©Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri - TAY Projesi


Ayanis

Çizimler için tıklayın...

maps

Fotoğraflar için tıklayın...

Ayanis
Türü:
Kale
Rakım:
m
Bölge:
Doğu Anadolu
İl:
Van
İlçe:
Merkez
Köy:
Ağartı
Araştırma Yöntemi:
Kazı
Dönem:
Orta Demir Çağı

     


Yeri: Van il merkezinin 38 km, Ağartı Köyü'nün ise 500 m kadar kuzeyinde yer alan Ayanis Kalesi, Van Gölü'ne 300 m mesafede yer almaktadır.
Konumu ve Çevresel Özellikleri: Doğu-batı doğrultusunda uzanan bir tepe üzerine kurulmuştur. 150 m genişliğinde, 400 m uzunluğundadır. Van Gölü'nden 225 m, deniz seviyesinden ise 1866 m yüksekliktedir.
Tarihçe:
Araştırma ve Kazı: Ayanis Kalesi Kazıları 1989'dan itibaren İzmir, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Önasya Arkeolojisi Bölümü'nden Altan Çilingiroğlu başkanlığında bir ekip tarafından yürütülmektedir. Ege Üniversitesi'nden Zafer Derin, Eşref Abay, Haluk Sağlamtimur, Özlem Çevik, Aylin Ü. Erdem, Atilla Batmaz ve Fulya Dedeoğlu'nu; Roma'dan Ingret Reindell ve Mirjo Salvini'yi ve New York Metropolitan Müzesi'nden Oscar White Muscarella'yı içermektedir. 1997 yılından itibaren New York Stony Brook Üniversitesi'nden Elizabeth Stone ve Boston Üniversitesi'nden Paul Zimansky de kazı ekibine dahil olmuşlardır. Bu tarihten sonra Ayanis kazıları "Kale" ve "Dış Kent" olmak üzere iki farklı alanda 2012 yılına kadar devam etmiştir. Kaledeki kazı çalışmaları, 2014 yılından beri Mehmet Işıklı başkanlığında gerçekleştirilmektedir.
Tabakalanma: Ayanis Kalesi'nde yapılan kazılar sonucu iki kültür katı tespit edilmiştir. Bunlar, Ortaçağ ve Orta Demir Çağ (Urartu) yapı katlarıdır.
Buluntular: Kale: Ele geçen iki adet Bizans sikkesine göre Orta Çağ tabakası MS 11. yüzyıla tarihlenmektedir. Ayanis Kalesi'nin en önemli mimari kalıntılarından bir bölümü, kalenin güney yamacında bulunan sur duvarlarıdır. Söz konusu duvarlar 0.80-0.60 m ölçülerindeki andezit taş bloklarından inşa edilmiştir. Bu blokların üstündeki üst yapı kerpiçtir. 100'ün üzerinde bronz ok ucu güney sur duvarının önünde ele geçmiştir. 100 m uzunluğundaki Doğu surlarında 0.50-0.60 m boyutlarında kireçtaşı bloklar kullanılmıştır. Kalenin anıtsal kapısı, sur duvarlarının güneydoğu köşesinde bulunmuştur (Alan V). Kapının genişliği 4 m'ye yakındır. Kapı geçidi andezit taş bloklarıyla döşenmiştir. 1993 yılında bulunan demirden yapılmış bir kapı sürgüsü ahşap olan kapı kanatlarını kapatmak için kullanılmış olmalıdır. Bu alandaki en önemli buluntulardan biri anıtsal kapının önünde ortaya çıkarılan inşa yazıtıdır. Söz konusu yazıt 0.44x0.59x0.18 m ölçülerinde andezit taşı üzerine yazılmıştır. 14 satırdan oluşan yazıt kalenin yapımını gerçekleştiren kralın (Argisti oğlu Rusa-II. Rusa) ve kalenin adını da vermektedir (Eiduru Dağı önündeki Rusahinili). Kalenin güneybatı tarafında yer alan ve "Depo Odaları veya Magazinli Alan" (VII no'lu Alan) olarak adlandırılan alanda 115'den fazla pithos ortaya çıkarılmıştır. Buradaki pithosların ağız kenarına yakın kısımlarında çivi yazısı ve hiyeroglifler vardır. Bu tür yazılar pithosların içindeki malzemenin miktarını ve cinsini bildirir. Bu alanda saptanan diğer bir önemli buluntu 2.20 m uzunluğundaki taş bir kanaldır. Kanal olasılıkla tahıl ve sıvı dağıtımında kullanılmıştır. Kalenin önemli buluntuları "Payeli Salon" olarak adlandırılan VI no'lu alandan ele geçmiştir. Çok sayıda bronz ve demir çivi, mızrak ucu, ok ucu, kalkan, miğfer ve bronz kılıç bu alanda ortaya çıkarılmıştır. Bazıları üzerinde bulunan yazıtlar bunların Tanrı Haldi'ye adandığını göstermektedir. 1997 yılında, Urartu sanatının en önemli buluntularından biri olan arslan başlı bir kalkan bu alanda ele geçmiştir. Arslan başlı kalkanlar uzun zamandan beri Khorsabad kabartmasından bilinmesine karşın, ilk kez kazılarla ortaya çıkarılmıştır. Kalkan 1 m çapındadır ve üzeri arslan ve boğa motifleriyle bezenmiştir. Kalkanın kenarındaki yazıt bunun II. Argişti oğlu II. Rusa tarafından, Tanrı Haldi'ye adandığını göstermektedir. Aynı kazı sezonunda bu alanda bir tapınağa ait andezit duvarlar ele geçmiştir. Tapınağın ön cephesindeki andezit taşlar üzerine yazılmış olan Urartu yazıtı, Horhor Krali Mezar Yazıtı ve Analıkız yazıtından sonra Urartu tarihinin en uzun yazıtıdır. Toplam 16 m uzunluğundaki yazıt Mirjo Salvini tarafından okunmuştur. Yazıta göre, Urartu kralı II. Rusa, Hate, Muşki ve Assur ülkelerinden esirler almış ve Ayanis Kalesi çevresinde bir kent ve bahçeler inşa etmiştir. 1998 yılında tapınağın cellası kazılmış ve tapınak girişinin hemen karşısında alabaster taşından yapılmış bir platform saptanmıştır. Söz konusu platform sfenks, arslan ve fantastik kuş motifleriyle kazıma tekniğinde bezenmiştir. Cellanın andezit duvarları Urartu sanatında daha önce hiç bilinmeyen taş oyma (intaglio) tekniğinde yapılmış motiflerle bezenmiştir. 1999 yılından itibaren kazı çalışmaları kalenin güney yamacında yoğunlaştırılmıştır. 1999-02 tarihleri arasında, güney yamaçtaki tapınak alanının depo odalarında bronz ve demirden yapılmış ok uçları, mızrak uçları, bronz sadaklar, kalkanlar ve miğferler gibi çok sayıda bronz ve demir silah ele geçmiştir. Bronz ve demir objelerin yanında kalay kaplı bir kalkan ve miğfer de 2001 yılı çalışmalarında güney depo odalarında tespit edilmiştir. Her ikisi üzerinde de II. Rusa tarafından Haldi'ye adandığını belirten bir yazıt vardır. Bu tür kalayla kaplı silahlar olasılıkla törensel silahlardır ve tapınağın duvarlarına ve payelerine asılması için tapınağa sunu veya hediye olarak verilmiştir. Ayanis Kalesi'nden ele geçen bir diğer önemli buluntu da, 2002 yılında tapınak alanı ve depo odaları arasındaki geçişte tespit edilen ve in situ olarak bulunan bronz kazandır. 1 m ağız çapı olan kazanın iki adet kulbu vardır ve içi kadarı ile doldurulmuştur. 2005 kazılarında ise bir payeli salon ortaya çıkarılmıştır. Ayrıca Ô9 no'lu magazin' olarak adlandırılan bir depo odası ortaya çıkarılmıştır [Çilingiroğlu-Erdem 2007:125]. 2006 yılında VII no'lu alandaki doğu mekanlarında yapılan kazılarda 9 no'lu magazinin doğusunda önceki yıllardan farklı mimaride kalıntılar ortaya çıkarılmış ve "doğu mekanları" olarak isimlendirilmiştir. Kazılan alanda Ortaçağ ve Urartu olmak üzere iki farklı döneme ait mimari tespit edilmiştir. Urartu dönemine ait kuzeyden güneye doğru kademeli olarak 3 ayrı mekan ortaya çıkarılmıştır. IX no'lu alanın dikdörtgen payelerden oluşan, batı duvarından Doğu Magazinleri'ne dek uzanan dikdörtgen bir avlu olduğu anlaşılmıştır. XI no'lu alandaki evsel mekanlarda yapılan çalışmalarda 2, 4, 5 ve 6 no'lu mekanların tamamı açığa çıkarılmıştır [Çilingiroğlu-Erdem 2010:1-6]. 2007 yılında VII no'lu alanda Doğu Mekanları'nın güneyinde 3 no'lu mekan olarak adlandırılan bir bölüm ortaya çıkarılmıştır. Mekana giriş merdivenlerle sağlanmıştır. IX no'lu alanda tespit edilen hatılların ve yangın tabakasının, güney duvarı ve payelerin oturduğu duvar arasında bulunan ve alttaki bir mekanın üst yapısını oluşturan çatı konstrüksiyonuna ait oldukları düşünülmektedir. XI no'lu alanda 7 no'lu mekan olarak adlandırılan mekanın kuzey duvarı önünde iki adet silo, doğu duvarı önünde iki adet platform, güneydoğu köşede bir ocak, güney duvarı önünde bir platform, batı duvarı önünde bir ezgi taşı ve dövme taşının yer aldığı platform ve bu platformun hemen güneyinde elde edilen ürünün boşaltıldığı düşünülen bir bölme tespit edilmiştir. Ortaya çıkarılan 8 no'lu mekanın kuzeydoğu köşesinde dış konturların lenger parçalarıyla oluşturulduğu bir ocak bulunmaktadır. 8 no'lu mekanın batısında ortaya çıkarılan 9 no'lu mekan dikdörtgen planlı ve kuzeybatı-güneydoğu doğrultulu olup duvarları kerpiçtendir [Çilingiroğlu-Erdem 2010:7-11]. 2008 yılında VII no'lu alanda 10 no'lu magazin olarak adlandırılan yangın geçirmiş bir mekan tespit edilmiştir. Özellikle güneydoğu tarafında daha yoğun olan yangın tabakasının içinde oldukça büyük yanmış hatıllara rastlanmıştır. Mekanın kuzey kısmında bir tabana rastlanmış ve yapılan çalışmalardan sonra mekanın tabanını ana kayanın karakterize ettiği ve bu ana kayanın üstünün sıvanarak düz bir zemin yaratılmaya çalışıldığı gözlenmiştir. 10 no'lu magazinin batısında düzgün bir duvar yüzü veren sıvalı doğu-batı doğrultusunda uzanan 2.50 cm genişliğe sahip bir Urartu kerpiç duvarının varlığı saptanmıştır. XI no'lu alanda iki adet kapısı olan ve 10 no'lu mekan olarak adlandırılan mekanın kuzeybatı köşesinde tam köşede etrafı kille sıvanmış tebeşir taşından yapılmış ortasında bir delik olan dikdörtgen şeklinde bir in situ el yıkama yeri olabilecek bir mimari buluntu tespit edilmiştir. Bu mekanın batısında 11 no'lu mekan olarak adlandırılan mekanın sadece kuzey duvarı ortaya çıkarılmıştır [Çilingiroğlu-Erdem 2010:13-18]. 2009-2011 yılı kazıları birkaç farklı alanda yürütülmüştür. 2012 yılında ise 2011 yılında Van'da gerçekleşen depremin ardından oluşan hasarın tespit çalışmaları ve onarıma yoğunlaşılmıştır. VII no'lu alanda, Batı Kesim'de gerçekleştirilen kazılarda kuzey-güney doğrultulu iki mekan açığa çıkarılmıştır. 1 no'lu mekan yaklaşık 3x66.5 m boyutlarında, yüksek kerpiç duvarlı bir magazindir. Mekanın batısında birbirine bakan 1 m genişliğinde iki kapı yer almaktadır. Bu kapılardan biri 2 no'lu mekana açılmaktadır. Diğer kapı ise güneybatıdaki mekanlara giriş sağlamaktadır. 2 no'lu mekan, 1 no'lu mekanın doğusunda yer almaktadır. Mekan, 1 no'lu mekandan ortak duvarla ayrılmaktadır. Yaklaşık 3.5x7 m ölçülerindedir. Mekanın kuzeybatısında 1 m genişliğinde, 2.5-3 m uzunluğunda bir kapı koridoru yer alır. Aynı mekana 1 no'lu mekandan ve kuzeydoğu yer alan 10 no'lu magazinden de giriş vardır. Güney Kesim'de yapılan kazılar sonucunda, 10 no'lu magazinin güneyinde 3.5x10 m boyutlarında bir magazin yapısı ortaya çıkarılmıştır. Üstte yer alan Ortaçağ kalıntılarının Urartu mekanlarını (özellikle bu kısmındaki) tahrip ettiği görülmüştür. Magazinin içinde 6 adet depolama küpü taban üzerine yerleştirilmiştir. IX no'lu alanda, Payeli Yapı, seramik depoları ve diğer mimari kalıntıların kazılarına devam edilmiştir. Bu alanda ortaya çıkarılan seramik depoları ana kayaya oturmaktadır. 6 m yüksekliğinde duvarlara sahip bodrum katlarından oluşmaktadırlar. Payeli Yapı'da sürdürülen çalışmalar sonucunda, mekanın sıvalı duvarlarının kahverengi ve mavi boya ile boyandığı anlaşılmıştır. Ele geçen sıva kalıntılarında boyaların üzerinde bezemeler bulunmuştur. Mekana giriş, güney duvarda yer alan ve 1.90 m genişliğindeki kapı ile sağlanmıştır. Kapının üst kısmına ait hatıllar ve bu hatılları sıkıştırmak için kullanılan taşlar in situ olarak bulunmuştur. XI no'lu alanda, 12, 13, 14 ve 15 no'lu mekanlarda çalışmalar yürütülmüştür. 13 ve 14 no'lu mekanlar seramik depolarıdır. 15 nolu mekanda bulunan tunç bir çanağın ağız kenarında "Argişti oğlu Rusa'nın malıdır" yazısı okunmaktadır. Anıtsal Kapı'nın batısında ve güney sur duvarlarının doğusunda yer alan XII no'lu alanda bir mekanın kalıntılarına ulaşılmıştır. Mekanın ortaya çıkarılan kısmıyla boyutları 5.50x9.60 m'dir. Duvar kalınlıkları 2 m, yükseklikleri ise 4 ila 6 m arasında değişmektedir. Taş temel üzerine inşa edilmiş kerpiç duvarlara sahiptir. Taş temel, ana kaya üzerine açılan yatak içine oturtulmuştur. Mekana girişi sağlayan kapı henüz bulunamamıştır. Ele geçen boyalı sıva kalıntıları, duvarlarının maviye ve kahrevengiye boyandığını göstermektedir. Mekan içinde bulunan depolama küpüne ait parçalar üzerinde karbonlaşmış tahıl kalıntıları görülmüştür. Özellikle duvar kenarlarında ve kuzey açma duvarı önünde, taban üzerinde 0.15 m'ye varan kalınlıkta, karbonlaşmış arpa ve buğday kalıntılarından oluşan bir tabaka açığa çıkarılmıştır. Bu tahıl tabakası, mekanın bir tahıl deposu olarak kullanılmış olabileceğini düşündürtmektedir. XIII no'lu alanda yapılan kazılar sonucunda kuzeybatı-güneydoğu uzantılı bir kerpiç duvar kalıntısı açığa çıkarılmıştır. Açmanın batı kesiminde ise yaklaşık 1.70 m genişliğinde başka bir duvar bulunmuştur. Bu duvar, kuzeybatı-güneydoğu uzantılı duvarı dik kesmektedir ve duvarın her iki yüzü sıvalıdır [Çilingiroğlu-Batmaz 2014]. Dış Kent: Ayanis Kalesi'nin sur duvarları dışındaki yerleşim alanı (Dış Kent), keramik dağılımına göre yaklaşık 80 hektarlık bir alanı kaplamaktadır. Çalışmalar 1997 yılından beri sürmektedir. Bu çalışmalarda: 1) Sur duvarlarının çevresindeki arazide 50x50 m'lik karelemeler yapılmış ve bu alanlardan 40 litrelik toprak örneği alınarak arazideki keramik dağılımı saptanmıştır. 2) Sur duvarları çevresinde seçilen 25 hektarlık alan manyetometre yöntemiyle araştırılmıştır. Bu jeofizik yönteminin kullanılması daha iyi sonuç vermiş ve hem sivil hem de resmi yapıların varlığına dair kanıtlar ele geçmiştir. 3) Dışkent'te toplam 2700 metrekarelik bir alanda kazı çalışması gerçekleştirilmiştir. Kalenin kuzey, doğu ve güney taraflarında ortaya çıkartılan mimarinin resmi yapılara ait olduğu düşünülmektedir. Kalenin doğusunda Güneytepe olarak bilinen yamaçta çok sayıda ev açığa çıkarılmıştır. Ana kaya kesilerek iyice derine yapılmış iyi planlı bir mimariyle karakterize edilen resmi binalar dış payandalıdır ve bir örnekte odanın tavanını destekleyen payeler vardır. Kalenin kuzeyinde Pınarbaşı olarak bilinen alanda mühür baskılı bir bulla bulunmasına rağmen, bu alanda çok az küçük buluntu ele geçmiştir. Bu alandan gelen keramikler basit formlu, orta ve kaba yapım gösterirler. Resmi bina içinde Urartu sonrası dönemine ait olabilecek keramik parçaları bulunmuştur. Güneytepe yamacının kabaca 12 hektarlık bir alanı ikametgah yapılarına ayrılmıştır. Eldeki kanıtlara göre bu alandaki en erken yapılar büyük, kare evlerdir ve bunlar kaleye doğru bakan yamacının orta bölümünde yer alırlar. Evler 200 metrekarelik büyük binalardır ve kerpiç üst yapıyla desteklenen düzgün taş duvarları vardır. 2002 yılında Dış Kent'te bir su deposu ortaya çıkarılmıştır. 2005 yılında Dışkent'te yapılan çalışmalarda ortaya çıkarılan yapıların Urartu mimarisinin genel karakterine göre paralel olarak ana kayanın üzerine oturtulduğu anlaşılmaktadır [Çilingiroğlu-Erdem 2007:128]. 2007 yılı kazılarında üç ayrı açmada üç ayrı taş temelli yapı saptanmıştır [Çilingiroğlu-Erdem 2010:12]. 1999 yılında ortaya çıkarılmaya başlanan sokaktaki kazılara 2008 yılında da devam edilmiş, sokağın sınırlarını belirleyen duvarlar ortaya çıkarılmıştır. Bu alanda birden fazla ufak boyutlu mekanın bulunduğu anlaşılmış, içerdikleri büyük boyutlu kap ve pithos parçaları nedeniyle de depolama odaları olabileceği düşünülmüştür [Çilingiroğlu-Erdem 2010:18-20]. Sur Alanı: 2014 yılında Güney Sur Alanı ve Kuzey Yamaç Sur Alanı'nda kazılar yapılmıştır. Güney Sur Çalışmaları: 2 m'yi aşan düzgün bazalt taş bloklardan oluşan temel kısmı ve 6 m'ye yaklaşan kerpiç üst bedeni ile bu surlar Urartu askeri mimarisinin günümüze ulaşmış en iyi örneğidir. Surun kesitinin rahatlıkla görülebilmesi Urartu sur mimarisi hakkında daha fazla bilgi sahibi olmayı sağlamaktadır. Geniş çaplı restorasyon ve konservasyon çalışmaları için sıvama yapılmıştır. Harç için %9 saman, %40 elenmiş toprak ve %51 oranda su kullanılmıştır. Kuzey Yamaç Sur Alanı Çalışmaları: Akıntı toprağının kaldırılması işleminden sonra yoğun yangın izleri ve hayvan kemikleri içeren kalın bir kültür dolgusu ortaya çıkartılmıştır. Bu dolgunun kuzey yamaç boyunca akmış olduğunu kesitlere bakarak söylemek mümkündür. Bu tabakadan parçalar halinde bronz objeler, kaliteli seramik parçaları, karbonlaşmış ahşap parçaları ve adet çivi yazılı mühürlü bulla, silindir mühür ve çok ince ve iyi işçilikli kireçtaşı obje (düğme?) çıkartılmıştır. Bu alandaki çalışmalar henüz başlangıç aşamasındadır, bu bağlamda net bir mimariden bahsetmek söz konusu değildir. Sadece düzgün kerpiç blok izine rastlanmıştır ve bu blokların sur sistemine mi yoksa üst yapıya mı ait olduğu henüz bilinmemektedir [Işıklı-Özdemir 2016:277-280]. Tapınak Alanı: 2014 yılında çalışmalarında Haldi Tapınağı'nı bünyesinde barındıran Tapınak Alanı'nda kazılar yapılmıştır. Koruma çalışmaları kapsamında kerpiç mimari sıvanmıştır. Kabaca sitadelin merkezinde yer alan tapınak alanı, ağırlıklı olarak kerpiçtir. Bu mimari Doğu Anadolu'nun sert iklimi nedeniyle tahribata uğramıştır. Tapınağın 3 m genişliğindeki girişi aşağıya doğru yay şeklinde çöküntü yapmış kerpiç bloklarla dolmuştur. Kazılar bu alanda Tapınak Alanı'na ait anıtsal girişi saptamak amacıyla başlatılmış, duvarları yer yer sıvalı ve boyalı anıtsal giriş bulunmuştur. Bu girişte yer alan tek sıra kerpiç duvarın varlığı girişin işlevi ve kullanımı sürecine dair soru işaretleri getirmiştir. Olasılıkla bu anıtsal giriş, büyük salon niteliğinde büyükçe bir mekana açılmaktaydı. Bu mekanın bir kısmı açılmış ve sert, sıkıştırılmış toprak tabana ulaşılmıştır. Bu alandaki kazılarda kireçtaşından aslan başı heykeli, stilize figürine ait gövde parçası (torzo), üzerlerinde palmet ve hayat ağacı motifi olan taş eserler, çok sayıda altın parçaları, bezemeli altın ve tunç rozetler, bezemeli kireçtaşından aplik parçaları, boncuklar, metal objeler, taş kap parçaları ve bunların yanı sıra çok sayıda mozaik parçası dikkat çeker. Bu buluntuların çoğu anıtsal girişin açıldığı büyük mekanın kazılan kısmından ele geçmiştir. Olasılıkla mekan dinsel ve krali açıdan özel bir mekan olmalıdır. Bu buluntuların arasındaki kireçtaşı aslan başı Urartu sanatında bilinen ilk taştan aslan başı örneğidir [Işıklı-Özdemir 2016:276; 278-279]. Çanak Çömlek: Ele geçen keramiklerin bir kısmı (%10) iyi açkılı kırmızı perdahlı mallardan oluşur ve bazı parçalardaki çömlekçi işareti olabilecek baskıların varlığı, bunların dış kentteki resmi binalardan çok kaleden gelen örneklerle ilişkili olduğunu gösterir. Yapılar içinde ahırlar, ana kayaya yapılmış çöp çukurları, yemlikler ve tandırlar yer alır. 2005 yılı kazılarında ortaya çıkarılan 9 no'lu magazinde 30 adet pithos ele geçmiştir. Tüm pithosların üzerinde kapasitelerini belirten çivi yazısı ile yazılmış ibareler bulunmaktadır [Çilingiroğlu-Erdem 2007:125-126]. 2006 yılındaki kazı çalışmalarında VII no'lu alandaki doğu mekanlarında az sayıda Urartu çanak çömleği, içi buğday dolu yonca ağızlı testi parçası, IX no'lu alanda sayıları binleri bulan çanak çömlek parçası, XI no'lu alandaki evsel mekanlarda bir kısmı in situ olan çömlekler, 2 adet büyük boyutlu küp, bir adet kırmızı perdahlı tabak, birçok pithos ele geçmiştir [Çilingiroğlu-Erdem 2010:1-6]. 2007 yılında IX no'lu alanda gene çanak çömlek buluntu topluluğu bir yığıntı şeklinde ortaya çıkarılmıştır. XI no'lu alanda 7 no'lu mekanda 2 küp, 17 çömlek, 3 testi ve 2 çanak, 8 no'lu meaknın batı duvarında çok sayıda çömlek, doğu duvarında 2 çömlek, 9 no'lu mekanda 6 adet tüm kap, 2 adet tüme yakın kap, 2 adet keramik şişe bulunmuştur [Çilingiroğlu-Erdem 2010:7-11]. Küçük Buluntular: Kaleden bilinmeyen düz demir ok uçları, "Mısır mavisi" pigment parçaları, bronz ve demirden yapılmış alet ve objelerden oluşmaktadır. Yapılardan elde edilen en önemli buluntular arasında kazıma teknikte yapılmış bir bulla ve iki adet bezemeli bronz parçası vardır. 2002 yılında kazılarda, 7 no'lu mekanda, 2 adet tunç kazan ortaya çıkarılmıştır. Ayanis'te ilk defa ortaya çıkarılan kazanlar alışılagelmiş buluntulardan ayrı bir önem arz etmektedir. 2005 yılında 7 adet pişmiş toprak bulla parçası, iki adet kırık ve kısmen eksik pişmiş toprak heykelcik, mavi boyalı duvar bezeleri, bir adet demir balta ve iki bronz çivi ele geçirilmiştir. İki adet bronz ve demirden yapılmış kılıç ve "hayvan üslubu" ile yapılmış kabza tespit edilmiştir [Çilingiroğlu-Erdem 2007:126-127]. 2006 yılı kazılarında VII no'lu alandaki doğu mekanlarında bronz bir kapı kilit sistemi, demir bir çivi, amorf bronz ve demir parçaları, iki demir ok ucu, orak olduğu düşünülen amorf bir demir parçası, XI no'lu alanda dçok sayıda demirden ok uçları ve mızrak uçları, bronz ok uçları, bronz cımbız, ele geçmiştir [Çilingiroğlu-Erdem 2010:1-6]. 2007 yılında XI no'lu alanda 7 no'lu mekanda demir ok ucu, bronz testi, ezgi taşı, havaneli, bileği taşı, taş kap, ahşap kap parçası, demir kürek, demir balta, demir bıçak, demir mızrak ucu, tekstil örneği ve bronz sadak, 8 no'lu mekanın batı duvarındaki çömleklerden birinin içinde 5 adet mühür, bronz fibula, bronz halka, kemik ve akik boncuklar, 1 adet öğütme taşı, 1 demir ok ucu, 1 adet demir mızrak ucu, 1 demir keski, işlenmiş kemik ve 1 bileği taşı, doğu duvarında 1 ezgi taşı ve 1 kandil, 9 no'lu mekanda ahşap kap parçaları, 2 adet ezgi taşı ve 1 adet havaneli, bronz fibula, bilezik paraçsı, kemik mühür, 200 adet kemik boncuk, bronz kemer parçası, 1 demir bıçak, 1 kemik mühür ve 1 adet bornz miğfer ele geçmiştir [Çilingiroğlu-Erdem 2010:7-12]. İnsan Kalıntıları: 2006 yılında Dışkent'te dikdörtgen planlı ve taş duvarları olan bir oda mezar ortaya çıkarılmıştır. Mezarda kuzeydoğu-güneybatı doğrultulu yüzü güneye bakacak şekilde yatırılmış bir insan iskeleti bulunmuştur. Mezar hediyesi olarak toplam 17 adet bronz küpe, iskeletin beline sarılmış olarak bulunan bir bronz kemer ve iskeletin batısında yonca ağızlı kırmızı perdahlı bir Urartu testisi ele geçirilmiştir [Çilingiroğlu-Erdem 2010:6-7].
Kalıntılar:
Yorum ve tarihleme: Yazıtlardan Urartu kralı II. Rusa tarafından yaptırıldığı anlaşılan Ayanis Kalesi MÖ 651 yılında tamamlanmıştır. II. Rusa'nın en son yaptırdığı kale Ayanis olmalıdır. Kalede yapılan kazılarda en az iki yapı katının var olduğu, yangın ile tahrip olan kalenin yangından sonra onarılarak tekrar belli bir süre kullanıldığı anlaşılmaktadır. Bu evreler göz önünde bulundurulduğunda, Ayanis Kalesi, Urartu dönemindeki varlığını, MÖ 645'e kadar korumuş olmalıdır. Kalenin Ortaçağ'da da yerleşme gördüğü yapılan kazılarla ortaya çıkarılmıştır.


Liste'ye