©Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri - TAY Projesi


Turgut / Lagina

Çizimler için tıklayın...

maps

Fotoğraflar için tıklayın...

Turgut / Lagina
Türü:
Mezarlık Alanı
Rakım:
420 m
Bölge:
Ege
İl:
Muğla
İlçe:
Yatağan
Köy:
Turgut
Araştırma Yöntemi:
Kazı
Dönem:
Roma Hellenistik

     


Yeri: Muğla İli; Yatağan İlçesi'nin yaklaşık 10 km kuzeybatısında; Turgut'a 1 km mesafededir. Stratonikeia Antik Kenti'ne 9 km uzaktadır [Tırpan 1996:209]. 1979 yılına kadar arkeoloji literatüründe Leyne adıyla bilindiği belirtilmektedir [Boysal 1979:389].
Konumu ve Çevresel Özellikleri: Çine Çayı Vadisi'ndeki verimli bir arazide yer alır [Boysal 1979:389].
Tarihçe: Stratonikeia'ya kutsal bir yol ile bağlı olan Lagina'nın daha önceki isminin Hierakome olduğu sanılmaktadır [Bean 1976:477]. Lagina Hekate Tapınağı'nın kuzeybatısında Köklük Mevkii'nde bulunan yazıtlardaki bilgilere göre; Koranza isimli kentin; Lagina'da yer aldığı anlaşılmıştır. Araştırmacı Koarendalılar'a ait MÖ 323'e tarihlenen bir yazıtın da Lagina'dan geldiğini öne sürmektedir [Şahin 1975:178]. Bu kentin asıl isminin muhtemelen Koarenda olduğu düşünülmektedir [Şahin 1975:179]. Her iki yazıtta da Karca şahıs adlarına rastlanmıştır.
Araştırma ve Kazı: Newton'ın 19. yüzyılın ikinci yarısında; Hamdi Bey ile Chamonard'ın ise 19. yüzyılın sonunda yaptığı araştırmalar dışında Laumonier'in 1940'lı yıllarda gerçekleştirdiği yüzey araştırmaları bulunmaktadır. 1967-1970 yılları arasında Y. Boysal tarafından gerçekleştirilen kazıları,1993 yılından 2011 yılına kadar A. Tırpan tarafından gerçekleştirilen kazılar izlemiştir. Lagina'daki kazılar 2017 yılında B. Söğüt başkanlığında yeniden başlamıştır. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanmış tescilli arkeolojik sit alanları listesinde yer almaktadır.
Tabakalanma:
Buluntular:
Kalıntılar: Tapınak/Kutsal Alan: Stratonikeia'ya ait olduğu düşünülen Lagina Hekate Kutsal Alanı'nda; propylon; stoa; sunak ve tapınağa ait yapı kalıntıları tespit edilmiştir. Temenos batıdan doğuya doğru meyillidir [Tırpan 1996:210]. Propylon: Temenosun güneybatısında yer alır [Tırpan 1996:211]. Propylonun kuzeyinde Dor düzeninde bir stoa vardır [Tırpan 1999a:239]. Propylon; batıda apsis formunda İon sütunlarının olduğu prostylos ile doğuda templum in antis planlı tripylondan oluşur. Tripylonun; önde yarım kubbe; arkada ise beşik çatı ile örtüldüğü anlaşılmıştır [Tırpan 1998b:178; 1997:313]. Batı girişin önünde üç basamaklı bir krepis vardır ve yapı bir caddeye bağlanmaktadır. Basamakların sonradan eklendiği düşünülmüştür [Tırpan 1998b:178]. Bu yolun Lagina ile Stratonikeia arasındaki kutsal yol olduğu düşünülmüştür. Aynı yol; tripylondan sonra doğuya doğru devam ederek tapınağın önünde bulunan sunağa ulaşmaktadır [Tırpan 1997:313]. Propylonun altyapısında kullanılan teknikle stoa ile propylonu ayıran duvarda kullanılan tekniğin aynı olduğu gözlenmiştir. Kutsal Alanı çevreleyen duvar (peribolos); stoa ile birlikte propylona kuzey kesimde birleşmektedir. Ancak yapılan kazılarda aynı durumun propylonun güney tarafında gerçekleşmediği tespit edilmiştir [Tırpan 1998b:178]. Propylonun altyapı inşa sistemini anlamak amacıyla yapılan sondaj çalışmalarında üç sikke; bir cam süs eşyası ve bir kemik boncuk bulunmuştur [Tırpan 2001:303]. Propylona ait İon başlıkları ve Attik-İon kaideli bir çift sütun MÖ 2. yüzyıl sonuna tarihlendirilmektedir [Tırpan 1996:216]. Propylonun doğu kısmında on basamaklı merdiven vardır [Tırpan 1998b:179]. Merdivenlerin altyapısında devşirme taşların kullanıldığı tespit edilmiştir. Merdivenlerin önünde; propylon ile birleşen stoanın yan duvarını kapatacak şekilde inşa edilmiş; üzerinde heykellerin durduğu görkemli bir podium yer almaktadır. Bu podium; propylonun basamakları ve sunağa doğru giden yolun döşeme taşlarının üzerine oturtulmuştur. Bu açıdan propylon ve caddenin heykel podiumundan daha eski olduğu düşünülmüştür [Tırpan 1998b:179]. Podyumun; ele geçen mimari ve heykeltıraşlık bulgularına göre restitüsyonu yapılmıştır [Tırpan 1999a:239]. Podyumu meydana getiren orthostat bloklarından ikisinin üzerinde Leon'un oğlu Antipatros'un evlatlıkları olan Menekles ve Epainetos hakkında Grekçe onur yazıtları bulunmaktadır. Bu blokların üzerinde de bronz heykellere ait ayak izleri ile akıtma kanallı dübel delikleri; bu iki kardeş adına iki adet bronz heykel dikildiğini gösterir. Yazıtlar üzerinde yapılan incelemeler sayesinde heykellerin; MÖ 50 yıllarında dikildiği anlaşılmıştır [Tırpan 1999a:239-240]. Stoa ile heykel podiumu arasındaki dolgu içinde MÖ 1. yüzyıla ait bir unguentarium ele geçmiştir. Bu; propylonun en geç tarih sınırını gösterir [Tırpan 1998b:179]. Merdivenlerin bittiği yerden döşeme yolu takip ederek sunağa ulaşmak mümkündür [Tırpan 1998b:179]. Kapının doğusundaki sunak ile kapı arasında mermer bloklardan meydana gelen geniş döşemenin her iki yanında orthostat şeklinde duvarlar vardır. Döşemenin basamaklar vasıtasıyla sunağa bağlandığı tespit edilmiştir [Tırpan 1996:211-212]. Yolda yapılan kazılar sırasında; Helios ve Rhodos'a ithaf yazıtı taşıyan bir arşitrav ile adak taşı olarak yorumlanan küçük bir mermer blok bulunmuştur. Arşitravın; Rhodos ve Helios adına yapılmış bir naiskosa ait olabileceği düşünülmektedir. Mermer blok üzerindeki "Kanebos" yazısı ve çifte balta kabartması; aynı temenos içinde eski bir Kar tanrısı olan Kanebos'a da tapınılmış olabileceğine işaret eder [Tırpan 1999a:240]. 2002 yılı kazılarında propylonun batısında yaklaşık 4 m yüksekliğindeki her yıl erozyonla toprak dökülen bölüm temizlenmiş; açmanın batı yönüne doğru genişletilmesiyle yarım yuvarlak basamakların üst seviyesinde; üst yapıya ait friz; geison-sima blokları ele geçirildi. Yarım yuvarlak girişin tamamı ile Stratonikeia antik kentine doğru giden kutsal yola ait olan ve yöre halkı tarafından "mol Mehmet" taşı olarak bilinen siyah bir taştan oluşan döşemelerden daha geniş bir alan açığa çıkarılmıştır [Tırpan-Söğüt 2004:87]. 2009 yılında Propylon'un kuzeyini sınırlandıran yüzeyi çentiklenmiş bosajlı duvarın güneybatıya doğru ne kadar daha devam ettiğini tespit etmek amacı ile alanda kazı çalışması yapılmıştır. Üst seviyelerde yer alan yaklaşık 3 m yüksekliğindeki dolgu toprağın kaldırılmasından sonra Propylon'a ait mimari bloklar açığa çıkmaya başlamıştır. Bu blokların kaldırılmasının ardından içinde seramik, çatı kiremidi ve cam parçalarının yer aldığı oldukça sert bir tabaka ile karşılaşılmıştır. Bu tabaka yer yer kil kütleleri saman ve taşçık katkılıdır. 0.57 m olan bu tabanın zemine kadar devam ettiği görülmüştür. Propylon'un apsisli giriş kısmını çevreleyen basamaklardan üçüncü basamağın bittiği seviyede, halk arasında "molmemet" taşı olarak adlandırılan yerel taşlardan oluşan zemin açığa çıkmıştır. Önceki yıllarda güneybatıda bir kısmı görülen bu döşemenin kuzeybatıda da yer aldığı ve kavisli bir şekilde kesitin altına doğru devam ettiği anlaşılmıştır. Döşeme zemini oluşturan taşlar ince plaka şeklinde kesilmiş düz yüzeyli, çokgen kenarlıdır. Propylon'un güney batısında yer alan ikinci döşeme zemin yine kavisli bir şekilde kesitin altına doğru devam etmektedir. Diğerinden farklı olarak buradaki döşemede taşlar kesilmeden blok halinde yerleştirilmiş, arada kalan boşluklar daha küçük boyutlu taşlarla kapatılmıştır. Bu döşemeler Propylon'a ulaşımı sağlayan geçişleri oluşturmaktadır. Propylon'un kuzeybatısında yapılan çalışmalarda 1 adet pişmiş toprak ağırlık, 1 adet broz küpe, üç adet bronz düğme, 1 adet demir bıçak ve 38 adet bronz sikke bulunmuştur. Sikkelerin tamamı MS 4. yüzyıla tarihlenmektedir [Tırpan-Gider 2011: 375-376]. 2011 yılı çalışmalarında, yaklaşık 5 m yüksekliği olan dolgu toprak tabakası kazılarak taş döşeli yol seviyesine inilmiş ve bosajlı duvarın kuzeybatıya doğru devam ettiği tespit edilmiştir. Dörtgen bloklardan izodomik örgü tekniğiyle yapılmış olan duvarın Propylon'a bakan kısmı temel seviyesi dahil 6 sıradan oluşurken, kuzeybatıya doğru devam eden kısmın ise 3 sırası koruna gelmiştir. Fakat duvarın Propylon'a bakan kısmı ile taş döşeli yola bakan kısmı arasında işçilik olarak farklılıklar vardır. Duvarın Propylon'a bakan yüzeyi bosajlı işlenmişken dönüş yaptıktan sonra kuzeybatıya devam eden yüzeyinin kabaca düzeltilerek bırakıldığı görülmüştür. Çalışmalar sonucunda duvarın kuzeybatı-güneydoğu doğrultusunda 7 m'lik kısmı açığa çıkarılmıştır ve kuzeybatıya doğru kesit altında devam ettiği tespit edilmiştir. Propylon'un apsisli giriş kısmını çevreleyen basamaklardan üçüncü basamağın bittiği seviyede, halk arasında molmemet taşı olarak adlandırılan yerel taşlardan oluşan döşeme zeminin devamı ortaya çıkarılmıştır. Bu yolun kuzeybatıya doğru kavisli bir şekilde devam ettiği ve basamak sıralarıyla son bulduğu görülmüştür. Döşeme zemini oluşturan taşlar ince plaka şeklinde kesilmiş, düz yüzeyli, farklı ölçülerde ve çokgen kenarlıdır. taş döşeli yolun kuzey ucunda 8 adet basamak sırası ortaya çıkarılmıştır. Her basamak yan yana yerleştirilmiş 3 ayrı bloktan oluşmaktadır. Yol ve yolu sınırlandıran duvar çevresinde yapılan çalışmalarda 13 adet bronz sikke bulunmuş ve sikkelerin tamamı MS 4. yüzyıla tarihlenmektedir. Bu da Kutsal Alan'ın genelinde olduğu gibi bu alanın da MS 365 depremine kadar yoğun bir şekilde kullanıldığına işaret etmiştir. Güney Stoa'nın bulunduğu alanda, yüzeyde görülen yazıtlı kapı sövelerinin bulunduğu noktada çalışmalara başlanmıştır. Bu alanda büyük bir giriş tespit edilmiştir. Girişin ön tarafından batıdan ve doğudan basamaklar yer almaktadır. Propylon'un ön cephesinin yer aldığı güneyde ise basamak yoktur. Kod farkı nedeniyle batıdaki basamak sayısı beş iken doğuda yedi basamak vardır. Önde 3 sütunlu olup prostylos planlıdır. Ele geçirilen mimarî elemanlar ışığında Dor düzeninde inşa edildiği anlaşılmıştır. Yapının ön cephesi deprem etkisiyle güneye doğru yıkılmıştır. Stylobat blokları üzerinde yer alan dübel delikleri ve bu dübellerin sütun alt tamburlarında yer alan dübel delikleri ile uyum içinde olması nedeniyle doğrudan stylobat üzerine oturduğu anlaşılan sütun alt tamburları yivsiz çalışılmıştır. Güney Propylon'da yapılan çalışmalarda 26 adet sikke, 11 adet ağırlık ve ağırşak, bir adet mermer heykel parçası, bir adet bronz heykelcik, iki adet yüzük taşı, birer adet bronz çivi ve iğne bulunmuştur [Tırpan et al. 2013:66-68]. Sunak: Propylonun doğusunda; Hekate Tapınağı'nın güneyindedir. Kuzeydoğu-güneybatı doğrultuludur. Girişinin kuzeybatıda olması Hekate Tapınağı ile uyum içinde olduğunu gösterir; ancak tapınak ile sunağın aynı eksen üzerinde olup olmadığı henüz kesinleşmemiştir. İki kademeli stylobata sahip olan sunağın etrafı sütunlu bir parapet ile çevrilmiştir. İkinci kademedeki stylobat blokları üzerindeki dübel deliklerinden; sunak duvarı ile parapet arasında bir sıra sütun daha olduğu anlaşılmıştır. Dış sütun dizisi Korinth; içteki ise İon düzenindedir. Süslü profilli bir toikhobate; üzerinde orthostat sırası ve bunun da üzerinde anthemion süslü orthostat tacı; buluntular vasıtasıyla tespit edilmiştir. Orthostat tacı üzerinde lotus çiçeği kabartmalı başlıklar taşıyan blokların olduğu düşünülmektedir. Sunağın yakınında heykel ve kabartma parçaları bulunmuştur. Kaçak kazılar sırasında da çift yüzlü boğa protomu ortaya çıkartılmıştır [Tırpan 1999a:240-241]. Sunak ile tapınak arasındaki yol; devşirme mermer bloklarıyla döşelidir. Devşirme bloklardan ikisinin üzerinde Hellenistik Dönem'e ait yazıtlar vardır. Bir kısmı açığa çıkarılan yolun; tapınakla aynı genişlikte olduğu düşünülmüştür. Bir deprem ya da su tahribatından ötürü yol üzerinde çökmeler oluşmuştur [Tırpan 2002:346; Tırpan 2001:304]. Tapınak: Korinth düzenindeki tapınak pseudo-dipteros planlı olup 8x11 sütunludur. Ana cephe doğuya bakar [Bean 2000:90]. Pronaos ve naostan oluşur. Anta duvarları arasında iki İon sütunu bulunmuştur. Ortası hariç döşeme ile kaplı olan naosun kuzeyinde tespit edilen bir bloğun; kült heykelinin kaide parçası olabileceği düşünülmüştür [Tırpan 2001:299-301]. Naosun ortasında döşeme blokları olmamasının nedeni; tapınak inşasının yarım kalmış olabileceği ile açıklanmaktadır. Tapınak krepidoması ve stylobatında yapılan kazı ve incelemelerde de hasarlar ve çökmeler tespit edilmiştir. Naosa ait döşeme bloklarınının orthostat blokları ile sınırlandırılmış olduğu gözlenmiştir [Tırpan 2002:343; 345]. Tapınağın güney cephesinde köşeye ait bir friz bloğunda savaş öncesi hazırlık yapan erkekler; bir kadın; Okeanos veya nehir tanrısına benzeyen ve patetik ifadeli; sakallı erkek; Artemis ve her iki yanında dokuz kadın figürü yer alır [Tırpan 2002:345-346]. Naosta bulunan sikkelerden en erkeni III. Aleksandros'a (MÖ 336-323] aittir; diğerleri Hellenistik ve Roma dönemlerine tarihlenir [Tırpan 2001:301]. Hekateion'da bulunduğu belirtilen Korinth sütunları; Miletos bouleuterionu ve Stratonikeia gymnasionunda kullanılan başlıklara benzetilmiştir. İki Korinth başlığından birinin MÖ 100'den önceye; diğerinin ise bu tarihten biraz daha sonraya ait olduğu öne sürülmüştür [Boysal 1994:322-323]. Naostan toplanan polen örnekleri üzerinde yapılan incelemeler sonucunda Hekate Tapınağı'nın; savaş süresince tahıl ambarı olarak kullanılmış olabileceği gibi olasılıklar ortaya çıkmıştır. Tespit edilen üzüm polenleri tapınağa şarabın da girdiğini; hatta sunu olarak tapınak zeminine dökülmüş olabileceğini ortaya koymaktadır. Diğer örnekler sayesinde de tapınak çevresinde ne tür bir bitki örtüsü olduğu anlaşılmaktadır [Tırpan 2001:301-303]. 2002 yılında tapınağın güneybatısında yapılan çalışmalarda mimari bloklar; bir deprem sonrasında kuzeydoğudan güneybatıya doğru yıkıldığı gibi bulunmuştur. Aynı alanda ortaya çıkarılan blokların üst yapı elemanlarına ait odluğu görülmüş; bu elemanlara ait demir dübel; kurşun parçaları ve bir adet de kullanılması sık görülmeyen bronz dübel etrafında tutturulan kurşun parçası ile beraber ele geçirilmiştir. Çalışmalar sırasında bulunan diş sırasının üst yüzünde; antik restorasyonlar hakkında önemli bilgiler veren kurşunla kaplanmış kenet bulunmaktadır [Tırpan-Söğüt 2004:89-90]. 2006 yılında Hekate Tapınağı'nda kapsamlı bir çalışma yapılmış; açığa çıkarılan mimari bloklardan hareketle restitüsyon önerisi hazırlanmıştır. Korinth düzeninde inşa edilen tapınağın Hellenistik mimarideki yerini belirleyebilmek amacıyla kendinden önce inşa edilen yapılarla kendinden sonra inşa edilen yapılar arasındaki oran ilişkisi araştırılmış; çıkış noktası olarak da Vitruvius'un modüler sistemi esas alınmıştır. Bu çalışma çerçevesinde alt yapıdan itibaren kullanılan tüm mimari elemanların ölçü tabloalrı oluşturulmuş ve her mimari elemandan bir örnek alınarak çizimleri yapılmıştır. Antik dönem matematikçileri tarafından mükemmel sayı olarak kabul edilen 6 rakamının modük olarak belirlendiği ve yapının tamamının ölçülendirilmesinde 6 ve katlarının uygulandığı görülmüştür. Tapınak; euthynteria seviyesinden üst yapı elemanlarına kadar uygulanan oranlar açısından kendine özgü yenilikler sergilemektedir. Euthynteria ve stylobat oranı; 8x11 sütun sayısı ile şimdilik Anadolu'da bilinen tek örnektir. Korinth düzenindeki mimari elemanların oranları sütun alt çapı esas alınarak belirlenmiş olup sütun yüksekliğinde MÖ 3. yüzyıl yapılarına nazaran bir artış; plinthe genişliği ve kaide yüksekliğinin oranında azalma tespit edilmiştir. Bu verilerden hareketle Hekate Tapınağı'nın kendinden önce inşa edilen Hellenistik dönem yapılarıyla kendinden sonra inşa edilen Roma dönemi yapıları arasında bir geçiş noktası oluşturduğu tespit edilmiştir. Bu nedenle de tapınakta saptanan matematiksel oranların Geç Hellenistik dönem Korinth düzeni için de geeçrli olabileceği görülmektedir [Tırpan-Söğüt (Büyüközer; A.) 2008:388-390]. 2006 yılında tapınakta yapılan kataloglama çalışmalarında arşitrav blokları da bezeme açısından incelenerek gruplama yapılmıştır. Yapılan çalışmalarda 96 adet arşitrav bloğu tespit edilmiş; bunların 72'si tam; 24 adedi ise yarım ve yarıma yakın parçalardır. Arşitrav taç profillerindeki İon kymationu işlemelerinde 5 tip belirlenmiştir. Arşitravların anthemion bezemeleri de 5 ana grupta toplanmıştır. Yapılan çalışmada; bloklar üzerindeki bezemelerde; hem dönemsel; hem de usta farklılığının varlığı tespit edilmiştir. Bunlar da bize arşitrav bezemelerinin farklı kişiler tarafından yapıldığını ve bunların tamamlanmasının uzun bir süre almış olabileceğini göstermektedir. Bu sürecin tarih olarak MÖ 2. yüzyılın sonundan itibaren Augustus dönemine kadar devam ettiği düşünülmektedir [Tırpan-Söğüt (Aslan; H.) 2008:390-391]. Stoa: Propylonun kuzeybatısındadır. Propylona bir kapı ile bağlanmıştır. Stoanın; genişliği ve zemin özelliği nedeniyle propylon ile beraber planlandığı ileri sürülmektedir [Tırpan 1996:216]. Mermer yongalarıyla karışık kükürt renkli sıkıştırılmış toprak tabakasının stoanın tabanı olduğu düşünülmüştür [Tırpan 1996:213]. Güney duvar isodomos örgüye sahiptir. Bu özelliğiyle Knidos; Euromos; Priene ve Ephesos'daki Klasik ve Hellenistik duvarlarla kıyaslanmaktadır. Hemen önüne bir heykel podyumu eklenmiştir [Tırpan 1999a:239]. 2005 yılında yapılan kataloglama çalışmaları sonucunda Lagina Hekate Kutsal Alanı'nı çevreleyen stoalardan Batı Stoa'nın I şekilli; tek nefli; tek katlı; birlikte planlanan Kuzey; Doğu ve Güney Stoa'nın; U şekilli; te nefli; tek katlı plan tipinde inşa edilidği anlaşılmıştır. Batı Stoa'nın ön cephesinde; kutsal alanda düzenlenen törenler için oluşturulmuş 11 basamaklı; diğer cephelerde ise üç basamaklı bir alt yapı söz konusudur. Stoa'nın tüm cephelerinde Dor düzeni tercih edilmiştir. Dorik mimari elemanların tamamında Hellenistik dönemde Pergamonlu mimarlar tarafından yaygınlaştırılan İonik etki görülmektedir [Tırpan-Söğüt (Gider; Z.) 2007:593]. 2006 yılında Kuzey ve ağırlıklı olarak Batı Stoa'da kazılar yapılmıştır [Tırpan-Söğüt (Sezgin; T.) 2008:392]. 2007 yılında yapılan çalışmalarda batı stoanın, tek nefli, arkasında mekanların yer aldığı, önünde 11 basamaklı otıurma sıraları bulunan, Dor düzeninde "I" planlı olduğu belirlenmiş ve bunun Pergamon etkisinde yapıldığına karar verilmiştir. Batı stoa ile kuzey stoanın birleştiği kısımda yapılan çalışmalarda kuzey stoanın Dor düzenindeki peristasisi oluşturan bloklar düştüğü şekliyle tespit edilmiştir. İki basamakla çıkılan kuzey stoanın nef kısmının sıkıştırılmış toprak zemin olduğu anlaşılmıştır. Batı stoadan farklı olarak kuzey stoada Dor düzenindeki ön cephe düzenlemesinde sütunların altında Toskania kaidelerinin kullanıldığı ve benzer örneklerinin Kos, Priene ve Milet'ten bildiğimiz geisonsima bloklarının altında diş sırasının işlendiği tespit edilmiştir. Batı stoadan kuzey stoaya iniş sağlayan mermer merdivenin, batı stoanın üzeri kapalı nef kısmından doğrudan kuzey stoa mef kısmına inmeyi sağlamak için yapıldığı anlaşılmıştır. Kuzey stoanın nef kısmında yapılan çalışmada stoa arka duvarını oluşturan peribolosu dik kesen devşirme bloklarla yapılmış duvar ile peristasis blokları üzerine yapılmış devşirme duvar göz önüne alındığında, burasının bir mekan haline getirildiği düşünülmektedir. Stoa arka giriş ile enf kısmını dik kesen duvarla arasında su dağıtım sistemi ve bu sisteme ait iki sıra künk dizisi bulunmuştur. Bu künk sisteminin biri yuvarlak planlı havuza, diğeri tam olarak tespit edilemeyen bir hatta doğru ilerlemektedir. İki künk hattı ile aynı seviyede bulunan ve I. Licianus Dönemine tarihlenen bir sikke, sistemin MS 4. yüzyılın ilk çeyreğine ait olduğunu göstermektedir. Kuzey stoaya bitişik olarak yapılan mermer havuzun blokları başka yerden getirilerek burada ikinci kez kullanılmıştır. Kuzey stoada stylobat bloklarının ön kısmında yarım daire formda bir eksedra açığa çıkarılmıştır. Yeri ve konumu göz önüne alındığında heykel ya da heykellerin sergilendiği düşünülmektedir. Eksedra olasılıkla en geç Augustus Dönemi imar faaliyeti esnasında kuzey stoa ile birlikte yapılmış olmalıdır. Kuzey stoadaki en önemli tespitlerden biri de MS 365'deki büyük depremin izlerine rastlanmış olmasıdır. Bu deprem tapınak ve özellikle altar üzerinde büyük açılma ve buna bağlı olarak çökmelere neden olurken, kuzey stoada altar ve tapınaktakinin tersi olarak stylobat blokları üzerinde yukarı doğru kırılmalara neden olmuştur. Kuzey stoanın kuzeydoğu kenarında yapılan çalışmalarda, kuzey stoa ile doğu stoanın 90 derece açıyla kesiştiği görülmüş iki stoanın birbiri ile bağlantılı ve birlikte programlandığı anlaşılmıştır [Tırpan-Söğüt (T. Sezgin) 2009:245-248]. 2009 yılında Batı Stoa'da yüzey temizliğinden sonra 10x10 m'lik bir alan belirlenerek seviye indirme çalışmalarına başlanmıştır. İlk seviyeden itibaren mimari bloklar açığa çıkmıştır. Mimari blokların kaldırılmasından sonra devam eden seviye indirme çalışmalarında oturma sıralarının tamamı açılmıştır. Kutsal alanda yaşanan depremlerin şiddeti ve etkisi, Batı Stoa'nın oturma sıralarında net bir şekilde gözlenebilmektedir. Oturma sıralarının bulunduğu alanda, bronz yüzük ve zincir parçası, demir bıçak ağzı, pişmiş toprak maltız ayağı ve terrakotta kadın başı ile 5 adet bronz sikke bulunmuştur. Sikkelerden biri MÖ 4-3. yüzyıla, biri MS 11. yüzyıla, diğerleri MS 4. yüzyıla tarihlenmektedir.Girişler temizlenerek, Batı Stoa'nın kuzeybatı köşesinden itibaren ilk iki girişe ait eşik taşları açığa çıkarılmıştır. Batı Stoa'nın arka duvarı üzerinde yapılan çalışmalarda 1 adet pişmiş toprak ağırlık, demir bıçak ağzı, el baltası ve tek bronz sikke bulunmuştur [Tırpan-Gider 2011: 376]. 2009 yılında Kuzey Stoa'da ilk olarak Batı Stoa'dan Kuzey Stoa'ya geçişi sağlayan basamakların yer aldığı bölümde çalışılmıştır. Önceki yıllarda kuzeydeki basamak sırası açılan geçişin güney tarafında da merdiven sırasının yer aldığı tespit edilmiştir. Geçiş kısmında yapılan kazı çalışmalarında iki adet pişmiş toprak ağırlık, 1 adet pişmiş toprak kapak ve 1 adet kandil bulunmuştur. Ayrıca oldukça yoğun seramik ve çatı kiremidi parçaları açığa çıkmıştır. Önceki yıllarda kuzeybatı köşesi açılan Kuzey Stoa'daki çalışmalar doğuya doğru 55 m daha ilerlemiştir. Kuzey Stoa I planlı, tek nefli, tek katlıdır. Nef derinliği 6.80 metredir. Arka duvarı yer yer korunmuş olup iç cephede, altta orthostat, onun üstünde tek sırası korunabilmiş, düzgün kesilmiş mermer blok sırası bulunmaktadır. 0.89 m yüksekliğindeki orthostat bloklarının derinliği 0.275 m ile 0.365 m arasında değişmektedir. Blokların arka cephesi işlenmeden kullanılmış olup devamında moloz taşlardan oluşan duvar görülmektedir. Stoa'nın arka duvarını desteklemek amacıyla yapılmış olan bu duvarın genişliği yer yer 1 m'yi bulmaktadır. Orthostat bloklarının üstünde 0.28 m yüksekliğinde, 0.90 m derinliğinde dörtgen kesilmiş, ön cephesi ince uçlu tarak ile düzeltilmiş mermer bloklar bulunmaktadır.Kuzey Stoa'nın ön cephesinde iki basamaklı bir alt yapı söz konusudur. Stylobat blokları üçüncü basamağı oluşturmaktadır.Kuzey Stoa'da yapılan kazı çalışmalarında Stoa'ya ait mimarî bloklar batı tarafta depremde düştüğü şekilde tespit edilmiştir.Kuzey Stoa'nın üst cephe düzenlemesinde Hellenistik Dönem'de Pergamonlu mimarların yaygınlaştırdığı İonik etkinin bir yansıması olarak ön cephesine çift fascia işlenen Dor arşitravı kullanılmıştır.Kuzey Stoa'nın arka duvarının üzerine açılmış büyük bir giriş kapısı tespit edilmiştir. Koranza antik kenti ile kutsal alanın bağlantısını sağlayan bu girişe "Koranza Kapısı" adı verilmiştirKuzey Stoa'nın ortasında yer alan kapı açıklığı 2.20 m genişliğinde, 1.47 m derinliğindedir. Kapının eşik kısmı ile her iki yanında yer alan söve kaideleri in situ tespit edilmiş, söve blokları ise girişe yıkılmış şekilde açığa çıkmıştır.Kapının dış kısmında kuzeye doğru 4 m'lik bir alanın kazısı yapılmış ve burada girişin her iki yanını sınırlandıran orthostat blokları açığa çıkmıştır.Stoa'nın nef kısmındaki kazılarda, batıdaki geç dönem A mekânından itibaren zeminde yoğun çatı kiremidi parçaları açığa çıkmıştır. Koranza Kapısı'nın doğu tarafındaki alanda çatı kiremitlerinin temizlenmesi sırasında yüzeyinde " EKATH·" (Hekathe'nin) yazılı kiremit parçaları bulunmuştur [Tırpan-Gider 2011: 377-378]. Kuzey Stoa'da 2009 yılında yapılan kazı çalışmalarında elde edilen en önemli verilerden biri de anıtsal heykel kaideleridir. Anıtsal heykel kaidelerinin bulunduğu alanın en batısında yer alan bir diğer önemli yapı yarım daire formlu Eksedra'dır. Temel seviyesinde korunmuş olan yapının uzunluğu 4.75 m, yarıçapı 2.50 metredir. Kuzey Stoa ile Doğu Stoa'nın birleştiği köşede 2007 yılında başlayan kazı çalışmalarına devam edilmiştir.Yüzeye oldukça yakın olan bu alanda Stoa'nın basamakları ile stylobat blokları tamamen tahribata uğramış, sadece euthynteria seviyesi in situ korunmuştur. Stoa'ya ait sütun tamburu ile iki adet triglif metop bloğunun euthynteria seviyesinin altına doğru devam ettiği görülmüş ve buradaki kazı çalışmalarına devam edilmiştir. 2009 yılında kuzeydoğu köşesinde yapılan kazı çalışmalarında Kuzey Stoa'nın arka duvarının erken dönem peribolos duvarı üzerine inşa edildiği tespit edilmiştir. Kutsal alanın kuzeydoğu dış köşesinde açıkta olan bu duvar batıya doğru devam etmektedir. Stoa'nın arka duvarının altında sadece iki sıra taş örgüsü korunabilmiştir. MÖ 4. yüzyıla tarihlenen bu duvar, stoaların inşasından önce kutsal alanın peribolos duvarı olarak kullanım gördüğü anlaşılmaktadır [Tırpan-Gider 2011: 381]. 2010 yılında Kuzey Stoa'da çalışmalarında nef kısmı tamamen ortaya çıkarılmıştır. I planlı tek nefli ve tek katlı olan Kuzey Stoa'nın nef derinliği 6.80 Ôdir. Stoanın ön cephesinde iki basamaklı bir alt yapı bulunmaktadır. Stylobat blokları üçüncü basamağı oluşturmaktadır. Dor düzeninde inşa edilen ön cephesi Toskana tipi kaideler üzerinde yükselmektedir. Fakat kaide bulunamamıştır. Stoanın batısı ve doğusu arasında işçilik farklılıkları gözlemlenmiştir. Nef kısmında yapılan çalışmalarda çok parçalara ayrılmış çatı kiremitlerinin devam ettiği görülmüştür. Stroter ve kalypterlerden oluşan bu yıkıntı arasında farklı olarak opaionlukiremit parçaları da bulunmaktadır. Tümlenebilen bir kalypter açığa çıkarılmıştır. Anıtsal heykel kaidelerine ait mimari kalıntılar ile bu heykel kaidelerine ait yazıtlı ve yazıtsız mimari bloklar bulunmuştur. Heykel kaideleri birbirinden bağımsız 2 farklı podyum sırası üzerinde bulunmuşlardır. Bulunan bu podyum sıraları, krepislerin üzerine oturtulmuş durumdadır. 2 sıra halinde uzanan podyumların birincisi 7.50 m uzunluğundadır. Bu podyum üzerinde 3 heykel kaidesi vardır. Kuzey Stoa'da yapılan kazı çalışmalarında 59 adet eser bulunmuştur. Bunlardan 3'ü pişmiş toprak ağırlık, 3'ü bronz obje, 5'i demir obje, 1 adet gümüş çivi, 1 adet mermer adak steline ait parça, 1 adet pişmiş toprak kandil, 44'ü sikke ve 1 adedi ise terrakotta parçasıdır [Tırpan-Büyüközer 2012:434-440]. Önceki yıllarda Batı Stoa'nın kuzeybatı köşesinde yapılan çalışmalarda, stoanın arkasını sınırlandırılan batı duvarı üzerinde tespit edilen dükkan oldukları düşünülen 3 giriş bu yıl kazılmıştır. Kuzeybatı köşede yer alan ilk mekana "Dükkan 1", güneyindeki ikinci mekana "Dükkan 2" denmiştir. Dükkan 1, 7.80x5.20 m ölçüleriyle dikdörtgen bir planan sahiptir. Giriş kısmı 1.98 m genişliğe sahip olup, Batı Stoa'nın nef kısmına bakmaktadır. Dükkanın kuzey ve batı duvarları 0.90 m kalınlığındadır. Dükkan 2 ile arasındaki bölme duvarı ise 1 m kalınlığındadır. Dükkan 2, 5.20x5.20 m ölçülerinde, kare plana sahiptir. Giriş kısmı Dükkan 1 ile aynı ölçülere sahip olup Batı Stoa'nın nef kısmına bakmaktadır. Kare planlı olması dışında Dükkan 1 ile aynı mimari özelliklere sahiptir [Tırpan-Büyüközer 2012:441]. 2011 yılı çalışmalarında MÖ 2. yüzyıl ortalarına tarihlenen bosajlı duvarın burada var olduğu ve daha sonraki dönemde Batı Stoa'nın güney sınırı olarak kullanıldığı anlaşılmıştır. Burada sütunların oluşturduğu düzenlemeye ait tek bir blok bulunmaktaydı. Batı Stoa'nın kuzeyinde ve güneyinde gerçekleştirilen çalışmalarda açığa çıkarılan geç dönem düzenlemelerinde bu bloğun benzerlerinin devşirme malzeme olarak kullanıldığı görülmüş ve Batı Stoa'da sütunların oturduğu düzenleme net olarak tespit edilmiştir. Buna göre Batı Stoa'da kutsal alandaki diğer stoaların aksine kaide kullanılmamış ve sütunlar doğrudan stylobat üzerine yerleştirilmiştir. Batı Stoa'yı Kutsal Alan'daki diğer stoalardan ayıran bir diğer unsur ise geison kullanımıdır. Batı Stoa, I şekilli tek nefli tek katlı stoalar grubunda yer almaktadır. Diğer cephelerden bağımsız olarak planlanan Bat Stoa'nın yön seçiminde Tapınak ve Altar'a bağlı kalınmıştır [Tırpan et al. 2013:60-61]. Batı Stoa'da devam eden çalışmalar sırasında ortaya çıkan orthostat bloklarının batıya doğru kesit içine devam ettiği gözlenmiş ve bu blokların dükkan sıralarına ait olabileceği düşünülerek batıya doğru alan 2 m genişletilmiştir. Seviye indirme çalışmaları sonucunda toprak üst seviyesinden 0.50 m derinlikte güney-kuzey yönünde uzanan duvar blokları ortaya çıkarılmıştır. Duvar bloklarının altında bulunan orthostat bloğu ise bu blokların in situ olduğunu göstermiştir. Böylece güney-kuzey ve batı yönlerde sınırları belli olan bir yapı ortaya çıkarılmıştır. Duvar ve orthostat bloklarının ölçülerinin Dükkan 1 ve Dükkan 2'deki duvar bloklarının ölçüleri ile örtüştüğü görülmüştür. Böylece bu alanda da bir dükkan tespit edilmiş ve Dükkan 5 olarak adlandırılmıştır. Alanın genelinde yapılan çalışmalar sırasında Dükkan 5 olarak adlandırılan yapıda Roma Dönemi'ne tarihlenen 4 adet bronz, bir adet gümüş sikke, ayrıca Hellenistik ve Bizans Dönemlerine tarihlenen birer adet bronz sikke olmak üzere toplam 7 sikke, bronz zil, bronz küpe, terracotta figürin başı, mermer heykel parçası, demir ustura ve iki adet bıçak bulunmuştur. Sünger taşlarının doğusunda yapılan çalışmalar sırasında Roma Dönemine tarihlenen 3 adet, yüzeyde ise 2 adet sikke bulunmuştur. Ayrıca Korinth ve Lakonian tipi stroter ve kalypter parçaları, dudak, ağız, gövde ve kulp profili veren seramik parçaları, cam parçaları, demir cüruf, bronz obje ve çiviler bulunmuştur. Dükkan 6'nın iç kısmında yapılan çalışmalarda dükkân duvarının güneybatı köşesinde "L" şeklinde dönen bir orthostat bloğu ortaya çıkarılmıştır. Kuzeyinde ise bu bloğun devamı olan ve dükkânın arka duvarını oluşturan orthostat blokları ortaya çıkarılmıştır. Bu blokların üzerine ise düzgün kesilmiş olan sünger taş blokların yerleştirildiği saptanmıştır. Dükkan 6'da kullanılan sünger blokların daha geç bir dönemde yerleştirildiği düşünülmektedir. Bu duvar sırasının kuzeyinde ise iki mekanı birbirinden ayıran bölme duvarına ait orthostat blokları görülmüştür. Dükkan 6, 5.75x5.50 m ölçülerinde kareye yakın bir plana sahiptir. Dükkanın arka duvarının batısına doğru muhtemelen deprem etkisiyle düşmüş olan çok sayıda mimarî blok açığa çıkarılmıştır. Bu mimarî bloklardan 4 tanesi triglif metop bloğu, 4 tanesi arşitrav bloğu, 9 tanesi ise geison-sima bloğudur. Bu bloklar dükkanın arka duvarı üzerinde mimarî blokların ön cepheleri batıya bakacak şekilde Dorik bir üst yapı olduğunu göstermiştir. Arşitrav bloklarının ön yüzleri 2 fascialıdır, regulalarda 6 gutta köşelerde ise alışıldık şekilde 3'er gutta bulunmaktadır. Triglif metop blokları ise ölçülerdeki küçük farklılıklar dışında stoalarda kullanılan Triglif metop blokları ile benzer özellikler göstermektedir. Alanda bulunan geisonĞsima bloklarının mutulus plâkaları işlenmemiştir ve Dor düzeninde beklenenin aksine üzerinde diş sırası bulunmaktadır. Dükkan 6'nın içinde ve çevresinde 11 adet bronz, 1 adet gümüş sikke bulunmuştur. Ayrıca 1 adet ampulla, 1 adet ağırlık ve 1 adet ağırşak ele geçmiştir. Sikkelerin 8 tanesi MS 4. yüzyıla tarihlendirilmiştir [Tırpan et al. (M. Ekici) 2013:62-65]. Havuz: Propylonun yaklaşık 150 m güneybatısında yer alır. 50 m güneyindeki; etrafı devşirme mermer bloklarla çevrili bir kaynak vasıtasıyla beslenir. Kazılar sırasında Geç Hellenistik Dönem'e tarihlenen; üzerinde Musa kabartmaları bulunan silindirik bir sunak bulunmuştur [Tırpan 1996:214]. Çapı 9.55-10.4 m olan oval planlı havuzun duvarları kaba işçilik gösterir. Havuza bakan yüzeyi kireç harçlı bir sıva ile sıvanmıştır. Duvarlar bazı yerlerde yaklaşık 1 m; bazı yerlerde de yaklaşık 2 m'ye kadar korunabilmiştir [Tırpan 1996:214]. Havuz tabanında yapılan çalışmalar sonucunda tabanın; orijinal olarak; kumlu bir kil tabakanın üzerinde yer alan mermer bloklardan meydana geldiği; sonraki bir evrede ise zeminin derinleştirilmesi suretiyle yumruk büyüklüğünde taşlarla kaplandığı anlaşılmıştır [Tırpan 1996:214-215]. Havuzun güneybatı kısmında havuza su getiren bir kanal bulunmuştur. Bu kanalın güney yöndeki ana kaynakla birleştiği tespit edilmiştir. Havuzda restorasyon çalışmaları da yapılmıştır [Tırpan 1996:215]. Lagina yazıtlarında bahsi geçen havuz kesin olarak tarihlenememektedir [Tırpan 1996:216]. 2007 yılında Kuzey Stoa'nın kuzeybatı köşesinin devamında MS 4. yüzyıla ait havuz yapısı ile su sistemine ait düzenlemeler tespit edilmişti. 2009 yılında bu alanın devamında yapılan kazı çalışmalarında, mevcut şekli ile bir mekân oluşturan duvar kalıntıları açığa çıkarılmıştır. Bu mekanın kuzeyi Stoa'nın arka duvarı tarafından sınırlandırılmış iken doğu ve güney duvarları irili ufaklı moloz taşlarla inşa edilmiştir. Mekanın güney duvarı iki sütun arasının moloz taş ile örülmesiyle oluşturulmuştur. Bu duvarın güneydoğu köşesinde yer alan sütun tamburu, Toskana tipi kaidesi ile birlikte yapı inşa edildiğinde in situ'dur. Çünkü güney duvar ile doğu duvarın birleştiği köşeyi bu sütun oluşturmaktadır [Tırpan-Gider 2011: 382]. Nekropolis/Mezar: Kente 1-2 km uzaklıkta bulunan nekropolislerden doğuda Yarbaşı Mevkii'ndeki İlk Tunç Çağı'na aittir. Kentin güneyindeki Bozukbağ Mevkii'ndeki mezarlık Geç Geometrik Dönem'e; Emirler Mevkii'ndeki ise Klasik Dönem'e tarihlenir [Boysal 1979:389-390]. 2000 ve 2001 yıllarında Lagina Kutsal Alanı'ndaki 2 farklı kaya mezarından çıkarılan iskeletlerin yapılan paleoantropolojik analizinde erişkin bireylerin genel yaş ortalamasının 36 yıl olduğu görülmüştür. Kadınların boy uzunluğu 154-159 cm.; erkeklerin ise 162-170 cm arasında olduğu saptanmıştır. Patolojik incelemelerde ise kemiğe yansıyan değişik vücut patolojisi bulguları tespit edilmiştir [Güleç et al. 2006:21-28]. Yayalar mevkiinde 2001 yılında ortaya çıkarılan kaya mezarının 10 m güneyinde teraslar halinde düzenlenmiş alandaki mezarlardan birinde 2002 yılında kazı yapılmıştır. Girişi kuzeyde olan emzar; kuzey-güney yönünde oyularak yapılmıştır. Kazılar sonucunda; meazarın ön odasının olduğu ve girişin gerisinde ikinci bir odanın bulunduğu anlaşılmıştır. 1.65 m'ye inildiğinde klineler bulunmuştur. Çalışmalar sırasında korozyona uğramış bir gümüş; diğerleri bronz sikkeler; altın diadem parçaları; pişmiş toprak bir adet kandil; çanak çömlek parçaları; demir çiviler ve kemikler ortaya çıkarılmıştır. 2 m'de ulaşılan gezinti bölümünde çıkan düzensiz kemikler insana aittir ve buluntu şekli buraya atılmış ya da düşmüş odluğunu göstermektedir. Bu bölümde de korozyona uğramış bronz sikkeler; diadem parçaları; çana çömlek parçalarının yoğun çıkması kemiklerin dağılmış olma nedeninin yeniden kullanım değil definecilerin tahribatı olduğunu düşündürmektedir. Klinelerden çıkan kemiklerin fazla olması ve mezarın tamamında bulunması; birden fazla gömü yapıldığını göstermektedir. Buluntular değerlendirildiğinde; bu mezarın en erken buluntusu MÖ 4. yüzyıla aittir. Diğer buluntular Hellenistik ve Roma İmparatorluk dönemlerine aittir [Tırpan-Söğüt 2004:92]. 2002 yılında açılan mezarda da ilk belirlemelere göre toplam sekiz erişkin ve iki çocuğa ait kemikler mevcuttur. Keçi ve koyun; kedi ve köpek ile kanatlı hayvanlara ait kemikler de mevcuttur. Mezardaki kline sayısından fazla bireyin bulunması; bu mezarın farklı dönemlerde birkaç kez kullanılmış olabileceğini akla getirmektedir [Tırpan-Söğüt (Satar; Z.) 2004:94].
Yorum ve tarihleme:


Liste'ye