©Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri - TAY Projesi


Barcın Höyük

Çizimler için tıklayın...

maps

Fotoğraflar için tıklayın...

Barcın Höyük
Türü:
Höyük
Rakım:
192 m
Bölge:
Marmara
İl:
Bursa
İlçe:
Yenişehir
Köy:
Barcın
Araştırma Yöntemi:
Kazı
Dönem:
Çanak Çömlekli

     


Yeri: Bursa il merkezinin doğusunda; Yenişehir İlçesi'nin 4 km batısında; Barçın Köyü'nün yaklaşık 3-4 km güneyinde; Yenişehir-Bursa karayolunun yaklaşık 200 m güneyinde yer almaktadır.
Konumu ve Çevresel Özellikleri: Yenişehir Ovası'nda bulunan höyük yaklaşık 4 m yüksekliğinde; 100 m çapındadır. Çok yakınında tatlı su kaynağı tespit edilememiştir. Diğer adı Yenişehir Batı Höyüğü'dür. Bulunduğu mevkii yörede Üyecek Mevkii; höyük de Üyecek Tepe olarak bilinmektedir. Üzerinde nirengi vardır. 2012 yılında yapılan jeomorfolojik ve jeoarkeolojik çalışmalar, Neolitik Dönemde höyüğün çevresinin bataklık türü bir alan olduğuna işaret etmektedir [Gerritsen-Özbal 2014:471].
Tarihçe:
Araştırma ve Kazı: 1960 yılında J. Mellaart; 1961 yılında D.H. French; 1964 yılında ise C. Cullberg tarafından araştırılmıştır. İstanbul Üniversitesi; Edebiyat Fakültesi; Prehistorya Anabilim Dalı da höyüğü ziyaret ederek toplama yapmıştır. 2005 yılında J. Roodenberg başkanlığında Hollanda Enstitüsü adına inceleme yapılan Yenişehir 2'de Neolitik; Kalkolitik ve İTÇ yerleşmeleri tespit edilmiştir [cat.une.edu.au/page/barcin%20hoyuk 4.12.2006; 15:00]. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanmış tescilli arkeolojik sit alanları listesinde yer almaktadır. Başlarda "Yenişehir 2" olarak adlandırılan höyüğün adı "Barcın" olarak değiştirilmiştir. Kazı çalışmaları 2007 yılından beri Fokke Gerritsen başkanlığında devam etmektedir.
Tabakalanma: J. Roodenberg'in yaptığı araştırmalara göre yerleşmenin en erken katları Orta Neolitik'e; radyokarbon analizlerine dayanarak MÖ 6500'e tarihlenmektedir. Höyüğün bazı alanlarında Neolitik tabakaları 2.5 m kalınlıktadır. Bu erken katlar Çatalhöyük VI'nın çağdaşı olan Menteşe ve Ilıpınar ile benzerlik gösterir [cat.une.edu.au/page/barcin%20hoyuk 4.12.2006; 15:00]. Yapılan çalışmalar sonucunda Neolitik Dönem tabakası 5 ayrı evreye ayrılmıştır (VIa'dan VIe'ye) [Gerritsen-Özbal 2014:472].
Buluntular: Mimari: 2009 yılında yapılan çalışmalarda L11 açmasında Neolitik tabakalarda toplam 9 mimari kat tespit edilmişse de daha önceki dönemlere ait çöp çukurlarının yol açtığı yoğun tahribat nedeniyle bazı katmanlar hakkındaki bilgiler sınırlı kalmıştır. Birkaç evreden kısmen korunmuş durumda farklı inşa teknolojileri gösteren mimari kalıntılar da ele geçmiştir. Evlerin bazıları çamur levha (mud-slab) tekniği ile yapılmışken diğer duvarlarda ahşap dikme ve dal örgü tekniği kullanılmıştır. Açmanın en alt tabakasında kuzey-güney istikametinde ve bunu dik açıyla karşılayan doğu-batı istikametinde ikinci bir duvardan oluşan bir ev tespit edilmiştir. Kazısı henüz tamamlanmamış olan bu yapının üzerinde tespit edilen bir seri tabanın daha sonraki bir evrede avlu veya dış mekan olarak kullanılmış olduğu düşünülmektedir. Bu tabakanın üzerinde ise sarı renkli sıkıştırılmış topraktan yapılmış olan bir mimari tabaka bulunmaktadır [Özbal-Gerritsen 2011:199]. L13 alanında yapılan sondajlarda da kuzeydoğuda Neolitik Dönem'e rastlanmıştır. M10 açmasının kuzeyinde kuzeybatı-güneydoğu istikametinde yanmış mimari kalıntıları kesen ve direk çukurlarına yerleştirilmiş dal örgüden yapıldığı düşünülen bir duvar tespit edilmiştir [Öztan-Gerritsen 2011:200-201]. L13 açmasında çöp çukurlu evrenin altından herhangi bir tahribata uğramamış Neolitik tabakalar ortaya çıkarılmıştır. Bu tabakalar üst üste gelen çok sayıda dış mekan tabanları tarafından oluşmuştur. Burada iki adet mezar çukuru tespit edilmiştir. Açmanın kuzeyinde çok sayıda ocak yeri tespit edilmiştir. Sayıları 10'u bulan ocak yerlerinin çapları bazen 30-50 cm arasındadır. L12'nin güneyinde Neolitiğin daha geç evresine tarihlenen bir de ocak yeri bulunması bu iki açmanın buluştuğu alanın uzun vadeli bir zaman sürecinde yemek pişirme faaliyetleri için kullanılmış olduğunu düşündürtmüştür. Çukurlu tabakanın altından gün ışığına çıkarılan evrede dört ayrı yapıya ait olduğu düşünülen kazık delikleri tespit edilmiştir. Kazık deliklerinden anlaşıldığı gibi dal örgü tekniğiyle üretilen duvarlardan oluşan diğer üç yapı (Yapı 2, Yapı 3, Yapı 4) açmanın güney tarafında birbirine bitişik şekilde ortaya çıkarılmıştır. Bunlardan en batıda bulunan ev (Yapı 2) yanmış olduğundan diğerlerinden daha iyi korunmuştur [Gerritsen-Özbal 2012:157-160]. 2011 yılında L11 açmasında daha önceden tespit edilen evin, özellikle güneybatı duvarında belirgin olan bir çökmeye maruz kaldığı ve tekrar kullanılabilir hâle getirilmesi için bazı esaslı değişikliklerin yapılmış olduğu anlaşılmıştır. Kalın bir balçık tabakası uygulanarak duvarlar düzleştirilmiş ve kuvvetlendirilmiş, kapı örülmüş ve uzun duvara dik açılı balçıktan yapılmış bir seki ya da platform yardımı ile iç bir bölme yaratılmıştır. Ayrıca yapının batı duvarına bitişik olan ve varlığı 2007 yılından beri bilinen ve boyutları 1.6x3.20 m olan dış mekân platformunun kazılmasına başlanmıştır. L12 açmasında, L11'de bulunan ve yukarıda sözü geçen evin güney duvarına paralel bir duvar tespit edilmiştir. İki evin arasında birbirlerine paralel 1 metrelik dar koridor gibi bir alanın ele geçirilmiş olması bu alanın bir ara sokak olarak kullanılmış olduğuna işaret edebilir. Evin güneyinde bir yemek pişirme alanı bulunmuştur. Tabanları çakıl taşıyla döşeli olan üç adet ocak yeri tespit edilmiştir. M10 açmasında 5 ayrı yapı vardır. Yapıların dördü açmanın güney tarafında bitişik planlı doğu-batı istikametinde bulunmaktadır. Beşinci yapı açmanın kuzeybatı köşesinde, diğer yapılardan bir avlu tarafından ayrılmış, kuzeydoğu-güneybatı istikametinde bulunan kalın duvarlı bir evdir. Bitişik sıra evlerin sadece en batıda bulunanı ve yanmış olanı 2011 sezonunda kazılmıştır. Söz konusu kontekstin en önemli buluntusu yanmış bir kil kutusudur. 0x60 cm boyutlarında olan ve 1.8 cm duvar kalınlığı olan kutunun içinde yanmış kireç ve kil parçaları bulunmaktadır. Yanmış yapının tabanının sıvanmış ahşaplarla döşenmiş olduğu tespit edilmiştir. M 11 açmasında çalışmalar açmanın kuzeyi ve güneyi olmak üzere iki ayrı mekanda yoğunlaşılmıştır. Kanalın açmanın güneyinde geniş planlı bir yapı ile ilişkili olduğu düşülmektedir. Söz konusu yapının doğu-batı istikametinde olduğu ve tespit edilen kazık delikleri sayesinde yapının dal örgüden inşa edilmiş olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca M10 açmasına yakın olan kuzey kısımda da çalışmalar gerçekleşmiştir. Bu alanda geniş çakıltaşlarıyla örülmüş bir dış mekân tabanı tespit edilmiştir. Bu taban güneyde bulunan dal örgü yapıdan kronolojik olarak daha erken bir döneme tarihlenmekte, ancak M10 açmasındaki yanmış yapıdan daha geç bir döneme tarihlenmektedir. Çakıltaşlı tabanın hemen altında beyaz kalkerle sıvanmış bir taban bulunmuştur. 2011 yılında Geç Neolitik'in son tabakalarının incelenmesi amacı ile kazılmaya başlanan M13 açmasında, mevcut mimari kapsamında oldukça geniş dikdörtgen bir yapının üç duvarı tespit edilmiştir [Özbal-Gerritsen 2013:159-163]. 2012 yılı kazıları 8 açmada yürütülmüştür. L10 açmasında Neolitik Dönem çöp çukurları görülmüştür. L11 Güney açmasında, 2007 yılında ortaya çıkarılan Yapı 5 tamamen kazılmıştır. Yapının batısında depolama alanı olarak kullanılmış bir odacık vardır. L11 açmasının kuzeyinde ise piroteknik bir faaliyet alanı tespit edilmiştir. Yapı 5 ile piroteknik alanın arasında kalan bölgede çok sayıda çöp çukuru açığa çıkarılmıştır. L14 açmasının kuzey yarısında direk çukurları tespit edilmiştir. Bu çukurların çapları 10-15 cm'dir. Direk çukurlarının güneyinde ise tabana rastlanmıştır. M10 açmasında kısmen ortaya çıkarılan Yapı 9'un yönünün diğer binalardan farklı olduğu anlaşılmıştır. Yapı 9 kuzeybatı-güneydoğu yönünde uzanmaktadır. Diğer yapılar ise kuzey-güney uzantılıdır. Yapı 9 çok uzun bir süre kullanılmış; tabanları tekrar tekrar sıvanmıştır. M10 açmasının güneyinde yer alan Yapı 3'ün tabanı üzerinde in situ aletler bulunmuştur. Yapılan çalışmalar, Yapı 3'ün bir işlik alanı olduğunu göstermiştir. Bu alanda kırmızı aşı boyası kalıntıları, çok sayıda çekiç taşı, sığır kaburgasından yapılmış spatüller, taş baltalar ve çakmaktaşından çekirdekler ele geçmiştir. Yapı 10'da in situ malzeme içeren dört farklı taban kazılmıştır. M13 açmasındaki yapının kuzeyindeki avluda üç adet direk çukuru ve iki adet çöp çukuru açığa çıkarılmıştır. Avlu'nun çöplük olarak kullanılmış olması dikkat çekicidir. Ayrıca M13 açmasındaki yapının VIa değil, VIb evresine ait olduğu anlaşılmıştır [Gerritsen-Özbal 2014]. Son yıllarda gerçekleştirilen çalışmalar, Barcın Höyük'te Neolitik Çağ'a ait yerleşmenin "Fikirtepe Kültürü" ve "Pre-Fikirtepe" olarak adlandırılan Fikirtepe kültürü öncesine tarihlendiğini ortaya koymuştur. Neolitik Çağ, Barcın Höyük'te beş alt evresi tespit edilen (a-e) VI. tabakayla temsil edilmektedir. 2013 yılındaki çalışmalar, Neolitik köyün yerleşme düzeninin ve kullanımının anlaşılmasına dair önemli sonuçlar vermiştir. Bu dönemde evlerin yan yana sıralanmõş bir şekilde inşa edildiği ve bu evlerin tabanı çakıl döşeli dış mekan ve avlularla çevrelendiği tespit edilmiştir. Üst tabakalarda tespit edilen kazık temel hendekleri alt tabakaları kestiğinden mimari yapıların aynı alanda tekrar tekrar inşa edildiği anlaşılmıştır [Özbal et al. 2015]. 2014 yılı çalışmalarında VId1 tabakasında yapı desteği olabilecek herhangi bir kalıntı bulunamamıştır. Burada bulunan kazıklar duvar hendeklerine yerleştirildikten sonra sıkıştırılmış çamur ile sabitlenmiş ve dış yüzeyleri sıvanmış olmalıdır. Bu tabaka, VIb tabakası ile mimari olarak kıyaslanırsa kazık direkleri hem daha büyük hem de daha seyrek aralıklardadır. 2014 kazılarının en önemli bulgusu, günümüzde 38 numaraya denk gelen bir çift ayak izinin olmasıdır. Yapının tamamen yanması sayesinde korunmuş izler, önce stabilize edilmiş sonra tek parça halinde çıkartılıp İznik Müzesi'ne teslim edilmiştir. L10 açmasında, Yapı 2'nin batısında Yapı 2B bulunmuştur. Kazılar sonucunda yapının yaklaşık 5.7 m uzunluğunda ve 4 m genişliğinde olduğu tespit edilmiştir. Yapı 2B ile ilgili küçük ocak ve siloların bulunması burada yapıların yer yer yanmış tabanın belirlenmesinde katkısı olmuştur. Aynı açmada, Yapı 2B'nin batısında Yapı 21 tespit edilmiştir. Yapı 21, 2A yapısı gibi yüksek sıcaklıkta yangın geçirmiş ve buradaki buluntuların çoğu in situ olarak ele geçmiştir. L11 açmasında, avlunun üst tabakalarında yer yer çakıllı tabanların alt tabakalarında bitki kalıntılarının tespit edilmesi bu mekanın olasılıkla çamurlu olduğunu düşündürmektedir. Ancak mekan ahşap ve sazların serilmesiyle ya da uzaktan getirilen çakıllarla örtülmesiyle işlevsel hale getirilmiş olmalıdır. Bitki kalıntılarının yoğunluğu, saman ve hayvan dışkısı gibi etkenlerden dolayı avlunun ahır olarak kullanılmış olabileceği düşünülmektedir. L12 açmasında bazıları yemek pişirme amaçlı, bazıları ise içlerinde yoğun miktarda kırmızı renkli boya kalıntısı bulundurduğundan pigment üretimi ile ilişkilendirilebilecek çok sayıda ateş çukuru tespit edilmiştir. Bu mekanda beyaz tabanların altında oldukça küllü ve genel itibariyle siyahımsı tonlardan ibaret çok sayıda tabaka kazılmış, buralardaki küller olasılıkla etraftaki yaşam alanlarının ocak küllerinin boşaltılması sonucu oluşmuştur. M10N açmasındaki jeoarkeolojik çalışmalarda Neolitik Dönem yerleşmesinin çevresinin bataklık olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle kazılan hendeklerin yerleşmenin zeminini kurutmak için bir çeşit su kanalı işlevi olduğu düşünülmüştür. M10 açmasında 2A yapısındaki yanmış alanda, Barcın Höyük yapı konstrüksiyon teknikleri, yapı içi depolama ve kullanım açısından önemine dair bilgilere ulaşılmıştır. Yapının kuzeydoğusunda bulunan ve 2010 senesinde tespit edilen yanmış ahşapların platform ya da seki türü bir yapı olabileceği düşünülmüştür. Yapının üst seviyesinde, batı duvarının içine gömülmüş buğday ve mercimek depolamak için kullanılan silolar tespit edilmiştir. Mekan girişindeki yer sıvasında tespit edilen ayak izi ve bu ayak izinin altına yerleştirilmiş olan hayvan kafatası ve boynuzu, kapı girişindeki aşı boyası bu alanın sembolik değer taşıdığını düşündürmektedir. Söz konusu ayak izi MÖ yedinci binyıla tarihlenmiştir. Bu iz, bu döneme tarihlenen ilk örnek değildir; Yenikapı kazılarında dış mekanda ayakkabı ya da sandalet giyilerek oluşturulmuş çok sayıda ayak izi tespit edilmiştir. M11 açması Yapı 19'un en önemli özelliği tabanın uçtan uca kırmızı olmasıdır. Kırmızı tabanlı yapılar, Neolitik Dönem'in erken evrelerinde Güneydoğu Anadolu, Kuzey Mezopotamya, Orta Anadolu, Ege Bölgesi Neolitik ve Kalkolitik dönem yerleşmelerinde de tespit edilmiştir. Bu durum, Barcın Höyük'ün bulunduğu Marmara Bölgesi'nin diğer bölgelerle ilişkisini gözler önüne sermektedir. Ancak diğer bölgelerde terazzo olarak bilinen bu tür tabanlar Barcın Höyük'te yanmış malzemenin öğütülerek pudralanması ve kırmızı boyanın eklenmesi ile yapılmış olabilir. Özellikle ilk açığa çıkartıldığında parlak kırmızı olan bu tabanlar güneşe maruz kaldıkça kurumuş ve rengini kaybetmiştir [Özbal et al. 2016:408-412]. Çanak Çömlek: Fikirtepe ve Pendik'te bulunan çanak çömleklerin benzerlerinden bu küçük höyükte de bulunduğu bildirilmektedir [French 1967:55;56;şek.20/66-70;72;73] (Mal özellikleri için bak. Fikirtepe). Özdoğan ise bu yerleşme yerinde Fikirtepe'den daha yeni bir evrenin de var olduğunu söylemektedir [Özdoğan 1979:234]. 2006 yılında Neolitik tabakalarda açılan bir sondajda, içinde fırın, kova ve çukur kalıntıları ile başsız bir insan bedeni bulunan bir avluya raslanmıştır. İki kısa sezon sonunda, üst Neolitik tabakaların yak. MÖ 5.400'e tarihlendiği ve keramiklerin Ilıpınar ve Menteşe Höyük'le benzerlik gösterdiği anlaşılmıştır [http://cat.une.edu.au/page/barcin%20hoyuk; 10.11.2009; 16:09]. 2009 yılındaki kazılarda Neolitik tabakalardan çok miktarda çanak çömlek ele geçmiştir. İlk analizlere göre en az üç Son Neolitik çanak çömlek evresinin varlığı anlaşılmaktadır [Öztan-Gerritsen 2011:203]. 2010 yılı çalışmalarında L13 açmasında ele geçen çanak çömlek buluntular, Güney Marmara'da şimdiye kadar görülmemiş yeni formlar ve yüzey renkleri ortaya çıkarmıştır. Normalde bu bölge için bilinen koyu siyah ve kahve olan çanak çömlek yüzeyinin alt tabakalarda daha pembe, gri ya da kırmızı olabildiği ve çömlek hamurunun katkı maddesi olarak bol kalsit içermeye başladığı öğrenilmiştir. Çanak çömleklerin duvar cidarları oldukça ince olup ustalıkla perdahlanmıştır. M10 açmasında yanmış evin dolgusunda pişmemiş topraktan imal edildikleri düşünülen iki adet kapak ele geçmiştir [Gerritsen-Özbal 2012:160-161]. 2011 yılında L13'ün üst tabakalarında ele geçen çanak çömlek parçaları açık renklerde açkılanmış pembemsi ve açık grimsi çok nitelikli kalsit katkılı ve ince cidarlı parçalar iken, alt tabakalarda çok daha kaba şekilde yaplmış mika katkılı, kalın duvarlı oldukça ağır kahverengi çanak çömleklerin çıkmaya başlaması önemlidir [Özbal-Gerritsen 2013:161]. Çanak çömleklerin özellikleri ve elde edilen radyokarbon tarihleri, Barcın Höyük çanak çömleklerinin Fikirtepe öncesi bir kültüre ait olduğuna işaret etmektedir [Özbal et al. 2015]. 2014 yılı çalışmalarında çanak çömlek analizleri ve restorasyonu üzerine yoğunlaşılmıştır. L11 açması hariç tüm açmalar incelenmiş, tümlenebilir parçalar, ağızdan dibe kadar profil verecek biçimde biraraya getirilmiştir. 2013 senesinde bulunan L11 açmasında çıkartılan taş kaplar materyal kültürdeki değişikliği göstermiştir. Tüm bu incelemeler dönemler arası farkların stratigrafik şekilde belirlenmesini sağlamıştır [Özbal et al. 2016:414]. Kil: L11 açmasının kuzey kesimindeki bir mimari evrenin yanmış dolgusu içinde pişmiş toprak bir kadın figürini bulunmuştur [Özbal-Gerritsen 2011:199]. 2011 yılında L13 açmasında yılında bir adet pişmiş toprak hayvan figürini ele geçmiştir [Özbal-Gerritsen 2013:161]. 2015 yılı kazılarında figürinlerin gövdelerinde bulunan parmak izlerinin tümü ileride üç boyutlu fotoğraflama ile incelemek üzere kayıt altına alınmıştır [Özbal et al. 2017:22]. Kemik/Boynuz: 2010 yılında L13 açmasında ve benzer açmalardan kemik kaşık ya da kaşık parçası ele geçirilmiştir [Gerritsen-Özbal 2012:161]. 2011 yılında L13 açmasında kemikten kaşıklar, mablaklar, iğneler ele geçmiştir [Özbal-Gerritsen 2013:161]. Barcın Höyük kemik aletleri, Ilıpınar, Menteşe, Aktopraklık, Pendik, Fikirtepe, Yenikapı ve Gökçeada Uğurlu yerleşmeleriyle benzerlik göstermektedir [Erdalkıran 2015]. 2015 yılında, kemik kaşık ve kaşık parçaları, mekikler, olta ve kancalar, bızlar ve iğneler tasnif edilerek gruplandırılmış, hem kronolojik hem mekansal olarak dağılımlarıyla beraber analizleri yapılmıştır. Çalışmalarda kemik bız gibi aletlerin Neolitik Dönem'de evreler arasında farklılık gösterdiği tespit edilmiştir [Özbal et al. 2017:21]. Hayvan Kalıntıları: 2009 yılındaki buluntulardan yerleşme sakinlerinin ağırlıklı olarak evcil sığır, koyun ve keçi besledikleri anlaşılmıştır. Beslenmenin küçük bir kısmı geyik, yaban domuzu ve su kuşları gibi vahşi kaynaklardan sağlanmıştır [Öztan-Gerritsen 2011:202]. Hayvan kemikleri üzerinde gerçekleştirilen incelemelerde sığır ve koyun gibi evcilleştirilmiş hayvanların baskın olduğu görülmüştür. Bunların yanı sıra yaban domuzu, tilki, kuş cinsleri ve ördekler, yumuşakça, kurbağa ve kaplumbağa kemiklerine de rastlanmıştır [Özbal et al. 2015]. 2014 yılı çalışmalarında 585 adet kemik aletin incelemesi yapılmıştır. Kullanım izlerine bakılmış ölçümleri yapılmış, veri tabanına aktarılmıştır. Dokumacılıkta ya da örmede kullanıldığı düşünülen, geniş tarafı delikli damla biçimli mekiklerle ilgili deneysel çalışmalar yapılmış ve bir adet mekik üretilmiştir [Özbal et al. 2016:414]. 2015 kazılarında küçük kemik buluntulara yönelik çalışılmıştır. Balık ve kuş kemikleri bulunmuştur. Balık kemiklerinin yaklaşık 10-20 cm büyüklüğünde, olasılıkla Cyprinidae familyasından "golyan" cinsinden tatlı su balığı olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca türü belirlenemeyen kuş cinsi kemikleri de çok sayıda bulunmuştur [Özbal et al. 2017:22]. İnsan Kalıntıları: 2009 yılında M10 açmasında üç tam iskelet ortaya çıkarılmıştır [Öztan-Gerritsen 2011:201]. 2010 yılında L13 açmasındaki mezarlardan birisi yaşça büyük bir bireye aittir. Diğerinin başı hariç vücudunun çoğu açma duvarının içinde kalmaktadır. M10 açmasında Neolitik Dönem'e 1 çocuk, 2 yetişkin ve 4 bebek iskeleti olmak üzere toplam 7 mezar tespit edilmiştir. Mezarların açmanın kuzeybatı çeyreğinde bir avlu olduğu düşünülen mekanda yoğunlaşmış olması dikkat çekicidir [Gerritsen-Özbal 2012:157-159]. 2012 yılında, L14 açmasındaki tabanın doğu tarafında iki mezar bulunmuştur. Bu mezarlardan biri, yetişkin ya da ergen bir bireye aittir. Diğerinde ise iki bebek iskeleti bulunmuştur. M11 açmasında yer alan Yapı 4'te kap hediyeli bir bebek mezarı bulunmuştur. Bu mezar, en üst taban ile ilişkilidir. M13 açmasında, iki ayrı yetişkin mezarı tespit edilmiştir. Bunlardan açmadaki yapı ile ilişkili olan mezarda kemik bir kaşık bulunmuştur. Barçın Höyük'te ilk defa bir yetişkinin mezarında gömüt armağanı bulunmuştur [Gerritsen-Özbal 2014]. 2013 yılı kazı sezonunda 24 adet yetişkin ve iki adet çocuk mezarı ortaya çõkartılmıştır. Bunun yanı sıra çok sayıda bebek mezarı bulunmuştur. Mezarlar genellikle tekli gömütler içermektedir ve bireyler hoker pozisyonunda gömülmüştür [Özbal et al. 2015]. 2014 yılı çalışmalarında 3 adet yetişkin, çok sayıda bebek ve çocuk mezarı tespit edilmiştir. Patolojik açıdan incelenen kemiklerin yaş, cinsiyet analizi üzerine yoğunlaşılmıştır [Özbal et al. 2016: 413-414]. 2015 yılı kazılarında L10 açmasında; Yapı 21'i kesen çeşitli çöp çukurları ve mezarlar kazılmıştır. Mezarların birinin çok sıkı biçimde hocker pozisyonunda olması ve bireyin kafatasının sırtının bulunduğu bölgeye ters durumda yerleştirilmesi dikkat çekmektedir. Henüz başın bedenden ayrılmış olup olmadığına karar verilememiştir. Bu durumlarda cesedin mezara yarı dekompoze şekilde yerleştirilmiş olabileceği düşünülmektedir. M11 açmasında çok sayıda bebek mezarı bulunmuştur. Ayrıca, boyun kısmında sayısı 300'den fazla taş ve deniz kabuğundan yapılmış boncuk ve baş kısmında bir adet kemik kaşık mezar hediyesi olan çocuk mezarı ortaya çıkartılmıştır. L11 açmasının kuzeyinde hocker pozisyonunda iki yetişkin mezarı kazılmıştır. Birinde mezar hediyesi yokken, diğerinde kemik kaşık, bir adet mermer kap, bir adet boncuk ve kemik bir spatula bulunmuştur [Özbal et al. 2017:18, 19, 20]. Bitki Kalıntıları: 2015 yılı kazılarında yapılan çalışmalar sonucunda kabuklu ve kabuksuz arpa, buğdaygillerden emmer ve ekmeklik/makarnalık buğday ağırlıklı olup, yulaf; baklagillerden mercimek, nohut, bezelye, burçak ayrıca, turpgiller, kazayağıgiller ve fındıkkabuğuna ait kalıntılar tespit edilmiştir. Besin ekonomisinin ağırlıkla evcilleştirilmiş türlere dayalı olduğu görülmüştür [Özbal et al. 2017:22].
Kalıntılar:
Yorum ve tarihleme: Fikirtepe benzeri çanak çömlek parçalarının varlığından; burada en azından Fikirtepe ile çağdaş bir tabakanın var olduğu ve bu tabakanın Son Neolitik Çağ'a tarihlenebileceği yorumlanabilir. 2006 yılı çalışmalarında üst Neolitik tabakaların yak. MÖ 5.400'e tarihlendiği ve keramiklerin Ilıpınar ve Menteşe Höyük'le benzerlik gösterdiği anlaşılmıştır. Erken Neolitik tabakalar ise Fikirtepe tipleri ile benzerlik göstermekte ve sitte yerleşimin MÖ 7. binyılın ortalarında başladığını düşündürmektedir. [http://cat.une.edu.au/page/barcin%20hoyuk 29.5.2008; 12:15] 2009 yılı kazılarında hayvan kemikleri üzerinde yapılan araştırmalar sonucunda MÖ 6300'e tarihlenen Neolitik Dönem'de az sayıda yabani domuz olduğu ve evcilleştirilmiş domuzun hemen hemen hiç olmadığı saptanmıştır. Buna karşılık Son Kalkolitik'e tarihlenen katmanlarda çok sayıda evcilleştirilmiş domuz mevcuttur. Bu iki dönem arasında beslenme düzeninde belirgin bir fark olduğu anlaşılmıştır [Öztan-Gerritsen 2011:202]. 2012 yılında, 163 adet çanak çömlek parçası üzerinde gerçekleştirilen organik kalıntı analizleri sonucunda 36 adet örnekte organik kalıntı tespit edilmiştir. Barçın Höyük'ün en erken dönemini temsil eden ve kalın cidarlı şist katkılı çanak çömleklerin ortaya çıkarıldığı VIe tabakasının tabanlarında yüksek ısıya maruz kalmış çatlamış taşlar bulunmuştur. Bir taş örneğinde yüksek miktarda geviş getiren hayvan doku yağına rastlanmıştır. Bu durum, ısıya dayanıklı çanak çömleğin üretilmediği dönemde bu taşların yemek pişirme için kullanılmış olabileceğini akla getirmektedir. MÖ 6500 yıllarına tarihlenen VId tabakasında erken tabakalarda görülen çatlamış taşlara rastlanmamıştır. Bu tabakanın çanak çömleği ise kalsit katkılı çanak çömleklerden oluşmaktadır. İnce cidarlı, pembe ve açık kırmızı renkli ve açkılı çanak çömlek parçalarında bulunan organik kalıntıların çoğunun süt kökenli olduğu görülmüştür. VIb ve VIa tabakalarında bulunan ince cidarlı, kuvars katkılı siyah mallara ait örneklerin yarısından fazlası süt kökenli lipit içermektedir. Yapılan analizler, VIe ve VId tabakaları arasında yemek pişirme geleneklerinde önemli bir gelişimin yaşandığına işaret etmektedir. VId tabakasında, VIe tabakasında bulunan pişirme taşı ve / veya kil topların yerini ateşe dayanıklı çanak çömleklerin aldığı görülmektedir [Özbal et al. 2013].


Liste'ye