©Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri - TAY Projesi


Domuztepe

Çizimler için tıklayın...

maps

Fotoğraflar için tıklayın...

Domuztepe
Türü:
Höyük
Rakım:
250 m
Bölge:
Akdeniz
İl:
Osmaniye
İlçe:
Kadirli
Köy:
Çerçioğlu
Araştırma Yöntemi:
Kazı
Dönem:

     


Yeri: Adana il merkezinin kuzeydoğusunda; Kadirli İlçesi'nin yaklaşık 17 km güneydoğusunda; Çerçioğlu Köyü'nün 6.5 km güneybatısındadır. Yerleşme yerine Adana-Kadirli-Arslantaş Barajı yoluyla gidilmektedir. Barajdan sonra ise höyüğe ancak yürüyerek ulaşılmaktadır.
Konumu ve Çevresel Özellikleri: Eski Ceyhan Nehri'nin doğu yakasında; günümüzde Arslantaş barajının kıyısında; Karatepe yerleşmesinin tam karşısındaki ormanlık alan içinde; Ceyhan Nehri'nin güneydoğuya kıvrım oluşturarak burun yaptığı yerdeki yerleşme yeri ismini; yakındaki bir ormanın içinde çok miktarda domuz olmasından dolayı almıştır. Yerel bir isimdir. Tepenin eski Ceyhan Nehri yatağından yaklaşık 45 m yüksekte olduğu bildirilmektedir. Tarihöncesi buluntuların olduğu yamaç günümüzde su altında kalmıştır.
Tarihçe:
Araştırma ve Kazı: 1947'deki ilk geziden sonra 1949-53 yılları arasında U. Bahadır Alkım tarafından çok sınırlı olanaklarla küçük araştırma ve kazı çalışmaları yapılmıştır. Bu çalışmalar sırasında Domuztepe'de Son Hitit Dönemi'ne ait sur duvarları ve MÖ 9. ve 8. yüzyıllara ait Son Hitit heykel ve kabartmaları bulunmuştur. Güney yamaçta, yukarıdan aşağıya kaydığı düşünülen MÖ 9. yüzyıl Son Hitit Dönemi'nden kalma, kısmen noksan iki anıtsal kapı aslanının varlığı saptanabilmiştir [Çambel 1984:157-158]. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanmış tescilli arkeolojik sit alanları listesinde yer almaktadır.
Tabakalanma: Araştırmacı, iki kapı aslanının çekilmesi işlemi sırasında, bunlara ait olabilecek parçaların bulunmasına yönelik yamaçlarda yapılan araştırmalar sonucunda, MÖ 7. binyıldan (Neolitik Çağ) başlayan, MÖ 2. binyılda anıtsal yapıları olan, surlarla tahkim edilmiş ve Son Hitit Dönemi'nde de varlığını aynı anıtsallıkla sürdürmüş bir kentin ortaya çıkarıldığını belirtmektedir [Mellink 1998:1-8]. Domuztepe'nin çeşitli dönemlere ait 4 m'lik bir arkeolojik dolguya sahip olduğu belirtilmektedir [Çambel-Özdoğan 1985:260]. Yamaçta üç ana kültür evresi saptanmıştır: 1. Neolitik Çağ (MÖ 7. binyıl sonu/6. binyıl başı) 2. Son Kalkolitik-İlk Tunç Çağ Geçişi (MÖ 4. binyıl sonu/3. binyıl başı) 3. OrtaTunç-Erken Demir Çağı (MÖ 2. binyıl başı- MÖ 6. yüzyıl) Yapılan çalışmalarda yamaçtaki esas yerleşmenin, 3. Evre olarak adlandırılan Orta Tunç-Erken Demir evresine ait olduğu anlaşılmıştır. Erken Demir Çağı'nda (MÖ 10-8. yüzyıllarda), yerleşmenin yamacın daha üst kısımlarına çekildiği belirlenmiştir [Çambel-Özdoğan 1985:260].
Buluntular: Mimari: Höyüğün tepesinde adeta bir taş yığını görünümündeki Son Hitit Kalesi'nin varlığından söz etmek mümkündür. Tepedeki yapı grubu, dışa bakan yüzü düzleştirilmiş, altta büyük boy taş bloklardan, üstte ise orta boy taşlardan yapılmış ve toplam uzunluğu 60 m boyutlarında olan bir sur duvarı ile çevrelenmiştir. Söz konusu sur akropolün hemen eteğinde, nehire doğru dik inen bir kayaya bağlanmaktadır. Surun güney ucunda birçok yenileme evresi olan bir de teras duvarı bulunmuştur [Çambel 1986:276]. Söz konusu duvarın kalınlığı ortalama 2.4 m civarındadır. Tepe düzlüğünde ise olasılıkla büyük bir platform ya da podyum oluşturan, anıtsal taşlarla çevrili, Son Hitit Çağı'na ait, 12x20 m dikdörtgen bir alan tespit edilmiştir. Bu alanda çok yoğun Demir Çağı çanak çömleği ele geçmişse de sağlam bir katman kazılamamıştır [Çambel et al. 1996:229-237]. Moloz taş yıkıntıları altında, tek sıradan oluşan, farklı boyuttaki taşlardan yapılmış kuru taş tekniğinde temeller bulunmuştur (46-51 no'lu mekanlar). Altı mekandan oluşan, yaklaşık olarak kuzeybatı-güneydoğu yönündeki büyük bir yapıya ait olduğu anlaşılan yapının batı kesiminde yer alan 46-48 no'lu mekanların daha geniş, 49-51 no'lu doğu yönündeki mekanların ise daha dar oldukları anlaşılmıştır. Ayrıca tepenin kuzeybatı köşesinde, güneybatıdan gelerek 9 no'lu duvarla 90 derecelik bir açı ile birleşen, ortalama kalınlığı 2 m olan ikinci bir sur duvarının varlığından da söz edilebir (38 no'lu duvar). 1991 ve 1992 kazı sezonlarında surun kuzeydoğu köşesinde kapı olabileceği düşünülen bir alanda çalışılmıştır. Domuztepe'nin ikinci bir kapı girişi olasılığı da tepenin güneydoğusundaki alt düzlüktedir. Söz konusu kapı girişleri araştırılırken ortostat tekniğinde dikine iki yanlı büyük boy taş blok dizisi arasından kuzey-güney yönünde bir geçit bulunmuştur. Bunun daha sonra bir duvar örülerek bloke edildiği anlaşılmıştır. Tepe düzlüğünde, büyük bir platform oluşturan, Son Hitit Çağı'na tarihlenen ve anıtsal taşlarla çevrili dikdörtgen bir alan saptanmıştır. Dıştan dışa 12x20 m boyundaki yapının ana iskeleti ortaya çıkartılmıştır [Çambel et al. 1996:231-232]. Çanak Çömlek: Söz konusu kale ile ilgili bir diğer ilginç buluntu topluluğu ise kale dibindeki büyük bazalt bloklarından oluşan çevre duvarının batı yamacına ait moloz toprak yığının içinde (S599 Açması) çok sayıda pişmiş toprak küp parçasının ele geçmiş olmasıdır. Yapılan ilk incelemede bunların çoğunun tümlenebilecek kaplar olduğu anlaşılmış ve kapların bilinçli olarak surların dibine atılmış olabilecekleri düşünülmüştür [Çambel et al. 1996:236]. Tam olarak arkeolojik bir dolgu ile ilişkilendirilemeyen çanak çömlek parçaları arasında iki ana grup saptanmıştır. Birinci grubu, daha kaba kum ve taşçık katkılı, iyi pişmemiş ve Demir Çağı'na tarihlendirilenler oluşturmaktadır. Bunlar, Karatepe-Aslantaş'ta bulunan turuncu-devetüyü ve yeşilimsi- beyaz renktekilerle aynıdır. İkinci grupta, son derece ince cidarlı, zarif yapılı, hamurları bazalt tozu ile yoğrulmuş olanları saymak mümkündür [Çambel-Knudstand 1994:315; Çambel et al. 1996:232-235]. Kuzeybatı kesiminde yer alan, çok odalı bir yapıda ele geçen Erken Demir Çağı'na ait Assur ve Kıbrıs çanak çömleği, Domuztepe'nin diğer bölgeler ile ilişkisini göstermesi bakımından önemlidir [Çambel-Özdoğan 1985:266]. Yontma Taş: Ağırlıklı olarak, bileği taşı, çeşitli uçlar ve alet parçaları ele geçmiştir. Sürtme Taş: Çoğunlukla taştan yapılma dibek ve öğütme taşları bulunmuştur. Kil: Pişmiş toprak buluntular arasında ağırşak ve ağırlıklar sayılabilir. Figürin: Ata biner gibi bacakları açılmış, kolsuz, yapıştırma gözlü iki figürin, Demir Çağı'na bağlanabilir niteliktedir. Bunun yakın benzerleri, Gözlükule'de Erken ve Orta Demir Çağı ile MÖ 6. yüzyıl tabakalarında bulunmuştur [Çambel-Knudstand 1994:315]. Demir Çağı/Son Hitit Dönemi'ne ait pişmiş toprak figürinler arasında 1991'de bulunan ata binmiş fakat atsız insan figürinlerinin bu defa, başları ve ayakları kırılmış ata binmiş bir süvari heykelciği, insan ve hayvan figürin parçaları sayılabilir. Heykel/Kabartma: Kuzeydoğu yamaçta anıtsal bir heykele ait olabilecek bir el, bilekten kopmuş vaziyette ele geçmiştir. Böylelikle, Domuztepe'de MÖ 9. yüzyıla ait, çifte boğa kaidesi üzeride bulunan heykelden başka bir heykelin de varlığı anlaşılmıştır [Çambel-Knudstand 1994:315]. Ayrıca güney yamaçta, U.B. Alkım'ın 3 adet olarak tespit ettiği, MÖ 9. yüzyıl Son Hitit Dönemi'nden kalma, kapı aslanlarının da aslında 2 adet olduğu anlaşılmıştır. Kısmen noksan olan bu anıtsal kapı aslanları yukarıdan aşağıya yuvarlanmıştır [Çambel 1983:157-158; Mellink 1987:4]. Diğer: Ağırlıklar, taş baltalar, demir ok ucu ve fibula parçaları, omfaloslu bir taş parçası ile çok silik, kemikten bir mühür gibileri de buluntuların arasındadır [Çambel et al. 1996:234].
Kalıntılar:
Yorum ve tarihleme: Geç dönemde aşırı büyümeden dolayı sitadelin üst kısmı tahribata uğramıştır [Mellink 1985:551]. Yapılan çalışmalarda Çambel, söz konusu durumun verdiği zarara rağmen, Domuztepe'deki yerleşmenin Erken Demir Çağı'nda, bir başka deyişle MÖ 10.-8. yüzyıllarda, yamacın daha üst kısımlarına çekildiğini; bu dar, daha dik ve yer yer anakayanın yüzeye çıktığı yerde yapıların, kayaya çok iyi uydurulmuş setler ile desteklenmiş olduğunu belirtmektedir. İri bloklarla kazematsız olarak yapılan sur, yaklaşık olarak 160 m kotundan geçmektedir. Surun kuzey kesiminde, MÖ 7. yüzyıl yapıları tarafından kısmen tahrip edilmiş basit bir kapının bulunabileceğini ve bu kapının yakınlarında bazalttan bir heykel parçasının ele geçmesi, kapıda sfenks ya da aslan heykellerinin olabileceğini düşündürtmektedir. Güney yamaçta, kaymış aslan heykellerinin bulunduğu yerde de, büyük bir olasılıkla ikinci bir kapı daha mevcuttur. Ancak bu kesimde ne sur ne de kapı yapısı izlenebilmiştir [Çambel-Özdoğan 1985:260]. Akropolün hemen eteğinde, nehre doğru dik inen bir kayaya bağlanan surun, MÖ 7. yüzyılda işlevini yitirdiği, kısmen sur duvarından yararlanan yapıların, yamaçta dağınık olarak yerleştiği anlaşılmaktadır. Bu döneme ait oldukça iyi korunmuş olan iki odalı bir yapının duvarında harç ve kireçli sıva izleri bulunmuştur. Ayrıca Domuztepe için oldukça stratejik bir konuma sahip olan yamacın keskin dönüş yaptığı kayalık ve dik kesimde, büyük bir yapı da tespit edilmiştir. Bu yapı, kalın teras duvarları ile desteklenerek, kademeli olarak sırta doğru yükselmekteydi [Çambel 1986:276-277]. MÖ 6. yüzyılda da, yamaçta yapıların yer aldığı ancak esas yerleşmenin tümüyle üst düzlüğe kaydığı anlaşılmıştır [Çambel-Özdoğan 1985:266; Çambel 1986:276-277].


Liste'ye