©Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri - TAY Projesi


Aşıklı Höyük

Çizimler için tıklayın...

maps

Fotoğraflar için tıklayın...

Aşıklı Höyük
Türü:
Höyük
Rakım:
1145 m
Bölge:
İç Anadolu
İl:
Aksaray
İlçe:
Gülağaç
Köy:
Kızılkaya
Araştırma Yöntemi:
Kazı
Dönem:
Çanak Çömleksiz

     


Yeri: Aksaray İli'nin yaklaşık 25 km güneydoğusundadır. Aksaray ili; Gülağaç İlçesi'ne bağlı Kızılkaya Köyü sınırları içerisinde; köyün yaklaşık 1.5 km güneyinde yer alır.
Konumu ve Çevresel Özellikleri: Aşıklı Höyük yerleşmesi; Kapadokya Bölgesi'nde; Hasan Dağ ve Melendiz Dağ silsilesinin çevrelediği çanak içinde; volkanik bir arazide; Ihlara Vadisi'nin kuzey başlangıcında; Melendiz Suyu'nun hemen kıyısında kurulmuştur. Doğu-batı yönünde 230 m; kuzey-güney yönünde ise 150 m boyutlarındaki höyük; kuzeybatıda 15.35 m; güneyde 13.16 m; doğusundaki yol seviyesinden ise 8.22 m yüksektedir. Höyüğün üzerindeki en yüksek noktanın memleket kotu 1.119 m'dir. Höyüğün batısı; Melendiz Suyu'nun sık sık yatak değiştirmesi sırasında aşınmış; kesilmiştir [Esin 1991:3].
Tarihçe:
Araştırma ve Kazı: Aşıklı Höyük ilk kez E. Gordon tarafından 1963 yılında bulunmuş; bir yıl sonra 1964'te I. Todd tarafından geniş kapsamlı bir yüzey araştırması gerçekleştirilmiştir [Todd 1966a:139-163]. Melendiz Suyu üstünde kurulan Mamasun Baraj Gölü'nün su kotu yükseltildiğinde; kısmen baraj gölü sularıyla tahrip olacağından; 1989 yılında; İstanbul Üniversitesi; Prehistorya Anabilim Dalı'ndan U. Esin başkanlığında kurtarma kazılarına başlanmış [Esin 1991:3; 1996a:31-42] ve 2000 yılına kadar bu kapsamda sürdürülmüştür. 2001-2003 arası ise N. Balkan-Atlı başkanlığında bir ekiple derinlik sondajında en erken tabakaların anlaşılmasına yönelik çalışmalar yapılmıştır. 2006 yılından itibaren ise M. Özbaşaran başkanlığında yeni dönem çalışmalarına başlanmıştır. Çalışmalar halen sürmektedir [Birçek-Özbaşaran 2011:32].
Tabakalanma: Höyükte 1989 yılında başlayan kazılar; Aşıklı Höyük yerleşmesinin esasının tek bir kültür dönemine; Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ'a tarihlendiğini ortaya koymuştur. Devam etmekte olan kazılar sonucu; yerleşmede; şu an için üç tabaka saptanmıştır. Birinci tabaka; yüzey toprağının hemen altında; bozulmuş ve parçalar halinde ele geçen taban kalıntıları; kanallar ve çukurlarla temsil edilir. Yerleşmenin ana tabakasını ise; en az 10 yapı katıyla ikinci tabaka oluşturmaktadır. Sınırlı bir alanda; höyüğün kuzey yamacındaki basamaklı açmada 3 yapı evresiyle üçüncü tabaka; Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ'a aittir [Esin-Harmankaya 1997:2]. Yine aynı alanda dördüncü tabakaya girilmiştir. Bu alandaki çalışmalar halen sürmektedir [Esin 2002:83]. Höyüğün dışında; güneyinde; yaklaşık 1.5 m kalınlığında bir alüvyon dolgu altında ortaya çıkarılan yapılar ve buluntular ise şimdilik Aşıklı'daki en eski yerleşmenin kalıntılarıdır. 2012 yılı verilerine göre MÖ 9. binyıla tarihlenen 4. tabaka, Aşıklı'nın ilk yerleşiklerinin yaşam alanıdır [Kurt-Özbaşaran 2013:24].
Buluntular: Mimari: Kazısı halen sürmekte olan Aşıklı Höyük'te; 1996 yılı kazı mevsimi sonundaki bilgilere göre; Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ yerleşmesi en geniş şekilde ikinci tabakadan bilinmektedir [Esin 1996a: 35-39] [Esin et al. 1991:136]. Buna göre; yerleşme düzeni ana hatlarıyla; konut olarak kullanılan taş temelsiz; kerpiç yapıları barındıran oturma bölümü ve özel işleve sahip yapılar ile çevresindeki buna bağlı diğer yapıları kapsayan bölümlerden oluşmaktadır. Yerleşmenin doğusu ise bir çevre duvarıyla sınırlandırılmıştır. Bu bölümde çevre duvarına bitişik olarak gelişen yapılar; gerek plan; gerekse kullanılan malzeme (kerpiç+taş) açısından; yerleşmenin diğer bölümlerinden kimi farklılıklar göstermektedir; bununla birlikte kazısı halen sürdüğü için işlevleri kesinlik kazanmamıştır. Aşıklı yapı geleneğinde süreklilik izlenir; örneğin bir kerpiç yapının kullanımı sona erdikten (?); yapı tahrip olduktan sonra; yıkıntılar yapı içine doldurularak yeni bir düzlem elde edilir; üstüne yapılacak olan yeni yapının duvarları için; eski yapının duvarları ya temel olarak kullanılır; ya da sağlam kalmış duvarların yeni evrede aynı şekliyle kullanımı sürer. Bir ana arter niteliğinde; 2 m genişliğinde; çakıl döşeli bir yolun (GA); kuzey ve güneydoğusunda gruplaşan konut yapıları; birbirlerinden dar sokaklar; çoğunlukla da dar aralıklarla ayrılmaktadır. Sokaklar; yapılar arasından işlik ve çöplük olarak kullanılan açık alanlara çıkar. Konut yapıları; taş temelsiz; tümüyle kerpiçten; dörtgen planlı; tek; iki ya da üç odalıdır. Seyrek olmakla birlikte; bir kenarı yuvarlatılmış; bir kenarı dörtgen yamuklara da rastlanır. Yapılarda dışa açılan kapı geçidi yoktur; ancak iki ya da üç odalı yapılarda; odalar arasında bağlantıyı sağlayan kapı aralıkları vardır. Dışa açılan kapı olmaması; evlere girişlerin damdan olduğunu düşündürmektedir. Ev tabanları ve duvarları sıvalıdır; ev içlerinde en sık rastlanan yapı öğesi ocaklardır. Genellikle tek odalı evlerde yer alırlar; evin bir köşesine yakın yerleştirilmişlerdir; çoğunlukla dörtgen planlı; çevresi dikine yerleştirilmiş iri yassı taşlarla çevrili; ortası çaytaşlarıyla döşelidir. Çok sık olmamakla birlikte sekiler; ince; alçak bir kerpiç duvarla ayrılmış işlik (?) alanları; kerpiçle çevrili yuvarlak bölmeler; direk çukurları; evlerde rastlanan iç yapı öğeleridir [Esin 1996a: 36] [Esin et al. 1991:136-145]. Yerleşmenin güneyindeki özel yapıların yer aldığı bölümde; konutlardan farklı olarak taş temel kullanıldığı; yapıların ise iki büyük ana mekan çevresinde geliştiği izlenmektedir. Bunlardan HV mekanı yapı kompleksi olarak bilinen kuzeydeki yapı; yaklaşık 2 m genişliğindeki çakıllı yola dayanır; çakıllı yolla arasında yanyana 6 sıra kerpiçten oluşan kalın bir duvar ve bunun hemen arkasında yer alan dört küçük oda sırası vardır [Esin 1993:127]. Birkaç kez yenilenmiş duvar ve taban sıvaları özenlidir. Daha güneyde T mekanı kompleksi olarak adlandırılan yapı grupları; açık bir alana bakan; büyük; kareye yakın planı ve kırmızı boyalı kireç tabanıyla özel bir yapı durumundaki T mekanının çevresinde (batısında) yer alırlar. T mekanı; tahrip olmuş doğu duvarı dışında; özellikle birkaç kez yenilenmiş kırmızı ve sarı renkli taban ve duvar sıvalarıyla gayet iyi korunagelmiştir; taban üstünde yer alan adak (?) çukurları; ocak gibi yapı öğelerine sahiptir. Mekanın batısında büyük; anıtsal bir fırın yapısı; güneybatısında özenle sıvanmış taban ve duvarlarıyla küçük; tek ya da iki odalı yapılar yer almaktadır [Esin 1994:30-31]. Kazılar devam ettikçe; Aşıklı Höyük Çanak Çömleksiz Neolitik yerleşmesinin güneybatısında yer alan özel yapıların ve yerleşmenin doğusundaki çevre duvarı etrafında gelişmiş yapıların niteliği anlaşılacak; konut alanı dışındaki yerleşme düzeni de aydınlığa kavuşacaktır. Höyüğün güneyinde; kısmen Melendiz'in suları içinde ortaya çıkarılan yerleşme ise; düzen; yapı geleneği ve buluntular açısından; Aşıklı Höyük'ün ikinci tabakasından farklı değildir; bir sel felaketiyle son bulmuştur [Esin 1996a:35-36]. Höyüğün kuzey yamacındaki basamaklı açmada ulaşılan dördüncü tabakada; diğer tabakalarda görülen kerpiç kullanımı sürmekle beraber; yerleşme düzeninde kimi farklılıklar görülmektedir. Aşıklı'da önceki yıllarda yürütülen kazılar sonucu yerleşmenin, gruplaşmış kerpiç binalardan oluştuğu, bunların birbirinden dar sokaklarla ayrıldığı bilinmekteydi. 'Konut' olarak nitelendirilen yapılar, boyut, biçim ve iç yapı öğeleri bakımındaMimari: Kazısı halen sürmekte olan Aşıklı Höyük'te; 1996 yılı kazı mevsimi sonundaki bilgilere göre; Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ yerleşmesi en geniş şekilde ikinci tabakadan bilinmektedir [Esin 1996a: 35-39] [Esin et al. 1991:136]. Buna göre; yerleşme düzeni ana hatlarıyla; konut olarak kullanılan taş temelsiz; kerpiç yapıları barındıran oturma bölümü ve özel işleve sahip yapılar ile çevresindeki buna bağlı diğer yapıları kapsayan bölümlerden oluşmaktadır. Yerleşmenin doğusu ise bir çevre duvarıyla sınırlandırılmıştır. Bu bölümde çevre duvarına bitişik olarak gelişen yapılar; gerek plan; gerekse kullanılan malzeme (kerpiç+taş) açısından; yerleşmenin diğer bölümlerinden kimi farklılıklar göstermektedir; bununla birlikte kazısı halen sürdüğü için işlevleri kesinlik kazanmamıştır. Aşıklı yapı geleneğinde süreklilik izlenir; örneğin bir kerpiç yapının kullanımı sona erdikten (?); yapı tahrip olduktan sonra; yıkıntılar yapı içine doldurularak yeni bir düzlem elde edilir; üstüne yapılacak olan yeni yapının duvarları için; eski yapının duvarları ya temel olarak kullanılır; ya da sağlam kalmış duvarların yeni evrede aynı şekliyle kullanımı sürer. Bir ana arter niteliğinde; 2 m genişliğinde; çakıl döşeli bir yolun (GA); kuzey ve güneydoğusunda gruplaşan konut yapıları; birbirlerinden dar sokaklar; çoğunlukla da dar aralıklarla ayrılmaktadır. Sokaklar; yapılar arasından işlik ve çöplük olarak kullanılan açık alanlara çıkar. Konut yapıları; taş temelsiz; tümüyle kerpiçten; dörtgen planlı; tek; iki ya da üç odalıdır. Seyrek olmakla birlikte; bir kenarı yuvarlatılmış; bir kenarı dörtgen yamuklara da rastlanır. Yapılarda dışa açılan kapı geçidi yoktur; ancak iki ya da üç odalı yapılarda; odalar arasında bağlantıyı sağlayan kapı aralıkları vardır. Dışa açılan kapı olmaması; evlere girişlerin damdan olduğunu düşündürmektedir. Ev tabanları ve duvarları sıvalıdır; ev içlerinde en sık rastlanan yapı öğesi ocaklardır. Genellikle tek odalı evlerde yer alırlar; evin bir köşesine yakın yerleştirilmişlerdir; çoğunlukla dörtgen planlı; çevresi dikine yerleştirilmiş iri yassı taşlarla çevrili; ortası çaytaşlarıyla döşelidir. Çok sık olmamakla birlikte sekiler; ince; alçak bir kerpiç duvarla ayrılmış işlik (?) alanları; kerpiçle çevrili yuvarlak bölmeler; direk çukurları; evlerde rastlanan iç yapı öğeleridir [Esin 1996a: 36] [Esin et al. 1991:136-145]. Yerleşmenin güneyindeki özel yapıların yer aldığı bölümde; konutlardan farklı olarak taş temel kullanıldığı; yapıların ise iki büyük ana mekan çevresinde geliştiği izlenmektedir. Bunlardan HV mekanı yapı kompleksi olarak bilinen kuzeydeki yapı; yaklaşık 2 m genişliğindeki çakıllı yola dayanır; çakıllı yolla arasında yanyana 6 sıra kerpiçten oluşan kalın bir duvar ve bunun hemen arkasında yer alan dört küçük oda sırası vardır [Esin 1993:127]. Birkaç kez yenilenmiş duvar ve taban sıvaları özenlidir. Daha güneyde T mekanı kompleksi olarak adlandırılan yapı grupları; açık bir alana bakan; büyük; kareye yakın planı ve kırmızı boyalı kireç tabanıyla özel bir yapı durumundaki T mekanının çevresinde (batısında) yer alırlar. T mekanı; tahrip olmuş doğu duvarı dışında; özellikle birkaç kez yenilenmiş kırmızı ve sarı renkli taban ve duvar sıvalarıyla gayet iyi korunagelmiştir; taban üstünde yer alan adak (?) çukurları; ocak gibi yapı öğelerine sahiptir. Mekanın batısında büyük; anıtsal bir fırın yapısı; güneybatısında özenle sıvanmış taban ve duvarlarıyla küçük; tek ya da iki odalı yapılar yer almaktadır [Esin 1994:30-31]. Kazılar devam ettikçe; Aşıklı Höyük Çanak Çömleksiz Neolitik yerleşmesinin güneybatısında yer alan özel yapıların ve yerleşmenin doğusundaki çevre duvarı etrafında gelişmiş yapıların niteliği anlaşılacak; konut alanı dışındaki yerleşme düzeni de aydınlığa kavuşacaktır. Höyüğün güneyinde; kısmen Melendiz'in suları içinde ortaya çıkarılan yerleşme ise; düzen; yapı geleneği ve buluntular açısından; Aşıklı Höyük'ün ikinci tabakasından farklı değildir; bir sel felaketiyle son bulmuştur [Esin 1996a:35-36]. Höyüğün kuzey yamacındaki basamaklı açmada ulaşılan dördüncü tabakada; diğer tabakalarda görülen kerpiç kullanımı sürmekle beraber; yerleşme düzeninde kimi farklılıklar görülmektedir. Aşıklı'da önceki yıllarda yürütülen kazılar sonucu yerleşmenin, gruplaşmış kerpiç binalardan oluştuğu, bunların birbirinden dar sokaklarla ayrıldığı bilinmekteydi. 'Konut' olarak nitelendirilen yapılar, boyut, biçim ve iç yapı öğeleri bakımından birbirine benzerdir. Bu benzerlik, yenileme evrelerinde, üst üste inşa edilen yapılar için de geçerlidir. Bununla birlikte konutların yenilenmeden önce, içindeki taşınabilir malzemelerin alındığı, bir anlamda temizlendikten sonra yenilendiği bilinmektedir. Buluntuların alınması, bina duvarlarının tabandan yaklaşık 1 m yüksekliğe kadar traşlanarak, mekan içlerinin doldurulması ve bu seviye üzerine yeni binanın oturtulması; bina kullanımı ve bina içi faaliyetlerinin anlaşılmasını kısıtlayan en önemli nedendi. 2001 yılı çalışmalarında kazısı gerçekleştirilen toplam sekiz binadan özellikle birinde (Bina 7), bu konudaki bilgileri tamamlayıcı nitelikte veriler in situ olarak ortaya çıkarılmıştır [Uzdurum-Özbaşaran 2012:19-20]. Bina 7, yaklaşık 15 metrekarelik bir alanı kaplayan iki mekanlı bir binadır. Alt evresinde tek odalı olan bina, yenileme sırasında iki odalı bir binaya dönüştürülmüştür. Taban ve duvarları en az üç kez sıvanmıştır. her iki odada da ocak vardır. Ocakların tabanları çaytaşlarıyla döşelidir. Binanın batı odası, pişirme/ısınmanın yanı sıra farklı faaliyetlere işaret eden buluntular yansıtır. Güney duvarına yaslanmış, kuzey-güney yönünde uzanan kerpiç bir seki vardır. Ocağın bir süre sonra kullanımının değiştirilerek seki haline getirildiği görülür [Uzdurum-Özbaşaran 2012:20]. Aşıklı'nın ilk yerleşiklerinin yaşam alanı olduğu kabul edilen 4. tabakada yarı oval/yuvarlak planlı üç bina ve dörtgenimsi planlı bir başka bina bulunur. Binalar birbirine bağımsız olarak konumlandırılmış ve kısmen toprağa yarı gömük olarak inşa edilmiştir. Binaların yanı sıra çok işlevli faaliyet alanı olarak kullanılmış olan büyük bir açık alan vardır. Tabanı sıkıştırılmış toprak olan bu alanda hayvan kesimi, deri işleme, obsidiyen işçiliği, çitlenbik işleme, sepet yapımı ve çeşitli pişirme aktivitelerinin gerçekleştiği anlaşılmıştır [Kurt-Özbaşaran 2013:24]. 4. tabakada ortaya çıkarılan oval/yuvarlak planlı yapının ortasında dörtgen planlı, çay taşlarıyla döşeli, kuzeyi ve batısı kerpiç kolla sınırlandırılmış bir ocak yer vardır [Kurt-Özbaşaran 2013:24-25]. 3. Tabaka'da yuvarlak planlı yapıların yerini dikdörtgen planlı binaların aldığı görülür. Bu binalar bitişik olarak kümeler halinde inşa edilmiştir ve birbirlerinden sokaklarla ayrılır. 9. bin yılda geniş açık alanlarda gerçekleştirilen günlük aktiviteler 8. bin yılda çoğunlukla dam üzerlerine ve bina içlerine taşınır [Kurt-Özbaşaran 2013:24]. Höyüğün batı yamacında geçiş sürecinde yer alan bir diğer bina ise, köşeleri yuvarlatılmış/oval planlıdır. Binanın kuzeybatısında öğütme taş sekisi vardır. Binanın ortasında ve duvarları boyunca bulunan direk delikleri, çöken çatısına ait ağaç ve saz kalıntıları ile birlikte oval binaların çatı yapısı ile ilgili önemli verilere ulaşılmıştır. Aynı binada biri güney duvarına, biri kuzey duvarına açılmış iki niş ortaya çıkarılmıştır. Bu Aşıklı'da ilk kez bulunan bir yapı öğesidir. Bina terk edildikten sonra önce işlik alanı olarak, daha sonra ise çöplük olarak kullanılmaya devam etmiştir [Kurt-Özbaşaran 2013:25]. 2012-2013 yılı kazı ve araştırma çalışmaları, Aşıklı Höyük'ün ilk sakinlerinin, binalarını bir açık alan etrafında inşa ettiklerini göstermiştir. Bu yapılar, höyüğün kuzey kısmında açığa çıkarılmıştır. Binalar, toprağa yarı gömük, yarı oval planlıdır. Çapları ortalama 4 m'dir. Derin kazılmış çukurların duvarları (yaklaşık 1.5 m yükseklikte), kerpiç bloklardan yapılmıştır. Bu bloklar, güneşte kurutulmuş, dikdörtgen biçimli ve çeşitli boyutlardadır. Oval binalar, üst üste bindirme tekniği kullanılarak, uzun dikdörtgen bloklarla inşa edilmiştir. Duvarlar ve tabanlar sıvalıdır. İyi korunmuş olan yarı oval planlı Bina 3'ün (Tabaka 4) tabanları üzerinde çatıyı destekleyen direk delikleri mevcuttur. Daha geç olan Tabaka 3'e ait bir binada ise binanın doğu yarısında dört direk deliği bulunmuştur. Duvara yakın olan bu delikler taban üzerine düzenli bir şekilde yerleştirilmiştir. Bu binanın sıvalı tabanı ve taban dolgusu üzerinde, ayrı gruplar halinde düşmüş hatıllar bulunmuştur. Kuzey grup, dört ya da beş; güney grup ise iki hatıldan oluşmaktadır. Bu hatıllar fitolitle kaplıdır ve yapılan makroskopik incelemeler bunların saz kalıntısı olduğuna işaret etmektedir. Binalarda bulunan yapı içi ögeler ve buluntular, ev içi aktivitelere işaret etmektedir. Bina 3'te taban seviyesinde ortada bir ateş yeri, üç çukur ve bir dörtgen biçimli, sıvalı platform tespit edilmiştir. 35-40 cm çaplarındaki çukurlarda belirgin arkeolojik malzemeye rastlanmamıştır. Odanın merkezinde yuvarlak formlu bir ateş yeri mevcuttur. Bu ateş yeri, biçim ve konum olarak 8. binyılın tipik ocaklarından tamamen farklıdır. Stratigrafik olarak biraz daha geç olan başka bir binada da (Bina 1), benzer bir ocak ortaya çıkarılmıştır. Ocak taş döşelidir ve kerpiç bir kenarla çevrelenmiştir. Taşların üzerinde kalın bir kül ve odun kömürü tabakası bulunmuştur. İç mekanın batısında, oval biçimli kerpiç bir "basin", ters çevrilmiş bir sepet, iyi işlenmiş bir kemik spatül ve iki öğütme taşı bulunmuştur. Bu buluntular, mekan içinde bir işlik ya da faaliyet alanı olduğunu göstermektedir. Buluntuların in situ halde bulunmuş olması binanın ani bir şekilde terk edildiğini düşündürmektedir. Binaların dışında kalan açık alanlar yoğun ve toplu olarak kullanılan işlik alanlarıdır. Bu dış alanların bazısının yüzeyleri sıvalıdır ve direk delikleriyle çevrilidir. Oldukça iyi tanımlanmış işlik alanlarından biri düzgün yuvarlak planlıdır ve çapı yaklaşık 4 m'dir. Bu alan, düzenli olarak işlik alanı işlevi görmüştür. Yüzeyi tekrar tekrar yenilenmiştir. Tabanlardan birinde dört direk deliği tespit edilmiştir. Alanın üzeri olasılıkla hafif bir organik materyal ile örtülmüş ya da yarı açık olmalıdır. Obsidiyen aletler ve işlenmiş kemikler üzerine yapılan incelemeler, alanın çok işlevli bir alan olduğunu göstermiştir. Obsidiyen aletlerin kullanım izi analizleri, bu alanda deri işleme, bitki hazırlama ve yumuşak malzeme kesimi gibi faaliyetlerin gerçekleştiğini göstermiştir. Açık alanların diğer kısımları da çeşitli aktiviteler için kullanılmıştır. Ateş yakma ya da pişirme işlemleri doğrudan zemin üzerinde ya da pişirme çukurlarında gerçekleşmiştir [Özbaşaran-Duru 2015]. Kil: Yarı pişmiş ve pişmiş kilden hayvan figürleri; küçük kil koniler; Aşıklı Höyük'te seyrek olarak ele geçen kil buluntuları oluşturur [Esin 1994b:32] [Esin-Harmankaya 1997:2] [Esin et al. 1991:134]. 2012 yılında 4. tabakada ortaya çıkarılan oval/yuvarlak planlı binanın tabanında batı duvarına yakın yerde pişmemiş kilden oval biçimli bir kil tabla yer alır. Bu tabla şekil verildikten sonra kil ile tekrar doldurularak platform benzeri bir öğeye dönüştürülmüştür [Kurt-Özbaşaran 2013:24]. Yontma Taş: Yontma taş alet endüstrisi tümüyle obsidiyendendir; buluntular sayı ve tür açısından zengindir. Hammadde yerleşmeye bloklar/kütleler halinde getirilmiş ve tüm yongalama işlemi burada yapılmıştır. Bu; yontma taş alet endüstrisinin tüm aşamalarını göstermesi açısından önemlidir [Balkan-Atlı 1993a:213;217]. Aşıklı Höyük obsidiyen endüstrisi; dilgi endüstrisidir. Dilgi ve dilgi çekirdekleri; yonga ve yonga çekirdeklerine oranla daha fazladır; çekirdekler iki vurma düzlemlidir; düzeltili parçalar arasında çoğunluğu kazıyıcılar oluşturmaktadır; düzeltili dilgiler; düzeltili yongalar; uçlu dilgiler; okuçları; mikrolitler; kalem ve deliciler diğer alet türleridir [Balkan-Atlı 1993a:215-216; 1994a:209-221] [Esin 1994b:31] [Esin et al. 1991:145-149]. Aşıklı Höyük'ün dördüncü tabakasında mikrolitler çoğalmakta; alet boylarında ise; küçülme görülmektedir. 2011 yılında ortaya çıkarılan Bina 7'de bulunan ocağın sekiye çevrildikten sonra bırakılan çaytaşı döşemesinin obsidiyen yongalama amacıyla kullanıldığı anlaşılmıştır. Obsidiyen çekirdek, aynı çekirdeğe ait dilgiler, yongalamadan arta kalan etrafa dağılmış çok sayıda artık, yongalama sonrasında bu alanın ya da odanın olduğu gibi bırakıldığına işaret etmektedir [Uzdurum-Özbaşaran 2012:20]. Sürtme Taş: Yassı baltalar; sapan taşları; biley taşları; çeşitli tür ve renkte taş boncuk gibi buluntuların yanısıra diğer sürtme taş aletler arasında havanlar; havan elleri; ezgi taşları; alt ve üst öğütme taşları ve az sayıda olmakla birlikte maltızlar sayılabilir [Esin 1991:8; 1994b:32] [Esin et al. 1991:133]. 2011 yılında ortaya çıkarılan Bina 7'de sekinin üzerinde bir öğütme taşı, sekinin doğusunda taban üzerinde bir ezgi taşı, mekan ortasında yoğunlaşan çok sayıda doğal ve işlenmiş taş aletler ortaya çıkarılmıştır [Uzdurum-Özbaşaran 2012:20]. Kemik/Boynuz: Besinlerinin önemli bir bölümünü avcılıkla temin eden Aşıklı halkı; hayvan kemiklerinden yoğun biçimde yararlanmıştır. Çok sayıda kemik bız; spatula; olta biçimli kemik alet; toka; toka çengeli; hayvan (geyik) dişlerinden yapılmış boncuk; boynuz alet ele geçmiştir [Esin 1991:9] [Esin et al. 1991:134]. Maden: Aşıklı maden buluntuları; bakır ve malakitin en eski kullanımıyla ilgili yeni veriler ortaya koymuştur [Esin 1993b:181]. Bir iskeletin yanında ele geçen bakır boncukların metalografik analiz sonuçları; doğal bakırın hem soğuk çekiçleme hem de tavlama yöntemiyle işlendiğini; bu ise Aşıklı'da "pyro-teknoloji"nin başladığını göstermektedir [Esin 1995a:61; Esin:Baskıda]. İnsan Kalıntıları: Aşıklı Höyük ölü gömme geleneği intra mural'dir. Ölüler; ev içlerinde tabana açılan çukurlar içine; genellikle hocker pozisyonunda gömülmektedir. Ancak bacakları geriye kıvrılmış durumda olan iskeletler de mevcuttur. Defin işleminden sonra ev tabanları yenilenmiştir. Genellikle iyi korunagelmiş iskeletlerin bazıları yanmış [Özbek 1993a:206]; bazılarının üstünün de hasır türü bir malzemeyle kaplandığı gözlemlenmiştir. Kadın; erkek; çocuk; bebek ve cenin iskeletlerinden çoğu tek; bazıları çift gömüdür. İncelenen iskeletler arasında; iki erkek kafatasının Akdeniz ırkına mensup olduğu anlaşılmıştır. Bir kadına ait kafatası üzerinde; beyin ameliyatı (trepanasyon); bir diğerinde de otopsi izlerine rastlanmıştır. Erkeklerin ölüm yaşları 18-19; 35-39 ve 55-57 arasında değişirken; kadınlarınki genellikle 20-25'tir. Aşıklı halkının ortalama yaşı ise 34.4'tür [Esin 1991:7-8; 1994b:32-33] [Esin et al. 1991:131-132] [Özbek 1992:153-154; 1993a:201]. 2012 yılında 4. tabakada ortaya çıkarılan oval/yuvarlak planlı yapıda ortadaki ocağın üzerinde yaklaşık 10 yaşlarında bir çocuğa ait bir iskelet bulunmuştur. Bu iskelet belirgin bir çukur içine ve hocker pozisyonunda gömülmemiş olmasıyla, Aşıklı'da var olan ve tüm tabakalarda geçerli olan ölü gömme geleneğinden farklılık gösterir. Aynı binada, diğerinin aksine tipik ölü gömme geleneğine uygun olarak bina içine açılmış çukur içine hocker biçimli olarak gömülmüş bir iskelet daha bulunmuştur. Kafatasının üzerinde sepet/hasır izlerine rastlanmıştır. Batı yamacındaki çalışmalarda çıkarılan köşeleri yuvarlatılmış/oval planlı yapıda tabana açılmış bir çukur içinde üzerinde hasır izine rastlanan ve tam hocker pozisyonunda gömülmüş bir iskelet bulunmuştur. Kemiklerin yetişkin bir erkeğe ait olduğu düşünülmektedir [Kurt-Özbaşaran 2013:25]. Hayvan Kalıntıları: Aşıklı Höyük'te ele geçen hayvan kalıntılarının tümü yabani hayvanlara aittir. Çoğunlukla çöplük ve çöplük olarak kullanılan ev aralıklarında bulunan hayvan kemikleri sayısal açıdan oldukça fazladır. Baş; el ve ayak kemiklerinin az sayıda ele geçmesi; avlanan hayvanın ilk kesiminin av yerinde yapıldığını düşündürmektedir. Koyun ve keçi en çok tüketilen hayvanlardır. Büyükbaş hayvanlar; domuz; geyik ve tavşan türleri çevrede yaşayan ve avlanan hayvanlardır. Bunun yanı sıra ele geçen at kemikleri; atın günümüzden 9.000 yıl önceleri Aşıklı çevresinde yaşadığını belgelemektedir [Buitenhuis 1996:417 şek.4; Buitenhuis:Baskıda] [Esin 1994b:33]. Hayvan kemiklerinin dağılımı üzerine yapılan son çalışmalar, hayvan kalıntılarının neredeyse tüm parçalarının yerleşme üzerinde bulunduğunu göstermiştir. Bu durum bazı hayvanların yerleşmede ya da yerleşme yakınında kesildiğine işaret etmektedir. Ancak bazı hayvanların en alt kaburga kemikleri az sayıda temsil edilmektedir. Bu da hayvanların bazı parçalarının yerleşmeye getirilmeden önce atılmış olabileceğini düşündürmektedir [Özbaşaran-Duru 2015]. Bitki: Bitki kalıntılarının incelenmesi ve tarıma alınmış bitki kalıntılarına rastlanması sonucu; Aşıklı halkının yoğun toplayıcılığın yanısıra tarımla da uğraştığı anlaşılmıştır. Ele geçen tarıma alınmış bitki kalıntıları arasında; Einkorn buğdayı (Triticum monococcum); Emmer buğdayı (Triticum dicoccum); makarnalık buğday (Triticum durum); arpa (Hordeum distichum); kara burçak (Vicia ervilia); mercimek (Lens culinaris); bezelye (Pisum satuvim) gibi türler vardır; badem; fıstık; çitlenbik gibi meyva türleri ve çok sayıda ot türü yoğun olarak toplanan yabani bitki kalıntılarını oluşturur [van Zeist-de Roller 1995:181-184]. Bitki kalıntıları üzerine yapılan son çalışmalar, 9. binyıl yerleşmesinde evcilleştirilmiş iki ana tahılın olduğunu göstermiştir: emmer ve einkorn buğdayı. Buğday ve arpa başak eksen boğumlarının (rachis internodes) tanelerden daha çok olması, hasat işleminin ya yerleşme içinde ya da yerleşme yakınında gerçekleştiğine işaret etmektedir. Baklagiller arasında burçak (Vicia ervilia) yoğundur. Mercimek (Lens orientalis/culinaris), bezelye (Pisum sativum) ve birkaç nohut kültüre alınmış bitkiler arasındadır. Yabani bitkiler ve otlar da toplanmıştır. Bunlar sulak / bataklık arazilerde yetişen Carex, Eleocharis ve Scirpus maritimus bitkileridir. Bu bitkiler, sepet ve hasır yapımında kullanılmıştır [Özbaşaran-Duru 2015]. n birbirine benzerdir. Bu benzerlik, yenileme evrelerinde, üst üste inşa edilen yapılar için de geçerlidir. Bununla birlikte konutların yenilenmeden önce, içindeki taşınabilir malzemelerin alındığı, bir anlamda temizlendikten sonra yenilendiği bilinmektedir. Buluntuların alınması, bina duvarlarının tabandan yaklaşık 1 m yüksekliğe kadar traşlanarak, mekan içlerinin doldurulması ve bu seviye üzerine yeni binanın oturtulması; bina kullanımı ve bina içi faaliyetlerinin anlaşılmasını kısıtlayan en önemli nedendi. 2001 yılı çalışmalarında kazısı gerçekleştirilen toplam sekiz binadan özellikle birinde (Bina 7), bu konudaki bilgileri tamamlayıcı nitelikte veriler in situ olarak ortaya çıkarılmıştır [Uzdurum-Özbaşaran 2012:19-20]. Bina 7, yaklaşık 15 metrekarelik bir alanı kaplayan iki mekanlı bir binadır. Alt evresinde tek odalı olan bina, yenileme sırasında iki odalı bir binaya dönüştürülmüştür. Taban ve duvarları en az üç kez sıvanmıştır. her iki odada da ocak vardır. Ocakların tabanları çaytaşlarıyla döşelidir. Binanın batı odası, pişirme/ısınmanın yanı sıra farklı faaliyetlere işaret eden buluntular yansıtır. Güney duvarına yaslanmış, kuzey-güney yönünde uzanan kerpiç bir seki vardır. Ocağın bir süre sonra kullanımının değiştirilerek seki haline getirildiği görülür [Uzdurum-Özbaşaran 2012:20]. Aşıklı'nın ilk yerleşiklerinin yaşam alanı olduğu kabul edilen 4. tabakada yarı oval/yuvarlak planlı üç bina ve dörtgenimsi planlı bir başka bina bulunur. Binalar birbirine bağımsız olarak konumlandırılmış ve kısmen toprağa yarı gömük olarak inşa edilmiştir. Binaların yanı sıra çok işlevli faaliyet alanı olarak kullanılmış olan büyük bir açık alan vardır. Tabanı sıkıştırılmış toprak olan bu alanda hayvan kesimi, deri işleme, obsidiyen işçiliği, çitlenbik işleme, sepet yapımı ve çeşitli pişirme aktivitelerinin gerçekleştiği anlaşılmıştır [Kurt-Özbaşaran 2013:24]. 4. tabakada ortaya çıkarılan oval/yuvarlak planlı yapının ortasında dörtgen planlı, çay taşlarıyla döşeli, kuzeyi ve batısı kerpiç kolla sınırlandırılmış bir ocak yer vardır [Kurt-Özbaşaran 2013:24-25]. 3. Tabaka'da yuvarlak planlı yapıların yerini dikdörtgen planlı binaların aldığı görülür. Bu binalar bitişik olarak kümeler halinde inşa edilmiştir ve birbirlerinden sokaklarla ayrılır. 9. bin yılda geniş açık alanlarda gerçekleştirilen günlük aktiviteler 8. bin yılda çoğunlukla dam üzerlerine ve bina içlerine taşınır [Kurt-Özbaşaran 2013:24]. Höyüğün batı yamacında geçiş sürecinde yer alan bir diğer bina ise, köşeleri yuvarlatılmış/oval planlıdır. Binanın kuzeybatısında öğütme taş sekisi vardır. Binanın ortasında ve duvarları boyunca bulunan direk delikleri, çöken çatısına ait ağaç ve saz kalıntıları ile birlikte oval binaların çatı yapısı ile ilgili önemli verilere ulaşılmıştır. Aynı binada biri güney duvarına, biri kuzey duvarına açılmış iki niş ortaya çıkarılmıştır. Bu Aşıklı'da ilk kez bulunan bir yapı öğesidir. Bina terk edildikten sonra önce işlik alanı olarak, daha sonra ise çöplük olarak kullanılmaya devam etmiştir [Kurt-Özbaşaran 2013:25]. 2012-2013 yılı kazı ve araştırma çalışmaları, Aşıklı Höyük'ün ilk sakinlerinin, binalarını bir açık alan etrafında inşa ettiklerini göstermiştir. Bu yapılar, höyüğün kuzey kısmında açığa çıkarılmıştır. Binalar, toprağa yarı gömük, yarı oval planlıdır. Çapları ortalama 4 m'dir. Derin kazılmış çukurların duvarları (yaklaşık 1.5 m yükseklikte), kerpiç bloklardan yapılmıştır. Bu bloklar, güneşte kurutulmuş, dikdörtgen biçimli ve çeşitli boyutlardadır. Oval binalar, üst üste bindirme tekniği kullanılarak, uzun dikdörtgen bloklarla inşa edilmiştir. Duvarlar ve tabanlar sıvalıdır. İyi korunmuş olan yarı oval planlı Bina 3'ün (Tabaka 4) tabanları üzerinde çatıyı destekleyen direk delikleri mevcuttur. Daha geç olan Tabaka 3'e ait bir binada ise binanın doğu yarısında dört direk deliği bulunmuştur. Duvara yakın olan bu delikler taban üzerine düzenli bir şekilde yerleştirilmiştir. Bu binanın sıvalı tabanı ve taban dolgusu üzerinde, ayrı gruplar halinde düşmüş hatıllar bulunmuştur. Kuzey grup, dört ya da beş; güney grup ise iki hatıldan oluşmaktadır. Bu hatıllar fitolitle kaplıdır ve yapılan makroskopik incelemeler bunların saz kalıntısı olduğuna işaret etmektedir. Binalarda bulunan yapı içi ögeler ve buluntular, ev içi aktivitelere işaret etmektedir. Bina 3'te taban seviyesinde ortada bir ateş yeri, üç çukur ve bir dörtgen biçimli, sıvalı platform tespit edilmiştir. 35-40 cm çaplarındaki çukurlarda belirgin arkeolojik malzemeye rastlanmamıştır. Odanın merkezinde yuvarlak formlu bir ateş yeri mevcuttur. Bu ateş yeri, biçim ve konum olarak 8. binyılın tipik ocaklarından tamamen farklıdır. Stratigrafik olarak biraz daha geç olan başka bir binada da (Bina 1), benzer bir ocak ortaya çıkarılmıştır. Ocak taş döşelidir ve kerpiç bir kenarla çevrelenmiştir. Taşların üzerinde kalın bir kül ve odun kömürü tabakası bulunmuştur. İç mekanın batısında, oval biçimli kerpiç bir "basin", ters çevrilmiş bir sepet, iyi işlenmiş bir kemik spatül ve iki öğütme taşı bulunmuştur. Bu buluntular, mekan içinde bir işlik ya da faaliyet alanı olduğunu göstermektedir. Buluntuların in situ halde bulunmuş olması binanın ani bir şekilde terk edildiğini düşündürmektedir. Binaların dışında kalan açık alanlar yoğun ve toplu olarak kullanılan işlik alanlarıdır. Bu dış alanların bazısının yüzeyleri sıvalıdır ve direk delikleriyle çevrilidir. Oldukça iyi tanımlanmış işlik alanlarından biri düzgün yuvarlak planlıdır ve çapı yaklaşık 4 m'dir. Bu alan, düzenli olarak işlik alanı işlevi görmüştür. Yüzeyi tekrar tekrar yenilenmiştir. Tabanlardan birinde dört direk deliği tespit edilmiştir. Alanın üzeri olasılıkla hafif bir organik materyal ile örtülmüş ya da yarı açık olmalıdır. Obsidiyen aletler ve işlenmiş kemikler üzerine yapılan incelemeler, alanın çok işlevli bir alan olduğunu göstermiştir. Obsidiyen aletlerin kullanım izi analizleri, bu alanda deri işleme, bitki hazırlama ve yumuşak malzeme kesimi gibi faaliyetlerin gerçekleştiğini göstermiştir. Açık alanların diğer kısımları da çeşitli aktiviteler için kullanılmıştır. Ateş yakma ya da pişirme işlemleri doğrudan zemin üzerinde ya da pişirme çukurlarında gerçekleşmiştir [Özbaşaran-Duru 2015]. Kil: Yarı pişmiş ve pişmiş kilden hayvan figürleri; küçük kil koniler; Aşıklı Höyük'te seyrek olarak ele geçen kil buluntuları oluşturur [Esin 1994b:32] [Esin-Harmankaya 1997:2] [Esin et al. 1991:134]. 2012 yılında 4. tabakada ortaya çıkarılan oval/yuvarlak planlı binanın tabanında batı duvarına yakın yerde pişmemiş kilden oval biçimli bir kil tabla yer alır. Bu tabla şekil verildikten sonra kil ile tekrar doldurularak platform benzeri bir öğeye dönüştürülmüştür [Kurt-Özbaşaran 2013:24]. Yontma Taş: Yontma taş alet endüstrisi tümüyle obsidiyendendir; buluntular sayı ve tür açısından zengindir. Hammadde yerleşmeye bloklar/kütleler halinde getirilmiş ve tüm yongalama işlemi burada yapılmıştır. Bu; yontma taş alet endüstrisinin tüm aşamalarını göstermesi açısından önemlidir [Balkan-Atlı 1993a:213;217]. Aşıklı Höyük obsidiyen endüstrisi; dilgi endüstrisidir. Dilgi ve dilgi çekirdekleri; yonga ve yonga çekirdeklerine oranla daha fazladır; çekirdekler iki vurma düzlemlidir; düzeltili parçalar arasında çoğunluğu kazıyıcılar oluşturmaktadır; düzeltili dilgiler; düzeltili yongalar; uçlu dilgiler; okuçları; mikrolitler; kalem ve deliciler diğer alet türleridir [Balkan-Atlı 1993a:215-216; 1994a:209-221] [Esin 1994b:31] [Esin et al. 1991:145-149]. Aşıklı Höyük'ün dördüncü tabakasında mikrolitler çoğalmakta; alet boylarında ise; küçülme görülmektedir. 2011 yılında ortaya çıkarılan Bina 7'de bulunan ocağın sekiye çevrildikten sonra bırakılan çaytaşı döşemesinin obsidiyen yongalama amacıyla kullanıldığı anlaşılmıştır. Obsidiyen çekirdek, aynı çekirdeğe ait dilgiler, yongalamadan arta kalan etrafa dağılmış çok sayıda artık, yongalama sonrasında bu alanın ya da odanın olduğu gibi bırakıldığına işaret etmektedir [Uzdurum-Özbaşaran 2012:20]. Sürtme Taş: Yassı baltalar; sapan taşları; biley taşları; çeşitli tür ve renkte taş boncuk gibi buluntuların yanısıra diğer sürtme taş aletler arasında havanlar; havan elleri; ezgi taşları; alt ve üst öğütme taşları ve az sayıda olmakla birlikte maltızlar sayılabilir [Esin 1991:8; 1994b:32] [Esin et al. 1991:133]. 2011 yılında ortaya çıkarılan Bina 7'de sekinin üzerinde bir öğütme taşı, sekinin doğusunda taban üzerinde bir ezgi taşı, mekan ortasında yoğunlaşan çok sayıda doğal ve işlenmiş taş aletler ortaya çıkarılmıştır [Uzdurum-Özbaşaran 2012:20]. Kemik/Boynuz: Besinlerinin önemli bir bölümünü avcılıkla temin eden Aşıklı halkı; hayvan kemiklerinden yoğun biçimde yararlanmıştır. Çok sayıda kemik bız; spatula; olta biçimli kemik alet; toka; toka çengeli; hayvan (geyik) dişlerinden yapılmış boncuk; boynuz alet ele geçmiştir [Esin 1991:9] [Esin et al. 1991:134]. Maden: Aşıklı maden buluntuları; bakır ve malakitin en eski kullanımıyla ilgili yeni veriler ortaya koymuştur [Esin 1993b:181]. Bir iskeletin yanında ele geçen bakır boncukların metalografik analiz sonuçları; doğal bakırın hem soğuk çekiçleme hem de tavlama yöntemiyle işlendiğini; bu ise Aşıklı'da "pyro-teknoloji"nin başladığını göstermektedir [Esin 1995a:61; Esin: Baskıda]. İnsan Kalıntıları: Aşıklı Höyük ölü gömme geleneği intra mural'dir. Ölüler; ev içlerinde tabana açılan çukurlar içine; genellikle hocker pozisyonunda gömülmektedir. Ancak bacakları geriye kıvrılmış durumda olan iskeletler de mevcuttur. Defin işleminden sonra ev tabanları yenilenmiştir. Genellikle iyi korunagelmiş iskeletlerin bazıları yanmış [Özbek 1993a:206]; bazılarının üstünün de hasır türü bir malzemeyle kaplandığı gözlemlenmiştir. Kadın; erkek; çocuk; bebek ve cenin iskeletlerinden çoğu tek; bazıları çift gömüdür. İncelenen iskeletler arasında; iki erkek kafatasının Akdeniz ırkına mensup olduğu anlaşılmıştır. Bir kadına ait kafatası üzerinde; beyin ameliyatı (trepanasyon); bir diğerinde de otopsi izlerine rastlanmıştır. Erkeklerin ölüm yaşları 18-19; 35-39 ve 55-57 arasında değişirken; kadınlarınki genellikle 20-25'tir. Aşıklı halkının ortalama yaşı ise 34.4'tür [Esin 1991:7-8; 1994b:32-33] [Esin et al. 1991:131-132] [Özbek 1992:153-154; 1993a:201]. 2012 yılında 4. tabakada ortaya çıkarılan oval/yuvarlak planlı yapıda ortadaki ocağın üzerinde yaklaşık 10 yaşlarında bir çocuğa ait bir iskelet bulunmuştur. Bu iskelet belirgin bir çukur içine ve hocker pozisyonunda gömülmemiş olmasıyla, Aşıklı'da var olan ve tüm tabakalarda geçerli olan ölü gömme geleneğinden farklılık gösterir. Aynı binada, diğerinin aksine tipik ölü gömme geleneğine uygun olarak bina içine açılmış çukur içine hocker biçimli olarak gömülmüş bir iskelet daha bulunmuştur. Kafatasının üzerinde sepet/hasır izlerine rastlanmıştır. Batı yamacındaki çalışmalarda çıkarılan köşeleri yuvarlatılmış/oval planlı yapıda tabana açılmış bir çukur içinde üzerinde hasır izine rastlanan ve tam hocker pozisyonunda gömülmüş bir iskelet bulunmuştur. Kemiklerin yetişkin bir erkeğe ait olduğu düşünülmektedir [Kurt-Özbaşaran 2013:25]. Hayvan Kalıntıları: Aşıklı Höyük'te ele geçen hayvan kalıntılarının tümü yabani hayvanlara aittir. Çoğunlukla çöplük ve çöplük olarak kullanılan ev aralıklarında bulunan hayvan kemikleri sayısal açıdan oldukça fazladır. Baş; el ve ayak kemiklerinin az sayıda ele geçmesi; avlanan hayvanın ilk kesiminin av yerinde yapıldığını düşündürmektedir. Koyun ve keçi en çok tüketilen hayvanlardır. Büyükbaş hayvanlar; domuz; geyik ve tavşan türleri çevrede yaşayan ve avlanan hayvanlardır. Bunun yanı sıra ele geçen at kemikleri; atın günümüzden 9.000 yıl önceleri Aşıklı çevresinde yaşadığını belgelemektedir [Buitenhuis 1996:417 şek.4; Buitenhuis:Baskıda] [Esin 1994b:33]. Hayvan kemiklerinin dağılımı üzerine yapılan son çalışmalar, hayvan kalıntılarının neredeyse tüm parçalarının yerleşme üzerinde bulunduğunu göstermiştir. Bu durum bazı hayvanların yerleşmede ya da yerleşme yakınında kesildiğine işaret etmektedir. Ancak bazı hayvanların en alt kaburga kemikleri az sayıda temsil edilmektedir. Bu da hayvanların bazı parçalarının yerleşmeye getirilmeden önce atılmış olabileceğini düşündürmektedir [Özbaşaran-Duru 2015]. Bitki: Bitki kalıntılarının incelenmesi ve tarıma alınmış bitki kalıntılarına rastlanması sonucu; Aşıklı halkının yoğun toplayıcılığın yanısıra tarımla da uğraştığı anlaşılmıştır. Ele geçen tarıma alınmış bitki kalıntıları arasında; Einkorn buğdayı (Triticum monococcum); Emmer buğdayı (Triticum dicoccum); makarnalık buğday (Triticum durum); arpa (Hordeum distichum); kara burçak (Vicia ervilia); mercimek (Lens culinaris); bezelye (Pisum satuvim) gibi türler vardır; badem; fıstık; çitlenbik gibi meyva türleri ve çok sayıda ot türü yoğun olarak toplanan yabani bitki kalıntılarını oluşturur [van Zeist-de Roller 1995:181-184]. Bitki kalıntıları üzerine yapılan son çalışmalar, 9. binyıl yerleşmesinde evcilleştirilmiş iki ana tahılın olduğunu göstermiştir: emmer ve einkorn buğdayı. Buğday ve arpa başak eksen boğumlarının (rachis internodes) tanelerden daha çok olması, hasat işleminin ya yerleşme içinde ya da yerleşme yakınında gerçekleştiğine işaret etmektedir. Baklagiller arasında burçak (Vicia ervilia) yoğundur. Mercimek (Lens orientalis/culinaris), bezelye (Pisum sativum) ve birkaç nohut kültüre alınmış bitkiler arasındadır. Yabani bitkiler ve otlar da toplanmıştır. Bunlar sulak / bataklık arazilerde yetişen Carex, Eleocharis ve Scirpus maritimus bitkileridir. Bu bitkiler, sepet ve hasır yapımında kullanılmıştır [Özbaşaran-Duru 2015].
Kalıntılar:
Yorum ve tarihleme: Aşıklı Höyük; gerek Todd'un araştırmaları [Todd 1968b:157;1980:149; Esin 1995b:144-146]; gerekse Esin başkanlığında sürmekte olan kazılar sırasında elde edilen 14C örnekleri sonuçlarına göre; günümüzden 10.000/9.000 yıl öncesine tarihlenen Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ'ın Orta Anadolu'daki büyük bir merkez yerleşmesini oluşturmaktadır. Tarım; toplayıcılık; avcılık; kasaplık; post ve deri işçiliğinin yanısıra obsidien; kemik; boynuz alet endüstrisi ve büyük olasılıkla ticaret; Aşıklı halkının uğraş alanları içindedir. Yerleşme, konumu itibariyle ekolojik çeşitliliğe sahip oldukça avantajlı bir coğrafyada bulunmaktadır. Volkanik Göllüdağ ve Nenezi gibi obsidien kaynaklarına yakın olması hammadde erişimi kolaylığı sağlamıştır. Melendiz vadisinde doğal ortamlarında yaşayan hayvanlaırn yoğun olarak avlandığı; bitki, yemiş ve tahılların çeşitli ve bol miktarlarda tüketildiği bilinmektedir. Aşıklı'da tarım ve hayvan evcilleştirme birincil derecede önem teşkil etmemiştir. Bu durumun nedenini, salt ekolojik çeşitliliğin sağladığı kolaylığın ötesinde yerleşmenin sosyo-kültürel dokusunu da göz önüne alarak açıklamak için çalışmalar yürütülmektedir [Birçek-Özbaşaran 2010:32]. Toplanan veriler ışığında Aşıklı topluluğu sosyal ve ekonomik anlamda bir geçiş/dönüşüm topluluğu olarak tanımlanabilir. 'Eski'nin alışkanlıklarını devam ettiren bu insanlar, tarım bilgisi ve deneyimine sahip olmalarına rağmen avcı-toplayıcı beslenme stratejisini sürdürmüşlerdir. 'Evcilleştirme', tüm anlamlarıyla toplumun algısına henüz tamamen yerleşmemiş ya da tamamen kabul edilmemiş bir olgu olarak karşımıza çıkar. Avlanma, konut yapımı, kireç yakma, anıtsal yol inşası gibi faaliyetlerin gerçekleşmesi için ortak iş gücü gerektiği açıktır. Konut alanındaki yapıların aynılığı, depolama üniteleri gibi bireysel kullanıma işaret eden öğelere rastlanmayışı; güney alanın ritüeller, şölenler gibi ortak kullanıma hizmet eden yapılardan oluşması bu topluluğun birlikte harekete den homojen bir yapıya sahip olduğu varsayımını ortaya çıkarır. Bu bağlamda Aşıklı topluluğunun sosyal yapısı için eşitlikçi/komünal tanımı yapılabilir. Sınırlı sayıda iskeletten özel işlem görmüş olanlar belki de bu yapının daha karmaşık bir hale dönüşmeye başladığının göstergesi olarak kabul edilebilir. Aşıklı'da inanç dünyasını yansıtan sembollerin bulunmayışı, yaklaşık 1000 yıl boyunca dış ilişkilerini sınırlı ölçüde tutmuş, bulunduğu dönemin görkemli 'sembolik akımlarından uzak durarak' kendi yaşam biçimlerini en az 25 kuşak boyunca sürdürebilmiş bu insanların klasik anlamdaki 'inanç' dışında bir motivasyona sahip olduklarını gösterir. Mevcut verilerle bu motivasyonun Aşıklı'da komünal yaşam ile karşılık bulduğu söylenebilir [Birçek-Özbaşaran 2010:34]. 2012 verilerine göre Aşıklı topluluğunun besin ekonomisinin temelini avcılık, toplayıcılık ve tarım oluşturur. Tahıl ve baklagillerin yabani ve domestik türleri bir aarda tüketilmiştir. En yoğun tüketilen tür mercimek, ikincisi karapurçaktır. Ayrıca çitlenbik, badem ve fıstık gibi yemişler de toplanarak yoğun olarak tüketilmiştir. Hayvan tüketiminde en geniş payda koyun ve keçiye aittir. Bunu yaban sığırı, domuz, yabani at, yabani eşek ve kızıl tilki izler. En yoğun avlanan tür tavşandır. Yontmataş alet teknolojilerinde obsidiyen tek hammaddedir ve yerleşmeye Göllüdağ ve Nenezi'den getirildiği bilinmektedir. 9. bin yıl tabakasına ait aletlerin temelini dilgicikler oluşturur. Verev kesik dilgiciklerin yanı sıra yonga üzerine yapılan aletler, kazıyıcılar, deliciler, kalemler ve çeşitli mikrolit ve geometrik mikrolitler yontmataş alet endüstrisindeki çeşitliliğe işaret eder [Kurt-Özbaşaran 2013:25].


Liste'ye