©Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri - TAY Projesi


Oylum Höyük

Çizimler için tıklayın...

maps

Fotoğraflar için tıklayın...

Oylum Höyük
Türü:
Höyük
Rakım:
848 m
Bölge:
Güneydoğu Anadolu
İl:
Kilis
İlçe:
Merkez
Köy:
Oylum
Araştırma Yöntemi:
Kazı
Dönem:
Orta Son

     


Yeri: Kilis'in 7 km doğu-güneydoğusunda; Gaziantep karayolunun güneyinde; Oylum Köyü'nün hemen yanında yer alır. Höyüğün güney yamacı; eteği ve güneydoğu yamacının bir bölümü köy yerleşme sahası altındadır; doğu ve batı yamacı ile eteklerinden köylülerce toprak çekilmesi nedeniyle büyük kesitler oluşmuştur [Özgen 1987:241; Özgen et al.1997:42].
Konumu ve Çevresel Özellikleri: Oylum Höyük; doğu-batı yönünde Fırat Vadisi ile Amik Ovası; kuzey-güney yönünde ise Kuzey Suriye ile Anadolu Platosu arasındaki kesişme noktasında yer alır. Tarihöncesi dönemlerde Kilis Ovası'nın ılıman iklimi ve verimi; Tunç Çağları'nda coğrafik konumu nedeniyle Oylum Höyük'ün de yer aldığı bu bölge; merkez konumundadır. Höyüğün batısında; bugün kurumuş durumda; ancak yağışlı mevsimlerde çok düşük su seviyesine sahip; Akpınar deresi bulunmaktadır. Oylum Höyük; taban boyutları itibariyle; 460x320 m boyutlarındadır; kuzeyde 22 m'lik; güneyde ise 37 m'lik iki yükselti ile bunları birbirine bağlayan bir boyundan oluşur.
Tarihçe:
Araştırma ve Kazı: Oylum Höyük'ün içinde yer aldığı bölgenin araştırma tarihçesi 1900'lü yılların başlarına uzanır. J. Garstang ve B. Hrozny; 1950'li yıllarda M.V. Seton-Willams ve P. van der Meer ile C. Hillen; Gaziantep ile Halep arasındaki bölgede kazı ve araştırma yapan bilim insanlarıdır. Oylum Höyük'ün bu bölge içerisindeki önemi ise ilk kez U.B. Alkım'ın Islahiye Ovası araştırmaları sırasında vurgulanmış; bunu Gaziantep İli'nde yüzey araştırmaları yapan İtalyan Ekibi'nin çalışmaları izlemiştir. Höyük üzerindeki ilk bilimsel çalışmalar ise 1985 yılında E. Özgen başkanlığındaki araştırma ile başlar. 1987 yılında Hacettepe Üniversitesi ile Gaziantep Müzesi'nin ortak projesi olarak başlayan kazı çalışmaları; 1990 yılından 2012 yılına kadar E. Özgen başkanlığında Hacettepe Üniversitesi ile Alman Arkeoloji Enstitüsü-İstanbul'un ortak çalışması olarak sürdürülmüştür [Özgen 1987:241; 1990b:22; Özgen et al.1997:40-42]. 2009 yılı kazı çalışmaları E. Özgen ve ekibi tarafından 01.07.2009-31.08.2009 tarihleri arasında gerçekleşmiştir. Çalışmalar höyüğün kuzeybatı yükseltisi üzerinde sürdürülmüştür. Bu kesimde 2007 yılından itibaren devam eden çalışmaların temel amacı, yerleşmenin tunç çağlarında bölgesel bir merkez olduğu gerçeğinden yola çıkarak, söz konusu dönemleri geniş bir alanda araştırmak, stratigrafik yapıyı ortaya koymaktır. Arazi çalışmaları kapsamında, höyüğün kuzeybatı yükseltisi üzerinde 10x10 m boyutlarında 8 ayrı açmada kazılar yapılmıştır. Bu alanda, önceki yıllarda kazısına başlanan J21, J22, K21, K22, L22 açmaları ile birlikte, 2009 yılında kazısına başlanan L21, M21 ve M22 açmalarında da çalışılmıştır [Özgen et al. 2011: 56]. Kazı; güney; kuzey yükseltiler üzerinde ve kuzeydoğudaki tahribat alanında ve buradaki dik yamaçta yapılmıştır. Kazılar 2013 yılından beri A. Engin başkanlığında gerçekleştirilmektedir. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanmış tescilli arkeolojik sit alanları listesinde yer almaktadır.
Tabakalanma: Oylum Höyük Kalkolitik Çağ'dan Helenistik Dönem'e kadar sürekli iskan görmüştür. Roma Dönemi; höyüğün güney yamaçlarından toplanan çanak çömleklerle temsil edilir. Helenistik Dönem; höyüğün en yüksek noktasına yakın alanda; kuzeydoğu ve güneybatıya açılan açmalarda saptanmış; altındaki Demir Çağı tabakalarının ise kuzeyde ve doğu yamaçta yoğunlaştığı görülmüştür. Doğu yamaçta açılan basamaklı açmada Tunç Çağı buluntuları yapı katlarına bağlı olarak ele geçmiştir. Höyükte; şimdilik kaydıyla; en eski dönemi temsil eden Kalkolitik Çağ buluntuları ise; höyüğün kuzeydoğusunda; taban düzleminde gerçekleştirilen bir sondajda (Z 7a) ortaya çıkartılmıştır. Böylelikle özellikle Tunç ve Demir çağlarında önemli bir merkez olan Oylum Höyük'teki yerleşme tarihinin son yıl kazılarıyla Kalkolitik'e (Obeid kültür dönemine) kadar uzandığını saptanmıştır. Henüz ana toprağa ulaşılmamıştır [Özgen et al. 1996:186; Özgen et al.1997:44-45; 63].
Buluntular: Mimari: Höyüğün kuzeydoğusunda; köylülerin toprak çekmeleri sonucu tahrip olan alanda gerçekleştirilen sondajda (Z 7); kerpiç duvarlı; küçük; yuvarlak bir yapı öğesi ile ortasında öğütme taşı olarak kullanıldığı düşünülen bir kireçtaşı ortaya çıkarılmıştır. Küllü ve yanıklı bir dolguya sahip bu katın altında çanak çömlek parçaları ile sapan taşları gibi buluntuların yer aldığı dolgu; küçük çakıltaşları ve çanak çömleklerden oluşan bir döşeme üzerindedir [Özgen et al.1997:63]. Ayrıca ilk yıllardaki çalışmalarda; höyüğün doğusunda; ÔDoğu Tahrip Alanı' olarak adlandırılan bölgedeki profil düzeltme çalışmaları sırasında ortaya çıkarılan yangın geçirmiş kerpiç duvarlı yapıların; Kalkolitik/İlk Tunç Çağı'na tarihlenebileceği ön görülmektedir [Özgen 1990a:204]. 2002 yılı kazılarında; ZAA 11 plankaresinde Geç Uruk Dönemi'ne ait olan ve uzun süreli kullanıma işaret eden; aynı planı yansıtan çok evreli yapı birimlerinin 3. yapı evresi açığa çıkartılmıştır. Moloz taşlar üzerine tek sıra kerpiçle inşa edilmiş olan yapıya ait mekan tabanları kireçle kaplanmıştır. Taban altında gömüler vardır. Yapı duvarının güneyindeki alanda ise; içinde hayvan kemikleri ve çakıl taşları bulunan bir çukur bulunmuştur [Özgen et al. 2004:340]. Çanak Çömlek: Kalkolitik çanak çömlek üç ana grupta ele alınmaktadır: Saman ve taşçık katkılı; kahverenginden kızılkahveye değişen renkleriyle kaba mallar ilk grubu oluşturur. Boyalı ve boyasız ikinci grup; kum katkılı; standart çanak çömlek; bej tonlarında; sarımsıdan yeşilimsi beje değişen renklerde ve açık kırmızımsı kahve renklerindedir; boyalılar kahverengi ve kahverengimsi yeşilin hakim olduğu tek renkli mat ve ince boyalılar ile özel gruplardan biri olan kırmızı ve siyah boyalı çok-renklilerden oluşur. Kimi zaman beyaz boyanın da kullanıldığı gözlemlenmiştir. Boyalılarda en sık görülen bezekler düzensiz dalgalı hatlar; bunun yanısıra yatay şeritler ve tek motiflerden oluşan içi sık taralı alanlar; zikzaklar ve çengel dizileridir. Üçüncü grup; bezemesiz; açık renkli; ince ve özenli yapım mallardır; killeri katkısızdır; çok iyi pişirilmiş ve açıklanmışlardır. Biçimlerde en sık görülenler çan biçimli kaplar; çanaklar ve kısa boyunlu; sert dönüşlü çömleklerdir [Özgen et al. 1997:63-64]. Kil: Kalkolitik tabaka dolgusu içinde kilden sapan taşları bulunmuştur [Özgen et al. 1997:63]. ZAA 11 plankaresinde açığa çıkarılan çukurun hemen yanında ince kilden yapılmış küçük yumrular şeklinde kil topaklar açığa çıkartılmıştır. Pişirilmemiş olan bu kil topakların mühür baskı işlerinde kullanılmış olabileceği düşünülmektedir; ancak üstlerinde mühür baskısı yoktur [Özgen et al. 2004:340]. İnsan Kalıntıları: Höyüğün doğusunda ÔDoğu Tahrip Alanı' olarak adlandırılan bölgedeki temizlik ve tesviye çalışmaları sırasında bulunan ve doğrudan toprak içine; hocker pozisyonunda gömülmüş olduğu saptanan bir birey ortaya çıkartılmıştır. 25-30 yaşlarında; Akdeniz ırkından bir erkeğe ait iskeletin; belden aşağısı tahrip olmuştur. Omuz hizasında bulunan bir dilgi ile çok sayıdaki çakmaktaşı; mezar armağan olarak bırakılmıştır. Buluntular; mezarın Kalkolitik sonu ile İlk Tunç Çağı başlarına tarihlenebileceğine işaret etmektedir [Özgen 1990a:204]. ZAA11 plankaresindeki yapıya ait tabanın kaldırılması sırasında duvarın hemen yanında kap içerisine koyulmuş iki bebek gömüsüne rastlanmıştır. Bir başka bebek gömüsü ise kapı girişinin hemen yanında yer almaktadır [Özgen et al. 2004:340]. Bitki Kalıntıları: Kalkolitik dönem bitki kalıntıları üzerinde yapılan incelemeler; başta bir tür buğday olmak üzere tahıl türlerinin ağırlıklı olarak tüketildiğini; bunun yanısıra baklagiller; mercimekgiller ile incir; üzüm gibi meyvaların; sebzelerin ve çeşitli otların toplandığı ve tüketildiğini göstermektedir [Pasternak 1997: 69].
Kalıntılar:
Yorum ve tarihleme: Oylum Höyük Kalkolitik'i; özellikle boyalı çanak çömlek özelliklerine göre; aynı bölge içindeki Tell Kurdu (Amik E); Gedikli Höyük (III. tabaka) ve Sakçagözü ile karşılaştırılmaktadır [Özgen et al.1997:64].


Liste'ye