©Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri - TAY Projesi


Yassıhöyük

Çizimler için tıklayın...

maps

Fotoğraflar için tıklayın...

Yassıhöyük
Türü:
Höyük
Rakım:
m
Bölge:
İç Anadolu
İl:
Nevşehir
İlçe:
Gülşehir
Köy:
Ovaören
Araştırma Yöntemi:
Kazı
Dönem:

     


Yeri: Nevşehir İli, Gülşehir İlçesi, Ovaören kasabası'nın 3 km güneyinde yer almaktadır.
Konumu ve Çevresel Özellikleri: Ova seviyesinden yaklaşık 10 m yükseklikte bir volkanik dom üzerinde kurulmuş bir yerleşmedir.
Tarihçe:
Araştırma ve Kazı: 1996 yılında S. Omura tarafından araştırılan höyük 1997 yılında S.Y. Şenyurt tarafından tekrar ziyaret edilmiştir. 2007 yılında "Ovaören Arkeolojik Alanı" çalışmaları kapsamında Y. Şenyurt başkanlığında kazı çalışmalarına başlanmıştır.
Tabakalanma: Çalışmalarda burada Son Tunç Çağı ve Demir Çağı tabakalarının varlığı tespit edilmiştir.
Buluntular: Mimari: Yassıhöyük, 500x350 m boyutlarında, etrafı 1250 m uzunluğundaki surlarla çevrili kentsel boyutta bir yerleşmedir. 4 m genişliğinde, 5 m yüksekliğindeki taş bedenli surların üzerindeki kerpiç bölümler 3 m yükseklikte korunmuştur [Şenyurt et al. 2013:24]. Sur üzerinde tespit edilen taş düzenlemeler sandık duvar tekniği görünümündedir. Yassıhöyük'ün kuzeybatı kesimine denk gelen ve merkez kazı alanı olarak adlandırılan kesimde 2007 yılından itibaren başlanan kazılara 2011 yılında da devam edilmiştir. Daha önceki yıllarda burada 6 adet 10x10 m boyutlarındaki açmada, kentin en son yerleşim evresini temsil eden, kendi içerisinde de üç evreli Geç Demir Çağı tabakaları temsil edilmiştir. Bu tabakanın mimarisi kerpicin hiç kullanılmamış olduğu, kaba işlenmiş tüf karakterli taşlarla kuru duvar tekniğinde yapılmış geniş mekanlı yapılarla temsil edilmektedir. Yapıların ana duvarlarının bazıları 0.75 m yüksekliğe kadar korunmuştur. Dikdörtgen planlı yapıların ihtiyaçlar karşısında büyütüldüğü veya daha küçük mekanlara bölündüğü, ocak, fırın ve işliklerle donatılmış olduğu anlaşılmıştır. Yapıların içlerinde çok sayıda demir ve bronzdan keski, bıçak, ok ucu, taş ve pişmiş topraktan ağırşakların ele geçmiş olması bu alanın özellikle son evrede daha çok işlik alanı olarak kullanıldığını düşündürmüştür. 2011 yılı çalışmalarında merkez kazı alanında MÖ 2. binyıla tarihlenen tabakaya ulaşılmıştır. Burada herhangi bir mimari yapıya rastlanmamış olup, Assur Ticaret Kolonileri Çağı ve Erken Hitit dönemi örneklerini içeren çanak çömlek parçaları tespit edilmiştir. Merkez kazı alanının 110 m doğusundaki açmalarda SDÇ'nin ilk evresinin mimari kalıntılarına ulaşılmıştır. KD-GB yönlü, taş temelli, kuru duvar tekniğinde yapıların yükseklikleri yer yer 1.25 m'ye kadar korunmuştur. Bu alanda çok sayıdaki iri küp parçası ve gövdesine kadar toprağa gömülmüş küpler açığa çıkarılmıştır. IZ-176 açmasında bir tahıl silosu ortaya çıkarılmıştır. Ağız çapı 1.5 m'ye derinliği ise 1 m'ye ulaşan, iç çeperi toplama taşlarla örülmüş silo içerisinden çok az sayıda karbonlaşmış buğday taneleri ele geçmiştir. Bu alanda ele geçen buluntular arasında boyalı çanak çömlek örnekleri; özellikle üzerinde bir sfenks figürü olan boya bezemeli parça, beyaz astar üzerine siyah renkte boya ile yapılmış geometrik bezemeli ve kuş figürlü çömlek ile kırmızı astar üzerine yine kuş sırası bezemeli kap parçaları yer almaktadır. JA-176 açmasında ortaya çıkarılan, büyük bir kısmı da henüz kazılmamış olan yapının en iyi korunan duvarlarının yüksekliği 2.25 m'ye ulaşan yapıya güney yönünden inişi sağlayan 5 sıra merdiven ile inilmektedir. Yapının bir alt kat deposu işlevinde olduğu anlaşılmaktadır. Yoğun bir şekilde küllü bir dolguya sahip olan yapı içerisinden ele geçen çanak çömlek parçaları Geç Demir Çağı'na taihlendirilmiştir. İyi işçilik gösteren bronz bir fibula ele geçmiştir. IZ-176 ve IY-176 açmasında açığa çıkarılan yapılar ise GDÇ'nın son 2 evresine aittir. Çok sayıda figüratif ve geometrik bezemeli, çok renkli boyalı çanak çömlek parçalarının yanı sıra dokuma tezgah ağırlıkları ve ağırşak parçalarının ele geçtiği yapılar dikdörtgen planlıdır. Duvarlar kuru duvar tekniğinde örülmüştür. IZ-176 açmasındaki tabanı iri sal taşları ile döşeli odanın, GDÇ'nın 2. evresine ait olduğu ve 1. evre (son evre) içerisinde eğreti bir ara duvar ile ikiye bölündüğü tespit edilmiştir. Kent suru kazılarında 2010 yılında kentin kuzeybatı kesimine denk gelen kesimde taş bedenli surun 45 m uzunluğundaki bir kesimi açığa çıkarılmış ve bu alanda ayrıca dış sura eklenmiş bir kule yapısı tespit edilmiştir. 2011 yılı kent suru kazıları, kulenin hemen doğusunda kalan ve surun şehir içine bakan kısmında yürütülmüştür. Çalışmalar sonunda, dış yüzdeki yüksekliği 5.10 m'ye kadar korunmuş olan taş bedenli surun, şehrin iç kesiminde de aynı yüksekliğe sahip olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca surların bu kesiminde, taş bedenli surun üst kısmında 2 m'ye kadar korunmuş kerpiç surlar da tespit edilmiştir. Surun bütün kısmının korunan yüksekliği kerpiç kısımla beraber 7 m'ye kadar ulaşmaktadır. Yığma toprak içerisinde ele geçen malzemenin çoğu ODÇ ve GDÇ'ye az sayıda parça da STÇ'ye tarihlendirilmiştir. Şehrin güney kesimindeki Cingi Pınarı isimli su kaynağına bakan yamaç üzerinde geniş açıklık alanda, IJ 195 açmasında şehrin muhtemelen ana kapısı açığa çıkarılmıştır. Yüksek bir kule görünümündeki kapının batı kanadı yaklaşık kare planlı olup doğu-batı yönünde 6.15 m uzunluğunda ve kuzey-güney yönünde 7 m uzunluğundadır. Kapının taş temellerinin yüksekliği 1.5 m'ye ulaşırken, iç kesimde 3.25 m civarındadır. Surun dış yüzü ile birleşen batı kanadı ile doğu kanadı arasındaki genişlik ise 5 m'dir. Şehrin iç kesimine doğru uzanan kanatlar 4.35 m uzunluktan sonra, 2.65 m uzunluğundaki içe doğru çıkma yapan esas giriş kapısı kanatları ile birleşmektedir. Batı kanadında, muhtemel ahşap kapıyı taşıyan söve bloğu da in situ olarak tespit edilmiştir. Doğudaki kapı kanadının ön yüzü açılabilmiştir. Yassıhöyük kent kapısının kapı aralığı yan kuleler ile birlikte 18 m'ye ulaşmaktadır. 2012 yılı çalışmalarında, stratigrafik sondaj açması şeklinde çalışılmıştır. Kazıların sonunda GDÇ (3 evre), ODÇ (3 evre) ve Hitit tabakası (2 evre) olmak üzere 8 mimari evre tespit edilmiştir. Hitit tabakasının geç evresinde, mekansal bir görüntü arz etmeyen birbirine paralel iki uzun duvar sırası tespit edilmiştir. Ele geçen çanak çömlek buluntuları Hitit İmparatorluk döneminin standart üretim örnekleridir. Erken evrede ise temel seviyesinde korunmuş ve duvarları pise tekniğinde yapılmış Eski Hitit dönemine tarihlenebilecek bir mekan tespit edilmiştir. Kent kapısı kazılarında, kapının doğu ve batı kanatları ile ana giriş koridoru tamamen açığa çıkarılmıştır. En erken evrede 3.5 m genişliğindeki birinci giriş kapısından sonra yaklaşık 7x10 m boyutlarında bir koridora ulaşılmakta ve aynı aks üzerinde yine 2.5 m genişliğinde ikinci bir kapı girişi bulunmaktadır. İki kapı arasındaki geniş koridorun, birinci kapıyı taşıyan ve güneye bakan ön yüzü 4 m yüksekliğinde korunmuş taş bedenli bir sur görünümündedir. Dış ve iç kapı arasında kalan geniş sahanlık, GDÇ'nın son evresinde eğreti bir duvar ile küçültülmüş ve giriş kapıları da daratılmıştır [Şenyurt et al. 2013:24-25]. 2012 yılında, C Alanı'nda gerçekleştirilen kazılarda ortaya çıkarılan ilk mimari evreye ait mimari kalıntılar Geç DÇ'nin son evresine tarihlenmektedir. Bu alandaki mimari kalıntılar tarımsal faaliyetler nedeniyle büyük oranda tahrip olmuş ve yalnızca temel seviyesinde korunagelmiştir. Uzun dikdörtgen planlı, bitişik düzenli taş duvarlı yapılar kuzeydoğu-güneybatı uzantılıdır. Bazı mekanların tabanları orta boyutlu kireçtaşından yassı bloklarla döşenmiştir. İkinci evreye ait taş döşeli ikinci bir taban ortaya çıkarılmıştır. İki evreli bu mekanların duvarları 0.40-0.60 m genişliğindedir. Yükseklikleri ise 0.75 m'ye kadar ulaşmaktadır. Üçüncü mimari evre, 8 adet çöp çukuru ve 2 tandırla temsil edilmektedir. Yapılan çalışmalarda Orta DÇ'ye ait dağınık bir duvar kalıntısı ortaya çıkarılmıştır. Bu yapı, Geç DÇ yapılarının aksine, güneybatı-kuzeydoğu uzantılıdır. Bu evrenin hemen altında açığa çıkarılan 2 adet çöp çukuru ve küllü alanlar Orta DÇ'nin erken evresine aittir [Şenyurt et al. 2014]. 2013 yılında B Alanı, JF185 açmasında gerçekleştirilen kazılarda tespit edilen edilen ilk mimari evre Orta DÇ'ye tarihlenmektedir. Bu evre, düzenli bir mimari yapı kalıntısına rastlanmamıştır. Ancak Orta DÇ'nin geç evresine ait iki çöp çukuru tespit edilmiştir. Çöp çukurlarının derinlikleri 45-50 cm arasında değişmektedir. Çapları ise yaklaşık 1.5 m'dir. Bu çöp çukurlarıyla aynı seviyede kerpiç duvar kalıntıları tespit edilmiştir. Yapının kısmen korunmuş tabanı üzerinde günlük kullanım kapları ve monokrom boya bezekli çanak çömlek parçaları bulunmuştur. Açmanın güney profiline doğru uzanan büyük silo çukurunun Orta DÇ'nin geç evresinde yapıldığı anlaşılmıştır. Silonun çağı 3.5 m, derinliği ise 1.5 m'dir. Siloda üç farklı taban seviyesi tespit edilmiştir. En alt evre, Hitit İmparatorluk Dönemi'ne tarihlenen yapının güney kesimini tamamen tahrip etmiştir. Bu çukurun tahıl depolama amaçlı kullanıldığı düşünülmektedir. Silo içinde bulunan çanak çömlekler MÖ 9. ve 8. yüzyıla tarihlenmektedir. Açmanın kuzeybatı köşesinde, Orta DÇ tabakasının altında, iki farklı mimari evreye sahip Erken DÇ tabakasına rastlanmıştır. Erken DÇ mimarisi, 4-5 sıra taştan oluşan, kabaca yuvarlak planlı bir duvar sırası ve iki ocaktan oluşmaktadır. Yassıhöyük'ün etrafını çevreleyen DÇ surunun yaklaşık 4 m kalınlığında ve 5 m yüksekliğinde olduğu tespit edilmiştir. Taş örgülü bir bedene sahip bu surun en üst kısmında 3-4 m yüksekliğinde kerpiç örgü yer almaktadır. Taş bedenli DÇ suru üç yenileme ve tadilat evresi geçirmiştir. Surun ön ve arka yüzünde düzgün taşlar kullanılmıştır. İri, kaba ve düzeltilmemiş taş bloklar ise dolgu malzemesi olarak kullanılmıştır. DÇ savunma sisteminin bir parçası olan kent kapısı, yerleşmenin güneydoğusunda yer almaktadır. Önceki yıllarda kent kapısının iki giriş kulesi, giriş koridoru, kapı ve sahanlık bölümleri ortaya çıkarılmıştır. 2013 yılında, DÇ'den daha erken döneme ait bir sur sisteminin var olup olmadığını anlamak amacıyla kazılar yürütülmüştür. Kazılar sonucunda yaklaşık 7x9 m boyutlarında bir yapı açığa çıkarılmıştır. Yapının iç kısmındaki karşık dolgudan gelen çanak çömlek parçaları Orta ve Geç DÇ'ye aittir. Yapının mimari planı ve kapı ile olan ilişkisi henüz tam olarak anlaşılamamıştır. Kapının güneydoğu kulesinin hemen arkasında yer alan büyük sahanlığı oluşturan, düzenli taş temellere sahip, üst kısmı kerpiç bloklarla örülü kanadın üzerindeki düzensiz taş kaplama sökülmüş ve kerpiç kanat açığa çıkarılmıştır. Bu kanadın ön kule ile birleşen kanadında da bazı bölümler sökülmüş ve daha erken döneme ait kerpiç kanat ortaya çıkarılmıştır. Bu çalışmalar, DÇ Kent Kapısı'nın en erken aşamasında taş temelli kerpiç kanatlara sahip olduğunu; geç evrede ise bu kerpiç kanatların düzensiz bir taş blokaj ile kapatılarak kapı girişlerinin daraltıldığını göstermektedir. Hitit İmparatorluk Dönemi'nde de aynı alanda bir şehir giriş kapısının bulunması olasıdır [Şenyurt et al. 2015]. 2014 yılı çalışmalarında kapı koridoru üzerindeki IK19 ve IL194 açmalarında kapı ve ilişkili yapı gruplarının tespitine yönelik çalışılmıştır. Kent kapısının içte kalan ikinci giriş açıklığında bulunan batı kanadı temel seviyesine kadar kazılmıştır. Bu kanadın, 2012 yılında açığa çıkarılan doğu kanadıyla benzer planda olduğu görülmüştür. Kapı kanatları arasındaki giriş açıklığını kapattığı düşünülen taş örgülü duvarın bu kanada dayandırılmış olduğu tespit edilmiştir. Kapılarla aynı seviyede başlayan sövelerin varlığı ile duvarın düzensiz örgü biçimi, dolgu içindeki iri boyutlu küp kırıkları ve hayvan kemikleri büyük çaplı ve hızlı gelişen bir istila durumunu göstermiştir. IL194 açmasındaki bitişik düzenli işlik alanlarının taş temeli ve üzerindeki kerpiç yükseltiler iyi korunmuştur. IJ194 açmasında, kuzeydoğu köşesi boyunca devam eden surlar açmanın ortasındaki kapıda birleşmektedir. Birleşim kısmındaki 1 m'lik yıkıntının son istila dönemi tahribatından kaynaklandığı düşünülmektedir. Sahanlık alanı ikiye bölen paravan duvarın dış yüzeyi kullanım ve istilalar sonucunda acele ve eğreti şekilde örülmüş bir taş kaplama ile sağlamlaştırılmıştır. Böylece bu düzenlemelerle istila öncesi savunma sisteminin en zayıf kısmını oluşturan alanların güçlendirilmeye çalıştırıldığı görülmüştür. IJ194 açmasında sura veya kapıya dayanmayan bir yapı tespit edilmiştir. Bu yapı, kentin kuzey kısmında yer almaktadır. Bu yapı sur seviyesinden 1 m aşağıdadır. İç kısımda güneydoğu duvarına doğru merdiven/basamak düzenlemesi vardır. Yapının üst dolguları Akamenid çanakları içerirken alt seviyelerde Orta DÇ seramikleri ele geçmiştir; bu durum yerleşmenin uzun zaman devam ettiğini göstermektedir. Geç DÇ erken evresine ait yapılar ve daha geç evredeki yapılar farklı özelliklere sahiptir. 40-50 cm genişliğindeki yapılar taş temelli, tabanları sıkıştırılmış topraktır. IK-IL/194 açmalarındaki yapı katı Hellenistik dönem tarımsal faaliyetlerinden dolayı tahribata uğramıştır. IL197 açmasının güneybatı duvarında kullanılan düzenli blokların Hitit İmparatorluk Dönemi surlarından devşirildiği anlaşılmıştır. IL198 açmasındaki sandık duvarla ilişkili kontekslerde ele geçen seramikler Demir Çağı surlarının Hitit sandık duvarlı surlarını temel alarak yapıldığını düşündürmektedir [Şenyurt et al. 2016:117-122]. Çanak Çömlek: Geç DÇ çanak çömleği, günlük kullanım kapları, kaba mutfak kapları ve iri depolama küplerinden oluşmaktadır. Geç DÇ'ye ait çanak çömlekler, Kaman-Kalehöyük DÇ tabakasının 2a ve 2b evreleriyle benzerdir. Orta DÇ'ye ait çanak çömlekler arasında kraterler çoğunluktadır. Orta DÇ çanak çömleği, Geç DÇ'ye ait olanlarla tipolojik açıdan benzerlik gösterir. Bu tabakaya ait boyalı örneklerin tümü monokrom boyalıdır. Basit ağız kenarlı ve S profilli çanak çömleklerde çizgisel bezeme görülür. Yassıhöyük Orta DÇ çanak çömleği Alişar-4 geleneği içinde yer almaktadır. Gordion-Yassıhöyük 5. tabaka, Boğazköy-Büyükkaya II ve Maşat Höyük 3. tabaka ile paralellik göstermektedir [Şenyurt et al. 2014]. Erken DÇ'ye ait çanak çömlekler, Orta Anadolu'da Boğazköy, Kaman-Kalehöyük, Kilisetepe ve Çadırhöyük gibi merkezlerden bilinen Erken DÇ mallarıyla benzerlik göstermektedir. Çark yapımı çanak çömlekler yoğundur. El yapımı, kaba hamurlu, koyu gri ve boyasız örnekler ise az sayıdadır [Şenyurt et al. 2015]. 2014 yılı çalışmalarında IK 194 açmasında tespit edilen kapı açıklığını kapatan duvar örgüsü seviyesinde ve kapı aksı üzerinde ele geçen seramikler Alişar-4 seramik geleneğinin ürünüdür. Monokrom örnekler çoğunluğu oluştururken, olgun gelenekteki geyik figürlü kaplar, hayvan motifli örnekler ve geometrik bezekler MÖ 8. yüzyıl sonu, MÖ 7. yüzyıl başlarına tarihlenmektedir [Şenyurt et al. 2016: 119]. 2014 yılı çalışmalarında IK 194 açmasında tespit edilen kapı açıklığını kapatan duvar örgüsü seviyesinde ve kapı aksı üzerinde ele geçen seramikler Alişar-4 seramik geleneğinin ürünüdür. Monokrom örnekler çoğunluğu oluştururken, olgun gelenekteki geyik figürlü kaplar, hayvan motifli örnekler ve geometrik bezekler MÖ 8. yüzyıl sonu, MÖ 7. yüzyıl başlarına tarihlenmektedir [Şenyurt et al. 2016: 119].
Kalıntılar:
Yorum ve tarihleme: En eski yerleşim tabakası Son Tunç Çağı'nın başlarına tarihlenmekle birlikte, şimdiye kadar yapılan kazı çalışmaları buranın Orta Demir Çağı'nda (Geç Hitit Dönemi) Tabal Ülkesi'nin önemli merkezlerinden birisi olduğuna işaret etmektedir. Geç Demir Çağı'nda da höyükte yerleşim yoğun bir şekilde devam etmiş olup, özellikle çanak çömlek buluntuları bu dönemin Akamenid / Pers etkileri taşıdığını ortaya koymaktadır [Şenyurt et al. 2013:24].


Liste'ye