©Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri - TAY Projesi


Ulucak Höyük

Çizimler için tıklayın...

maps

Fotoğraflar için tıklayın...

Ulucak Höyük
Türü:
Höyük ve Mezarlık Alanı
Rakım:
220 m
Bölge:
Ege
İl:
İzmir
İlçe:
Kemalpaşa
Köy:
Ulucak
Araştırma Yöntemi:
Kazı
Dönem:
İTÇ II

     


Yeri: Höyük; İzmir il merkezinin ve Bornova İlçesi'nin doğusunda; Kemalpaşa'nın 7 km batı-kuzeybatısında; Bornova-Turgutlu-Ankara karayolunun 15. km'sinde; karayolunun 150 m kuzeyinde bulunmaktadır. Eski İzmir-Kemalpaşa yolunun 400 m kadar kuzeyinde; Ulucuk Köyü'nün 1 km güneyindedir. Höyüğün hemen güney yanında Socotap Tütün Fabrikası yer almaktadır. Mezarlık alanı ise höyükten 150 m uzakta; tepenin güneydoğusunda bu işletmenin bahçesi içindedir [Derin-Özkan 1999:plan1]. Anayoldan Ulucak Köyü'ne giden yol tepenin hemen batı kenarından geçmektedir. Mezarlık kısmen ana karayolunun altında kalmıştır.
Konumu ve Çevresel Özellikleri: Ovada yer alan höyük; 5 m yüksekliğinde; 90 m çapında; yuvarlak biçimli; yayvan bir tepedir [French 1965b:18]. Yerleşim alanının daha büyük olduğu tahmin edilmektedir. Tepenin güney ve doğu kesimi; köye giden yol ve sanayi kuruluşlarının çevre düzenlemeleri yüzünden kısmen tahrip olmuştur. Höyük kuzeye doğru alçalmaktadır. Kemalpaşa Ovası; çevredeki yüksek dağlardan gelen akarsuların taşıdığı alüvyonlarla dolarak; höyüğün çevresinde verimli alanları oluşmuştur. Bu ova; Bornova kıyı ovasından Belkahve eşiği ile ayrılmaktadır. Yerleşim yerinin; İç Anadolu Bölgesi ile körfez arasındaki doğal ulaşım yolu üzerinde olduğu belirtilmektedir. Höyüğün; eski bir birikinti konisinin eteğinde yer aldığı söylenmektedir [Derin-Öner 1997:412]. Mezarlık alanı ise fabrika inşaatı sırasında kısmen tahrip edilmiştir. 400 m kadar güneyinden; yola paralel; küçük bir çay akmaktadır. Üzerinin araştırma yapıldığı tarihte ekili olduğu bildirilmektedir. Kazı çalışmalarının başlamasıyla birlikte Ege Üniversitesi; Coğrafya Bölümü'nden İ. Kayan başkanlığında höyük ve çevresini kapsayan paleocoğrafya araştırmaları da başlamış; höyüğün bugünkü sınırlarından daha geniş bir alanı kapladığı anlaşılmıştır.
Tarihçe:
Araştırma ve Kazı: D.H. French tarafından bilim dünyasına tanıtılan [French 1969:55] höyükte daha sonraki yüzey araştırmaları; R. Meriç tarafından gerçekleştirilmiştir [Meriç 1989:387; Meriç 1990:362]. 1995-2002 yıllarında A. Çilingiroğlu'nun bilimsel danışmanlığında Z. Derin başkanlığında kazılmıştır. Kazı son yıllarda E. Abay; H. Sağlamtimur ve T. Özkan yönetiminde devam etmektedir. Yerleşme ve çevresinin Paleocoğrafya Araştırmaları da kazı çalışmasına paralel yürütülmüştür. Bu amaçla yakın çevrede karot ile toprak örnekleri alınmıştır. Mezarlık alanı ise; tepedeki kazı çalışmasına paralel bir şekilde Ege Üniversitesi ile İzmir Müzesi tarafından 1998 yılında kazılmaya başlamıştır. Yerleşme 2003 yılında Bornova-Kemalpaşa (İzmir) Arkeolojik Envanteri çalışması kapsamında; Z. Derin başkanlığında bir ekip tarafından tekrar incelenmiştir. Höyük 2005 yılında da A. Çilingiroğlu başkanlığında bir ekip tarafından kazılmıştır. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanmış tescilli arkeolojik sit alanları listesinde yer almaktadır. 2009 yılından itibaren Trakya Üniversitesi'nden Ö. Çevik başkanlığında kazılar yürütülmektedir.
Tabakalanma: 2005 yılı kazıları dahil olmak üzere Ulucak Höyük tabakalanması aşağıdaki gibidir: I. Geç Roma-Erken Bizans: a; b; c II. İlk Tunç Çağı (II): a; b 1/2 III. Geç Kalkolitik IV. Neolitik: a; b 1/2; c; d; e; f; g; h; i; k V. Neolitik a; b [Çilingiroğlu-Dedeoğlu 2007:142].
Buluntular: Mimari: Ulucak Höyük'ün 1998 yılına kadar yapılan kazılarında İTÇ'na ait ev ve teras duvarları ortaya çıkarılmıştır. Üstteki 1. yapı katında tahribat büyük boyuttadır. Birbirine paralel duvarlar saptanmakla beraber; bu duvarların ne gibi yapılara ait olduğu tahribattan dolayı pek anlaşılamamıştır. 2. yapı katında orta boyutlu ocak taşlarından yapılmış ev duvarları arasında iki duvarın birbirine paralel olmasından bir mekana ait oldukları yorumu yapılmaktadır. Duvar kalınlığı 90 cm'dir. Diğer duvarlar farklı yöndedir. 3. yapı katında ise kuzey-güney yönünde uzanan geniş bir duvar bulunmuştur. Olasılıkla teras duvarıdır. 50 cm kalınlığında yine aynı teknikte örülmüş bir başka duvar ortaya çıkmıştır. Kazılar ilerledikçe mimarinin daha anlaşılabilir hale gelmesi beklenmelidir. I. tabakadan sonra ulaşılan killi kahve renkli kültür toprağı İTÇ II'yi temsil etmektedir. Kuzeybatı-güneydoğu doğrultusunda uzanan taş sırası yaklaşık 4.50x3.00 m boyutlarındaki bir mekana aittir. Bu mekanın kuzeybatı duvarı hizasında bir söve taşının bulunması mekana ait bir girişin varlığını göstermektedir. 30 no'lu mekan olarak adlandırılan bu mekanın kuzey; doğu ve batı olmak üzere üç duvarı düzgün bir duvar örgüsüne sahipken güney duvarı oldukça dağınık bir durumdadır. Dikdörtgen biçimli mekan bir megaron yapısını andırmaktadır [Çilingiroğlu-Dedeoğlu 2007:141]. 2006 yılı çalışmalarında kuzeye doğru genişleyen açmalarda oldukça kötü durumda İTÇ II'ye ait kare planlı yapılar bulunmuştur [http://cat.une.edu.au/page/ulucak%20hoyuk-kemalpasa; 29.5.2008; 16:40]. 2011 yılında İTÇ tabakasını, R13 açmasının kuzeybatı kesiti önünde ortaya çıkarılan ve P13 açmasının güneybatı kesimi boyunca devam ettiği tespit edilen yer yer çakıl döşeli sıkıştırılmış toprak bir taban temsil etmektedir [Çevik 2013:147]. Çanak Çömlek: İTÇ tabakası içinden Derin'e göre İlk Tunç Çağı II. evreye tarihlenebilecek gri; siyah; kahverengi; devetüyü hamur ve astarlı; açkılı el yapımı maldan parçalar bulunmuştur [Derin-Öner 1997:416-417; çiz.8-15]. Biçimlerden tabak; kase; çömlek; gaga ağızlı testi gibi biçimler çoğunluktadır. Kapların bazılarına ip delikli makara kulplar takılmıştır. Derin ile Öner; içe dönük ağız kenarlı keskin profilli çanakların İlk Tunç Çağı II. evresi için karakteristik olduğunu belirlemektedir [Derin-Öner 1997:417]. Kaplar yalındır; bezemeli parça bulunmamıştır. 2011 yılında, R13 açmasında bu taban üzerinde kırmızı astarlı ve açkılı tüm bir depas bulunmuştur [Çevik 2013:147]. Kil: Sapan taşları ve ağırşaklar ve oyuncak tekerlekler ortaya çıkmıştır [Abay et al. 2000:360]. Kemik/Boynuz: Kemik bir delici ele geçmiştir [Derin-Öner 1997:çiz.16]. Diğer: Taş baltalar (yassı balta) ve çok sayıda çakmaktaşı dilgi-kesici bulunmuştur. Midye kabuklarının bazıları delinerek süs eşyası haline getirilmiştir. İnsan Kalıntıları ve Mezarlar: Yerleşme dışında ama yerleşme yerinden fazla uzak olmayan bir konumda; Nif Çayı'nın çakıllı eski sel yatağına açılan çukurların içine küplerin gömülmesi ile mezarlık oluşturulmuştur. Mezarlık hem İTÇ'de hem de OTÇ'de kullanılmıştır. 1-1.5 m yüksekliğinde küplerin ve büyük çömleklerin içinde bulunan iskeletler; ölümden sonra vücut sertleşmeden bacakları dizlerinden bükülerek karına doğru çekilmiş; kolları ise elleri başın altına gelecek şekilde göğüste birleştirilmiştir. Bu şekilde hocker pozisyonuna sokulan ölü; başı küpün ağızına gelecek şekilde küpün içine sokulmuştur. İçinde ölü olan küpler; düzenli olarak 30 m çapında bir alana muntazam yerleştirilmiştir. Yine de bu gömülme işleminin planlı yapılmadığı küplerin dağınık bir şekilde olmasından anlaşılmaktadır. Buna karşılık birbiri üstüne gömülen küp yoktur. 1998 yılı kazısında 14 küp mezar bulunmuştur. Küplerin genelde güneydoğu-kuzeybatı istikametinde hafif yatık olarak yerleştirilmesine dikkat edilmiştir. Ağızları aynı şekilde genelde güneşin doğuşuna bakacak şekilde hafif yan yatırılarak doğu veya güneydoğu tarafına yönlendirilmiştir. Tüm küplerin ağızlarının çok az da olsa birbirinden farklı yönlerde oluşunu kazı başkanları; küpün toprağa gömüldüğü tarihte güneşin farklı açılardan doğmasına bağlamaktadır [Derin-Özkan 1999:130]. Küplerin ağızları yassı taşlarla dikkatlice kapatılmıştır. 1998 yılı kazısında; altı tane küpün içinde iskelet bulunamamıştır [Abay et al. 2000:361]. Kazı hafirleri bunların kaybolan ya da cesedi hayvanlarca parçalanan insanlara ait anı mezarları olabileceğini söylemektedir. Bir küpün içi ise yalnız küçük taşlarla doldurulmuştur. Bir başka küpün içinde ise çok az sayıda insan kemiği bulunmuştur. Bu bulgular; yorumun doğru olabileceğini düşündürmektedir. Gömüt Armağanları: Mezarlık ölü armağanları açısından fakirdir. 1998 yılı kazısında iki gümüş halka dışında; kıymetli buluntu ele geçmemiştir. Bir iki küçük testi ve pişmiş toprak ağırşaklar vardır [Derin-Özkan 1999:113-122]. Mezarların yerleşme tarihlenmesine uygun olarak İTÇ II. evresi mezarlığı olduğu söylenebilir.
Kalıntılar:
Yorum ve tarihleme: Z. Derin; Ulucak Höyük'te yerleşenlerin kıyı kültürlerinden ziyade İç Batı Anadolu Bölgesi kültürlerinin etkisinde kaldığını belirtmekte; İlk Tunç Çağı II evresi çanak çömleklerini Troya; Gavurtepe; Değirmentepe; Kusura; Beycesultan; Liman Tepe; Baklatepe buluntuları ile benzer bulmaktadır. Höyüğün MÖ 2. bin yıl (Orta Tunç Çağ) ve daha geç dönem yerleşmeleri çeşitli nedenlerden dolayı bozulmuştur. İTÇ yerleşiklerinin ise çok sayıda midye tükettikleri saptanmıştır. Ulucak; günümüzde denizden çok uzak bir konumdadır. Olasılıkla MÖ 4 ve 3. binyıllarda belki büyük körfezler yerleşmenin deniz ile ilişkisini yakınlaştırmaktaydı. Tabut olarak kullanılan küplerin mezarlık alanına gömülürken işaretlenip işaretlenmedikleri sorunu; bu yerleşim dışı mezarlık alanında da tam saptanamamıştır. Anadolu'da başka İTÇ mezarlıklarında içi taş dolu küplerin; mezar küplerinin yerini işaretlemek için yerleştirildiği ileri sürülmektedir. Ulucak'taki içi taş dolu küp bu amaçla mı yerleştirilmiştir? Mezarlığın kaç yıl İTÇ yerleşimlerine hizmet verdiği de bildirilmemektedir. Mezarlık alanının; tütün işletmesinin deposunun yapımı sırasında bulunmuş ancak bu işlem sırasında mezarların bir kısmı tahrip edilmiştir.


Liste'ye