DOSYA



(Bu dosya "turizm için arkeoloji" yapanlara ithaf olunur...)




Bizans Sarayının Üzerinde Bizans Oyunları:

YILAN HİKAYESİ - YALAN HİKAYESİ



"SATILIK İSTANBUL VAR HAANIIIM!..."

I




UNESCO, İSTANBUL'U LİSTEDEN ÇIKARABİLİR





Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu'na (UNESCO) bağlı olan ve merkezi Paris'te bulunan Uluslararası Anıtlar ve Sitler Koruma Konseyi (ICOMOS) Türkiye Milli Komitesi Başkanı Prof.Dr. Nur Akın, Four Seasons Oteli'nin Bizans ve Osmanlı kalıntıları üzerinde yaptığı inşaatın çok kötü ve korkunç bir olay olduğunu söyledi.


Aynı zamanda Kültür Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü öğretim üyesi olan Akın, "Burası o kadar özel bir nokta ki, burası İstanbul'un esası. Bu noktada yapılacak olan her türlü işlem çok önem taşıyor. Sultanahmet ve çevresi yıllar önce kazı alanı ilan edilmiş ve ciddi bilimsel kazılar yapılmış. İstanbul ve dünya tarihi açısından son derece önemli olan bu yerde yapılanları doğrusu ben ilke olarak bağdaştıramıyorum" dedi.
 

3 bin yıllık tarihi olan bu yerde yapılanların önümüzdeki şubat ayında İstanbul'a gelecek UNESCO heyeti tarafından mutlaka masaya yatırılacağını anlatan Akın, şöyle konuştu:
"Bu toplantıda İstanbul'un Dünya Kültür Mirası'ndan çıkarılıp çıkarılmaması da gündeme gelecek. Zeyrek'te, Süleymaniye'de ve şimdi de Sultanahmet'te yapılanlar bu toplantıda üyelerin önüne gelecek. Bu kötü örnekler İstanbul'un 2008 Temmuz'unda Quebec'te yapılacak Dünya Mirası Komitesi Toplantısı'nda Dünya Mirası listesinden çıkarılması sürecini hızlandırabilir."


Akın şunları söyledi:"Bunlar 3 bin yıllık tarihimizin sürecini yansıtıyorlar. Hele Sultanahmet'teki arkeolojik park. İstanbul demek bunlar demek. Ayrıca silueti etkileyecek Haydarpaşa'ya dikilmesi planlanan gökdelenler, yine silueti etkileyecek Galataport gibi projeler de değerlendirilecek. Bu tarihi yerlerle ilgili tasarruflar, öyle ayaküstü alınamaz."


Akın, gerek Süleymaniye ve Zeyrek, gerekse Sultanahmet olsun, kentsel sit alanlarında yapılanların bilimsel restorasyon ilkeleri paralelinde olması gerektiğini belirterek, şöyle devam etti:
"Ama yapılanlar böyle olmuyor. Süleymaniye ve Zeyrek'te yaptıkları gibi yapıları yıkıp sıfır parsel üzerine ahşap kaplamalı yeni binalar inşa etmek, uluslararası ölçekte doğru bir uygulama değil. Burayı Osmanlı mahallesi görünümüne dönüştürmek istiyorlar. Uluslararası mirastan çıkarılsın veya çıkarılmasın, biz bilim adamları olarak buna karşı çıkmalıyız. Bir de kentsel yenileme meseleleri var. 5366 sayılı yasa çıkarıldı. 'Yıpranan tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması' adı altında. Yenilenerek koruma olmaz, koruma korumadır. Bir yeri sıfır hale getirip yeniden yapmak, kabul edilebilir bir şey değil. Tahammül edilemez."

Eski 3. No'lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Başkanı, ICOMOS üyesi, İTÜ Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi ve İstanbul mimarisi üzerine çalışmalarıyla tanınan Prof.Dr. Afife Batur da, Bizans Sarayı üzerindeki inşaatla ilgili projeyi görmediğini, ancak böyle bir yapının Bizans Saray bölgesi kalıntılarının üzerinde yapılmaması gerektiğini söyledi.


Batur, böyle kararlar almadan önce kılı kırk yararak dikkatle düşünmek gerektiğini belirterek, "Bu otelin ek binasının yapılacağı yıllardır söyleniyordu ama ben ihtimal vermiyordum. Ancak sonunda gerçekleşti" dedi.


Sultanahmet'teki olayın İstanbul'un Dünya Kültür Mirası'nda kalıp kalmamasıyla ilgili kararı olumsuz etkileyeceğini söylemenin yanlış olmayacağını vurgulayan Batur, şöyle dedi:
"Gazete fotoğraflarından çözebildiğim kadarıyla resmen binayı inşa ediyorlar. Düşünsenize Dünya Kültür Mirası listesinden çıkarılıyorsunuz ama 2010'da Avrupa kültür başkenti oluyorsunuz. Ne büyük bir ironi olur. İstanbul'un Dünya Kültür Mirası listesinden çıkarılması demek, bundan sonra kentle ilgili hiçbir maddi ve manevi destek alınmaması anlamına geliyor."
Milliyet, Haber: Önay Yılmaz, 31.12.2007



*****


EMİNÖNÜ BELEDİYE BAŞKANI ER: HUKUKİ SORUN YOK AMA AYASOFYA'YI ZORLUYOR...

 

Eminönü Belediye Başkanı Nevzat Er, Four Seasons'ın tarihi kalıntılar üzerine ek bina inşaatı başlatmasını şöyle değerlendirdi: "Koruma Kurulu'ndan izin alınmış ve bizden önce orası turizm alanı ilan edilmiş. Vatandaş, devletin kurumlarından bir karar almış, aldığı karara güveniyor. Bu güvene dayanarak orada masraf yapıyor. Olay hukukidir. Tarihe zarar veriliyor mu? Bu konuda yetkili olanlar olayı inceler ve uygun olup olmadığına karar verir. Hukuk zemininde çalışmalıyız. Zaten hukuki olmasa böyle bir inşaata izin çıkmaz. Sizin gazetede haber çıkana kadar söz konusu yerin dosyasına bakmamıştım. Ben Belediye Başkanı olarak izinli bir çalışma olup olmadığına bakarım. Ayasofya'yı kirletiyor, zorluyor. Tarihi eserin önüne öyle bir yapı dikmenin mantığı var mı? Bu farklı bir değerlendirme. Burada belediye olarak karar veremeyiz. Projelerle ilgili bütün kararlar kurullara gider. Kurul hayır derse iş biter.

Milliyet, 31.12.2007



*****


TARİH KATLİAMI ADIM ADIM YAPILDI

 

Sultanahmet'te Four Seasons Oteli'nin tarihi kalıntılar üzerinde ek bina yapmasının yolu, 2000 yılında alınan kararla açıldı. Bu tarihte Kültür ve Turizm Bakanlığı 2000'de, bölgeye "Arkeolojik Park, Turizm ve Kültür Alanı" fonksiyonu verilmesini istedi ve bu amaçla hazırladığı planları askıya çıkarması için İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne gönderdi.






Belediye Planlama Müdürlüğü, teknik ve hukuki sorunlar nedeniyle Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın karara itiraz etmesini, bakanlığın direnmesi durumunda da dava açılmasını önerdi. Topbaş, bunu yapmak yerine, dosyayı Belediye Meclisi'ne gönderdi. "Yanlışlıkla" gönderildiği söylenen dosya, yıllarca meclis ile müdürlük arasında gidip geldi. Bu sırada da inşaat izni çıktı ve bina yükselmeye başladı.


Bizans Sarayı kalıntıları üzerinde otel ek binalarının yükselmesine neden olan sürecin kronolojisi şöyle:

 

  • Sultanahmet Camii, Ayasofya, Topkapı Sarayı gibi önemli tarihi yapıların yer aldığı hat üzerinde bulunan ve bir bölümünde eski Sultanahmet Cezaevi'nin olduğu parseller, Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından 1981'de "kültür varlığı" olarak tescil edildi.

  • 1982 tarihli Turizmi Teşvik Yasası'na dayanılarak aynı yıl çıkarılan Bakanlar Kurulu Kararı ile, söz konusu bölge "İstanbul Sultanahmet Meydanı Turizm Merkezi" olarak ilan edildi. Böylece bölgeyle ilgili plan yapma yetkisi Kültür ve Turizm Bakanlığı'na geçti ve bugünkü duruma yol açan sürecin ilk adımı atıldı.

  • Arazi üzerindeki eski Sultanahmet Cezaevi binası Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 1992'de, otel yapılmak üzere 49 yıllığına Sultanahmet Turizm A.Ş.'ye kiralandı. 1991'de kurulan şirket, 1996'da cezaevini otel olarak hizmete açtı.

  • İstanbul 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, 1995'de Sultanahmet bölgesini de içine alan tarihi yarımadanın tamamını sit alanı ilan etti. Kurulun kararı gereğince, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, tarihi yarımada ile ilgili 1/5000 ölçekli koruma amaçlı nazım imar planı çalışmalarına başladı. Hazırlanan planlar 2003'de İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi'nce uygun görüldü.

  • Büyükşehir Belediyesi plan çalışmalarını sürdürürken, Kültür ve Turizm Bakanlığı 2000'de, bölgeye "Arkeolojik Park, Turizm ve Kültür Alanı" fonksiyonu verilmesini istedi. Turizm fonksiyonu verilen yerler, imar ayrıcalıkları kazanıyor, kısıtlamalar kaldırılıyor. Turizm Bakanlığı kendisi plan yaparak yürürlüğe koyabiliyor.

  • Büyükşehir Belediyesi'nin hazırladığı koruma amaçlı nazım imar planlarıyla ilgili yasal prosedür henüz tamamlanmadan, Turizm Bakanlığı söz konusu parsellerle ilgili mevzii imar planları hazırladı. Bakanlık kendi planlarını, askıya çıkartılması ve ilgili kurumlara haber verilmesi için İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne gönderdi.

  • İstanbul Büyükşehir Belediyesi Planlama Müdürlüğü, Turizm Bakanlığı'nın askıya çıkartılması için kendilerine gönderilen planlarıyla ilgili olarak Topbaş'a şu görüşü bildirdi: "Tarafımıza iletilen söz konusu planların Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu prosedürünün tamamlanmasına müteakip askıya çıkartılabileceği, aksi halde yasa hiyerarşisi, yetki paylaşımı ve uygulama prosedürü bakımından teknik ve hukuki problem yaratacağından plan uygun bulunmamış olup yukarıda açıklanan gerekçeler doğrultusunda plana itiraz edilmesi, itirazın reddedilmesi (Bakanlıkça) durumunda dava açılması gerektiği müdürlüğümüz görüşüdür."

  • Topbaş, 9 Haziran 2005'de, Planlama Müdürlüğü'nün görüş yazısıyla birlikte önüne gelen dosyayı, "Görüldü" onayı ile Belediye Meclisi'ne havale etti. Oysa Topbaş'ın müdürlüğe, "İtiraz edilsin" veya "Askıya çıkarılsın" şeklinde talimat vermesi gerekiyordu. Topbaş'ın "yanlışlıkla" dosyayı Meclis'e gönderdiği bildirildi.

  • Büyükşehir Belediye Meclisi 17 Haziran 2005'de, sanki Büyükşehir Belediyesi'nin hazırladığı planlara itiraz varmış gibi değerlendirme yaparak, "İtiraz incelenmiş olup, müdürlüğüne iadesi" diyerek, dosyası Planlama Müdürlüğü'ne iade etti.

  • Planlama Müdürlüğü, dosyanın 'yanlışlıkla' gönderildiği Meclis'te yine 'yanlışlıkla' bir kararı alındığını, alınmış olan kararın yeni karar ile ortadan kaldırılması gerektiğini belirterek dosyayı Meclis'e gönderdi.

  • İlgili müdürlük ile meclis, dosya hakkında anlaşamadı. Dosya, 11 Mayıs 2006'ya kadar meclis ile müdürlük arasında gitti geldi. 11 Mayıs 2006'da dördüncü kez dosyayı inceleyen Belediye Meclisi, şu kararı aldı: "Sayılı İstanbul Büyükşehir Belediye Meclis kararlarının iptal edilerek dosyanın müdürlüğüne iadesi oybirliği ile kabul edilmiştir."

  • Bakanlığın planlarına itiraz edilmesi gerekirken dosya İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi ve Planlama Müdürlüğü arasında gidip geldi. Bu arada Koruma Kurulu'nun verdiği izinlerle, tarihi alanın tahribi başladı.

     

    Milliyet, Haber: Mehmet Demirkaya, 01.01.2008

     

    *****


    CHP'Lİ SOYSAL MECLİS'E TAŞIDI


    CHP İstanbul Milletvekili Çetin Soysal, olayı Meclis gündemine getirdi ve Soysal, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın yanıtlaması istemiyle şu soruları sordu: "İnşaatın durdurulması için herhangi bir girişimde bulunuldu mu? İstanbul'un Dünya Kültür Mirası listesinden çıkarılması riskini bertaraf etmek için bakanlıkça yapılan çalışma var mıdır?
    Milliyet, 01.01.2008

     

    *****


    TALAY: KURUL KARARI BAKAN ONAYLI İŞLEM DEĞİLDİR

    Eski Kültür Bakanı İstemihan Talay, Sultanahmet'te Bizans kalıntıları üzerine inşaat yapılan "kültür alanına" aynı zamanda "turizm alanı" fonksiyonu verilmesinin Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararıyla gerçekleştiğini, bakanların bu kararlara müdahalesinin söz konusu olmadığını kaydetti.


    Talay, otelin inşaat yaptığı kültür alanı bölgesine, bakanlığı döneminde 13 Ekim 2000'de "turizm alanı" fonksiyonu verilmesi konusunda, "Kararı bakanlık değil, kurullar veriyor" dedi. Kurulların bağımsız çalıştığını dile getiren Talay şunları kaydetti:


    "Bunu yasa öngörmektedir. Eğer söz konusu belgedeki fonksiyon turizmin daha öncelikli alanı olarak ortaya çıkmasını gerektiriyorsa, kurul bunu kendi inisiyatifiyle değerlendirebilmektedir. Sanırım bu da öyle olmuştur. Bakan onayı ile yürürlüğe giren bir işlem değildir. Benim bu konuda bilgim de söz konusu değil. O dönem ayrı ayrı olan Kültür ve Turizm bakanlıkları arasında da bir yazışma olduğunu hatırlamıyorum. Bana bu konuda sunulan bir bilgi de yok. Bütün bunlara rağmen tarihsel birikimin dikkate alınarak işlemlerin yürütülmesi gerekir. Bu da denetleme ve ilgili kuruluşların dikkatiyle söz konusudur."


    Talay, sivil toplum örgütlerinin kurul kararlarına karşı görüşleri olduğu zaman sürecin yargıya taşındığını belirterek, "Kurul kararları ancak yargı kararıyla değiştirilebiliyor " dedi.
    Milliyet, Haber: Önder Yılmaz, 01.01.2008



    *****


    ZAL: UNESCO 2. UYGULAMAYA GEÇEBİLİR


    UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Genel Sekreteri Dr. Nihat Zal, Four Seasons Oteli'nin Sultanahmet'teki Bizans kalıntıları üzerinde genişlemesine izin veren karara ilişkin sürecin işlediğini, Türkiye'nin taahhütlerini yeteri kadar yerine getirmemesi halinde İstanbul'daki UNESCO listesinde bulunan tarihi varlıkların "Tehlikedeki Dünya Kültür Mirası" listesine kaydırılma ihtimali olduğunu bildirdi.


    Milliyet'in gündeme getirdiği konuyla ilgili açıklama yapan Zal, UNESCO'nun üç tür uygulaması olduğunu belirterek, İstanbul'daki tarihi varlıkların birinci uygulama olan "Dünya Kültür Mirası" listesinde olduğunu, ikinci olarak tarihi varlıkların "Tehlikedeki Dünya Kültür Mirası" listesine alınabildiğini, üçüncü olarak da listeden çıkarma uygulamasının yapıldığını ifade etti. Zal, İstanbul'un tamamının UNESCO listesinde olduğu gibi bir izlenim olduğunu, aslında tarihi yarımadanın listede yer aldığını belirtti.

    Milliyet, 01.01.2008



    *****


    TARİH KIYIMINDA SKANDAL ZİNCİRİ





    Sultanahmet'te bulunan Four Seasons Oteli'nin bitişiğindeki Bizans kalıntıları üzerine ek bina inşaatı yapılmasına izin veren Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararlarına ilişkin skandallar bitmiyor.


    Prof.Dr. Özer Erenman başkanlığında 13 Ekim 2000'de toplanan İstanbul 1 No'lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, Four Seasons'ın tarihi kalıntılar üstünde inşaat yapmasının önünü açtı. Alınan kararlarda, "alanın Koruma Amaçlı İmar Planı'nın yapılması" ve "otelin ek bina inşaatıyla ilgili ön projesi" onaylandı. Yani kurul, aynı kararda hem alanın gelecekte nasıl kullanılacağının tespitini istedi, hem de bunun sonucunu beklemeden otelin ön projesini kabul etmiş oldu.


    Aynı toplantıda bir skandala daha imza atıldı. Araziyle ilgili iki farklı karara aynı tarih ve numara verildi. Mimarlar Odası eski Başkanı Oktay Ekinci, "İki ayrı karar, aynı numarayı alamaz" dedi.

    Dönemin Kültür Bakanlığı İstanbul 1 No'lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, 13 Ekim 2000'de Prof.Dr. Erenman başkanlığında, Prof.Dr. Zekiye Yenen, arkeolog Sümer Atasoy, Eminönü Belediyesi temsilcisi İlyas Bozkurt, mimar Kemal Akçay ve mimar Tanju Verda Akan'ın katılımıyla toplandı. Kurul, eski Sultanahmet Cezaevi'nin bulunduğu Kutlugün sokak ve Tevkifhane sokak ile ilgili olarak iki ayrı karara imza attı. Her iki karar da, "13.10.2000-726" tarih ve "12298" sayısıyla kayıtlara geçirildi.


    Tevkifhane Sokak'a ilgili kararda, otelin bitişiğindeki alanda yapılacak kazıya ilişkin ayrıntılar onaylandı. İstinat duvarının yıkılarak, onaylı rölövesi doğrultusunda yeniden yapılabileceğine karar veren kurul, alanın "Arkeolojik Park, Turizm ve Kültür Alanı" olması talebini de kabul etti.


    Kutlugün Sokak'a ilişkin kararda da, inşaatla ilgili olarak ayrıntılar "şartlı" olarak kurul onayından geçti. Aynı toplantıda verilen diğer karardan farklı olarak, kazı sonuçlandığında kesin değerlendirme yapmak üzere, bölgenin "Arkeolojik Park, Turizm ve Kültür Alanı" olması onaylandı.


    Ayrıca Kurul, "Koruma Amaçlı İmar Planı" hazırlanmasına ve "Otelin önerilen avan (ön) projesinin de uygun olduğuna" karar verdi. Prof.Dr. Yenen, her iki karara da, "Avan projesinin uygun olduğu kısmına katılmıyorum" diyerek muhalefet etti. Mimar Akçay, sadece Tevkifhane sokakla ilgili karara karşı çıktı.

     

    Yıllarca kurul üyelikleri de yapan eski Mimarlar Odası Genel Başkanı Oktay Ekinci, "kurulun 2000 yılı kararlarının usulsüzlükler zincirini apaçık ortaya çıkardığını" söyledi. Kararların aynı tarihli olmasının usulen mümkün olmadığını dile getiren Ekinci, "Aynı ada ya da paftaya ait olsalar dahi, iki farklı kararın aynı numaralara sahip olması söz konusu değildir" dedi İki ayrı karara aynı numarayı vermenin iki anlamı olabileceğini kaydeden Ekinci, şunları kaydetti:


    "Ya karar müdürlükte yazılırken yapılan maddi hatadır, ya da kararların çok da fazla tartışılmadan, üzerinde düşünülmeden verildiğini gösterir. Yani karar aceleye gelmiş olabilir. Çünkü o kadar açık, basit ve rutin bir işlem ki, gözden kaçırılması imkansız. Diyelim ki, mahkemeye başvurup, karara itiraz edeceksiniz. Bir numarayla iki ayrı karar çıkıyor. Mahkeme hangisini dikkate alacak? Bu hukuki süreci tıkayan bir karardır."


    "Koruma Amaçlı İmar Planı" hazırlanmasına karar verilirken, aynı anda "firma tarafından sunulan avan projenin uygun olduğuna" karar verilmesinin yasaya aykırı olduğunu savunan Ekinci, daha alan için imar planı yapılmadan Four Seasons'ın ek bina projesinin kabul gördüğünün böylece ispatlandığını söyledi.


    Ekinci, şöyle devam etti: "Bu kararlarda çelişki var. Kurul, birinci cümlede alan için önce 'Koruma Amaçlı İmar Planı yapılsın' diyor, takip eden cümlede ise firmanın projesini onaylıyor. Bunu prensip olarak dahi yapamaz.


    Önce imar planı yapılacak, kurul bu imar planını onaylayacak. Sonra avan projeyi görüp, plana uygun olup olmadığına bakacak. Oysa, bu uygulamada çelişki var. Çünkü, belki imar planında bir yapı yeri uygun görülmeyecek. O durumda, kurul inşaat iznini baştan vermiş oluyor. Plan önlerine gelmeden, incelemeden, onaylamadan, önlerine gelen projeyi uygun görmeleri değil, reddetmeleri gerekirdi."

     

    MUHALİF ÜYE PROF. YENEN: ÖĞRENCİLERİN YÜZÜNE NASIL BAKABİLİRDİM?

    Four Seasons Oteli'nin ek bina inşaatının önünü açan 13 Ekim 2000 tarihli kararlara muhalefet eden Kurul üyesi Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Zekiye Yenen, "İnancımı karara yansıtmak zorundayım. Yoksa öğrencilerimin yüzüne bakamam" dedi.


    Arkeolojik park alanında inşaat yapılmasının kendisine uygun gelmediğini, alanın kamuya açık olması gerektiğini söyleyen Yenen, "Bunu ben değil, imza attığımız uluslararası anlaşmalar söylüyor. Ayrıca, bir kümes yaptırırken bile inşaatı koruyamadığımızı görüyorum. Arkeolojik alanı korumak ise çok riskli. Firmanın alanda yaptığını takdir ediyorum ama başka bir şekilde ödüllendirilebilirdi. İlla inşaat izni verilmesi gerekmezdi" diye konuştu. Yenen, şunları söyledi:
     

    "Epeyce lüks olacağı belli olan bir otele arkeolojik sit alanında izin verirseniz, zaten bu bir takım sorunlar çıkaracak demektir. Konu oraya dayanıyor. Bizim ülkemizde koruma konusuna bütçe ayrılmıyor. Kazı ve envanter çalışmaları, özel şirketlere kalıyor. Özel şirket de ileride bunu bir pazarlama vasıtası olarak kullanmak üzere kazıları yaptı.


    Kazıları yapmasının çok büyük yararları da oldu. Birçok özellik ortaya çıktı. Bunun iyi tarafları var ama bizim yasalarımız yetersiz. Yasalarımızda, kültür varlıklarının kimin malı olduğu konusunda açık bir ifade yok. Bu sefer tarihi adayı kazıp, sonra 'Biz ortaya çıkardık, ticari amaçla biz kullanalım' diyorlar."

    Yenen, alanın imar planı yapılmadan, otelin ön projesine izin verilmesiyle ilgili olarak da şöyle konuştu: "Bu bir çelişki değil. Bazen yasal mevzuat geri kalabiliyor, inisiyatif oluşturuluyor. Sit kararı 1995 yılında alınmış. Koruma amaçlı imar planının da bir yıl içerisinde yapılması gerekiyordu. Bekliyorsunuz ama plan bir türlü hazırlanmıyor. Plan 2005'te onaylandı. Plansız bırakılmasının maksatlı olan yönleri var. Dolayısıyla bir inisiyatif oluşturuluyor. İnsanlar bir işler becermek istiyorlar. Plana da, bazı konularda ışık da tutmak istiyorlar. Yani, yasal mevzuat geri kalabiliyor." İki kararın tarih ve numaralarının aynı olduğunu hatırlamadığını söyleyen Yenen, "Kararları yeniden incelemem gerekir. Belki memurlar ile görüşmek gerekir. Ben nedenini bilemem" dedi.

     




    Kurul toplantısında iki ayrı karar alındığı, ancak bu kararlarla ilgili iki belgeye de aynı numaranın verildiği belirlendi.

    Milliyet, Haber: Şükran Pakkan, 02.01.2008





    İLK PROJEDE AYAKLAR ESERLERİN ÜZERİNDEYDİ





    Sultanahmet'teki Bizans Sarayı kalıntılarının bulunduğu alan üzerinde genişleyen Four Seasons Oteli'nin ek odaları yapacağı alandaki bilimsel kazı çalışmasının, 2002'de İstanbul Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü kararıyla sona erdirildiği ortaya çıktı.


    Müdürlük, 6 Eylül 2002'de çelik ayaklar üzerine yükselecek bölümde bilimsel kazı çalışmalarının sona erdiğini kurula bildirdi. Kurul da kararın hemen ardından yaptığı toplantıda "taşıyıcı ayakların kalıntılara isabet etmeyecek şekilde belirlenmesini" isteyerek, avan projede inşaat sürecini bir adım daha ileriye götüren karara imza atmış oldu.


    Kültür Bakanlığı İstanbul 1 No'lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, 27 Kasım 2002 tarihinde Prof.Dr. Özer Erenman başkanlığında toplandı. Toplantıya, Prof.Dr. Zekiye Yenen, Doç.Dr. Sümer Atasoy, mimar Tanju Verda Akan, ilk kuruldaki mimar Kemal Akçay'ın görevden ayrılması nedeniyle yerine Doç.Dr. Mustafa Lütfi Yazıcıoğlu ve Eminönü Belediyesi'ni temsilen İlyas Bozkurt katıldı.
     

    Arkeolojik kazıya ve ek bina inşaatına izin veren 13 Ekim 2000 tarihli kurul toplantısında, "kazı bulgularının değerlendirilmesi koşuluyla" inşaatın uygun olduğu belirtilmişti. İlk karara şerh koyan Yenen, 2002'de alınan karara da yine tek başına karşı çıktı. Diğer üyeler karara onay verdi.
    Toplantı sonuçları 14463 sayı ile kayda geçti ve inşaat ayrıntıları ele alındı. Kararda, "Önerilen kütle iz düşümündeki bilimsel kazının tamamlandığının, İstanbul Arkeolojik Müzesi Müdürlüğü'nün 6 Eylül 2002 tarihli ve 346 sayılı yazısı ile anlaşıldığı" belirtildi.

     

    Prof.Dr. Özer Erenman: 1940, Ankara doğumlu. Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Fakültesi mezunu. Mimar Sinan Üniversitesi'nde mimarlık bölümü başkanlığı ve rektör yardımcılığı yaptı. 1996-2005 yılları arasında kurulun başkanlığını, 2000-2005 yılları arasında Koruma Yüksek Kurulu üyeliği yaptı.

    Tanju Verda Akan: Serbest mimar. 1960 yılında İstanbul Kız Lisesi öğrencisi iken, o yıl AFS ile yurtdışına giden 54 öğrenciden biri olan Akan, 2005 Galatti ödülünü kazandı. 1984'den beri dağıtılan bu ödüle değer görülen ilk Türk oldu.

    İlyas Bozkurt: Eminönü Belediyesi temsilcisi olarak kurulda yer aldı. İmar İşleri Müdürü olarak görev yapan inşaat mühendisi Bozkurt, iki yıl önce belediyeden emekli oldu.

    Doç.Dr. Mustafa Lütfi Yazıcıoğlu: Akçay'ın ardından kurula katıldı. Mimar Sinan Üniversitesi Mimarlık Bölümü'nü birincilikte bitirdi. Yıldız Teknik'te öğretim üyesi. Maliye Bakanı Unakıtan'ın villalarının projesine karşı oy verdi. 2001'den beri koruma kurullarında görev yapıyor. Halen TBMM Milli Saraylar Bilim Kurulu üyesi.

    Prof.Dr. Zekiye Yenen: (Karara muhalefet etti) Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğretim Üyesi Yenen, ODTÜ Mimarlık mezunu. Doktorasını İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü Şehir Planlama Bölümü'nde yaptı.

    Kemal Akçay: Mimar. AKM'yi "koruma" altına alan 6 Ocak 1999 tarih ve 10521 sayılı kurul kararında da imzası var.

    Doç.Dr. Sümer Atasoy: 1966'da İstanbul Üniversitesi İÜ Edebiyat Fakültesi Klasik Arkeoloji Bölümü'nü bitirdi. İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde on yıl çalıştı. Londra Üniversitesi'nde ve British Museum'da müzecilik eğitimi gördü. İÜ Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi. İzmit Kanlıbağ, Aphrodisias ve Eskişehir Alpullu tümülüs kazılarını yönetti.

    Milliyet, Haber: Şükran Pakkan, 03.01.2008



    *****


    TOPBAŞ’DAN İTİRAZ GELMEDİ

     

    İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Ayasofya'nın karşısındaki tarihi kalıntılar üzerine yapılan Four Seasons Oteli'nin ek yapıları için topu, İstanbul 1 Nolu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'na attı. Belediyeden yapılan yazılı açıklamada "Nihai karar mercii kuruldur. Dolayısıyla ek binanın yapımı engellenebilirdi ifadesi uygun düşmemiştir" denilerek, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın planlarına karşı dava açılsa da durumun değişmeyeceği savunuldu. Büyükşehir Belediyesi Planlama Müdürlüğü, planlara itiraz edilmesini ve dava açılmasını önermişti.


    Büyükşehir Belediyesi Basın Danışmanlığı'nın yazılı açıklamasında şu ifadelere yer verildi:

     

    - Habere konu olan alan 1 No'lu Koruma Kurulu'nun 12.7.1995 ve 4.6.2001 tarihli kararları ile Kentsel Arkeolojik Sit Alanı ve Turizm Merkezi ilan edilmiştir.

    - 1 No'lu Koruma Kurulu'nca, 13 Ekim 2000 tarihinde; söz konusu yapının bulunduğu 58 adaya, hazırlanacak koruma amaçlı imar planında 'arkeolojik park, turizm ve kültür alanı' olarak işlev verilmesine, prensip olarak karar verilmiştir.

    - Kurul, 27.11.2002 tarihinde de 'revize edilmiş avan projenin taşıyıcı ayak sayısının azaltılması, kalıntılara isabet eden ayakların yerlerinin kalıntılara isabet etmeyecek şeklinde düzenlenmesi' kararını vermiştir.

    - Bunlardan da anlaşılacağı üzere yapılacak olan yapıya ait projenin her safhası, Kurul'un bilgi ve denetiminde gelişmiştir.

    - 'Tarihi Yanlışlık' başlığı ile manşetten verilen haberde "Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca hazırlanmış 1/5000 ve 1/1000 planların İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından itiraz edilmediği için tartışma konusu yapının inşa edildiği, aksi halde inşa edilemeyeceği' iddiası yer almaktadır.

    - Oysa bakanlıkça hazırlanan plan 2005 tarihli olmasına karşın, yapıya ait projelerin başlangıcı 2000 ve 2002 yıllarına aittir.

    - Sonrasında kurulca onaylanan uygulama projeleri avan projelerin açılımı ve devamı niteliğinde olup, onaylanırken avan projeye uygun olarak onaylanması gerektiği imar mevzuatının hükmüdür. Ayrıca bakanlıkça hazırlanan planların da sit alanında olması dolayısıyla Kurulca onayı gerekmektedir. Her halükarda ek binanın yapımı ile ilgili nihai karar mercii Kurul'dur. Dolayısıyla 'ek binanın yapımı engellenebilirdi' ifadesi uygun düşmemiştir.

    - Burada otel işlevli arkeolojik park yapılması Kurul kararıdır.

    - Söz konusu planlar başkanlığımızca 18.07.2005-18.08.2005 tarihleri arasında askıya çıkarılmıştır. Askı süreci içinde de planlara üçüncü kişiler ve sivil toplum kuruluşları tarafından herhangi bir itiraz olmamıştır. Kaldı ki, Büyükşehir Belediyesi'nce itiraz edilmesi ya da dava açılması; Bakanlıkça kabul edilen planın yürürlüğe girmesini engellememektedir.
    - Bakanlıkça kabul edilen planın askıya çıkarılarak ilan edilmesi yasa hükmüdür. Bu konuda belediyenin bu planı kabul etmeme ve askıya çıkarmama gibi bir yetkisi ve insiyatifi söz konusu değildir.

    - Büyükşehir Belediyesi'nin planlara itiraz etmesi gereğini belirten müdürlük yazısı, Koruma Kanunları ile ilgili prosedürün tamamlanmadığı, yani Kurul tarafından bu planların onaylanmadığı bir safhada yasa hiyerarşisi, yetki paylaşımı ve uygulama prosedürü bakımından problem teşkil edeceği içindir. Yoksa tartışma konusu yapı ile itiraz talebinin bir bağlantısı yoktur.

    - Bütün bu hususlar göz önüne alınarak; bütün aşamaları bilinen ve olağan sürecin işleyeceği açık olan bu koşullarda, söz konusu planlar bilgi mahiyetinde Büyükşehir Belediye Meclisi'ne gönderilmiştir. >

    Milliyet, 03.01.2008

     



    *****


    BİZANS SARAYI İÇİN SİVİL GİRİŞİM

     

    Sultanahmet'teki Four Seasons Oteli'nin ek bina inşaatının, tarihi Bizans Sarayı'nın kalıntıları üzerine yapılmakta olduğu haberlerini okurken, "Türkiye'de işini bilenin" ne tür zorlukların üstesinden kolaylıkla gelebileceğini düşündüm.

    Milliyet, ciddi bir araştırmacı gazetecilik çabasıyla günlerdir bu karmaşık sürecin izini sürüyor.

    İnşaat izninin nasıl çıkabildiğini, itiraz etmesi gerekenlerin zamanında nasıl itiraz etmediklerini, kasten yapıldığını düşündüğüm "usul hatalarını", aynı numara ile çıkartılan iki ayrı kararın varlığını gözler önüne seriyor.

    Anlayabildiğim kadarıyla artık bütün bu süreci geriye çevirip inşaatı durdurabilmek mümkün gibi görünmüyor.

    Tarihsel varlıkları korumak, bizim sadece kendimize karşı değil, aynı zamanda insanlığa karşı da bir borcumuz ve görevimiz.

    Buna özen göstermemenin, Taliban'ın Afganistan'da bin yıllık heykelleri dinamitlemiş olmasından bir farkı yok.

    Şimdi sıra yürekli bir savcının dosyayı ele almasında. Bu karanlık sürecin nasıl işlediğini, kimlerin bundan yararlandığını öğrenmeliyiz.

    Elbette kamu görevlilerinin yargılanmasının önündeki engelleri aşabilirlerse!

    Konuyla ilgili en güzel yorumu da Güneri Cıvaoğlu yaptı. "Aynı otel zinciri, böyle bir şey yapmayı dünyanın başka bir yerinde aklından geçirebilir miydi" diye sordu.

    Bu inşaatı durdurmak artık söz konusu otel zincirinin görevidir.

    Bu yapılana kadar dünyadaki tarihe saygılı herkesi, bu zinciri boykot etmeye çağırmak ve bu tarih katliamını bütün dünyaya duyurmak da biz vatandaşlara kalıyor.

    Uluslararası sivil bir girişim başlatmalıyız. Facebook, Youtube gibi siteler, biraz da bu tür işler için kullanılmalı.

    Hürriyet, Yazı: Mehmet Y. Yılmaz, 03.01.2008



    *****


    TARTIŞMA DEVAM EDİYOR

     

    İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin, Four Seasons Oteli'nin, Sultanahmet'teki Büyük Bizans Sarayı kalıntıları üzerine yapmaya başladığı ek binalarla ilgili kendilerinin yapacakları fazla bir şey olmadığı yolundaki açıklaması tartışma yarattı. İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi CHP Grup Başkanvekili Kemal Akar, belediyenin daha önce böyle bir konuda dava açtığını hatırlattı. Akar ayrıca, belediye meclisinden oybirliğiyle geçen karar için "gözden kaçtığı" özeleştirisini de yaptı.

    Büyükşehir Belediyesi yaptığı yazılı açıklamada, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın yasa gereği doğrudan plan yapma yetkisi olduğunu, bu planlara itiraz edilse bile sonucun değişmeyeceğini savunmuştu.


    CHP'li Akar, Büyükşehir Belediyesi'nin daha önce, Zeytinburnu'ndaki marina ve dolgu alanlarıyla ilgili bakanlığın projesi hakkında dava açtığını ve yürütmeyi durdurma kararı aldığını söyledi.

    Kemal Akar, Milliyet'e yaptığı açıklamada şunları kaydetti:
    "Şu anda Milliyet gazetesi yaptığı tespitle hem kamuoyunu hem de biz politikacı ve yerel yöneticileri uyarmış bulunmaktadır. Bu olayın varlığından haberdar etmiştir. Askı süresince bir itirazın olmaması olayın gözden kaçmasına yol açmıştır.


    Kimi zaman İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımızın izniyle, İstanbul'un planına yapılan müdahalelere Belediye Başkanlığı olarak dava açmaktadır. Bu konuda gerek Turizm Bakanlığı'nın Zeytinburnu'ndaki projesi ve daha önce Sanayi Bakanlığı'nın Ömerli ve Hadımköy'deki organize sanayi ile ilgili su toplama havzalarındaki planlama çalışmalarına karşı davalar açmıştır.

    İdarenin, kamuoyunun bu kadar hassas olduğu bir durumda çözümler üretmesi mümkündür. Turizm Bakanlığı, Yüksek Anıtlar Kurulu, Büyükşehir Belediyesi ve Eminönü belediyelerinin çözüm üretmesi mümkündür. Kamuoyunun şimdi haberdar olması nedeniyle şimdi de dava açılabilir. Büyükşehir Belediyesi de hâlâ dava açabilir diye düşünüyorum. Ama mutlaka idari ve hukuki çözümler vardır. Revizyon planlar yapılabilir."

    Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şube Başkanı Eyüp Muhçu da Belediye'nin açıklamasını eleştirerek, "Eğer Belediye, Bakanlığın planlarına itiraz etseydi durum yüzde yüz değişirdi" dedi.

    Muhçu şunları söyledi: "Bizim dava deneyimlerimize göre Belediye davayı yüzde yüz kazanırdı. Çünkü söz konusu plan, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası'na açıkça aykırıdır. Bu tür planların, Büyükşehir Belediyesi'nin bilgisi olmadan gerçekleştirilmesi mümkün değil. Belediye, bilgilenme süreci içinde itiraz hakkını kullanmamayı uygun görmüştür. Bakanlığın hazırladığı planlardan haberimiz olmadığı için biz oda olarak dava açamadık."
     

    Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi avukatı Bülent Özden de "Büyükşehir Belediyesi itiraz etseydi, dava açsaydı durum değişmezdi demek doğru değil. Buna Belediye Başkan karar veremez" diye konuştu.


    Özden, "Mahkeme, atayacağı bilirkişinin hazırlayacağı rapor doğrultusunda karar verir" dedi.

    Plana itiraz edilseydi neler olurdu?

    Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şube Başkanı Eyüp Muhçu Büyükşehir Belediyesi'nin, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanan planlara itirazı durumunda neler olacağını şöyle anlattı: "Kültür ve Turizm Bakanlığı, Büyükşehir Belediyesi'nin itirazını dikkate alıp planlarını değiştirebilirdi, turizm alanı fonksiyonunu kaldırabilir ya da itirazı dikkate almayıp kendi planlarını resen yürürlüğe koyardı. Belediye, Bakanlıktan aldığı yazılı cevaptan sonra 60 gün içinde iptal davası açabilir, yürütmeyi durdurma talep edebilirdi. Mahkemenin yürütmeyi durdurma istemini haklı görmesi durumunda bakanlıktan savunma istenecekti. Ve bir bilirkişi heyeti atayacaktı."

    Milliyet, Haber: Mehmet Demirkaya, 04.01.2008



    *****


    "BÜROKRATLARI DİNLEYECEKSEK MECLİSE NE GEREK VAR?"

     

    İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Habertürk'teki DRC adlı programda İstanbul'la ilgili projeleri anlatırken Sultanahmet'teki Four Seasons Otel'nin ek inşaatıyla ilgili soruları da yanıtladı.


    Programı sunan gazeteci İrep Çakır, Milliyet'in gündeme taşıdığı Four Seasons Oteli'nin Sultanahmet'teki tarihi Bizans Sarayı kalıntıları üzerine yaptığı ek bina inşaatını hatırlatarak, Topbaş'a "Rahatsız olduğunuz bir durum var mı?" diye sordu. Topbaş, "2000 yılında başlamış bir süreç ve burada UNESCO'nun da görüşü doğrultusunda yapılan çalışmaları yüklenici veya iş yapan kişiler kullanıyor. Burada 2000 yılında alınan kurulun aldığı bir karar var" yanıtını verdi.

    Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın Koruma Kurulu'nun verdiği karar doğrultusunda bir plan yaptığını hatırlatan Topbaş, "Efendim, 'Niçin buna dava açmadınız? Bürokratlarınız sizi uyardı. Uyarmasına rağmen niçin dava açmıyorsunuz? Niye Meclis'e gönderiyorsunuz?' diyorlar. Şimdi o zaman bürokratların dediğini yapacaksak Meclis'e ne gerek var. Niye meclisler var?" dedi.

    Milliyet, 04.01.2008



    *****


    GÜNAY: YENİDEN DEĞERLENDİRECEĞİZ"





    Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Milliyet gazetesinin gündeme taşıdığı Four Seasons Oteli'nin Sultanahmet'teki tarihi Bizans Sarayı kalıntıları üzerine yaptığı ek bina inşaatı ve arkeolojik kazı alanını dün yerinde inceledi. Günay, inşaat ile ilgili olarak 1990'lardan bu yana ilerleyen bir süreç yaşanmasına rağmen, konunun yeniden değerlendirileceğini açıkladı.


    Günay'ın inşaat alanına yaptığı ziyaret, yoğun kar yağışı ve soğuk havaya rağmen yaklaşık 1 saat 15 dakika sürdü. Günay'ın arkeolojik park ve ek oda inşaatını kapsayan 17 bin metrekarelik inşaat alanını karış karış gezdiği ve yetkililerden ayrıntılı bilgi aldığı öğrenildi.


    Basına kapalı gerçekleşen ziyaret sonrası açıklama yapan Günay, inşaatın durdurulup durdurulmayacağına ilişkin sorular üzerine, "Şu anda benim ağzımdan çıkacak bir irade söz konusu değil. Yetkili kurullarla birlikte önümüzdeki günlerde bir değerlendirme yapacağız" dedi.
    Türkiye'de her şeyin bakanların iradesine bağlı olmadığını söyleyen Günay, "alanda bir tarih saygısızlığı olup olmadığının dikkatli ve tarafsız bir gözle yeniden değerlendirileceğini" bildirdi. Günay, şunları kaydetti:

    "Ben 20 Ekim'de buraya bir ziyaret yapmıştım. Şimdi ikinci kez ayrıntılı bir inceleme yaptım. Müze yapılması düşünülen kapalı alanları gezmemiştim, buraları gezdim. Arkeolojik park yapılması gereken tüm alanları gördüm. Burada 1990'ların sonundan itibaren süregelen bir süreç var. Yaklaşık 10 yıldan bu yana, koruma kurulları, bilim kurulları, bakanlıklar bir süreç işletmişler. Zaman zaman yapılan işlere müdahaleler olmuş. Yeni önlemler istenmiş, durdurmalar olmuş, sonra yeniden başlanmış. Araziyi bir kez daha dikkatli gördükten sonra, konuyu ilgili arkadaşlarımızla yeniden değerlendireceğiz.


    Bir yanda uygulamayı yürüten arkadaşlar, bir yandan koruma kurulları, bilim kurulları ve bakanlık bürokrasisiyle yeniden bir değerlendirme yapacağız. Gerçekten burada tarih saygısızlığı var mı, yoksa bilimsel bir şekilde mi yapılmış, tarafsız gözle gözlenecek."
     

    Milliyet gazetesinin gündeme taşıdığı Four Seonsons Oteli'nin Sultanahmet'teki tarihi Bizans Sarayı kalıntıları üzerine yaptığı ek bina inşaatı, Meclis'ten sonra sanal aleme de taşındı. Son dönemin sanal dünyanın popüler iletişim ortamı Facebook'ta "Four Seasons Otel Bizans Sarayı Üzerindeki İnşaatı Durdursun" başlıklı bir grup kuruldu. Grup ilk birkaç saatte 70'den fazla üyeye ulaştı.

    Milliyet, Haber: Şükran Pakkan, 04.01.2008



    *****


    UNESCO, TÜRKİYE'Yİ 2006'DA UYARMIŞ

     

    UNESCO'NUN, 2006'da Four Seasons Oteli'nin Bizans kalıntıları üzerine yaptığı ek bina konusunda üç başlıkta "kaygı" belirttiği ortaya çıktı. UNESCO, raporunda, inşaatın arkeolojik alana etkisi üzerinde uluslararası uzmanların da katılacağı bir fizibilite çalışması yapılmasını istedi. Ancak, geçen 1,5 yılda UNESCO'nun talebi yerine getirilmedi; aksine inşaat tam yol devam etti.


    UNESCO tarafından oluşturulan bir ortak uzmanlar heyetinin, 10-11 Nisan 2006 tarihinde İstanbul'da inceleme ve değerlendirmede bulunduğu, hazırlanan "İstanbul Dünya Mirası Sit Alanı" adlı inceleme raporunun İstanbul Valiliği ve İBB gibi ilgili kurumlara gönderildiği belirlendi. Konunun ayrıca, 8-16 Temmuz 2006 tarihinde Litvanya'nın Vilnius kentinde yapılan Dünya Miraslar Komitesi'nin 30. Dönem Toplantısı'nda da sunulduğu ortaya çıktı.


    TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi yetkilileri de, 1992 yılından beri konunun sakıncalarına dikkat çektiklerini bildirdi. TMMOB, UNESCO heyetinin ek inşaatlar konusunda yetkilileri uyardığını bildirdi.

    Raporda konu, "Büyük Saray'ın Bir Bölümünün Arkeolojik Kalıntılarına Doğru Otel Genişletme Çabaları" başlığı altında yer alıyor. Büyük Saray ve arkeolojik alanla ilgili geniş bilgilere de yer verilen raporda, konuyla ilgili şu uyarı ve kaygılar dile getiriliyor:


    "Heyet, Four Seasons Hotel ile kuzeydoğuda kalan bölümde yürütülen kazı çalışmalarının da içinde bulunduğu alana bir gezi düzenlemiştir. Mimar Özüekren, haritalarla yapılacak eklentileri ve otelin üç yeni kanadının projesini tanıtmıştır. Projeye göre, bu kanatların her biri zemin üzerindeki dört ayak üzerine oturacak ve zemin kat açıkta bırakılarak kazı alanının ziyaret edilebilmesi sağlanacaktır.


    Genişletme projesi onaylandığından ve projenin uygulanması için hazırlıklara başlandığından, heyet aşağıdaki hususlarda kaygılarını dile getirmiştir.

     

  • Ayaklar, arkeolojik buluntuların bulunduğu alanın 'dışına' yerleştirilebilseler de, genişletme çalışmalarının yapılacağı alanın, özellikle arkeolojik kalıntıların korunmasına yeterli görünmemesi.

  • Kutlugün Caddesi üzerindeki projenin ana cephesinde, kalan duvarlar özgün mimari karakterine öncelik verilip korunmalı, buna engel olacak her türlü müdahale önlenmelidir.
     

    Bu nedenle heyet, müdahalenin olabilirliğine yönelik olarak uluslararası uzmanların da dahil olduğu bir etki değerlendirme çalışması yapılmasını önermektedir."

    Milliyet, Haber: Önay Yılmaz, 05.01.2008


    *****


    TARTIŞMALI İMAR PLANI DANIŞTAY'DA





    TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi'nin, "birinci derece arkeolojik sit alanı üzerine Four Seans Oteli ek bina inşaatlarına izin verdiği" için, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) hakkında dava açtığı belirlendi. Mimarlar Odası dava dilekçesinde, inşaatların hukuka aykırı plan kararı ile gerçekleştirildiğini ileri sürüyor.


    Plan tadilatıyla, 1/5000 ve 1/1000 ölçekli Tarihi Yarımada Koruma Amaçlı Nâzım ve Uygulama İmar Planları'nda "Arkeolojik Park ve Sergi Alanı" olarak gösterilmiş olan alanın (Eski Sultanahmet Cezaevi, yeni Four Seans Oteli'nin bulunduğu ada), "Arkeolojik Park, Turizm ve Kültür Alanı"na dönüştürüldüğü gerekçesiyle, "hukuka aykırı olan bu plan tadilatının iptali" istemiyle açılan dava, Danıştay 6. Dairesi'nde devam ediyor.
     

    Oda yetkilileri, Milliyet'e yaptıkları açıklamada, 9 Kasım 1992'de Sultanahmet Cezaevi'nin otele dönüştürülmesi projesi gündeme geldiğinde, odanın da görüşlerinin alınarak kamuoyuna sunulan ÇED (Çevre Etki Değerlendirme) raporunda, ilgili kararın sakıncalarını dile getirdiklerini ve yaşanacak tehlikeye işaret ettiklerini vurguladı.





    Mimarlar Odası yetkilileri, söz konusu sürecin nasıl işlediğini şöyle özetledi:
     

  • Tarihi Yarımada'nın 1/5000 ve 1/1000 ölçekli planları İBB'ce hazırlanmış, YÖK tarafından atanan 2 öğretim üyesinin muhalefetine karşın Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca atanmış 3 üyenin oylarıyla, 1 No'lu Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu planı olduğu gibi onaylamış, belediye meclislerince de onaylandıktan sonra planlar 26 Ocak 2005'te askıya çıkarılmıştır. Plan kararlarının iptali istemiyle Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi'nce yargıya başvurulmuş olup, davalar henüz sonuçlanmamıştır.

  • Bu arada yeni bir gelişme yaşanmış, bu kez 2005 sonunda, İBB'de "1/5000 ölçekli Tarihi Yarımada - Eminönü İlçesi Koruma Amaçlı Nâzım İmar Planı (Süleymaniye, Sultanahmet, Barbaros Evleri Turizm Merkezleri Kısmı)" ile Eminönü Belediyesi'nde "1/1000 ölçekli Tarihi Yarımada - Eminönü İlçesi Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı (Süleymaniye, Sultanahmet, Barbaros Evleri Turizm Merkezleri Kısmı)" askıya çıkarılmıştır.

  • Eminönü İlçesi Koruma amaçlı Uygulama İmar Planı'nın "turizm merkezi" ilan edilmiş 3 bölgeyi kapsayan kısımları, İBB tarafından onaylanmak üzere bu kez Kültür ve Turizm Bakanlığı'na gönderilmiş ve bakanlık tarafından tadilen onaylanmıştır. Four Seaons Oteli'nin arkeolojik kalıntılar üzerinde yükselen ek inşaatlarının yolu, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın planları onaylarken yaptığı tadilatla açılmıştır.

  • Yapılan bu plan tadilatıyla, 1/5000 ölçekli Tarihi Yarımada Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı'nda "Arkeolojik Park ve Sergi Alanı" olarak gösterilmiş olan alan (Eski Sultanahmet Cezaevi, yeni Four Seasons Oteli'nin bulunduğu ada), 1/5000 ve 1/1000 ölçekli yeni planlarda "Arkeolojik Park, Turizm ve Kültür Alanı"na dönüştürülmüştür.

    Milliyet, Haber: Önay Yılmaz, 06.01.2008



    *****


    "BİZANS'I ORTADAN KALDIRIYORUZ"





    Türkiye, 2008'e Milliyet'in gündeme getirdiği Bizans kalıntıları üzerinde inşası devam eden Sultanahmet'teki Four Seasons Oteli ek binası haberleriyle girdi. Arkeolojik park alanında inşaat yapılmasına izin verilen karmaşık süreçte yaşananlar, Milliyet'in hazırladığı haberlerde gün gün yer aldı. Verilen izinler, sözü edilen usulsüzlükler ve yanlış anlamaların yanı sıra, ek inşaat sırasında tarihi mirasın tahribi konusu, kamuoyunda ve basında da sert eleştirilere neden oldu.


    Konuyu Radikal gazetesindeki köşesine "Tarihin Üstüne Otel" başlığıyla taşıyan Prof. Dr. Murat Belge, "Konu genişleyecek gibi görünüyor. İyi, genişlesin. Çünkü söylenecek çok şey var" dedi. Belge yazısını, tarihe karşı duyarsızlığımızı gösteren örneklerle sürdürdü. Hatta bunların devamı olduğunu da söyledi.


    İşte tam da bu noktadan hareketle, karlı bir kış günü, -2,5 derece soğukta Ahırkapı'dan Sultanahmet'e uzanan dört saatlik zorlu bir yürüyüş yaptık Belge ile... Tarihi İstanbul'u anlattığı "İstanbul Gezi Rehberi"nin de yazarı, çok yönlü kültür adamı Murat Belge, bu güzergahda, kimseden gizlenip saklanmadan, kurullar, kararlar bilmecelerine konu olmadan uluorta tahrip edilen, olmadı çirkinleştirilen Bizans kalıntılarını anlattı. Gezi sırasında Prof. Dr. Murat Belge ile son gelişmeler üzerine de konuştuk.

    Türkiye günlerdir Four Seasons Oteli'nin İstanbul Sultanahmet'teki Bizans Sarayı kalıntılarının bulunduğu alanda yapmaya başladığı ek binayı konuşuyor. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, son olarak Milliyet'e yaptığı açıklamada uygulamanın bilimsel bir şekilde yapılıp yapılmadığının tarafsız bir şekilde gözleneceğini söyledi. Bu tür uygulamaların bilimsel şekli nasıl olur?


    Tarihi korumaya başladığımız çağa gelinceye kadar ne olmuşsa olmuş, burada bir yıkıntı var. Kayda değer bir yıkıntı. Ve tabii bugün bu bilinçle kimse onu yok etmek istemiyor. Ama onu orada o şekilde bıraktığınız zaman bu turistik açıdan fazla değer taşımıyor çünkü turistin ilgisini çekecek böyle bir spektaküler bir tarafı yok.


    Mesela ben Cordoba'da meşhur Mezquita'nın yanındaki otelde kaldım. Orada gene eski kalıntılar var, yer hizasında; üzeri canlanmış... Onlara oradan bakabiliyorsun, otelin içinde. Salamanca'da bir yere gittim; yıkıntı bir kilise var. Oteli onun etrafında yapmışlar; kısmen kilisenin duvarını görüyorsunuz. Yahut Bologna'ya gittiğimde belediyenin yaptığı birkaç katlı bir bina gördüm; içinde kütüphane, kitapçı dükkanları, lokantalar... Altında da Roma'dan kalma kalıntılar; yine cam bir zemin, siz o avlu gibi yerde gezerken, ayağınızın altında da o kalıntılara bakıyorsunuz.


    Böyle çok örnek var. Aslında İstanbul'da da bunun benzerleri olmadı değil. Mesela Laleli'de bir otel yapıyorlardı, sarnıç buldular ama adam o sarnıcı orada öyle bıraktı. Otelin bodrum katında, bara indiğin zaman Bizans sarnıcını da görüyorsun. Böyle uygulamalar olabiliyor. Tabii bunların hiçbiri bir imparatorluğun Büyük Saray'ı değil.
     

    Ek binaya gelmeden önce, Four Seasons'ın kurulduğu Sultanahmet Cezaevi, Nâzım da dahil olmak üzere birçok yazarın, şairin hapis yattığı bir yer. Bırakın ek binayı oraya bile otel yapılmamalıydı diyenler de var. Siz ne düşünüyorsunuz?


    Bir yeri koruma altına almak ve yaşatmak için ister istemez bir işlev değişikliği gerekiyor; buna karşı değilim. Bugün Boğaz'daki bir yalıyı eski zaman koşullarıyla bir ailenin her yıl tamir etmesi mümkün değil. Ancak otel yapıyorsunuz, lokanta yapıyorsunuz; bu tip bir işlev veriyorsunuz, o zaman orası korunuyor. Tabii değişiyor da... Ama biz zaten Allah'ın günü bilmem kaç tane sokak adı değiştiren bir toplumuz; tarih değiştirmekten fazla bir kaygımız olmamalı. Ayrıca Sultanahmet Cezaevi'nin otele dönüştürülmesi genel anlamda çok fazla işlev değişikliği değil. Gene rezidansiyel bir yer oldu.





    Hiç olmazsa gönüllü girip çıkıyorlar, diyorsunuz...


    Türkiye'de böyle bir işlev icat edemediğiniz her yer yıkılıp gidiyor. Sultanahmet Cezaevi'nin otel olmadan önceki halini de biliyorum, korkunçtu. Bu başka pek çok yer için de söylenebilir.

    Peki bu ek bina olayını nasıl değerlendiriyorsunuz?


    Böyle bir şey olmaz. Olmayacağını, bir ülkedeki otel değil, ülke bilir. Zaten bütün bu olay, ülkenin bilmemesinden kaynaklanıyor.


    Ben bu konuları bin kere konuşarak anlattımsa, yüz kere de yazarak anlatmışımdır. Kimsenin kılı kıpırdamaz. Bir şeylerin olgunlaşmasını beklemek gerekiyor galiba. Şimdi bu olayın uyandırdığı tepkilerle, içimde bir sezgi bu sefer "fitil tutuştu" diyor. Umarım o sezgi doğrudur. Umarım insanlar bu son olayla silkinip ayaklanır ve "yeter" der. Ve ondan sonra yalnız üstüne yapılanı önlemek için değil, yerin altında yatanı yeryüzüne çıkarmak üzere bir heyecan, bir enerji gösterilir.

    Gezimiz sırasında da anlattınız, değil kalıntılarının ortaya çıkarılması, Adliye'nin yapılmasıyla birlikte Hipodrom'dan geriye kalan ne varsa yok olmuş.


    Tabii tabii. Sistematik biçimde Bizans'ı ortadan kaldırıyoruz. Osmanlı'da yok edelim diye öyle kasıtlı ve bilinçli bir kaygı yok. Bu Cumhuriyet'le, milliyetçilikle başlıyor.

    Başbakan "Reddi miras etmeyen bir toplumun çocuklarıyız" dedi. Bir yanda Başbakan'ın bu sözleri diğer yanda sözünü ettiğiniz, sistematik biçimde Bizans'ı yok etme çabası... Bu nasıl oluyor?


    Ben Başbakan'ın ikiyüzlülük yaptığını söyleyemem çünkü Yenikapı'daki olay var karşımda. Orada büyük iddialarla ve ümitlerle yaptıkları yeraltı sistemi var. Yenikapı'da o iki raylı sistemin aktarma yapacağı büyük istasyonu yapmak üzere kazmaya başladılar; karşılarına Bizans limanı çıktı. Ben şimdiye kadar Süleyman Demirel'inden Ecevit'ine, seküler, batıcı diye kabul edilen hiçbir başbakan ya da yetkilinin böyle bir durumda "Vay karşımıza Bizans'tan kalma liman çıktı" deyip olayın mahiyetini değiştirdiğini görmedim. Bunu bir tek bu adamlar yaptı.

    Kim o zaman Bizans'ı yok etmek isteyenler?


    Bunların bir kısmı, Aydınlar Ocağı'nın adamları gibi bu saldırgan milliyetçilikle zaten mağrur olan insanlar.

    Koruma kurulu üyelerine bakıyorsunuz; şehir ve bölge planlamacılar, röleve ve restorasyon yüksek lisansı yapanlar, mimarlar vs...


    Demek ki her yere biz zihniyeti getiriyoruz. Mesela Muharrem Ergin diye bir Türkoloji profesörü vardı, öldü, bir dönem Aydınlar Ocağı'nın da başkanıydı; bir makalesinde "Şehrin orasını burasını köstebek yuvası gibi kazıyorlar, birtakım kalıntılar çıkarıyorlar, sanki bu toprakların eskiden başka sahipleri olduğunu dosta düşmana göstermek istiyormuş gibi..." diye yazdı. Yani o dozerle üstünden geçip gidilmesini istiyordu. O bunu yazıyor açıkça. Ama bir de yazmayan kurumsal adamlar var. Mesela bir belediye başkanı gidiyor, bu Hipodrom'un güney ucundaki Sphendon'un etrafındaki derme çatma evleri yıkıyor, Hipodrom'un duvarı ortaya çıkıyor. Bekliyorsun ki madem böyle bir şeye başlandı, herhalde bu Sphendon'un içi açılacak, gezilecek. Yoo öyle orada duruyor iş. Çünkü öyle tahmin ediyorum ki o sırada birileri de bunu görüyor, "Bak efendi sen bu işi fazla ileri götürme, burada milli çıkarlar var" diyor.

    Yani bu son olayda da bizim bildiğimiz legal kurul toplantıları dışında da birtakım kişiler ve konuşmalar olabilir diyorsunuz...


    Tabii tabii. "Derin devlet" her yerde işbaşında. Zaten bizim bunları bilmemiz tanım gereği mümkün değil. Ama şu şu şu olayları yan yana getirince bunun nedeni başka ne olabilir? Yani bir adam tarihe meraklıdır; Bizans'tı şuydu buydu ayırt etmez, bütün tarihi korur. Normal olan bu. Ama böylesi pek olmuyor. Ya da adamın aklı paraya çalışır. Der ki turist gelir, para bırakır. Ama bizde ikisi de olmuyor. Yıkıyoruz, niye? Bunun sebebini ancak "derin devlet" bilir.





    Bütün bu gezi sırasında gördüğümüz kalıntıları restore etmek, görünmeyen parçaları ortaya çıkarmak, Türkiye'nin altından kalkamayacağı kadar maliyetli işler midir?


    Değil, hayır. İyi yapmak belli bir masraf gerektirir ama onu yaptıktan sonra turizm çerçevesinde getireceği geliri de düşünmek lazım. Ayrıca bir de istihdam konusu var. İstihdam ille fabrika açarak olmaz.

    Bu son tartışma ve haberlerden sonra bir şeylerin değişeceğini düşünüyor musunuz?
    Çok zaman gündeme gelen bir konuydu. Ama son dönemde Milliyet'in yaptığı haberlerden sonra konu epey ilgi gördü, büyüdü... Bu defa bir şeyler değişebilir diye düşünüyorum.

     

     

    Murat Belge anlatıyor :


    BERDUŞLARIN KALDIĞI ESKİ İSTANBUL KİLİSESİ


    Ahırkapı'da surlar ve saray kompleksi içindeki Hristos Fianthropos Kilisesi... Eski İstanbul'un en önemli kiliselerinden biri. Şimdi berduşların kaldığı bir yer oldu burası... Ne yapsınlar, onlara da yatacak yer gerek. Hristos Fianthropos sarayın kiliselerindendi herhalde. Ama şimdi askeri bölge içinde kalan Aya Yorgi Manastırı'nın kilisesi de olabilir. İçeri girdiğinizde sütunları filan görebilirsiniz. Burası kilisenin kubbesi civarında kalan bir bölüm. Son girdiğimde, çiş dolu bir çukura düştüm; o halde yani.

    KİLİSE VE ÇELİK KAPI

    Samatya ana caddedeyiz. Şu yukarıda görülen Ayios Minas Kilisesi. 1800'lerde yapılmış. Altında (bir ara kömürcü bir ara da demirciydi) Çelik Kapı adlı bir imalathane var. Bu imalathaneye girdiğinizde Ayii Karpos ke Papylos Kilisesi'nin şimdi dibi dolduğu için, kubbesine yakın bir yere varmış oluyorsunuz. Bunun solunda kahve var. O da kilisenin ambulatuarlarından (dairevi kubbe altını dolaşan koridor) birini içerir. Kağıt oynanır orada da.

    GARAJ KAPISI, PARK ETMEYİN!

    Samatya-Yedikule arasındaki İoannes Kilisesi ve (İmrahor İlyas Bey Camii) Karpos ke Papylos
    Kilisesi , Konstantinapolis'te yapılmış en eski iki kilise.
    İoannes, imparatorun bazı pazar günleri ayin için geldiği kilise. Çünkü çok önemli bir dini kurum olan Studion Manastırı'nın kilisesi burası. Fetihten sonra cami yapılmış. Gördüğünüz gibi bu duruma işaret eden herhangi bir tabela da bulunmuyor.
    Kilisenin arka tarafına geçtiğinizde "Garaj kapısıdır park etmeyin" yazısıyla karşılaşıyorsunuz. Garajdan başka, ortada yükselen duvarın arkasında 9'uncu yüzyıldan kalma bir sarnıç var. Bu sarnıç, boya imalathanesi yapılmış ki bu iş için 9'uncu yüzyıldan kalma bir sarnıçtan daha uygun bir yer olabilir mi! Sonra yangın çıkmış imalathanede. Ama içeride hâlâ restore edilebilecek kalıntılar var. Garaj kapısı ve girilmez ya, girip göremiyorsun da... Biraz daha ileride bu kompleksin ayazmasının üstüne de şarap ve sirke dolum tesisi kurulmuş.

     

    MALKOÇOĞLU FİLMLERİNİN ÇEKİLDİĞİ ZİNDAN

    Ayvansaray'daki Anemas zindanları... Yine içine giremiyoruz. Tadilat halinde. Burada İsaak Angelos kulesi yer alıyor. Yine Roma imparatorlarından biri. Sonradan tahttan indirildi. Yanındaki de Anemas kulesi. O da Arap asıllı bir Bizanslı komutan. Muhtemelen onun burada hapsedilmesi söz konusu. Çünkü merdivenlerden inip kule yönünde kuzeye doğru düz gittiğinizde birkaç katlı mahzenler vardır. Onların da zindan olarak kullanıldığı kabul edilir. Çok etkileyici bir mekandır burası. Eskiden Bizans ya da Malkoçoğlu filmi çekeceklerse burayı kullanırlardı. Birkaç yıldır restorasyon halinde; aslında yüzlerce yıldır içinde toplanan pisliği temizliyorlar. Sonra lokanta olmaya da müsait, başka yerlere de!

    GÖRMEYE DEĞER BİR BÖLÜM VAR BURADA

    Four Seasons ek inşaat alanı... Büyük Saray ağırlıklı olarak şu anda Sultanahmet Camii'nin altında kalmıştır. Yine de bahçeleriyle, çeşitli pavyonlarıyla, bölümleriyle geniş bir alana yayılıyor. Bundan çok az şey kalmış. Ama görmeye değer bir bölüm var burada.

    BİTMEMİŞ SARAYIN ALT KATINDA SU DEPOSU

    Cağaloğlu Cemal Nadir Sokak. Müller'in kitabında da "Ne olduğu bilinmeyen bir Bizans kalıntısı" olarak geçer burası. Bir zamanlar sarnıç olarak da kullanılmış olabilir ama o niyetle yapılmadığı belli. Asıl ağır basan ihtimal, bitmemiş bir sarayın alt katı olması. Muhtemelen içinde şapel filan da var. Kalıntıya, civardaki belli yerlere satılacak suların stoku yapılıyor. İçeride su kasaları var. Yapıyı depo amaçlı kullanıyorlar. İçeriye su taşıyan işçilere sorduğunda "Yukarıda bilmemne han var, oranın sahibine ait burası; özel mülk" diyorlar.

    ASIL KENT 8 METRE DERİNDEN BAŞLIYOR

    İstanbul'da dolma toprak sekiz metredir ortalama. Yani asıl kent sekiz metre derinden başlıyor. Sultanahmet Meydanı'nı kazdığımızda, şu an üzerinde durduğumuz Lausos ve Antiohos saray kalıntılarından başka kim bilir neler çıkar. Bu arada Lausos ve Antiohos Bizans'ın aristokrat iki adamı. Saray kalıntılarının üstü festival alanı haline getirilmiş. Az ileride de otopark var zaten. Orayı otopark yapana kadar kazmaya kalksalar bir şeyler çıkacağını zannediyorum.

    BİR ÇİRKİNLEŞTİRME ÖRNEĞİ

    Binbirdirek Sarnıcı... Osmanlı devrinde iplik imalathanesi olarak kullanılmış. Bugün artık "turistik" denen türden bir mekan. Ama turist de gelmiyor... İçinde dükkanlar, kafeler, mafeler... "Eski mekana yeni işlev", bugün birçok restorasyonun ilkesi. Binbirdirek bunun nasıl yapılmaması gerektiğinin örneği oldu. Orijinal zemin bozuldu. Binbirdirek Sarnıcı bir çirkinleştirme örneğidir. Oysa o, Yerebatan Sarnıcı'ndan sonraki en büyük sarnıçtır.

     

    SİT ALANINDA PALDIR KÜLDÜR YAPILAN OTEL

    Arasta'nın karşısındaki blok, tamamen arkeolojik sit alanıdır. Buraya paldır küldür bir otel yaptılar: Hotel Sultanahmet Sarayı. ANAP'lı Kültür Bakanı Mükerrem Taşçıoğlu zamanında, onun ortak olduğu bir iştir bu.

    HİPODROM'UN GÜNEY UCUNA TİCARET LİSESİ

    Sphendon, Hipodrom'un güney ucu. Biz At Meydanı demişiz. Zamanla, kasıtlı olmamakla birlikte tahrip olmuş. Ama 19'uncu yüzyılda özensizlik başlıyor; Mithat Paşa buraya Sultanahmet Ticaret Lisesi'ni yaptırıyor. Bu alanda bir hamam, çok eskiden yapılmış bir haddehane vardı... Şu an sadece okulun alt tarafında Sphendon'dan kalan bir duvar bulunuyor.

    FRESKİN ALTINDA IZGARA KÖFTE

    Otoparkın arkasındaki şu kalıntılar ise Eufemia Kilisesi'ne ait. Eufemia 3'üncü yüzyılda din lideri olmuş bir azizedir. Konstantinopolis kurulduktan sonra, seçkin bir bölge kabul edilen bu noktada onun adının verildiği bir kilise yapılmış. Çok önem verilen bir azize. tabutu şimdi Patrikhane Kilisesi'ndedir. Yortu zamanı gelince gümüşten yapılma tabut açılır, kemikleri teşhir edilir.
    Şimdi onun için yapılan bir kilisenin bu halde olması, içler acısı. Önünde otopark, arkasında Adliye Sarayı. Kilise kalıntılarının parmaklıkla kapalı bölümündeki duvarlarda freskler vardı. Artık olduğunu sanmıyorum. Son gördüğümde birisi freskin altında ateş yakmış bir yandan ısınıyor bir yandan ızgara köfte yapıyordu.

    Milliyet Pazar, Haber: Filiz Aydıngüz, 06.01.2008



    *****


    BİZANS SARAYI'NA SAYIN ERDOĞAN İLGİSİZ KALAMAZ

     

    Başbakan olarak sorumluluğunu bir yana bırakınız, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı görevinde bulunan, İstanbul'a özel ilgi ve sevgisini, sık sık "İstanbul benden sorulur" diyerek vurgulayan, en yakın dostunu İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı koltuğuna oturtarak İstanbul'da olan biteni kontrol eden Sayın R. T. Erdoğan, Bizans Sarayı üzerine otel binası yapımına ilgisiz kalamaz.


    Sultanahmet Meydanı (Dersaadet At Meydanı) hem bizim tarihimiz hem de dünya tarihi bakımından önem taşır. Bu meydan hem Bizans imparatorlarının hem de Osmanlı padişahlarının saraylarını ve anıtsal yapılarını kıyısında köşesinde inşa ettirdiği alandır.
    Büyük Roma İmparatorluğu, 395 yılında Batı ve Doğu olarak ikiye ayrıldı. Başkenti Roma olan Batı Roma İmparatorluğu V. yüzyılda parçalandı. Merkezi İstanbul olan Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans) ise Osmanlıların İstanbul'u ele geçirmelerine kadar, 1453 yılına kadar (bin yıl boyunca) varlığını sürdürdü.

    Büyük Roma İmparatorluğu parçalanmadan önce Roma İmparatorluğu Septimus Severus zamanında (196 yılında) bugünkü Sultanahmet Meydanı'nın "At Meydanı" olarak düzenlenmesine başlanmıştı. Daha önce Nea (Yeni) diye anılan şehre Konstantinopolis adını veren Bizans İmparatoru Constantinus döneminde (306-337) At Meydanı'nın düzenlenmesi tamamlandı.


    Meydanın ortasında 100 bin kişilik (117x480 m boyutlarında) U şeklinde bir hipodrom vardı. Bu hipodromda at yarışları, spor şenlikleri ve toplantılar yapılırdı. Meydanın bir yanındaki imparator locasını 4 at heykeli süslüyordu. (Bu at heykelleri şimdilerde Venedik'te San Marco Meydanı'nda duruyor.) Büyük Bizans Sarayı bu meydandan denize kadar uzanan (Bugün bir bölümünün üzerinde Topkapı Sarayı var.) 100 dönümlük arazi üzerinde inşa edildi. Büyük saray yaşama ve tören binaları, kiliseleri, bahçeleriyle küçük bir şehir görünümündeydi. İnşaat II. yüzyıla kadar sürdü.

    Hipodrom ve saray 1204 yılında Haçlıların İstanbul'u işgalinde tahrip edildi. 1453 yılında Türkler İstanbul'u aldıklarında çoktan yıkılmıştı. Ama, Osmanlılar At Meydanı'nın ismini Türkçeleştirmekle yetindi. Meydan at sporları, cirit oyunları ve törenler için kullanıldı. XVII. yüzyılda meydanın bir köşesine Sultanahmet Camii inşa edildikten sonra At Meydanı yerine Sultanahmet Meydanı olarak anılmaya başlandı.


    Açık anlatımıyla At Meydanı (Sultanahmet Meydanı), Büyük Bizans Sarayı, Hipodrom ve bu alandaki Bizans ve Osmanlı eserleri çok önemlidir. İstanbul'u İstanbul yapan tarihidir.
    Bizans Sarayı kalıntılarının üzerinde otel yapılmaması için Milliyet'in sürdürdüğü çabaya Sayın R. T. Erdoğan'ın bir TC vatandaşı olarak, AKP Başkanı ve Başbakan olarak, eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak seyirci kalmaması, çözüm getirmesi gerekir. Sayın R. T. Erdoğan "yetkili kurullara-yetkililere" topu atamaz.


    Bu küçük sorunu bile çözemez veya çözmeye vakit ayıramaz ise İstanbul'un büyük sorunlarına çözüm getireceği konusundaki beklentileri yok eder, inançları zedeler.

    Milliyet, Yazı: Güngör Uras, 06.01.2008



    *****


    SULTANAHMET

     

    25 Mart 1984 tarihli Güneş gazetesinde, bizim Arka Pencere'de, o günlerde Belediye Başkan adayı olan Bedrettin Dalan ile Yazarlar Sendikası Başkanı Aziz Nesin'in bir konuşmasını aktarmışız. Söz Markiz Pastanesi'nin kurtarılmasından açılıyor. Aziz Nesin diyor ki:


    - Markiz'in kurtarılması için aydınlarımız fazla yaygara kopardılar. Çünkü bizim aydınlar kıçlarının birer saat oturduğu yeri tarih sayarlar. Markiz, tarihi açıdan pek öyle önemli yer değildir. Duvarlarında 3 tane çini pano vardır, o kadar...
    - Peki nerelerinin kurtarılması gerekir?
    - Mesela Sultanahmet Cezaevi bir kültür sarayı haline dönüştürülebilir, ziyaretçileri gezdirirken rehberler, burada Aziz Nesin yattı, şurada Emil Galip Sandalcı kaldı, orada Vedat Türkali konakladı gibisinden tarihi bilgi de verebilirler...


    O yıllarda aydınlar Sultanahmet'e sahip çıkıyor. 1990'da orada kültürel toplantılar düzenliyor. Ama nafile. 1992'de tarihi bölge Bakanlar Kurulunca turizm alanı ilan ediliyor. Bakalar kurulu kararında zamanın Kültür Bakanı'nın da imzası var. Tarihe ilk hançer böylece vuruluyor... İstanbul o gün bugün pazarlamacıların elinde dört bir yanından hançer yiyor. Mimar Oktay Ekinci: "Yine de Sultanahmet için bir kurtuluş çaresi var" diyor. Çünkü turizm amaçlı kullanım izni "tarihin korunması" koşuluyla verilmiş. Bu koşula uyulmadığı için 1992 izinleri iptal edilebilir. Ama nerede o irade?


    Noktayı koyarken Aziz Nesin'in Sultanahmet Cezaevi'nde yattığı günlere ilişkin traji komik bir anısını aktaralım...


    O yıllarda cezaevinde 12 - 13 yaşında çocuklar azılı mahkumlarla aynı koğuşlarda kalmaktadır. Bu çocuklara her türlü kötü huy, her türlü sapıklık aşılanmış, hayatları kaydırılmıştır. Çok sonraları çocukların koğuşları ayrılır. Aziz Nesin bakmış bir sabah bu kayıp çocuklar avluda marş söyleyerek sabah yürüyüşü yapıyor. Söyledikleri Mülkiye Marşı...


    "Başka bir aşk istemeeez, aşkınla çarpar kalbimiiiz,
    Ey vataaaan gözyaşların dinsin yetiştik işte bizzz..."

    Milliyet, Yazı: Melih Aşık, 06.01.2008


    *****


    KÜÇÜK: TARİHSİZDİR BU İKTİDAR VE SONU GELİYOR





    "Suudi Arabistan'da Sultan Hamit'in yaptığı büyük tarihi binayı, Ecyad Kalesi'ni yıktılar. Bu kültürde tarih yoktur. Bunlar sadece aliş-veriş yaparlar, kervansaray yaparlar. (...)

    Şimdi halkım Cumartesi Pazar günleri bu alış-veriş merkezlerine gidiyor. Ne yapıyorlar biliyor musun? Meta seyrediyorlar, birbiriyle konuşmuyorlar, vitrin seyrediyorlar. Ben de onlara söylüyorum, bu halkı metalaştırmaktır, artık dili yok. Sabah akşam meta seyreden bir halk metalaşıyor. Dili yok, beyni gidiyor.(...)

    Sadece Bizans kalıntılarıyla değil, bir ülke tarihiyle olur. Orada, orada, orada, o otelin yapıldığı yerde Sultanahmet Cezaevi vardı. Sultanahmet cezaevi tam 150 yıllık bir Osmanlı sanat eseriydi eskiden. Biz o zaman haykırdık, Aziz Nesin'le ben. Ve hala da söylüyoruz, bir gün iktidara gelirsek o oteli yıkacağız, orayı müze yapacağız. Orada Nazım Hikmet yattı, orada Aziz Nesin yattı, orada Yalçın Küçük yattı, odaları göstereceğiz. Aynı şey Ulucanlar. Şimdi orayı da yıkacaklar, orayı da alış-veriş (merkezi yapacaklar). Orası tarih. Orada Mehmet Cavit asıldı, orada Deniz Gezmiş asıldı. Nasıl burayı yıkabilirsiniz, o bizim tarihimiz. (...)

    Bakın, ben Kabataş'ta okudum yatılı. Benim için Şeref Stadı'nı, oradaki o harabeleri seyretmek bir anıdır. Hepsini taş yaığını (yapıyorlar), hepsini dünyanın zenginlerine... Benim halkımıa ne işi var bunların. Yıkılacaktır. (...)

    Sadece onu değil, bütün tarihi eserlere... Bunlar tarihsizdir bu iktidar ve sonu geliyor. Bunlar doğu despotudur. Bakın hiçbir kurul yok, hiçbir şey yok. Sadece Tayyip Bey var. Ve yeni kitabımda da Tayyip Beyi bekleyin: Epilepsiyle Orgazm kitabımda..."
    SKY Türk, Kalemler ve Kılıçlar, Prof.Dr. Yalçın Küçük, 06.01.2008