©Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri - TAY Projesi


Bademağacı

Çizimler için tıklayın...

maps

Fotoğraflar için tıklayın...

Bademağacı
Türü:
Höyük
Rakım:
780 m
Bölge:
Akdeniz
İl:
Antalya
İlçe:
Merkez
Köy:
Bademağacı
Araştırma Yöntemi:
Kazı
Dönem:
İTÇ I İTÇ II

     


Yeri: Antalya İli; Merkez İlçe'ye bağlı; Bademağacı Köyü'nün 2 km kadar kuzeyinde yer alır. Antalya'ya 50; Bucak İlçesi'ne 20 km uzaklıktadır [Duru 1995a:69] ve Antalya-Isparta karayolunun doğusunda kalmaktadır.
Konumu ve Çevresel Özellikleri: Eski adıyla Kızılkaya olarak bilinen höyük; Burdur Göller Bölgesi'nin güney sınırında; Toros Dağları'nın Antalya düzlüğüne geçit verdiği ve bugün modern karayolunun geçtiği Çubuk Beli'nin yaklaşık 5 km kuzeyindedir [Duru 1995a:69; 1996b:49]; etrafı dağlarla çevrili küçük bir ovada yer alır. Kuzey güney yönünde uzun çapı 210 m; kısa çapı ise 120 m'dir; çevresindeki tarlalardan yüksekliği ise 9 m'dir. Ana toprağın bugünkü ova düzleminden 2-3 m derinde olduğu düşünülmektedir [Duru 1995a:69-70;73]. Kazı çalışmaları doğu kesiminde sürdürülmektedir ve batıdaki ekili alan höyüğün kazı yapılan kısmına kadar uzanmaktadır. 2010 yılı ölçümlerinde höyük 200x100 m ve ovadan yüksekliği 7 m olarak saptanmıştır [Umurtak 2011:35].
Tarihçe:
Araştırma ve Kazı: 1958'de D. French tarafından bulunan ve J. Mellaart tarafından Kızılkaya adıyla tanıtılan höyüğün [Mellaart 1961b:159]; R. Duru'nun araştırmaları sonucu Bademağacı Höyüğü olduğu anlaşılmıştır [Duru 1994a:51;dipnot 11]. 1993 yılında başlayan kazılar; Duru ve Umurtak başkanlığında; İÜEF; Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi Anabilim Dalı'nca yürütülmüş ve 2010 kazı dönemi sonunda bitirilmiştir. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanmış tescilli arkeolojik sit alanları listesinde yer almaktadır.
Tabakalanma: Bademağacı'nda en geç dönemin; İlk Tunç Çağı tabakalarıyla karışık olarak ele geçen çanak çömlekler ve 2002 yılı kazılarında A açması ve kilise arasındaki alanda açığa çıkartılan iki evreli bazı duvar temelleri göz önüne alınarak; Orta Tunç Çağı olduğu düşünülmektedir. Bu dönemi 5 yapı katı ile İlk Tunç Çağı takip eder. Höyüğün orta kesimlerinde yalnızca çanak çömlekle bilinen iki yapı katı ile Son Neolitik ya da İlk Kalkolitik Çağ gelmektedir. En erken yerleşmeler ise 10 yapı katı ile İlk Neolitiğe aittir [Duru 1995a:70; 1996a:87-88];[Duru-Umurtak 2002:237;238]. 2002 yılı kazılarında tabakalanmada önemi bazı değişiklikler olmuştur. İTÇ 4 ve 5 olarak isimlendirilen yapıların; İTÇ'ye değil; İlk Neolitik sonrasına; büyük olasılıkla Son Neolitik Çağ'a ait oldukları saptanmıştır. Böylece 5 yapı evreli olduğu söylenen İTÇ yerleşmelerinin 3 yapı evreli olduğu; İlk Neolitik sonrasına ait olan tabakaların da bundan sonra Son Neolitik olarak isimlendirilmesi gerektiği anlaşılmıştır [Duru-Umurtak 2004:297]. 2010 yılında yapılan açıklamaya göre 18 yıl süren kazılar sırasında höyüğün doğusundaki kamulaştırılmayan küçük bir parsel dışında, hemen tüm yüzeyi kazılmış, değişik derinliklerdeki farklı dönem yerleşmelerinin önemli mimarlık kalıntıları korunarak tepenin zirve noktasına göre -9.30 m'deki ana toprak üzerinde kurulmuş en erken yerleşmeye kadar inilmiştir. Yapılan saptamalar, höyükteki ilk yerleşmelerin Erken Neolitik olarak adlandırılan evrede, MÖ 7100'ler civarında başladığını göstermiştir. Neolitik'in daha geç evreleri ve Erken Kalkolitik Çağ'da devam eden bu ilk yerleşim dönemi, MÖ 6000 dolaylarında sona ermektedir. Höyükteki geniş ölçekli ikinci ve son yerleşmeler, İlk Tunç II çağına aittir. Höyükte İTÇ III ve Orta Tunç Çağı başlarında da yerleşilmiş olduğu çanak çömlek buluntularından anlaşılmakla beraber bu dönemlerin mimarlık kalıntıları son derece azdır. Höyüğün zirvesinde Erken Hıristiyanlık dönemine ait küçük bir kilise vardır [Umurtak 2011:35].
Buluntular: Mimari: 1. yapı katına ait bozuk durumda bazı kerpiç duvar parçaları ile [Duru 1999a:çiz.2] 2. yapı katına ait dikdörtgen planlı çok sayıda megaron ortaya çıkarılmıştır [Duru 2000:res.3]. Bunların dar duvardaki girişi mekanın merkezine bakmaktadır. İçlerinde 1 ve 2 no'lu yapılar tam megaron planlıdır. En büyüğü 16 m uzunluğundadır. Bu yapılarda iki sıralı orta boy taşlar kullanılmıştır. Antelerinde görülen farklı yapım tekniklerinin varlığından zaman içinde olasılıkla 3. yapı katındaki yerleşim zamanında duvarlarının uzatıldığı yorumu getirilmektedir. Ayrıca bir megaron'un anteleri arasında bir küçük yapının yer aldığı görülmektedir. R. Duru; yerleşim planından megaron'ların radial (bir noktadan çıkan daireler şekilli) planda ortadaki avluya dönük bir şekilde yerleştirildiklerini iddia etmektedir [Duru 1998:115; Duru 1999a:çiz.3]. Bu yapıların içinde az sayıda çanak çömlek dışında herhangi bir buluntu ele geçmemesinden; yerleşmenin terkedildiği yorumu getirilebilir. 3. yapı katında da yine yan yana iki megaron bulunmuştur [Duru 1998a:res.3]. Bu megaron'un güneyindeki kerpiç yapının doğu duvarındaki kapı açıklığının yerleşmenin tarlalara doğru açılan bir kapısı olabileceği tahmin edilmektedir. 4. yapı katında ise kalın bir taş temel ile ızgara planlı temele sahip bir yapı bulunmuştur. 5. yapı katında da dörtgen biçimli bir yapı ortaya çıkarılmıştır [Duru 1998:res.2]. 1999 yılı çalışmalarında 4 ve 5 no'lu megaron biçimli yapıların dışa bakan duvarlarının olmayışından bunların üstü kapalı geçit yapısı olarak tanımlanmalarına yol açılmıştır [Duru 2001:98]. Bademağacı'ndaki İTÇ yerleşmesinin sur ile çevrili olup olmadığı tam anlaşılmamıştır. Tepenin kuzeydoğusundaki 13 m uzunluğundaki kalın taş duvar belki bir teras duvarı ya da bozulmuş bir surun (?) parçasıdır. Günümüze ancak 1 m yüksekliğinde gelebilmiş olan bu duvar iri ve şekilsiz taşlarla kuru duvar tekniğinde örülmüştür. Duvarın dış yüzü zaman içinde taşların kaymasından dolayı kaba ve özensiz görünümlüdür [Duru 2000:res.5]. Duvarın üst kısmının belki kerpiçten yapıldığı tahmin edilebilir. Bu açıdan sur duvarı olarak tanımlamak zordur. Höyüğün diğer kesimlerinde bu tipte duvar görülmemiştir. Belki yapıların dışa bakan duvarları sur duvarı olarak kullanılmış olabilir. Yerleşmenin dış kısmı; tarla seviyesinden evlerin arka duvarlarına kadar eski (Neolitik Çağ) höyüğün yamacı; İTÇ II ve belki İTÇ III. evresinde irili ufaklı taşlarla bazen bir veya iki sıralı olmak üzere kalın bir döşeme (Glacis) ile kaplanmıştır. Yerleşmeyi çevreleyen bu yamaç kaplaması birbirinden; 40-50 cm kalınlıkta boş toprakla ayrılmış iki tabaka şeklindedir. İlk olarak İTÇ II evresinde yapıldığı daha sonra III. evrede onarım ve değişiklikle tekrar kullanıldığı ileri sürülmektedir. Döşemenin yapılış amacı kesin bilinmemekle beraber yerleşmeye anıtsal bir görünüm vermek ya da alttaki höyük toprağının erozyon ile kaymaması amacıyla yapılmış olmalıdır. 2001 yılında bu döşemenin kuzeydoğuya doğru ilerlediği anlaşılmıştır. Höyüğün en yüksek kesiminde iki dörtgen planlı oda ve yuvarlak planlı bir taş temel ortaya çıkarılmıştır. Benzerine bir diğer açmada da rastlanan bu yuvarlak yapıların depolama amaçlı kullanıldığı düşünülmektedir [Duru-Umurtak 2003:323]. 2004 yılı çalışmaları sırasında; höyüğün doğu ve batı kesimlerinde iki ayrı alanda çalışılmıştır. Bu alanlardaki kazılarda; İTÇ II/2 ve 3. yapı katlarına ait megaronların sayısı bugün için 23'e ulaşmıştır. 2004 yılı çalışmaları ile aydınlatılamayan İTÇ ile ilgili en önemli problemlerden biri; yerleşmenin oldukça geniş bir kesiminin kazılmış olmasına karşın; bu kasabaya giriş kapısının nereden olduğunun hala belli olmamasıdır [cat.une.edu.au/page/bademagaci%20hoyuk 2006]. 2005 yılı kazılarında kuzeybatı yamaçta daha önce başlatılan çalışmalar kuzeye doğru genişletilmiş; bu kesimdeki ÔYamaç Yerleşmesi (Glacis)' kısmen kaldırılmış ve daha altta kente giriş için hazırlanmış bir geçit-kapı ortaya çıkarılmıştır. ÔKuzeybatı Kapısı' olarak isimlendirilen bu kapının izlenmesi sırasında höyüğün kuzey kesiminde biri eski; diğeri biraz daha yeni olmak üzere başka girişlerin de olduğu anlaşılmıştır (Kuzey kapısı). Höyüğün batı yamacında; tepenin aksı üzerinde yapılan çalışmalarda dar kenarı tepedeki kilisenin kapısının 20 m batısında olan açmada yer yer 1.5 m derinleşilmiştir. Kiliseye yakın olan kenarda masif taşla inşa edilmiş bir yapı bulunmaktadır. Kilisenin altına doğru gelişen bu yapının iki kule/burç arasına alınmış bir girişi/kapısı ele geçirilmiştir. Giriş kulelerinin iki ucunda ileri doğru (batıya) gelişen duvarlar kısmen korunmuş durumdadır. Bu yapılaşma; höyüğün bu kesimindeki son yerleşme tabakasıdır ve İTÇ II'ye aittir. Bu yapı katının 50/70 cm kadar altında; açmanın ikinci yerleşme katına ait temeller bulunmaktadır. Yine İTÇ II'ye ait olduğu çanak çömlek buluntularından anlaşılan bu yerleşmenin mimarlık kalıntıları bütün açma boyunca en batı uca kadar devam etmektedir. Açmanın batı kenarında yamaç yakınlarında höyüğün diğer kesimlerinde izlenen taş döşeme vardır [Duru-Umurtak 2007:642-643]. 2006 yılı çalışmalarında Bademağacı İTÇ II yerleşmelerinin; megaron(umsu) yapıların çevrelediği; en dıştaki hafif eğimli yamaçlarda da taş döşeli bir kuşağın (glacis) çepeçevre dolaştığı bir kasaba olduğu ortaya çıkmıştır. Ortada kalan alanın özellikle güneye doğru olan kesiminde çok odalı yapıların bulunduğu anlaşılmaktadır [Duru-Umurtak 2007:6-11]. 2006 yılında çalışılan 30x50 m'yi aşan genişlikteki E açmasının höyüğün dışına doğru olan batı kısmında ortaya çıkan bazı mimarlık kalıntıları; tek odalı; kalın duvarlı yapılara aittir. Bu yapıların dönemi henüz kesin olarak saptanmış değildir. Ancak eldeki bazı çanak çömlek bulguları; bu kalıntı temelli yapıların İTÇ II'nin son dönemlerine; hatta biraz daha sonrasına ait olabileceğine işaret etmektedir [Duru-Umurtak 2008:189]. 2007 yılında; son iki yılda Kilise'nin güney ve batısında kazılmakta olan 'Çok Odalı Yapı' (ÇOY) üzerinde sürdürülen çalışmalar sırasında yeni bazı mekânlar açığa çıkartılmıştır. Mevsim sonunda Megaron evlerin çevirdiği; kasabanın ortasındaki geniş alanda kurulu olan yapı kompleksinin toplam 17 odası açığa çıkmış; yapının kendi içinde bazı ara evrelerinin olduğu; hatta yapının hiç değilse bir kez büyük bir değişim geçirdiği; ancak eski plana genellikle sadık kalındığı anlaşılmıştır. Bu çok odalı yapının odaları arasında birbirine geçiş için kapılar bulunmaktadır [http://www.ttk.org.tr/index.php?Page=Sayfa&No=205; 2.6.2008; 15:45]. 2008 yılında, İTÇ II ve kısmen İTÇ III başlarına tarihlenen ve 17 odası açılan ÇOY'un höyüğün ortalarındaki Kilise'nin altına ve büyük ihtimalle daha doğuya doğru gelişmekte olduğu anlaşılmıştır. İTÇ II yerleşmesinin araştırılmasına höyüğün güney yamacında devam edilmiş ve bu bölümde diğer yerlerde olduğu gibi megaron(umsu) yapıların mevcudiyeti anlaşılmıştır. Bulunan 11 yeni megaronla tüm yerleşmeyi çeviren yapı sayısı 43'e ulaşmıştır. Höyüğün güney yarısında B Açması'nın hemen güneyinden başlayarak höyüğün güney sınırına kadar olan kesimde 3 ayrı yerde kazılar başlamıştır. F Açması'nda yaklaşık 1 m derinlikte bulunan bazı kalın taş temeller büyük olasılıkla İTÇ'nin höyükteki en son yerleşme katı olan İTÇ II'den İTÇ III'e geçiş dönemine aittir. G Açması'nda herhangi bir mimariye rastlanmamış olmasına rağmen H Açması'nda çok yoğun mimarlık kalıntılarına ulaşılmıştır. Burada höyüğün ortasındaki ÇOY'a benzeyen ancak onunla doğrudan bağlantısı olmayan bir yapı grubu tespit edilmiştir. Bu yapı grubu megaronlardan değil oda sıralarından oluşmaktadır [Duru-Umurtak 2010:262-264]. 2009 yılında açma güneye doğru geliştirilmiş ve kazı dönemi bitiminde bu doğrultuda 8 yeni megaron, bazıları tümüyle bir kısmının bazı duvarlarının açılması suretiyle saptanmıştır. Megaronların boyutları birbirinden farklıdır ve İTÇ II yerleşmesinin en dış halkasında varlığı öğrenilen diğerleri gibi kapıları höyüğün ortasına bakan dar kenarlarında açılmış olarak, radial konumda düzenlenmiştir. Anteler arasındaki kapıdan girilen geniş bir orta oda (cella), evin yaşam odası olmalıdır. İki odalı olan evlerde cellanın arka duvarında açılmış bir kapıdan ikinci odaya geçilmektedir. Hemen her evin arka duvarının dışına bitişik olarak taş döşeli bir alan yapılmıştır. Bu düzenleme Bademağacı İTÇ II/1 ve 2 yapı katlarının tipik ve değişmeyen kuralıdır. Bütün evler içinde sadece bir tanesinin dışa (güneye) bakan dar duvarının batı köşesinin yakınına kapı açılmıştır. Kapının olduğu dar duvarın ortalarında yerden 70 cm yukarıda hazırlanmış bir pencere aralığı bulunmaktadır. Evin güneye açılan arka kapısının dış tarafının iki yanında 1.5 m kalınlığında duvarlar bulunmaktadır. Bu güçlü duvarlar, höyüğün hiçbir yerinde rastlanmayacak kadar özenli ve güçlü yapılmışlardır ve savunma duvarı olarak düşünülebilirler. Kentin dışarıyla doğrudan ilişkisi olan tek yapısının bu olması nedeniyle "Ana Kapı'' olarak tanımlanmıştır. İTÇ II/1, 2 yerleşmesinin genel planından yerleşmenin güney dış çizgisinin kuzey ucun simetriği olacak şekilde değil nispeten daha düz/basık bir çizgi halinde olduğu anlaşılmaktadır. Özellikle de güney ucun batı köşesi adeta bir köşe yaparak dik bir açıyla dönmektedir [Duru-Umurtak 2011:439-441]. 2010 yılında geçen yıl niteliği anlaşılamayan kuzey/güney yönünde ilerleyen kalın duvarın boyunca geliştirilen kazılarda, iri taşlarla yapılmış duvarlı, İTÇ II'nin son evrelerine ait yapılara ait başka mekanlar da saptanmıştır. İTÇ II'nin son iki evresine tarihlenebilecek, irice taşlarla yapılmış başka temeller, batı yamaç boyunca sıralanan megaron dizisi üzerinde de görülmüştür. Güney yamaçtaki yapılaşma bütünü ile İTÇ II / 3 yapı katına tarihlendirilmiştir. Yerleşmenin güney kenarındaki bazı kesimlerin dışa bakan kenarları, diğer yamaçlarda olduğu gibi düzensiz taş döşelidir. Mimariyle ilgili ilginç buluntulardan biri, güney kesimdeki tek sıra taşla yapılmış çemberdir. Bu tür tek sıra taş ile yapılmış, 1-2 m arasında değişen çaplarda halkalara, höyüğün kuzey ve orta kesimlerinde de rastlanmıştır. Toplam 9 tane tespit edilen bu halkalardan sadece birinin ortasına bir gömütün yapıldığı, yani oranın bir mezar olduğu saptanmıştır [Duru-Umurtak 2012:116-119]. Çanak Çömlek: R. Duru; höyüğün İlk Tunç Çağı yapı katlarında kırmızı renk hamurlu; kalın cidarlı; çok iyi açkılanmış maldan parçalar bulunduğunu bildirmektedir. Üst yapı katlarında küçük boy çanaklar; gaga ağızlı yüzeyi oluk-kabartma bezemeli testicikler; alt yapı katlarında ağzı sivri çıkıntılı yayvan çanaklar mevcuttur [Duru 1996:89] [Duru 2001:res.8]. G. Umurtak da höyüğün İTÇ II tabakasında bulunan kahverengimsi koyu gri açkılı malı irdelemekte; bu mal türünün Bademağacı'na başka bir bölgeden getirildiğini belirtmekte [Umurtak 1998:9] ve bu mal örneğinin İTÇ'nın ilk evresine kadar geri gittiği söylemektedir. Bu malda kırmızı renk hamurlu mal grubunun biçimlerini içermektedir. Umurtak malın diğer İTÇ yerleşmelerindeki dağılım haritasını yayınlamıştır [Umurtak 1998:10]. Genellikle pembe/kırmızımsı renk hamurlu ve hızlı çark yapımı parçaların İTÇ III ve hatta OTÇ'na tarihlendiği düşünülmektedir [Duru-Umurtak 2003:323]. 2004 yılında açılan bir mezarda armağan olarak küçük bir gaga ağızlı testi ele geçmiştir [cat.une.edu.au/page/bademagaci%20hoyuk 2006]. 2005 yılı kazılarında İTÇ II çömlekçiliğinin tipik örnekleri olan yavan çanaklar; gaga ağızlı küçük boy testiler; silindrik boyunlu çift kulplu çömlekler çok sayıda ele geçirilmiştir [Duru-Umurtak 2007:643]. 2006 yılında da İTÇ II çömlekçiliğinin tipik örnekleri olan tek kulplu; gaga ağızlı küçük ve orta boy testilerle; çift kulplu testilerden çok sayıda ele geçirilmiştir [Duru-Umurtak 2008:190]. 2007 yılında ÔÇok Odalı Yapı'ya ait bir mekanda 28 tane sağlam ya da tümlenebilir durumda gaga ağızlı testicik; testi ve değişik biçimlerde çömlekler ele geçmiştir [Umurtak 2008:22-23]. İTÇ II çömlekçiliğinin en kalabalık grubunu Kırmızı Mallar oluşturmaktadır. Bu mal grubunun tipik örnekleri olan kulplu, gaga ağızlı küçük ve orta boy testilerle, çift kulplu testilerden 2008 kazılarında da çok sayıda ele geçmiştir. Aynı dönemde daha az sayıda ele geçirilen Gri ve Siyah Mal grubunun özenli yapılmış görece ince kenarlı, çok iyi açkılanmış, çoğu beyaz dolgu veya kabartma bezemeli olan orta ve küçük boy gaga ağızlı testiler, orta boy çömlekler ele geçirilmiştir [Duru-Umurtak 2010.265]. 2009 yılı kazılarında bir oda içinde bulunan çok sayıdaki değişik şekillerdeki kabın bazıları Bademağacı İTÇ II yerleşmelerinde bulunmuş kapların en yüksek kalitelileridir. Özellikle bir ayrışık kap, hem yapıldığı kilin türü ve Bademağacı'nda tanınmayan bezeme yöntemi hem de biçim açısından çok değişiktir. Bu ayrışık kap, genel çizgileriyle ilk kazı dönemlerinde bulunmuş olan Tuzluk-Biberlik'e benzemektedir [Duru-Umurtak 2011:441-442]. 2010 yılında İTÇ II'nin değişik evrelerine ait yapılar içinde ve bu yerleşmeleri örten birikimde, bazıları tam durumda birçok çanak çömlek bulunmuştur. Bunların pek çoğu ağzı dışarı doğru açılan, çan biçimli çanaklar ile gaga ağızlı, kalın, kısa boyunlu bodur kaplardır. Arada uzun boyunlu gaga ağızlı zarif testiler ve çömlekler de vardır. Kapların çok azının üzerinde kabartma ve çizi bezeme görülmüştür [Duru-Umurtak 2012:119]. Kil: Damga mühürler [Duru 2000:res.8]; ağırşaklar; hayvan figürinleri ve idoller bulunmuştur. 2007 yılı çalışmalarında pişmiş toprak eserlerden bir grubu stilize edilmiş insan tasvirleri; yani idollerdir. Bu gruptan bazıları daha önce Bademağacı'nda bulunmuş idollerin benzerleridir. Bir eser ise farklı bir tasvir türüdür. Yuvarlak; tam plastik işlenmiş olan bu örnekte kolların durumu ve vücudun yapılışı Bademağacı'nda ilk kez görülen şekildedir. Başı kırık olan tasvirin bir idolden ziyade bir 'eşya'nın tutamağına benzediği söylenebilir [http://www.ttk.org.tr/index.php?Page=Sayfa&No=205; 2.6.2008; 15:45]. Pişmiş toprak eserler arasında idoller dışında ele geçen dairesel; dörtgen ve üçgen baskı alanlarında geometrik desenler olan mühürlerin sayısı 20 civarındadır [Umurtak 2008:22-23]. 2008 yılı kazılarında da yuvarlak veya dörtgen baskı alanlarında geometrik desenler olan 10 adet baskı mühür ele geçirilmiştir. Mühürler arasında bazıları, baskı alanındaki desenlerin yerleştirilmesi açısından çok özgün niteliklidir [Duru-Umurtak 2010:266]. 2009 yılı kazılarında geçmiş yıllardakilere benzeyen 16 mühür daha ele geçmiştir [Duru-Umurtak 2011:442]. 2010 yılı kazılarında baskı alanları yuvarlak, kare veya oval-ayak biçimli olan 20 kadar mühür bulunmuştur. Ele geçirilen pişmiş toprak eserler arasında birkaç idol, çok sayıda ağırşak, iri boncuk ve düz ya da bezemeli ocak ayağı/kap taşıyıcı vardır [Duru-Umurtak 2012:120]. Sürtme Taş: İki adet keski; taş mühür ve kulak tıkacı ele geçmiştir [Duru 1995:72]. Doğal kireç taşından yuvarlak ya da kalp biçimli nesnelerden çok sayıda örnek bir yapının içinde ele geçirilmiştir. Ne işe yaradığı anlaşılmamıştır. Maden: R. Duru; maden bulguların varlığını belirtmektedir. İnsan Kalıntıları ve Mezarlar: II veya III. yapı katına ait 9 no'lu yapının tabanında küp içinde 8-10 yaşlarında bir çocuğa ait hediyesiz bir gömüt bulunmuştur. 2009 yılı kazıları maden eser açısından çok verimli olmuştur. Hemen hepsi Ana Kapı binası olarak tanımlanan eve güneyden bitişik olan bir odanın tabanında in situ duran çok sayıda kap arasında yer alan iri boydaki iki ayrı çömleğin içinde bulunmaktaydı. İnce altın bir levhadan yapılmış bir kulak tıkacı, gümüş bir tabak ve iki gümüş iğne ile bakır veya tunçtan yapılmış başlı iğne ve delici, bir mızrak ucu ve bir el baltası 2009 yılı maden buluntularıdır [Duru-Umurtak 2011:442-443].
Kalıntılar:
Yorum ve tarihleme: İlk Tunç Çağı'nın tüm yapı katlarında; büyük bir kasaba ya da küçük bir kent hüviyeti taşıyan bir planda megaron tipinde veya megarona benzeyen planda yapılar ortaya çıkarılmıştır. Bu yerleşim yamaç döşemesi ile anıtsal bir görüntü taşımaktadır. Duru; son yayınlarından birinde Bademağacı İTÇ yerleşmesinin güçlü bir kale görünümünde olduğunu belirtmektedir [Duru 2000:112]. Küçük buluntuları fazla zengin olmayan bu yerleşimin bir surla tahkim edilmemesi şaşırtıcıdır. Çevreyi yöneten bir başkanın yaşadığı bir yer olup olmadığı konusuna açıklık getirilememiştir. Kültür olarak; komşu Elmalı yöresindeki Karataş-Semayük yerleşmesindekilere benzeyen bulgular ortaya konmaktadır. 3 ve 2. yapı katlarında ele geçen İTÇ çanak çömlek; mühür ve idolleri Batı Anadolu ve Elmalı yöresindekilere benzemektedir. Karataş'taki ithal çanak çömleğin Bademağacı'nda olmayışı; belki de buranın; ticari faaliyetlerle pek ilgisi olmadığını ortaya koymaktadır. İTÇ yerleşimlerinin tümü MÖ 4. bin yılı sonlarından MÖ 3. bin yılın ortalarına kadar sürmüştür [Duru 2000c:62]. 2005 yılında yapılan kazılarda kuzeybatı yamaçta yapılan çalışmalarda bu kesimde İTÇ II'de büyük değişiklikler olduğu saptanmıştır. Olasılıkla höyüğün içinde yer aldığı küçük ve etrafı dağlarla çevrili ova; zaman zaman oluşan gölleşme nedeniyle sular altında kalmıştı. İTÇ halkı; evlerinin de su altında kalmasının önüne geçebilmek için evlerini yaptıkları yükseltinin (höyük) kenarlarının yükselen Ôsu' tarafından aşındırılmaması için höyüğün yamaçlarını taşlarla kaplamışlardı. Bu taş döşeme/kaplama işinin (glacis) pek çok defa tekrarlandığı anlaşılmaktadır. Yamaçlardaki taş döşemeye ek olarak; yerleşmenin kuzey kesimindeki evlerin (megaron) dışa bakan kenarları boyunca yamaçta yaklaşık 1 m kalınlıkta taş temelli bir savunma duvarının (sur) yapıldığı da görülmektedir [Duru-Umurtak 2007:642]. Kiliseye yakın olan bölümdeki kazılar sonucu bu kesimde sağlam duvarlı oldukça büyük ölçekli yapıların bulunduğu anlaşılmıştır. Durum tam olarak belli olmamakla birlikte; kesin olan husus belki sadece şudur: Höyüğün bu yarısında kuzeyde A Açması'nda bulunan Ômegaron' planlı yapılar büyük olasılıkla yoktur. Başka bir tanımlama ile höyüğün bu yarısında konutlar bulunmamaktadır. Kısmen açılan; sağlam taş duvarlı yapılar; belki de yerleşmenin yönetimle ilgili yapılarıdır [Duru-Umurtak 2007:643]. 2006 yılı çalışmalarında İTÇ yerleşmelerinin güneyde; kuzeydeki İTÇ yerleşmelerine paralel şekilde devam ettiği anlaşılmıştır. Bademağacı İTÇ yerleşmesinde saptanan gelişmeler; yerleşim planlamasının kesin olarak tanınır; anlaşılır hale getirmiştir. Anadolu'nun batı yarısında -hatta tüm Anadolu'da-; Bademağacı İTÇ yerleşmeleri ölçülerinde geniş alanlarda kazılmış ve bu oranda sağlam durumda günümüze gelmiş başka bir yerleşme şimdiye dek ortaya çıkmamıştır. Bu nedenle; "Bademağacı İTÇ kasabası; yerleşim dokusu ve yerleşme mantığı açısından tüm bölge için bir röper noktası durumuna gelmiştir" denebilir. Bu varsayımlara eklenecek bir başka önemli husus; "Bademağacı İTÇ kasabasının önceden planlanması ve planın uzunca bir süre özenle / dikkatle uygulanması; burada bir otoritenin varlığını; yani bu yerleşmenin bir tür şehir devleti; ya da bir İTÇ Polis'i olması" ihtimalini son derecede kuvvetli hale getirmesidir [http://www.ttk.org.tr/index.php?Page=Sayfa&No=205; 2.6.2008; 15:45]. 2007 yılında Kilise'nin güney ve batısında kazılmakta olan 'Çok Odalı Yapı' (ÇOY) üzerinde sürdürülen çalışmalar sırasında açığa çıkarılan yeni mekanların aynı yapıya ait olması konusunda bazı şüpheler oluşmuştur. Zira bazı oda gruplarının kendi aralarında ilişkili olduğu için; bu oda gruplarının birden fazla binaya ait olabilecekleri akla gelmektedir. Ancak ÇOY'un ortalarında Kilise'nin bulunması ve bu yapıyı kaldırıp alttaki durumu bilmemize imkân olmaması nedeniyle; büyük olasılıkla bu konularda hiçbir zaman kesin doğruyu öğrenmemiz söz konusu olmayacaktır. ÇOY'un işlevini saptama konusunda da güçlükler vardır. Böylesi bir yapıyı mesken olarak tanımlamak mümkün olmayacağından; yapı kompleksinin hem idari yapı / resmi bina; hem de bir krali konut (residans) olarak düşünmek doğru olacaktır. Daha ileri bir anlatımla yapının bir 'Saray' olarak tanımlanması bile söz konusu olacaktır. Bütün bu soru ve sorunların yanıtları şimdilik yoktur [http://www.ttk.org.tr/index.php?Page=Sayfa&No=205; 2.6.2008; 15:45]. ÇOY içinde 2005-2007 yılları arasında bulunmuş çanak çömlek arasında İTÇ II'nin tipik formları olduğu gibi, daha geç, belki İTÇ II'den sonrasına ait olan kaplar da vardır. Bu durum yapılaşmanın kronolojik konumuna da uymaktadır. Başka bir anlatımla bu farklı kapların İTÇ III'e ait oldukları söylenebilir [Duru-Umurtak 2009:259]. 2010 yılı çalışmaları sonucunda mimarlık açısından höyüğün orta kesimi ile güney yarısı, İTÇ II yerleşmesinin, farklı işlevler verilmiş, çok önemli ve karmaşık planlanmış olduğu düşünülmektedir. Orta kesimde 2007 ve 2008 yıllarında kazılan 17 odalı yapı grubu yerleşmenin en güçlü kişilerinin oturduğu bir yapı, yani bir residanstı. Daha güneyde, kentin dış halkasına yapışık durumda konumlandırılmış olan yapılaşma ise, olasılıkla farklı işlevliydi [Duru-Umurtak 2012:117].


Liste'ye