©Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri - TAY Projesi


Alacahöyük

Çizimler için tıklayın...

maps

Fotoğraflar için tıklayın...

Alacahöyük
Türü:
Höyük
Rakım:
1000 m
Bölge:
İç Anadolu
İl:
Çorum
İlçe:
Alaca
Köy:
Höyük
Araştırma Yöntemi:
Kazı
Dönem:
Son

     


Yeri: Çorum il merkezinin güneyinde; Alaca İlçesi'nin batı-kuzeybatısındadır.
Konumu ve Çevresel Özellikleri: Günümüzde Höyük Köyü; ören yerinin rahat gezilebilmesi için taşınmıştır. Yerleşme yaklaşık 13-15 m yüksekliğinde; 310x275 m boyutlarında oval biçimli tepedir. Tepenin güney ve kuzeydoğusundaki yükseltiler ve bu tepeler arasındaki boyun kısmı ile çift höyük görünümündedir. Güneydeki tümsek üzerinde bir yatır yer almaktadır. Höyüğün yakınında Höyük Köyü'nün su ihtiyacını karşılayan Çiğdemlik adında bir pınar vardır. Karakaya Özü'ne karışan Horam Özü'nün suladığı vadide; sulak bir alanda yer alan höyüğün çevresinde verimli topraklar bulunmaktadır. Horam Özü Deresi de; Sungurlu yakınlarında; Boğazköy'den gelen Budaközü ile birleşerek Kızılırmak Nehri'ne ulaşmaktadır. Alaca kasabası ile herhangi bir ilişkisi olmadığı halde; 1930-35'li yıllarda Höyük Köyü'ne giden tek karayolu Alaca kasabasından geçtiği için höyüğe Alacahöyük ismi verilmiştir. Günümüzde de bu isim değiştirilmeden geçerliliğini korumaktadır.
Tarihçe:
Araştırma ve Kazı: 1835 yılında W.G. Hamilton tarafından sfenksleri ile ünlenen Alacahöyük; bu tarihten sonra birçok araştırmacı ve gezgin tarafından ziyaret edilmiştir. G. Perrot; 1861 yılında Sfenksli Kapının planını çıkarmış; 1894 yılında Chantré; 1907 yılında Winckler ve Makridi Bey özellikle bu kapının çevresinde küçük bir sondaj yapmıştır. 1926-27 yıllarında ise H.H. von der Osten; harita ve planlarla höyüğe bir kez daha dikkat çekmiştir. Atatürk'ün teşvikleriyle; Türk Tarih Kurumu adına; 1935 yılında R.O. Arık yönetiminde başlayan kazı; 1936 yılından itibaren H.Z. Koşay tarafından yürütülmüştür. Bu kazılar özellikle 1970'li yıllara kadar yoğun bir şekilde yapılmış; bu tarihten sonra ise daha küçük boyutlarda devam etmiştir. Özellikle Frig ve Hitit Dönemi tabakalarına ait mimariler M. Akok yönetiminde restore edilmiştir. Bilimsel kazılar 1994 yılında tekrar başladıysa da henüz Kalkolitik Çağ tabakaları hakkında yeni bir bilgi yayınlanmamıştır. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanmış tescilli arkeolojik sit alanları listesinde yer almaktadır.
Tabakalanma: Türkiyeli ekipleri tarafından yapılan başka yerleşme yerlerindeki çalışmalara göre çok uzun yıllar devam eden ve sık sık yinelenen yayınlarla desteklenen bu kazılarla höyükte; yüzeyden ana toprağa kadar 4 tabaka tespit edilmiştir. Bu tabakalar üstten itibaren şu şekilde sıralanmaktadır [Koşay 1938:151]: I. tabaka/ 1. yapı katı: Frig Dönemi II. tabaka/2-4. yapı katları: Hitit Dönemi III. tabaka/ 5-8. yapı katları: İTÇ IV.tabaka/9-12.yapı katları: Kalkolitik Çağ Ana toprak. İçlerinde; I. tabakadaki Frig yerleşmesi dışında; zayıf bir Osmanlı-Bizans dönemi yerleşmesini işaret eden az sayıda çanak çömlek parçası bulunmaktadır. Kalkolitik Çağ yapı katları tepenin en üstünden yaklaşık olarak 9.80 m derinlikten itibaren ortaya çıkmaktadır. 13.81 m'de ana toprağa inilmiştir. Koşay'ın yayınladığı ana kesit çiziminde Kalkolitik Çağ tabakalarının tepenin orta kısmında yükseldiği görülmektedeyse de bu konuda ayrıntılı bir bilgi verilmemektedir. 1935 yılında Arık yönetiminde yapılan ilk kazıda Kalkolitik Çağ tabakaları 9-14 numara ile verilmiştir [Arık 1937b]. Parzinger [Parzinger 1993a:lev.9] ve Orthmann [Orthmann 1963] gibi araştırmacılarda bu yapı katı sayımını kabul etmektedir.
Buluntular: Mimari: Alacahöyük yerleşmesinin Kalkolitik Çağ'a tarihlenen yapı katlarına; diğer tabakalara göre ancak çok az alanda inilebilmiştir. Bu açıdan bu çağa ait yerleşim planının çizilmesi olanaksızdır. Ancak bazı yapıların ortaya çıkışından en azından bu çağın yapım teknolojisini anlayabilmekteyiz. Koşay bu yapıların planlarını; M. Akok imzalı çizimler ile yayınlamasına karşın bilgi vermemektedir. Akok'un planları ve üç boyutlu çizimlerinden taş temel veya subasmanın üzerine; analı kuzulu yerleştirilen ince kerpiç tuğlalarından örülme sıvalı duvarların var olduğu yorumlanabilir. Dam örgüsü konusunda bir bilgi verilmemesine rağmen bunların günümüz Anadolu kerpiç mimarisindeki gibi düz damlı olduğu sanılmaktadır. Dama konan ince toprak örtünün (?) altında hatıl ve kamışların varlığı da günümüz mimarisine uymaktadır. Yapıların tabanları kil sıvalıdır. Planlarda birbirine yapışık dörtgen odalar ile karşılaşılmakta; evlerin içinde ocak yerleri bulunmaktadır. Alaca'nın 1963-67 yılları çalışmalarına ait raporda çamur sıvalı kamış duvarların varlığı bildirilmektedir [Koşay-Akok 1973:XII]. Daha sonraki yayınlarda ise bu konuya değinilmemiştir. Gerçekten bunların dal-örgü kulubelere mi ait olup olmadığı bilinmemektedir. 2012 yılı çalışmalarında, H4 19 açmasında yanmış kerpiç yığınlarının altında yer alan 53 cm'lik dolgu toprağının altında ikinci bir yangın tabakası açığa çıkarılmıştır. Bu yangın tabakasında yoğun bir şekilde Son Kalkolitik döneme ait çanak çömlek parçaları bulunmuştur. Ancak bu çanak çömlek parçaları henüz herhangi bir mimari tabakayla ilişkilendirilememiştir [Çınaroğlu et al. 2014]. Çanak Çömlek: Kalkolitik Çağ yapı katlarında; birbirine yakın mal gruplarından çanak çömlek parçaları ele geçmiştir. Yapı katlarına göre bir ayrımın olmadığı ya da yayınlarda bu şekilde bir analizin yapılmadığı belirlenmektedir. Hamuru iri kum katkılı; boya astarlı; açkılı siyah mal ile orta kaba hamurlu; içi dışı kahverengi mal; dışı grimsi siyah içi siyah mal; ince hamurlu dışı siyah açkılı içi sarımtrak esmer maldan parçalar bulunduğu bildirilmektedir. Dışı gri içi siyah açkılı malın Kalkolitik Çağ'ın en alt yapı katlarında ele geçtiği söylenmektedir. Biçimlerde çok çeşitlilik yoktur. Düz dipli; ağzı yayvan silindir biçimli kaseler; yüksek ayaklı meyvalıklar; çömlekler; tek ve çift kulplu testicik gibi İç Anadolu Bölgesi'nin kendine özgü özelliklerini de veren biçimler görülmektedir. İçi kırmızı alacalı; dışı siyah içi ve dışı açkılı; üzerinde kırmızı bant olan tek tük parçalar da ele geçmiştir. Alaca'nın bu yapı katlarında ele geçen çömlek parçalarının kulpları dikkat çekicidir. Bazı kulplar şematik hayvan biçiminde yapılmıştır. Kabarcık düğme kulp; çengel kulp gibi çeşitleri görülmektedir. Bazı mal gruplarında çizi; oyuk ve kabartma tekniği ile yapılmış bezeme bulunmaktadır. Şevronlar; birbirine parelel çizgiler; dalgalı hatlar; sokma nokta bezemeler en çok görülen bezeme türüdür. Kil: Ağırlık askısı; halka; çıngırak; ağırşak ve çok az sayıda figürin bulunmuştur. Yontma Taş: Çakmaktaşının obsidiyene nazaran daha fazla kullanılmış olduğu bir endüstri ile karşılaşılmıştır. Dilgi endüstrisi hakimdir. Yarı şeffaf obsidiyenin hammadde olarak kullanılmış olduğu örnekler vardır. Üçgen biçimli çakmaktaşı ok uçları topluluğun yaşam tarzı konusunda fikir vermektedir. Sürtme Taş: Alacahöyük Kalkolitik Çağ toplulukları günlük işlerinde yassı baltanın yanısıra sap delikli taş baltalar da kullanmışlardır. Ezgi taşları; öğütme taşları diğer kaba alet grubunu oluşturmaktadır. Kemik/Boynuz: Çok sayıda bızın yanısıra kemik çekiçler; saplar; boynuz oraklar bulunmuştur. İTÇ'nda da kullanılan kemik çekiçlerin işlevleri bilinmemektedir. İnsan Kalıntıları: Alacahöyük Kalkolitik Çağ tabakasının ölü gömme gelenekleri de ancak çizimlerle gösterilmiştir. Bu çizimlerden ölülerin hocker biçiminde yanlarına mezar hediyesi konularak gömüldükleri anlaşılmaktadır. Mezarlarda; kapların yanısıra bulunan bakırdan bilezikler bu çağdaki takılara örnektir. Mezar tipi olarak taş sanduka mezarların yanısıra toprak mezarlar da vardır. Tekil gömütlerin yanında ikililer de ortaya çıkarılmıştır [Koşay-Akok 1966;lev.146].
Kalıntılar:
Yorum ve tarihleme: Türkiye Arkeoloji tarihinde; en eski birkaç yerleşme yerinden biri olan Alacahöyük'te Kalkolitik Çağ yapı katlarından alınmış 14C sonuçları yoktur. Gene de bu buluntuların; benzerlikler yoluyla Büyük Güllücek; Pazarlı'nın Son Kalkolitik Çağ kültür grubu içinde ele alınma eğilimi vardır. Yakar ise bu yapı evrelerini; Son Kalkolitik Çağ-İTÇ'na; MÖ 4. bin yılın sonuna tarihlemektedir. Öte yandan Parzinger; Karanovo VI ile çağdaş olduğunu düşünmekteyse de 9-14 evrelerinin başlangıcını Karanovo III'e kadar soru işareti ile indirmektedir [Parzinger 1993a:lev.9]. Koşay tarafından daha sonraki yayınlarda 9-12 olarak ilan edilen yapı katlarında olasılıkla farklı mal gruplarının var olduğu; yayınlarda kullanılan fotoğraflardan saptanmaktadır. Bu açıdan Alacahöyük'ün Kalkolitik Çağ yapı evreleri ve buluntularının kültür tarihi içindeki yeri ve kesin tarihlenmeleri henüz tartışmalıdır. 1994 yılından itibaren başlayan yeni kazı döneminin bu sorunları yakın bir gelecekte çözmesi umulmaktadır.


Liste'ye