©Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri - TAY Projesi


Beldibi / Kumbucağı

Çizimler için tıklayın...

maps

Fotoğraflar için tıklayın...

Beldibi / Kumbucağı
Türü:
Kaya Sığınağı
Rakım:
30 m
Bölge:
Akdeniz
İl:
Antalya
İlçe:
Kemer
Köy:
Beldibi
Araştırma Yöntemi:
Kazı
Dönem:
EP ÜP

     


Yeri: Antalya il merkezinin 24 km güneybatısında; Akdeniz'den 800 m uzakta olan Beldibi Köyü'nün yaklaşık 3 km kuzeyinde; ince uzun bir kumsalın kuzey bitiminde denize doğru uzanan kalker kayalık bir yükseltinin üzerinde; denize yakın bir konumda; denizden yaklaşık 100 m uzaklıkta yer almaktadır. Günümüzde çevresi seyrek orman örtüsü ile kaplı olduğundan bulunması zor olan bir yerdedir. Modern Antalya-Kemer karayolu; sığınağın çok yakınından geçmektedir. Sığınağa bu ana yoldan ancak yürüyerek ulaşılmaktadır.
Konumu ve Çevresel Özellikleri: Kaya sığınağının ve mağaranın bulunduğu bu kalker kayalığın yöresel ismi Kumbucağı olduğu için bu yerleşmeye "Kumbucağı Kaya Sığınağı" ismi kazı başkanı Bostancı tarafından verilmiştir; buna karşılık bazı yayınlarda burası için en yakın köy ismi olan Beldibi ismi de kullanılmaktadır. Bu yüzden arkeolojik metinlerde daha çok Beldibi adıyla anılmaktadır. Sığınağın çok yakınında; hemen üstünde küçük bir mağara bulunmaktadır. 5 m genişlikte; 4 m derinlikte ve 3.5 m yüksekliğinde olan bu mağara; sığınağın taban kotundan 12 m yukarıda yer almaktadır. Bostancı; 1.2 m kalınlığında dolgu toprağına sahip olan bu mağaraya ulaşımın zor olduğunu söylemektedir. Mağaranın altında ise; kayalığın yarım daire biçiminde teras halinde denize uzanan kısmında; terasın genişlediği yerde; 3 m uzunluğunda cephesi olan; derinliği ise birkaç metreyi geçmeyen bir kaya sığınağı yer almaktadır. Esas kazı yapılan yer burasıdır. Bostancı sığınakta var olan dolgunun yaklaşık 5 m kalınlığında olduğundan bahsetmekteyse de daha sonraki yayınlarında 6.20 m derine kadar inerek kazı yaptığından söz etmektedir. Mağara ve Kaya Sığınağı av şartları ve barınma açısından çok olumlu bir konumdadır. Kazı başkanı çok yakın çevresinde su kaynağının var olup olmadığından söz etmemektedir. Bulunduğu ağaçlıklı alanda yer yer pınarlara sahip çam ormanı ile kaplı olan bu yerleşme yeri Üst Paleolitik (?); Epipaleolitik ve Neolitik avcılar tarafından gerektiğinde zaman zaman bir sığınma ve yurt yeri olarak kullanılmıştır.
Tarihçe:
Araştırma ve Kazı: İlk defa 1956 yılında Enver Yaşar Bostancı tarafından keşfedilen ve arka duvarındaki boyalı resimleri ile dikkati çeken kaya sığınağında; kaya resimlerinin önünde 1.5 m genişliğinde 1.5 m uzunluğunda bir açma ile kazıya 1959 yılında başlanmıştır [Bostancı 1959a:145]. Derine inildikçe kazılan alanın daralması sonucunda; toprak atma problemi yüzünden yeni bir açma açılması ihtiyacı doğmuştur. Bu açma eski açmaya dik açıda 2.5x2 m boyutlarında açılmıştır. 1959 yılında yüzeyden ancak 452 cm derine kadar inilebilmiştir. Bostancı 1960; 1966 ve 1967 yıllarında kazının devam ettiğini 6 m derinliğe ulaştığını bildirmektedir. Üstteki mağarada ise köylüler tarafından; olasılıkla define aramak amacıyla açılan çukurun kesitinden; dolgunun özelliği tespit edilmiştir. Köylüler mağaranın içindeki bu dolgunun büyük kısmını dışarı atmışlardır. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanmış tescilli arkeolojik sit alanları listesinde yer almaktadır.
Tabakalanma: Kazıda ilk üçü iki safhalı olmak üzere yedisi kesin biri şüpheli (G) sekiz tabaka (A-F) saptanmıştır. Bostancı tabaka isimlendirilmesinde (A; B; C gibi) harfleri seçmiştir. Tabakalanma şu şekildedir: A 1 Safhası: Hümüslü kahverengi toprakla birlikte modern çağ çanak çömlek parçalarının çıktığı birinci tabakanın ilk evresidir. A 2 Safhası: Klasik çağ bulgularının da çıktığı birinci tabakanın 70 cm kalınlığında bu ikinci evresinde de toprak renginde bir değişme olmamaktadır. Kazı başkanı en üstteki ilk tabakayı (A) Modern-Klasik Çağ'lara tarihlemektedir. B 1 Safhası: Bostancı tarafından Neolitik Çağ'a tarihlenen bu evre yaklaşık 53 cm kalınlığındadır. B 2 Safhası: 27 cm kalınlığında olup bulunan ilkel çanak çömleklere dayanarak gene Neolitik Çağ'a tarihlenmektedir. Aletlerde Epipaleolitik gelenek devam etmektedir. C 1 Safhası: Toprağın bünyesindeki kırmızı demiroksitten dolayı toprak mineralleşmiş bir yapı gösterir. Mikrolit endüstrinin yanısıra Üst Paleolitik Çağ geleneğinin devam ettiğini gösteren yontma taş alet endüstrisinin de var olduğu görülmektedir. C 2 Safhası: C tabakasının bu ikinci safhasında toprak gene mineralleşmiştir. Rengi demiroksitten dolayı kırmızıdır. Tabakanın alt kısmına doğru aletler azalmakta; küçük yonga ve dilgilere çok az sayıda rastlanmaktadır. Bostancı C 1 safhasını Beldibiyen III; C 2 safhasını Beldibiyen IV kültürü içinde değerlendirmekte ve C tabakasının tümünü Epipaleolitik/Mezolitik Çağ'a tarihlemektedir. Bostancı'ya göre bu evrenin alt kısmında D tabakası ile C 2 arasında görülen 20 cm kalınlığındaki demir oksitli tabaka şiddetli yağmurların tesiri ile oluşmuştur. Bu yağmurlu dönem Bostancı'ya göre Würm buzullaşmasının III. evresi ile çağdaştır. Bu yağmurlu tabakada çakmaktaşı aletlerin sayısında büyük bir azalma görülür. D tabakasında da iki safha saptanmasına karşıt Bostancı bunları D 1 ve D 2 diye ayırmamaktadır. Tabakanın üst kısmı daha çok Epipaleolitik/Mezolitik kültür öğelerini taşımaktadır. Alt kısmı ise kazı başkanına göre Üst Paleolitik Çağ verilerini vermektedir. Toprak kumlu ve açık renktedir. Bostancı E; F ve G tabakalarında açmanın çok daraldığını anlatmasına karşıt toprak özelliklerinden ve tabaka kalınlıklarından pek bahsetmemektedir. D tabakası ile beraber E; F; G tabakalarının tümü Üst Paleolitik Çağ'a tarihlemektedir. Bostancı; Beldibi'ne has Üst Paleolitik Çağ kültürüne kaya sığınağının ve dolayısıyla Beldibi Köyü'nün bağlı olduğu Kemer İlçesi'nden çıkarak Kemeriyen adını vermekte ve D tabakasından başlayarak Kemeriyen I; II; III ve IV olarak; D'den G'ye tüm tabakaları yeniden sınıflandırmaktadır. Bostancı bazı yayınlarında G tabakasının da altında Üst Orta Paleolitik Çağ'a tarihlediği bir H tabakasının varlığından soru işareti ile söz etmekteyse de son yayınlarında buna hiç değinmemektedir. Olasılıkla Orta Paleolitik özellik gösteren birkaç alet bulmasından dolayı böyle bir yoruma gitmiştir. Bostancı kazısının ayrıntılarını pek anlatmadığından; çizimlerle desteklemediğinden; ana toprağa ulaşıp ulaşmadığını söylemediğinden bu konuda bir yorum yapamıyoruz (Sığınağın tabakalanması için bak. Bostancı 1967 b:130'daki tablo). Kumbucağı Kaya Sığınağı'nın en önemli özelliği kaya duvarlarında resimlerin varoluşudur. Bu resimlerin çoğunluğu kırmızı renkte demiroksit boya ile çok azı ise kazıma tekniğinde yapılmıştır. Kazı başkanı tarafından Üst Paleolitik Çağ'a tarihlenen gravür kaya yüzeyindeki doğal çiziklere ilave edilen bir kaç kazıma çizgi ile meydana getirilmiş geyik figürüdür. Bu boynuzlu hayvan başını geri çevirmiş ve koşar durumda betimlenmiştir [Bostancı 1959:140;lev.II]. Üstteki boyalı figürler bu gravürü kısmen kapatmıştır. Resimleri inceleyen E. Anati de gravürün Batı Avrupa Üst Paleolitik Çağ sonu mağara resimlerine ve küçük buluntular üzerindeki resimlere benzediğini anlatmaktadır [Anati 1968:28]. Bostancı bir başka yayınında geyik figürünün yanında gene kafasına arkaya çevirmiş olan bir diğer figürün ise yatan bir öküzü temsil ettiğini ifade etmektedir [Bostancı 1971:23;dip not 62]. Kaya sığınağının C 1 ve C 2 tabakaları sırasında sığınağı iskan eden Epipaleolitik Çağ avcı toplulukları sığınağın denize bakan duvarına kırmızı demiroksitli okr boya ile şematik resimler yapmışlardır. Bu resimlerin avcılık ve din ile ilgili olduğu sanılmaktadır. Anati; resimleri beş tipte gruplamaktadır. I.tipte dört basit haç tipinde figürler bulunmaktadır. II.tipte alt uzantıları çatal şeklinde yapılmış; üst uzantı bitimi yuvarlak veya yarım daire biçiminde yapılarak insan şeklinin taklit edildiği sanılan antropomorfik haçlar görülmektedir. III.tip ise yaklaşık olarak II.tipi hatırlatan şematik insan figürüdür. Bunda üstteki baş görevini gören yarım daire dört bölüme ayrılmış olup; her bölüm bir nokta ile bezenmiştir. IV.tip ise neyi temsil ettiği anlaşılmayan üçgen biçimli bir figürdür. Anati; boyalı resimler arasında tek hayvan figürünü V.tipte değerlendirmektedir. Bu gene şematik yapılmış boynuzlu bir dağ keçisi resmidir. Anati; resimler arasında bu en son anlatılan keçi resminin en yeni olduğunu iddia etmektedir. Tüm figürlerin uzunlukları 6 ile 23 cm arasında değişmektedir. Bu boyalı resimlerin C 1 ve C 2 tabaka sırasında yapılmış oldukları; bu tabakalarda bulunan kırmızı boya kalıntıları ve kırmızı boyalı çakılların varlığından ispatlanmıştır. C 1 ve C 2 tabakaları Epipaleolitik/Mezolitik Çağ'a tarihlendiği için bu boyalı resimlerde aynı çağa konmaktadır.
Buluntular: Yontma Taş Endüstrisi: Kumbucağı kaya sığınağının kazı başkanı tarafından yontma taş alet endüstrisine dayanılarak Epipaleolitik Çağ'a tarihlenen C tabakası özellikle mikrolit tipteki aletleri ile dikkati çekmektedir. Mikrolit endüstrinin en tipik olanları; üçgen biçiminde olanlar; trapez biçimliler; yarım aylar; arkası işlenmiş dilgiler; kabaca yapılmış küçük Chatelperon uçlar; açılı kalemler ve mikroburinlerdir [Bostancı 1967b:75-77;tab.IV]. Mikrolit endüstrisinin yanısıra Üst Paleolitik gelenekli yuvarlak kazıyıcılar; çekirdek kazıyıcılar; normal büyüklükte işlenmiş dilgiler; mikro saplı uçlar gibi aletler de görülmektedir. Çakmaktaşından olta benzeri aletlerin yanısıra; Bostancı'nın son yayınlarında büyük bir iddia ile rakkamları ifade ettiğini ileriye sürdüğü "T" ve "Y" biçimli çakmaktaşı aletler de vardır. Olasılıkla bu tip nesnelerin Bostancı'nın ileri sürdüğü gibi rakkam değil değişik bir ok ucu veya delici olarak işlev taşıdıkları tahmin edilebilir. Üst Paleolitik Çağ'a tarihlenen D tabakası ise üst kısmında ele geçen mikrolit tipteki aletleri ile şaşırtıcıdır. Bostancı bu tabakanın üst kısmında Epipaleolitik Çağ buluntuları olduğunu bildirmektedir. Buradaki endüstri Nebekian ve Kebaran endüstrilerini hatırlatmaktadır. Alt kısımda da hakiki Gravette uçlar çıkmıştır ve Magdalénien tipte kalemlerde mevcuttur [Bostancı 1967b:83]. Ayrıca gene çakmaktaşından üretilmiş çekirdek kazıyıcılar; açılı kalemler; burunlu uzun dilgiler ve ön kazıyıcılar vardır. E tabakası da kazı başkanı tarafından Üst Paleolitik Çağ'a konmaktadır. Büyük basamaklı kazıyıcılar; tırnak biçimli kazıyıcılar; küçük ve büyük boyda yonga üzerinde yuvarlak kazıyıcıların yanısıra; değişik tipte beş saplı alet; küçük Chatelperon uç gibi aletler de vardır [Bostancı 1959a:153-154; lev.X-XI]. F ve G tabakaları da D tabakasının alt kısmı ve E tabakası gibi aynı buluntuları vermektedir. Biraz farklı olarak üçgen şekilli uçların uzun ve hafif düzeltili oldukları saptanmaktadır. Dilgiler üzerinde Chatelperon uçlar ve çeşitli biçimde kalemler bulunmaktadır. Alt tabakalarda Levalloiso-Moustérien endüstri özellikleri gösteren Emireh tipi uç bulunmuştur. Bostancı; bazı yayınlarında bahsettiği G tabakasının yontma taş alet endüstrisi konusunda herhangi birşey söylememektedir. Diğer küçük buluntular: C 1 seviyesinde 6.3 cm uzunluğunda; 4.7 cm genişliğinde bir adet boyalı çakıl taşı bulunmuştur. Bir tarafına kırmızı boya ile şematik resim yapılmıştır. Resim dörde bölünmüş daire şeklindedir. Dairenin üst kısmında bir taraf uzatılmış ve bu kısmın sonuna iki tarafa kola benzeyen uzantılar yapılmıştır. Bostancı'ya göre çakıl taşı şematik olarak doğuran bir kadını temsil etmektedir. C 2 seviyesinde ise daha değişik bir buluntu ele geçmiştir. Bu her iki tarafı da işlenerek bir balık figürü haline getirilmeye çalışılan yassı bir kum taşıdır. 15.7x4.8x1.4 cm boyutlarındadır. Başı dikkatli bir şekilde işlenmiş; gözü oyularak belirgenleştirilmiş; üstte çaprazvari çizgilerle pulları yapılmıya çalışılmış olan bu balık heykelciği; şimdilik Türkiye'nin en eski heykelciği olma hüviyetini taşımaktadır [Bostancı 1967:79; Bostancı 1966:23;res.1-2]. C tabakasında minik demiroksit yumrucukları tabakanın içinde kümeler şeklinde ele geçmiştir [Bostancı 1968:54-58; res.3]. Hafir bu yumrucukların sürtülerek ve ezilerek kırmızı boya elde edilmesinde kullanıldığını iddia etmektedir. Epipaleolitik/Mezolitik Çağ'a tarihlenen bu buluntulardan sonra Üst Paleolitik Çağ'a tarihlenen D tabakasında gene kırmızı demir oksit boya ile tamamen boyanmış; kırmızı yumurtaya benzeyen bir çakıl taşı bulunmuştur. Bu buluntu olasılıkla üstteki C tabakasından karışmış olabilir. Ayrıca bir adet delikli kum taşından yapılmış gerdançe bulunmuştur. Deniz kabuklarının yanında geyik boynuzları ve dişleri; yavru keçi boynuzları ve insana ait kafatası parçaları gün ışığına çıkarılmıştır. Gene Üst Paleolitik Çağ'a tarihlenen E tabakasında 13 cm uzunluğundaki bir çakıl taşının insan profili biçiminde şekillendirilmiş olduğu bildirilmektedir [Bostancı 1966:23; lev.3].
Kalıntılar:
Yorum ve tarihleme:


Liste'ye