©Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri - TAY Projesi


Karain Mağarası

Çizimler için tıklayın...

maps

Fotoğraflar için tıklayın...

Karain Mağarası
Türü:
Mağara
Rakım:
360 m
Bölge:
Akdeniz
İl:
Antalya
İlçe:
Merkez
Köy:
Yağca
Araştırma Yöntemi:
Kazı
Dönem:
AP OP ÜP EP

     


Yeri: Antalya il merkezinin 27 km kuzeybatısında; Yağca Köyü'nün hemen kuzeydoğusundadır. Antalya'ya asfalt bir yolla bağlanmaktadır. Bu açıdan ulaşımı çok kolaydır. Kodu V 19 / 1.
Konumu ve Çevresel Özellikleri: Mağara Çam (Katran) Dağı'nın kalker oluşumlu dik yamaçlarında bulunan; Çadır Tepesi içinde; doğal olarak açılmıştır. Üç büyük boşluktan/gözden oluşan mağaranın ışıklı olan en dış gözünde; A-E harfleri verilen beş küçük göz yer almaktadır. Ele geçen bulgulara göre; Kalkolitik Çağ'da bu gözlerin tümünde yerleşilmediği anlaşılmaktadır.
Tarihçe:
Araştırma ve Kazı: Karain Mağarası; ilk defa Kılıç Kökten tarafından; öğrencisi olan Fikret Ozansoy ile birlikte 1946 yılında; Antalya yöresinde ünlü Gurma (Kurma) Mağarası'nı incelemeyi amaçlayan bir araştırma sırasında saptanmıştır. 1946 yılında mağaranın ağzı kalın bir traverten kuşağı ile kaplı olduğundan içine kolaylıkla girilememiş; ancak daha sonra ağızdaki bu travertenler dinamitle patlatılarak içerisi etraflıca araştırılabilmiştir. Mağaranın günümüz zemininde bazı yontma taş aletlerin bulunması; Kökten'in burayı kazmaya karar vermesine yol açmıştır. 1946 yılındaki kazı ilk ışıklı boşluğun içinde batı kenarında "A" gözünde başlatılmıştır. Kökten tarafından yöneltilen kazılar; 1946 yılından 1972 yılına kadar aralıklı olarak sürmüştür. 1946-72 yılında yapılan çalışmalarda; mağaranın B ve E gözlerinde; en üst tabakada; Kalkolitik Çağ çanak çömleklerine rastlanmış ve mağaranın bu çağda uzun bir süre kullanılmış olduğu ileri sürülmüştür. Türkiye arkeolojisinin temel taşlarından biri olan Kökten'in 1974 yılında ölümü üzerine uzun bir zaman dilimi süresince mağaradaki kazılara ara verilmiştir. Kökten'in son yıllardaki kazılarına ekip üyesi olarak katılan Işın Yalçınkaya; çeşitli arkeolojik seviyelerde bulunacak olan yontma taş endüstrilerini tabakalar içindeki yerine oturtarak; tabakalanma sorunlarına çözümlemeler getirmek; mağaranın fosil hayvan kalıntıların tümünü saptamak; bitki tozları ve tortul analizleri yapabilmek için örnekler almak amacıyla 1985 yılından itibaren arkeolojik kazılar yeniden başlamıştır. 1985 yılında ise mağaranın B gözünde; I. Yalçınkaya yönetiminde yapılan kazıda; Kökten'in açmalarının dışında; girişten 13 m uzaklıkta; ancak 4 metrekarelik bir alanda; en üstteki 130 cm kalınlıktaki kültür toprağı içinde; bu çağa ait çanak çömlek parçalarına rastlanmış ve mağaranın Kalkolitik Çağ tabakalanması ortaya çıkmıştır [Yalçınkaya 1987:23]. Yalçınkaya yönetimindeki kazılar; önce Tübingen Üniversitesi'nden H.J. Müller-Beck; daha sonra Liege Üniversitesi'nden M. Otte'un katılımları ile uluslararası bir proje niteliğinde 2014 yılına kadar sürdürülmüştür. Mağaradaki kazılar 2015 yılından beri H. Taşkıran tarafından gerçekleştirilmektedir. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanmış tescilli arkeolojik sit alanları listesinde yer almaktadır. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanmış tescilli arkeolojik sit alanları listesinde yer almaktadır.
Tabakalanma: Gerek Kökten'in gerek Yalçınkaya'nın kazıları Türkiye'nin Paleolitik çağları için; arkeoloji yazınına çok önemli bilgiler kazandırmıştır. Kökten'in başkanlığında yürütülen kazılar ile Yalçınkaya'nın kazılarında tesbit edilen tabakalanmada bazı farklar olduğu için her iki kazı başkanının tabakalanma yorumları burada ayrı ayrı sunulmuştur. Kökten'e göre tabakalanma: Kökten'in "E" gözünde gerçekleştirdiği kazılarda Romen rakamı ile gösterilen VIII kat ve bu katların içinde harflerle belirlenen 13 tabaka/evre saptanmıştır. En üstte; kat I olarak tanımlanan katta iki tabaka (A ve B) bulunmaktadır. Mağaranın Paleolitik çağlar dışında zayıf da olsa Roma-Yunan; İlk Tunç Çağ; Kalkolitik Çağ ve Neolitik Çağ'da da yerleşmeye sahne olduğu; birinci katta zaman zaman ele geçen çanak çömlek kalıntılarından ve küçük buluntuların varlığından anlaşılmaktadır. Roma-Yunan Çağı'nda mağaranın bir kült yeri olarak kullanıldığı dışındaki yazıtlara dayanılarak ileri sürülmektedir. Üst Paleolitik Çağ tabakasının üstünde Antalya yöresinde görülen Epipaleolitik Çağ iskanının var olup olmadığı tam anlaşılamamıştır. 40 cm kalınlığındaki "A" tabakasının altındaki 98 ile 110 cm arasında kalınlığı değişen "B" tabakasının alt kısmında Üst Paleolitik Çağ'a tarihlenen Aurignacien tekniğinde yapılmış aletlerin çoğaldığı gözlenmektedir [Kökten 1955:275]. Daha altta gene aynı çağa tarihlenen ikinci tabakada toprağın rengi koyu kahverengidir. Buzul döneminde süregelen bu katta tümü 98 cm kalınlığında olan dört tabaka (C; D; E; F) bulunmuştur. Yer yer çepler saptanmıştır. Tortul toprağın azalıp kültür toprağının arttığı III. katta ise (G; H) hayvan kalıntılarının çeşidinden; ateş ve ocak yerlerinin sayısından; ilk yarısında iklimin sıcak ve yağışlı; ikinci yarısında soğuk yağışlı ve soğuk kuru geçtiği anlaşılmaktadır. Kökten buluntulara dayanarak 62-75 cm kalınlığındaki III.katı Orta Paleolitik Çağ'a tarihlemektedir. Karain'in en önemli buluntular veren katı ise 162 cm kalınlığındaki IV.kattır (İ). Katın alt ve üst seviyelerinde dolgu kırmızımtrak; pembe; sarı ve açık kahverengidir. Ortalarında siyah mavimsi kahve ve kırmızımsı kahve renkli toprak ile bu kat rengarenk bir görünümdedir. Yapısı gevşektir. Kökten; bu katı ise Alt Paleolitik Çağ'a koymak eğilimindedir. Bunun altındaki V. kat buluntular açısından kısır bir kattır. 82 ile 113 cm arasında kalınlığı değişen bu katın toprak rengi yeşilimsi koyu kahverengidir. Oldukça sert olan dolgusunun soğuk bir iklimde oluştuğu kabul edilmektedir. VI. kat ise gene Kökten'e göre 127 cm kalınlığındadır. Bazı yerleri serttir. Buluntularına göre Anadolu'ya özgü Alt Paleolitik Çağ'a tarihlenen yonga kültürü ile karşılaşılmıştır. VI. katın eski bir evresi olarak kabul edilen VII. kat'ın kalınlığı 37 ile 84 cm arasında değişmektedir. İklim verileri açısından VI. kat özellikleri gösterdiğinden VI. katın eski bir evresi olarak düşünülmüştür. Acheuléen kültür öncesine tarihlenmektedir. Ortalama 120 cm kalınlığındaki en alt kat olan VIII. katın yapısında kalın kum tabakaları ve siyahlıklar gözlenmektedir. Kökten bu siyahlıkları üstteki tabakaların aşağıya yaptıkları baskıya bağlamıştır. Ön Alt Paleolitik Çağ yonga kültürü öğeleri veren bu katın altında mağaranın ana kayası bulunmuştur. Yalçınkaya'ya göre tabakalanma: Çeşitli arkeolojik seviyelerde bulunan endüstrilerin mağara içindeki tabakalaşmasını tam anlamıyla saptamak; Kökten kazıları sonucunda tesbit edilen tabakalanmanın sorunlarına çözüm aramak amacı güden Yalçınkaya yönetimindeki kazılarda; mağaranın dolayısıyla Antalya yöresinin Pleistosen dönemi fauna ve florasını saptamak için polen analizleri gerçekleştirilmiş; hayvan kemiklerinin tümü dikkatli bir şekilde toplanıp incelenmiştir. Ayrıca tortul analizleri yapılarak tabakaların yaş tayinleri yapılmaya çalışılmıştır. Karain'deki ikinci dönem kazılarının olumlu yönlerinden biri de 1984 yılında ilk defa çizilen mağaranın topografik planı 1989 yılında tekrarlanarak daha mükemmel hale getirilmesidir. Bu planla çok daha sistematik kazıların yapılabilmesi sağlanabilmiştir. Yalçınkaya yönetimindeki kazılar mağaranın en dışdaki büyük ışıklı boşluğun en büyük gözü olan E gözünde (Kökten gözü) ve boşluğun batısındaki yan mağara olan B gözünde gerçekleştirilmiştir. B gözündeki kazılarda her 10 cm de değişen 32 arkeolojik seviyeye karşın 12 jeolojik seviye tespit edilmiştir. Yalçınkaya 1-7. arkeolojik seviyeleri karışık; 8-12. seviyeleri İlk Tunç Çağ; Kalkolitik Çağ ve Neolitik Çağ'a tarihlenen veriler verdiğini 13. seviyeden itibaren Pleistosen döneminin başladığı 15-17. seviyelerin Geç Üst Paleolitik Çağ; 18-32. seviyelerin ise Orta Paleolitik Çağ tarihlenebileceğini ileri sürmektedir [Yalçınkaya 1987:24]. Buradaki Geç Üst Paleolitik Çağ seviyesinden elde edilen bir örneğin GÖ 16.250±790 tarihini vermesi mutlak tarihleme açısından gözardı edilmemelidir. E gözündeki kazılar Kökten'in büyük açmasının çok bozuk durumda olan doğu profilinde dikey olarak ve örnek olarak bırakılan ana dolguda yatay olarak gerçekleşmiştir. Yalçınkaya; Otte ve diğer ekip üyelerinin son yazısında özellikle E gözünde yapılan kazı sonucunda teknik evrimden çıkarak mağaranın henüz kesinleşmemiş bir tabakalanmasının yavaş yavaş oluşturulduğu izlenmektedir. Genel eğilim üç büyük evrenin var olduğuna dairdir. Altta tabanda günümüzden 350.000 yıl ve ötesine ait V. formasyon ve devamı; kalın dişlemeli ve çontuklu birkaç alet ile sınırlanmaktadır. Kabaca Clactonien ile ilişkilidir. Bunun üstünde; 350.000-300.000 yıl arasına konan; Avrupa'nın Charentien'ini andıran basamak; pulcuklu düzelti taşıyan kenar kazıyıcı; kalın dişlemeli ve çontuklulardan oluşan bir endüstrinin yeraldığı IV ve III. (3-5) üniteli evre gelmektedir. Daha altta III; II ve I. (2-7) ünitelerin bulunduğu 300.000 ile 60.000 arasına konan üst silsile gelmektedir. Buradaki endüstri Karain Mousterien veya Zagros Mousterieni olarak isimlendirilmektedir. Çok sayıda kenar kazıyıcı ve çok düzgün Mousterien uç bulunmaktadır. Silsile en üstte; Geç Üst Paleolitik Çağ ile sonlanmaktadır [Yalçınkaya et al. 1997:3-4;tablo]. B Gözü Tabakalanma: Yapılan son çalışmalar sonucunda B Gözü'ndeki tabakalanmanın Holosen ve Pleistosen sedimanlardan oluştuğu anlaşılmıştır. Holosen katmanları, "H" harfiyle adlandırılmış ve 5 farklı jeolojik birime ayrılmıştır. Pleistosen katmanları ise "P" harfi verilerek belirtilmiş ve 10 jeolojik birime ayrılmıştır. Bu ayrımlar jeolojik birimlere dayanmaktadır. Bu nedenle kültürel farklılıklara işaret etmezler. Buna göre; Holosen katmanları: H.I: Günümüz ve yakın geçmiş ile birlikte Bizans-Roma buluntuları. Olasılıkla mağara terasının iskan edildiği döneme ait çöplük alanı. H.II: İTÇ ve Kalkolitik Çağ buluntularının karışık olarak ele geçtiği seviye. H.III: Çoğunlukla Kalkolitik buluntular. H.IV: Kalkolitik Çağ ve Geç Neolitik H.V: Geç Neolitik Pleistosen katmanları: P.I.1 ve P.I.2: Epipaleolitik P.I.3: Üst Paleolitik'ten Epipaleolitiğe geçiş evresi. P.II: Üst Paleolitik Dönem P.III: Orta Paleolitik-Üst Paleolitik geçiş evresi P.IV: Karain Tip Mousterien P.V: Karain Tip Mousterien ve Zagros Tip Mousterien P.VI: Yonga teknolojisi hakimdir. P.IV ile başlayan levallois tekniğinin kullanımı P.VI'da da devam etmektedir. P.VII: Karain Tip Mousterien P.VIII: 6 adet düzeltili yonga, 4 adet kenar kazıyıcı, 1 adet dişlemeli alet ve 4 adet çekirdek bulunmuştur. P.IX: 9 kenar kazıyıcı, 1 levallois uç, 5 düzeltili yonga, 1 düzeltili dilgi, 1 dişlemeli, 1 çontuklu-kenar kazıyıcı bulunmuştur. P.X: 5 kenar kazıyıcı, 2 mousterien uç, 1 çontuklu, 1 düzeltili yonga, 1 dişlemeli alet bulunmuştur. Kenar kazıyıcılar baskındır. P.XI: 1 kenar kazıyıcı, 2 tipik mousterien uç bulunmuştur [Yaman 2012].
Buluntular: Epipaleolitik Çağ Küçük Buluntuları: Geometrik olmayan mikrolitler; ön kazıyıcılar; yoğun olarak görülmektedir. Bunların yanı sıra dişlemeli aletler ele geçmiştir. Üretim artıkları arasında az sayıda dilgilere karşın; çok sayıda dilgicik ve dilgicik çekirdekleri görülmektedir. Bu dönemin diğer buluntularını bızlar ve bir öğütme taşı temsil etmektedir [Yalçınkaya et al. 2000a:19]. B gözünde saptanan Epipaleolitik yontmataş buluntu topluluğu P.I.1 seviyesinde mikrolitlerden; ön kazıyıcılardan; budanmış parçalardan; düzeltili dilgilerden; taş delgilerden; dişlemeli yongalardan ve prizmatik çekirdeklerden oluşmaktadır. Baskın tip mikrolitlerdir. P.I.2'de mikrolitlerde bir azalma gözlenmektedir. Bu iki seviyede delikli iğneler; kesilmiş boynuzlar ve bızlarla temsil edilen kemik aletler ele geçmiştir. Dentalium ve diğer denizel yumuşakça kalıntılarından boncuklar da mevcuttur [Yalçınkaya et al. 2003:164]. 2005 yılı B Gözü'nde Pleistosen seviyelerin en üst katmanı Epi-paleolitik başlangıcını vermiştir. Bu katman sadece kuzey kesiti üzerinde tespit edilmiştir. Bu döneme ait çeşitli mikrolitler; dilgicik çekirdekleri ile düzeltili ya da düzeltisiz dilgiler; yongalar ve dilgicikler bulunmuştur [Yalçınkaya et al. 2007:546]. 2014 yılı kazılarında, B Gözü çalışmalarında kazılan seviyelerin tamamı Pleistosen'e ait olup, jeolojik seviye P.I.1 Epipaleolitik döneme tarihlendirilmiştir. Bu seviyede yoğun yontmataş buluntu ele geçmiştir. Büyük kısmı radyolaritten üretilmiştir, çakmaktaşı ve obsidiyen ise daha az miktardadır. Yontmataş buluntular genellikle ve çok sayıda dilgi, dilgicik; çok sayıda çekirdek ve çekirdek parçası, çekirdek hazırlanmasına yönelik parçalardır. Bunların yanı sıra makrolit ve mikrolit aletler, çok sayıda yongalama artıkları ve kıymıklar bulunmuştur. Çekirdek tipleri; tek kutuplu ve çapraz kutuplu çekirdeklerdir. Teknolojik parçalar olarak tepeli dilgiler, dönümlü parçalar ve çekirdek tablaları bulunmaktadır. Makrolitlerin ise büyük bir kısmı dilgi ve yonga üzerine olan ön kazıyıcılar, taş delgi ve burgu deliciler, düzeltili dilgiler, dişlemeli ve çontuklu aletler, taş kalemler ve piéce esquillées (ezik çentikli parçalar) genel tiplerdir. Mikrolitler ise; yoğun düzeltili ve sırtlı dilgicikler, mikrogravet uçlar ile budanmış dilgiciklerdir. Kemik aletler: Dikey olarak kesilmiş hayvan parmakları dikkat çekicidir ve amacı bilinmemektedir. Bunların yanı sıra bızlar, kemik uçlar, iki adet kırık kemik iğne parçaları bulunmuştur. Süs objeleri olarak columbella boncuklar yoğun olsa da dentalium'dan ve taştan boncuklar da bulunmuştur. Karain Epi-paleolitik'i için ünik buluntu olan, balık başı biçiminde şekillendirilmiş ve üzeri gravürlü bir taş parçası 2014 sezonunda bulunmuştur. Fauna kalıntıları mikro ve makro fauna olarak iki grupta incelenmektedir. Makro fauna buluntularının tümü beslenme ile ilgilidir. En yoğun örnekleri koyun ve keçidir. Mikro memeli kemikleri mağarada insanla birlikte yaşamış olan kemirgenlerden oluşmaktadır. Bunların yanı sıra, az miktarda denizel ve karasal yumuşakça kabukları bulunmuştur [Yalçınkaya et al. 2016: 239-241]. 2015 yılında P.I.2 jeolojik seviyesinde çalışılmıştır. Ele geçen buluntular arasında ön kazıyıcılar geniş bir çeşitlilik sergilemektedir. Dilgi ucunda ön kazıyıcılar boyutsal farklılıklar göstermektedir. Yonga üzerine ön kazıyıcılar, kalın ya da ince düzenlenmiş alınlarıyla göze çarpmaktadır. Dilgi taşımalıklar arasında dişlemeliler, düzeltili dilgiler ve sırtlı iri dilgiler öne çıkmıştır. İnce dilgicikler üzerine yapılan mikro gravet uçlar ustalık eseridir. Geometrik olmayan mikrolitler arasında sırtlı dilgicikler baskındır. Burgu delicilerin yanı sıra mikro taş delgiler diğer buluntular arasındadır. P.I.2 jeolojik seviyesinde yongalamaların mağara içinde yapıldığını gösteren dönümlü ve tepeli parçalar, çekirdek tablası, kavisli dilgi, çekirdek yüzeyini yenileme yongası gibi parçalar bulunmuştur. Çekirdek olarak kullanılmak üzere genellikle yassı radyolarit bloklar seçilmiştir. Prizmatik formda olan çift ya da tek kutuplu dilgi-dilgicik çekirdekleri yoğun olarak görülmüştür. Çapraz kutuplu dilgi ve dilgicik çekirdekleri de taşımalık üretimi için kullanılmıştır. Yontmataş endüstrisinde ayrıca vurgaçlar da tespit edilmiştir. Buluntular arasında bızlar, kabuk soyucular, iğne parçaları, gibi kemik aletler de mevcuttur. Çeflitli hammaddelerden, farklı boyutlarda boncuklar kültürün zenginliğini göstermektedir. Öğütme taşlarına ait parçalar dönemin vazgeçilmez unsurlarından olmuştur. Faunal buluntular önceki senede bulunan örneklerle benzerlik göstermektedir. Boynuzlar yoğun buluntular arasındadır. Omurlara ait parçalar tam ele geçerken uzun kemiklerinin çoğunluğunun kırık olması ilik tüketimini düşündürmektedir. Yapılan tarihlendirme işleminde faunal buluntular MÖ 20.500 ile MÖ 16.400 arasına tarihlenmiş, son buzul çağının arkeolojik belgesi olmuştur [Taşkıran et al. 2017:529-530, 532]. Geç Üst Paleolitik Çağ Küçük Buluntuları: Bu çağa ait yontma taş alet endüstrisine göz attığımızda sırtı devrik dilgicikler; ön kazıyıcılar [Yalçınkaya 1987:26;res.15]; taş kalem; minik disk biçimli çekirdekler; az sayıda minik uçlar görmekteyiz. Küçük dilgilerin çoğunlukta olmasına karşıt taş kalemler çok azdır. Yontma taş alet endüstrisi dışında kemik aletlerden uç; dip kısmından kırık bir kargı ucu; belki delici olarak kullanılan işlenmiş boynuz parçası bulunmaktadır. Bu çağda mağarayı iskan eden insanların süs yapıtlarını da kullanmış olduklarını delinerek bir gerdançe veya bir boncuk haline sokulmuş yumuşakça kabuğundan anlamaktayız. B gözünde Üst Paleolitik seviyesi olan P.II'de omurgalı ön kazıyıcılar ve prizmatik çekirdeklerin ilk örnekleri görülür. Kemik aletler tek bir bızla temsil edilir. Erken Üst Paleolitik Çağ Küçük Buluntuları: Kalın yonga taşımalıklı; omurgalı ön kazıyıcılar ve bir Levallois çekirdek bulunmuştur. Ön kazıyıcılar arasında çıkmalı ve yuvarlak omurgalı olanları da vardır [Yalçınkaya et. al 2000a:19; 20]. 2005 yılı B Gözü'nde Üst Paleolitik döneme ait buluntular arasında ince yonga ve dilgiler üzerine çok tipik ön kazıyıcılar dikkat çekicidir. Omurgalı ön kazıyıcılar; genellikle kalan yongalar üzerine yapılmışlardır. Bu döneme ait çekirdeklerin genellikle dilgicik çekirdekleri olması Karain Üst Paleolitiğinde Mikrolitizasyonun varlığıyla birlikte; çekirdek yongalama işlemlerinin çekirdek tükenene dek devam ettiğini de gösterir. Çünkü dilgi denilebilecek daha iri boyutlu parçaların varlığı çekirdek yontma stratejisinde çok karşılaşılmasa da daha iri boyutlu dilgilerin üretilmiş olduğunun bir kanıtı niteliğindedir [Yalçınkaya et al. 2007:546-547]. Orta Paleolitik Çağ Küçük Buluntuları: Tipik Moustérien uçlar; diskler ve disk biçimli çekirdekler; kenar kazıyıcılar [Yalçınkaya 1992:36; lev.I-IV] bu çağı temsil eden alet gruplarıdır. Ayrıca; Kombewa yonga üzerinde iç yüzden düzeltili bir kazıyıcı; Kombewa tekniğinin ender de olsa kullanıldığını göstermektedir. Ele geçen parçaların çoğu tam; yonga ve atölye artıklarından oluşmaktadır; bu buluntular yongalama işleminin mağara içinde gerçekleştirildiğini göstermektedir. Büyük boyda çakmaktaşı yumruları mağara dolgusu içinde yoktur. Genelde küçük boyutta yumrular kullanılmıştır. Levallois çekirdeklerin disk biçimli çekirdekler haline dönüştürülmeleri Orta Paleolitik Çağ insanlarının yontma taş aletlerinin yapımında hammaddeyi ekonomik kullandıklarının bir delilidir. Uç ve kenar kazıyıcı tipindeki aletler bu insanların doğal olarak avcı olduklarını belirlemektedir. Neanderthal insana ait bir dizi diş kalıntısı; alt çene parçası; parmak kemikleri; in situ durumda bir bacak kemiği parçası bulunmuştur.Tüm bu kemiklerin tek bir Neanderthal insana ait olup olmadığı üzerine bir açıklık getirilmemiştir [Yalçınkaya et. al 1998:26; 27]. E gözünde sürdürülen çalışmalarda elde edilen buluntuların tümü Orta Paleolitik'in çeşitli evrelerine aittir. Fakat dolgudaki yarık ve çatlaklar ile hayvan etkinliklerinden kaynaklanmış olabilecek buluntu karmaşası da mevcuttur. Bu alandaki III.2.1. jelojik seviye Karain tipi Moustérien'i nitelendiren parçaları içermektedir. III.3. seviye ise Karain tipi moustérien ile Quina tipi moustérien'in tipik parçalarını bir arada vermiştir. Bu nedenle III.3'ün Karain Mağarası'ndaki iki farklı Orta Paleolitik kültürün geçiş evresini oluşturduğu savı kesinlik kazanmaya başlamıştır. Bu seviyede dikkat çeken diğer bir bulgu da Karain'e özgü denebilecek ve şimdilik "uç-delici" olarak adlandırılan bir alet tipinin varlığıdır. III.4. jeolojik seviye ise Charentien'in oturma tabanını vermektedir ve bu kültürün tipik örneklerini içerir. En sık rastlanan alet tipi kenar kazıyıcılardır. III.5'in endüstri topluluğu hakkında yorum yapmak için henüz erken olsa da parçaların oldukça kalın ve kaba olmalarına dayanılarak şimdilik belki de bir proto-Charentien'den söz edilebilir. 2001 yılı kazısında ortaya çıkarılan bir gergedan (Rhinoceros) üst çenesi; bugüne kadar bilinen fauna topluluğuna yeni bir türün eklenmesini sağlamıştır. Buna ek olarak oldukça bozulmuş durumdaki bir file ait gibi görünen diş ile küçük task parçası ve çok sayıda taşıl hayvan pisliği gibi hayvan kalıntıları da mevcuttur [Yalçınkaya et al. 2003:160-162]. B gözünün Orta Paleolitik buluntularını içeren P.III.1 seviyesinde Karain tipi Moustérien'in tipik kenar kazıyıcı ve uçları ile Levallois ürünleri ele geçmiştir. P.III.2'de Levallois tekniği daha yoğun olarak kullanılmıştır. P.III.3 seviyesi şimdilik Karain tipi moustérien ile charentien endüstrileri arasındaki bir geçiş evresi gibi görünmektedir. P.IV'de yongaların boyutlarında bir büyüme gözlenir ve seviyenin charentien tipi bir Orta Paleolitik içerdiği düşünülmektedir. Fauna kalıntıları açısından en zengin seviye P.I.2'dir. Yığın halinde ele geçen kemikler nedeniyle B gözünün bu seviyede kasaplık işlemlerinin gerçekleştirildiği bir mekan olabileceği önerilmektedir [Yalçınkaya et al. 2003:164;165]. E gözünde saptanan hayvan kalıntıları üzerinde yapılan ön çalışmalar sonucunda; su aygırı (Hippopotamus amphibius); yabani sığır (Bos primigenius); yabani at (Equus sp.); kızıl geyik (Cervus elaphus); Anadolu alageyiği (Dama dama); yabani keçi (Capra aegagrus); yabani koyun (Ovis orientalis); yaban domuzu (Sus scrofa); mağara ayısı (Ursus spelaesus); panter (Pantera pardus); kızıl tilki (Vulpes vulpes) ve kara kaplumbağası (Testudo sp.) türleri saptanmıştır. Bunun dışında kuşlar; kemirgenler ve yengeçler de daha genel kategoriler altında temsil edilmektedir [Yalçınkaya et al. 2002:165;166]. 2005 yılı çalışmalarında B Gözü'nde Orta Paleolitikten Üst Paleolitiğe geçişi niteleyen PIII üst kısımlarda daha çok Üst Paleolitik karakterli parçalar ve daha alt kısımlarda da Orta Paleolitik karakterli parçalar bulunmuştur. Tranzisyon seviyesi denilebilecek bu seviyede dilgiler; dilgi üzerine aletler; dilgi çekirdekleri; omurgalı ön kazıyıcılar ile birlikte çeşitli tiplerde Orta Paleolitik kazıyıcılarla disk ve levallois biçimli çekirdekler ele geçmiştir. Sayıları az da olsa moustérien uçlar da saptanmıştır [Yalçınkaya et al. 2007:547]. 2014 yılında E Gözü çalışmalarında seviye III.5 ve seviye III.4 yoğun Orta Paleolitik buluntu vermiştir. Ana dolgu üzerinde yapılan kazılarda tipik ya da Karain Tipi Mousterien endüstrisi görülmektedir. En yaygın alet tipi kenar kazıyıcılardır. Uçlar, dişlemeli ve çontuklular diğer aletler arasındadır. Yontmataş buluntular içinde disk ve Levallois formların dikkat çektiği zengin çekirdek grubu vardır. Son buluntularla taş işçiliğinin mağara içindeki gelişimi gözlemlenmektedir. Fauna; IV.1 seviyesinden alınan örneklerde büyük olasılıkla ayıya ait büyük kemik parçaları ve birkaç diş dikkat çekicidir. Az sayıda da mikro memeli kalıntısına rastlanmıştır [Yalçınkaya et al. 2016:238-239]. 2015 kazılarında E Gözü, jeolojik seviye IV.3'te çalışılmıştır. Buluntuların baskın karakteri charantien parçalarla nitelendirilmiştir. Kalın yongalar üzerine yapılmış kenar kazıyıcılar, kalın dişlemeli aletler, tek bir örnekle temsil edilen ön kazıyıcı ve çeşitli formlarda çekirdekler tespit edilmiştir. IV.2 jeolojik seviyesinde ise yalnızca dört adet yonga bulunmuştur. IV.1 jeolojik seviyesinde, yongalar üzerine yapılmış dişlemeli aletler ve kenar kazıyıcılar dışında çeşitli çekirdekler yer almaktadır. Genellikle şekilsiz radyolarit çekirdekler çoğunlukta olsa da bir adet levallois çekirdek bulunmuştur. Grubun diğer buluntusu ise bir adet taş vurgaçtır. Seviye III.5'ten ise, çoğunlukla düzeltisiz parçalar bulunsa da özenli işçilik ürünü kenar kazıyıcılar ve dişlemeli aletler tespit edilmiştir. Çekirdekler genellikle şekilsiz formlardadır. Bunların dışında iki adet vurgaç tespit edilmiştir. III.4 jeolojik seviyesinde toplamda 16 yongalama ürünü bulunmuştur. Bunlardan 14 tanesi yonga, biri düzeltili yonga, diğeri ise kalın yonga üzerine yapılmış dişlemeli alettir. 18. ve 19. Plankarelerde (E, F, G, H) buluntu yoğunluğu vardır. Çekirdek, çekirdek parçası, teknolojik parçalar ve vurgaç gibi üretime işaret eden buluntularda artış dikkat çekicidir. 19. Plankareden gelen çekirdek ve vurgaç gibi buluntular alanın işlik olduğunu düşündürmektedir. Faunal buluntularda en yoğun olan seviye IV.1 olmuştur. İri memeli hayvan gruplarından gergedan, su aygırı ve mağara ayısı gibi fosil kalıntılar bu seviyenin 1957 yılında İ. Kılıç Kökten'in fil katı olarak adlandırdığı seviye olduğu düşünülmektedir. IV.3'te tespit edilmiş olan çakal ve yaban domuzu kalıntıları önemli buluntular arasındadır [Taşkıran et al. 2017:525-527]. Alt Paleolitik Çağ Küçük Buluntuları: Karain'in Kökten'in kazıları sonucunda Acheuléen evre yontma taş endüstrisinde; proto-Levallois ve Levallois tekniğinde yontulmuş yongaların çoğunlukta olduğu yapılan analizler sonucunda anlaşılmıştır. Dilgiler içinde de proto-Levallois tekniğinin varlığını gösteren örneklerin oluşu; bu tekniğin bu evrede başladığını göstermektedir. Aletler içinde kenar kazıyıcılar çoğunluktadır. Bu evrede klasik tipte iki yüzeyliler vardır. İki adeti Micoquien; diğerleri ovalimsi ve disk biçimlidir. Kıyıcı ve nacak tipinde çok az örneği olan alet tiplerinin yanısıra uçlar; sırtlı bıçaklar; kalemler; çontuklu; dişlemeli; gaga biçimli aletlerde bulunmaktadır [Yalçınkaya 1989:92-106]. Karain Mağarası'nın en alt tabakaları olan Acheuléen öncesi tabakalarda ise Tayacien işçiliğinin hakim olduğu küçük boy bir yonga endüstrisinin var olduğu görülmektedir. Yonga ve dilgilerin yontma taş nesnelerin en büyük grubunu teşkil ettiği bu endüstride aletler içinde gene kenar kazıyıcılar çoğunluktadır. Uçlar; bıçaklar; çontuklu ve dişlemeli aletler; ön kazıyıcılar; delgiler gibi örnekler endüstriyi tamamlamaktadır. Tipik olmayan birkaç iki yüzeyli varsa da Yalçınkaya bu örneklerin klasik iki yüzeyli tiplerine kesinlikle uymadığını; hatta iki yüzeyli bile sayılamayacaklarını iddia etmektedir [Yalçınkaya 1989:89-91]. Hemen hemen tümü çakmaktaşından yontulmuş olan Alt Paleolitik Çağ yontma taş endüstri örneklerinin genel incelemesi sonucunda Karain'de en altta Tayacien kültür özellikleri ile başlayan bir Acheuléen öncesi; bunun arkasından Orta Acheuléen ve en sonda ise Geç Acheuléen kültür silsilesinden bahsedilebilinir. Yalçınkaya yönetimindeki yeni kazılar bu silsileyi değiştirebilir. 2005 yılında yapılan kazılarda 60. arkeolojik seviyede Alt Paleolitik Çağa ait olduğu düşünülen seviyelerde yontmataş materyalin çok seyrek olduğu tespit edilmiştir. Buna karşın; bu seviyelerin bazılarında yontmataş endüstrileri açısından önemli buluntular da ele geçirilmiştir. Bunlar; 2 adet iki yüzden yontulmuş radyolarit parça; 2 adet iri yonga üzerine kenar kazıyıcı; omurgalı bir parçasıyla düzeltili bir yonga; Tayacien tarzda 2 adet yongadır. Genel durumu içinde; Karain Mağarası E gözü; tabana doğru daha çok yonga endüstrisinin ağır bastığı bir teknolojik özellik sergilemektedir. Bu yongaların çok azı; düzeltilerle biçimlendirilmiştir. Dolayısıyla düzeltisiz parçalar daha yoğun bir biçimde karşımıza çıkmaktadır. Bunların dışında; daha üst seviyelerde saptanan kalker de; yongalama işleminde kullanılan bir hammadde olarak açık bir biçimde belirmektedir. Bu durumu; uygun hammadde bulma sıkıntısına bağlamak doğru görünmemektedir. Zira; Karain'in hemen yakın çevresindeki dere yataklarında bol miktarda radyolarit bulunmaktadır. Ancak Paleolitik ustaların çevrede yine çok bol miktarda bulunan kalkeri de; doğal bir kaynak olarak kullanmış olma olasılığı da çok uzak değildir [Yalçınkaya et al. 2007:542-543]. E Gözü kazılarında çeşitli plan kare ve seviyelerde sağlam; kısmen kırık ya da çok kırıklı kemikler; 67 ve 68. seviyelerde olasılıkla iri bir hayvana ait olabilecek; tanımlanabilir nitelikte çeşitli kemikler; etçil bir hayvana ait köpek dişi; 64 ve 65. seviyelerde kırık kemik parçaları ile yine iri bir hayvana ait olabilecek bir kaburga kemiği; 76. seviyede küçük bir hayvan parmak kemiği ile etçil bir hayvan dişi ele geçirilmiştir [Yalçınkaya et al. 2007:543]. 2006 yılı E Gözü kazısı toplam 3 plan karede gerçekleştirilmiş olup 3 ayrı jeolojik seviye içinde 37 arkeolojik seviye kazılmıştır. E Gözü kazısının arkeolojik buluntuları genel olarak yontma taş öğelerle temsil edilir. Bunlar içinde; radyolarit; çakmak taşı; silisli kalker ve kalker temel hammadde kategorileri olarak gözlemlenmiştir. Kenar kazıyıcılar; çontuklu aletler; yontma taş parçalar; çekirdek; dişlemeli alet gibi değişik parçalar ele geçmiştir. Buluntular Clactonien ve Tayacien endüstrisinin varlığını kanıtlamaktadır [Yalçınkaya et al. 2008:469-470]. 2007 yılı E gözü kazısı toplam 7 plan karede gerçekleştirilmiş olup 4 ayrı jeolojik seviye içinde 53 arkeolojik seviye kazılmıştır. E Gözü kazısının arkeolojik buluntuları arasında V1 jeolojik seviyesinde çok az sayıda yonga ve çekirdek, V2 seviyesinde yonga, çekirdek, çekirdek parçaları ile bazı düzeltili parçalar ve kenar kazıyıcılar ele geçmiştir. Ayrıca V2 seviyesinde 2007 yılı Karain kazısının en önemli buluntusu olarak kabul edilen bir adet iki yüzeyli alet bulunmuştur. Acheuleen özellikler gösteren bu buluntu, Anadolu'nun stratigrafik olarak ele geçirilmiş olan en önemli bulgularındandır [Yalçınkaya et al. 2009:287-288]. 2008 yılı E gözü kazısı toplam 2 plan karede gerçekleştirilmiş olup 3 ayrı jeolojik seviye kazılmıştır. En yoğun yontmataş buluntu V2 jeolojik seviyesinden ele geçirilmiştir. Bunlar arasında kalın yonga taşımalıklar üzerine kenar kazıyıcılar, dişlemeli ve çontuklu aletler en tipik örneklerdendir. 2007 yılında bulunanlarla beraber V2 jeolojik seviyesi için iki yüzeyli alet geleneği içeren bir endüstriden söz edilebilir. V3 ve V4 jeolojik seviyelerine ait yontmataş endüstri öğeleri az da olsa arkaik karakterli yongalar, küçük boyutlu kenar kazıyıcılar ve bir adet çekirdek ile temsil edilmiştir [Yalçınkaya et al 2010:42-43]. 2009 yılında E gözünde, kazısı gerçekleştirilen tüm plan karelerden Alt Paleolitik Dönem'e ait endüstriye ulaşılmıştır. V.1, V.1.1, V.1.2. jeolojik seviyelerde biraz daha yoğunluk gösteren endüstri içinde, çekirdeklere ait olabilecek kırık parçalar dışında tam bir çekirdek ele geçirilmemiştir. Oldukça arkaik bir görünüm sergileyen ve genellikle düzelti taşımayan irili ufaklı yongaların çok fazla hazırlık işlemi yapılmamış çekirdeklerden alındıkları söylenebilir. Yontma taş endüstriyle orantılı olarak sayıları oldukça az olan aletler; kenar kazıyıcı, dişlemeli, ve çontuklulardan oluşmaktadır. Bir çekirdek parçasına benzemesine karşın kenarlarındaki düzenli çıkarım ve kısmi düzeltilerle alet formu da taşıyan bir parça ise, yontmataş grup içindeki en farklı formdur. E gözü kazılarında makro ve mikro faunaya ait kemikler de ele geçirilmiştir. Makro faunaya ait kemikler, genellikle kırık kemik parçaları şeklindedir. V.1.2 jeolojik seviyesine ait iri bir kemik ise, günümüze kadar korunabilen ender parçalardandır [Yalçınkaya et al. 2011: 24-25]. 2009 yılında B gözüne ait faunal kalıntılar çok çeşitlidir. Holosen seviyelerde ele geçirilen kemik kalıntılara genel olarak bakıldığında koyun, keçi gibi otçulların yaygın olduğu görülmektedir. Kalıntılar arasında çeşitli kuşlara ve etçillere ait örnekler de mevcuttur. Bununla beraber hemen her seviyeden molüsk kalıntıları ve mikro fauna örnekleri de yoğun olarak ele geçirilmiştir [Yalçınkaya et al. 2011: 29]. 2010 yılında E gözü kazılarında yontmataş parçalar ele geçmiştir. Bunların arasında radyolarit ve çakmaktaşı, temel hammadde olarak gözlemlenmiştir. Kazısı gerçekleştirilen 3 jeolojik birim arasında en yoğun buluntu grubu V.1.2 içinde bulunmuştur. V.2 jeolojik seviyesinde çok az sayıda yonga tespit edilmiştir. Yongaların çok azı üzerinde düzelti saptanmıştır. Tüm bu buluntular Alt Paleolitik Dönem görünümlüdür. E gözünde aynı zamanda kırık kemikler ele geçirilmiştir. Kemiklerin yanında bulunan dişlerin varlığı, aynı tür hayvana ait olabileceğini düşündürmüştür. B gözü Epi-paleolitik Dönem kazılarında yongalar, dilgi ve dilgicikler, ön kazıyıcılar, çekirdekler, mikrolitler, mikrogravetler, bir burgu delici ele geçmiştir. B gözüne ait faunal kalıntıların çoğu kırıktır. Bunlar arasında en genel örnekler koyun ve keçiye aittir [Yalçınkaya et al. 2012:375-381]. 2011 yılında ele geçen yontmataş endüstrinin çoğunluğu, herhangi bir düzeltiye sahip olmayan, geniş topuklu ve kaba yongalar oluşturmaktadır. Bunların yanında daha az sayıda düzeltili parçalar ile çekirdekler ve yontma artıkları dikkat çekmektedir. Düzeltili parçalar içinde ise yoğunluğu kenar kazıyıcılar ve düzeltili yongalar oluşturmaktadır. Kullanılan hammadde açısından radyolarit daha baskındır. 2012 yılı kazı çalışmaları E ve B gözlerinde gerçekleştirilmiştir. E Gözü'nde Alt Paleolitik Çağ'a tarihlenen buluntular ortaya çıkarılmıştır. E Gözü kazıları, toplam 9 plan karede, 3 farklı jeolojik seviyede gerçekleştirilmiştir. K plan karesinin olduğu alanda yer yer boşluklara rastlanmıştır. Bunlardan en dikkat çekici olanı J ve K plan karelerinin kesiştiği noktada yer alan boşluktur. Yaklaşık 30-35 cm çapındaki bu küçük boşluk, E Gözü'nün diğer boşluklara açıldığını düşündürmektedir. E Gözü'nde bulunan yontma taş endüstrisinde hammadde olarak radyolarit baskındır. Bunun yanı sıra Karain çevresinde pek rastlanmayan çakmaktaşı da kullanılan maddelerden biridir. Çok az sayıda kalker de kullanılmıştır. Yontma taş buluntular genellikle küçük boyutlu düzeltili ve düzeltisiz yongalar, az sayıdaki kenar kazıyıcılar, dişlemeli ve çontuklu aletler ve yongalama artığı olan kıymıklardan oluşmaktadır. Faunal buluntular arasında ise büyük boyutlu memeli hayvan kemikleri ve dişleriyle birlikte yırtıcı hayvanlara ait kemiklerden oluşmaktadır. Bunun yanı sıra çok sayıda mikro fauna kalıntısı da tespit edilmiştir [Yalçınkaya et al. 2014]. 2013 yılında E Gözü'nde gerçekleştirilen kazılarda Alt Paleolitik Çağ'a ait buluntular açığa çıkartılmıştır. E Gözü'nde toplam 5 jeolojik seviyede çalışılmıştır. V.1 dışındaki tüm jeolojik seviyelerde, yontma taş endüstrisinde düzeltisiz yongaların baskın olduğu görülmüştür. Bunlar genellikle küçük boyutlu ve geniş topukludur. Az sayıda iri yonga bulunmuştur. Şekilsiz çekirdek ve çekirdek parçalarına rastlanmıştır. Aletler arasında düzeltili yongalar yoğundur. Hemen hemen tüm seviyelerde, yontma faaliyetini gösteren yontma artıkları ve kıymıklar bulunmuştur. 2013 yılı faunal buluntuları, büyük boyutlu memeli hayvan kemiği ve dişleri ve yırtıcı hayvanlara ait kemiklerden oluşmaktadır. V.1.2 ve VI jeolojik seviyelerinden yoğun olarak mikro fauna kalıntısı bulunmuştur [Yalçınkaya et al. 2015:445].
Kalıntılar:
Yorum ve tarihleme:


Liste'ye