistik Dönemde bilinmekteydi ve tüm ziyaretçilere Kutsal Alan'ın oldukça eskiye ait olduğunu göstermek için Kutsal Cadde'nin sonunda Apatourios kaidesinin yanında konumlandırılmış olmalıydı [Furtwängler 2011: 28-30]. Apollon Tapınağı'nın yaklaşık 300 m kuzeyinde; kutsal yolun Didyma temenosuna ulaştığı yerde kemerli olduğu düşünülen bir kapıya ait kalıntılar tespit edilmiştir. Bu; MS 100 yılında Traianus'un yaptırdığı tamirat sırasında eklenen kapı olmalıdır. Daha önceki dönemlerde de burada bir kapının bulunması ihtimali vardır. Molpoi yazıtları MÖ 5. yüzyılda Didyma'daki kapılardan bahseder. Ancak bunlar Apollon Tapınağı'nın girişindeki kapılar da olabilir. Temenosa girdikten sonra yaklaşık 200 m güneydoğu yönünde ilerleyen yol; tapınağa 150 m kala doğu istikametine kıvrılır ve tapınağa ulaşır. Yolun genişliği bu bölümde yaklaşık 5 m'dir. Kazılarda en erken evresinin Arkaik Dönem'e ait olduğu anlaşılan yolun MÖ 1. yüzyılda tamirat gördüğü tespit edilmiştir. Bu dönemde yolun batı tarafında bir sütunlu galeri ve ona açılan bir dizi oda eklenmiştir. Bu odalar depo ya da dükkan olabilecekleri gibi arkalarındaki Artemis Kutsal Alanı'na da açılıyor olabilir. Yolun doğu tarafındaki yapılar ise Hellenistik Dönem'e aittir. Temenosun sınırları içinde tapınaklar; bir köy; kutsal koruluk; sunaklar; heykeller; kamu binaları; dükkanlar; hamamlar; sütunlu galeriler ve eksedralar bulunmaktaydı. Apollon Tapınağı'nın hemen batı; kuzeybatı ve güneybatısında kutsal koruluk vardı. Bu bölümde herhangi bir yapı kalıntısı tespit edilememiştir. Köy ise tapınak ile temenos kapısı arasında; koruluğun batısında yer almaktadır. Temenosun; Didymaion'un güneyinde ne kadar devam ettiği henüz anlaşılamamıştır [Fontenrose 1988:29-31]. Apollon Tapınağı: Arkaik Tapınak MÖ 6. yüzyılın ikinci yarısında inşa edilmiştir. Ana cephesi doğuya bakan tapınak dipteros planlı ve İon düzenindedir [Fontenrose 1988:31]. Ölçüleri konusunda kesin bir sonuca ulaşılamamıştır. Gruben'e göre krepidoma 89 m uzunluğundadır. Tuchelt ise 72 m uzunluğunda olduğu görüşündedir. Aynı durum iç planı ile sütun sayısı ve yüksekliği için de geçerlidir. Gruben yanlarda 21; önde 8; arkada 9; Tuchelt ise yanlarda 17 sütun; önde 8; arkada 9 sütun olduğunu ileri sürmüştür. Gruben'e göre sütun yüksekliği 15.5 m'dir. İnşaatta poros taşı kullanılmıştır. Ancak görünen kısımlar mermerdendir. Tuchelt'e göre pronaosta iki sıra sütun dizisi vardır. Bu açıdan Ephesos'taki Artemis ve Samos'taki Hera tapınaklarına benzer. Pronaostan naosa batıdaki bir kapı vasıtasıyla geçilir. Tüm naos uzunluğunun yaklaşık 59 m olduğu düşünülür. İki krepisli bir platform üzerinde yükselen naosun üzeri açıktır. Bazı yerlerde temel izleri tespit edilebilmiştir [Fontenrose 1988:32]. Hellenistik Didymaion'da olduğu gibi öncülünde de; pronaos ile naos arasında bir oda olduğu ve bu odaya pronaostan geçiş olmadığı düşünülür. Bu odanın; Hellenistik Tapınak'takinden daha büyük olması gerektiği öne sürülür. Fehr; pronaos ile naos arasındaki bölümde; ortasında iki sütun olan bir oda ile batı tarafta; merkezi iki sütuna sahip ikinci bir oda (ara oda) olduğunu düşünülür. Bu iki oda arasında ise bir hol vardır. Hellenistik Tapınak'ta olduğu gibi; kuzeyde ve güneyde; pronaostan naosa giden tonozlu koridorlar mevcuttur. Naostan ara odaya dokuz basamaklı merdiven ile çıkmak mümkündür. Ara odayı izleyen holden ortadaki odaya geçiş ise bir kapı ile sağlanmıştır. Holün kuzey ve güneyinde; yukarıdaki odalara çıkan merdivenler vardır. Fehr; dipteros planın yanlarına 21; ön ve arkaya ise 10 sütun olmak üzere toplam 108 sütuna yerleştirir. Fontenrose; Fehr'in restitüsyonunun gerçeğe daha yakın olabileceğini kabul etse de pronaos ile naos arasındaki düzenlemenin henüz tahmini olduğunu belirtmektedir [Fontenrose 1988:33-34]. Naosun batı kısmında; içinde kült heykelinin durduğu; yaklaşık 5x15 m ölçülerindeki naiskos yer alır. MÖ 500'lerde yaşamış olan Kanakhos tarafından yapılan kült heykeli naiskos içinde yer alır. Sağ elinde geyik; sol elinde ise bir ok tuttuğu bilinir. Bronzdan yapıldığı bilinen heykel MS 3. yüzyıla ait bir sikke üzerinde tetrastylos tipinde bir tapınak içinde betimlenmiştir. Tuchelt; naiskosu "Kutsal Kaynak Evi" olarak tanımlamış ve kült heykelinin burada olmadığını ileri sürmüştür [Tuchelt 1986:33-50]. Gruben ve Fehr'e göre naiskos; arkaik tapınak ile aynı zamanda; MÖ 550'den sonra inşa edilmiştir. Drerup ile Tuchelt ise MÖ 575'e tarihlendirmiştir. Bunun nedeni naiskosun; ilk tapınağın duvarları ile paralel konumlanmamasıdır. Pronaos sütunlarının alt kısmı Ephesos Artemis Tapınağı'ndaki gibi kabartmalarla süslüdür. MÖ 550'lere tarihlendirilmiştir. Arşitravdaki kanatlı gorgolar ile aslan frizi ise MÖ 6. yüzyılın sonunda yapılmış olmalıdır [Akurgal 1995:383]. Sunak: Tapınağın doğusunda; etrafı alçak bir duvarla çevrili; yaklaşık 8 m çapında yuvarlak bir kül sunağı bulunmaktadır. Sunak naiskostaki iki sütunun orta ekseninde inşa edilmiştir. Doğu ve batı kenarlarda kapı açıklıkları vardır. Pausanias 5; 13; 11'de bu sunaktan bahseder. Kazılarda MÖ 7-6. yüzyıla ait adak astragallar; çanak çömlek parçaları ve kömürleşmiş kemik parçaları ortaya çıkarılmıştır. Miletos tiyatrosunda MS 2. yüzyıla ait bir kabartma üzerinde Kanakhos Apollonu'nun yanında alevlerle örtülü bir yığının olasılıkla Didyma'daki kül sunağa işaret ettiği ileri sürülmüştür [Fontenrose 1988:41]. Sunağın doğusunda; kabaca yay şeklindeki bir duvar ile oluşturulan terasta tanrıya adanan sunu ve eşyaların yer aldığı öne sürülür. Arkaik Dönem'e tarihlendirilmiş teras duvarının uzunluğu yaklaşık 125 m'dir. Teras üzerinde adak heykellerine ait parçalar ve kaidelerin yanısıra iki de galeri ortaya çıkarılmıştır [Akurgal 1995:383-384; Fontenrose 1988:34; 42]. Hellenistik Tapınağın inşasına MÖ 330'dan itibaren Miletoslular tarafından başlanmıştır. Hellenistik Tapınak; Arkaik Tapınak ile yaklaşık aynı planda; ancak daha büyük ölçülerde inşa edilmiştir. Samos Hera ve Ephesos Artemis tapınaklarından sonra İon düzenindeki en büyük tapınaktır. 118x60 m ölçülerindeki yapı dipteros planlıdır. Kısa kenarlarında 10; uzun kenarlarında ise 21 sütun yer alır. Kısa kenarlarda 10 sütunu olması bakımından dekastylos tipindedir. Ayrıca pronaosta 12 sütun daha mevcuttur ki; bunlarla toplam sütun sayısı 120'ye ulaşır. Sütun yüksekliği 19.7 m'dir [Fontenrose 1988:33-35]. Tapınağın inşasında mermer ve kireçtaşı kullanılmıştır [Fontenrose 1988:40]. Tapınağın mimarları Ephesos Artemis Tapınağı'nın mimarlarından biri olan Ephesoslu Paionios ile Daphnis'dir [Akurgal 1995:384-385]. Krepidoma yedi adet dik basamaktan oluşur. Stylobatta kurvatura uygulanmıştır [Bean 2001:215-216]. Tapınağa giriş doğudaki on üç basamaklı merdiven vasıtasıyla yapılır. Bir pronaos; pronaos ile naos arasındaki bir oda ve naostan meydana gelir. 14x15 m ölçülere sahip olan pronaostaki on iki sütun; dört sıra halinde doğu-batı yönünde uzanmakta ve beş nef oluşturmaktadır. Pronaos'un batısındaki bir kapı ile "Doğu Odası" olarak adlandırılan ara mekana geçilir. Ancak söz konusu kapının eşiği 1.5 m yüksekliğinde olduğu için giriş işlevi görmediği düşünülür. İçinde iki Korinth sütununun yer aldığı Doğu Odası; 15x8 m ölçülerindedir. Doğu Odası'nın batısındaki trithyronun üzeri yapraklarla bezenmiştir. MÖ 54'de XII. Ptolemaios'un; MÖ 41'de ise XIII. Ptolemaios'un bu kapıların süslemesi için 20 talent 20 mina ağırlında fildişi gönderdiği bilinmektedir [Fontenrose 1988:35-37]. Doğu Odası'nın her iki yanında; yukarı çıkan merdivenler bulunmaktadır. Tavan meander motifi ile bezelidir. Haussoullier'e göre bu merdivenler yukarıda yer alan odalara bağlantı sağlamıştır. Knackfuss ise söz konusu merdivenlerin çatıdaki olası bir terasa çıktığını öne sürmüştür [Fontenrose 1988:38]. Doğu Odası'nın batı tarafındaki üç kapı ve ardından gelen anıtsal merdivenlerle naosa inilir. Ayrıca pronaosun her iki yanındaki kapılardan aşağı inen üzeri beşik tonoz örtülü dehlizler vasıtasıyla da naosa ulaşmak mümkündür. Dehlizlerin alt ucunda yer alan iki oda vardır. Kapılarının taenia ve regulae gibi Dor öğeleri ile süslenmiş olması İon düzenindeki tapınak için ilginç bir özelliktir. Naos; yaklaşık 54x22.5 m ölçülerindedir. Tabanı; Doğu Odası'ndan 4 m kadar daha aşağıdadır. 5.2 m yüksekliğindeki bir podium üzerinde yükselen naos duvarları geniş pilastrlar ile desteklenmiştir. Naos duvarlarının üst kenarı MÖ 2. yüzyılın ilk yarısına tarihlendirilen griffon ve lyra motiflerinin yer aldığı bir friz ile bezenmiştir. Merdivenler de dahil olmak üzere tüm naosun üzeri açıktır [Akurgal 1995:385-387]. Naosun batı kısmında yaklaşık 14.2x8.5 m ölçülerindeki naiskos bulunmaktadır. İon düzenindeki yapı prostylos tipinde olup; ön cephesinde 4 sütun yer alır. Mermerden inşa edilmiştir. İçinde Kanakhos'un yaptığı Apollon kült heykeli vardır. Naiskosun adytondan daha önce inşa edildiği; kült ve kehanet ile ilgili törenlerin Doğu Odası ve naosun inşasından önce de yapıldığı düşünülür. Naiskosun altında bir bothros tespit edilmiştir. Bothrosun dibinde mermer bir levha; bunun üzerinde iki tabaka halinde toprakla karışık kuş kemikleri; demir parçaları; Hellenistik Dönem bronz sikkeleri; altın ve gümüş nesneler olduğu görülmüştür. İki tabakayı bir başka mermer levha ayırmaktadır. Genellikle khthonik kültlerde görülen bothrosların bu örneği; Didyma Kutsal Alanı'nda bir defalığına doldurulup kapatılmıştır. İçinde kurbanlara ait olan ve kutsal sayılan küllere rastlanmamıştır. Bothrosun üzerindeki mermer tabağın üstünde tespit edilen küller Hristiyanlık Dönemi'ne aittir. Kuş kurbanına Apollon kültünde pek rastlanmaz. Olasılıkla bu bothros MÖ 3. yüzyılda; naiskosun ithafı dolayısıyla açılmıştır. Wiegand ve Knackfuss çukurun içindeki malzemenin; yeri değiştirilen MÖ 5. yüzyıl naiskosundan kalma olabileceği görüşündedir [Fontenrose 1988:40]. Arkaik tapınakta ve MÖ 3. yüzyılda da naosun içinde defne ağaçları olduğu belirtilmiştir. Daha sonraki yüzyıllarda ise taban bir döşeme ile kaplanmıştır. Dış sütun sırasının üzerinde yer alan arşitravdaki frizde Medusa başları işlenmiştir. Bu frizin MS 2. yüzyılda tamamlandığı belirtilmiştir [Akurgal 1995:388]. Kutsal Pınar: Adytonun batı kısmındadır. Naiskosun kuzeydoğusunda kalır. Burada MÖ 5. yüzyılda bir pınar odası inşa edilmiştir. Pınarın yeri zaman içinde naos içindeki yeri değişmiştir. Miletos geleneklerine göre kaynağı; Mykale Dağı'ndadır [Fontenrose 1988:40]. Sunak: Tapınağın hemen doğusunda; Arkaik Dönem'de inşa edilmiş olan sunak; Hellenistik Dönem ve sonrasında da kullanılmaya devam etmiştir. Hellenistik tapınağın orta ekseninin biraz güneyinde yer alır [Fontenrose 1988:41]. Artemis Pythia Kutsal Alanı: MÖ 7. yüzyıldan itibaren Artemis kültünün varolduğu sanılmaktadır. MÖ 6. yüzyıla ait bir yazıtta Artemis Pythia'ya ve Apollon'a yapılan bir adaktan söz eder. Bir başka yazıtta ise MÖ 300-299 yılında toplanan Miletos konseyinde; I. Seleukos'un eşi için Didyma'daki Artemis Tapınağı'nda heykelinin dikilmesi gerektiği görüşülmüştür. Kutsal yolun batısında; Apollon Kutsal Alanı'nın yaklaşık 200 m kuzeybatısında bir temenos yer alır. Ortasında bir kaya kütlesi olan kutsal alanın içinde 4-5 adet su kuyusu vardır. Su kuyuları kutsal alanın çeşitli yerlerindeki havuzları beslemektedir. Kuzeydeki havuzun yakınında bir sunak yer alır. Etrafı bir duvar ile çevrilidir. Kutsal Yol'un batı kenarındaki odaların; temenosa açılmalarından ötürü kutsal alana ait yapılar olabileceği düşünülür. Kutsal alanın büyüklüğü de önemli bir tanrı ya da tanrıça için yapılmış olduğunu gösterir. Herhangi bir yazıt bulunmamış olmasına rağmen; Artemis Kutsal Alanı olduğu öne sürülmüştür. Su kuyularının varlığı hydrophor (su taşıyıcısı) olarak bilinen Artemis Pythie rahibelerine işaret eder [Fontenrose 1988:123-125]. Diğer: Didyma'nın doğusundaki Mercimek'in (bugünkü Emsan'ın batısında) yakınlarında Apollon Kutsal Alanı'na işaret eden bir sınır taşı bulunmuştur [Bean-Cook 1957:107]. 2014 yılı sondaj çalışmalarında Hisar Camii Ônin kuzeyinde yer alan A alanında araştırmalar yapılmıştır. Amaç, 2013 yılında açığa çıkartılan Hellenistik Dönem temellerin ne tür yapıya ait olduğunu anlamaktır. Yaklaşık 11.80x31.60 m ölçülerinde enlemesine temel duvarı olan yapı oldukça fazla tahrip olmuştur. Yine de plan özelliğinden yola çıkarak temel kalıntılarını, tapınak olarak yorumlamak mümkündür. Temel kalıntılarının batısında bulunan arşitrav bloğu "pseudo-naiskos" olarak bilinen ama yeri bulunamamış mimariya ait yapı kalıntıları ile benzerlik göstermektedir. Böylece bulunan bu mimari ögelerin Hisar Camii bahçesinde tespit edilen tapınak ile ilişliki olduğunu söylemek mümkündür [Bumke et al. 2016:404-405]. Taksiarki Tepesi Bulgularının ve Buluntularının Değerlendirilmesi: Taksiarki Tepesi Didyma'nın kuzeyinde Milet'in Apollo Tapınağının kuzeyinden gelerek kuzey-güney yönünde uzanan Kutsal Cadde'nin biraz gerisinde kalmaktadır. Höyüğün özellikle merkezinde yapılan kazılarda bir çok ince tabakadan oluşan temiz bir tabakalanma kesit görüntüsü elde edildi. Bunlardan birinde büyük miktardaki kül yüzünden yerinden sapma görüldü. Bu tabaka 90 cm boyutunda yer işgal etmekteydi. Çok miktardaki tunçdan yapılma aletler, objeler, kulplar ve küçük buluntuların yanısıra, seramikten süs eşyası, bardaklar, pişmiş topraktan çanak çömlek ve aegyptiacum gibi ilginç eşyalar tapınak tipi binanın tipik eşyalarını oluşturmaktadır. Didyma'daki örneklerine göre kap biçimleri ve boya bezeme açısından alışılmışın dışında büyük ve yeni, ve Milet işi Fikellura seramikleri gibi ithal edilmiş olan bir çok çanak çömlek parçası bulunmuştur, bunlar başlıca, Attika, Sakız Adası, ve Korint'den gelmiştir. Lakonya, Sardis (mermer eşya) ve Utrurya'dan (Bucchero) az sayıda örnek bulunmuştur. Aslında ağırlıklı olarak içme kaplarının bulunduğu saptanmıştır. Çanaklar ve Skyphoi'ye sıkça raslanmış, pişirme kaplarına ise hemen hiç raslanmamıştır. Bu buluntuların ışığında normal bir evde bulunması gereken eşya fikrinden uzaklaşılmaktadır. Bu, çok sayıda bulunan minyatür vazo tipindeki kapların kült işlevi olan bir yere ait olduğu olasılığı artmaktadır. Çok sayıdaki süs de aynı şekilde özel bir ev donanımından ziyade kutsamayı çağrıştırmaktadır. Bu tip adaklar kutsama törenlerinde kullanılan hediyelerdi. MÖ 7. yüzyıl başlarından gümüş Frig tokaları veya MÖ 6. yüzyılın ikinci yarısından Alabastra ve Amphoriskos parçaları da sayılabilir. Çok sayıdaki bronz aletler ve kaplar yağma öncesindeki yakıp yıkma aşamasından geçmiş gibi oldukça ezik halde toprak içerisinde bulunmuştur. Restorasyonlar sırasında bazı metal levhalar açılabilmiştir. Bunlar arasında tunçtan yapılma bir çan ve büyük bir tunç varilin sapı da bulunmaktadır. Temizlendiğinde belirgin hale gelen bir çok yazıt ve seramik kaplar bulunmuştur [Filges 2004:147-148]. Sadece üç çatının izinin bulunabilmesi ile birlikte bulunan yüzün üzerinde çatı kiremiti parçası üzerinde yapılan araştırmaların sonuçlarına göre çok daha fazla çatının bulunması gerektiği saptandı. Tek tek katmanlar üzerinde yapılan çalışmalarda bulunan seramik parçalarının değerlendirilmesi sonucunda açık bir stratigrafi elde edilmiştir. Buna göre önemli katmanlar arasında sayılabilecek en alttaki tabaka (açık kahverengi kum içeren katman) MÖ 7. yüzyıla, (olasılıkla 1. yarısı), tarihlenmiştir. Kül tabakası MÖ 6.yüzyıla tarihlenmiştir. Burada dikkati çeken bir özellik aşağı tabakalarda da bulgu açısından bir bolluk söz konusu olmakla birlikte silah bulunmamış olmasıdır. Ancak daha üst tabakalarda bulunmuştur. Buna göre silahın kutsal yerde adak olarak bırakılması süregelen bir gelenekten ziyade bir defaya mahsus gibi görülmektedir. Ok uçları ve miğferlerin bulunma nedeninin daha çok o dönemde ortaya çıkan savaşla ilgili olduğu düşünülmektedir. Bilindiği gibi MÖ 494'de Milet ve Didyma Perslerin istilasına uğramıştır. Ancak bu ilişki dahi şu an için bir hipotezden ibarettir [Filges 2004:148]. 2009 yılında tepenin zirvesinde gerçekleştirilen sondajlar, küçük kilisenin güneyinde yer alan alanın ilk olarak Geç Bizans Döneminde mezarlık olarak kullanılmış olduğunu ortaya koymaktadır. Mezar hediyesi içermeyen, kısmen şployen malzeme ve kısmen de çatı kiremitleriyle örtülmüş olan 24 adet mezar bugünkü yürüme düzleminin yaklaşık 60 cm altında kalan ana kayaya oyulmuştur. Yaklaşık olarak 2 m kalınlığındaki, tamamen Roma Dönemi günlük kullanım seramiği içeren tahrip tabakası, güney kısımdaki açmada izlenebilmektedir. Karışık buluntu ve çok sayıda büyük depolama kapları parçaları bu döneme ait bir çöp çukuru olarak kullanıma işaret etmektedir. Erken dönem kazılarında sonuçlandırılamayan açmalarda ve yeni oluşturulan açmalarında üç tabaka hakkında bilgi elde etmek amaçlanmıştır. Böylelikle "kül" ve "kırmızımsı kahverengi-balçık karışık" tabakaların açık olarak Geç Arkaik/Erken Klasik Dönem malzemeleri içerdiği anlaşılmaktadır. J. Breder sonuçları şu şekilde bildirmektedir: Tüm açmalarda aynı şekilde ana kaya üzerinde karşılaşılmış olması ve bu tabakada ele geçirilen malzemelerin MÖ geç 8. yüzyıldan 6. yüzyılın ortasına dek tarihlenen buluntulardan oluşması adak eşyalarının düzenli olarak depolanmasıyla oluştuğunu göstermektedir. Tamamıyla adak eşyalarından oluşması, "Taksiarkhis Tepesi'nin erken dönemlerden itibaren bir kutsal alana ait olduğunu göstermektedir. Erken dönem kazılarında elde edilen sonuçlarla birleştirildiğinde, "Taksiarkhis Tepesi'nin" en üst terasının erken dönemden itibaren kutsal alana ait olduğunu ortaya koymaktadır. MÖ 494 Pers Pers tahribinden sonra, adak eşyalarının da açıkça gösterdiği gibi, bu alanda geniş alanda kutsal alana ait malzemeler depolanmıştır. Malzemeler arasında farklı dönem yapılarına ait yapıların çatı kiremitlerine rastlanması, bu depolamanın Pers tahribi sonrasında büyük çapta düzenleme çalışmaları sırasında gerçekleşmiş olduğuna işaret etmektedir [Furtwängler 2011:31-32]. "Mandra" -Duvarı Kuzey: Apollon Tapınağı'ndan 20 m uzaklıkta, hemen hemen arkasında kalan adyton alanında dört açma gerçekleştirilmiştir. SS 09/06 açamasında yer yer 2 m derine varan tahrip izleri gösteren, bugüne ait yürüme düzleminin altında, 3 metreye yakın tabakada, oldukça güçlü Bizans ve Geç Roma Dönemlerine ait dolguya rastlanmıştır. Bu alanda hiçbir şekilde mimari yapıya rastlanmamıştır. SS 09/07 açmasının diğer alanlarında modern döneme ait ev duvarlarının altında çok sayıda Ortaçağ seramikleri içeren bir yanık tabakasına rastlanmıştır ve aralarında modern malzemelerde bulunmaktadır. Sondajın bu kısmında da hemen hemen yalnızca çanak çömlekten oluşan Geç Roma Dönemine ait yoğun bir dolgu tabakasına rastlanmaktadır. Bu tabaka dışında, çok sayıda Arkaik Dönem çatı kiremidi ve yine Arkaik Döneme ait poros bir yapının az sayıda parçalarının ele geçirildiği tabakaya ulaşılmıtır. Bunun altında yer alan ve hiçbir tarihlenebilir seramik içermeyen, yaklaşık 20 cm kalınlıkta yüreme düzlemine rastlanmıştır [Furtwängler 2011:31]. 2014 yılında mandra duvarının hemen arkasında sondaj çalışması yapılmıştır. Araştırılan alanda kırmızı renkli kilden (terra rossa) bir tabaka ve bunun üzerinde gevşek dolguların yer aldığı görülmüştür. Bu durum ise tahribattan kaynaklanmaktadır. Uzun yıllardan beri ören yerinin içinden geçen araç trafiği tapınak çevre duvarının durumunu olumsuz yönde etkilemiş, duvarda ciddi çökmeler meydana gelmiştir [Bumke et al. 2016:403]. 2014 yılında mandra duvarının hemen arkasında sondaj çalışması yapılmıştır. Araştırılan alanda kırmızı renkli kilden (terra rossa) bir tabaka ve bunun üzerinde gevşek dolguların yer aldığı görülmüştür. Üstteki bu toprak tabakaları, ağır yüklü araçlar nedeniyle Mandra duvarına baskı uygulamaktadır. Uzun yıllardan beri ören yerinin içinden geçen araç trafiği tapınak çevre duvarının durumunu olumsuz yönde etkilemiş, duvarda ciddi çökmeler meydana gelmiştir [Bumke et al. 2016:403]. Didyma Kutsal Alanı 'Ziyaret Merkezi': Diğer araştırılan alan Kutsal Caddenin batısında uzanmakta ve seyirci sıraları bulunan en az iki hol içeren bir Palaestra üzerindeki termal tesis ile Didyma Kutsal Bölgesinin henüz ortaya çıkarılacak olan giriş kapısı arasında yer almaktadır. Son yıllardaki araştırmalara göre kazılar sırasında izole olduğu sanılan birçok anıt ve alanın işlevsel olarak birarada düşünülmesi gerektiği şaşırtıcı ipuçlarının ortaya konması ile birlikte saptanmıştır. Burada ortaya çıkan tek bir işleve bağlı olduğu düşünülemeyecek ancak bir bütün olarak ele elınması gereken bir binalar kompleksi ve meydanlardan oluşan silsiledir. Yayılmış olması nedeni ile Kutsal Alan ve işlevi ile ilgili bir anlamı olması gerektiği düşünülmüştür. Kutsal Caddenin batısındaki büyük alandan 2000 ve 2001 yılındaki açmalardan alınan çanak çömlek parçaları incelenmiş tüm tesisin tümlemesi için dönem planı ortaya konmuştur. Termal tesisin kuzeyi ve Kutsal Caddenin batısındaki binaların yapım zamanları ile ilgili bilgi temellerin altındaki tabakalardan elde edilmiştir. Seramik parçalarına dayanarak bunlar MS 2. yüzyıl başında birlikte inşa edilmiştir. Daha sonraki dönemlerde 3., 6. ve olasılıkla 10. yüzyıllarda yapılarda tadilat ve farklı kullanımlar söz konusu olmuştur. Kuzeydeki termal tesis, palaestra salonları ve kuzey meydanından oluşan yapı kompleksi yüksek bir tuğla duvar ile çevriliydi [Filges 2004:149]. Geçen yıl içerisinde ortaya çıkarılan ve beşik ve kubbe tonozu modern zemin üzerinde, kemerinin tepe noktası 5 m derinlikte bulunan, 1 numaralı bina yeterli verilerin bulunmayışından dolayı sarnıç olarak nitelendirilmiştir. Tahminen birinci katı aynı şekilde araştırılabilir ve termal tesis ile salonlardan oluşan yapı kompleksi burada da görülebilirdi. Kutsal Caddeden olası bir kapı girişi de termal tesis ulaşımı sağlıyor olabilir [Filges 2004:149]. Arkaik Apollo Tapınağı Araştırmaları ve Koruma Çalışmaları: Arkaik tapınağın (2 no'lu tapınak diye de biliniyor) yapı elemanlarının temsili envanterini çıkarmak üzere 19. yüzyılda kaçak olarak havaya uçurulan bölgede Pteronun altında batıdan 6. sütun çiftinin yüksekliğinde bir sondaj (kuzey 1) uygulanmıştır. Sondaj sonucunda erken dönem Didyma temel tekniği üzerine yeni bilgiler edinilmiştir. Yaklaşık 15 metrekübü taştan oluşan 20 metreküp dolgudan 79 önemli denebilecek yapı elementi ile 3 heykel parçası çıkarılmıştır. Kazı evine taşınarak temizlenmiş envanter numaraları girilmiş ve müze deposuna kaldırılmıştır. Çukurun kapatılmasından önce arşivlemek, fotoğraf çekimi ve ölçümlerini yapmak üzere büyük formattaki kesme taş bloğu parçalarından da alınmıştır. Diğer sondajlarda ise 40 mimari ve iki heykel parçası ile birlikte Bothros'un batı cephesinde bulunan çatı kiremitleri olduğu gibi ortaya çıkarılmıştır. Bunlar da aynı şekilde kazı evine taşınarak temizlenmiş envanter numaraları verilerek depoya kaldırılmıştır. Sondaj çukurlarının doldurulmasından önce tüm kesme taş parçaları ve diğer parçalar ölçülerek tanımlanmış ve belgelenmiştir [Furtwaengler 2007:405-406]. 2009 yazında büyük tapınakta sağlamlaştırma çalışmalarının yanı sıra güney büyük kenarları ile 12 sütunlu salonun doğu ve batı duvarıyla bağlantılı kısmnın temizleme çalışmalarına devam edilmiştir. 1910 /12 yıllarında yapılmış olan eski restorasyon çalışmalarında zarar görmüş malzemenin sökülmesinin yanı sıra, tüm mermer parçalarının dikkatli bir şekilde kaldırılması ve bunların temizlenmesi çalışması da devam ettirilmiştir. Ayrıca elmas deliciyle dikkatli bir şekilde birleştirici oyuklar açılmış ve çelik bağlantılarla birleştirilerek sağlamlaştırılmıştır. Ayrıca oldukça dikkatli bir şekilde uyan parçaların Epoxid-Harz ile yapıştırma ve birleştirme çalışması ve özel malzemeyle aralıkların doldurulması çalışmaları da devam ettirilmiştir. Son olarak mermer eserlerin yüzeylerinin temizleme çalışması da sürdürülmüştür. Son olarak Medusa blokları giriş alanına kaldırılmıştır [Furtwängler 2011: 34-35]. Erken Arkaik Dönemden Adyton 1 üzerine: AB sondajında kahverengi toprak üzerinde bulunan ve en alt tabaka olan Sekos 1'in batı temeli hattıyla ilişkili olması gereken iki in situ blok kaydedilmiştir. Bunlar Sekos 2 batı temelinin doğu tarafında bulunmuştur. Geç Arkaik Dönem Tapınak 2 üzerine: Adyton altyapısı şimdiye kadar bilinen arkaik yunan kutsal yapıları içinde en büyüğüdür. Tüm bloklar açık gri renkli, sert kireçtaşındandır [Furtwängler 2007:409]. 2007 kazıları stratigrafi sondaj kazılarına kadar daha yeni dönem Didymaion'un güneyinde bulunan teraslamadan yaklaşık 2.7 m uzaklıkta ve 6. sütun kaidesinin yüksekliğindeki batıdan uzanan "Kademe tabanının" (sondaj B: şekil 3a-b) arkaik adak adama platformunu temsil ettiği varsayılmıştı. Ancak konumu dikkat çekmektedir: Arkaik güneybatı holünün arka duvar uzantısında durmaktadır. Bu da o ana kadar yapılan yorumlarda adak adama platformu olduğu kuşkusuna yol açmıştır. Burada daha uzak bir konumda temel üzerinde kaçak kazı saptanmıştır (şekil 3a üst). Bu kazı güneyden kuzeye tapınağın basamaklı yapısından aditona kadar uzanan alanda takip edilebilmektedir. Önceden bu yerde 3.5x2.5 m büyüklüğünde (sondaj B) bir gömü kazısı bulunmaktaydı [Furtwängler 2009:267-284]. Geç Dönem Didymaion Basamaklı Yapısı Güneyinde Sondaj A Araştırma Sonuçları: Sık sık Orta Bizans Dönemi tahribatlarıyla bölünen (resim:4a; MS 6. yüzyıl küçük amforaları) kalın, sert ve gri dövülmüş kireçtaşı tabakasından sonra 0.8 m kalınlığında yanmış bir tabakaya ulaşılmıştır. Bu tabaka içerisinde çanak çömlek parçaları, tunç ve demir parçaları (Obeloi) arkaik tapınağın mimari parçaları (oluklu sütun parçaları) mühür parçaları, 4. yüzyıldan tunç paralar bulunmuştur. Molozlar arasında Alt Geometrik Çağ ve Arkaik çağa ait (ilk arkaik çağ çanak çömlek parçaları: resim 5a. Ok uçları: Resim 5b. Üç ayaklı, kulplu kazan: resim 5c) buluntular vardır. Bu ayırıcı katmanın altında 0.3 m kalınlığında açık kum renkli buluntu içermeyen kireçtaşı tabaka bulunmaktadır. Bu arkaik bir kutlama platformuna işaret etmektedir [Furtwängler 2009:267-284]. Didymaion Doğusu, Köy Yolu Üzeri: İlk sondaj, modern yolun sınırında tapınak aksında doğuya doğru gerçekleştirilmiştir. Bu yol günümüzde Hellenistik Dönem Didymaion'una ait krepisin yaklaşık olarak 5.50 m üzerinde kalmaktadır. Sondajın KD köşesindeki Ortaçağa ait duvar kalıntılarının altında (OK 75, 36 ü N.N.) kırmızımsı kahverengi kireçli bir tabaka gelmektedir. Bu kültür tabakası tapınak alanında sıklıkla görülür ve özellikle Arkaik Döneme ait malzeme içerir (Arkaik Dönem halkalar, bronz bir kâse parçası vb.). Yaklaşık olarak 0.55 m'ye kadar görülen bu tabakanın altında, KB'da 74.73'ü NN ve doğuda 74.68 - 74.52'si N.N.'den itibaren steril bir toprakla (beyaz toprak) karşılaşılmıştır. Böylelikle Antik Dönem yürüme düzleminin sondajın en üst noktasından itibaren (74.68'i N.N.) 4.30 m'den yaklaşık 5 cm güneye ve 25 cm batıya uzandığı gözlemlenebilmektedir. Bu nedenle Antik Dönemde arazinin (Arkaik - Hellenistik dönemlerde) bugünkü caddeden 2.20 - 2.40 m aşağıda yer aldığı anlaşılmaktadır. Tapınağın krepisi ve cadde alanı arasındaki yükseklik farkı Antik Dönemde 3.10 - 3.30 m'dir. Steril zemine yaklaşık 20 cm derinliğinde açılmış olan çukur özellikle dikkat çekicidir. Burada iyi durumda korunmuş olan Geç Hellenistik Döneme ait vazolar, iki testi, iki kupa, üç balık tabağı parçaları ile kabartmalı kâseler, dört adet Geç Hellenistik Milet sikkesi ve bronz bir levha parçası ele geçirilmiştir. Yeme ve içme ile ilişkili bu kapların iyi durumda korunmuş olarak bulunmaları, bu kapların çukura bilinçli olarak konmuş olduklarını göstermektedir [Furtwängler et al. 2013:150-151]. 2014 yılı sondaj çalışmalarında Hisar Camii'nin kuzeyinde yer alan A alanında araştırmalar yapılmıştır. Amaç, 2013 yılında açığa çıkartılan Hellenistik Dönem temellerin ne tür yapıya ait olduğunu anlamaktır. Yaklaşık 11.80x31.60 m ölçülerinde enlemesine temel duvarı olan yapı oldukça fazla tahrip olmuştur. Plan özelliğinden yola çıkarak temel kalıntılarını, tapınak olarak yorumlamak mümkündür. Temel kalıntılarının batısında bulunan arşitrav bloğu "pseudo-naiskos" olarak bilinen ama yeri bulunamamış mimariya ait yapı kalıntıları ile benzerlik göstermektedir. Böylece bulunan bu mimari ögelerin Hisar Camii bahçesinde tespit edilen tapınak ile ilişkili olduğunu söylemek mümkündür [Bumke et al. 2016:404-405]. Didymaion Güneyi: Sondaj çukurları, SS 10/03 sondajı kalıntılarının bulunduğu alanın batı kenarında, Mandra duvarının hemen karşısında ve Apollon Tapınağı'nın 25 m uzağında (OK 69.28 - 68.92 m ü. N.N.); SS 10/04 ise tapınağın doğu ve daha yüksekteki kısmını araştırmak için açılmıştır (bugünkü arazi üst sınırı 74.07 m ü. N.N.). Tabaka buluntularına göre tapınağın güney kısmında yürüme düzlemi, yeni açığa çıkmış olan teras duvarının önünde yer almaktaydı ve Roma Dönemi'ne dek bugünkü düzlemin altında idi. Arazi daha da kuvvetli bir şekilde tapınağın güneyinde uzanan kısımda dolmuştur. Burada açılmış olan test sondajı SS 10/03, Hellenistik Dönem içine dek kullanım tabakasının + 66.20 u. N. N. ve yaklaşık 1.46 m'de geç Didymaion basamaklarının 67.66 m ü. N.N. euthynterie düzeyinin altında olduğunu ortaya koymuştur. Arkaik Dönem kült yapısıyla burada bir seviye farkı oluşmuş durumda idi. Tapınak-adyton arasında yer alan ve güneye geçişi sağlayan kısımda, önemli veriler sağlayan eski bir dere yatağı tespit edilmiştir ve önemli veriler sağlamaktadır [Furtwangler et al. 2013:151-152]. Didymaion Güneyinde Yer Alan Teras Yapısı: Kazıların başlangıcından itibaren Apollon Tapınağı'nın güney kısmında, 1. derece sit alanı içerisinde çok sayıda kaçak kazı çukurlarıyla karşılaşılmıştır; bunlardan biri Antik Dönem duvarının açığa çıkmasına neden olmuştur. Dört açmada yürütülen çalışmaların önemli sonuçlarından biri; kutsal alanın bilinmeyen bir noktasında anıtsal bir duvarın ortaya çıkarılmasıdır. Bu duvarın, Apollon Tapınağõ'nın güneyinde, daha yüksekte bir alanı çevreleyen ve doğu - batı yönünde bir teras duvarı olduğu anlaşılmıştır. Tapınaktan yaklaşık olarak 50 m uzaklıkta yer almakta ve gösterişli dış yüzü ile tapınağın kuzeyine bakmaktadır. Yaklaşık olarak 23 m izlenebilen bu duvar, 1.0 m genişliktedir ve ana kaya üzerinde 3.45 m'ye kadar yükselmektedir; bu şekilde altı noktada korunmuştur. Doğu kesitinde duvar sırası 1.56 m genişliğinde, alt üç sırası duvar sırasının dışına taşan ve böylece bağımsız basamaklar oluşturan bir merdivenle kesilmektedir. En az altı basamağın beşi korunmuştur; bunlardan alt üç basamak, basamak çıkıntısından yaklaşık olarak 1 m kuzeye, dışarıya taşmıştır. Söz konusu duvar, basamakların her iki yanında kısa dikey duvarlara sahip olduğundan, üst sıraları merdiven yatağıyla yanlardan korunmuştur. Duvarın yapımında farklı dönemlere ait, güçlü spolien bloklar kullanılmıştır ve bunların eski temele ait dikdörtgen biçimli, kireçtaşı bloklar oldukları anlaşılmaktadır. İstisna olarak, çıkıntılı sınır ve altta oluk oluşturarak pürüzsüz yüzeye taşan on spolieden özellikle söz etmek gerekir. Bu özel işleme biçimi ilk olarak oturma basamaklarının varlığına işaret etmektedir. Duvar ileri kısımlarında iki yüze sahiptir. Görülebilir yüz olarak yalnızca kuzey yönündeki duvar yüzü işlenmiştir. Bu duvarın kesitinden güney tarafında hemen hemen 1 m kalınlıkta ana kayadan oluşan kalın bir dolguyla dayandığı anlaşılmaktadır. Bu, teras duvarlarında biriken suyun drenajını sağlamak amacıyla uygulanan tipik bir yapım tekniğidir. Mermer bloklar P- formlu, kurşun doldurulmuş demir kenetlerle birleştirilmiştir; bazı örnekleri korunagelmiştir. Kırık taşlardan oluşturulmuş temel, işlenmiş ana kaya üzerinde yer almaktadır. Antik Dönemde basamaklar kısmında zemin seviyesi bugünkü seviyenin yaklaşık olarak 2 m altında yer almakta idi. Korunagelen en yüksek duvar bloklarının bugünkü yüzeyin hemen altında yer almaları, bu seviye farkının muhtemelen Antik Dönemde de geçerli olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte, bugünkü verilerle duvarın daha yüksek olup olmadığı sorusunu yanıtlamak güçtür. Harçla örülmüş kırık taşlardan oluşan duvar daha geç döneme ait yapı evresindendir. Kuzey yönünde basamakların yan tarafına uzanmakta ve teras duvarına eklenmektedir. Doğrudan basamakların başlangıcı üzerine oturtulmuş olmasından dolayı, basamaklara yönlendirilmiş olan yüzü içe doğru çekmekte ve böylelikle duvarın planı trapezoid bir şekil almaktadır. Basamakların batı kısmına yerleşmiş olan duvar kenarları, ana kayadan taşlarla oluşturulmuş temel üzerinde korunagelmiştir ve ve bu durum duvarın inşa edilmesinden hemen sonra bu yüksekliğe kadar açıkta kalmadığını göstermektedir. Sıvanın korunmamış olması da, yürüme düzleminin kullanım döneminde yaklaşık 68.28 m olması gerektiğine işaret etmektedir. Her iki kuzey ucu da muhtemelen bir kapıyla sınırlandırılmış olan bu iki duvar sırasının daha geç bir dönemde teras girişini bir çeşit kapı yapısıyla sağlamlaştırdıkları anlaşılmaktadır. Bu bağlamda, duvarın ve genişletme evresinin döneminin ne olduğu sorusu akla gelmektedir. Buna ait ilk kanıtları yukarıda sözü edilen ve muhtemelen eskiden Apollon Tapınağı'nın güney sınırını oluşturan stadyuma ait oturma basamakları olan özel spolie blokları sağlamaktadır. Tapınağa ait krepis basamakları kuzeyde stadionun oturma basamakları olarak görev görürken, güney sırada bazıları in situ korunmuş, yamaca yerleştirilmiş kireçtaşı bloklar yer alır. Stadionun kullanımı hakkında kesin veriler elde edilememiş olsa da, Didymaion'un sona ermesinin ardından, MS 3. yüzyılın ikinci yarısına tarihlenmesi yanlış olmayacaktır. Duvarın iç kısmında 1 m genişliğinde bir taş dolgu gözlenmiş olmakla birlikte içerisinde maalesef tarihlemeye yardımcı olabilecek özel bir buluntuyla karşılaşılmamıştır. Aynı şekilde kullanım tabakasında ele geçirilen buluntular da oldukça kısıtlı veri sağlamakta ve Roma Dönemi'ne işaret etmektedir. Kırık taşlardan oluşan ve daha geç evrelerde basamağı giriş yapısıyla terasa bağlayan duvarın MS 3. yüzyılın ikinci yarısı veya MS 5/6. yüzyıla tarihlenmesi gerektiği düşünülmektedir [Furtwangler et al. 2013:152-155].
Yorum ve tarihleme:


Liste'ye