©Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri - TAY Projesi


Beçin

Çizimler için tıklayın...

maps

Fotoğraflar için tıklayın...

Beçin
Türü:
Kent
Rakım:
m
Bölge:
Ege
İl:
Muğla
İlçe:
Milas
Köy:
Beçin
Araştırma Yöntemi:
Kazı
Dönem:
Geometrik Hellenistik

     


Yeri: Muğla İli; Milas İlçesi'nin 5 km güneyinde; Beçin Köyü'nde yer alır [Akarca 1971:1].
Konumu ve Çevresel Özellikleri: Milas Ovası'nda; ovadan 200 m yükseklikte platonun bir çıkıntısı üzerinde kurulan kent her iki yönden bir vadi ile ayrılmıştır. Beçin platosu güneyde Ağaçlıyük Ovası'na açılmaktadır. Beçin; akarsu yönünden oldukça zengindir. Su; kemerler vasıtasıyla Mylasa'ya aktarılmıştır. Beçin'in yer aldığı platonun; tarım için elverişli olmadığı belirtilmiştir [Akarca 1971:25; 30].
Tarihçe:
Araştırma ve Kazı: 18. yüzyılda Chandler'ın ziyaret ettiği yerde 1930'larda Robert; 1959'da Cook yüzey araştırması yapmıştır. 1953'te Milas ile Ören arasındaki karayolu çalışmaları sırasında birtakım mezarlara rastlanmıştır. Akarca tarafından 1965'te yapılan kazı çalışmalarında Geç Geometrik ve Sub-Geometrik Dönem'e ait buluntu veren bir mezarlık ortaya çıkarılmıştır. Kızıl tarafından 1994'te yapılan kazıda ise Kepezaltı Mevkisi'nde dromoslu bir oda mezar bulunmuştur.
Tabakalanma:
Buluntular:
Kalıntılar: Beçin; bir kale; surla çevrili bir kent ve doğuda; bir vadi ötedeki Kepez'de bir mahalleden oluşur [Akarca 1971:24]. Beçin Kenti'nin kurulmuş olduğu plato çıkıntısının önünde traverten bir kayalık üzerinde yer alan kalenin doğu yamacında 20-30 m boyunca uzanan bir sur ya da kale duvarı ile Menteşeoğulları Kalesi'nin altındaki tapınak antik dönemden günümüze gelen kalıntılardır. Kalenin doğu yamacı ile Kepezi'n batı yamacı arasındaki çalışmalarda ele geçen Geç Geometrik Dönem; Orientalizan Dönem; MÖ 5. yüzyıl parlak; siyah firnisli çanak çömlek parçaları sayesinde yerleşmenin en erken MÖ 8. yüzyılın sonunda başladığı saptanmış; dolayısıyla kale ile plato altındaki mezarlar ilişkilendirilmiştir. Mezarlık alanında yapılan çalışmalar sırasında kuru duvar tekniğinde inşa edilmiş birtakım duvar kalıntıları da tespit edilmiştir. Bu kalıntıların; Geometrik Dönem'den sonraya tarihlenen bir kır yerleşmesine ait olabileceği öne sürülmüştür [Akarca 1971:4; 24-25]. Sur: Kalenin doğu yamacında tespit edilen 20-30 m uzunluğundaki duvar kalıntısının daha eski bir kaleye ait olabileceği; Mylasa'nın güneyinde yer alan bu platoda Mylasa'nın güvenliğini sağlamak için bir kalenin gerekli olduğu belirtilmektedir. Duvar atkılı örgüsü nedeniyle MÖ 4. yüzyıla tarihlenir [Akarca 1971:25]. Tapınak/Kutsal Alan: Kayalığın güneydoğusunda; üzerinde kısmen Menteşeoğulları'na ait kale duvarı olan tapınak kuzeydoğu-güneybatı doğrultusundadır. Yapılan araştırmalarda temel duvarları; kesme kireçtaşından stereobat; Sodra mermerinden stylobat blokları ve krepis basamaklarına ait mimari izler dışında dört adet orthostat taşı bulunmuştur. Temel duvarları ve iç yapısı ile tapınağın MÖ 4. yüzyıla ait olabileceği düşünülmüştür. Ele geçen Arkaik Dönem'e ait bir friz parçası ise daha eski bir tapınağa işaret etmektedir. Bu açıdan tapınağın iki evreli olduğu düşünülür. İç yapıda kireçtaşı; dışta ise mermer kullanımı ile Mylasa'daki Hisarbaşı Tapınağı'na benzetilmiştir. Araştırmacılar; tapınağın peripteros planlı olabileceği üzerinde durmaktadır. Tapınağa ait mimari elemanlar Ortaçağ'da bugünkü Beçin Köyü'nün inşasında devşirme olarak kullanılmıştır [Akarca 1971:26-28]. Tapınağın hangi tanrıya ait olabileceği konusunda çeşitli görüşler vardır. 18. yüzyılda yöreyi ziyaret eden Chandler ve 1959'da araştırmalar yapan Cook; Zeus Karios Tapınağı'nın burada olabileceğini belirtmişler; buna karşılık Robert Hisarbaşı'ndaki tek Korinth sütunlu tapınağın Zeus Karios'a ya da Zeus Stratios'a ait olduğunu öne sürmüştür [Robert 1953:412-413]. Laumonier ise imparator kültlerinin; en eski kültlerle ilişkilendirildiği görüşünü benimseyerek Zeus Karios Tapınağı'nın; Hisarbaşı'ndaki Augustus ve Roma Tapınağı yakınlarında olduğunu ileri sürmüştür [Laumonier 1958:43]. Akarca'ya göre ise Zeus Karios Tapınağı; incelemiş olduğu iki sikke üzerindeki betimlere göre Korinth düzenindedir. Oysa Beçin'deki tapınak; ele geçen friz parçalarına göre İon düzeninde inşa edilmiştir; dolayısıyla Zeus Karios'un olmamalıdır. Araştırmacı; Hisarbaşı'ndaki tapınağın Zeus Karios'a ait olabileceği görüşündedir [Akarca 1971:28]. Beçin'de devşirme olarak kullanılmış olan; köşesi volütlü; dikdörtgen sunağa ait bir köşe parçası bulunmuştur. Bu sunak olasılıkla tapınağa aittir [Akarca 1971:29]. Kalenin girişindeki altı adet mermer basamağın bir tapınağa ait olduğu düşünülmektedir. MÖ 8-4. yüzyıl arasına tarihlenen Attika siyah firnisli çanak çömlek parçaları ele geçmiştir. Ayrıca yakınlardaki mezarlıkta yapılan kazılarda protogeometrik ve geometrik döneme ait olduğu anlaşılan kaplar da bulunmuştur. Tüm bunlar burada erken bir yerleşime işaret etmektedir. Bunlara ilaveten bir obsidien kesici alet parçası da yerleşimin MÖ 2000 yıllarında başladığına işaret eder [Bean 2000:36]. Nekropolis/Mezar: Milas-Ören yolu üzerinde; Beçin'in bulunduğu platonun altında; yol çalışmaları yapılırken birtakım mezarlar ortaya çıkarılmıştır. Bölgede yapılan araştırmalarda Geometrik Dönem ile MÖ 4. yüzyıl arasında devam eden ve geniş bir alana yayılmış bir mezarlık olduğu sonucuna varılmıştır. Yapılan kazı çalışmalarında iki sandık mezar; üç çukur mezar ortaya çıkarılmıştır. Sandık mezarlar aile mezarlarıdır ve ele geçen çanak çömlek buluntularına göre Geç Geometrik Dönem'e aittir. İskeletlerin yerleştirilmesinde belirli bir düzen yoktur. Yeni gömüler için eskilerin geriye itilerek yer açıldığı anlaşılmıştır [Akarca 1971:3]. 3 no'lu mezarda ele geçen fibulalardan birinin benzerlerine Termera'da rastlandığı belirtilmektedir [Akarca 1971:15]. Bu iki mezarın 100 m kadar doğusunda Sub-Geometrik Dönem'e ait bir çocuk mezarı vardır. Çukur mezarlar diğer üç mezardan 1 km doğuda yer alır. Her ikisi de MÖ 3. yüzyıla aittir. Platonun güney kısmında; Armutçuk denen yerdeki tümülüslerde yapılan kaçak kazılarda oda mezarlar açığa çıkmıştır. İçlerinden birinin dik bir dromosa sahip tek odadan meydana geldiği tespit edilmiştir. Tavan; iki kiriş ile örtülmüştür. Platonun kuzeyinde; Dirvalanı Mevkii'nde yer alan iki tümülüsten büyük olanı da kaçak kazılar nedeniyle tahrip olmuştur. 40-50 m çapında olan büyük tümülüsün yöresel ismi "Dağarcık Taşı"dır. 3 m yüksekliğe kadar toprak; sonra da yarım metre kalınlığında taş yığını ile örtülüdür. Kuzey-güney doğrultusunda iki odadan meydana gelir. Büyük olan odanın ortasında mermer bir lahit bulunmuştur. Araştırmacı tarafından Milas'ta; Ortaokul ve Sodra eteğinde yer alan Damlacık'ta tespit edilen mezarlar ile aynı teknikte yapıldığı tespit edilmiştir. Bu tip mezarlarda tavan; iki kirişin üzerine oturan taş levhalardan inşa edilmiştir. Armutçuk ve Dirvalanı tümülüslerinin Hellenistik Dönem'e tarihlenebilecekleri öne sürülmüştür [Akarca 1971:34-36]. Kepezaltı Mevkii'nde 1334 no'lu parseldeki evin foseptik çukuru açmak için yapılan kazı sırasında dromoslu bir yeraltı oda mezarı tespit edilmiştir. 1.69x1.41 m ölçülerindeki bir dromos ve 2.92x2.84 m ölçülerindeki bir mezar odasından meydana gelir. Milas yakınlarındaki Sodra Dağı'nda doğal olarak bulunan mavi-beyaz mermer inşa malzemesi olarak kullanılmıştır. Mermer blokların birbirlerine kenetler vasıtasıyla bağlanmış olması gerektiği öne sürülmektedir. Taban mermer levhalar ile döşelidir. Dromosta yapılan çalışmalarda girişinin iki adet dik bir şekilde yerleştirilmiş mermer plaka tarafından kapatıldığı gözlenmiştir. Ölü hediyelerinin etrafta dağınık bir şekilde tespit edilmiş olması ve kapıda tespit edilen zorlamaya işaret eden birtakım izler mezar soyguncularının daha önceden mezara girdiklerini gösterir. Mezar odasının girişinin üzerindeki blokta Grekçe "Menippos kızı Adas (bu mezarı) kendisi; çocukları ve torunları için (yaptırdı)" yazılıdır. Mezar odasına giriş kapısı mermerden çift kanatlıdır. Ahşap kapı taklidi olan mermer kapı Mylasa Ortaokul; Trakya mezarları ve Lydia tümülüslerindekilere benzer. Mezar odasının üç yanında ölü yatakları mevcuttur. Girişin karşısındaki yatak diğer ikisine göre daha büyüktür. Mezarda iki çeşit ölü gömme geleneği uygulanmıştır. Birincisi sanduka şeklinde ölü yataklarının içine doğrudan yapılan gömü; ikincisi ise kremasyondur. Kremasyona örnek olarak iki adet stamnos ile bir adet osthotek bulunmuştur. Duvar örgü tekniği açısından Ortaokul Mezarı; Damlacık Mezarı ve Alabanda Mezarı ile benzerlikler taşıdığı için MÖ 4. yüzyılın son çeyreğine tarihlendirilmiştir. Daha sonraki dönemlere ait mezar hediyelerinin varlığı mezarın uzun bir süre kullanılmış olduğuna işaret eder. Sonuç olarak MÖ 4. yüzyılın son çeyreği ile MÖ 1. yüzyıl arasında kullanıldığı anlaşılmıştır [Kızıl 1996:255-260]. Dromosta ele geçen buluntular arasında gri hamurlu kandiller; bir unguentarium; bir kyliks; uzun gövdeli çift kulplu vazo; bronzdan yassı kapı halkası vardır. Mezar odasındaki sandukalarda ise 23 adet sivri uçlu; zikzak kesitli altın kolye yaprağı; ahşap taklidi mermer osthotek; bir amphoriskos; 3 adet unguentarium; bir kandil; bir tabak; içinde yakılmış ölü kemiği bulunan bir stamnos ve mezar odasının ortasındaki alanda içinde yakılmış ölü kemiği bulunan stamnos ele geçmiştir.
Yorum ve tarihleme:


Liste'ye